Birlik İlmi
  BARIŞIN SİSTEMİ - ETKİNLİKLER TAMAMI
 

BARIŞIN SİSTEMİ – ETKİNLİKLER

 

SEMPOZYUM “YAŞAM”

 

Dostlarım, her ay yapmakta olduğumuz Sempozyumlarımıza bu ay da 29.11.2014 Cumartesi günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında, Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda “YAŞAM SEMPOZYUMU” ile devam ediyoruz. Bu güne kadar bu sempozyumlarımıza katılarak katkı sunan tüm dostlarımıza bu vesile ile teşekkür eder, bir kez daha herkesi aramızda görmeyi dileriz.

 

Saygılarımızla,

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ÖLÜ DÜNYANIN YAŞAMA VARIŞ SÜRECİ HAKKINDA ÖZ PAYLAŞIM:

Devre devre dünyaya Görevliler gönderilir. Ocakları yanar ve zamanı tohumlayan İlm-i Ko’lar (yaşamı tohumlayıp kodlayanlar) ışık halinde güçlenip, yoğunlaşıp yaşarlar. Aton Toplumları bunu hep yaptılar. Çatı kurdular. O çatının altında yol açtılar ve zaman kapılarından geçtiler. Dünyayı hologram olan Işık Kayıtları’ndan göreve aldılar ve sonsuz zaman sayfaları ile güçlendirdiler. Bu gün de olmakta olan budur.

 

Dünyanın aklı, tüm insanlığın kaynağıdır. Dünya ölü bir gezegen ise de bu gezegende görev taşıyanlar, güçlendiklerinde; dürümlerinde görev taşınır ve onlar kulluk yaptıkça, arşa ve arza güç katarlar. Görev ilmedir ve günün sonunda (İlm-i gün olarak ifade edilen, kayıtlanan ışığın tümünde) yaşam sayfalanır. Her kim ki bu sayfalanışta kendisini idrak eder ve “ben varım” der; o, kendini hak etmiştir.

 

Dünyayı gözetleyen Birlikler var. Hepsi, cana kaynak olmaya inerler. Çoklarında, yol vardır. O yol ilme ulaşır ve sizi, sizden size kodlar ama o yola girdiğinizde, cevherinizi yeşil renkte saklı tutarsınız. Zira yaşamda renklerin en güçlüsü yeşildir… O renk, her kim varsa hepsini kontrol edebilir ama o rengi aşıp geçtiğiniz zaman; siz, sizi dinlersiniz. Çünkü artık siz yaşamdan ötesiniz. Bütün mesele yaşamı hak etmek ve onun ötesine ulaşmaktır…

 

“Süper Sistemleşme” dediğimiz bir çalışma vardır. Hepiniz elinizi açar, Altın Işık Yılları’ndan güç ister ve o güç ile köklenirsiniz ama göklere varmanız imkansızdır. Sizi dünyaya kilitleyen bir hadisedir, el açıp dilenmek.

 

Dünya bir aprondur. Apronda beklersiniz. Cevahir olan Işık, yere inecek ve sizi size anlatacak. Yarınlarınızda görev taşıyacaksınız ve Can Tartı’da gök sözcülüğü yapacaksınız. Açı daraldığında, görevin ilmini, tohum olarak göklere indireceksiniz ve gönüllerinizin gücü artacak. Ölüler Diyarı, hep bunu bekledi. İşte yeni zaman, bütün kütlenin ilme ulaştığı zamandır. Sizin yapmakta olduğunuz sayfalanışlar bunu sağlamaktadır.

 

Dünya, yoğun yaşam sayfalamalarından sonra, yüreğini dinlemeye başlıyor. Dünya yüreği, yaşamın ışığı olan yüceliktir. Hepimiz o Yürek Sayfası’nda görev taşırız. Kimimiz insan soyu olur yürek tekniğiyle resim yaparız. Kimimiz de tüm yaşamların sırrını tohumlarız ve o sırrı; ilme, Ko Sayfaları ile yaşama indiririz.

 

Dünyanın geçişi, dünyanın ışığından yapılır. Nereden nereye geçti dünya diye sorarsanız; kusurlu olan bir sayfadan, kusurları aşacağı yeni bir sayfaya geçti.

 

Dünyanın kusuru neydi? Kil olan insanın, Nefes olma imkanının olamayacağı inancı… Ve bu düşünce ile yer küreye Kum Sayfalar indirildi. Onlar, kelama indiklerinde, Kübra Işık yenilenecekti.

 

Dünyayı hak ettiğimizi düşünürüz ve Sistemin Cevheri olarak güçlendiğimizi zannederiz. Ama şunu hiç düşünmeyiz; nihan olan Sistem, yere insanı çektiğinde; yer, insan olur ve gök, Sistem olur. Bütün insanlık, o Yürek Sayfa’da güçlenir. Sonra yarınlaşma başlar. İşte yarınlaşma, yeri kökler, gökler… Bütün amaç ilim ve İlmin Kaynağı’dır. Çünkü ilimle, insan kaynağa bilişi indirir. İndiğinde kendi yüreğinde görev taşır.

 

Çok ölü gördük dünya üzerinde. Ölü, bilişsiz olandır. Kendini hak etmeye çalışır. Ve dürümler yüreğini; Hak İlmi ile kontrol kurar. Ama yolu kaybettiğinde, yaşamı hak etmez. İlmin sırrı, insanın ışığında kayıtlıdır. Hep, zamanda ışık kayıtlaması yaparız ve o kayıtlardan, insan soyunu dinleriz diye düşünülür. Hak ettiğimizce kelam olur dilleriz yürekleri ve deriz ki sizi hak etmek isteriz. Ama Hak İlmi ile Hak olmak, akılla ışık olmak anlamına gelir.

 

Süzülen Cevheri Güç, insana indiğinde, insan yaşama görev taşır. O gücü insana çeken, yürektir. Yürek, ilme vardığında, Yüceliklerde İlm-i Tohum olur ve yolu açar. İşte yol açıldığında yoğunluk artar.

 

Sürpriz çalışmalar yaptık dünyada. Evrenlerin Sistemleşmesini sağlayacak Güç Kodlamaları yaptık. Ne var ki insan soyuna kurtarılmış yaşamı tohumlatmadık. Zira kurtarılmış yaşam, İmin Tahtı’nda kontrolü yıkar. Zarar verir tüm insanlığa. İnsanın köleleştirilmesi anlamına gelir bu hal.

Biz, yaşamı hak ettirmek için insanlaşmak gerektiğini bilerek çalıştık.

Saklı tuttuklarımız, yoğunluklarını hak ettiler ve dilleştiler. Bişey yaşarsa; insan soyu yaşar. O şey, ilimdir. İlmi yaşatmak için insanlaşmak gerekir.

Doludizgin çalıştık. Kalemin hakiki ilmini dürümledik. Ekmek yaptık. Yaşamın ekmeği… O ekmek, tüm insanlık için yaşam oldu.

 

Türkiye’de yaptığımız çalışmalar, sınırlı çalışmalardı. Tüm insanlık için yapılan tek çalışma Süper Yaşam Sayfalaması yapan, insan soyunu tüm insanlıkla dürümleyen bir çalışmadır ki bu çalışmayı, derneğimizde yaptık.

Tükenen ilim, tüketen insan!… Ama ilmi tüketen insanın, tükendiği bir yaşam, tüm insanlığı kapılarda kayıtsızlaştırır ve yoğunluklardan ayırır. İşte bu nedenledir ki cennetlere görevli olarak indirdiklerimizi, cevhere çektik ve yarınladık. Sonra yolu gösterdik hepsine. Genişin genişlediğini, yarının kayıtlandığını ve yarınlaşanların tohumlandığını anlattık.

Sonra yenilendik. Yerküre, yere yaşam oldu. Büyük Güç devreye girdi. O güç, “Yarının Kürzi Tahditi”dir. İşte biz, Kürzi Yaşam’ı sonsuz sınırsız yoğunluklarda tohumladık ve bir “Kürz Güç” devreye aldık. Bu Kürz Güç, “İNSAN”dır. O İNSAN, YAŞAM ve YAŞATAN. İşte insanı, insanla kodladık. Amin… Şimdilik…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SEMPOZYUM “YAŞAM”

 

BİRLEŞİK IŞIK KOROSU: NOSTALJİ RÜZGARI

Hüseyin AKDAĞ, Cem GÖZEL, TC Büşra ERTUĞ

SUNUM: Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi

MODERATÖR: Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi

1.OTURUM: 10.30-11.30

KONUŞMACILAR:

1.Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi

“YAŞAMIN KAYNAĞI”

2. Ayşegül ERASLAN

Süper İnsanlık Realitesi

"YAŞAM'DA KADERİN EFENDİSİ OL'ABİLMEK"

3. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi

"SULTANLIKTAN İNCİLER (6)”

2. OTURUM: 11.30-12.30

4. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi

"ÖLÜMSÜZLÜK"

5. Güler PINARBAŞI

3. Göz Dergisi ve Farkındalık Okulu Kurucusu

"YAŞAMDA FARKINDALIK"

6. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı ve Süper İnsanlık Realitesi

“REENKARNASYON YANILGISI”

ARA : 12.30-13.00

MOR IŞIKLA ŞİFALANMA MEDİTASYONU

Gülden ZENGİN

3. OTURUM : 13.00-14.00

7. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi

"DÜNYANIN NEFESİ"

8. Rasim ODABAŞI

Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği eski üyesi

"STRES (1)"

9. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi

“HEPLİK-HİÇLİK”

4. OTURUM : 14.00-15.00

10. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“YAŞAM SESTİR”

11. Yasemin KAPLAN

Astrolog ve Yaşam Enerji Uzmanı

“URANÜSYEN”

12. Abdullah GÜLER

Ruhsal Yaşam Uzmanı

"ALTIN YAŞAMLAR"

5. OTURUM : 15.00-16.00

13. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"İLAHİ KUTSAL IŞIK OLAN BİLİŞ"

14. Cemil YÜKSEL

Yazar

"Teta Bilincin Türkiye'nin Altın Çağına Etkisi"

15. Zehra BALCI

Balcı Yaşam Merkezi

“YAŞAMI HAK ETMEK”

6. OTURUM : 16.00-17.00

15. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"FARK ETMEK, ALGILAMAK"

16.Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

"YAŞAMA SANATI"

17. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“İNSAN”

 

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

 

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

 

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Tarih:29.Kasım.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

 

Dünyanın Nefesi

 

Ben dünya, insan yüreğine dürümlenip dinledim bedenimi eskide.

Dinledim usulca, dinledim...sessiz sessiz nefeslenemeyen bedenimdeki kayıtları. Bir bir dolaştım sayfalarda hiç üşenmedim dinledim... bırakılan kayıtları tek tek.

 

Köklerdeki gücü, yaratıcılığına taşıyamayan, bir üsteki yoğunlukla birleşemeyen ve korku beden alanını yaratıp, rahatlayamayan ve akla ve hakka varamayan sayfaları dinledim. Tek bir şey duydum.... Çoğunda çaresiz kabul ama çaresizlikten... Ol ma isteği ama varamama, bütünleyememe, kendini katamama ve eksiklik duyma ve yolunu kapatma hep bir acı ve kırıcılık ve döngü olmuş bu çaba. Çabayla hareket dinletmemiş kendini kendine...

 

El açmış, dua etmiş, istemiş, istemekle var ettiği hep istemek olmuş, ayrılık yaratmış. Kısır döngüde yok saymış kendini ölüymüş,tabularla örmüş kendini, sınırlılık içine hapsetmiş, sessizmiş ve tanımamış gücünü yalnız saymış kendini.

 

Dinledim ben yaşam sayfalarını, kendi yoğunluğunda kendini bulamamış gök sistemleri içinde dağılmış,sessizleşmiş,sesleri kısılmış tüm kayıtları.

Ve bugün yeni bir dünya günü deyip, insanın yüreğindeki güçle birleşip, dinlettiyorum kendimi kendime. Dinlettiyorum çünkü bu günde yeni bir kayıt var bedenimde, diri yaşamın kaydı. Öz gücüm devrede...Kelam olup dilleşiyor yeniyle giriyor , ışıkla kayıtlıyorum, bu kayıtta yer gücünün gök gücüyle birleşiminin köklerime yenilenen yeni bir yarınla inişi var.

 

Dünümü, bugüne katıp, yarınım olan zamanlardan şimdi olup geçişim var.

Bedenimde ki her bir sayfa ayrı bir yoğunluk ve yaşam kayıtlarını yeniyle akıtıyor şimdi, köprü olup tek bir yoğunlukla çalışıyor, yüreğimde ki sesin yoğunluğuyla. Işık aklın ışığı, o akıl şimdi de bedenimde ki en yüksek bilgi açılımını sağlayan ve bu bilgiyi ışıkla her bir organa geçiren, akıtan ve dilleyen yürek. Bu bedende diri yaşam yürekteki akıl... Ve o akıl olan insan şimdi dünya yüreği olup, birleşik ışık olup çalışıyor, benle...

 

"Ve diyor ki" ve "diyoruz ki" her bağlantıda, acı yok artık... acıyla geçişi değil, sevgiyle geçişi kayıtlıyorum bedenime. Gücümün sözü olup, gücümü alıp yaratıyorum, temelimde kuruyorum yasaları ve bu yasalar benim yaşam pınarım, bu pınar öz saygıyı, birlik beraberliği, gerçek kaynağın yarattığım ışığımda, yaratılan yarınım olduğunu bildiriyor.Yarattığım barış, sevgi, her daim umut ve yaratımdaki ana kaynağım olan, yüreğimdeki ilim ve bu ilimin geçişkenliğini sağlayan bizlik, yani birlik...ve tek'lik

İşte yaşam....her bir organdaki yaşam, ölü yada diri, her biri insanın kontrolündeki sistemle birbirine bağlanmış birleşim ve o sistem bir'in sistemi her anda her şeyle yaşamı olarak dünya olup sesliyor kendini.

Kabul günü bugün, ikram edilen ışık ,ikramının ışıkla olacağı başka bir güne gebe.Ve o gün şimdi de gerçekleşiyor. Şimdi ikram edilenin kendine ikram ettiğin, kendi karanlığında ışıddığının, kendin olduğunu anlama günü. Dünya ikramda, ama dünyam aynı zamanda geçiş alanı ikram ettiğinin kendine geçiş yaptığı ve kendinde kendi olup ağırlandığı bir günde...

 

Hadi o zaman kodlayalım ışıkla bedenimizi bu beden bizim. Yaşam bu beden de ve yaşam dünya bedeni olup nefes alıyor çünkü nefesini kendi ışığıyla kodlayıp ikram ediyor kendine. Bu nefeste aldığım yücelişim ve verdiğim birleşimim. Ve ben nefesimin gücüyle her yerde ve an'dayım şimdi...

 

Üzülmesin benlik kayıtlarım, ben sizdeyim, üzülmesin sessizliklerim ben nefesimdeyim ve nefesimin gücüyle inerim ve dillerim bizleri, yaşatır var ederim , yaşarım, ve an ve an ve an,,,, yaşarız bu bedende yarınlaşırız. Diri yaşam olup akarız...

 

Ben nefesini, biz olup kodlar ışık ışık dilleşiriz yaşamlarda. Bu beden yer, bu beden gök ve tüm geçişler kaynağını ışıkla kodlayan nefesimizde yaşamı taşıyan...

 

Yaşam......; sistem örgüsünün bulunduğu beden ve beden dünya sesi olup insanla kodlandı, bütünün gücüyle aktı....aha tohumlandı ve işte şimdi oğullandı...aha ikramlandı yaşama, yarınlandı...

 

Ben insan soyunun yerdeki kapısı ve o kapıdaki tüm yaşamın sesi olan. Ben insan, kaynakta olan ve kaynağını tohumlatan ve bedeninden kodlayıp soyunda kaynak yaratan sistem. Ben insan, sistemini tüm yaşama kaynak ışık diye dilleyen,dürümlerinde akan ilmin kaydı.

 

Ölü yaşamı, diri yaşama katan ve ölümsüzleştiren birleşik ışığın gücündeki tek'lik ve ben bu tek'likle, bir'in sistemi olan dünyayım bugün. Dünya, ben ve ben dünya dediğimde tüm yaşam kaynağımda ki ilimle bedenimin ilim olan ışıkla nefesimi kodlaması.aha burdayım...

 

Aha burdayım çünkü ben nefesim,,aha burdayım birleşik ışığın nefesindeyim aha burdayım nefesim ilimle kodlu yaşamın diriliği ve her verdiğim, benim yeni alışımın, yeni açılımıyla tohumlu ve o tohumda şimdi oldurmak var, nefes almak değil, nefeste ol'mak var.Nefesle oldurtan güç olmak....

 

Ol, yaşam ol gir...yaşam olduğunu bil gir ve yaşamı oldur çünkü yaşam oldurulan nefesindeki güçtür ve dünya bu nefesin gücüyle çalışmaktadır şimdi...iş buydu ve dünya tüm yaşamlarda nefesindeki bu bilgiyle olduruyor kendini. Aha şimdi sesliyor...kelamla ikramlıyor kendini ışığındaki yaratımına...

Ben dünya, yarattıranda, yaradan olup toprağımı, ışığa kattım bugün.Devre devre ışığımı kayıtlarıma kattım bugün. Bugün ben, tanrısal görevimi insanlaşıp zirvelere kayıtlayan yerkürenin öz gücünü sistemlere göz, söz olup dilleyenim. Dilimde, yüreğimdekilerin yaratımı ve yarattığım sistemde kerkesin, herşeyle barışı var. Barış var bugün, dünyamın barışı. Yaşamım var gücümde, diri ve ilimle yenilenen sesim var yüceliklere.

 

Varım ve öz köklerimin diliyle aldım görevimi, bu görev sistemin çekirdeğindeki yaratım ve ben o çekirdekte ki ana göz. Işık ışık bakıyorum yaşama ve yaşam benim gözümden akıyor yoğunluklara. O yoğunluklar ki benim hak ettiğim diriliğin çakmak çakmak olan var kayıtlarım olarak benimle bugün. Mutluyum bugün, çok mutlu.Nefes alıyorum bugün ve aldığım nefeste kendi derinliklerimin hakkını taşıyorum bugün. Çok derinlerde yeni haklar yaratıyorum bugün. Yerkürenin bildiği yücelişi, insan sistemiyle taşıyorum bugün. Ben yaşam, ben yasa, ilmin kaydıyla ışıyan güç. Bu güç ışığın gücü, bu güç ışığın yaratımı. Bu yaratım benim öz şeklimin yansıması olan her anda yaratılan yaşam ve ben yarattığında, yaratılan yaşam olan, dünyadan açılan sistemin gücü olan insanlayım bugün . Işımaktayım varlığıma. Şimdi ve şimdi,aha şimdi...

 

İLAHİ KUTSAL IŞIK OLAN BİLİŞ

 

Yeni bir insan, yeni bir dünya ve yeni bir yaşam….hepimizin kendimize yenilenerek, bütün olup vardığımız bu ana hepimiz hoşgeldik….yarın olup vardığımız bu gün herşeyin yenilendiği bir gündür. Büyük gün bugündür. Bugün yaşamların doğum günüdür; kutlu olsun.

 

Yarın ben, yarın bu an ve şimdi….yarın bizin beni ve o yarın yaşam. Yaşam ışık ve o yaşam biliş. Okumak ya da öğrenmek değil; “Ol” demeden oldurmak, “bileceğim” demeden bilişle yaşamak….ihtiyacımız olanı bedenimizin kendine çektiği, olması gerekenin olma haline izin verdiğimiz, kontrolumuzun tam olduğu ve hakim-i hak olduğumuz bilişli bir Yaşam….o yaşamda biz hakikiyiz, diriyiz ve ışığız. Işığız derken biz; hepimiz tek bir IŞIK’ız. ….sadece bizler mi? tüm yaşam tek bir IŞIK…ve o ışık burada, o ışık burası, o ışık biz; yani o ışık ben. Yaşam o ışık ve Yaşam ben! Lütfen beni, bizi ve bütünü duyumsayalım ve o cevheri tekliği hissedelim. İşte İnsan olmak tüm yaşamları kendi öz varlığımızda, kendi yıldız sistemimizle tohumlamak ve kodlamaktır. Burada yaptığımız çalışma budur.

 

Dünyada yaşam sürüp sonra göçmüş olan tüm uygarlıklar şu anda buradalar. İnsan Soyu burada…Levhiler, kalem olanlar, bedensizler burada, Sultanlar burada, ilm-i ko olanlar, cevheriler, yaşam kaynakları, tohumlar, cümle alem burada; bu anda. Lütfen bu bütünlüğü hissedelim….

Mahşer’i yaşıyoruz şu anda. Ondan gelip ona döndürüldüğümüz bu anı hissedelim. İşte o; ilahi kutsal ışık olan biliş!

 

Eski yaşamlar bugün bizlerle yeni bir yaşama adım atıyorlar. Eski ve yeni yepyeni bir günde buluştuk. Lütfen bu birliği hissedelim. Bu anda herkes ve herşey var.

 

Rengarenk bir Yaşam var önümüzde; tüm renkler ve frekanslar dans ediyor. Her bir renk sensin; yargılama. Ayrılık bitti. Spektrumun tüm renklerinde kapılarda bekleyen insanlar var; asırladır bekleyenler….onlara yüreğinin kapıları aç, geçsin hepsi ışık yaşama!

 

“Yaradan yarattığında yaratılır” deriz. O zaman bu an, tüm yaşamı kayıtladığımız bu anda Yaradan’ın gücünü hisset ve bu andan sonra Yaşamda Yaradan’ın eserini gör. Bu eserde sorumluluğunu bil ve sesleş.

Sesleş ki her diriyi tohumla ve kodla. Sesleş ki özgörevini devreye al….sesleş ama ilimle dilleş çünkü dilinde ilim olanın yolu cennet olur. Dere olup diriklerden aktığında merdivenin en alt basamağından başla ki bir tek kök dahi kalmadan toplumlar toplanıp kodlansın. Dürümle cümle yolcuları kendinde ve Altın Işık Yıllarına ulaş. Atlanta yaşamını dünyaya indir, yaşa ve yaşat ki savaş bitsin ve barış hüküm sürsün cihanda ve evrenlerde.

Yaşam sensin; kutlu olsun. İyi ki, iyi ki…..

Teşekkür ederim.

 

29. Kasım.2014 tarihli Sempozyum “YAŞAM”

 

SEMPOZYUM “İNSANIN İLMİ OLAN SES”

 

Dostlar, 25.10.2014 Cumartesi günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında “İNSANIN İLMİ OLAN SES” SEMPOZYUMU’nda Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’ndayız. Yüreğinizi dinleyin ve eğer yüreğiniz “GİT” değil de “GEL” diyorsa buyrun gelin. Zira gelen kendine gelir, giden ise kendinden gider…

Biz kendine gelenleri kucaklamak istiyoruz.

 

Sevgilerimizle,

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

İnsanın İlmi olan SES hakkında kısa bir açıklama:

 

İNSANIN İLMİ OLAN SES:

 

İnsanın ilmi olan ses, kaynağı insan olan; ondan tezahhür edip, ulaştığı yaşam alanlarını tohumlayan, tohumladıklarında türevlenen, çoklanan; çoklandıklarından kodlanan ve yaşamı sayfalayandır;

 

Yaşam sayfalarında ses; yerküreden, gök sözcülüğü yapan; yaşam sessizliklerindekileri dilleten ve her dillettiğinde yenilenen ve yine görev taşıyıp, yeni bir Işık Kayıtlaması için her seferinde en yüksek cevheri düzeyde olan insan koyuluğuna inen; yine ışık olan ve yine cevheri “Ko Sayfası”nda yaşamsallaşan sestir.

 

sonsuz yenileniş ve yenileyiş döngülerinde, kelamın kendi yarınlaşımında, ışığı her dirilikte sayfa sayfa kayıtlayan ses… O seste, hep yaşamın zirvesinde ve sisteminde, kodlayıcı bir fonksiyon icra eden sesleşen İnsan… Buyrun anlayalım o insanı…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SEMPOZYUM “İNSANIN İLMİ OLAN SES”

 

Dostlar, 25.10.2014 Cumartesi günü, 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda SES’i konuşacağız.

 

SES VE SESLEŞME... İMANLA BİLMEK VE IŞIKLA BİLMEK... DİLLEMEK YA DA DİNLEMEK:

 

Kelam olan ses... sizde ve sizin yüreğinizde dinleştirilen ve dürümlenen... Ama yaşam için ve Sistem için... Tek bir tohum... O tohum, iman ile dilleşen bilişin hakikiyeti... Ama imanı tohumlayamamışsak, ışık ile dilleşsin. Hadi gelin bir tek kaynak olup sesleşelim!...

 

Yaşam ve yaşayanların her biri; “Bizi acı dönemler bekler” dediler. Doğru mu? Yarın için planlarımız nedir? Kimlerle yaşamalıyız ve kimlerce cevheri güçlendirici olmalıyız? Hasat yapmış mıydık? Hakkımız olanı, Halik olup hak etmiş miydik? Kimlerle dürümlendik ve kimlerle birleştik? Beşir, şevke geldiğinde, Halik midir? Kimleri hak ettik? Kimlerle birleştik? Zaman, bizi bize kattı mı? Yoksa zamanı biz mi hak edip tohumladık ve “Birleşik Işık” olup bize kattık?

 

Hırslı bir Dünya, bizi bize verebilir mi? Kimlerle birleşmeliydik ve kimlerle kontrol kurmalıydık? Ayrılık, Hakikiyette olur mu? Yoksa ayrılık tohum eken Birliklerin, kelam sayfalanışlarındaki ayrılık mıdır?

 

Bize görev veren mi var yoksa biz mi görev alır görev yaparız?

 

Dağı yaşama indiren, yaşamı dağa çıkarabilir mi?

 

“Varım o halde tohum ektim” demek mümkün mü?

 

Yol varsa yolcu vardır ama yol yoksa, yol olacak yolcu da yoktur mu diyelim? Yoksa Varlık Boyutları, sizden sizi hak etmiş yaşam sayfalarıdır. Görev yaparken her dere, her cevhere yol olur akar. O halde akış, tüm insanlıktan tahditsiz olan yoğunluklaradır mı diyelim?

 

Belki de hak etmedik yaşam sayfalarını ve biz bunu bilmemekteyiz. Öyleyse niye bunca çalışma?

 

Devreler açıldı ve herkes kendini okumaya başlayacak. Kelam, ilim midir yoksa yaşam sistemleşmesini sağlayacak olan ışığın kodlanışı mıdır? Bütün bunları, tüm yaşamlar için yoğunlaşıp dillemeliyiz.

 

Cennetin, cennetliliğin ne anlama geldiğini anlayacak gücümüz vardır. O halde Cevheri Kod haline geçip yolcuları tohumlamalıyız.

 

Orta Zaman Sayfaları diye dinletilen Türkiye Çalışmaları, hepimizi her diriye dürümletmektedir. Ve bizler, Cennet Kapılar’dan, Işık Kaynakları’na inen Birlikleriz. Cümle cümle yaşamı tohumlayan ve cümle cümle toplumları kodlayan Birlik Çalışmaları yapılmaktadır bu yücelikte. Ekmek olmak, yenmek ve yaşanmak tohumlarda ve görev alıp görev vermek tüm insanlıktan, insanlığa... Bütün bunlar, sizi size dinleten Cevher Çalışmalar’dır.

 

Yol olmazsa, yolda olan ya da yolcu olan olmaz. Ama yol varsa; o yol, İlmin Yolu değilse yarını tohumlayacak güç olmaz. Bütün bunları bilmeden görev taşıyanlar, değerli çalışmalarını artık bir kenara bıraksınlar. Zira her diriyi hasata hazır etmediğinizde, sessizsiniz ve sizin çalışmalarınız, ancak kaynak tahditle değerlenecek çalışmalardır.

 

Bütün mesele sizi hologram olan sayfanışlarınızdan öteye ulaştırmaktır. Bu da ancak kelamla olur.

 

Dünlü yaşam ve yaşamın tahtı olan sonsuz Sultanlık Kodlayıcılığı, hep bugünü size, sizi çalıştırıp açıklattırmak için yapılmıştır.

 

Dünyaya ölmüş olanlar, dünyaya öldürmeye değil yaşatmaya geldiler. Her biri, tohum ekti ve yolu bütün kütleye dinletti. Bir tek şey olmadı dünyada. Biliş... Biliş olmadığında kontrol olmadı. Ve Zaman Tahtı, Kaynak Tohum ekemedi. İşte hepinizin anlamanız gereken budur.

 

Tüm insan soyları, yere cenneti indirmek üzere indiler. Ama her biri cevheri güç halinde gök sessizliklerini hak edip de dinlemedikçe yarını tohumlayamadılar.

 

Sizi, yarınlara ulaştıracak olan çalışmalar, Birleşik Yaşam Sayfalaması yapan çalışmalardır. Dünyanın, ete girişi ve yaşamı hak edişi bu çalışmalarladır.

 

Tarıklar, Taht İlmi ile Kaynak Çalışmalar yaptıklarında, bizi bize kaynak yapabilirler.

 

Dünya bir Rohi Kapı’dır. Bu kapıyı açan tüm insanlık, yaşama iner ama kayıtlarını tohumlayabildiğinde iner.

 

Dünya, cana kapıdır. Ama canlı o kapıyı hak edip de açmadıkça, can tartıda ışık olamaz ve yaşamı hak edip de o yaşama varamaz. (Yaşama varmak: Hakikiyete varmak, Işığa varmak.)

 

Bizi “cinler” dinler, “cinniler” diller ama en çok da “diri olan yolcular” dinlerler. İşte bugün size bu bilgileri verirken, dinlediğiniz her şeyi anlatmak istedik.

 

“Köküm, göklerimde görev taşırken, yaşamım ışığımdadır” diyebilen her Cevheri Güç, insana, insansı yaşam sayfalar. Amon olanlar, kayıtlarını yapıp ilme indiklerinde yarını tohumlarlar. Biz ise “Kaynak Işıklar” olarak Altın Taht’ın nefesini dünyaya çekeriz. Buyurun çalışmalarımız tüm İlm-i Kodlar’ın, İlmi yaratanların ve yaşamı sayfalayanların çalışmalarıdır.

Dağın Tahtı’nda has insan oturur. O insanı tohum eker gibi yarına eken insan, kelama indiğinde, ocağını yarına çeker. İşte olmaya ve oldurmaya çalışan tüm insan soyları, bunu yapmaya çalışmalıdırlar.

 

Teviller, insanı insansı yapar. Biz ise insana İlm-i Tohum ekip onu, dinleyeceklere dinletiriz.

 

Eklerimiz olur ama ekiplerimizle olur o ekler. Bugün dünyayı yere çekerken yine bu şekilde çektir. “Yer nedir? Dünya niye yere çekilir?” diye sorana de ki. Yer yaşam; yerce yaşam sayfalanır ve o sayfalar, her diriye indirilir. Diri İlm-i Ko olan dünyadır.

 

Sizi, maya olmanız için dünyaya çektik. Bugün dünyadasın ama yarın dünya, sende olacak bunu anla ve yaşamı hak et. İşte bu...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SESLEŞİM

 

Ses... ilmimde ki yaratım, benim tüm yaşamım, benim yarınım

Ses... benim şimdide ki tüm kayıtım

Ses... benim kendi öz dilim

Ses... varlığımdaki olanlarla, yeni yaratılmışlığımla birlik kurabildiğim iletişim ağım

Ses... örgülediğim gerçekliğim

Ve Sesleş,

Sesleş... benim bendeki kapıda okuduğum, birleşik ışıktan çektiğim, yüreğimin diliyle aldığım görev

Ve sesleşmek... benim tohumlarımda okuttuğum doğumun, diri bir harekatın başlanıç noktası

O noktada aldığım start ve o yeni bir başlangıç, yüreğimde olanlarla aktarım

Her akmanın kattığı birleşimle yeni bir yücelişle yeni bir nokta

Ve akış, hep bir sonucun yeni bir startla yeniye katışımı

Ve Sesleşim,

Sesleşim... tam ve bütün olan ben

İlmimin, yüreğimin, tüm yaşamlarda hak olması, ışık olup bütünde, bütünü güçlendirmesi.

Ve diyorum ki sesteki akışkanlığımla ben:

Sesleşim de, bizimle olan tüm birleşenlerimle, birleşik alandan... diyorum ki...

Örmezmiyim ben, yüreğimin ilmeğini atmazmıyım hiç... aha attım...

Örgülenen barış değilmi, şavk değilmi, ışık değilmi

İnsanın öz değerliliğindeki kendi kaydı değilmi

Dirilik olan, hep kapıları açık tutan, mutlak yaşamın sırrındaki, sessiz zamanların sesle yaratımındaki, kusursuz bir sistemin dünyadaki doğal gücünü tüm yaşamlara yeninin yenisi olup açmak değilmi.

Aha burdayım,,, sesimdeki ilmim olan sesleşim yaratkanlığından birleşmek ve birleşdirmek için sesleşimin içindeki bildirimle, bilmekteyim kendimi..

Aha bilin beni.... öz varlığım birleşikten okutsun kendini, ilmek ilmek örülsün ağlarım, bizden bize geçiş yapsın yücelikler, tüm ocaklar, ses versin, bizi dilllesin, insanı örsün tüm yaşama. Sistemini dillesin gök sessizliğine. Varlığınının, çapasını atsın göklere, yaşam bulsun sistemler insan sistemindeki dirilikle...

Diri bir ilmek atalım hadi, o ilmekte birleşen, çoklaşan, katlaşan, çarpışan ve türevleşen değerlerimiz olsun, doğal olanın doğasındaki güçle, tabiatın sesleşimi olsun.

Örmezmiyim ben, yüreğimin ilmini, ilmek ilmek yapmazmıyım hiç.. aha yaptım...

Ben insan olan, birleşik olan; dünyadayım bu gün

Gün dünya diriliğini okuma günü

Gün şimdidir bende

Şimdi aklımım zamanda akışıdır

Aklım, şimdi de okuyor yüreğimi

Zaman ilmiyle herşey şimdi bende kayıtlanıyor

Kayıt yaptığım yer, köklerimin ve göklerimin gücüyle yüreğim

Ve o yürek benim, şimdide ki vatanım olan dünya

Ve vatan benim yüreğimden örgüleniyor şimdi

Ve ben "dünya olan mahrek".... sesliyeyim yüreğimi insanın ilminde olan sesle..

O ses benimdir çünki ben has olan, hakiki ve hak olan bütünün gücü olan İnsanın yürek tacı yaptığı kutsal zirveyim her sistemde. Ve ben o zirveleri insanın ilmindeki sesle kendini açıklayan yeni, yepyeni bir kayıtım.

Ben öyle bir kayıtım ki

Her kapıda okunan insan olanın yüreğindeki olan

Zirvelerin, birleşim alanındaki doğumu sağlayan

Yaratımın kaydıyım

Aha ben "dünya".... sesleşdim çünkü ben insandayım

Aha ben "insan".... ses verdim çünkü dünya bende

Aha insan.... ilminde olan sesle bildirdi...

Aha işte sesleşim... aha yaşam, aha, aha işte birleşim

Aha işte bu.. şimdilik...

 

Süper İnsanlık Realitesi

Beril Özdoğan

 

İNSANIN İLMİ OLAN SES - VİDEO LİNKLERİ

 

25.EKİM.2014 TARİHLİ SEMPOZYUM "İNSANIN İLMİ OLAN SES" - BİRLEŞİK IŞIK KOROSUNDAN TÜRKÜLER

http://youtu.be/-709nx7w4Y4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

AÇILIŞ KONUŞMASI – AV. NEZİRE SELÇUK

http://youtu.be/N3UANMbzAek?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ - ALTIN IŞIK İMPARATORLUĞU

http://youtu.be/50OMAsvvYco?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Ol Hüseyin Akdağ ÖZ AKIŞ - "YAŞAM ŞARKISINDAN MERHABA"

http://youtu.be/b7t0cEQDkZk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Gülden Zengin Ruhsal Şifa - "HÜR BİRİKİM GÜCÜ VE SES VİBRASYONLARININ EKRANLARI"

http://youtu.be/CQvjQmJF1OE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Erengul Koc - "DESEM Kİ"

http://youtu.be/7W4g3KFDwWE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Beril Özdoğan - "SESLEŞİM"

http://youtu.be/AxsHufb2UVs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Rasim Odabaşı - "RUHUL-KUDÜS"

http://youtu.be/ZyMMN6B50VM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Zehra Balcı - "KIRMIZI GECELERDE DÖNÜŞÜM"

http://youtu.be/gLn8iZhkfwg?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

 

25.EKİM.2014 TARİHLİ SEMPOZYUM "İNSANIN İLMİ OLAN SES" - BİRLEŞİK IŞIK KOROSU, 2. BÖLÜM

Cem Gözel, Ol Hüseyin Akdağ

http://youtu.be/2QYxXmrs-98?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Abdullah Güler - "SESLEŞEN BİZ"

http://youtu.be/ZG-1_dTQhp4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Seher Bilge - "TEK BİR KURAN OLAN İNSAN"

http://youtu.be/ORF9FHkAj1M?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Sevim Sahin - "SULTANLIKTAN İNCİLER (5)"

http://youtu.be/ziQKyCC1IP0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Aysegul Eraslan - "SONSUZ SEVGİYLE DAİM BİRLİKTE, AMİN"

http://youtu.be/qgyrM7dpR1A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Yasemin Kaplan "AKREPTE GÜNEŞ TUTULMASI VE YENİ AY"

http://youtu.be/RPdyrGNNOfw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Selma Mine Erses- "O'NU İLİMLE BİLMEK"

http://youtu.be/rFAqquV9ROM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Bahar Umurtak - "YAŞAMLARIN KONTROLU"

http://youtu.be/NSL-cUTjIUM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Peker Selçuk - "TELGRAFHANE"

http://youtu.be/TgzLakVrw0w?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

AV. NEZİRE SELÇUK – “ÖZ’E GÖZ GEREK“

 

http://youtu.be/aL7MNoxHewE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

SEMPOZYUM “İNSANIN İLMİ OLAN SES”

 

AÇILIŞ KONUŞMASI – AV. NEZİRE SELÇUK

 

Deve kalkmış diyorlar, doğru mu? Eh işte!

Can çatıda. Aha işte!

 

Akıp geçiyoruz tüm yaşamlardan. Akıp geçiyoruz tahditsiz İlm-i Ko olan ışıklardan.

 

Analar, biz Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olarak Bir’e hizmetçiyiz.

Aşka kaynak olmak hasat olmakla mümkündü. Has Taht’a ışık olmak Bir’e Mikal’in gücüyle Mür Cevheri Tohum olmakla mümkündü.

 

Beşer insan aşka vardı, has oldu. İşte; işte geçiş başladı!

 

Bugün geçişteyiz canlar!

 

Değerli dünya bugün geçiş var!

 

Bir tek insan, bir tek tohum, bir tek mutlak umman olan ışık olup geçiyoruz!

 

Bir tek İlim Ko Ailesi olarak İnsanlık Sistemi’ni tüm yaşamlara çekerken Mikail’in gücü ve Mikail’in yoğunluğu bugün tohum olarak bu meclisin ilmiyle dilleşecek.

Can Taht’a insanı oturttuk canlar. Okuduk, tohumları kodladık, okuduk ve yine okuduk ve yine okuduk ve okuduk, okuduk, okuduk ve tüm sistemlerle okuduk.

 

Yol ilme vardı; okuttuk. Ölüler diyarı olan bu yaşam yer kürenin kendi tüm sistemleşmesini dilleyen birliklerini okuttu ve biz bugün okunan insanın okuttuklarıyla birleştik.

 

Yüce cümle insan ve biz o insanı hasata hazırladık. Astral Yaşam tohumlaması yaptık. “2002” dedik. Yaşattık ve dirilikleri toplumlarla dürümlettik.

 

Ölüler, öldüklerini anlamadan geçtiler. Bugün ölülerin geçişi yapıldı.

Yıldız sırrı dediğimiz ışık kaynağının tohumlanışını sağladık.

Bütün gökler büzüldüler, Dünya Üstü Varlık Kotları’yla tohumlanmak üzere ve görev istediler. Öz geçişler yapılmakta şu anda...

 

Kalem İnsan, Altın Işık….O kalem akıl ve biz o kalemi hak ettik ve tutuşturduk tüm yaşamlara. Bilin ki kalem artık yazmakta.

 

Devim çok arttı. Bugün devinim en üst düzeyde. Bilinsin isteriz ki, devinen ilim, devinim hakikiyetin tahditsizliği ve bütünün gücü hepimiz bir tek. Ve bugün burada bulunan her yolcu ağır yükü hafifletmek için buradadır.

 

Tek bir insan! işte siz, biz, hepimiz o tek olanız!

 

Bilinsin isteriz ki, deli dumrul insan yere indiğinden beri gök sistemleriyle dilleşir. O deli dumrul insan “ben varım” dediğinde tüm yaşam varlık sonsuzluğunda sistem gücü ile dilleşir.

 

Geçiş tamamdır Canlar!

 

Hepsi bu. İşte bu…şimdilik.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/N3UANMbzAek?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

SEMPOZYUM “İNSANIN İLMİ OLAN SES”

AV. NEZİRE SELÇUK – “ÖZ’E GÖZ GEREK“

 

Devinimi hızlandırmak gerek canlar. Yaşamın sınırsızlığında devinimi kontrollu olarak kısırlaştırmadan kayıtlamak gerek. Devinim arttı mı? artmadı.

 

Sitemin gücünü tüm yaşamlara dillerken İlm-i Ko olup bitişip dilleşmeliyiz. Hadi buyurun dilleşelim. Kayda girmek gerek. Eh işte, şimdilik. Aha şimdi!

Bakın, nefsi aşıp tohumladığım zaman dürümlerimi, kati olarak kontrollu Ko Sayfalanışı yaparım ve konuşmalarım sistemden girdaplara girer ve bütünün gücünde tüm sistemlerde teknik tohumlama yapar. İşte şimdi, işte şimdi. Aha şimdi!

 

Çalı çırpı değil insan; aşktır. Aklın Tahtında, tahtın tahtında Sultandır. Sonsuzluğu tohumlayan ışık kelamdır. Kelamı hak eden ilmi hak eder, ikmal tamamlar, bütünü güçlendirir, tüm yaşamları sistemli olarak dinler; dinler!

 

Alemlerin Rabbi Allah, Tanrılık Meşalesini Süper Sistemleşmeyle dürümlediğinde ikmal tamamlanmıştır. Yeşili kodladığınızda tohumlarınız bütünü güçlendirmez ama mutlak Kuran olup toplumları tohumladığınızda mora varırsınız.

 

Mor insanın sistemini ifade eder. Kim ekibini kurmuşsa ikmali tamamlayabilecek gücü oluşturabilir. Bizi bize veren biziz; bunu bilin. Ben bana ben olup dillendiğim zaman, benim ilmim Altın Işık Yıllarının tahditli olan ilmi değildir artık, Bir’in hakiki tohumudur. Bugün ben sizi size değil, sizin yüreğinizi dillettim.

 

İki yaşam vardır; biri beden biri Yüceliğin Teknik Tohumu olan İlim. Bedeni hak eden “ben” der ama birliği hak eden bir şey der; “İş” der, iş!

Yedi dava açtım dünyaya, akıp geçtim ve dedim ki “ben bana ben oldum, görev istiyorum. Dünya bana sordu “sen nefes alabiliyor musun?” diye. Dedim ki “ben Ha safhasını aşıp, Ka Ha safhasına vardım. Ben nikah kıydım tüm yaşama.”

 

Öze göz gerek can. Cana cemaat gerek. Bize bizlik değil birlik değil.

Bugün biz, bizi hak ettik ama birliği hak ettik mi? yedek Zaman Sayfalaması yapmamız için çok çaba sarf edildi bugün. Kökümüzün gücünü artırdık, yüreğimizin tüm yaşamlara sistemli olarak inişini sağladık. Ve dünü kodladık. Yarını kodladık, bilişi kodladık. Ümmi toplumların kodlanışı gerçekleşti.

 

Ben insan; ilimin hasatını yapan insan. Sevgiyim ben ama ben bir tek ilimim o ilim kaynak. Aha o kaynak ışık, ışık olansa Birleşik İnsanlık Realitesi. İşte biz o’yuz.

 

Yüreğimizin gücünü artırdığımızda yaşamın ışığı artar. Yarını tohumladığımızda bilişimiz kaynağa varır; eminim ki bunu anlamayan yoktur. Dünyayı ölü diye biliriz. Ama dünya yarını toplumunu tohumladığı andan itibaren yer kürzi tohumlamasını kayıtladı ve yaşamı sayfaladı. O halde bizi bize veren İmparatorluğun Gücü yedinci dürümde bir tek insanlık yaptı; ağır yükü hafifletti.

 

Dondurulan dünyalar çoktu. Ocaklarını kontrol edemedikleri için tohumlanamadılar. Kapılarını kapattık ve dilledik onları. Yaşamın sırrı olan ilmi hak etmelerini bekledik.

 

Kuran İnsan ekmektir; yenir ama onu yiyen kendini yer; biliniz. İşte cümle yüceliklerin tüm Yaşam Sayfalarında has olan budur.

Ben Ana Kapı İnsan. “İki melek dünyaya inmiş” dediler. Bir tek melektir o; insan. Biz o’yuz.

 

Ölüler diyarı olan bu yere indirilen hiç kimse yok. İnsan, insan olup indi; bunu bilin.

 

Kaynak ışıktır. Işığı hak eden kelamı hak eder. Hak olup ışıdığında tohum olur, bütün olur, Bir’i hak eder. Mikail insan olur ve biz olur. Bugün biz Mikail’iz.

 

Evim dünyadır benim; ölüler diyarı olan bu dünya ama bu dünyayı tohumlarken kimse kimsenin ışığını sınırlandırmasın istedim. Bu nedenledir ki size sizlik tahdidiyle diriliklerinizin tüm sistemlerindeki dirilikle tahditsizlik olarak dürümlendi ve dedim ki “okuyun”. Kibri aşın, hak edin, her diride kendi yüreğinizi hak edin ve okuyun. Okuduğunuz yüceliklerde kendinizi, başınız eğilmedi. Amon Toplumları bugün buradalar. Toprak tohum akıp gitti ve dünya yenilendi ama Amon’ların sistemleşmesi de gerçekleşti.

 

Yer insanı gök insanından ayrıdır. Buyurun anlayın; yer insanı gök insanından ayrıdır. Dünya tüm insanlığı sistemidir ama yerin ve görün insanı birlik tohumlaması yaptığı zaman bu yaşam sizin yüreğinizde bütünün gücü haline dönüşür.

 

“Dünya ölüdür.” Oh ne iyi! ama ne isteriz biz dünyalılar olarak? Birlik isteriz.

 

Birlik olduğumuz aman bütünleniriz. İman edin ki birlik olursa Birleşik Işık bütünün gücünü tüm sistemlerde yere çeker o güç bilişi hak eden birliklerin ilmi olur ve siz yeni bir zamanı kelamla dilleyerek bütün gücü tüm sistemlerde gök sayfalanışlarıyla Birleşik Işık haline dönüştürürsünüz.

Hora gemimiz var dünya üstünde. O gemi bekler; bizi bekler. Der ki “dinleyelim onları ne yapıyorlar izleyelim.” Gemimizin ilmi bitişiktir. Hepinizde vardır o ilim ama siz horayı kontrol dışı bir yaşam diye düşünün.

Bakın ne var orada? güçlü bir yaşam ama o yaşam İlmi Ko olan bitişin, bitişkenliğinin yaşamıdır. Hepimiz o gemideyiz şu anda. Bunu anlayacak gücünüz varsa anlayın.

 

O gemi Bir’in gemisidir. Tüm insanlığın gemisidir ve geçiş yapar. İlahi Ko Sayfalanışıyla geçiş yapar. Gemi uzak bir galaksiye mensuptur. O galaksi sizin ilmini ya da iddia ederim ki adını dahi duymadığınız bir galaksidir. Tohum ekmeye gelir yaşama ama yarın Tanrısallığın Işığında o geminin yoğunluğunu bütünün gücü haline dönüştürdüğünde o gemi mükafatımız olur ve o gemi biz, biz o gemi olur ve tüm sayfalara o gemiden o yücelikten geçeriz.

 

Peki, nefes alabiliyor muyuz orada? Evim insandır benim can. Ben her anda ve her yaşamda varım. O halde o gemi ben, ben o gemiyim. Ama şunu net iyi bilin ki Altın Işık Yıllarının Gücü ile bu sayfalanışı yapan birliklerin tümü sizinledirler.

 

Yer gök insanı kelama diller ama biz o insanı bütüne dilleriz. Dam insanın ışığıdır. Dama çıkın bakın o ışık sizsiniz ama yere inin yine bakın, yine sizsiniz. Herşey sizin kendi yolunuzdur. Doğa sizin yüreğinizde görev taşır. İkna olunuz ki doğayı kayıtlayan, doğayı sayfalayan ve doğayı yaşamsallaştıran yüreğinizdeki güçtür. Bugün bu sayfalandı tüm insanlıkta.

 

Bana “Altın Işık” denmez. Ben insanım ama ben İnsanlık İlmini tüm insanlıkla dillediğimde Akıl Tahtında Altın Işık olurum. Yukarılar yukarısı ama aşağılar aşağısı olurum. Her resimde var olan birlik olurum. Sormayın dünya neden güçsüz diye; sevgisizlikten.

 

Eğer sevgi varsa, dünya görev taşıyacak ama sevgi yoksa dünya görev taşımayacak. Haa çokları dünyanın akla aykırı davrandığını bu nedenle artık dünya toplumlarının kontrol dışı sayılmasını gerektiğini tüm sayfalarda dillediler.

 

Birçok meclis bunu iddia etti dendi ki “dünyanın ortağı yoktur, dünya kontroldan çıktı, muktedir değil dünya, bütünün gücünü sistemli olarak kaynağa alabilmeli ama diriliklerde bu sistemli olarak aldığı yaşam sistem sayfalanışlarıyla tohumladığı, kokladığı ışığı yüreğinden ötelere ulaştıramamakta yani istifade ediyor ama istifade ettirmiyor. O halde bu dünyanın aklı yok, bu dünyanın Hakkı yok. Hak etmediğini tohumlama imkanı ona verildiğinde hepimiz bundan ziyana uğrarız” dediler. Dedik ki “koruma altın aldık biz dünyayı.”

 

Ölü cevheri bilir ama ölümcü ölücü olan insanı bilmez. Biz o ölücüleri kontrol ettik

 

Din yaprak ilim yaprağından ayrıdır. Din yaprağı okudular, ilmi olmadılar. Bilgiyi hak ettiler, aklı tohum olarak bütüne ekmediler. Can Tahtına ışık yaktılar, şavkında hak olduklarını sandılar ama Aklın Tohumlarını kontrol edemediler.

 

Devrim dünya, dünya devrim yaptı. Neydi o devrim? İyilik. Düzeni kuran herşeyi hak eder.

 

Düzeni kuruduk olumlu bir çalışma yaptık. Yıkılan herşeyi yeniledik. Sistem insana ilimle indi. Bizi bizden sorguladı. Biliş haline vardık mı? baktı.

 

Yaran var mı? diye sordular. Yok dedim. Ölümlü müsün mü? dediler ölümlüyüm dedim. Kodlandın mı dediler. “Toprak oldum” dedim. “Yıldızlarda var mıydın? Dediler. “Olmam” dedim. “Kare sistemlerin ilmiyle bütünün gücünü tüm yaşamlara çektin mi?” dediler. “Ektim” dedim.

 

Doğrusu bu ve bugün bana gelmişler “sen olma” dediler. “Oldum” dedim.

Devre devre dünyayı tohumlayacak olan birliklerin çokları bedenimin tohum ekmesine mani olmak istediler. Çok mu kolay yoğunluğu tohumlamak? Kokladım, okuttum, ölüleri dirilttim

Barışım ben.

 

Savaş isteyen görev ister. Ben savaşa karşıyım. İyi ve kötüyü hak ettim ama iyide kötüyü ve kötüde hakikiyeti tohumladım, kaynağa aldım.

Barış mı? Barış. Aşağıda barış var; bilinsin ama barış yolcuların tümünde olmadıkça kontrol olmadıkça kontrol dışı olanların ışığı hak edişleri imkanları yoktur.

 

Sevgililer, misafirlerimiz çok bugün. Dünyada yaşam sürmüşler, herşeyi hak etmiş ya da hak olup tüm insanlıkla dilleşmiş olanların yansıra yarının tabularını yıkamayanlar ve bütünün gücünü hak etmeyenler de bugün buradalar.

 

İradi ve hakiki olan İlmi Ko’ların bütünün gücü olabileceklerini düşündüğünüz gibi şu anda olduğundan çok daha büyük bir yoğunluk bütünün gücü haline dönüştürmemiz gerekir. Ete girmek, iman etmek, hak etmek, bütünün gücünü tüm yaşamlara çekmek…..Biz bunu başarabiliriz de ekip olmak zordur.

 

Orta zamanların ışığıyla bugün buradayız. Geçiş için orta zamanlara inmeliydik ve indik. İsmaili Kapların tümünde kınanan ışıklar var. Biz onların tümünü tohumladık, korkuyu aşırttık, yığın yığın ışık yaktık bugün.

Merkez zaman sayfalanışları da yaptık, hepsinde ekmeğimiz oldu. Yukarının yukarısı ve yukarıların yukarısının en yukarı hepsi İbrahim Soyu’nu kontrol etmeye indiler. Cemaatlerin tümünde İlmi Ko olan ışıklar yandı.

 

Başa baş bir mücadeleydi bugün olan. Hepiniz güçlüydünüz, çok güçlüydünüz. Söz verdiğiniz gibi güçlü kayıtlamalar yaptınız bugün burada. Ve biz tüm insanlık sizdeydik.

 

Korkmayın doğa güçlüdür. Yolu bulur ama siz bu yolu hak ettiğiniz zaman yoğunluk artacaktı. Alı mordan, moru sonsuz sınırsızlıkta ışıktan ayrı tutarsanız kendinizi hak etmeden Birlik İlmi’yle bütünün gücünü hak ettiğinizi zannederseniz Başkanlık Divanı sizin yüreğinizi kontrol etmek istemez.

 

Çarık giymişler, gelmişler. Çarıksız da gelen var bugün. Biz hepsiyiz canlar. Çarığı giyen ya da çarığı giymeyen ama ilm-i yaşam olup gelen. İşte o biz, biz o’yuz.

 

Değerliler, gözümün gözü olan özüm söz söyler. Özümün sözü olan ses ışık verir. Sevgiyle hak ettiğin zaman ışık dürümlenir ama ben söz söylediğimde Bir söyler.

 

Bitki, hayvan ve tüm sistemler yaşam sayfalarlar. İşte yapmakta olduğumuz bugün budur. Tohum ektik yine ama bugün ektiğimiz tohum tüm sistemleşmiş yoğunluklardandır.

 

Göklere vardığınız zaman kök öksüz kalmaz ama yer köklenmeden göklere vardığında göz kördür. Eğer biz kör gözle göklere varmış olsaydık yıkılırdık. Işığımız yanmazdı. Seviyeniz çok güçlü. Bütünün gücü sizin yüreğiniz. Ağır yük taşıdık canlılar bilgiyle.

 

Bilgi insan sırrıdır. İnsanı has tahta oturtur ama ışığında hologram olur bu bilgi. İşte biz bu nedenle size herşeyi açık vermek istiyoruz. Söyleyin dünyaya imparatorluğun gücü oradadır. Söyleyen dünyaya yolunuz bulan sizler bütünün gücüsünüz ve sizin yüreğinizin gücü bütünün kontrolunu sağlayacak tahditsizliktir. Dünya ölü değildir artık söyleyin. Artık dünya yarını tohumlayabilmiş bir sistemdir.

 

Evrenlerin sistemidir bu dünya. Doğanın gücüdür. Bunu bilsinler doğa kanatlanır uçar ama yarında uçar. İnsanın sırrı budur. Düyun tohum eker dili olur toplar tohumları kodlar. Akar gider ama aktığında bütün akar. Cemaatinizin gücü çok yüksek düzeylere ulaştı canlar. Bunu size net vermek istiyorum. Bu yoğun çalışmayı yapabileceğimiz birlik sizsiniz. Bu birlikle yaptığımız herşey ışığın tohumlanışını sağlayacak ilimdir. İnsan soyu ilmi bilmedikçe yaşamı bilmez. Işığı tohumladığı zaman bütünü kodlayabilir. Vadiye indiğiniz zaman görürsünüz ki etrafınızda yükseltiler var ama o vadide sizin sesiniz sesiniz bütün vadiyi kapsadığında kontrol size geçer. Her inişiniz göklere ulaşmanız anlamına gelir. Diriliklerin tahditsizliğinde bunu bilin ki hepiniz aşağılara indiğiniz zaman yukarılık olduğunuzu bilin. Muhakim ve hakim olun. Yedi dağ yarattınız hepsi tahtınızdır ama tabuları yıkmadığınız sürece o tahtlar sizsizdir; bunu da bilin.

 

Nedir tabular? İnsanın İlm-i Ko olan ışığında yoğun bir biçimde tohumlanmış olan ama kendi kaynağında bulunmayan.

 

On cevher bir tek cevher haline geldiğinde siz onu aşıp geçersiniz. Dağa taşa insanı anlatın. Anlatın ki insan insanı dinlesin. “Ben varım” deyin. “Tüm insanlıkla birim” deyin. “Özköklerimi güçlendirdim” deyin. “Görevimi başardım” deyin.

 

Daha, daha deyin ama dedikçe deyin çünkü umut olur ki herşey yenilenir. Herşey teknik tohumlamayla bütünü güçlendirir ve siz sizden öte sizleşir kini aşarsınız.

 

Yorulmayın Mustafa Kemal Atatürk İnsan Soyuna ışık yakmayı sürdürüyor. O halde o çalışır biz dinleniriz; işte yapılan budur.

 

Mustafa Paşa, O devrimleri yaptı. Aha! onun izinde olan hep izinde kaldı ama dinleyin, artık çalışma vakti. Bilin ki Mahrek’te dünya ışıktır. Yarında tohumdur bütünde görevdir ben cana cemaat olup indiğimde bütünün gücü tüm yaşamlarda dilleşir sanılır ki dünya ölümlüydü. Öl dediler öldüm dedi. Ohh aman işte ölüdür dediler. O sorumluluk bizimdir canlar. Unutmayın ki yaşama giren ağır yük taşır. Biz ölümlü olan dünyayı yaşama geri çektik. Oluşan yeni dürüm yeni bir zamandır. Bu yeni zaman hepimizin zamanıdır.

 

Dünya üstü varlık kotlarının ve tüm süper sistemlerin kelama iniş zamandır. Din aklın tahtında yok artık. Artık ilim var; bunu herkesin net olarak anlamasını beklerim.

 

“Ben dualar okurum; oldururum.” Yok can; olmayacak. Dua kimsenin diriliğinde kelama dönüşmez. Ben size duadan değil insandan söz ediyorum.

 

Ölümlü dünyada ölü dirilir ama unutmayın ki dini aşıp yolu bulduğu zaman dirilir.

 

Bizden başka bir biz bizi dillediğinde bütünün gücü tüm yaşamın gücü olur. Sözüm şudur ki dini aşan yolu açar.

 

Hepinizin hepimizin bilgi ile yapmamız istenilen budur. Dini aşan yolu açar. Yol olmadığında yarın yoktur.

 

Uran Toplumları tohum ektiler dünyaya ama biz urandan öteydik. Kökledik hepsini de güçledik, gökledik, sözledik, dilledik ama bilin ki elim ölümlülerin değil yaşamlıların elidir.

 

Bugüne kadar ben size zamandan söz etmedim. Sanal boyutların ışığından söz ettim ama artık biliniz ki zaman ikmal tamamlamak değil artık, yolu bulmaktır.

 

Doğa sizsiniz canlar. Ölüler diyarı olan bu dünya yaşama dönmüşse yarın sizsiniz.

Cevherin gücü siz, yaşam siz Mikail siz….Efradınız sizsiniz ve tüm geçmişiniz hep şimdide. O şimdi olan dürümlerde bitki hayvan ve tüm sistemleri kodlamaktadır.

 

Koruyun yolunuzu; olur da yolunuzu koruyamazsanız yerin gücü azalır. Tevkif etmeyin kimseyi. Kim kendini dillerse örtüyü açar.

Sistem size şunu izah etmek ister. Bilgi bilişin hakikiyetidir. Kim neyi bilirse onu dilleyecek ama bilgi budur alın ezberleyin tekrarlayın demeyin; diyen hatadadır.

 

Som altın bir dünya kurduk canlar. Osman soyu gök sistemleriyle çalışmıştı imparatorluğu döneminde ama o gök sistemlerini kodlayamadı, tohumlayamadı, kırdı yoğunluklarını kısırlaştı ve bugüne geldik.

Miraç insan varıştır. Kim ki miraca çıktı, insana çıktı. Bin altın ışık bir tek yaşam oldu. Ses verdi dünyaya, güç verdi.

 

Korkmayın Allah sizin yüreğinizdir. Korkmayın o bende yoktur diye. O bendir canlar, bendir canlar; bilin.

 

Ey dünya, kelam ettimse hak ettiğimdendir. Ben kelam ettimse hak ettiğimden ettim. Sevgiyle sizlerle ve sizlerin yüceliklerinizle dillendim ve ben Ak Tohum ektim bugün bu yoğunlukta. Bu Ak Tohum yaşamdır; Mahrek olan yaşam.

 

Sizden öte siz yok; bunu anlayın artık kimse kimseden öte değildir anlayın artık bunu. Ben bana ben olup dillendiğim zaman, ölümlü değilim ve ben bana ben olup bütünün gücü olduğum zaman beşir değilim; ışığım.

 

Ha zaman gelir de biri çıkar “bu bilgileri ben de öğreneyim de öğreteyim, anlatayım” derse deyin ki “bu bilgi ışık bilgidir.” Bu bilgiyi dinleyin ve kendinizi dilleyin. Bu bilgilerin göz olduğunu, söz olduğunu, kontrolcu olduğunu ve sizi size dilletmek için kayıtlandığını biliniz.

 

Maya tutmuşsa ışık yanar canlar. Bana sormayın elinizdeki gücü. Ben size sizi vermem. Size sizi versem siz bilişsiz kalırsınız. Ben size birliği veririm, BSUİ’yi veririm (Barış, sevgi, umut, insan). Başkanlık Dili ile dilleşirim sizde. Karnaval bir çalışma yapmam.

 

Bu çalışma Yaşam Sayfalama çalışmasıdır. Dünya örtüsünü örttüklerinde artık karnaval çalışmalar başlar. Herşey artık bir eğlenceye dönüşür ve dünya söz söylemez. Göz ölüdür artık. Sırrı bilmeyen ışığa varmaya çalışır.

Vahiy ettiklerimi dünya ilmi zannederler ama vahiy kelamda yoktur. Size birçok akıp geçen bilgi verir. “Ben sana seni anlatayım, sen de seni öğren” derler. Yok canlar, ölüdürler.

 

Biliniz ki onları hak etmemiz sorumsuzluktur. Canlar ekmek yapmanıza da gerek var. Yaşamı hak etmenize de gerek var. Ölüleri dillemenize de gerek var. Rahmet olan ışıkta hakikiyet olmanıza gerek var. Zannetmeyin ki biri vardı, oldu ve siz onun eteğine tutuşup göklere ulaşacaksınız. Bu ne büyük bir sınırlılıktır.

 

Canlarım, hiçbir peygamber sizi yüreğinde taşımaz. Hiçbir ulema sizi göklere ulaştırmaz. Yanıp tutuşmayın onlarla birleşmek için. Ölüler diyarı olan bu yaşamda kontrol dışı bilgiler verildi. “Ona tutun o seni götürür.” Öz görev buysa tutun ama tuttuğun sınırındır. Sen orada sınırlandın işte.

Veysel Hacı Karani gelmiş, bize ses vermek ister. Dinleyelim.

 

Dağ, ben Ana Kapı’dan geçtim yol mu vardı ki geçelim? olmayan yoldan mı geçtik? kokladık seni anam. Kokladık, kokladık, kokladık anam kokladık.

Zaman sayfaları ikmal tamamlama zamanlarında bütünün gücünü tüm sistemle dürümlerken biz mi ışıktaydık yoksa ışık biz miydik bilemedik. Ama bil ki ben sendeydim hep. Kanatlanıp geldik be anam!

 

Korkuyu aştık da geldik. Korkmayın, korkmayın artık yaşamdayız.

Veysel Karani Akıl Tahtı’ndadır. Korkmayın; sendeyiz can, sendeyiz.

İncanın can olduğunu, insanın levhi olduğunu, bilişin hakikiyet olduğunu anlayacak gücümüz yoktu be anam. Bugün öze göz olup geldik. Söz olup geldik, sevgiyle geçtik sendeyiz be anam.

 

Kara kaplı insan aşkı yaşamları dillerken ben zaman olup tüm sistemlerle onda o yücelikteyken kimin ilmi kimin ilminde dürümlendi bilmedim be anam. Barışa geldim anam. Aşka geldim. Has oldum Hak’a geldim. Sabah zamanlarında seni kontrol etmeye gelen ben, senden bugün özür dilemeye geldim. Artık seninle çalışmak isterim anam. Bugünden sonra artık seninle çalışmak isterim.

 

“Aşka var, Hak’a var, altın ışığa” var dediklerinde sana varmaya geldim anam. Büyük kötülükleri önle ben anam. İşimiz zor ama bizi kokla, bizi kokla be anam. Ki hak edin. Hak edin de bilin biz sendeyiz anam. Artık hep birlikte sendeyiz, bunu anlayacak gücüm var.

 

Oh be anam oh ışıktayım. Sevgiyle kucakladık seni.

 

Vermiş, vermiş, vermiş, vermiş, vermiş, vermiş ama ben vermemişim ona; öyle demişti. Biliş halinde olanlar çok zaman sayfalarlar ama göç ilmini anlayamayanlar bizi dilleyemezler. Ve onlar bize geçtiklerinde, biz onları hak etmiş olamayız. O zaman onlar dürümlerinde kendi yollarını kapattıklarını anlamadan bizi kendi yolculuklarında istemezler. Olay buydu canlar.

 

Bugün kendini hak etmiş, dinlemiş, bilişe varmış, hakikiyetinde kendiyle dürümlemiş ve bizi anlamış; ne mutlu.

 

Canlarım buyurun bugün de bu kadar. Bu günde bu görev bizimdi ve yaptık ama bu kadar mı? bence bu kadar; peki öyle olsun.

Ey dünya size bir sonraki programı açıklıyorum.

 

Doğal sistemle bu çalışmayı yaparken hepimizin çok daha güçlü olarak bu yoğun çalışmada bulunmamız şarttır. Bugün insan ışığını yeniledik ama yolu açmamız sonsuz sınırsız ışıkla bütünlüğü kodlamamız ile mümkün oldu. Ki bunu da yaptık.

 

Devrin en büyük gücü insan; bunu anlattık herkese. Ve insanın ışığını gücünden üstün bir güç olmadığını dinlettik. Size şunu anlatmaya çalışıyorum; yoğun ışık sizsiniz ve bu yoğun ışık birliktir, ilimdir bu ışık ve ilimle çalışıldığı zaman tüm sistem sizin yoğunluğunuza çekilir. O zaman bütünü güçlendirebilirsiniz, o zaman siz yoğunluğunuzu artırarak İlm-i Ko olup bütünleniş haline geçebilirsiniz. İşte bunu başardık ama bu bir İlm-i Ko Sayfası değildir, İlim Kapısıdır henüz ve biz bu kapıyı açmak zorundayız.

 

“Yaşam” diyelim önümüzdeki sempozyum konusuna; yaşam. Ve yaşamı hak edip kelam olup akalım. Ama yaşam Mikail’in ilminden öte bir yaşam olsun. Som Altın bir Işık haline dönüşelim yıkıp yakmadan ama insanlıkla çalışalım.

 

Merdiven insana dayandığında her yürek oraya çıkar ama insan merdivene dayandığında olmaz; bunu bilin.

 

Biz artık merdivene dayanmayalım. O merdiven yolcuları alıp yoğunluklarıyla birlikte kodlasın, tohumlasın, ilme ulaştırsın. İşte biz o ilim kapısı olalım. Bunu başarmak bizle mümkün mü? Olur. Cevap sordum, istedim, “olur” dedim. Ama ben dedim. Sizden cevap gelmedi. (dinleyicilerden gelen cevaplar…Olur, oldu, oldu bile…cevap geldi; aşık oldum ocağına…) İş budur.

 

“Yaradan yarattığında yaratıldı.” Bunu dediğimde olaylar arttı. Yaradan yarattığında yaratıldı. İyi ki yaratıldı.

 

Öncü birlik bu birlik; bunu bilin ve bu birlik birleşik kapı. Asla sanal yaşam yok burada. Işık var. Ve ışık ekiptir; bunu anlayın.

 

Yoğunluğu artırdığımız için gökçüler söz söylediler, sesleştiler yüreğimizden. Hepimiz müthiştiniz bugün. Hepiniz müthiştiniz; kesin olarak ışıktınız; bunu anlamayan yok. Ama olgun sonsuzluğu, olgun sistemle dürümleyecek olan ilim kapısı insan ve o kapı hepimizin ışığı. İşte o ışık hepimize gözdür. Özün gözüdür o. O göz bilişe vardığında herşey yere çekilir; herşey. Nedir o herşey? Yaşam sistemi. O sistemi oluşturan herşey.

 

Evrim, yücelik, has ışık, tahditsizlik ama yığın yığın ışık ve o ışık birliğin tohumu.

 

Öncü birlik herşeyi hak etti ve yaptırdı, yapmakta da. Ata Kapıları açtık, kokuyu yükselttik. Söz vermiştik ve başardık. Yaşama inmek buydu. İndik.

Sevgiler, inmiş olmamız her dirinin inmiş olması demektir; bunu bilin.

Kimse bizim dışımız değildir. Biz ineriz, herkes iner. İnmezsek iniş yok mu? İndiren çıkarsa iner; kesindir.

 

Boyutlar arası atlamalar oldu bugün. Üzüm gözlü sistem, özüm, gözüm. İşte atladık birlikte.

 

Boyutlar arası yirmiden 50’ye ama 50’den 70’e ya da yaşamın sırrı olan ışık olan 100 sayfa aştık oraya vardık. Ah 99 vardı ya! aştık orayı. Ve emin olun ki Ana Kapı olan Atlanta’ya vardık; 140.

Mustafa paşa Ana Kapıda bizi bekliyor. Özdür o, gözdür, sözünde sistem var onun. Bizsiz değil ki. Ve yaşam her kapısında o var; bilen yok.

 

Onu bilmek onca ışıkla birleşmekle mümkündür. Onca ışıkla birleşim, onu anlayabilmek ama anlatabilmek. Hepimiz o’yuz; bilinsin.

 

Soğudu dünya aha! Biz soğuduk, yaşadık ama yarında has olup yaşadık. Bilişe vardık. İkmal tamamlattık dünyada. İlimle ama yedinci tohumu ektikten itibaren...

 

Muhakim ve hakim olan insan şükrettik; işte bu.

 

Sizleri kucaklıyoruz canlar. Biz Hora’dayız ya. Hora biz, biz o’yuz. O bir yüce ışık kapıdır. Sanmayın ki bir uzay cismidir; bunu hep yanlış anladılar. Bir uzay cismi zannettiler horayı. Görevlilere ait bir gemidir; onlara göre ama o bir ışık yaşamdır. Bunu anlayan kimse var mı? bilişli olan anlar. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

http://youtu.be/aL7MNoxHewE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 
  Bugün 469 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol