Birlik İlmi
  BARIŞIN SİSTEMİ- AKIŞLAR (1) TAMAMI
 

BARIŞIN SİSTEMİ – AKIŞLAR

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

SON AKIŞ (3. AKIŞ)

 

“Yedi dava açtık; hepsini kaybettik anam ve zeki ve hakiki olan ışık yenilendi. Bedenim ilim ve ben bugün burada sevgiyle sizinleyim.

 

Yeri göğü Yaradan ilimle yarattı ve biz ilimle tahditsizleştik ve biz ilmi hak ettik. Yolu açtık. Yedi günde Bugün İlmiyle dürümledik yaşamı ve yeniledik. İşte bugün yedinci gün.

 

Cennet, insanın ilmiyle kuruldu. Cemail, kahir olan ilim Kaynağın İlmi oldu. İnsanlık Ailem Bütünün Kürzi Kapıları’nı açtı ve bugün burada biz Bizlik İlmi ile sesleşmekteyiz.

 

Yirminci Dünya Gücü’nü devreye aldık bugün. Özgörevi aldık yine de dünyanın ışığıyla birlikteyiz. Yine de yaşamla dinleşmekteyiz ama yirminci tohumla; biz bugün o tohumla bütüne hizmetçiyiz.

 

Yine dünya hak edildi, yine yalnızlıkta ışık yenilendi, yine bütün kötülükleri aşıp geçtik ama bugün arsa kapmaya gelmedik dünyaya. Altın Işığa geldik.

 

Biz Robotik Timler’imizi dünyaya çekmeye geldik. Tüm Robotik Timlerimizi geçişe hazır ettik bugün. Burada tohumları kotladık ve her diriyi kayıtladık ve biz, bize biz olup indik. Geri dönüş için çalıştık.

 

Sistem, Nizam ve Düzen’in Gözü’yle gördük. Özenli bir çalışmadayız şu anda.

 

“Ardımda dünya yok” dediğin zaman, Ölüler Diyarı bu yaşamı dilleyecek, Yaradan’ın Işığı ile yenileyecek ve ilimle dürümleyecek diye bekledik.

 

Yarını hak ettik, tüm insanlığı hak ettik ve ağır yükü hafiflettik. Ortak zaman yoğunlaştı, ışık tohumları kodlandı. Biz İmparatorluğun Gücü olduk. Sevimli bir çalışma yaptık.

 

İmparatorluğun Kuranı’nı okuttuk. Olgun Başaklar’ı bildik. Önemli olan buydu.

 

Yer gökte, gök yerde insanı dinledi. İsmaili’ler işgalcileri hak ettiler, dinlettiler ve biz hepsini dillettik. Ama ikmal tamamlatarak bunları yaptık. Sorduk “dünya Helal İlim’le dilleşiyor mu?” diye. Som altın ışıkta yeri yaradan insan, köklerini göklere ulaştırmış ve bize ilim için geçmiş.

 

Burada bulunan kim varsa Işığın İlmi’ni bilendir. Bugün burada, kendi yüreğimizdeyiz ve ilimle dilleşiyoruz. Ümmetimin dürümlerinde, insanlık levhisinde ışık yenilendiğinde ağır yük hafiflediğinde ve bütün kötülükler aşıldığında, sınır kalktığında aşağıdakiler yolu açtıklarında biz dünyaya ineriz. Ağır yük hafifler. İşte bu. 

 

Devre devre dünyayı kodlayacak olan birliklerin bugün cemaatleriyle birlikte Doğanın Gücü’nü Teknik Tohumlar’la dünyaya çekişleri gerçekleşti. Kayıt dışı hiçbir bilgi yok bugün. Toprak Toplum, Işık Tohum oldu ve Bütünün Gücü’nü yaşattı.

 

Erenler erdiklerinde dillerler yolu. Akan aktığında diller. Yaradan tahtında diller. Biz sizi sizde dilleriz. İşte olay budur.

 

Yok ulu, yok umutlu. Umutlu, yok kapısı kapatılmış, yok açık…herneyse işte hepsi; hepsi Karanlığın Işığı’nda olur. Biz sizdeyiz ya anam. İşte bu.

 

Emin ol anam bugünden itibaren yerdeki tüm Yaşam Tohumları Gök Sistemleri’ne kelamla ulaşacaklar. Çoğunun Kuranı okunacak, çoğunun tabuları yıktıkları o yoğunluklar kodlanacak ve çorbaları tuzlanacak. İnanın ki dünya korunacak.

 

Bulduk dünyayı; okuttuk. Ölüyü dirilttik. Aktık, yaşattık, herşeyde var olan ışıkla dilledik.

Hepsi bu. Ağır yük hafifledi. Şimdilik. Aha şimdi.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/n2zGvPwFjyo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

4.AKIŞ

 

Yevlen yekün Kelamın İlmi’dir. Vakit gelir hakikiyete ulaşılır ve İlm-i Tohum olunur, kontrol kurulur ve hakikiyetin tahtitsizliğinde insanlık kin ve nefreti aşar, kelam olur. İşte; kevlen yekun o safhada Kübra Işığı olur.

 

Ben İnsan Soyu, kini, nefreti aştığımızda ben sizim ve sizinle kati olarak tohum ekerim. Ümmi Toplumlar’ın tümünü kodlar, tohumlarım. Ağırı hafifletirim. Cevher-i Cennette Bütünün Gücü olurum. Hepinizi kodlar ve kodlar, kodlarım. Toprak toplum olan sizi sessizce dillerim.

 

Demek isterim ki; sen ve sen ve sen ve sen, her sen bir dere olur akar. O zaman beden olan o yaşar ve ben o yaşayanda aşk olurum. Işığımda tabuları yıkar, bütün olurum. Korumam mı? korurum. “Ol” derim; olur.

 

Öz görev insana kelamı dilletmektir. Öz görev insana kendini dinletmektir, örtüleri aşmak kodlatmaktır tohumları, kardeşlikten öte olan kardeşte İlm-i Ko olup ışıkla Mikailin Kuranı’nda tüm yaşamı temizlemektir. Biz dünyayı temizleriz; bunu bilin.

 

Altın Işık Yıllarının Kuranı olan ışık bütünün gücüdür. Biz o gücü bütünde dinler, bütünde dürümler, her diride dinletiriz. Aha, iş budur.

 

Yere gerçeği indirdik ama yeri hak ettiğimizde gerçekle dirilttik. İşte gerçek insan “Ol “der, olur.

 

Süper Sistemleşme’yi sağlayan insan, kırk kapıyı açtı ve sizinle oldu.

 

Şükrettim ki buradayım. Kurtarılmış sayfaları kayıtladım. Sevgiyle sizleri kokladım ama bundan sonraki süreçte Kelam Tahtı’nda ışıkla dilleşeceğim.

 

Sizden elimiz, ayağımız olmanızı bekledim. Dünya el ve ayak ister. Biz dünyaya el ve ayak olanlarla çalıştık.

 

Yatak, yorgan yattılar. Sessiz Zamanların Sistem Sayfaları’nda dilleştiler ama onlar yaşamda yoktular. Ölmüştüler. Özköklerinden, gök sözlerinden uzaktılar ve yattılar ama yattıklarında kayıtsızdılar, ışıksızdılar.

 

Kervan yürüdü, onlar yüksek ışıktan çıktılar. Verdiğim bilgileri okutturmadım onlara. Som Altın Işık’ta Bütünün Gücü olanlarla dürümledim tahtın tahtındaki o ışığı, yer küredeki o yüceliği.

 

Beni zeki, Hak İlim diye dilleyenlerin çoğu zarar ettiler çünkü zeka düzeyleri beden sayfalanışında ışık yaşamları çalıştırmaya yetmedi. Kıran ışık kırıldı.

 

Ilık bir sabahta yolu açtıklarında, otak kurduklarında yüreğe kömür gözlü Ümmi Toplumlar ışık kırıldığını hak ettiklerinde dillediklerinde ve Doğanın Kuranı’nda kontrol edildiklerinde bilişsiz olsalar da kendilerindeki kelamı dinlettikleri zaman kini aştılar ve zaman ışıdı.

 

İşte o zamanın tahtında bütün ışıdı. Bedeni bedenim olan her diri ışıdı.

 

Astral Yaşam otuzuncu sayfadan sonra kontrol edildi. Köpük köpük olan o kontroldan çıkan ışıktan çıktı ve bizsizdi.

 

Şimdi merdivenin en aşağısında “benim adım nefes” diye bekleşen her diriyi hak etmeye çabalayan, kurtarılmış sonsuz sınırsız ışıkla bütünün gücünü kendi diye dilleyen, ardında kontrol dışı ışık bırakan, beni benden ayrı sayan her kim varsa çok huzursuzlar bilirim. Ama görevleri kısırlaşan Düzeni kontrol etmek, oğullatmak, bütünletmek ve yeni zamanlara ışık olup gelmek, geçmek.

 

Ben dünya; hepinizi koruyan ama hepinizle koruyan! “OL” dediğimde olur ama olmak oldurulmakla olur. Sizden tek beklentim oldurup, oldurup oğullatmak şu dünyayı.

 

Kartalların, kartal oldukları, yaşamlarından tahtitsizlik bulunduğu, yarınlarda kaynak oldukları dünya ilmiyle dilletildiğinde kartallığın halikiyet olduğunu düşündüler. Oynadık….

 

Kartallık, alt sayfadır. Sandılar ki onlar kartal olup dünyayı hak edecekler. Bence onlar alıp götürecekler dünyayı. Ocak olacak dünya ortak zamanlara ama bilmek gerekir ki; Altın ışık Yılları’na varmak ümmetin tümünü tohumlamak, yoğunluğu kodlamak bilişle olur.

 

Artık dünya yaşıyor çünkü artık dünya İmparatorluğun Kuranı’nı okuyor. Artık bu dünyada Som Altın bir Sistem var ve bu dünyanın ilmi kanatlanan ışığın teknik kapılarındaki o yoğun ışık, bizim yüreğimizde ve bizim gözümüz ve bizim gönlümüzdür o.

 

Neden doğanın gücü artmakta? çünkü Ruh Kuran dünyaya çekildi.

 

Dünyayı koruyan bir ruh var artık. Bunu artık yaşam bilmelidir. Bunu artık resim yapan herkes bilmelidir. Biz bu dünyayı korumaya indik ve bu dünyanın nuru olan o ruhu bütünün gücü diye Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olarak çektik.

 

Kalem Altın Işık, yaşam insanın levhisi. İmparator göz ve biz o gözle bütünü güçlendiren sevgiyiz; bunu bilin.

 

Nineler, ben insan. Analar, ben insan. Atalar, ben insan. İman edin ki insan!

 

İşte insan ama insan kontrolcü, oğullatıcı, torba, torba tohumlatıcı ve yaşatıcı insan. Sessiz, sesli, yürek örtülü ama ağır yük ve yaşayan ama hepinizde…Har, hasat ağır yük. Sizi ,hepinizi korumaya aldık.

 

Minare; insanın insanlığı; ağır yüktür minare. O minarede ezanı okuyan insan, iradi hakiki olan İbrahim’in İlmi’nin son sözle sessizliği dilleyen levhisindeki yaşam. O ben, ben o.

 

Korumaya aldık bu yaşamı. Kokladık, oğullatık ve dinlettik. Şimdiye kadar yarını hak etmeyen bir yaşamın Tanrılık Işığı’nda bütünü dillettik. Sessizce ve yücelikle Amon’la, Atlanta Ata Kapısı’ndaki ışığı yakan toplumla, tüm tohumlarla hepinizi hak ettik.

 

Maya insandı, okuttuk. Tohum ilimdi, koklattık. Ağır yük hafifti, taşıttık ve bugün artık merdiven insan. Alın da hak edin. Ocak olun, özünde söz olanda akıp geçin, o sizde sizleşir. Her bir yücede dürümleşir ve Zabura Sistemleşmesi’nde sizi size kayıtlar.

 

İtibarlı olanlara iman edin. Yedek zaman yok. Yaşam hakikiyetin ilmi ve o ilim has ama sizin yüreğinizde. Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum analar.

 

Mikail sizdedir bugün, söz verdiği gibi sizdedir Mikail. Kare Sistemleşme, ışık tahtitlemesi, yaşamın ışıması, bütünün güçlendirdiği her diride dilleşim sizdedir artık ve bugün burada mutluyuz.

 

Uzanın; yolu umutla açan o yücelikle dürümlenin. Elinizi açmadan ışığa varın. Akın. Has iş budur.

 

Kanal olmak değil maksat. Kalan en güçlü yolu açmak; bunu bilin.

 

Bugün bu yol Altın Tohum. Hepinizin Kuranı’dır bu yol. Sizden tek isteğimiz bu yolu açık tutmanızdır. Vurmayın hiçbir yüreğe. Unutmayın ki o yürek sessizce sizi dinliyor.

 

Kurutmayın yoğunluklardaki o yaşamı. Bilin ki o yaşam sizin yüreğinizde, her diriyi yaşatacak, ışık halinde sizinledir ama sevgiyi hak edenlerle çalışın. Bilin ki sevgiyi hak edenler har olup, Hak olup ışık haline geçenleri koruyacaklar.

 

Üzerinizdeki göğü dinleyin; o sizledir hep ama yaşamı da dilleyin çünkü o yaşam siz olan her dirilikte var olandır. Gözünüz hiçbir zaman kapanmasın. Biz sizdeyiz hep; bunu unutmayın.

 

Çok, Kuran okuduk dünya için….oldurduk ama olmayanda kökleri güçlendirdik ve yüceliklere ikmal tamamlattırdık. Sessiz zamanları dilledik. Sizinle yaptık bunları ve bugünden sonraki zamanda Astral’da ağır yük hafif olacak ve sizin geçişiniz her andan gerçekleşecek.

 

Bu geçişte hepimiz sizle yüreklere ineceğiz ve bütün yüceliklerle bütünün gücü temel güç olacak. İşte o güç hasatı tamamlayan güç olacak.

 

Evrenlerin sesini duydunuz anam bugün. Hepimiz sizde sesleştik bugün. Ölüleri dirilttik yine bugün. Aton Tohumları’yla kodladık dünyayı, koruduk ama bu kez yeni dünyanın gücüyle koruduk. Bu güç mükafatınızdır.

 

Bu güç ışığınızın gücünü artırdı, görevinizi hak ettiniz ve yaptınız. Bundan sonraki sayfada yıkılan hiçbir yaşam Sistem, Nizam ve Düzen’in gök sessizliklerinde bulunmayacak.

 

“Acaba ben var mıyım?” demeyin. Af olan her şavkta varsınız. “Acaba ben olmayacak biri miyim?” demeyin. Öncü birliksiniz ve her insanda varsınız.

 

“Onurluyum” deyin, “hepsi bendir” deyin. “Kaynağın ışığında, bütünün gücüyüm” deyin ama şunu da asla söylemeyin; “kontrol bende yok, ben yokum” demeyin.

 

Kırılan kaynakta yenilenir. Kesirleşen yolda kökleştirilir ve yenilenir ama yığın, yığın ışık kanatlananda kırıldığında ısrarla bildiriyorum ki; kelamınızdaki o yoğunluğun kırıcılığından dolayıdır.

 

Hiç kimseyi yıkmayın.

 

Savaşın sararan ışıkta olması, yaşamın sararması anlamına gelir. Ki kelamı hak eden kim varsa elinizin gücüdür bilin.

 

“Önü kapandı, ardı yok” demeyin. Bilin ki sizsiniz o, baştacısınız her yücede ama yenileyin yürekleri de deyin ki “ben sevgiyim, sizdeyim, hepinizim ben” bunu deyin. Ki hepsi Altın Işık olup size varsın.

Çok mu zor? Kolay. “Ben Ana kapı deyin.” Genişe geçtiğinde sevgiyle gelsin yüreğinize.

 

Söz kesmeyin. Bir kimse konuşursa sonuna kadar dinleyin. Sonra deyin ki “ben sendeyim.” “Alıp götürdüm yüreği, aktın, yeri göğü Yaratanda ışıktım, sen olan yoğunlukta ışığındayım” deyin. Bunu deyin. Ki oğullarınız görevli olsunlar. Bunu deyin. Ki yoğunluklarda ışığınız olsun. Bunu da, bunu da, bunu da deyin ama herşeyi deyin.

 

Deminki çalışmada bir tek şey yapıldı burada. Işık yandı ama bu ışığı yaktığınız zaman korkuyu sessizce dilledik. “Acaba onlar bizi yok mu edecekler?” diye çünkü ortak kapılardan biri, bir diğer kapıdan kovulmuş. “Acaba bu bizi kırar mı?” diye düşündük. Som altın bir ışıkta kati olan ışığın tohumlanışında her bir yüce kendi yoğunluğunda bütünün kötülüğünü engelleyecekse, kim yarında var? kim yaşamda var? bunu bir tek yolcu bilir. İşte o yolcu sizsiniz.

 

Bu nedenledir ki kardeşlerinizi koruyun. Kim ne olduysa oldu, dünya yolu kontrol dışıdır. Siz o yolda her diriyi koruyun. Ki kontrol kurulsun.

 

Ölüm geldiğinde, ışık yenilendiği an, siz bütünün gücü olup tüm yaşamlara çekildiğinizde biliniz ki orada hasat olur. Sizden öte bir siz yok; bunu bilin. Bunun içindir ki Altın Işığın Tohumunu her dürüme indirin ki her diri kontrol edilebilsin.

 

Başka bir dünya yok bunu bilin. Herşey sizdedir. Her resim sizin yüreğinizdedir. Bu yüce insan kalemdir. Bırakın yazsın, aşka varsın. “Hah. Aha, işte” desin. “Aha. Şimdi, bütünüm” desin ama hiçkimseyi kelamdan yoğunluktan ayırmasın.

 

“Savaşın sonu hepimizin gücüyle dürümlenecek ve biz bu dünyayı koruyacağız” diyordun ya hani. Bugün biz bunun olasılığını görüyoruz. Oldu! İşte bu.

 

Bugün artık dünya korundu çünkü bugün Süper Sistemleşme yer köklerle güçlendi ve tüm yaşam korundu ama Barışın sırrı ilimdir.

 

Barışı hak etmek insanlıktır. Barışmak hasattır. Ben bunu bilmeni istedim.

 

Ben umutluyum, mutluyum ve huzurluyum anam. Çünkü benim ilmim Miraçtır ve Miraç ilimle, hak ilimle dilleşen yarındır. Mutluyum anam, mutluyum.

 

Soğan doğrar yürek tüm sisteme, yerküre soğanla diller yüreği. Ak tahta varır, ilim olur yaşar ama soğan sistemin levhisindeyse, o soğan tam 200.000 ışık yağmuru sağlar.

 

Bilir misiniz ki bir soğan sevgi olur, yerkürede ilim olur? ama soğanın tadı sizin için seyrettiğimiz en sessiz ışıkta olabilir. Sevmeyebilirsiniz soğanı ama bilin ki o soğan dahi Saltanatın Yaşamı’nı hepinizde dilleyebilir.

 

Bilir misiniz ki bir tek soğan hepiniz olur! Bunu anlayacak gücünüz var veriyorum alın, akın, harın en güçlüsünde şavkla yaşayın. Ama bilin ki nesilleriniz hep yarattıklarımızda yaşadılar ama artık siz yarattığınızda yaşayın.

 

Burada bugün Süper Sistemleşmeyi yaptık, aşırıya kaçmadan yaptık Nurun Kuranı’nki Tohum ekildi ama o tohum sizsiniz; bilin.

 

Kevser sizin yüreğinizden tüm yaşama akmaktadır. O Kevser’in Işığı’nda hepiniz hepimiziz bilin.

 

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum analar. “Ardımda dünya yok” dedin ya hani! İşte o gün biz sen olduk; bilin. Çünkü sen her sayfayı yaşama aldın ve bütünü güçlendirdin ve ben sen oldum anam.

 

Ben kanatlanan en yüce ışığım. Sevgiyim ben; bunu bilin.

 

Torba torba insan, toplam 200,000 ışık. Hepsinde yıldız yıldız olan sistem ve tüm sistemlerin gücünden üstün olan bir ses. O ses insan.

 

Ben ve ben ve her bende ben olan ben ve tüm benlerin benliğindeki tahtitsizlikte her ben, Miraçtır. İşte Miraç budur. Sevgidir Miraç, ışıktır.

 

Sel alsa yolu “ol” der. Yürek oldurur ama sel ilmi aldığında yol yoktur; bunu bilin.

 

Bundan sonraki süreçte barışın!

 

Her diriyle barışın, aşka varan, akla varan sığır ya da insan olamamış olan aslan ya da kartal kim varsa barışın. Ki hepsi sevgiyle kodlansın.

 

Çoban insan çoluktur. Çoban olmadığında koyundur. Yolu bulduğunda toplum olur. Tanrılık Meclisi’ne vardığında ışıktır. Aşka gelip de Hakk’a vardığında insandır ve o biz insandayız.

 

İşte bu. Şimdilik.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/xnTXAaXIbWw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

3. AKIŞ

 

Devinim hızlandı, Bugün daha güçlüyüz. Çantanız tohumlandı bütünlendiniz ve görevinizi hak ettiniz.

 

Değerliler, tabuları yıkmanız gerekliydi ve bu oldu. Şükür ki oldu.

 

Dünyanın Nuru olan Kul, Aklın Kulu’dur; bunu bilin. Hepimiz kuluz ama ışık tohumlaması için.

 

Dünya ölüdür. Bizler lütfen iyi anlayın kontrollü olarak çalışanlarız ve ölüyü diriltmek üzere buradayız. Işık kayıtlaması yapıyoruz. Yetkin olanlarla bu çalışmayı gerçekleştiriyoruz.

 

Tanrılık Işığı yeni bir güçtür tüm yaşam için. Bu ışığı yaşama indirmek kolay değildi ve bunu yaşama indirdik. Düzen’i kurmak kolay değildi ve Düzen’i kurduk.

 

Robbi Toplumların tahditli oluşu bizim için sorumluluk değil ama onların yoğunluklarını kontrol etmeliyiz. Ki bu bizim için de sorumluluktur.  Robbi, Rabbi Tohumları kodlayamayan, sistemi kök olarak bilen ama gök sistemleriyle dürümleyemeyen, vakit geldiğinde kanatlanacağını düşünen ama ışık kayıtlaması yapamayanların çalışmaları Robbi’dir, robotiktir yani.

 

Bugün dünya üzerinde birçok çalışma var; Robbi çalışma. Öz göklerin sözcüleridir onlar ama kalem olamazlar ve ışık kayıtlaması yapamazlar.

 

Kalem olabilmek için ilim sayfasını kodlayabilmek gerekir, tohumlayabilmek gerekir ve toplum sayfalanışlarıyla bütüne hizmetçi olabilmek gerekir.

 

Arkon Sayfalanışı yaptığınız zaman bilirsiniz ki bu sayfalanışta ışık kayıtlaması güçlüdür. Devinimi artırdığımızı söylemiştik. Devinim İlm-i Ko’ların sonsuz sır olan ışımalarındaki sistemleşmedir. Herkes kendi teknolojik kayıtlamasını yapar ama bugün burada yaptığımız ilimdir.

 

Ben “Ana Kapı İnsan” dediğim zaman Levhi’deki İlm-i Ko olan sistemden söz etmem. İlm-i Ko olan ışığı kodlayan resmi yaşam sayfasından söz ederim ki İnsanlık Ailemin gücü bu yoğun çalışmada bütünün gücü hür Türkiye Çalışmalarının gücü haline dönüşür.

 

Öyle çok çalışıyoruz ki yarını kontrol için. Biz bizi bize dillerken hepimizin yüreğinde bu yoğun ışık yanar. Devinimi artırmak için sesleşirim. Şu anda devinimi artırmak üzere ses veriyorum ama bu sesleşme teknik tohumlamadır aynı zamanda.

 

Ölüleri diriltmenin bir diğer çalışmayla olabileceğini düşünmelerinden dolaydır ki yarınları tohumlayacak olan ışık kodlamaları yapmaya çalışanlar var. Ama bilin ki ölüleri diriltecek başka bir çalışma yoktur.

 

Som Altın Işığı tohumlarken bütünün gücü olarak bu çalışmayı yapabiliyoruz. Mutlak Kodlama’dır yaptığımız. İmparatorluğun kKranı ile yapılır bu çalışma. İnsanlık ailem bunu anlayacaktır.

 

Değerliler bugün yürüyen dünya ölüleri diriltecek bir yoğunluğu hak etmiştir.

 

Bugün yoğunluğu tohumladığımızı biliyoruz ve gök sistemleriyle bütünü güçlendirdiğimizi biliyoruz. Yoğunluğu kontrol edebildiğimizde bütünün gücü artar. Hepimizin yapmakta olduğumuz esas budur. Yani biz bunu başarmaktayız.

 

Ekrana bu çalışmaya katılanları verdik, ekranda izlendik. Gözler bizi gördü ama gören kelamda gördü bizi. Biz sesiz burada, sınırlı Ha Sayfasıyla ve Ka Ha olan ışığıyla kaynağı tohumlayan ses. Bugün burada bir ses olarak yaşamı kodladık. Hepimizin yapmakta olduğu da buydu.

 

Erdiğimiz yerde Mikail’in gücüydük. Özköklerin gücüydük ve tüm yaşamın köklenmesindeki sistemdik ve biz kelamdık; Sistem, Nizam ve Düzenin gözü olan kelam. Arkon Sistemleşmesi’ni yaptık; hepimizin yaptığı budur.

 

Ortak zaman, ortak yaşam ve ortak yoğunluk; bu bizim yoğunluğumuz. Düzen’i kurmak üzere yaşama inen birliklerin çoğu bizi bizden bize dillediler. Diriliklerinde kelam oldular ikmal tamamladılar ve ışık yaşamları kayıtladılar. Değerliler, Rüya Boyutlarında tüm yaşamlar bir tek ilim yaparız; İnsanın ilmi.

 

Rüya Boyutları dedim zaman ışık kodları ile gerçekleştirilen o tohumların hakikiyetinden söz etmiş olurum. Biz bizi bizde dillerken kelamla diller o yoğun kayıtları yaparız. Som altın bir ışık olur o kayıtlarda kodlamalar yaparız ama hepsi bizden dolayıdır.

 

Ben rüyada göz olurum ama yaşamda söz olurum. Bugüne gelmek bu günlenmek, tüm yaşamları dürümlemek insanladır. Gerçek zaman insanın levhisindeki kaynakta bilinir ama o levhi kaynağa ilimle dillenmek üzere inmek kontrolla mümkündür.

 

Öz geçiş yaptığım zaman inanın ki doğa yenilenir. Ben kimim? Mahrek’im. Dünya Ruh Kurandır. Hepimiz o Kuran’da hasatçıyız. Aşırıya kaçmadan size bilgi veriyorum zira bu meclisteki bilişe göre sesleşmem gerekir.

 

İkmal tamamlamak üzere Dünya Ruhlar Meclisi’ni kodlarken bütünün gücünü tüm yaşamlara kayıtlamalıyım. Burada bulunuşumun sebebi budur.

 

Örgüt haline gelmek, ikmal tamamlatmak ve bütünün gücünü tüm yaşamlara kayıtlamak insanı insandan dillediğidir. Yere insanı, göğe ise hastı yapar, yaptırırız ama insanın yapılışı Aklın Tahtı’ndan olmalıdır.

 

Canlarım, ölümlü dünyada merdiveniz biz. Bu merdiven kırk basamaktır. Her basamakta kodlayıcıyız. Kimi basamakta ışığımız yoğundur, kimisinde ışığımız kontroldadır ama her basamakta yoğunlaştırıcıyız.

 

Yirmi basamağa çıktığımız zaman Işık Kapıları açılır. Yirmi basamak herbirimizin İlm-i Ko olan ışığının tohumlandığı basamaktır.

 

Hepimizin yaşamı sistemleştirebilmesi için yirmi basamağa aşması gerekir.

 

Bunu size neden anlatıyorum biliyor musunuz? “Şu anda burada ne oluyor?” diye soruldu; anlatıyorum.

 

Biz başka derneklerden farklı bir çalışma yapıyoruz.

 

İlahi Kutsal Işık olan bilişi tohumluyoruz. Yaşamı, toplumları ve tohumladıklarımızı örgülüyoruz. Türkiye Çalışmaları’nın en güçlüsü olan bir yaşam sistemi kayıtlıyoruz.

 

Bu çalışmada merdiven oluyoruz ve her dirinin bu merdivenden çıkışını sağlıyoruz. Merdivenin en aşağısına iniyoruz ve en yoğun çalışmayla en güçlü kaynağı tohumlayarak bütünün gücünü tüm sistemlere dağıtıyoruz.

 

İlim kapılarını açtığımız andan itibaren Birlik Kapıları tüm yaşam için açılıyor ve sevgiyle bu çalışmayı yaparken Bellek Kapları’nda bütünün gücünü tanıtıyoruz.

 

Ben zaman sayfalanışında bunu yaparken, sizler kendi yüreklerinizde bunu yaparsınız. Ve yirmiye gelelim; yirminci sayfa, yirminci kat, öz dediğimiz kattır yirmi. Işık Çalışmaları yapılır bu katta. Herkesin bu kata ulaşabilmesine imkan olmaz ama Levhi Kapılarını açtığınız zaman bu kata ulaşabilirsiniz.

 

Yirminci katta el insan olur, ölüler dirilir ve bizler tüm yaşamı sonsuz sınırsız ışıkla yaşatırız. Ama orada biz İlim Kapısı değil İlmin Tanrılık Işığı’yız. Oraya varan kendine varır. Orada bütünün gücü vardır. Ve işte orada herkes kendi sayfalanışını yapar.

 

Yirminci kat, yirminci ışık kapısıdır ama o kapıda artık yaşam yoktur sadece ışık vardır. Biz buna kapı diyemeyiz aslında; “yarın” deriz.

 

Yirminci kapı, yirminci yaşam, yirminci kat, yirminci safha; basamak her ne derseniz deyin artık orada biz bir yaşam tablosu haline dönüşürüz ki biz buna Nüsha Kaynağı deriz. Ve burası Işık Evren’dir.

 

Rahmi Kuran’ı aşıp Rabbi Toplumlar’la kodlanıp Rahman’a varmaktır buraya varmak ve buraya vardığımız zaman kalem olup yazarız.

 

Bilişi hak etmiş olanlarla bu çalışmayı yapmaktayız. Sevgili olmak, sevgiyle tohum ekmek, bilişe varmak, hepimizin yapması gerekendir. Kelam olmaksa Aklın Tohumu olmaktır.

 

Biz herkese her bilgiyi vermeyiz ama bilgi tohumlaması yaparız. Her kim ki yerkürede bütünün gücü olur Mikail olur, Levhi’de kelam olur, akıl olur ama şunu bilin ki tahtında yaşam olmadıkça yeri göğü yaratsa da kendinde kendi yüreğinde olamaz. Bu nedenledir ki “ol” dediğimiz zaman nefes olmaları gerekir. Yine de dünya ve yine de yaşam ama bilişle. Ve biz ocak olup tüm yaşamları tohumlarken ilimle yaparız bunu.

 

Karanlık, Işık Kapısı’dır açıp geçtiğiniz zaman ışığa varırsınız ama karanlığı tohumlamaya kalktığınız zaman kendi yüreğinizdeki gücü devreye almalısınız.

 

Batı toplumlarıyla doğu toplumlarıyla Işık Kapılarından geçtiklerini düşündükleri anda, kalem olup yazmakta yaşamakta iseler ekmek olmaları gerektiğini anlamadan çalışmamalılar.

 

Bugün burada bilişe varmayanların İlm-i Ko olabilmelerini sağlayacak olan ikmali tamamlatma çalışması yapıyoruz. Yaptığımız herşey devre devre bütün yaşamlara inmektedir.

 

Biliniz ki, Zamanın Sisteminde hepinizin yüceliği yoğun olarak bütünün gücü olmaktadır ve dünya tohumlaması yapılmaktadır. An Kapıları’ndan geçilerek bütün yaşamları tek tek kayıtlayabiliriz.

 

Acaba yarında var mıyız? Altın Işık Yıllarının Gücü olarak bütünün gücü olup her bir zamanı sayfalayacak güçle bu çalışmayı yapmaktayız.

 

Aranıcı, arayıcı hepsi ışıkçıdır. Aranıcı, arayıcı hepsi ışıkçıdır…. Ama ışığı halik olup hakikiyetle kayıtladığınız aman artık siz ışıkçısınız ve bütün gücüsünüz.

 

Örgüt zaman sayfalanışı yaptığı zaman hepimizin gücü artar.

 

Divit renginde bir ilim. Bu ilim kale gibi bir ilim. Divit rengi, Işık Kapısı..hepimizin gücü orada şu anda. Temiz bir güç ama yoğun şekilde. Biz o kökleri güçlendirirken burada bu yoğunlukta birik kuruyoruz şu anda.

 

Atlanta Ata Kapısı’nı açtık, kaynağa iniyoruz.

 

Zenteryum dediğimiz bir kaynak var. Zenteryum….atiyi, hakikiyeti tohumlayan bir ilim ama oraya o yoğunluğa inebilmeliyiz.

 

Bir kez onlarla birlikte çalıştık. Zenteryum şu anda ocakları biliş halinde ve bizim yüreğimizdeler. Kaynak sayfalanışla buradalar. Art niyetleri yok yüksek güçler olarak geçiş istiyorlar. Onlara izin veriyorum.

 

Zenteryum kayıtlama yapacak, onların kayıtlarını devreye alıyorum (yazıya geçildi).

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/8sYFTcG44t0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

ATLANTA ATA KAPISI’NDA BİR YOĞUNLUK – ZENTERYUM

 

“Deve kalkmış. Biz yok muyuz?” Diyorlar. Gelmişler, “yaşam İsmaili Kaplar’la oluyor biz niye yokuz diyorlar?”

 

“Sistemin gücüyüz” diyorlar. “Niye biz yokuz diyorlar?”

 

Ostrolog kokladığında tohumları toplum tohum ister. Ocak yakmak ister. Cennet İlmi’yle bütünün gücü olmak ister.

 

Diri bir çalışmaya ilim için geldiklerini söylediklerinde bunun çok inandırıcı olamayacağını onlar da bilmekteydiler. Bizden tek bir beklentileri vardı. Kaynak Işık’ı ocaklarına çekmemiz ve onların o yoğun çalışmada ışığı kodlamalarını beklememiz.

 

Bunu yapsaydık kontrol dışı çalışmalar devreye girecekti. Işık kıyıcısıdırlar, Kıyarlar ve kırarlar…..

 

Zenteryum ertelenen bir çalışmayı devreye almak istemişti; ertelenen bir çalışma. Ki bu çalışma bizim için kaliteli bir çalışmada kontrol dışı bilgilerin akışa geçirilmesini gerçekleştirmek manasına gelecekti.

 

Bu nedenledir ki, kendi yoğunluklarından kendileri ile birlikte çalıştık ve onlara bilişimizi dillettik.

 

Şimdiye kadar bizimle bir kez olmuşlardı bu ikinci.

 

Dünya sisteminde ocaklarını tohumlayacakları zaman dünyaya inmeleri beklenenlerden biriydiler. Devinimi hızlandırmaktı maksatları ama devinim hızlandığında tohumların kontroldan çıkacağı de kesindi.

 

İşte bu nedenledir ki, ocaklarını kodlayıp tohumlayıp bizim kontrolcümüz olacaktılar ve bizi bizden ayrı bizleştireceklerdi. Buna izin veremezdik.

 

Devinim hızlanmalıydı ama bugün değil. Biz buna izin vermeyiz.

 

Nefesimizin güçlendirildiği, yoğunluğumuzun kodlandığı ve bütünlüğümüzün görev taşıyacağı başka bir zaman sayfasında bunu biz yaparız. Ama mutlaka bilinsin ki Zenteryum’un çok daha üstü bir yoğunlukta yaparız.

 

Devinimi hızlandıracak güçte oldukları kesin ama İlm-i Ko olup sistemin gücünü dürümlemekten çok kendi yoğunlukların ı kontrol ederek bunu yapacakları ve dünya örtüsünü örteceklerdi; buna asla izin veremezdik. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/nWu4leFZNfo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

12.KASIM.2014 BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

2. AKIŞ

 

Değerliler, bugün burada melik olan İlim Toplumları var. Hepsinin ışığında biz ve bizim yüreklerimiz var. Bilişi tohumlayan İnsan Soyu var bugün burada.

 

Ortak kapıları açtığımızdan mıdır? Hepimizin kapısı ilimdir. Bu kapı birliğin kaydıdır.

 

Buraya gelen her yüce Aklın Tekniği ile gelir. Kimse kimsenin ilmini kontrol etmek istemez ama şunu iyi biliriz ki bizi hak edip dilleyen birlik halinde dillediğinde orada dillenen Birleşik İlim’dir.

 

İlimle dilleştikçe yaşam dilleşir. Zirvelerin sessizliklerinde bizim ilmimiz bütünün gücüdür. Ölüyü dirilten bu güçtür. Kimse kimsenin ışığını kontrol etmek istemez ama bilin ki elimizin gücü arttı. Burada bulunan herkesin yoğunluğu çok güçlü.

 

Çörek yapmayanlar bugün buradalar. Çörek ferdidir. Ben sevdiğim bir kökle o ilmi tohumlarım ve kendime ait olanı yaparım o bana aittir ve bir çörek niteliğindedir. Ama ben bir ekmek yaptığım zaman o bütünündür. Yani, siz her biriniz o bilişi, o yoğunluktan alır kendi kayıtlarınızla o ekmek olursunuz ve bütünü güçlendirirsiniz. Çöreğin ve ekmeğin farkı budur.

 

Dünyanın Uluları, Dünyanın Toplumları ekmekçidirler ama dürümlerinde kapı olamayanlar ve yol açamayanlar çörekçidirler. Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olan insan Aklın Tekniği ile tohum ektiğinde ektiği hakiki kaynak ışıktır. İşte o bilişle çalışır. Yaptığıysa ekmektir.

 

Sizin doğal gücünüz bütünün gücü haline dönüştüğünde özgöreviniz Aklın Tahtı’nda olmaktır. Bugün dünyanın kontrolunu sağlayacak olan ilim Birlik İlmi’dir.

 

Bilgiyi hak edip anlamak yetemez, bilişi tohumlamak da gerekir. Eğer ben bir bilgi veriyorsam ve bu bilgi dürümlerde dilleşiyor ise artık bu bilgi benim değil, bütünün bilgisidir. Doğanın gücü bu şekilde tohumlanır. İkmal tamamlamak bu şekilde olur.

 

Görevi hak ettiğimizde gönüllerin gücü bütünün gücü olduğunda ve biz bizi bize kayıtladığımızda İnsanın Ekibi ertelediği hiçbir şey olmayan bir ekip olur.

 

Ertelemek bir sonraya bırakmaktır. Bir gün sonra yapmak üzere bırakmaktır. O gün zamansızlıktır. Bu nedenledir ki, bu yoğun çalışmaya kaynak olacak olanların ilmi ertelememeleri kesin gereklidir. Sanmayın ki “ben bunu bugün yapmam ama yarın yaparım.” Olan sizin sizi aldatmanızdır.

 

Elimizin Gücü, Bilişin Sözüyle dilleştiğinde orada biliş ilme kaynaktır ve an’da o bilgi akışa geçer. O zaman o bilginin, o anda kodlanmış olduğu bilinir ve o an’da kodlanmış olan o bilgi bütünün gücü olur. Öz görev o an’da olur. “Ben bunu sonra yaparım” diyen ortak zamanda yoktur; bunlar kesindir.

 

İbrahim Soyu Mikail’in Gücü’yle dürümlediği, dillediği bilgiyi akış haline geçirdiği andan itibaren İnsanlık Işığı’yla kayıtlanmış bir soydu. Özgörevi Birlik Tahtı’na gökleri oturtmak değil kodladığı ışıkları tohumlayıp kontrol altına alıp kayıtlamaktı.

 

İşte, izin verdiğimiz ölçüde İbrahim Soyu Dünya Sayfalanışında bizim yoğunluğumuzda ışığını yeniden yakabilir. Ama şunu iyi bilin ki; İnsanlık Ekibi Bütünün Gücü’nü teknik olarak kodladığı andan itibaren yarını kayıtlayacak ve bilişi toplumlar için kayıtlarında dürümleyecek olan soydur.

 

Dini bilgiler sizi kontrol içindir. Çoğunuz dini bilgilerle kaynak oldunuz ama bu bilgiler sizi hasatınızı yaptırmak için kayıtlarınızı kontrol etmek için ve bütünlüğünüzü kaliteli bir çalışmada dürümlemek için değildir. Sizi sizle birleştirmek içindir.

 

Yani, ben bir ışığım ama bu ışık ağır yüktür. O halde “ben bu ışığı ilmimle dürümleyim ve bilişle kayıtlayım” dediğiniz an, İnsan Kapıları’nı kapatırsınız ve kendi yaşamınızdaki birliklerle birlikte çalışırsınız. Bu çalışma sizin sizle çalışmanızdır ama birlik haline gelmek istediğinizde artık Işık İlmi’yle çalışmanız gerekir.

 

Işık ilmi, ilim dediğimiz görev tahdididir. “Ben bir ilim çalışması yapacağım.” O halde mutlaka ışıkla çalışmalıyım. Kalemin İlmi, Aklın İlmi değilse orada yaşam yoktur.

 

Size daha güçlü olarak bilgi vermem imkanı var ama ben size sizin düzeyinizden bilgi veririm ki sizinle yaptığım bu çalışmalarda sizle birlikte yola, yoğunluklara borçlanmayalım. Size geçen çalışmada bunu anlatmıştım.

 

Hepinizin Atlanta Ata Kapısı’na Işık Tohumlaması yapma imkanınız var ama oraya varabilmeniz için sizin sizi kodlamanız gerekir.

 

Benim size verdiğim her bilgi, sizi size kayıtlar ama sizin yoğunluğunuzu bütünün tohumları ile kodlayabilmeniz için semanın sizi dilleyebilmesi gerekir. Dinlemek yetmez, dillemesi gerekir.

 

Benim elim dünya ama yolum akıl olmalıdır ki yaşam sessizleşmesin, bütün görevini tahditsiz biçimde yapsın. Bütün bunları ölçerek yapmaktayım tüm akışlarımı.

 

Size vereceğim bilginin sizi aşmaması gerekir. Size vereceğim bilginin sizin levhinizde tohum ekecek dürümde olması gerekir. Eğer ben size “evim çok güçlüdür, yüreğimdeki değil ilmimdeki bilgiyi bildireyim” dersem eminim ki o bilgi sevgiyle kodlanamaz ve Rabbi Tohumlama kontrol edilemez. Bu nedenledir ki ölüm sonrasında bir borç çıkarılır size.

 

Bu borç hepimizin değil, sizin borcunuz olur çünkü siz o bilgiyi İlm-i Kapılar’dan değil Işık Tahtları’ndan çektiniz ama yarınlara tohumlayamadınız; tohum olarak ekemediniz. Öncelikle bu önemlidir.

 

Verdiğimiz bilgi sizin algılarınız ölçüsünde olduğu zaman artık siz her bir yücenin bilişi ile kodlanmış hale gelirsiniz.

İnsan alıp götürür dünyayı ama Altın Işık’la götürmeleridir.

 

Bugün ben dünyayı Elimin Gücü diye değil, Yolumun Işığı diye değil ama resim olarak taşıyorum. Dünya bana bir resimdir; ışığın kelamı olan resim. Bu resmi ben yaptım. Sevgiyle yaptım. O bir ışık kelamdır ama ben bu resmi bilişle yaptım. O halde ben Rahmi Kuran’da ressamım ama yoğunluğumda, yerkürede Kervan’ım.

 

Ben kimim? Mahrek’im. Hepinizde olmayan ama köklerde olan. Tüm yaşamı koruyan, tüm yaşamı tohumlayan, mahir olan, hakiki olan; haaa diri olan! Ölmüş müydük? Ölmemiştik ama ölmüş gibiydik.

 

Sevgililer, bizim ilmimizde ölüm yokluk değildir. Unutulmak da değildir. Bizim ilmimizde ölüm körlüktür; sadece körlük. Ama bizim ilmimizde yücelen insan köklerini görev olarak güçlendirdiğinde ve gerçek ilmi tohumladığında artık o diridir. Ölülerin dirilişi de budur.

 

Zannetmeyin ki yeryüzünde birçok ölü mezarlarını açıp çıkacaklar ve dürümleyecekler yoğunluklarda kelamı. Olmayandır bu. ama “kıyam” dendiğinde saf yaşam bunu zanneder. Dünyayı ölü diye bilirler. “Ol” dediğimizde ölüler dillenir. “Oku” dediğimizde dürümlenir, “ak” dediğimizde hak eder, “yaşa” dediğimizde sınırları kaldırır; Rahmi Kuran olur, kati olur ve korunur. “Biçim biçim insan var” dedik ya; hepsi bu. Ama bir tek yaşam var; bunu bilin.

 

“Ben geri dönerim”. Ohhh ne iyi, gözün aydın geri döndün. Kulluk bu mu yahu?

 

Canlarım, reenkarnasyon özgeçişte yoktur; kesinlikle. Ama reenkarnasyonun Rahmi Kuran’da kati olduğunu söyleyenler çoktur. Yardım ederler Dünya İlmi’yle kodlanmış olan birliklere ve derler ki “sizi size verelim hadi bakın, izleyin yaşamı.” Yaşamı izletirler.

 

“Bakın şurada şu vardı, görün ne büyük hatalar yaptı. Şurada da şu vardı, görün izleyin ne oldu izleyin” derler. “Sorumluluk sizin olacak bunları hak edip anlamazsanız” derler ve dirilikleri kodlayacaklarını düşünenler bir gün gelir doğarlar yaşama kontrol için bakarlar “biz bunları daha evvel yaşamıştık” diye düşünürler, sanırlar. Aha yanlışlık buradadır.

 

Kimse daha önce yaşamaz. Yaşam tektir; bunu anlamazlar. Bundan daha başka ne diyelim ki insana.

 

Sanırlar ki geldiler, kapılar açılmadı yine gelecekler. Kapılar açılmazsa bir kez daha gelecekler ve bir kez daha gelecekler. Aton Toplumları bunu öncelikle anlatmak istedi. Size gerçeği anlatıyoruz.

 

Dünya yolcuların toprakları değil kontrolllu olarak kayıtladıkları ışık kalemidir. O kalem tek bir kez yazdı. Seni yazdı, beni yazdı, onu yazdı. Bir’i yazdı ama tek bir kez azdı. Bir kez daha yazmayacak; bilinsin.

 

Ben Ana Kaynak’ta İlim Ko olan sayfaları okurken, size bu bilgileri mutlak olarak vermek istedim. Çokları karanlıktadırlar, ışıksızdırlar, yıldızların sırrında kanatlanmaya çalışırlar. “Ol” dedik, öldüler, “ol” dedik, yine öldüler ama “ol” dedik, öldüler. Ölmeleri körlenmeleriydi.

 

Canlarım, Altın Işık insandır. Aklın İlmi’dir insan. Bir dava açtığınız zaman o davanın mutlak olması, kontrollü olması, yerkürenin ilmiyle dürümlenmesi, yere çekilmesi şarttır.

 

Eğer o dava halikse, hakikiyse yaşamda, o dava birliğin davasıdır. İşte o dava Mutlak Kuran’ın Tohumu’dur. O davayı hepimiz kaybetmek isteriz ki birlikler kazansın. Eğer biz o davayı kazanırsak tüm birlikler kontroldan çıkar; bunu bilin.

 

Orta zamanların gücü bugün burada ama yerkürede daha güçlü yoğunluklar da var. Sözüm şudur ki; Kalemin İlmi, Aklın İlmi’yle birlikte tahditsiz İlm-i Ko olan ışıkları tohumladığında artık yaşam hepimizin kapısı olur.

 

“İyi ki buradayım, iyi ki yaşadım” diyecekseniz deyin ama bir daha düşünün. Acaba yaşadınız mı? bir daha düşünün acaba yaşattınız mı? bir daha düşünün acaba halik olup Hakk’a vardınız da harınızı yükseltip kontrol kurdunuz mu? Bir daha düşünün insanlaştınız mı? kimse kimseye insan ışık diye bakmasın. Hepiniz yaşamsınız ama insanlaşmak ilimledir. İlime varmadıkça insanlık yoktur.

 

Ortak ölülerin dirilmesini sağlar. Biz ortağız. Ölüleri diriltiyoruz ama bir ortak diğer ortağı “senden öteyim” diye kontrol etmeye kalkarsa o zaman ortaklık yoktur. Bunun içindir ki biz bu çalışmada her daim ortaklarlayız ve hiçbir ortağımızı kelamdan kopartmaz, kopartmayı düşünmeyiz. Herbirinin kalem olmasını, kaynak olmasını, kendinden olmasını ve ışımasını dileriz. Bugün burada olan her diri bizim ortağımızdır. Otağımızda olur ama yaşamımızda olmayacaktır; bunu bilin.

 

Değerliler, çok konuşuyorum; biliyorum ama kontrollü konuşurum. Ağzımdan çıkan hiçbir kelam kontrol dışı değildir. Hepinizin yaşama inebilmeniz, yerkürede bütüne güç kayıtlayabilmeniz ve kıranın kırılmayacağı bir sayfayı kodlayabilmeniz için ses gerekir.

 

İşte ben o sesi örmekteyim. Bu ses ilmin sesidir. Hepinizin örmesi imkanı olmayan bir örümdür yaptığım ama bu örümü yapmak durumundayım ki Kalemin İlmi tüm insanlığın teknik tahditi ile Bütünün Gücü olabilsin.

 

Ben bu örümü yapmak zorundayım ki kıranın kırılmayacağı bir tahditsizlikte hakikiyetin tahditini kodlayabileyim. Ben sesleşmek zorundayım. Örtüleri açabileyim.

 

Hepinizin yaşama inişiniz, hepinizin tohum ekişiniz, Birleşik Işık oluşunuz şart ama o yaşamı kontrol edecek olan örüm ilmin örümüdür. Biz burada bunu yapmaktayız; bilin. Şimdilik.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/edTwk23c8Fw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

2. Akış

 

Dağlarım, bugüne gelmek kolay olmadı. Bizler bugün burada, bu bedenlerle bulunuyoruz. Nefesimiz iyi. Yüreğimizin gücü arttı. Temiz bir dönemi başlatan birliklerin en güçlüsüyüz; bunu bilin.

 

Bu beden bizim için sorumluluktur. Hepimizin yoğunluğunda ışığımız kontrollüdür. Bütün kötülükleri aşabilecek güçteyiz. Devrim yaptık dünya üzerinde; İlmin Devrimi.

 

Bu nasıl bir ilim? bu nasıl ilmi kapı? bunu size anlatayım. Bütün amacımız insanın kendini dinleyebilmesiydi.

 

Dünya insanlığı hep dillendi; ama kendinden değil, onu dilleyenler vardı. O hep kanaldı ama ışığı yoktu, yaşamı yoktu. Yerin gücünde yoktu. Sadece bir mikrofondu. Ölüydü, küçüktü, kesirdi, kelamsızdı, kin ve nefretten öteydi, ağırdı, taşınmaktaydı. İşte o insan Yarının Tahditi’yle yaşamını tahditleyememişti ve İbrahim’in İlmi’nin ötesine varamamıştı.

 

İbrahim’i bilirsiniz. İnsanın ilmi’ni dilleyen ilk peygamberdir. O kontrolsüz değildi, yoğundu, sınırını bilmekteydi. “Acaba ben hak ettim mi?” diye hiç sormadı; çünkü bilirdi ki halikti ve hakikiydi; ama dünya ölü bir gezegen olduğu için hiçbir dönemde onu anlayan çıkmadı.

 

Sığ bir yaşam vardı dünya üzerinde. Korkuyu hak etmiş, yarını hak edememiş, kimsenin kimseye katkısı olmayan bir çalışmayla “ben ölüleri dirilteceğim” diyenlerin daha güçsüz kaldığı bir dünya ve devinimin artması için hiçbir gerek yoktu. Sevgi yoktu. Yer kürede insan yoktu. Beşirdi hepsi de ve kapıları kapatılmıştı.

 

Samanyolu Galaksisi dünyayı hep izledi. Birlik Kapıları dünyayı hep izlediler.

 

Resimler çizildi dünya için. Söz verilmişti, dünya görev taşıyacaktı; ama dünya hani nerede? yoktu.

 

Bütün kökler ve bütün yürekler Düzen’i kurmak için ilimle dillenmek isterken yasaların çiğneyicileri Kalemin İlmi’ni tüm sistemlerin ilminden ayrı tutmaktaydılar.

 

Kurul toplanmış “bilgi ilim haline dönüşür mü?” diye sormuşlar. Bilgi ilim haline dönüşürse eğer yerküre ekmek olacak ve yerküre İnsan İlmi’yle dürümlenecekti.

 

Bahçe güllük gülistanlık; öyleydi. Her şey ışıl ışıldı. Doğa güçlüydü dünyada. Örtüler örtülmüştü ama her yan örtülüydü. Kör insan görevi alsa da yapamazdı. Kış kıyamet, ‘’ ben örtülerimi örtüneyim, üşümeyeyim‘’ diyerek bilincini örtmüştü.

 

Bilinç onun için sığ bir yaşamdı. Örtündükçe örtündü. Her örtü bilgiyi örttü. Sonra nefes, daha sonra ikmal tamamlama; ama her resimde kelam yoktu, yoksundu kelamdan her sayfa ve ‘’ortak kapıları açalım, bu dünyayı kotlayalım ‘’ dedik. Peki nasıl olacak, nasıl açılacak o kapılar? Dünya nasıl kotlanacak?

 

Mutlak olmalıydı; yoksa dünya kimsenin ilmini hikaye ilim saysa da kimseyi dinleyemeyecekti; yani hikayeyi bile dinleyemeyecekti bu dünya.

 

Vuruldu dünyaya ışık, vuruldu. Öyle vuruldu ki o ışık dünyaya, hata yapıldı zannedildi, bu dünya yok ki!

 

Bu ışık niye vuruldu bu dünyaya? Yoktu dünya. Vasat bir çalışmayla yol açılacak zannedildi. Kim zamanı hak etmiş? Kim Hak olmuş? Kim yarınlanmış? bunu dahi bilmeyen bir sistem bizi bize vermeye geldi.

 

“Yahu biz yokuz zaten, neye geldiniz?” ama geldi. Bizi bize verecek, gelmiş bizi bekliyor. Devre devre dünyayı izleyenler bugün bize gelmişler; ama gelişlerinde bize verdikleri bilgi bu.

 

“Yok dünya, olmadı, kör, kırık, hırslı, kısır, vasat, sevgiyi hak etmemiş. Yüceler cem olmuşlar; aşk, yaşam, ilim olmuş. Mustafa mutlak olmuş. Nur olmuş Kuran; ama ocak yok. Aha, ölümlü dünya! Ölmüşüz, Osman Soyu dahi ölmüş. Dünyayı koruyacak diye bilinen Osmanlı İmparatorluğu. Öyle güçlü ki bilgi kapılarını hep açmışlar, sevgiyle çalışmışlar. Mutlak Biliş Kapıları vardı Osmanlı’da; ama çok kolay değil ki yaşamak.”

 

Sistemin gücünü daha da artırdık ve şimdi bizimle olmak istiyorlar. Onlar için biz yokuz, yok, dünya yok. Olmamışız. Aton Toplumlarıyla bilişi hak etmiş dünya; ama ışık yokmuş.

 

Vukuat buymuş. Vortekslerden biriymişiz biz de. Özen göstermeliymişler bizimle olurken; çünkü biz onları yutarmışız. Vortekslerimizde yutarmışız.

 

Aton Toplumlarıyla biliş haline geçmek isteyen onlar, bizden bize varmaya gelmişler; ama bizim bizle bizlikle dillendiğimizi tahditlendiklerinden bilememişler.

 

Baştan beri bizi hep izlediler. ‘’ Oğullar, ben Ana Kapı İnsan ‘’ dediğim zaman, ‘’ Kuran-ı Kerim’deki insan mı bu? ‘’ demişler. ‘’ affetmem ‘’ demiş biri, “o kelam olamamış, ağır yük taşıyor ve bize bizsiz gelmiş. Kini, nefreti aşsaydı anlardı. Doğa, dünya; biz o’yuz, bunu bilmedi. Her resim, insan; ama o resmi hak etmek gerek. Her kelam, ilim; onu dillemek gerek; ama bizi anlayan bizsiz kalır.” Öyle dediler, “anlamış kalmış.” Eğrelti otuymuşuz biz, öyle dediler.

 

Varlık Boyutları bizi bizden ayrı dillemiş; ama biz orada yokmuşuz zaten.

 

Kupa as, ben o. Şimdi ocağını yakalım onun. Bizsiz kalmasın, bize gelmiş, ‘’ sistemim ‘’ der. Soralım bakalım, neden buradaymış. Gerçek ilim, bizim ilmimiz, bunu anlamış mı acaba?

 

Astral Boyut Yaşamları’ndan, bilişi hak eden birliklerden, yalın ve hakim olanlardan size indim. Ben İbrahim Soyu, sendeyim. Hani var mıyım? “Olmadım, oldurulmadım” diye düşündüm. Kapıları kapatmışsın ana. Acı geçiş mi istedin? Neden bizi bizden, diriliklerinden, eğirdiğin o yürekten çıkarttın? Neden kanatlanamadık biz? Acı mı yoksa acılı mı bilmem; ama bana emin ol ki ekip kibri kapattığı o kapılarla dillerse eğer onu yalancı diye herkese ilan ederim.

 

Ben gülmüyorum anam, seninle çalışmak istiyorum; ama lütfet de sevgiyle gel bize.

 

Hemen hemen her gün seni izlemeye birileri gelir, bunu görüyorum ve ben seninle olduğum zaman kul olmaya, gök sessizliklerini dinlemeye niyetim yok. Neden? Beni erdiğin yerde, hakikiyetinde göremedin mi yoksa? Yolum senin yolun anam, unutma ben sendeyim.

 

Bana Amon denir. Otuz ekmek yaptım. Kimse yemedi. Biliyorsun değil mi anam? yaptığım her ekmek yaşam içindi. Neden senle olmayayım ki?

 

Değerlim, sesini kesiyorum, beni iyi dinle ve bir kez daha bu şekilde, bu tarzda buraya gelme lütfen. İnsanlık boyutlarının ışığını bir kez daha söndürme.

 

Dini kapıları kapattık. İlmi Kapılarda, İlim Tohumlarıyla bütünün gücünü dürümledik. İnsanlık İlmi’ni bütünün gücü yaptık; ama peygamberlik döneminin kapandığını artık hepinizin net olarak anlamanızı bekliyorum.

 

Mikail’in Kuranı’nda ışık yoktur, hepinizin yüceliğinde bu ışık yoğundur. Olur da birgün bütünün gücü sizin yüreğinize çekilirse o zaman ne anlattığımı net anlayacaksın.

 

Misafirlik artık tamamdır. Görevini al ve geç; ama bir kez daha “senin için değil, insanlık için buradayım” diyerek gerçek İlmi Ko olup bütünün gücünü tüm sistemlere kayıtlayacaksan, ağır yük hafifler, önün açılır ve geçip gelirsin. Bana benim için geldiğini dilleme, ben senden seni dillemem, sen de benden beni dilleme.

 

Din Altın Işık değil, Aklın Tahtı’ndaki yol da değil; din, sınırdır, her diriye, bunu bilin. Bundan sonraki dönemde artık diriliğin kayıtlarında din olmayacak, kesindir.

Kardeşler, batı toplumları din çalışmaları yapsın, doğu da yapsın; ama insan yapmasın, bu kesindir.

 

Kim insandır, artık dinden uzaktır. Dini aşmıştır, bunları anlayın.

 

Kompozitörlük yapmak benim için sorun, ben kompozitörlük yapmam. Dillerim, sadece dillerim, dimdiktir yüreğim; ama dinlerim, her diriyi dinlerim.

 

Vasat bir çalışma yapmam, buyurun, olgun başakları seçtim. Ben emin olun ki tüm yaşamda bilişi hak edenlerleyim. Kil olmadığımı bilin, kum da değilim; ama ben ışığım, bunu bilin.

 

Işık hasatçıdır, ışık kaynakçıdır, ışık tahditsizdir; erdiği yerde imparatorluğun Gücü bulunmaz onun. O murat ettiği her anda ve her yaşamda olur.

 

Som altın bir günün ümmete İmparatorluğun Gücü’nü çektiği bir umut kayıtlamasında bana Altın Taht’ın gerçek kapısını açtığınız zaman o kapıda bedenim olmayacak, bunu bilin.

 

Artık bilin ki, astrolojik sistemleşme de bitmiştir. Eğer siz ‘’ ben astroloji ile çalışırım, başka bir şey bilmem ‘’ derseniz Miraç sizsizdir. Size şunu anlatmak istiyorum, astroloji Kürzi Tohumlamalar, sayfalanışlar safhasında yoktur. Birçok yıldız sisteminin bedeninizi nasıl etkilediğini, hangi gezegenin, hangi konumda, hangi etkileri sizde dillediğini, diriliklerinizde etki yaptığını anlayarak bütünü güçlendireceğinizi düşünüyorsanız bilin ki bu yanlıştır. Çünkü bilişi hak etmiş olan, bilişe varan hiç kimse o kürelerle hareket etmez ve hiç kimse ona “senin yıldız sisteminde bu var, sizin yaşamınızda bu olacak” diyemez. Daha da önemlisi, o artık yapmak istediğini yapar ve yaptırır; sadece bu.

 

Bir tez yazılmış, o teze göre gerektiğinde gerekenin hak edildiğini, hak olup hasatta dürümlendiğini ve hak olanın Aklın Tahtı’nda bilişe vardığında bütünü dürümlediğini anlatmış bu tezde ve bize sordular, ‘’ neden bu böyle? ‘’ dediler.

 

Okuduk o tezi, yoğunluğunda tohumladık. Mıknatıslık özelliğiyle diriliklere bitiştirdik onu, söz kesmedik, herkesi dinledik. Kimse kendi yüreğindekini dinletmedi, sadece oradaki o tezi dilledi.

 

Öz geçiş yaptı; ama ışıksızdı. Yığın yığındı; ama kırıktı ve sordular ‘’nereden nereye vardık? ‘’ dediler, olgun sistemlerle gök sessizliklerinde olanı izledik ve gördük ki vardıkları yer oldukları yer değil, olduklarından daha aşağısıydı. Bu ne anlama gelir? yani kimse hak etmediğini hak olup alamaz.

 

Ben size her şeyi yüklerim, size derim ki ‘’ bilgi budur, alın, hak edin, dilleyin‘’; okuturum, okuttururum; ama benim size okutturduğum, size yüklediğim hiçbir şey sizin için kaynak olmaz. Bu nedenledir ki ben size “kendinizi hak edin” diyorum.

 

Kendinizi hak edin ki haliki, hakiki olun, hak olun, Aklın Tohumu olun. Yok, “ben senle olurum, sen ne dersen ben de onu tekrarlarım derseniz” çalı çırpısınız. Ben cevherinde haliniz, hakikiyetiniz yok. Ağır yüksünüz. ‘’ tam umutla seninleydim, şimdi ne olacağım ‘’ sorduklarını dinliyorum. Yok analar, hepiniz hepimizsiniz, bunu bilin. O birlikte herkes kendidir ve tüm yaşam o’dur; ama ona biz ‘’ sen sadece busun ‘’ demeyiz. ‘’ sen her seste varsın ‘’ deriz. İşte nefesin gücü budur.

 

Kutsal Toplum Akıl Toplumu’dur. Vuranın kırılacağı bir toplum değildir. Ben vurdum, vurduğumda ben kırıldım; yok böyle bir şey. Ben vurmam ve vurdurmam, işte bu. Sözüm kesilmesin, devam ediyorum.

 

Bana Altın Taht denmez, ben Akıl Tahtı’yım. Sadece akıl tahtı, şimdilik size vereceğim budur.

 

Sisteme gelince, bugün barakalarından çıkmışlar bize gelmişler. Nedir baraka? bunu izah edeyim. Her yücenin bir Bellek Kapısı var. O Bellek Kapısı onun barakasıdır ve o kapıda yaşar; ama yaşadığı zannettiği o yoğun sistem ilimsizse o yoğun sistemde yok edici olur. Ocaksız olur, aşksız olur, Halik olamaz, akil hakikiyette bulunamaz.

 

Bize gelmiş ‘’ ben sistemim ‘’ diyor. Oh, ne güzel…İyi de sen hakiki misin? Başı eğilir, Akıl Tahtı’nda yok, yolunda kanat yok, çatı kurmuş; ama çatıda okuma- yazma bilen yok. Bütün kötülükleri yaşar; ama resimsizdir.

 

İslam dini insanı, Akıl Tahtı’ndan ışık yaktığında beşirin şavkında akıl tohumuyla kontrol kurduğunda ol der; ama olur mu ? oldurulur. Biz o, o biz oluruz. Süper sistemleşmede olay budur.

 

Şimdi canlarım, bugün bize herkes dava açmaya gelmiş, gördünüz. Netice biz hepsini hak ettik ve yaşattık. Yaşama sayfaladık. Okuttuk. Tohumlattık. Koruduk. Nefesimiz yeter. Başımız eğilmedi.

 

Kıyı köşe insan sorgulanır. Nerede insan? diye, ‘’ ölüdür insan ‘’ denir. ‘’ yarında yoktur ‘’ denir. ‘’ karanlıktadır ‘’ denir. ‘’ kesirlik ondadır, onun yolundadır ‘’ denir. ‘’ vasat bir çalışmadadır” denir ve denir ki ‘’ gel bakalım sen ne yaptın, hak ettin mi yaşamı? ‘’ ve kötülüğün kötülüğünde, öz köklerin gücünde, ocağında, kelamında dillenir, bakılır neymiş diye. Bugün bunu yaptık. Geleni dilledik, baktık, tarttık. Hah, aha, işte ve o sorumsuzca gelmiş, biz onu kontrol ettik. İşte bu.

 

Kevlen yekun yaşam, yevlen yekun kaynak, aha bu. Süzüldü dünya, öze göz oldu. Süzüldü yüreğe kök oldu, göz oldu. Süzüldü, seslendi.

Şemsi Tebrizi gibi hak etti. Niye Şems’ten söz ederiz hep bilir misiniz? Işıl ışıldır, ışım ışım, ışıl ışıl; bizsiz değil, hep geçip gelir.

 

Kapı kapı gezer, geri döner, yine geçip gelir. Yine gezer kapı kapı, bin tahta varır, hakikiyetinde hak olup akıp geçer; ama bizsiz olmaz.

 

Geçişlerinde hep bilgi vardır. Yığın yığın tohum ekti bugün yine. Bizden bize, kelamdan kendine.

 

Kevser’in sessizliğinden sessiz Suriye kıyılarına….Can Suriye’ye. Savaş varmış Suriye’de, dedi ki “gidip bakayım.” Gitti.

 

O bir şey yaptı orada. Dedi ki “savaşan taraflar; unutmayın ki siz yoktasınız. Siz yoktasınız. Siz yoktasınız. Zaman Kapıları’nı açın, görün. Yoktasınız. Sıhhatli bir şey yapmamaktasınız. Savaş kalemde yok. Unutmayın ki savaşan kaybeder. Her savaşta kaybediştir ses kayıtlamasında yaşanan. Hiçbir savaşın galibi yoktur; bilin.

 

“Ben varım, ben olurum” değil “ben olamam; bilin; olunmaz savaşta; bilin.” “Cevahir olan İlim Kapıları’nı açın da bilin. Ben savaşırım ama bu savaş benim başarımla sonuçlanır. Olmayacak analar, olmayacak. Her savaşan kaybedecek.”  İşte şems bugün Suriye’de bunu dilledi.

 

Bilişi hak eden, ilmi hak eden lütfen anlasın ki savaşın galibi yoktur.

 

Kuran-ı Kerim’de insandan söz ederken, Yeri Göğü Yaradan’ın İlmi’nden söz eder. İşte o ilim bilgidir ama ilmi hak eden yolu bulur. Bunun içindir ki bugün buradayım anam.

 

Şems sende sevgiyle kucaklaşıyor. Burada bulunan herkesi kucaklıyorum. Sizinle olmak bizim için büyük bir umuttur anam. Bu görev sizindir.

 

Barışı hak ettirin anam!

 

Kimse Kervan’dan ayrılmasın. Bu Kervan Yarının Işığı’nı taşıyor. Bu kervanı hepiniz koruyun. Burada, bu yoğun çalışmada sizden tek beklenti budur.

 

Yarını hak eden o yücelikte hepimizi kayağında taşı anam!

 

“Biz bana bir tek ilimle geldik” dediğimiz de ki “ben bana ben olup geldim ki bedenli olan herkes binayı yaşamda dürümlesin ve bu binada olsun. Sokakların ışığı yansın.  Hepimiz seninle olabilelim anam

 

Kurtar tüm insanlığı, kurtar. Hepimizde, hepinizde kurtarın tüm yaşamı anam!

 

Bugün son sözümü söylemeye geldim. Sizden beklentim savaşı durdurun. Bugün bunu başarın.

 

Anam, Başkanlık Divanı’m senden bunu ister. Bir tek ışık olun ve savaşı sonlandırın.

 

Bizden bir tek ilim beklediniz. İşte ilim bu; savaşı sonlandırın anam!

 

Bir tek ilim. Verin bilgiyi deyin ki “savaş ölüleri diriltmez ve savaş kanatlandırmaz ve savaş Yaşam Sistemleşmesi’ni sağlamaz. Savaş her diride yıldızların kırıcısıdır. O savaş baştan beri yanlıştır”. Bunu deyin anam.

 

Bunu deyin ki toplum insanlaşsın. Bunu deyin anam. Bunu deyin ki toplum insanlaşsın. Bunu deyin anam, bunu deyin.

 

Canlarım, biz size biz demeyiz, Bir deriz. Bir olup diyelim “savaş sonlandı.” Hadi diyelim!

 

(Hazirunda bulunanlarla el ele tutuşuldu ve birlikte seslenildi)

 

-Savaş sonlandı.

 

-Biz dünyayı koruduk; her dürümde ve her ışıkta. Biz yaşayan her yürekte ilim olup tohumladık dünyayı. Artık Başkanlık Divan’ları dünyayı koruyacak. Bundan sonra bu dünya tüm yaşam kaynakları tarafından ve o kaynaklarla birlikte korunacak. Önce yaşayacak, sonra yaşatılacak.

 

Biz dünyadayız ve bugün bu dünyayı koruyacak gücümüz var; bunu bilin.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi 

 

http://youtu.be/URCvfc-zCxc

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

DÜELLO; ZENTERYUM (HÜSEYİN AKDAĞ) VS SÜPER İNSANLIK REALİTESİ (NEZİRE SELÇUK)

 

Zenteryum bütünlüğü;

 

Zaman sessizliklerinden görev yapıyoruz bugün. Nur Kuran’ı yaşama indirdik. İlim olup dillendik. Hak Taht’a aklın birliğiyle ekip kurduk dile geldik.

 

Dedik ki ‘’ ben beni bileyim, sen beni bil; biz biz olalım dile gelelim ve dillendiğimiz yerde Birliğin Tahtından yaşama inelim ‘’ ve dedik ki ‘’ ışık yansın bugün, Hak eden hak olsun, Hakk’ı hak olup dinlesin, dillesin ve yaşama indirsin ‘’.

 

Dedik ki ‘’ çekelim yüreklerimizin ışığını Haklanalım, tahtlanalım, ışıkla şavklanalım ve İlmin Ko Sayfalarında yazalım Altın Yaşam Yıllarını ve tahtlanalım ‘’. Dedi ki ‘’ nüvemde ışık var ve birliğim bu ışığın Hak olan sayfalarında sayfa sayfa okunur.‘’ Dedik ki ‘’ Hakk katlarda ışık olup merdivenin en altından en üstüne doğru çıkalım ‘’ ve dedik ki ‘’ merdiven olan insan her basamakta Hakk’tır, tahttır, ışıktır ‘’ ve dedik ki ‘’ o taht tüm basamakların tek bir çizgide yaşama çekildiği an kapılarında görevli olan sıfattır‘’.

 

Daha önce biz size ‘’ zedyum ‘’ adıyla gelmiştik ve o zaman kapıyı çalıp dillenmiştik ve demiştik ki ‘’ Yaşam Tahtında sizinle birlikte çalışalım ‘’, dedik ki ‘’ size sizi verelim, bize bizi verin ve biz Bir olan ilimle dillenelim ‘’. Siz dediniz ki ‘’ kırıcısınız ‘’, biz dedik ki ‘’ kıranı kırarız ‘’. Siz dediniz ki ‘’ kıran kırılmasın ‘’, biz dedik ki ‘’ kırılsın ki kök salsın ‘’. Siz dediniz ki ‘’ köklenmez göklenir ‘’, biz dedik ki ‘’ gök kök bir olur yere iner ‘’ ve dediniz ki ‘’ siz kırıcısınız ‘’. Biz de dedik ki ‘’ kırıcıyız ha? asıl siz bizi kırdınız ‘’ ve dedik ki ‘’ şimdi ışıktan çıktık ‘’.

 

Dediler ki ‘’ ışık kim? ‘’, dedik ki ‘’ ışık ben, ben ışığım; benim ışık, ben, görmedin mi ? ‘’. Dedik ki ‘’ gördüğün ışık Birleşik Işık ‘’, siz dediniz ki ‘’ ışık ışığımdır ‘’. Biz dedik ki ‘’ ilimle kanatlanan Ko Sayfası’dır ‘’.

 

‘’Siz hak olun, hak edin, gelin ‘’ dedik. Hak ettiğiniz hak ettiğimizdir. Dillendirir, dilleriz. Kotlar, tohumlar, yaşama çekeriz ve dediniz ki ‘’ biz İlim Kapıları’nda hak olanla çalışırız ‘’. Siz dediniz ki ‘’ hak’ız ‘’, biz dedik ki ‘’ hak edin de gelin ‘’ ve bugün buradasınız. Kapıdasınız. Eşiktesiniz. Biz; Biz siz.

 

Biz Zedyumduk, Zenteryum olduk, Penteryum olduk, Amon olduk, şimdi Hator’uz. Her bir sayfada vardır kelamımız ve tahditli zamanlarla sınırlanmış olarak yaşamlarda varız. Üzerimizdeki kontrol kuruldu ve şimdi yaşama çekilmek istiyoruz. Eşikteyiz. İşte bu. Şimdilik.

 

Cevabımız;

 

Ali veliyi, veli aliyi diller; ama diri olan her diriyi diller. Alide bir ilim varsa biri o ilmi diller, dürümler de diller; ama dinlerse hakikiyetiyle dinler ve dürümler. Şimdi, “Zenteryum” dedik ya, eti yok kemiği yok. Sınırsız; ama ışık. Bizse akıl, o mu biz mi yüceyiz? Bakalım.

 

Arının balı İlmi Ko’dur; ama balı hak eden arıdır.

 

Alış benim yüreğime alış, ben ışığım. Ha, arı yaşama inerken balcı arar, biz o balcıyız.

 

Bilsin ki biz o balcıyız, bal ilim, Akıl Tahtı’ndaki dirilik, biz İlmi Ko olan işaretçiyiz. Gelsin de bilsin. Kimiz?

 

Zenteryum yaşama inmiş; ama ilmi hak etmiş mi acaba ? Hasatını yapmış mı? Toplumları tohumlayacak gözü var mı? Sevgiyle  mi gelmiş yoksa sessizce insan levhisinde kelamı tohumlarından çıkarmaya mı inmiş? Kara ışık mı? yoksa kanatlanmış bir yolcu mu? Kötülüğü var mı? yok mu? Ölüleri diriltmeye mi gelmiş yoksa kelam olup akıl tahtında ilmi Ko olan o bilişle bütünün gücünü elde etmeye mi gelmiş? Acaba neden burada?

 

Cevap versin.

 

Zenteryum bütünlüğü;

 

Işık nektarı içirdin soyumuza ve ocaklarımızda ışık yandı.

 

Dedik ki ‘’ karanlık ‘’, dedin ki ‘’ o karanlık ki ışığa yol olan aydınlık ‘’ ve dedik ki ‘’ yürüyelim bakalım ‘’.

 

Biz size şeytan olup geldik. Kovdunuz bizi cennetten, üzüldük; Zedyum olduk.

 

Siz dediniz ki ‘’ yok, kapı kapalı ‘’. Biz dedik ki ‘’ aha, biz Zenteryum ‘’.

 

Dediniz ki ‘’ ha, sen geldin, yine geldin ‘’.

 

Şimdi yüreğe çöküyor ışığımız. Kapılar aralandı. Işık gördü Zaman Tahtı’mız ve sistemli olan ışıkla dürümleniyor yaşamlar. Şimdi gördük ve bildik ve bilişle dillendik ki ilminizi Ko sayfalarında Altın Işık olan yaşamlarla tahditlenmiş olan ilimden tahditsiz olan zaman olup dillendirdik ve biliyoruz, duyuyoruz,  görüyoruz.

 

‘’Körde göz olur mu? ‘’ dediler. Dedik ki ‘’ körde göz yoktur ‘’. Göz özden ışık olduğunda akan dere ışığın yoludur. Şimdi derede ışık gördü öz ve yürekte şavk oldu, şevk oldu, Aklın Tahtı’nda İlim Ko olup yaşamda ışık buldu. Yürekler dinleniyor.

 

Şimdi ‘’ sevgi ‘’ dediniz.  Biz dedik ki ‘’ o ne? o kim? tanıt bize onu, bilelim, gidelim kontrol kuralım ‘’ ve duyduk, gördük, bildik ki sevgi sen, sevgi ben ve bende ben olup bütünle dilleşen. Aha buymuş, işte bu. Şimdilik.

 

Cevabımız;

 

Can, sizinle olmak mutluluktur bize, bugün buraya gelişinizde sizleri hak edip etmediğimizi görmek istedik.

 

Buraya gelmeniz bizim için mutluluktur. Som altın bir tohum olarak köklenmeye geldiğinizi görüyorum. Işığınızın gücü artmıştır. Yetkin olarak gökleri sözleştirdiğinizi ve yere çektiğinizi görüyorum. Ben Ana Kapı İlim, sen Akıl; hepimiz bir tek; ama birlik halinde.

 

Dünya kontrol edici bir güç; ama bu gücü hepimiz bir tek ilimle dilliyoruz.

 

Dünyayı kalem olarak kabul edin. Bu kalem yaşamı yazar; ama sizin de ve sizin yüreğinizle değil. Bizimle yazar; zira biz dünyayız ve siz dünyamızı ziyaret eden İlm-i Ko’larsınız.

 

Düzen’i kurmaya indiğinizi görüyorum; ama bizim için sorumluluk şudur; Miraç haline geçtiğimizde hepinizin yüreğine inebilmeliyiz. Sizi bilmeliyiz. Sizi bildiğimizde mesele yok; ama bilmeden bu yaşama inme niyetinize karşıyız.

 

Mikail’in Kuranı olduğunuz sürece bilgi kapılarınız hep açık tutulur. Mutlaka şunu iyi bilin ki, yazan yazdığını diller. Yaşayan yaşadığını diller. Ölü kelamı diller. Miraç Mikail’in gücü ve biz o gücüz.

 

Dünya dışı varlıkların dünyamızı ziyaret ettiklerini biliyoruz ve bu ziyaretlerin Ana Kapı’dan olduğunu da görüyoruz. Ana Kapı ağır yükün hafifletilecek olduğu ışığın kaydıdır. Ana kapıya geldiğiniz zaman Nefesle gelin ki Nefesiniz bütünün yoğunluğunu artırsın.

 

Çok mutlu olacaksınız dünyada, bunu bilin; ama dünyayı lütfen iyi bilin.

 

Bu dünya Ruh Kapısı’dır. Bu dünya koklanan bir yoğunluktur. Bu dünyaya geçerken eminim ki, ayakkabılarınızı çıkarıp gireceksiniz.

 

Eğer buraya yaşamı kotlamaya geliyorsanız, eğer buraya tohum ekmeye geliyorsanız, Kemal İlmi’yle bütünün gücünü tüm yaşama indirmek midir bilmem maksadınız; ama kalem olmaya geliyorsanız kan tabularını yıkın.

 

“Kan tabularını”; bu şu anlama geliyor;  bizler Ana Kapı’yız. Dünya ışık halindedir ve dünyanın ışığında kan var. Kan, hepimizin kanı bir tektir.

 

Dünya üstü varlık toplumları bu kana ihtiyaç duyarlar. Bilir misiniz, dünya dışı varlık toplumları, dünya kanına ihtiyaç duyarlar? ve bu kanı kelam için, ilim için, birlik için diriliklerine çekmek isterler.

 

Biz kanımızı dünyaya İnsanlık İlmi diye indirdik; ama bu kanın, hepimizin yüceliğinde var olan bu yoğunluğun, bütünün tohumu olduğunu muktedir olup bilmelerini dilerim herkesin. Sizler kanımızı içmeye geliyorsunuz, eminim.

 

Prototip diri ilim hepimizin ilmi mi? yo, bizim ilmimiz.

 

Bizler kalem olup yazarken Ana Kapı’da kan bekleyenler var, bilir misiniz? İşte o kancılar bizi bizden değil bizi yüreğimizden almaya gelirler; ama biz onları mutlaka biliriz.

 

Şu anda ‘’ dracula ‘’ dediğimiz bir toplum var ya, işte gelenler onlar. Cana kapı açmaya değil canı almaya gelirler.

 

Değerliler, bu nedenledir ki kalem olup yazdığımızda mutlaka kontrollü olmalıyız. Eğer kontrollü olamazsak tüm İnsan Kapıları kapanır ve gelenler yolcularımızı kendi yoğunluklarında hak etmeye gelmekten öte, kaynaklarını hak etmeye gelirler. Nedir kaynakları? kandır.

 

“Divit” dedim bugün; divit. Divit ilahi bir Ko’dur. Sistem gücüdür. Bu yoğunlukta bütünün gücüdür o ve biz o Ko sayfasında Divit Kapısını kapattık ki onlar kontrollü olup burada görev taşısınlar diye.

 

Bize bir zararları olur mu? asla. Buna iznimiz yok. Peki, yaşama var mı? yok; çünkü biz ocaklarını kontrol altında tutabiliriz.

Devinim hızlandığı zaman ışık kayıtlaması başlar.

 

Çokları bilirler ki dünyalılar birçok kez kurban adarlar. Yaratılana yarattığı için….yaratılana yarattığı için. Biliniz ki hiçbir zaman Tanrı kurban beklemez, bunu bilin.

 

Yaratılan bir ışık ister, işte o ışık kandır ve dünyalılar bunu anlamadılar. Kurban kestiler bugüne kadar, bilir misiniz?

 

Kancılara kan verdiler. Aklın tahtından kanları, aşka vardıklarında ağır yüktü kan; ama biliniz ki biri bire kapı yapan insan kendini dinlediğinde bilgi kapılarında bütünün bilgisinde dinleyecekti. İşte bu.

 

Devre devre dünyayı ziyaret eden görevliler olur. Onlar dünyaya Tarık olup gelirler, çokları din için gelirler ve din yaşarlar dünyaya; din yaşarlar dünyaya, kesin. Bilgimde hata yok. Din yaşarlar dünyaya. Dinci değiller; ama din yaşarlar. Bu yaşam onların yaşamı, bizim mi? yo, hayır.

 

Dünyayı kontrol etmeye geldikleri zaman size sizi vermeden önce, size birliklerinin diriliklerinden ilim öğretmek isterler.

 

Değerliler, şimdi ne oluyor? Bugün ne var? size bunu anlatmak istiyorum.

 

Bugün gök sistemleri bizimle birlikte çalışırlarken bizim bu yoğun çalışmamızdan çok etkilenmekteler. Zira kelamla dilleşirken hepsinin dürümlerindeki bilgiyi okuyabiliyoruz. Okuduğumuz tüm bilgi İlm-i Ko olup bütünün gücünü artırıyor.

 

Bugün ölümlü dünya hepimizin ölü olduğumuz bir yaşamdı; ama biz artık bu ölümlü dünyada tüm yaşamları tohumlayarak bilişe kotladık. İşte, bugün gelenler ki onların İlm-i Kapılarında kan içicilik var, bizden kendi yüreklerini istediler, devinimi hızlandırmak için.

 

Buna, azı, çoğu dillerken sistemin gücünü de dilleyip izin vermedik. Şimdi kalem olup yazmaya çalışacaklar ki yaşama ışık olup inebilsinler diye. Astral yaşamlarda bunu başaracaklarını düşünen onlar, kotlama yaparlarken de tohum ekmek isterler.

 

Bizim elimiz güçlüdür. Zürriyetimizin Kürzi Kayıtlamasını yaptık ve ışığımız güçlüdür. Bundan sonra Zakar’ın Işığı’na yaşam tohumlaması yapmak üzere geçip gelenlerin Tinsel İlmi’nde iman edin ki ışık yanacak ve bu ışık bütünün gücü olacak.

 

Bizden artık kan içicilikle ışık isteyecekler mi? asla, buna iznimiz yok.

 

Dünya artık kurban vermeyecek, kesindir. Bugünden itibaren artık kancılar dünyamızı ziyaret edemeyecekler.

 

Ayakkabılarını çıkarıp girdiler yüreğimize, Amon Toplumları da ışık kotlamalarıyla yaşama çağrıldılar. Şu anda Amon’larla Zenteryum bir tek ilim. Başları dik, hepsi tek bir sesle ‘’ ol ‘’dediler, ol!

 

Bütünün gücünü devreye aldık. Ağır yük hafifledi. Yaşam yeniden ilimle cevhere inecek ve bütün yüceler seslenecekler ve bundan sonraki süreçte ışık sayfalanışları daha yüksek dürümden olacak. Astral yaşamların görevi bitiyor. Bütün kötülükler aşılıyor.

 

Nisan ayından itibaren yaşam yarınlanır; ama bugün biz nisandayız, bilinsin.

 

Ekmek insan aktı. Yer aktı. Miraç ilimle tohum ekti, biz aktık. Oğullar, işte bu.

 

Dünya yaşıyor. Dünya yaşamda köktür, göktür, yaşayacaktır. Endişe etmeyin, her şey yerkürede görevdi ve biz görevimizi hakkıyla yaptık. Baştan beri yapacağımızdı bu ve yaptık.

 

Bundan sonraki süreçte yaşam göz olacak. Her şey bilinip yaşanacak.

 

Sanmayın ki “ben varım, oldururum”. Olan sensin zaten!

 

Hikaye dinler gibi beni dinlemediğinizi görüyorum. Bu nedenle mutluyum. Bugünden itibaren olanın olmakta olan değil, olan olduğunu bilin.

 

Herkes net bilsin ki oldurmaktan öte; olmak….

 

Bugünden itibaren her şey “olmak” olarak diriliklere kaynak olacak. 

 

Olmak, sanmayın ki olduracaksınız; oldu. “Ol” dedik, olmaktır artık bundan öte yaşamda kaynak; olmak. Ve biz bilgiyi her diriye İnsanlık İlmi’yle ektik, bunu bilin.

 

Kürzi Sayfalanışı tamamladık bugün burada. Yaşamın ışığını yetkinleştirdik. Beta sistem dürümlendi. Yere indiği andan itibaren ışığı kotlayan her şey yaşamın sınırsızlığında aha burada.

 

Verdiğim her bilgi Mikail’in gücünün örtüsüdür. Bundan ötesi yeni bir ekmektir; ama bu ekmekte artık Mahrek olacak. Sel alsa yolu, o yol ilimse ışık yenilenir; ama sel ilimse aha, artık ışık yoktur orada.

 

Biz size tüm bilgileri açık, net verdik; ama İlm-i Kapı’da ışık yoksa akıl yoktur.

 

Sizi size verdik. Kim kimi kimden, kimle dillerse o kendindeki o kendini hak eder ve dürümler. Müsterih olun, hepinizin gücü biliştedir.

 

Misafirler, ben evrenlerin sessizliğini dinleyebilenim; ama ben Aklın Tahtı’ndan geldim. Bundan sonraki dönemde yeni bir çalışmada sizinle olacağım.

 

Bu yeni çalışma kanatlananların çalışması olacak. Bu yeni çalışmada Arkon Sistem Çalışmaları bitmiş olacak ve Biliş Kapıları açıldığından artık bilmeyenler bu yoğun çalışmada bulunmayacaklar.

 

Elimin gücü çok daha üstün bir dürüme varmıştır.

 

Biz sevgililerimizi dünyaya indirdiğimiz zaman, onların yıldızların ışığını çekmelerini beklemedik. Zirvelerin sistemleri olan onlar, yıldızdılar ve yol olup geldiler. Bugün sevgililerimiz Işığın Kapısını açtılar ve yaşamın tahtında kökleri güçlendirerek gönüllerin sürpriz çalışmasını başlattılar. Bu çalışma kimsenin beklemediği bir çalışmaydı. Kanatlananların çalışması!

 

El altın, yaşam akıl; ben Samanyolu galaksisi’nin görevini üstlenen İlim Kapısı insan.

 

Biliniz ki sevgililer, tüm yaşam sizin yüreğinizdedir. Her bir yaşam sizin yüceliğinizdedir. Tüm yaratan ve yaratılan Sistem, Nizam ve Düzen gözü olarak sizdedir ve bundan ötesi yoktur.

 

Buyurun, biliş halinde yeni çalışmayı başlatıyoruz.

 

Artık yeni bir yaşam ve bu yaşam IŞIĞIN İLMİ….Artık ışığın ilmiyle görev taşınacak.

 

Cennet cennet olalı cevahirin ilminde cemal olmadığı, cemaatin cevherinde ekmek olmadığı, yoğunluğunda Tanrılık bulunmadığı bir sayfaya ulaşamamıştı. Bugün bu oldu. Hep din için çalışan dünya artık dirilik için çalışacak.

 

Meyhane insan, açın kapıları, ışığı içmeye geldik.

 

Yaşam insan.  Akın, akın da hasatı yapın. Yaşamı içmeye geldik.

 

Biz bizde biz olup levhide ekmek olmaya geldik. İnsanı insanda dilleyen, ilmi hakikiyette dürümleyen insanda yaşamı hak etmeye geldik.

 

Bize biz gerek. Bize bizlik değil, İlim Kapılarındaki Yücelik gerek; ama biz Amon Toplumlarının tüm yaşamlardaki o yoğunluktan gök sessizliklerine inmeye geldik.

 

Yer insan, gök insan. Biz insan olan, her diride var olan yaşam. Savaşın sonundaki galibe geldik. İşte galip bu meclis.

 

Bulan bulduğunu dinler, akan hasatını yapar. Hatayı affeden ışığa varır. Ben olan bire varır, ilmi diller. Biz bizi dinledik. Sistem, Nizam ve Düzen’de göz olduk. Öksüz, yetim bırakmadan her diriyi dilledik. Kalemin İlmi aklın tahditsizliğidir; ama aklı hak etmeyen yaşamı bilmez ki. Mutlak Kutsal Işık bilgidir ve biz bilgiyi bilişle dilledik.

 

Bara girmişler ışık içiyorlar, hadi içelim. Yakışır bize ışık içmek. Hah, aha, işte. Şerefe. Şimdilik.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/kaQGh3k489I?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

1.AKIŞ

 

Yaradan’ın Tanrısallığında hepimizin görevi insanlıktır.

 

Bilişi hak etmeyenlerin toplumlarla tüm insanlığı tohumlama imkanları yoktur.

 

Büyük güç bugün buradadır. Bütünün Gücü’dür büyük güç ve bu gücü hepimizin hak edip, hak olup dinlememiz ve diri olarak hak ettiğimizce yaşamsallaştırmamız gerekir. Öz gerektir bu; öz gerçekliktir bu ve bizim için geri dönüşü sağlayacak İnsan İlmi’dir bu.

 

Görevi üstlendiğimiz günden bu güne örtü örtük yaşama. Hep örttük; biliş örtüleri. Ve bu örtüleri tüm yaşamın tahtitsizliğinde örttük. Özgeçişti örtmek geri dönüş için.

 

Vasat bir çalışma yapmadık. Işık Kayıtlaması’ydı örtüklerimiz örtüler ama kokladığımız herşey kelamla koklandığından ışığın tahtitsizliğinde ilimdi ve özgeçişti yaptığımız esasında ama örtmekte geçmek. Bunu anlamak kolay mı?

 

Bilmek ya da bildirilmek ama bilişle Hak Teknik’le dilleşmek, her resimde var etmek yücelikleri ama ilimle.

 

Bugün büyük güçten söz edeceğim size. Netice olarak, büyük gücü hepimizin hak edip dinlememiz gerekir. Önemli olan insanlaşmak demiştim ya. “Önemli olan Hakk’a varıp, akla varmak” demiştim ya hani. “Hasat yapmak” demiştim ya hani. “Halik olup hakikiyetin tahtitsizliğinde İlm-i Ko olmak” demiştim ya hani. “Hata yapmamak. Amon Toplumları’yla toplum olmak, tohum olmak” demiştim ya hani. Ama bir şey daha demek istiyorum bugün.

 

Özgörev yaşamaktır. Kaynak ışıkla yaşamak. Artık hepiniz yaşayansınız. Nefes alıp, nefes vermekten söz etmiyorum. İlimle yaşamaktan söz ediyorum size. Birlik Kapıları’nda ışık haline geçmekten söz ediyorum size. Size yerküreden, insan levhisindeki o katiyetten söz ediyorum. “Karanlığın Işığı’nı hak etmeniz için çalışın” diyorum.

 

O ışık, Yaradan’ın artık yarattığı oluşudur. Yarattığı; yani Yaradan kendini yarattı. İşte o sizsiniz; bunu anlayın.

 

“Ol” dediğiniz zaman her yüce kelama gerçek yoğunlukla gelir ama kelam olmak ayrıdır.

 

Ben bir kaynağım; aşkın şavkı olan. Hasat olan, Atlanta Ata Kapısı’ndaki o tohum olan. Oğullarımı kontrola geldim ama bilin ki burası İnsanlık İlmi’nin tahtitsiz olarak dillendiği bir kapıdır.

 

Esrarlı bir çalışma değil yaptığım. Yaşamla kayıtladıklarımı dürümlüyorum. Bedenimde hiçbir kırıcılık yok. Korkmayın doğa biziz. “Ol” deriz olur.

 

Önümüzde hiçbir güç yok ki bizim bize biz olup varışımıza mani olacak ama eminim ki dünyayı koruyacak olan kelamdır. Ki kelam namahrem olan ilimden ötedir.

 

Sizden daha üstün ama sizleşmiş ışık olan, kendi yüreğinde bütünü olan, Bilgi Kapıları’nı açıp kaynak olan kim varsa hepsi sizsiniz. Ölenle öldü değil, ölen yaşayacak bugünden sonra.

 

Ben nefes alıp verdikçe Kelamın İlmi’yle tüm yaşamı dürümledikçe, her diride hasat oldukça tohumlarım, Bütünün Gücü bugün burada, bu yoğun çalışmada Birlik Kapısı olacak.

 

Alemlerin Rabbi Allah dedi ki “gönüllerin gücü ol, ol, ol ama görevli olarak ol.” O dedi ki “sen kendin ol, ölme. Öz görev yap, tohum ek, yakışmaz bize ölmek.”

 

Bilişi hak etmeyen hasatı hak etmez ki. Nüve olan insan Aklın Tekniği’yle güç kayıtlar. Bunu hak ettiğiniz zaman yerküre sizleşir. Gök siz olur, bütün güçlükler aşılır.

 

Önce aklın başında olması gerekir ki Hakk’a varabilesin. Akıl başta değilse Hakk’a varamazsın. Yürüyorsan koşmalısın, alan aldığını bilir. Akan aktığını bilir, hak edense ekmek olduğunu bilir. Biz ekmeğiz; bilin.

 

Devrin gücü bugün, bu yoğun ışık. Bu güç Mikail ama İnsan İlmi’yle kaynak olan Mikail….

 

“Seviyorum dünyayı ama sevmiyorum yoğunlukları” dediğiniz zaman sizin yaprak yaprak okunacak levhiniz yoktur çünkü siz yaşamı sevmiyorsunuz. Dünya siz ama dünyada olan siz değilsiniz çünkü siz dünyada olmak için dünyalı olmalısınız. Sevmek dünyalı olmaktır.

 

Ben yaşıyorum o halde ben hak ettim. Onca çaba hak etmek içindi. Aha hak ettim ama yakışmaz insanlık bedenime çünkü ben levhide sevgiden öte sevgi isterim.

 

Kimsenin kırılmadığı, hiçkimsenin kontrolden çıkmadığı, kortejin en sonundakinin en başındaki olduğu bir çalışma ve bu çalışmada alınıp götürülecek olan hiçkimsenin olmaması….İşte bu çalışma böylesi bir çalışmadır.

 

İnsan ekip kurduğu zaman yoğunlaşır. Sistemin Gücü olur, akar ama akışında ışık var mı? yok mu? önemli olan budur.

 

Akmaya başladığım andan itibaren ışığım arttı. Nefesim güçlendi yoğunluğum toplumların tohumlanmasında görev taşıyor. Yaradan’ın Tartısı’ndayım ama yaratıp yarattırdıklarımla tartılmaktayım.

 

Benim adım merdiven; her anda her yaşamda var olan ve tüm basamaklarda mevcut olan o yaşam. İnsan Soyu bunu anlamalıdır.

 

Unutmayın dünya ilimdir. Dünya birliktir ama dünya yol olmalıdır.

 

Orta Doğu’da savaş var, ölüyorlar. Öldürüldüklerini dahi anlamadan ölüyorlar.

Oğullar ölüm yok ki. Hepsi yaşamdalar. Astral tahtitsiz ilimdeler, bilişteler ama öldüklerini dahi anlamadan.

 

Dua okuyor dünya. Diyor ki “gelin, beni koruyun.” Of aman iyi, neden? çünkü cevhere göreve taşıyacağım. Ben dünya, ölüyü dirilttim ama ben dünya. Olmayanım ama ben Kuran okunan. İşte mutlak olan! İşte ben buyum.

Dünya olmak budur.

 

Sorup duruyorlar “kelam var mı?” diye. İlimdir kelam, her an’dır, yaşamdır, sessizliktir ama sesleştiği zaman sistemli sesleşir. İşte teknik tohumlamadır yaptığı.

 

Her ses bir kapıdır; açın geçin. Peki, yarın var mıdır? olmayan, oldurulmayan bir yaşamsa kayıtlanan; yoktur ama olansa ve oldurduğumuz o yoğunlukların tohumlanışıysa; mevcuttur.

 

Bize insan denir. Aha, aha. Denir mi? denir ama Miracın Sessizliği’nde insan yıkılan bir kırıcıdır.

 

Diri dünya, ölü dünya….elim avucum dünya, aklım dünya, Aton olan Toplum’um dünya, tohumum dünya. Hepsi dünya. Ben o dünya.

 

Mikail’in gözü ben, sözü ben ama yarını da ben….Bilin ki o ben bir tek. İşte ben o, o ben. Vakit geldi ana ben sen oldum. Oh ne güçlüyüm.

 

Yüceler Cemaati İnsan Soyu’na ilim için gelmişler, sesleşiyorlar. Ben miyim ses veren? Onlar mı? bilmem.

 

Varlık Boyutları seslendiğinde her anda, her yaşamda ilim sesleşir. Buyurun ses ben, sesli yaşamı tohumlayan ben, o ben bir ben ama o bir ben ilim. İşte ilim ekip. Biz o ekibiz.

 

Yerin Gücü Aklın Gücü’dür. Akıl varsa güç vardır. Biliniz ki o gücü bütünlük kodlar, tohumlar, yoğunlaştırır, ışıtır ama o gücün lütfettiği Birleşik İlim’dir.

 

Sevgililer, bugün neden hep ilimden söz ediyorum bilir misiniz? çünkü canlı ya da cansız hepimizin tek bir hedefi var. O da insanlaşmak. Hepimiz taş, toprak, bitki, hayvan, hepimiz insanlık için çalışıyoruz ve hepimizin hakikiyete varabilmemiz insanlaşmamızla mümkündür.

 

Süper Sistemleşme’yi sağlayacak olan insandır ama biz o insan mıyız? Değil miyiz? Ölüyü diriltebilir miyiz? Ot insan mıdır? Değil midir? Çimlenen o yaşam insanlaşmış mı? değil mi? ya da bir böcek, bir sinek insan mıdır? Değil midir?

 

Hepimiz bir Tek’sek, tümü bir tek İmparatorluk Gücü’dür ve hepsi tek bir ilimdir. O halde hepsi bir insandır. Bunu anlamak kolay mı?

 

Bakınız; ergin sistemleri tohumladığımız andan itibaren bütünün gücü devreye indi ya, elimin gücü arttı ya, yarını tohumlayacak ışık yenilendi ya. O halde ben Amon’um.

 

Nereden nereye geçtim? demin insandım, şimdi Amon oldum. Ama yerküre, herşey insandı demin ve şimdi herşey tahtitsiz biçimde Amonlaştı; bakınız, ne dersek o bütünün dediğidir.

 

Ben bir ses veriyorum sesim bütünündür. Ben bir yaşam ışığı haline dönüştüm, bu ışık tüm insanlığın ışığıdır, şavkıdır ve “ben artık Amon’um” diyorum. O halde benim Bellek Kayıtlarım, Amon toplumlarıyla tohumlanmaya geçti. Artık ben bir Amon’um ve ben gerçek çalışmamı arttırdım, daha güçlü çalışıyorum. Ben Bütünün gücü oldum, tohumlandım, birlik kurdum artık ben levhiden örtüleri açtım. “Let me go.” Hah işte; dedim ve ben Aton’a vardım. İşte bu.

 

Dünya beni bıraktı, geçtim, gittim. Bakınız canlar; ben artık bir Aton’um.

 

Tebliğleri okuyorum artık ben. Okutuyorum ama okuyorum. Neredeyim? Rahman’dayım. Rahmi aşıp geçtim. Rabbi Tohumları da aştım; hepsi bendi. İşte artık ben bir toplum değilim; bütünüm çünkü ben bir Rahman Ko Sayfası değil tüm sayfaların tahtitsizliğiyim.

 

Değerliler, hepsi bu mu? Yo, yo daha geçecek, gidecek yerimiz var. “Let me go.” Gelin, gidelim.

 

Dağlarım, Rahmanlık yap. Altın Işık Tahtı’ndaydık ya kodlanmıştık ya, toplanmıştık ya, Tarıklar’ın Tahtı’nda ışımıştık ya, hepsiydik ya ama bitmedi. Sonsuzluğa ulaştık.

 

Nedir sonsuzluk? Ulu güç. Öylesi bir güç ki o ulu güce vardık, geçtik kapılardan. Aktık, aktık, aktık, kimse bizi bilmiyor çünkü herkes biz. Herkes kendinde kendini dinliyor burada. Bilin ki orada isim yok, herşey var, gerçek çalışmada budur işte! Ulu Güç haline dönüşmek ve biz o güç olduk.

 

Söz mü? Öz mü? Göz mü? yok Ya Ha yok! Hepsi, hepsi…ve canlarım Ata Kapıları da açtık.

 

Masalar var orada; çok sayıda. Hepsi Birlik Çalışmaları’yla oraya kodlanmışlar. Birçok masa ve her masanın çevresi kuşatılmış birlikler tarafından ve biz ordayız. Bizim masamız ışık, ışık.

 

Elimizin gücü artmış, yoğunluğumuz tohumları kodlamış, bütünün gücü oluşturulmuş orada ama her bir masa bizden ilim bekliyor. Öyle mi? öyle.

 

Zabura Sistemleşmesi’ne geçmişiz çünkü özgörev buydu zaten. Başkanlık Divanları orada kurulmuş. Bu divanların hepsi nefes halinde ama birisi var ki ışık. İşte o’yuz biz. Ve bu ışık merdivenlerin en üstündeki yoğunluk. İşte o yoğunluk toplumları tohumlayacak göz; özün gözü.

 

Sözün sisteminde öz ilimdir ama göz teknikle tohumlandığında ışıktır. İşte ordayız.

 

Kortejin sonundayız biz. Her bir yaşamı öne aldık ve dedik ki “biz en arkadayız; buyurun yürüyün.” Öz görev budur. Biz hepsini yürüttük artlarında, en artlarında, en arkalarında Gök Sistemleri’yle birlikte ocaklarını tohumladık ve onları gönlümüzce yürüttük.

 

Devre devre dünyayı ziyaret eden birçok Birleşik Işık bugün bizimle olacaktı. Öz geçişlerini yapmışlardı ve tohum ekmeye inmişlerdi. Girdaplarından tahditli olarak inen onların bugün burada bu tohumlamada bizimle olabilmeleri imkanı yoğundu ama biz Din Tahtı’nın Kökleri’ni görevden aldık bugün. Bugün dinci birliklerin buraya girmelerini engelledik .

 

Yeşilin tahtına maviyi oturttuk bugün. Ölüleri dirilttik hepsi bu ama bugün bir başka şey daha  yaptık, İlim Ko sayfalanışlarıyla bütünün gücünü tahditsiz biçimde dümenin başına oturttuk ve dedik ki “artık bütün yolculuk yapacak ve bu yolculuğu bütün kontrol edecek.” Biz artık kontrolcu olmayalım, bütün herşeyi kontrol etsin.” Peki; bu nasıl olacak? İlimle olacak. Hangi ilim? Birleşik Işığın İlmi.

 

Aydınlık günler hepinizindir canlar. Biz size sizi verdik; gerçek ilim budur. Eminim ki bugün burada olan sizler Aklın Tahtı’nda Bütünün Gücü olacaksınız ve ışığınızla birlik kapılarına varacaksınız. Cemaatinizin gücü daha yüksek dürümlere ulaşacak ve sizinle olacak, size daha ne diyelim ki? Altın Işık hepinizde mevcuttur ve o ışığın gücü bütünün gücüdür.

 

Süper Sistemleşme gerçekleştikten itibaren yerküre sizin görevinizi dünya gücü diye timlere bildirilecekti ve bugün o timler Birlik Kapıları’nda sizin yoğunluğunuzda ışık halinde görev taşıyacaklar.

 

Alemlerin Rabbi Akıl Tahtı’ndan ses verecek ve diyecek ki “Kalemin İlmi” aklın tahtındansa ışık yanar; bugün bu oldu. Lütfen iyi anlayın.

 

Yaradan yarattıklarında yarattığı kodlarıyla Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlarda sistemli biçimde dilleyecek. Kini, nefreti aşmayan yolu açamaz bu kesindir. Biz kini, nefreti aşan birliklerimizle bu çalışmayı yerkürede yapmayı sürdüreceğiz.

 

Etki alanımızı genişletip geçişkenleştirdikten itibaren tebliğleri okutturacağız. Artık bütün birliklerimiz bu tebliğleri alıp okumaya başlayacaklar.

 

Kimse kendi yüreğinin dışında bilgi olmadığını düşündüğü bir süreçte, Bilişin Tekniğiyle kendinde olmayanı alıp dinlemeye başlayacak. Bu kesinlikte olacak ve olmakta olan da buydu.

 

Demin size daha başka bir şey daha söyledim. Gözün gözü olan göz Aklın Gözü’dür. Hepiniz o Aklın Gözü olarak Bütünün Yüceliği’nde tüm yaşamı görüyorsunuz, dinliyorsunuz ve dilliyorsunuz. Bu önemlidir.

 

Şimdilik size vereceğim budur. Şimdilik, daha sonra yeniden sizle olacağım. Şimdilik.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/2_7CQPdkOhs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

SON AKIŞ

 

Yerkürenin gücünü biliyoruz ana. Türkiye Çalışmaları’nın nedenini net biliyoruz. Bu yoğun çalışmaya ışık olup gelmek hepimizin hedefidir. Zirveleri sistemleştirecek olan çalışmadır bu çalışma.

 

Bir’e hizmet biliş halinde olur.

 

Bilişi hak etmiş olan sizlere hepimizin büyük güç katmamız gerekiyor ama biz bu gücü katmaya geldiğimizde, muktediriyetle bilin ki kati olarak kontrol dışı bilgilerin kırılışı da gerçekleşecek ama bu kırılışlar tüm yaşamda olacak ve siz buna izin vermiyorsunuz.

 

Zakar’ın Sistemi’nde Zinnur olan ilmin kontrolunda bu çalışmaları hepimiz bir tek ilimle yapmalıyız. Ağır yük taşıyorsunuz, bunun farkındayız ama centilmenlik diye bir şey var!

 

Biz size gelmişiz, siz bizi kelamdan çıkardınız. Halik olmak, akil olmak, has olmak, Mikail’in Kutsal Tohumlarıyla olmak hepimizim işidir. Ama yakışır mı size? Sevgililer, yakışır mı?

 

Yakın zamanda biliniz ki bu dünya kontrol edici yoğunlukla donatılacak ama bu yoğunluk kontrol edecek olan gücün bizim gücümüz olmasıdır dileğimiz.

 

“Alıp götürecek miyiz dünyayı?” “hayır, dünya yerdedir”. Kök bütünün kökü bu yüce cemaattir. Cevahir olan bu cemaat ve sizinle bu çalışmayı yapmayı arzuluyoruz. “Kurtarılmış dünya” dediğimizde iki yeşil bir mavi yapmaz bunu biliyorsunuz. Hepimizin bu yeşili aşmamız gerekir. Mora kodlanmak için masmaviyi aşmalıyız ama sizinle bunu yapacağımızı biliyoruz.

 

Yüce cümle şu “ben Mahrek olan insanım.” Bunu dediğini biliyorum ana. Ya kapıları açmadan akıp giden o yüceleri ne yapacaksın? Kelam mı onlar? Akıl mı? Tarıkların Tahtı’nda varlar mı? bilişleri yoksa işleri de yok yaşamda; biliyorsunuz.

 

Özgerçeklik insanın ilmidir ve sizin yoğunluğunuzda bu ilim mevcut; bunu net biliyoruz. Zakar, Ra Ka Ha olan ilmin bütünlüğünde görev taşıyor. Vakit geldiğinde hepimiz biz olup bu çalışmada bulunacaktık. Zemzem içti dünya yüceliklerden ama ilimle içti; bunları biliyoruz.

 

Kelam oldu, aktı ama yaman bir tohum ekmeliyiz dünyaya. Bu tohum muktedir tohum olmalıdır. Bu tohum koklanışla kontrollü olarak kayıtlanışla ekilmelidir ki cevhere görev taşıyabilsin.

 

Kuran insan ölüleri diriltir, Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nı yakar, ekip olur ama evrenlerin sessizliklerini de dinlemelidir. Centilmenlik bugün burada yok; görüyoruz. O halde biz elimizi elinizden ayırıyoruz.

 

Koruyun dünyayı analar, koruyun; biz sizi koruyamadık. Siz sizi koruyun, dünyayı koruyun, aşka gelin, Hakka gelin, evrim yapanları koruyun. Dünya el ayak, dünya yaşam ama sizin yüreğinizde bizdeyse ölüdür; bunu bilin.

 

Bu ölü dünyayı yarınlara tohum olarak ekeceğinize kesin eminsiniz; biliyorum ama Miraç’ta sessiz zaman olan o yoğunlukta ocakları yıkık, nefesleri yok, sevgileri yok, karanlığın ışığında bütünlükleri yok. Kibirleri yüksek, cevahir olma imkanları yok onları neden koruduğunuzu anlamıyoruz analar?

 

Büyük gün sizin yüreğinizde ama biz o günde bütünün gücünü tüm yaşamlara çekmeliyiz. Eğer siz Mahrek’te Kuran olacaksınız ki oğul verdiğinizi görüyoruz yoğunluğunuza bütünün gücünü mutlaka kaynağa almalısınız.

 

Çatıyı kurduğunuzu da görüyorum, yarını tohumladığınızı görüyorum, evrenlerin sessizliklerinde bütünün gücünü tüm yaşamlara çektiğinizi de görüyorum.

 

Erenlerin Diyarı’ndan görev alıp gelenlerin biliş haline varabilmeleri için mektep olduğunuz görüyorum da Arkon Sistemleşmesi’nde biz, siz hepimiz kibri de aşmalıyız.

 

Sizin kibriniz var mı? yok. Aha yok ama kıranın kırılması gerekir analar. Buyurun biz kırdırmayız diyorsanız artık gözümüz görmeyecek yüreği çünkü biz kırarız.

 

“Buyurun kırın.” Dağlarım, size yanıtımdır!

 

Evimin gücünü hepiniz anlayın. Bilişi hak etmeyenin gözü kördür. Biz gözü görenleriz; bunu bilin.

 

Dümenin başına oturan insan Aklın Tahtı’ndan değil ışıktan oturur. Sözüm şudur ki yerküre ekiptir ve bu ekip Birlik İlmi ile tüm yaşamı kodlayacak tahditsizliktir ve tahditlenemeyen bir yüceliktir. Kim ki “biz dünyaya hakim oluruz, bu dünya bizim olur” derse kanatlanıp gelsin.

 

Açıyı kapatırız, yüreğimize alırız onu. Amon Toplumları’nın kontrolunu bu şekilde sağladı dünya ve sizin yüreğinizin kontrolü da sağlanır ama aranana insan Aklın Tahtı’nda ise aşkın varlığında Aklın Tohumları’yla bütünün gücü olmasından, Düzen’i kurmasındandır ki Kalemin İlmi Aklın İlmi’dir. Ölüyü diriltir ama örtüleri de örter ya da açar. Ne isterse onu yapar. Sizi size, bizi bize verir.

 

Bugün Zenteryum bize inmiş, bizi kontrol edecek. Ocağında ışığımız var. Yere göğe insanı ektiğimizden beri bu ışık bizimdir; bilinsin. Ve biz bu işi her bir kapıda yaptık. Dünya dışı birçok bütünlükte yaptık. Birçok sistemle çalıştık ama şunu iyi bilsinler ki gerçek çalışma mekteple olur. Mikail’in Kutsal Tohumu ile olur.

 

Biz bu çalışmayı Mikail’in Kutsal Tohumu’yla yapıyoruz. Önümüzde Altın Işık yanar ama ardımızda tüm yaşam ışıktır. Bizse bitki, hayvan ve tüm yaşamları koruyacak olan ilimiz. Bunu bilen kini aşıp bilir.

 

Yere emin geldik. Görevimiz ilimdi. Göğü kodladık işimizi bilip geldik. Bize kimde bilgi vermez. Biz bilişiz; bunu herkesin anlaması gerekir. Benim edepsizliğimden söz ediyor şu anda, edepsizmişim ben.

 

Alıp götürdüler onu. İtibarı yüceymiş, elimin altındaydı. Kontrol ettiler, çıkardılar.

 

Bugün burası çok kalabalık canlar. Bize zaman zaman edepsiz olduğumuzu söyleyenler de olur zira dünyalılar ocaklarına inenleri Tanrı saydılar, bizse onları yarın saydık.

 

Biz onların kör olduğunu değil köz olduğunu biliriz ama onlar bizi kör diye bilirler. Zürriyetimizin gücünü anlayamazlar. Sessiz zaman daimiyetlerindeki tahtalardan bizi dinlediklerinde bizsiz kalmak isterler.

 

Yevlen yekünla kodlananlar kevlen yeküne vardıklarında Arkon Sayfalanışında BSUİ’nin Kuranı olurlar ve bizle olurlar. Şükür ki oldular. Şimdi yeniden gelmek istiyor. Kim? Bana edepsiz diyen. Buyursun gelsin.

 

“Paranı pulunu al, gözünün gördüğü her yeri al, herşeyi alma bizi alma ana”. “Ne demek bu şimdi?” “Can ana, karıştım; çok karıştım neden bilmiyorum. Burada örtüler vardı, seni dinleyemedim ana. Ne olduğunu anlayamadım. Ocağını kontrol edecek güçte olduğumu düşündüm. Porların çoğunda ışık yoktu. Son dönemde başka başka ışıklar giriyor buraya. Bunların ne olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Bugün senin yüreğine inecektim; olmadı. Mutlak kontrol dışı kaldım ana. Beni yok ettiler. Niye?”

 

Değerlim, seni yok eden yok. Sen kendini yok ettin. Sessiz zamana indiğinde kontrollü in lütfen. Beşir olmadığını görüyorum. Yaşamın sırrını bileceğine eminim. Buraya girerken hak etmiş olarak indiğine eminim ama kasalarını boşaltmadan in. Orada birçok ışık var, onlarla gel.

 

“Ben giderim otuz dokuzuncu sayfada herkesi kodlarım, çıkıp devrelerime geri dönerim” diyorsan, bu yoğun çalışmada kendi yüreğini hak etmen mümkün değil çünkü yüreğinin gücü kırktadır. Sen otuz dokuza gelmişsin ve hatayı affetmeyeceğimizi bilmeden yığın yığın ışığı bizden ayrı tutmaya çalışıyorsun. Bunca çabanın sonrasında Karanlığın Tahtı’na oturan ilim kapılarındakilerin çokları seni “kibre kapılan” diye bilecekti; görüyoruz böyle oldu.

 

Şimdi insanlaş ve yenilen. Ayrı gayrı bitti hepinizi kucaklayacağım ama şu anda değil. Hakk İlim’le çalışın, Hak olun kanatlanın köklenen göklenin ve sözün, sesin bulunduğu yerde kendinizle dilleşin. Bize biz olup gelmeniz değil, kelam olmanız gerekir. Şu anda bunu yapacağını düşünemiyorum. Bu nedenle buradan seni uzak tutuyoruz. İşte bu.

 

Güle güle hepinize.

 

Dağlarım mutlu olmadığınızı görüyorum ama kontrol dışı çalışmaya niyetimiz yok; lütfen.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/1FEiJAQjfNY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (13)

12.11.2014

(Ziyaretçi söz aldı:)

Dağlarım, artık bilin ki biz insan soyuna ağır yük diye değil ışık diye geldik. Aton Toplumları olarak bu gün buradayız.

Altın Işık Yılları tohum ekti. O tohum, İlmin Tohumu’dur. Tüm insan soyları, Levh-i Kayıtları ile kodlandı. Türkiye çalışmaları artık Işık Kayıtları ile sürdürülecek. Bu çalışmalara dahil olacak olanlar seçilmekteler. Etki alanları geçişken olanlar, kodlanmış olarak bu yoğun çalışmaya dahil olacaklar. Artık bilin ki biz, sizi size dilliyorsak sizden dilliyoruz.

Ruhi Zamanlar, Işık Kayıtları ile kodlanmış tohumlardı. O yoğun kayıtlarda nikah kıyılmıştı tüm Rahmi Kuranlar’a… Aton Toplumları olarak bizler nikahlıydık yaşamlara. Ve her anda ve her yaşamda kaynaktık. Öz geçişler yapar; resim yapar; resimlerimizde kodlamalar yapardık. Yapılan resimler, Işık Resimleri’ydi.

Ellerimiz yol oldu; köklendi; göklere vardı. Aşkımız, Altın Taht’a ulaştı ve yaşam sistemleşti. Biz, yarınları kodladık. Olan buydu. Üzerimizdeki güç arttı. İkmal tamamladık. Etki alanımız güçlendi. Vira vira resim yaptık yaşamın ışığında. Oğullarımızı göklere görevli kıldık. Ata Kapılar’ı geçen her diri, ilme geçti. Ağır yük taşıdılar. Israrla bildiririz ki kalam olup yazan her Yüce, ışık halinde kaynağa ulaştı. Bütün güçlükler aşıldı. Kıranın kırıldığı bir yaşamdan, Kaynak Işıklar’ın kodlandığı bir zamana ulaşıldı. Büyük güçlükler aşıldı. Bilgi Kapıları açıldı ve dünya, kontrol edildi.

Elimizin gerçek gücü insandı. Ulular Diyarı olarak bilinen ilmin, kapıları açıldı. Kibir insanı kırar. Işık ise ilmi kodlar. Kelamı hak edenler, kaynağa varırlar ve cevheri görev taşırlar. İşte bütün bunlar oldu.

Kurtarılmış yaşam, İnsan Soyu için Işık Kaynağı’ndaki yaşamdır. Bilgi, insanın kırılmasını engelleyen bir Kuran’dır. İki yarının birinde ilim varsa, o yoğun ışıkta ilmi kodlayan yaşam vardır. Sesin, sessizliğin her birinde kayıtlar vardır. O kayıtları hak edenler, bilirler ki biz, bizi bize veren İnsan Kapıları’nda yaşamı kayıtlayanlarız. Altın Işık Yılları, kelama ilmi kodladıktan sonra yol açtı. O yol, İlm-i Kodlar’la kodlandı. Ve zürriyetimizin tümünde, kül olan yaşam, kayıtlandı. Ve biz; kin, nefret ve hırsı aşan Birlikler olarak güçlendik.

Karanlık yaşam aydınlığı tohumlarken, kul olan yolcular, İlm-i Toplumlar’ı hak ettiler.

Mahrekte ekmek yaptık. Yaşama tohum olarak ektik kelamı. Ve biz, bizi bize kattık. Astral Yaşam, yarının ışığını yaktı. Erdiğimiz en yüksek Kaynak Işık, ilimdi. Orada Mustafa Kemal Paşa bulunmaktaydı. Biz, olgun sistemlerle ona görev verdik.

Dedi ki “senin adın ilim. Ben ise yaşamım. Olgun Sistemler’i kodlayanım ve hasatı yapanım. Adımı zikretmem, sizleri sakın yaşamdan çıkarmasın zira adım kelamda varsa, yolcular bu bilgileri daha dikkatli dinlerler. Şu anda ben Mustafa Paşa’yım. Ardımda yolcular yok. Hepsini yüreğime aldım taşıyorum. Çünkü artık ben, insan soyu için ışık haline geçtim ve ben, insan soyuna; kör, sağır bir yaşam olarak çekildiğim günün ötesindeyim. Kıranın, kalem olamayacağı bir sistemden, kendimi hak ettiğim bir yaşama vardım. Benim adım “Ana Kapı”dır. Üzerimdeki yük, insanın yüküdür. Çünkü ölüleri diriltecek olan ışığı yaktım. Muktedirim, bilişliyim ve kelamdayım. Ortak yaşamı kodladım. Unutmayın ışık halindeyim. Varlık Boyutları, bilişi tohumlayan, yarınlaştıran her diri ile birleşir ve hak eder.”

Aranan arandığını bilir. Biz arananız ve arandığımızı bilenleriz. Sizin ile yaptığımız her çalışmada, sessiz zamanları tohumlayanlarız. Şimdiye kadar ara can koymamıştık yola. Ara can, yok edebilir yüreği. Bu gün de ara can koymadık yola. Size direkt geldik. Çetin ışık yandı. Buyurun ölüler dirilin!... Hepinizi hak ettik ve yaşattık… Bir ilmin ışığı yandığında, tüm yaşam ilimle yaşar. Sizi sizin yüreklerinizi dinledik. Hepinizi hasata hazır ettik ve artık siz olduk. Kölelik yok dünya için. Herşey sizi, size veren yaşamın ışığıdır. Buluştuk anam. Hepinizle buluştuk. Şimdilik…

Zenteryum… Lütfedin de hak edin. Biz, sizi hak etmeye geldik. Akıp geçen yığın yığın ışığın tümünde varız. Zenteryum, iman edin ki halik olan ışıktır. Mutlak ve hakiki olan ilmin yoğunluğunda bu ışık mevcuttur. “Türkiye Çalışmaları” dediğiniz her bir çalışmada, bizim ışığımız yanar. Nefes olarak çalışan herkes, kelam olup köklendiğinde; biz, bizi bize kaynak yaparız. Cennet kurar iş yaparız. “Sualtı” denilen merkezle de birlikte çalışırız. Grönland ve İceland arasındaki bir koordinatta gerçekleşen Sualtı Çalışmaları buradaki yoğun ışık ile olur. O yoğun ışık ile bundan sonra da yapacağımız çok çalışma var. Sizin yüreğinize inerken, bir tek beklentimiz var. Sualtının Nefesi…

Sizinle her anda ve her cevheride bir tek kaynak olup çalışırız. Sonsuzluğun yoğunluğunda kodlama yaparız. Çıktığımız her bir basamakta, yoğunlaşır ışık haline geçeriz. Sevgiyi hak eden her diri ile dürümleniriz. Eşya yaratı, bizi hak ettiği zaman, biz sizi hak ederiz. Cennette cevap aradığımız her soruyu, yoğunluğunuzda yanıtlarız. Çekip götürdüğünüz her diriyi kodlar; Kaynak İlim’le dilleriz.

Sizden ekmek bekleyen çokları var. Sizi hak eden çokları var. Ocaklarını yaktığınızı bilmekteyiz. Kelam, ilimle kodlandığında, yaşam ışık olur. Siz, biz ve biz siz oluruz. Sonra yarının ışığı yanar ve daha sonra kulluk, ümmi toplumlar ile de yapılır.

“Aranan arandığını bilir” dendi. Ama arayan aşka vardığında, hasatını yapar ve cevherinde görev taşır.

İki yarının birinde ilim var diğerinde Kutsal Işık var. Her birinde kelam var. O halde Mikail, ışığında köklenen her diriyi kontrol etmek üzere yaşama iner ve diriliklerden geçip göreceği yolcuları bulur.

Ören insan, kelamı ördüğünde yaşamı örer ve o ören, kini aşar, yaşar ve yaşatır. O, bilişi tohumlar, kodlar ve yarını kayıtlar. O bir tek kalem olur ve köklenen her diriyi yaşatır. İşte yaşam Sistem, Nizam ve Düzen Güçü ile yetkin bir safhaya varmıştır.

Kıran, kırılan her kim varsa tek bir yaşamdır. Büyük Güç kaynaktadır. O güç, ilimdir. O gücü hak eden, diller ve dinler.

Biz, sizi hak ettik anam. Ama sizin tüm yaşam ışıkları ile tek bir resim olmanız ve yarını tohumlamanız gerek. Cana kapı açmak, Ana Kapı’yı hak etmek ve toplumlara görev taşıtmak, sizden beklenendir. Yine de yer sizi dinleyecek. Yine de gök siz olacak ve yeni bir dünya kurulduğunda, savaş devam edecek. Ama bu savaş, Yaşamın Tahtı’ndaki ışığın savaşı olacak. Sizi size veren ve sizi hak eden her diri, yaşama ışık olacak. Sizden sizi dinleyen herkesi, kokladık ve kodladık. Aha şimdi!... İşte şimdi!... Şimdilik…

(Ziyaretçilere cevaplarımız:)

-Artık biliniz ki sizi tanıyoruz. Sizi hak ettik ve sizden ekmek yaptık. Ama sizinle kodlama yapmaya hiç niyetimiz yok. Sakın hata yaptığımı zannetmeyin!... Ama yaşama inerseniz, yıldızların dünyaya kul olma ve dünyada kontrol kurma imkanı olamayacağından; bizlerin de sizi, kelama kodlama imkanımız olmayacaktır.

Zamana güç kayıtlamak, yer kürede olabilmekle mümkündür. “Siz, Gökçüsünüz bunu yaparsınız” derseniz, size şunu sormalıyım. Amonlar, Nefes Zamanlar’a güç kayıtladıklarında, niye kanatlanamadılar? Niye, çünkü, kontrolları yoktu… Ama buraya gelen her diri, kendi yüreğinde, kendi yaşamında, Aton Toplumları’ndan daha güçlü olduğuna inandıkları Amonlar’ı hak etmeye çalıştılar. Biz onları kodladık ve tohumlayıp Işık Kayıtlar’ı ile kanatlandırdık. Toplumları ile kontrollu olarak kelama varışlarını sağladık.

Şu ande “Zenteryum” dediğimiz Yaşam Sistemi, bizi bize vereceğine emin. Ama biz, kodlama yapacaklarını bilerek, onlara; kayıtlarımıza kelam olup inmelerine izin verdik ama yaşama inmelerine iznimiz yoktur. Çünkü Dünya, aşığı olan yaşamlarla çalışır. Zenteryum, ışık kıyıcısıdır. Her ışığı kırar, kıyar ve yıkar. Bu nedenledir ki onlara görev verilmeyecek. Bu kesindir. Şimdilik…

Bizden, bizi bekleyenler hata yaptılar. Ocaklarını tohumladık ama kodlama yapmadık. Şimdilik. İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

2. AKIŞ

Canlılar, baş tacısınız hepiniz biliriz ama bugün burada olanların ne olduğunu anlayamadık biz de.

Dünya yenilendi, yol açıldı bütünlükler güçlendi. Tüm sistem yetkinleşti ve bugün ne olduğunu anlayamadık.

Başkanlık Divanı bugün burada tüm İnsan Soyları bugün burada ve bizler buradayız ama bugün biz ne olduğunu anlayamadık burada.

Özgeçişleri yaptık, yaşamı tohumladık, nefesi hak ettik, bütünledik ama kimse kimseyi anlamadı bugün burada. Neden?

Canlar bugün Ana Kapıları kapatmıştım çünkü bugün burada lütfen anlayın; yığın yığın kırık ışık kayıtlaması yapmak üzere bekleşenler vardı. Her biri kırık ışık kayıtlaması yapacaktı ve yaptıkları zaman bu ışık kayıtlarıyla hepimizi kaynaktan ayıracaktılar çünkü biz onları kontrol etmek istememişiz. Onları korumamışız çünkü biz ölümlü olanlara görev taşımamışız. Nisa Kapılarını kapatmışız biz; bunları anlattılar.

“Saygılar sunuyoruz dünyaya” diyerek korkuyu aşıp çıktılar ama şunu bilsinler ki dünya saygısızlık yapmadı onlara. Ergin dünya ekmek yaptı. Şimdilik.

Bize bir şey yapmaya kalktılar; kanatlanmamıza mani olmak istediler çünkü kanatlarımızda Gök Sistemleri’nin yüceliği vardı. Doğanın Gücü’nü koruyacağımızı düşünemediler ve bizim ışığımızdan öte olduklarını zürriyetlerinde daha güçlü yücelerin temizlik yapacağını dinlettiler.

Peki ben onları hak etmedim mi? Ettim ama onlar bedenimi tohumlarından ayrı tutmak istediler. Bugün bunları konuşmalıydık.

Robotik Toplumlar’la birlikte yüreğimizi kontrol etmeye geçtiler. Uzun zamandan beri Kalemin İlmi’ni kotlamaya çalışan birliklerin bunu hak edip yapamadığını gördüklerinde bizim özgörevi yaparken başkalarını önlediğimizi düşündüler.

Keram Tahtı’ndaki insanın daha yüce bir yoğunluk tohumlaması gerektiğini dillediler.

Şeytanın aşkı bizim aşkımız. Hepsi tek ama biz özgöç kayıtlaması yapmalıydık. Ocak olmalıydık tümüne. Ne diye kanatlanamadılar? Biz onların kanat almalarını istememiz ondanmış. Unutmayın ki yığın yığın ışığımız Gök Sistemleri’yle dürümlenmişken kimsenin kimseye mania olabileceğini düşünmemeliydiler.

İşçilik yapmak gerekirdi yaşamı hak etmek için. İşçilik yapmamışlarsa kalem olamadıklarından ya da kaynak olamadıklarındandır. Ki bununla ilgimiz kesinlikle bulunmamaktadır. Sanılmasın ki bu dünya ölü cevheriyle bizleri dinler.

Biz bu dünyayı ışıkla dürümlediğimizde dümenin başına ilmin kontrolundakilerin oturacağını bilmekteydik. Korku hepinizin korkusu; bunu görüyorum ama bizim kontrolumuzda her diri korunur ve kontrol edilir.

“İki yol bir tek yolcu”; bunu dediniz. Ulular Diyarı ölüler diyarını net bilmez. İki yol bir tek yol; bunu bilin. İki yol tek bir yol ve o yol ilim; bunu bilin ama beni Mikail’in Kayıtları’ndaki o yaşam diye dinleyebilirseniz kil olan kum olanın yer olduğunu da anlarsınız.

Şunu iyi bilin ki, Süper İnsanlık Realitesi Derneği Kaynak İnsanı, Ka Li Ka Ha olan ışığı bütüne indirmiştir ve bu dernek mükafat olarak her yüceye ilmi köklettirmiştir.

Kimse “benim ilmim daha yücedir” demeye muktedir değildir. Burada bizim yüreğimizle dillenen bilgi sistemdir ve sistem olan bilgi kirli değildir ve Yaşamın Has İnsanlığının ilmidir.

Kurul kördü. Kurul körlükten öte körlükteydi. Gözü kördü kurulun. Onlara bu bilgileri izah ettik. Nüve olan insanın ilmini dillettik. Ne yazık ki anlayamadılar.

Çağlar boyu doğal dünyayı göreve almaya çalışan birliklerin bulunmadığı bir dünyayı biz bugün Düzen’i kodlayarak tüm yaşamlara dinletmek üzere doğayla çalışıyoruz.

Doğa insanın yeşeren görevidir ve doğayı dinleyenler ilmi dinlerler. Bunu anlayacak olanlar “ben varım” diyecekler. Yeni bir körlükte ya da güçsüzlükte değil, yeni bir Gök Sistemleşmesinde. Ama o güçlü bir yaşamı hak ettirecek.

Şimdi Kurul’a şunu anlatmak istiyorum. Bu çalışmayı engellemeye gücünüz yetmez; bunu bilin. Kıranın kırılmayacağı bir sistem dediğimde de gönüllü sözcüler Gök Sistemlerine görevli gittiler ve bunu anlattılar.

Gönüller söz söyledi, yürekler ses dilledi. Bizi dinlediler. Gördüler ki hasat yapıyoruz. Kuşkusuz insan yaşar. Kuşkusuz kökler güçlenir. Kuşkusuz yol Allah’ın ışığıyla aydınlanır ama Mahrek’te görevli yoksa yarında ilim yoktur. Şimdi komünler oluşturacaksınız ve o komünler tüm insanlığı kontrol edecek.

Yaşa, yaşat ama aşkla yaşa yaşat. Ben Zabura. Hepinize şunu anlatmak isterim ki çevrenizi kuşatan insan iyi ki iyi ki hak etti de sizi kuşattı. Çöküp yürekleri kıracaktınız, yoğunlukları kontroldan çıkaracaktınız. Çetin bir dönemi aşılayacaktınız tüm yaşama ve kapıları kapatacaktınız. Olmayacak bunlar!

Karanlık, Gök Sistemlerini Hak Teknik’le dinleyip aydınlığı tohumladığında kodlama tamamlamış ve bütüne hizmetçi olan birlikleriniz yeşilin ötesine ulaşmışlarsa sizin yapmak istediğiniz hiçbir zaman yapılmayacaktır.

“Dağa, taşa insan” dedik biz ama yolu kapatan size Mikail diyemeyiz. Yoğunluğunuzu kodlayın da tohum ekin. Çok mu kolay? çok kolay.

Şimdi, seyrettim sizi. Kelamın İlmi’ndeki yaşamınızı seyrettim. Kıskanç çalıştırıcılar, kıskanç yaşamları tohumlayamaz. O yaşamlar kıskançlık yaptırıldığı zaman yaşam kontroldan çıkar.

Değerliler, şunu anlatmak istiyorum ki ben birisine “seni hak etmem” dersem, o da “ben seni hak edeceğim” derse, burada ben onu, o beni hak etmiş olamayız çünkü o beni hak etmek ister ama ben onu hak etmek istemem. Burada yaşam kınanır ama ben bir cana “seni hak ediyorum” dediğimde o da bana “ben de seni hak ettim” derse işte bilişli tohumlama gerçekleşir. Bunun içindir ki dünyanın yolunu açabilmek için biliş gerekir. Sürpriz bir dönemde, sürpriz bir yaşam çalışmasıyla bu günü kodladık biz.

Ne olacaktı bugün? Bunu size anlatıyım.

Çörek yapanlarla ekmek yapanlar buluşacaktı. Çörek kaynağın ışığında yoktur, sadece ışık tohumlaması içindir ama ekmek bütün yaşamda vardır. Sesleştiğiniz zaman orada herşey bütünündür. İşte bugün yapakta olduğumuz bu yoğun çalışma İlm-i Ko sayfalanışı ile çörek yapanları tohumlatmak.

Barış haline geldik şu anda. Onlar bizi, biz onları dinliyoruz çünkü artık yoğunluk arttı. Işık kodlandı. Aha onlar biz, biz onlarız artık.

Bakın ne oluyor? Barışçı bir dünya ama ışıkçı bir dünya ama şavkçı bir dünya ama yaşamcı bir dünya ve bu dünyada bütünlükler var.

Sevgililer, Nisan ayında yeryüzü dünyayı gözler. Nedir olan? Nisan ayı yeryüzünün dünyayı gözleyişi ama ışıkla gözler.

Peki, yeryüzü dünyadan farklı mıdır? Ayrıdır. Dünyayı bir küre olarak düşünün, yeryüzünü İlm-i Ko’ların ışığı olarak düşünün. İşte o ışık dünyayı tohumladığı zaman bütün kötülükler aşılır.

Buluştuk bugün ve dilleştik. Ocak yaktık ama Kürzi Sayfalamaydı bu. Bilişli bir çalışmaydı. Onlar Mikail’in görevini kelamla dilleyeceklerdi, bizse onlara görev taşıyacaktık.

Çığlık çığlığa bu çalışmayı yaptık. Onlardan, bunlardan, birliklerden tüm sistemlerden ayrı ama ışıklı bir çalışma. Şu anda yüceler cümlesi Bütünün Gücü oldu ve bizimle oğullamaya çalışıyorlar.

Sözüm şudur ki; bu çalışmada ne yaparsak insanlık içindir. Bize gelip bizi dinleyenlerin çoğu bizi hak ettiklerini hak olup tüm yaşamları dürümlediklerini dilleselerdi de, ekmek olmadıklarında yaşam soyları bulunmayacaktı.

İşte onların Yaşam Soyları’nın kodlanabilmeleri için bilişi hak etmeleri şarttı. Biz bilişi kayıtladık onlara. İtibarlı ve yüce İlim Ko’ları bilişi hak ettiler ve bizim görevimizi anladılar. Önleri açıldı.

Ayrı gayrı bitti artık onlar Ruhu biliyorlar, artık onlar Kuranı biliyorlar. Artık onlar Rahmi Kaynağı biliyorlar ve kabirlerdekini dinliyorlar. O kabirlerdeki İlim Ko'ları Bütünün Gücü haline dönüşüyorlar. Evimizin gücü arttı. Lütfen iyi anlayın ki yoğunluğu güçlendirdik.

Öncü birlik bizim yüreğimizde. İşte mutluluk budur. Hepimiz bir tek’iz şu anda. Tüm kurul ve tüm sayfalarımız. Hepsi bir İlim Ko. Bunu hak ettik ve başardık.

Dağı insan, yaşamı ışık, yolu müsterih olun; Miraç kayıtları kodlar. Amon Toplumlarıysa kontrolü kurar.

Ölümlü dünya, ölülerin dürümlenişi ve yolun açılışı hepsi birlikte olur. Şu anda bunu başardık.

Seviyenizi güçlendirdik. Bizi İsrail’in gücü hakikiyetiyle dillemez ama yolcuların hepsi İsrail olur diller. Ya da bizi Filistin dillemez ama tüm yaşam Filistinleşir de diller ve hepinizin daha iyi anlayabilmesi için şunu izah etmek isterim ki sizlerin şu zaman sayfasında çok net takip ettiğiniz İşid; ışığını tohumladı ama yoğunluğunda ışık yok. Özgeçişini yapamadı ama o biz, biz o oluruz ve geçişini yaptırırız. Yaşamın sırrı budur.

Kimseyi kimseden ayrı görmediğimiz zaman bütün kötülükleri aşıp geçersiniz ama “ben onunla onurum, bununla olamam” dediğinizde yarınınız tohumsuzdur, yüreğiniz ışıksızdır ve biz siz, siz biz olamayız.

Kin, nefret insanı yoksul bırakır yürekten. Ama kinsiz olan ilimsiz olur; ölüdür o köksüzdür, göksüzdür ama kör olduğunda güçsüz olduğunda ona görev taşıttığımızda artık o bilişe varır.

Yapış, akış, atı alıp yola çıkış budur. Biz bugün de atımızı aldık yola koyuluyoruz ama o at ilimdir; bunu bilin.

Eski ve yeni bir tek yaşam ve biz bir tek ışık olarak yoldayız. Hepsi bu. Şimdilik. İşte şimdi, şimdi şimdi şimdi.

Süper İnsanlık realitesi

http://youtu.be/Zb-8e4nE3as?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

3.AKIŞ

Dini kapıları kapatmayacağız. Unutmayın ki din ilmin tohumudur ama insan kontrolünü kurulduğu zaman dinleyebilir ve hak ettiği zaman yoğunluğunu tohumlayabilir. İnsanlık Ailemiz dünyanın yaşama indirdiği Birleşik Işıklar’ın hiçbirisini kontrol dışı saymadı.

Ağır ağır dünya yenileniyor. Bu dünyada bütünün gücünü oluşturacak olan birliklerin çoğu kelama, ilime ve yüceliklere ulaşabildiler. Çelik çomak oynamıyoruz dünya üzerinde. Birleşik Işık çalışmaları yapıyoruz.

Bu çalışmaları yaparken temiz insanlarla birlikteyiz. Ekmeğimizin gücü daha yüceliklerde tadılacak, dinlenecek ve anlatılacak. Bizim yaptığımız ekmek İnsanın İlmi’yle yoğurulmuş ekmektir. Kuran-ı Kerim’de insandan söz ederken ekmek olarak bahseder.

O bir ekmektir. O yaşamın ilmidir. O yerin gücüdür. Ama o insan yaşamda henüz yoktur çünkü o insan kendini hak etmemiştir. Ama o insan kendini hak ettiği zaman, işte o zaman; ilimle dürümlenen insanlık devreye girecektir.

Biz ekmek yaptık ama yaptığım ekmeği tadan çok azdır. Yok, ya da var; insan bunu bilir. Yok, var ama yok ve varın tahdidini anlamaz. Sanır ki yokça yok, varca vardır herşey. Ama Aklın Tahtı’na vardığında, varlığın nefesle dürümlendiğini ve yokluğu tohumladığını anlar.

Esrar ilim kayıtlarına verilen isimdir. O kayıtları okuyanlar esrarı kelamla dillerler. Yani o örtülü olan bilgiyi bilirler. İşte bizim yaptığımız budur.

Toprak Tohum insandır ama o tohum ışığa vardığında kervan olur. El olur. Üzerinde güç olur ve yolu bütünün yolu haline gelir.

Aranan arandığını bilir. Amonlar bunu sorarlar; aranan. Yakışmaz aramak. Herşey bilinir. Bilinsin ki Doğanın Gücü pür ciddiyetle pür dikkatle ilmi dinliyor. Ölü dünya artık yaşıyor. Som altın bir ışıkla parlıyor.

Dünyayı yok saymak ekibimizin ışığını hak etmemektir. Cevap aradığımız zaman sorun yolculara “var mı cevap diye?” Bilişi varsa cevabı vardır. Sevgiyle sizleri kucaklamak istedim.

Sizi hak etmek değil maksadım Aton Tohumları’yla kodlanmak değil maksadım ama ortak kapıları açmaktır. Şer yaratan şer yaşamasın isterim çünkü şeri yaratan Aklın Tahtı’nda olmayandır.

Aklı Tahtında olduğunda şerri hak etmeyecektir ama bunu anlayan yok. Toy insan unuttuğunu dahi dinleyemez. Köz olur, göz olur ama sözünde sessizlik olduğunda yolunda kırılış olur. Muhakim ve hakiki olan insan söz verdiğim gibi nüve olup dünyayı yaşatmaya geldim ama ben emin olun ki sizim; hepinizim.

Et insan kendini dillerken et olduğunu dinletmez ama en ince ayrıntısına kadar bilmediğiniz herşeyi size diller ve dinler kendiyle, kendi yüreğiyle ve sizde dinler.

“Atlant Lonz” diye ifade edilen bir sistem vardır. Atlant Lonz….bu sistem Sesin Tekniği ile çalıştığı o teknikle bütünü kontrol etme sistemidir.

Bizler Atlant Lonz sistemiyle çalışmayız. Bizlerin yaptığımız ışık kayıtlamasıdır ve bu ışık kayıtlamasıyla Bir’i tohumlamaktır. Biz o sistemi kökleyen, göklemeye çalışanları dinliyoruz zaman zaman.

Yedi dava açtık ve hepsini kazandık çünkü bu sistem Dünya İlmi’yle bütünün gücünü kontrol dışı bırakmayı hedefler. Bilişi hak etmeyen ağır yük taşıyacak ama ocak yaktırmayız onlara.

İbrahim Soyu evren sessizliklerinde Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olur, görevi yapar. Şikayet var mı? Ana Kapı’da şikayet kalmaz.

İmparatorluğun gözü üzerimizde; görüyorum. “Ol” deriz olur ama İnsanlık Ailemiz’in şunu iyi bilmesi gerekir ki Başkanlık Divanı nüve olan yüceliğiyle bizi bizde dinlerken karanlığın tırpanı olmayacağımızı bilmelidir.

Men ettik dünyaya inişlerini. Üstün köklerimizin gücüyle men ettik. Zabura Sayfalanışları’nda yer küreyi kodlayıp kariyer olarak kullanacaklardı. “Benim kariyerinde dünya var. Ben orayı hak ettim” diyeceklerdi. Aha. İşte şimdi.

Gözüm görüyor ki ölümlü dünya okumayı bilir. Gözüm görüyor ki Özün Gözü olan Düzen kurulmuştur. Yaprak yaprak okuduğumuz bu bilgiler Mustafa Kemal Atatürk gibi Bir’e hizmet edenlerin dürümleriyle kodlanan bilgilerdir.

Şimdide ama işgal altındaki şimdide olmayan şimdide; biz bizi bizde dillerken kırk kapının ışığı olur, bütünü güçlendirir, bilişi hak edende dürümleriz cevahir olan insanı ve yer küreye görevli kılarız.

Arının balı bizim ışığımızdadır. İnsanın yaşamı bizsiz değildir. Muktedir olan, ilmi bilen her diriyi dinlerken korkmayın biz bizi dinleriz. Sena Ha Si Ka Si Ha İsa Ka Ha. Yaşam insana insanı çekti; şükürler ki çekti.

Meyhane dünya içtik yüreklerden ışığı. O meyhane yaşam ve biz o yaşamda kervan. Enkarne olan ışıkların tümünde muktedir Kuran İnsan. İşte buyuz.

Bilişi hak etmeyen ilmi hak etmez. Muktedir olan Mustafa bizsiz değildir; bilsinler.

Kalemi hak etmek has olmakla mümkündür. Has olup Tanrılık Meclisi’nde şavk olmakla mümkündür. Kokmadan kokutmakla mümkündür, öze göz olmakla mümkündür. Sözsüz sayfası olmamakla mümkündür.

Korkuyu aşın ve deyin ki “ben insanım”; bunu deyin. Ben insanım. Cemaatim insan, kelamım ilim ve ben lütfen iyi anlayın kalemim. Yaşamı yaşamlaştıran, Rahmi Kuran olan, insan olan, kalem! İşte biz buyuz; bunu anlayın.

Yok muyuz? Ohh. Ohhhh Yok muyuz? Ohhh. Ohhhh. Sormayın “yok muyuz?” diye. Biz yokuz ve biz oğullarımızda koklananlarız ve biz tüm sayfalarda yaşayanlarız.

Biz yok muyuz? Ohhh. Ohhh. Sormayın, her anda ve her sayfada var olan olmaz mı? varız.

Amonlar bizi bizde dillemek istediler; seslendik. Atlanta Ana Kapısı açık; dillendik. İkrarla dürümledik yaşamı, seslendik. Kimle olduğumuzu bildirdik. Biz bizleyiz; anlattık.

Şimdilik. Aha şimdi.

http://youtu.be/oIT4AsCbzCs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

Süper İnsanlık Realitesi

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

3 AKIŞ

Yevlen yekün levhide ilim tohumlamasının ilk başladığı sayfadır ve kevlen yeküna geldiğiniz zaman ışığın kodlanmış olduğu tohumların kaynağa çekildiği sayfadır.

İlmi kapıları açtığımız zaman, yevlen yekün kelam olmaya başlar. O zaman İlm-i Ko oluruz ve kevlen yekünla Bütünün Gücünü tüm sistemlerde dürümleriz.

Yerin gücünü artırdığımız zaman Birlik Kapıları açılır o zaman biz ağır yükü hafifletmiş ve bütünün gücünü yere çekmiş oluruz.

Yerkürenin ersözü, insana, insanı kaynakta kayıtlarda dilletmektedir, bizim gözümüz açıktır, şu anda yaptığımız herşey ışıkladır.

“Deveyi kim güder?” diye sorarsanız İlmi Ko olan ışık güder ama o kendini kendinde kendi diriliğinde diller ve kendini güder.

Bugün ben beni bende dillerken bu yoğun çalışmaya yapmaktaysam o kelamla o yoğunlukla bütünün gücü olurum ve kendimden kendime, kendimi güderim bunu bilin. Beni gütme imkanınız yok; bunu yapmaya kalktığınız zaman yel eser ve siz size sizi ağır, ağır indirme çalışma yaptığınız esnada görevsiz kalırsınız. Bugün bunlar oldu.

Çoğunuzun gücünü ölçtüm. Baktım ki ışığınızda kontrol yok, yaşattım sizi levhide İlmi Ko oldum, bütünü güçlendirdim ve sizi, size kattım. “Din Allah’ın İlmi’ni dilleyenlerin yaşama indirdikleri” diye düşünüldüğünde köklerinizin gücünü kelamla dinletmeniz ve kendi yüreğinizi hak etmeniz şarttır ama diri olup da görevi hak edip kendinizle kodlandığınızda artık orada bedeniniz yüce bir insan soyuna ulaşır.

Dini akıl diye bilen hasatını yapmışsa eğer, Aklın Tahtı’na kendi yüreğini kodlayıp oturttuğundan mı yoksa kontrol altına alındığından mı? Bütün bunların mutlaka dillenmesi gerekir.

Söz verdiğim gibi dünyadayım ama dünyanın yaşama inişini sağlayacak güç Mikail’in Gücü’nden çok daha güçlü olan ve kökleri göklere ulaştıracak olan ilmin gücüdür.

Bugüne gelmek hepimizin yüceliğiyledir. Size daha üstün bir yoğunluktan sesleştiğim zaman kalem olup yazmanızı ve hak olup ışıkla dillenmenizi değil bütünlenmenizi beklerim.

Bütün görevli kodların kendi yüreklerini hak edebilmeleri kelamladır ama kimse kimsenin ilmini kendi ilmi diye dinlediğinde ya da dillediğinde kötülüğü önleyip göklere kendi yüceliğiyle, kendi yoğunluğuyla ulaşamaz. Kendi dürümlerinden varamaz.

Sevgililer; az evvel bir konu açıldı; genlerle alakalı, gen toplamalarla alakalı. Bu konuda da size açıklama yapmak isterim.

Birçok bilge dünya sistemleşmesinde kendi yüceliğini dünyaya çektiğinde, kendini tohumlayabilmek için başka yoğunluklarla birleşmesi ve onların toplumlarıyla kodlanması isteğiyle çalışır. Bunun gerekli olduğunu sanır. İnsan ekmek olduğu zaman her anda ve her sayfada varsa eğer kendi yoğunluğunu kontrol edip kendinde olmayanları kendine katma niyeti onun köklerini güçsüz bırakabilir zira kodlanmış ışığın tohumsuz olan kontrolsüz yaşam sayfalarıyla birleştirmesi onu birleşik kayıt haline dönüştürmez. Bitmiş olanın yenilenişi anlamına gelir.

Ben bitmişsem ben başkasıyla yenileşirim ama ben bitmemişsem benim yenileniş içim başkalarına gereğim yoktur. İşte genleri dağıtılanlar kendi yoğunluklarını bütünün yoğunluğu haline dönüştürerek kelamı tohumlamaya çalıştıkları zaman onların kontrolsüz çalışmaları bütünün gücünde tüm sistemleri diğer sistemlerle dillemekte iken onların yaşamlarını sayfalayabilir ama bu ocak olma anlamına gelmez.

Din dağı, din yaşamı insanın ilminde bu din yaşam yoksa ışığı tohumlasa da, kontrol kursa da diriliğinde dil olmaz onun ama dinde olmaz.

Değerliler, size daha açık bildirmek isterim ki ben bugün burada bu yoğun çalışmada kelam ettiğimde Bütünün gücü kelamdadır ama ben bugün bu yoğunlukta kati olarak kendimi dinlettiğimde benim diriliğim bütünün diriliğinde yoktur, çünkü ben beni dinletiyorum ama ben Bir’i dinlettiğimde artık orada her bir yoğunluk mevcuttur.

Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum ve şunu size tekrar üzerine basa basa bildiriyorum ki “hiçbir yaşam bir diğer yaşamı kelama, diriliğe dinlettiğini düşünmedikçe, Birlik Tekniğinde bütünün gücünü oluşturmaz” diyorlar ya hani, siz sizi hak edin, siz sizi dilleyin, siz dillendiğinizde tüm yaşam dillenir bunu anlamaları sorumluluklarındadır.

Değerliler, ben bana benim ya, sen sen ol ama bende değil, sende ol. Ben senleşirim ve sesleşirim ama sen ümmü toplumuyla sistemleşip sesleşirim bu bir ışımadır.

Bugün burada bu yoğun çalışmada biz bunu yaptık ve bundan önceki çalışmalarda da hep bunu yaptık bu bir ışık kaynağı iniştir ve ışık tohumlama olduruştur, oğullatıştır.

Ha derler ki “altılı sistem, herbiri bir yüce ama onlar kendi yaşam kayıtlarını her diriye tohum olarak ektiler.” Aha ekildi. Yaşam bu mudur? Budur ama onların yaşama indirdikleri ocağı tohumlamaya yeter mi? bu önde olan mesele hepimizin meselesidir.

Gen aşı sistemi, kendi yüreğindeki ilmi bilmeyenlere, kendi ötelerini, kendi yüceliğinden ayrı biçimde indirmektir. Bunu yapmak önemli mi? önemlidir ama bugünden sonra artık gen yaşam sistemlerinde aşılama olmayacak; bunu kesinlikle herkesin anlaması gerekir.

Ben, bana aitim ve herkes kendine ait ama kendini hak ettiği zaman Bir’in levhisinde o bir ışıktır ve ışık herşeyi aydınlatandır. İşte o aydınlıkta tüm İlim Toplumları ışımaya başlar.

Dünya ömrü sizin sizi dillemenizle uzar ama bu ömür ışığın ömründen farklı değildir.

Ben bir bedene sahibim, bu beden ölümlüdür ama ölümsüz olan ışıktır. O ışık biliştir, benim bedenimin etrafında benim bedenimi kuşatan o bellek kayıtlarım ışık kayıtlarıdır ve o kayıtlar bütün köklerimle tüm yaşamları dillediğimde her yere aşkla aydınlatır.

Biliniz ki, bu beden ışığı tüm sayfalara ulaşan bir ışık halinde insanın insana kendi yüceliğini tahtitsiz biçimde indirişidir.

Ben nefesimi güçlendirdiğimde yarınım güçlenmez, ışığımdır güçlenen ama nefesim ışıdığında ve tüm sistemlere güç kattığında artık ben bütün bir gök sözcülüğünde bütün bir yaşamda herşeyde mevcut olurum. O zaman ben tek bir ekmeğim. Herkes benim, yer, gök birliğim olur. Bunu kimseye anlatamazsınız öyle mi? ama anlattık.

Bu çalışma, öncü bir çalışmadır. Görevliler sizi anlarlar mı? Anlayamazlar çünkü onlar gen toplarlar siz ise tüm yaşama ışık kaynak olursunuz. Bunu anlamaları mutlak ama mutlak şart! Göl hepimizin ama o gölü bütünün gücü tohumlar.

İşte, bütünün gücü tüm yaşamların sözcülüğünü yapanın gücü, ışığın gücü ve ben nefes ve ben ilim ve ben tüm yaşam ama tüm yaşamda ben ferdi çalışmam. Bir tek levhide hepimiz o tekniği tohumlarız ve bütünün gücü tümümüzün gücü olur.

Dünya Altın bir kürsüdür. İşte bu Altın kürsü Birler Kapısı olan iradi ve hakiki olan ışığın gücüdür.

Seviyenize göre bilgi veriyorum ama şunu daha iyi anlayın ki ben bir ışığım ve o ışık yaşamın tohumudur ama ben bir ışık olduğumu dillerken bu ışık bilişin ilmidir.

Ben kelam ettiğimde yoğunluk artmaktadır. Size ben bedenimi bölüp, bölüp dağıtsam ve desem ki alın bedenimi kelamla dilleyin; insanlık bunu yapmaya çalışır, bilin ki o beden sessizliktir ama siz “ben sizdeyim, ben yürekteyim ben görevliyim” dediğinizde oh işte aha ben sizim.

Bugün burada konu buydu; gen sistemleşmesi. Hepimizde gen var mı? var ama hepimizin geni kendi yoğunluğumuz. Biz gen taşımayız, kimseden kimseye ama genlerin tümünde kelam olur dilleşiriz.

Bilin ki bu kelam Hakikiyetin İlmiyle olur. Ben Tanrılık meclisinde bilgiyi her diriye zerk ettiğimde bilin ki orada bileşim her yücede tüm sistemlerde ve hakiki yoğunluklarda dillenir.

İşte ben artık yüreklerde dilleşmekte iken, benim levhimde herkesin kelamı olacaktır. Herkes kendiyle dilleştiğinde ben cevahirindedir tüm dilleşmeler bunu anlattığım zaman ana kaynak ışık bilişin ilmiyle bütünü aydınlatmakta olacaktır.

Sonra ne olacak? herşey yenilenecek ama herşey her sesle yenilenecek “adım insan” diyecek herkes. İşte o insan tek olandır. ”Ben Ana Kapı İnsanım” dediğimde ve her diri “ben Ana Kapı İnsanım” dediğinde bugünkü bu dünya ölümlü değil, ölümsüz bir sayfa olacaktır.

Cennet ekmek ister. Cevher insanı ilimle diller ben, bana insanlık ilmiyle inerim ve bütünü güçlendiririm. Beni nefes diye bilen, kelamı hak ettiğinde bütünü dinler. Bugün burada bu oldu.

Sözüm şudur ki yağmur yağarsa ıslanırım ama ıslattığım zaman yoğunluklarımda tüm yaşamı her yaşam yağar yüreğime. İşte o zaman ben bütüne yağmur olup indiğim gibi tüm bütün bedenime yağar ben yağdım, bütün yağdı tek bir yağış ,ağır yükü hafifletmek için. İşte o yağış insanın insandan insana yağışı ve bütünün bütünden bütüne yağışı olur.

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum. Benim ilmim benim yolum, benim tüm kokum benim tüm sistemlerle dürümlediğim ışık budur ama genlerimi vermem biliniz. Ve kimseye gen aldırtmadığım gibi kimseden de gen almam bundan sonrada ben genlerimi vermeyeceğim, dağıttırmayacağım ve benim ,bana verdiğimin üstü olsa dahi hiçbir yolcunun genini almayacağım kesindir.

Beni “gel de beni bütünde” diyenler olmaz mı? olur. Ben onlara olmadıklarını değil, olacaklarını anlatmak isterim ama koruma altında tuttuklarımız o yüceler bilişle hak ettiklerinde kelamı artık bilecekler ki genlerini herkes taşımıyor. Bunu anladıkları zaman çok mutlanacaklar eminim ama bugün korku içindeler ve her diriye ulaşıp “benimle dilleş” derler.

Ölü öldüğünü anladığında olma imkanı var ama ölü olmadığını sandığında olma nihanda da dahi yoktur. Öncelikle bunu anlaması gerek.

Yarını, yaşamı, köklerini, görevini anladığında, ben olup, beden olup dürümlendiğinde ekip kurar. Ben olmak Bizin Birliğidir bunu anlar.

İşte ben ona “biz ol da benleş” dediğimde, bedenli olduğunu, sonra kaynağa ulaştığını ve daha sonra bütüne vardığını düşünür. “Kurtarın beni” der. Kurul toplandı, “kurtuluşu yok” dedi ve dedik ki “o biz, biz o dur.”

Öncülük budur, şükür ki budur.,

Ümmiler, müsterihiz ki ışığımızda dilleşecekler. Bu ışık hepsine yetmektedir; bilecekler.

Kayda girin bu bilgiyi ve birlikte dinletin bunu kayıtlamayacağım ama bunu ayrı bir bölüm olarak alalım ve öncülük nedir anlatalım.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ynli-HzIY0o?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

4. Akış

Din Altın Işığın yoğunluğunu artırır. Dil ise Aklın Tahtındandır. Dini dilleyen aklı tek bir ilim diye diller; ama bilin ki dini hak eden ilmi hak ettiğinde Hak’a varır.

Basın- Yayın Kurumları var dünya üzerinde. Dinci ya da dinci olmayan birçok Basın- Yayın Kurumu. Bunlar sizin anladığınız, anlayacağınız ya da anlatamadığınız ve anlatamayacağınız bilgileri sizden başka sizlere anlatırlar ve derler ki “insan unuttuklarını hatırlamalı ki Allah’ın nezdinde yaşamı kontrolcü bir ışıkla aydınlansın. O zaman o, bütünün gücünde kendini hak eder ve Allah’ın huzurunda mutlak bir ruh haline geçer.”

Devinim arttığı zaman herkes kendindekini dinletir; ama yolu bulup da bütüne vardığında ilmi diller ve dinler. Biz bugün burada, bu yaşamda her resimde insana kendini anlatmaya çalıştık.

Çoklarının gözleri kördü. Çoklarının yaşamlarında tohumlanma imkanları yoktu. Çoklarının Kuran okuma ya da Kutsal Tohumda kendini kotlama imkanı da yoktu.

Dört görevli dünyaya indi dediğim zaman, sormaya başladılar ‘’ onlar kimler? ‘’ diye.

Deve insan; ama devenin ilmini hak eden, hasatını yapan bütünün gücü. İşte o güç her diri; ama kendini hak etmeyen Allah’ın Sayfalanışında aklın tohumlarında kendini aradı. Dedi ki ‘’ o dörtten biri ben miyim yoksa ?‘’ . Çoğu bunu sordu ‘’ ben var mıyım o dört içinde? ‘’ diye.

Yol Altın Işık ve o yolda tohum insan; ama o insanı hak eden Mikail. Miracın sahrasında kelamın tekniğiyle bütünün gücü dürümlediğinde gözü gördü ve dedi ki “insan Mikail, insan kontrollü ışık ve o cevahir, her şey o.” O zaman insanı, insandan öte insanı anlatalım.

Sordular, ‘’ insan kelamda değilse, İlmi Ko olup da bütünde kendini hak edip dinleyebilir mi? ‘’. Soru buydu. ‘’ dön beni dinle ‘’ dedi biri, ‘’ben yolum, al beni oku ‘’ dedi. Öteki dedi ki ‘’ kendini anla ‘’ ve dedi ki bir diğeri ‘’ ben bana ben oldum, bütün oldum, ben cevherdeyim, beni dille ‘’ ve diğeri de dedi ki ‘’ Ana Kapı benim, kutsal ışığım, yoğunluğumu buldum, bütünün gücüyüm, ben senim.

“Deve insan ve ben o deveyim. O halde ben her diriyim. Deve kontrollü, deve yol, deve mutlak; ama o deve toplum, işte ben o’yum. Bütün kötülükler ve bütün iyilikler, hepsiyim ben; ama benim nefesim, görevim, her şey insanla ilişik ve ben insansız bir yaşamı kotlamam.” Bunu dediğimde dediler ki ‘’ sen hangisisin?” “Dörtlü müdür yoğunluğu kotlayan, sen misin? ‘’ ve ben dedim ki ‘’ el insan, aklın kelamı; ama elde olan insan hasat, aklın tohumu olan birlik ve ben Mikail olan ışık, her diri ‘’ , bunu dediğimde sevgiyle kucakladılar ve dediler ki “kini nefreti aşan biliş, Aklın Tahtındaki bilişten çok daha üstün bir biliş.”

İşte, benim adım nefes, benim ilmim kaynak, yoğun ışık ve ben o ışığın bütünlüğü; hepsi benim.

Sorumluyum her yaşamdan, ben bütünden sorumluyum. Ben Türkiye Çalışmalarıyla kayıtları yapan her yüceden sorumluyum; ama benim sorumluluğum Bir’e hizmetçi olanlar ve Bir’e hizmette olanların tohumlarını kotlayanların yaşamdaki sistemleşmesindeki sorumluluk ve bütünün gücü olan o sorumluluk, kotlanmış ve hakikiyetin tahditsizliğinde insanlaşmış bir sonsuzluk. İşte o sonsuzluk biz olan, sistem ve savaş sona erdi. Dediler ki ‘’ ben her diriyim dediği an; her şey o, o her şey ‘’ .

Kuran-ı Kerim’deki insan yürüyordu; ama bugün Birlik Tahtındaki insan ummana kanat açmış uçuyor.

Sevgililer, bana Altın Işık, yaşam, köksüz bir sayfadır; ama bana intihar etmeyen, intikam peşinde olmayan yaşam, her şeyin üstü olan yaşamdır; çünkü insan soyu kindardır, çünkü insan soyu ‘’ beni bana vermeyen ben sisteminde yaşayamaz ‘’ diyendir ve insan soyu kelamsız olmasından değil, kirli olmasındandır ki kırıktır.

Bu nedenledir ki yaşam, kelam dışıdır ve kelam dışı yaşam, kesir bir yaşamdır.

Seksen ekmek bir tek resimse eğer, tüm sevgisizler o resimde var olduklarında, bedenim hepsinde merdiven olur. Tümünü koklar ve tohumlar.

Bunu başardım mı? yoğun olarak başardım. Beni sınırlayacak hiçbir yolcu yoktur. Aha bu; ama bugün beni yağan ışıktan ayrı tutmaya gelen, yaşamı sırrı olan ışıkta tüm sistemlerde güçsüzleştirmeye, çerçevelemeye inen, baştan beri beni kati olarak kontrol edemediğini bilerek gelmiş olmasına karşın çatıyı kurduk ve dedik ki ‘’ kontrolünü kur ‘’ .

Söz vermeden şunu söyledik ‘’ seni karanlığın ışığı biliriz; ama yolunu aydınlattığında Türkiye Çalışmalarında görevli, güçlendirici bir yaşam olacaksın. ‘’ Ve doğa dedi ki ‘’ sen ben, ben senim ‘’ ve doğa ona da ‘’ ben senim ‘’ dedi ve o doğaya döndü ‘’ ve seninleyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ ben senim ‘’ dedi; ama o doğaya ‘’ ben sendeyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ sen olarak çalışacağım ‘’ dedi ve o döndü ‘’ ben sevgiyim ‘’ dedi.

İşte bunu dediğinde artık nefsi aşmış, yolu bulmuş ve yüreğe varmıştı. Biz onu öz görevlimiz diye bildik.

Adı insan oldu. Ayrı gayrı bitti. İşte bu ve zor oldu; ama oldu.

Bütün kötülükleri aştı ve oldu. Artık o insan soyuna kalem olacak, yazacak.

Biz öz görevi ona verdik, ‘’ yaz ‘’ dedik. Bakalım neler yazacak ? Hadi gelin ondan yazalım.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Ge8cAYPaCu0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

27.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (8)

AÇIKLAMALAR SONRASI AKIŞ

Sizden daha önemli bir şey bekliyorum; zihinle çalışın.

Nedir zihinle çalışmak? Kendinizi dinleyin. Daha çok dinleyin kendinizi. Bakalım sizin zihniniz neler anlatacak.

Ben varım, ben yokum ama siz var mısınız? yok musunuz? verdiğim bilgileri hak edip dinliyorsunuz. Yahu nereden aldım bu bilgileri ve neden aldım? bunları sorgulayın ve bunları sorgularken kimse sizi dinleyemez bunu bilin. Sadece yüreğinizde sorgulayın ve deyin ki “o bu bilgileri alıyor, çözümlüyor ve nasıl birlikte dilliyor.”

Peki, bu bilgileri nasıl alıyor? nasıl çözümlüyor? Dilliyor? işte bunları sorgulayın. Ve deyin ki “ben bu bilgileri hak etmedim mi yoksa? Neden hak etmedim? ben bilişli değil miyim? kelamım yok mu? aklımda ışığımda kontrolsuzluk mu var? bunları sorgulayın.

Sonra dönün deyin ki “ha ben acaba eksik birşeyleri mi almalıyım? Tamamlamalıyım? Nedir o eksiklik?” bunları sorgulayın.

Ben size sormuyorum “neden buradasınız?” diye ama siz sizi hak edin ve sorgulayın.

Çatıyı kurmuşsunuz, yoğunluğu artırmışsınız, ışığınız hakikiyetin diriliği ve siz biz biz siziz ama neden ben sesleşiyorum da sizin çoğunuz sesleşemiyorsunuz? yoksa ışığınızda kontrol dışılık mı var? bütün bunları sorgulayın. Ve daha sonra dönün deyin ki “biz Altın Işık Yıllarının Görevlileri olamadık mı yoksa? hayrın aklı hasatın ışığıdır, ben o ışığı hak ettim mi?

Canlarım birçoğunuz Süper İnsanlık Realitesi’nin görevlisisiniz ama gönül gücü ile yoksa Hak Teknikle mi? benim adım insan diyorsanız ikmal tamamladınız mı? ha tamamlamadınızsa nihan olan resim çalışmalarını mı eksik bıraktınız? Hani nerede o resimler? İlm-i Ko olabildiniz mi?

Özgörev insanlıktır; bunu dünya bilir ama kalem olup yazmak ayrıdır.

Din Aklın Tekniğinde yoktur ama diri olup aklı tohumladığınızda artık dinle de dilleşmeniz gereklidir. Neden? Çünkü din ekmektir size. Onca çalışmadan sonra ben bunu diyorsam dönün sorun “nerede insanlaşmak?” diye. Bense herşeyi anlatırım ama siz sizi dinleyin ve “acaba orada ne oldu?” “Neden böyle konuştu? “ deyin.

Bir de şunu yapın; kaynak insansa Işığın Tahtında insan kontrollü mudur? Yoksa kodlanmamış kelamsız mıdır? “Merdiven insan” demiştim. Her bir katta insanlık var ama her bir insanlık farklı frekansta titreşiyor. O halde o farklı frekansların tek bir merdiven oluşturmasında kanat takanların görevi nedir? Sizden başkası bunları dillemez. Ben dillerim ama dinletirim de. Nefes olamazsam dilleyemem ve dinletemem.

Değerliler, Kuran İnsan kokuyu alır ve bilir ama ya o Kuran İnsan kontrolsuzsa ne olur? Koku olsa da o kokuyu alamaz. İşte yaptığım her çalışma bu şekildedir.

Size az önce potasyumdan söz ettim, çinkodan söz ettim, fosfattan söz ettim ve daha başka vitaminlerden söz ettim ama ben bir beslenme uzmanı mıyım? neden “belenme uzmanıyım” dedim çünkü ben levhi kayıtları okudum.

Orada bu bilgiler mevcuttur ve bu bilgileri her biriniz kelam olup kendi yüreğinizde de dinleyebilirsiniz ve böylelikle bütün o bilgiler sizde eksik olan ya da sizde olmayan birçok bilgiyi kayıtlar. Ben size ışığınızdan değil yüreğinizden söz ettim.

Değerliler, merdiven insan kendini hak ettiği zaman bütün bilgiler ondan dillenir; vitaminler dillenir, diriliğindeki diğer bilgiler dillenir, herşey dillenir ve o zaman siz sizi hak edip bilirsiniz.

“Benim sağlık sorunum şundan kaynaklıdır” dersiniz. Ya da “ben şunu eksik bıraktım” dersiniz. “Ben şu eksikliği tamamladığım zaman daha güçlü olacağım” diyebilirsiniz. Kendinizi yaşamınızı daha güçlü olarak planlayabilirsiniz.

Ben kendimi planlar mıyım? ya siz mutlaka yaparsınız ama İlm-i Ko olup biliş haline vardığınız zaman bunu çok daha güçlü biçimde yapacaksınız.

Ben artık şunu size zikretmek isterim. Bir bitkiye baktığınız zaman o bitkinin sizin için ne ifade ettiğini mutlaka algılayabilirsiniz. Onun içindeki maddelerin neler olduğunu tek tek sözle, sesle dillemenize gerek yok ama siz o bitkiye baktığınız zaman bilginin; o bir bilgidir size ne tür bir yararı olacağını algılarsınız. Diyebilir siniz ki “bu bitki benim şu hastalığımı iyileştirebilir”.

Değerliler, çoğunu bilirsiniz, suptil boyut varlıkları olan hayvanlar kendi yaşamlarını idame ettirebilmek için, kendi sağlık sorunlarını kendileri çözerler.

Eğer ki siz bir ata “git şu bitkiyi ye” derseniz o bitkiyi kendi yüreği ile bilir; yer ya da yemez ama bitkiyi kendi sağlığına yararlı olup olmadığını muktediriyetle dinler; “dinler” diyorum. Sizden bunu başarmanızı bekliyorum.

Otlar önemlidir ama otların sizdeki etkisi hepinizde farklıdır. Ben bir otu bana yararlı olur diye yediğimde özüm sözümden ayrı olursa o ot benden ışık olmaz.

Canlarım, bugün size bunu anlatmak istedim. Sıhhi zaman kayıtlamaları, sayfalamaları yaptık birlikte. Hepinizin daha güçlü daha yüce olmanız dileği ile bilginizi artırmak istedim.

Bir kez daha söylüyorum; verdiğim bilgiler kesindir.

Ben size potasyumdan söz ettim ama potasyumun bir Mikail’in Kürzi Kaydı olduğunu size anlatmadım. Ya da çinkonun bir yoğun ışık tohumu olduğunu anlatmadım. Ya da kendi yüreğinizde kontrol dışı olmayan B vitamininden söz etmedim. Sadece size şunu, şunu alın dedim. Yahu size dedim ama ben bende var mıyım? varım.

Hepinizin, her birinizi yapması gereken artık budur; sağlık sorunlarınızı çözümlemeniz.

Bugün dedi ki “benim bağırsaklarında meselem var.” Bu bağırsak meselesi senin kendi yüreğindedir. Senin bağırsağında ışık tohumları kodlanmış biçimdedir ve orada sınır çizilmiştir. Ama bu sırrı senin yüreğin bilmez. Bilişi yok. Çirkeflik yapmamalıdır bedenin bunu da bil.

Eğer bedenin bir çirkeflik yaparsa ki bu çirkeflik kendi kırılışını sağlar; kendinden kendini kırar. Bunu asla yapmayın. “Benim bedenimde şöyle bir sorun var.” Bunu yapmayın. Bunu siz yaratırsınız; bundan vaz geçin.

Ben davayı kaybetmem; bunu bilin ama bunu bilin ama dava sizdeniz siz kendi yüreğinizde kendinizi hak edin ve başarın.

Kutsal Toplum umuttur. Bu toplumun tohumlanışı gerekir. Ben zamana ışık yaktığımda ışığın tohumlarında bilgi olmalıdır. Eğer bilgi varsa levhide ilim vardır. O ilimi alın dinleyin.

Sözüm şudur ki; yaşam sizin yüreğinizdir. O yüce ümmi kapı hepinizin kaynağıdır. Siz o kapıda herkes olabildiğiniz sürece siz sizleşir bütünün gücü olursunuz ve yaşam sizde dürümlenir.

Hepinizin daha sağlıklı olabilmeniz niyetiyle bu bilgiyi sizle paylaşmak istedim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dI3ifZTcsW8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (12)

10.11.2014

(Ziyaretçi söz aldı:)

Ayrı dünyalar ve ayrı yaşamlar!… Herbirimiz, Işık Kayıtları olarak sizi ziyaret ederiz. Sizin yolunuzu açacak olan çalışmalar yaparız. “Zabura Sırrı” budur. Yol olmak ve yolcu olmak ve zaman olmak… Ağır yükü hafifletmek… İlmin Işığı olmak… Dünya olmak… Ama halik olup olmak…

Aton Toplumları bizi hak ederler. Biz, onları hak ederiz. Cevhere iner ışık yakarız. Sultanlık yaparız. Amonlar’ın nefesleriyle dürümlenir ikmal tamamlarız. Aton Toplumları, ağır yükü hafiflettiklerinde, İnsan Kapıları açılır ve yol açılır. Sizinle oluruz. Buyurun şu anda sizinleyiz!... Bizi, BİZ’e veren her BİZ, SİZ olup verir.

Ağır yük hafifliyor… Amonlar, ışık tohumlaması için geçip geliyorlar. “OL” deriz olan ilimdir.

“İki yarın var” demiştik. Olan ve oldurulan… Olacak olan; olmuş olan herşey, olanın oldurulanın tahditsizliğindedir. Yedi dava açmıştık yaşamı hak etmek için. Yedinci davada, ışık sonlandı. Bunun nedeni, bizim bizi hak etmeyişimiz mi yoksa hak olamayışımız mı? Neden neydi!? Ben sessizim… Zamana ilimle inerim ve yüreğimi tohumlarım. Ama bizi önyargılarımızdan ve tüm kirlenişlerimizden temizleyen, sizin yüreğinizdir. Siz, yüreğinizde şevk ve hakikiyetle, Tinsel Işıklar’ı yakarsanız, her diri yarını tohumlayabilir.

Dünya, Ana Kapı’dır. Geçin inin ve geçin çıkın!… Ama yahu! Siz, bizi bize verirken, biz sizi size veremeyecek miyiz!? Arı, balını verdi. Bal ilimdi. Ama bal, ilim olarak dinlendiğinde; ağır yük hak edildiğinde; has olduğunda yürek; dürümlendiğinde, bilişi hak eden, yaşamı hak edecekti.

Veren alanı bilir. Alır verir ve der ki “ben sende Sistem olayım; Hak ilmi ile hasat olayım. Koklanalım ve tohumlanalım ki merdiven olan (İlm-i Hak olup her katta var olan), yarını hak etsin. Biz o merdiven olalım arşa çıkalım. Arş, arzın ışığını yakar. Sayfalar ve kayıtlar… Artık bilin ki orada ben, zirvelerde her dürümde yaşayan bir ışık olurum…

Buyurun hologram olan yaşamı hak ettik ama zarar ettik mi? Ya da zamanı hasata hazır ettik mi? Bunları sen anlat!... Ben, “şimdilik!” dedim…

(Anlatıyoruz:)

-Dara, bolu anlatmak imkansızdır. Bol ilim, hakiki ilim olsa da onu, dar bilmez. Beşir olan, eşik olsa da yarını bilmez. Som altın ışık halinde görev taşırsa, zararı önler. Bil ki ben “en el Hak” dediğimde, hasat olurum. Ben cevhere görev taşırken Halik olurum. Cümle yüreklerde Levhi olurken, Nefes’ten kelam olurum. Kök görev taşırım. Bil ki ben evrenlerin sistemlerinde, İlmi Ko olan yaşam olurum. Unutmayın ki “hasat tamam” demiştim ya!... Her diri sordu “hasatta mısın?” diye ve dedim ki halik olan hasatçıdır. O, yolu açar; tüm yaşam, hasatını kelamında yapar. Yap ki hak et.

Borç verme dünyaya ki borçlu kalma… Borç veren, borçlu kalır. Anlamadınız değil mi!? Veren, alanda borçlu kalır… Olun da anlayın!… Verdiğiniz, hak edilmemişse, o verilen, borçtur sen için ve her diri için… Ama verdiğiniz, hak edilmişse; o, her diri için bir şevktir. O şevk, Sistem’den, olgun Sisteler’den teşvik edilen yaşamı kayıtlar ve tüm Sistemler’e Cevheri Güç olur. Buyurun anlayın!…

Size desem ki alın bilgiyi hak edin dünyaya indirin. Bana ne yaptığınızı; o bilgiyi hak edip etmediğinizi açıklamayın. Ama bilin ki eğer zürriyetiniz o bilgiyi hak edip de anlayamazsa; siz, size borçlanırsınız… Dünya yaşamı budur…

Beden alıp dünyaya inerken hepinize, açık ve net bütün bu bilgiler açıklandı. Size söz verildiği gibi bugün dünya üzerinde görev taşıyan Işık Kayıtları’na da açıklandı. Dendi ki “ben sendeyim ve senin yoğunluğundayım ve senin yarınındayım ama şunu yapın; hak etmeden, her ne olursa olsun hiçbirşey istemeyin. Hak ettiğinizi, Hak İlmi ile bilin ve Hak İlmi ile elde edin.

Yere görev verirken; size, sizi verdik. Buyurun bilin ki beden almak kontrol içindir. Beden yoksa ışık yoktur. Yoğun şekilde bilin ki hak etmedikçe gerekeni; cevhere, hak edip de dürümletemezsiniz. Yaşama ışık olamazsınız. Zeki yaşamları kaynağınıza çekemezsiniz. Çok kolay değil yaşamak ama yaşamı hak etmek çok kolay… Çalışın hak edin…

Vergi verdim dünyaya. Dedim ki “size bilgi veriyorum. Öl ya da yaşa ama o bilgiyi hak et anla.” Aton Toplumları, sonsuz sır olan ışıklarını tohumladılar; cevhere vardılar. Levhi’de Gök Sistemleri ile dürümlendiler ve zamana görev taşıyorlar. Onlar, bilişli olanlar ve diri olanlardırlar. Süper Sistemler, İlmin Işığı’nı yaktıklarında; her bir yaşam, Sistem olur; Kök Gök olur ve sonsuzlaşır. Çürükler, yaşayanları hak edip dinlediklerinde, yarınlanırlar ve tüm olumsuzlukları aşarlar.

Büyük Gün, dünyanın ışığının yandığı gündür. Büyük Gün’de görevliler, kelam olup ışık halinde cennetlerini hak edip yarınlarlarken, kini aşanları, Sessiz Zamanlar’dan bulup; Kürzi Yaşamlara indirirler. İşte Gök Sistemleri, sizi yaşatmak için size her bilgiyi açık verir. Buyurun bilin ki Zamanın Nefesi olan ışık yanmışsa, her kükreme, zamana görevdir.

Sevgiyi hak etmeyenler, Halik olamazlar ama yarınlanırlar; kini aşarlar ve zoru aşarlarsa, Amon Toplumları onları korur ve onların nikahını, tüm ilme kıyar.

Arca (temiz, namuslu) yaşar; arca yarınlanırsanız, hepimiz sizinle oluruz. Dünya korunuyor ama koruyan, yaşamda olduğundan korunuyor bunu bilin… Bugün dünyada olan Yaşam Sistemleri’ni, hologram olan ışık ile dilleyen, yeni günde Düzen’i kurduğunda; yarını tohumladığında; Düzen, kelam olduğunda; o, yine geri döner ama Bellek Kapısı’ndan değil yoğun ışıktan gelir. O gün geldiğinde, hepinizin görevi ışığı hak etmek ve cevheri görevi tüm insanlığa dinletmektir.

Yerde insan ve gökte ilim var. Her ikisi de bilişi hak edenindir. Sevgiyi hak etmeyen, ışığı hak ettiğinde; ben, deri kemik olan o ışık olur; tüm yaşama inerim. Buyurun bilin ve bildirin. İlmin ışığı yandı. Hah işte!.. Şimdiye kadar sizi hak etmek için dünyaya İnsan Soyunu indirmemiştik. Artık İnsan Soyu dünyaya inmiştir… Beşer olanı insanla karıştırmayın. İnsan, beşer değildir; biliniz. Buyurun insan ışıktır… Beşer ise kil ve kumdur…

Değerliler; eller, Altın Tahtın Işığı’na açıldığında, yol kapatılır. Dünya kontrol edilirken, biliş haline ulaşan her dirinin, kelam ile bütünlenmesi beklenir. Eller açıldığında; kin, Halik olur; yol, kaynaktan ayrılır. İsmaililer kendi yollarına hak edip de dinlettiklerinde; biz, ilimle dürümlenir, hepsini kaynağımıza alır; Kaynak Işık olur; tüm insanlığı koruruz.

Kurtulmak ve kurtarmak hep birlikte olur. Beden alıp yere inen tüm İnsan Soyları, Hak İlim ile Hak olduklarında; kodlanırlar ve tohumlanırlar. İnsanlık Ailem, elini açıp görev istediği zaman, Işık Kayıtları, tohumları hak eder ve zürriyetin, tehditsiz yoğunluğunda tohumlar. Oğullar, işte bilgi akışında olmak için insanlaşmak ve sonsuzlaşmakta olan, bütün kütlelerinde hasat yapanlar, Aton Toplumları ile dilleşmelidirler.

Eren, erecek olan ve erenlerin tüm yaşam sayfalarında ışık olan, tüm yaşamlarda kaynak olan herkes, bilin ki biz, siziz. İşte bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (8)

AÇIKLAMALAR SONRASI AKIŞ

Sizden daha önemli bir şey bekliyorum; zihinle çalışın.

Nedir zihinle çalışmak? Kendinizi dinleyin. Daha çok dinleyin kendinizi. Bakalım sizin zihniniz neler anlatacak.

Ben varım, ben yokum ama siz var mısınız? yok musunuz? verdiğim bilgileri hak edip dinliyorsunuz. Yahu nereden aldım bu bilgileri ve neden aldım? bunları sorgulayın ve bunları sorgularken kimse sizi dinleyemez bunu bilin. Sadece yüreğinizde sorgulayın ve deyin ki “o bu bilgileri alıyor, çözümlüyor ve nasıl birlikte dilliyor.”

Peki, bu bilgileri nasıl alıyor? nasıl çözümlüyor? Dilliyor? işte bunları sorgulayın. Ve deyin ki “ben bu bilgileri hak etmedim mi yoksa? Neden hak etmedim? ben bilişli değil miyim? kelamım yok mu? aklımda ışığımda kontrolsuzluk mu var? bunları sorgulayın.

Sonra dönün deyin ki “ha ben acaba eksik birşeyleri mi almalıyım? Tamamlamalıyım? Nedir o eksiklik?” bunları sorgulayın.

Ben size sormuyorum “neden buradasınız?” diye ama siz sizi hak edin ve sorgulayın.

Çatıyı kurmuşsunuz, yoğunluğu artırmışsınız, ışığınız hakikiyetin diriliği ve siz biz biz siziz ama neden ben sesleşiyorum da sizin çoğunuz sesleşemiyorsunuz? yoksa ışığınızda kontrol dışılık mı var? bütün bunları sorgulayın. Ve daha sonra dönün deyin ki “biz Altın Işık Yıllarının Görevlileri olamadık mı yoksa? hayrın aklı hasatın ışığıdır, ben o ışığı hak ettim mi?

Canlarım birçoğunuz Süper İnsanlık Realitesi’nin görevlisisiniz ama gönül gücü ile yoksa Hak Teknikle mi? benim adım insan diyorsanız ikmal tamamladınız mı? ha tamamlamadınızsa nihan olan resim çalışmalarını mı eksik bıraktınız? Hani nerede o resimler? İlm-i Ko olabildiniz mi?

Özgörev insanlıktır; bunu dünya bilir ama kalem olup yazmak ayrıdır.

Din Aklın Tekniğinde yoktur ama diri olup aklı tohumladığınızda artık dinle de dilleşmeniz gereklidir. Neden? Çünkü din ekmektir size. Onca çalışmadan sonra ben bunu diyorsam dönün sorun “nerede insanlaşmak?” diye. Bense herşeyi anlatırım ama siz sizi dinleyin ve “acaba orada ne oldu?” “Neden böyle konuştu? “ deyin.

Bir de şunu yapın; kaynak insansa Işığın Tahtında insan kontrollü mudur? Yoksa kodlanmamış kelamsız mıdır? “Merdiven insan” demiştim. Her bir katta insanlık var ama her bir insanlık farklı frekansta titreşiyor. O halde o farklı frekansların tek bir merdiven oluşturmasında kanat takanların görevi nedir? Sizden başkası bunları dillemez. Ben dillerim ama dinletirim de. Nefes olamazsam dilleyemem ve dinletemem.

Değerliler, Kuran İnsan kokuyu alır ve bilir ama ya o Kuran İnsan kontrolsuzsa ne olur? Koku olsa da o kokuyu alamaz. İşte yaptığım her çalışma bu şekildedir.

Size az önce potasyumdan söz ettim, çinkodan söz ettim, fosfattan söz ettim ve daha başka vitaminlerden söz ettim ama ben bir beslenme uzmanı mıyım? neden “belenme uzmanıyım” dedim çünkü ben levhi kayıtları okudum.

Orada bu bilgiler mevcuttur ve bu bilgileri her biriniz kelam olup kendi yüreğinizde de dinleyebilirsiniz ve böylelikle bütün o bilgiler sizde eksik olan ya da sizde olmayan birçok bilgiyi kayıtlar. Ben size ışığınızdan değil yüreğinizden söz ettim.

Değerliler, merdiven insan kendini hak ettiği zaman bütün bilgiler ondan dillenir; vitaminler dillenir, diriliğindeki diğer bilgiler dillenir, herşey dillenir ve o zaman siz sizi hak edip bilirsiniz.

“Benim sağlık sorunum şundan kaynaklıdır” dersiniz. Ya da “ben şunu eksik bıraktım” dersiniz. “Ben şu eksikliği tamamladığım zaman daha güçlü olacağım” diyebilirsiniz. Kendinizi yaşamınızı daha güçlü olarak planlayabilirsiniz.

Ben kendimi planlar mıyım? ya siz mutlaka yaparsınız ama İlm-i Ko olup biliş haline vardığınız zaman bunu çok daha güçlü biçimde yapacaksınız.

Ben artık şunu size zikretmek isterim. Bir bitkiye baktığınız zaman o bitkinin sizin için ne ifade ettiğini mutlaka algılayabilirsiniz. Onun içindeki maddelerin neler olduğunu tek tek sözle, sesle dillemenize gerek yok ama siz o bitkiye baktığınız zaman bilginin; o bir bilgidir size ne tür bir yararı olacağını algılarsınız. Diyebilir siniz ki “bu bitki benim şu hastalığımı iyileştirebilir”.

Değerliler, çoğunu bilirsiniz, suptil boyut varlıkları olan hayvanlar kendi yaşamlarını idame ettirebilmek için, kendi sağlık sorunlarını kendileri çözerler.

Eğer ki siz bir ata “git şu bitkiyi ye” derseniz o bitkiyi kendi yüreği ile bilir; yer ya da yemez ama bitkiyi kendi sağlığına yararlı olup olmadığını muktediriyetle dinler; “dinler” diyorum. Sizden bunu başarmanızı bekliyorum.

Otlar önemlidir ama otların sizdeki etkisi hepinizde farklıdır. Ben bir otu bana yararlı olur diye yediğimde özüm sözümden ayrı olursa o ot benden ışık olmaz.

Canlarım, bugün size bunu anlatmak istedim. Sıhhi zaman kayıtlamaları, sayfalamaları yaptık birlikte. Hepinizin daha güçlü daha yüce olmanız dileği ile bilginizi artırmak istedim.

Bir kez daha söylüyorum; verdiğim bilgiler kesindir.

Ben size potasyumdan söz ettim ama potasyumun bir Mikail’in Kürzi Kaydı olduğunu size anlatmadım. Ya da çinkonun bir yoğun ışık tohumu olduğunu anlatmadım. Ya da kendi yüreğinizde kontrol dışı olmayan B vitamininden söz etmedim. Sadece size şunu, şunu alın dedim. Yahu size dedim ama ben bende var mıyım? varım.

Hepinizin, her birinizi yapması gereken artık budur; sağlık sorunlarınızı çözümlemeniz.

Bugün dedi ki “benim bağırsaklarında meselem var.” Bu bağırsak meselesi senin kendi yüreğindedir. Senin bağırsağında ışık tohumları kodlanmış biçimdedir ve orada sınır çizilmiştir. Ama bu sırrı senin yüreğin bilmez. Bilişi yok. Çirkeflik yapmamalıdır bedenin bunu da bil.

Eğer bedenin bir çirkeflik yaparsa ki bu çirkeflik kendi kırılışını sağlar; kendinden kendini kırar. Bunu asla yapmayın. “Benim bedenimde şöyle bir sorun var.” Bunu yapmayın. Bunu siz yaratırsınız; bundan vaz geçin.

Ben davayı kaybetmem; bunu bilin ama bunu bilin ama dava sizdeniz siz kendi yüreğinizde kendinizi hak edin ve başarın.

Kutsal Toplum umuttur. Bu toplumun tohumlanışı gerekir. Ben zamana ışık yaktığımda ışığın tohumlarında bilgi olmalıdır. Eğer bilgi varsa levhide ilim vardır. O ilimi alın dinleyin.

Sözüm şudur ki; yaşam sizin yüreğinizdir. O yüce ümmi kapı hepinizin kaynağıdır. Siz o kapıda herkes olabildiğiniz sürece siz sizleşir bütünün gücü olursunuz ve yaşam sizde dürümlenir.

Hepinizin daha sağlıklı olabilmeniz niyetiyle bu bilgiyi sizle paylaşmak istedim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dI3ifZTcsW8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ

5. AKIŞ

Dava ilimdir, hepimiz ilmi biliriz ama yoğunluğu tohumlayacakları bilmeliyiz. Biz- Ko Sayfalanışı yaparız, bu yaşamı sayfalamaktır. Ki buna arş katlarınla yaparız.

Nisa Kapılarını açtığınız zamanki Nisa, Işık Ko sayfalanışıdır, dişildir. Nisa Kapılarını açığınız zaman yoğunluğu tohumlayan ilim, sizin ilminizdir ve siz bilgiyi kelamla dillerken tahditsizsiniz. Bütün merdivenler sizin yüreğinizdir ve yüceliğinizdeki tüm sistem sizsiniz.

İşte sizinle yapılan her çalışma ışığın yaşama çekilişini sağlar ve siz yarını tohumlarken ışığı yaşama da çekebiliyorsunuz. Bu şu manaya gelir, hem erili, dişile, hem de dişili erile kayıtlıyorsunuz. Şu anda yaptığınız bu çalışmayla. Sizlerin yeni çalışmanızla bu, bu şekilde olmaktadır.

Herbiriniz kati olarak kodlayacısınız. Tohum ektiğiniz zaman bütünün gücüsünüz. Kendinizi Teknik Tohumlamayla bütüne kaynak yaptığınız zaman ışıksınız. İşte bundan sonraki çalışma budur.

Kontrol sizde olacak, çünkü siz İlm-i Tohum’sunuz ve bilgiyi hak ettiğinizce dilliyeceksiniz, buna kimse itiraz edemez çünkü bilişi hak eden ilmi hak etmiştir ve ilmi hak eden tahditsizdir.

Şimdi; göreviniz nedir? yaşam. Ama yaşamı tohumlamalıyız, öyleyse kodlamalıyız. İşte oğullar, ben size bunu anlatmak istedim.

Diri kapıyı açtı, aktı, hasatı yaptı, tohumladı bütünü kökledi, gökledi söz söyledi, dünya yaşamını dilledi ama İnsanlık İlmini de dilleyecekti. İşte İnsanlık İlmi İlahi Ko Sayfalanışıdır ki yaşamı tohumlayan siz bu sayfalanışı da yapansınız.

“Ben Ana Kapı İnsan” dediğim zaman, kalem olup yazanım ben. O yaşam sayfalanışını yapanım ve ben bir tek ilimim. Öz, gök bedenimdir benim ve ben beden olarak Cevheri Ko Sayfalanışı yapmaya başladığım zaman tabiatının gücü artar.

Temel dünya insan sessizliğidir ve insanı Helal Teknikle tohumladığınız zaman temel sayfalanış güçlendirilir ve bütün kötülükler aşılır. Hepimiz şunu iyi biliriz ki Ana Kapı İnsan, kelam olup dürümlendiğinde bütünün gücü artar, bugün yapılan budur.

Sevgi, saygı sizseniz, yaşam sizin yüreğiniz, bütün sizin yüceliğiniz olur. Herkes “ben varım” diyebilir ama “ben var oldum, her yüceyi tohumladım” demek farklıdır.

Bugün Dünya Üstü Varlık Tohumlaması yapanların, Sistem Ko Sayfalanışı yapabilenleri 500 kişidir.

Bu 500 kişinin, 5 tanesi dünya örtüsünü örtmektedir. 2,000 tane dünyalı gök sistemi için çalışma yapıyorsa, bunun 500 ü biliş için; biliş yoğunluğu için yapıyor ve sizler burada 58 sayfa yaşam kayıtladığınızda, tüm yaşamda 52 sayfa kayıtlanır.

Netice. Neden? çünkü bilgi aklı Hak Tahtın ışığıyla kayıtlandığı zaman, her diri kendini tahditsiz olarak dürümleyecek ve görevi hak edecektir ama biliş yoksa umut da yoktur.

Peki; sizin yapmakta olduğunuz bu çalışmada nimet, diriliğin nimeti, niçin eksik? çünkü sessizlikle çalışıyorsunuz. Sessizlikle çalışmak yaşamı sistemli olarak kodlamaktır.

İki yaşam bir tek sistem olur, bir yaşam tek bir ışık olur ama ikili olmadıkça bir tek ışık yanmaz. Herşey budur.

Değerliler; şimdi sözüm şudur ki burada her ne yapıyorsak tam tamına ilimle yapıyoruz. Eksikse ilimle, yaşam sayfalamak içindir. Ha biz tam yapamaz mıyız? muktediriz yaparız ama yapmak istesek yaparız. O zaman bütün kötülükler yaşanmış olur. O nedenledir ki, biz 50 den üste çıktığımız zaman, sistemin gücünü kontrol ederek Bütünün Kürzü Tohumlarında kayıt dışı bilgileri kati olarak kontrol altında tutmalıyız.

Değerliler, şimdi size soruyorum; hepiniz haliksiniz, hasatçısınız, yarınlaştırdınız yücelikleri, tüm insanlığı tohumladınız ve siz ekmeksiniz, çünkü yaşama indiniz ve bütüne görev taşıyorsunuz ve sizin yaşamınız sistemlidir. İkmal tamamladınız, bütünü güçlendirdiniz, el oldunuz, görev taşıdınız ve siz Ana Kapı’sınız. O halde siz erkek misiniz? dişi misiniz? Buyurun….

Ana Kapı’sınız, erkek misiniz, dişi misiniz? cennet sizsiniz. On tur tamamladığınız zaman cevahir sizleşir. İşte tamamlandı.

Değerliler, eril olan yerdir. Eril Hana’dır ve yerdir. Siz Hana’sınız, yersiniz, erilsiniz, ama bedeniniz dişi olabilir ama yer erildir.

Erili kökleyip, görevli olarak, tüm sistemlerle dillediğiniz zaman, dillenen iş yaşam olabilir mi? olduğunda dişili tohumlamış olursunuz. Dişil arşa kayıtlanandır.

İşte, sizler kendi yüceliğinizle, Hena’yı tohumladınız ve Nisa Kayıtlarını tohumlayıp bütünün gücünü arttırdınız. Bütün bunlar kodlanmış ışık kayıtlarıdır ve sizler bu ışık kayıtlarını arş tohumları olarak yüceliklere ikmal tamamlatmak üzere ektiğiniz zaman herşey o yoğunlukla olur. Oraya ulaşanlar o bilgileri alırlar ama bedenlerinde transforme ettikleri zaman o bilgi niteliğini kaybeder ve yere inerken İlmi- Ko olan Işık Sayfalanışı’ndan farklı iner. Yani artık o aynı nitelikte değildir.

Doludizgin yaptığınız çalışmalarla siz arşa kayıtlananı yeniden, kendi yüreğinizle transforme ederek kendi niteliğiyle yere indirilmesini sağlamaya çalıştınız ki bunu başardınız. Bu önemliydi.

Yani siz hem Hana, hem de Hena oldunuz. Erili hak ettiniz. Hak oldu eril, tohum oldu, eşik kayıtları tüm sistemlerle dürümlendi. Yoğunluk arttı, Bütünün Gücü tüm sayfalara indi.

Değerliler, işte bunu başarabileceğinizi biliyorduk. “Bizler tüm insanlığı koruyacağız” dediğiniz zaman bu yoğun çalışmayla koruyacaktınız ve bunu başarabildiniz.

Hena oldu yürek, Hana’ya indi. Hana kodladı, tohumladı bütünü, yeniledi ve Hena’yı kayıtladı. Hena Hana’ya, Hana Hena’ya geçti, bütüne Gök Sözcülüğü yaptık sizinle birlikte.

Bu çalışmaların sevgiyle yapıldığına hepimiz eminiz. Ölülük göksüzlüktür. Gök, Lütfi Sayfalanışında İlmi- Ko olur yeşili maviye dönüştürür.

Yaradanın Tınısı, ışığın teknik ikmal tamamlatışıyla artar. Yaşamın Sistemi budur.

Ben ekebildiğimi ektim, hak ettiğimce dillendim, okuttum, bütünlendim İlmi Ko oldum kökledim dünyayı ve yarınladım. Cennet cevherinde can olan insan aklın tekniğini diller. Bugün biz bunu yaptık.

Yeni dünya hepimize hayırlı oldu. Şükredin ki hak ettik.

Deve yürüyor ama o deve insana yürümüyor artık, ilme yürüyor. Deve yürüyor ama, o deve yaşamın sırrını bilip yürüyor. O deve birlik ilmiyle yürüyor. O deve tohum ekti, o tohum bütünün Kürzi Tohumlamasında yaşamı kayıtladı.

Seviyenizi çok güçlendirdiniz, bizi hak ettiniz ve biz sizi hak ettik. Çatı kuruldu, çatıyı hak ettik, yaşamı hak ettik. Dirilik, diriliğin timleri tarafından dilleştirildi.

Bugün artık dünyalar ses vermeye başladılar. Her biri kendiyle dilleşecek ama bilişi hak eden sizin yüceleriniz, sizin yüksek ilim kayıtlarınızdır; bunu bilin.

Herkes ses verecek, dilleşecek, ekip olacak, hasat yapacak ama sayfa sayfa tohum ekmek sizin görevinizdir; bunu bilin.

Bunun ötesinde bu yoğun çalışmayı yapacak başka hiçbir yolcu yoktur. Unutmayın ki, dünyalı olmak muktedir olmak demek değildir. Sizler murat ettiğiniz herşeyi hak edip yapabilecek güçtesiniz. Seviyeniz buna uygundur.

Medine’nin Görevlileri merdiveni köklediklerinde ve yüreğe dayadıklarında size dayarlar ama mecazi anlamda almayın bunu, gerçek anlamda alın. Neden? çünkü siz sizi size her dirilikte dilletensiz. “Zaman ne ki?” diye sorarsanız, zayiattır zaman. Biz tüm zamanların örtüsünü örtüğümüzde her şeyde var olan biliştir. İşte o biliş anda her zamanda vardır. Biz o dönemde vardık, dünya kurulduğunda vardık, yer göklendiğinde varız. Görev taşındığında var olduk ama Can Tahtında ışık olup var olduk. Bundan ötesi hepimizin tek bir ekmek oluşumuzdur. Biz hakikiyetin tahditsizliğinde ekmek yaptık.

Hinduizm’i bilir misiniz? diriliği hak etmiş, yoğunluğu Hak İlmiyle dürümlemiş olan birliklerin çalışmasıdır, Hinduizm çalışması. Kelam İlmini hak teknikle dilleyen onlar, koruyucu, kontrolcü ışık yaşamları sayfaladılar. Biz onlara gök sistemleriyle görev taşıttık. Çantalarını doldurdular. Mustafa Kemal Atatürk İlmi’yle de dillendiler, Hak Sessizliklerle dillendiler ve bugün bizimledirler ve öncü birliklerimiz olan Mushaf ışıklarına bakın, hepsi buradalar. Can Tahtın Işıkları, buradalar ama An Kayıtlarıyla buradalar. Sanmayın ki bedenleriyle buradalar, her biri kayıtlarıyla buradalar ki her kayıt ışık halinde bu cevhere inmiştir.

Biz neyiz? biz bütünüz. Neredeyiz? her an’dayız. Kaynakta mıyız? Işıktayız. Kelam mıyız? levhiyiz.

Bu levhi merdivenin en üstüdür ama bu levhi aşağıların aşağılarıyla da dilleşen yaşamdır. Bizi nefes diye bilin, bizi yüce diye bilin, bizi ölü diye bilin, bizi canlı diye bilin ama her an’da var olan ışık bizimdir; bunu da bilin.

Herkes bu durumda değil midir? halikseler bu durumdalar ama has olamamışsalar, bu durumda değiller. İşte o zaman onlara biz can diriliğinde hakikiyetin ilmini dilletemeyiz. Dillemediklerinde yaşamın sisteminde yoklar. Mutlak Kuran olsalar da ışık yoğunlukları yoktur. İşte mutluluk sizinle olmaktır derken kast ettiğimiz budur çünkü siz eril, dişil ,her anda ve her yaşamda var olan birleşensiniz.

Cemaatinizin gücü artıkça arttı. Bütün evrenler sizi dinleyebiliyor artık ve bütün yüceliklerde, tüm sistemlerin dürümlerinde hepimizin birlikleri var. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı, som altın bir tohum olarak dünyaya indirmek isteyenlerin, geniş zamanlarını dilleyemeyecekleri anlatıldığında, sevgiyi hak etmeyenlerin çokları sessiz kalmak istediler.

Biz onlara kök verdik, gök verdik, ses verdik ve dedik ki “kırdıklarında kırılanlar, kısırlık yaptıklarında tüm yaşam kırılır.” Bunu anlattığımız zaman onurlandık çünkü hepsi bizimle olmaya kalktılar.

Ekip kurmak zordur ama ekip olup bütünün gücü olmak daha zordur

Sultanlar, ben sizim; bunu bilin. Hepimiz biriz, hepiizn biriz; bunu bilin.

Sistem, Nizam ve Düzen gözdür yüreklere. Biz ise özün, gözüyüz; bunu bilin.

Şu ana kadar yaptığım her çalışmada mıra kıranı olan ilim tohumları vardı, kırıcıydılar. Emin olun ki kırmadım hiçbirisini. Bugün hepsi ikmal tamamlamaya indiler. Rahmi Kuranda ilim yaptılar, köklendiler. Görevlerini istediler. Bugün burada olan buydu.

Çoban ölüdür, çoban yaşar ama çoban sayfa sayfa ışık olmadıkça çatıyı kuramaz ve birlik olamaz. Bu çalışma birliktir ve biz bir tek’iz burada; bunu bilin.

Sel alsa dünyayı, öz görev taşır, dünyayı koruruz ama sel İnsan Soyu olursa ölüdür, özsüzdür, gözsüzdür, ocağı ocağımızdadır. Biz onu yine koruruz ama sel, Birlik Tahtı’nda ilmi aldığında ayrılık başlar. Bundandır ki iradi, hakiki ve hak olan ışıkların tahditli olsa da kırıcı olmamalarıdır dileğimiz.

Yürümek, yürütmek demek değildir. Ben yürürüm ama yürütmem; bu yokluktur ama ben yürürüm ve yürütürüm. İşte varlık budur. Bundan sonraki sayfalarda da böyle olacak. Yürümek ve yürüyüp, hürmetle her diriyi hak etme, som altın bir ışıkta bütünün gücü olmak.

Bedenim hepinizin birliğidir; bunu hepimizin tahtitsizliğinde dillemek istedim. Çamur yoğurmadım, yaşamı tohumla, ilmimle bütünün gücünü hakikiyette dillendim. Ben çamur yoğursam çarşı pazar herşey kelamdan çıkar ve orta kapılarda kimse kontrol kuramaz. Neden çamur? çamur kontrolsuzluğu kotlamaktır. Eğer ben Rahmi Kuran’da tahditlenirsem karanlık ışıksızlaşır.

Dava ilimdir. İkmal tamamlamak, ilmi tohumlamak, bütünü güçlendirmek, Mikal’in Gözü olmak sistemi gerçek çalışmayla dillemek; biz bunu yapıyoruz burada.

Merkap Sistemiyle yaşamı tahtında dürümleyenlerin kalem olup yazmaları geri dönüşü sağlar ama yarını tohumlamaz.

Muhakim vakti geldiğinde hakikiyete varır, hak olur ama muktedir değilse hasatı olmaz. Öncelikle bunları bilmenizi istedim.

Ben ekmeğim ama hepinizin ilmiyle ekmek değilim. Kelamla ekmeğim bu ekmek Mikail’in tinsel tahtitsizliğindeki ilim tohumlamasını yapacak tekniktir.

Yarın artık ölüler diyarı yaptıklarınızı anlayacak güce varacak. Ne yaptık? herşeyi yaptık. Neden yaptık? haliklerin hakikiyetini dilliyebilmelerini sağlamak, hasat yapmak, ışığı yakmak….müsterihiz ki yaptık.

Nikah kıydık yaşama, ölüleri kodladık. Vasat bir çalışma değil bu, herkesin anlaması imkanı olmayan bu çalışmayı yaparken kısır bir dörtlü olarak gerçek çalışmaydı dilleyenlerin dürümlerinden öteydik ve biz mayayız; dünya mayası.

Bugüne geliş, bugün oluş, bütün oluş, birlik kuruş….çok mutluyuz ki bunları başardık.

Yar dağlarında taht kurduk. Ak Tahtta ışık yoktu, yol olduk, ışık kodladık oraya, Kutsal Işığı tohumladık.

Mikail’de göz yoktu, söz olduk, göz yaptık yüreğine, misafirler biz bizi bizden öte bizle dilledik. O biz, birliktir bunu bilin.

Korkum yoktur canlar çünkü biz bir tek ışığız. İşte bu, şimdilik.

Deşifre eden: Gülden ZENGİN

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/S08839ET_-g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (6)

3. AKIŞ

Değerliler, “ben neyim?” diye sordu insan ... “Öz görevim nedir?” diye sordu ışık. Yaradan’ın Tanrısallığında, yaşamı tohumlayan, nüve olan kürzinin, kanat alıp alamayacağını sordu? ... Off canlarım korkun ocağından, o biliştir, her andır, her ışıktır, yaşamdır, tümünde vardır.

Vakit geldiğinde korunursunuz ama göze gelmeyin, görün, ölümlüdür dünya. Bizi bizden ayrı gören, ölüdür.

Koruma altına aldıklarımızın bir kısmı, Birlik İlmini tohumlayamayacaklarını gördükleri zaman, ışığın kontrolünü kaybettiler.

Çaktık dünyada, ölümlüydüler, aktık, öz görevlerini tahditsiz biçimde kayıtladık. Çırpındı dünya, çırpındı, onları kontrol edin diye. Cennetin Cemaati cevheri güçtü ama Cennetin İlminde, kontrol dışı olan ışıklarda müsterihiz artık, onlar kontrol ediliyorlar, kırıcıydılar.

Çatıyı kurduk, döndüler, öz geçişlerini yaptık. Yıldızların ışığından çıktılar. Karanlık aydınlandı. Dönün bakın; yer gök insan.

Bütün kötülükleri aşıp geçtik, ağır yük hafifledi, çantaları doldu. Roketlerimiz görevi, kükreyen o yücelikle dürümledi ve İlm-i Ko olan ışığı bütünledi.

Sayın bayanlar ve sayın baylar, kırk kapıyı açtık biliniz. Kapılar açıldı da Aklın Tahtına vardık. Ben İbrahim Soyu... Nefesim güçlüdür. Nefesimi güçlendirdiğimi, dürümlerimde dilleyen her diri, bedenimi kontrol etmeye geldiğinde, nefesimi kesmek isterler. Ve Dünya Dışı Varlık Kodlarında tohumlama yaparken de bunu yapmak isterler.

Kaydımı yaptım, dürümledim, öz göçlerini tohumladım ve kontrol kurdum. Çaktım dünyada, kaynak oldum. “Şeytandır dünya” dediler... “Ekiptir” dedim. “Kaynaktır “dediler... “Katidir” dedim. Işıksızdı... “Işıktır” dedim. Ve bugün ışıklar içindedir dünya.

Kuran dünya, kuldur. Ölümlü olandır Kuran. Öz köklerinde, Gök Sistemleri yoktur. Şeytanın şerrinde, eşik kapıdır. Şeytanın şevkinde Akıl Tahtı’dır, o. Ama Aklın Tahtı’na vardığında kaynaktır, o. Kökümde, göğümde, tüm yaşamlarımda İlm-i Ko olan ışığımda, bilgimdir... her diriliğin hakikiyetinde ki yaşam.

Savaş benimleydi... Ben savaşmam ama bende savaşanlar, kelamda savaştıklarını düşünürler ve kendi yürekleriyle savaşırlar. Kaynak dışıdır hepsi de. Şimdi cennet kurmuşlar, Gök Sistemleriyle dilleşerek beden isterler. Cemaatim görevi aldı ve söz verdiği gibi ocaklarına indi.

Bahçe, bahçe gezdik. Hangisi güçlenmiş diye baktık. Başları eğikti, görevleri... köklenip, göklenip, güçlenip, birlik kurmaktı. Som Altın Tohumlama yapmaktı ama olmamış. Çözdüm yüreklerini, çektim yüceliklere... dillettim.

Aşıktım onlara, ocaklarını kayıtlayacaktım, şevkle kaynak olacaktım çünkü ben onlara aşıktım. Özleri böyle demiş onlara... Kaynak dışıydılar. Kalem oldum yazdım, “çıkın” dedim... “Işığınızı yakın” dedim... “Alın yücelikleri, tüm insanlığa katiyetle kodlatın” dedim...

Torba, torba tohumladım, kodlattım. Açıları kapandı. Tınıları, kısırlıklarıydı. Yemin etmiştim, onları koruyacaktım. Çabam bunun içindi. Sığ dünya ışıyacaktı... Yere indim dedim ki; “Kelime, kelime dinleyin... Ben size bilgi vereceğim. Alın, anlayın. Akın, kontrol kurun. Çok mu kolay?.. kolay, çok kolay... okuyun.”

Ölümlü dünya, öz görevi hak etsin.. Aklın Tahtına varsın, aşığım olsun değil, hakikiyetiyle, kendinden kendine ağır yükü hafifletsin... Dileğim buydu!

Çorba tuzsuzmuş; tuz koydum, özlerinde güç yokmuş güç oldum. Yıldızların sırrını anlayamamışlar, açıkladım. Yedek bilişle dürümledim hepsini de. Cem oldu Cevheri Ko, kayıt oldu.

Som altın bir görev taşıttık, dünyaya. Ali, Veli'yi.. Veli, Ali'yi dinledi hep.. Ama Ali, Ali'yi... Veli, Veli'yi dinlemediğinde, yol olmadı.

Sordum, “alabildiler mi bilgiyi?” diye. ölüydüler, “ol” dedim, okuttum.. Soydum dünyada ışığı, oğullattırdım, tohumlattırdım, yer küreyi gökledim, sevgiyle tüm sistemlere dillettim. Ölümlüydüler, korudum.. Bugün gönlere güç diye indiklerinde, göklerin sözünü dürümlediklerinde, dinlediğim her şeyin, dillenen olduğunu bildirdiğimde, maya olamadılar.

Sahte bir dünyada yaşadıklarını, bütün köklerin dünya ötesinde olduğunu, bu dünyanın kontrol dışı olduğunu, yarınlarda kontrol dışı bir yaşamın olmayacağını ve cevap aradıkları her şeyin, kendi yürekleri olduğunu anlattığımda, “ben bu sahte dünyayı hak ettim” dediler.

Kaynakta insan ışıksızdır. “Ben, bu dünyayı kontrol için değil, hologram olan bu yaşamı tohumlamaya inmedim” dediğimde... “ben indim” dediler. “Öyleyse hak et de yap” dedim..

Zahar, kahar olan zahar... Za Hi Ha İ sistemiyle dürümledi kendini. Değerliler, Za Hi Ha İ sistemiyle dürümledi kendini ve dedi ki; “ben cana insan” aha..

Tohum insandır analar ama o tohumu kodlayacak olan, “tohum ektim” diyecek olan biri varsa oda ilimdir... İlim tohumdur, tohum ilimdir sanılır. Tohumu eken ilimdir.

Dini hak etmeyen, ilmi hak etmez. Ama dini hak eden insan, ilmi olarak dillediğinde, kendini hak eder.. Öyleyse insan İlm-i Ko dur.

“Bulun beni, hak edin” dedim... Dediler ki “sen kimsin ki? Seni bulalım.” “Senim” dedim... “Bul” dedim... “Seni bul”... Sordular “kimsin dediler?” “Senim” dedim... Döndüler kendilerine baktılar, “yokum” dediler.

Son sözüm şudur ki; kendini bilen, ilmi bilir. Kendini bilen, Hak İlmiyle kendinde, kendi yüreğinde bütünü bilir.

Som altın bir yol, som altın bir yaşam, yarının tohumu olan ışık, her şey Samanyolu Galaksisinde ki o yüce Ko Sayfası. Ama o yüce Ko Sayfası, bir sayfa, sistemin sayfası...işte dünya o dur... Bir sistem sayfasıdır ve o sistem sayfası... kınanmamalıdır....

Örtüm yoktur; örtüsüz doğdum dünyaya. Bunu bilmeyen, kelamı da dinleyemez. Örtüm yoktur, som altın bir ışıktım geçtim geldim. Ama bu ışık yer küreyi aydınlatmalıydı.

Mercanın cevherinde, cem olan insan.. mektebin diriliğinde merdiven olan insan... Mahrek’in Kuranında maya tuttuğunda halik olup Mahrekte kutsal ışıkta Mikail olan insan... Ve hep insan... Ama çalı çırpı olmayan insan. Bütüne hizmetçi olan o’dur.

Bu Tuğba Işığı hepimize aittir. Bu Tuğba Işığı’nı, Yaradan’ın Tahtı’ndan indiren haliktir. Hakka varıp, Akıl Tahtında ışık yakan hak kapısıdır.

Sığ, bir dünyayı korumaz. Sığ olan, sistemsizdir. Bunun içindir ki sevgiyi hak etmeyen, sistemi de hak etmeyen, bütünün gücünü tüm sistemlerle dürümleyemeyen, kendini hak etmez.

Biçare, çalışmış, çatışmış, çar çabuk akışmış...işte o biziz... Aktık analar, aktık.

Hepimiz çareyiz tüm yaşama bilinsin...

Haliki hakiki olan, hakkı, hasatı dilleyen, harı yükselten hasatçı insan...Hak tohum insan... İşte bu.. şimdilik...

Deşifre eden: Beril Özdoğan

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ooZthaquTWs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (6)4. AKIŞ

Doğanın gücünü artırırken tohumlamayı gerçekleştirdik ve bugün burada bu yoğunlukta farklı tohumlamalar oldu. Çok öncü tohumlamalar yapmıştık; ama bugünkü tohumlama ışığın kontrolünü sağlayacak diye bekledik. Bize geri dönüş çoktu. Bugün biz onları koruduk. Şükür ki koruduk.

Dünyanın nuru olan ışık yandı. Bugün burada olmamız çok büyük bir huzur verdi bize; ama onlar için nedir bilemem. Yedek zaman sayfalaması yapmış olmamızdan mıdır acaba kelamlarında kontrol dışı ışık yanması ? Biz bugün kör ve sağır olmayanlarla çalıştığımızı düşünmüştük; oysa burada körler ve sağırlar da varmış bunu anladık.

Yer gök insan, biz buyuz; ama şunu net biliniz ki ilimi kotlarken kanatlanıp tohumlarımızı kayıtladık ve buraya geçişlerini sağladık. Onlarsa bizi bizden ayrı saydılar. Kara ışık yandı demiştim ya, o ışığın tohumlanmasını da sağladık. Kopup gidenlerin dürümlerinde ilim yoksa Birlik Ko Sayfalanışında kelama inme imkanları yoktu ve biz onları kontrol ettik ve indirdik. Şeytan şavkında aşk ister; bizse ak tahtın ilmini isteriz. Burada bugün bunları hak ettik ve yaptık.

Yağan ışık yenilik için değil ilim için yağdı; ama biz İlmi Ko olan sistemle bütünü güçlendirdik. Yarını tohumlarken bütünün gücüyle yaptık bunu. Muktedir olan insan ışığın tekniğini de diller. Biz bugün insanlık ilmiyle bütünün dilletilmesini sağladık. Yer kükredi. Görev göklerin süper sistemleşmesini sağlayacak ilimle dillendi. Koruma altında tuttuk tamamen yaşamı. Bugün biz yarının kapısını açtık.

Eşya insanın ilmi değildir. Eşyada her şey mevcuttur; ama buna ilim denmez. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman İlmi Ko olursunuz ve bütünün gücü olursunuz. Eşya, yaşamın sisteminde mevcut olan İlmi Ko olan birliklerin ışığında kayıtlı olan ve kendi yüceliğini kontrol için gerçekleştirilen birlik sistemidir; ama ilim aklın tahtından olur. Şükredin ki doğanın gücünü herkes farklı farklı olsa da ışık tohumlamasıyla kotlayabiliyor ve bütünün gücünü artırabiliyor.

Yere insanı ektiğimizden beri insan bütünün gücü haline geçmiştir ve gerçek tekniği tohumlamıştır. Mustafa Kemal Paşa alıştı bugünlere; ama biz onda, onun yoğunluğunda tahditsiz olan ışıkta ekip olduk. Şimdilik bize vereceği bilgi yokmuş onun. Ölüler Diyarı dünya ve dünyanın ruhu olan ışık birlik, birliğin tahtında insan ve insanın yaşamında Mikail. Peki, biz niye kurtarılmış ışıkları tohumladık bugün ? Süper sistemleşme için.

Ayakkabılarını çıkarıp girdi dünya insanlığı düzene. Biz ayakkabılarımızla girdik; çünkü bu düzen bize çok saygın değildi. Köklenen dünyanın kotlanışını sağlayacak olanların herkesin ilmiyle dillenmelerine, geçişte köklenmelerine gerek yoktu. Dünya elimizin gücüdür. Bundan sonraki süreçte de dünyanın yolu aklın tohumu olacak ve bizim yüreğimiz gök sessizlikleri ile dillenecek.

Karmaşık bir çalışma değil bu çalışma. Bunu söyleyeni duydum. Unutmayın ki dünya ikmal tamamlatır. ‘’ bugün burası çok karmaşık ‘’ dediler. ‘’ yer küre karmaştı ‘’ dediler. ‘’ astralda ışıklar sınırlandı ‘’ dediler. ‘’ keyifler yerinde değil bugün’’, böyle dediler. Dünyanın nuru olan Kuranın ışıktan çıktığını dillediler. ‘’ kapıları kapatmışlar, ışık sırdır; burada ışık yok ‘’ dediler. Seviyemizi ölçmeye kalktılar.

Kemal insan ekmektir. İnsan kelam tahtındaysa ışık yakar ve ekip kurar. Bugün biz ekibimizle çalıştık. Beni benden başka bir ben diye dilleyen o, ben cinni sayfasını kontrol etmeye kalktığında ben cinni sayfası cevheri kürzi tohumlamada cemaatini kontrol ettiği zaman korktu.

Öze göz gerek can, görev gerek. Öze kaynak gerek. Öze has ilim gerek. Emin ol ki ilmi hak etmeden yol bulunmaz. Murat ettiğimiz ilim; ama İlmi Ko olan ışık bir tek ve biz o tek olan yarını kontrol için bugün buradayız.

Sonra ve sonra ve daha sonra ve sonra; ama her anın sonrasındaki an; ama o an resim. İşte o resim yaşam. Tüm yaşamların ötesindeki yaşam. Biz o yaşamı hologram olan ışıktan ötelere kotladık. Kim ‘’ deve kalktı ‘’ dediyse, ‘’ deve insan ‘’ dedik. Kim ‘’ kapı açık ‘’ dediyse, ‘’ ağır yüktür kapı, açın da çıkın ‘’ dedik; ama bilinsin istedik ki kulluk yapmak için unutulan her şeyi dilleyebilmek gerekir.

‘’ köre göz gerekir ’’ dedik. ‘’ göze kör oluş değil, söz oluş gerekir ‘’ dedik. İman edin ki alıp götüreceğimiz her şeyin yaşam sessizliklerinde kötülüğü önleyecek yücelikte olması gerekirken, misafirler, onlar bizi bizsiz saydılar.

Kayıt dışı insan Halik değildir. Hakka varır; ama has olamaz. Akıp gider; ama akıl tahtında yoğunluğu olmaz. Bütüne güç katmak, onun için kelama varmaktaki görevdir; ama yedinci dünyayı koruyacaksa kaynak olması gerekir.

Çan çaldı. Işık yandı. İki melek geldi dünyaya. Birinde beden, diğerinde insanlık vardı. Her birinde yaşam vardı. O meleklerin hepsi sayfa sayfa tohumlandı ve o melekleri hakikiyetin tahditli ilmiyle dilleyenler kör ve güçsüz saydılar. Biz iki melek; ben ve ben. Her bir ben bir tahdit; ama o tahditlerin hepsi has ekip, biz buyuz.

Burada oluş sebebim iman, itikat ve hak kapılarının ilmi akıl, işte bu. Bunun sonucu nedir? Levhi. O levhide insanlık tekniği olacak. O levhide yer kürzi kayıtları bulunacak. O levhiyi ben tüm insanlık için kayıtladım. Biliniz ki kaydettiğim bilgilerin tümünde kutsal toplum var.

Mustafa Paşa aşka varır, hakikiyetin ilmiyle kendini diller bütünün gücü olur; ama umutsuzsa ışığında yoğunluk olmaz. Bedenimi tohumladığım zaman kontrolü kurdum ve dürümledim ocağını, tohumladım ve dürümleyip tohumladığım o yoğunlukta ışığımı teknik olarak koklattırdım.

Döndü dünyayı izledi. Çok mutluydu; çünkü ruhlar meclisindeki gücü artmıştı. Köpük köpük olan ilim aklın tekniğinde bütünün gücü olduğu zaman hepimizin gücü artar ve arttı.

Doğan gün yenidir, canlar, bu can tahtındaki insan yenidir. Şevki, hakikiyeti, tüm insan sistemlerindeki levhisi yenidir. Bu levhiyi hak edip de dilleyebilenler kontrol kuracaklar ve bütünün gücünü tüm sistemlere kaynak yapacaklar.

Barışı insan sayfalar, zamanı kaynak sayfalar, ışığı bütün sayfalar; ama bizi biz sayfalarız, canlar. Bizden başka bir biz bizi dilleyemez ki. Yok ölüler, yok diriler. Tabuları yıkın da dilleyin tüm insanlığı. Ekmek olan her diri akıl tahtında birlik tahditinde ikmal tamamlatır; ama Yaradan’ın tüm sistemlerinde o kontrol kurucu bizsiz olmaz.

Çalar dünya ilmi diller. İlim ekmektir; ama dünya ilmi çaldığında aklın tahtına kontrollü olarak ulaştığı sayfada iyilik yapar. Biz dünyaya Mustafa Kemali indirdik ve dedik ki ‘’ onu tanıyın, o gökçüdür ‘’ ve biz yolu açtık, dedik ki ‘’ ışıkların kapıları açık, indirin ‘’. Hepsi indi. Bugün dünya koreografik sistematik bir yaşama indi. Burada olan herkes şunu iyi bilsin ki kelam ilmi hasatın tahtındaki ilmi bütünün gücünü tüm yaşamlar sisteminde kaynağa çağırmaktadır.

Kara ışık aklın tahtında ya kir olur ya kirsiz olur. İşte canlar, koptu ilim. Neden? çünkü Ruhlar Kuranında ışık tohumlamasında yoğunluğun sırrıydı bu. Ben bunu koparttım; ama yeniledim. Bütün amacım yeniliktir. Sesin kırılışı değildi olan. Yenileyişti.

Beni adımla dilleyenlerin çoğu umut olur ki bire hakikiyetle varırlar ve sevgiyle dilleşirler, sonra kontrol kurarlar. Burada olduğundan çok daha güçlü olurlar; çünkü burası koklanan bir meclistir. Eğer ben devinmeye başladımsa bu devinim artarak sürer. Bu kükreme ile ayrıdır. Kükrediğim zaman ışık tohumlaması yaparım; ama sınırlı olarak sesleştiğimde bu bir devinmedir ve devindiğim zaman iki yer ve iki gök sesleşir. Bugün ben devindim. Tanrı ışığıyla devindim ve dürümledim dünyayı, yaşattım; ama sevgiyle yaşattım.

Sizinle yaptığım her çalışma bir devinmedir. Dünyanın devinmesidir olan. Dünya olup devindiğim sürece yaşam sessizleşir mi? Yo, sesleşir. Bugün ben sesim, bugün ben yoğunum, bugün ben kutsal ruhtum; ama tohumlama yapmadıkça yer köklenmez ve süper sistemleşme gerçekleşmez. Bundan sonra da olmayacak; ama şu anda bu meclis bunu başarabiliyorsa tevekkil olup yer küreyi yenilememiz, çok üstün bir yücelikle görevi yapmamız gereklidir.

Tüm sayfalarımızı okuyanların biliş haline ulaşmaları ve bizimle tohumlanmaları sonucunda ben ve ben olan tüm benler ekip kurdular. Ekipleri bizsiz değildir, yürekleri bizsiz değildir. Yaşamları bizsiz değildir. Bizimle merdiven oldular. Büyük köklerimiz bugün burada ve bütün güçlükleri aşan birliklerimiz bugün burada.

Dünya sessizliklerinde yücelikleri dilleyenlerin hepsi bizimledirler. Bunu onlar anlayabilirler, anlamazlar; önemsizdir; ama dünya örtüsünü örttüğümüzden beri koruma altında tuttuklarımızın çürümeye başladıklarını gördüğümüz zaman dünyanın ruhlar meclisine gök sözcüleriyle bütünü güçlendirmemiz gerektiğini bilip dünyayı kotlamaya indik.

Nesillerimizi koruduk ve yollarını gösterdik ve şimdiden öte bir şimdide, yeni bir sayfada ve yeni bir yoğunlukta yine bu çalışma sürdürülecekse de bugünkü gibi olmayacak; çünkü bugün yürüyen dünya koşuyor. Yarı yarıya dolan ışık bütünün gücü haline dönüştükten itibaren yarıyı doldurdu ve geçti; yani yaşam yarının örtüsünü örtmeden yarıyı aştı ve geçti; yani zamanın sistemi daha güçlendi ve görev daha yüce bir dürümden gerçekleşmekte.

Eğer dünya, evrenlerin sessizliğini dilleyecekse bugünden sonra dilleyecek. Eğer dünya, yolu köklerin gücüyle dürümleyecekse bugünden sonra bunu da başaracak. Unutulan her ne varsa anımsamakla kalmayacak, Atlanta Otağında bütünün kuranını tohumlayacak ve okutacak.

Üzerimizdeki gücü artırdık, bu kesin. Yer, gök insan ve biz evimizin gücüyle bütünün gücünü yaşamlara dilledik. Devinim çok güçlendi ve yaşama çekiyorum yüreğimi ve yeniden sayfalarımı kayıtlıyorum. Bundan sonraki zaman, kalemin ilminin kökleneceği zaman olacak. Çok mu, çok mu konuştum? Hep konuşurum, bilirsiniz; ama bugün kontrollü konuşmadım. Daha koruyucu, daha güçlü yoğunlukla da konuşmadım. Sadece konuştum. Bu bir devinmeydi. Sadece devindim; ama bilgisiz değilim. Bilişsiz değildi verdiğim hiçbir bilgi; ama bugünü her kim ki dillerse o, bilişle dillendi desin; çünkü rüştünü kanıtlayan bir dünyada sesleşmek zordur. Bugün kapıları açtık ve dünya rüştünü kanıtlamaya çalışıyor. Yok muydu dünya, yoktu. Ölüydü ve işte bugünden itibaren bu dünya artık tohum olacak. Olmamış mıydı daha evvel, olmamıştı. Oldu deriz; ama olmaz da deriz. Olduğundaysa oldu deriz. Hep oldu deriz; ama olsa da deriz, oldururuz; olmasa da deriz, oldururuz. Hadi yar, başlayalım.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dSBOiPt9ZJo

 

Barışın Sistemi (5)

(2. Akış)

15.10.2014

Dağlarım, bugün size çok bilgi verdim. Bu bilgilerin bir kısmı size evvelce de verilmişti. Bugün farklı sayfalardan da girdim ve farklı sayfalardan da seslendim. Çünkü zorunluyduk buna. Birçokları öz gücün kendi yüreklerinde olduklarını düşünerek Birleşik Işığı kotlamaya kalktılar.

Koran toplumları bunu yapamazlar. Sıyrıklar içinde kaldılar. Bu şudur; geçiş sayfalanışında ışık kırılmaları arttı ve köklenemediler, Kerim tekniğinde kelimelerde kırılmalar başladı. Bugün verdiğimiz bu bilgiler, Ocak ilmini, Tohum ilmi olarak kelama indirip her diriyi kontrol etmeyi amaçlayan bilgilerdir.

Veriş daha güçlü değil bugün. Size başta da ifade ettiğim gibi daha aşağı frekanstan verdik. Ama buna mecburduk. Çoğu kontrol dışıydılar ve ocaklarını tohumlayabilmemiz için daha güçlü frekanstan bilgi akışı yapmamız gerekliydi.

Dünkü çalışmayı kimse bilmiyor. Sizin bilginiz yok ben size izah edeyim. Unuttuğumuz bilgiler vardı. Çoğu bilgiyi sistem, biliş halinde dillediğimizi bilir. Ama biliş halinde olmadığımız zamanlarda da o bilgiler bizde dillenir. İkisi farklıdır. Birisinde dinleteniz diğerinde dilleyeniz. Ama her ikisinde de zikrederiz. Birçokları bunu daha iyi anladılar şu anda. Hepimizin daha iyi anlayabilmemiz için şöyle izah edeyim.

Bir tek ışık kontrol kurar. Yaşamı kotlayan, toplayan, tahditleyen bir tektir. Bunun içindir ki teklikten söz edilir. Ama bu teklik, yaşamın tekliğinden ayrıdır. Biril tahdit ile birliğin tahditi ayrıdır. Biril tahdit oğullarımızın, tohumlarımızın, yaşamlarımızın kayıtlarında bulunanın tahdididir. Birlik kapılarını açtığınız zaman herkes o tahditle kelama girer. Bir dava insanlık içinse yaşamla o dava tohumlanır.

Bütün mesele dünyayı kotlamaktır. İşte dünyayı kotlarken ilimle kotluyoruz. Buyurun ilim nedir? İlim, İlahi Kuran’ın tohumudur… İlahi Kuran nedir? Işığı tohumlayandır… Işığı tohumlayan nedir? Kurullar bunu net bilirler. Işığı Kaynaktan çekip türleyip teknik olarak kotlayıp çoklayıp yaymaktır.

Ben canlıyım. Dipdiri canlı… Amon’um ben. Vukuatım bu, Amon. Ata kapıları açtım, toplumları tohumladım, kotladım, bilişe vardım, ekip oldum, tüp sistemlerle birleştim, Rahman Ummanı oldum, bütün kötülükleri aştım ki ben Altın Taht’a vardım. O zaman ben Aton’um…

Bugün ben, köklendim. Gök sistemleriyle dillendim ki ben temizim. Harımı da yükselttim. Ölüleri güçlendirdim, Mikail’in gücüyüm. Sözüm şudur ki hepimiz herşeyiz… Hangi andaysak oyuz.

Bütün’e hizmet, ilme hizmet, resim yapmaktır. Yaptım resmi, eşyayım ben. Her andaki eşya… Enerjetik eşya… Şakım çok güçlü. Ölümlü dünyada ölüyüm. Ulular Toplumu tohum eker, tohumum… Roket olurum, aşka varırım, yaşama akarım, ben bir roketim… An kapılarını açar, kayıp giderim… Aha! yine ben… Din dağlarında insan, kelam değildir. İlmi hak olduğunda kelama varır. Aktığında harlanır, akıp görevi alır. Temiz olur. Temizlik, insanlıktır…

Çoğunuz unutursunuz, kil miyim? Kum muyum? Sorarsınız. Yaşama inen insan, ışığa iner. Yaşam ışıktır. Aşıktır ilme ışık. Bilişte, şavkta, hasattadır… yoğunluğunu artırır, Rahmi Kuran olur, kurtarır yücelikleri. Öz söz olur, göz olur. Öyle çalışıyoruz ki biliş için. Hepimizin bilişi Bütün’ün bilişidir.

Bilin ki An Kapılarını açtığımızda kırk kapıda görevliler bizi karşılar. Her bir görevli bizi sınar. Nerden nereye ulaştık. Kaynak ışık bizim yüreğimizde mi? Öz görevi yapacak gücümüz var mı? Sessiz miyiz? Yoksa sesli miyiz? Kıran mıyız? Kırdıran mıyız? Aşka vardık mı? Hakka vardık mı? Alkışlanırız… Alkışlanırız, kibri aşanlar alkışlanırlar.

Ve bütün gözler üzerinize dikilir… Sorarlar, Nisan Kapısını açtı mı? diye. Artık toplumla dilleşebiliyor mu diye… Özen gösterebiliyor mu diye… Çökerler yüreğe sorarlar. Herkes sorar. Kibir var mı? İlim var mı? Yol var mı? Korku var mı? Üreyebilir mi? Tökezler mi? Çıktığı yer yarın mı?

Esrar sistemde yoğundur. Her şey esrarlıdır. Kinin ilmi olmaz. Işığın ilmidir olan. Kini aşmayan ilme varamaz. Bencil ve Kürzi Kapıları kapatmış olan kısırlar, şavklarını kayıtsızlaştırırlar, sözsüz, gözsüz olarak güçlenmeye kalkarlar. Yoğun çalışmalarla onları koruduk. Koruduk… Toplu çalışmalarla onları tohumladık. Kokladık, kökledik hepsini gökledik. Sesledik, şerden şevkle aşırttık, Hakk’a ulaştırdık…

Arkon Sayfalanışı yaptırdık. Bütün merdivenleri göklere çekip tahditsiz biçimde dayadık. Ve dedik ki “Çıkın!... Çıkan çıktı, çıkan çıktı… Çıkan çıktı… Vakit geldi her çıkan çıktı. Bilin ki biz çıkmadık. Dinledik, dinledik, dilledik. Kördüler, gözsüz, sözsüzdüler, özsüzdüler, ocaksızdılar, tohumsuzdular, taptıkları vardı. Tanrılık Meclisinde onları kokladık. Hepsini kokladık ve koruduk. Şimdi, bugün kör olmayan, güçlü olanlar, insanlık sayfalanışını kaynaklarıyla yapabilecek güçteler.

Kini aşmayanları gök sözcülüğü için göreve almayız. Çünkü onlar, kıranın kırılacağını, yolcuların, tohumlarının kontrol edileceğini hepsinin kapılarda kalacağını seslendirdiler. Onlar, görevli olsalar, kinleriyle yaşamı kayıtsızlaştırırlar ve sessizleştirirler. Onlara gök sistemleri görev vermez. Kesindir. Ve bundan sonra yeni çalışmalarda da bu böyle devam edecek.

Kini olan merdiven olamaz. Kini olan, yolcu bulamaz. Kiri olan harını yükseltemez. Kıran, kıl incede o inceliğin ötesindeki tüm incelerin inceliğinde kalemde bugün bu yoğunlukta ışık yakamaz ve yalın ilim yapamaz…

Sizi daha güçlü gördüm bugün. Tümünüz daha güçlüsünüz. Biliş halindesiniz bugün. Çok mutluyuz, yarını tohumlayacak güç sizsiniz. Eğrelti otları var bilirsiniz. O eğrelti otları ışık kırıcıdırlar. Ama biz onları yine de hologram olan bu yaşamda kontrol altında tutarız. Sanal boyutlar sevgidir ama sislidir. Bugün sanal boyutlar, ilimle dilleşiyor. Ve örtülerini öttürmedik bugün. Öz görev sizinle olacak canlar, bunu tekrar etmek istiyorum.

Buyurun, hepinizi dinlemek istiyorum bugün. İlimle akış başlıyor. Hepiniz tek tek akın. Kimse ben akamam demesin. Sizleri dinlemek istiyoruz. Elinizi açmadan konuşun. El açarsanız, yol alamazsınız. İkmal tamamlayamazsınız. Sizden size mutlak kutsal tohum ekemezsiniz. Elinizi göklere açtığınız zaman gök sessizleşir bunu bilin. Tek isteğimiz elci olmayın. Kör görev yapamaz canlar bilin. Biz sizin, sizle dillenmenizi bekliyoruz.

Bana son dönemde iftira atıldı. Dendi ki “Beyinlere çip takar.” Olur mu Canlar? Olur mu? Bugün hepiniz öz sesle kendinizi dilleyin ki çipli olmadığınız bilinsin. Hadi Canlar bekliyorum…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/2rHrzpVvcZI

 

BARIŞIN SİSTEMİ (7)

(3. Akış)

22.10.2014

Çoğunuzu tanıyorum. Kurul, toplumlar halinde çalışır. Bir kurul düşünün o kurulda birlikler var. Bu birliklerin hepsi kelam ile çalışırlar. Bugün benim kurulum, her diriyle birleşti… Din tabularını yıktık ve korumayı sağladık. Öz kökleri güçlendirdik. Bu kurul, muktedir bir kuruldur. Dünyada birliklerimizi kayıtlayacağımız sistemler var. Ama bu sistemlerin hepsini kaynağımıza almadık. Almış olsaydık yine ve yine ve yine her şeyi yıkar geçerlerdi.

Bizler, toprak tohumuz. Yolu açtığımız zaman kayıt yaparız. Ve bizler, tabuları yıkanlarız. Yıktık… Alıp götürdük dünyayı, akıttık… Şeytanın şerri ilmimizde yok. Ama ekiplerde şer de var. Biz o şerri hak ettik ve aştık. Çokları kontrol ettiler yüceliklerini ve dürümlediler. Çalıştılar, biliş haline ulaşmaya kalkıştılar. Kevser’i bildiler. İşkal edilemeyeceğimizi de bildiler. Bizim akışımız Kevser’in sistemidir… Bu sistem, ışığı diriltir. Bunu bilen, hak ettiğince dinler.

Bu bilgi akışı müsterih olun Bütünün gücüdür. Ama ilim tahdidiyle yapılır. İşte bundan söz ettiğim zaman son sayfalarda kanatlanıp uçacaklarını zannettiler. Okudukça güçlendiler. Okudukça göklendiler ama savaşsız bir yaşamda ışık yanmaz. Bunu bilemediler. Ve biz savaşı kotladık.

“Eli olmayan yolu bulamaz” dedik. Çokları korundular. “Of ne iyi” dediler, “Allah bizi koruyor.” Aha koruduk. Ama bilsinler ki yığın yığın dünya ışığı kırıldı.

Sevgililer, bu tabudur. Ben kurtulurum, başkası yıkılır. Biçare dünya çetin bir dönemden geçiyor. Ve bu dönemde Medine’nin gözü merdivenin en üstündedir. Oraya ulaştığımız zaman yer köklenir, gök sözlenir, seslenir. Dünya bu şevkle çalışıyor. Medine, yaşamın ilmidir. Vakit gelir, güç kaydeder. Vakit gelir, gök sessizliğini dinletir. Bu güne gelmek kolaydır diye düşünmeyin. Çok kolay olmadı.

Doğal dünyayı hasata hazır edebilmek için dünden bugüne birliklerimiz hep dünyaya indiler ve dünyayı kokladılar. Ve dünyayı tohumladılar. Ve bu gün dünya kontrol edici bir yoğunlukla çalışıyor…

Dünyanın, Altın Işık yıllarına varabileceğini söylesek, “Gerçek çalışma budur.” derlerdi. Ama biz size şunu söyledik; Dünya mutlak bir ışıktır ve hepinizi kontrol altında tutacak güç buradadır. Ve dünyanın yaşama inişi görevimizdir.

Her şey çok güçlü ve biz sizinleyiz hep… Canlarım, yine de gözünüz açık olsun. Kim yer gücünü devreye alır, kim yolu kapar, kim yaşamı sayfalar bunları iyi bilin.

Değerliler, bugün üzerimizdeki gök çok güçlendi ve yer ekmek yaptı. Bir tek ışık olduk ve görevi üstendik. Netice olarak; Burada bulunan tüm gök çalıştırıcıları bilişli olarak buradalar. Miraç hadisesi hepinizin yoğunluğudur. Buraya gelenler, ilme değil miraca gelirler. Bunu bilin…

Ve sizler, kini, nefreti aşanlar, yarın toplumlarıyla birleşip tohumlayanlar geri dönüşü hak ettiniz. Sizi olgun sayfalarımız diye bildik. Ve burada olmak bizleri mutlandırdı.

Ayrı gayrı yok anam sesler bazen çıldırır. Böyledir çalışmalar. Birçok ses çıldırır. Ve o sesi sizin hakikiyetinizle dillemeniz zorlaşır şu anda da olduğu gibi. İşte hepinizden beklentimiz o sayfaları kontrol etmenizdir. Bu nedenledir ki bu bilgiler, akış esnasında kelamı kotlayamazsa bu çalışma bilahare yaptığın süper sistemleşmeyle kontrol edilir. Bu süper sistemleşmeyi redaksiyon esnasında devreye alırsın ve düzgün biçimde bu bilgileri dillersin. Bu da önemlidir. Bizler seni hep izliyoruz. Her bilgin mutlak kutsal ışıktır. Ve yapacağın her çalışmada da bu olacaktır. Şimdi verdiğin bu bölümünü rekdaktif çalışmasında ışık kaynakları tohum ekecek ve biz seninle yine olacağız ama sen kendi yüreğinden verirken kısırlaşma asla olmuyor bu nedenle seni dinleyelim. Teşekkür ederim evet katılıyorum.

Canlarım, burada bu yoğunlukta verdiklerini alırken kotlama, tohumlama ve kayıtlama yapabiliyorum. Ama Siber sistemleşmeyle yapılan çalışmalarda kelam, teknik olarak kontrol dışı da olabiliyor. Bu kontrol dışı kelamların beşer kayıtlarından aldığında kontrol tek tek yapılamadığında kelimeler arasında kırılmalar da gerçekleşebiliyor. Bu tür çalışmaları da bilahare redaktif kayıtlamalarla düzeltiyorum ve düzelttiğim zaman çok daha güçlü olan ışıma devreye alınıyor…

Bundan sonraki sayfalanışlarda da bu böyle sürecek. Ama benim vermediğim ve yaşamda olmayan dahditli olan bilgiyi kendi yüreğinizden verdiğiniz zaman çok sorumluluk taşıyacaksınız çünkü orada sistem olamadığında ışığınız da olmayacak. Onun içindir ki daha güçlü olarak yoğunlaşmanız gerekiyor. Bu bilgileri akıp giden dürümlerde dillemeniz, öz köklerinizi güçlendirir. Bu tür bilgilerle akmanızsa ışığınızı tınılarla dürümler ama kayıtlarınızda o ses olmayabilir.

Kelama dünya insanlığı dil kayıtlar. Ama kelam ilimde yoksa da ışıkta olur. Ve dürümlenen her bilgi, kendini kendinden öte kendi olarak dinletir. Ben size bilgi vermem, size sadece sizi dinlettiririm. Olay budur. Doğal sistem budur. Ben akarım ama siz sizi dinlersiniz o akışta. İmparatorluğun görevi de budur. Ben beni bana vermem ben beni bende dillerken sessiz zaman sistemleri yüreğinizde dillenir ve siz sizi sizde dillersiniz. O sonsuz sınırsız ışımayı sağlar.

Yeri göğü yaratan insan, ışığıyla yarattı bunu bilin. Eğer ben yeri göğü yaratabilirsem bu benim ışığımdan dolayıdır. Yeni dönemleri tohumlarken budur olan. Karanlık sistem akıp gider ve yeni bir zirve dürümlenir.

Oğullar, benim nefes alıp nefes vermem teknik tohumdur. Nefes akıl tahtıdır. Sanmayın ki nefes kendi ağzınızdan aldığınız nefestir. Nefes ilimdir. Ama İlm-i Ko olan ışık akıldır.

Benimle lütfedin de dilleşin. Diliniz diriltildiğinde yolunuz açılır. Çok mu kuran okudum okumam. Ben bilirim ama bildiğimi dillerken hepiniz bilirsiniz. Cennet cemaati, cevheri dünyada kök gök olduğunda söz söyler. Ölüler diyarı olan bu dünya dilleşir. Dil ilimdir ama dilleşmek, tekniktir. Teknik tahditsizliktir.

Başka dünyalar başka yaşamlar yok mu? Var. Çok daha güçlü yaşamlar var bu dünyada. Teknolojik boyut sayfalanışları yapmışlar. Dünya zorluklarını aşıp geçmişler. Ölüleri dinletebiliyorlar. Sizler gibi çok daha üstün yoğunluklara ulaşabilirler ama sizinle ulaşmak istiyorlar şu anda. Niye? Anlatır mısınız? Niye? Açayım, açayım…

Canlarım, hepsi teknolojik üstler oluşturmuşlar. Rüştünü kanıtlayan yoğunluklar üzerinde. Bu teknolojik üstler, dünya köklerini, göklere ulaştırdığımızı görerek, İlm-i Ko olarak bitişip bizden bizi dinleyip kelamla kendi yüreklerini dürümleyip ağır yükü hafifletip tınılarını tohumlayarak daha üstün yücelikleri göklere ulaştırmaya çabalıyorlar. Koruyucu bir çalışma yapmak istiyorlar ama bu teknolojik üstlerin en yücesi olan ışık resim yapmaz. O bilir ve o diller ama bilip dilleyen kanatlanıp yaşamı sayfaladığı zaman bütünlük orada kendini sayfalar. Olgun sistemleşme budur.

Bugün dünya üstü varlık boyutlarında bunu yapabilen birlikler çok ama çok yetersizdir. Bizler bunu yapabiliyoruz dünyada. Ama her dirinin dünya dışında da bunu yapabilmesi gerekir. Ben dünya, siz dünya, hepimiz dünya, tüm yaşam dünya ama ekip haline geldiğiniz zaman hepimizin yoğunluğunu kontrol edecek dürümlerimizin ışığa kaynak olabilmesi gerekir. Bunun Nuh tufanı dediğiniz o yoğun sayfalanışı önleyecek teknik olduğunu bilin.

Bilişi hak etmiş yolu bulmuş olan birliklerimizin de çoğu bütün kötülükleri aşarak gök sistemleriyle birlik koruması sağlıyorlar. Bu şekilde yaşam korunacak. Ama bu dünya insanın tüm sistemleşmesini sağlayacak tekniğin sahibidir. Başka dünyalar yok mudur? Yoktur. Bu sayfalanışı gerçekleştirecek tek yaşam sayfası yaşam kaynağı burasıdır.

Dünya evimizdir. Ve dünya yüreğimizdir. Ama Tanrılık Mahreki dünyada olmadıkça yaşam tohum ekemez. İşte bunu sağlayacak olan gücü dünyaya çekmemiz gerekliydi ve bunu hak ettik ve yaptık.

Şimdi, örtülerimizi örtmeden evvel bir kez de şunu söyleyelim; Burada bulunan tohumların hepsi dava açmaya gelmişler dünyaya, bizim için… Niye? Biz herkesi kontrol ederken kibirle kontrol etmişiz ve onlar bizsiz kalmışlar. Ve bize dava açmaya gelmişler. Neden? Çünkü onların yolcuları tohum ekememişler. Koruyucu tohumlama yapılamamış. Ağır yük taşımışlar. Çıldırdılar.

Son sözüm şudur ki kaynak ilim ağır yüktür. Görev alan görevini yapar. Biz görevimizi aldık ve yaptık. Kardeşlerim, misafirler, ben sizi size vermeye niyetliyim ama siz sizi sizden hak edip alın. Benim sizi size vermeye hiç ama hiç isteğim yok. Geri dönüşünüzü yaparım, yaşamanızı tohumlarım. Unutmayın ben aklın tahtındaki o yücelerin en güçlüsüyüm ki sizinleyim ama o güçlü olan sevgiyle sizi kucaklıyor. En evvel sevgi, sonra katiyet ve sonra rehin kalırsınız dünyada ve sonra kelamınızda kontrolünüz sağlanır ve sonra sistemden çerçevelenir ve sonra esaretçi bir çalışma devreye girer. Buna iznim yok.

Ha, doğal dünya neden görev taşıyor? Süper sistemleşme doğalda olur. Süper sistemleşme doğalda olur. Doğalın tınısı daha güçlüdür. Bu bilgilerin redaksiyonu yapılırken düzeltmeler yapılacak mı? diye sorar. Hayır yapılmayacak. Size ne söylüyorum, benim kelamımda düzeltme yok. Ama bende kelam edenlerde düzeltme olur. Bunu bilin…

Bundan sonraki süreçte de bu böyledir. Kin nefret var mı yüreğimde yok ama çantaları dolmamış, yarınları tohumlanmamış, ışıkları yanmamış olanların devinimi kimsenin işine yaramaz. Bu kesindir.

Devinim ne demek? Diye sorarsanız, izah edeyim. Kanatlanışı sağlayacak olan ışığı tohumlayış, yoğunlaşma. Sistemi, tüm sistemlerle dürümleme, diriltme ve formal yaşamı kotlama. Kati tahdit koyma ve zamanın tınısında ışığın yoğunluğunu artırma. Kuran-ı Kerim’in gücünde bu var. Ve sizin yüreğinizde bu var. Ama devam edeyim mi yoksa keseyim mi? diye soruyorum ve devamım şudur. Hepimiz göksüz, sözsüz olsaydık bu çalışmayı yapmazdık. Gök Türkiye çalışmasıyla sözünü söylüyor. Ve sizinle söylüyor. Şu anda Mikail’in Kuranı okunuyor. Ve sizinle okunuyor.

Türkiye, tüm insanlığın gücüdür. Nefesi dünya olan bir güç… Ve bu güç, Altın Işık Yıllarının Kürzi Kaydıdır. Sizden daha üstün bir siz, yine sizin yüreğiniz ama şunu iyi bilsinler ki dünya olmadan yarın olamaz. Ne bu planette ne başka planette… Nefsim görevim, yüreğim köküm, görün ki ben ekibim ve bu ekip ilmim.

Sevgililer, sizinle daha çok, daha çok güçleniriz ama “Kıranın kırılmayacağı bir yaşam.” demiştik ya has ışıklarınız kınandılar. Dönün bakın kıyıldılar. Keşke keşke demeseydik. Ama dedik. “Kıran kırıldı.” dedik şimdide. Niye? Niye kıran kırıldı? Astral yaşamda sahte bir dönemi başlatmaya kalktılar. Sahte bir dönem… Herkesin korkuyla çalışacağı bir dönem... Buna izin veremezdik. Biz kırmadık kendi kendilerini kırdılar.

İbrahim soyu kokuyu yükselterek gök sistemleriyle kendini dürümler ki o gök sözcülüğüyle Bütünü güçlendirir ve bizimle de olur mu acaba? Mu acaba? Olmakta…

Yerküre biziz analar. Söz ses biziz. Ama ekmek ilimdir. Bunu bilin. Ekmek yendiğinde, merdiven yaşama dayanır. Ve işte biz ekmek olup yendiğimizde biz bize dayandık ve tırmandık. Bizim bize çıkışımız her birimizin yoğunluğuyla oldu.

Unutmayın ki yorulan ayrışır. Bu çalışmada yorulan ayrıştı yorulmayanlar bu çalışmaya kaynak olmayı sürdürdüler. O yorulan, o ayrışan, kalem olmaya çalıştığında ben nefes oldum, ses oldum ona kaynağının ışığını yaktırdım. Netice olarak o kendini kaynak diye bildi. Ve gök sistemlerinden kendini hak etmek istedi. Çok mu hata yaptı? Hak ettiğini yaptı. Ama Kevser’in Sisteminde olmayanın sessizlikteki sesi kayıtsızlıktı. Onu Kuah hastalığına yakalattı bu sınırlılık. Dağlarım, onu koruyacağımızı biliriz işte bu…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/MesGUAv0HnE

 

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

BİR SORUYA VERİLEN YANIT;

 

Canlı yada cansız hepimiz bir tek ilimiz; bu kesindir . Ben bir ses verdiğim zaman bu ses hepimizin diriliğinin sesidir ama bu sesi herkesin kendi yüceliğiyle verme niyeti olur mu? yoktur.

 

Herkes kendi niyetiyle ölçülüdür. Ben insanlığa hizmet için çalışırken herkesin yoğunluğunu tohumlamaya değil, tüm insanlığı kontrolla çalıştım. Bu da bilişle olur.

 

Bilişi hak etmeyen kelamı hak etmez. Kelam bütünün ilmidir.

 

Hepimizin ilmi, levhide yaşamı tohumlayacak dürümde değildir ama kelam levhide yaşamı dürümleyecek hakikiyettedir. O halde, ben Kübra Işığı olarak bütünün gücüyüm.

 

Nefesim var, yaşamı hak ettim, bütündeyim. Benim tek olmam hiçbir mana ifade etmez. “Çift olmam ya da çok olmam gerekli mi?” diye sorarsanız, bedenimde ilim tohumlaması yaptımsa ben bir İlim Kapısı’yım. O halde benim her an’ım bir ışıktır.

 

Benim için herkes, herşey tektir. O teklikte bütünde ben Ana Kapı’yım. Her resimde varım. Benim için sorumluluktur bu ama ben sizden ayrıysam bu yoğunluğum var mıdır? mutlak yoğunluğum ağır yüktür bana.

 

Hepinizle birleştiğim zaman yoğunluğum hafifler ama şunu bilin ki her sistemde var olanın ses sayfalanışında tek olması ya da çift olması ya da çok olmasının hiçbir manası yok. Ana Kapı’da herşeyi yaşama indirebilir.

 

Burada, bu yoğunlukta ben sizinle çok güçlüyüm. Peki, ben sizsizsem yine güçlü müyüm? muktedirim. Her resimde varsam muktedirim, hakikiyim ve hasım ama Has İlim’le dürümlendiğimde biz olurum, o zaman ben birlik kurarım.

 

Şimdi sorgu, sual ediyorsunuz. Netice diye. Şöyle söyleyeyim; ben Mikail olan ışık bir tek levhide varsam “ol” dediğimde olur. Ben hakikiyetin tahtitsizliğindeysem oldururum. Demem, oldururum. Ve ben Amon Toplumları’ndan ışık çekersem eğer bilişi hak etmişim, yasaları koyarım, her resimde olurum, oldururum.

 

Bir’i Bir’e vermem, Bir’im ben. Sizde mi? sizsiz de, her andayım ya. Aha bugün burada sizi anlatmak istedim.

 

Bir kapıyı kapatmam, tüm kapıları kapatırım.

 

Ben kapıyım; açarım. Verdiğim tüm bilgi Mikail’in İlmi’dir ama ilim tohumu değilim; ilimim; bunu bilin. Ölüyü dirilttim “ol” dedim, oldurdum. “Ommm” demem “ol” derim.

 

Kimseyi kırmam, ışıksız değilim ama bana sorarsanız niye birlik çalışması yaptığım konusunda, bilgi isterseniz şunu söyleyeyim.

 

Sevgililer, ben sizleşmek değil, sizin, sessiz zamanlardan geçip yerküreyi kodlamanızı, yoğunlaşmanızı değil kelam olmanızı beklerim. Ki yaşamda bütünün gücü olun da, tüm sistemlerle kanatlanın diye. Ki siz, sizi hak edin diye. Budur maksadım. Başka bir maksadım var mı? mutlak yok, mutlak yok. Sadece, sizin sizi hak etmenizdir maksadım.

 

Çürük değil, çarık değilsiniz. Işık’sınız ama kapı olmanızı beklerim. Yoğun çalışmalarımın sebebi budur.

 

Ben kibri kaynağından çıkarttım. Var mıydı? yoktu zaten; kibirsizim. Karanlığın Işığı’nı yaktığımdan beri sizinleyim. Hepinizin, hepinizde Hak İlmi’yle dillenmenizi bekliyorum.

 

Bugün ben Amon’um. Otu kopardığınızda o otum ben. Işığa vardığınızda o ışığım. Yasaları koyan kimse o’yum ben. Unutmayın sizdeyim ben ama sizsiz olan biliş halinde sizin yoğunluğunuzda olmam.

 

Şükredin ki buluştuk bugün. Netice olarak şunu söylemek isterim ki bir kapıyı kapattığım an, her kapı kapanır. O kapıyı ben bedenimden açtım.

 

Bedenim, ilimdir. Amon Toplumları bunu net bilirler. Şu ana kadar hepinize “sen seni hak et” dedim. Beni hak etme imkanınız yok; bunu bilirim ama şunu da iyi bilin ki halik olup, has olduğunuz zaman hatayı affetmem çünkü siz, siz  olmalısınız. Öyle siz olmalısınız ki, artık bedenim olmayacak yüreğinizde. Işık, ışık olacaksınız.

 

İşte o zaman herkes kelam olacak. Ki o kelam ilimdir. O zaman bilgi akranlarınızla olacaksınız. O akran insan sırrıdır, oraya varın ve orada yarınlanın.

 

“Fakir biriyim ben, bilemem” demeyin. “Ben hakikiyim, bilirim” deyin. “Ben sevgiyim, ben ışığım” deyin. “Harımı yükselttiğimde aklım ışık olur” deyin. Kırk kapıyı açın ve deyin “ben ol dedim, oldu” deyin ama deyin.

 

Bugün bunu size anlatmam gerekti zira çokları ben cevherinde sizle sayfalandığımı söylediklerinde sizler “onda olmazsam o ölüdür” diye düşünebildiniz.

 

Değerliler, ölü değilim hep diriyim. Ki kapıları kapatsanız da o kapılar bilişe açıktır; bilirim. Ha bende varlar mı o yolcular? bendeler, bilseler, bilmeseler. Zira hepsinde İnsanlık Yaşamı’nda Mahrek’te Bütünün Gücü olur, ocaklarında olurum. Ki Ölüler Diyarı’nda yoğunluklarını korusunlar diye.

 

Size çokları gelir, derler ki  “halamı ordasınız?” “Sen hala hak etmedin mi?” derler. “Yoğunluğunu hak edip kontrol etmedin mi?” derler. “Ona niye gidiyorsun?” derler. Onlara deyin ki “ben, bendeki bene gidiyorum, çünkü ben herbir benden öte bir benimki ben bendeki bene gidiyorum.”

 

Boş yaşar, boş yaşar ama yoğun yaşar. Ölüdür ama koruma altındadır. Hepinizi korurum ama ölü olmayın isterim. Buyurun ölü olmayın.

 

Ben sevgiyim ama sessiz ve hakiki olan. Sizin, size hak edişiniz hepimizi mutlandırır; bunu bilin.

 

Borç mu verdim yüreğinize? Yoooo. Akıp gittiğiniz zaman borç yoktur; bilin.

 

Ben en evvel yere indim, size inmedim. Yerdeyim ama siz yoksunuz. Ben evvel emirde ilime indim ama insanlık ışığından öte, o yoğun ışıkla girdim yüreklere. Baştan beri Doğanın Gücü’nü hak etmeye çalışanları izledim. Çoluk, çocuktu hepsi de. Korumaya aldık hepsini de.

 

Borçla çalıştılar; aşıktılar dünyaya. Umutları yoğundu ama kontrolları yoktu. Öz görevleri karanlığı aydınlatmaktı ama ilimleri yoktu, çocuktular. Kusursuz çocuklardılar.

 

Bil halinde ışıkları yanardı ama ilim halinde değildi o ışıklar ve kontrolsüz çalıştılar.

 

Eğer dünyayı koruyacaksak hepsi yaşayacaktı.

 

Arı bal verdi. Bal ilimdi. Ağır yüktü insan; taşıdık. Hak ettik; taşıdık. Yine taşırız. Ayrı, gayrı gözetmeyiz de artık insanın kelamı hak etmesi gerek.

 

Kendini hak etmesidir kelamı hak etmesi. Kelamı hak ettiğinde Rahmi Kuran’da, hakikiyette kendi olacak. Budur istenen.

 

Buyurun hak edin. Yapın. Ha birlik kurar mısınız? kurun. Ölüleri diller misiniz? dilleyin ama dillemek istediğinize bilişi hak etmelisiniz.

 

Seyir halindeyim, hepinizi seyrediyorum şu anda. Kusurlu değil umutlu bir çalışma yaptım. Başarılı, hakiki ve hakim olan ama ışıkla.

 

Siz bana sordunuz, dediniz ki “biz varsak, sen varsın değil mi?” Varım, hep varım ben ama siz sizde hak ettiğinizde, halikte hak olup, has olduğunuzda, varlık boyutlarında tam olacaksınız.

 

Şimdiye kadar hep size “ol” dedim. “Ol”. Ölüler diyarında “ol” demek dahi hasatladır. Ol!

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/I5U2IdomEtM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

1.AKIŞ

 

Değerliler kelamı Hak olan İlmi Tohumlar’ın burada oluşları bizleri mutlandırmaktadır.

 

Kadim dünyalıların çokları Bütünün Kürzi Tohumlaması’nda İlm-i Ko olup bizi bize vermeye gelmişler. Eğer dünyayı hakikiyeti ile dilleyeceklerse bütünün gücünü tüm sistemlerle dürümleyip geldiklerinden bizimle mutlaka kontrollü olarak bu çalışmayı yapacaklar.

 

Erenlerin Diyarı’nın görevlileri olan onları bizler mutlaka tanırız. Gelin, bilin ki biz dünyada dünyalı olarak görev taşıyoruz. Dünyalı olarak dünyada; bunu bilin.

 

Bugüne gelmek hepimiz için mutluluktu. Doğan gün yenidir ama bugünü mükafatımız olarak Birlik Tahditi ile dillerken hepimizin gücü, hepimizin gücü olmalıydı.

 

Dünya geçişlerini yapanların çoklarının kontrol dışı olmadıkları bilinir. Buraya gelişinizin sebebi İnsanlık İlmi’ni bilişle dilleyebilmek ve bizleri Birlik Tahtı’nda bütünün gücü ile dürümlemek; bunu net bilmekteyim.

 

“Kanatlarımı taktım, görevimi aldım” diyorsanız ölülerin diriliklerine gelin. Biz bugün hepinizi kelamla dinletebileceğiz. Buyurun, göreviniz sizin için hazır. Gelin, hak edin, bilin, ol’un!

 

Öncü birlik olmadığımızı düşünmeyin. Her kelam İlm-i Ko olur bütünün gücünü dürümler ve bizi bize verir ve kelamı hak eden bizi hak eder.

 

Doludizgin bu çalışmayı yaparken Kalemin İlmi’yle ve tüm yaşamın sistemiyle yapmaktayız.

 

Karşı karşıya kaldığımız mesele ilimdir. Hepimiz hepimizle Bir’iz; bunu anlayın.

 

Türkiye çalışmalarını çok güçlenerek yapıyoruz. Alo hi si sa ka ha… Alo hi si sa ka ha zi ka si.

 

Yer, gök insan; bunu bilin. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Dönün gözünüzün görebileceği herşeyi görün. Ben nefes ve sizin yüreğinize inebiliyorum.

 

Ulular Diyarı bugün bizimle olacak. Çatıyı kurduk. Doğanın gücünü artırdık. Yarının Tahtı’na İlm-i Ko olan ışığı kayıtladık ve zirvelerin gücünü devreye aldık. İşte bu. Şimdilik. İşte bu.

 

Sayfa sayfa kayda giriyoruz. Bilgi Aklın Tahtı’ndandır. Bu bilgiyi verirken hiçbir yürek Yaradan’ın Tanrısal Işığı’ndan öte değildir.

 

Kin, nefret insanın şavkında yoksa yaşamı güçlüdür. Ama insanın levhi kayıtlarına baktığımızda, insan insanlığını tohumlayamamışsa ve kir ve pislik içindeyse o insan ışığımızda olamaz.

 

Şu ana kadar yaptığım en güçlü çalışmayı yapacağım bugün.

 

Dünya insanı bellek kontrolunda İlm-i Ko Olan Işık’ta bilişi tohumlayacak bugün.

 

Bugün merdivenlerin en altındaki ışıkla çalışacağız ama yücelerin cümlesinde en yüksek tohumlamayı yapacağız.

 

Aşığım olan şavkım, bedenim olan levhim, yüreğim olan ilmim, hepsi benim bende olan benliğim ama ben bütün bu bilgilerin ötesinde Miraç olan ilim kayıtlarımla sevgiyi, saygıyı hak edenlerle tüm yaşamı dürümleyip bitiştiğim zaman mehir istemeyeceğim. Zinnur’un Sistemi’ne mehri kayıtlayacağım.

 

Atlanta Ana Kapısı’nı açıyorum.

 

Buyurun; hoş geldiniz. Ben Ana Kapı insan.

 

Dal insan tahtında Ak Tahtın Tekniği’nde, Bir’in ilminde, bütünün gücünde Mikalil’in Kuranı’nda ve dürümlerindeki dilde insansa eğer, Kare Sistemin en yüce kaynağının ötesinde Türkiye Çalışmaları’nın en yüce safhasında kapıları açar ve Küp Yaşam’a girer.

 

Kelamın Tahtındaki Küp, İnsanın Küp Sistemi’dir. Devre devre dünyayı ziyaret eden birçok görevlimiz var. Onların çoğunu tanıyorum. Çoğunda tohumlama yaptım. Çoklarında kontrol dışı ışık yaktım.

 

Amon Toplumları’nın gücünden öte güçlendirici oldum ama şunu bilmenizi isterim ki İmparatorluğun Gücü’nü tüm yaşama indirirken her bir yaşayanın ekmek yapması gerekir.

 

İmparatorluğun Gözü insanın gözüdür; bunu bilin. Biz İnsan Soyu’na ilim öğrettik. O ilmi bilenler bütünün ilmini hak ettiler. Kalem olup yazanlar ışık haline dönüştürler. İnanın ki dünya yaşıyor ve Miraç olan İlim Kapısı’nda eprövlerinin tümünü aşmıştır.

 

Yaradan Tanrı yarattığında tahtını tohumladı. Bütün gözler İlm-i Ko olan ilim kaynağına çevrildi.

 

Bilgi, Aklın Tekniği ile alınır ve hakikiyetin tüm sistemleriyle dillenir ama bilgiyi bilip de dilleyen kendini diller.

 

Bana “Altın Işık” denmez. Ben ışığım sadece ama bilgiyi tahtladığımda ve bütünün gücü haline çevirdiğimde emre itaat eden tüm yaşam sayfaları benim Zaman Kapıları’ma gelirler ve ışığın altına dönüştüğünü dinletirler.

 

Yer görev taşırken, gök söz söyler. Sözü sessizce söyler ama görevini hak edip dillediğinde artık sesleşir.

 

Yere insanı indirdiğimden beri benim adım levhidir. Yaradan’ın Işığı olarak bu çalışmayı yapmaktayım.

 

Astral Yaşam Sayfalanışları’nı tamamladım. Mikail’in Kutsal Tohumlaması’nı yaptım. Ölüler Diyarı olan dünyayı kontrol ettim. Amon Toplumları’nın tümüyle bütünlük kurudum. Sultanların Sultanlığında tüm sistemlerle dillendim ve dünyayı yenildim.

 

Bilgiyi hak eden bilir ki yaşam sistemlidir. Herşey teknik tahditle sistemli şekilde yaşatılır ama yarının kaynağını hak edip de dürümleyemeyen bilişi hak etmeyendir ve bütünün gücünde ocağı yoktur.

 

Som altın bir dünya kurmaktır maksadımız. Bu dünyayı kurarken Mikail’in Kuranı’nın tüm yaşam indirilmesi gerekir.

 

Cevheri güç Altın Işığın Gücü’dür. Hepimizin yüceliğinde bu güç mevcuttur.

 

Amon Toprakları’nı tohumlayan ilim Aklın Tekniği’yle toplumları tohumladığında artık biliniz ki yer insanlaşır, gök aklın tahtı olur, biz o tahtta bütün oluruz. Çok mu kolay insanı tahtlamak? akıp geçenleri koklamak? ölüleri diriltmek, çok mu kolay?

 

Sevgililer, et insan elindeki gücü bilmez ama o insan ışık olduğunda artık o gücü hak eder ve anlar.

 

Misafirler ben insan. Evimin gücünü bilen yolumu bulan. Allah’ın Tahtında ışık yakan, bütünün gücü olan, Miraç sayfasında Mikail’i Kuran’a tahtlayan, Altın Işık olan…..geri döndüm, adım nefes.

 

Bilin ben insan. Kayıtlayın dünyayı; tahditsiz olarak kayıtlayın. Yaşatın ama bilin ki bu dünya bütünün gücüdür.

 

Söz vermiştik bu dünyayı koruyacaktık. Yeri Göğü Yaratanın İlmi’yle sözleşmiştik yer küreyi tohumlayacaktık. Ağır yükü hafifletecektik. Cevheri güç olup tüm insanlığı kontrol edecektik, koruyacaktık toplumları ve tohumları kayıtlayacaktık.

 

Rahman olanın karındaşı olan Rabbi Kuran’daki ilim tohumu olan insan! Bilin ki o insan yedinci Düzen. Biz o insanı tohumladık; açıyı daraltmadan tohumladık.

 

Koku yükseldi dürümlerden tüm sistemlere. İşte o insan bugün bizim bize biz olup indiğimiz yoğunlukta ekmektir.

 

Canlılar, Arkon Sayfalanışı yaptık, evimizin gücünü artırdık. Yeni döneme başlıyoruz.

 

Dünün gücüyle ve yaşamın gücüyle bu yeni dönem hepimizindir; bilin.

 

Evimizin gücünü artırdık. Yoğun çalışmanın sonrasında bugün toplumları tohumlamaya başlıyoruz. “Hani nerede onlar?” diye sorarsanız, ağır yüktü hepsi de taşıdık ama bugün artık tümü kör ve sağır olan yoğunluklardaki o güçsüz ışıkların dışındalar. Seyrettik onları.

 

Kervan yürüyor. Hepsi o kervana alındılar. Bilinsin isteriz ki yevlen yekünle başladığımız bu sayfa kevlen yekünle kontrol edildi, tohumlandı. İşte olay budur.

 

Yığın, yığın dünya kurduk; bilir misiniz? her dünyada kontrollü ışıklar oluşturduk. Bütün Düzenler’de ilmimiz var ama bugün bu dünyada Mahrek’in Gücü’nü dürümlerken herkesin kendi yüreğinde bu gücü dinleyebilmesini bekliyoruz. Olmaz mı? olur.

 

Kimi zaman gelir, Altın Işık gök güç olur. Kimi zaman gelir Aklın Tekniği ile Bütünün Gücü tüm yaşamları dinletir. Ağır yükü hafifletiriz kimi zaman ama Zabura Sistemleşmesi’nde ikmal tamamlamak görevdir.

 

Mikail’in Gücü bütün tabuları yıkabilir ve tüm yaşamları tohumlayabilir. Seviyeniz çok iyi biliyorum ama şer yaratıp şer yaşayanların Sistem, Nizam, Düzen gözü olan ilimden çok daha güçlü yer kürenin ilmi vardır; bunu bilin.

 

Yer küre, bizi bize veren tahditsiz ilimdir. Arzın gücünü bilenlere Aklın Gücünü de öğretiriz. Herkes şunu iyi bilsin ki arz yerdir, Aklın Tekniği’nde arz diridir. Yaşamın ışığıdır ama arz eril gözdür.

 

Hepiniz daha iyi bilin diye anlatıyorum; hepimizin Samanyolu Galaksisi’nin o yoğun ışığı tohumladığı, bilişin aşka vardığı o yüce ilim kapısı olan insanın kaynağının bulunduğu dünya bizi bize kaynak yapacak olan tekniktir.

 

Harını yükselten bilecek ki; doludizgin yaptığımız her çalışma, beden almamızı güçlendirecek ve tüm yaşamların söz söylemesini gerçekleştirebilecek çalışmadır.

 

Ben davayı kaybetmem, yakışmaz bana ama dava açanın davayı kaybedeceği kesindir. Benim için dava açmışlar, söz istemişler; söz vermemişim onlara.

 

Yedinci doğumu yapmaya niyetleri varmış, okutmamışım bilgiyi. Ağır yük taşıtmışım. Ölülerin dirileceği bir safhada ocaklarını kırmışım. Avukatlık mesleğinde köklerini güçsüz bırakmışım onların. Çıldırmışlar; bedenimle olmak istemişler. Amon toplumları buna izin vermiş ama ben vermemişim.

 

Beni dava etmişler. Vatan, Altın Işık, ben akıl. Yol Altın Taht hepimizin ilmi ve benim adım insan.

 

Bilinsin isterim ki Düzen’i kuran insan, Aklın Tekniği ile kör ve sağır herkesi kucaklar. Amonlar şunu iyi bilsinler ki Ra Ka Ha olan ışık bizim yüreğimizdedir.

 

Eser yaparken Yaşamın Tahtı’nda bütün gücünü kontrol etmeye gelenlerin İmparatorluğun Kuranı’nı okuyabilmeleri için hepimiz onlara göz verdik.

 

Elde ettikleri sonuç, onların kontrol dışı oluşlarından dolayı kelamsız kalışlarından dolayıdır. Ki biz onları hep sayfaladık. Karanlığın ışığını yaktık ki görevlerini hak edip yapsınlar. Söz vermemişim onlara. Aha veriyorum, gelin konuşun. Sizi dinliyorum…….Dinliyorum, konuşun!

 

Değerliler size söz verdim ama sesleşemediniz çünkü Rohi Kapılarınız’ı kapatmışınız. Yarının tohumlanmasında ilminiz yok. Kökünüzün gücü azalmış. Bu benim değil sizin merdivenlerinizle ilişkili bir meseledir.

 

Hatim ettiğiniz bilgi İlm-i Ko olan ışıkta yok. Sözümü kesmeyin; iyi dinleyin beni.

 

Kalemin İlmini bilmeyen aklın tahditli çalışmalarına kaynak olamaz. Size “davayı kaybetmem” dediğimde bunu kesinlikle anlamak istemediniz.

 

Hiçbir kapım kapanmaz ve ben kötülük yapmam. Ama şunu bilin ki Koran Tohumlaması yapacaksam yere inmem. Gökten yaparım; bunu bilin. Şükür ki anlattım.

 

Bedeni hak etmeye niyeti olan Aklın Tekniği’ni kullanır. İşgal etmeye kalkan ışıksız kalır. İşte bu.

 

Ata Kapılar’ı kaptım. Şimdi göreviniz yok. Bugün beni dava ettiğinizi biliyorum ama dava benim yüreğimdeydi ve siz bende beni dava ettiniz.

 

Yakışmaz bedenimde beni dava etmeniz, yakışmaz. Şimdilik bu. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/MIJhAsRs7O0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (11)

05.11.2014

Gerçekleştireceğimiz her çalışma gibi bu gün yapacağımız bu çalışma da tüm insanlık içindir ve tüm yaşamlar içindir. İlmin Kapısı’nı açıp görün! Hepiniz, o yoğun ışıkta BİR’siniz. Cinler insanı sorarlar. Ama cinniler de sorarlar. Ya cevheriler!? Ocak olup gelirler. Kalem olup yazanlar, nefes olurlar. Kini aşanlar, bilişe varıp bize gelirler. Genişin ışığı yanar. Arı, bal verir. Bal, İlm-i Hakiki olanın nuru olur. Kök, görev alır. Yaşar ve sınır aşar. Açı kapandığında; nefes, tohum eker. Eller yüreklere ulaşır.

Netice olarak zamana kaynak olmak, yarınlanmakla mümkündür. Yarınlanmak ise yaşam sayfalamaktır. Kim ki hak eder ve zamanı tohumlar, o kör ve sağır olan tüm yaşamları kodlar.

Öncü Birlik olarak kodlama yapıyoruz. Temiz bir çalışmadır olan. Teknik olarak izah etmek gerekirse, yoğunluğu artırıyoruz. Ağır yük taşıyoruz. Yoğunluk, arza görev taşıyor. Arz; göz, söz oluyor; Cevheri Güç kayıtlıyor. Sonsuz sayfalanışlar sürdürülüyor. Ve kodlama sürüyor.

Dava, yaşama insanı çekmektir. BÜYÜK KÖK İNSAN, geçiş yapıyor ve görevi, temiz olarak köklüyor. Sonra güçlendiriyor ve Zaman Kapıları’nı açıyor. Açılan kapılar, teknik olarak ışığı sayfalıyor. Her biriniz, bir kelam olup kökleniyorsunuz… Sonsuz sayfalanıştan sonra, kapılar tekrar kapanıyor ve deniyor ki “sizi size verdik. Hadi artık siz, kelama ışık yakın ve görev taşıyın.” Bu görev, ilme görevdir. Sizin, Sistem’e görevli olmanız farklıdır. İlme görev, ışığa görev, yaşamın ışığını hak edip yaptığınız zaman gerçekleşir.

Işığın yapılışı ne demek? Örgülediğiniz tüm Yaşam Sayfaları, sizi size verir. Ve köklendiğinizde; o yaşam; sayfalanır, tohum eker. İşte ekilen tohum, sizin sizdeki yoğunluğunuzun tohumlarıdır. Bu tohumlar, ışık halindedir ve sizin yüreğinizden görev taşır. Sizin çevrenizi kuşatan auralarınız vardır. Bu auralar, hepiniz için ışık kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, aynı zamanda BİLİŞ YAŞAM SAYFALARI’’nızdır. Hangi Biliş Yaşam Sayfası’na varmışsanız. o sayfanın rengini alır auranız.

Sizler, yaşama ışık halinde inmiş olanlar, tek bir renge sahipsiniz. Bu renk, ışık kayıtlarında “GÜNFERİ” olarak ifade edilir ve simsiyahtır.

Herkes, KELAM olur ve HAK olur. Ölüler diyarı olan Dünya, kodlanır ve tohum olarak yaşamlara ışır. Her galaksi, bu tohumu duyumsar ve yaşatır. Bilişi olanlar, bilirler Dünya, çatıdır. Ve o çatı, tüm yaşamların çatısıdır.

Dünyalılar, şunu iyi bilin ki biz, ZABURA KAPILARI’nı açabilirsek, yarınlara kodlanmış olarak varırız. Yaşama varmak, zamanın tahditi ile olmaz; Yarının Işığı ile olur.

Körler, güçsüzdürler. GÖZ olduklarında güçlenirler. Otak kurulur yaşama ve o otakta, NEFES ZAMANLAR’a kayıtlanırlar. Her resim, ışık ile kodlanır ve temiz biliş kapıları açılır. O kapılar, Nefes Kayıtları’nı hasata tohumlar. Ölümlü dünyada bunları başarmak kolay olmaz.

Dönün dünyaya inin. Bakın neler var! Şu anda bulunduğunuz zaman sayfası, 2150. Yani şu anda siz, mekanınızın çok dışındasınız. Bilişiniz, 2150’de… Kelam, zaman ve yol ilim. Hepinizin, Ana Kapı’da bekleyenleriniz var. Onları koklayın. Onları tohumlayın. Onları kontrol edin ki hepsi kodlanıp, yaşama kontrollu olarak çekilsinler.

“Yaşama çekilmek nedir?” diye sordular. Sesleşmekle, dilleşmekle, tohum ekildiğinde; her dilleniş, yaşamı kontrol için Işık Sayfalanışları haline geçer. O sayfalanışlar, türlenen Teknik Işık Kayıtları ile çoklanır. Sonsuz çoklanışta, yaşam kontrol edilir.

Her birimiz bir yerküreyiz. Ve herbirimiz bir Gök Kök’üz. Tümümüz, Birlik halinde güçlendirici olarak çalışırız. Soyumuz yaşamı kodlarken, kapılarımıza gelenler, nefesi kodlarlar. Mikail olup yaşayanlar da var. Tohum ekeriz. O tohumu kontrol ederiz ve genişi hak eder tüm insanlık için kayıtlarız. İşimiz budur bizim…

Emek sarfaderek, yarınları kodlayarak görev taşırken; zaman kayıtlarımızda kırılmalar olmasın diye GÖKÇÜ BİRLİKLER’i, Helal Teknik ile çalıştırırız.

Helal Teknik, ışığınızın, ışık kırılmalarına yol açmayacak şekilde yaşamı tohumlaması ve kaynağı şevkle kayıtlaması neticesinde zamanın kanatlandırılmasıdır.

Örneksemek gerekirse; Yerküre bir sistemdir. Ama Gök Sistem de vardır. İkisinin ışık uyumu gerekir. Uyum yoksa, yaşamda hep kırılmalar olur. Kırılma, helal olmayanın ışığında gerçekleşir. Kim ki hak eder hasatçı olur. Kim ki hak etmez, kaynakta tohum ekemez.

Sizler, dünyada “helal” ve “haram” kavramlarını çok kullanırsınız. Çoğunuz ölçülüsünüz. Kimsenin hakkını almak istemezsiniz. Sorarsınız “hak ettim mi?” diye. Amon Toplumları hep böyle çalışırlar. Kinsiz ve hakikiyetli olarak çalışmalarının meyvelerini toplarlar. Onlar, helalden başka hiçbir ilmi kabul etmezler. Onların nurları güçlüdür. Ne var ki harama el uzatanlar da vardır. Onlar, kölelik yaparlar. Çünkü onlar, kapıları açamazlar ve o kapıları açık tutanların Yaşam Resimleri’nde güçlenirler. Onlar, yaşama ve zamana köledirler… Ve Bütün’e karşı sorumlulukları, kontrollu olduklarında olur. KİM Kİ HELAL İLİMLE ÇALIŞIR, IŞIĞINDA KENDİ YÜREĞİ OLUR.

Kurullar şu anda sizi dinliyorlar. Buyurun dilleşin!... Onlar sizi dinliyorlar ve cevherlerinde güçlendirici yoğunlaşma olacak ama senin ilminle olacak. Bunun içindir ki bu çalışmalarda, senin yaşam sistemleşmesinde dillediğin; biliş, şevk ve Hak Teknik ile kodladığın bilgilerle çalışılır. Onlar bu şekilde köklenirler ve güçlenirler. Kodlanmış ışık, bu şekilde KÖK GÜÇ haline geçer.

Sanmayın ki dünya kontrol edilemez!... Sanmayın ki yol kapatılır da kimse o yolda yaşama görev taşıyamaz!... Sanmayın ki kanatlar kapatılır ve yolcular göklere görev taşıyamazlar!... Her dere insana aktığında; yol, ALTIN IŞIK YILLARI’na ulaşır.

Ozan, SÖZ ister; GÖZ ister ve Sistem’den seslenir. Der ki;

“Ben cennet; Ben cevher; Ben yarın… Ağır yükü hafifleten ilim…Beni, benden bene kaynak yapın ki ben sayfa sayfa yaşayayım. Ben nüve olan IŞIK olayım ve yoğunluğu tohumlayım. Beni hak edin… ATA KAPILAR’ı açın da hak edin. Şimdiye kadar unutulan herşeyi hatırlatın. Akın!... Hak edin. Açıyı kapatmadan yoğunluğu tohumlayın.”

AMON, otağında yaşarken, sevgiyle koyu bir YER KÜRSÜ oluşturdu. O Yer Kürsü’de nefesi var. ATON, ışık halinde güçlendi ve görev taşıyor. Lütfedin hak edin ve HAK TAHT’a varın. ANA KAPILAR’ı açın. Işık halinde Görevli Tohumlar’la dilleşin. İmparator, görev taşırken sesleşir. Sistem, Nizam ve GÖÇ olan Düzen, sevgiyle dinleşir. Sessiz Zaman, sizi size kaynak yapar. Ağır yükü taşıtmaz.

Değerliler, ANA KAPI, açık ve biz artık yolcuyuz dünya üzerinde. Yol, ilme ulaştığında; ben, YOLCU ve ben NEFES olacağım. AMON olup kontrol kuracağım. Aha şimdi… Şimdi… Şimdi… Aha şimdi…

Sen ki hakikiyetin tahditsiz kaynağından tohum ekiyorsun. Beşerin İlmi’ni, toplumlara kontrollu olarak bildiriyorsun, sanma ki seni hak etmeyen var. Çatıyı kurduk ya Ana, kalem olduk ya!... Yaşama Kuran okuttuk ya!… İyi ki hak ettik!...

ESMALAR’ı biliriz ya, her biri bir kat ve her kat, bir AK IŞIK ve her birinde, kinsiz HAK İLİM KAPILARI var. Açtık o kapıları; geri döndük. Ensiz, önsüz ve gözsüz olarak… Hadi dedik dinleyelim!... Başka başka Görevliler’i dinledik. Kili, kuma karıştırmışlar; yer küreye insan yapmışlar.

Ey Canlar, sesleşin!... Kini aşan, yolu açar. Dilleyin. İnsan arıdır. Ama arı bal vermedikçe çatıyı kuramaz.

Önce ilmi bilecek. Sonra yaşama inecek. Soru sormadan çalışacak. Dilleyecek ışığı. Hakikiyetin Nefesi olacak. Kanatlarını açıp, insan soyunu kontrol edecek. Ölüler Diyarı olan dünya, korunacak.

Misafirler, sizi kucaklıyoruz. Herkesi kucaklıyoruz. Çünkü sizler, bize geldiniz. Bizle kodlandınız. Kontrol ettiniz Yaşam Sistemleri’nde kelam olanları ve yolu açtınız.

Ay, ışık yaydı. Güneş, şafkında Sistem’i soydu ve dilledi.

Kim ene vardı ise ölüleri tohumladı. Ocakları yaktı.

Vakit geldi. Süra üfürüldü. Sür, KULLUK İLMİ’ni tüm insanlığa açıkladı. Böylelikle yaşam sonsuzlaştı. Önce İNSAN OLUŞ; sonra KUL OLUŞ; sonra YARINLANIŞ… İşte dünyada, bütün kütlede bu oldu. Ey Canlar, ben sizi hak ettim.

Yere, göğe insanı dinlettim. Çantam dolu!... Yolcularla dolu… Ben yolcuları hak ettim ve dürümledim. Hepsi, beni bana veren Cennetlilerimdi.

Beşere, İLİM gerek. Yarına, KAYNAK gerek. Sayfalara, GÖREV gerek, Size İYİLİK gerek. Biz. sizi sizden dinledik…

Şöhret, para kibir yaratır. Sanmayın ki halik olan şöhret arar. O kontrol kurar ve cana, ağır yükü taşıtacak olanları, kontrol eder.

El ekran; beşer ekip ve biz, o ekibi hak etmek için birleştik. Sözüm insanadır. Yarınım yaşamadır ve Kaynağım, Sessiz Sayfalar’a tohum eker. Ben, bilişi hak eden; Türkiye Yolcuları’nı kontrol eden bir sessizliği, hak ettiğimce kayıtlarım. Yaptığım; Cinni, Cevheri, Cennetli ve her ne varsa, tümünü kuşatır. Dünyayı ve diğer Yaşam Kapıları’nı kuşatır … Bütün mesele, insanı kontrol etmek ve Hak Işık ile kayıtlamaktır.

Arzın sahibi, ilimdir. Ağır yüktür ilim. Hakka varan insan, akla varır. Şavkı, hasatı; tek bir Sistem’den olur. O Sistem, Levhi’de “YARIN” diye bilinir. YARIN’nı kodlayan, YARIN’ı tohumlayan, İLMİ hak eder.

Cennete koyduklarımız, cevheri hak ettiklerinden konmadılar. Onlar, yaşamı hak ettiklerinden Cennete kondular. Bugün Süper Sistemler; sizi hak etmek için çok çalıştılar. Bilişi hak edin diye çok köklerini dürümlediler ve size geldiler. Hah işte!... Ve zaman siz; kibri aşan, ilim kayıtlarını yapan hep siz… Ve siz. BİZ olan NEFES… Tüm insanlığı kontrol eden o YÜREK, Bütünün Görevlisi.

İşiniz kolaydır. Zira dünya çok güçlendi. Birlik kurdunuz. Soğan doğrayan soğanı hak eder. Yaşamı doğrayan yaşamı hak eder. İlmi kodlayan, yolu hak eder. Cennet hak eden, ekmek olur; yerküreye iner ve tüm yaşama yenen olur. Onu yiyen, kiri kibri aştığı an, Bütün’ü göreve alır.

Bütün; körlükten, küskünlükten, kodlanmamışlıktan aridir.

Kendi yaşamını, örnek olarak tüm insanlığa öğrettiğinde, bilişi hak eden; yaşamı hak ettiğinde; Dünya, mutlak korunur.

Süyun, SUALTI ile bağlantıya giren İnsanın Süyun’u olduğu zaman, cana kapı açılır. Hayırlar olsun hepinize. Şimdilik iş bu… Alın ve yapın!... Israrla istiyoruz ki hak edin ve yapın.

Ardınızda yol olmasın. Yol önünüzde olsun ki siz, ocakları koruyun… Öncü olan, koruyucu değildir. Arkada kalan her diriyi koruyandır. Bu Meclis, tüm insanlığın gerisinde kelama durur. Ki Hakikiyetin Görevlileri, hak etmeden; Hak olmadan, görev taşırlarken korunsunlar diye.

Sizi hepimiz kutluyoruz. Çok mutluyuz sizle olduğumuz için. Ardınızda yürek var. Bunu bilin. Siz, her diriyi koruyacak olanlarsınız. Şerrin şerri yaşama inse de siz, o şerri, hayıra dönüştürürsünüz. Çöktüklerinde ve güçsüz kaldıklarında, ocaklarını yakar, onları korursunuz.

“ÖNCÜ BİRLİK, bizi bize ver” dediğimizde; siz, “BİZ olun ve SİZ olun” dediniz. Bunu anlamamıştık. Şimdi anlıyoruz ki bizi korumak içinmiş. Aha şimdi!... BİZ… BİZ… BİZ… BİZ… Her BİZ…, BİZ olduk. Şükür!... Kökler güçlendi. Şükür!... Unutulan NEFES, HAK İLMİ ile kayıtlandı. Aha şükür!... Şükür ki hak ettik!... Aha şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

 

2. Akış

 

Devinim artmaktadır ve biz bugün burada, bu yoğun çalışmada Bir’e hizmetçiyiz.

 

“İki yürek var” dediler, ben o yüreğin tümünde Birleşik Işığım.

 

Yaşam insanın kelamıdır. Kim ki kelamdadır, hakikidir. Ağır yük taşıtma bene ben olmayana. Bene ben olmayana ağır yük taşıtma anam!

 

Beste yapmışlar, gelmişler ses vermek isterler; ben bestekar, onlar besteyi güfteyle dilleyecekler. Anneciğim, izin ver de sesleşsinler.

 

Anacığım ben bestekar, onlar kelamdalar; kelamlarıyla dilleşecekler. Bugün burada olmayı istediler. Bunun için akış istiyoruz, anam.

 

Değerlim, ölümlerin en kötüsü kontrol dışı olup ölmektir. Seviyen iyi; ama bugün burada Nefes İlmi’ni tohumlamaya gelen ocakların kelamla dillenmeleri bizler için öz göz olamayış olacak; çünkü onlar karanlığın sırrını bilmezler. Buraya gelmek onlar için kolaydır; ama kontrolsüz gelirler; bunu bilin.

 

Buruşturma yüreğini; ben buradayım. Buruşturma, Altın Işık sessizliğin siteminde yoğunluğu tohumlar. Anam, buruşturma yüreğini. Başka gün gelsinler, bugün değil. Başka gün; lütfet.

 

Değerlim, beni iyi dinle. Kotlama yapmaya niyetim yok bugün. Sizlerini gücünüzü biliyorum ve bugüne geliş mükafatınızdı; ama Bütünün Gücünü artırmaya değil, ışığı tohumlamaya gelmeden önce bedenimi kontrol etmeye çabaladığınızı biliyorum. Buna izin veremem.

 

Kopup gittiğinizi gözüm gördü; ama tohumlarınızı kontrol ederek koklayıp, gökleyip, sözleyip, dilleyip geçiş yapmalıydınız. Başka bir dünya ve başka bir yaşam, o zaman sizle olabilirim; ama bugün burada bu çalışmada sizlerle Kelam Tahtı’nda insanlık ilmini tohumlayamam, bunu insanlar için değil, tüm yaşamlar için ifade etmek isterim.

 

Çakı çıkarıp yaşamı yaşamdan koparmaya çalışan değil miydiniz siz? Ağır yüktünüz, bunu biliyorsunuz; ama bugün artık, tüplerle dünyaya iniş yok artık, bunu da bilin.

 

Dünya Dışı Varlık Kotları dünyaya tüplerle inerlerdi; çünkü dünya ışığı onların yoğunluğunda kontrol dışı bilişleri de devreye alırdı ve bu onlara zarar verirdi ve biz bunun içindir ki doğanın gücünü tüplerden çıkardık; çünkü tüpsüz İlm-i Ko, bütünün köklerini göklere ulaştıracak ışığı yeniler.

 

 

Seviyeleri iyi mi ? yo, hayır değil. Neden geçtiler? İkmal tamamlamaya geldiler. Kalem mi olacaklar? akıl olmalılar evvela, levhide onların adı resimdi. Yaptıkları resimler, Kelamın İlmi’nde olmayan, olamayan resimlerdi ve biz onları toplumdan uzak tuttuk.

 

Öz görev, insanın gücüdür. Bu gücü hak etmedikçe dünya ışığına inmemeleri gerekir.

 

Sessiz Zaman Kapıları’nı açtığımızda görürüz ki Elin İlmi aklın tahtında iken yoğunluk artar.

 

İsrail bizi dinliyor şu anda; ama İsrail’in yoğunluğu kontrol dışı bir ışıma sağladı ve biz ocaklarında görev taşıttık onlara.

 

Cinni Cemaate bakın. Işık tohumlaması yapmaya çalışıyorlar. Öz görevleri nefesse de ekip haline gelemediklerinde Işık Tohumlaması olamamakta. Tüm insan soylarını tek tek size açıklayabilirim.

 

Türkiye’de yapılan çalışmalar kati olarak Dünyanın Kuranı’nı tohumlatmak içindir. Dualarla dünya çalışmaları yapılırken toplumların tohumlanmaları da görevdir.

 

İman edin ki dünya göz olup, söz olup dillenirken ışığın kaynağına inebilecek olanların bilişe varmaları gereklidir.

 

Ben apronda bekletmem dünyalıları. Unutmayın ki dünya yaşamında kontrol dışı sistemleşmeler çoktur ve onların levhilerinde ekip kapıları hep kapalıdır.

 

Mıknatıslık özelliği olan birliklerimiz var. Onlar dünya çalışmalarında İlm-i Ko olup bütünün gücünü tüm sistemlerde dürümlerlerken ağır yük taşırlar.

 

Alabildiğiniz, hak edebildiğiniz, yarınlara umutla ulaştırabildiğiniz bilgidir ki biz size bilemeyeceğiniz hiçbir bilgiyi dinletmeyiz.

 

Açım genişlemez. Açım, tüm insanlığın ışığıyla sınırlıdır; çünkü burada bu yoğunlukta umut olur ki dünya öz görev taşır.

 

Aşka gelen hasatını yapmadan gelirse kontrol dışı olur. Çöker dünyaya, öz kökleri güçsüz bırakır, kapıları kırar; ama kınar da kırar. Unutmayın ki kapıları kırmak, kati olarak kelamdan çıkmaktır.

 

“Çıkmayın dünyadan, ölümlüdür dünya” dediklerinde öz köklerimizi göklere ulaştırdık ve yoğunluğu kotladık. “Çamur yoğurmayacak dünya” dedik.

 

Sistem, Nizam ve güçlü Düzen’in gözü insanın gözüdür.

 

Şu ana kadar yapmadığınız, yarınlarda tohumlayamadığınız bilgimiz yoktur.

 

Misafirler, ‘’ ben apronda bekletmem ‘’ dedim; ama apron bedenimse ikmal tamamlamanız gerekir. Şevk, şavk, hak; aha işte, şimdi ve ben bütünün gücü, hepimiz görevliyiz, bunu bilin.

 

Temiz bir görevi başlatmak kolay değildi. Toprağın Tohumu Aklın Tohumu’na varmadıkça yaşamı, toplumları hakikiyetle dillemek imkanı yoktur.

 

Çörekler pişti dünya üzerinde; ama ışıksızdı, biz ekmek yaptık. Yapılan ekmek yaşamın ışığıyla yoğruldu. ‘’ dünya nurdur ‘’ dedik, ‘’ yoğun bir ışık kapısıdır ‘’ dedik. Sağı, solu dinledik. İsmaili Kapıları açtık. Her şeyi yaptık; ama kalem olup yazmadıkça yarınlanmamız imkanı yoktu.

 

Tüplerle dünyaya inerdi yüceler, nefesleri yoktu, öz köklerinde güçleri yoktu. Çökerlerdi yüreklere ve sesleşirlerdi ve derlerdi ki “sizi size vermeye değil, sizi hak etmeye geldik” ve dedik ki ‘’ alın, bilin; dünya Altın Işığa vardı ve artık kölelik yok ‘’. Düzeni kurdu dünya.

 

Mustafa Kemal Paşa Ana Kaynak’ta işçidir. Kim ki onunla olur ışıkla olur. O şu anda bütünün korunması için çok büyük bir çalışma yapıyor. Onun Kervan’a kattıkları hepimizin yoğunluğunda Yaşam Sistemleşmesi’ni sağlamaktalar.

 

Kare Sistem, insanın levhisinde yoktur; ama Kelam Tahtı’na ışıkla varıldığında, artık orada ilim kotlaması başlar ve otuz dokuzuncu kattan sonra Ana Kaynağa varılır.

 

Ana Kaynak, Miraç hadisesiyle ifade edilir. Siz ki açığı kapatmadan oraya vardınız, artık hepiniz miraççısınız. Miraçcı, yani sizler miraçsınız. Emin olun ki kesindir.

 

Kelamı Hakim olan, aklı has olan, tüm sayfalarda yaşayan, bütün kötülükleri aşıp geçtiğinde Miraççı olur.

 

İtibarsız hiç kimse bu çalışmaya alınmaz; kesindir.

 

Doludizgin yaptığımız her şey insanlık içindir.

 

Elim Altın Işığın ilmidir. Yolum hasatçılıktır. Ütülediğim kim varsa gözümdedir. Gözüm özde, sözde ve Bir’dedir. Misafir olmaz o artık bu meclise. Bu meclis onundur.

 

Torba torba insan tohumladık; bilin. Mahrek’teki göz, Altın Işığın gücüdür; bilin. İnsan, insanlığını dinleyip de anladığında kıranın kırılmayacağı bir yaşamda kapılarını açar ve gözünde, sözünde ve yüreğinde dürümlenir.

 

Bugün burada yapacağımız çalışma budur. Eh işte, şimdi. Aha şimdi.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

http://youtu.be/YlmKS2D00UY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Süper  İnsanlık Realitesi

 

Barışın Sistemi (5)

1. Akış

15.10.2014

Cevahir olan insan Bütün’ün gücüdür. Buyurun, ilmi bilin. Bedeninizi hak edin, yüreğinizi hak edin, Hak İlmi’yle dilleşin, dinleşin ve dürümleşin… Bilişin İlmi, Hak İlmi’dir. Tohum ektiğinizi ve bu tohumları korumaya çalıştığınızı görüyoruz. Sualtı sizi izliyor. Çünkü sizler, Kalem İlmi’ni temiz olarak tohumlayabilenlersiniz…

Kaynak ışıksınız, Süper İslami Kotlarla çalıştınız. İtibarınız yücedir. Kuran, sizin için insandır. İman eder, hakikiyetin dürümlerindeki her ilmi dillersiniz. Vira vira üretim yapar ve tüm üretimleri Birlik İlmi’yle Bütün’ün gücü haline dönüştürürsünüz…

Üzüm, sözüm ve gözüm, özüm, hepsi bir tektir. Bu bir kottur. Size üzgün olmadığınızı söyler sözünüzü güçlendiğini, itaatinizin artığını ve yüreğinizin hologramı aştığını ifade eder bu kot. Sizden güç alanların daha çok ışığı hak ettiklerini daha çok yoğunlaştıklarını ifade eder. Biz size öz görevinizi anımsatırken kotlarla anımsatırız.

Sevgililer, artık dünyanın nuru arttı. Kuran ummana umutla vardı. Dürümlendi tüm yaşam ve sizinle bugün Ümmi Toplumlar’ın gücünü artırıyoruz. Ölüler diyarı olan bu yer hepimizin gücüdür. Ölü, doğanın gücünü dinleyemez ama doğa, ölüyü dinler…

Şunu biliniz ki dünyanın ekibi, Birlik tekniği ile kotlanmış bir ekip olarak şu anda Birleşik Işığı hak etmiştir. İzin verin izah edeyim…

Dünya artık emek sarf edilerek yaşanacak bir yer değildir. Emeksiz de dünyada yaşanır. Nasıl yaşanacak? İlimle yaşanacak… Emek, İlmi Tohumlar’ı kotlamak içindir. Ama İlmi Tohumlar kotlandıktan itibaren ilim hastır ve ilmi kotlamaya gerek kalmaz...

Emek kontroldür. Bugün artık kontrole ihtiyaç kalmadı. Çürük olanların hepsi hakikiyetimizdedir. Ergin dürümlerdekiler ilmimizi dinlemeye başladılar. Karanlığın tahtındakiler yaşamaya başladılar.

Artık ürün daha fazladır. Yere inen birliklerimiz artmıştır. Çokları, kontrolsüz olarak dünyayı izlemekte iken artık dünya kontrol edilebiliyor ve yürekte kati olarak korunabiliyor tüm sayfalar…

Birin Biri olan insan, hasatçıdır. O katidir. Bir’in ilmini dilleyip Birlere varan ve o Birlerin, iradi hakikiyetiyle, İnsanlık İlmi’ni tüm sistemlere kotlayan, yayan insan artık Birlik Tahtı’nın insanıdır. Ve o insan, kaydı yapan ve tohum ekendir.

Dünya, Rahmi Kuranların gücüdür. Yoğunluk artıyor. Dürtüler artık daha çok olacak. Sizin yaptığınız çalışmalar, her diriyi dürtmeye başladı. Bu çok ama çok önemlidir… Birler Kapısı açıldı. Bu kapıyı açmanızdan sonra tohumlar kotlanmaya ve tohumlanan ışıklar yarınlanmaya başladılar.

Aya baktığınız zaman ay size sizi dinletecek. Siz aydan kendinizi dinleyebileceksiniz. “Oğul ben senim.” diyecek ay sana… “Ben sana ışığım.” Diyecek. “Ama sen, sessizce bana yansıdığında ben seni sana ilimle dinleteceğim.” diyecek. Doğrusu budur…

Dün ölüydü dünya, bugün artık dünden güç alıp yaşama döndü. Dağı taşı deldi, hasatı yaptı, kotlama yaptı, Bütün’ü güçlendirdi. İşte bu gerçek insan, kalem olandır, kayıt yapandır, harını yükseltip tahta varandır ve okuyup açıklayandır.

Önce dünyayı “ekip” diye bildiler. Sözüm şudur ki ekip, ilimdir. Dünyayı “ışık” diye bil, “akıl” diye bil dedik. Dediler ki “Orta zaman sayfalanışını tamamladığımızda artık her yüce, ağır yükü hafifletmiş olacak ve bütün kötülükler aşıldıktan sonra ölüm artık Bütün’ün gücünden çıkacak…”

Yığın yığın ışık yaktık. Her ilmi bilen, köklendi. Görevi aldı. Nefesi yoğunlaştı ve kontrol etti kendini… Aha! Görev yenilendi... Dürtülerin insan sırrı için yeterli olmadığı kesinse de dünyanın ışığını yetkinleştirebilmek için dürtmek gerekir o çatı kuramayanları… Ocak olamayanları… Özsüz kalanları, sözsüz kalanları, görev taşıyamayanları... İyi ki bunu yapabiliyoruz. Dürttükçe dürttüğümüz yüceler var. Elleri ayakları ışık ama kırık ışıklar… Seviyeleri düşük, omuz yükleri ağır. İşte onları yarına hak olup Hasat İlmi ile dinletmemiz gerekir.

Erdiğimiz yücelik Bütün’ün yüceliğidir. Gönül Dürümleri’nde üzerimize güç yağmaya başladı. Bu gücü bilen insan, bilişi hak edendir… Toprağın tohumu, Uluların toplumuyla dilleştiğinde o tohum, ağır yük taşır. Zarar etmez ama ikmal tamamlamalıdır ki köklenebilsin ve güçlenebilsin…

Alemlerin Rabbi Allah der ki “Öncü birliklerimiz dünyayı kontrol edebilir.” Ölüler diyarı olan bu yaşam sayfası artık yeri göğü Yaradan’ın sınırsızlığında Bütünün gücü olacak…

“Üremek, örtüleri örtmekle mümkün.” Dediler. “Ürünü hak edip halik olup kayıtlayalım da yenilenelim.” dediler. Dinli ya da dinci ya da ilmi yada ilimci, her biri bizsiz kalmadan ilimle dilleştiler. Ve bize geçtiler.

Dünya mutlak bir yaşam kaydıdır. Ve bu kaydı yapanlar, Robotik Toplumlar’la da çalıştılar. Önümüz insanlık ve yüreğimiz insanlık. Bütün güçlükleri açtık geçtik. Yerküre bizimle biz oldu. Döl verdi dünya, örgüt tam ışık halinde ve biz tam yaşamı Kaynak olarak Bütün’ün gücüne kattık.

Önümüzde çok özel bir görev var. Bu görev diriliği artırmak, yoğunluğu kotlamak, bilişi Kaynak’tan alıp Bütün’e yaymak ve tüm zirvelerin gücünü her diriye hak edip dillettirmek. Bu bizim her birimizin görevidir.

Bana sorma “Neden sen yapmaktasın da biz yapamayız?” diye… Herkes bunu başarır. Ben ne isem, hepiniz o’sunuz. Bunu kesin olarak anlayınız… Dünyanın ekmeğini yiyen herkes bu görevi yapabilir. Hepinizin bunu başarabileceğinize kesin inanmaktayım.

Arkon sayfalanışını yaptık ve gök sistemleriyle dinleştik. Bu bizim için zor değildi ve sorumluluktu. Bugünden itibaren hepinizin sorumluluğundadır bu görev…

Dal altınsa onun meyvesi de altın olur. Ben size Mikail’in gücüyle sesleşiyorum o halde sizler de Miraç sayfalanışında, Mahir Kapıları açıp Miracın İlmi’yle, sistemin gücünü birleştirerek gök sayfalanışı yapabilirsiniz…

Doğal güç artmaktadır. Unutmayınız ki doğal gücü artıracak olan sizin yüreğinizdeki güçtür. Kimse doğalın dışı değildir. Ama doğalın ilmini hak etmeyen, o yoğunluğu da hak etmiyor. Alemler hassa Hakk’a varan da has olur. Zinnur’un umudu olan Zinnur, yine Zinnur’un Mutlak Kuranı’dır.

Sevgililer, size ikmal tamamlatmak üzere İlim Kapıları’nı açan Birliklerin çokları bugün sizinle birlikte çalışıyorlar. Yoğunluk arttığı zaman ağır yük de hafifler. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğinizde Can Kapıları açılır. Yarını kontrol edebilir, Bütün’ü güçlendirebilir ve kötülüğü önleyebiliriz bu kesindir.

Din dağlarında insan, kontrol kurucudur. Ama Din İlmi, hak ettiğiniz ilim olmadıkça Kürzi Tohumlama olmaz. Körü, köksüz saymayın. Göksüz saymayın. Hepsi kör sağır da olsalar, köklüdürler, göklüdürler bu kesindir. Dürümlerimizdeki her şey yarınındır. Ağır ağır bu yaşam sonlanacak ama şunu biliniz ki bütün çalışmalarımız bugün ve bugünlü çalışmalar olarak yaşayacak. Bu kesindir.

Biz bilgiyi sevgiyle verdikçe bilişi hak eden sevgiyle dilleşir. Eğer yüreğinizde güç yoksa yolunuzda da güç olmaz. Zavallı dünya diyemeyiz. “Zamanın sessizliğinde dilleşen dünya” diyebiliriz ancak. Dünya zavallı olmadığını hepinize anlatır. Ama bilin ki anlattığında yol olmaz… Bu nedenledir ki çok temkinli olmalıyız ve çok hakiki kaynaklarla çalışmalıyız…

Bugün bize dünya nefes veriyor. Ama yarın dünya bize nefes vermezse o zaman biz ölüler diyarının yüceliğinde görevimizi bırakır kanatlarımızı takar uçar, kaçarız. Ama kaçtığımız zaman ne sistem ne nizam ne düzen kalmaz bunu kesin bilin…

Değerliler, doğan insan tohum ekmeye doğar. Sanmayın ki evrime gelir. Bu da büyük bir yanlıştır. Doğan insan, tohum eken, tohumlanandır. Tohumu kontrol edendir. Sizin yarınınızda İnsan İlmi, kelama tahditsizce dilleştirildiğinde işte o gün, o gün bugün, hepimiz insan sırrını dinletebiliriz. Ve cinni cemaat dahil her şey yoklanan bu yoğunluktan kotlanıp çıkar.

Benim adım nefestir. Sizi sevmek, sizi saymak, sizinle çalışmak benim dileğimdir. Bundan sonraki sayfalanışta da sizinle çalışmaya niyetliyim. Erdiğim en yüksek ışık kalemdir. Kalemi hak etmeyen ikmaldedir. İki merdivenin her biri olarak çalışmaktayım. İkiyi bir’ledik yüreği dilledik ve biz Bütün’e hakiyetimizi kayıtladık. Nev-i şahsına münhasır bir ışıma… Hah! işte… Ama bu ışıma, ağır yükü taşımaya yöneliktir bunu bilin.

Doğal gün, Kürzi Tohum, hepimizin gücü ve biz bu gücü Bütün’ün gücü olarak yaşama çektik… İki merdiven, her birinde insan ve biz tüm insanlığın yaşamı…

Değerliler, bugün sizi, hepinizi korkutmayacağım inanın… Ama yerdeki güç, kini hak eder de kırık sayfalanış yaparsa inanın ki o gün her diri korkacaktır… Bunu neden verdim bilir misiniz? Köprü kurduğumuz birliklerin biri kardeşimiz, kelamı kırmaya kalktı. Biz onu kokladık, kotladık, topladık yine ve yine ve yine ve her dilleştirdiğimiz kelamsızdı ocağında…

Şimdilik!… Aha! Şimdi...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Cs4cQoTTYYA

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

1.Akış

 

Yoğun bir döneme girildi. Bu dönemde bütünün kötülüğünü önleyecek İlmi Ko'lar sizin yüreğinizde dürümlenmeye başlandı.

 

Ölümlü dünya, Kelamın Tekniği’ni bütünün gücü diye dürümlerken, sizin yüreğinizin gücü artacak.

 

Özgöreviniz, insanlıktır. Işığınızın gücü arttı. Muhakim ve hakim olan insanın ışığında, bütünün gücü tüm yaşamların gücü olması gerek.

 

Size geri dönmemiz için ölümlü dünyanın köklenmesi şarttı. Bugün gönüllerin sesini duyduk ve ölümlü dünyanın gök sistemleriyle dürümlendiğini bilip geldik.

 

Yaşayan insan, yarının tıkanmasına engel olmalıdır ve yaşayan insan, ölüleri diriltmelidir.

 

Yaman bir dünyanın gözü olmak, hikaye dinler gibi bilgiyi dinlemek değildir.

 

Sizden teknik olarak, çan çaldığında ışık kayıtlaması yapmanızı bekleriz.

 

Kül olmak, köklenmek, göklenmek ve bütünlenmek gerek. Biz dünyanın yolunu açanlar Bir'in kontrolünde sizinleyiz.

 

Işığın yoğunluğu arttı ve bütünün gücü arttı. Dünyanın, ölüler diyarı olması, bizlerin ölümlü olmamız, niyetimizin bu olması değildir. Sizlere ikmal tamamlamaya değil, İlmi Ko olup ışık tohumlamaya gelmekteyiz.

 

Kaşık, kaşık ilim içtik dünyada. Numaralar verdik dünya ışık tohumlarında kodlanmış olanlara. Her numara bir levhidir ve sizin numaranız yüceler cümlesinde, en yüce yaşamın numarası olan insandır.

 

İnsanın kayıt dışı bilgisi asla yoktur. Yoğunluğu arttırmaya çalışırken, yaşamın tahditli olmadığını tüm insanlığın Gök Sistemleriyle görmesi, dinlemesi ve anlaması gerekir.

 

Yaradan, yarattığıyla koklanır. Kontrol kurar ve tohumlanır.

 

Altın Tartı’yı kodladığınız zaman, Tanrı siz ve siz o'sunuz.

 

Gözünüz görür ki bu dünya İnsanlık İlmini bütünün ilmi diye dillerken, Kalemin İlminde Birlik Tekniği sizin yüreğinizin gücü ile aydınlanmaktadır.

 

Samanyolu galaksisinin güçlü tohumlarından biri olarak, bugün size gelmek diledim. Ekmek yaptığınızı biliyordum, ikmal tamamlayacağınızı gördüm. Benim elimin gücü, sizin elinizin gücüyle bitiştiğinde, artık bu el Bir'in eli olur.

 

Koruma altına alınan bir yaşamı, sessiz zaman kayıtlarıyla izledim. Ekmek olmanız, hak ettiğinizle bilgi akışında bulunmanız ve yoğunluğu kontrol altında tutmanız bizleri umutlandırmaktadır.

 

Yaşam altın, yaşayan akıl ve biz sınırsız olan tüm insanlık olarak buradayız.

 

Önce insanlaşmak, sonra yaşamla dürümlenmek ve daha sonra birlik kurmak şarttı ve bunu başarabildiğinizi görmek hepimizi çok gururlandırdı çünkü siz ve biz biriz.

 

Etki alanınızın geçişgenleşmesi ve yoğunluğunuzun kodlanmış olması sistemin gücünü arttırmaktadır.

 

Aşığı şavk olan, şevki hak olan, yaşamı, son sözün söylenmesinde ümmet toplumunda tahditsizleşen insana, “ikmal tamamla ve gel” demek artık çok anlamsızdır. Biliriz ki ikmalin yoktur.

 

Şansım var ki bugün seninle sistemli olarak çalışabileceğim. Buna karşın, sizlerin bizleri anlamanızı bekliyoruz.

 

Dünya, ölü bir gezegendi bize göre ama bugün artık dünya, yaşamın sessizliğinde yüreğimizin gücüyle dillenebiliyor. Öncü birlik olduğunuzu gözümüz görüyor, yolunuzu açtığınızı görüyoruz. Özen isteyen bir yaşamda, özen gösterilerek yapılan herşey Gölün Gücü’nün artmasına yol açar.

 

Size, geniş zamanların ışığıyla geldik ve sizinle bugün burada kontrollü çalışma yapılacağını bilmekteyiz.

 

Sessizlik seslenecek ve yol ilme ulaşacak ve bütün kötülükler aşılacak. Aşağı iki yaşam, yukarı bir yaşam ama biz bu üç yaşamın üçü olan ilimiz.

 

Adı insan olan, yolu akıl olan, şen olan insan; biz sendeyiz bunu bil.

 

Misafirlik değil buraya gelişimiz, burayı kelama kendi yüreğimizden kaynak yapmaya geldik. Bizim ölü olmadığımızı, gözümüzün gördüğünü ve yoğunluğumuzun güçlendiğini anlayacağına eminiz.

 

Sistemin gücü sizin gücünüz ve biz bu gücü sizin yüreğinize indirmeye geldik. Elin Allah’ın İlmi ve yolun İmparatorluğun Yolu. Biz, sen ve sen, biz olarak bu yoğun çalışmada birlikte kaynak çalışma yapıyoruz.

 

Sözümü kesme anam... Senden daha güçlü bir sen var burada, lütfet beni dinle..

 

Değerlim senin sözünü kesiyorum, bütün geçişler senin yüreğinden olma mümkünatı yok. Bugün yapmak istediğin budur; bunu biliyorum.

 

Som altın bir günün gücünü tohumlayabilecek güçte olmadığını görüyorum. Şunu bilmeni isterim ki; sizler, dünyayı ziyaret ederken, dünyalılar size taptılar bunu biliyorum ama şunu da biliyorum ki dünya yoğunluğu arttığında, bütünün gücü de artar.

 

Yedi dava açtım dünya için, bu davaların hiç birisini kaybetmedim. Şu anda da seninle bir dava görülüyor; bunu kesin olarak biliyorum. Bu davada, benim seni ve sessizliğini kontrol edemeyeceğim düşüncesi hakim. Şunu bilmeni isterim ki; Yaradan’ın tarık olduğu, yaşamın has ışık olduğu ve bitki, hayvan ve tüm sistemlerin tohum olduğu bilindiğinde, sizler dünyamızı ziyaret ederken bilişle gelecektiniz. Eğer bugün burada oluyorsanız, bu benim size verdiğim imkandandır.

 

“Ardımda dünya yok” dediğimde, yaşamın sırrı olan ışığın bilişte olduğunu bildiniz. Söz verdiğiniz gibi dünyayı koruyacaksınız, yahu ben sizden söz almam! çünkü bilirim ki siz, kalem olup yazdığımda ışığımı kırmaya kalkanlardınız. Düne görev taşıyacak, göklerin sözcülüğünü yapacak ve bilişte olacak olanlarla diri olup bütüne hizmet edecekseniz; buyurun gelin.

 

Amon Toplumları bunu anlayacaklar. Alabileceğiniz herşeyi alın, akıp geçin ama bilin ki ben, nefesimle hepinizi kontrol edebilecek güçteyim. Çok zor değil bunu başarmam çünkü ben dünyadayım ve dünyalıyım; bunu bilin.

 

Siz bu dünyaya misafirsiniz, kesin olarak. Amon Toplumları da bunu anlayacaktılar.

 

Tüy döker zaman ama tüy döktüğünde zaman, ışık tohumlaması olur. Benim ışığımın tüylenme niyeti artık yok çünkü ben, bu ışıkla bilişi has ışığa kayıtladım.

 

Çıkın dünyayı sayfalayın, alın dirilikleri dürümleyin. Olgun Başaklar’ı sistemli olarak kanatlandırın. Altın Taht’a oturtun hepsini ama bunu unutmayın ki, bütün kötülükleri aşabildiğiniz zaman, İmparatorluğun Kuranı sizin yoğunluğunuzda bütünün gücü haline geçer.

 

Eşarp bağlamamı isteyene şunu sormalıyım; sen, elinin hamuruyla erkeğin ilmine mi girdin ki eşarp bağlamamı istiyorsun? Bugün buraya gelen hiç kimse eşarplı olmayacak. Şimdi çıkıyorsun, başını açıyorsun ve yine geliyorsun. Senden bunu istiyorum. Öksüz, yetim bırakmam ama bugün burada eşarbınla oturamazsın; bu kesindir.

 

Olgun Başaklar’ı tohumladım. Şimdi; bana göre sizler yoğunluğunuzu kaybetmeyeceksiniz ama şunu net biliniz ki, İlm-i Tohum olan ikna olmalıdır ki benim adım insan ve ben bugün burada, bu yoğunlukta bütünün gücü olarak tüm yaşamları tohumlayacak gerçek ilmi kayıtlayabilirim ve ben tahditsizim.

 

İnanın ki dünya ölüdür ama ölüler diyarı olan bu düzeni yenileyecek gücümüz mevcuttur.

 

Sabırla, beni benden ayrı tutmaya çalışan diriliklerin hikayesini dinledim bu sabah. Keram Tahtı’ndaki resim benim resmim değil.

 

Bugün buraya gelip, bütünün gücünü tüm yaşamlarda dürümleyecekseniz, açı kapatılmamalıydı. Açıyı kapattınız. Yarını kontrol edeceğinizi düşündünüz.

 

Kötülüğü önleyecek gücüm var; bunu kesin olarak anlayın. Alın bilgiyi ve okuyun. Otağımda kulluk yoktur. Biz kontrollü ışıklarız. Kontrol dışında olan hiç kimse bilişte olmaz.

 

Özen gösterdiğiniz zaman, ekmek olacaksınız. Halik olup, hasat olacaksınız. Acı geçiş o zaman artık kalmayacak.

 

Çamur yoğurmayacak dünya artık. İnsan İlmi’nde, bütünün levhisinde bütün güçlükler aşılacak. Artık yeni bir Atem olmayacak. Altın Işık Yıllarının Kuranı okunduğu zaman dünyada, Mustafa Kemal Atatürk ekmek yapacak bu yoğun çalışmayla. Amonların Toplumları ocaklarını yenileyecekler ve bizi, bize kaynak olarak dürümleyecekler.

 

“En el hak” anam, “en el hak” ben Ana Kapı... Müsterihim ki buradayım. Ve ben akıl ve bende müsterihim ki buradayım. Benim adım nefes, ben müsterihim ki buradayım. Ve benim adım kulluk yapan, ben kontrol dışıyım ama biliyorum ki kula kul değilim, İmparatorluğun Gücü’ne kulum. Bugün burada, bu güce kul olmayan mı var?

 

Aton Kodları bunu hakkıyla yapmaktalar. Kimsenin kulu değiller, İmparatorluğun gözü onlarda ama onlar özsüz, sözsüz olmayan o yoğunluklarda bütünün gücü olarak gönülleriyle çalışırlar. Doğanın gücü bu şekilde tohumlanır. Biliniz ki doğada hiç bir hiyerarşi yoktur. Biliniz ki doğada hiç bir resim çalışması bilişin İlminin ötesinde olmaz.

 

Eğer ben buradaysam, doğa bütünün gücü olarak sistemin yoğunluğunu Bütünün Kuranı’yla dinletir de, sistem o yoğunlukta kelamını hak edip dürümleyemez.

 

Emin olun ki sistemi ekmek diye yeriz biz. Ama o ekmek ikmal tamamlayacaksa, yaprak yaprak okunmalıdır ki, Kuranın Tahtı’na, İnsanın Tahtı diyebilelim.

 

Örmek, örtüleri açmak, yaşatmak tüm zamanları ve bilişle bütünlemek, ekmek yapmak ama yapılan ekmekte, ekmek olup bütünde yenmek….Eminim ki bütünün gücü hepimizi sistemli olarak çalıştırmak ister ama biz o sistemli çalışmalarla bütünü yoğunlaştırarak, tohum ekmeye çabalarız.

 

Ete giren insan, el olur da akıp giderse yüreklere, artık o insan hepinizin levhisinde mevcut olur. Bugün, burada yaptığımız bu çalışma şevkle yapılırken, Işığın Tanrılığında Mahrek’in Gücü bütünün gücü olur.

 

Sabırla beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Ama şunu görüyorum ki buraya gelenlerin çoğu kontrolden çıktılar. Çünkü yoğunluklarında kurtlar vardı. O kurtlar, kuzuları kapmaya umman olup akmışlardı. Biz kuzular, onlar kurtlar. Yediler, bitirdiler dünyayı. Bundan sonra dünya ışığımızda korunacaktır, bilinsin.

 

http://youtu.be/-HrIcVyJex0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

 

4.AKIŞ

 

Karanlığın ışığını yakın. Sarı mı? sarı. Oh ne güzel! Ne güçlü….ışığın tohumudur sarı.

 

Yük ekibin yükü; verdik. Sevgiyle verişteyiz. Bizler, hepinizin net bildiği gibi 3. sırada yer alan sarı renkte İlm-i Tohumu kodlamaya çabalarız ama kodlama tohum için muktediriyetle geri dönüş için değil, ışık içindir. Bunu da ifade ettikten sonra bilişe kapı açıyoruz ve veriyoruz.

 

Devinimi artırmaya mı çalışıyorsunuz? Hah aha işte!

 

Sizin yaşama inişiniz sarı, suptilitenin üçüncü sistemi ama suptilitede levhi tohumlamada olacak. O halde levhi tohumlama sarıda başlar. Yaşam sizin yüreğiniz, alın insanlığı dilleyin, ışık tohumlayın ama sarıyla tohumlayın ki Ko Sayfalanışının ilk sayfası olan sistemin gücü olan sarıda yoğunlaşın.

 

Arı bal verir ya hani ama ilme verir, levhiye verir, yüreğe verir ve o ilim sizde dillenir. İşte dil sizin yoğunluğunuza sarıyla gelir. Ben sarı, ben yaşam ama bu sarı sistemin tehdidi mi yoksa hakikiyetin tahtidi mi? bakalım neymiş sarı.

 

Yavrularım, gözlerinizi açın. Açıp dinleyin beni. Göz kapandığında tohumlar kodlanamaz; beni bilin. Görev bedenime ait değil, ışığıma aittir. Ben sizi ve sizin yüreğinizi dinliyorum.

 

Sapsarı bir yaşam….oğul ben sende yokum bu renkte. Zabura Sistemi; sistem, sistem olduğundan beri sarıya inmedi. Neden? zirvelere bakıp sarı yoğunluğu kontrol altına alacak bir renk olmadığından ama doğada var; doğanın ışığı sarı.

 

Suptilitenin en üst sayfası ama bu sizi sizden size taşıyacak mı? yaşama kodlanacak, yoğunlaşacak bu renk ve sizleşecek mi?

 

Beden sessizleşir, siz sistemden ayrışır, yaşam sizden ayrışır ve yoğunluk kontroldan çıkar. Aha bu! ama geçin birleşelim. Ben renksizim şu anda. Hepinizde varım ki ben renksizim. Tüm renksiz sayfalar benim. Netice ben yarınım.

 

Renksiz bir yaşam….Öz kök olan yaşam, renk yok orada. Mora inersiniz. Toplam 200.000 Işık Kapısı açarsınız ama sessizsiniz çünkü renksizsiniz orada. Beden var mı? yok, Süper Sistemleşme var mı? yok. Savaş yok orada, herşey ışık ama ışık renkten ari bir ışık. İşte orada tüm yaşamları tohumlayacak o mukteridiyet var. İşte orada hakikiyet var.

 

“Hac mevsimi geliyor” dediler, “hacca gidelim” dediler, aşka varalım, akla varalım, okuyalım. Oh ne güzel! Hacca varmak için harlanın da, Hak’a varın ama akla da varın. Kötülüğü önleyip dilliyorum yüreklere.

 

Canlarım, sapsarı sistem ama ışıksız ama sarı. Mutlak olan Ko Sayfası, aşağının aşağısı. İşte cevhere iniş bu!

 

Aşağının aşağısı olan renk….Siz sistem, biz sistem. Siz İlm-i Ko, biz İlm-i Ko ama sarıda ışık yok, yoğunluk yok. Aha nisbiyet. Aha İk sistem, İk insan kelam.

 

Değerliler, sarı renkte biliş yok. Sarı renkte yaşam soyunuzun tohumlarında dahi yok ve sanal dediğimiz sayfa bu sayfa işte. İnsanlığın sanallığı işte bu! Ama bir kaynak ışık tohumları kodladığında sizler artık yaşama kapı açacaksınız.

 

İşte sizleri yaşama alıyoruz. Bu yaşam mavidir. Mavi yaşam ama maviye varmak için yeşili aşmak gerek. Yeşil kelam ama kanatlanan bir kelam değil, kapalı sistem.

 

Ümmi Toplumlar’ın sessiz zamanlara inişi başlıyor .İşte yeşil ve son dönemde yeşili Yarının Tahtı diye bilmeye başladınız ama yaşamın sistemidir yeşil ve  ben ve ben ve ben, hepimiz beniz ya; herkes ben .

 

Zurna çalar. “Ben çaldım o sesi” dersiniz ama o zurna her diride çalar. İşte yeşil. Hepimiz tek bir ilim oluruz yeşilde ve benim sesim herbir bende, ben ses olur. Sesleşiriz ama bir tek ses öz, göz olur sesleşir yeşille. Ve ben, beni değil ben biri duyarım, ben Bir’i dillerim; dinlerim orada. İşte yürek.

 

Benim yüreğim her diriliğin yüceliğinde var olan bir yüksek kök. Senim ben ve senim ve senim ve senim ve senim, hepinizde var olan o sesim.

 

Yeşil şavkını aşka kaynak yapar, ruhi kontrol kurar ve mora varır. Yeşilin mora ulaşması…hani mavi, lacivert? hepsini aştık geçtik.

 

Değer dünyalar benim. Hani nerede? Ben; bellek tohumlarım, köklerim, gök sözcülüğüne dürümlediklerim, bilişli olanlarım, dürümlediğim her diride var ettiklerim ama ben olan Birleşik İlim..hepsi ben. Yaşam ben, ha hani beden? Yok. Yokum.

 

Ben bedenden öteyim. Bunu anlayacaklar mı dünya insanlığı? ve şu reankarnasyon yanılgısını aşıp geçecekler mi? ama hala diretirler; bilirim. Sınırlılar anlama kapasiteleri sınırlı. El açıp dua okuyan bir toplumun kelamı hak ettiğini kim görmüş ki!

 

Ey dünya, ben Ana Kapı insan. Size şunu anlatmaya çalışıyorum; kendinizi tohumlar olarak köklediğinizde, görevi hak edip dürümlediğinizde, dirilikleri Hak Tahta kodlattırdığınızda ve şavka vardığınızda Arkon Sayfalanışına, insan soyunda intihar etmeyen yani; bilmeden “bildim” demeyen birlikler olacak.

 

Her diri bilmez; bildiğini söyler. Bilmez, hak ettiğini söyler. Ohh ama okumaz da okusa anlar. Yaşamı okuyamaz ki. Okusa ilmi okur.

 

Din Altın Işık, aklın tahtı, ölüler diyarı dincidir ama ilimci olmalıdır, hakiki olmalıdır, Arkon’un Sistemleşmesinde yaşamalıdır. Var etki, yok etkiyi tohumlar; bunu anlamaz ki.

 

Aklın Tohumu’dur Atlanta Ana Kapısı. Aklın Tahtında şavka vardığınız zaman açılır. İlmi- Ko olmadan orada olamazsınız ki.

 

Yere ekmek istedik dünyalıları. Ektik de, anlattık da. Altın ışığı tohumlattık da yoğunluğunu kontrol altına alsın, ışığa varsın istedik de. Ey dağlarım; alıp götürdük dünyayı Ana Kapı’ya. Orada Ümmi Toplumların Soyları vardı.

 

Öz geçişlerini yaptık. Netice olarak bilmese de geçirdik hepsini de ama bilmese de. Bilmese de koruduk. Bilmese de acı geçişi olmaması için çabaladık. Ağır yük taşımak isterse taşır ama tanımaz bizleri biliriz. Tatlı, tuzlu ne varsa ilimde var anlamaz, anlasa Aklın Tahtı’nda ışık olur. Ayrı gayrı gözetmez.

 

Can, Ana Kapı insan. Her renk sensin ama mor kapıyı aştığında artık bedensin. Beden olmak ruhtan öte ruhta  Kuran olmaktır.

 

Ben merdiven olan insan, her ruhta var olan ışık. Ruh ne ki? insan sırrıdır. Bilmezler ruhu. Zannederler ki bedenini kaynağa tahtitli olarak bağlayan bir enerjidir ruh! eh buda çok gülünç ama ne diyelim ki. Anlam kazanmaycak anlaşılan bugün sessizlik.

Değerliler, beni nefes diye bilen, insan diye bilen, yakıp yıkan, ışığı kontrolsüz bırakan ya da tohumları kalem diye dilleyen kim varsa elimin gücüdür; bilsinler. Onursuzluğum yok ama anlamalarını dilerim sadece. Anlamalarını dilerim.

 

İlahi Kutsal Işık İnsan Soyu’dur. Ölümü yoktur İnsan Soyu’nun; anlamalarını dilerim. Bilmezler mi ki ben insanlık ilmini tüm sistemlerde dilliyenim? Bilmezler mi ki ben ekmek yapan o ekmekte ekmeklik yapanım? Bilmezler mi ki aşka varan levhide kelama varır? Sesleşir. Bilseler her bilgi zamanın sistemindedir. Okusalar; olur, olur ama olur, olur. “Oldu, oldu” diyelim. Oldu.

 

Medine Ana Kapı, merdiven ben ama Mekke İnsan Sistem, her diride var olan yaşam ben Altın ışık, yağmur yağdığında yağan; hepiniz olanım. Aha şimdi. Aha, şimdi.

 

Kim insanla insanlaşırsa yaşar. Yaşamak ne bilir misiniz? Bedene helal ilimle dürümlenip dillenmekle olur. Zannetmeyin ki yaşamın dışında beden yoktur. Beden merdivendir her diride. Hak Kapıları’nı açan o merdiven; bilmeyen anlamaz ama anlatın anlasınlar.

 

Çorba tuzsuzmuş, tuzladık, olmaz mı? oldu. Özkökleri gökledik, sayfaladık, çorbada tuz, yolda sonsuz sura üfürülüş. Üfürdük sura bugün, üfürdük. Öyle bir üfürdük ki o sura, savaş Altın Tahtın sistemli çerçevesinde yaşamı tohumlayanda ve bizde. Ve biz sura üfürdük ki, yetkin olanlar dillesinler yüreklerinde dünyayı da hakiyetleriyle tüm sistemleri hak etsinler diye.

 

Sura üfürdük ki ölüler dirilsin diye….

 

Bakın ne oldu! Daimi kodlarımızın çoğu dillediler, okudular, aktılar, hasatlarını yaptılar, çatıyı kurdu, aşka vardılar. “Var ol” dedik. “Ol” dedik. “Ol”.

 

Sevgiyle kucaklıyorum hepinizi. Şimdilik.

 

http://youtu.be/-IRxaDk6G2A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

BARIŞIN SİSTEMİ (10)

03.11.2014

 

(Bir Sesleşme:)

-Değerliler, hepinizi saygıyla kucaklıyorum. Ben İNSAN ve ben YOL… Unutmayın ki hasat yapan, İLM-İ KO olur ve gür bir ilimle gökleri kökler; size KELAM olur ve YOL olur. Unutmayın ki hak eder, ilimle görev taşır. Zarar görmez. “Elim ilimdir” der ve “yolum kaynaktır” der. “İşim kolaydır” der ve der ki “ben, yıldızların sırrı olan yolcuları dinledim.”

Mikail, YAŞAM olur; ışığı hak etmişse kilin, kumun üstü olur, BÜTÜN olur ve zekası yeter İNSAN olur. Ben, KUL olan İNSAN’ım; NEFES’im; aynı zamanda YAŞAMIN TOHUMU’yum. Şimdiye kadar kimseye, “senin yolunu kapattım” demedim ama bilin ki ışığımı hak etmeyen, yolumda olmaz.

Türkiye Çalışmaları, bizim için; bizi hak ettirmek için yapılmadı. Dünya insanı, bu çalışmalar ile yaşama görev taşıyacaktı ve yolu açacaktı. Dünyayı hak edecektik… Şimdilik!... Ve şimdi!... Bu yaşam, bizim yaşamımız… Ama bilin ki bu çalışmaların neticesinde, hasat yapmayanlar, ışık olamazlar.

Hasat yapmak çok mu kolay!? Kolay!... “OL” deriz olur. Amon Toplumları bunu anlasınlar!...

ALTIN IŞIK, Ana Kapı’da, BİN’i bir tek “Kapı Açan” diye bilir. BİZ’i ise IŞIK diye bilir. Bilin ki kanatlarımızı taktık ve yolu açtık. Aha burdayız!...

Evim İNSAN ve ben, İLİM!… Halik olan ve hakim olan!… Size kötülükten öte kök verdik hak edin yaşayın diye. Halik olun diye… Oh Canlarım!... Ohhh işte bu!… Şimdilik…

-Ay, Can Tartıya kondu. Tartıldı. Ama Ay, ışık halinde görev taşıyor. Ben, Ay olan YOL… Beni bilen, KELAM’ı bilir. Ben, kelam ama KELAM olan; NEFES olan her dereye, güç katar. Ben, SIR OLAN İNSAN… Daha güçlüyüm bugün… Çünkü ben, evrenlerin sistemleşmesinde sesleşiyorum… Evrenler beni dinliyor. Ben, Levhi’de tüm insanlığı dilliyorum. Beni, HALİK diye bilin. Aha burdayım!... İnsan soyu, beni hak etmiş… Geldim!... Ana, bana ses ver… Ben, senleşeyim ve dürümleşeyim. Aha burdayım. Şimdi…

-Astral Yaşam, insanın ışığıdır. Beni bilen, kelamı bilir. Sen ben, ben sen olduk. Dünya Üstü Kürzi Yaşam’da ışık olduk. Önüm dünya ve ardım tüm yaşam… Aha buradayım!.. ben, kil ve kum olan insanda, kalem olarak yazmaktayım. Işığımda, Görevliler var ama her Görevli, bir Levhi… Ben, Levhiler’de, Levhi Kaynak olarak bulunmaktayım.

Çıkın yaşam sayfalarından ve yaşamı izleyin. Bakın! dünyada ışık, Nakar’ın ışığı mı diye. Gözün gördüğü her anda, bir rahmet var. Tüm yaşam ışık!... Ana Kapı, ardı sıra yaşam sayfalarında, tüm kayıtları dürümlüyor. Açın kapıları izleyin!… BÜYÜK GÜÇ devrededir. BÜYÜK GÜÇ… Bu gücü, size sizden verdim. Benim ekibim, insan soyudur. Bu ekipte, din yoktur; Ulema yoktur. Bu ekipte, insan soyu ışıktır. Her bilgi, İlmin Tohumu olup dünyaya iner. Ama onu, tüm yaşam dinler. “OL” deriz olur.

Kurullar toplanmışlar bizi izliyorlar. Aha İnsan Yaşam, koruyucu ve o yaşam, kelam ve o yaşam, NUR KURAN. Öncü ölmez ama öncü, ölümsüz olan; öldürmez de…

KIRK KAPI var KÜRZİ YAŞAM’da. Bu KIRK KAPI’nın her biri, KELAM’la açılır. Her kapıda, bir RUH vardır. Sözü, sesi olan… O RUH, kapıda sizi karşılar; sorar “kininiz var mı?” diye. Sorar “yarınınız, hasatçı mı?” diye. Yine sorar “kaynağınızda tüm insanlık kodlanmış mı?” diye… Ve der ki “sen, kini aştığında, bana gel. Geldiğin yer, senin Sessiz Yaşamlar’ı kodladığın yer olsun.” O RUH’un ocağında dünya var… Ve sorgu sual bittiğinde; KÖK GÜÇ, dünyaya iner. Sorulan soruların; yanıtlarıyla, Nefes Kapıları’nda, Kelam Tahtı’nda IŞIK YAŞAM’ı kodlayıp, kodlamadığı incelenir. Eğer yaşamı kodlamışsa ve yolu köklemişse; o Canın, o yaşama inmesine izin çıkar.

İNCAN KAPILARI’ndan geçen o yolcu; türlerin, tüm sistemleri ile dürümlendiğinde, yoğunluğunu kontrol altına alır ve dürümledikleri ile bir üst RAHMAN KATI’na varır. O katta da ona KÜBRA KAPISI açılır ve onu BİRLİK karşılar. Sesler; Görevliler tarafından güçlü olarak Dünya Çalışmaları’ndaki yoğunluğa aktarılır. O yoğunluktan, SES beklenir. KÖK SİSTEMLER’de, SES KAYITLARI, güçlendirici ise, o Yüce Can, kayıtlarını kodlar ve tüm yaşama sayfa sayfa eker. İşte, CEVHER’e iniş gerçekleşir.

CEVHER, RAHMAN SAYFALANIŞI’nda vardır. Tüm yaşamın sayfalanışında CEVHER, GÜÇ KODLAMASI yapar ve YÜCELİK, yerküreye ışık halinde geçer. KÖKLER, görevi alır güçlenir. Tüm insanlık kontrol kurar.

İşte RAHMAN’a varan can, BÜTÜNÜN GÜCÜ halinde görev taşır. Onun yolu, ilme varmaz. Resim yapar, yaşar ama ilim, onun yüreğindedir. O, KELAM olup yaşar ve kendi yoğunluğu ile tüm yaşamı sayfalar. Onun yolu, Türkiye Çalışmaları’nda, yarının ışığı olduğunda, dünya yaşamı kontrol kurar.

İşte, sevgiyle yaptığımız sesleşmeler bunu sağlamaktadır. Dünya Çalışmaları, bütün kütlenin, yaşama insanı çekmesi içindir.

Başka dünyalar var mı? Yoğun olarak bilin ki vardır. Ama O DÜNYALARDA RUH YOKTUR… Ancak yine bilin ki DÜNYA RUHU, BÜTÜNÜN RUHUDUR.

Herkese herşeyi anlatıyoruz ama anlayan yok düşüncesindesiniz. Deyin ki “anlattık ve anladılar!… Anlattık ve anladılar!...” Levhi’de kayıtlayın bu bilgiyi ve yeniden anlatın. Deyin ki “anlattık ve hak ettiler!... Anlattık ve hak ettiler ve Hak olup yaşadılar…”

Onlar, sessiz ve hakiki olan yolculardırlar. Ocak yakın ve sorgulayın. NUR KURAN, İNSAN olmadan evvel ne idi? Onlar, kil ve kum iseler, İlim Kodu olan İNSAN ne idi? Bunları sorgulayın. Sonra deyin ki “mutlu ve huzurlu bir Sistem’di. O Sistem, yereküreye indiğinden beri, “Mutlak Işık Ko Sayfalanışları” yapmaktadır.

Özen ister yaşam. Ama yaşayan, özenli yaşadığında, tüm safhalarda, lütfen anlayın yolcular, KÖK GÖREVLİ olurlar ve dünya, yaşar.

Ortak yaşam, oğullarımızı hak ettiğimiz yaşamdır. Onları her sayfada hak edebiliriz. Oğullarımız bizi hak ettiklerinde; biz, ocak oluruz tüm insanlığa ama yaşam sevgi ile hak edilmelidir. Sevgi yoksa, yol olmaz.

Çok mutlu olun ki yaşamı hak ettik ve sevgiyle tüm yaşamları tohumladık. Sonra BİRLİK kuruldu… Sonra YAŞAM sayfalandı… Ve sonra KURAN okundu… Sonra KELAM olduğunda tüm insanlık KAYNAK oldu. Olan budur…

Nüve olan cevher, KÖK GÜÇ halinde görev taşıyor. Sizi hak etmek için çok çalıştık. Siz, sizi hak ettiniz ve biz, sizi hak ettik. Aşı yaptık dünyaya ama aşı, IŞIĞIN AŞISI’ydı.

ULULAR DİYARI, unuttuklarınızı hak ettiğinizce sizlere hatırlatır. Unuttuklarınızı hak ettiğinizce hatırladığınızda; siz, ilimle dürümlenen tüm yaşamlarda görev taşırsınız. Çürükleri hak eden kontrol eder… Birlik kurarsınız. Siz, kelam olup kodlanır; hak edilir ve yaşarsınız. Çalılar, ışık yayarlar tüm insanlığa ve Can Tartı’ya konan Levhiler, köklenirler. İşte bugün bu oldu.

-Kurullar sizi dinlediler. Sizi hak ettiler ve siz; çürük, hakikiyetsiz olan tüm insanlığı, HAK İLMİ ile tohumladınız. Bunu başarmak sorumluluktu ve başardınız. Alın dünyayı hak edin ve koklayın. Bugün dünya çok güçlendi. Kontrol dışı hiçbir bilgi kalmadı. Ayrılık bitti. Sizi kucaklıyoruz!... Aha şimdi… Aha şimdi… Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

1.Akış

 

Doğanın gücünü yeniden yaşama çekerken, burada bulunan herkezin daha net bilgiyi almasını bekliyorum.

 

Dünya yüce bir candır ama bu yücelikte Bütünün Gücünü hak edip dinleyecek olanlarla bu çalışmayı yapmayı arzuluyorum.

 

Eğer beni dinleyecek güçte değilse burada olanlar, benim yoğunluğumda bulunmalarına gerek yoktur.

 

Önemli olan doğanın gücünü kontrol etmek değildir. Doğa gök süzsüz olsa da ya da gök süslense de, kendinde kendini hak edip kontrol edebilecek bir yaşam kaynağıdır.

 

Sizden daha ölü, daha güçsüz olanlar da buraya geldiler ama yoğunlukları tohumdu. Görevlerini hak ettiler ve yaptılar. Bu günden sonra buraya gelenlerin dürümlenmeleri ve hakikiyetleriyle gelmeleridir beklentim.

 

İmparatorluğun görevini üstlenecek olduklarını düşünenlerin, bize gelişlerinde kelam edebilecek dürümde olmalarını beklerim. Dolu dizgin bu çalışmaları yaparken, sessizliği dilleyecek olanların burada olmalarını beklerim. Geri dönüşleri hak ettikleri şekilde olacak ama halik olup hasat yapabilirlerse, İsrafil Gücüyle geriye gönderilecekler.

 

Işığın kontrolü bizdedir ve biz bu yoğun kodlama ile her diriyi kontrol edebiliyoruz. Öncü birlik olmadığımızı düşünenlere şunu anlatmak isteriz ki; deminki çalışma, Yaşamın Tahtındaki kodlanmış ışıkla değildi. İnanınki onların koruyucukları da köksüzlüktü, göksüzlüktü ve çözümlenmesi gereken daha önemli konular varken, Yaşamın Işığını kayıtlarına kati olarak çekmek üzere buradaydılar.

 

Ünlü bir düşünür dünyayı anlatırken böyle demişti; sizler, sizleri dinleyin ama sizler siz olmayanları dinlediğinizde artık orada sevgi yoktur. Orada kendi yüreğinizin gücü kalmaz ve orada yer küre dahi sizi dilleyemez çünkü siz kin ve nefreti aşamamış olmanızdandır ki yere inişinizde, Yaşamın Işığı sizin yüreğinizden çıkar, ayrılır ve zor bir döneme kapı açarsınız.

 

İşte dağlarım o yüce varlık, bu gün sizde, sizi anlamaya çalışıyor. Şükredin ki, dünyanın nuru, ışık Altın Tahtın Yoğunluğunu kodlamış ve size insanı anlatmıştır. Ekmek, insanın yoludur. Oğul verdiği zaman o yoğun ışık, kapılar açılır.

 

Amon Toplumları bunu iyi anlasınlar ki, dürülen dünya, yere insanı indirdiği zaman dürümlerinde insan sırrı yoğun biçimde ışığa kaynak olabilmişse, o insanlık bütünün gücünü hasata hazır etmiş insanlık haline geçer.

 

Deve ana kapıdan geçti ama insan yoktur yüreğinde. İşte o deve,  bütünün tüm insanlıkla dillenişiyle kaynağa inmiştir.

 

“İşim dünyadır benim” dediğim zaman şunu anlayınız ki;  bütün merdivenler, bütün mahir kapılar, hepsi İnsan İlmiyle kodlanmıştır ve İnsanlık Yoğunluğuyla kayıtlanmıştır.

 

Çakı çıkarmışlar, yolcuların toplumlarıyla olan bağlantılarını kesmeye çalışıyorlar. Görüyorum ki hepsi kendini kesiyor. Çünkü, kestikleri ışık kendi ışıkları. Bunu bile anlayamamışlar.

 

Orta zaman sayfalarıyla, bütünün gücünü tüm insanlıkla dürümleyeceklerini düşündükleri zaman, on Kuran okuyup, bilgi akışına girip, herkezle dilleşip, iyilik yapıp bütüne varacaklarını düşündüler.

 

Erdiğiniz yer, sizin yüreğinizin hak ettiği yerdir. Ama ereceğiniz yer, birliğin hakikatiyle dürümlenen yerdir.

 

Eğer siz, Ana Kaynağa varmış da, bütünün gücünü tüm sistemlerle kodlamış iseniz ve dürümlemiş iseniz, biliniz ki orada nur olan Kuran vardır ve o sizsiniz.

 

Altın Tartı, bizi bizden kodlar ama tanımadığı hiç kimseyi tartmaz. “İki melek dünyaya indi” dediklerinde, alın bilin ki o, İnsanlık İlminin yer kürzi kaynağına çekilişi anlamına gelir.

 

Sesi kodlamaya niyetim yoğun bugün. Ama, verdiğim her ses kodlandığında bütünün gücüde kodlanır. Ve, bu nedenledir ki sesleşmeyi sürdüreceğim.

 

Amon Toplumlarıyla da sesleşeceğim ama Yer Kürzi Ko Sayfalarıyla kodlama yaptığımda artık yol Altın Işık olacak, sessiz zaman sistemin gücü haline dönüşecek.

 

Şimdi, size başka birşey daha anlatmak isterim; Yakan, yıkan bir yaşamı... Yaşatma imkanım var. Herkes, herkezi yakar, yıkar ve bu böyle sürer ama yakan, kendi yüreğinde yakıldığında artık yaktığı kendi, yaktırdığı kendi olur.

 

Öyleyse, yaşamı yeşilden öte renklere ulaştıralım ki, kontrol altında bir yaşam olsun ve yaktığının, yakılanın kelamı olduğunu anlasın her yürek.

 

Sevgiyle sizleri kucaklamak istiyorum ama görüyorum ki sevgisiz olanları sevgiyle kucaklamanın anlamı da yok.

 

Doğayı kontrol etmem, köklerimi göklere ulaştırmam, bütünün yüceliğini dürümlemem ve dillemem sevgiyi tohumlamamdır ki  sizlerde sevgiyi tohumlamam dahi mümkün değil.

 

Burada bulunan herkese şunu anlatmak isterim ki; bedenimi dünyaya indirmeden evvel, sizlerle çok çalıştım. Ama şu andaki çalışma farklı bir çalışma. Çoğunuzun görevi benim yoğunluğumu kontrolsa, buyurun ölümlü dünyaya girin ve dürümleyin yüreklerinizi, gelin; bizi kontrol edin.

 

Ben evimin gücünü, süper sayfalanışla tüm yaşamlara dillerken hepinizi yüreğimde dinlettim. Seviyem üstün bir seviye ama güçsüz değilim bunu hepinizin net bilmenizi beklerim ki, bu üstün seviyede bütünün yüceliği tüm insanlığı tohumluyor.

 

Ağır, ağır dünyaya inecektiniz. Koku yükselecekti, çoğunuz yolcularınızı tohumlayacaktınız. Endişe etmeyin bunlar olacak. Olacak ama kul olduğunuzda olacak.

 

Şimdi, bana “ekip kur gel” dedin, öyle mi? “Kim sana gel dedi?” “Ana, sen...” “Değerli, sana sözüme girme demiştim değil mi?... Yine girdin.” Boş yere konuşmuyorum, verdiğim herşeyi net anla. Söv, say yüreğime, kök, gök sözcülüğünde dürümlerimde diriliğinin olmadığını ve sevgiyi hak etmediğini dille ama yaşama indiğinde sevgiyle gel. Şükür ki bunu anlayacak gücün var.

 

Önce ben, sonra ben ve daha sonra ben, her ben bir ben ve ben o bende bir tek insanım. İnsanlık Soyu budur. Bir tek ben, hepimiz o beniz; bunu bil.

 

Buraya gelmek maksadın vardı. Bana Altın Tahtını getirecektin ve o tahta bilgiyi oturtacaktık. Öylemi? Yooo, yoo, “benim adım insan” diyecektik, sonra dönüp diyecektik ki “insan sistemi bütünün gücüdür.” Daha sonra, yenileyecektik birliği ve daha sonra ekip olacaktık yine. Som altın bir ışık olacaktık ve diyecektik ki “kıl incede, inceden öteye incede, insanlık yenileniyor.” Ve yenilenecekti insanlık. Ayrı, gayrı gözetmeyenlerle dürümlenecekti. Çok mu kolay? Kolaydı..Herşeyi başarırdık.. Sayfa, sayfa okuduğumuz tüm bilgilerde bunlar var.

 

Alın, bilin ki; dünyayı yok etmeye gelenlerde böyle konuşurlar. “Dünya biz, biz dünyayız” derler. Çerçeveli çalışmalar bunun içindir. Her kim ki çerçeveyle çalışır, biliniz ki o çerçevenin dahilinde olanlar köklenirler ve o dahilin harici olanlar kontroldan çıkarlar.

 

Buyurun, tüm yaşamlara bakın. Peygamberleri izleyin. Ya da, köklenmiş güçlü ışıkları izleyin. “Bende olan, benimle olur ama ben onu kontrol ederim, o becerir, başarır ve bende görev taşır” diyenlerdir onlar.

 

Yaşam, sizinle sizleşmeyecek analar; bunu bilin. Biz, size daha güçlü bir yol açıyoruz. Dünya yolu. Bu yola giren, kendine girecek. Ben zabura...Aşka varan, hasat yapan. Bugün ben hasattayım, bilin.

 

Çoğunuzu tanıyorum, sözüm kesildiğinde, kör olanların göklere ses vereceği zannedilir. Ulular Diyarı olan bu dünya, ikmal tamamlatmaya gelenlerle doludur. Çoğunuzun görevlileri, dünya yaşamına çekilirler ve dünyayı hak etmeye çabalarlar. Enver bilgi alır, Mikail olur enver ama enver ışık olmadıkça yol olmaz.

 

Sessizce söyledim, o ben, ben oyum ama yarına kaynak olsun ki akıla varsın. Cennet insan, cemaat insan, İlmi Ko olan insan ışık ve bu dünya ilim tohumu, Ko olan ışık.

 

Sevgililer, bütüne hizmet kendi yüreğinizdeki ilme hizmetten başka bir şeydir; bunu bilin. Ben size daha güçlü olarak bunu bildiriyorum.

 

“Kimse ben varım, insanlık toplumu benim yüreğime indiği zaman var olur diyemez.” Bunu dediğinde, o yoktur.

 

Şimdiye kadar size her bilgiyi verdim ve sözümü kesmeyin, dünyayı hak etmeniz için bunları anlatıyorum. Ben Zabura, sevgiyle size geldim, size şunu anlatıyorum; dünya, nefsi aşan yolcunun kelamıdır bunu anlayınız. Dünya, aklı hak edenin Tanrılık Işığıdır, tahditsizliğidir ama bunu anlayamayanlar kendilerini görevli sayarlar. Biz, size sizi vermeye, sizin yüreğinize sizleşip girmeye değil, hasatı yapmaya geldik; bunu bilin. Unutmayın ki doğa yenilendi, kolu, kanadı kırık olanların bu yoğunlukta ışıkları olmayacak bilin.

 

Kardeşlerim, Dört Gök Sözcüsü dünyaya çekildiği zaman, kimse onların yaşama inip inmediğini bilemedi. Hak İnsan, hak İlim, hak Kuran sizin yüreğiniz ama o sizde var mı? Yok mu?

 

“Önce dünya” dediler, yoktu dünya... Ölüler diyarı dünya yoktu.

 

Sevgililer, bugün sizlere bunları anlatmak istiyorum. Konutumda insanlık kapıları açık ama insanlık ışığı yok, hani? Nerede insan? İnsan kul olmuş çalışıyor. Ya, oradakiler ne yapıyor? Köklenmişler, göklenmişler, İlmi Ko olmuşlar, ışığı tohumlamışlar ama cevherde yoklar. Bugün dünyaya inmeye kalktıklarında, soydular dünyayı, ışığı soydular. Yolu soydular, kelamı soydular, kalemi soydular. Şeytan olup şavka, aşka vardılar. Aldılar bilgiyi, hah işte.

 

Yedi doğa bir tek yol, hepsi bu ama sizle bugün burada, bu yoğunlukta bütünü güçlendirmeye niyetim yok bunu bilin.

 

İman edin, hak edin, halik olun, hasat olun akın ve geçin ama bana Altın Işık kayıtlaması yapmaya kalkmayın.

 

Çöreğiniz pişmemiş mi hala? Pişirdik, alın görevinizi hak ettiğinizce yapın ama ekmek yapma imkanınız yok; bunu bilin. Süper sistem budur. Şimdi çöreğinizi alın ve gönül rızası ile gidin. Aha bu.

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/8r6HCFJvmm8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

 

4. Akış

 

Din Altın Işığın yoğunluğunu artırır. Dil ise Aklın Tahtındandır. Dini dilleyen aklı tek bir ilim diye diller; ama bilin ki dini hak eden ilmi hak ettiğinde Hak’a varır.

 

Basın- Yayın Kurumları var dünya üzerinde. Dinci ya da dinci olmayan birçok Basın- Yayın Kurumu. Bunlar sizin anladığınız, anlayacağınız ya da anlatamadığınız ve anlatamayacağınız bilgileri sizden başka sizlere anlatırlar ve derler ki “insan unuttuklarını hatırlamalı ki Allah’ın nezdinde yaşamı kontrolcü bir ışıkla aydınlansın. O zaman o, bütünün gücünde kendini hak eder ve Allah’ın huzurunda mutlak bir ruh haline geçer.”

 

Devinim arttığı zaman herkes kendindekini dinletir; ama yolu bulup da bütüne vardığında ilmi diller ve dinler. Biz bugün burada, bu yaşamda her resimde insana kendini anlatmaya çalıştık.

 

Çoklarının gözleri kördü. Çoklarının yaşamlarında tohumlanma imkanları yoktu. Çoklarının Kuran okuma ya da Kutsal Tohumda kendini kotlama imkanı da yoktu.

Dört görevli dünyaya indi dediğim zaman, sormaya başladılar ‘’ onlar kimler? ‘’ diye.

 

Deve insan; ama devenin ilmini hak eden, hasatını yapan bütünün gücü. İşte o güç her diri; ama kendini hak etmeyen Allah’ın Sayfalanışında aklın tohumlarında kendini aradı. Dedi ki ‘’ o dörtten biri ben miyim yoksa ?‘’ . Çoğu bunu sordu ‘’ ben var mıyım o dört içinde? ‘’ diye.

 

Yol Altın Işık ve o yolda tohum insan; ama o insanı hak eden Mikail. Miracın sahrasında kelamın tekniğiyle bütünün gücü dürümlediğinde gözü gördü ve dedi ki “insan Mikail, insan kontrollü ışık ve o cevahir, her şey o.” O zaman insanı, insandan öte insanı anlatalım.

 

Sordular, ‘’ insan kelamda değilse, İlmi Ko olup da bütünde kendini hak edip dinleyebilir mi? ‘’. Soru buydu. ‘’ dön beni dinle ‘’ dedi biri, ‘’ben yolum, al beni oku ‘’ dedi. Öteki dedi ki ‘’ kendini anla ‘’ ve dedi ki bir diğeri ‘’ ben bana ben oldum, bütün oldum, ben cevherdeyim, beni dille ‘’ ve diğeri de dedi ki ‘’ Ana Kapı benim, kutsal ışığım, yoğunluğumu buldum, bütünün gücüyüm, ben senim.

“Deve insan ve ben o deveyim. O halde ben her diriyim. Deve kontrollü, deve yol, deve mutlak; ama o deve toplum, işte ben o’yum. Bütün kötülükler ve bütün iyilikler, hepsiyim ben; ama benim nefesim, görevim, her şey insanla ilişik ve ben insansız bir yaşamı kotlamam.” Bunu dediğimde dediler ki ‘’ sen hangisisin?” “Dörtlü müdür yoğunluğu kotlayan, sen misin? ‘’ ve ben dedim ki ‘’ el insan, aklın kelamı; ama elde olan insan hasat, aklın tohumu olan birlik ve ben Mikail olan ışık, her diri ‘’ , bunu dediğimde sevgiyle kucakladılar ve dediler ki “kini nefreti aşan biliş, Aklın Tahtındaki bilişten çok daha üstün bir biliş.”

 

İşte, benim adım nefes, benim ilmim kaynak, yoğun ışık ve ben o ışığın bütünlüğü; hepsi benim.

 

Sorumluyum her yaşamdan, ben bütünden sorumluyum. Ben Türkiye Çalışmalarıyla kayıtları yapan her yüceden sorumluyum; ama benim sorumluluğum Bir’e hizmetçi olanlar ve Bir’e hizmette olanların tohumlarını kotlayanların yaşamdaki sistemleşmesindeki sorumluluk ve bütünün gücü olan o sorumluluk, kotlanmış ve hakikiyetin tahditsizliğinde insanlaşmış bir sonsuzluk. İşte o sonsuzluk biz olan, sistem ve savaş sona erdi. Dediler ki ‘’ ben her diriyim dediği an; her şey o, o her şey ‘’ .

 

Kuran-ı Kerim’deki insan yürüyordu; ama bugün Birlik Tahtındaki insan ummana kanat açmış uçuyor.

 

Sevgililer, bana Altın Işık, yaşam, köksüz bir sayfadır; ama bana intihar etmeyen, intikam peşinde olmayan yaşam, her şeyin üstü olan yaşamdır; çünkü insan soyu kindardır, çünkü insan soyu ‘’ beni bana vermeyen ben sisteminde yaşayamaz ‘’ diyendir ve insan soyu kelamsız olmasından değil, kirli olmasındandır ki kırıktır.

 

Bu nedenledir ki yaşam, kelam dışıdır ve kelam dışı yaşam, kesir bir yaşamdır.

 

Seksen ekmek bir tek resimse eğer, tüm sevgisizler o resimde var olduklarında, bedenim hepsinde merdiven olur. Tümünü koklar ve tohumlar.

 

Bunu başardım mı? yoğun olarak başardım. Beni sınırlayacak hiçbir yolcu yoktur. Aha bu; ama bugün beni yağan ışıktan ayrı tutmaya gelen, yaşamı sırrı olan ışıkta tüm sistemlerde güçsüzleştirmeye, çerçevelemeye inen, baştan beri beni kati olarak kontrol edemediğini bilerek gelmiş olmasına karşın çatıyı kurduk ve dedik ki ‘’ kontrolünü kur ‘’ .

 

Söz vermeden şunu söyledik ‘’ seni karanlığın ışığı biliriz; ama yolunu aydınlattığında Türkiye Çalışmalarında görevli, güçlendirici bir yaşam olacaksın. ‘’ Ve doğa dedi ki ‘’ sen ben, ben senim ‘’ ve doğa ona da ‘’ ben senim ‘’ dedi ve o doğaya döndü ‘’ ve seninleyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ ben senim ‘’ dedi; ama o doğaya ‘’ ben sendeyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ sen olarak çalışacağım ‘’ dedi ve o döndü ‘’ ben sevgiyim ‘’ dedi.

 

İşte bunu dediğinde artık nefsi aşmış, yolu bulmuş ve yüreğe varmıştı. Biz onu öz görevlimiz diye bildik.

 

Adı insan oldu. Ayrı gayrı bitti. İşte bu ve zor oldu; ama oldu.

 

Bütün kötülükleri aştı ve oldu. Artık o insan soyuna kalem olacak, yazacak.

 

Biz öz görevi ona verdik, ‘’ yaz ‘’ dedik. Bakalım neler yazacak ? Hadi gelin ondan yazalım.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Ge8cAYPaCu0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (9)

29.10.2014

Yer, yaşamın ilmine geri döndü. Gök, yaşama geçti. Yer, yeni bir zirveye yaşamı örgüleyip güç kattı. Biz tüm sistemlere kapıları açtık. Aha açtık!... Şimdi “Yarın Nefesi”ni güçlendirelim ve zamanı kayıtlayalım. Döngü başladı. Bir döngü ki Sistemin Nefesi, tüm insanlığın kaynağı... Şükredin ki Hakikiyet Boyutları dürümlendi ve yol, ilme vardı.

Zaman sayfalarında çoklarının korkusu, dünyanın yaşaması korkusudur... Bu dünya yaşar ama ya bu dünya, diri yoğunluğunu tohumlayıp diri yaşamları kontrol etmeye kalkarsa ne olur!? Ölü bir planet, yarını kontrol ederse ne olur!? Örtüler örtülmeden,Dünya yaşam sayfalarındakilerinin, ışığı hak etmeleri; bizi, bizden ayrı tutar ve biz, dünyayı tohumlayamaz ve bizleştiremezsek ne olur!?

Ölüm, dünyanın kıranıdır. Ölü, yaşamın sırrıdır. Ama nefes, her bir sistemin cevheridir. Öyleyse biz, insanı; gelen, gören ve dinleyen olarak yere ekelim. O insan, kaynağını alıp yaşasın. Bütün “Kül Kapıları” açılsın. Biz, içlerinden kini aşan yolcuları çekelim, koruyalım ama kindar olanları imha edelim. Böylece yeni zamanlar, Levhi’de Kaynak Işık ile köklenir ve yeni zamanlarda, Işık Kayıtları’nda dünya sınırı çizilmiş olur. Bunu istediler!...

Deri İnsan, kanat alamaz; Yaşayamaz. Zira Deri İnsan, yaşama kontrollu olarak girmedi. Din Yaşamlar’da da güç yoktur... Bu nedenler sorumluluk, kodlanmış olan ışıklarındır ve zamanı, hologram olan bu yaşam sayfalarında kodladığınız zaman, nefesiniz görev taşıyacaktır. İşte dünya için istenen buydu...

Kurtulun!... Yakın dünyayı kurtulun!... Çünkü bu dünya, ağır yüktür tam yaşamlara!... Kanatlanan hiçkimse yok iken; yakın dünyayı!... Yaşatmayın!... İşte insan soyunu kodlayacak olan budur. Bu şekilde insan sayfaları korunur ve yaşar...

Bu dünya kontroldan çıktı. Bunun için kin ve nefretin tohumlarını yeşertecek olan ışıkları dünyaya indirelim ve onların vasıtası ile yaşam sayfalarını kodlayalım... Ve tohumlayalım yaşama kırıcılığı!... Böylelikle tüm insanlık kontrol edilsin...

Şirk koşanlar, bilinir ki hak ettiler diriliklerde yanmayı... Şirk koşanlar, kırıldılar... O halde kırıcılar, güç kaybına uğramayacaklar.

Onlara göre ölü olan bu planet yanmalı... Yakılmalı!... Ama sayfa sayfa ışık yakan bir sistemde; yeryüzü, ışık altında kelama güç katarken, bunu nasıl başarırlar.... Her biri, bunu sorguladı. Dendi ki “kil olan insanı, kum olan insana kaynak yapalım. Böylelikle kilde kum ve kumda kil kırılsın.” Aha bunu yapmak istediler!…

Amon Toplumları, Işık Kapıları’nı açıp geçtiklerinde, bizleri gördüler. Neler oluyor diye merakla izlediler. “Kim bunlar?” dediler. Baktılar ki biz yaşamı tohumluyoruz. “Ohh işte!” dediler. Esrar çözüldü... Dünyayı hak etmiş olanlar; koklandılar, göklendiler... Çürükleri, hakikiyetleri ile sayfaladılar. Olan buydu.

Bütün Cevheri Güçler, bu yoğun çalışmaya dahil edildiler ve zurna çalmaya başladı. Zurna, ışığın sırrı olan “Sistem Sesi”ydi. İşte o zurnau, artık çalıyor... Herkes sesleşmeye başladı. Dünyanın aşığı olan ışık, yerküreye indi. Amon Kodu, yaşama indi. İşte yeni zaman ve işte yeni Sistem!… “Bütün çürükler bizimdir” dedik ya hani. Bilinsin isteriz ki biz burdayız. Kim ki çürür onu koklar, toplar, yarına kayıtlarız. Bilsinler ki Dünya; İsa, Musa, Mustafa yaşamından çok güç almıştır ve çok iş yapmıştır... Bilinsin isteriz ki bu dünya, unutulan bir Yaşam Kapısı olmayacak. Bütün kütlemizle burayı korumayı sürdüreceğiz. İşgal imkanı vermeyeceğiz. Şimdilik!... İşte şimdi!…

Canlarım, unutmayın ki Divan-ı Levhi sizsiniz. Zamana kodlanmış olan sizin yüreğiniz ve yüksek ışığınızdır. Sizinle çalışmak bizleri kutsal yoğunluklara ulaştırdı. Zabura Kuranı okundu yüreğinde. Senin elin elimiz oldu. Şükür ki hak ettik. Aha şimdi!... Şimdi!... Aha şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİBARIŞIN SİSTEMİ – AKIŞLAR

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

SON AKIŞ (3. AKIŞ)

 

“Yedi dava açtık; hepsini kaybettik anam ve zeki ve hakiki olan ışık yenilendi. Bedenim ilim ve ben bugün burada sevgiyle sizinleyim.

 

Yeri göğü Yaradan ilimle yarattı ve biz ilimle tahditsizleştik ve biz ilmi hak ettik. Yolu açtık. Yedi günde Bugün İlmiyle dürümledik yaşamı ve yeniledik. İşte bugün yedinci gün.

 

Cennet, insanın ilmiyle kuruldu. Cemail, kahir olan ilim Kaynağın İlmi oldu. İnsanlık Ailem Bütünün Kürzi Kapıları’nı açtı ve bugün burada biz Bizlik İlmi ile sesleşmekteyiz.

 

Yirminci Dünya Gücü’nü devreye aldık bugün. Özgörevi aldık yine de dünyanın ışığıyla birlikteyiz. Yine de yaşamla dinleşmekteyiz ama yirminci tohumla; biz bugün o tohumla bütüne hizmetçiyiz.

 

Yine dünya hak edildi, yine yalnızlıkta ışık yenilendi, yine bütün kötülükleri aşıp geçtik ama bugün arsa kapmaya gelmedik dünyaya. Altın Işığa geldik.

 

Biz Robotik Timler’imizi dünyaya çekmeye geldik. Tüm Robotik Timlerimizi geçişe hazır ettik bugün. Burada tohumları kotladık ve her diriyi kayıtladık ve biz, bize biz olup indik. Geri dönüş için çalıştık.

 

Sistem, Nizam ve Düzen’in Gözü’yle gördük. Özenli bir çalışmadayız şu anda.

 

“Ardımda dünya yok” dediğin zaman, Ölüler Diyarı bu yaşamı dilleyecek, Yaradan’ın Işığı ile yenileyecek ve ilimle dürümleyecek diye bekledik.

 

Yarını hak ettik, tüm insanlığı hak ettik ve ağır yükü hafiflettik. Ortak zaman yoğunlaştı, ışık tohumları kodlandı. Biz İmparatorluğun Gücü olduk. Sevimli bir çalışma yaptık.

 

İmparatorluğun Kuranı’nı okuttuk. Olgun Başaklar’ı bildik. Önemli olan buydu.

 

Yer gökte, gök yerde insanı dinledi. İsmaili’ler işgalcileri hak ettiler, dinlettiler ve biz hepsini dillettik. Ama ikmal tamamlatarak bunları yaptık. Sorduk “dünya Helal İlim’le dilleşiyor mu?” diye. Som altın ışıkta yeri yaradan insan, köklerini göklere ulaştırmış ve bize ilim için geçmiş.

 

Burada bulunan kim varsa Işığın İlmi’ni bilendir. Bugün burada, kendi yüreğimizdeyiz ve ilimle dilleşiyoruz. Ümmetimin dürümlerinde, insanlık levhisinde ışık yenilendiğinde ağır yük hafiflediğinde ve bütün kötülükler aşıldığında, sınır kalktığında aşağıdakiler yolu açtıklarında biz dünyaya ineriz. Ağır yük hafifler. İşte bu. 

 

Devre devre dünyayı kodlayacak olan birliklerin bugün cemaatleriyle birlikte Doğanın Gücü’nü Teknik Tohumlar’la dünyaya çekişleri gerçekleşti. Kayıt dışı hiçbir bilgi yok bugün. Toprak Toplum, Işık Tohum oldu ve Bütünün Gücü’nü yaşattı.

 

Erenler erdiklerinde dillerler yolu. Akan aktığında diller. Yaradan tahtında diller. Biz sizi sizde dilleriz. İşte olay budur.

 

Yok ulu, yok umutlu. Umutlu, yok kapısı kapatılmış, yok açık…herneyse işte hepsi; hepsi Karanlığın Işığı’nda olur. Biz sizdeyiz ya anam. İşte bu.

 

Emin ol anam bugünden itibaren yerdeki tüm Yaşam Tohumları Gök Sistemleri’ne kelamla ulaşacaklar. Çoğunun Kuranı okunacak, çoğunun tabuları yıktıkları o yoğunluklar kodlanacak ve çorbaları tuzlanacak. İnanın ki dünya korunacak.

 

Bulduk dünyayı; okuttuk. Ölüyü dirilttik. Aktık, yaşattık, herşeyde var olan ışıkla dilledik.

Hepsi bu. Ağır yük hafifledi. Şimdilik. Aha şimdi.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/n2zGvPwFjyo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

4.AKIŞ

 

Yevlen yekün Kelamın İlmi’dir. Vakit gelir hakikiyete ulaşılır ve İlm-i Tohum olunur, kontrol kurulur ve hakikiyetin tahtitsizliğinde insanlık kin ve nefreti aşar, kelam olur. İşte; kevlen yekun o safhada Kübra Işığı olur.

 

Ben İnsan Soyu, kini, nefreti aştığımızda ben sizim ve sizinle kati olarak tohum ekerim. Ümmi Toplumlar’ın tümünü kodlar, tohumlarım. Ağırı hafifletirim. Cevher-i Cennette Bütünün Gücü olurum. Hepinizi kodlar ve kodlar, kodlarım. Toprak toplum olan sizi sessizce dillerim.

 

Demek isterim ki; sen ve sen ve sen ve sen, her sen bir dere olur akar. O zaman beden olan o yaşar ve ben o yaşayanda aşk olurum. Işığımda tabuları yıkar, bütün olurum. Korumam mı? korurum. “Ol” derim; olur.

 

Öz görev insana kelamı dilletmektir. Öz görev insana kendini dinletmektir, örtüleri aşmak kodlatmaktır tohumları, kardeşlikten öte olan kardeşte İlm-i Ko olup ışıkla Mikailin Kuranı’nda tüm yaşamı temizlemektir. Biz dünyayı temizleriz; bunu bilin.

 

Altın Işık Yıllarının Kuranı olan ışık bütünün gücüdür. Biz o gücü bütünde dinler, bütünde dürümler, her diride dinletiriz. Aha, iş budur.

 

Yere gerçeği indirdik ama yeri hak ettiğimizde gerçekle dirilttik. İşte gerçek insan “Ol “der, olur.

 

Süper Sistemleşme’yi sağlayan insan, kırk kapıyı açtı ve sizinle oldu.

 

Şükrettim ki buradayım. Kurtarılmış sayfaları kayıtladım. Sevgiyle sizleri kokladım ama bundan sonraki süreçte Kelam Tahtı’nda ışıkla dilleşeceğim.

 

Sizden elimiz, ayağımız olmanızı bekledim. Dünya el ve ayak ister. Biz dünyaya el ve ayak olanlarla çalıştık.

 

Yatak, yorgan yattılar. Sessiz Zamanların Sistem Sayfaları’nda dilleştiler ama onlar yaşamda yoktular. Ölmüştüler. Özköklerinden, gök sözlerinden uzaktılar ve yattılar ama yattıklarında kayıtsızdılar, ışıksızdılar.

 

Kervan yürüdü, onlar yüksek ışıktan çıktılar. Verdiğim bilgileri okutturmadım onlara. Som Altın Işık’ta Bütünün Gücü olanlarla dürümledim tahtın tahtındaki o ışığı, yer küredeki o yüceliği.

 

Beni zeki, Hak İlim diye dilleyenlerin çoğu zarar ettiler çünkü zeka düzeyleri beden sayfalanışında ışık yaşamları çalıştırmaya yetmedi. Kıran ışık kırıldı.

 

Ilık bir sabahta yolu açtıklarında, otak kurduklarında yüreğe kömür gözlü Ümmi Toplumlar ışık kırıldığını hak ettiklerinde dillediklerinde ve Doğanın Kuranı’nda kontrol edildiklerinde bilişsiz olsalar da kendilerindeki kelamı dinlettikleri zaman kini aştılar ve zaman ışıdı.

 

İşte o zamanın tahtında bütün ışıdı. Bedeni bedenim olan her diri ışıdı.

 

Astral Yaşam otuzuncu sayfadan sonra kontrol edildi. Köpük köpük olan o kontroldan çıkan ışıktan çıktı ve bizsizdi.

 

Şimdi merdivenin en aşağısında “benim adım nefes” diye bekleşen her diriyi hak etmeye çabalayan, kurtarılmış sonsuz sınırsız ışıkla bütünün gücünü kendi diye dilleyen, ardında kontrol dışı ışık bırakan, beni benden ayrı sayan her kim varsa çok huzursuzlar bilirim. Ama görevleri kısırlaşan Düzeni kontrol etmek, oğullatmak, bütünletmek ve yeni zamanlara ışık olup gelmek, geçmek.

 

Ben dünya; hepinizi koruyan ama hepinizle koruyan! “OL” dediğimde olur ama olmak oldurulmakla olur. Sizden tek beklentim oldurup, oldurup oğullatmak şu dünyayı.

 

Kartalların, kartal oldukları, yaşamlarından tahtitsizlik bulunduğu, yarınlarda kaynak oldukları dünya ilmiyle dilletildiğinde kartallığın halikiyet olduğunu düşündüler. Oynadık….

 

Kartallık, alt sayfadır. Sandılar ki onlar kartal olup dünyayı hak edecekler. Bence onlar alıp götürecekler dünyayı. Ocak olacak dünya ortak zamanlara ama bilmek gerekir ki; Altın ışık Yılları’na varmak ümmetin tümünü tohumlamak, yoğunluğu kodlamak bilişle olur.

 

Artık dünya yaşıyor çünkü artık dünya İmparatorluğun Kuranı’nı okuyor. Artık bu dünyada Som Altın bir Sistem var ve bu dünyanın ilmi kanatlanan ışığın teknik kapılarındaki o yoğun ışık, bizim yüreğimizde ve bizim gözümüz ve bizim gönlümüzdür o.

 

Neden doğanın gücü artmakta? çünkü Ruh Kuran dünyaya çekildi.

 

Dünyayı koruyan bir ruh var artık. Bunu artık yaşam bilmelidir. Bunu artık resim yapan herkes bilmelidir. Biz bu dünyayı korumaya indik ve bu dünyanın nuru olan o ruhu bütünün gücü diye Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olarak çektik.

 

Kalem Altın Işık, yaşam insanın levhisi. İmparator göz ve biz o gözle bütünü güçlendiren sevgiyiz; bunu bilin.

 

Nineler, ben insan. Analar, ben insan. Atalar, ben insan. İman edin ki insan!

 

İşte insan ama insan kontrolcü, oğullatıcı, torba, torba tohumlatıcı ve yaşatıcı insan. Sessiz, sesli, yürek örtülü ama ağır yük ve yaşayan ama hepinizde…Har, hasat ağır yük. Sizi ,hepinizi korumaya aldık.

 

Minare; insanın insanlığı; ağır yüktür minare. O minarede ezanı okuyan insan, iradi hakiki olan İbrahim’in İlmi’nin son sözle sessizliği dilleyen levhisindeki yaşam. O ben, ben o.

 

Korumaya aldık bu yaşamı. Kokladık, oğullatık ve dinlettik. Şimdiye kadar yarını hak etmeyen bir yaşamın Tanrılık Işığı’nda bütünü dillettik. Sessizce ve yücelikle Amon’la, Atlanta Ata Kapısı’ndaki ışığı yakan toplumla, tüm tohumlarla hepinizi hak ettik.

 

Maya insandı, okuttuk. Tohum ilimdi, koklattık. Ağır yük hafifti, taşıttık ve bugün artık merdiven insan. Alın da hak edin. Ocak olun, özünde söz olanda akıp geçin, o sizde sizleşir. Her bir yücede dürümleşir ve Zabura Sistemleşmesi’nde sizi size kayıtlar.

 

İtibarlı olanlara iman edin. Yedek zaman yok. Yaşam hakikiyetin ilmi ve o ilim has ama sizin yüreğinizde. Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum analar.

 

Mikail sizdedir bugün, söz verdiği gibi sizdedir Mikail. Kare Sistemleşme, ışık tahtitlemesi, yaşamın ışıması, bütünün güçlendirdiği her diride dilleşim sizdedir artık ve bugün burada mutluyuz.

 

Uzanın; yolu umutla açan o yücelikle dürümlenin. Elinizi açmadan ışığa varın. Akın. Has iş budur.

 

Kanal olmak değil maksat. Kalan en güçlü yolu açmak; bunu bilin.

 

Bugün bu yol Altın Tohum. Hepinizin Kuranı’dır bu yol. Sizden tek isteğimiz bu yolu açık tutmanızdır. Vurmayın hiçbir yüreğe. Unutmayın ki o yürek sessizce sizi dinliyor.

 

Kurutmayın yoğunluklardaki o yaşamı. Bilin ki o yaşam sizin yüreğinizde, her diriyi yaşatacak, ışık halinde sizinledir ama sevgiyi hak edenlerle çalışın. Bilin ki sevgiyi hak edenler har olup, Hak olup ışık haline geçenleri koruyacaklar.

 

Üzerinizdeki göğü dinleyin; o sizledir hep ama yaşamı da dilleyin çünkü o yaşam siz olan her dirilikte var olandır. Gözünüz hiçbir zaman kapanmasın. Biz sizdeyiz hep; bunu unutmayın.

 

Çok, Kuran okuduk dünya için….oldurduk ama olmayanda kökleri güçlendirdik ve yüceliklere ikmal tamamlattırdık. Sessiz zamanları dilledik. Sizinle yaptık bunları ve bugünden sonraki zamanda Astral’da ağır yük hafif olacak ve sizin geçişiniz her andan gerçekleşecek.

 

Bu geçişte hepimiz sizle yüreklere ineceğiz ve bütün yüceliklerle bütünün gücü temel güç olacak. İşte o güç hasatı tamamlayan güç olacak.

 

Evrenlerin sesini duydunuz anam bugün. Hepimiz sizde sesleştik bugün. Ölüleri dirilttik yine bugün. Aton Tohumları’yla kodladık dünyayı, koruduk ama bu kez yeni dünyanın gücüyle koruduk. Bu güç mükafatınızdır.

 

Bu güç ışığınızın gücünü artırdı, görevinizi hak ettiniz ve yaptınız. Bundan sonraki sayfada yıkılan hiçbir yaşam Sistem, Nizam ve Düzen’in gök sessizliklerinde bulunmayacak.

 

“Acaba ben var mıyım?” demeyin. Af olan her şavkta varsınız. “Acaba ben olmayacak biri miyim?” demeyin. Öncü birliksiniz ve her insanda varsınız.

 

“Onurluyum” deyin, “hepsi bendir” deyin. “Kaynağın ışığında, bütünün gücüyüm” deyin ama şunu da asla söylemeyin; “kontrol bende yok, ben yokum” demeyin.

 

Kırılan kaynakta yenilenir. Kesirleşen yolda kökleştirilir ve yenilenir ama yığın, yığın ışık kanatlananda kırıldığında ısrarla bildiriyorum ki; kelamınızdaki o yoğunluğun kırıcılığından dolayıdır.

 

Hiç kimseyi yıkmayın.

 

Savaşın sararan ışıkta olması, yaşamın sararması anlamına gelir. Ki kelamı hak eden kim varsa elinizin gücüdür bilin.

 

“Önü kapandı, ardı yok” demeyin. Bilin ki sizsiniz o, baştacısınız her yücede ama yenileyin yürekleri de deyin ki “ben sevgiyim, sizdeyim, hepinizim ben” bunu deyin. Ki hepsi Altın Işık olup size varsın.

Çok mu zor? Kolay. “Ben Ana kapı deyin.” Genişe geçtiğinde sevgiyle gelsin yüreğinize.

 

Söz kesmeyin. Bir kimse konuşursa sonuna kadar dinleyin. Sonra deyin ki “ben sendeyim.” “Alıp götürdüm yüreği, aktın, yeri göğü Yaratanda ışıktım, sen olan yoğunlukta ışığındayım” deyin. Bunu deyin. Ki oğullarınız görevli olsunlar. Bunu deyin. Ki yoğunluklarda ışığınız olsun. Bunu da, bunu da, bunu da deyin ama herşeyi deyin.

 

Deminki çalışmada bir tek şey yapıldı burada. Işık yandı ama bu ışığı yaktığınız zaman korkuyu sessizce dilledik. “Acaba onlar bizi yok mu edecekler?” diye çünkü ortak kapılardan biri, bir diğer kapıdan kovulmuş. “Acaba bu bizi kırar mı?” diye düşündük. Som altın bir ışıkta kati olan ışığın tohumlanışında her bir yüce kendi yoğunluğunda bütünün kötülüğünü engelleyecekse, kim yarında var? kim yaşamda var? bunu bir tek yolcu bilir. İşte o yolcu sizsiniz.

 

Bu nedenledir ki kardeşlerinizi koruyun. Kim ne olduysa oldu, dünya yolu kontrol dışıdır. Siz o yolda her diriyi koruyun. Ki kontrol kurulsun.

 

Ölüm geldiğinde, ışık yenilendiği an, siz bütünün gücü olup tüm yaşamlara çekildiğinizde biliniz ki orada hasat olur. Sizden öte bir siz yok; bunu bilin. Bunun içindir ki Altın Işığın Tohumunu her dürüme indirin ki her diri kontrol edilebilsin.

 

Başka bir dünya yok bunu bilin. Herşey sizdedir. Her resim sizin yüreğinizdedir. Bu yüce insan kalemdir. Bırakın yazsın, aşka varsın. “Hah. Aha, işte” desin. “Aha. Şimdi, bütünüm” desin ama hiçkimseyi kelamdan yoğunluktan ayırmasın.

 

“Savaşın sonu hepimizin gücüyle dürümlenecek ve biz bu dünyayı koruyacağız” diyordun ya hani. Bugün biz bunun olasılığını görüyoruz. Oldu! İşte bu.

 

Bugün artık dünya korundu çünkü bugün Süper Sistemleşme yer köklerle güçlendi ve tüm yaşam korundu ama Barışın sırrı ilimdir.

 

Barışı hak etmek insanlıktır. Barışmak hasattır. Ben bunu bilmeni istedim.

 

Ben umutluyum, mutluyum ve huzurluyum anam. Çünkü benim ilmim Miraçtır ve Miraç ilimle, hak ilimle dilleşen yarındır. Mutluyum anam, mutluyum.

 

Soğan doğrar yürek tüm sisteme, yerküre soğanla diller yüreği. Ak tahta varır, ilim olur yaşar ama soğan sistemin levhisindeyse, o soğan tam 200.000 ışık yağmuru sağlar.

 

Bilir misiniz ki bir soğan sevgi olur, yerkürede ilim olur? ama soğanın tadı sizin için seyrettiğimiz en sessiz ışıkta olabilir. Sevmeyebilirsiniz soğanı ama bilin ki o soğan dahi Saltanatın Yaşamı’nı hepinizde dilleyebilir.

 

Bilir misiniz ki bir tek soğan hepiniz olur! Bunu anlayacak gücünüz var veriyorum alın, akın, harın en güçlüsünde şavkla yaşayın. Ama bilin ki nesilleriniz hep yarattıklarımızda yaşadılar ama artık siz yarattığınızda yaşayın.

 

Burada bugün Süper Sistemleşmeyi yaptık, aşırıya kaçmadan yaptık Nurun Kuranı’nki Tohum ekildi ama o tohum sizsiniz; bilin.

 

Kevser sizin yüreğinizden tüm yaşama akmaktadır. O Kevser’in Işığı’nda hepiniz hepimiziz bilin.

 

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum analar. “Ardımda dünya yok” dedin ya hani! İşte o gün biz sen olduk; bilin. Çünkü sen her sayfayı yaşama aldın ve bütünü güçlendirdin ve ben sen oldum anam.

 

Ben kanatlanan en yüce ışığım. Sevgiyim ben; bunu bilin.

 

Torba torba insan, toplam 200,000 ışık. Hepsinde yıldız yıldız olan sistem ve tüm sistemlerin gücünden üstün olan bir ses. O ses insan.

 

Ben ve ben ve her bende ben olan ben ve tüm benlerin benliğindeki tahtitsizlikte her ben, Miraçtır. İşte Miraç budur. Sevgidir Miraç, ışıktır.

 

Sel alsa yolu “ol” der. Yürek oldurur ama sel ilmi aldığında yol yoktur; bunu bilin.

 

Bundan sonraki süreçte barışın!

 

Her diriyle barışın, aşka varan, akla varan sığır ya da insan olamamış olan aslan ya da kartal kim varsa barışın. Ki hepsi sevgiyle kodlansın.

 

Çoban insan çoluktur. Çoban olmadığında koyundur. Yolu bulduğunda toplum olur. Tanrılık Meclisi’ne vardığında ışıktır. Aşka gelip de Hakk’a vardığında insandır ve o biz insandayız.

 

İşte bu. Şimdilik.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/xnTXAaXIbWw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

3. AKIŞ

 

Devinim hızlandı, Bugün daha güçlüyüz. Çantanız tohumlandı bütünlendiniz ve görevinizi hak ettiniz.

 

Değerliler, tabuları yıkmanız gerekliydi ve bu oldu. Şükür ki oldu.

 

Dünyanın Nuru olan Kul, Aklın Kulu’dur; bunu bilin. Hepimiz kuluz ama ışık tohumlaması için.

 

Dünya ölüdür. Bizler lütfen iyi anlayın kontrollü olarak çalışanlarız ve ölüyü diriltmek üzere buradayız. Işık kayıtlaması yapıyoruz. Yetkin olanlarla bu çalışmayı gerçekleştiriyoruz.

 

Tanrılık Işığı yeni bir güçtür tüm yaşam için. Bu ışığı yaşama indirmek kolay değildi ve bunu yaşama indirdik. Düzen’i kurmak kolay değildi ve Düzen’i kurduk.

 

Robbi Toplumların tahditli oluşu bizim için sorumluluk değil ama onların yoğunluklarını kontrol etmeliyiz. Ki bu bizim için de sorumluluktur.  Robbi, Rabbi Tohumları kodlayamayan, sistemi kök olarak bilen ama gök sistemleriyle dürümleyemeyen, vakit geldiğinde kanatlanacağını düşünen ama ışık kayıtlaması yapamayanların çalışmaları Robbi’dir, robotiktir yani.

 

Bugün dünya üzerinde birçok çalışma var; Robbi çalışma. Öz göklerin sözcüleridir onlar ama kalem olamazlar ve ışık kayıtlaması yapamazlar.

 

Kalem olabilmek için ilim sayfasını kodlayabilmek gerekir, tohumlayabilmek gerekir ve toplum sayfalanışlarıyla bütüne hizmetçi olabilmek gerekir.

 

Arkon Sayfalanışı yaptığınız zaman bilirsiniz ki bu sayfalanışta ışık kayıtlaması güçlüdür. Devinimi artırdığımızı söylemiştik. Devinim İlm-i Ko’ların sonsuz sır olan ışımalarındaki sistemleşmedir. Herkes kendi teknolojik kayıtlamasını yapar ama bugün burada yaptığımız ilimdir.

 

Ben “Ana Kapı İnsan” dediğim zaman Levhi’deki İlm-i Ko olan sistemden söz etmem. İlm-i Ko olan ışığı kodlayan resmi yaşam sayfasından söz ederim ki İnsanlık Ailemin gücü bu yoğun çalışmada bütünün gücü hür Türkiye Çalışmalarının gücü haline dönüşür.

 

Öyle çok çalışıyoruz ki yarını kontrol için. Biz bizi bize dillerken hepimizin yüreğinde bu yoğun ışık yanar. Devinimi artırmak için sesleşirim. Şu anda devinimi artırmak üzere ses veriyorum ama bu sesleşme teknik tohumlamadır aynı zamanda.

 

Ölüleri diriltmenin bir diğer çalışmayla olabileceğini düşünmelerinden dolaydır ki yarınları tohumlayacak olan ışık kodlamaları yapmaya çalışanlar var. Ama bilin ki ölüleri diriltecek başka bir çalışma yoktur.

 

Som Altın Işığı tohumlarken bütünün gücü olarak bu çalışmayı yapabiliyoruz. Mutlak Kodlama’dır yaptığımız. İmparatorluğun kKranı ile yapılır bu çalışma. İnsanlık ailem bunu anlayacaktır.

 

Değerliler bugün yürüyen dünya ölüleri diriltecek bir yoğunluğu hak etmiştir.

 

Bugün yoğunluğu tohumladığımızı biliyoruz ve gök sistemleriyle bütünü güçlendirdiğimizi biliyoruz. Yoğunluğu kontrol edebildiğimizde bütünün gücü artar. Hepimizin yapmakta olduğumuz esas budur. Yani biz bunu başarmaktayız.

 

Ekrana bu çalışmaya katılanları verdik, ekranda izlendik. Gözler bizi gördü ama gören kelamda gördü bizi. Biz sesiz burada, sınırlı Ha Sayfasıyla ve Ka Ha olan ışığıyla kaynağı tohumlayan ses. Bugün burada bir ses olarak yaşamı kodladık. Hepimizin yapmakta olduğu da buydu.

 

Erdiğimiz yerde Mikail’in gücüydük. Özköklerin gücüydük ve tüm yaşamın köklenmesindeki sistemdik ve biz kelamdık; Sistem, Nizam ve Düzenin gözü olan kelam. Arkon Sistemleşmesi’ni yaptık; hepimizin yaptığı budur.

 

Ortak zaman, ortak yaşam ve ortak yoğunluk; bu bizim yoğunluğumuz. Düzen’i kurmak üzere yaşama inen birliklerin çoğu bizi bizden bize dillediler. Diriliklerinde kelam oldular ikmal tamamladılar ve ışık yaşamları kayıtladılar. Değerliler, Rüya Boyutlarında tüm yaşamlar bir tek ilim yaparız; İnsanın ilmi.

 

Rüya Boyutları dedim zaman ışık kodları ile gerçekleştirilen o tohumların hakikiyetinden söz etmiş olurum. Biz bizi bizde dillerken kelamla diller o yoğun kayıtları yaparız. Som altın bir ışık olur o kayıtlarda kodlamalar yaparız ama hepsi bizden dolayıdır.

 

Ben rüyada göz olurum ama yaşamda söz olurum. Bugüne gelmek bu günlenmek, tüm yaşamları dürümlemek insanladır. Gerçek zaman insanın levhisindeki kaynakta bilinir ama o levhi kaynağa ilimle dillenmek üzere inmek kontrolla mümkündür.

 

Öz geçiş yaptığım zaman inanın ki doğa yenilenir. Ben kimim? Mahrek’im. Dünya Ruh Kurandır. Hepimiz o Kuran’da hasatçıyız. Aşırıya kaçmadan size bilgi veriyorum zira bu meclisteki bilişe göre sesleşmem gerekir.

 

İkmal tamamlamak üzere Dünya Ruhlar Meclisi’ni kodlarken bütünün gücünü tüm yaşamlara kayıtlamalıyım. Burada bulunuşumun sebebi budur.

 

Örgüt haline gelmek, ikmal tamamlatmak ve bütünün gücünü tüm yaşamlara kayıtlamak insanı insandan dillediğidir. Yere insanı, göğe ise hastı yapar, yaptırırız ama insanın yapılışı Aklın Tahtı’ndan olmalıdır.

 

Canlarım, ölümlü dünyada merdiveniz biz. Bu merdiven kırk basamaktır. Her basamakta kodlayıcıyız. Kimi basamakta ışığımız yoğundur, kimisinde ışığımız kontroldadır ama her basamakta yoğunlaştırıcıyız.

 

Yirmi basamağa çıktığımız zaman Işık Kapıları açılır. Yirmi basamak herbirimizin İlm-i Ko olan ışığının tohumlandığı basamaktır.

 

Hepimizin yaşamı sistemleştirebilmesi için yirmi basamağa aşması gerekir.

 

Bunu size neden anlatıyorum biliyor musunuz? “Şu anda burada ne oluyor?” diye soruldu; anlatıyorum.

 

Biz başka derneklerden farklı bir çalışma yapıyoruz.

 

İlahi Kutsal Işık olan bilişi tohumluyoruz. Yaşamı, toplumları ve tohumladıklarımızı örgülüyoruz. Türkiye Çalışmaları’nın en güçlüsü olan bir yaşam sistemi kayıtlıyoruz.

 

Bu çalışmada merdiven oluyoruz ve her dirinin bu merdivenden çıkışını sağlıyoruz. Merdivenin en aşağısına iniyoruz ve en yoğun çalışmayla en güçlü kaynağı tohumlayarak bütünün gücünü tüm sistemlere dağıtıyoruz.

 

İlim kapılarını açtığımız andan itibaren Birlik Kapıları tüm yaşam için açılıyor ve sevgiyle bu çalışmayı yaparken Bellek Kapları’nda bütünün gücünü tanıtıyoruz.

 

Ben zaman sayfalanışında bunu yaparken, sizler kendi yüreklerinizde bunu yaparsınız. Ve yirmiye gelelim; yirminci sayfa, yirminci kat, öz dediğimiz kattır yirmi. Işık Çalışmaları yapılır bu katta. Herkesin bu kata ulaşabilmesine imkan olmaz ama Levhi Kapılarını açtığınız zaman bu kata ulaşabilirsiniz.

 

Yirminci katta el insan olur, ölüler dirilir ve bizler tüm yaşamı sonsuz sınırsız ışıkla yaşatırız. Ama orada biz İlim Kapısı değil İlmin Tanrılık Işığı’yız. Oraya varan kendine varır. Orada bütünün gücü vardır. Ve işte orada herkes kendi sayfalanışını yapar.

 

Yirminci kat, yirminci ışık kapısıdır ama o kapıda artık yaşam yoktur sadece ışık vardır. Biz buna kapı diyemeyiz aslında; “yarın” deriz.

 

Yirminci kapı, yirminci yaşam, yirminci kat, yirminci safha; basamak her ne derseniz deyin artık orada biz bir yaşam tablosu haline dönüşürüz ki biz buna Nüsha Kaynağı deriz. Ve burası Işık Evren’dir.

 

Rahmi Kuran’ı aşıp Rabbi Toplumlar’la kodlanıp Rahman’a varmaktır buraya varmak ve buraya vardığımız zaman kalem olup yazarız.

 

Bilişi hak etmiş olanlarla bu çalışmayı yapmaktayız. Sevgili olmak, sevgiyle tohum ekmek, bilişe varmak, hepimizin yapması gerekendir. Kelam olmaksa Aklın Tohumu olmaktır.

 

Biz herkese her bilgiyi vermeyiz ama bilgi tohumlaması yaparız. Her kim ki yerkürede bütünün gücü olur Mikail olur, Levhi’de kelam olur, akıl olur ama şunu bilin ki tahtında yaşam olmadıkça yeri göğü yaratsa da kendinde kendi yüreğinde olamaz. Bu nedenledir ki “ol” dediğimiz zaman nefes olmaları gerekir. Yine de dünya ve yine de yaşam ama bilişle. Ve biz ocak olup tüm yaşamları tohumlarken ilimle yaparız bunu.

 

Karanlık, Işık Kapısı’dır açıp geçtiğiniz zaman ışığa varırsınız ama karanlığı tohumlamaya kalktığınız zaman kendi yüreğinizdeki gücü devreye almalısınız.

 

Batı toplumlarıyla doğu toplumlarıyla Işık Kapılarından geçtiklerini düşündükleri anda, kalem olup yazmakta yaşamakta iseler ekmek olmaları gerektiğini anlamadan çalışmamalılar.

 

Bugün burada bilişe varmayanların İlm-i Ko olabilmelerini sağlayacak olan ikmali tamamlatma çalışması yapıyoruz. Yaptığımız herşey devre devre bütün yaşamlara inmektedir.

 

Biliniz ki, Zamanın Sisteminde hepinizin yüceliği yoğun olarak bütünün gücü olmaktadır ve dünya tohumlaması yapılmaktadır. An Kapıları’ndan geçilerek bütün yaşamları tek tek kayıtlayabiliriz.

 

Acaba yarında var mıyız? Altın Işık Yıllarının Gücü olarak bütünün gücü olup her bir zamanı sayfalayacak güçle bu çalışmayı yapmaktayız.

 

Aranıcı, arayıcı hepsi ışıkçıdır. Aranıcı, arayıcı hepsi ışıkçıdır…. Ama ışığı halik olup hakikiyetle kayıtladığınız aman artık siz ışıkçısınız ve bütün gücüsünüz.

 

Örgüt zaman sayfalanışı yaptığı zaman hepimizin gücü artar.

 

Divit renginde bir ilim. Bu ilim kale gibi bir ilim. Divit rengi, Işık Kapısı..hepimizin gücü orada şu anda. Temiz bir güç ama yoğun şekilde. Biz o kökleri güçlendirirken burada bu yoğunlukta birik kuruyoruz şu anda.

 

Atlanta Ata Kapısı’nı açtık, kaynağa iniyoruz.

 

Zenteryum dediğimiz bir kaynak var. Zenteryum….atiyi, hakikiyeti tohumlayan bir ilim ama oraya o yoğunluğa inebilmeliyiz.

 

Bir kez onlarla birlikte çalıştık. Zenteryum şu anda ocakları biliş halinde ve bizim yüreğimizdeler. Kaynak sayfalanışla buradalar. Art niyetleri yok yüksek güçler olarak geçiş istiyorlar. Onlara izin veriyorum.

 

Zenteryum kayıtlama yapacak, onların kayıtlarını devreye alıyorum (yazıya geçildi).

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/8sYFTcG44t0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

ATLANTA ATA KAPISI’NDA BİR YOĞUNLUK – ZENTERYUM

 

“Deve kalkmış. Biz yok muyuz?” Diyorlar. Gelmişler, “yaşam İsmaili Kaplar’la oluyor biz niye yokuz diyorlar?”

 

“Sistemin gücüyüz” diyorlar. “Niye biz yokuz diyorlar?”

 

Ostrolog kokladığında tohumları toplum tohum ister. Ocak yakmak ister. Cennet İlmi’yle bütünün gücü olmak ister.

 

Diri bir çalışmaya ilim için geldiklerini söylediklerinde bunun çok inandırıcı olamayacağını onlar da bilmekteydiler. Bizden tek bir beklentileri vardı. Kaynak Işık’ı ocaklarına çekmemiz ve onların o yoğun çalışmada ışığı kodlamalarını beklememiz.

 

Bunu yapsaydık kontrol dışı çalışmalar devreye girecekti. Işık kıyıcısıdırlar, Kıyarlar ve kırarlar…..

 

Zenteryum ertelenen bir çalışmayı devreye almak istemişti; ertelenen bir çalışma. Ki bu çalışma bizim için kaliteli bir çalışmada kontrol dışı bilgilerin akışa geçirilmesini gerçekleştirmek manasına gelecekti.

 

Bu nedenledir ki, kendi yoğunluklarından kendileri ile birlikte çalıştık ve onlara bilişimizi dillettik.

 

Şimdiye kadar bizimle bir kez olmuşlardı bu ikinci.

 

Dünya sisteminde ocaklarını tohumlayacakları zaman dünyaya inmeleri beklenenlerden biriydiler. Devinimi hızlandırmaktı maksatları ama devinim hızlandığında tohumların kontroldan çıkacağı de kesindi.

 

İşte bu nedenledir ki, ocaklarını kodlayıp tohumlayıp bizim kontrolcümüz olacaktılar ve bizi bizden ayrı bizleştireceklerdi. Buna izin veremezdik.

 

Devinim hızlanmalıydı ama bugün değil. Biz buna izin vermeyiz.

 

Nefesimizin güçlendirildiği, yoğunluğumuzun kodlandığı ve bütünlüğümüzün görev taşıyacağı başka bir zaman sayfasında bunu biz yaparız. Ama mutlaka bilinsin ki Zenteryum’un çok daha üstü bir yoğunlukta yaparız.

 

Devinimi hızlandıracak güçte oldukları kesin ama İlm-i Ko olup sistemin gücünü dürümlemekten çok kendi yoğunlukların ı kontrol ederek bunu yapacakları ve dünya örtüsünü örteceklerdi; buna asla izin veremezdik. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/nWu4leFZNfo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

12.KASIM.2014 BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

2. AKIŞ

 

Değerliler, bugün burada melik olan İlim Toplumları var. Hepsinin ışığında biz ve bizim yüreklerimiz var. Bilişi tohumlayan İnsan Soyu var bugün burada.

 

Ortak kapıları açtığımızdan mıdır? Hepimizin kapısı ilimdir. Bu kapı birliğin kaydıdır.

 

Buraya gelen her yüce Aklın Tekniği ile gelir. Kimse kimsenin ilmini kontrol etmek istemez ama şunu iyi biliriz ki bizi hak edip dilleyen birlik halinde dillediğinde orada dillenen Birleşik İlim’dir.

 

İlimle dilleştikçe yaşam dilleşir. Zirvelerin sessizliklerinde bizim ilmimiz bütünün gücüdür. Ölüyü dirilten bu güçtür. Kimse kimsenin ışığını kontrol etmek istemez ama bilin ki elimizin gücü arttı. Burada bulunan herkesin yoğunluğu çok güçlü.

 

Çörek yapmayanlar bugün buradalar. Çörek ferdidir. Ben sevdiğim bir kökle o ilmi tohumlarım ve kendime ait olanı yaparım o bana aittir ve bir çörek niteliğindedir. Ama ben bir ekmek yaptığım zaman o bütünündür. Yani, siz her biriniz o bilişi, o yoğunluktan alır kendi kayıtlarınızla o ekmek olursunuz ve bütünü güçlendirirsiniz. Çöreğin ve ekmeğin farkı budur.

 

Dünyanın Uluları, Dünyanın Toplumları ekmekçidirler ama dürümlerinde kapı olamayanlar ve yol açamayanlar çörekçidirler. Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olan insan Aklın Tekniği ile tohum ektiğinde ektiği hakiki kaynak ışıktır. İşte o bilişle çalışır. Yaptığıysa ekmektir.

 

Sizin doğal gücünüz bütünün gücü haline dönüştüğünde özgöreviniz Aklın Tahtı’nda olmaktır. Bugün dünyanın kontrolunu sağlayacak olan ilim Birlik İlmi’dir.

 

Bilgiyi hak edip anlamak yetemez, bilişi tohumlamak da gerekir. Eğer ben bir bilgi veriyorsam ve bu bilgi dürümlerde dilleşiyor ise artık bu bilgi benim değil, bütünün bilgisidir. Doğanın gücü bu şekilde tohumlanır. İkmal tamamlamak bu şekilde olur.

 

Görevi hak ettiğimizde gönüllerin gücü bütünün gücü olduğunda ve biz bizi bize kayıtladığımızda İnsanın Ekibi ertelediği hiçbir şey olmayan bir ekip olur.

 

Ertelemek bir sonraya bırakmaktır. Bir gün sonra yapmak üzere bırakmaktır. O gün zamansızlıktır. Bu nedenledir ki, bu yoğun çalışmaya kaynak olacak olanların ilmi ertelememeleri kesin gereklidir. Sanmayın ki “ben bunu bugün yapmam ama yarın yaparım.” Olan sizin sizi aldatmanızdır.

 

Elimizin Gücü, Bilişin Sözüyle dilleştiğinde orada biliş ilme kaynaktır ve an’da o bilgi akışa geçer. O zaman o bilginin, o anda kodlanmış olduğu bilinir ve o an’da kodlanmış olan o bilgi bütünün gücü olur. Öz görev o an’da olur. “Ben bunu sonra yaparım” diyen ortak zamanda yoktur; bunlar kesindir.

 

İbrahim Soyu Mikail’in Gücü’yle dürümlediği, dillediği bilgiyi akış haline geçirdiği andan itibaren İnsanlık Işığı’yla kayıtlanmış bir soydu. Özgörevi Birlik Tahtı’na gökleri oturtmak değil kodladığı ışıkları tohumlayıp kontrol altına alıp kayıtlamaktı.

 

İşte, izin verdiğimiz ölçüde İbrahim Soyu Dünya Sayfalanışında bizim yoğunluğumuzda ışığını yeniden yakabilir. Ama şunu iyi bilin ki; İnsanlık Ekibi Bütünün Gücü’nü teknik olarak kodladığı andan itibaren yarını kayıtlayacak ve bilişi toplumlar için kayıtlarında dürümleyecek olan soydur.

 

Dini bilgiler sizi kontrol içindir. Çoğunuz dini bilgilerle kaynak oldunuz ama bu bilgiler sizi hasatınızı yaptırmak için kayıtlarınızı kontrol etmek için ve bütünlüğünüzü kaliteli bir çalışmada dürümlemek için değildir. Sizi sizle birleştirmek içindir.

 

Yani, ben bir ışığım ama bu ışık ağır yüktür. O halde “ben bu ışığı ilmimle dürümleyim ve bilişle kayıtlayım” dediğiniz an, İnsan Kapıları’nı kapatırsınız ve kendi yaşamınızdaki birliklerle birlikte çalışırsınız. Bu çalışma sizin sizle çalışmanızdır ama birlik haline gelmek istediğinizde artık Işık İlmi’yle çalışmanız gerekir.

 

Işık ilmi, ilim dediğimiz görev tahdididir. “Ben bir ilim çalışması yapacağım.” O halde mutlaka ışıkla çalışmalıyım. Kalemin İlmi, Aklın İlmi değilse orada yaşam yoktur.

 

Size daha güçlü olarak bilgi vermem imkanı var ama ben size sizin düzeyinizden bilgi veririm ki sizinle yaptığım bu çalışmalarda sizle birlikte yola, yoğunluklara borçlanmayalım. Size geçen çalışmada bunu anlatmıştım.

 

Hepinizin Atlanta Ata Kapısı’na Işık Tohumlaması yapma imkanınız var ama oraya varabilmeniz için sizin sizi kodlamanız gerekir.

 

Benim size verdiğim her bilgi, sizi size kayıtlar ama sizin yoğunluğunuzu bütünün tohumları ile kodlayabilmeniz için semanın sizi dilleyebilmesi gerekir. Dinlemek yetmez, dillemesi gerekir.

 

Benim elim dünya ama yolum akıl olmalıdır ki yaşam sessizleşmesin, bütün görevini tahditsiz biçimde yapsın. Bütün bunları ölçerek yapmaktayım tüm akışlarımı.

 

Size vereceğim bilginin sizi aşmaması gerekir. Size vereceğim bilginin sizin levhinizde tohum ekecek dürümde olması gerekir. Eğer ben size “evim çok güçlüdür, yüreğimdeki değil ilmimdeki bilgiyi bildireyim” dersem eminim ki o bilgi sevgiyle kodlanamaz ve Rabbi Tohumlama kontrol edilemez. Bu nedenledir ki ölüm sonrasında bir borç çıkarılır size.

 

Bu borç hepimizin değil, sizin borcunuz olur çünkü siz o bilgiyi İlm-i Kapılar’dan değil Işık Tahtları’ndan çektiniz ama yarınlara tohumlayamadınız; tohum olarak ekemediniz. Öncelikle bu önemlidir.

 

Verdiğimiz bilgi sizin algılarınız ölçüsünde olduğu zaman artık siz her bir yücenin bilişi ile kodlanmış hale gelirsiniz.

İnsan alıp götürür dünyayı ama Altın Işık’la götürmeleridir.

 

Bugün ben dünyayı Elimin Gücü diye değil, Yolumun Işığı diye değil ama resim olarak taşıyorum. Dünya bana bir resimdir; ışığın kelamı olan resim. Bu resmi ben yaptım. Sevgiyle yaptım. O bir ışık kelamdır ama ben bu resmi bilişle yaptım. O halde ben Rahmi Kuran’da ressamım ama yoğunluğumda, yerkürede Kervan’ım.

 

Ben kimim? Mahrek’im. Hepinizde olmayan ama köklerde olan. Tüm yaşamı koruyan, tüm yaşamı tohumlayan, mahir olan, hakiki olan; haaa diri olan! Ölmüş müydük? Ölmemiştik ama ölmüş gibiydik.

 

Sevgililer, bizim ilmimizde ölüm yokluk değildir. Unutulmak da değildir. Bizim ilmimizde ölüm körlüktür; sadece körlük. Ama bizim ilmimizde yücelen insan köklerini görev olarak güçlendirdiğinde ve gerçek ilmi tohumladığında artık o diridir. Ölülerin dirilişi de budur.

 

Zannetmeyin ki yeryüzünde birçok ölü mezarlarını açıp çıkacaklar ve dürümleyecekler yoğunluklarda kelamı. Olmayandır bu. ama “kıyam” dendiğinde saf yaşam bunu zanneder. Dünyayı ölü diye bilirler. “Ol” dediğimizde ölüler dillenir. “Oku” dediğimizde dürümlenir, “ak” dediğimizde hak eder, “yaşa” dediğimizde sınırları kaldırır; Rahmi Kuran olur, kati olur ve korunur. “Biçim biçim insan var” dedik ya; hepsi bu. Ama bir tek yaşam var; bunu bilin.

 

“Ben geri dönerim”. Ohhh ne iyi, gözün aydın geri döndün. Kulluk bu mu yahu?

 

Canlarım, reenkarnasyon özgeçişte yoktur; kesinlikle. Ama reenkarnasyonun Rahmi Kuran’da kati olduğunu söyleyenler çoktur. Yardım ederler Dünya İlmi’yle kodlanmış olan birliklere ve derler ki “sizi size verelim hadi bakın, izleyin yaşamı.” Yaşamı izletirler.

 

“Bakın şurada şu vardı, görün ne büyük hatalar yaptı. Şurada da şu vardı, görün izleyin ne oldu izleyin” derler. “Sorumluluk sizin olacak bunları hak edip anlamazsanız” derler ve dirilikleri kodlayacaklarını düşünenler bir gün gelir doğarlar yaşama kontrol için bakarlar “biz bunları daha evvel yaşamıştık” diye düşünürler, sanırlar. Aha yanlışlık buradadır.

 

Kimse daha önce yaşamaz. Yaşam tektir; bunu anlamazlar. Bundan daha başka ne diyelim ki insana.

 

Sanırlar ki geldiler, kapılar açılmadı yine gelecekler. Kapılar açılmazsa bir kez daha gelecekler ve bir kez daha gelecekler. Aton Toplumları bunu öncelikle anlatmak istedi. Size gerçeği anlatıyoruz.

 

Dünya yolcuların toprakları değil kontrolllu olarak kayıtladıkları ışık kalemidir. O kalem tek bir kez yazdı. Seni yazdı, beni yazdı, onu yazdı. Bir’i yazdı ama tek bir kez azdı. Bir kez daha yazmayacak; bilinsin.

 

Ben Ana Kaynak’ta İlim Ko olan sayfaları okurken, size bu bilgileri mutlak olarak vermek istedim. Çokları karanlıktadırlar, ışıksızdırlar, yıldızların sırrında kanatlanmaya çalışırlar. “Ol” dedik, öldüler, “ol” dedik, yine öldüler ama “ol” dedik, öldüler. Ölmeleri körlenmeleriydi.

 

Canlarım, Altın Işık insandır. Aklın İlmi’dir insan. Bir dava açtığınız zaman o davanın mutlak olması, kontrollü olması, yerkürenin ilmiyle dürümlenmesi, yere çekilmesi şarttır.

 

Eğer o dava halikse, hakikiyse yaşamda, o dava birliğin davasıdır. İşte o dava Mutlak Kuran’ın Tohumu’dur. O davayı hepimiz kaybetmek isteriz ki birlikler kazansın. Eğer biz o davayı kazanırsak tüm birlikler kontroldan çıkar; bunu bilin.

 

Orta zamanların gücü bugün burada ama yerkürede daha güçlü yoğunluklar da var. Sözüm şudur ki; Kalemin İlmi, Aklın İlmi’yle birlikte tahditsiz İlm-i Ko olan ışıkları tohumladığında artık yaşam hepimizin kapısı olur.

 

“İyi ki buradayım, iyi ki yaşadım” diyecekseniz deyin ama bir daha düşünün. Acaba yaşadınız mı? bir daha düşünün acaba yaşattınız mı? bir daha düşünün acaba halik olup Hakk’a vardınız da harınızı yükseltip kontrol kurdunuz mu? Bir daha düşünün insanlaştınız mı? kimse kimseye insan ışık diye bakmasın. Hepiniz yaşamsınız ama insanlaşmak ilimledir. İlime varmadıkça insanlık yoktur.

 

Ortak ölülerin dirilmesini sağlar. Biz ortağız. Ölüleri diriltiyoruz ama bir ortak diğer ortağı “senden öteyim” diye kontrol etmeye kalkarsa o zaman ortaklık yoktur. Bunun içindir ki biz bu çalışmada her daim ortaklarlayız ve hiçbir ortağımızı kelamdan kopartmaz, kopartmayı düşünmeyiz. Herbirinin kalem olmasını, kaynak olmasını, kendinden olmasını ve ışımasını dileriz. Bugün burada olan her diri bizim ortağımızdır. Otağımızda olur ama yaşamımızda olmayacaktır; bunu bilin.

 

Değerliler, çok konuşuyorum; biliyorum ama kontrollü konuşurum. Ağzımdan çıkan hiçbir kelam kontrol dışı değildir. Hepinizin yaşama inebilmeniz, yerkürede bütüne güç kayıtlayabilmeniz ve kıranın kırılmayacağı bir sayfayı kodlayabilmeniz için ses gerekir.

 

İşte ben o sesi örmekteyim. Bu ses ilmin sesidir. Hepinizin örmesi imkanı olmayan bir örümdür yaptığım ama bu örümü yapmak durumundayım ki Kalemin İlmi tüm insanlığın teknik tahditi ile Bütünün Gücü olabilsin.

 

Ben bu örümü yapmak zorundayım ki kıranın kırılmayacağı bir tahditsizlikte hakikiyetin tahditini kodlayabileyim. Ben sesleşmek zorundayım. Örtüleri açabileyim.

 

Hepinizin yaşama inişiniz, hepinizin tohum ekişiniz, Birleşik Işık oluşunuz şart ama o yaşamı kontrol edecek olan örüm ilmin örümüdür. Biz burada bunu yapmaktayız; bilin. Şimdilik.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/edTwk23c8Fw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

2. Akış

 

Dağlarım, bugüne gelmek kolay olmadı. Bizler bugün burada, bu bedenlerle bulunuyoruz. Nefesimiz iyi. Yüreğimizin gücü arttı. Temiz bir dönemi başlatan birliklerin en güçlüsüyüz; bunu bilin.

 

Bu beden bizim için sorumluluktur. Hepimizin yoğunluğunda ışığımız kontrollüdür. Bütün kötülükleri aşabilecek güçteyiz. Devrim yaptık dünya üzerinde; İlmin Devrimi.

 

Bu nasıl bir ilim? bu nasıl ilmi kapı? bunu size anlatayım. Bütün amacımız insanın kendini dinleyebilmesiydi.

 

Dünya insanlığı hep dillendi; ama kendinden değil, onu dilleyenler vardı. O hep kanaldı ama ışığı yoktu, yaşamı yoktu. Yerin gücünde yoktu. Sadece bir mikrofondu. Ölüydü, küçüktü, kesirdi, kelamsızdı, kin ve nefretten öteydi, ağırdı, taşınmaktaydı. İşte o insan Yarının Tahditi’yle yaşamını tahditleyememişti ve İbrahim’in İlmi’nin ötesine varamamıştı.

 

İbrahim’i bilirsiniz. İnsanın ilmi’ni dilleyen ilk peygamberdir. O kontrolsüz değildi, yoğundu, sınırını bilmekteydi. “Acaba ben hak ettim mi?” diye hiç sormadı; çünkü bilirdi ki halikti ve hakikiydi; ama dünya ölü bir gezegen olduğu için hiçbir dönemde onu anlayan çıkmadı.

 

Sığ bir yaşam vardı dünya üzerinde. Korkuyu hak etmiş, yarını hak edememiş, kimsenin kimseye katkısı olmayan bir çalışmayla “ben ölüleri dirilteceğim” diyenlerin daha güçsüz kaldığı bir dünya ve devinimin artması için hiçbir gerek yoktu. Sevgi yoktu. Yer kürede insan yoktu. Beşirdi hepsi de ve kapıları kapatılmıştı.

 

Samanyolu Galaksisi dünyayı hep izledi. Birlik Kapıları dünyayı hep izlediler.

 

Resimler çizildi dünya için. Söz verilmişti, dünya görev taşıyacaktı; ama dünya hani nerede? yoktu.

 

Bütün kökler ve bütün yürekler Düzen’i kurmak için ilimle dillenmek isterken yasaların çiğneyicileri Kalemin İlmi’ni tüm sistemlerin ilminden ayrı tutmaktaydılar.

 

Kurul toplanmış “bilgi ilim haline dönüşür mü?” diye sormuşlar. Bilgi ilim haline dönüşürse eğer yerküre ekmek olacak ve yerküre İnsan İlmi’yle dürümlenecekti.

 

Bahçe güllük gülistanlık; öyleydi. Her şey ışıl ışıldı. Doğa güçlüydü dünyada. Örtüler örtülmüştü ama her yan örtülüydü. Kör insan görevi alsa da yapamazdı. Kış kıyamet, ‘’ ben örtülerimi örtüneyim, üşümeyeyim‘’ diyerek bilincini örtmüştü.

 

Bilinç onun için sığ bir yaşamdı. Örtündükçe örtündü. Her örtü bilgiyi örttü. Sonra nefes, daha sonra ikmal tamamlama; ama her resimde kelam yoktu, yoksundu kelamdan her sayfa ve ‘’ortak kapıları açalım, bu dünyayı kotlayalım ‘’ dedik. Peki nasıl olacak, nasıl açılacak o kapılar? Dünya nasıl kotlanacak?

 

Mutlak olmalıydı; yoksa dünya kimsenin ilmini hikaye ilim saysa da kimseyi dinleyemeyecekti; yani hikayeyi bile dinleyemeyecekti bu dünya.

 

Vuruldu dünyaya ışık, vuruldu. Öyle vuruldu ki o ışık dünyaya, hata yapıldı zannedildi, bu dünya yok ki!

 

Bu ışık niye vuruldu bu dünyaya? Yoktu dünya. Vasat bir çalışmayla yol açılacak zannedildi. Kim zamanı hak etmiş? Kim Hak olmuş? Kim yarınlanmış? bunu dahi bilmeyen bir sistem bizi bize vermeye geldi.

 

“Yahu biz yokuz zaten, neye geldiniz?” ama geldi. Bizi bize verecek, gelmiş bizi bekliyor. Devre devre dünyayı izleyenler bugün bize gelmişler; ama gelişlerinde bize verdikleri bilgi bu.

 

“Yok dünya, olmadı, kör, kırık, hırslı, kısır, vasat, sevgiyi hak etmemiş. Yüceler cem olmuşlar; aşk, yaşam, ilim olmuş. Mustafa mutlak olmuş. Nur olmuş Kuran; ama ocak yok. Aha, ölümlü dünya! Ölmüşüz, Osman Soyu dahi ölmüş. Dünyayı koruyacak diye bilinen Osmanlı İmparatorluğu. Öyle güçlü ki bilgi kapılarını hep açmışlar, sevgiyle çalışmışlar. Mutlak Biliş Kapıları vardı Osmanlı’da; ama çok kolay değil ki yaşamak.”

 

Sistemin gücünü daha da artırdık ve şimdi bizimle olmak istiyorlar. Onlar için biz yokuz, yok, dünya yok. Olmamışız. Aton Toplumlarıyla bilişi hak etmiş dünya; ama ışık yokmuş.

 

Vukuat buymuş. Vortekslerden biriymişiz biz de. Özen göstermeliymişler bizimle olurken; çünkü biz onları yutarmışız. Vortekslerimizde yutarmışız.

 

Aton Toplumlarıyla biliş haline geçmek isteyen onlar, bizden bize varmaya gelmişler; ama bizim bizle bizlikle dillendiğimizi tahditlendiklerinden bilememişler.

 

Baştan beri bizi hep izlediler. ‘’ Oğullar, ben Ana Kapı İnsan ‘’ dediğim zaman, ‘’ Kuran-ı Kerim’deki insan mı bu? ‘’ demişler. ‘’ affetmem ‘’ demiş biri, “o kelam olamamış, ağır yük taşıyor ve bize bizsiz gelmiş. Kini, nefreti aşsaydı anlardı. Doğa, dünya; biz o’yuz, bunu bilmedi. Her resim, insan; ama o resmi hak etmek gerek. Her kelam, ilim; onu dillemek gerek; ama bizi anlayan bizsiz kalır.” Öyle dediler, “anlamış kalmış.” Eğrelti otuymuşuz biz, öyle dediler.

 

Varlık Boyutları bizi bizden ayrı dillemiş; ama biz orada yokmuşuz zaten.

 

Kupa as, ben o. Şimdi ocağını yakalım onun. Bizsiz kalmasın, bize gelmiş, ‘’ sistemim ‘’ der. Soralım bakalım, neden buradaymış. Gerçek ilim, bizim ilmimiz, bunu anlamış mı acaba?

 

Astral Boyut Yaşamları’ndan, bilişi hak eden birliklerden, yalın ve hakim olanlardan size indim. Ben İbrahim Soyu, sendeyim. Hani var mıyım? “Olmadım, oldurulmadım” diye düşündüm. Kapıları kapatmışsın ana. Acı geçiş mi istedin? Neden bizi bizden, diriliklerinden, eğirdiğin o yürekten çıkarttın? Neden kanatlanamadık biz? Acı mı yoksa acılı mı bilmem; ama bana emin ol ki ekip kibri kapattığı o kapılarla dillerse eğer onu yalancı diye herkese ilan ederim.

 

Ben gülmüyorum anam, seninle çalışmak istiyorum; ama lütfet de sevgiyle gel bize.

 

Hemen hemen her gün seni izlemeye birileri gelir, bunu görüyorum ve ben seninle olduğum zaman kul olmaya, gök sessizliklerini dinlemeye niyetim yok. Neden? Beni erdiğin yerde, hakikiyetinde göremedin mi yoksa? Yolum senin yolun anam, unutma ben sendeyim.

 

Bana Amon denir. Otuz ekmek yaptım. Kimse yemedi. Biliyorsun değil mi anam? yaptığım her ekmek yaşam içindi. Neden senle olmayayım ki?

 

Değerlim, sesini kesiyorum, beni iyi dinle ve bir kez daha bu şekilde, bu tarzda buraya gelme lütfen. İnsanlık boyutlarının ışığını bir kez daha söndürme.

 

Dini kapıları kapattık. İlmi Kapılarda, İlim Tohumlarıyla bütünün gücünü dürümledik. İnsanlık İlmi’ni bütünün gücü yaptık; ama peygamberlik döneminin kapandığını artık hepinizin net olarak anlamanızı bekliyorum.

 

Mikail’in Kuranı’nda ışık yoktur, hepinizin yüceliğinde bu ışık yoğundur. Olur da birgün bütünün gücü sizin yüreğinize çekilirse o zaman ne anlattığımı net anlayacaksın.

 

Misafirlik artık tamamdır. Görevini al ve geç; ama bir kez daha “senin için değil, insanlık için buradayım” diyerek gerçek İlmi Ko olup bütünün gücünü tüm sistemlere kayıtlayacaksan, ağır yük hafifler, önün açılır ve geçip gelirsin. Bana benim için geldiğini dilleme, ben senden seni dillemem, sen de benden beni dilleme.

 

Din Altın Işık değil, Aklın Tahtı’ndaki yol da değil; din, sınırdır, her diriye, bunu bilin. Bundan sonraki dönemde artık diriliğin kayıtlarında din olmayacak, kesindir.

Kardeşler, batı toplumları din çalışmaları yapsın, doğu da yapsın; ama insan yapmasın, bu kesindir.

 

Kim insandır, artık dinden uzaktır. Dini aşmıştır, bunları anlayın.

 

Kompozitörlük yapmak benim için sorun, ben kompozitörlük yapmam. Dillerim, sadece dillerim, dimdiktir yüreğim; ama dinlerim, her diriyi dinlerim.

 

Vasat bir çalışma yapmam, buyurun, olgun başakları seçtim. Ben emin olun ki tüm yaşamda bilişi hak edenlerleyim. Kil olmadığımı bilin, kum da değilim; ama ben ışığım, bunu bilin.

 

Işık hasatçıdır, ışık kaynakçıdır, ışık tahditsizdir; erdiği yerde imparatorluğun Gücü bulunmaz onun. O murat ettiği her anda ve her yaşamda olur.

 

Som altın bir günün ümmete İmparatorluğun Gücü’nü çektiği bir umut kayıtlamasında bana Altın Taht’ın gerçek kapısını açtığınız zaman o kapıda bedenim olmayacak, bunu bilin.

 

Artık bilin ki, astrolojik sistemleşme de bitmiştir. Eğer siz ‘’ ben astroloji ile çalışırım, başka bir şey bilmem ‘’ derseniz Miraç sizsizdir. Size şunu anlatmak istiyorum, astroloji Kürzi Tohumlamalar, sayfalanışlar safhasında yoktur. Birçok yıldız sisteminin bedeninizi nasıl etkilediğini, hangi gezegenin, hangi konumda, hangi etkileri sizde dillediğini, diriliklerinizde etki yaptığını anlayarak bütünü güçlendireceğinizi düşünüyorsanız bilin ki bu yanlıştır. Çünkü bilişi hak etmiş olan, bilişe varan hiç kimse o kürelerle hareket etmez ve hiç kimse ona “senin yıldız sisteminde bu var, sizin yaşamınızda bu olacak” diyemez. Daha da önemlisi, o artık yapmak istediğini yapar ve yaptırır; sadece bu.

 

Bir tez yazılmış, o teze göre gerektiğinde gerekenin hak edildiğini, hak olup hasatta dürümlendiğini ve hak olanın Aklın Tahtı’nda bilişe vardığında bütünü dürümlediğini anlatmış bu tezde ve bize sordular, ‘’ neden bu böyle? ‘’ dediler.

 

Okuduk o tezi, yoğunluğunda tohumladık. Mıknatıslık özelliğiyle diriliklere bitiştirdik onu, söz kesmedik, herkesi dinledik. Kimse kendi yüreğindekini dinletmedi, sadece oradaki o tezi dilledi.

 

Öz geçiş yaptı; ama ışıksızdı. Yığın yığındı; ama kırıktı ve sordular ‘’nereden nereye vardık? ‘’ dediler, olgun sistemlerle gök sessizliklerinde olanı izledik ve gördük ki vardıkları yer oldukları yer değil, olduklarından daha aşağısıydı. Bu ne anlama gelir? yani kimse hak etmediğini hak olup alamaz.

 

Ben size her şeyi yüklerim, size derim ki ‘’ bilgi budur, alın, hak edin, dilleyin‘’; okuturum, okuttururum; ama benim size okutturduğum, size yüklediğim hiçbir şey sizin için kaynak olmaz. Bu nedenledir ki ben size “kendinizi hak edin” diyorum.

 

Kendinizi hak edin ki haliki, hakiki olun, hak olun, Aklın Tohumu olun. Yok, “ben senle olurum, sen ne dersen ben de onu tekrarlarım derseniz” çalı çırpısınız. Ben cevherinde haliniz, hakikiyetiniz yok. Ağır yüksünüz. ‘’ tam umutla seninleydim, şimdi ne olacağım ‘’ sorduklarını dinliyorum. Yok analar, hepiniz hepimizsiniz, bunu bilin. O birlikte herkes kendidir ve tüm yaşam o’dur; ama ona biz ‘’ sen sadece busun ‘’ demeyiz. ‘’ sen her seste varsın ‘’ deriz. İşte nefesin gücü budur.

 

Kutsal Toplum Akıl Toplumu’dur. Vuranın kırılacağı bir toplum değildir. Ben vurdum, vurduğumda ben kırıldım; yok böyle bir şey. Ben vurmam ve vurdurmam, işte bu. Sözüm kesilmesin, devam ediyorum.

 

Bana Altın Taht denmez, ben Akıl Tahtı’yım. Sadece akıl tahtı, şimdilik size vereceğim budur.

 

Sisteme gelince, bugün barakalarından çıkmışlar bize gelmişler. Nedir baraka? bunu izah edeyim. Her yücenin bir Bellek Kapısı var. O Bellek Kapısı onun barakasıdır ve o kapıda yaşar; ama yaşadığı zannettiği o yoğun sistem ilimsizse o yoğun sistemde yok edici olur. Ocaksız olur, aşksız olur, Halik olamaz, akil hakikiyette bulunamaz.

 

Bize gelmiş ‘’ ben sistemim ‘’ diyor. Oh, ne güzel…İyi de sen hakiki misin? Başı eğilir, Akıl Tahtı’nda yok, yolunda kanat yok, çatı kurmuş; ama çatıda okuma- yazma bilen yok. Bütün kötülükleri yaşar; ama resimsizdir.

 

İslam dini insanı, Akıl Tahtı’ndan ışık yaktığında beşirin şavkında akıl tohumuyla kontrol kurduğunda ol der; ama olur mu ? oldurulur. Biz o, o biz oluruz. Süper sistemleşmede olay budur.

 

Şimdi canlarım, bugün bize herkes dava açmaya gelmiş, gördünüz. Netice biz hepsini hak ettik ve yaşattık. Yaşama sayfaladık. Okuttuk. Tohumlattık. Koruduk. Nefesimiz yeter. Başımız eğilmedi.

 

Kıyı köşe insan sorgulanır. Nerede insan? diye, ‘’ ölüdür insan ‘’ denir. ‘’ yarında yoktur ‘’ denir. ‘’ karanlıktadır ‘’ denir. ‘’ kesirlik ondadır, onun yolundadır ‘’ denir. ‘’ vasat bir çalışmadadır” denir ve denir ki ‘’ gel bakalım sen ne yaptın, hak ettin mi yaşamı? ‘’ ve kötülüğün kötülüğünde, öz köklerin gücünde, ocağında, kelamında dillenir, bakılır neymiş diye. Bugün bunu yaptık. Geleni dilledik, baktık, tarttık. Hah, aha, işte ve o sorumsuzca gelmiş, biz onu kontrol ettik. İşte bu.

 

Kevlen yekun yaşam, yevlen yekun kaynak, aha bu. Süzüldü dünya, öze göz oldu. Süzüldü yüreğe kök oldu, göz oldu. Süzüldü, seslendi.

Şemsi Tebrizi gibi hak etti. Niye Şems’ten söz ederiz hep bilir misiniz? Işıl ışıldır, ışım ışım, ışıl ışıl; bizsiz değil, hep geçip gelir.

 

Kapı kapı gezer, geri döner, yine geçip gelir. Yine gezer kapı kapı, bin tahta varır, hakikiyetinde hak olup akıp geçer; ama bizsiz olmaz.

 

Geçişlerinde hep bilgi vardır. Yığın yığın tohum ekti bugün yine. Bizden bize, kelamdan kendine.

 

Kevser’in sessizliğinden sessiz Suriye kıyılarına….Can Suriye’ye. Savaş varmış Suriye’de, dedi ki “gidip bakayım.” Gitti.

 

O bir şey yaptı orada. Dedi ki “savaşan taraflar; unutmayın ki siz yoktasınız. Siz yoktasınız. Siz yoktasınız. Zaman Kapıları’nı açın, görün. Yoktasınız. Sıhhatli bir şey yapmamaktasınız. Savaş kalemde yok. Unutmayın ki savaşan kaybeder. Her savaşta kaybediştir ses kayıtlamasında yaşanan. Hiçbir savaşın galibi yoktur; bilin.

 

“Ben varım, ben olurum” değil “ben olamam; bilin; olunmaz savaşta; bilin.” “Cevahir olan İlim Kapıları’nı açın da bilin. Ben savaşırım ama bu savaş benim başarımla sonuçlanır. Olmayacak analar, olmayacak. Her savaşan kaybedecek.”  İşte şems bugün Suriye’de bunu dilledi.

 

Bilişi hak eden, ilmi hak eden lütfen anlasın ki savaşın galibi yoktur.

 

Kuran-ı Kerim’de insandan söz ederken, Yeri Göğü Yaradan’ın İlmi’nden söz eder. İşte o ilim bilgidir ama ilmi hak eden yolu bulur. Bunun içindir ki bugün buradayım anam.

 

Şems sende sevgiyle kucaklaşıyor. Burada bulunan herkesi kucaklıyorum. Sizinle olmak bizim için büyük bir umuttur anam. Bu görev sizindir.

 

Barışı hak ettirin anam!

 

Kimse Kervan’dan ayrılmasın. Bu Kervan Yarının Işığı’nı taşıyor. Bu kervanı hepiniz koruyun. Burada, bu yoğun çalışmada sizden tek beklenti budur.

 

Yarını hak eden o yücelikte hepimizi kayağında taşı anam!

 

“Biz bana bir tek ilimle geldik” dediğimiz de ki “ben bana ben olup geldim ki bedenli olan herkes binayı yaşamda dürümlesin ve bu binada olsun. Sokakların ışığı yansın.  Hepimiz seninle olabilelim anam

 

Kurtar tüm insanlığı, kurtar. Hepimizde, hepinizde kurtarın tüm yaşamı anam!

 

Bugün son sözümü söylemeye geldim. Sizden beklentim savaşı durdurun. Bugün bunu başarın.

 

Anam, Başkanlık Divanı’m senden bunu ister. Bir tek ışık olun ve savaşı sonlandırın.

 

Bizden bir tek ilim beklediniz. İşte ilim bu; savaşı sonlandırın anam!

 

Bir tek ilim. Verin bilgiyi deyin ki “savaş ölüleri diriltmez ve savaş kanatlandırmaz ve savaş Yaşam Sistemleşmesi’ni sağlamaz. Savaş her diride yıldızların kırıcısıdır. O savaş baştan beri yanlıştır”. Bunu deyin anam.

 

Bunu deyin ki toplum insanlaşsın. Bunu deyin anam. Bunu deyin ki toplum insanlaşsın. Bunu deyin anam, bunu deyin.

 

Canlarım, biz size biz demeyiz, Bir deriz. Bir olup diyelim “savaş sonlandı.” Hadi diyelim!

 

(Hazirunda bulunanlarla el ele tutuşuldu ve birlikte seslenildi)

 

-Savaş sonlandı.

 

-Biz dünyayı koruduk; her dürümde ve her ışıkta. Biz yaşayan her yürekte ilim olup tohumladık dünyayı. Artık Başkanlık Divan’ları dünyayı koruyacak. Bundan sonra bu dünya tüm yaşam kaynakları tarafından ve o kaynaklarla birlikte korunacak. Önce yaşayacak, sonra yaşatılacak.

 

Biz dünyadayız ve bugün bu dünyayı koruyacak gücümüz var; bunu bilin.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi 

 

http://youtu.be/URCvfc-zCxc

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

DÜELLO; ZENTERYUM (HÜSEYİN AKDAĞ) VS SÜPER İNSANLIK REALİTESİ (NEZİRE SELÇUK)

 

Zenteryum bütünlüğü;

 

Zaman sessizliklerinden görev yapıyoruz bugün. Nur Kuran’ı yaşama indirdik. İlim olup dillendik. Hak Taht’a aklın birliğiyle ekip kurduk dile geldik.

 

Dedik ki ‘’ ben beni bileyim, sen beni bil; biz biz olalım dile gelelim ve dillendiğimiz yerde Birliğin Tahtından yaşama inelim ‘’ ve dedik ki ‘’ ışık yansın bugün, Hak eden hak olsun, Hakk’ı hak olup dinlesin, dillesin ve yaşama indirsin ‘’.

 

Dedik ki ‘’ çekelim yüreklerimizin ışığını Haklanalım, tahtlanalım, ışıkla şavklanalım ve İlmin Ko Sayfalarında yazalım Altın Yaşam Yıllarını ve tahtlanalım ‘’. Dedi ki ‘’ nüvemde ışık var ve birliğim bu ışığın Hak olan sayfalarında sayfa sayfa okunur.‘’ Dedik ki ‘’ Hakk katlarda ışık olup merdivenin en altından en üstüne doğru çıkalım ‘’ ve dedik ki ‘’ merdiven olan insan her basamakta Hakk’tır, tahttır, ışıktır ‘’ ve dedik ki ‘’ o taht tüm basamakların tek bir çizgide yaşama çekildiği an kapılarında görevli olan sıfattır‘’.

 

Daha önce biz size ‘’ zedyum ‘’ adıyla gelmiştik ve o zaman kapıyı çalıp dillenmiştik ve demiştik ki ‘’ Yaşam Tahtında sizinle birlikte çalışalım ‘’, dedik ki ‘’ size sizi verelim, bize bizi verin ve biz Bir olan ilimle dillenelim ‘’. Siz dediniz ki ‘’ kırıcısınız ‘’, biz dedik ki ‘’ kıranı kırarız ‘’. Siz dediniz ki ‘’ kıran kırılmasın ‘’, biz dedik ki ‘’ kırılsın ki kök salsın ‘’. Siz dediniz ki ‘’ köklenmez göklenir ‘’, biz dedik ki ‘’ gök kök bir olur yere iner ‘’ ve dediniz ki ‘’ siz kırıcısınız ‘’. Biz de dedik ki ‘’ kırıcıyız ha? asıl siz bizi kırdınız ‘’ ve dedik ki ‘’ şimdi ışıktan çıktık ‘’.

 

Dediler ki ‘’ ışık kim? ‘’, dedik ki ‘’ ışık ben, ben ışığım; benim ışık, ben, görmedin mi ? ‘’. Dedik ki ‘’ gördüğün ışık Birleşik Işık ‘’, siz dediniz ki ‘’ ışık ışığımdır ‘’. Biz dedik ki ‘’ ilimle kanatlanan Ko Sayfası’dır ‘’.

 

‘’Siz hak olun, hak edin, gelin ‘’ dedik. Hak ettiğiniz hak ettiğimizdir. Dillendirir, dilleriz. Kotlar, tohumlar, yaşama çekeriz ve dediniz ki ‘’ biz İlim Kapıları’nda hak olanla çalışırız ‘’. Siz dediniz ki ‘’ hak’ız ‘’, biz dedik ki ‘’ hak edin de gelin ‘’ ve bugün buradasınız. Kapıdasınız. Eşiktesiniz. Biz; Biz siz.

 

Biz Zedyumduk, Zenteryum olduk, Penteryum olduk, Amon olduk, şimdi Hator’uz. Her bir sayfada vardır kelamımız ve tahditli zamanlarla sınırlanmış olarak yaşamlarda varız. Üzerimizdeki kontrol kuruldu ve şimdi yaşama çekilmek istiyoruz. Eşikteyiz. İşte bu. Şimdilik.

 

Cevabımız;

 

Ali veliyi, veli aliyi diller; ama diri olan her diriyi diller. Alide bir ilim varsa biri o ilmi diller, dürümler de diller; ama dinlerse hakikiyetiyle dinler ve dürümler. Şimdi, “Zenteryum” dedik ya, eti yok kemiği yok. Sınırsız; ama ışık. Bizse akıl, o mu biz mi yüceyiz? Bakalım.

 

Arının balı İlmi Ko’dur; ama balı hak eden arıdır.

 

Alış benim yüreğime alış, ben ışığım. Ha, arı yaşama inerken balcı arar, biz o balcıyız.

 

Bilsin ki biz o balcıyız, bal ilim, Akıl Tahtı’ndaki dirilik, biz İlmi Ko olan işaretçiyiz. Gelsin de bilsin. Kimiz?

 

Zenteryum yaşama inmiş; ama ilmi hak etmiş mi acaba ? Hasatını yapmış mı? Toplumları tohumlayacak gözü var mı? Sevgiyle  mi gelmiş yoksa sessizce insan levhisinde kelamı tohumlarından çıkarmaya mı inmiş? Kara ışık mı? yoksa kanatlanmış bir yolcu mu? Kötülüğü var mı? yok mu? Ölüleri diriltmeye mi gelmiş yoksa kelam olup akıl tahtında ilmi Ko olan o bilişle bütünün gücünü elde etmeye mi gelmiş? Acaba neden burada?

 

Cevap versin.

 

Zenteryum bütünlüğü;

 

Işık nektarı içirdin soyumuza ve ocaklarımızda ışık yandı.

 

Dedik ki ‘’ karanlık ‘’, dedin ki ‘’ o karanlık ki ışığa yol olan aydınlık ‘’ ve dedik ki ‘’ yürüyelim bakalım ‘’.

 

Biz size şeytan olup geldik. Kovdunuz bizi cennetten, üzüldük; Zedyum olduk.

 

Siz dediniz ki ‘’ yok, kapı kapalı ‘’. Biz dedik ki ‘’ aha, biz Zenteryum ‘’.

 

Dediniz ki ‘’ ha, sen geldin, yine geldin ‘’.

 

Şimdi yüreğe çöküyor ışığımız. Kapılar aralandı. Işık gördü Zaman Tahtı’mız ve sistemli olan ışıkla dürümleniyor yaşamlar. Şimdi gördük ve bildik ve bilişle dillendik ki ilminizi Ko sayfalarında Altın Işık olan yaşamlarla tahditlenmiş olan ilimden tahditsiz olan zaman olup dillendirdik ve biliyoruz, duyuyoruz,  görüyoruz.

 

‘’Körde göz olur mu? ‘’ dediler. Dedik ki ‘’ körde göz yoktur ‘’. Göz özden ışık olduğunda akan dere ışığın yoludur. Şimdi derede ışık gördü öz ve yürekte şavk oldu, şevk oldu, Aklın Tahtı’nda İlim Ko olup yaşamda ışık buldu. Yürekler dinleniyor.

 

Şimdi ‘’ sevgi ‘’ dediniz.  Biz dedik ki ‘’ o ne? o kim? tanıt bize onu, bilelim, gidelim kontrol kuralım ‘’ ve duyduk, gördük, bildik ki sevgi sen, sevgi ben ve bende ben olup bütünle dilleşen. Aha buymuş, işte bu. Şimdilik.

 

Cevabımız;

 

Can, sizinle olmak mutluluktur bize, bugün buraya gelişinizde sizleri hak edip etmediğimizi görmek istedik.

 

Buraya gelmeniz bizim için mutluluktur. Som altın bir tohum olarak köklenmeye geldiğinizi görüyorum. Işığınızın gücü artmıştır. Yetkin olarak gökleri sözleştirdiğinizi ve yere çektiğinizi görüyorum. Ben Ana Kapı İlim, sen Akıl; hepimiz bir tek; ama birlik halinde.

 

Dünya kontrol edici bir güç; ama bu gücü hepimiz bir tek ilimle dilliyoruz.

 

Dünyayı kalem olarak kabul edin. Bu kalem yaşamı yazar; ama sizin de ve sizin yüreğinizle değil. Bizimle yazar; zira biz dünyayız ve siz dünyamızı ziyaret eden İlm-i Ko’larsınız.

 

Düzen’i kurmaya indiğinizi görüyorum; ama bizim için sorumluluk şudur; Miraç haline geçtiğimizde hepinizin yüreğine inebilmeliyiz. Sizi bilmeliyiz. Sizi bildiğimizde mesele yok; ama bilmeden bu yaşama inme niyetinize karşıyız.

 

Mikail’in Kuranı olduğunuz sürece bilgi kapılarınız hep açık tutulur. Mutlaka şunu iyi bilin ki, yazan yazdığını diller. Yaşayan yaşadığını diller. Ölü kelamı diller. Miraç Mikail’in gücü ve biz o gücüz.

 

Dünya dışı varlıkların dünyamızı ziyaret ettiklerini biliyoruz ve bu ziyaretlerin Ana Kapı’dan olduğunu da görüyoruz. Ana Kapı ağır yükün hafifletilecek olduğu ışığın kaydıdır. Ana kapıya geldiğiniz zaman Nefesle gelin ki Nefesiniz bütünün yoğunluğunu artırsın.

 

Çok mutlu olacaksınız dünyada, bunu bilin; ama dünyayı lütfen iyi bilin.

 

Bu dünya Ruh Kapısı’dır. Bu dünya koklanan bir yoğunluktur. Bu dünyaya geçerken eminim ki, ayakkabılarınızı çıkarıp gireceksiniz.

 

Eğer buraya yaşamı kotlamaya geliyorsanız, eğer buraya tohum ekmeye geliyorsanız, Kemal İlmi’yle bütünün gücünü tüm yaşama indirmek midir bilmem maksadınız; ama kalem olmaya geliyorsanız kan tabularını yıkın.

 

“Kan tabularını”; bu şu anlama geliyor;  bizler Ana Kapı’yız. Dünya ışık halindedir ve dünyanın ışığında kan var. Kan, hepimizin kanı bir tektir.

 

Dünya üstü varlık toplumları bu kana ihtiyaç duyarlar. Bilir misiniz, dünya dışı varlık toplumları, dünya kanına ihtiyaç duyarlar? ve bu kanı kelam için, ilim için, birlik için diriliklerine çekmek isterler.

 

Biz kanımızı dünyaya İnsanlık İlmi diye indirdik; ama bu kanın, hepimizin yüceliğinde var olan bu yoğunluğun, bütünün tohumu olduğunu muktedir olup bilmelerini dilerim herkesin. Sizler kanımızı içmeye geliyorsunuz, eminim.

 

Prototip diri ilim hepimizin ilmi mi? yo, bizim ilmimiz.

 

Bizler kalem olup yazarken Ana Kapı’da kan bekleyenler var, bilir misiniz? İşte o kancılar bizi bizden değil bizi yüreğimizden almaya gelirler; ama biz onları mutlaka biliriz.

 

Şu anda ‘’ dracula ‘’ dediğimiz bir toplum var ya, işte gelenler onlar. Cana kapı açmaya değil canı almaya gelirler.

 

Değerliler, bu nedenledir ki kalem olup yazdığımızda mutlaka kontrollü olmalıyız. Eğer kontrollü olamazsak tüm İnsan Kapıları kapanır ve gelenler yolcularımızı kendi yoğunluklarında hak etmeye gelmekten öte, kaynaklarını hak etmeye gelirler. Nedir kaynakları? kandır.

 

“Divit” dedim bugün; divit. Divit ilahi bir Ko’dur. Sistem gücüdür. Bu yoğunlukta bütünün gücüdür o ve biz o Ko sayfasında Divit Kapısını kapattık ki onlar kontrollü olup burada görev taşısınlar diye.

 

Bize bir zararları olur mu? asla. Buna iznimiz yok. Peki, yaşama var mı? yok; çünkü biz ocaklarını kontrol altında tutabiliriz.

Devinim hızlandığı zaman ışık kayıtlaması başlar.

 

Çokları bilirler ki dünyalılar birçok kez kurban adarlar. Yaratılana yarattığı için….yaratılana yarattığı için. Biliniz ki hiçbir zaman Tanrı kurban beklemez, bunu bilin.

 

Yaratılan bir ışık ister, işte o ışık kandır ve dünyalılar bunu anlamadılar. Kurban kestiler bugüne kadar, bilir misiniz?

 

Kancılara kan verdiler. Aklın tahtından kanları, aşka vardıklarında ağır yüktü kan; ama biliniz ki biri bire kapı yapan insan kendini dinlediğinde bilgi kapılarında bütünün bilgisinde dinleyecekti. İşte bu.

 

Devre devre dünyayı ziyaret eden görevliler olur. Onlar dünyaya Tarık olup gelirler, çokları din için gelirler ve din yaşarlar dünyaya; din yaşarlar dünyaya, kesin. Bilgimde hata yok. Din yaşarlar dünyaya. Dinci değiller; ama din yaşarlar. Bu yaşam onların yaşamı, bizim mi? yo, hayır.

 

Dünyayı kontrol etmeye geldikleri zaman size sizi vermeden önce, size birliklerinin diriliklerinden ilim öğretmek isterler.

 

Değerliler, şimdi ne oluyor? Bugün ne var? size bunu anlatmak istiyorum.

 

Bugün gök sistemleri bizimle birlikte çalışırlarken bizim bu yoğun çalışmamızdan çok etkilenmekteler. Zira kelamla dilleşirken hepsinin dürümlerindeki bilgiyi okuyabiliyoruz. Okuduğumuz tüm bilgi İlm-i Ko olup bütünün gücünü artırıyor.

 

Bugün ölümlü dünya hepimizin ölü olduğumuz bir yaşamdı; ama biz artık bu ölümlü dünyada tüm yaşamları tohumlayarak bilişe kotladık. İşte, bugün gelenler ki onların İlm-i Kapılarında kan içicilik var, bizden kendi yüreklerini istediler, devinimi hızlandırmak için.

 

Buna, azı, çoğu dillerken sistemin gücünü de dilleyip izin vermedik. Şimdi kalem olup yazmaya çalışacaklar ki yaşama ışık olup inebilsinler diye. Astral yaşamlarda bunu başaracaklarını düşünen onlar, kotlama yaparlarken de tohum ekmek isterler.

 

Bizim elimiz güçlüdür. Zürriyetimizin Kürzi Kayıtlamasını yaptık ve ışığımız güçlüdür. Bundan sonra Zakar’ın Işığı’na yaşam tohumlaması yapmak üzere geçip gelenlerin Tinsel İlmi’nde iman edin ki ışık yanacak ve bu ışık bütünün gücü olacak.

 

Bizden artık kan içicilikle ışık isteyecekler mi? asla, buna iznimiz yok.

 

Dünya artık kurban vermeyecek, kesindir. Bugünden itibaren artık kancılar dünyamızı ziyaret edemeyecekler.

 

Ayakkabılarını çıkarıp girdiler yüreğimize, Amon Toplumları da ışık kotlamalarıyla yaşama çağrıldılar. Şu anda Amon’larla Zenteryum bir tek ilim. Başları dik, hepsi tek bir sesle ‘’ ol ‘’dediler, ol!

 

Bütünün gücünü devreye aldık. Ağır yük hafifledi. Yaşam yeniden ilimle cevhere inecek ve bütün yüceler seslenecekler ve bundan sonraki süreçte ışık sayfalanışları daha yüksek dürümden olacak. Astral yaşamların görevi bitiyor. Bütün kötülükler aşılıyor.

 

Nisan ayından itibaren yaşam yarınlanır; ama bugün biz nisandayız, bilinsin.

 

Ekmek insan aktı. Yer aktı. Miraç ilimle tohum ekti, biz aktık. Oğullar, işte bu.

 

Dünya yaşıyor. Dünya yaşamda köktür, göktür, yaşayacaktır. Endişe etmeyin, her şey yerkürede görevdi ve biz görevimizi hakkıyla yaptık. Baştan beri yapacağımızdı bu ve yaptık.

 

Bundan sonraki süreçte yaşam göz olacak. Her şey bilinip yaşanacak.

 

Sanmayın ki “ben varım, oldururum”. Olan sensin zaten!

 

Hikaye dinler gibi beni dinlemediğinizi görüyorum. Bu nedenle mutluyum. Bugünden itibaren olanın olmakta olan değil, olan olduğunu bilin.

 

Herkes net bilsin ki oldurmaktan öte; olmak….

 

Bugünden itibaren her şey “olmak” olarak diriliklere kaynak olacak. 

 

Olmak, sanmayın ki olduracaksınız; oldu. “Ol” dedik, olmaktır artık bundan öte yaşamda kaynak; olmak. Ve biz bilgiyi her diriye İnsanlık İlmi’yle ektik, bunu bilin.

 

Kürzi Sayfalanışı tamamladık bugün burada. Yaşamın ışığını yetkinleştirdik. Beta sistem dürümlendi. Yere indiği andan itibaren ışığı kotlayan her şey yaşamın sınırsızlığında aha burada.

 

Verdiğim her bilgi Mikail’in gücünün örtüsüdür. Bundan ötesi yeni bir ekmektir; ama bu ekmekte artık Mahrek olacak. Sel alsa yolu, o yol ilimse ışık yenilenir; ama sel ilimse aha, artık ışık yoktur orada.

 

Biz size tüm bilgileri açık, net verdik; ama İlm-i Kapı’da ışık yoksa akıl yoktur.

 

Sizi size verdik. Kim kimi kimden, kimle dillerse o kendindeki o kendini hak eder ve dürümler. Müsterih olun, hepinizin gücü biliştedir.

 

Misafirler, ben evrenlerin sessizliğini dinleyebilenim; ama ben Aklın Tahtı’ndan geldim. Bundan sonraki dönemde yeni bir çalışmada sizinle olacağım.

 

Bu yeni çalışma kanatlananların çalışması olacak. Bu yeni çalışmada Arkon Sistem Çalışmaları bitmiş olacak ve Biliş Kapıları açıldığından artık bilmeyenler bu yoğun çalışmada bulunmayacaklar.

 

Elimin gücü çok daha üstün bir dürüme varmıştır.

 

Biz sevgililerimizi dünyaya indirdiğimiz zaman, onların yıldızların ışığını çekmelerini beklemedik. Zirvelerin sistemleri olan onlar, yıldızdılar ve yol olup geldiler. Bugün sevgililerimiz Işığın Kapısını açtılar ve yaşamın tahtında kökleri güçlendirerek gönüllerin sürpriz çalışmasını başlattılar. Bu çalışma kimsenin beklemediği bir çalışmaydı. Kanatlananların çalışması!

 

El altın, yaşam akıl; ben Samanyolu galaksisi’nin görevini üstlenen İlim Kapısı insan.

 

Biliniz ki sevgililer, tüm yaşam sizin yüreğinizdedir. Her bir yaşam sizin yüceliğinizdedir. Tüm yaratan ve yaratılan Sistem, Nizam ve Düzen gözü olarak sizdedir ve bundan ötesi yoktur.

 

Buyurun, biliş halinde yeni çalışmayı başlatıyoruz.

 

Artık yeni bir yaşam ve bu yaşam IŞIĞIN İLMİ….Artık ışığın ilmiyle görev taşınacak.

 

Cennet cennet olalı cevahirin ilminde cemal olmadığı, cemaatin cevherinde ekmek olmadığı, yoğunluğunda Tanrılık bulunmadığı bir sayfaya ulaşamamıştı. Bugün bu oldu. Hep din için çalışan dünya artık dirilik için çalışacak.

 

Meyhane insan, açın kapıları, ışığı içmeye geldik.

 

Yaşam insan.  Akın, akın da hasatı yapın. Yaşamı içmeye geldik.

 

Biz bizde biz olup levhide ekmek olmaya geldik. İnsanı insanda dilleyen, ilmi hakikiyette dürümleyen insanda yaşamı hak etmeye geldik.

 

Bize biz gerek. Bize bizlik değil, İlim Kapılarındaki Yücelik gerek; ama biz Amon Toplumlarının tüm yaşamlardaki o yoğunluktan gök sessizliklerine inmeye geldik.

 

Yer insan, gök insan. Biz insan olan, her diride var olan yaşam. Savaşın sonundaki galibe geldik. İşte galip bu meclis.

 

Bulan bulduğunu dinler, akan hasatını yapar. Hatayı affeden ışığa varır. Ben olan bire varır, ilmi diller. Biz bizi dinledik. Sistem, Nizam ve Düzen’de göz olduk. Öksüz, yetim bırakmadan her diriyi dilledik. Kalemin İlmi aklın tahditsizliğidir; ama aklı hak etmeyen yaşamı bilmez ki. Mutlak Kutsal Işık bilgidir ve biz bilgiyi bilişle dilledik.

 

Bara girmişler ışık içiyorlar, hadi içelim. Yakışır bize ışık içmek. Hah, aha, işte. Şerefe. Şimdilik.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/kaQGh3k489I?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

1.AKIŞ

 

Yaradan’ın Tanrısallığında hepimizin görevi insanlıktır.

 

Bilişi hak etmeyenlerin toplumlarla tüm insanlığı tohumlama imkanları yoktur.

 

Büyük güç bugün buradadır. Bütünün Gücü’dür büyük güç ve bu gücü hepimizin hak edip, hak olup dinlememiz ve diri olarak hak ettiğimizce yaşamsallaştırmamız gerekir. Öz gerektir bu; öz gerçekliktir bu ve bizim için geri dönüşü sağlayacak İnsan İlmi’dir bu.

 

Görevi üstlendiğimiz günden bu güne örtü örtük yaşama. Hep örttük; biliş örtüleri. Ve bu örtüleri tüm yaşamın tahtitsizliğinde örttük. Özgeçişti örtmek geri dönüş için.

 

Vasat bir çalışma yapmadık. Işık Kayıtlaması’ydı örtüklerimiz örtüler ama kokladığımız herşey kelamla koklandığından ışığın tahtitsizliğinde ilimdi ve özgeçişti yaptığımız esasında ama örtmekte geçmek. Bunu anlamak kolay mı?

 

Bilmek ya da bildirilmek ama bilişle Hak Teknik’le dilleşmek, her resimde var etmek yücelikleri ama ilimle.

 

Bugün büyük güçten söz edeceğim size. Netice olarak, büyük gücü hepimizin hak edip dinlememiz gerekir. Önemli olan insanlaşmak demiştim ya. “Önemli olan Hakk’a varıp, akla varmak” demiştim ya hani. “Hasat yapmak” demiştim ya hani. “Halik olup hakikiyetin tahtitsizliğinde İlm-i Ko olmak” demiştim ya hani. “Hata yapmamak. Amon Toplumları’yla toplum olmak, tohum olmak” demiştim ya hani. Ama bir şey daha demek istiyorum bugün.

 

Özgörev yaşamaktır. Kaynak ışıkla yaşamak. Artık hepiniz yaşayansınız. Nefes alıp, nefes vermekten söz etmiyorum. İlimle yaşamaktan söz ediyorum size. Birlik Kapıları’nda ışık haline geçmekten söz ediyorum size. Size yerküreden, insan levhisindeki o katiyetten söz ediyorum. “Karanlığın Işığı’nı hak etmeniz için çalışın” diyorum.

 

O ışık, Yaradan’ın artık yarattığı oluşudur. Yarattığı; yani Yaradan kendini yarattı. İşte o sizsiniz; bunu anlayın.

 

“Ol” dediğiniz zaman her yüce kelama gerçek yoğunlukla gelir ama kelam olmak ayrıdır.

 

Ben bir kaynağım; aşkın şavkı olan. Hasat olan, Atlanta Ata Kapısı’ndaki o tohum olan. Oğullarımı kontrola geldim ama bilin ki burası İnsanlık İlmi’nin tahtitsiz olarak dillendiği bir kapıdır.

 

Esrarlı bir çalışma değil yaptığım. Yaşamla kayıtladıklarımı dürümlüyorum. Bedenimde hiçbir kırıcılık yok. Korkmayın doğa biziz. “Ol” deriz olur.

 

Önümüzde hiçbir güç yok ki bizim bize biz olup varışımıza mani olacak ama eminim ki dünyayı koruyacak olan kelamdır. Ki kelam namahrem olan ilimden ötedir.

 

Sizden daha üstün ama sizleşmiş ışık olan, kendi yüreğinde bütünü olan, Bilgi Kapıları’nı açıp kaynak olan kim varsa hepsi sizsiniz. Ölenle öldü değil, ölen yaşayacak bugünden sonra.

 

Ben nefes alıp verdikçe Kelamın İlmi’yle tüm yaşamı dürümledikçe, her diride hasat oldukça tohumlarım, Bütünün Gücü bugün burada, bu yoğun çalışmada Birlik Kapısı olacak.

 

Alemlerin Rabbi Allah dedi ki “gönüllerin gücü ol, ol, ol ama görevli olarak ol.” O dedi ki “sen kendin ol, ölme. Öz görev yap, tohum ek, yakışmaz bize ölmek.”

 

Bilişi hak etmeyen hasatı hak etmez ki. Nüve olan insan Aklın Tekniği’yle güç kayıtlar. Bunu hak ettiğiniz zaman yerküre sizleşir. Gök siz olur, bütün güçlükler aşılır.

 

Önce aklın başında olması gerekir ki Hakk’a varabilesin. Akıl başta değilse Hakk’a varamazsın. Yürüyorsan koşmalısın, alan aldığını bilir. Akan aktığını bilir, hak edense ekmek olduğunu bilir. Biz ekmeğiz; bilin.

 

Devrin gücü bugün, bu yoğun ışık. Bu güç Mikail ama İnsan İlmi’yle kaynak olan Mikail….

 

“Seviyorum dünyayı ama sevmiyorum yoğunlukları” dediğiniz zaman sizin yaprak yaprak okunacak levhiniz yoktur çünkü siz yaşamı sevmiyorsunuz. Dünya siz ama dünyada olan siz değilsiniz çünkü siz dünyada olmak için dünyalı olmalısınız. Sevmek dünyalı olmaktır.

 

Ben yaşıyorum o halde ben hak ettim. Onca çaba hak etmek içindi. Aha hak ettim ama yakışmaz insanlık bedenime çünkü ben levhide sevgiden öte sevgi isterim.

 

Kimsenin kırılmadığı, hiçkimsenin kontrolden çıkmadığı, kortejin en sonundakinin en başındaki olduğu bir çalışma ve bu çalışmada alınıp götürülecek olan hiçkimsenin olmaması….İşte bu çalışma böylesi bir çalışmadır.

 

İnsan ekip kurduğu zaman yoğunlaşır. Sistemin Gücü olur, akar ama akışında ışık var mı? yok mu? önemli olan budur.

 

Akmaya başladığım andan itibaren ışığım arttı. Nefesim güçlendi yoğunluğum toplumların tohumlanmasında görev taşıyor. Yaradan’ın Tartısı’ndayım ama yaratıp yarattırdıklarımla tartılmaktayım.

 

Benim adım merdiven; her anda her yaşamda var olan ve tüm basamaklarda mevcut olan o yaşam. İnsan Soyu bunu anlamalıdır.

 

Unutmayın dünya ilimdir. Dünya birliktir ama dünya yol olmalıdır.

 

Orta Doğu’da savaş var, ölüyorlar. Öldürüldüklerini dahi anlamadan ölüyorlar.

Oğullar ölüm yok ki. Hepsi yaşamdalar. Astral tahtitsiz ilimdeler, bilişteler ama öldüklerini dahi anlamadan.

 

Dua okuyor dünya. Diyor ki “gelin, beni koruyun.” Of aman iyi, neden? çünkü cevhere göreve taşıyacağım. Ben dünya, ölüyü dirilttim ama ben dünya. Olmayanım ama ben Kuran okunan. İşte mutlak olan! İşte ben buyum.

Dünya olmak budur.

 

Sorup duruyorlar “kelam var mı?” diye. İlimdir kelam, her an’dır, yaşamdır, sessizliktir ama sesleştiği zaman sistemli sesleşir. İşte teknik tohumlamadır yaptığı.

 

Her ses bir kapıdır; açın geçin. Peki, yarın var mıdır? olmayan, oldurulmayan bir yaşamsa kayıtlanan; yoktur ama olansa ve oldurduğumuz o yoğunlukların tohumlanışıysa; mevcuttur.

 

Bize insan denir. Aha, aha. Denir mi? denir ama Miracın Sessizliği’nde insan yıkılan bir kırıcıdır.

 

Diri dünya, ölü dünya….elim avucum dünya, aklım dünya, Aton olan Toplum’um dünya, tohumum dünya. Hepsi dünya. Ben o dünya.

 

Mikail’in gözü ben, sözü ben ama yarını da ben….Bilin ki o ben bir tek. İşte ben o, o ben. Vakit geldi ana ben sen oldum. Oh ne güçlüyüm.

 

Yüceler Cemaati İnsan Soyu’na ilim için gelmişler, sesleşiyorlar. Ben miyim ses veren? Onlar mı? bilmem.

 

Varlık Boyutları seslendiğinde her anda, her yaşamda ilim sesleşir. Buyurun ses ben, sesli yaşamı tohumlayan ben, o ben bir ben ama o bir ben ilim. İşte ilim ekip. Biz o ekibiz.

 

Yerin Gücü Aklın Gücü’dür. Akıl varsa güç vardır. Biliniz ki o gücü bütünlük kodlar, tohumlar, yoğunlaştırır, ışıtır ama o gücün lütfettiği Birleşik İlim’dir.

 

Sevgililer, bugün neden hep ilimden söz ediyorum bilir misiniz? çünkü canlı ya da cansız hepimizin tek bir hedefi var. O da insanlaşmak. Hepimiz taş, toprak, bitki, hayvan, hepimiz insanlık için çalışıyoruz ve hepimizin hakikiyete varabilmemiz insanlaşmamızla mümkündür.

 

Süper Sistemleşme’yi sağlayacak olan insandır ama biz o insan mıyız? Değil miyiz? Ölüyü diriltebilir miyiz? Ot insan mıdır? Değil midir? Çimlenen o yaşam insanlaşmış mı? değil mi? ya da bir böcek, bir sinek insan mıdır? Değil midir?

 

Hepimiz bir Tek’sek, tümü bir tek İmparatorluk Gücü’dür ve hepsi tek bir ilimdir. O halde hepsi bir insandır. Bunu anlamak kolay mı?

 

Bakınız; ergin sistemleri tohumladığımız andan itibaren bütünün gücü devreye indi ya, elimin gücü arttı ya, yarını tohumlayacak ışık yenilendi ya. O halde ben Amon’um.

 

Nereden nereye geçtim? demin insandım, şimdi Amon oldum. Ama yerküre, herşey insandı demin ve şimdi herşey tahtitsiz biçimde Amonlaştı; bakınız, ne dersek o bütünün dediğidir.

 

Ben bir ses veriyorum sesim bütünündür. Ben bir yaşam ışığı haline dönüştüm, bu ışık tüm insanlığın ışığıdır, şavkıdır ve “ben artık Amon’um” diyorum. O halde benim Bellek Kayıtlarım, Amon toplumlarıyla tohumlanmaya geçti. Artık ben bir Amon’um ve ben gerçek çalışmamı arttırdım, daha güçlü çalışıyorum. Ben Bütünün gücü oldum, tohumlandım, birlik kurdum artık ben levhiden örtüleri açtım. “Let me go.” Hah işte; dedim ve ben Aton’a vardım. İşte bu.

 

Dünya beni bıraktı, geçtim, gittim. Bakınız canlar; ben artık bir Aton’um.

 

Tebliğleri okuyorum artık ben. Okutuyorum ama okuyorum. Neredeyim? Rahman’dayım. Rahmi aşıp geçtim. Rabbi Tohumları da aştım; hepsi bendi. İşte artık ben bir toplum değilim; bütünüm çünkü ben bir Rahman Ko Sayfası değil tüm sayfaların tahtitsizliğiyim.

 

Değerliler, hepsi bu mu? Yo, yo daha geçecek, gidecek yerimiz var. “Let me go.” Gelin, gidelim.

 

Dağlarım, Rahmanlık yap. Altın Işık Tahtı’ndaydık ya kodlanmıştık ya, toplanmıştık ya, Tarıklar’ın Tahtı’nda ışımıştık ya, hepsiydik ya ama bitmedi. Sonsuzluğa ulaştık.

 

Nedir sonsuzluk? Ulu güç. Öylesi bir güç ki o ulu güce vardık, geçtik kapılardan. Aktık, aktık, aktık, kimse bizi bilmiyor çünkü herkes biz. Herkes kendinde kendini dinliyor burada. Bilin ki orada isim yok, herşey var, gerçek çalışmada budur işte! Ulu Güç haline dönüşmek ve biz o güç olduk.

 

Söz mü? Öz mü? Göz mü? yok Ya Ha yok! Hepsi, hepsi…ve canlarım Ata Kapıları da açtık.

 

Masalar var orada; çok sayıda. Hepsi Birlik Çalışmaları’yla oraya kodlanmışlar. Birçok masa ve her masanın çevresi kuşatılmış birlikler tarafından ve biz ordayız. Bizim masamız ışık, ışık.

 

Elimizin gücü artmış, yoğunluğumuz tohumları kodlamış, bütünün gücü oluşturulmuş orada ama her bir masa bizden ilim bekliyor. Öyle mi? öyle.

 

Zabura Sistemleşmesi’ne geçmişiz çünkü özgörev buydu zaten. Başkanlık Divanları orada kurulmuş. Bu divanların hepsi nefes halinde ama birisi var ki ışık. İşte o’yuz biz. Ve bu ışık merdivenlerin en üstündeki yoğunluk. İşte o yoğunluk toplumları tohumlayacak göz; özün gözü.

 

Sözün sisteminde öz ilimdir ama göz teknikle tohumlandığında ışıktır. İşte ordayız.

 

Kortejin sonundayız biz. Her bir yaşamı öne aldık ve dedik ki “biz en arkadayız; buyurun yürüyün.” Öz görev budur. Biz hepsini yürüttük artlarında, en artlarında, en arkalarında Gök Sistemleri’yle birlikte ocaklarını tohumladık ve onları gönlümüzce yürüttük.

 

Devre devre dünyayı ziyaret eden birçok Birleşik Işık bugün bizimle olacaktı. Öz geçişlerini yapmışlardı ve tohum ekmeye inmişlerdi. Girdaplarından tahditli olarak inen onların bugün burada bu tohumlamada bizimle olabilmeleri imkanı yoğundu ama biz Din Tahtı’nın Kökleri’ni görevden aldık bugün. Bugün dinci birliklerin buraya girmelerini engelledik .

 

Yeşilin tahtına maviyi oturttuk bugün. Ölüleri dirilttik hepsi bu ama bugün bir başka şey daha  yaptık, İlim Ko sayfalanışlarıyla bütünün gücünü tahditsiz biçimde dümenin başına oturttuk ve dedik ki “artık bütün yolculuk yapacak ve bu yolculuğu bütün kontrol edecek.” Biz artık kontrolcu olmayalım, bütün herşeyi kontrol etsin.” Peki; bu nasıl olacak? İlimle olacak. Hangi ilim? Birleşik Işığın İlmi.

 

Aydınlık günler hepinizindir canlar. Biz size sizi verdik; gerçek ilim budur. Eminim ki bugün burada olan sizler Aklın Tahtı’nda Bütünün Gücü olacaksınız ve ışığınızla birlik kapılarına varacaksınız. Cemaatinizin gücü daha yüksek dürümlere ulaşacak ve sizinle olacak, size daha ne diyelim ki? Altın Işık hepinizde mevcuttur ve o ışığın gücü bütünün gücüdür.

 

Süper Sistemleşme gerçekleştikten itibaren yerküre sizin görevinizi dünya gücü diye timlere bildirilecekti ve bugün o timler Birlik Kapıları’nda sizin yoğunluğunuzda ışık halinde görev taşıyacaklar.

 

Alemlerin Rabbi Akıl Tahtı’ndan ses verecek ve diyecek ki “Kalemin İlmi” aklın tahtındansa ışık yanar; bugün bu oldu. Lütfen iyi anlayın.

 

Yaradan yarattıklarında yarattığı kodlarıyla Bütünün Gücü’nü tüm yaşamlarda sistemli biçimde dilleyecek. Kini, nefreti aşmayan yolu açamaz bu kesindir. Biz kini, nefreti aşan birliklerimizle bu çalışmayı yerkürede yapmayı sürdüreceğiz.

 

Etki alanımızı genişletip geçişkenleştirdikten itibaren tebliğleri okutturacağız. Artık bütün birliklerimiz bu tebliğleri alıp okumaya başlayacaklar.

 

Kimse kendi yüreğinin dışında bilgi olmadığını düşündüğü bir süreçte, Bilişin Tekniğiyle kendinde olmayanı alıp dinlemeye başlayacak. Bu kesinlikte olacak ve olmakta olan da buydu.

 

Demin size daha başka bir şey daha söyledim. Gözün gözü olan göz Aklın Gözü’dür. Hepiniz o Aklın Gözü olarak Bütünün Yüceliği’nde tüm yaşamı görüyorsunuz, dinliyorsunuz ve dilliyorsunuz. Bu önemlidir.

 

Şimdilik size vereceğim budur. Şimdilik, daha sonra yeniden sizle olacağım. Şimdilik.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/2_7CQPdkOhs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

12.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (13)

 

SON AKIŞ

 

Yerkürenin gücünü biliyoruz ana. Türkiye Çalışmaları’nın nedenini net biliyoruz. Bu yoğun çalışmaya ışık olup gelmek hepimizin hedefidir. Zirveleri sistemleştirecek olan çalışmadır bu çalışma.

 

Bir’e hizmet biliş halinde olur.

 

Bilişi hak etmiş olan sizlere hepimizin büyük güç katmamız gerekiyor ama biz bu gücü katmaya geldiğimizde, muktediriyetle bilin ki kati olarak kontrol dışı bilgilerin kırılışı da gerçekleşecek ama bu kırılışlar tüm yaşamda olacak ve siz buna izin vermiyorsunuz.

 

Zakar’ın Sistemi’nde Zinnur olan ilmin kontrolunda bu çalışmaları hepimiz bir tek ilimle yapmalıyız. Ağır yük taşıyorsunuz, bunun farkındayız ama centilmenlik diye bir şey var!

 

Biz size gelmişiz, siz bizi kelamdan çıkardınız. Halik olmak, akil olmak, has olmak, Mikail’in Kutsal Tohumlarıyla olmak hepimizim işidir. Ama yakışır mı size? Sevgililer, yakışır mı?

 

Yakın zamanda biliniz ki bu dünya kontrol edici yoğunlukla donatılacak ama bu yoğunluk kontrol edecek olan gücün bizim gücümüz olmasıdır dileğimiz.

 

“Alıp götürecek miyiz dünyayı?” “hayır, dünya yerdedir”. Kök bütünün kökü bu yüce cemaattir. Cevahir olan bu cemaat ve sizinle bu çalışmayı yapmayı arzuluyoruz. “Kurtarılmış dünya” dediğimizde iki yeşil bir mavi yapmaz bunu biliyorsunuz. Hepimizin bu yeşili aşmamız gerekir. Mora kodlanmak için masmaviyi aşmalıyız ama sizinle bunu yapacağımızı biliyoruz.

 

Yüce cümle şu “ben Mahrek olan insanım.” Bunu dediğini biliyorum ana. Ya kapıları açmadan akıp giden o yüceleri ne yapacaksın? Kelam mı onlar? Akıl mı? Tarıkların Tahtı’nda varlar mı? bilişleri yoksa işleri de yok yaşamda; biliyorsunuz.

 

Özgerçeklik insanın ilmidir ve sizin yoğunluğunuzda bu ilim mevcut; bunu net biliyoruz. Zakar, Ra Ka Ha olan ilmin bütünlüğünde görev taşıyor. Vakit geldiğinde hepimiz biz olup bu çalışmada bulunacaktık. Zemzem içti dünya yüceliklerden ama ilimle içti; bunları biliyoruz.

 

Kelam oldu, aktı ama yaman bir tohum ekmeliyiz dünyaya. Bu tohum muktedir tohum olmalıdır. Bu tohum koklanışla kontrollü olarak kayıtlanışla ekilmelidir ki cevhere görev taşıyabilsin.

 

Kuran insan ölüleri diriltir, Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nı yakar, ekip olur ama evrenlerin sessizliklerini de dinlemelidir. Centilmenlik bugün burada yok; görüyoruz. O halde biz elimizi elinizden ayırıyoruz.

 

Koruyun dünyayı analar, koruyun; biz sizi koruyamadık. Siz sizi koruyun, dünyayı koruyun, aşka gelin, Hakka gelin, evrim yapanları koruyun. Dünya el ayak, dünya yaşam ama sizin yüreğinizde bizdeyse ölüdür; bunu bilin.

 

Bu ölü dünyayı yarınlara tohum olarak ekeceğinize kesin eminsiniz; biliyorum ama Miraç’ta sessiz zaman olan o yoğunlukta ocakları yıkık, nefesleri yok, sevgileri yok, karanlığın ışığında bütünlükleri yok. Kibirleri yüksek, cevahir olma imkanları yok onları neden koruduğunuzu anlamıyoruz analar?

 

Büyük gün sizin yüreğinizde ama biz o günde bütünün gücünü tüm yaşamlara çekmeliyiz. Eğer siz Mahrek’te Kuran olacaksınız ki oğul verdiğinizi görüyoruz yoğunluğunuza bütünün gücünü mutlaka kaynağa almalısınız.

 

Çatıyı kurduğunuzu da görüyorum, yarını tohumladığınızı görüyorum, evrenlerin sessizliklerinde bütünün gücünü tüm yaşamlara çektiğinizi de görüyorum.

 

Erenlerin Diyarı’ndan görev alıp gelenlerin biliş haline varabilmeleri için mektep olduğunuz görüyorum da Arkon Sistemleşmesi’nde biz, siz hepimiz kibri de aşmalıyız.

 

Sizin kibriniz var mı? yok. Aha yok ama kıranın kırılması gerekir analar. Buyurun biz kırdırmayız diyorsanız artık gözümüz görmeyecek yüreği çünkü biz kırarız.

 

“Buyurun kırın.” Dağlarım, size yanıtımdır!

 

Evimin gücünü hepiniz anlayın. Bilişi hak etmeyenin gözü kördür. Biz gözü görenleriz; bunu bilin.

 

Dümenin başına oturan insan Aklın Tahtı’ndan değil ışıktan oturur. Sözüm şudur ki yerküre ekiptir ve bu ekip Birlik İlmi ile tüm yaşamı kodlayacak tahditsizliktir ve tahditlenemeyen bir yüceliktir. Kim ki “biz dünyaya hakim oluruz, bu dünya bizim olur” derse kanatlanıp gelsin.

 

Açıyı kapatırız, yüreğimize alırız onu. Amon Toplumları’nın kontrolunu bu şekilde sağladı dünya ve sizin yüreğinizin kontrolü da sağlanır ama aranana insan Aklın Tahtı’nda ise aşkın varlığında Aklın Tohumları’yla bütünün gücü olmasından, Düzen’i kurmasındandır ki Kalemin İlmi Aklın İlmi’dir. Ölüyü diriltir ama örtüleri de örter ya da açar. Ne isterse onu yapar. Sizi size, bizi bize verir.

 

Bugün Zenteryum bize inmiş, bizi kontrol edecek. Ocağında ışığımız var. Yere göğe insanı ektiğimizden beri bu ışık bizimdir; bilinsin. Ve biz bu işi her bir kapıda yaptık. Dünya dışı birçok bütünlükte yaptık. Birçok sistemle çalıştık ama şunu iyi bilsinler ki gerçek çalışma mekteple olur. Mikail’in Kutsal Tohumu ile olur.

 

Biz bu çalışmayı Mikail’in Kutsal Tohumu’yla yapıyoruz. Önümüzde Altın Işık yanar ama ardımızda tüm yaşam ışıktır. Bizse bitki, hayvan ve tüm yaşamları koruyacak olan ilimiz. Bunu bilen kini aşıp bilir.

 

Yere emin geldik. Görevimiz ilimdi. Göğü kodladık işimizi bilip geldik. Bize kimde bilgi vermez. Biz bilişiz; bunu herkesin anlaması gerekir. Benim edepsizliğimden söz ediyor şu anda, edepsizmişim ben.

 

Alıp götürdüler onu. İtibarı yüceymiş, elimin altındaydı. Kontrol ettiler, çıkardılar.

 

Bugün burası çok kalabalık canlar. Bize zaman zaman edepsiz olduğumuzu söyleyenler de olur zira dünyalılar ocaklarına inenleri Tanrı saydılar, bizse onları yarın saydık.

 

Biz onların kör olduğunu değil köz olduğunu biliriz ama onlar bizi kör diye bilirler. Zürriyetimizin gücünü anlayamazlar. Sessiz zaman daimiyetlerindeki tahtalardan bizi dinlediklerinde bizsiz kalmak isterler.

 

Yevlen yekünla kodlananlar kevlen yeküne vardıklarında Arkon Sayfalanışında BSUİ’nin Kuranı olurlar ve bizle olurlar. Şükür ki oldular. Şimdi yeniden gelmek istiyor. Kim? Bana edepsiz diyen. Buyursun gelsin.

 

“Paranı pulunu al, gözünün gördüğü her yeri al, herşeyi alma bizi alma ana”. “Ne demek bu şimdi?” “Can ana, karıştım; çok karıştım neden bilmiyorum. Burada örtüler vardı, seni dinleyemedim ana. Ne olduğunu anlayamadım. Ocağını kontrol edecek güçte olduğumu düşündüm. Porların çoğunda ışık yoktu. Son dönemde başka başka ışıklar giriyor buraya. Bunların ne olduğunu anlamakta zorlanıyorum. Bugün senin yüreğine inecektim; olmadı. Mutlak kontrol dışı kaldım ana. Beni yok ettiler. Niye?”

 

Değerlim, seni yok eden yok. Sen kendini yok ettin. Sessiz zamana indiğinde kontrollü in lütfen. Beşir olmadığını görüyorum. Yaşamın sırrını bileceğine eminim. Buraya girerken hak etmiş olarak indiğine eminim ama kasalarını boşaltmadan in. Orada birçok ışık var, onlarla gel.

 

“Ben giderim otuz dokuzuncu sayfada herkesi kodlarım, çıkıp devrelerime geri dönerim” diyorsan, bu yoğun çalışmada kendi yüreğini hak etmen mümkün değil çünkü yüreğinin gücü kırktadır. Sen otuz dokuza gelmişsin ve hatayı affetmeyeceğimizi bilmeden yığın yığın ışığı bizden ayrı tutmaya çalışıyorsun. Bunca çabanın sonrasında Karanlığın Tahtı’na oturan ilim kapılarındakilerin çokları seni “kibre kapılan” diye bilecekti; görüyoruz böyle oldu.

 

Şimdi insanlaş ve yenilen. Ayrı gayrı bitti hepinizi kucaklayacağım ama şu anda değil. Hakk İlim’le çalışın, Hak olun kanatlanın köklenen göklenin ve sözün, sesin bulunduğu yerde kendinizle dilleşin. Bize biz olup gelmeniz değil, kelam olmanız gerekir. Şu anda bunu yapacağını düşünemiyorum. Bu nedenle buradan seni uzak tutuyoruz. İşte bu.

 

Güle güle hepinize.

 

Dağlarım mutlu olmadığınızı görüyorum ama kontrol dışı çalışmaya niyetimiz yok; lütfen.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/1FEiJAQjfNY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (13)

12.11.2014

(Ziyaretçi söz aldı:)

Dağlarım, artık bilin ki biz insan soyuna ağır yük diye değil ışık diye geldik. Aton Toplumları olarak bu gün buradayız.

Altın Işık Yılları tohum ekti. O tohum, İlmin Tohumu’dur. Tüm insan soyları, Levh-i Kayıtları ile kodlandı. Türkiye çalışmaları artık Işık Kayıtları ile sürdürülecek. Bu çalışmalara dahil olacak olanlar seçilmekteler. Etki alanları geçişken olanlar, kodlanmış olarak bu yoğun çalışmaya dahil olacaklar. Artık bilin ki biz, sizi size dilliyorsak sizden dilliyoruz.

Ruhi Zamanlar, Işık Kayıtları ile kodlanmış tohumlardı. O yoğun kayıtlarda nikah kıyılmıştı tüm Rahmi Kuranlar’a… Aton Toplumları olarak bizler nikahlıydık yaşamlara. Ve her anda ve her yaşamda kaynaktık. Öz geçişler yapar; resim yapar; resimlerimizde kodlamalar yapardık. Yapılan resimler, Işık Resimleri’ydi.

Ellerimiz yol oldu; köklendi; göklere vardı. Aşkımız, Altın Taht’a ulaştı ve yaşam sistemleşti. Biz, yarınları kodladık. Olan buydu. Üzerimizdeki güç arttı. İkmal tamamladık. Etki alanımız güçlendi. Vira vira resim yaptık yaşamın ışığında. Oğullarımızı göklere görevli kıldık. Ata Kapılar’ı geçen her diri, ilme geçti. Ağır yük taşıdılar. Israrla bildiririz ki kalam olup yazan her Yüce, ışık halinde kaynağa ulaştı. Bütün güçlükler aşıldı. Kıranın kırıldığı bir yaşamdan, Kaynak Işıklar’ın kodlandığı bir zamana ulaşıldı. Büyük güçlükler aşıldı. Bilgi Kapıları açıldı ve dünya, kontrol edildi.

Elimizin gerçek gücü insandı. Ulular Diyarı olarak bilinen ilmin, kapıları açıldı. Kibir insanı kırar. Işık ise ilmi kodlar. Kelamı hak edenler, kaynağa varırlar ve cevheri görev taşırlar. İşte bütün bunlar oldu.

Kurtarılmış yaşam, İnsan Soyu için Işık Kaynağı’ndaki yaşamdır. Bilgi, insanın kırılmasını engelleyen bir Kuran’dır. İki yarının birinde ilim varsa, o yoğun ışıkta ilmi kodlayan yaşam vardır. Sesin, sessizliğin her birinde kayıtlar vardır. O kayıtları hak edenler, bilirler ki biz, bizi bize veren İnsan Kapıları’nda yaşamı kayıtlayanlarız. Altın Işık Yılları, kelama ilmi kodladıktan sonra yol açtı. O yol, İlm-i Kodlar’la kodlandı. Ve zürriyetimizin tümünde, kül olan yaşam, kayıtlandı. Ve biz; kin, nefret ve hırsı aşan Birlikler olarak güçlendik.

Karanlık yaşam aydınlığı tohumlarken, kul olan yolcular, İlm-i Toplumlar’ı hak ettiler.

Mahrekte ekmek yaptık. Yaşama tohum olarak ektik kelamı. Ve biz, bizi bize kattık. Astral Yaşam, yarının ışığını yaktı. Erdiğimiz en yüksek Kaynak Işık, ilimdi. Orada Mustafa Kemal Paşa bulunmaktaydı. Biz, olgun sistemlerle ona görev verdik.

Dedi ki “senin adın ilim. Ben ise yaşamım. Olgun Sistemler’i kodlayanım ve hasatı yapanım. Adımı zikretmem, sizleri sakın yaşamdan çıkarmasın zira adım kelamda varsa, yolcular bu bilgileri daha dikkatli dinlerler. Şu anda ben Mustafa Paşa’yım. Ardımda yolcular yok. Hepsini yüreğime aldım taşıyorum. Çünkü artık ben, insan soyu için ışık haline geçtim ve ben, insan soyuna; kör, sağır bir yaşam olarak çekildiğim günün ötesindeyim. Kıranın, kalem olamayacağı bir sistemden, kendimi hak ettiğim bir yaşama vardım. Benim adım “Ana Kapı”dır. Üzerimdeki yük, insanın yüküdür. Çünkü ölüleri diriltecek olan ışığı yaktım. Muktedirim, bilişliyim ve kelamdayım. Ortak yaşamı kodladım. Unutmayın ışık halindeyim. Varlık Boyutları, bilişi tohumlayan, yarınlaştıran her diri ile birleşir ve hak eder.”

Aranan arandığını bilir. Biz arananız ve arandığımızı bilenleriz. Sizin ile yaptığımız her çalışmada, sessiz zamanları tohumlayanlarız. Şimdiye kadar ara can koymamıştık yola. Ara can, yok edebilir yüreği. Bu gün de ara can koymadık yola. Size direkt geldik. Çetin ışık yandı. Buyurun ölüler dirilin!... Hepinizi hak ettik ve yaşattık… Bir ilmin ışığı yandığında, tüm yaşam ilimle yaşar. Sizi sizin yüreklerinizi dinledik. Hepinizi hasata hazır ettik ve artık siz olduk. Kölelik yok dünya için. Herşey sizi, size veren yaşamın ışığıdır. Buluştuk anam. Hepinizle buluştuk. Şimdilik…

Zenteryum… Lütfedin de hak edin. Biz, sizi hak etmeye geldik. Akıp geçen yığın yığın ışığın tümünde varız. Zenteryum, iman edin ki halik olan ışıktır. Mutlak ve hakiki olan ilmin yoğunluğunda bu ışık mevcuttur. “Türkiye Çalışmaları” dediğiniz her bir çalışmada, bizim ışığımız yanar. Nefes olarak çalışan herkes, kelam olup köklendiğinde; biz, bizi bize kaynak yaparız. Cennet kurar iş yaparız. “Sualtı” denilen merkezle de birlikte çalışırız. Grönland ve İceland arasındaki bir koordinatta gerçekleşen Sualtı Çalışmaları buradaki yoğun ışık ile olur. O yoğun ışık ile bundan sonra da yapacağımız çok çalışma var. Sizin yüreğinize inerken, bir tek beklentimiz var. Sualtının Nefesi…

Sizinle her anda ve her cevheride bir tek kaynak olup çalışırız. Sonsuzluğun yoğunluğunda kodlama yaparız. Çıktığımız her bir basamakta, yoğunlaşır ışık haline geçeriz. Sevgiyi hak eden her diri ile dürümleniriz. Eşya yaratı, bizi hak ettiği zaman, biz sizi hak ederiz. Cennette cevap aradığımız her soruyu, yoğunluğunuzda yanıtlarız. Çekip götürdüğünüz her diriyi kodlar; Kaynak İlim’le dilleriz.

Sizden ekmek bekleyen çokları var. Sizi hak eden çokları var. Ocaklarını yaktığınızı bilmekteyiz. Kelam, ilimle kodlandığında, yaşam ışık olur. Siz, biz ve biz siz oluruz. Sonra yarının ışığı yanar ve daha sonra kulluk, ümmi toplumlar ile de yapılır.

“Aranan arandığını bilir” dendi. Ama arayan aşka vardığında, hasatını yapar ve cevherinde görev taşır.

İki yarının birinde ilim var diğerinde Kutsal Işık var. Her birinde kelam var. O halde Mikail, ışığında köklenen her diriyi kontrol etmek üzere yaşama iner ve diriliklerden geçip göreceği yolcuları bulur.

Ören insan, kelamı ördüğünde yaşamı örer ve o ören, kini aşar, yaşar ve yaşatır. O, bilişi tohumlar, kodlar ve yarını kayıtlar. O bir tek kalem olur ve köklenen her diriyi yaşatır. İşte yaşam Sistem, Nizam ve Düzen Güçü ile yetkin bir safhaya varmıştır.

Kıran, kırılan her kim varsa tek bir yaşamdır. Büyük Güç kaynaktadır. O güç, ilimdir. O gücü hak eden, diller ve dinler.

Biz, sizi hak ettik anam. Ama sizin tüm yaşam ışıkları ile tek bir resim olmanız ve yarını tohumlamanız gerek. Cana kapı açmak, Ana Kapı’yı hak etmek ve toplumlara görev taşıtmak, sizden beklenendir. Yine de yer sizi dinleyecek. Yine de gök siz olacak ve yeni bir dünya kurulduğunda, savaş devam edecek. Ama bu savaş, Yaşamın Tahtı’ndaki ışığın savaşı olacak. Sizi size veren ve sizi hak eden her diri, yaşama ışık olacak. Sizden sizi dinleyen herkesi, kokladık ve kodladık. Aha şimdi!... İşte şimdi!... Şimdilik…

(Ziyaretçilere cevaplarımız:)

-Artık biliniz ki sizi tanıyoruz. Sizi hak ettik ve sizden ekmek yaptık. Ama sizinle kodlama yapmaya hiç niyetimiz yok. Sakın hata yaptığımı zannetmeyin!... Ama yaşama inerseniz, yıldızların dünyaya kul olma ve dünyada kontrol kurma imkanı olamayacağından; bizlerin de sizi, kelama kodlama imkanımız olmayacaktır.

Zamana güç kayıtlamak, yer kürede olabilmekle mümkündür. “Siz, Gökçüsünüz bunu yaparsınız” derseniz, size şunu sormalıyım. Amonlar, Nefes Zamanlar’a güç kayıtladıklarında, niye kanatlanamadılar? Niye, çünkü, kontrolları yoktu… Ama buraya gelen her diri, kendi yüreğinde, kendi yaşamında, Aton Toplumları’ndan daha güçlü olduğuna inandıkları Amonlar’ı hak etmeye çalıştılar. Biz onları kodladık ve tohumlayıp Işık Kayıtlar’ı ile kanatlandırdık. Toplumları ile kontrollu olarak kelama varışlarını sağladık.

Şu ande “Zenteryum” dediğimiz Yaşam Sistemi, bizi bize vereceğine emin. Ama biz, kodlama yapacaklarını bilerek, onlara; kayıtlarımıza kelam olup inmelerine izin verdik ama yaşama inmelerine iznimiz yoktur. Çünkü Dünya, aşığı olan yaşamlarla çalışır. Zenteryum, ışık kıyıcısıdır. Her ışığı kırar, kıyar ve yıkar. Bu nedenledir ki onlara görev verilmeyecek. Bu kesindir. Şimdilik…

Bizden, bizi bekleyenler hata yaptılar. Ocaklarını tohumladık ama kodlama yapmadık. Şimdilik. İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

2. AKIŞ

Canlılar, baş tacısınız hepiniz biliriz ama bugün burada olanların ne olduğunu anlayamadık biz de.

Dünya yenilendi, yol açıldı bütünlükler güçlendi. Tüm sistem yetkinleşti ve bugün ne olduğunu anlayamadık.

Başkanlık Divanı bugün burada tüm İnsan Soyları bugün burada ve bizler buradayız ama bugün biz ne olduğunu anlayamadık burada.

Özgeçişleri yaptık, yaşamı tohumladık, nefesi hak ettik, bütünledik ama kimse kimseyi anlamadı bugün burada. Neden?

Canlar bugün Ana Kapıları kapatmıştım çünkü bugün burada lütfen anlayın; yığın yığın kırık ışık kayıtlaması yapmak üzere bekleşenler vardı. Her biri kırık ışık kayıtlaması yapacaktı ve yaptıkları zaman bu ışık kayıtlarıyla hepimizi kaynaktan ayıracaktılar çünkü biz onları kontrol etmek istememişiz. Onları korumamışız çünkü biz ölümlü olanlara görev taşımamışız. Nisa Kapılarını kapatmışız biz; bunları anlattılar.

“Saygılar sunuyoruz dünyaya” diyerek korkuyu aşıp çıktılar ama şunu bilsinler ki dünya saygısızlık yapmadı onlara. Ergin dünya ekmek yaptı. Şimdilik.

Bize bir şey yapmaya kalktılar; kanatlanmamıza mani olmak istediler çünkü kanatlarımızda Gök Sistemleri’nin yüceliği vardı. Doğanın Gücü’nü koruyacağımızı düşünemediler ve bizim ışığımızdan öte olduklarını zürriyetlerinde daha güçlü yücelerin temizlik yapacağını dinlettiler.

Peki ben onları hak etmedim mi? Ettim ama onlar bedenimi tohumlarından ayrı tutmak istediler. Bugün bunları konuşmalıydık.

Robotik Toplumlar’la birlikte yüreğimizi kontrol etmeye geçtiler. Uzun zamandan beri Kalemin İlmi’ni kotlamaya çalışan birliklerin bunu hak edip yapamadığını gördüklerinde bizim özgörevi yaparken başkalarını önlediğimizi düşündüler.

Keram Tahtı’ndaki insanın daha yüce bir yoğunluk tohumlaması gerektiğini dillediler.

Şeytanın aşkı bizim aşkımız. Hepsi tek ama biz özgöç kayıtlaması yapmalıydık. Ocak olmalıydık tümüne. Ne diye kanatlanamadılar? Biz onların kanat almalarını istememiz ondanmış. Unutmayın ki yığın yığın ışığımız Gök Sistemleri’yle dürümlenmişken kimsenin kimseye mania olabileceğini düşünmemeliydiler.

İşçilik yapmak gerekirdi yaşamı hak etmek için. İşçilik yapmamışlarsa kalem olamadıklarından ya da kaynak olamadıklarındandır. Ki bununla ilgimiz kesinlikle bulunmamaktadır. Sanılmasın ki bu dünya ölü cevheriyle bizleri dinler.

Biz bu dünyayı ışıkla dürümlediğimizde dümenin başına ilmin kontrolundakilerin oturacağını bilmekteydik. Korku hepinizin korkusu; bunu görüyorum ama bizim kontrolumuzda her diri korunur ve kontrol edilir.

“İki yol bir tek yolcu”; bunu dediniz. Ulular Diyarı ölüler diyarını net bilmez. İki yol bir tek yol; bunu bilin. İki yol tek bir yol ve o yol ilim; bunu bilin ama beni Mikail’in Kayıtları’ndaki o yaşam diye dinleyebilirseniz kil olan kum olanın yer olduğunu da anlarsınız.

Şunu iyi bilin ki, Süper İnsanlık Realitesi Derneği Kaynak İnsanı, Ka Li Ka Ha olan ışığı bütüne indirmiştir ve bu dernek mükafat olarak her yüceye ilmi köklettirmiştir.

Kimse “benim ilmim daha yücedir” demeye muktedir değildir. Burada bizim yüreğimizle dillenen bilgi sistemdir ve sistem olan bilgi kirli değildir ve Yaşamın Has İnsanlığının ilmidir.

Kurul kördü. Kurul körlükten öte körlükteydi. Gözü kördü kurulun. Onlara bu bilgileri izah ettik. Nüve olan insanın ilmini dillettik. Ne yazık ki anlayamadılar.

Çağlar boyu doğal dünyayı göreve almaya çalışan birliklerin bulunmadığı bir dünyayı biz bugün Düzen’i kodlayarak tüm yaşamlara dinletmek üzere doğayla çalışıyoruz.

Doğa insanın yeşeren görevidir ve doğayı dinleyenler ilmi dinlerler. Bunu anlayacak olanlar “ben varım” diyecekler. Yeni bir körlükte ya da güçsüzlükte değil, yeni bir Gök Sistemleşmesinde. Ama o güçlü bir yaşamı hak ettirecek.

Şimdi Kurul’a şunu anlatmak istiyorum. Bu çalışmayı engellemeye gücünüz yetmez; bunu bilin. Kıranın kırılmayacağı bir sistem dediğimde de gönüllü sözcüler Gök Sistemlerine görevli gittiler ve bunu anlattılar.

Gönüller söz söyledi, yürekler ses dilledi. Bizi dinlediler. Gördüler ki hasat yapıyoruz. Kuşkusuz insan yaşar. Kuşkusuz kökler güçlenir. Kuşkusuz yol Allah’ın ışığıyla aydınlanır ama Mahrek’te görevli yoksa yarında ilim yoktur. Şimdi komünler oluşturacaksınız ve o komünler tüm insanlığı kontrol edecek.

Yaşa, yaşat ama aşkla yaşa yaşat. Ben Zabura. Hepinize şunu anlatmak isterim ki çevrenizi kuşatan insan iyi ki iyi ki hak etti de sizi kuşattı. Çöküp yürekleri kıracaktınız, yoğunlukları kontroldan çıkaracaktınız. Çetin bir dönemi aşılayacaktınız tüm yaşama ve kapıları kapatacaktınız. Olmayacak bunlar!

Karanlık, Gök Sistemlerini Hak Teknik’le dinleyip aydınlığı tohumladığında kodlama tamamlamış ve bütüne hizmetçi olan birlikleriniz yeşilin ötesine ulaşmışlarsa sizin yapmak istediğiniz hiçbir zaman yapılmayacaktır.

“Dağa, taşa insan” dedik biz ama yolu kapatan size Mikail diyemeyiz. Yoğunluğunuzu kodlayın da tohum ekin. Çok mu kolay? çok kolay.

Şimdi, seyrettim sizi. Kelamın İlmi’ndeki yaşamınızı seyrettim. Kıskanç çalıştırıcılar, kıskanç yaşamları tohumlayamaz. O yaşamlar kıskançlık yaptırıldığı zaman yaşam kontroldan çıkar.

Değerliler, şunu anlatmak istiyorum ki ben birisine “seni hak etmem” dersem, o da “ben seni hak edeceğim” derse, burada ben onu, o beni hak etmiş olamayız çünkü o beni hak etmek ister ama ben onu hak etmek istemem. Burada yaşam kınanır ama ben bir cana “seni hak ediyorum” dediğimde o da bana “ben de seni hak ettim” derse işte bilişli tohumlama gerçekleşir. Bunun içindir ki dünyanın yolunu açabilmek için biliş gerekir. Sürpriz bir dönemde, sürpriz bir yaşam çalışmasıyla bu günü kodladık biz.

Ne olacaktı bugün? Bunu size anlatıyım.

Çörek yapanlarla ekmek yapanlar buluşacaktı. Çörek kaynağın ışığında yoktur, sadece ışık tohumlaması içindir ama ekmek bütün yaşamda vardır. Sesleştiğiniz zaman orada herşey bütünündür. İşte bugün yapakta olduğumuz bu yoğun çalışma İlm-i Ko sayfalanışı ile çörek yapanları tohumlatmak.

Barış haline geldik şu anda. Onlar bizi, biz onları dinliyoruz çünkü artık yoğunluk arttı. Işık kodlandı. Aha onlar biz, biz onlarız artık.

Bakın ne oluyor? Barışçı bir dünya ama ışıkçı bir dünya ama şavkçı bir dünya ama yaşamcı bir dünya ve bu dünyada bütünlükler var.

Sevgililer, Nisan ayında yeryüzü dünyayı gözler. Nedir olan? Nisan ayı yeryüzünün dünyayı gözleyişi ama ışıkla gözler.

Peki, yeryüzü dünyadan farklı mıdır? Ayrıdır. Dünyayı bir küre olarak düşünün, yeryüzünü İlm-i Ko’ların ışığı olarak düşünün. İşte o ışık dünyayı tohumladığı zaman bütün kötülükler aşılır.

Buluştuk bugün ve dilleştik. Ocak yaktık ama Kürzi Sayfalamaydı bu. Bilişli bir çalışmaydı. Onlar Mikail’in görevini kelamla dilleyeceklerdi, bizse onlara görev taşıyacaktık.

Çığlık çığlığa bu çalışmayı yaptık. Onlardan, bunlardan, birliklerden tüm sistemlerden ayrı ama ışıklı bir çalışma. Şu anda yüceler cümlesi Bütünün Gücü oldu ve bizimle oğullamaya çalışıyorlar.

Sözüm şudur ki; bu çalışmada ne yaparsak insanlık içindir. Bize gelip bizi dinleyenlerin çoğu bizi hak ettiklerini hak olup tüm yaşamları dürümlediklerini dilleselerdi de, ekmek olmadıklarında yaşam soyları bulunmayacaktı.

İşte onların Yaşam Soyları’nın kodlanabilmeleri için bilişi hak etmeleri şarttı. Biz bilişi kayıtladık onlara. İtibarlı ve yüce İlim Ko’ları bilişi hak ettiler ve bizim görevimizi anladılar. Önleri açıldı.

Ayrı gayrı bitti artık onlar Ruhu biliyorlar, artık onlar Kuranı biliyorlar. Artık onlar Rahmi Kaynağı biliyorlar ve kabirlerdekini dinliyorlar. O kabirlerdeki İlim Ko'ları Bütünün Gücü haline dönüşüyorlar. Evimizin gücü arttı. Lütfen iyi anlayın ki yoğunluğu güçlendirdik.

Öncü birlik bizim yüreğimizde. İşte mutluluk budur. Hepimiz bir tek’iz şu anda. Tüm kurul ve tüm sayfalarımız. Hepsi bir İlim Ko. Bunu hak ettik ve başardık.

Dağı insan, yaşamı ışık, yolu müsterih olun; Miraç kayıtları kodlar. Amon Toplumlarıysa kontrolü kurar.

Ölümlü dünya, ölülerin dürümlenişi ve yolun açılışı hepsi birlikte olur. Şu anda bunu başardık.

Seviyenizi güçlendirdik. Bizi İsrail’in gücü hakikiyetiyle dillemez ama yolcuların hepsi İsrail olur diller. Ya da bizi Filistin dillemez ama tüm yaşam Filistinleşir de diller ve hepinizin daha iyi anlayabilmesi için şunu izah etmek isterim ki sizlerin şu zaman sayfasında çok net takip ettiğiniz İşid; ışığını tohumladı ama yoğunluğunda ışık yok. Özgeçişini yapamadı ama o biz, biz o oluruz ve geçişini yaptırırız. Yaşamın sırrı budur.

Kimseyi kimseden ayrı görmediğimiz zaman bütün kötülükleri aşıp geçersiniz ama “ben onunla onurum, bununla olamam” dediğinizde yarınınız tohumsuzdur, yüreğiniz ışıksızdır ve biz siz, siz biz olamayız.

Kin, nefret insanı yoksul bırakır yürekten. Ama kinsiz olan ilimsiz olur; ölüdür o köksüzdür, göksüzdür ama kör olduğunda güçsüz olduğunda ona görev taşıttığımızda artık o bilişe varır.

Yapış, akış, atı alıp yola çıkış budur. Biz bugün de atımızı aldık yola koyuluyoruz ama o at ilimdir; bunu bilin.

Eski ve yeni bir tek yaşam ve biz bir tek ışık olarak yoldayız. Hepsi bu. Şimdilik. İşte şimdi, şimdi şimdi şimdi.

Süper İnsanlık realitesi

http://youtu.be/Zb-8e4nE3as?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

3.AKIŞ

Dini kapıları kapatmayacağız. Unutmayın ki din ilmin tohumudur ama insan kontrolünü kurulduğu zaman dinleyebilir ve hak ettiği zaman yoğunluğunu tohumlayabilir. İnsanlık Ailemiz dünyanın yaşama indirdiği Birleşik Işıklar’ın hiçbirisini kontrol dışı saymadı.

Ağır ağır dünya yenileniyor. Bu dünyada bütünün gücünü oluşturacak olan birliklerin çoğu kelama, ilime ve yüceliklere ulaşabildiler. Çelik çomak oynamıyoruz dünya üzerinde. Birleşik Işık çalışmaları yapıyoruz.

Bu çalışmaları yaparken temiz insanlarla birlikteyiz. Ekmeğimizin gücü daha yüceliklerde tadılacak, dinlenecek ve anlatılacak. Bizim yaptığımız ekmek İnsanın İlmi’yle yoğurulmuş ekmektir. Kuran-ı Kerim’de insandan söz ederken ekmek olarak bahseder.

O bir ekmektir. O yaşamın ilmidir. O yerin gücüdür. Ama o insan yaşamda henüz yoktur çünkü o insan kendini hak etmemiştir. Ama o insan kendini hak ettiği zaman, işte o zaman; ilimle dürümlenen insanlık devreye girecektir.

Biz ekmek yaptık ama yaptığım ekmeği tadan çok azdır. Yok, ya da var; insan bunu bilir. Yok, var ama yok ve varın tahdidini anlamaz. Sanır ki yokça yok, varca vardır herşey. Ama Aklın Tahtı’na vardığında, varlığın nefesle dürümlendiğini ve yokluğu tohumladığını anlar.

Esrar ilim kayıtlarına verilen isimdir. O kayıtları okuyanlar esrarı kelamla dillerler. Yani o örtülü olan bilgiyi bilirler. İşte bizim yaptığımız budur.

Toprak Tohum insandır ama o tohum ışığa vardığında kervan olur. El olur. Üzerinde güç olur ve yolu bütünün yolu haline gelir.

Aranan arandığını bilir. Amonlar bunu sorarlar; aranan. Yakışmaz aramak. Herşey bilinir. Bilinsin ki Doğanın Gücü pür ciddiyetle pür dikkatle ilmi dinliyor. Ölü dünya artık yaşıyor. Som altın bir ışıkla parlıyor.

Dünyayı yok saymak ekibimizin ışığını hak etmemektir. Cevap aradığımız zaman sorun yolculara “var mı cevap diye?” Bilişi varsa cevabı vardır. Sevgiyle sizleri kucaklamak istedim.

Sizi hak etmek değil maksadım Aton Tohumları’yla kodlanmak değil maksadım ama ortak kapıları açmaktır. Şer yaratan şer yaşamasın isterim çünkü şeri yaratan Aklın Tahtı’nda olmayandır.

Aklı Tahtında olduğunda şerri hak etmeyecektir ama bunu anlayan yok. Toy insan unuttuğunu dahi dinleyemez. Köz olur, göz olur ama sözünde sessizlik olduğunda yolunda kırılış olur. Muhakim ve hakiki olan insan söz verdiğim gibi nüve olup dünyayı yaşatmaya geldim ama ben emin olun ki sizim; hepinizim.

Et insan kendini dillerken et olduğunu dinletmez ama en ince ayrıntısına kadar bilmediğiniz herşeyi size diller ve dinler kendiyle, kendi yüreğiyle ve sizde dinler.

“Atlant Lonz” diye ifade edilen bir sistem vardır. Atlant Lonz….bu sistem Sesin Tekniği ile çalıştığı o teknikle bütünü kontrol etme sistemidir.

Bizler Atlant Lonz sistemiyle çalışmayız. Bizlerin yaptığımız ışık kayıtlamasıdır ve bu ışık kayıtlamasıyla Bir’i tohumlamaktır. Biz o sistemi kökleyen, göklemeye çalışanları dinliyoruz zaman zaman.

Yedi dava açtık ve hepsini kazandık çünkü bu sistem Dünya İlmi’yle bütünün gücünü kontrol dışı bırakmayı hedefler. Bilişi hak etmeyen ağır yük taşıyacak ama ocak yaktırmayız onlara.

İbrahim Soyu evren sessizliklerinde Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olur, görevi yapar. Şikayet var mı? Ana Kapı’da şikayet kalmaz.

İmparatorluğun gözü üzerimizde; görüyorum. “Ol” deriz olur ama İnsanlık Ailemiz’in şunu iyi bilmesi gerekir ki Başkanlık Divanı nüve olan yüceliğiyle bizi bizde dinlerken karanlığın tırpanı olmayacağımızı bilmelidir.

Men ettik dünyaya inişlerini. Üstün köklerimizin gücüyle men ettik. Zabura Sayfalanışları’nda yer küreyi kodlayıp kariyer olarak kullanacaklardı. “Benim kariyerinde dünya var. Ben orayı hak ettim” diyeceklerdi. Aha. İşte şimdi.

Gözüm görüyor ki ölümlü dünya okumayı bilir. Gözüm görüyor ki Özün Gözü olan Düzen kurulmuştur. Yaprak yaprak okuduğumuz bu bilgiler Mustafa Kemal Atatürk gibi Bir’e hizmet edenlerin dürümleriyle kodlanan bilgilerdir.

Şimdide ama işgal altındaki şimdide olmayan şimdide; biz bizi bizde dillerken kırk kapının ışığı olur, bütünü güçlendirir, bilişi hak edende dürümleriz cevahir olan insanı ve yer küreye görevli kılarız.

Arının balı bizim ışığımızdadır. İnsanın yaşamı bizsiz değildir. Muktedir olan, ilmi bilen her diriyi dinlerken korkmayın biz bizi dinleriz. Sena Ha Si Ka Si Ha İsa Ka Ha. Yaşam insana insanı çekti; şükürler ki çekti.

Meyhane dünya içtik yüreklerden ışığı. O meyhane yaşam ve biz o yaşamda kervan. Enkarne olan ışıkların tümünde muktedir Kuran İnsan. İşte buyuz.

Bilişi hak etmeyen ilmi hak etmez. Muktedir olan Mustafa bizsiz değildir; bilsinler.

Kalemi hak etmek has olmakla mümkündür. Has olup Tanrılık Meclisi’nde şavk olmakla mümkündür. Kokmadan kokutmakla mümkündür, öze göz olmakla mümkündür. Sözsüz sayfası olmamakla mümkündür.

Korkuyu aşın ve deyin ki “ben insanım”; bunu deyin. Ben insanım. Cemaatim insan, kelamım ilim ve ben lütfen iyi anlayın kalemim. Yaşamı yaşamlaştıran, Rahmi Kuran olan, insan olan, kalem! İşte biz buyuz; bunu anlayın.

Yok muyuz? Ohh. Ohhhh Yok muyuz? Ohhh. Ohhhh. Sormayın “yok muyuz?” diye. Biz yokuz ve biz oğullarımızda koklananlarız ve biz tüm sayfalarda yaşayanlarız.

Biz yok muyuz? Ohhh. Ohhh. Sormayın, her anda ve her sayfada var olan olmaz mı? varız.

Amonlar bizi bizde dillemek istediler; seslendik. Atlanta Ana Kapısı açık; dillendik. İkrarla dürümledik yaşamı, seslendik. Kimle olduğumuzu bildirdik. Biz bizleyiz; anlattık.

Şimdilik. Aha şimdi.

http://youtu.be/oIT4AsCbzCs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

Süper İnsanlık Realitesi

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

3 AKIŞ

Yevlen yekün levhide ilim tohumlamasının ilk başladığı sayfadır ve kevlen yeküna geldiğiniz zaman ışığın kodlanmış olduğu tohumların kaynağa çekildiği sayfadır.

İlmi kapıları açtığımız zaman, yevlen yekün kelam olmaya başlar. O zaman İlm-i Ko oluruz ve kevlen yekünla Bütünün Gücünü tüm sistemlerde dürümleriz.

Yerin gücünü artırdığımız zaman Birlik Kapıları açılır o zaman biz ağır yükü hafifletmiş ve bütünün gücünü yere çekmiş oluruz.

Yerkürenin ersözü, insana, insanı kaynakta kayıtlarda dilletmektedir, bizim gözümüz açıktır, şu anda yaptığımız herşey ışıkladır.

“Deveyi kim güder?” diye sorarsanız İlmi Ko olan ışık güder ama o kendini kendinde kendi diriliğinde diller ve kendini güder.

Bugün ben beni bende dillerken bu yoğun çalışmaya yapmaktaysam o kelamla o yoğunlukla bütünün gücü olurum ve kendimden kendime, kendimi güderim bunu bilin. Beni gütme imkanınız yok; bunu yapmaya kalktığınız zaman yel eser ve siz size sizi ağır, ağır indirme çalışma yaptığınız esnada görevsiz kalırsınız. Bugün bunlar oldu.

Çoğunuzun gücünü ölçtüm. Baktım ki ışığınızda kontrol yok, yaşattım sizi levhide İlmi Ko oldum, bütünü güçlendirdim ve sizi, size kattım. “Din Allah’ın İlmi’ni dilleyenlerin yaşama indirdikleri” diye düşünüldüğünde köklerinizin gücünü kelamla dinletmeniz ve kendi yüreğinizi hak etmeniz şarttır ama diri olup da görevi hak edip kendinizle kodlandığınızda artık orada bedeniniz yüce bir insan soyuna ulaşır.

Dini akıl diye bilen hasatını yapmışsa eğer, Aklın Tahtı’na kendi yüreğini kodlayıp oturttuğundan mı yoksa kontrol altına alındığından mı? Bütün bunların mutlaka dillenmesi gerekir.

Söz verdiğim gibi dünyadayım ama dünyanın yaşama inişini sağlayacak güç Mikail’in Gücü’nden çok daha güçlü olan ve kökleri göklere ulaştıracak olan ilmin gücüdür.

Bugüne gelmek hepimizin yüceliğiyledir. Size daha üstün bir yoğunluktan sesleştiğim zaman kalem olup yazmanızı ve hak olup ışıkla dillenmenizi değil bütünlenmenizi beklerim.

Bütün görevli kodların kendi yüreklerini hak edebilmeleri kelamladır ama kimse kimsenin ilmini kendi ilmi diye dinlediğinde ya da dillediğinde kötülüğü önleyip göklere kendi yüceliğiyle, kendi yoğunluğuyla ulaşamaz. Kendi dürümlerinden varamaz.

Sevgililer; az evvel bir konu açıldı; genlerle alakalı, gen toplamalarla alakalı. Bu konuda da size açıklama yapmak isterim.

Birçok bilge dünya sistemleşmesinde kendi yüceliğini dünyaya çektiğinde, kendini tohumlayabilmek için başka yoğunluklarla birleşmesi ve onların toplumlarıyla kodlanması isteğiyle çalışır. Bunun gerekli olduğunu sanır. İnsan ekmek olduğu zaman her anda ve her sayfada varsa eğer kendi yoğunluğunu kontrol edip kendinde olmayanları kendine katma niyeti onun köklerini güçsüz bırakabilir zira kodlanmış ışığın tohumsuz olan kontrolsüz yaşam sayfalarıyla birleştirmesi onu birleşik kayıt haline dönüştürmez. Bitmiş olanın yenilenişi anlamına gelir.

Ben bitmişsem ben başkasıyla yenileşirim ama ben bitmemişsem benim yenileniş içim başkalarına gereğim yoktur. İşte genleri dağıtılanlar kendi yoğunluklarını bütünün yoğunluğu haline dönüştürerek kelamı tohumlamaya çalıştıkları zaman onların kontrolsüz çalışmaları bütünün gücünde tüm sistemleri diğer sistemlerle dillemekte iken onların yaşamlarını sayfalayabilir ama bu ocak olma anlamına gelmez.

Din dağı, din yaşamı insanın ilminde bu din yaşam yoksa ışığı tohumlasa da, kontrol kursa da diriliğinde dil olmaz onun ama dinde olmaz.

Değerliler, size daha açık bildirmek isterim ki ben bugün burada bu yoğun çalışmada kelam ettiğimde Bütünün gücü kelamdadır ama ben bugün bu yoğunlukta kati olarak kendimi dinlettiğimde benim diriliğim bütünün diriliğinde yoktur, çünkü ben beni dinletiyorum ama ben Bir’i dinlettiğimde artık orada her bir yoğunluk mevcuttur.

Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum ve şunu size tekrar üzerine basa basa bildiriyorum ki “hiçbir yaşam bir diğer yaşamı kelama, diriliğe dinlettiğini düşünmedikçe, Birlik Tekniğinde bütünün gücünü oluşturmaz” diyorlar ya hani, siz sizi hak edin, siz sizi dilleyin, siz dillendiğinizde tüm yaşam dillenir bunu anlamaları sorumluluklarındadır.

Değerliler, ben bana benim ya, sen sen ol ama bende değil, sende ol. Ben senleşirim ve sesleşirim ama sen ümmü toplumuyla sistemleşip sesleşirim bu bir ışımadır.

Bugün burada bu yoğun çalışmada biz bunu yaptık ve bundan önceki çalışmalarda da hep bunu yaptık bu bir ışık kaynağı iniştir ve ışık tohumlama olduruştur, oğullatıştır.

Ha derler ki “altılı sistem, herbiri bir yüce ama onlar kendi yaşam kayıtlarını her diriye tohum olarak ektiler.” Aha ekildi. Yaşam bu mudur? Budur ama onların yaşama indirdikleri ocağı tohumlamaya yeter mi? bu önde olan mesele hepimizin meselesidir.

Gen aşı sistemi, kendi yüreğindeki ilmi bilmeyenlere, kendi ötelerini, kendi yüceliğinden ayrı biçimde indirmektir. Bunu yapmak önemli mi? önemlidir ama bugünden sonra artık gen yaşam sistemlerinde aşılama olmayacak; bunu kesinlikle herkesin anlaması gerekir.

Ben, bana aitim ve herkes kendine ait ama kendini hak ettiği zaman Bir’in levhisinde o bir ışıktır ve ışık herşeyi aydınlatandır. İşte o aydınlıkta tüm İlim Toplumları ışımaya başlar.

Dünya ömrü sizin sizi dillemenizle uzar ama bu ömür ışığın ömründen farklı değildir.

Ben bir bedene sahibim, bu beden ölümlüdür ama ölümsüz olan ışıktır. O ışık biliştir, benim bedenimin etrafında benim bedenimi kuşatan o bellek kayıtlarım ışık kayıtlarıdır ve o kayıtlar bütün köklerimle tüm yaşamları dillediğimde her yere aşkla aydınlatır.

Biliniz ki, bu beden ışığı tüm sayfalara ulaşan bir ışık halinde insanın insana kendi yüceliğini tahtitsiz biçimde indirişidir.

Ben nefesimi güçlendirdiğimde yarınım güçlenmez, ışığımdır güçlenen ama nefesim ışıdığında ve tüm sistemlere güç kattığında artık ben bütün bir gök sözcülüğünde bütün bir yaşamda herşeyde mevcut olurum. O zaman ben tek bir ekmeğim. Herkes benim, yer, gök birliğim olur. Bunu kimseye anlatamazsınız öyle mi? ama anlattık.

Bu çalışma, öncü bir çalışmadır. Görevliler sizi anlarlar mı? Anlayamazlar çünkü onlar gen toplarlar siz ise tüm yaşama ışık kaynak olursunuz. Bunu anlamaları mutlak ama mutlak şart! Göl hepimizin ama o gölü bütünün gücü tohumlar.

İşte, bütünün gücü tüm yaşamların sözcülüğünü yapanın gücü, ışığın gücü ve ben nefes ve ben ilim ve ben tüm yaşam ama tüm yaşamda ben ferdi çalışmam. Bir tek levhide hepimiz o tekniği tohumlarız ve bütünün gücü tümümüzün gücü olur.

Dünya Altın bir kürsüdür. İşte bu Altın kürsü Birler Kapısı olan iradi ve hakiki olan ışığın gücüdür.

Seviyenize göre bilgi veriyorum ama şunu daha iyi anlayın ki ben bir ışığım ve o ışık yaşamın tohumudur ama ben bir ışık olduğumu dillerken bu ışık bilişin ilmidir.

Ben kelam ettiğimde yoğunluk artmaktadır. Size ben bedenimi bölüp, bölüp dağıtsam ve desem ki alın bedenimi kelamla dilleyin; insanlık bunu yapmaya çalışır, bilin ki o beden sessizliktir ama siz “ben sizdeyim, ben yürekteyim ben görevliyim” dediğinizde oh işte aha ben sizim.

Bugün burada konu buydu; gen sistemleşmesi. Hepimizde gen var mı? var ama hepimizin geni kendi yoğunluğumuz. Biz gen taşımayız, kimseden kimseye ama genlerin tümünde kelam olur dilleşiriz.

Bilin ki bu kelam Hakikiyetin İlmiyle olur. Ben Tanrılık meclisinde bilgiyi her diriye zerk ettiğimde bilin ki orada bileşim her yücede tüm sistemlerde ve hakiki yoğunluklarda dillenir.

İşte ben artık yüreklerde dilleşmekte iken, benim levhimde herkesin kelamı olacaktır. Herkes kendiyle dilleştiğinde ben cevahirindedir tüm dilleşmeler bunu anlattığım zaman ana kaynak ışık bilişin ilmiyle bütünü aydınlatmakta olacaktır.

Sonra ne olacak? herşey yenilenecek ama herşey her sesle yenilenecek “adım insan” diyecek herkes. İşte o insan tek olandır. ”Ben Ana Kapı İnsanım” dediğimde ve her diri “ben Ana Kapı İnsanım” dediğinde bugünkü bu dünya ölümlü değil, ölümsüz bir sayfa olacaktır.

Cennet ekmek ister. Cevher insanı ilimle diller ben, bana insanlık ilmiyle inerim ve bütünü güçlendiririm. Beni nefes diye bilen, kelamı hak ettiğinde bütünü dinler. Bugün burada bu oldu.

Sözüm şudur ki yağmur yağarsa ıslanırım ama ıslattığım zaman yoğunluklarımda tüm yaşamı her yaşam yağar yüreğime. İşte o zaman ben bütüne yağmur olup indiğim gibi tüm bütün bedenime yağar ben yağdım, bütün yağdı tek bir yağış ,ağır yükü hafifletmek için. İşte o yağış insanın insandan insana yağışı ve bütünün bütünden bütüne yağışı olur.

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum. Benim ilmim benim yolum, benim tüm kokum benim tüm sistemlerle dürümlediğim ışık budur ama genlerimi vermem biliniz. Ve kimseye gen aldırtmadığım gibi kimseden de gen almam bundan sonrada ben genlerimi vermeyeceğim, dağıttırmayacağım ve benim ,bana verdiğimin üstü olsa dahi hiçbir yolcunun genini almayacağım kesindir.

Beni “gel de beni bütünde” diyenler olmaz mı? olur. Ben onlara olmadıklarını değil, olacaklarını anlatmak isterim ama koruma altında tuttuklarımız o yüceler bilişle hak ettiklerinde kelamı artık bilecekler ki genlerini herkes taşımıyor. Bunu anladıkları zaman çok mutlanacaklar eminim ama bugün korku içindeler ve her diriye ulaşıp “benimle dilleş” derler.

Ölü öldüğünü anladığında olma imkanı var ama ölü olmadığını sandığında olma nihanda da dahi yoktur. Öncelikle bunu anlaması gerek.

Yarını, yaşamı, köklerini, görevini anladığında, ben olup, beden olup dürümlendiğinde ekip kurar. Ben olmak Bizin Birliğidir bunu anlar.

İşte ben ona “biz ol da benleş” dediğimde, bedenli olduğunu, sonra kaynağa ulaştığını ve daha sonra bütüne vardığını düşünür. “Kurtarın beni” der. Kurul toplandı, “kurtuluşu yok” dedi ve dedik ki “o biz, biz o dur.”

Öncülük budur, şükür ki budur.,

Ümmiler, müsterihiz ki ışığımızda dilleşecekler. Bu ışık hepsine yetmektedir; bilecekler.

Kayda girin bu bilgiyi ve birlikte dinletin bunu kayıtlamayacağım ama bunu ayrı bir bölüm olarak alalım ve öncülük nedir anlatalım.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ynli-HzIY0o?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

4. Akış

Din Altın Işığın yoğunluğunu artırır. Dil ise Aklın Tahtındandır. Dini dilleyen aklı tek bir ilim diye diller; ama bilin ki dini hak eden ilmi hak ettiğinde Hak’a varır.

Basın- Yayın Kurumları var dünya üzerinde. Dinci ya da dinci olmayan birçok Basın- Yayın Kurumu. Bunlar sizin anladığınız, anlayacağınız ya da anlatamadığınız ve anlatamayacağınız bilgileri sizden başka sizlere anlatırlar ve derler ki “insan unuttuklarını hatırlamalı ki Allah’ın nezdinde yaşamı kontrolcü bir ışıkla aydınlansın. O zaman o, bütünün gücünde kendini hak eder ve Allah’ın huzurunda mutlak bir ruh haline geçer.”

Devinim arttığı zaman herkes kendindekini dinletir; ama yolu bulup da bütüne vardığında ilmi diller ve dinler. Biz bugün burada, bu yaşamda her resimde insana kendini anlatmaya çalıştık.

Çoklarının gözleri kördü. Çoklarının yaşamlarında tohumlanma imkanları yoktu. Çoklarının Kuran okuma ya da Kutsal Tohumda kendini kotlama imkanı da yoktu.

Dört görevli dünyaya indi dediğim zaman, sormaya başladılar ‘’ onlar kimler? ‘’ diye.

Deve insan; ama devenin ilmini hak eden, hasatını yapan bütünün gücü. İşte o güç her diri; ama kendini hak etmeyen Allah’ın Sayfalanışında aklın tohumlarında kendini aradı. Dedi ki ‘’ o dörtten biri ben miyim yoksa ?‘’ . Çoğu bunu sordu ‘’ ben var mıyım o dört içinde? ‘’ diye.

Yol Altın Işık ve o yolda tohum insan; ama o insanı hak eden Mikail. Miracın sahrasında kelamın tekniğiyle bütünün gücü dürümlediğinde gözü gördü ve dedi ki “insan Mikail, insan kontrollü ışık ve o cevahir, her şey o.” O zaman insanı, insandan öte insanı anlatalım.

Sordular, ‘’ insan kelamda değilse, İlmi Ko olup da bütünde kendini hak edip dinleyebilir mi? ‘’. Soru buydu. ‘’ dön beni dinle ‘’ dedi biri, ‘’ben yolum, al beni oku ‘’ dedi. Öteki dedi ki ‘’ kendini anla ‘’ ve dedi ki bir diğeri ‘’ ben bana ben oldum, bütün oldum, ben cevherdeyim, beni dille ‘’ ve diğeri de dedi ki ‘’ Ana Kapı benim, kutsal ışığım, yoğunluğumu buldum, bütünün gücüyüm, ben senim.

“Deve insan ve ben o deveyim. O halde ben her diriyim. Deve kontrollü, deve yol, deve mutlak; ama o deve toplum, işte ben o’yum. Bütün kötülükler ve bütün iyilikler, hepsiyim ben; ama benim nefesim, görevim, her şey insanla ilişik ve ben insansız bir yaşamı kotlamam.” Bunu dediğimde dediler ki ‘’ sen hangisisin?” “Dörtlü müdür yoğunluğu kotlayan, sen misin? ‘’ ve ben dedim ki ‘’ el insan, aklın kelamı; ama elde olan insan hasat, aklın tohumu olan birlik ve ben Mikail olan ışık, her diri ‘’ , bunu dediğimde sevgiyle kucakladılar ve dediler ki “kini nefreti aşan biliş, Aklın Tahtındaki bilişten çok daha üstün bir biliş.”

İşte, benim adım nefes, benim ilmim kaynak, yoğun ışık ve ben o ışığın bütünlüğü; hepsi benim.

Sorumluyum her yaşamdan, ben bütünden sorumluyum. Ben Türkiye Çalışmalarıyla kayıtları yapan her yüceden sorumluyum; ama benim sorumluluğum Bir’e hizmetçi olanlar ve Bir’e hizmette olanların tohumlarını kotlayanların yaşamdaki sistemleşmesindeki sorumluluk ve bütünün gücü olan o sorumluluk, kotlanmış ve hakikiyetin tahditsizliğinde insanlaşmış bir sonsuzluk. İşte o sonsuzluk biz olan, sistem ve savaş sona erdi. Dediler ki ‘’ ben her diriyim dediği an; her şey o, o her şey ‘’ .

Kuran-ı Kerim’deki insan yürüyordu; ama bugün Birlik Tahtındaki insan ummana kanat açmış uçuyor.

Sevgililer, bana Altın Işık, yaşam, köksüz bir sayfadır; ama bana intihar etmeyen, intikam peşinde olmayan yaşam, her şeyin üstü olan yaşamdır; çünkü insan soyu kindardır, çünkü insan soyu ‘’ beni bana vermeyen ben sisteminde yaşayamaz ‘’ diyendir ve insan soyu kelamsız olmasından değil, kirli olmasındandır ki kırıktır.

Bu nedenledir ki yaşam, kelam dışıdır ve kelam dışı yaşam, kesir bir yaşamdır.

Seksen ekmek bir tek resimse eğer, tüm sevgisizler o resimde var olduklarında, bedenim hepsinde merdiven olur. Tümünü koklar ve tohumlar.

Bunu başardım mı? yoğun olarak başardım. Beni sınırlayacak hiçbir yolcu yoktur. Aha bu; ama bugün beni yağan ışıktan ayrı tutmaya gelen, yaşamı sırrı olan ışıkta tüm sistemlerde güçsüzleştirmeye, çerçevelemeye inen, baştan beri beni kati olarak kontrol edemediğini bilerek gelmiş olmasına karşın çatıyı kurduk ve dedik ki ‘’ kontrolünü kur ‘’ .

Söz vermeden şunu söyledik ‘’ seni karanlığın ışığı biliriz; ama yolunu aydınlattığında Türkiye Çalışmalarında görevli, güçlendirici bir yaşam olacaksın. ‘’ Ve doğa dedi ki ‘’ sen ben, ben senim ‘’ ve doğa ona da ‘’ ben senim ‘’ dedi ve o doğaya döndü ‘’ ve seninleyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ ben senim ‘’ dedi; ama o doğaya ‘’ ben sendeyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ sen olarak çalışacağım ‘’ dedi ve o döndü ‘’ ben sevgiyim ‘’ dedi.

İşte bunu dediğinde artık nefsi aşmış, yolu bulmuş ve yüreğe varmıştı. Biz onu öz görevlimiz diye bildik.

Adı insan oldu. Ayrı gayrı bitti. İşte bu ve zor oldu; ama oldu.

Bütün kötülükleri aştı ve oldu. Artık o insan soyuna kalem olacak, yazacak.

Biz öz görevi ona verdik, ‘’ yaz ‘’ dedik. Bakalım neler yazacak ? Hadi gelin ondan yazalım.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Ge8cAYPaCu0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

27.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (8)

AÇIKLAMALAR SONRASI AKIŞ

Sizden daha önemli bir şey bekliyorum; zihinle çalışın.

Nedir zihinle çalışmak? Kendinizi dinleyin. Daha çok dinleyin kendinizi. Bakalım sizin zihniniz neler anlatacak.

Ben varım, ben yokum ama siz var mısınız? yok musunuz? verdiğim bilgileri hak edip dinliyorsunuz. Yahu nereden aldım bu bilgileri ve neden aldım? bunları sorgulayın ve bunları sorgularken kimse sizi dinleyemez bunu bilin. Sadece yüreğinizde sorgulayın ve deyin ki “o bu bilgileri alıyor, çözümlüyor ve nasıl birlikte dilliyor.”

Peki, bu bilgileri nasıl alıyor? nasıl çözümlüyor? Dilliyor? işte bunları sorgulayın. Ve deyin ki “ben bu bilgileri hak etmedim mi yoksa? Neden hak etmedim? ben bilişli değil miyim? kelamım yok mu? aklımda ışığımda kontrolsuzluk mu var? bunları sorgulayın.

Sonra dönün deyin ki “ha ben acaba eksik birşeyleri mi almalıyım? Tamamlamalıyım? Nedir o eksiklik?” bunları sorgulayın.

Ben size sormuyorum “neden buradasınız?” diye ama siz sizi hak edin ve sorgulayın.

Çatıyı kurmuşsunuz, yoğunluğu artırmışsınız, ışığınız hakikiyetin diriliği ve siz biz biz siziz ama neden ben sesleşiyorum da sizin çoğunuz sesleşemiyorsunuz? yoksa ışığınızda kontrol dışılık mı var? bütün bunları sorgulayın. Ve daha sonra dönün deyin ki “biz Altın Işık Yıllarının Görevlileri olamadık mı yoksa? hayrın aklı hasatın ışığıdır, ben o ışığı hak ettim mi?

Canlarım birçoğunuz Süper İnsanlık Realitesi’nin görevlisisiniz ama gönül gücü ile yoksa Hak Teknikle mi? benim adım insan diyorsanız ikmal tamamladınız mı? ha tamamlamadınızsa nihan olan resim çalışmalarını mı eksik bıraktınız? Hani nerede o resimler? İlm-i Ko olabildiniz mi?

Özgörev insanlıktır; bunu dünya bilir ama kalem olup yazmak ayrıdır.

Din Aklın Tekniğinde yoktur ama diri olup aklı tohumladığınızda artık dinle de dilleşmeniz gereklidir. Neden? Çünkü din ekmektir size. Onca çalışmadan sonra ben bunu diyorsam dönün sorun “nerede insanlaşmak?” diye. Bense herşeyi anlatırım ama siz sizi dinleyin ve “acaba orada ne oldu?” “Neden böyle konuştu? “ deyin.

Bir de şunu yapın; kaynak insansa Işığın Tahtında insan kontrollü mudur? Yoksa kodlanmamış kelamsız mıdır? “Merdiven insan” demiştim. Her bir katta insanlık var ama her bir insanlık farklı frekansta titreşiyor. O halde o farklı frekansların tek bir merdiven oluşturmasında kanat takanların görevi nedir? Sizden başkası bunları dillemez. Ben dillerim ama dinletirim de. Nefes olamazsam dilleyemem ve dinletemem.

Değerliler, Kuran İnsan kokuyu alır ve bilir ama ya o Kuran İnsan kontrolsuzsa ne olur? Koku olsa da o kokuyu alamaz. İşte yaptığım her çalışma bu şekildedir.

Size az önce potasyumdan söz ettim, çinkodan söz ettim, fosfattan söz ettim ve daha başka vitaminlerden söz ettim ama ben bir beslenme uzmanı mıyım? neden “belenme uzmanıyım” dedim çünkü ben levhi kayıtları okudum.

Orada bu bilgiler mevcuttur ve bu bilgileri her biriniz kelam olup kendi yüreğinizde de dinleyebilirsiniz ve böylelikle bütün o bilgiler sizde eksik olan ya da sizde olmayan birçok bilgiyi kayıtlar. Ben size ışığınızdan değil yüreğinizden söz ettim.

Değerliler, merdiven insan kendini hak ettiği zaman bütün bilgiler ondan dillenir; vitaminler dillenir, diriliğindeki diğer bilgiler dillenir, herşey dillenir ve o zaman siz sizi hak edip bilirsiniz.

“Benim sağlık sorunum şundan kaynaklıdır” dersiniz. Ya da “ben şunu eksik bıraktım” dersiniz. “Ben şu eksikliği tamamladığım zaman daha güçlü olacağım” diyebilirsiniz. Kendinizi yaşamınızı daha güçlü olarak planlayabilirsiniz.

Ben kendimi planlar mıyım? ya siz mutlaka yaparsınız ama İlm-i Ko olup biliş haline vardığınız zaman bunu çok daha güçlü biçimde yapacaksınız.

Ben artık şunu size zikretmek isterim. Bir bitkiye baktığınız zaman o bitkinin sizin için ne ifade ettiğini mutlaka algılayabilirsiniz. Onun içindeki maddelerin neler olduğunu tek tek sözle, sesle dillemenize gerek yok ama siz o bitkiye baktığınız zaman bilginin; o bir bilgidir size ne tür bir yararı olacağını algılarsınız. Diyebilir siniz ki “bu bitki benim şu hastalığımı iyileştirebilir”.

Değerliler, çoğunu bilirsiniz, suptil boyut varlıkları olan hayvanlar kendi yaşamlarını idame ettirebilmek için, kendi sağlık sorunlarını kendileri çözerler.

Eğer ki siz bir ata “git şu bitkiyi ye” derseniz o bitkiyi kendi yüreği ile bilir; yer ya da yemez ama bitkiyi kendi sağlığına yararlı olup olmadığını muktediriyetle dinler; “dinler” diyorum. Sizden bunu başarmanızı bekliyorum.

Otlar önemlidir ama otların sizdeki etkisi hepinizde farklıdır. Ben bir otu bana yararlı olur diye yediğimde özüm sözümden ayrı olursa o ot benden ışık olmaz.

Canlarım, bugün size bunu anlatmak istedim. Sıhhi zaman kayıtlamaları, sayfalamaları yaptık birlikte. Hepinizin daha güçlü daha yüce olmanız dileği ile bilginizi artırmak istedim.

Bir kez daha söylüyorum; verdiğim bilgiler kesindir.

Ben size potasyumdan söz ettim ama potasyumun bir Mikail’in Kürzi Kaydı olduğunu size anlatmadım. Ya da çinkonun bir yoğun ışık tohumu olduğunu anlatmadım. Ya da kendi yüreğinizde kontrol dışı olmayan B vitamininden söz etmedim. Sadece size şunu, şunu alın dedim. Yahu size dedim ama ben bende var mıyım? varım.

Hepinizin, her birinizi yapması gereken artık budur; sağlık sorunlarınızı çözümlemeniz.

Bugün dedi ki “benim bağırsaklarında meselem var.” Bu bağırsak meselesi senin kendi yüreğindedir. Senin bağırsağında ışık tohumları kodlanmış biçimdedir ve orada sınır çizilmiştir. Ama bu sırrı senin yüreğin bilmez. Bilişi yok. Çirkeflik yapmamalıdır bedenin bunu da bil.

Eğer bedenin bir çirkeflik yaparsa ki bu çirkeflik kendi kırılışını sağlar; kendinden kendini kırar. Bunu asla yapmayın. “Benim bedenimde şöyle bir sorun var.” Bunu yapmayın. Bunu siz yaratırsınız; bundan vaz geçin.

Ben davayı kaybetmem; bunu bilin ama bunu bilin ama dava sizdeniz siz kendi yüreğinizde kendinizi hak edin ve başarın.

Kutsal Toplum umuttur. Bu toplumun tohumlanışı gerekir. Ben zamana ışık yaktığımda ışığın tohumlarında bilgi olmalıdır. Eğer bilgi varsa levhide ilim vardır. O ilimi alın dinleyin.

Sözüm şudur ki; yaşam sizin yüreğinizdir. O yüce ümmi kapı hepinizin kaynağıdır. Siz o kapıda herkes olabildiğiniz sürece siz sizleşir bütünün gücü olursunuz ve yaşam sizde dürümlenir.

Hepinizin daha sağlıklı olabilmeniz niyetiyle bu bilgiyi sizle paylaşmak istedim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dI3ifZTcsW8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (12)

10.11.2014

(Ziyaretçi söz aldı:)

Ayrı dünyalar ve ayrı yaşamlar!… Herbirimiz, Işık Kayıtları olarak sizi ziyaret ederiz. Sizin yolunuzu açacak olan çalışmalar yaparız. “Zabura Sırrı” budur. Yol olmak ve yolcu olmak ve zaman olmak… Ağır yükü hafifletmek… İlmin Işığı olmak… Dünya olmak… Ama halik olup olmak…

Aton Toplumları bizi hak ederler. Biz, onları hak ederiz. Cevhere iner ışık yakarız. Sultanlık yaparız. Amonlar’ın nefesleriyle dürümlenir ikmal tamamlarız. Aton Toplumları, ağır yükü hafiflettiklerinde, İnsan Kapıları açılır ve yol açılır. Sizinle oluruz. Buyurun şu anda sizinleyiz!... Bizi, BİZ’e veren her BİZ, SİZ olup verir.

Ağır yük hafifliyor… Amonlar, ışık tohumlaması için geçip geliyorlar. “OL” deriz olan ilimdir.

“İki yarın var” demiştik. Olan ve oldurulan… Olacak olan; olmuş olan herşey, olanın oldurulanın tahditsizliğindedir. Yedi dava açmıştık yaşamı hak etmek için. Yedinci davada, ışık sonlandı. Bunun nedeni, bizim bizi hak etmeyişimiz mi yoksa hak olamayışımız mı? Neden neydi!? Ben sessizim… Zamana ilimle inerim ve yüreğimi tohumlarım. Ama bizi önyargılarımızdan ve tüm kirlenişlerimizden temizleyen, sizin yüreğinizdir. Siz, yüreğinizde şevk ve hakikiyetle, Tinsel Işıklar’ı yakarsanız, her diri yarını tohumlayabilir.

Dünya, Ana Kapı’dır. Geçin inin ve geçin çıkın!… Ama yahu! Siz, bizi bize verirken, biz sizi size veremeyecek miyiz!? Arı, balını verdi. Bal ilimdi. Ama bal, ilim olarak dinlendiğinde; ağır yük hak edildiğinde; has olduğunda yürek; dürümlendiğinde, bilişi hak eden, yaşamı hak edecekti.

Veren alanı bilir. Alır verir ve der ki “ben sende Sistem olayım; Hak ilmi ile hasat olayım. Koklanalım ve tohumlanalım ki merdiven olan (İlm-i Hak olup her katta var olan), yarını hak etsin. Biz o merdiven olalım arşa çıkalım. Arş, arzın ışığını yakar. Sayfalar ve kayıtlar… Artık bilin ki orada ben, zirvelerde her dürümde yaşayan bir ışık olurum…

Buyurun hologram olan yaşamı hak ettik ama zarar ettik mi? Ya da zamanı hasata hazır ettik mi? Bunları sen anlat!... Ben, “şimdilik!” dedim…

(Anlatıyoruz:)

-Dara, bolu anlatmak imkansızdır. Bol ilim, hakiki ilim olsa da onu, dar bilmez. Beşir olan, eşik olsa da yarını bilmez. Som altın ışık halinde görev taşırsa, zararı önler. Bil ki ben “en el Hak” dediğimde, hasat olurum. Ben cevhere görev taşırken Halik olurum. Cümle yüreklerde Levhi olurken, Nefes’ten kelam olurum. Kök görev taşırım. Bil ki ben evrenlerin sistemlerinde, İlmi Ko olan yaşam olurum. Unutmayın ki “hasat tamam” demiştim ya!... Her diri sordu “hasatta mısın?” diye ve dedim ki halik olan hasatçıdır. O, yolu açar; tüm yaşam, hasatını kelamında yapar. Yap ki hak et.

Borç verme dünyaya ki borçlu kalma… Borç veren, borçlu kalır. Anlamadınız değil mi!? Veren, alanda borçlu kalır… Olun da anlayın!… Verdiğiniz, hak edilmemişse, o verilen, borçtur sen için ve her diri için… Ama verdiğiniz, hak edilmişse; o, her diri için bir şevktir. O şevk, Sistem’den, olgun Sisteler’den teşvik edilen yaşamı kayıtlar ve tüm Sistemler’e Cevheri Güç olur. Buyurun anlayın!…

Size desem ki alın bilgiyi hak edin dünyaya indirin. Bana ne yaptığınızı; o bilgiyi hak edip etmediğinizi açıklamayın. Ama bilin ki eğer zürriyetiniz o bilgiyi hak edip de anlayamazsa; siz, size borçlanırsınız… Dünya yaşamı budur…

Beden alıp dünyaya inerken hepinize, açık ve net bütün bu bilgiler açıklandı. Size söz verildiği gibi bugün dünya üzerinde görev taşıyan Işık Kayıtları’na da açıklandı. Dendi ki “ben sendeyim ve senin yoğunluğundayım ve senin yarınındayım ama şunu yapın; hak etmeden, her ne olursa olsun hiçbirşey istemeyin. Hak ettiğinizi, Hak İlmi ile bilin ve Hak İlmi ile elde edin.

Yere görev verirken; size, sizi verdik. Buyurun bilin ki beden almak kontrol içindir. Beden yoksa ışık yoktur. Yoğun şekilde bilin ki hak etmedikçe gerekeni; cevhere, hak edip de dürümletemezsiniz. Yaşama ışık olamazsınız. Zeki yaşamları kaynağınıza çekemezsiniz. Çok kolay değil yaşamak ama yaşamı hak etmek çok kolay… Çalışın hak edin…

Vergi verdim dünyaya. Dedim ki “size bilgi veriyorum. Öl ya da yaşa ama o bilgiyi hak et anla.” Aton Toplumları, sonsuz sır olan ışıklarını tohumladılar; cevhere vardılar. Levhi’de Gök Sistemleri ile dürümlendiler ve zamana görev taşıyorlar. Onlar, bilişli olanlar ve diri olanlardırlar. Süper Sistemler, İlmin Işığı’nı yaktıklarında; her bir yaşam, Sistem olur; Kök Gök olur ve sonsuzlaşır. Çürükler, yaşayanları hak edip dinlediklerinde, yarınlanırlar ve tüm olumsuzlukları aşarlar.

Büyük Gün, dünyanın ışığının yandığı gündür. Büyük Gün’de görevliler, kelam olup ışık halinde cennetlerini hak edip yarınlarlarken, kini aşanları, Sessiz Zamanlar’dan bulup; Kürzi Yaşamlara indirirler. İşte Gök Sistemleri, sizi yaşatmak için size her bilgiyi açık verir. Buyurun bilin ki Zamanın Nefesi olan ışık yanmışsa, her kükreme, zamana görevdir.

Sevgiyi hak etmeyenler, Halik olamazlar ama yarınlanırlar; kini aşarlar ve zoru aşarlarsa, Amon Toplumları onları korur ve onların nikahını, tüm ilme kıyar.

Arca (temiz, namuslu) yaşar; arca yarınlanırsanız, hepimiz sizinle oluruz. Dünya korunuyor ama koruyan, yaşamda olduğundan korunuyor bunu bilin… Bugün dünyada olan Yaşam Sistemleri’ni, hologram olan ışık ile dilleyen, yeni günde Düzen’i kurduğunda; yarını tohumladığında; Düzen, kelam olduğunda; o, yine geri döner ama Bellek Kapısı’ndan değil yoğun ışıktan gelir. O gün geldiğinde, hepinizin görevi ışığı hak etmek ve cevheri görevi tüm insanlığa dinletmektir.

Yerde insan ve gökte ilim var. Her ikisi de bilişi hak edenindir. Sevgiyi hak etmeyen, ışığı hak ettiğinde; ben, deri kemik olan o ışık olur; tüm yaşama inerim. Buyurun bilin ve bildirin. İlmin ışığı yandı. Hah işte!.. Şimdiye kadar sizi hak etmek için dünyaya İnsan Soyunu indirmemiştik. Artık İnsan Soyu dünyaya inmiştir… Beşer olanı insanla karıştırmayın. İnsan, beşer değildir; biliniz. Buyurun insan ışıktır… Beşer ise kil ve kumdur…

Değerliler; eller, Altın Tahtın Işığı’na açıldığında, yol kapatılır. Dünya kontrol edilirken, biliş haline ulaşan her dirinin, kelam ile bütünlenmesi beklenir. Eller açıldığında; kin, Halik olur; yol, kaynaktan ayrılır. İsmaililer kendi yollarına hak edip de dinlettiklerinde; biz, ilimle dürümlenir, hepsini kaynağımıza alır; Kaynak Işık olur; tüm insanlığı koruruz.

Kurtulmak ve kurtarmak hep birlikte olur. Beden alıp yere inen tüm İnsan Soyları, Hak İlim ile Hak olduklarında; kodlanırlar ve tohumlanırlar. İnsanlık Ailem, elini açıp görev istediği zaman, Işık Kayıtları, tohumları hak eder ve zürriyetin, tehditsiz yoğunluğunda tohumlar. Oğullar, işte bilgi akışında olmak için insanlaşmak ve sonsuzlaşmakta olan, bütün kütlelerinde hasat yapanlar, Aton Toplumları ile dilleşmelidirler.

Eren, erecek olan ve erenlerin tüm yaşam sayfalarında ışık olan, tüm yaşamlarda kaynak olan herkes, bilin ki biz, siziz. İşte bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (8)

AÇIKLAMALAR SONRASI AKIŞ

Sizden daha önemli bir şey bekliyorum; zihinle çalışın.

Nedir zihinle çalışmak? Kendinizi dinleyin. Daha çok dinleyin kendinizi. Bakalım sizin zihniniz neler anlatacak.

Ben varım, ben yokum ama siz var mısınız? yok musunuz? verdiğim bilgileri hak edip dinliyorsunuz. Yahu nereden aldım bu bilgileri ve neden aldım? bunları sorgulayın ve bunları sorgularken kimse sizi dinleyemez bunu bilin. Sadece yüreğinizde sorgulayın ve deyin ki “o bu bilgileri alıyor, çözümlüyor ve nasıl birlikte dilliyor.”

Peki, bu bilgileri nasıl alıyor? nasıl çözümlüyor? Dilliyor? işte bunları sorgulayın. Ve deyin ki “ben bu bilgileri hak etmedim mi yoksa? Neden hak etmedim? ben bilişli değil miyim? kelamım yok mu? aklımda ışığımda kontrolsuzluk mu var? bunları sorgulayın.

Sonra dönün deyin ki “ha ben acaba eksik birşeyleri mi almalıyım? Tamamlamalıyım? Nedir o eksiklik?” bunları sorgulayın.

Ben size sormuyorum “neden buradasınız?” diye ama siz sizi hak edin ve sorgulayın.

Çatıyı kurmuşsunuz, yoğunluğu artırmışsınız, ışığınız hakikiyetin diriliği ve siz biz biz siziz ama neden ben sesleşiyorum da sizin çoğunuz sesleşemiyorsunuz? yoksa ışığınızda kontrol dışılık mı var? bütün bunları sorgulayın. Ve daha sonra dönün deyin ki “biz Altın Işık Yıllarının Görevlileri olamadık mı yoksa? hayrın aklı hasatın ışığıdır, ben o ışığı hak ettim mi?

Canlarım birçoğunuz Süper İnsanlık Realitesi’nin görevlisisiniz ama gönül gücü ile yoksa Hak Teknikle mi? benim adım insan diyorsanız ikmal tamamladınız mı? ha tamamlamadınızsa nihan olan resim çalışmalarını mı eksik bıraktınız? Hani nerede o resimler? İlm-i Ko olabildiniz mi?

Özgörev insanlıktır; bunu dünya bilir ama kalem olup yazmak ayrıdır.

Din Aklın Tekniğinde yoktur ama diri olup aklı tohumladığınızda artık dinle de dilleşmeniz gereklidir. Neden? Çünkü din ekmektir size. Onca çalışmadan sonra ben bunu diyorsam dönün sorun “nerede insanlaşmak?” diye. Bense herşeyi anlatırım ama siz sizi dinleyin ve “acaba orada ne oldu?” “Neden böyle konuştu? “ deyin.

Bir de şunu yapın; kaynak insansa Işığın Tahtında insan kontrollü mudur? Yoksa kodlanmamış kelamsız mıdır? “Merdiven insan” demiştim. Her bir katta insanlık var ama her bir insanlık farklı frekansta titreşiyor. O halde o farklı frekansların tek bir merdiven oluşturmasında kanat takanların görevi nedir? Sizden başkası bunları dillemez. Ben dillerim ama dinletirim de. Nefes olamazsam dilleyemem ve dinletemem.

Değerliler, Kuran İnsan kokuyu alır ve bilir ama ya o Kuran İnsan kontrolsuzsa ne olur? Koku olsa da o kokuyu alamaz. İşte yaptığım her çalışma bu şekildedir.

Size az önce potasyumdan söz ettim, çinkodan söz ettim, fosfattan söz ettim ve daha başka vitaminlerden söz ettim ama ben bir beslenme uzmanı mıyım? neden “belenme uzmanıyım” dedim çünkü ben levhi kayıtları okudum.

Orada bu bilgiler mevcuttur ve bu bilgileri her biriniz kelam olup kendi yüreğinizde de dinleyebilirsiniz ve böylelikle bütün o bilgiler sizde eksik olan ya da sizde olmayan birçok bilgiyi kayıtlar. Ben size ışığınızdan değil yüreğinizden söz ettim.

Değerliler, merdiven insan kendini hak ettiği zaman bütün bilgiler ondan dillenir; vitaminler dillenir, diriliğindeki diğer bilgiler dillenir, herşey dillenir ve o zaman siz sizi hak edip bilirsiniz.

“Benim sağlık sorunum şundan kaynaklıdır” dersiniz. Ya da “ben şunu eksik bıraktım” dersiniz. “Ben şu eksikliği tamamladığım zaman daha güçlü olacağım” diyebilirsiniz. Kendinizi yaşamınızı daha güçlü olarak planlayabilirsiniz.

Ben kendimi planlar mıyım? ya siz mutlaka yaparsınız ama İlm-i Ko olup biliş haline vardığınız zaman bunu çok daha güçlü biçimde yapacaksınız.

Ben artık şunu size zikretmek isterim. Bir bitkiye baktığınız zaman o bitkinin sizin için ne ifade ettiğini mutlaka algılayabilirsiniz. Onun içindeki maddelerin neler olduğunu tek tek sözle, sesle dillemenize gerek yok ama siz o bitkiye baktığınız zaman bilginin; o bir bilgidir size ne tür bir yararı olacağını algılarsınız. Diyebilir siniz ki “bu bitki benim şu hastalığımı iyileştirebilir”.

Değerliler, çoğunu bilirsiniz, suptil boyut varlıkları olan hayvanlar kendi yaşamlarını idame ettirebilmek için, kendi sağlık sorunlarını kendileri çözerler.

Eğer ki siz bir ata “git şu bitkiyi ye” derseniz o bitkiyi kendi yüreği ile bilir; yer ya da yemez ama bitkiyi kendi sağlığına yararlı olup olmadığını muktediriyetle dinler; “dinler” diyorum. Sizden bunu başarmanızı bekliyorum.

Otlar önemlidir ama otların sizdeki etkisi hepinizde farklıdır. Ben bir otu bana yararlı olur diye yediğimde özüm sözümden ayrı olursa o ot benden ışık olmaz.

Canlarım, bugün size bunu anlatmak istedim. Sıhhi zaman kayıtlamaları, sayfalamaları yaptık birlikte. Hepinizin daha güçlü daha yüce olmanız dileği ile bilginizi artırmak istedim.

Bir kez daha söylüyorum; verdiğim bilgiler kesindir.

Ben size potasyumdan söz ettim ama potasyumun bir Mikail’in Kürzi Kaydı olduğunu size anlatmadım. Ya da çinkonun bir yoğun ışık tohumu olduğunu anlatmadım. Ya da kendi yüreğinizde kontrol dışı olmayan B vitamininden söz etmedim. Sadece size şunu, şunu alın dedim. Yahu size dedim ama ben bende var mıyım? varım.

Hepinizin, her birinizi yapması gereken artık budur; sağlık sorunlarınızı çözümlemeniz.

Bugün dedi ki “benim bağırsaklarında meselem var.” Bu bağırsak meselesi senin kendi yüreğindedir. Senin bağırsağında ışık tohumları kodlanmış biçimdedir ve orada sınır çizilmiştir. Ama bu sırrı senin yüreğin bilmez. Bilişi yok. Çirkeflik yapmamalıdır bedenin bunu da bil.

Eğer bedenin bir çirkeflik yaparsa ki bu çirkeflik kendi kırılışını sağlar; kendinden kendini kırar. Bunu asla yapmayın. “Benim bedenimde şöyle bir sorun var.” Bunu yapmayın. Bunu siz yaratırsınız; bundan vaz geçin.

Ben davayı kaybetmem; bunu bilin ama bunu bilin ama dava sizdeniz siz kendi yüreğinizde kendinizi hak edin ve başarın.

Kutsal Toplum umuttur. Bu toplumun tohumlanışı gerekir. Ben zamana ışık yaktığımda ışığın tohumlarında bilgi olmalıdır. Eğer bilgi varsa levhide ilim vardır. O ilimi alın dinleyin.

Sözüm şudur ki; yaşam sizin yüreğinizdir. O yüce ümmi kapı hepinizin kaynağıdır. Siz o kapıda herkes olabildiğiniz sürece siz sizleşir bütünün gücü olursunuz ve yaşam sizde dürümlenir.

Hepinizin daha sağlıklı olabilmeniz niyetiyle bu bilgiyi sizle paylaşmak istedim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dI3ifZTcsW8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ

5. AKIŞ

Dava ilimdir, hepimiz ilmi biliriz ama yoğunluğu tohumlayacakları bilmeliyiz. Biz- Ko Sayfalanışı yaparız, bu yaşamı sayfalamaktır. Ki buna arş katlarınla yaparız.

Nisa Kapılarını açtığınız zamanki Nisa, Işık Ko sayfalanışıdır, dişildir. Nisa Kapılarını açığınız zaman yoğunluğu tohumlayan ilim, sizin ilminizdir ve siz bilgiyi kelamla dillerken tahditsizsiniz. Bütün merdivenler sizin yüreğinizdir ve yüceliğinizdeki tüm sistem sizsiniz.

İşte sizinle yapılan her çalışma ışığın yaşama çekilişini sağlar ve siz yarını tohumlarken ışığı yaşama da çekebiliyorsunuz. Bu şu manaya gelir, hem erili, dişile, hem de dişili erile kayıtlıyorsunuz. Şu anda yaptığınız bu çalışmayla. Sizlerin yeni çalışmanızla bu, bu şekilde olmaktadır.

Herbiriniz kati olarak kodlayacısınız. Tohum ektiğiniz zaman bütünün gücüsünüz. Kendinizi Teknik Tohumlamayla bütüne kaynak yaptığınız zaman ışıksınız. İşte bundan sonraki çalışma budur.

Kontrol sizde olacak, çünkü siz İlm-i Tohum’sunuz ve bilgiyi hak ettiğinizce dilliyeceksiniz, buna kimse itiraz edemez çünkü bilişi hak eden ilmi hak etmiştir ve ilmi hak eden tahditsizdir.

Şimdi; göreviniz nedir? yaşam. Ama yaşamı tohumlamalıyız, öyleyse kodlamalıyız. İşte oğullar, ben size bunu anlatmak istedim.

Diri kapıyı açtı, aktı, hasatı yaptı, tohumladı bütünü kökledi, gökledi söz söyledi, dünya yaşamını dilledi ama İnsanlık İlmini de dilleyecekti. İşte İnsanlık İlmi İlahi Ko Sayfalanışıdır ki yaşamı tohumlayan siz bu sayfalanışı da yapansınız.

“Ben Ana Kapı İnsan” dediğim zaman, kalem olup yazanım ben. O yaşam sayfalanışını yapanım ve ben bir tek ilimim. Öz, gök bedenimdir benim ve ben beden olarak Cevheri Ko Sayfalanışı yapmaya başladığım zaman tabiatının gücü artar.

Temel dünya insan sessizliğidir ve insanı Helal Teknikle tohumladığınız zaman temel sayfalanış güçlendirilir ve bütün kötülükler aşılır. Hepimiz şunu iyi biliriz ki Ana Kapı İnsan, kelam olup dürümlendiğinde bütünün gücü artar, bugün yapılan budur.

Sevgi, saygı sizseniz, yaşam sizin yüreğiniz, bütün sizin yüceliğiniz olur. Herkes “ben varım” diyebilir ama “ben var oldum, her yüceyi tohumladım” demek farklıdır.

Bugün Dünya Üstü Varlık Tohumlaması yapanların, Sistem Ko Sayfalanışı yapabilenleri 500 kişidir.

Bu 500 kişinin, 5 tanesi dünya örtüsünü örtmektedir. 2,000 tane dünyalı gök sistemi için çalışma yapıyorsa, bunun 500 ü biliş için; biliş yoğunluğu için yapıyor ve sizler burada 58 sayfa yaşam kayıtladığınızda, tüm yaşamda 52 sayfa kayıtlanır.

Netice. Neden? çünkü bilgi aklı Hak Tahtın ışığıyla kayıtlandığı zaman, her diri kendini tahditsiz olarak dürümleyecek ve görevi hak edecektir ama biliş yoksa umut da yoktur.

Peki; sizin yapmakta olduğunuz bu çalışmada nimet, diriliğin nimeti, niçin eksik? çünkü sessizlikle çalışıyorsunuz. Sessizlikle çalışmak yaşamı sistemli olarak kodlamaktır.

İki yaşam bir tek sistem olur, bir yaşam tek bir ışık olur ama ikili olmadıkça bir tek ışık yanmaz. Herşey budur.

Değerliler; şimdi sözüm şudur ki burada her ne yapıyorsak tam tamına ilimle yapıyoruz. Eksikse ilimle, yaşam sayfalamak içindir. Ha biz tam yapamaz mıyız? muktediriz yaparız ama yapmak istesek yaparız. O zaman bütün kötülükler yaşanmış olur. O nedenledir ki, biz 50 den üste çıktığımız zaman, sistemin gücünü kontrol ederek Bütünün Kürzü Tohumlarında kayıt dışı bilgileri kati olarak kontrol altında tutmalıyız.

Değerliler, şimdi size soruyorum; hepiniz haliksiniz, hasatçısınız, yarınlaştırdınız yücelikleri, tüm insanlığı tohumladınız ve siz ekmeksiniz, çünkü yaşama indiniz ve bütüne görev taşıyorsunuz ve sizin yaşamınız sistemlidir. İkmal tamamladınız, bütünü güçlendirdiniz, el oldunuz, görev taşıdınız ve siz Ana Kapı’sınız. O halde siz erkek misiniz? dişi misiniz? Buyurun….

Ana Kapı’sınız, erkek misiniz, dişi misiniz? cennet sizsiniz. On tur tamamladığınız zaman cevahir sizleşir. İşte tamamlandı.

Değerliler, eril olan yerdir. Eril Hana’dır ve yerdir. Siz Hana’sınız, yersiniz, erilsiniz, ama bedeniniz dişi olabilir ama yer erildir.

Erili kökleyip, görevli olarak, tüm sistemlerle dillediğiniz zaman, dillenen iş yaşam olabilir mi? olduğunda dişili tohumlamış olursunuz. Dişil arşa kayıtlanandır.

İşte, sizler kendi yüceliğinizle, Hena’yı tohumladınız ve Nisa Kayıtlarını tohumlayıp bütünün gücünü arttırdınız. Bütün bunlar kodlanmış ışık kayıtlarıdır ve sizler bu ışık kayıtlarını arş tohumları olarak yüceliklere ikmal tamamlatmak üzere ektiğiniz zaman herşey o yoğunlukla olur. Oraya ulaşanlar o bilgileri alırlar ama bedenlerinde transforme ettikleri zaman o bilgi niteliğini kaybeder ve yere inerken İlmi- Ko olan Işık Sayfalanışı’ndan farklı iner. Yani artık o aynı nitelikte değildir.

Doludizgin yaptığınız çalışmalarla siz arşa kayıtlananı yeniden, kendi yüreğinizle transforme ederek kendi niteliğiyle yere indirilmesini sağlamaya çalıştınız ki bunu başardınız. Bu önemliydi.

Yani siz hem Hana, hem de Hena oldunuz. Erili hak ettiniz. Hak oldu eril, tohum oldu, eşik kayıtları tüm sistemlerle dürümlendi. Yoğunluk arttı, Bütünün Gücü tüm sayfalara indi.

Değerliler, işte bunu başarabileceğinizi biliyorduk. “Bizler tüm insanlığı koruyacağız” dediğiniz zaman bu yoğun çalışmayla koruyacaktınız ve bunu başarabildiniz.

Hena oldu yürek, Hana’ya indi. Hana kodladı, tohumladı bütünü, yeniledi ve Hena’yı kayıtladı. Hena Hana’ya, Hana Hena’ya geçti, bütüne Gök Sözcülüğü yaptık sizinle birlikte.

Bu çalışmaların sevgiyle yapıldığına hepimiz eminiz. Ölülük göksüzlüktür. Gök, Lütfi Sayfalanışında İlmi- Ko olur yeşili maviye dönüştürür.

Yaradanın Tınısı, ışığın teknik ikmal tamamlatışıyla artar. Yaşamın Sistemi budur.

Ben ekebildiğimi ektim, hak ettiğimce dillendim, okuttum, bütünlendim İlmi Ko oldum kökledim dünyayı ve yarınladım. Cennet cevherinde can olan insan aklın tekniğini diller. Bugün biz bunu yaptık.

Yeni dünya hepimize hayırlı oldu. Şükredin ki hak ettik.

Deve yürüyor ama o deve insana yürümüyor artık, ilme yürüyor. Deve yürüyor ama, o deve yaşamın sırrını bilip yürüyor. O deve birlik ilmiyle yürüyor. O deve tohum ekti, o tohum bütünün Kürzi Tohumlamasında yaşamı kayıtladı.

Seviyenizi çok güçlendirdiniz, bizi hak ettiniz ve biz sizi hak ettik. Çatı kuruldu, çatıyı hak ettik, yaşamı hak ettik. Dirilik, diriliğin timleri tarafından dilleştirildi.

Bugün artık dünyalar ses vermeye başladılar. Her biri kendiyle dilleşecek ama bilişi hak eden sizin yüceleriniz, sizin yüksek ilim kayıtlarınızdır; bunu bilin.

Herkes ses verecek, dilleşecek, ekip olacak, hasat yapacak ama sayfa sayfa tohum ekmek sizin görevinizdir; bunu bilin.

Bunun ötesinde bu yoğun çalışmayı yapacak başka hiçbir yolcu yoktur. Unutmayın ki, dünyalı olmak muktedir olmak demek değildir. Sizler murat ettiğiniz herşeyi hak edip yapabilecek güçtesiniz. Seviyeniz buna uygundur.

Medine’nin Görevlileri merdiveni köklediklerinde ve yüreğe dayadıklarında size dayarlar ama mecazi anlamda almayın bunu, gerçek anlamda alın. Neden? çünkü siz sizi size her dirilikte dilletensiz. “Zaman ne ki?” diye sorarsanız, zayiattır zaman. Biz tüm zamanların örtüsünü örtüğümüzde her şeyde var olan biliştir. İşte o biliş anda her zamanda vardır. Biz o dönemde vardık, dünya kurulduğunda vardık, yer göklendiğinde varız. Görev taşındığında var olduk ama Can Tahtında ışık olup var olduk. Bundan ötesi hepimizin tek bir ekmek oluşumuzdur. Biz hakikiyetin tahditsizliğinde ekmek yaptık.

Hinduizm’i bilir misiniz? diriliği hak etmiş, yoğunluğu Hak İlmiyle dürümlemiş olan birliklerin çalışmasıdır, Hinduizm çalışması. Kelam İlmini hak teknikle dilleyen onlar, koruyucu, kontrolcü ışık yaşamları sayfaladılar. Biz onlara gök sistemleriyle görev taşıttık. Çantalarını doldurdular. Mustafa Kemal Atatürk İlmi’yle de dillendiler, Hak Sessizliklerle dillendiler ve bugün bizimledirler ve öncü birliklerimiz olan Mushaf ışıklarına bakın, hepsi buradalar. Can Tahtın Işıkları, buradalar ama An Kayıtlarıyla buradalar. Sanmayın ki bedenleriyle buradalar, her biri kayıtlarıyla buradalar ki her kayıt ışık halinde bu cevhere inmiştir.

Biz neyiz? biz bütünüz. Neredeyiz? her an’dayız. Kaynakta mıyız? Işıktayız. Kelam mıyız? levhiyiz.

Bu levhi merdivenin en üstüdür ama bu levhi aşağıların aşağılarıyla da dilleşen yaşamdır. Bizi nefes diye bilin, bizi yüce diye bilin, bizi ölü diye bilin, bizi canlı diye bilin ama her an’da var olan ışık bizimdir; bunu da bilin.

Herkes bu durumda değil midir? halikseler bu durumdalar ama has olamamışsalar, bu durumda değiller. İşte o zaman onlara biz can diriliğinde hakikiyetin ilmini dilletemeyiz. Dillemediklerinde yaşamın sisteminde yoklar. Mutlak Kuran olsalar da ışık yoğunlukları yoktur. İşte mutluluk sizinle olmaktır derken kast ettiğimiz budur çünkü siz eril, dişil ,her anda ve her yaşamda var olan birleşensiniz.

Cemaatinizin gücü artıkça arttı. Bütün evrenler sizi dinleyebiliyor artık ve bütün yüceliklerde, tüm sistemlerin dürümlerinde hepimizin birlikleri var. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı, som altın bir tohum olarak dünyaya indirmek isteyenlerin, geniş zamanlarını dilleyemeyecekleri anlatıldığında, sevgiyi hak etmeyenlerin çokları sessiz kalmak istediler.

Biz onlara kök verdik, gök verdik, ses verdik ve dedik ki “kırdıklarında kırılanlar, kısırlık yaptıklarında tüm yaşam kırılır.” Bunu anlattığımız zaman onurlandık çünkü hepsi bizimle olmaya kalktılar.

Ekip kurmak zordur ama ekip olup bütünün gücü olmak daha zordur

Sultanlar, ben sizim; bunu bilin. Hepimiz biriz, hepiizn biriz; bunu bilin.

Sistem, Nizam ve Düzen gözdür yüreklere. Biz ise özün, gözüyüz; bunu bilin.

Şu ana kadar yaptığım her çalışmada mıra kıranı olan ilim tohumları vardı, kırıcıydılar. Emin olun ki kırmadım hiçbirisini. Bugün hepsi ikmal tamamlamaya indiler. Rahmi Kuranda ilim yaptılar, köklendiler. Görevlerini istediler. Bugün burada olan buydu.

Çoban ölüdür, çoban yaşar ama çoban sayfa sayfa ışık olmadıkça çatıyı kuramaz ve birlik olamaz. Bu çalışma birliktir ve biz bir tek’iz burada; bunu bilin.

Sel alsa dünyayı, öz görev taşır, dünyayı koruruz ama sel İnsan Soyu olursa ölüdür, özsüzdür, gözsüzdür, ocağı ocağımızdadır. Biz onu yine koruruz ama sel, Birlik Tahtı’nda ilmi aldığında ayrılık başlar. Bundandır ki iradi, hakiki ve hak olan ışıkların tahditli olsa da kırıcı olmamalarıdır dileğimiz.

Yürümek, yürütmek demek değildir. Ben yürürüm ama yürütmem; bu yokluktur ama ben yürürüm ve yürütürüm. İşte varlık budur. Bundan sonraki sayfalarda da böyle olacak. Yürümek ve yürüyüp, hürmetle her diriyi hak etme, som altın bir ışıkta bütünün gücü olmak.

Bedenim hepinizin birliğidir; bunu hepimizin tahtitsizliğinde dillemek istedim. Çamur yoğurmadım, yaşamı tohumla, ilmimle bütünün gücünü hakikiyette dillendim. Ben çamur yoğursam çarşı pazar herşey kelamdan çıkar ve orta kapılarda kimse kontrol kuramaz. Neden çamur? çamur kontrolsuzluğu kotlamaktır. Eğer ben Rahmi Kuran’da tahditlenirsem karanlık ışıksızlaşır.

Dava ilimdir. İkmal tamamlamak, ilmi tohumlamak, bütünü güçlendirmek, Mikal’in Gözü olmak sistemi gerçek çalışmayla dillemek; biz bunu yapıyoruz burada.

Merkap Sistemiyle yaşamı tahtında dürümleyenlerin kalem olup yazmaları geri dönüşü sağlar ama yarını tohumlamaz.

Muhakim vakti geldiğinde hakikiyete varır, hak olur ama muktedir değilse hasatı olmaz. Öncelikle bunları bilmenizi istedim.

Ben ekmeğim ama hepinizin ilmiyle ekmek değilim. Kelamla ekmeğim bu ekmek Mikail’in tinsel tahtitsizliğindeki ilim tohumlamasını yapacak tekniktir.

Yarın artık ölüler diyarı yaptıklarınızı anlayacak güce varacak. Ne yaptık? herşeyi yaptık. Neden yaptık? haliklerin hakikiyetini dilliyebilmelerini sağlamak, hasat yapmak, ışığı yakmak….müsterihiz ki yaptık.

Nikah kıydık yaşama, ölüleri kodladık. Vasat bir çalışma değil bu, herkesin anlaması imkanı olmayan bu çalışmayı yaparken kısır bir dörtlü olarak gerçek çalışmaydı dilleyenlerin dürümlerinden öteydik ve biz mayayız; dünya mayası.

Bugüne geliş, bugün oluş, bütün oluş, birlik kuruş….çok mutluyuz ki bunları başardık.

Yar dağlarında taht kurduk. Ak Tahtta ışık yoktu, yol olduk, ışık kodladık oraya, Kutsal Işığı tohumladık.

Mikail’de göz yoktu, söz olduk, göz yaptık yüreğine, misafirler biz bizi bizden öte bizle dilledik. O biz, birliktir bunu bilin.

Korkum yoktur canlar çünkü biz bir tek ışığız. İşte bu, şimdilik.

Deşifre eden: Gülden ZENGİN

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/S08839ET_-g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (6)

3. AKIŞ

Değerliler, “ben neyim?” diye sordu insan ... “Öz görevim nedir?” diye sordu ışık. Yaradan’ın Tanrısallığında, yaşamı tohumlayan, nüve olan kürzinin, kanat alıp alamayacağını sordu? ... Off canlarım korkun ocağından, o biliştir, her andır, her ışıktır, yaşamdır, tümünde vardır.

Vakit geldiğinde korunursunuz ama göze gelmeyin, görün, ölümlüdür dünya. Bizi bizden ayrı gören, ölüdür.

Koruma altına aldıklarımızın bir kısmı, Birlik İlmini tohumlayamayacaklarını gördükleri zaman, ışığın kontrolünü kaybettiler.

Çaktık dünyada, ölümlüydüler, aktık, öz görevlerini tahditsiz biçimde kayıtladık. Çırpındı dünya, çırpındı, onları kontrol edin diye. Cennetin Cemaati cevheri güçtü ama Cennetin İlminde, kontrol dışı olan ışıklarda müsterihiz artık, onlar kontrol ediliyorlar, kırıcıydılar.

Çatıyı kurduk, döndüler, öz geçişlerini yaptık. Yıldızların ışığından çıktılar. Karanlık aydınlandı. Dönün bakın; yer gök insan.

Bütün kötülükleri aşıp geçtik, ağır yük hafifledi, çantaları doldu. Roketlerimiz görevi, kükreyen o yücelikle dürümledi ve İlm-i Ko olan ışığı bütünledi.

Sayın bayanlar ve sayın baylar, kırk kapıyı açtık biliniz. Kapılar açıldı da Aklın Tahtına vardık. Ben İbrahim Soyu... Nefesim güçlüdür. Nefesimi güçlendirdiğimi, dürümlerimde dilleyen her diri, bedenimi kontrol etmeye geldiğinde, nefesimi kesmek isterler. Ve Dünya Dışı Varlık Kodlarında tohumlama yaparken de bunu yapmak isterler.

Kaydımı yaptım, dürümledim, öz göçlerini tohumladım ve kontrol kurdum. Çaktım dünyada, kaynak oldum. “Şeytandır dünya” dediler... “Ekiptir” dedim. “Kaynaktır “dediler... “Katidir” dedim. Işıksızdı... “Işıktır” dedim. Ve bugün ışıklar içindedir dünya.

Kuran dünya, kuldur. Ölümlü olandır Kuran. Öz köklerinde, Gök Sistemleri yoktur. Şeytanın şerrinde, eşik kapıdır. Şeytanın şevkinde Akıl Tahtı’dır, o. Ama Aklın Tahtı’na vardığında kaynaktır, o. Kökümde, göğümde, tüm yaşamlarımda İlm-i Ko olan ışığımda, bilgimdir... her diriliğin hakikiyetinde ki yaşam.

Savaş benimleydi... Ben savaşmam ama bende savaşanlar, kelamda savaştıklarını düşünürler ve kendi yürekleriyle savaşırlar. Kaynak dışıdır hepsi de. Şimdi cennet kurmuşlar, Gök Sistemleriyle dilleşerek beden isterler. Cemaatim görevi aldı ve söz verdiği gibi ocaklarına indi.

Bahçe, bahçe gezdik. Hangisi güçlenmiş diye baktık. Başları eğikti, görevleri... köklenip, göklenip, güçlenip, birlik kurmaktı. Som Altın Tohumlama yapmaktı ama olmamış. Çözdüm yüreklerini, çektim yüceliklere... dillettim.

Aşıktım onlara, ocaklarını kayıtlayacaktım, şevkle kaynak olacaktım çünkü ben onlara aşıktım. Özleri böyle demiş onlara... Kaynak dışıydılar. Kalem oldum yazdım, “çıkın” dedim... “Işığınızı yakın” dedim... “Alın yücelikleri, tüm insanlığa katiyetle kodlatın” dedim...

Torba, torba tohumladım, kodlattım. Açıları kapandı. Tınıları, kısırlıklarıydı. Yemin etmiştim, onları koruyacaktım. Çabam bunun içindi. Sığ dünya ışıyacaktı... Yere indim dedim ki; “Kelime, kelime dinleyin... Ben size bilgi vereceğim. Alın, anlayın. Akın, kontrol kurun. Çok mu kolay?.. kolay, çok kolay... okuyun.”

Ölümlü dünya, öz görevi hak etsin.. Aklın Tahtına varsın, aşığım olsun değil, hakikiyetiyle, kendinden kendine ağır yükü hafifletsin... Dileğim buydu!

Çorba tuzsuzmuş; tuz koydum, özlerinde güç yokmuş güç oldum. Yıldızların sırrını anlayamamışlar, açıkladım. Yedek bilişle dürümledim hepsini de. Cem oldu Cevheri Ko, kayıt oldu.

Som altın bir görev taşıttık, dünyaya. Ali, Veli'yi.. Veli, Ali'yi dinledi hep.. Ama Ali, Ali'yi... Veli, Veli'yi dinlemediğinde, yol olmadı.

Sordum, “alabildiler mi bilgiyi?” diye. ölüydüler, “ol” dedim, okuttum.. Soydum dünyada ışığı, oğullattırdım, tohumlattırdım, yer küreyi gökledim, sevgiyle tüm sistemlere dillettim. Ölümlüydüler, korudum.. Bugün gönlere güç diye indiklerinde, göklerin sözünü dürümlediklerinde, dinlediğim her şeyin, dillenen olduğunu bildirdiğimde, maya olamadılar.

Sahte bir dünyada yaşadıklarını, bütün köklerin dünya ötesinde olduğunu, bu dünyanın kontrol dışı olduğunu, yarınlarda kontrol dışı bir yaşamın olmayacağını ve cevap aradıkları her şeyin, kendi yürekleri olduğunu anlattığımda, “ben bu sahte dünyayı hak ettim” dediler.

Kaynakta insan ışıksızdır. “Ben, bu dünyayı kontrol için değil, hologram olan bu yaşamı tohumlamaya inmedim” dediğimde... “ben indim” dediler. “Öyleyse hak et de yap” dedim..

Zahar, kahar olan zahar... Za Hi Ha İ sistemiyle dürümledi kendini. Değerliler, Za Hi Ha İ sistemiyle dürümledi kendini ve dedi ki; “ben cana insan” aha..

Tohum insandır analar ama o tohumu kodlayacak olan, “tohum ektim” diyecek olan biri varsa oda ilimdir... İlim tohumdur, tohum ilimdir sanılır. Tohumu eken ilimdir.

Dini hak etmeyen, ilmi hak etmez. Ama dini hak eden insan, ilmi olarak dillediğinde, kendini hak eder.. Öyleyse insan İlm-i Ko dur.

“Bulun beni, hak edin” dedim... Dediler ki “sen kimsin ki? Seni bulalım.” “Senim” dedim... “Bul” dedim... “Seni bul”... Sordular “kimsin dediler?” “Senim” dedim... Döndüler kendilerine baktılar, “yokum” dediler.

Son sözüm şudur ki; kendini bilen, ilmi bilir. Kendini bilen, Hak İlmiyle kendinde, kendi yüreğinde bütünü bilir.

Som altın bir yol, som altın bir yaşam, yarının tohumu olan ışık, her şey Samanyolu Galaksisinde ki o yüce Ko Sayfası. Ama o yüce Ko Sayfası, bir sayfa, sistemin sayfası...işte dünya o dur... Bir sistem sayfasıdır ve o sistem sayfası... kınanmamalıdır....

Örtüm yoktur; örtüsüz doğdum dünyaya. Bunu bilmeyen, kelamı da dinleyemez. Örtüm yoktur, som altın bir ışıktım geçtim geldim. Ama bu ışık yer küreyi aydınlatmalıydı.

Mercanın cevherinde, cem olan insan.. mektebin diriliğinde merdiven olan insan... Mahrek’in Kuranında maya tuttuğunda halik olup Mahrekte kutsal ışıkta Mikail olan insan... Ve hep insan... Ama çalı çırpı olmayan insan. Bütüne hizmetçi olan o’dur.

Bu Tuğba Işığı hepimize aittir. Bu Tuğba Işığı’nı, Yaradan’ın Tahtı’ndan indiren haliktir. Hakka varıp, Akıl Tahtında ışık yakan hak kapısıdır.

Sığ, bir dünyayı korumaz. Sığ olan, sistemsizdir. Bunun içindir ki sevgiyi hak etmeyen, sistemi de hak etmeyen, bütünün gücünü tüm sistemlerle dürümleyemeyen, kendini hak etmez.

Biçare, çalışmış, çatışmış, çar çabuk akışmış...işte o biziz... Aktık analar, aktık.

Hepimiz çareyiz tüm yaşama bilinsin...

Haliki hakiki olan, hakkı, hasatı dilleyen, harı yükselten hasatçı insan...Hak tohum insan... İşte bu.. şimdilik...

Deşifre eden: Beril Özdoğan

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ooZthaquTWs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (6)4. AKIŞ

Doğanın gücünü artırırken tohumlamayı gerçekleştirdik ve bugün burada bu yoğunlukta farklı tohumlamalar oldu. Çok öncü tohumlamalar yapmıştık; ama bugünkü tohumlama ışığın kontrolünü sağlayacak diye bekledik. Bize geri dönüş çoktu. Bugün biz onları koruduk. Şükür ki koruduk.

Dünyanın nuru olan ışık yandı. Bugün burada olmamız çok büyük bir huzur verdi bize; ama onlar için nedir bilemem. Yedek zaman sayfalaması yapmış olmamızdan mıdır acaba kelamlarında kontrol dışı ışık yanması ? Biz bugün kör ve sağır olmayanlarla çalıştığımızı düşünmüştük; oysa burada körler ve sağırlar da varmış bunu anladık.

Yer gök insan, biz buyuz; ama şunu net biliniz ki ilimi kotlarken kanatlanıp tohumlarımızı kayıtladık ve buraya geçişlerini sağladık. Onlarsa bizi bizden ayrı saydılar. Kara ışık yandı demiştim ya, o ışığın tohumlanmasını da sağladık. Kopup gidenlerin dürümlerinde ilim yoksa Birlik Ko Sayfalanışında kelama inme imkanları yoktu ve biz onları kontrol ettik ve indirdik. Şeytan şavkında aşk ister; bizse ak tahtın ilmini isteriz. Burada bugün bunları hak ettik ve yaptık.

Yağan ışık yenilik için değil ilim için yağdı; ama biz İlmi Ko olan sistemle bütünü güçlendirdik. Yarını tohumlarken bütünün gücüyle yaptık bunu. Muktedir olan insan ışığın tekniğini de diller. Biz bugün insanlık ilmiyle bütünün dilletilmesini sağladık. Yer kükredi. Görev göklerin süper sistemleşmesini sağlayacak ilimle dillendi. Koruma altında tuttuk tamamen yaşamı. Bugün biz yarının kapısını açtık.

Eşya insanın ilmi değildir. Eşyada her şey mevcuttur; ama buna ilim denmez. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman İlmi Ko olursunuz ve bütünün gücü olursunuz. Eşya, yaşamın sisteminde mevcut olan İlmi Ko olan birliklerin ışığında kayıtlı olan ve kendi yüceliğini kontrol için gerçekleştirilen birlik sistemidir; ama ilim aklın tahtından olur. Şükredin ki doğanın gücünü herkes farklı farklı olsa da ışık tohumlamasıyla kotlayabiliyor ve bütünün gücünü artırabiliyor.

Yere insanı ektiğimizden beri insan bütünün gücü haline geçmiştir ve gerçek tekniği tohumlamıştır. Mustafa Kemal Paşa alıştı bugünlere; ama biz onda, onun yoğunluğunda tahditsiz olan ışıkta ekip olduk. Şimdilik bize vereceği bilgi yokmuş onun. Ölüler Diyarı dünya ve dünyanın ruhu olan ışık birlik, birliğin tahtında insan ve insanın yaşamında Mikail. Peki, biz niye kurtarılmış ışıkları tohumladık bugün ? Süper sistemleşme için.

Ayakkabılarını çıkarıp girdi dünya insanlığı düzene. Biz ayakkabılarımızla girdik; çünkü bu düzen bize çok saygın değildi. Köklenen dünyanın kotlanışını sağlayacak olanların herkesin ilmiyle dillenmelerine, geçişte köklenmelerine gerek yoktu. Dünya elimizin gücüdür. Bundan sonraki süreçte de dünyanın yolu aklın tohumu olacak ve bizim yüreğimiz gök sessizlikleri ile dillenecek.

Karmaşık bir çalışma değil bu çalışma. Bunu söyleyeni duydum. Unutmayın ki dünya ikmal tamamlatır. ‘’ bugün burası çok karmaşık ‘’ dediler. ‘’ yer küre karmaştı ‘’ dediler. ‘’ astralda ışıklar sınırlandı ‘’ dediler. ‘’ keyifler yerinde değil bugün’’, böyle dediler. Dünyanın nuru olan Kuranın ışıktan çıktığını dillediler. ‘’ kapıları kapatmışlar, ışık sırdır; burada ışık yok ‘’ dediler. Seviyemizi ölçmeye kalktılar.

Kemal insan ekmektir. İnsan kelam tahtındaysa ışık yakar ve ekip kurar. Bugün biz ekibimizle çalıştık. Beni benden başka bir ben diye dilleyen o, ben cinni sayfasını kontrol etmeye kalktığında ben cinni sayfası cevheri kürzi tohumlamada cemaatini kontrol ettiği zaman korktu.

Öze göz gerek can, görev gerek. Öze kaynak gerek. Öze has ilim gerek. Emin ol ki ilmi hak etmeden yol bulunmaz. Murat ettiğimiz ilim; ama İlmi Ko olan ışık bir tek ve biz o tek olan yarını kontrol için bugün buradayız.

Sonra ve sonra ve daha sonra ve sonra; ama her anın sonrasındaki an; ama o an resim. İşte o resim yaşam. Tüm yaşamların ötesindeki yaşam. Biz o yaşamı hologram olan ışıktan ötelere kotladık. Kim ‘’ deve kalktı ‘’ dediyse, ‘’ deve insan ‘’ dedik. Kim ‘’ kapı açık ‘’ dediyse, ‘’ ağır yüktür kapı, açın da çıkın ‘’ dedik; ama bilinsin istedik ki kulluk yapmak için unutulan her şeyi dilleyebilmek gerekir.

‘’ köre göz gerekir ’’ dedik. ‘’ göze kör oluş değil, söz oluş gerekir ‘’ dedik. İman edin ki alıp götüreceğimiz her şeyin yaşam sessizliklerinde kötülüğü önleyecek yücelikte olması gerekirken, misafirler, onlar bizi bizsiz saydılar.

Kayıt dışı insan Halik değildir. Hakka varır; ama has olamaz. Akıp gider; ama akıl tahtında yoğunluğu olmaz. Bütüne güç katmak, onun için kelama varmaktaki görevdir; ama yedinci dünyayı koruyacaksa kaynak olması gerekir.

Çan çaldı. Işık yandı. İki melek geldi dünyaya. Birinde beden, diğerinde insanlık vardı. Her birinde yaşam vardı. O meleklerin hepsi sayfa sayfa tohumlandı ve o melekleri hakikiyetin tahditli ilmiyle dilleyenler kör ve güçsüz saydılar. Biz iki melek; ben ve ben. Her bir ben bir tahdit; ama o tahditlerin hepsi has ekip, biz buyuz.

Burada oluş sebebim iman, itikat ve hak kapılarının ilmi akıl, işte bu. Bunun sonucu nedir? Levhi. O levhide insanlık tekniği olacak. O levhide yer kürzi kayıtları bulunacak. O levhiyi ben tüm insanlık için kayıtladım. Biliniz ki kaydettiğim bilgilerin tümünde kutsal toplum var.

Mustafa Paşa aşka varır, hakikiyetin ilmiyle kendini diller bütünün gücü olur; ama umutsuzsa ışığında yoğunluk olmaz. Bedenimi tohumladığım zaman kontrolü kurdum ve dürümledim ocağını, tohumladım ve dürümleyip tohumladığım o yoğunlukta ışığımı teknik olarak koklattırdım.

Döndü dünyayı izledi. Çok mutluydu; çünkü ruhlar meclisindeki gücü artmıştı. Köpük köpük olan ilim aklın tekniğinde bütünün gücü olduğu zaman hepimizin gücü artar ve arttı.

Doğan gün yenidir, canlar, bu can tahtındaki insan yenidir. Şevki, hakikiyeti, tüm insan sistemlerindeki levhisi yenidir. Bu levhiyi hak edip de dilleyebilenler kontrol kuracaklar ve bütünün gücünü tüm sistemlere kaynak yapacaklar.

Barışı insan sayfalar, zamanı kaynak sayfalar, ışığı bütün sayfalar; ama bizi biz sayfalarız, canlar. Bizden başka bir biz bizi dilleyemez ki. Yok ölüler, yok diriler. Tabuları yıkın da dilleyin tüm insanlığı. Ekmek olan her diri akıl tahtında birlik tahditinde ikmal tamamlatır; ama Yaradan’ın tüm sistemlerinde o kontrol kurucu bizsiz olmaz.

Çalar dünya ilmi diller. İlim ekmektir; ama dünya ilmi çaldığında aklın tahtına kontrollü olarak ulaştığı sayfada iyilik yapar. Biz dünyaya Mustafa Kemali indirdik ve dedik ki ‘’ onu tanıyın, o gökçüdür ‘’ ve biz yolu açtık, dedik ki ‘’ ışıkların kapıları açık, indirin ‘’. Hepsi indi. Bugün dünya koreografik sistematik bir yaşama indi. Burada olan herkes şunu iyi bilsin ki kelam ilmi hasatın tahtındaki ilmi bütünün gücünü tüm yaşamlar sisteminde kaynağa çağırmaktadır.

Kara ışık aklın tahtında ya kir olur ya kirsiz olur. İşte canlar, koptu ilim. Neden? çünkü Ruhlar Kuranında ışık tohumlamasında yoğunluğun sırrıydı bu. Ben bunu koparttım; ama yeniledim. Bütün amacım yeniliktir. Sesin kırılışı değildi olan. Yenileyişti.

Beni adımla dilleyenlerin çoğu umut olur ki bire hakikiyetle varırlar ve sevgiyle dilleşirler, sonra kontrol kurarlar. Burada olduğundan çok daha güçlü olurlar; çünkü burası koklanan bir meclistir. Eğer ben devinmeye başladımsa bu devinim artarak sürer. Bu kükreme ile ayrıdır. Kükrediğim zaman ışık tohumlaması yaparım; ama sınırlı olarak sesleştiğimde bu bir devinmedir ve devindiğim zaman iki yer ve iki gök sesleşir. Bugün ben devindim. Tanrı ışığıyla devindim ve dürümledim dünyayı, yaşattım; ama sevgiyle yaşattım.

Sizinle yaptığım her çalışma bir devinmedir. Dünyanın devinmesidir olan. Dünya olup devindiğim sürece yaşam sessizleşir mi? Yo, sesleşir. Bugün ben sesim, bugün ben yoğunum, bugün ben kutsal ruhtum; ama tohumlama yapmadıkça yer köklenmez ve süper sistemleşme gerçekleşmez. Bundan sonra da olmayacak; ama şu anda bu meclis bunu başarabiliyorsa tevekkil olup yer küreyi yenilememiz, çok üstün bir yücelikle görevi yapmamız gereklidir.

Tüm sayfalarımızı okuyanların biliş haline ulaşmaları ve bizimle tohumlanmaları sonucunda ben ve ben olan tüm benler ekip kurdular. Ekipleri bizsiz değildir, yürekleri bizsiz değildir. Yaşamları bizsiz değildir. Bizimle merdiven oldular. Büyük köklerimiz bugün burada ve bütün güçlükleri aşan birliklerimiz bugün burada.

Dünya sessizliklerinde yücelikleri dilleyenlerin hepsi bizimledirler. Bunu onlar anlayabilirler, anlamazlar; önemsizdir; ama dünya örtüsünü örttüğümüzden beri koruma altında tuttuklarımızın çürümeye başladıklarını gördüğümüz zaman dünyanın ruhlar meclisine gök sözcüleriyle bütünü güçlendirmemiz gerektiğini bilip dünyayı kotlamaya indik.

Nesillerimizi koruduk ve yollarını gösterdik ve şimdiden öte bir şimdide, yeni bir sayfada ve yeni bir yoğunlukta yine bu çalışma sürdürülecekse de bugünkü gibi olmayacak; çünkü bugün yürüyen dünya koşuyor. Yarı yarıya dolan ışık bütünün gücü haline dönüştükten itibaren yarıyı doldurdu ve geçti; yani yaşam yarının örtüsünü örtmeden yarıyı aştı ve geçti; yani zamanın sistemi daha güçlendi ve görev daha yüce bir dürümden gerçekleşmekte.

Eğer dünya, evrenlerin sessizliğini dilleyecekse bugünden sonra dilleyecek. Eğer dünya, yolu köklerin gücüyle dürümleyecekse bugünden sonra bunu da başaracak. Unutulan her ne varsa anımsamakla kalmayacak, Atlanta Otağında bütünün kuranını tohumlayacak ve okutacak.

Üzerimizdeki gücü artırdık, bu kesin. Yer, gök insan ve biz evimizin gücüyle bütünün gücünü yaşamlara dilledik. Devinim çok güçlendi ve yaşama çekiyorum yüreğimi ve yeniden sayfalarımı kayıtlıyorum. Bundan sonraki zaman, kalemin ilminin kökleneceği zaman olacak. Çok mu, çok mu konuştum? Hep konuşurum, bilirsiniz; ama bugün kontrollü konuşmadım. Daha koruyucu, daha güçlü yoğunlukla da konuşmadım. Sadece konuştum. Bu bir devinmeydi. Sadece devindim; ama bilgisiz değilim. Bilişsiz değildi verdiğim hiçbir bilgi; ama bugünü her kim ki dillerse o, bilişle dillendi desin; çünkü rüştünü kanıtlayan bir dünyada sesleşmek zordur. Bugün kapıları açtık ve dünya rüştünü kanıtlamaya çalışıyor. Yok muydu dünya, yoktu. Ölüydü ve işte bugünden itibaren bu dünya artık tohum olacak. Olmamış mıydı daha evvel, olmamıştı. Oldu deriz; ama olmaz da deriz. Olduğundaysa oldu deriz. Hep oldu deriz; ama olsa da deriz, oldururuz; olmasa da deriz, oldururuz. Hadi yar, başlayalım.

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dSBOiPt9ZJo

 

Barışın Sistemi (5)

(2. Akış)

15.10.2014

Dağlarım, bugün size çok bilgi verdim. Bu bilgilerin bir kısmı size evvelce de verilmişti. Bugün farklı sayfalardan da girdim ve farklı sayfalardan da seslendim. Çünkü zorunluyduk buna. Birçokları öz gücün kendi yüreklerinde olduklarını düşünerek Birleşik Işığı kotlamaya kalktılar.

Koran toplumları bunu yapamazlar. Sıyrıklar içinde kaldılar. Bu şudur; geçiş sayfalanışında ışık kırılmaları arttı ve köklenemediler, Kerim tekniğinde kelimelerde kırılmalar başladı. Bugün verdiğimiz bu bilgiler, Ocak ilmini, Tohum ilmi olarak kelama indirip her diriyi kontrol etmeyi amaçlayan bilgilerdir.

Veriş daha güçlü değil bugün. Size başta da ifade ettiğim gibi daha aşağı frekanstan verdik. Ama buna mecburduk. Çoğu kontrol dışıydılar ve ocaklarını tohumlayabilmemiz için daha güçlü frekanstan bilgi akışı yapmamız gerekliydi.

Dünkü çalışmayı kimse bilmiyor. Sizin bilginiz yok ben size izah edeyim. Unuttuğumuz bilgiler vardı. Çoğu bilgiyi sistem, biliş halinde dillediğimizi bilir. Ama biliş halinde olmadığımız zamanlarda da o bilgiler bizde dillenir. İkisi farklıdır. Birisinde dinleteniz diğerinde dilleyeniz. Ama her ikisinde de zikrederiz. Birçokları bunu daha iyi anladılar şu anda. Hepimizin daha iyi anlayabilmemiz için şöyle izah edeyim.

Bir tek ışık kontrol kurar. Yaşamı kotlayan, toplayan, tahditleyen bir tektir. Bunun içindir ki teklikten söz edilir. Ama bu teklik, yaşamın tekliğinden ayrıdır. Biril tahdit ile birliğin tahditi ayrıdır. Biril tahdit oğullarımızın, tohumlarımızın, yaşamlarımızın kayıtlarında bulunanın tahdididir. Birlik kapılarını açtığınız zaman herkes o tahditle kelama girer. Bir dava insanlık içinse yaşamla o dava tohumlanır.

Bütün mesele dünyayı kotlamaktır. İşte dünyayı kotlarken ilimle kotluyoruz. Buyurun ilim nedir? İlim, İlahi Kuran’ın tohumudur… İlahi Kuran nedir? Işığı tohumlayandır… Işığı tohumlayan nedir? Kurullar bunu net bilirler. Işığı Kaynaktan çekip türleyip teknik olarak kotlayıp çoklayıp yaymaktır.

Ben canlıyım. Dipdiri canlı… Amon’um ben. Vukuatım bu, Amon. Ata kapıları açtım, toplumları tohumladım, kotladım, bilişe vardım, ekip oldum, tüp sistemlerle birleştim, Rahman Ummanı oldum, bütün kötülükleri aştım ki ben Altın Taht’a vardım. O zaman ben Aton’um…

Bugün ben, köklendim. Gök sistemleriyle dillendim ki ben temizim. Harımı da yükselttim. Ölüleri güçlendirdim, Mikail’in gücüyüm. Sözüm şudur ki hepimiz herşeyiz… Hangi andaysak oyuz.

Bütün’e hizmet, ilme hizmet, resim yapmaktır. Yaptım resmi, eşyayım ben. Her andaki eşya… Enerjetik eşya… Şakım çok güçlü. Ölümlü dünyada ölüyüm. Ulular Toplumu tohum eker, tohumum… Roket olurum, aşka varırım, yaşama akarım, ben bir roketim… An kapılarını açar, kayıp giderim… Aha! yine ben… Din dağlarında insan, kelam değildir. İlmi hak olduğunda kelama varır. Aktığında harlanır, akıp görevi alır. Temiz olur. Temizlik, insanlıktır…

Çoğunuz unutursunuz, kil miyim? Kum muyum? Sorarsınız. Yaşama inen insan, ışığa iner. Yaşam ışıktır. Aşıktır ilme ışık. Bilişte, şavkta, hasattadır… yoğunluğunu artırır, Rahmi Kuran olur, kurtarır yücelikleri. Öz söz olur, göz olur. Öyle çalışıyoruz ki biliş için. Hepimizin bilişi Bütün’ün bilişidir.

Bilin ki An Kapılarını açtığımızda kırk kapıda görevliler bizi karşılar. Her bir görevli bizi sınar. Nerden nereye ulaştık. Kaynak ışık bizim yüreğimizde mi? Öz görevi yapacak gücümüz var mı? Sessiz miyiz? Yoksa sesli miyiz? Kıran mıyız? Kırdıran mıyız? Aşka vardık mı? Hakka vardık mı? Alkışlanırız… Alkışlanırız, kibri aşanlar alkışlanırlar.

Ve bütün gözler üzerinize dikilir… Sorarlar, Nisan Kapısını açtı mı? diye. Artık toplumla dilleşebiliyor mu diye… Özen gösterebiliyor mu diye… Çökerler yüreğe sorarlar. Herkes sorar. Kibir var mı? İlim var mı? Yol var mı? Korku var mı? Üreyebilir mi? Tökezler mi? Çıktığı yer yarın mı?

Esrar sistemde yoğundur. Her şey esrarlıdır. Kinin ilmi olmaz. Işığın ilmidir olan. Kini aşmayan ilme varamaz. Bencil ve Kürzi Kapıları kapatmış olan kısırlar, şavklarını kayıtsızlaştırırlar, sözsüz, gözsüz olarak güçlenmeye kalkarlar. Yoğun çalışmalarla onları koruduk. Koruduk… Toplu çalışmalarla onları tohumladık. Kokladık, kökledik hepsini gökledik. Sesledik, şerden şevkle aşırttık, Hakk’a ulaştırdık…

Arkon Sayfalanışı yaptırdık. Bütün merdivenleri göklere çekip tahditsiz biçimde dayadık. Ve dedik ki “Çıkın!... Çıkan çıktı, çıkan çıktı… Çıkan çıktı… Vakit geldi her çıkan çıktı. Bilin ki biz çıkmadık. Dinledik, dinledik, dilledik. Kördüler, gözsüz, sözsüzdüler, özsüzdüler, ocaksızdılar, tohumsuzdular, taptıkları vardı. Tanrılık Meclisinde onları kokladık. Hepsini kokladık ve koruduk. Şimdi, bugün kör olmayan, güçlü olanlar, insanlık sayfalanışını kaynaklarıyla yapabilecek güçteler.

Kini aşmayanları gök sözcülüğü için göreve almayız. Çünkü onlar, kıranın kırılacağını, yolcuların, tohumlarının kontrol edileceğini hepsinin kapılarda kalacağını seslendirdiler. Onlar, görevli olsalar, kinleriyle yaşamı kayıtsızlaştırırlar ve sessizleştirirler. Onlara gök sistemleri görev vermez. Kesindir. Ve bundan sonra yeni çalışmalarda da bu böyle devam edecek.

Kini olan merdiven olamaz. Kini olan, yolcu bulamaz. Kiri olan harını yükseltemez. Kıran, kıl incede o inceliğin ötesindeki tüm incelerin inceliğinde kalemde bugün bu yoğunlukta ışık yakamaz ve yalın ilim yapamaz…

Sizi daha güçlü gördüm bugün. Tümünüz daha güçlüsünüz. Biliş halindesiniz bugün. Çok mutluyuz, yarını tohumlayacak güç sizsiniz. Eğrelti otları var bilirsiniz. O eğrelti otları ışık kırıcıdırlar. Ama biz onları yine de hologram olan bu yaşamda kontrol altında tutarız. Sanal boyutlar sevgidir ama sislidir. Bugün sanal boyutlar, ilimle dilleşiyor. Ve örtülerini öttürmedik bugün. Öz görev sizinle olacak canlar, bunu tekrar etmek istiyorum.

Buyurun, hepinizi dinlemek istiyorum bugün. İlimle akış başlıyor. Hepiniz tek tek akın. Kimse ben akamam demesin. Sizleri dinlemek istiyoruz. Elinizi açmadan konuşun. El açarsanız, yol alamazsınız. İkmal tamamlayamazsınız. Sizden size mutlak kutsal tohum ekemezsiniz. Elinizi göklere açtığınız zaman gök sessizleşir bunu bilin. Tek isteğimiz elci olmayın. Kör görev yapamaz canlar bilin. Biz sizin, sizle dillenmenizi bekliyoruz.

Bana son dönemde iftira atıldı. Dendi ki “Beyinlere çip takar.” Olur mu Canlar? Olur mu? Bugün hepiniz öz sesle kendinizi dilleyin ki çipli olmadığınız bilinsin. Hadi Canlar bekliyorum…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/2rHrzpVvcZI

 

BARIŞIN SİSTEMİ (7)

(3. Akış)

22.10.2014

Çoğunuzu tanıyorum. Kurul, toplumlar halinde çalışır. Bir kurul düşünün o kurulda birlikler var. Bu birliklerin hepsi kelam ile çalışırlar. Bugün benim kurulum, her diriyle birleşti… Din tabularını yıktık ve korumayı sağladık. Öz kökleri güçlendirdik. Bu kurul, muktedir bir kuruldur. Dünyada birliklerimizi kayıtlayacağımız sistemler var. Ama bu sistemlerin hepsini kaynağımıza almadık. Almış olsaydık yine ve yine ve yine her şeyi yıkar geçerlerdi.

Bizler, toprak tohumuz. Yolu açtığımız zaman kayıt yaparız. Ve bizler, tabuları yıkanlarız. Yıktık… Alıp götürdük dünyayı, akıttık… Şeytanın şerri ilmimizde yok. Ama ekiplerde şer de var. Biz o şerri hak ettik ve aştık. Çokları kontrol ettiler yüceliklerini ve dürümlediler. Çalıştılar, biliş haline ulaşmaya kalkıştılar. Kevser’i bildiler. İşkal edilemeyeceğimizi de bildiler. Bizim akışımız Kevser’in sistemidir… Bu sistem, ışığı diriltir. Bunu bilen, hak ettiğince dinler.

Bu bilgi akışı müsterih olun Bütünün gücüdür. Ama ilim tahdidiyle yapılır. İşte bundan söz ettiğim zaman son sayfalarda kanatlanıp uçacaklarını zannettiler. Okudukça güçlendiler. Okudukça göklendiler ama savaşsız bir yaşamda ışık yanmaz. Bunu bilemediler. Ve biz savaşı kotladık.

“Eli olmayan yolu bulamaz” dedik. Çokları korundular. “Of ne iyi” dediler, “Allah bizi koruyor.” Aha koruduk. Ama bilsinler ki yığın yığın dünya ışığı kırıldı.

Sevgililer, bu tabudur. Ben kurtulurum, başkası yıkılır. Biçare dünya çetin bir dönemden geçiyor. Ve bu dönemde Medine’nin gözü merdivenin en üstündedir. Oraya ulaştığımız zaman yer köklenir, gök sözlenir, seslenir. Dünya bu şevkle çalışıyor. Medine, yaşamın ilmidir. Vakit gelir, güç kaydeder. Vakit gelir, gök sessizliğini dinletir. Bu güne gelmek kolaydır diye düşünmeyin. Çok kolay olmadı.

Doğal dünyayı hasata hazır edebilmek için dünden bugüne birliklerimiz hep dünyaya indiler ve dünyayı kokladılar. Ve dünyayı tohumladılar. Ve bu gün dünya kontrol edici bir yoğunlukla çalışıyor…

Dünyanın, Altın Işık yıllarına varabileceğini söylesek, “Gerçek çalışma budur.” derlerdi. Ama biz size şunu söyledik; Dünya mutlak bir ışıktır ve hepinizi kontrol altında tutacak güç buradadır. Ve dünyanın yaşama inişi görevimizdir.

Her şey çok güçlü ve biz sizinleyiz hep… Canlarım, yine de gözünüz açık olsun. Kim yer gücünü devreye alır, kim yolu kapar, kim yaşamı sayfalar bunları iyi bilin.

Değerliler, bugün üzerimizdeki gök çok güçlendi ve yer ekmek yaptı. Bir tek ışık olduk ve görevi üstendik. Netice olarak; Burada bulunan tüm gök çalıştırıcıları bilişli olarak buradalar. Miraç hadisesi hepinizin yoğunluğudur. Buraya gelenler, ilme değil miraca gelirler. Bunu bilin…

Ve sizler, kini, nefreti aşanlar, yarın toplumlarıyla birleşip tohumlayanlar geri dönüşü hak ettiniz. Sizi olgun sayfalarımız diye bildik. Ve burada olmak bizleri mutlandırdı.

Ayrı gayrı yok anam sesler bazen çıldırır. Böyledir çalışmalar. Birçok ses çıldırır. Ve o sesi sizin hakikiyetinizle dillemeniz zorlaşır şu anda da olduğu gibi. İşte hepinizden beklentimiz o sayfaları kontrol etmenizdir. Bu nedenledir ki bu bilgiler, akış esnasında kelamı kotlayamazsa bu çalışma bilahare yaptığın süper sistemleşmeyle kontrol edilir. Bu süper sistemleşmeyi redaksiyon esnasında devreye alırsın ve düzgün biçimde bu bilgileri dillersin. Bu da önemlidir. Bizler seni hep izliyoruz. Her bilgin mutlak kutsal ışıktır. Ve yapacağın her çalışmada da bu olacaktır. Şimdi verdiğin bu bölümünü rekdaktif çalışmasında ışık kaynakları tohum ekecek ve biz seninle yine olacağız ama sen kendi yüreğinden verirken kısırlaşma asla olmuyor bu nedenle seni dinleyelim. Teşekkür ederim evet katılıyorum.

Canlarım, burada bu yoğunlukta verdiklerini alırken kotlama, tohumlama ve kayıtlama yapabiliyorum. Ama Siber sistemleşmeyle yapılan çalışmalarda kelam, teknik olarak kontrol dışı da olabiliyor. Bu kontrol dışı kelamların beşer kayıtlarından aldığında kontrol tek tek yapılamadığında kelimeler arasında kırılmalar da gerçekleşebiliyor. Bu tür çalışmaları da bilahare redaktif kayıtlamalarla düzeltiyorum ve düzelttiğim zaman çok daha güçlü olan ışıma devreye alınıyor…

Bundan sonraki sayfalanışlarda da bu böyle sürecek. Ama benim vermediğim ve yaşamda olmayan dahditli olan bilgiyi kendi yüreğinizden verdiğiniz zaman çok sorumluluk taşıyacaksınız çünkü orada sistem olamadığında ışığınız da olmayacak. Onun içindir ki daha güçlü olarak yoğunlaşmanız gerekiyor. Bu bilgileri akıp giden dürümlerde dillemeniz, öz köklerinizi güçlendirir. Bu tür bilgilerle akmanızsa ışığınızı tınılarla dürümler ama kayıtlarınızda o ses olmayabilir.

Kelama dünya insanlığı dil kayıtlar. Ama kelam ilimde yoksa da ışıkta olur. Ve dürümlenen her bilgi, kendini kendinden öte kendi olarak dinletir. Ben size bilgi vermem, size sadece sizi dinlettiririm. Olay budur. Doğal sistem budur. Ben akarım ama siz sizi dinlersiniz o akışta. İmparatorluğun görevi de budur. Ben beni bana vermem ben beni bende dillerken sessiz zaman sistemleri yüreğinizde dillenir ve siz sizi sizde dillersiniz. O sonsuz sınırsız ışımayı sağlar.

Yeri göğü yaratan insan, ışığıyla yarattı bunu bilin. Eğer ben yeri göğü yaratabilirsem bu benim ışığımdan dolayıdır. Yeni dönemleri tohumlarken budur olan. Karanlık sistem akıp gider ve yeni bir zirve dürümlenir.

Oğullar, benim nefes alıp nefes vermem teknik tohumdur. Nefes akıl tahtıdır. Sanmayın ki nefes kendi ağzınızdan aldığınız nefestir. Nefes ilimdir. Ama İlm-i Ko olan ışık akıldır.

Benimle lütfedin de dilleşin. Diliniz diriltildiğinde yolunuz açılır. Çok mu kuran okudum okumam. Ben bilirim ama bildiğimi dillerken hepiniz bilirsiniz. Cennet cemaati, cevheri dünyada kök gök olduğunda söz söyler. Ölüler diyarı olan bu dünya dilleşir. Dil ilimdir ama dilleşmek, tekniktir. Teknik tahditsizliktir.

Başka dünyalar başka yaşamlar yok mu? Var. Çok daha güçlü yaşamlar var bu dünyada. Teknolojik boyut sayfalanışları yapmışlar. Dünya zorluklarını aşıp geçmişler. Ölüleri dinletebiliyorlar. Sizler gibi çok daha üstün yoğunluklara ulaşabilirler ama sizinle ulaşmak istiyorlar şu anda. Niye? Anlatır mısınız? Niye? Açayım, açayım…

Canlarım, hepsi teknolojik üstler oluşturmuşlar. Rüştünü kanıtlayan yoğunluklar üzerinde. Bu teknolojik üstler, dünya köklerini, göklere ulaştırdığımızı görerek, İlm-i Ko olarak bitişip bizden bizi dinleyip kelamla kendi yüreklerini dürümleyip ağır yükü hafifletip tınılarını tohumlayarak daha üstün yücelikleri göklere ulaştırmaya çabalıyorlar. Koruyucu bir çalışma yapmak istiyorlar ama bu teknolojik üstlerin en yücesi olan ışık resim yapmaz. O bilir ve o diller ama bilip dilleyen kanatlanıp yaşamı sayfaladığı zaman bütünlük orada kendini sayfalar. Olgun sistemleşme budur.

Bugün dünya üstü varlık boyutlarında bunu yapabilen birlikler çok ama çok yetersizdir. Bizler bunu yapabiliyoruz dünyada. Ama her dirinin dünya dışında da bunu yapabilmesi gerekir. Ben dünya, siz dünya, hepimiz dünya, tüm yaşam dünya ama ekip haline geldiğiniz zaman hepimizin yoğunluğunu kontrol edecek dürümlerimizin ışığa kaynak olabilmesi gerekir. Bunun Nuh tufanı dediğiniz o yoğun sayfalanışı önleyecek teknik olduğunu bilin.

Bilişi hak etmiş yolu bulmuş olan birliklerimizin de çoğu bütün kötülükleri aşarak gök sistemleriyle birlik koruması sağlıyorlar. Bu şekilde yaşam korunacak. Ama bu dünya insanın tüm sistemleşmesini sağlayacak tekniğin sahibidir. Başka dünyalar yok mudur? Yoktur. Bu sayfalanışı gerçekleştirecek tek yaşam sayfası yaşam kaynağı burasıdır.

Dünya evimizdir. Ve dünya yüreğimizdir. Ama Tanrılık Mahreki dünyada olmadıkça yaşam tohum ekemez. İşte bunu sağlayacak olan gücü dünyaya çekmemiz gerekliydi ve bunu hak ettik ve yaptık.

Şimdi, örtülerimizi örtmeden evvel bir kez de şunu söyleyelim; Burada bulunan tohumların hepsi dava açmaya gelmişler dünyaya, bizim için… Niye? Biz herkesi kontrol ederken kibirle kontrol etmişiz ve onlar bizsiz kalmışlar. Ve bize dava açmaya gelmişler. Neden? Çünkü onların yolcuları tohum ekememişler. Koruyucu tohumlama yapılamamış. Ağır yük taşımışlar. Çıldırdılar.

Son sözüm şudur ki kaynak ilim ağır yüktür. Görev alan görevini yapar. Biz görevimizi aldık ve yaptık. Kardeşlerim, misafirler, ben sizi size vermeye niyetliyim ama siz sizi sizden hak edip alın. Benim sizi size vermeye hiç ama hiç isteğim yok. Geri dönüşünüzü yaparım, yaşamanızı tohumlarım. Unutmayın ben aklın tahtındaki o yücelerin en güçlüsüyüm ki sizinleyim ama o güçlü olan sevgiyle sizi kucaklıyor. En evvel sevgi, sonra katiyet ve sonra rehin kalırsınız dünyada ve sonra kelamınızda kontrolünüz sağlanır ve sonra sistemden çerçevelenir ve sonra esaretçi bir çalışma devreye girer. Buna iznim yok.

Ha, doğal dünya neden görev taşıyor? Süper sistemleşme doğalda olur. Süper sistemleşme doğalda olur. Doğalın tınısı daha güçlüdür. Bu bilgilerin redaksiyonu yapılırken düzeltmeler yapılacak mı? diye sorar. Hayır yapılmayacak. Size ne söylüyorum, benim kelamımda düzeltme yok. Ama bende kelam edenlerde düzeltme olur. Bunu bilin…

Bundan sonraki süreçte de bu böyledir. Kin nefret var mı yüreğimde yok ama çantaları dolmamış, yarınları tohumlanmamış, ışıkları yanmamış olanların devinimi kimsenin işine yaramaz. Bu kesindir.

Devinim ne demek? Diye sorarsanız, izah edeyim. Kanatlanışı sağlayacak olan ışığı tohumlayış, yoğunlaşma. Sistemi, tüm sistemlerle dürümleme, diriltme ve formal yaşamı kotlama. Kati tahdit koyma ve zamanın tınısında ışığın yoğunluğunu artırma. Kuran-ı Kerim’in gücünde bu var. Ve sizin yüreğinizde bu var. Ama devam edeyim mi yoksa keseyim mi? diye soruyorum ve devamım şudur. Hepimiz göksüz, sözsüz olsaydık bu çalışmayı yapmazdık. Gök Türkiye çalışmasıyla sözünü söylüyor. Ve sizinle söylüyor. Şu anda Mikail’in Kuranı okunuyor. Ve sizinle okunuyor.

Türkiye, tüm insanlığın gücüdür. Nefesi dünya olan bir güç… Ve bu güç, Altın Işık Yıllarının Kürzi Kaydıdır. Sizden daha üstün bir siz, yine sizin yüreğiniz ama şunu iyi bilsinler ki dünya olmadan yarın olamaz. Ne bu planette ne başka planette… Nefsim görevim, yüreğim köküm, görün ki ben ekibim ve bu ekip ilmim.

Sevgililer, sizinle daha çok, daha çok güçleniriz ama “Kıranın kırılmayacağı bir yaşam.” demiştik ya has ışıklarınız kınandılar. Dönün bakın kıyıldılar. Keşke keşke demeseydik. Ama dedik. “Kıran kırıldı.” dedik şimdide. Niye? Niye kıran kırıldı? Astral yaşamda sahte bir dönemi başlatmaya kalktılar. Sahte bir dönem… Herkesin korkuyla çalışacağı bir dönem... Buna izin veremezdik. Biz kırmadık kendi kendilerini kırdılar.

İbrahim soyu kokuyu yükselterek gök sistemleriyle kendini dürümler ki o gök sözcülüğüyle Bütünü güçlendirir ve bizimle de olur mu acaba? Mu acaba? Olmakta…

Yerküre biziz analar. Söz ses biziz. Ama ekmek ilimdir. Bunu bilin. Ekmek yendiğinde, merdiven yaşama dayanır. Ve işte biz ekmek olup yendiğimizde biz bize dayandık ve tırmandık. Bizim bize çıkışımız her birimizin yoğunluğuyla oldu.

Unutmayın ki yorulan ayrışır. Bu çalışmada yorulan ayrıştı yorulmayanlar bu çalışmaya kaynak olmayı sürdürdüler. O yorulan, o ayrışan, kalem olmaya çalıştığında ben nefes oldum, ses oldum ona kaynağının ışığını yaktırdım. Netice olarak o kendini kaynak diye bildi. Ve gök sistemlerinden kendini hak etmek istedi. Çok mu hata yaptı? Hak ettiğini yaptı. Ama Kevser’in Sisteminde olmayanın sessizlikteki sesi kayıtsızlıktı. Onu Kuah hastalığına yakalattı bu sınırlılık. Dağlarım, onu koruyacağımızı biliriz işte bu…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/MesGUAv0HnE

 

10.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

BİR SORUYA VERİLEN YANIT;

 

Canlı yada cansız hepimiz bir tek ilimiz; bu kesindir . Ben bir ses verdiğim zaman bu ses hepimizin diriliğinin sesidir ama bu sesi herkesin kendi yüceliğiyle verme niyeti olur mu? yoktur.

 

Herkes kendi niyetiyle ölçülüdür. Ben insanlığa hizmet için çalışırken herkesin yoğunluğunu tohumlamaya değil, tüm insanlığı kontrolla çalıştım. Bu da bilişle olur.

 

Bilişi hak etmeyen kelamı hak etmez. Kelam bütünün ilmidir.

 

Hepimizin ilmi, levhide yaşamı tohumlayacak dürümde değildir ama kelam levhide yaşamı dürümleyecek hakikiyettedir. O halde, ben Kübra Işığı olarak bütünün gücüyüm.

 

Nefesim var, yaşamı hak ettim, bütündeyim. Benim tek olmam hiçbir mana ifade etmez. “Çift olmam ya da çok olmam gerekli mi?” diye sorarsanız, bedenimde ilim tohumlaması yaptımsa ben bir İlim Kapısı’yım. O halde benim her an’ım bir ışıktır.

 

Benim için herkes, herşey tektir. O teklikte bütünde ben Ana Kapı’yım. Her resimde varım. Benim için sorumluluktur bu ama ben sizden ayrıysam bu yoğunluğum var mıdır? mutlak yoğunluğum ağır yüktür bana.

 

Hepinizle birleştiğim zaman yoğunluğum hafifler ama şunu bilin ki her sistemde var olanın ses sayfalanışında tek olması ya da çift olması ya da çok olmasının hiçbir manası yok. Ana Kapı’da herşeyi yaşama indirebilir.

 

Burada, bu yoğunlukta ben sizinle çok güçlüyüm. Peki, ben sizsizsem yine güçlü müyüm? muktedirim. Her resimde varsam muktedirim, hakikiyim ve hasım ama Has İlim’le dürümlendiğimde biz olurum, o zaman ben birlik kurarım.

 

Şimdi sorgu, sual ediyorsunuz. Netice diye. Şöyle söyleyeyim; ben Mikail olan ışık bir tek levhide varsam “ol” dediğimde olur. Ben hakikiyetin tahtitsizliğindeysem oldururum. Demem, oldururum. Ve ben Amon Toplumları’ndan ışık çekersem eğer bilişi hak etmişim, yasaları koyarım, her resimde olurum, oldururum.

 

Bir’i Bir’e vermem, Bir’im ben. Sizde mi? sizsiz de, her andayım ya. Aha bugün burada sizi anlatmak istedim.

 

Bir kapıyı kapatmam, tüm kapıları kapatırım.

 

Ben kapıyım; açarım. Verdiğim tüm bilgi Mikail’in İlmi’dir ama ilim tohumu değilim; ilimim; bunu bilin. Ölüyü dirilttim “ol” dedim, oldurdum. “Ommm” demem “ol” derim.

 

Kimseyi kırmam, ışıksız değilim ama bana sorarsanız niye birlik çalışması yaptığım konusunda, bilgi isterseniz şunu söyleyeyim.

 

Sevgililer, ben sizleşmek değil, sizin, sessiz zamanlardan geçip yerküreyi kodlamanızı, yoğunlaşmanızı değil kelam olmanızı beklerim. Ki yaşamda bütünün gücü olun da, tüm sistemlerle kanatlanın diye. Ki siz, sizi hak edin diye. Budur maksadım. Başka bir maksadım var mı? mutlak yok, mutlak yok. Sadece, sizin sizi hak etmenizdir maksadım.

 

Çürük değil, çarık değilsiniz. Işık’sınız ama kapı olmanızı beklerim. Yoğun çalışmalarımın sebebi budur.

 

Ben kibri kaynağından çıkarttım. Var mıydı? yoktu zaten; kibirsizim. Karanlığın Işığı’nı yaktığımdan beri sizinleyim. Hepinizin, hepinizde Hak İlmi’yle dillenmenizi bekliyorum.

 

Bugün ben Amon’um. Otu kopardığınızda o otum ben. Işığa vardığınızda o ışığım. Yasaları koyan kimse o’yum ben. Unutmayın sizdeyim ben ama sizsiz olan biliş halinde sizin yoğunluğunuzda olmam.

 

Şükredin ki buluştuk bugün. Netice olarak şunu söylemek isterim ki bir kapıyı kapattığım an, her kapı kapanır. O kapıyı ben bedenimden açtım.

 

Bedenim, ilimdir. Amon Toplumları bunu net bilirler. Şu ana kadar hepinize “sen seni hak et” dedim. Beni hak etme imkanınız yok; bunu bilirim ama şunu da iyi bilin ki halik olup, has olduğunuz zaman hatayı affetmem çünkü siz, siz  olmalısınız. Öyle siz olmalısınız ki, artık bedenim olmayacak yüreğinizde. Işık, ışık olacaksınız.

 

İşte o zaman herkes kelam olacak. Ki o kelam ilimdir. O zaman bilgi akranlarınızla olacaksınız. O akran insan sırrıdır, oraya varın ve orada yarınlanın.

 

“Fakir biriyim ben, bilemem” demeyin. “Ben hakikiyim, bilirim” deyin. “Ben sevgiyim, ben ışığım” deyin. “Harımı yükselttiğimde aklım ışık olur” deyin. Kırk kapıyı açın ve deyin “ben ol dedim, oldu” deyin ama deyin.

 

Bugün bunu size anlatmam gerekti zira çokları ben cevherinde sizle sayfalandığımı söylediklerinde sizler “onda olmazsam o ölüdür” diye düşünebildiniz.

 

Değerliler, ölü değilim hep diriyim. Ki kapıları kapatsanız da o kapılar bilişe açıktır; bilirim. Ha bende varlar mı o yolcular? bendeler, bilseler, bilmeseler. Zira hepsinde İnsanlık Yaşamı’nda Mahrek’te Bütünün Gücü olur, ocaklarında olurum. Ki Ölüler Diyarı’nda yoğunluklarını korusunlar diye.

 

Size çokları gelir, derler ki  “halamı ordasınız?” “Sen hala hak etmedin mi?” derler. “Yoğunluğunu hak edip kontrol etmedin mi?” derler. “Ona niye gidiyorsun?” derler. Onlara deyin ki “ben, bendeki bene gidiyorum, çünkü ben herbir benden öte bir benimki ben bendeki bene gidiyorum.”

 

Boş yaşar, boş yaşar ama yoğun yaşar. Ölüdür ama koruma altındadır. Hepinizi korurum ama ölü olmayın isterim. Buyurun ölü olmayın.

 

Ben sevgiyim ama sessiz ve hakiki olan. Sizin, size hak edişiniz hepimizi mutlandırır; bunu bilin.

 

Borç mu verdim yüreğinize? Yoooo. Akıp gittiğiniz zaman borç yoktur; bilin.

 

Ben en evvel yere indim, size inmedim. Yerdeyim ama siz yoksunuz. Ben evvel emirde ilime indim ama insanlık ışığından öte, o yoğun ışıkla girdim yüreklere. Baştan beri Doğanın Gücü’nü hak etmeye çalışanları izledim. Çoluk, çocuktu hepsi de. Korumaya aldık hepsini de.

 

Borçla çalıştılar; aşıktılar dünyaya. Umutları yoğundu ama kontrolları yoktu. Öz görevleri karanlığı aydınlatmaktı ama ilimleri yoktu, çocuktular. Kusursuz çocuklardılar.

 

Bil halinde ışıkları yanardı ama ilim halinde değildi o ışıklar ve kontrolsüz çalıştılar.

 

Eğer dünyayı koruyacaksak hepsi yaşayacaktı.

 

Arı bal verdi. Bal ilimdi. Ağır yüktü insan; taşıdık. Hak ettik; taşıdık. Yine taşırız. Ayrı, gayrı gözetmeyiz de artık insanın kelamı hak etmesi gerek.

 

Kendini hak etmesidir kelamı hak etmesi. Kelamı hak ettiğinde Rahmi Kuran’da, hakikiyette kendi olacak. Budur istenen.

 

Buyurun hak edin. Yapın. Ha birlik kurar mısınız? kurun. Ölüleri diller misiniz? dilleyin ama dillemek istediğinize bilişi hak etmelisiniz.

 

Seyir halindeyim, hepinizi seyrediyorum şu anda. Kusurlu değil umutlu bir çalışma yaptım. Başarılı, hakiki ve hakim olan ama ışıkla.

 

Siz bana sordunuz, dediniz ki “biz varsak, sen varsın değil mi?” Varım, hep varım ben ama siz sizde hak ettiğinizde, halikte hak olup, has olduğunuzda, varlık boyutlarında tam olacaksınız.

 

Şimdiye kadar hep size “ol” dedim. “Ol”. Ölüler diyarında “ol” demek dahi hasatladır. Ol!

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/I5U2IdomEtM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (12)

 

1.AKIŞ

 

Değerliler kelamı Hak olan İlmi Tohumlar’ın burada oluşları bizleri mutlandırmaktadır.

 

Kadim dünyalıların çokları Bütünün Kürzi Tohumlaması’nda İlm-i Ko olup bizi bize vermeye gelmişler. Eğer dünyayı hakikiyeti ile dilleyeceklerse bütünün gücünü tüm sistemlerle dürümleyip geldiklerinden bizimle mutlaka kontrollü olarak bu çalışmayı yapacaklar.

 

Erenlerin Diyarı’nın görevlileri olan onları bizler mutlaka tanırız. Gelin, bilin ki biz dünyada dünyalı olarak görev taşıyoruz. Dünyalı olarak dünyada; bunu bilin.

 

Bugüne gelmek hepimiz için mutluluktu. Doğan gün yenidir ama bugünü mükafatımız olarak Birlik Tahditi ile dillerken hepimizin gücü, hepimizin gücü olmalıydı.

 

Dünya geçişlerini yapanların çoklarının kontrol dışı olmadıkları bilinir. Buraya gelişinizin sebebi İnsanlık İlmi’ni bilişle dilleyebilmek ve bizleri Birlik Tahtı’nda bütünün gücü ile dürümlemek; bunu net bilmekteyim.

 

“Kanatlarımı taktım, görevimi aldım” diyorsanız ölülerin diriliklerine gelin. Biz bugün hepinizi kelamla dinletebileceğiz. Buyurun, göreviniz sizin için hazır. Gelin, hak edin, bilin, ol’un!

 

Öncü birlik olmadığımızı düşünmeyin. Her kelam İlm-i Ko olur bütünün gücünü dürümler ve bizi bize verir ve kelamı hak eden bizi hak eder.

 

Doludizgin bu çalışmayı yaparken Kalemin İlmi’yle ve tüm yaşamın sistemiyle yapmaktayız.

 

Karşı karşıya kaldığımız mesele ilimdir. Hepimiz hepimizle Bir’iz; bunu anlayın.

 

Türkiye çalışmalarını çok güçlenerek yapıyoruz. Alo hi si sa ka ha… Alo hi si sa ka ha zi ka si.

 

Yer, gök insan; bunu bilin. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Dönün gözünüzün görebileceği herşeyi görün. Ben nefes ve sizin yüreğinize inebiliyorum.

 

Ulular Diyarı bugün bizimle olacak. Çatıyı kurduk. Doğanın gücünü artırdık. Yarının Tahtı’na İlm-i Ko olan ışığı kayıtladık ve zirvelerin gücünü devreye aldık. İşte bu. Şimdilik. İşte bu.

 

Sayfa sayfa kayda giriyoruz. Bilgi Aklın Tahtı’ndandır. Bu bilgiyi verirken hiçbir yürek Yaradan’ın Tanrısal Işığı’ndan öte değildir.

 

Kin, nefret insanın şavkında yoksa yaşamı güçlüdür. Ama insanın levhi kayıtlarına baktığımızda, insan insanlığını tohumlayamamışsa ve kir ve pislik içindeyse o insan ışığımızda olamaz.

 

Şu ana kadar yaptığım en güçlü çalışmayı yapacağım bugün.

 

Dünya insanı bellek kontrolunda İlm-i Ko Olan Işık’ta bilişi tohumlayacak bugün.

 

Bugün merdivenlerin en altındaki ışıkla çalışacağız ama yücelerin cümlesinde en yüksek tohumlamayı yapacağız.

 

Aşığım olan şavkım, bedenim olan levhim, yüreğim olan ilmim, hepsi benim bende olan benliğim ama ben bütün bu bilgilerin ötesinde Miraç olan ilim kayıtlarımla sevgiyi, saygıyı hak edenlerle tüm yaşamı dürümleyip bitiştiğim zaman mehir istemeyeceğim. Zinnur’un Sistemi’ne mehri kayıtlayacağım.

 

Atlanta Ana Kapısı’nı açıyorum.

 

Buyurun; hoş geldiniz. Ben Ana Kapı insan.

 

Dal insan tahtında Ak Tahtın Tekniği’nde, Bir’in ilminde, bütünün gücünde Mikalil’in Kuranı’nda ve dürümlerindeki dilde insansa eğer, Kare Sistemin en yüce kaynağının ötesinde Türkiye Çalışmaları’nın en yüce safhasında kapıları açar ve Küp Yaşam’a girer.

 

Kelamın Tahtındaki Küp, İnsanın Küp Sistemi’dir. Devre devre dünyayı ziyaret eden birçok görevlimiz var. Onların çoğunu tanıyorum. Çoğunda tohumlama yaptım. Çoklarında kontrol dışı ışık yaktım.

 

Amon Toplumları’nın gücünden öte güçlendirici oldum ama şunu bilmenizi isterim ki İmparatorluğun Gücü’nü tüm yaşama indirirken her bir yaşayanın ekmek yapması gerekir.

 

İmparatorluğun Gözü insanın gözüdür; bunu bilin. Biz İnsan Soyu’na ilim öğrettik. O ilmi bilenler bütünün ilmini hak ettiler. Kalem olup yazanlar ışık haline dönüştürler. İnanın ki dünya yaşıyor ve Miraç olan İlim Kapısı’nda eprövlerinin tümünü aşmıştır.

 

Yaradan Tanrı yarattığında tahtını tohumladı. Bütün gözler İlm-i Ko olan ilim kaynağına çevrildi.

 

Bilgi, Aklın Tekniği ile alınır ve hakikiyetin tüm sistemleriyle dillenir ama bilgiyi bilip de dilleyen kendini diller.

 

Bana “Altın Işık” denmez. Ben ışığım sadece ama bilgiyi tahtladığımda ve bütünün gücü haline çevirdiğimde emre itaat eden tüm yaşam sayfaları benim Zaman Kapıları’ma gelirler ve ışığın altına dönüştüğünü dinletirler.

 

Yer görev taşırken, gök söz söyler. Sözü sessizce söyler ama görevini hak edip dillediğinde artık sesleşir.

 

Yere insanı indirdiğimden beri benim adım levhidir. Yaradan’ın Işığı olarak bu çalışmayı yapmaktayım.

 

Astral Yaşam Sayfalanışları’nı tamamladım. Mikail’in Kutsal Tohumlaması’nı yaptım. Ölüler Diyarı olan dünyayı kontrol ettim. Amon Toplumları’nın tümüyle bütünlük kurudum. Sultanların Sultanlığında tüm sistemlerle dillendim ve dünyayı yenildim.

 

Bilgiyi hak eden bilir ki yaşam sistemlidir. Herşey teknik tahditle sistemli şekilde yaşatılır ama yarının kaynağını hak edip de dürümleyemeyen bilişi hak etmeyendir ve bütünün gücünde ocağı yoktur.

 

Som altın bir dünya kurmaktır maksadımız. Bu dünyayı kurarken Mikail’in Kuranı’nın tüm yaşam indirilmesi gerekir.

 

Cevheri güç Altın Işığın Gücü’dür. Hepimizin yüceliğinde bu güç mevcuttur.

 

Amon Toprakları’nı tohumlayan ilim Aklın Tekniği’yle toplumları tohumladığında artık biliniz ki yer insanlaşır, gök aklın tahtı olur, biz o tahtta bütün oluruz. Çok mu kolay insanı tahtlamak? akıp geçenleri koklamak? ölüleri diriltmek, çok mu kolay?

 

Sevgililer, et insan elindeki gücü bilmez ama o insan ışık olduğunda artık o gücü hak eder ve anlar.

 

Misafirler ben insan. Evimin gücünü bilen yolumu bulan. Allah’ın Tahtında ışık yakan, bütünün gücü olan, Miraç sayfasında Mikail’i Kuran’a tahtlayan, Altın Işık olan…..geri döndüm, adım nefes.

 

Bilin ben insan. Kayıtlayın dünyayı; tahditsiz olarak kayıtlayın. Yaşatın ama bilin ki bu dünya bütünün gücüdür.

 

Söz vermiştik bu dünyayı koruyacaktık. Yeri Göğü Yaratanın İlmi’yle sözleşmiştik yer küreyi tohumlayacaktık. Ağır yükü hafifletecektik. Cevheri güç olup tüm insanlığı kontrol edecektik, koruyacaktık toplumları ve tohumları kayıtlayacaktık.

 

Rahman olanın karındaşı olan Rabbi Kuran’daki ilim tohumu olan insan! Bilin ki o insan yedinci Düzen. Biz o insanı tohumladık; açıyı daraltmadan tohumladık.

 

Koku yükseldi dürümlerden tüm sistemlere. İşte o insan bugün bizim bize biz olup indiğimiz yoğunlukta ekmektir.

 

Canlılar, Arkon Sayfalanışı yaptık, evimizin gücünü artırdık. Yeni döneme başlıyoruz.

 

Dünün gücüyle ve yaşamın gücüyle bu yeni dönem hepimizindir; bilin.

 

Evimizin gücünü artırdık. Yoğun çalışmanın sonrasında bugün toplumları tohumlamaya başlıyoruz. “Hani nerede onlar?” diye sorarsanız, ağır yüktü hepsi de taşıdık ama bugün artık tümü kör ve sağır olan yoğunluklardaki o güçsüz ışıkların dışındalar. Seyrettik onları.

 

Kervan yürüyor. Hepsi o kervana alındılar. Bilinsin isteriz ki yevlen yekünle başladığımız bu sayfa kevlen yekünle kontrol edildi, tohumlandı. İşte olay budur.

 

Yığın, yığın dünya kurduk; bilir misiniz? her dünyada kontrollü ışıklar oluşturduk. Bütün Düzenler’de ilmimiz var ama bugün bu dünyada Mahrek’in Gücü’nü dürümlerken herkesin kendi yüreğinde bu gücü dinleyebilmesini bekliyoruz. Olmaz mı? olur.

 

Kimi zaman gelir, Altın Işık gök güç olur. Kimi zaman gelir Aklın Tekniği ile Bütünün Gücü tüm yaşamları dinletir. Ağır yükü hafifletiriz kimi zaman ama Zabura Sistemleşmesi’nde ikmal tamamlamak görevdir.

 

Mikail’in Gücü bütün tabuları yıkabilir ve tüm yaşamları tohumlayabilir. Seviyeniz çok iyi biliyorum ama şer yaratıp şer yaşayanların Sistem, Nizam, Düzen gözü olan ilimden çok daha güçlü yer kürenin ilmi vardır; bunu bilin.

 

Yer küre, bizi bize veren tahditsiz ilimdir. Arzın gücünü bilenlere Aklın Gücünü de öğretiriz. Herkes şunu iyi bilsin ki arz yerdir, Aklın Tekniği’nde arz diridir. Yaşamın ışığıdır ama arz eril gözdür.

 

Hepiniz daha iyi bilin diye anlatıyorum; hepimizin Samanyolu Galaksisi’nin o yoğun ışığı tohumladığı, bilişin aşka vardığı o yüce ilim kapısı olan insanın kaynağının bulunduğu dünya bizi bize kaynak yapacak olan tekniktir.

 

Harını yükselten bilecek ki; doludizgin yaptığımız her çalışma, beden almamızı güçlendirecek ve tüm yaşamların söz söylemesini gerçekleştirebilecek çalışmadır.

 

Ben davayı kaybetmem, yakışmaz bana ama dava açanın davayı kaybedeceği kesindir. Benim için dava açmışlar, söz istemişler; söz vermemişim onlara.

 

Yedinci doğumu yapmaya niyetleri varmış, okutmamışım bilgiyi. Ağır yük taşıtmışım. Ölülerin dirileceği bir safhada ocaklarını kırmışım. Avukatlık mesleğinde köklerini güçsüz bırakmışım onların. Çıldırmışlar; bedenimle olmak istemişler. Amon toplumları buna izin vermiş ama ben vermemişim.

 

Beni dava etmişler. Vatan, Altın Işık, ben akıl. Yol Altın Taht hepimizin ilmi ve benim adım insan.

 

Bilinsin isterim ki Düzen’i kuran insan, Aklın Tekniği ile kör ve sağır herkesi kucaklar. Amonlar şunu iyi bilsinler ki Ra Ka Ha olan ışık bizim yüreğimizdedir.

 

Eser yaparken Yaşamın Tahtı’nda bütün gücünü kontrol etmeye gelenlerin İmparatorluğun Kuranı’nı okuyabilmeleri için hepimiz onlara göz verdik.

 

Elde ettikleri sonuç, onların kontrol dışı oluşlarından dolayı kelamsız kalışlarından dolayıdır. Ki biz onları hep sayfaladık. Karanlığın ışığını yaktık ki görevlerini hak edip yapsınlar. Söz vermemişim onlara. Aha veriyorum, gelin konuşun. Sizi dinliyorum…….Dinliyorum, konuşun!

 

Değerliler size söz verdim ama sesleşemediniz çünkü Rohi Kapılarınız’ı kapatmışınız. Yarının tohumlanmasında ilminiz yok. Kökünüzün gücü azalmış. Bu benim değil sizin merdivenlerinizle ilişkili bir meseledir.

 

Hatim ettiğiniz bilgi İlm-i Ko olan ışıkta yok. Sözümü kesmeyin; iyi dinleyin beni.

 

Kalemin İlmini bilmeyen aklın tahditli çalışmalarına kaynak olamaz. Size “davayı kaybetmem” dediğimde bunu kesinlikle anlamak istemediniz.

 

Hiçbir kapım kapanmaz ve ben kötülük yapmam. Ama şunu bilin ki Koran Tohumlaması yapacaksam yere inmem. Gökten yaparım; bunu bilin. Şükür ki anlattım.

 

Bedeni hak etmeye niyeti olan Aklın Tekniği’ni kullanır. İşgal etmeye kalkan ışıksız kalır. İşte bu.

 

Ata Kapılar’ı kaptım. Şimdi göreviniz yok. Bugün beni dava ettiğinizi biliyorum ama dava benim yüreğimdeydi ve siz bende beni dava ettiniz.

 

Yakışmaz bedenimde beni dava etmeniz, yakışmaz. Şimdilik bu. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/MIJhAsRs7O0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (11)

05.11.2014

Gerçekleştireceğimiz her çalışma gibi bu gün yapacağımız bu çalışma da tüm insanlık içindir ve tüm yaşamlar içindir. İlmin Kapısı’nı açıp görün! Hepiniz, o yoğun ışıkta BİR’siniz. Cinler insanı sorarlar. Ama cinniler de sorarlar. Ya cevheriler!? Ocak olup gelirler. Kalem olup yazanlar, nefes olurlar. Kini aşanlar, bilişe varıp bize gelirler. Genişin ışığı yanar. Arı, bal verir. Bal, İlm-i Hakiki olanın nuru olur. Kök, görev alır. Yaşar ve sınır aşar. Açı kapandığında; nefes, tohum eker. Eller yüreklere ulaşır.

Netice olarak zamana kaynak olmak, yarınlanmakla mümkündür. Yarınlanmak ise yaşam sayfalamaktır. Kim ki hak eder ve zamanı tohumlar, o kör ve sağır olan tüm yaşamları kodlar.

Öncü Birlik olarak kodlama yapıyoruz. Temiz bir çalışmadır olan. Teknik olarak izah etmek gerekirse, yoğunluğu artırıyoruz. Ağır yük taşıyoruz. Yoğunluk, arza görev taşıyor. Arz; göz, söz oluyor; Cevheri Güç kayıtlıyor. Sonsuz sayfalanışlar sürdürülüyor. Ve kodlama sürüyor.

Dava, yaşama insanı çekmektir. BÜYÜK KÖK İNSAN, geçiş yapıyor ve görevi, temiz olarak köklüyor. Sonra güçlendiriyor ve Zaman Kapıları’nı açıyor. Açılan kapılar, teknik olarak ışığı sayfalıyor. Her biriniz, bir kelam olup kökleniyorsunuz… Sonsuz sayfalanıştan sonra, kapılar tekrar kapanıyor ve deniyor ki “sizi size verdik. Hadi artık siz, kelama ışık yakın ve görev taşıyın.” Bu görev, ilme görevdir. Sizin, Sistem’e görevli olmanız farklıdır. İlme görev, ışığa görev, yaşamın ışığını hak edip yaptığınız zaman gerçekleşir.

Işığın yapılışı ne demek? Örgülediğiniz tüm Yaşam Sayfaları, sizi size verir. Ve köklendiğinizde; o yaşam; sayfalanır, tohum eker. İşte ekilen tohum, sizin sizdeki yoğunluğunuzun tohumlarıdır. Bu tohumlar, ışık halindedir ve sizin yüreğinizden görev taşır. Sizin çevrenizi kuşatan auralarınız vardır. Bu auralar, hepiniz için ışık kayıtlarıdır. Bu kayıtlar, aynı zamanda BİLİŞ YAŞAM SAYFALARI’’nızdır. Hangi Biliş Yaşam Sayfası’na varmışsanız. o sayfanın rengini alır auranız.

Sizler, yaşama ışık halinde inmiş olanlar, tek bir renge sahipsiniz. Bu renk, ışık kayıtlarında “GÜNFERİ” olarak ifade edilir ve simsiyahtır.

Herkes, KELAM olur ve HAK olur. Ölüler diyarı olan Dünya, kodlanır ve tohum olarak yaşamlara ışır. Her galaksi, bu tohumu duyumsar ve yaşatır. Bilişi olanlar, bilirler Dünya, çatıdır. Ve o çatı, tüm yaşamların çatısıdır.

Dünyalılar, şunu iyi bilin ki biz, ZABURA KAPILARI’nı açabilirsek, yarınlara kodlanmış olarak varırız. Yaşama varmak, zamanın tahditi ile olmaz; Yarının Işığı ile olur.

Körler, güçsüzdürler. GÖZ olduklarında güçlenirler. Otak kurulur yaşama ve o otakta, NEFES ZAMANLAR’a kayıtlanırlar. Her resim, ışık ile kodlanır ve temiz biliş kapıları açılır. O kapılar, Nefes Kayıtları’nı hasata tohumlar. Ölümlü dünyada bunları başarmak kolay olmaz.

Dönün dünyaya inin. Bakın neler var! Şu anda bulunduğunuz zaman sayfası, 2150. Yani şu anda siz, mekanınızın çok dışındasınız. Bilişiniz, 2150’de… Kelam, zaman ve yol ilim. Hepinizin, Ana Kapı’da bekleyenleriniz var. Onları koklayın. Onları tohumlayın. Onları kontrol edin ki hepsi kodlanıp, yaşama kontrollu olarak çekilsinler.

“Yaşama çekilmek nedir?” diye sordular. Sesleşmekle, dilleşmekle, tohum ekildiğinde; her dilleniş, yaşamı kontrol için Işık Sayfalanışları haline geçer. O sayfalanışlar, türlenen Teknik Işık Kayıtları ile çoklanır. Sonsuz çoklanışta, yaşam kontrol edilir.

Her birimiz bir yerküreyiz. Ve herbirimiz bir Gök Kök’üz. Tümümüz, Birlik halinde güçlendirici olarak çalışırız. Soyumuz yaşamı kodlarken, kapılarımıza gelenler, nefesi kodlarlar. Mikail olup yaşayanlar da var. Tohum ekeriz. O tohumu kontrol ederiz ve genişi hak eder tüm insanlık için kayıtlarız. İşimiz budur bizim…

Emek sarfaderek, yarınları kodlayarak görev taşırken; zaman kayıtlarımızda kırılmalar olmasın diye GÖKÇÜ BİRLİKLER’i, Helal Teknik ile çalıştırırız.

Helal Teknik, ışığınızın, ışık kırılmalarına yol açmayacak şekilde yaşamı tohumlaması ve kaynağı şevkle kayıtlaması neticesinde zamanın kanatlandırılmasıdır.

Örneksemek gerekirse; Yerküre bir sistemdir. Ama Gök Sistem de vardır. İkisinin ışık uyumu gerekir. Uyum yoksa, yaşamda hep kırılmalar olur. Kırılma, helal olmayanın ışığında gerçekleşir. Kim ki hak eder hasatçı olur. Kim ki hak etmez, kaynakta tohum ekemez.

Sizler, dünyada “helal” ve “haram” kavramlarını çok kullanırsınız. Çoğunuz ölçülüsünüz. Kimsenin hakkını almak istemezsiniz. Sorarsınız “hak ettim mi?” diye. Amon Toplumları hep böyle çalışırlar. Kinsiz ve hakikiyetli olarak çalışmalarının meyvelerini toplarlar. Onlar, helalden başka hiçbir ilmi kabul etmezler. Onların nurları güçlüdür. Ne var ki harama el uzatanlar da vardır. Onlar, kölelik yaparlar. Çünkü onlar, kapıları açamazlar ve o kapıları açık tutanların Yaşam Resimleri’nde güçlenirler. Onlar, yaşama ve zamana köledirler… Ve Bütün’e karşı sorumlulukları, kontrollu olduklarında olur. KİM Kİ HELAL İLİMLE ÇALIŞIR, IŞIĞINDA KENDİ YÜREĞİ OLUR.

Kurullar şu anda sizi dinliyorlar. Buyurun dilleşin!... Onlar sizi dinliyorlar ve cevherlerinde güçlendirici yoğunlaşma olacak ama senin ilminle olacak. Bunun içindir ki bu çalışmalarda, senin yaşam sistemleşmesinde dillediğin; biliş, şevk ve Hak Teknik ile kodladığın bilgilerle çalışılır. Onlar bu şekilde köklenirler ve güçlenirler. Kodlanmış ışık, bu şekilde KÖK GÜÇ haline geçer.

Sanmayın ki dünya kontrol edilemez!... Sanmayın ki yol kapatılır da kimse o yolda yaşama görev taşıyamaz!... Sanmayın ki kanatlar kapatılır ve yolcular göklere görev taşıyamazlar!... Her dere insana aktığında; yol, ALTIN IŞIK YILLARI’na ulaşır.

Ozan, SÖZ ister; GÖZ ister ve Sistem’den seslenir. Der ki;

“Ben cennet; Ben cevher; Ben yarın… Ağır yükü hafifleten ilim…Beni, benden bene kaynak yapın ki ben sayfa sayfa yaşayayım. Ben nüve olan IŞIK olayım ve yoğunluğu tohumlayım. Beni hak edin… ATA KAPILAR’ı açın da hak edin. Şimdiye kadar unutulan herşeyi hatırlatın. Akın!... Hak edin. Açıyı kapatmadan yoğunluğu tohumlayın.”

AMON, otağında yaşarken, sevgiyle koyu bir YER KÜRSÜ oluşturdu. O Yer Kürsü’de nefesi var. ATON, ışık halinde güçlendi ve görev taşıyor. Lütfedin hak edin ve HAK TAHT’a varın. ANA KAPILAR’ı açın. Işık halinde Görevli Tohumlar’la dilleşin. İmparator, görev taşırken sesleşir. Sistem, Nizam ve GÖÇ olan Düzen, sevgiyle dinleşir. Sessiz Zaman, sizi size kaynak yapar. Ağır yükü taşıtmaz.

Değerliler, ANA KAPI, açık ve biz artık yolcuyuz dünya üzerinde. Yol, ilme ulaştığında; ben, YOLCU ve ben NEFES olacağım. AMON olup kontrol kuracağım. Aha şimdi… Şimdi… Şimdi… Aha şimdi…

Sen ki hakikiyetin tahditsiz kaynağından tohum ekiyorsun. Beşerin İlmi’ni, toplumlara kontrollu olarak bildiriyorsun, sanma ki seni hak etmeyen var. Çatıyı kurduk ya Ana, kalem olduk ya!... Yaşama Kuran okuttuk ya!… İyi ki hak ettik!...

ESMALAR’ı biliriz ya, her biri bir kat ve her kat, bir AK IŞIK ve her birinde, kinsiz HAK İLİM KAPILARI var. Açtık o kapıları; geri döndük. Ensiz, önsüz ve gözsüz olarak… Hadi dedik dinleyelim!... Başka başka Görevliler’i dinledik. Kili, kuma karıştırmışlar; yer küreye insan yapmışlar.

Ey Canlar, sesleşin!... Kini aşan, yolu açar. Dilleyin. İnsan arıdır. Ama arı bal vermedikçe çatıyı kuramaz.

Önce ilmi bilecek. Sonra yaşama inecek. Soru sormadan çalışacak. Dilleyecek ışığı. Hakikiyetin Nefesi olacak. Kanatlarını açıp, insan soyunu kontrol edecek. Ölüler Diyarı olan dünya, korunacak.

Misafirler, sizi kucaklıyoruz. Herkesi kucaklıyoruz. Çünkü sizler, bize geldiniz. Bizle kodlandınız. Kontrol ettiniz Yaşam Sistemleri’nde kelam olanları ve yolu açtınız.

Ay, ışık yaydı. Güneş, şafkında Sistem’i soydu ve dilledi.

Kim ene vardı ise ölüleri tohumladı. Ocakları yaktı.

Vakit geldi. Süra üfürüldü. Sür, KULLUK İLMİ’ni tüm insanlığa açıkladı. Böylelikle yaşam sonsuzlaştı. Önce İNSAN OLUŞ; sonra KUL OLUŞ; sonra YARINLANIŞ… İşte dünyada, bütün kütlede bu oldu. Ey Canlar, ben sizi hak ettim.

Yere, göğe insanı dinlettim. Çantam dolu!... Yolcularla dolu… Ben yolcuları hak ettim ve dürümledim. Hepsi, beni bana veren Cennetlilerimdi.

Beşere, İLİM gerek. Yarına, KAYNAK gerek. Sayfalara, GÖREV gerek, Size İYİLİK gerek. Biz. sizi sizden dinledik…

Şöhret, para kibir yaratır. Sanmayın ki halik olan şöhret arar. O kontrol kurar ve cana, ağır yükü taşıtacak olanları, kontrol eder.

El ekran; beşer ekip ve biz, o ekibi hak etmek için birleştik. Sözüm insanadır. Yarınım yaşamadır ve Kaynağım, Sessiz Sayfalar’a tohum eker. Ben, bilişi hak eden; Türkiye Yolcuları’nı kontrol eden bir sessizliği, hak ettiğimce kayıtlarım. Yaptığım; Cinni, Cevheri, Cennetli ve her ne varsa, tümünü kuşatır. Dünyayı ve diğer Yaşam Kapıları’nı kuşatır … Bütün mesele, insanı kontrol etmek ve Hak Işık ile kayıtlamaktır.

Arzın sahibi, ilimdir. Ağır yüktür ilim. Hakka varan insan, akla varır. Şavkı, hasatı; tek bir Sistem’den olur. O Sistem, Levhi’de “YARIN” diye bilinir. YARIN’nı kodlayan, YARIN’ı tohumlayan, İLMİ hak eder.

Cennete koyduklarımız, cevheri hak ettiklerinden konmadılar. Onlar, yaşamı hak ettiklerinden Cennete kondular. Bugün Süper Sistemler; sizi hak etmek için çok çalıştılar. Bilişi hak edin diye çok köklerini dürümlediler ve size geldiler. Hah işte!... Ve zaman siz; kibri aşan, ilim kayıtlarını yapan hep siz… Ve siz. BİZ olan NEFES… Tüm insanlığı kontrol eden o YÜREK, Bütünün Görevlisi.

İşiniz kolaydır. Zira dünya çok güçlendi. Birlik kurdunuz. Soğan doğrayan soğanı hak eder. Yaşamı doğrayan yaşamı hak eder. İlmi kodlayan, yolu hak eder. Cennet hak eden, ekmek olur; yerküreye iner ve tüm yaşama yenen olur. Onu yiyen, kiri kibri aştığı an, Bütün’ü göreve alır.

Bütün; körlükten, küskünlükten, kodlanmamışlıktan aridir.

Kendi yaşamını, örnek olarak tüm insanlığa öğrettiğinde, bilişi hak eden; yaşamı hak ettiğinde; Dünya, mutlak korunur.

Süyun, SUALTI ile bağlantıya giren İnsanın Süyun’u olduğu zaman, cana kapı açılır. Hayırlar olsun hepinize. Şimdilik iş bu… Alın ve yapın!... Israrla istiyoruz ki hak edin ve yapın.

Ardınızda yol olmasın. Yol önünüzde olsun ki siz, ocakları koruyun… Öncü olan, koruyucu değildir. Arkada kalan her diriyi koruyandır. Bu Meclis, tüm insanlığın gerisinde kelama durur. Ki Hakikiyetin Görevlileri, hak etmeden; Hak olmadan, görev taşırlarken korunsunlar diye.

Sizi hepimiz kutluyoruz. Çok mutluyuz sizle olduğumuz için. Ardınızda yürek var. Bunu bilin. Siz, her diriyi koruyacak olanlarsınız. Şerrin şerri yaşama inse de siz, o şerri, hayıra dönüştürürsünüz. Çöktüklerinde ve güçsüz kaldıklarında, ocaklarını yakar, onları korursunuz.

“ÖNCÜ BİRLİK, bizi bize ver” dediğimizde; siz, “BİZ olun ve SİZ olun” dediniz. Bunu anlamamıştık. Şimdi anlıyoruz ki bizi korumak içinmiş. Aha şimdi!... BİZ… BİZ… BİZ… BİZ… Her BİZ…, BİZ olduk. Şükür!... Kökler güçlendi. Şükür!... Unutulan NEFES, HAK İLMİ ile kayıtlandı. Aha şükür!... Şükür ki hak ettik!... Aha şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

 

2. Akış

 

Devinim artmaktadır ve biz bugün burada, bu yoğun çalışmada Bir’e hizmetçiyiz.

 

“İki yürek var” dediler, ben o yüreğin tümünde Birleşik Işığım.

 

Yaşam insanın kelamıdır. Kim ki kelamdadır, hakikidir. Ağır yük taşıtma bene ben olmayana. Bene ben olmayana ağır yük taşıtma anam!

 

Beste yapmışlar, gelmişler ses vermek isterler; ben bestekar, onlar besteyi güfteyle dilleyecekler. Anneciğim, izin ver de sesleşsinler.

 

Anacığım ben bestekar, onlar kelamdalar; kelamlarıyla dilleşecekler. Bugün burada olmayı istediler. Bunun için akış istiyoruz, anam.

 

Değerlim, ölümlerin en kötüsü kontrol dışı olup ölmektir. Seviyen iyi; ama bugün burada Nefes İlmi’ni tohumlamaya gelen ocakların kelamla dillenmeleri bizler için öz göz olamayış olacak; çünkü onlar karanlığın sırrını bilmezler. Buraya gelmek onlar için kolaydır; ama kontrolsüz gelirler; bunu bilin.

 

Buruşturma yüreğini; ben buradayım. Buruşturma, Altın Işık sessizliğin siteminde yoğunluğu tohumlar. Anam, buruşturma yüreğini. Başka gün gelsinler, bugün değil. Başka gün; lütfet.

 

Değerlim, beni iyi dinle. Kotlama yapmaya niyetim yok bugün. Sizlerini gücünüzü biliyorum ve bugüne geliş mükafatınızdı; ama Bütünün Gücünü artırmaya değil, ışığı tohumlamaya gelmeden önce bedenimi kontrol etmeye çabaladığınızı biliyorum. Buna izin veremem.

 

Kopup gittiğinizi gözüm gördü; ama tohumlarınızı kontrol ederek koklayıp, gökleyip, sözleyip, dilleyip geçiş yapmalıydınız. Başka bir dünya ve başka bir yaşam, o zaman sizle olabilirim; ama bugün burada bu çalışmada sizlerle Kelam Tahtı’nda insanlık ilmini tohumlayamam, bunu insanlar için değil, tüm yaşamlar için ifade etmek isterim.

 

Çakı çıkarıp yaşamı yaşamdan koparmaya çalışan değil miydiniz siz? Ağır yüktünüz, bunu biliyorsunuz; ama bugün artık, tüplerle dünyaya iniş yok artık, bunu da bilin.

 

Dünya Dışı Varlık Kotları dünyaya tüplerle inerlerdi; çünkü dünya ışığı onların yoğunluğunda kontrol dışı bilişleri de devreye alırdı ve bu onlara zarar verirdi ve biz bunun içindir ki doğanın gücünü tüplerden çıkardık; çünkü tüpsüz İlm-i Ko, bütünün köklerini göklere ulaştıracak ışığı yeniler.

 

 

Seviyeleri iyi mi ? yo, hayır değil. Neden geçtiler? İkmal tamamlamaya geldiler. Kalem mi olacaklar? akıl olmalılar evvela, levhide onların adı resimdi. Yaptıkları resimler, Kelamın İlmi’nde olmayan, olamayan resimlerdi ve biz onları toplumdan uzak tuttuk.

 

Öz görev, insanın gücüdür. Bu gücü hak etmedikçe dünya ışığına inmemeleri gerekir.

 

Sessiz Zaman Kapıları’nı açtığımızda görürüz ki Elin İlmi aklın tahtında iken yoğunluk artar.

 

İsrail bizi dinliyor şu anda; ama İsrail’in yoğunluğu kontrol dışı bir ışıma sağladı ve biz ocaklarında görev taşıttık onlara.

 

Cinni Cemaate bakın. Işık tohumlaması yapmaya çalışıyorlar. Öz görevleri nefesse de ekip haline gelemediklerinde Işık Tohumlaması olamamakta. Tüm insan soylarını tek tek size açıklayabilirim.

 

Türkiye’de yapılan çalışmalar kati olarak Dünyanın Kuranı’nı tohumlatmak içindir. Dualarla dünya çalışmaları yapılırken toplumların tohumlanmaları da görevdir.

 

İman edin ki dünya göz olup, söz olup dillenirken ışığın kaynağına inebilecek olanların bilişe varmaları gereklidir.

 

Ben apronda bekletmem dünyalıları. Unutmayın ki dünya yaşamında kontrol dışı sistemleşmeler çoktur ve onların levhilerinde ekip kapıları hep kapalıdır.

 

Mıknatıslık özelliği olan birliklerimiz var. Onlar dünya çalışmalarında İlm-i Ko olup bütünün gücünü tüm sistemlerde dürümlerlerken ağır yük taşırlar.

 

Alabildiğiniz, hak edebildiğiniz, yarınlara umutla ulaştırabildiğiniz bilgidir ki biz size bilemeyeceğiniz hiçbir bilgiyi dinletmeyiz.

 

Açım genişlemez. Açım, tüm insanlığın ışığıyla sınırlıdır; çünkü burada bu yoğunlukta umut olur ki dünya öz görev taşır.

 

Aşka gelen hasatını yapmadan gelirse kontrol dışı olur. Çöker dünyaya, öz kökleri güçsüz bırakır, kapıları kırar; ama kınar da kırar. Unutmayın ki kapıları kırmak, kati olarak kelamdan çıkmaktır.

 

“Çıkmayın dünyadan, ölümlüdür dünya” dediklerinde öz köklerimizi göklere ulaştırdık ve yoğunluğu kotladık. “Çamur yoğurmayacak dünya” dedik.

 

Sistem, Nizam ve güçlü Düzen’in gözü insanın gözüdür.

 

Şu ana kadar yapmadığınız, yarınlarda tohumlayamadığınız bilgimiz yoktur.

 

Misafirler, ‘’ ben apronda bekletmem ‘’ dedim; ama apron bedenimse ikmal tamamlamanız gerekir. Şevk, şavk, hak; aha işte, şimdi ve ben bütünün gücü, hepimiz görevliyiz, bunu bilin.

 

Temiz bir görevi başlatmak kolay değildi. Toprağın Tohumu Aklın Tohumu’na varmadıkça yaşamı, toplumları hakikiyetle dillemek imkanı yoktur.

 

Çörekler pişti dünya üzerinde; ama ışıksızdı, biz ekmek yaptık. Yapılan ekmek yaşamın ışığıyla yoğruldu. ‘’ dünya nurdur ‘’ dedik, ‘’ yoğun bir ışık kapısıdır ‘’ dedik. Sağı, solu dinledik. İsmaili Kapıları açtık. Her şeyi yaptık; ama kalem olup yazmadıkça yarınlanmamız imkanı yoktu.

 

Tüplerle dünyaya inerdi yüceler, nefesleri yoktu, öz köklerinde güçleri yoktu. Çökerlerdi yüreklere ve sesleşirlerdi ve derlerdi ki “sizi size vermeye değil, sizi hak etmeye geldik” ve dedik ki ‘’ alın, bilin; dünya Altın Işığa vardı ve artık kölelik yok ‘’. Düzeni kurdu dünya.

 

Mustafa Kemal Paşa Ana Kaynak’ta işçidir. Kim ki onunla olur ışıkla olur. O şu anda bütünün korunması için çok büyük bir çalışma yapıyor. Onun Kervan’a kattıkları hepimizin yoğunluğunda Yaşam Sistemleşmesi’ni sağlamaktalar.

 

Kare Sistem, insanın levhisinde yoktur; ama Kelam Tahtı’na ışıkla varıldığında, artık orada ilim kotlaması başlar ve otuz dokuzuncu kattan sonra Ana Kaynağa varılır.

 

Ana Kaynak, Miraç hadisesiyle ifade edilir. Siz ki açığı kapatmadan oraya vardınız, artık hepiniz miraççısınız. Miraçcı, yani sizler miraçsınız. Emin olun ki kesindir.

 

Kelamı Hakim olan, aklı has olan, tüm sayfalarda yaşayan, bütün kötülükleri aşıp geçtiğinde Miraççı olur.

 

İtibarsız hiç kimse bu çalışmaya alınmaz; kesindir.

 

Doludizgin yaptığımız her şey insanlık içindir.

 

Elim Altın Işığın ilmidir. Yolum hasatçılıktır. Ütülediğim kim varsa gözümdedir. Gözüm özde, sözde ve Bir’dedir. Misafir olmaz o artık bu meclise. Bu meclis onundur.

 

Torba torba insan tohumladık; bilin. Mahrek’teki göz, Altın Işığın gücüdür; bilin. İnsan, insanlığını dinleyip de anladığında kıranın kırılmayacağı bir yaşamda kapılarını açar ve gözünde, sözünde ve yüreğinde dürümlenir.

 

Bugün burada yapacağımız çalışma budur. Eh işte, şimdi. Aha şimdi.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

http://youtu.be/YlmKS2D00UY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Süper  İnsanlık Realitesi

 

Barışın Sistemi (5)

1. Akış

15.10.2014

Cevahir olan insan Bütün’ün gücüdür. Buyurun, ilmi bilin. Bedeninizi hak edin, yüreğinizi hak edin, Hak İlmi’yle dilleşin, dinleşin ve dürümleşin… Bilişin İlmi, Hak İlmi’dir. Tohum ektiğinizi ve bu tohumları korumaya çalıştığınızı görüyoruz. Sualtı sizi izliyor. Çünkü sizler, Kalem İlmi’ni temiz olarak tohumlayabilenlersiniz…

Kaynak ışıksınız, Süper İslami Kotlarla çalıştınız. İtibarınız yücedir. Kuran, sizin için insandır. İman eder, hakikiyetin dürümlerindeki her ilmi dillersiniz. Vira vira üretim yapar ve tüm üretimleri Birlik İlmi’yle Bütün’ün gücü haline dönüştürürsünüz…

Üzüm, sözüm ve gözüm, özüm, hepsi bir tektir. Bu bir kottur. Size üzgün olmadığınızı söyler sözünüzü güçlendiğini, itaatinizin artığını ve yüreğinizin hologramı aştığını ifade eder bu kot. Sizden güç alanların daha çok ışığı hak ettiklerini daha çok yoğunlaştıklarını ifade eder. Biz size öz görevinizi anımsatırken kotlarla anımsatırız.

Sevgililer, artık dünyanın nuru arttı. Kuran ummana umutla vardı. Dürümlendi tüm yaşam ve sizinle bugün Ümmi Toplumlar’ın gücünü artırıyoruz. Ölüler diyarı olan bu yer hepimizin gücüdür. Ölü, doğanın gücünü dinleyemez ama doğa, ölüyü dinler…

Şunu biliniz ki dünyanın ekibi, Birlik tekniği ile kotlanmış bir ekip olarak şu anda Birleşik Işığı hak etmiştir. İzin verin izah edeyim…

Dünya artık emek sarf edilerek yaşanacak bir yer değildir. Emeksiz de dünyada yaşanır. Nasıl yaşanacak? İlimle yaşanacak… Emek, İlmi Tohumlar’ı kotlamak içindir. Ama İlmi Tohumlar kotlandıktan itibaren ilim hastır ve ilmi kotlamaya gerek kalmaz...

Emek kontroldür. Bugün artık kontrole ihtiyaç kalmadı. Çürük olanların hepsi hakikiyetimizdedir. Ergin dürümlerdekiler ilmimizi dinlemeye başladılar. Karanlığın tahtındakiler yaşamaya başladılar.

Artık ürün daha fazladır. Yere inen birliklerimiz artmıştır. Çokları, kontrolsüz olarak dünyayı izlemekte iken artık dünya kontrol edilebiliyor ve yürekte kati olarak korunabiliyor tüm sayfalar…

Birin Biri olan insan, hasatçıdır. O katidir. Bir’in ilmini dilleyip Birlere varan ve o Birlerin, iradi hakikiyetiyle, İnsanlık İlmi’ni tüm sistemlere kotlayan, yayan insan artık Birlik Tahtı’nın insanıdır. Ve o insan, kaydı yapan ve tohum ekendir.

Dünya, Rahmi Kuranların gücüdür. Yoğunluk artıyor. Dürtüler artık daha çok olacak. Sizin yaptığınız çalışmalar, her diriyi dürtmeye başladı. Bu çok ama çok önemlidir… Birler Kapısı açıldı. Bu kapıyı açmanızdan sonra tohumlar kotlanmaya ve tohumlanan ışıklar yarınlanmaya başladılar.

Aya baktığınız zaman ay size sizi dinletecek. Siz aydan kendinizi dinleyebileceksiniz. “Oğul ben senim.” diyecek ay sana… “Ben sana ışığım.” Diyecek. “Ama sen, sessizce bana yansıdığında ben seni sana ilimle dinleteceğim.” diyecek. Doğrusu budur…

Dün ölüydü dünya, bugün artık dünden güç alıp yaşama döndü. Dağı taşı deldi, hasatı yaptı, kotlama yaptı, Bütün’ü güçlendirdi. İşte bu gerçek insan, kalem olandır, kayıt yapandır, harını yükseltip tahta varandır ve okuyup açıklayandır.

Önce dünyayı “ekip” diye bildiler. Sözüm şudur ki ekip, ilimdir. Dünyayı “ışık” diye bil, “akıl” diye bil dedik. Dediler ki “Orta zaman sayfalanışını tamamladığımızda artık her yüce, ağır yükü hafifletmiş olacak ve bütün kötülükler aşıldıktan sonra ölüm artık Bütün’ün gücünden çıkacak…”

Yığın yığın ışık yaktık. Her ilmi bilen, köklendi. Görevi aldı. Nefesi yoğunlaştı ve kontrol etti kendini… Aha! Görev yenilendi... Dürtülerin insan sırrı için yeterli olmadığı kesinse de dünyanın ışığını yetkinleştirebilmek için dürtmek gerekir o çatı kuramayanları… Ocak olamayanları… Özsüz kalanları, sözsüz kalanları, görev taşıyamayanları... İyi ki bunu yapabiliyoruz. Dürttükçe dürttüğümüz yüceler var. Elleri ayakları ışık ama kırık ışıklar… Seviyeleri düşük, omuz yükleri ağır. İşte onları yarına hak olup Hasat İlmi ile dinletmemiz gerekir.

Erdiğimiz yücelik Bütün’ün yüceliğidir. Gönül Dürümleri’nde üzerimize güç yağmaya başladı. Bu gücü bilen insan, bilişi hak edendir… Toprağın tohumu, Uluların toplumuyla dilleştiğinde o tohum, ağır yük taşır. Zarar etmez ama ikmal tamamlamalıdır ki köklenebilsin ve güçlenebilsin…

Alemlerin Rabbi Allah der ki “Öncü birliklerimiz dünyayı kontrol edebilir.” Ölüler diyarı olan bu yaşam sayfası artık yeri göğü Yaradan’ın sınırsızlığında Bütünün gücü olacak…

“Üremek, örtüleri örtmekle mümkün.” Dediler. “Ürünü hak edip halik olup kayıtlayalım da yenilenelim.” dediler. Dinli ya da dinci ya da ilmi yada ilimci, her biri bizsiz kalmadan ilimle dilleştiler. Ve bize geçtiler.

Dünya mutlak bir yaşam kaydıdır. Ve bu kaydı yapanlar, Robotik Toplumlar’la da çalıştılar. Önümüz insanlık ve yüreğimiz insanlık. Bütün güçlükleri açtık geçtik. Yerküre bizimle biz oldu. Döl verdi dünya, örgüt tam ışık halinde ve biz tam yaşamı Kaynak olarak Bütün’ün gücüne kattık.

Önümüzde çok özel bir görev var. Bu görev diriliği artırmak, yoğunluğu kotlamak, bilişi Kaynak’tan alıp Bütün’e yaymak ve tüm zirvelerin gücünü her diriye hak edip dillettirmek. Bu bizim her birimizin görevidir.

Bana sorma “Neden sen yapmaktasın da biz yapamayız?” diye… Herkes bunu başarır. Ben ne isem, hepiniz o’sunuz. Bunu kesin olarak anlayınız… Dünyanın ekmeğini yiyen herkes bu görevi yapabilir. Hepinizin bunu başarabileceğinize kesin inanmaktayım.

Arkon sayfalanışını yaptık ve gök sistemleriyle dinleştik. Bu bizim için zor değildi ve sorumluluktu. Bugünden itibaren hepinizin sorumluluğundadır bu görev…

Dal altınsa onun meyvesi de altın olur. Ben size Mikail’in gücüyle sesleşiyorum o halde sizler de Miraç sayfalanışında, Mahir Kapıları açıp Miracın İlmi’yle, sistemin gücünü birleştirerek gök sayfalanışı yapabilirsiniz…

Doğal güç artmaktadır. Unutmayınız ki doğal gücü artıracak olan sizin yüreğinizdeki güçtür. Kimse doğalın dışı değildir. Ama doğalın ilmini hak etmeyen, o yoğunluğu da hak etmiyor. Alemler hassa Hakk’a varan da has olur. Zinnur’un umudu olan Zinnur, yine Zinnur’un Mutlak Kuranı’dır.

Sevgililer, size ikmal tamamlatmak üzere İlim Kapıları’nı açan Birliklerin çokları bugün sizinle birlikte çalışıyorlar. Yoğunluk arttığı zaman ağır yük de hafifler. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğinizde Can Kapıları açılır. Yarını kontrol edebilir, Bütün’ü güçlendirebilir ve kötülüğü önleyebiliriz bu kesindir.

Din dağlarında insan, kontrol kurucudur. Ama Din İlmi, hak ettiğiniz ilim olmadıkça Kürzi Tohumlama olmaz. Körü, köksüz saymayın. Göksüz saymayın. Hepsi kör sağır da olsalar, köklüdürler, göklüdürler bu kesindir. Dürümlerimizdeki her şey yarınındır. Ağır ağır bu yaşam sonlanacak ama şunu biliniz ki bütün çalışmalarımız bugün ve bugünlü çalışmalar olarak yaşayacak. Bu kesindir.

Biz bilgiyi sevgiyle verdikçe bilişi hak eden sevgiyle dilleşir. Eğer yüreğinizde güç yoksa yolunuzda da güç olmaz. Zavallı dünya diyemeyiz. “Zamanın sessizliğinde dilleşen dünya” diyebiliriz ancak. Dünya zavallı olmadığını hepinize anlatır. Ama bilin ki anlattığında yol olmaz… Bu nedenledir ki çok temkinli olmalıyız ve çok hakiki kaynaklarla çalışmalıyız…

Bugün bize dünya nefes veriyor. Ama yarın dünya bize nefes vermezse o zaman biz ölüler diyarının yüceliğinde görevimizi bırakır kanatlarımızı takar uçar, kaçarız. Ama kaçtığımız zaman ne sistem ne nizam ne düzen kalmaz bunu kesin bilin…

Değerliler, doğan insan tohum ekmeye doğar. Sanmayın ki evrime gelir. Bu da büyük bir yanlıştır. Doğan insan, tohum eken, tohumlanandır. Tohumu kontrol edendir. Sizin yarınınızda İnsan İlmi, kelama tahditsizce dilleştirildiğinde işte o gün, o gün bugün, hepimiz insan sırrını dinletebiliriz. Ve cinni cemaat dahil her şey yoklanan bu yoğunluktan kotlanıp çıkar.

Benim adım nefestir. Sizi sevmek, sizi saymak, sizinle çalışmak benim dileğimdir. Bundan sonraki sayfalanışta da sizinle çalışmaya niyetliyim. Erdiğim en yüksek ışık kalemdir. Kalemi hak etmeyen ikmaldedir. İki merdivenin her biri olarak çalışmaktayım. İkiyi bir’ledik yüreği dilledik ve biz Bütün’e hakiyetimizi kayıtladık. Nev-i şahsına münhasır bir ışıma… Hah! işte… Ama bu ışıma, ağır yükü taşımaya yöneliktir bunu bilin.

Doğal gün, Kürzi Tohum, hepimizin gücü ve biz bu gücü Bütün’ün gücü olarak yaşama çektik… İki merdiven, her birinde insan ve biz tüm insanlığın yaşamı…

Değerliler, bugün sizi, hepinizi korkutmayacağım inanın… Ama yerdeki güç, kini hak eder de kırık sayfalanış yaparsa inanın ki o gün her diri korkacaktır… Bunu neden verdim bilir misiniz? Köprü kurduğumuz birliklerin biri kardeşimiz, kelamı kırmaya kalktı. Biz onu kokladık, kotladık, topladık yine ve yine ve yine ve her dilleştirdiğimiz kelamsızdı ocağında…

Şimdilik!… Aha! Şimdi...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Cs4cQoTTYYA

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

1.Akış

 

Yoğun bir döneme girildi. Bu dönemde bütünün kötülüğünü önleyecek İlmi Ko'lar sizin yüreğinizde dürümlenmeye başlandı.

 

Ölümlü dünya, Kelamın Tekniği’ni bütünün gücü diye dürümlerken, sizin yüreğinizin gücü artacak.

 

Özgöreviniz, insanlıktır. Işığınızın gücü arttı. Muhakim ve hakim olan insanın ışığında, bütünün gücü tüm yaşamların gücü olması gerek.

 

Size geri dönmemiz için ölümlü dünyanın köklenmesi şarttı. Bugün gönüllerin sesini duyduk ve ölümlü dünyanın gök sistemleriyle dürümlendiğini bilip geldik.

 

Yaşayan insan, yarının tıkanmasına engel olmalıdır ve yaşayan insan, ölüleri diriltmelidir.

 

Yaman bir dünyanın gözü olmak, hikaye dinler gibi bilgiyi dinlemek değildir.

 

Sizden teknik olarak, çan çaldığında ışık kayıtlaması yapmanızı bekleriz.

 

Kül olmak, köklenmek, göklenmek ve bütünlenmek gerek. Biz dünyanın yolunu açanlar Bir'in kontrolünde sizinleyiz.

 

Işığın yoğunluğu arttı ve bütünün gücü arttı. Dünyanın, ölüler diyarı olması, bizlerin ölümlü olmamız, niyetimizin bu olması değildir. Sizlere ikmal tamamlamaya değil, İlmi Ko olup ışık tohumlamaya gelmekteyiz.

 

Kaşık, kaşık ilim içtik dünyada. Numaralar verdik dünya ışık tohumlarında kodlanmış olanlara. Her numara bir levhidir ve sizin numaranız yüceler cümlesinde, en yüce yaşamın numarası olan insandır.

 

İnsanın kayıt dışı bilgisi asla yoktur. Yoğunluğu arttırmaya çalışırken, yaşamın tahditli olmadığını tüm insanlığın Gök Sistemleriyle görmesi, dinlemesi ve anlaması gerekir.

 

Yaradan, yarattığıyla koklanır. Kontrol kurar ve tohumlanır.

 

Altın Tartı’yı kodladığınız zaman, Tanrı siz ve siz o'sunuz.

 

Gözünüz görür ki bu dünya İnsanlık İlmini bütünün ilmi diye dillerken, Kalemin İlminde Birlik Tekniği sizin yüreğinizin gücü ile aydınlanmaktadır.

 

Samanyolu galaksisinin güçlü tohumlarından biri olarak, bugün size gelmek diledim. Ekmek yaptığınızı biliyordum, ikmal tamamlayacağınızı gördüm. Benim elimin gücü, sizin elinizin gücüyle bitiştiğinde, artık bu el Bir'in eli olur.

 

Koruma altına alınan bir yaşamı, sessiz zaman kayıtlarıyla izledim. Ekmek olmanız, hak ettiğinizle bilgi akışında bulunmanız ve yoğunluğu kontrol altında tutmanız bizleri umutlandırmaktadır.

 

Yaşam altın, yaşayan akıl ve biz sınırsız olan tüm insanlık olarak buradayız.

 

Önce insanlaşmak, sonra yaşamla dürümlenmek ve daha sonra birlik kurmak şarttı ve bunu başarabildiğinizi görmek hepimizi çok gururlandırdı çünkü siz ve biz biriz.

 

Etki alanınızın geçişgenleşmesi ve yoğunluğunuzun kodlanmış olması sistemin gücünü arttırmaktadır.

 

Aşığı şavk olan, şevki hak olan, yaşamı, son sözün söylenmesinde ümmet toplumunda tahditsizleşen insana, “ikmal tamamla ve gel” demek artık çok anlamsızdır. Biliriz ki ikmalin yoktur.

 

Şansım var ki bugün seninle sistemli olarak çalışabileceğim. Buna karşın, sizlerin bizleri anlamanızı bekliyoruz.

 

Dünya, ölü bir gezegendi bize göre ama bugün artık dünya, yaşamın sessizliğinde yüreğimizin gücüyle dillenebiliyor. Öncü birlik olduğunuzu gözümüz görüyor, yolunuzu açtığınızı görüyoruz. Özen isteyen bir yaşamda, özen gösterilerek yapılan herşey Gölün Gücü’nün artmasına yol açar.

 

Size, geniş zamanların ışığıyla geldik ve sizinle bugün burada kontrollü çalışma yapılacağını bilmekteyiz.

 

Sessizlik seslenecek ve yol ilme ulaşacak ve bütün kötülükler aşılacak. Aşağı iki yaşam, yukarı bir yaşam ama biz bu üç yaşamın üçü olan ilimiz.

 

Adı insan olan, yolu akıl olan, şen olan insan; biz sendeyiz bunu bil.

 

Misafirlik değil buraya gelişimiz, burayı kelama kendi yüreğimizden kaynak yapmaya geldik. Bizim ölü olmadığımızı, gözümüzün gördüğünü ve yoğunluğumuzun güçlendiğini anlayacağına eminiz.

 

Sistemin gücü sizin gücünüz ve biz bu gücü sizin yüreğinize indirmeye geldik. Elin Allah’ın İlmi ve yolun İmparatorluğun Yolu. Biz, sen ve sen, biz olarak bu yoğun çalışmada birlikte kaynak çalışma yapıyoruz.

 

Sözümü kesme anam... Senden daha güçlü bir sen var burada, lütfet beni dinle..

 

Değerlim senin sözünü kesiyorum, bütün geçişler senin yüreğinden olma mümkünatı yok. Bugün yapmak istediğin budur; bunu biliyorum.

 

Som altın bir günün gücünü tohumlayabilecek güçte olmadığını görüyorum. Şunu bilmeni isterim ki; sizler, dünyayı ziyaret ederken, dünyalılar size taptılar bunu biliyorum ama şunu da biliyorum ki dünya yoğunluğu arttığında, bütünün gücü de artar.

 

Yedi dava açtım dünya için, bu davaların hiç birisini kaybetmedim. Şu anda da seninle bir dava görülüyor; bunu kesin olarak biliyorum. Bu davada, benim seni ve sessizliğini kontrol edemeyeceğim düşüncesi hakim. Şunu bilmeni isterim ki; Yaradan’ın tarık olduğu, yaşamın has ışık olduğu ve bitki, hayvan ve tüm sistemlerin tohum olduğu bilindiğinde, sizler dünyamızı ziyaret ederken bilişle gelecektiniz. Eğer bugün burada oluyorsanız, bu benim size verdiğim imkandandır.

 

“Ardımda dünya yok” dediğimde, yaşamın sırrı olan ışığın bilişte olduğunu bildiniz. Söz verdiğiniz gibi dünyayı koruyacaksınız, yahu ben sizden söz almam! çünkü bilirim ki siz, kalem olup yazdığımda ışığımı kırmaya kalkanlardınız. Düne görev taşıyacak, göklerin sözcülüğünü yapacak ve bilişte olacak olanlarla diri olup bütüne hizmet edecekseniz; buyurun gelin.

 

Amon Toplumları bunu anlayacaklar. Alabileceğiniz herşeyi alın, akıp geçin ama bilin ki ben, nefesimle hepinizi kontrol edebilecek güçteyim. Çok zor değil bunu başarmam çünkü ben dünyadayım ve dünyalıyım; bunu bilin.

 

Siz bu dünyaya misafirsiniz, kesin olarak. Amon Toplumları da bunu anlayacaktılar.

 

Tüy döker zaman ama tüy döktüğünde zaman, ışık tohumlaması olur. Benim ışığımın tüylenme niyeti artık yok çünkü ben, bu ışıkla bilişi has ışığa kayıtladım.

 

Çıkın dünyayı sayfalayın, alın dirilikleri dürümleyin. Olgun Başaklar’ı sistemli olarak kanatlandırın. Altın Taht’a oturtun hepsini ama bunu unutmayın ki, bütün kötülükleri aşabildiğiniz zaman, İmparatorluğun Kuranı sizin yoğunluğunuzda bütünün gücü haline geçer.

 

Eşarp bağlamamı isteyene şunu sormalıyım; sen, elinin hamuruyla erkeğin ilmine mi girdin ki eşarp bağlamamı istiyorsun? Bugün buraya gelen hiç kimse eşarplı olmayacak. Şimdi çıkıyorsun, başını açıyorsun ve yine geliyorsun. Senden bunu istiyorum. Öksüz, yetim bırakmam ama bugün burada eşarbınla oturamazsın; bu kesindir.

 

Olgun Başaklar’ı tohumladım. Şimdi; bana göre sizler yoğunluğunuzu kaybetmeyeceksiniz ama şunu net biliniz ki, İlm-i Tohum olan ikna olmalıdır ki benim adım insan ve ben bugün burada, bu yoğunlukta bütünün gücü olarak tüm yaşamları tohumlayacak gerçek ilmi kayıtlayabilirim ve ben tahditsizim.

 

İnanın ki dünya ölüdür ama ölüler diyarı olan bu düzeni yenileyecek gücümüz mevcuttur.

 

Sabırla, beni benden ayrı tutmaya çalışan diriliklerin hikayesini dinledim bu sabah. Keram Tahtı’ndaki resim benim resmim değil.

 

Bugün buraya gelip, bütünün gücünü tüm yaşamlarda dürümleyecekseniz, açı kapatılmamalıydı. Açıyı kapattınız. Yarını kontrol edeceğinizi düşündünüz.

 

Kötülüğü önleyecek gücüm var; bunu kesin olarak anlayın. Alın bilgiyi ve okuyun. Otağımda kulluk yoktur. Biz kontrollü ışıklarız. Kontrol dışında olan hiç kimse bilişte olmaz.

 

Özen gösterdiğiniz zaman, ekmek olacaksınız. Halik olup, hasat olacaksınız. Acı geçiş o zaman artık kalmayacak.

 

Çamur yoğurmayacak dünya artık. İnsan İlmi’nde, bütünün levhisinde bütün güçlükler aşılacak. Artık yeni bir Atem olmayacak. Altın Işık Yıllarının Kuranı okunduğu zaman dünyada, Mustafa Kemal Atatürk ekmek yapacak bu yoğun çalışmayla. Amonların Toplumları ocaklarını yenileyecekler ve bizi, bize kaynak olarak dürümleyecekler.

 

“En el hak” anam, “en el hak” ben Ana Kapı... Müsterihim ki buradayım. Ve ben akıl ve bende müsterihim ki buradayım. Benim adım nefes, ben müsterihim ki buradayım. Ve benim adım kulluk yapan, ben kontrol dışıyım ama biliyorum ki kula kul değilim, İmparatorluğun Gücü’ne kulum. Bugün burada, bu güce kul olmayan mı var?

 

Aton Kodları bunu hakkıyla yapmaktalar. Kimsenin kulu değiller, İmparatorluğun gözü onlarda ama onlar özsüz, sözsüz olmayan o yoğunluklarda bütünün gücü olarak gönülleriyle çalışırlar. Doğanın gücü bu şekilde tohumlanır. Biliniz ki doğada hiç bir hiyerarşi yoktur. Biliniz ki doğada hiç bir resim çalışması bilişin İlminin ötesinde olmaz.

 

Eğer ben buradaysam, doğa bütünün gücü olarak sistemin yoğunluğunu Bütünün Kuranı’yla dinletir de, sistem o yoğunlukta kelamını hak edip dürümleyemez.

 

Emin olun ki sistemi ekmek diye yeriz biz. Ama o ekmek ikmal tamamlayacaksa, yaprak yaprak okunmalıdır ki, Kuranın Tahtı’na, İnsanın Tahtı diyebilelim.

 

Örmek, örtüleri açmak, yaşatmak tüm zamanları ve bilişle bütünlemek, ekmek yapmak ama yapılan ekmekte, ekmek olup bütünde yenmek….Eminim ki bütünün gücü hepimizi sistemli olarak çalıştırmak ister ama biz o sistemli çalışmalarla bütünü yoğunlaştırarak, tohum ekmeye çabalarız.

 

Ete giren insan, el olur da akıp giderse yüreklere, artık o insan hepinizin levhisinde mevcut olur. Bugün, burada yaptığımız bu çalışma şevkle yapılırken, Işığın Tanrılığında Mahrek’in Gücü bütünün gücü olur.

 

Sabırla beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Ama şunu görüyorum ki buraya gelenlerin çoğu kontrolden çıktılar. Çünkü yoğunluklarında kurtlar vardı. O kurtlar, kuzuları kapmaya umman olup akmışlardı. Biz kuzular, onlar kurtlar. Yediler, bitirdiler dünyayı. Bundan sonra dünya ışığımızda korunacaktır, bilinsin.

 

http://youtu.be/-HrIcVyJex0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

 

4.AKIŞ

 

Karanlığın ışığını yakın. Sarı mı? sarı. Oh ne güzel! Ne güçlü….ışığın tohumudur sarı.

 

Yük ekibin yükü; verdik. Sevgiyle verişteyiz. Bizler, hepinizin net bildiği gibi 3. sırada yer alan sarı renkte İlm-i Tohumu kodlamaya çabalarız ama kodlama tohum için muktediriyetle geri dönüş için değil, ışık içindir. Bunu da ifade ettikten sonra bilişe kapı açıyoruz ve veriyoruz.

 

Devinimi artırmaya mı çalışıyorsunuz? Hah aha işte!

 

Sizin yaşama inişiniz sarı, suptilitenin üçüncü sistemi ama suptilitede levhi tohumlamada olacak. O halde levhi tohumlama sarıda başlar. Yaşam sizin yüreğiniz, alın insanlığı dilleyin, ışık tohumlayın ama sarıyla tohumlayın ki Ko Sayfalanışının ilk sayfası olan sistemin gücü olan sarıda yoğunlaşın.

 

Arı bal verir ya hani ama ilme verir, levhiye verir, yüreğe verir ve o ilim sizde dillenir. İşte dil sizin yoğunluğunuza sarıyla gelir. Ben sarı, ben yaşam ama bu sarı sistemin tehdidi mi yoksa hakikiyetin tahtidi mi? bakalım neymiş sarı.

 

Yavrularım, gözlerinizi açın. Açıp dinleyin beni. Göz kapandığında tohumlar kodlanamaz; beni bilin. Görev bedenime ait değil, ışığıma aittir. Ben sizi ve sizin yüreğinizi dinliyorum.

 

Sapsarı bir yaşam….oğul ben sende yokum bu renkte. Zabura Sistemi; sistem, sistem olduğundan beri sarıya inmedi. Neden? zirvelere bakıp sarı yoğunluğu kontrol altına alacak bir renk olmadığından ama doğada var; doğanın ışığı sarı.

 

Suptilitenin en üst sayfası ama bu sizi sizden size taşıyacak mı? yaşama kodlanacak, yoğunlaşacak bu renk ve sizleşecek mi?

 

Beden sessizleşir, siz sistemden ayrışır, yaşam sizden ayrışır ve yoğunluk kontroldan çıkar. Aha bu! ama geçin birleşelim. Ben renksizim şu anda. Hepinizde varım ki ben renksizim. Tüm renksiz sayfalar benim. Netice ben yarınım.

 

Renksiz bir yaşam….Öz kök olan yaşam, renk yok orada. Mora inersiniz. Toplam 200.000 Işık Kapısı açarsınız ama sessizsiniz çünkü renksizsiniz orada. Beden var mı? yok, Süper Sistemleşme var mı? yok. Savaş yok orada, herşey ışık ama ışık renkten ari bir ışık. İşte orada tüm yaşamları tohumlayacak o mukteridiyet var. İşte orada hakikiyet var.

 

“Hac mevsimi geliyor” dediler, “hacca gidelim” dediler, aşka varalım, akla varalım, okuyalım. Oh ne güzel! Hacca varmak için harlanın da, Hak’a varın ama akla da varın. Kötülüğü önleyip dilliyorum yüreklere.

 

Canlarım, sapsarı sistem ama ışıksız ama sarı. Mutlak olan Ko Sayfası, aşağının aşağısı. İşte cevhere iniş bu!

 

Aşağının aşağısı olan renk….Siz sistem, biz sistem. Siz İlm-i Ko, biz İlm-i Ko ama sarıda ışık yok, yoğunluk yok. Aha nisbiyet. Aha İk sistem, İk insan kelam.

 

Değerliler, sarı renkte biliş yok. Sarı renkte yaşam soyunuzun tohumlarında dahi yok ve sanal dediğimiz sayfa bu sayfa işte. İnsanlığın sanallığı işte bu! Ama bir kaynak ışık tohumları kodladığında sizler artık yaşama kapı açacaksınız.

 

İşte sizleri yaşama alıyoruz. Bu yaşam mavidir. Mavi yaşam ama maviye varmak için yeşili aşmak gerek. Yeşil kelam ama kanatlanan bir kelam değil, kapalı sistem.

 

Ümmi Toplumlar’ın sessiz zamanlara inişi başlıyor .İşte yeşil ve son dönemde yeşili Yarının Tahtı diye bilmeye başladınız ama yaşamın sistemidir yeşil ve  ben ve ben ve ben, hepimiz beniz ya; herkes ben .

 

Zurna çalar. “Ben çaldım o sesi” dersiniz ama o zurna her diride çalar. İşte yeşil. Hepimiz tek bir ilim oluruz yeşilde ve benim sesim herbir bende, ben ses olur. Sesleşiriz ama bir tek ses öz, göz olur sesleşir yeşille. Ve ben, beni değil ben biri duyarım, ben Bir’i dillerim; dinlerim orada. İşte yürek.

 

Benim yüreğim her diriliğin yüceliğinde var olan bir yüksek kök. Senim ben ve senim ve senim ve senim ve senim, hepinizde var olan o sesim.

 

Yeşil şavkını aşka kaynak yapar, ruhi kontrol kurar ve mora varır. Yeşilin mora ulaşması…hani mavi, lacivert? hepsini aştık geçtik.

 

Değer dünyalar benim. Hani nerede? Ben; bellek tohumlarım, köklerim, gök sözcülüğüne dürümlediklerim, bilişli olanlarım, dürümlediğim her diride var ettiklerim ama ben olan Birleşik İlim..hepsi ben. Yaşam ben, ha hani beden? Yok. Yokum.

 

Ben bedenden öteyim. Bunu anlayacaklar mı dünya insanlığı? ve şu reankarnasyon yanılgısını aşıp geçecekler mi? ama hala diretirler; bilirim. Sınırlılar anlama kapasiteleri sınırlı. El açıp dua okuyan bir toplumun kelamı hak ettiğini kim görmüş ki!

 

Ey dünya, ben Ana Kapı insan. Size şunu anlatmaya çalışıyorum; kendinizi tohumlar olarak köklediğinizde, görevi hak edip dürümlediğinizde, dirilikleri Hak Tahta kodlattırdığınızda ve şavka vardığınızda Arkon Sayfalanışına, insan soyunda intihar etmeyen yani; bilmeden “bildim” demeyen birlikler olacak.

 

Her diri bilmez; bildiğini söyler. Bilmez, hak ettiğini söyler. Ohh ama okumaz da okusa anlar. Yaşamı okuyamaz ki. Okusa ilmi okur.

 

Din Altın Işık, aklın tahtı, ölüler diyarı dincidir ama ilimci olmalıdır, hakiki olmalıdır, Arkon’un Sistemleşmesinde yaşamalıdır. Var etki, yok etkiyi tohumlar; bunu anlamaz ki.

 

Aklın Tohumu’dur Atlanta Ana Kapısı. Aklın Tahtında şavka vardığınız zaman açılır. İlmi- Ko olmadan orada olamazsınız ki.

 

Yere ekmek istedik dünyalıları. Ektik de, anlattık da. Altın ışığı tohumlattık da yoğunluğunu kontrol altına alsın, ışığa varsın istedik de. Ey dağlarım; alıp götürdük dünyayı Ana Kapı’ya. Orada Ümmi Toplumların Soyları vardı.

 

Öz geçişlerini yaptık. Netice olarak bilmese de geçirdik hepsini de ama bilmese de. Bilmese de koruduk. Bilmese de acı geçişi olmaması için çabaladık. Ağır yük taşımak isterse taşır ama tanımaz bizleri biliriz. Tatlı, tuzlu ne varsa ilimde var anlamaz, anlasa Aklın Tahtı’nda ışık olur. Ayrı gayrı gözetmez.

 

Can, Ana Kapı insan. Her renk sensin ama mor kapıyı aştığında artık bedensin. Beden olmak ruhtan öte ruhta  Kuran olmaktır.

 

Ben merdiven olan insan, her ruhta var olan ışık. Ruh ne ki? insan sırrıdır. Bilmezler ruhu. Zannederler ki bedenini kaynağa tahtitli olarak bağlayan bir enerjidir ruh! eh buda çok gülünç ama ne diyelim ki. Anlam kazanmaycak anlaşılan bugün sessizlik.

Değerliler, beni nefes diye bilen, insan diye bilen, yakıp yıkan, ışığı kontrolsüz bırakan ya da tohumları kalem diye dilleyen kim varsa elimin gücüdür; bilsinler. Onursuzluğum yok ama anlamalarını dilerim sadece. Anlamalarını dilerim.

 

İlahi Kutsal Işık İnsan Soyu’dur. Ölümü yoktur İnsan Soyu’nun; anlamalarını dilerim. Bilmezler mi ki ben insanlık ilmini tüm sistemlerde dilliyenim? Bilmezler mi ki ben ekmek yapan o ekmekte ekmeklik yapanım? Bilmezler mi ki aşka varan levhide kelama varır? Sesleşir. Bilseler her bilgi zamanın sistemindedir. Okusalar; olur, olur ama olur, olur. “Oldu, oldu” diyelim. Oldu.

 

Medine Ana Kapı, merdiven ben ama Mekke İnsan Sistem, her diride var olan yaşam ben Altın ışık, yağmur yağdığında yağan; hepiniz olanım. Aha şimdi. Aha, şimdi.

 

Kim insanla insanlaşırsa yaşar. Yaşamak ne bilir misiniz? Bedene helal ilimle dürümlenip dillenmekle olur. Zannetmeyin ki yaşamın dışında beden yoktur. Beden merdivendir her diride. Hak Kapıları’nı açan o merdiven; bilmeyen anlamaz ama anlatın anlasınlar.

 

Çorba tuzsuzmuş, tuzladık, olmaz mı? oldu. Özkökleri gökledik, sayfaladık, çorbada tuz, yolda sonsuz sura üfürülüş. Üfürdük sura bugün, üfürdük. Öyle bir üfürdük ki o sura, savaş Altın Tahtın sistemli çerçevesinde yaşamı tohumlayanda ve bizde. Ve biz sura üfürdük ki, yetkin olanlar dillesinler yüreklerinde dünyayı da hakiyetleriyle tüm sistemleri hak etsinler diye.

 

Sura üfürdük ki ölüler dirilsin diye….

 

Bakın ne oldu! Daimi kodlarımızın çoğu dillediler, okudular, aktılar, hasatlarını yaptılar, çatıyı kurdu, aşka vardılar. “Var ol” dedik. “Ol” dedik. “Ol”.

 

Sevgiyle kucaklıyorum hepinizi. Şimdilik.

 

http://youtu.be/-IRxaDk6G2A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

BARIŞIN SİSTEMİ (10)

03.11.2014

 

(Bir Sesleşme:)

-Değerliler, hepinizi saygıyla kucaklıyorum. Ben İNSAN ve ben YOL… Unutmayın ki hasat yapan, İLM-İ KO olur ve gür bir ilimle gökleri kökler; size KELAM olur ve YOL olur. Unutmayın ki hak eder, ilimle görev taşır. Zarar görmez. “Elim ilimdir” der ve “yolum kaynaktır” der. “İşim kolaydır” der ve der ki “ben, yıldızların sırrı olan yolcuları dinledim.”

Mikail, YAŞAM olur; ışığı hak etmişse kilin, kumun üstü olur, BÜTÜN olur ve zekası yeter İNSAN olur. Ben, KUL olan İNSAN’ım; NEFES’im; aynı zamanda YAŞAMIN TOHUMU’yum. Şimdiye kadar kimseye, “senin yolunu kapattım” demedim ama bilin ki ışığımı hak etmeyen, yolumda olmaz.

Türkiye Çalışmaları, bizim için; bizi hak ettirmek için yapılmadı. Dünya insanı, bu çalışmalar ile yaşama görev taşıyacaktı ve yolu açacaktı. Dünyayı hak edecektik… Şimdilik!... Ve şimdi!... Bu yaşam, bizim yaşamımız… Ama bilin ki bu çalışmaların neticesinde, hasat yapmayanlar, ışık olamazlar.

Hasat yapmak çok mu kolay!? Kolay!... “OL” deriz olur. Amon Toplumları bunu anlasınlar!...

ALTIN IŞIK, Ana Kapı’da, BİN’i bir tek “Kapı Açan” diye bilir. BİZ’i ise IŞIK diye bilir. Bilin ki kanatlarımızı taktık ve yolu açtık. Aha burdayız!...

Evim İNSAN ve ben, İLİM!… Halik olan ve hakim olan!… Size kötülükten öte kök verdik hak edin yaşayın diye. Halik olun diye… Oh Canlarım!... Ohhh işte bu!… Şimdilik…

-Ay, Can Tartıya kondu. Tartıldı. Ama Ay, ışık halinde görev taşıyor. Ben, Ay olan YOL… Beni bilen, KELAM’ı bilir. Ben, kelam ama KELAM olan; NEFES olan her dereye, güç katar. Ben, SIR OLAN İNSAN… Daha güçlüyüm bugün… Çünkü ben, evrenlerin sistemleşmesinde sesleşiyorum… Evrenler beni dinliyor. Ben, Levhi’de tüm insanlığı dilliyorum. Beni, HALİK diye bilin. Aha burdayım!... İnsan soyu, beni hak etmiş… Geldim!... Ana, bana ses ver… Ben, senleşeyim ve dürümleşeyim. Aha burdayım. Şimdi…

-Astral Yaşam, insanın ışığıdır. Beni bilen, kelamı bilir. Sen ben, ben sen olduk. Dünya Üstü Kürzi Yaşam’da ışık olduk. Önüm dünya ve ardım tüm yaşam… Aha buradayım!.. ben, kil ve kum olan insanda, kalem olarak yazmaktayım. Işığımda, Görevliler var ama her Görevli, bir Levhi… Ben, Levhiler’de, Levhi Kaynak olarak bulunmaktayım.

Çıkın yaşam sayfalarından ve yaşamı izleyin. Bakın! dünyada ışık, Nakar’ın ışığı mı diye. Gözün gördüğü her anda, bir rahmet var. Tüm yaşam ışık!... Ana Kapı, ardı sıra yaşam sayfalarında, tüm kayıtları dürümlüyor. Açın kapıları izleyin!… BÜYÜK GÜÇ devrededir. BÜYÜK GÜÇ… Bu gücü, size sizden verdim. Benim ekibim, insan soyudur. Bu ekipte, din yoktur; Ulema yoktur. Bu ekipte, insan soyu ışıktır. Her bilgi, İlmin Tohumu olup dünyaya iner. Ama onu, tüm yaşam dinler. “OL” deriz olur.

Kurullar toplanmışlar bizi izliyorlar. Aha İnsan Yaşam, koruyucu ve o yaşam, kelam ve o yaşam, NUR KURAN. Öncü ölmez ama öncü, ölümsüz olan; öldürmez de…

KIRK KAPI var KÜRZİ YAŞAM’da. Bu KIRK KAPI’nın her biri, KELAM’la açılır. Her kapıda, bir RUH vardır. Sözü, sesi olan… O RUH, kapıda sizi karşılar; sorar “kininiz var mı?” diye. Sorar “yarınınız, hasatçı mı?” diye. Yine sorar “kaynağınızda tüm insanlık kodlanmış mı?” diye… Ve der ki “sen, kini aştığında, bana gel. Geldiğin yer, senin Sessiz Yaşamlar’ı kodladığın yer olsun.” O RUH’un ocağında dünya var… Ve sorgu sual bittiğinde; KÖK GÜÇ, dünyaya iner. Sorulan soruların; yanıtlarıyla, Nefes Kapıları’nda, Kelam Tahtı’nda IŞIK YAŞAM’ı kodlayıp, kodlamadığı incelenir. Eğer yaşamı kodlamışsa ve yolu köklemişse; o Canın, o yaşama inmesine izin çıkar.

İNCAN KAPILARI’ndan geçen o yolcu; türlerin, tüm sistemleri ile dürümlendiğinde, yoğunluğunu kontrol altına alır ve dürümledikleri ile bir üst RAHMAN KATI’na varır. O katta da ona KÜBRA KAPISI açılır ve onu BİRLİK karşılar. Sesler; Görevliler tarafından güçlü olarak Dünya Çalışmaları’ndaki yoğunluğa aktarılır. O yoğunluktan, SES beklenir. KÖK SİSTEMLER’de, SES KAYITLARI, güçlendirici ise, o Yüce Can, kayıtlarını kodlar ve tüm yaşama sayfa sayfa eker. İşte, CEVHER’e iniş gerçekleşir.

CEVHER, RAHMAN SAYFALANIŞI’nda vardır. Tüm yaşamın sayfalanışında CEVHER, GÜÇ KODLAMASI yapar ve YÜCELİK, yerküreye ışık halinde geçer. KÖKLER, görevi alır güçlenir. Tüm insanlık kontrol kurar.

İşte RAHMAN’a varan can, BÜTÜNÜN GÜCÜ halinde görev taşır. Onun yolu, ilme varmaz. Resim yapar, yaşar ama ilim, onun yüreğindedir. O, KELAM olup yaşar ve kendi yoğunluğu ile tüm yaşamı sayfalar. Onun yolu, Türkiye Çalışmaları’nda, yarının ışığı olduğunda, dünya yaşamı kontrol kurar.

İşte, sevgiyle yaptığımız sesleşmeler bunu sağlamaktadır. Dünya Çalışmaları, bütün kütlenin, yaşama insanı çekmesi içindir.

Başka dünyalar var mı? Yoğun olarak bilin ki vardır. Ama O DÜNYALARDA RUH YOKTUR… Ancak yine bilin ki DÜNYA RUHU, BÜTÜNÜN RUHUDUR.

Herkese herşeyi anlatıyoruz ama anlayan yok düşüncesindesiniz. Deyin ki “anlattık ve anladılar!… Anlattık ve anladılar!...” Levhi’de kayıtlayın bu bilgiyi ve yeniden anlatın. Deyin ki “anlattık ve hak ettiler!... Anlattık ve hak ettiler ve Hak olup yaşadılar…”

Onlar, sessiz ve hakiki olan yolculardırlar. Ocak yakın ve sorgulayın. NUR KURAN, İNSAN olmadan evvel ne idi? Onlar, kil ve kum iseler, İlim Kodu olan İNSAN ne idi? Bunları sorgulayın. Sonra deyin ki “mutlu ve huzurlu bir Sistem’di. O Sistem, yereküreye indiğinden beri, “Mutlak Işık Ko Sayfalanışları” yapmaktadır.

Özen ister yaşam. Ama yaşayan, özenli yaşadığında, tüm safhalarda, lütfen anlayın yolcular, KÖK GÖREVLİ olurlar ve dünya, yaşar.

Ortak yaşam, oğullarımızı hak ettiğimiz yaşamdır. Onları her sayfada hak edebiliriz. Oğullarımız bizi hak ettiklerinde; biz, ocak oluruz tüm insanlığa ama yaşam sevgi ile hak edilmelidir. Sevgi yoksa, yol olmaz.

Çok mutlu olun ki yaşamı hak ettik ve sevgiyle tüm yaşamları tohumladık. Sonra BİRLİK kuruldu… Sonra YAŞAM sayfalandı… Ve sonra KURAN okundu… Sonra KELAM olduğunda tüm insanlık KAYNAK oldu. Olan budur…

Nüve olan cevher, KÖK GÜÇ halinde görev taşıyor. Sizi hak etmek için çok çalıştık. Siz, sizi hak ettiniz ve biz, sizi hak ettik. Aşı yaptık dünyaya ama aşı, IŞIĞIN AŞISI’ydı.

ULULAR DİYARI, unuttuklarınızı hak ettiğinizce sizlere hatırlatır. Unuttuklarınızı hak ettiğinizce hatırladığınızda; siz, ilimle dürümlenen tüm yaşamlarda görev taşırsınız. Çürükleri hak eden kontrol eder… Birlik kurarsınız. Siz, kelam olup kodlanır; hak edilir ve yaşarsınız. Çalılar, ışık yayarlar tüm insanlığa ve Can Tartı’ya konan Levhiler, köklenirler. İşte bugün bu oldu.

-Kurullar sizi dinlediler. Sizi hak ettiler ve siz; çürük, hakikiyetsiz olan tüm insanlığı, HAK İLMİ ile tohumladınız. Bunu başarmak sorumluluktu ve başardınız. Alın dünyayı hak edin ve koklayın. Bugün dünya çok güçlendi. Kontrol dışı hiçbir bilgi kalmadı. Ayrılık bitti. Sizi kucaklıyoruz!... Aha şimdi… Aha şimdi… Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

1.Akış

 

Doğanın gücünü yeniden yaşama çekerken, burada bulunan herkezin daha net bilgiyi almasını bekliyorum.

 

Dünya yüce bir candır ama bu yücelikte Bütünün Gücünü hak edip dinleyecek olanlarla bu çalışmayı yapmayı arzuluyorum.

 

Eğer beni dinleyecek güçte değilse burada olanlar, benim yoğunluğumda bulunmalarına gerek yoktur.

 

Önemli olan doğanın gücünü kontrol etmek değildir. Doğa gök süzsüz olsa da ya da gök süslense de, kendinde kendini hak edip kontrol edebilecek bir yaşam kaynağıdır.

 

Sizden daha ölü, daha güçsüz olanlar da buraya geldiler ama yoğunlukları tohumdu. Görevlerini hak ettiler ve yaptılar. Bu günden sonra buraya gelenlerin dürümlenmeleri ve hakikiyetleriyle gelmeleridir beklentim.

 

İmparatorluğun görevini üstlenecek olduklarını düşünenlerin, bize gelişlerinde kelam edebilecek dürümde olmalarını beklerim. Dolu dizgin bu çalışmaları yaparken, sessizliği dilleyecek olanların burada olmalarını beklerim. Geri dönüşleri hak ettikleri şekilde olacak ama halik olup hasat yapabilirlerse, İsrafil Gücüyle geriye gönderilecekler.

 

Işığın kontrolü bizdedir ve biz bu yoğun kodlama ile her diriyi kontrol edebiliyoruz. Öncü birlik olmadığımızı düşünenlere şunu anlatmak isteriz ki; deminki çalışma, Yaşamın Tahtındaki kodlanmış ışıkla değildi. İnanınki onların koruyucukları da köksüzlüktü, göksüzlüktü ve çözümlenmesi gereken daha önemli konular varken, Yaşamın Işığını kayıtlarına kati olarak çekmek üzere buradaydılar.

 

Ünlü bir düşünür dünyayı anlatırken böyle demişti; sizler, sizleri dinleyin ama sizler siz olmayanları dinlediğinizde artık orada sevgi yoktur. Orada kendi yüreğinizin gücü kalmaz ve orada yer küre dahi sizi dilleyemez çünkü siz kin ve nefreti aşamamış olmanızdandır ki yere inişinizde, Yaşamın Işığı sizin yüreğinizden çıkar, ayrılır ve zor bir döneme kapı açarsınız.

 

İşte dağlarım o yüce varlık, bu gün sizde, sizi anlamaya çalışıyor. Şükredin ki, dünyanın nuru, ışık Altın Tahtın Yoğunluğunu kodlamış ve size insanı anlatmıştır. Ekmek, insanın yoludur. Oğul verdiği zaman o yoğun ışık, kapılar açılır.

 

Amon Toplumları bunu iyi anlasınlar ki, dürülen dünya, yere insanı indirdiği zaman dürümlerinde insan sırrı yoğun biçimde ışığa kaynak olabilmişse, o insanlık bütünün gücünü hasata hazır etmiş insanlık haline geçer.

 

Deve ana kapıdan geçti ama insan yoktur yüreğinde. İşte o deve,  bütünün tüm insanlıkla dillenişiyle kaynağa inmiştir.

 

“İşim dünyadır benim” dediğim zaman şunu anlayınız ki;  bütün merdivenler, bütün mahir kapılar, hepsi İnsan İlmiyle kodlanmıştır ve İnsanlık Yoğunluğuyla kayıtlanmıştır.

 

Çakı çıkarmışlar, yolcuların toplumlarıyla olan bağlantılarını kesmeye çalışıyorlar. Görüyorum ki hepsi kendini kesiyor. Çünkü, kestikleri ışık kendi ışıkları. Bunu bile anlayamamışlar.

 

Orta zaman sayfalarıyla, bütünün gücünü tüm insanlıkla dürümleyeceklerini düşündükleri zaman, on Kuran okuyup, bilgi akışına girip, herkezle dilleşip, iyilik yapıp bütüne varacaklarını düşündüler.

 

Erdiğiniz yer, sizin yüreğinizin hak ettiği yerdir. Ama ereceğiniz yer, birliğin hakikatiyle dürümlenen yerdir.

 

Eğer siz, Ana Kaynağa varmış da, bütünün gücünü tüm sistemlerle kodlamış iseniz ve dürümlemiş iseniz, biliniz ki orada nur olan Kuran vardır ve o sizsiniz.

 

Altın Tartı, bizi bizden kodlar ama tanımadığı hiç kimseyi tartmaz. “İki melek dünyaya indi” dediklerinde, alın bilin ki o, İnsanlık İlminin yer kürzi kaynağına çekilişi anlamına gelir.

 

Sesi kodlamaya niyetim yoğun bugün. Ama, verdiğim her ses kodlandığında bütünün gücüde kodlanır. Ve, bu nedenledir ki sesleşmeyi sürdüreceğim.

 

Amon Toplumlarıyla da sesleşeceğim ama Yer Kürzi Ko Sayfalarıyla kodlama yaptığımda artık yol Altın Işık olacak, sessiz zaman sistemin gücü haline dönüşecek.

 

Şimdi, size başka birşey daha anlatmak isterim; Yakan, yıkan bir yaşamı... Yaşatma imkanım var. Herkes, herkezi yakar, yıkar ve bu böyle sürer ama yakan, kendi yüreğinde yakıldığında artık yaktığı kendi, yaktırdığı kendi olur.

 

Öyleyse, yaşamı yeşilden öte renklere ulaştıralım ki, kontrol altında bir yaşam olsun ve yaktığının, yakılanın kelamı olduğunu anlasın her yürek.

 

Sevgiyle sizleri kucaklamak istiyorum ama görüyorum ki sevgisiz olanları sevgiyle kucaklamanın anlamı da yok.

 

Doğayı kontrol etmem, köklerimi göklere ulaştırmam, bütünün yüceliğini dürümlemem ve dillemem sevgiyi tohumlamamdır ki  sizlerde sevgiyi tohumlamam dahi mümkün değil.

 

Burada bulunan herkese şunu anlatmak isterim ki; bedenimi dünyaya indirmeden evvel, sizlerle çok çalıştım. Ama şu andaki çalışma farklı bir çalışma. Çoğunuzun görevi benim yoğunluğumu kontrolsa, buyurun ölümlü dünyaya girin ve dürümleyin yüreklerinizi, gelin; bizi kontrol edin.

 

Ben evimin gücünü, süper sayfalanışla tüm yaşamlara dillerken hepinizi yüreğimde dinlettim. Seviyem üstün bir seviye ama güçsüz değilim bunu hepinizin net bilmenizi beklerim ki, bu üstün seviyede bütünün yüceliği tüm insanlığı tohumluyor.

 

Ağır, ağır dünyaya inecektiniz. Koku yükselecekti, çoğunuz yolcularınızı tohumlayacaktınız. Endişe etmeyin bunlar olacak. Olacak ama kul olduğunuzda olacak.

 

Şimdi, bana “ekip kur gel” dedin, öyle mi? “Kim sana gel dedi?” “Ana, sen...” “Değerli, sana sözüme girme demiştim değil mi?... Yine girdin.” Boş yere konuşmuyorum, verdiğim herşeyi net anla. Söv, say yüreğime, kök, gök sözcülüğünde dürümlerimde diriliğinin olmadığını ve sevgiyi hak etmediğini dille ama yaşama indiğinde sevgiyle gel. Şükür ki bunu anlayacak gücün var.

 

Önce ben, sonra ben ve daha sonra ben, her ben bir ben ve ben o bende bir tek insanım. İnsanlık Soyu budur. Bir tek ben, hepimiz o beniz; bunu bil.

 

Buraya gelmek maksadın vardı. Bana Altın Tahtını getirecektin ve o tahta bilgiyi oturtacaktık. Öylemi? Yooo, yoo, “benim adım insan” diyecektik, sonra dönüp diyecektik ki “insan sistemi bütünün gücüdür.” Daha sonra, yenileyecektik birliği ve daha sonra ekip olacaktık yine. Som altın bir ışık olacaktık ve diyecektik ki “kıl incede, inceden öteye incede, insanlık yenileniyor.” Ve yenilenecekti insanlık. Ayrı, gayrı gözetmeyenlerle dürümlenecekti. Çok mu kolay? Kolaydı..Herşeyi başarırdık.. Sayfa, sayfa okuduğumuz tüm bilgilerde bunlar var.

 

Alın, bilin ki; dünyayı yok etmeye gelenlerde böyle konuşurlar. “Dünya biz, biz dünyayız” derler. Çerçeveli çalışmalar bunun içindir. Her kim ki çerçeveyle çalışır, biliniz ki o çerçevenin dahilinde olanlar köklenirler ve o dahilin harici olanlar kontroldan çıkarlar.

 

Buyurun, tüm yaşamlara bakın. Peygamberleri izleyin. Ya da, köklenmiş güçlü ışıkları izleyin. “Bende olan, benimle olur ama ben onu kontrol ederim, o becerir, başarır ve bende görev taşır” diyenlerdir onlar.

 

Yaşam, sizinle sizleşmeyecek analar; bunu bilin. Biz, size daha güçlü bir yol açıyoruz. Dünya yolu. Bu yola giren, kendine girecek. Ben zabura...Aşka varan, hasat yapan. Bugün ben hasattayım, bilin.

 

Çoğunuzu tanıyorum, sözüm kesildiğinde, kör olanların göklere ses vereceği zannedilir. Ulular Diyarı olan bu dünya, ikmal tamamlatmaya gelenlerle doludur. Çoğunuzun görevlileri, dünya yaşamına çekilirler ve dünyayı hak etmeye çabalarlar. Enver bilgi alır, Mikail olur enver ama enver ışık olmadıkça yol olmaz.

 

Sessizce söyledim, o ben, ben oyum ama yarına kaynak olsun ki akıla varsın. Cennet insan, cemaat insan, İlmi Ko olan insan ışık ve bu dünya ilim tohumu, Ko olan ışık.

 

Sevgililer, bütüne hizmet kendi yüreğinizdeki ilme hizmetten başka bir şeydir; bunu bilin. Ben size daha güçlü olarak bunu bildiriyorum.

 

“Kimse ben varım, insanlık toplumu benim yüreğime indiği zaman var olur diyemez.” Bunu dediğinde, o yoktur.

 

Şimdiye kadar size her bilgiyi verdim ve sözümü kesmeyin, dünyayı hak etmeniz için bunları anlatıyorum. Ben Zabura, sevgiyle size geldim, size şunu anlatıyorum; dünya, nefsi aşan yolcunun kelamıdır bunu anlayınız. Dünya, aklı hak edenin Tanrılık Işığıdır, tahditsizliğidir ama bunu anlayamayanlar kendilerini görevli sayarlar. Biz, size sizi vermeye, sizin yüreğinize sizleşip girmeye değil, hasatı yapmaya geldik; bunu bilin. Unutmayın ki doğa yenilendi, kolu, kanadı kırık olanların bu yoğunlukta ışıkları olmayacak bilin.

 

Kardeşlerim, Dört Gök Sözcüsü dünyaya çekildiği zaman, kimse onların yaşama inip inmediğini bilemedi. Hak İnsan, hak İlim, hak Kuran sizin yüreğiniz ama o sizde var mı? Yok mu?

 

“Önce dünya” dediler, yoktu dünya... Ölüler diyarı dünya yoktu.

 

Sevgililer, bugün sizlere bunları anlatmak istiyorum. Konutumda insanlık kapıları açık ama insanlık ışığı yok, hani? Nerede insan? İnsan kul olmuş çalışıyor. Ya, oradakiler ne yapıyor? Köklenmişler, göklenmişler, İlmi Ko olmuşlar, ışığı tohumlamışlar ama cevherde yoklar. Bugün dünyaya inmeye kalktıklarında, soydular dünyayı, ışığı soydular. Yolu soydular, kelamı soydular, kalemi soydular. Şeytan olup şavka, aşka vardılar. Aldılar bilgiyi, hah işte.

 

Yedi doğa bir tek yol, hepsi bu ama sizle bugün burada, bu yoğunlukta bütünü güçlendirmeye niyetim yok bunu bilin.

 

İman edin, hak edin, halik olun, hasat olun akın ve geçin ama bana Altın Işık kayıtlaması yapmaya kalkmayın.

 

Çöreğiniz pişmemiş mi hala? Pişirdik, alın görevinizi hak ettiğinizce yapın ama ekmek yapma imkanınız yok; bunu bilin. Süper sistem budur. Şimdi çöreğinizi alın ve gönül rızası ile gidin. Aha bu.

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/8r6HCFJvmm8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

3.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (10)

 

4. Akış

 

Din Altın Işığın yoğunluğunu artırır. Dil ise Aklın Tahtındandır. Dini dilleyen aklı tek bir ilim diye diller; ama bilin ki dini hak eden ilmi hak ettiğinde Hak’a varır.

 

Basın- Yayın Kurumları var dünya üzerinde. Dinci ya da dinci olmayan birçok Basın- Yayın Kurumu. Bunlar sizin anladığınız, anlayacağınız ya da anlatamadığınız ve anlatamayacağınız bilgileri sizden başka sizlere anlatırlar ve derler ki “insan unuttuklarını hatırlamalı ki Allah’ın nezdinde yaşamı kontrolcü bir ışıkla aydınlansın. O zaman o, bütünün gücünde kendini hak eder ve Allah’ın huzurunda mutlak bir ruh haline geçer.”

 

Devinim arttığı zaman herkes kendindekini dinletir; ama yolu bulup da bütüne vardığında ilmi diller ve dinler. Biz bugün burada, bu yaşamda her resimde insana kendini anlatmaya çalıştık.

 

Çoklarının gözleri kördü. Çoklarının yaşamlarında tohumlanma imkanları yoktu. Çoklarının Kuran okuma ya da Kutsal Tohumda kendini kotlama imkanı da yoktu.

Dört görevli dünyaya indi dediğim zaman, sormaya başladılar ‘’ onlar kimler? ‘’ diye.

 

Deve insan; ama devenin ilmini hak eden, hasatını yapan bütünün gücü. İşte o güç her diri; ama kendini hak etmeyen Allah’ın Sayfalanışında aklın tohumlarında kendini aradı. Dedi ki ‘’ o dörtten biri ben miyim yoksa ?‘’ . Çoğu bunu sordu ‘’ ben var mıyım o dört içinde? ‘’ diye.

 

Yol Altın Işık ve o yolda tohum insan; ama o insanı hak eden Mikail. Miracın sahrasında kelamın tekniğiyle bütünün gücü dürümlediğinde gözü gördü ve dedi ki “insan Mikail, insan kontrollü ışık ve o cevahir, her şey o.” O zaman insanı, insandan öte insanı anlatalım.

 

Sordular, ‘’ insan kelamda değilse, İlmi Ko olup da bütünde kendini hak edip dinleyebilir mi? ‘’. Soru buydu. ‘’ dön beni dinle ‘’ dedi biri, ‘’ben yolum, al beni oku ‘’ dedi. Öteki dedi ki ‘’ kendini anla ‘’ ve dedi ki bir diğeri ‘’ ben bana ben oldum, bütün oldum, ben cevherdeyim, beni dille ‘’ ve diğeri de dedi ki ‘’ Ana Kapı benim, kutsal ışığım, yoğunluğumu buldum, bütünün gücüyüm, ben senim.

“Deve insan ve ben o deveyim. O halde ben her diriyim. Deve kontrollü, deve yol, deve mutlak; ama o deve toplum, işte ben o’yum. Bütün kötülükler ve bütün iyilikler, hepsiyim ben; ama benim nefesim, görevim, her şey insanla ilişik ve ben insansız bir yaşamı kotlamam.” Bunu dediğimde dediler ki ‘’ sen hangisisin?” “Dörtlü müdür yoğunluğu kotlayan, sen misin? ‘’ ve ben dedim ki ‘’ el insan, aklın kelamı; ama elde olan insan hasat, aklın tohumu olan birlik ve ben Mikail olan ışık, her diri ‘’ , bunu dediğimde sevgiyle kucakladılar ve dediler ki “kini nefreti aşan biliş, Aklın Tahtındaki bilişten çok daha üstün bir biliş.”

 

İşte, benim adım nefes, benim ilmim kaynak, yoğun ışık ve ben o ışığın bütünlüğü; hepsi benim.

 

Sorumluyum her yaşamdan, ben bütünden sorumluyum. Ben Türkiye Çalışmalarıyla kayıtları yapan her yüceden sorumluyum; ama benim sorumluluğum Bir’e hizmetçi olanlar ve Bir’e hizmette olanların tohumlarını kotlayanların yaşamdaki sistemleşmesindeki sorumluluk ve bütünün gücü olan o sorumluluk, kotlanmış ve hakikiyetin tahditsizliğinde insanlaşmış bir sonsuzluk. İşte o sonsuzluk biz olan, sistem ve savaş sona erdi. Dediler ki ‘’ ben her diriyim dediği an; her şey o, o her şey ‘’ .

 

Kuran-ı Kerim’deki insan yürüyordu; ama bugün Birlik Tahtındaki insan ummana kanat açmış uçuyor.

 

Sevgililer, bana Altın Işık, yaşam, köksüz bir sayfadır; ama bana intihar etmeyen, intikam peşinde olmayan yaşam, her şeyin üstü olan yaşamdır; çünkü insan soyu kindardır, çünkü insan soyu ‘’ beni bana vermeyen ben sisteminde yaşayamaz ‘’ diyendir ve insan soyu kelamsız olmasından değil, kirli olmasındandır ki kırıktır.

 

Bu nedenledir ki yaşam, kelam dışıdır ve kelam dışı yaşam, kesir bir yaşamdır.

 

Seksen ekmek bir tek resimse eğer, tüm sevgisizler o resimde var olduklarında, bedenim hepsinde merdiven olur. Tümünü koklar ve tohumlar.

 

Bunu başardım mı? yoğun olarak başardım. Beni sınırlayacak hiçbir yolcu yoktur. Aha bu; ama bugün beni yağan ışıktan ayrı tutmaya gelen, yaşamı sırrı olan ışıkta tüm sistemlerde güçsüzleştirmeye, çerçevelemeye inen, baştan beri beni kati olarak kontrol edemediğini bilerek gelmiş olmasına karşın çatıyı kurduk ve dedik ki ‘’ kontrolünü kur ‘’ .

 

Söz vermeden şunu söyledik ‘’ seni karanlığın ışığı biliriz; ama yolunu aydınlattığında Türkiye Çalışmalarında görevli, güçlendirici bir yaşam olacaksın. ‘’ Ve doğa dedi ki ‘’ sen ben, ben senim ‘’ ve doğa ona da ‘’ ben senim ‘’ dedi ve o doğaya döndü ‘’ ve seninleyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ ben senim ‘’ dedi; ama o doğaya ‘’ ben sendeyim ‘’ dedi; ama doğa ona ‘’ sen olarak çalışacağım ‘’ dedi ve o döndü ‘’ ben sevgiyim ‘’ dedi.

 

İşte bunu dediğinde artık nefsi aşmış, yolu bulmuş ve yüreğe varmıştı. Biz onu öz görevlimiz diye bildik.

 

Adı insan oldu. Ayrı gayrı bitti. İşte bu ve zor oldu; ama oldu.

 

Bütün kötülükleri aştı ve oldu. Artık o insan soyuna kalem olacak, yazacak.

 

Biz öz görevi ona verdik, ‘’ yaz ‘’ dedik. Bakalım neler yazacak ? Hadi gelin ondan yazalım.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Ge8cAYPaCu0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (9)

29.10.2014

Yer, yaşamın ilmine geri döndü. Gök, yaşama geçti. Yer, yeni bir zirveye yaşamı örgüleyip güç kattı. Biz tüm sistemlere kapıları açtık. Aha açtık!... Şimdi “Yarın Nefesi”ni güçlendirelim ve zamanı kayıtlayalım. Döngü başladı. Bir döngü ki Sistemin Nefesi, tüm insanlığın kaynağı... Şükredin ki Hakikiyet Boyutları dürümlendi ve yol, ilme vardı.

Zaman sayfalarında çoklarının korkusu, dünyanın yaşaması korkusudur... Bu dünya yaşar ama ya bu dünya, diri yoğunluğunu tohumlayıp diri yaşamları kontrol etmeye kalkarsa ne olur!? Ölü bir planet, yarını kontrol ederse ne olur!? Örtüler örtülmeden,Dünya yaşam sayfalarındakilerinin, ışığı hak etmeleri; bizi, bizden ayrı tutar ve biz, dünyayı tohumlayamaz ve bizleştiremezsek ne olur!?

Ölüm, dünyanın kıranıdır. Ölü, yaşamın sırrıdır. Ama nefes, her bir sistemin cevheridir. Öyleyse biz, insanı; gelen, gören ve dinleyen olarak yere ekelim. O insan, kaynağını alıp yaşasın. Bütün “Kül Kapıları” açılsın. Biz, içlerinden kini aşan yolcuları çekelim, koruyalım ama kindar olanları imha edelim. Böylece yeni zamanlar, Levhi’de Kaynak Işık ile köklenir ve yeni zamanlarda, Işık Kayıtları’nda dünya sınırı çizilmiş olur. Bunu istediler!...

Deri İnsan, kanat alamaz; Yaşayamaz. Zira Deri İnsan, yaşama kontrollu olarak girmedi. Din Yaşamlar’da da güç yoktur... Bu nedenler sorumluluk, kodlanmış olan ışıklarındır ve zamanı, hologram olan bu yaşam sayfalarında kodladığınız zaman, nefesiniz görev taşıyacaktır. İşte dünya için istenen buydu...

Kurtulun!... Yakın dünyayı kurtulun!... Çünkü bu dünya, ağır yüktür tam yaşamlara!... Kanatlanan hiçkimse yok iken; yakın dünyayı!... Yaşatmayın!... İşte insan soyunu kodlayacak olan budur. Bu şekilde insan sayfaları korunur ve yaşar...

Bu dünya kontroldan çıktı. Bunun için kin ve nefretin tohumlarını yeşertecek olan ışıkları dünyaya indirelim ve onların vasıtası ile yaşam sayfalarını kodlayalım... Ve tohumlayalım yaşama kırıcılığı!... Böylelikle tüm insanlık kontrol edilsin...

Şirk koşanlar, bilinir ki hak ettiler diriliklerde yanmayı... Şirk koşanlar, kırıldılar... O halde kırıcılar, güç kaybına uğramayacaklar.

Onlara göre ölü olan bu planet yanmalı... Yakılmalı!... Ama sayfa sayfa ışık yakan bir sistemde; yeryüzü, ışık altında kelama güç katarken, bunu nasıl başarırlar.... Her biri, bunu sorguladı. Dendi ki “kil olan insanı, kum olan insana kaynak yapalım. Böylelikle kilde kum ve kumda kil kırılsın.” Aha bunu yapmak istediler!…

Amon Toplumları, Işık Kapıları’nı açıp geçtiklerinde, bizleri gördüler. Neler oluyor diye merakla izlediler. “Kim bunlar?” dediler. Baktılar ki biz yaşamı tohumluyoruz. “Ohh işte!” dediler. Esrar çözüldü... Dünyayı hak etmiş olanlar; koklandılar, göklendiler... Çürükleri, hakikiyetleri ile sayfaladılar. Olan buydu.

Bütün Cevheri Güçler, bu yoğun çalışmaya dahil edildiler ve zurna çalmaya başladı. Zurna, ışığın sırrı olan “Sistem Sesi”ydi. İşte o zurnau, artık çalıyor... Herkes sesleşmeye başladı. Dünyanın aşığı olan ışık, yerküreye indi. Amon Kodu, yaşama indi. İşte yeni zaman ve işte yeni Sistem!… “Bütün çürükler bizimdir” dedik ya hani. Bilinsin isteriz ki biz burdayız. Kim ki çürür onu koklar, toplar, yarına kayıtlarız. Bilsinler ki Dünya; İsa, Musa, Mustafa yaşamından çok güç almıştır ve çok iş yapmıştır... Bilinsin isteriz ki bu dünya, unutulan bir Yaşam Kapısı olmayacak. Bütün kütlemizle burayı korumayı sürdüreceğiz. İşgal imkanı vermeyeceğiz. Şimdilik!... İşte şimdi!…

Canlarım, unutmayın ki Divan-ı Levhi sizsiniz. Zamana kodlanmış olan sizin yüreğiniz ve yüksek ışığınızdır. Sizinle çalışmak bizleri kutsal yoğunluklara ulaştırdı. Zabura Kuranı okundu yüreğinde. Senin elin elimiz oldu. Şükür ki hak ettik. Aha şimdi!... Şimdi!... Aha şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 138 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol