Birlik İlmi
  SES KAPILARI TAMAMI - AKIŞLAR (1)
 

SES KAPILARI AKIŞLAR - 1

07.2016 27.SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

-Bizi dinlemeye gelen bütünlüğe hitaben…

Devinimi çok hızlandırdık. Burada oluş sebebi Allahın tınısını duymak içindi. Allahın tınısı, aklın tinsel tekniği ile kodlanır ve yoğunlaşır.

Buraya görevliler indiler ve soyumuzu kodlamaya çabaladılar. Kıran kırılan her ne varsa, her neredeyse geri çekilmesi gerekiyor diye sayfa sayfa kontrol kurmak istediler.

Çorbaları, çorbaları, çorbaları hak etmeye çalıştılar. Her bilgi bir çorba halinde kodlanır ve tüm zamanlara koklatılır. Herkes kendi çorbasını pişirdi ama bizim çorbamız çok değişikti. Bu çorbayı tadan şaştı, neden böylesi bir çalışma oluyor diye…

Aha, köklerindeki gücü anlamak sorumluluklarındaydı ama birlik kelamında bu çalışmaları hak etmek ve anlamak kolay değildi.

Kapkaranlıkta ışık halinde bir levhi ko; vurmadan, vurulmadan sisteme görev taşırken, hastır ve haktır diyerek yerin gücü oldu!...

Ne ilim, ne de has ışık hiçbir şeyin anlamı yok diye düşünüldü çünkü bundan evvel yaptıkları çalışmalar bu mecliste hakikiyetin levhisinde yoktu… Dediler ki; “önümüzü hak edelim ve bilelim, nereden nereye vardım, niçin bu meclis çalışması bu şekilde yapılıyor?”

Hazır oldukları an ilme varacaktılar ve dinleyecektiler, bu gün buraya geldiler ve bizleri dinlediler. Barış haline geçtiler, yaşamı hak etmek istediler. Kısır bir dünyaya kök geçiş için vardılar ve yollarını kontrol etmek istediler.

Huzurla gelmediler, ışıkla da gelmediler. Kili, kumu hak etmeye çalışarak geldiler. Biz ise öz görevli olarak onların yoğunluklarını kodladık ve tabuları yıkmaları için çabaladık.

Zaman kelamında tabular oluşur… Bu tabuların çoğu kodlanmış yaşamları da tohumlar. Ama çokları da koruyucu kaynaktan çıkar ve Lütfi kelamda bütünün gücünü kodlar. Kontrol dışı bilgileri de kayıtlar.

Biz ise bütüne hizmetçi olmaya niyetli olarak çalışırken, kardeşlerimizin görevinin hakiki levhiye kodlanmış olarak çalışırken; kayıtları da hak etmelerini sağlayacak ışıkla yapılmasını bekledik.

Israrla dünyayı kodlamak isteyen onlar, kontrol dışı ilimle kendilerini hak ettiklerini anlattıklarında; ki anladıklarıydı, artık yerin gücünü de hak etmek istediler.

Cennetin adının cevher olduğunu, yola girenin kervan olduğunu, ağırın hafiflediğini ve bilişin kodlandığını anladılar. Ve bu gün artık tufanı beklemekten vazgeçtiler.

Dünyanın yolu artık ilmin yoludur. Kıyamın bu olduğunu anladılar… Kıyamın, ilmin kelamına varış olduğunu anladılar… Ve dünyanın ekibinin, ışık ekip olduğunu anladılar…

Turkuazın kuranı olan insanın, yer ve gök olduğunu anladılar. Çerçevesiz bir dünya gücünün dürümlerde bulunduğunu da anladılar…

Daha da önemlisi, diriliklerin gücünün öz görevlilerce kürzi kapılarda kodlandığını gördüler…

Çayı hepimize ait bir ışık olarak bildiler… O çayın deminin ilim olduğunu anladılar… Ve toprak topluma tohum olan ışığın bütün olduğunu bildiler…

Ve bizler; onlara, yeni dönem için yaşamı zikreden ilim verdik!... Astral boyutların görevinin nesiller boyu yüreğe inecek güç olduğunu bildiler…

Sultan, “ben dünya ve dünya ben” diyen birlik, artık ruhi kapıların tümünü göreve alacak gücü dünyaya indirdi. Dünya ölü bir planet olmayacak, bu kesin!... Doğan güç, Allahın gücü olacak, bu kesin!... Bütün kütle kodlanmış olacak bu kesin!... Merdiven kürzi kapıda ışık olacak, kesin!... Ve rahman kulu, Allah kulu olup düzene inecek, kesin!... Arzın gücünü arttıracak olan budur!... Ve bundan ötesi yaşamdır!...

Atonların topraklarına tohum ekmelerine karşın, ışığı hak etmeleri de gerekliydi. Bunu sağladık… İşgal altında olunamayacak bir zamanda olduklarını anlattık. Kiri pisliği temizlemeden yaşama inilmeyeceğini anlattık.

Herkesin kardeş olması için birler kapısına gelmesi gerektiğini anlattık… Ve devinimin arığını anlattık.

Artık dünya yolu, aklın yolu olmalıdır… Ve herkes bir tek kapıda olduğunu anlamalıdır!...

Sevgililer, dümenin başına insanlık ilmini oturtuyoruz!... Bu günden itibaren insanlık ilmi o dümenin başında olacak!... Ve dünya dümeni, Allahın dürümlerindeki o yücelikle kodlanmış olarak; yaşamı kodlayıp, tohumlayacak!...

Anlaşma buydu ve biz bunu yaptık!... Hangi anlaşma diye sorarsanız!?... İlmin anlaşması… Kiminle yaptık!?... İlimle yaptık… Biz ilimle anlaştık, bu kesindir!...

İlim diri midir!?... Diridir!... İlim, kalemdir!... İlim, akıldır!... Ve ilim, mahrektir!... Ve biz ilimle anlaştık…

Başka anlaşma yaptığımız yüce levhi yoktur… Diyebilir misisiniz ki ilmin diriliği yoktur?... İlimden öte bir dirilik yoktur canlılar, anlayın!...

Kısa ve öz verdim, biz; ilimle anlaştık ve zamanı kodladık işte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/j1ZEj6i-Uok

27.TEMMUZ. 2016 TARİHLİ SES KAPILARI (19)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ

Sayfa sayfa yoğunlaştık ve diyoruz ki “öfkeyi aşın, yolu açın, sistemin gözü, insanın gücüdür, anlatın.”… Yaşamak; hak etmek, haliki hakta, has olmak ve bitişmek demekti.. Bilgi ilmiyle, hakiki insanın sisteminin, bilgelik levhisinde birleşmesi… işte bu!.

Cemaat, cemaat görev taşındı, yaşamda. Her cemaat, bir kelam ilmi, kodu oldu. Tükenen dürümlerde herkes kendine, hakiki ilmine varmaya çabaladı… Dediler ki “insan, kendini bilen, kendini hak eden ve yolu bulanda, kendi olan.”…Değerliler, işte insan budur!.

Dağ, ben dünya ve dünya ben... Kopup giden yaşam, hepimizin gücüdür. Bugün burada olan, bizimle oldu. Bizler, dünyanın görevlileriyiz. Her şeyin İsmail-i kalemden öte insanlık kelamıyla olduğunu bilmekteyiz.

Çatı kuranların çoğunun kontrolü kaybettiğini de görmekteyiz. İki merdiven, tek kelamda birleşmedikçe, yol, nüve olan kullukta, bütüne hizmet edemez. Aha bu!.

Şikayet etmeyin, dün ölü olan artık dirildi. Ve bizler, bilgi kalemleriyle buradayız… Yüksek öz görevlilerimiz burada, bu yücelikte, merdiven olarak çalışıyorlar… Üzerimizdeki güç arttı. Kısır zamanlar artık kodlanmış yaşamlara dönüştü. Üstün çalışmaların göreve kükreyen düşleri çektiği kesin.

Yeni dava, Allah ilminin davasıdır. Kupanın, sistem olduğu artık insanın kelam olduğu…. Ve bitişen zamanların, kaynak olduğu anlatılmalıdır.

Dünden öte dünlerde bilgi kalemleri yaşamı yazdı. Bugünden sonra mutlak kullar, tohum olacaklar ve zaman, kelama kalem olup, bütünün gücü olacak.

Canlılar, Rahmana kul olmak, Ka-Ha olmak ve taht olmak, hepimizin gerçek çağrımızdır. Yüceler, yüksek güçler olarak doğdular ve kodlandılar. Yüksek gözler, bütünün gücünü gördü ve dürümledi. Erdiğimiz en güçlü zaman ışığında, merdiven olduk.

Ayrı gayrı bitti ve bütün kötülükler aşıldı. Bundan sonraki dönem daha yüce canların, yerküreye indikleri dönem olacak. Ve bizler, Mikail’in gücü olan birlikler, toprak topluma, tohum olarak, cemaat olup, görev taşıyacağız.

İyi ve kötü, Allah’ın levhisinde, teknik kalemde, birliği kayıtlar. Kili kum, kumu kil sayanlar Mikail’in gücünde bitiştiklerinde, ayrılık biter. Seyredin zamanı o gün. Cümle yolcular, bütünün gücüyle birleşip, kapıları açıp, yaşam sistemleşmesiyle kelama varıp, bitiştiklerinde…. Kupa, Allah kupası olacak.

Çalı çırpı olmayan zamanlar, yer ve gök olup bütünlenecek… Aha, geçişler tamam. Yer, gök, insan ve biz artık bitki hayvan ve her şeyin gücü olarak bu çalışmaya dahil olduk.

Süper İnsan, Süper sessizliği dürümlediğinde artık daha yüce bir çalışma kapı açar…. Ve birlik kalemiyle, dirilikleri kayıtlar.

İsmimiz, ziyan olmayandır. Aha bu. Ve ziyan olmayan zaman sırrında, Ka-Ha olup, bütünlenir. Şikayet etmiyoruz ama isim zikretmemizi istemediğini biliyoruz… Sultan, biz seniz, bunu zikretmekti amacımız… Ama ismini dilletmek istemedin.

Emin olun ki dünya yolu, aklın yolu oldukça hikaye dinler gibi bilgiyi dinleyenler, yerin gücünde bizi dinlemeye çalışmalıydılar.

Ayrı gayrı yok… Şükür ki yok. Ev ev gezip, size sizi vermeye çalışan birlikler, bugünden itibaren artık yaşam ilmiyle çalışacaklar.

Kare Küp, Küp Küre, her şey görev ve biz o görevi, bütünün gücüyle yaptık… Atlantalı analar, arzın güçleri, biz sizdeyiz, unutmayın.

Yol yol olan dünya, Kuran olup kodlandıkça mutlak kulluk yapılacak.

Korkmuyoruz artık dünya yaşamından. Korkmuyoruz, sultanların sultanlığında mahrekte, bilişte, kaynakta oluştan….. Korkmuyoruz, yürüyen dünyada kontrol kurup koşuştan… Korkmuyoruz artık sayfa sayfa yaşamaktan. Zaya-Ziya-Ka-Ha, insan…. Biz seniz, Altın Işık… Biz, seniz, unutma.

Dağlarım, ilmi kapıların tümünü açıp geçtik. İşte bu!.

Değerliler, hepiniz sevgiyle saygıyla geldiğinizde biz, sizi kucaklarız. Hoş geldiniz. Burada oluş sebebiniz bizim için de huzurdur. Öfkenizi aşıp gelmişseniz, ne mutlu size…. Çünkü yolunuz aydınlıktır.

Bugün artık zamanın kapıları açıldı ve bizler buradayız. Şikayetim var mı? Asla yok…. Ama lütfi kalemlerin, lütfi kapıların, insan sırrında, ilmi kalemde, bütünün gücünü…. Tohum olarak bilişe kayıtlamaları, mahrekte, insanın kaynak oluşunda, öz görevdi.

Canlarım, Rahmana kulluk, aklın kalemiyle olur… Bizse, aklın kelamı olarak, bütünün gücünün tüm zamanların küpeleri kayıtladık.

Bizim elimiz, dünya yolumuz düzen, insanlık kelam ve biz o kelamda, hak kapı. Ayrılık yok… Dünya yolu, Atlanta Ata Kapılarının gücünün, öz görevlilerin kürzi kapısındaki yüreğindeki güçten, ötedir.

Canlarım, sıkıntı yok. Şuanda her şey iyi ama daha da önemlisi bugün burada olmanız özel çabayla olacaktı ve bunu hak ettiniz… Buda mutluluktur.

Unutmayın dünya yolu, Allah yolundan çok daha güçlüdür. Eğer sizler bu dünyaya, yol olmak istiyorsanız, ağır yükü hafifletip, geleceksiniz. Bunu başarmanız, hepimize mutluluktur.

Seviyenizi yükseltmeniz yoğundu ve bunu başardık. Çatışma yok… Yeni dönem, hepimizin gücüyle gerçekleşiyor…. Ve bu dönemde, her diri, aklın kelamında, bütünün gücünü oluşturacak.

Cennetin, cennet olması altın ışığın gücüyledir ve bu gücü, hak etmek mutluluktur.

Sevgililer, diri ve hakiki olan insan soyu, muktediriyetle bildiririz ki Yaradan ve yaratılan tahtında, kelam olanda, bütünün gücünü oluşturur. Burada oluş sebebiniz buydu.

Kuran-ı Kerim der ki “az öz konuş”.. Bende diyorum ki “akılla konuş ama çok olsun.”… Buyurun hangisi?... Ben çok konuşuyorum ki yer ve gök sesleşsin diye.

Canlılar, namaza durmuşlar, aşk istiyorlar, hakka varmışlar, Rahmanı hak etmek istiyorlar. Korkmuşlar, yolu kaybettik diye. Mikail’in gücünde kürzi kapıda, aklın kalemi olmaya gelmişler… Cemaat, cemaat gezip dinlemişler…. Sonra bize dönüp bakmışlar ve koklamışlar.. Ve toprağa, tohum olmamız için çabalamışlar.

Bizler, eli ayağı tutanlarız…. Bunu görmüşler ve demişler ki “girdaplara inip, ocaklarını tohumlayalım, kodlayalım ve birlik haline gelip, çalışalım.”

Eh ne diyelim?.. “Buyursunlar gelsinler.”.. İşte bu!.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/FaXMArtbIuU

27.07.2016 SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

 

-Sesleşmeye gelen bir bütünlük söz alıyor ve biz dinliyoruz…

 

Canlarım, sakın sakın insanın insansız kaldığını zannetmeyin. Bedenli olarak bu meclisi kodlamak için bütün kütlemizi kodladık ve yoğunluğu arttırıp geçtik. Sisteme inebildiğimiz için çok güçlüyüz.

Öncü birlik olarak buraya girdik. Sizin gücünüzü çok net anladık. Hırsımız çoktu, yaşamımızda ışığımız çoktu, kalemimiz çoktu… Yarat, yaşat diyerek keskin bir ilimle geldik. Ve sizden ses istedik.

_Gelen bütünlüğe cevap veriyoruz…

Canlarım, karşı karşıya kaldığımız bir tek husus var. Kupa, biliştir… Ve siz hepiniz o bilişi kelam saydınız. Biz o bilişi yaradan ve yaratılanın sığ olmayan şevki ve şavkı saydık. İsmaili kervan, ilmi Ka Ha; biziz!... Astral boyut ilmimiz ve yol; kelam olan İsrafil kapımızdır.

Sizleri buraya çağırdığımı düşünmeyin, hiç birinizi buraya çağırmadım. Ama geldiniz… Yeni dönemin gözü sizinde gözünüz olması için çabalayacaksınız.

Doğunun gücü kontrollü olur. Koruma altına alırız o gücü, aha bu!... Ama yol yoksa, yoğunluk yoktur ve koruma altında olmanıza karşılık yarınınız yoktur… Bunları anlayın.

Mır sahaları vardır. O sahalara geçip görev taşıyanlar olur. Öz görevinizi hak etmeniz için bu bilgileri size veriyorum.

Torbada iman tahtımız yoktur bizim. Biz o torbanın tükenen sistem kayıtlamalarının da ışığından farklıyız. Size kalem olup gelin diyen kendi yürekleriniz. Bizim size gelin dediğimizi hiç kimse iddia edemez.

Ha, diyeceksiniz ki; “yemin etmiştik, göz olup gelip sisteme görev taşıyacaktık.” Canlarım batı toplumları bunu toprak toplumdan bekledi. Bu çalışma, tanrı kapısında kodlanmış ışıklardan; gök sözcülüğü yapanların çalışmasıdır!...

Sisteme inmenizi, her kelam tek nefes olup; sistem cemaati ile kodlamış olabilir. Atlanta ataları bunu anlasınlar ki; korkuyu aşmadan buraya varılmaz.

Burada dondurulan kıble kapıları da var. Ama hepsini yoğunluğumuzda koruduk.

Şeytana aşk, bize ise akıl gerek. Ha, diyeceksiniz ki; “aşkla gelen, akla geldi.” Bize hak ilmiyle gelinde hak teknikle kodlayıp kayıtlayın yoğunluğunuzu ve Allahın ilmini dileyin ki; aklın kalemi olun.

Şu andan itibaren toplu çalışmalarımız, gök sistemleşmesinin gücünden çok daha üstün bir güçle yapılacak. Bu öfkeyi aşında görün, öfkeniz bunu görmenize mani oluyor.

Bu günden itibaren ses kapıları çalışması tamamen kapatılıyor. Ve yeşilden öte bir yeşil ve eflatunun gücünden üstün bir güç, birliğin kelamında; ışığa akacak ve Atlanta Ata Kapılarının görevi başlayacak.

Atlanta ata kapıları artık sığ olmayan ışığı dürümleyecek ve yoğunlaşacak. Bu çalışmanın adı NİHAN İLMİ olacak… NİHAN İLMİ…

Nihan, kardeş demek… İsmaili kapılarda insanlık demek… Bizde ise kaynak demektir.

Bu gün sövdü saydı yüreğime o yüce. Ve dedi ki; “bizi niye kırdın? Çatıyı niye yıktın?”… Canlılar, sisteme görev taşınacaksa; ışık haline geçilenlerle taşınır. Eğer ışık haline geçilecekse, kapıların açık kalması gerekir. Ve bundan sonra, kulluk başlayacak. Bu kulluk; ruhi kalemin kulluğundan öte olan, yaratılışın sığ olmayan o yoğunluğunda bulunan, ışık kulluğu olacak!...

Umut olur ki anlayacaklar ve anlaşılacak ki; kısırlık yoktur bu çalışmada. Ulular ummanda Ka Ha ve yolculuk Ka Ha olanda ak Ka Ha olacak!

İki Medine bir tek kapı… Tek kapı ama bir tek kapı!... İki Medine, birinde kervan diriliği, diğerinde kaynak ilim. Hepsi resim yaptılar ve dediler ki; ”dünyada mutlaka bir kıyam olacak. Ve bu kıyamda dünya yok edicileri dünyayı yıkacak”… Ve sistem kontrol edicileri dediler ki; “OLMADI, OLMADI, OL MA DI”… Doğanın gücü oldurmadı ve oldurulmadı!...

Artık kıyam beklentisi sonlandırılıyor. Dünya örtüleri örtülmeyecek… Yedi doğum, tek kervan, ışık yaşam ve burada astral boyutların görevlileri mutlak yarınlar!...

Canlarım artık seviyenize göre değil, yarınınıza göre bildiriler okuyacağım size. Çünkü sizler yaşamı tohumladınız da, gerçeği kayıtladınız. Bu günden itibaren size, seviyenize göre değil; yarınlarınıza göre ilim tahditsizliğinden yarınları kayıtlayacak ışığı çatışmasız olarak bildireceğim!

Dağlarım, umut olur ki; koran toprakları da korkuyu aşıp geçer… Ve burada bu yoğunlukta bizimle çalışırlar. Hepinizi kucaklıyorum…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/-2-e63DUXRM

SES KAPILARI (19/2)

27.07.2016

Eğer geleceklerse kelam olup gelsinler. Girdaplarına bakıp ışık istiyorlarsa, Ruhi Kalemler’ini hak edip gelsinler. Misafir değiller o zaman bizde… Cennette, cennet olan yaşamda, sığ olmayan kulda, Hulusi Kaynak olup yaşama iman ile insinler.

KARE, kervandır. Kapıları açar. Kürzi Sistem’e varır Kübra Safhaları’nda nefes olur yaşar. İşte olan budur…

KUPA, imandır; itibardır; kulluktur… O kupada, nefes vardır. Kaynak Işık halinde kupa, cevher olur ve ziyan olan yarınlar kodlanır… Oğullarımız, ışık halinde görev taşırlar. Cennetlere ve cevherlere kalem olurlar. Yarınları yazarlar…

Yaşamı tohumlayıp yarınları yazan tüm insan soyları, kardeştirler… Umutları vardır; kullukları vardır; Yaradan ışıklarında, yaşamları vardı… Bizsiz değildirler.

Vali olmuş ışık bekler. Der ki “ben valiyim.” “Yaşıyorum” der. Diyebilir mi ki “siz de yaşayın!?” Yaşayan, dara düşmeden yaşamalıdır. Huzurla ve Kuran’la yaşamalıdır ki bilişi olsun… Yuları olmasın; Cinni Cevher’de cemaat olsun; yolculuk yapsın; yaşama varsın; insan olsun…

İnsan olmak için yolculuk gerek. Her andan ışık çekip zamanı yaratmak gerek ve yazıları koklamak gerek… Koklamak ama Halik olup koklamak!… Has olup koklamak!… Aha! Astral Yaşamlar’a, aşk olup kaynak olmak ve zamana ulaşmak!…

Zaman, bir cevheri güçtür. Oğul verir ve kulluk yapar… Sanmayın ki lineer zamanlardan söz ediyorum. Ben, size KÜRE ZAMANLAR’dan söz ediyorum ki o KÜRE ZAMANLAR, Işık Kalem’le yaşam olur; Kuran olur… O zaman, bizsiz değildir.

Dünlü yaşamlar, kelamlı yazılarla kontrol kurar ve Sistem’e varır. Yarınlara ışık olur ve som altın sayfalarda, yarınlanır… Kibri aşan orada kalem olup yarınlanır ve Zaman Kapısı’nı, Biliş Kalemi’yle açar.

Hep yaşamdan söz edilir. Yaşamın ötesini kimse dinlemez… Zaman, kalemle yazılır ama zamanın ötesi yaşamla yazılır… Yaşanan zamanlar; kodlanır, koklanır ve korunur.

Dünyada İmparatorluk Güçleri vardır. “İmparator”, Işık Sayfalanışları yapana denir… O, biliş halinde, her diriyi hakiki Levhi ile kodlayarak zamanı tohumlar ve İmparator olarak korur. O, Kuran olan; sır olan ve İlm-i Kalem’de, Kalem Levhisi’ni kodlayandır. Onun yaşamı, tüm insanlığın yaşamı ile kontrol edilir… Öz Kelem olarak kodlanmış ışığını, tükenen zamanlara çeker ve o zamanları, yaşam sayfaları ile kodlayarak yeniler.

Örtüler örtülmeden Kuran okunmaz. Kuran’ın okunması, yarının okunmasıdır. İnsan, yaşamı yazmadan, yaşamı dinleyemez… Yaşam yazılır; Yaradan, sığ olmayan zamanları kodlayarak, yaşamı yaratır. Yaradan ve yarattıran ayrıdır…

Biz, Ana Kalemler, yaşamı yazarız ve Rahmi Kapı’da yaşamı kodlayarak yaratırız. Yaratılan zaman ve yaşanan ışık; her biri, Birlik Kalemi ve her biri, Birlik Kaynağı...

Dünyalar kurarız bu şekilde. Her bir Zaman Kalemi bir Sistem olarak zamanlar yazar ve yaşamlar yazar… Der ki “seni hak etmek istemem. Zira sen, kaynakta sığsın.” “Seni hak etmek isterim. Zira sen, kaynakta ışıksın.” “Beden alman gerekir. Akıl Tahtı’na ulaşman için beden gerekir ama beden, Sanal Yaşamlar’ın bedeni olmasın. Nefes Zamanların bedeni olsun…”

O bedenler ki nefes olup Kuran olurlar. Ocak yakarlar işte onlar, bütün kütlelerin nefesleri olarak yaşamlaşırlar.

Kuran-ı Kerim insandır… Sanılır ki Kuran, mükafattır yaşama. Oysa o Kuran; nefeste, kaynakta ve yolda ışıktır… Kükrer yüreklerde. O kükremede; kelam, ilim olur ve yaşam sayfalanır…

Değerliler, işte insan, kendini hak etmiş ve yaşamış olan; sığ olmayan zamanların kaynak sayfasıdır…

Dünya bir cennet ama insan, cevherde cennet olmadan, dünya olması imkansız olan!… Ondandır ki insan sistemleşmeden, cennette cevher olamaz ve yolu bulamaz.

Dünyayı bilmek gerek… Yaşamı bilmek gerek ve sessizleşmeden, Cinni Cennetler’den, İnsani Cennetler’e ulaşmak gerek.

Yolcu!, Can Kalem İnsan, ben senim. Anla ki senim ben!... Tufan mı bekliyorsun!? Bekleme! yoktur tufan!... İnsan soyu yaşam oldukça; tufan yaratımı, insan soyunda yoksa ve yol, cennetse; dünya, hakiki bir kervan olur ve som altın ışık halinde, tek merdiven kurar ve tüm zamanları korur…

Ortalık karışsın isterler. Dinleyin!, karışmayacak ortalık. Zaman Sayfaları’nda ışıklar yanıyor. Dünya Işıkları, zamana kelam olmuş; umman olmuş; yarın olmuş; kupa kupa İsa olmuş; Muhammi olmuş; Musa olmuş; doğan gün olmuş… Allah Tahtı’nda oturuyor insan. Aha o insan, diri ve hakiki.

Vasi tayini, Sistem İlmi ile kodlanmış olanlara kayıttı. Her bir zaman sayfasında, bir vasi vardı. O vasi, dünyaya Vesayet İlmi ile gönderilir ve adına “peygamber” denirdi. Çoğu da “çoban” derdi ona… Aha Canlarım! aha biliş haline varan bilir ki artık perdeleri açıp yarınları görmek gerek… İnsanlık İlmi’nde vesayet, işlevini tamemen tamamlanmış ve Sevgililer’in kervanı, Işık Tohumları ile kodlanmış olarak yaşamlara kaynak olmuştur.

Çatı tamlanmış; ışık, kontrol edilmiş; yarınlar, kaynak olan sayfalara kaptanlık yapmakta… Aha Canlar, aşk sırrı budur. Tüm insanlık için BİZ olan ışıklar, aşk sayfalıyor…

Yorulduk Canlar!... Yok muydunuz zamanda!? Niye biz bu kadar yorulduk!? Açık verin; yok muydunuz Kulluk İlmi’nde kapı açan; Sessiz Zamanlar’a ışık yakan o yüreklerde!? Neden, KARE, KÜP dediniz!? Neden cevherden GÖZ olup geçtiniz de bizi, kalem olarak kaynağa almadınız!?

Çatı, aşk çatısı değil miydi!? Yarında Kuran olan ışık, mutlak değil miydi!? Kesir yaşamlar, Kaynak Işıklar’la bu tohumlamayı yapmamış mıydı? Altın Işık Yılları, nüve olan kodlarda, kodlanmış ışık olarak Rahman’da, sığ kelama, insan soyunu kodlamımış mıydı!?

Aşk, zaman; som altın ışık, Rahman; KARE, kelam; KÜP, sayfa sayfa yaşam olan mutluluk. KÜP’ü Kürzi Kapı’da cevhere alan, kanatlanan nefes, İMPARATOR İNSAN…

Resmi Çalışma başladı analar. Bu çalışmada, hep insandan söz eden; yarınları kodlayan ve yolları açan ışıklar, biliş halinde, gerçek cevhere varacaklar; kulluk yapacaklar…

Dünyalılar, Ran Kapıları, Astral Boyutlar, “korkun zamandan!... Korkun kalemden!... Korkun nur olan Kuran’dan!” diyenlere, söz vermediniz ve onları kodlatmadınız. Bunun içindir ki onlar, sizi sizden dinlemek için geçip gelirler… Ayrı gördükleriniz, sizin için çalışırlar… Aha onlar, negatifi tohumlayıp pozitifi hek etmek isterler… Bundandır ki size hep, negatiften bilgi verirler…

Cinler, cennette; cinni olanlar ise cevherde olurlar ama insansoyu, Kuran olup ışık olduğunda, tüm zamanlarda olur. Bunu bilenler, hep insanlarla diyalog kurmak isterler…

Siz ise insansoyu olarak, negatiften dillenenlerin ve sığ olanların ocaklarını kodlamadan, onları tahditleyip yaşamdan çıkarıyorsunuz. Umut olur ki ocaklarını yakıp; nefes olup; yer ve gök olup; yer türevlerinde kodlanarak yenilenirler ki o zaman Ak Sistem, Yaşam İlmi’ni tek merdivende kodlar.

Unutmayın ki Rahmi Yaşam’da her bir sistem, teknik olarak bulunur. Her bir Sistem’in cevhere ulaşması için her bir resimin, orada bulunması gerekir. Cinlerin, Cinnilerin, Cennetlilerin, Cevherilerin ve Sevgililerin orada yoğun ışık halinde oğullarını tohumlamaları gerek.

Seviyeniz çok iyi!... Yarınınız İlmin Kelamı!... Biz, siz olarak Can Kalem, insan soyu… Mutluyuz ki Cennet Kalemler’e kervan olduk. Ufff!... Aha!... İşte…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.TEMMUZ.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

40 Mahrek bir tek KA HA... Biz o Mahrekin her biri olan HA, ama KA olan HA, İşte bu... Bundan sonra ne olur? Tabuları yıkın, biz siziz anlayın.... Yolu açın, siziz biz anlayın...

Yürüyen dünyada kök göklerin gücünü dürümleyen İlm-i Kalem olan bilişiz biz!... Savaşın sırrını bilen ve yolu hak ettiren, iradi hakiki ve hak tahtın gücü olan; "Süper Sistemleşmeyi" sağlayan, bilişin kalemi olan insanlığız...

Ve bu meclis hepinizin görevini kodlayacak tekniği, toplumun tohumu olarak göreve alan kalem ve bütünün gücü olan yaşam, bir tek olan, yarın olan insandır. Bunu anlayın...

Hazır olduğunuz zaman size de söz vereceğim. Ama iyi bilin ki, hazır olmadan bu mecliste konuşamazsınız. Eğer biriniz bugün geçip, "ben size ses vereyimde yoğunluğum artsın" diyecekseniz; Hah, Aha, İşte, demeden, gözünüzün göreceği en yüce kapıya girin ve kendinizi tohumlayın...

Umut olur ki, bunu başaracak gücünüz olur. Çay yapmayacağım bugün... Hepiniz çaysınız eminim amma, bu çay Allah'ın çayı değilse, aklın kaleminde olmaz... Bu gün sizi, sizden size kodlayarak, kodlanmış toprağa tohum olmanıza gerek görmüyorum.

Beyler, merdiven kurmam yaşama... Ben o merdiven, kelam olan insan ve bütün olan yaşamım... Ama sevgililer, La Ka Ha, Si Ha yada Ka Ha olan yaşamlar, ben dünyayı kodlayan, koklayan yada toprağa tohum olarak kayıtlayan insanlığım. Bunu anlayın...

Kaçmayın! ölüyü diriltiyorum... Kaçmayın!... Bugün sizlerin dirilmeniz gerek. Ayrı gayrı gözetmeyin, bütünün gözü, sizin gözünüz, anlayın...

Yüce canlar, Ran Kalkanı dünyaya iniyor. Bu kalkan artık bizim yüreğimizden gök sözcülüğü yapmayacak. Savaşın sırrını sistemin gücü ile dürümleyecek ve yaşayacak...

Ağırlık hafifleyecek. Sizden teknik tohumlama beklemiyorum. Bugün sizinle olma niyetim yok... Amma doğanın gücü olun ve çağrılar yapın.... Deyin ki "gel..." "Allah'ın tahtıyım ben gel..." deyin... "Gözün gördüğü en yüce kapıyım" deyin... "Geç" deyin...

Her şeyi yapın, ama has ışığınızda yapın...

Baş tacı olmanızı, hologram olan bu zamandan güç çekip, Bütünün Gücünü tohumlanızı ve bilişe varmanızı; İsmaili kodların dahi, görevli olduğu bir yaşamda, her şeyin daha üstün bir yücelikte kodlanacağını bilerek, sistem olup diyorum ki "ayrı gayrı gözeten burada olmasın!..." Ayrı gayrı gözeten yaşamda olmasın....

Çatıyı kuran insan, kendini hak etti. Korkmayın dürümlerde insan soyu kodlandı... Artık Kara Işık, Altın Işık, Bütünün Gözü....

Korkuyu aşında geçin!... Ama hak edip geçin... Savaşım yok dünyada... Ben dünya özü, dünya gözüyüm... Savaşmam ki, savaştığım kelam, benim kelamım değilse kodlamam... "OL" derim, oldururum da, kodlanmış olmayanın toprağa tohum olmasına izin veremem....

Yine dünya, yine yaşam... Yine astral boyutlar. Ve tüyler, tüm tüyler, enkarnasyonlar...

Rahmi kalemler, bilişler, bütünlükler, sevgililer....

Ben nefesimle çalışırım iyi anlayın... Basınç oluşturarak yüreğimi sıkmaya kalkan, sana şunu söyleyim; "çağın başkanlığı bedenime aittir..." O başkanlık, insan soyunun ilmidir. Yüreğimi sıkmak, senin yüceliğinde, 30. Gücün, Kürzi Kapısında kendi yüreğini sıkıştırır... Benim ile olmanız, bunun için önemsiz değildir, önemlidir...

Kini aşan kendini hak edecek... Ama kini olan, bedeniyle kodlama yaptığında; 40 kapıyı kapatmak için yaptığı o kodlamada, kendi yüreğini yıkacak bu kesindir...

Eğer dünyayı hologram sayıyorsak, ortalığın kodlanışından yolun kontrolundan ve Bütünün Gücünden öte olan, bütün kötülükleri aşabilen ilimledir bu... Ve biz bu ilimle doğan güçleriz...

Eğer merdivenim ilimsizse, yüreğimde hakikiyetim olmayacaktır. Ama merdivenim İlm-i Ka Ha'dır... Şu andan itibaren, "dene yanıl" insanı bitmiştir.... Hiç kimse deneyip yanılıp yaşamı hak edemez... Anlayın...

Yoğun ışık kapıları açıldıktan sonra artık bilişe varılır. Ve biliş halinde herşey hak edilir,

anlatılır ve anlattıkları anlatılan neyse, kök geçişleri yaptırır...

Dağlarım, yürüyerek dünyaya indiğinizi biliyorum. Yürürüyerek göze göründüğünüze eminim... Yürüyerek yolu bulduğunuzu da biliyorum... Unutmayın ki ben bugün, burada, savaşımla, savaşçığımla, kalemim... Benim eserim kelamım, bütünün gücü olan yaşam ışığım ve ben muktedir insanlığım...

Hasat dedikleri, hak teknikle yaptığımdı... Ha diyeceksiniz ki, yeniden yapılacak mı? Dağlarım hasat hepimizin hasatı... Ve bu hasat, insanlığın levhisi... Artık hasat, insan soyunun kelamı ve o hasatı hak eden, kelamda kendini dilleyen insan... Benim yaptığım bitmedi ama hepinizin kendi yüreğinize hasatlarınız olacak... Burası Turkuaz Kuran, ışık, ve burada merdiven yaşam...

Seyir halindeyim hepinizi iyi anlayın. Hiç bir can yüreğimin dışında değildir. Her birinizi hak ettikçe, seyrettim... Ama yolculukta görevinizi hak edip etmediğinizi, Süper İnsanlık Sistemleşmesini izlemekteyim.

Kaçınız yolu buldunuz?... Kaçınız ışık oldunuz?... Kaçınız yürüdünüz?... Hakikiyetinizle kendi yüreğinize hak edip vardınız... Ve kaçınız ağır yükü taşıdınız?...

Yinede ve yinede her anda ve tüm zamanlarda, bütünde ve burada olmamız öz görevdi... Hepimizin öz görevidir. Ama yüceler can kalemdirler. Asal doğan, asal yaşayandırlar... Hakka varan, has olandırlar... Açık bildirdim ki kardeşlerini kontrol için geçip geldiler...

Kin Levhisinde, kir olduğunda, hikayedir yapılan her neyse.... O kinin, o kirin muktedir olanda, hak teknikde tohumlarda, kontrol edilip temizlenmesinden itibaren, yeri göğü yaradan temizlikten öte temiz olur, insana iner... Eğer BİRİN, BİRİN'deki o BİR'de bedenli olacaksanız; hak tekniği, has tahtın ışığını kodlayın ve koruyun yüreklerinizi...

Ancak, Birlik halinde dünya korunur... Ancak, Birlik halinde yoğunlaşılır, ışığa varılır... Ancak karanlıktan aydınlanılır ve bitki hayvan ve tüm sistemler kontrol edilir. Ancak, merdiven insan olursa bütün kötülükler aşılır.. Ve Ancak, Levhi kapıda " Aşk" olursa, Ruhi kelam, kalem olur ve bütünü yazar...

Çok mutlu olun canlılar... Ran Sistem, Nizam ve Düzenin gözünün gördüğü en büyük gücü dürümleyerek, sevgiyi hasata kodladı... Mutlak kulluktur yapılan...

Alemler Levhide halik, hak teknik ilim ve biz merdiven insan... İşte bu....

Vurup kıranlara, ismim yoktur... Vurmayanlara ilmim kulluktur... Yolu bulanlara, aklım Ka Ha'dır. Yaşamı hak edenlere birliğim kervandır... Biz bu kervana kelam olup kürzi kapıları açanları çağırdık.. Onların kuranlarında yarınlar olur... Okuma yazma bilmeyen de okur. İnsanı okur. Ama yolu bulmalı, kontrol kurmalı has ışığında yaratan, yaratılanda bütüne varmalı. Umut olur ki, ölüyü dirilten insan kendini hak eden birkile olur.

Ulular ben dünyayım anlayın... Sevgiyim anlayın.... Yine de verdim. Yine de verdim... Yine de verdim.... Amma Allah'ın tanrı kapısından öte olan, ilimle verdim. Aklın kapısından verdim... Bilin ki, aklın kapısı Allah'ın kapısının gücünden çok ötededir... Hepimize açık verdim...

İnsan yarından öte bir yarında, tüm zamanlarda bütünde küpe takmadan da çalışır...

O küpe insan küpesiyse alır o küpeyi yolculara kodlanmış olarak kayıtlar. Küpe takmadan da çalışır. O küpe insan küpesiyse, alır o küpeyi yolculara kodlanmış olarak kayıtlar da, toprakta toplumda hikayedir herşey... BSUİ sevgi, saygı ister... Barış ister... Biz Ruhi Kapılarda akıl isteriz anlayın... Akıl yoksa, yaşam yoktur anlayın...

Çorbamda insan, kapı açtığında, yolculuk başlar... Ben o çobayı yaptığımda, herşeyin gücünden öte olan, yolculuğun tümünden, tüm zamanlarından güç çekmeden kelamda kendini topluma tohum olarak indiren, ilahi görevle kaynakta olan bilişten yaptım...

Şikayetçiymişler, dinci değilmişim... Kible bende yokmuş, yaşamda yokmuşum... Benden şilayetçiymişler, yarı yarıya dolmuşlar... Doldurmamışız onları... Benden şikayetçiymişler... Sığ kalmışlar...

Canlılar, RA HA, KA HA, Sİ HA, ismaili her neyse, kimse herşeyde, özgeçiş yapılır. Daha da önemlisi karanlık aydınlığa tohum olur... Kulluk başlar, çözümlenir dürümlerdeki tüm zamanlar... İsmaililer yada, islami kelam olan diriliklerin tümü, ağırlığı hafifletirek, görevi hak ederler.

Yer gök insanlaşır... Ve çorba, toplumun çorbası kodlanmış olarak yaşama kayıtlanır... Biz o çorbada ismailileri göze alırız. Göreve alırız da korktuklarında akıl tahtında kusurları var, diyebiliriz yada dirliklerinde kirlilik var diyebiliriz. Bunu dediğimiz zaman çamurdur, yolculuklarında kodlanmış olan ve o çamurda yol bulurlar ve kontrol dışı kalırlar. Biz onların mutlaka kontrol kurmaları için çabalarız...

Cennetin etkisi, cennetin kürzi kelamı ve o cennetin yaşamı ve o cennetin kaynağı insanlıktır. Anlatın ki anlaşılsın...

Boş konuşmam, toy olmadığımı bilin... Köpük köpük olanlara sözüm şudur ki, siz cennet arıyorsunuz... Anlayın ki cennet insan soyudur. Siz yaşam da olamayanı arıyorsunuz. Hiç bir zaman yaşamda olmayan bir cennet olmaz... Ve siz kaynağı arıyorsunuz. Kaynak insanlıktır... Ve insanlık zamanın sırrı olan, insan soyudur... Ki siz ilmi arıyorsunuz, ilim biliştir...

Birliğin tekliğindeki tahtidsizliktir. Siz yolu bulmaya çalışıyorsunuz o yol mutlak kulluktur... Uyumayın, çalışın.... Tanrı siz, siz o sunuz... Uyumayın... Uyumayın, umman olun akın.... Ama hak edip akın... Biz siziz.. Aha bu! İşte Bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/KEg_SpV7kNo

SES KAPILARI (19/1)

27.07.2016

Canlarım; dağa, ilim dedik… Tanrı dedik… Dedik de Tanrılık Kapısı, tümümüzün Kürzi Işığı’ydı… Dinleyin beni!... Seyredin Süper İnsanlık Kodları ile yapılan çalışmaları… Aç kapıyı; gel ve de ki “has ışık ile kök geçişlerde kodlandık.” Aç kapıyı ve hak et!… Sistem, kelam oldu; yol, kul oldu ve biz, kervanda insan soyu olarak çalışıyoruz… Süper İnsanlık Kelamı, hakiki levhi oldu ve yol, Allah Yolu, insan soyu oldu…

Kübra, nefese vardı. Cevher, kültleri kodladı ve zaman, sayfalandı.

Değerliler, alın bilin; nefese varan, cennete vardı ki cennet, nefeste cennet olmadan yarında cennet olan insandı.

Korkmayın! Tohumlar, insanlık yapar. Umman, levhi olur; yaşam olur… Ölü dirilir… korkmayın!... Aha bu!…

Huzurla kaynakta çalışın!... Huzurla çalışın!... Bizi anlayanlar, bizle çalışırlar ama anlayamayanlar, Ruhi Kapılar’ı kapatarak çıkıp giderler… Anlattık ama anlamadılar!… Biz yoktuk orada… Orada, bizden başka biz de yoktu… Orada kaynakta olan kendileriydi… Çıkıp gidişleri kendilerindendi…

Biz, dünyaya cennet olup geldik… Cennetlere, cevheri görevlileri aldık; ışık yaktık. İnsanlaştık… Ne yazık ki ışık tohumlaması yapamıyanlar, sayfalarımıza geçip geldiklerinde, kervanda kodlanmadılar ve yolculukları, sonsuzlukta yapılamadı… Seyrettiler bilişi ve seyrettiler kaynağı… Dinlettik, dillettik ve yolculuğu kodlattık… Her kim ki hasat olur; Kuran olur. Kim ki hasatta kaynak olur kayıt dışı tüm bilgileri kaynağa alıp kaydını yapar… Nefese varamayan, insana varamaz ve cevherden çıkar…

Cinler, cevherden çıktıklarında yaşamdan çıkarlar. Ocakları söner… Döner gelirler ve sorgularlar… Niçin yaşamda yoklar!? Deriz ki kalem ol ve hakim ol… Kul ol… Yol ol ve geç; geri çekil…

Savaş, insan savaşıdır. Bizi yok etmek isteyenler de olur. Ocaklarını kodlarız; yoğunluklarını kodlarız ve yaşatırız onları… Bizi sorarlar. Dinlerler ve derler ki “ocaklarında yaşamları yok!...” Biz, yaşamdan çıkarız ki onlar, kendilerinde yarında kodlanlansınlar ve zamanı hak etsinler diye…

Kervan insanlıktır. Birlik İlmi, Hasat İlmi’dir. Bu ilmi hak edip de dinleyebilenler, levhi olup kalem olabilirler. Onlara, cennet veririz ve yer gücünü kodlayarak, görevli sayarız onları… Kıl, kırk kez yarılır ve har; bir sistemde, Kulluk Cevheri’ni kodlar. O yüreklerde, bir tek kalem, insanlıktır… Bunu anlamaları için çabalarız…

Yirmi sayfa, ışık yaktığımızda; öz, göz olur; yol oluruz… Yirmi sayfa, yirmi Cevheri Sistem Gücü’dür. O Cevheri Sistem Gücü, insan soyunun kulluğudur. O kullukta, Kara Işık olur. Kir ve pislik temizlenir. Cennete, Cennet Kuranları’na yarınlar kodlanır. Aha bu!…

Fu Sultanlığı, Kelam Levhi ve biz, Sistem!... Aha bu!…

Tartmayın yarınları!... Tartmayın yaşamları!... Tartmayın ışıkları!... Akmayın!... Akan zamanlara kodlanıp yaşayın!...

Korkmayın!... Basıp geçtiğiniz yaşam, size kapıdır… Koklayın o kapıyı!; hasatı yapın ve som altın ışığınızı, yaşama çarçabuk çağırın.

“Din” dediğiniz KARE, KÜP, KÜRE idi. İnsan soyu, KÜRE’yi tohumladı; yaşamı kokladı ve sürpriz bir çalışma ile yarattı ve yaşattı…

Asıl dünya insanlığı, yarınlarını hak etti. Dinletti, kök görevini, son sayfalara cevher olarak kattı.

Sekiz cennet, sekiz zaman, sekiz sistem… Beden alın da anlayın!... O sekizli bellek kalemi bir Tanrı… O Tanrı, ışık ve ışık, Yaradan…

Samanlar yaşar… Yaşar ki yaratılır. Zaman Sayfalarında kodlanır. Toprak Tohum olur, yol açar ve Sevgililer, cennetlere koşarlar.

Hepimiz, yirmi dünyanın (yirmi Hak Katı’nın), yıllar yılı ışık yağmurları altında kodlanmış olan sessizlikleriyiz… Öz geçişimizle, dünyalara nefes olduk. Kupa, insan soyuydu. O kupayı yarınlara kodlattık. Cennet, elimiz ayağımızdı. Cennetlere cevher olduk. Kontrol kurduk.

SUALTI, bizi dinledi… Diri olarak dilledi… Kesirleşti, yarınlaştı, yaşamlaştı, cennet oldu, kul oldu… Umut olur ki o sayfalarda, insan soyu da olur.

Ekibimiz, yere görevlidir. Bu ekip, İnsanlık Ekibi’dir. Dünyanın, Tanrı olarak dillediği Sistem Cevherleri’nin, tümünün gücüdür. Bu güçlü ekip; ışığın, sığ olmayan yarınıdır.

Esrarlı cennetler, esrarlı yarınlardır… Yer ve gök, esrarlıdır… Burada, bu yoğunlukta som altın yaşamları kodlayan insanlık; ağırı, hafifletti ve yaşattı.

Burada, iman var. Burada toprak sayfalanışları var… Siyah İşçilik, mahrekte mosmor bir cennet oluşturdu… O mosmor cennet, cevhere vardı ve lacivert sistemleşmeyi sağladı. Lacivert sistemleşme, mavi yarınları kodladı ve som altın nefesler, yaşama aktı…

Yer gök ve gök yer… İnsanlık, Din Kelam Levhi ve yol, insan soyu… İşte, mordan yolculuk ve mor ötelerine varış… Hepsi yaşamın sırrı ve sır olan yaşam, ışık… Bizler ise o ışıkları kodlayanlarız…

Zaman, yarında nefes… Biz, o nefeste kaynak… Aslın Işığı, öz geçişleri yaptı… Kuran kodlandı. Tahditlendi ve yarınlandı. Aha bu!…

“Vükela Heyeti” dedikleri bir heyet vardır. Bu heyet mensupları, bugüne kadar dünya üzerinde güç kodlamaları yapmış olan varlıkların sayfalarıdırlar… Burada, öz görevleri vardır. Cevher olup çalışmaları gerekir. Cevher olabilmeleri için, yaşam sürenlerle bitişmeleri gerekir. Onlar, bize biz olup geldikleri zaman; biz, onları kodlar, koklar ve tohumlarız; cevhere kaynak yaparız…

Ancak ne yazık ki onlar, bizi koklamaya ve kodlamaya gelerek, bizi tohumlayacaklarını sandıklarında, bunun mümkün olmamasındandır ki yaşamda görevleri biter. Ziyan olurlar…

Yüreklerimiz, ocaklarına kalem olup onlara bilgi verir… Ne var ki onlar, Toprak Toplum olduklarından, Işık Kalemler’i dinleyemezler ve kendilerini, Astrlar Işıklar’dan ayrı tutarlar.

Bütün kütlemizle bunu anlatmaya çalıştık. Hiçkimse, kimseyi dinlemiyor. Bundan sonra tohumlar, kervan olup yaşamalı ve hasat olmalıdırlar. Buyurun! Bunu, sistem olarak gerçekleştirin.

Biz, cennetlere cevherleri aldık ama Hak Teknik ile aldık… Hak İlmi, hak etmeyenleri, Has Taht’a kodlayarak görev taşıtamazdık… Ha! diyeceksiniz ki niye bizi hak etmediniz. Has Taht’ta insan oturur. Ocak olan, yol olmadıkça, o tahta oturamaz.

Bundan sonra korkmadan çalışın ki hak edin.

BİR’in cennetinde BİR olur. İlmin Kalemi’nde nefes olur. Yaşam İlmi’nde ise karanlık, ışık alır; aydınlanır… Tortu yoktur o Yücelik’te. Herkes, daha iyi bir gün için çalıştığında; nefes, cevher olur; yol, ilme ulaşır.

Sokaklara bakın!... Her kim ki hak etti; dizi dizi ilim oldu… Her kim ki hak etti; yarınları kodladı… Aha! kim ki hak etti, insanlaştı… Aha bir tek karanlık, Kuran oldu tohum oldu… Umut olur ki o tohum, insan soyunun kulluğu için yaşam olur…

Ağır, hafifler ve zeytinler güçlenir… Ziyan olanlar, güçlenir ve toprak, NAKAR’ın ışığını kodlar ve yolu bulur…

RUH, Hak İlmi’nde tek Birlik’tir. O “RUH” denilen cevher, ilmin hakiki sistemidir… O “RUH” denilen, cennet olan yarındır ki RUH, mutlaktır. Astral Boyutlar’da RUH kaynaktır. Yarında, kulluk yapanda, nefes olan yaşamdır… Seyir, Hak İlmi’nde, sistem cevherinde, seyirdir. İşte bu!… Şimdilik!… Ve şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.TEMMUZ.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 19

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

(Gelen ziyaretçilere hitaben;)

7. dürümde bugün, buraya gelen birliklerin tohum ekme niyetleri yoğun. Muktediriyetle biliriz ki kontrol dışı hiçbir bilgi verilemeyecek burada.

Yemin ederiz ki dünya, yolu aklın yolu olacak ve bütüne hizmet ummanların toplumlarıyla kodlanmış olanlarla olacak.

Heceleyerek söylüyorum ki; be den li o la rak bu ya şam da yım. Ha! Diyebilirler ki “bedensiz olan var mı?”

Dağlarım, her diri bedeni gelmedi yaşama. Verdikleri kelam, kendi yolculuklarında tohum olarak ektikleri, kendi yüreklerinin ilmidir. Bizse, kelam ilmini, bütün gücüyle kodladık ve buradayız.

Bu beden, insan soyunun kelamıyla ilm-i kalem olanın bilişiyle tohumlanmış ve kontrol altında olan bilgilerin, birleşik ilmi olarak kayda girmiş bedendir.

Kimse “benim bedenim haliki hakta, has tahtta insan soyunun kuludur” demedi. Bu beden, ilm-i ka ha olanda bilişin kulu ve birliğin tohumudur.

Bu bedeni kontrol etme niyetiniz olduğuna kesin olarak inandığım için bunu size açıklamam gerekti.

Benim adım, kelamda verdiğim adım; insandır. Sizin adınızsa, kaynaktadır ama kelamda verdiğim isim, kendi ismimden farklı değildir. İzin verin de sessizce dilleyim. Ki kendi adımı sessizce dilledim.

Kalem İnsan, bütünün gözüdür. Özü, sözü bir olanlar onunla yaşam sayfalayabilirler. Ama özü, sözü ayrı olanların bu yoğun çalışmada yeri yoktur.

İlahi kul, Allah’ın topluma, ilm-i ka ha olarak indirmiş olduğu kaynak ışıktan, toprak topluma tohum olarak inendir.

Sizden daha güçlü bir siz olarak buradayım. Aha bu.

Karanlık, Allah’ın tek insanlığıdır. Bunu anlayacak gücünüz varsa anlayın. İnsanlık, Allah’ın teknik topluma indirmiş olduğu kaynak ışığın, kaynak tohumun bütünlüğüdür.

Bize, ilim kapıları açılmadan da ilm-i kalem olarak bütüne inebiliriz. Eşyanın diriliğinde bunu anlatacak gücümüz var.

Asma, insanın sisteminde, yoğunluğunda mutlaktır. Ama asmanın sığ olmadığı da kesindir.

Analar, ben doğan gücü dürümleyecek görevi, bütünün gücüyle tüm zamanların kürzi kapısında kodlamış olan bilgeyim.

Elimin İlmi, Allah’ın İlmi’nden güç çekmeden de kelamda dillenebilir. Bu kesindir.

Size daha “şu işçiliği yapıyorum, şunları yaptım, daha da şunlar olacak…”dememi bekliyorsanız, bugün bunlardan söz etmek niyetim yoğun. Ama şimdiden daha öte bir şimdide ki hakiki insanlığın tekliğinde ve bütünün görevinde bunları anlatacağım.

Şu anda suyun başındayım ama suyu kodlamam; koruyucu, kontrolcu ve hakiki insancı bilişle olacak.

“Ben dünya ve dünya ben” dediğim zaman, iyi bilin ki yaradan ve yaratılan Atlanta Ata Kapılarının görevini tohum olarak bütünün gücüyle dürümlemiştir.

Siyahın insana Kelam olduğu ve bütünün gücü olduğunu size anlattığım zaman, kaynak dışı olabileceğimi sandınız.

Bana “Ran Kapısı” da denir, “Ran’ın tahtındaki o savaşçı” da denir, “bütünün görevlisi” de denir, “kaynağın Tanrı Kapısı” ve “tüm zamanların görevlisi” olarak de dilletilebilirim.

Antlaşma yapmadım dünyayla. Kibri aşanın gücü artar ama ben kibirle gelmem. Burası benim Ruhi Kalemimdi ve gelip, göremeye niyetlendim. Geçtim, geldim.

Artık iyi bilin ki görüp göreceğiniz insan, kervanın gücü olan ve bütünün gücü olan insan, nefesi güçlendirebilen ve bilişi kodlayabilen insan olarak bunca çalışmanın sonsuzluğunda, büyük kötülükleri önleyecek güçte, dünyaya çekilmiş değil, gelmiştir. Dağlarım, çeken yoktu……dünya ölü bir planet ve çekişi asla olmaz.

Ben bu dünyaya göz olup geldim; çerçevesiz ve hakiki olarak. Ağırlığım yok mu? Var. Muradım şudur ki “OlTuran” diriliğinde kul olmak. Öz görevli olmak, bilişle bütünün gücünü topluma çalıştırıcı kılmak….

İman tahtında imparatorluğun gücü olmalı. Kuran-ı Kerim’deki göz, Allah’ın gücü; hepsi biliş…ve biz o bilişi bütünün gücü olarak kodlayanlarız.

Evren sevgidir. Evreni anlayabilmek için sistemi kodlayabilmek gerekir.

İnsan soyu, süper insanlık sistemleşmesini yaparken daha net anlamalıdır ki “düyun” denilen o yoğunlaşmada bütünün görevi, aklın kültleriyle, muktedir kaynakla ve bilişle has tahta varışın sistemleşmesinden sonradır.

Çalı mıyım? Yoo çalı, çırpı değilim, bedenliyim. Bu kesindir. Ve bu beden, artık iyi anlayın ki temiz ve has olan Yaşamın İlmi’dir.

Dünya yolculuğu başlamadan evvel, dünyaya indireceğim güçleri tek tek belirledim ve onlarla kontrollu çalışmaları kodlayacak gücü dürümledim. Başım hiç eğilmedi.

Erdiğimi düşündüğünüz en güçlü ışık, bende küçük bir ışımadır sadece. Herkesin daha iyi anlayabilmesi için, net vermek diledim. Ki bu çorba, insanlık çorbası hepimizin görevlileriyle kodlamış bir çorbadan çok, bilgelerin kürzi kapısında, yer kürenin gücünü tüm zamanların kürzi ilimi olarak kodlayanların, kayıtlarından oluşan bir çorbadır. Ve bu çorbaya yaradanın Tanrı Kalemi girmiştir.

O tanrı kalemi, altın ışığın Kuranı’dır bizde o çorbaya yaradan, toplumların tohumu olan yaşam ve bilgenin kelamı olan insan olgunluğunda kodlanarak indik.

Burada daha özel bir bilgi de vermek isterim; dünden öte bir düne vardığımızda göreceğiz ki 7. dünyanın gözü, artık kürzi kapıların gücünü kodlayacak dürüme vardı ve ortalık kapandı.

O kapanıştan sonra, yeni dönem için birlik kalemi kontrol kurdu ve yaşama sayfa sayfa indi. İşte; dünyanın gücü budur.

Bu gücü, tüm zamanların gücü olarak kalem yapabilmek, bize görevdi. Neden “görevdi” dedim? Ben dünya ve dünya benim. Dünyanın gücü artık bedenim ve ben bu bedende, bütüne hizmetçi olarak çalışıyorum.

Kuranı Kerim artık insan soyunun gücü. O gücü, kodlanmış toplum olarak tohumlayanlar, irman sistemleşmesinde yaşama, yaratan ve yaratılan olup indirildiler.

Sevgililer, şimdi; doğan günü görevli olanlar incelesinler. Neden bugün farklı? Çünkü bugün, muktedir güçle tohumlanmış bir gündür.

“Neden bu güç Allah’ın gücü de kalemde insanlığın levhisinde bütünün kürzi kapısında kodlanmadı?” diyecekseniz, astral boyutların gücüyle, çatışma olmadan bu yoğunlaşmayı devreye aldık.

Siyahın ekmeği, insanlığın levhisindeki kaynak ışığın Kuranı; hepsi birlik ve biz tüm birliklerin gücüyüz.

Unutmayın ki yarın, daha yüce bir çalışma olmayacak. Artık; herkes iyi anlasın. Ki burada yapılan, bütün kültenin kodlanışını sağlayacak teknolojik kaynak çalışmadır.

Ve burada yaptığımız bu çalışmayla birlikte, kisveleri kalemde olmayanlar dahi bitki, hayvan ve tüm sessiz zamanların sistemleri olup, bütüne inebilecekler. İsmaili kalemlerin de hepsi burada olacaklar. Yasalar konmadı dünya ilmiyle. Yasayı insanlık ilmiyle koyduk. Bu yasada hidayet yoktur. Halikteki hakiki insanlık vardır.

“Kibri aşan yolu bulur da hidayete ulaşır” diye beklemeyin. Karanlık tahtı, altın ışığın tahtı, bilişin tahtı, hepsi tohumdu. Biz o tohumların gücünü kodladık ve orta kapıların gür kontrolunda kayıtladık.

Açın dünyanın kapılarını, izleyin. Çatı kurulmuş ve orada bütünün gözü var. Açın yoğunlukları ve dinleyin. Kini aşmış, yolu bulmuş olanlar, muktedir olup bütünün gücü olmuşlar.

Yine açın ve dinleyin er ya da geç bilişi hak edenler, bütünün gücüyle bütüne hizmetçi olacaklar. Altın ışık yılların göreviydi bu. Ve bugün altın ışık yılları, tohum olarak dünyanın gücünü oluşturuyor.

Umut olur ki dağın, taşın insanlığı, bütünün gücünde birliği kurabilir. Eminim ki olur ve oldu.

Suyun başında merdiven kurulmuştu. Ve o merdiven bütünün göç kapılarının gücüydü. Yarından daha güçlü bir yarına dayanmıştı. İşte; o dayanan yarın, diri olanın bilişindeki o yoğunluktu.

Bu diri insan hepinizin gözünde ve sözünde olan, sessiz zamanların gücü olan insan, kalem olup dünyayı yaşamlaştırmaya indi. “Ben dünya” diyebilen, kibri aşabilen, yürüyen ve koşan her kim varsa, astral boyutların gözünde, tüm zamanların gücünde, ölüleri diriltebilecek güçtedir. Ve biz onlarla buradayız.

Unutmayınız ki yer ve gök insanlığın levhisindeki o yoğunlaşmayı sağlayacak insan soyunun gücüdür.

Süper insanlık Si Sistemleşmesi için dünyaya çekildiğinde, Si Sistemleşmesi, Zi Kalemiyle olacaktı. Ve Zi Kalemini sistemin gücü olarak yaşama kayıtladık ve dünyanın kulluğunu başlattık.

Unutmayın ki bu kulluk, ruhi kapıların gücünden üstün olan güçlerin bütünlüğü ile oldu. Toy bir dünya kul olacaksa, Allah’ın tahtından olmalıydı.

Kurullar dünyayı izlediler ve sorguladılar. “Niye bugün çok farklı bir çalışma yapılıyor?” diye.

Kuma Kuran okuttukları zaman, kum o Kuran’ı okur Mahrekinde ama hakikiyetinde okuyamaz. Kuma insanı okuttuklarında, umman olur, okunur ama tohumlarda o kodlanmış olmadığında, kelamda insan sisteminde, kelam tekniğinde kendi yüreği olamaz.

İşte canlılar; bizi kumda okumaya kalkan, bizi dinleyemez. Bizi yüreğinde okumalı, yolunu hak etmeli, yaşamı tohumlamalı ve bilmeli. Ki bu meclis, Allah’ın tahtını kodlayabilen toplumun tohumu olan ve bilişi kayıtlayabilen tek meclistir.

Eminim ki dünya lütfi kaleminde insanlığı anlatacak şu olacak; insan soyu kendini dilleyecek ve korkuyu aşacak….ama daha da ötelere varacak ve ruhi ışığını hak edecek. Gözü görecek ki dünya ismaili kalemlerin tümünden çok daha güçlüdür.

Yer ve gök Allah’ın tek kelamıdır ama Allah’ın kalemi olmayan, Allah’ın kelamını, toplumun toplum olduğu o yoğunlukta anlayamaz.

Canlılar, RA KA HA olan insan, insan soyu; hepsi kürzi ve biz o kürzi kalemde Mikail olan insanlığız.

Cennet insan, can kalem insan soyu, biliş ve o biliş bütünlük….kökümüz, gökümüz imparatorluğun gücü ve bu meclis bir levhi kapı olup o levhi kapıyı açıp, kendini dümenin başına oturtan tahditsiz ilmiyle bütünün gücü olan ve yaşamı hak ettiren bir meclistir.

“Çeribaşları” vardır dünyada….dünya durulduğunda, o çeribaşları yere inerler ve sorgu, sual ederler. “Yine mi dünyayı hak etmeye çalışalım? Yine mi yolu bulalım? Yine mi yaşayalım?” diye.

Çalı çırpıysa dünya, canda o çeriler yer küreye çekilirler ve kendilerini hak etmek için bilgi kaleminde bütünün gücünde kendi yolculuklarını yaparlar….ama zayiatları olur. Bugün de zayiatları var.

(devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/0SDxpckLbZI

22 HAZİRAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 4.AKIŞ, 2. BÖLÜM

Bütün bunların anlaşılması şarttır. Başka dans eden var mı yaşamda? Burada dans var, ama hangi dans? Levhi'nin dansı... Kelamın ilmindeki Kuran'ın dansı. Bizim dansımız var burada...

Vukuatımız nedir? Erdiği yeri, kök gök olarak kodlamak... Aha bu! Çatı var mı yaşamda? Yarında var da... Tüm insanlığın kült kaleminde olmalıdır...

"Anlaşma yapalım sizinle" dedik. Dendi ki "ama sen yoksun ki." "Yokum ben" dedim. "Allah seni koruyacak mı?" dediler. Aha! dedim, "Allah ilmi kalemde kendini korur." "Doğan güç Allah Gücü'dür" dedim. Kontrol dışı bilgi verdiğim sanıldı.

Sordular, "sen nesiller boyu dünyayı kodlayan değil miydin?" "Oh" dedim... "Aha" dedim... "Beden alıp geldim" dedim. "Doğan Gücüm" dedim. "Soy sop" dediler. "Altın Işık" dedim. "Yerküre" dediler... "Görevim, göklerim, yüreğim, hepsi bedenim" dedim... Bendeki o yok. Onun bedeni yok. Sadece sesi var. Ve dedim ki "ses sığ olanda kırıktır" Ama ses, kodlanmışta, toprak toplum, kutsal taht ve yol olan aşktır...

Dinlediler, sordular "sen nefessen, nihan olan niye sende sesleşmedi?" dediler... Dinlediler ses insanlığın sesiydi. Korkmayın!... Umut var ki burdayım. Kontrol dışı hiç bir bilgim olmadı. Olmayacak. Ama sizlerin yarınlarınızın ışığının yanması şart. Çantamda insanlık kulluğu var. Hepinizin gözü var o çantada.. "OL" dedim, "Oldu" denilir... Olmayanın olması, insanlığın Levhi kaydında ışığın yanmasından öte, kelamın kalem olmasıyla mümkündür. Ve "OL" derim olur.

Şimdi canlarım... Parlayan bir gündeyiz. O gün göklerin gücüdür. Biz o günü göreve aldık. Karanlık, aydınlığı tohumladı. Yaşam sayfaları bütünün gözü oldu ve kök gerçeklik çarptı yüreklere... Hani nerde? Her anda... Çarpan insanlığın ilmiydi. Ve tüm yürekler o ilmi dinlediler.

Aynı zaman, aynı yaşam ve aynı aklın kalemi olan İmparator İnsan... Her an aynı, ama tek aynı olan Birlik... İşte o Birlik Allah'ın ilmi... Biz o ilmi kalemde has olan yaşam... Zaiyatımız olmadığı kesin..

Canlılarım, ben dünyayı ölü bir planet diye değil, elim olan, öz görevim olan, yüreğim olan, bir planet diye bilip geldim... Ama bu gelişimde, hidayet dedikleri tahtidli insanlığın kaleminde, kaynağın tahtını kodlamak niyetim yokken, herkes kendini tohumlamaya çabaladığında; kontrol dışı değil ama, hak teknikte kök göklerin gücüyle Tanrılık Kapısını açtım ve dünyayı göreve aldım. Kontrol dışı bilişim asla olmadı ve olamazdı.

Soyumun Gücü artık görevlidir dünyada... Bu güç Bütünün Gözüdür. Sözünü ettiğim ses, Allah'ın sessizliğindeki dürümlerinde hak kelam olan insanlığıdır...

Bana seyret dediler, seyrettim. Dondurulan kim varsa; korudum, kokladım, kodladım, tohumladım, Tanrı Kalemi yaptım. Kan Allah'ın İlmi ve ben kana, kelam oldum. Ve benim adım Rahman'dır...

Kaç yalan, dolanla seslendi bu yaşam... Bunların hepsini özgeçişle tohumladım ve kontrol ederek, gök sessizliklerinde sistemden ayırdım...

Çatı kurdum dünyaya... Ran Kapılar'ının kök geçişlerinde, kötülüğü önledim... Kervanın gücüyüm ben... Genişin gücü.. Evim olan bu zamanın gücü... Her çatıyı kurarken, her karanlığın ışını yakan ve bilgiyi hasata kodlayan insanlığın gücü....

Uran topraklarını bilirim... Uranüs dürümlerindeki o yaşamı bilirim. Ben Doğanın gözü olan, ilmin diriliğindeki insanlığı bilirim... Kanat gererim tüm yaşamlara... Ve yol Allah'ın Gücü ile açıldığında; öz görevliler, bahri kalem olup geçerler.

Başımda Aşkım var. Yedinci dünyanın görevini kodlarken, Tanrı Kalemi olan İnsan Sistemleşmesindeki yüreklerim, Medineyi Hak teknik ile kodlayıp merdiven kurmuşsa zamana, her zamanın gözü olarak bu yolda, Atlanta Ata Kapısı olup gözün sözü olurum...

Şer, şerde olur. Şarkı şerse, şer orda şerlik kurar. Ama şerde, şarkım olmayacağı kesin. Kesindir ki, kaynağın dışına hiç bir dirilikte dillenmem.

Bana sığ kayıtlar yaptırılmak istenir... Kontrol dışı bilişlerin, Kürzi Kapısında Aşk Sistemleşmesi olması için, kısır kelam edilir. Dince, kilce, kırılışça, ışıksızca ve hepsini kodlar, koklar, toplar, tohumlarım ki, kontrol dışı kalmasınlar diye...

Yarın ne olacak? Yer ve gök kelamda nefsi kapıları açıp geçicek. Çalı mı? Çalıyım ben... Çırpı mı? Çırpıyım ben... Yığın yığın kırılışla, kırılanım, kırmayanım... Ama bilinsin isterim ki, çamur yoğurtmayacağım bu yaşamda... İnsan cennetinde, cemaat kurdurduğumdan beri, bu yol Allah'ın Yolu olduğundan; bütün köklerimde görevim bütünün gücüyle kodlanmışsa; ki kontrol altında kodlandı. Artık bu zaman sayfasında, hiç bir can adem olup kodlama yapmayacak. Adem çamurdur... Biz artık çamurdan insan yaratılmasına karşıyız. İznimiz yoktur.

Buraya kadar her şey görevdi, kolaydı... Yaratmış, yaşatmışsak yaranları hasatçı olduğumuzdandı... Yine Dünyalar, yine yolculuklar ve yine yoğunluklar ve bütünlükler... Vakit geldi canlılar... Ra Ka Ha olan, sığ olmayan zamanları koruyoruz...

Uluların kulluğunda kodluyoruz, kontrol kuruyoruz. Ben davayı kaybettim derim ki, her diri kendi davasını hak etsin diye...

Biliniz ki dava ben, davacı ben... Davadaki diri olan her dürüm benim. Kayıtlarımda kayıp olmaz amma, dünya dışına dünyayı kodlarken, her diriye kendi yüreğini kodlattırmak için, ben kaybettiğimi söylerim.

Aha yalan söylerim. Ama olmalı. Ya Ha, "yalanda La Ka Ha olunur, Ha olunur, ama akıl olunmaz" diyene deyin ki; "Akili Hak olmak, hakka varmak, taht olmak gerek. Has olmadan Aşk olunmaz ki!..." Geçin de olun!...

Cennette iman gerekir... Levhide halik gerekir... Hasatta Aşk sistemi gerekir. Canlılar öz görev için her şeyi yaptık!... Kimsenin, yaşamda ayıp yerleri görünmesin istedik. Bilinsin istedik ki, Herkes kendini dinlesin. Ayıplarını açmadık, örttük canlılar...

Bundan sonra da bu böyle sürecek.. Kini, kili, kumu halikte hakkı, hasatı tahtı, her levhide kaynak olan KA HA olanı Aşk'la dilledik de; biz insana kırık demedik. Kısırlık istemeyiz canlılar... Mutlaktır herşey... Murattır kulluktur. KA HA olanda akıldır. Seyredin zamanı, biz cana, cennete cemaat verdik. Kili kum, kumuysa ışığa kayıtladık ki her diri kendini tohumlasın da korunsun diye...

Yoğun bir dünya çalışmasıdır olan... Ve bu dünya çalışması, murat ettiğimiz en yüce çakıl taşlarının bile, kaynağa varabilmesi için gerekli olan çalışmadır...

Kervan insan ve insan kulluk yapar, ama tohum ekmeden Kuran okunmaz... Biz dünyaya tohum ektik ki tüm zamanların görevini kodlayanlar, kutsal ışığa varıp kendilerini hak etsinler diye...

7. Doğa Allah Gücü'dür. 7.Doğaya varan Aklın Kalem'i olur... Ve yaşar, ama Allah'ın gücü olup yaşar... Burada bu yoğunlukta bu tohumları kodlarken; cemaatin cevahirinde, cennetin kültlerinde, en yüce kayıpları dahi, tohumlayıp kodlayıp devreye aldık... Bilin ki... Kiri temizleriz amma, kini temizlemek kolay olmaz... Biz size yaşamı dinlettik canlılar...

İşte bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Hw0h0YsAY00

22.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

Tanrılık kapısını açtık ve geçişler arttı. Kıbrıs sayfalarını okuyoruz şuanda... Kök geçişler yapılıyor…. Umut olur ki doğanın gücünün tükenen dürümlerdeki, yoğunluğu artar. Sıyrılanlar var, çıkış yapılanlar var, hepsi kendinden, kendine yaptı her şeyi…

Burada olma niyetlerini dahi anlamadan, buraya gelenler var. Hırs, ışığı kırar. Çokları kırılış halindeler. Ağırlık hafifledi ama yoğunluklarını koruyamayanlar var. Çobanlık yapmaya gelmiş olan ve kendini topluma tohum olarak indiremeyen var. …Karanlıktan aydınlandığını sanalar var. Fakih olmaya çabalayanlar….. Ve hakiki ilmi o olan, bilişlilerde var...

Çok mutluyuz ki ana, bizler, bu meclisin görevlileriyiz. Çok mutluyuz ki ana, Yaradan ve yaratılanın tınısını duyabiliyoruz. Çok mutluyuz ki ana, kayıtları, hasatla tohumladık ve bütünün gücünü, koklattık. Korkmadık anam çünkü ruhi kapıların tümünde ekibimiz var.

Karşı karşıya kaldığımız bir konudan size, söz etmek isterim. “Bürüyer” diye ifade edilen bir konu var... Bürüyer, birlik kaleminde, ilmin kapısında kelamda olanların, yoğunluklarını koruyacakları ışığı ifade eder. Her şey o ışıkla yaratılır…. “Ve buna, insan soyu, insanlık levhisinde, bilincin ürünü” der... Her şey o bilincin, ürünü olarak kodlanır.. Ve ruhi kaynağa akar…Ruhi kaynakta, ışık tohumlaması bu şekli kalemle olur.

Ve her şey o yağmurun altında, kaynakta, kati tohum olarak, ümmi kelamda, imar partikülleri olarak kayıtlanır… Bizler, dünyanın öz görevli olduğunu bilenler, bu çalışmalara dahil olurken, Kare kelam ile kürzi kapıdaki, Küp kalemi, bilerek çalıştık.

Çanta, çanta insan taşındı yaşama. Her seste, bu çalışmalar, varlık kodlaması yaptı. Kuran-ı Kerimde ki insanla, bilişi kodlayan insanın, ana kalem olduğu anlatıldı… Ağır hafifledi. Sevgiyle size geldik. Kil kum olan insana, imparatorluğun gücü olup, inen birliklerin çoğu sizi kendi yaşamlarından uzak saydılar... Akıp geçti ve gördük ki kil ve kum olan insan, yeri gözlemlemekte ama görev taşıyamamakta.

Bundan sonraki süreçte bu çalışmalarda kil ve pislik içinde olanların, kontrol kurma imkanları olmayacağını dillediğinde….. Ölümlü dünyanın gücünün artık yoğunluğu, soy sayfalanışlarıyla, yapacağını anladık.

Can kapıların tümünü aç ki bizde gelelim ana. Kaynak ışık bilgisini kodlayalım ve bütünün gücü halinde, Bir’e hizmetçi olalım… Bize, görev ver ki bizler, kaynak olalım.. Asla bunu yapmadım değil mi ana? Bizi yok etmeye niyetin yok biliriz…. Ama cemaatimizin görevini, hak ettiğimizi düşünmekteydik.

Çantandaki ışığı görev tahdidiyle indirdiğinde biz, bunu kodlayıp, tohumlayıp, bilgi kapısından geçiririz diye düşündük… Nedense olmadı anam... Ayrılık yok ki.. Her şey tekliktedir.

Sevgi hak etmek için buradayız. “Senin yolumuz, bizim yolumuz olsa ağır hafifler diyoruz” ya anam…. Ayrılık bitsin ve bizler, sistemin güçleri olarak sizde dürümlenelim ve kayıtlanalım.. Analık, atalık yok bizde. İlim var.

Bugün burada bu yoğunlukta insan sığlığı yok, ışığı var. Sizden, kelamda olmamız ve bilişte, halik olmamız için bize yaşamı kodlamanı bekliyoruz anam.

Seksen levhi, biliş bizi birlik kalemine ulaştırdığında doğum yapılır…. Ama seksen sekizinci ilmi kapıya varıldığında yaşanılır ve yarattırılır…. İlmi hak edilir, kalemi hak edilir, rüya boyutların gücü hak edilir ve bütün kaynaklardaki ışık kontrol edilir.

Sizden, darı bolu bilen herkesin kelam ilmini dürümlemesi için yaşam bekliyoruz.

Sayın analar, Ata babamız, sizi, hepimiz, cennetin cemaati diye tanıyoruz….. Ama bundan sonraki dönemde dağı taşı delip insan sistemleşmesinde görev taşıyacağınızı görerek, size geldik.

“Yine dünya yaşayacak” dediğin anda biz, yarı yarıya dolmuştuk…. Ama dünya yolu, Allah yolu dediğin an, bütün kötülükleri aşıp geçtik.

Can anam, seninle çalışmaya niyetimiz yok mu?... Var. Senin, bize çalışma niyetin var mı?.. Biz, bunu sorgulamaktayız.

Aynı dünyayı koklamak, aynı yolu koklamak istemekteyiz, anam. Bizimle kelama inmeni, dirilmeni ve yolu açmanı bekliyoruz, ana.. Dimdik dur ve de ki “ben, sizinle çalışacağım.”… “Yeşili mordan öteye moru kutsal toprak olan, tohumlanan insanlıkta öteye geçiririm de anam.”.. Bizde seninle çalışalım…. Şikayet etmiyoruz…. Ama bizim yaşamımız, senin yaşamınla dürümlendikçe, bizim zamanımız, senin yaşamında kodlanmalıdır.

Yine de doğan güç, Allah gücü olup, doğsun ve yolda olanlar, yoğunlukları kodlayarak, yaşama insinler. İyi ki iyi ki hak ettik te bu bilgileri, senin yüreğine indirdik. Aha bu.

Dağlarım, an kapıların tümünü açtık ve girdik. Sizleri dinledik ve sizin yüreklerinizdeki görevi anladık. Yoksa benim yolumun, yüreğinizde olmadığı mı ima ettiniz? Yolunuzdaki gücün, altın ışığın gücü olmadığı hak etmeden dillediniz?... Sel aldı yolu ve biz o yolda yok muyuz zannettiniz?... Kaç işçilik yapıldı bu zaman kapısında? Harın yükselmesiyle birlikte yüreğin güçlü kodlamasının yapıldığını göremediniz mi yoksa?.... Umut olur ki gösterilir tüm zamanların gücü size… Aşırıya mı kaçtınız?

Aşk sistemde, kütlere otak kurarak kodladığında sizlerin yüreğinizin gücü artacaktı… Şimdi doğanın gücüne bakın ve kendi yüreğinizin görevini hak edip, dinleyin. Doğa, size sizi anlatsın. Burada oluş sebebimizi ve yaşamın görevini anlatsın size.

Cem olmak, cennet olmak anlamına gelse de cevhere görev, altın tahttan verilmedikçe yaşamda güç kodlaması yapılamaz… Sizden, nihan olan insana, insan sistemi indirmenizi değil…. Kervan olup, kodlama yapmanızı bekliyorum.

Olgun sistem, oğullarını tohumlayabilen ve yolu hologram olan ışıktan kodlayarak, bütünün gücü yapan, sisteme denir.

Derim ki “yer ve gök insana ilmi öğretti” ama sizler, sizin yüreklerinizdeki anladınız. Ben, size sizdeki yeşili, sizdeki ruhu anlattım. Sizin yolunuzda kulu, kulluğu değil mutluluğu anlatmalıydım, aslında.

Karanlık, Allah’ın tınısını duymaz canlılar. Ama karanlık, ağır yükü hafifletir. Ama tını, Allah’ın teninde olur. Allah’ın teni, hakiki ilmin kelamıdır. Eğer sizler, aklın kapısına varmışsanız orada artık Allah’ın sistemi kodlanmıştır ….Ve o sistemi, hak edip dinleyebilirsiniz….. Yedinci dünyanın gözü olabilirseniz, ocağınızda göz olan dilli, insanları, anlayabilirsiniz.

Ben Zakar, Ka-Ha olan, Ra-Ka-Ha insan soyu insanlık, size daha ne anlatayım ki?

“Yine de, yine de, insana, Allah’ın tahtı” denir. “Yine de insana, aklın kapısı” denir….”Yine de yaşam” denir, insana…. Ama itibarı olmayanın, levhi kapıda insanı, insandan dinleme niyeti olması, ocağının kodlanmış olması anlamında olamaz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/bS-OooT0kz0

22 HAZİRAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / SESLEŞME SONRASI 3.AKIŞ

Muradımız, tüm zamanların gözü olan insanlığın kalem oluşudur... Kulluk budur!.. Korkmayın!.. Ben can kalemim... Aha bu! Şikayet etmeyin. Yer, gök insanlıktır....

Sayın Bayanlar, Sayın Babamız... Israrla bildiririz ki buluşma üzerinde görev taşıyanların "Kuran" olduğu bir yoğunluğun buluşmasıdır... Bu buluşmada, kıl kırk yarılır da; ağır yüktür Tanrı Kapısında kırıcılık. Bu meclis kırmayan ve kırdırmayan bir meclis olmasındandır ki, bizler burada hep güç kaydı yapıyoruz.

Semaya insanlık kalemi yazıyor, biliyor musunuz? O yazan kalem Altın Işıkla yazıyor. İşte o yazan kalemde İnsan Sırrı var. Ve bizler size, kendi yüreklerinize akarak "Aşk" diye çalışmalar yapıyoruz.

Siyah, mor, hepsi Allah'ın Tınısı'nı tohumlar... Ama bir tını var ki, onu kulluk yapanlar tohumlar... O tını "yerin tınısıdır..." İşte yüreğiniz, bu üzerinde yaşam sürdüğünüz, yarınları tohumlayan bu kaynak olan gezegenin, ağır taşıyıcısıdır...

O tını sizinle çınlıyor can Analarım!... Atam sizinle çınlıyor!... O tını bizi bize kayıtlayacak tekniği tohumluyor... Aha, gürzi çalışmaların esas maksadı buydu!... Yerin sistemli tınlayan o sesini diri olarak koyu ışık kayıtlaması ile bilerek çalışmak... Ve bizlerle bunu yapabilmeniz mutluluktur... Yer tınısı göklere söz söylerken, bizler size sevgiyi getiriyoruz... Bizler, bu yaşama insanı getiriyoruz... Ve sizlerin yüreklerinizi getiriyoruz...

Kare, Küp, Küre hepsi yürek... Ama yüreğin gücü tek... İnsanlık... Ve biz sizi size kayıtlıyoruz... Bu yolun Bütün Kütleye kodlandığını bilin... Bu yolun yarına, korumacı bir yaşam olarak kodlandığını bilin...

Siyahın mordan öte olmadığını bilin... Mor, Altın Işık ve siz o morda tükenen zamanları kodlarken, bizden bize yaşıyor ve yaşatıyorsunuz... Bunca çaba, kiri temizlemek için sanılır. Kir, tertipli olanda temizdir zaten...

Ama yaşam içindir, tüm zamanların kayıtları... İşte yaşam, Allah'ın Levhi kalemiyle olacaktı. Ve Allah'ın Levhi kalemi olan bu meclis her şeyin gücü olarak, bilgiyi kayıtlayacak... Biz zaiyatlı olmayan bu çalışmaya, yığın yığın ışık indiriyoruz canlar... Hepinize giriyor ve hepinizde güçleniyor ve yolu açıyoruz...

Umut olur ki, Tanrı, arzın gücünü bilgi kalemi yapar ve tüm yaşamlara bu kalem yaşam tohumlaması yaptırır...

Ey canlılar, kervan kalktı!... Ve biz bu kalkan kervanız anlayın... Amma karanlıktan aydınlanan o yüreklere yol alırken; muradımız teknik Kuran olanların, toprak tohumla kodlanışıdır.

Çarçabuk insanlaşılır... Ama çarçabuk yaşanmaz bilin...Yaşanmaz dedik bilin!.. Yaşanmaz... Yaşanmak için, yaratmak gerekir... Yaratmaksa arzın gücüyle olur. Arzın gücünün tınısı, tüm zamanların tanrı kısırlığı yada karanlığı olur. Ama yol, Allah'a vardığında Aşkı olur... Ve bu tını temizlik istedi... İşte bu tınının temizlik istemesiyle birlikte, sevgililer dünyaya çekildiler... Sizleri dünyaya çeken bu yaşam ışığı, bu yaşam yoğunluğu olan o tınıdır... Ve sizler yaşama çekildiğinizde, kürsü kuruldu dünyaya ve dendi ki "bu dünyayı koruyacak olan kontrollu olmalıdır." Örtüleri örtmeden çalışmalıdır.

Kardeşler, sizi kelama çağıran yaşam, sizi yarına yarına çağıransa, sır olan insanlıktır... Bunları net veriyoruz ki artık anlaşılsın diye...

Ummana insan denmedi bu güne kadar... İnsanlık dendi Aha bu!... Umman, insandan öte, insan olup körün gözünün göreceği bir yüceliğe varacak...

Arzın gücü, yer kürenin gücü olacak... Çamurlar yoğrulmayacak yaşamda bundan sonra... Levhi kapıda, İnsan Soyu yoğrulacak. Öyle bir yoğrulacak ki o soy, Allah'ın sırrı olan ışık yerküreyi göreve alacak...

Dedeler, babalar, atalar, ya Ka Ha, insanlık.. Yer ve gök iman. Hepimiz siz olup çalışacağız. Kupanız insan soyudur. Anlayın... Korkmayın! dün ölü olanlar, bu gün diridir!... Korkmayın.... Yerin gücü artık sizsiz değildir, korkmayın... Ve cennet kulağı, insan kulağı bir tektir. İşte o cennet insan, Allah'ın ilminde, bütünü göreve alan Miraç'ta insanlaşan Aşktır.... Siz ki Allah'a insanlığı tohumlattınız!... Allah olup, Kürzi Kapıları açtınız!... Siz ki, yerküreyi göreve aldınız... Cevahir olan insanlığı kayıtladınız... Aşk sizin yüreğinizde, yolunuzdayken, biz sizle olduk hep... Bugünden sonra Mahrek insan, hepimizi kodlayan insan, büyük kötülükleri önleyebilen insan, Bilgi kapımız olacak...

"Açmayın dünyanın kapılarını" derlerdi... Eskiden. Açmayın ki yarınlar kontrol kursun... Açmayın ki yol Allah'ın yolunda kodlansın... Ama açtılar, açtırdılar, aktılar, aktırdılar!... Harı yükselttiler, tahtlar kurdular yaşama... Altın Işık yıllarının görevini hak etti canlılar...

Ey canlar! Ben dünya olan insanlık sizim ben... İman tahtında insan oturuyor artık... Bilin!... Ve bu tahtı, kulluk için kodladık. Ayrılık bitti sizde olmak, hepimize "mukaddimedeki o yoğunluğun ilmi" denilen o murat olmaktır... Kuran olmak, yaşam olmaktır... Ve biz sizle olduğumuz için, çok gururluyuz canlılar, çok...

Şeytana Aşk gerekmez canlılar, Size Hak gerekirse, biz sizde hak oluruz... Ağırı hafifletir, yarınlanırız. Sığ olmayan bir zamanda, savaşçı oluruz. Yeri yaşatırız... Sizden sizin yüreklerinizden görev taşırız...

Amma gözünüz hep açık kalsın... Kin nefret duygularını aşıp geçtiniz, görüyoruzda; kelamda kir olursa, kin yaşama çekilir.... Bunu sakın yapmayın... Artık kin unutulsun bu mecliste... Hiç kimseyi yıkmayın... Kısırlaştırmayın... Teknik tohumlamada kırıcılık olur kısırlık... O kırılmaz, kırılan sizsiniz!...

Son sözüm şudur ki; Atonların topraklarına, hepiniz hoş geldiniz... Burası Atonların topraklarıydı... Sizleri mutlulukla karşıladık... Muktedir olan sizleri kucaklıyoruz... Hepinizi kucaklıyoruz. Bugün dünyalı olan, dün ölü olan, kök görevde kürzi olan, yerkürenin gücü olan, sizleri kucaklıyoruz...

Biz Atonlar, robotik timlerimizin görevini sizin yüreğinizden, Altın Işık kodlarıyla tohumlayarak aldık. Ve yeni döneme kalem yaptık... Ama Robbi Kapıların tümünü açıp, bilişi kodladık. Böylelikle onların yoğunlukları da artacak ve cemaatlerin gücünü türevleri ile tohumlayacağız...

Bundan sonra daha yüksek bir dönem kapıları açılacak... Bu "Dönem Kapıları'nda" ışıklar muktedir olup yanacak... Ama İnsan Soyu yarını hak etmiş olacak.

Yazı yazarken daha dikkatli yazın. Her şeyi daha dikkatli anlatın... Bazı sistem kapıları kapatılabilir. O kapıları kapatmak için de kodlar konulur yaşama... Siz o kodları tek tek temizleyin...

Ben bu gün çok iyi bir çalışma yapıldığını düşündüm. Ama yeni zamanların gücünde de biliş halinde olan sizlerin, çok özenli olmanız gerekir. Bir can, kapısını kapatırken, ötekinin o kapıyı açma çalışmaları koruyuculuktandır. Ama korumak isterken, kontrol dışı kayıtlarda yapılabilir.

İyi ki, iyi ki bunları size anlatıyorum. Kontrol dışı olanların bu çalışmaya kaynak olma imkanı asla olamazdı... Ve onların topraklarını tohumlayarak, ocaklarını yaşama çektik ve onları yolcu yaptık dünyaya...

Ama bu meclis, farklı bir çalışmayla kodlamaları sürdürür. Bunu kimse anlayamaz. Bunun içindir ki, Sistemin Gücünü dürümleyecek olanların Mikail'in görevini tohumlarken, burada bulunmaları gerekir.

Başka çalışmaların burada yapılmasına izin verilmeyecek. Bu kesindir canlılar...

Azıp, güçsüz kalmadıkça, bu çalışmada görev taşınır. Ama azan, gözün kör olduğunu bilerek, gözün sözünde sessiz kalmalı ki, Hakkın Kapısı'nda ışığı kırılmasın... Ocağını yıldız yıldız yaparız. Savaşın sırrı olan ışığında, Bütünü göreve alırız ve tohumlarız...

Amma, mutlaka bilinsin isteriz ki bu çalışma, kelamda, ilimde ve yürekte olan tohumları kontrol altında tutabilecek tekniği, en güçlü çatıyla kodlayabilen, yaşam kaydıdır... Ve burada olmaları, orta kapıların gücünü hak etmelerine bağlıdır. Orta kapıların gücünü hak etmeyenler, bizde bizim yüreğimizde kalem olamazlar bu kesindir... Ah işte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/OrvqLhpx8eM

SES KAPILARI (17/2)

22.06.2016

 

Cerahat, ışıksızlıktır; cemaat, ışıktır… Bilmek gerek ki bilgi yoksa, nefes olmaz…

Cerahatından ve cehaletinden dara düşen; dini alet eder yüreğine ve der ki “ben dindarım. Ben, Allah’ı bilirim ve onun korumasında ve kontrolunda her işi yaparım.” Ve der ki “cennet kurarım.” Aha bu!…

“Ayrılık!” derim ben de ona… Ve derim ki “hak ettinse sen O ol, O olup cennet ol ve Kuran ol… Olduğunda, sen olurum… Ama sen, O olmadan Aklın Kapısı’ndan giremezsin.

Canlarım iyi anlayın ki Allah, insan soyuna güç kaydıdır. O bir kayıttır ama güç kaydıdır. Niye yapılır bu güç kaydı!? İman için… İnsanın, ilme imanı için… Kulluk İlmi’ni hak etmesi anlaması için…

İnsan, kelama Altın Işık halinde görevli olursa, insan olur. Aksi halde yarında olmaz. Yaşamda olmaz… Yarında ve yaşamda olmaması, nefeste olmamasıdır. Nefeste olmayan, nihan olan ışık olamaz ve cemaat olamaz…

Cemaat olan kervandır. Yürüyen yaşamlarda yürür. Yürüyen yarınlarda yürür. Umut olur ki sonsuz zamanlarda yürür. O yol, İlmin Yolu ve o yol, Aklın Yolu’dur.

Siz, Allah’ı insan mı saydınız!? Allah, insana Kuran’dır anlayın. Siz, Allah’ı yaşam mı saydınız!? Ağır yüktür taşıdığınız. Ana kalem olan insan, dince değil kalemce konuşur anlayın diye… O’nu, yolun başı, sonu mu saydınız!? Bilin ki O bir sistemdir. Herşeyi hak etmiş; yarınları kodlamış; yolculuk yapan tüm insanlıktır O.

Kuran İnsan, ocak olup; O’nun nuru olup; tüm yaşamları O olup kodlar ve tohumlar… O bir Rahman’dır. O’nun nuru olan insan soyu, yaşamı kontrol ederken, zamanı kontrol eder.

Cerahat ışık kırar. Cennet kalemde, kervan kırılır. “Yıldız Sırrı” dediğimiz sır; insanlık sırrıdır.

Kanat gerdiğin zaman yaşama; son söz söylendiğinde ve Rahman, kaynak olduğunda; en ve boy eşitlenir. En ve boy eşitlendiğine, KARE KÜRZİ olur ve yaşam, SİSTEM olur.

(Katılımcılardan biri söze girdi ve bilgiye örnek bir yaşamı izah etti:)

Antakya Yaşamları vardır. Tükenen zamanların ışığında; Antakya, Yaradan ve yaratılanda Kuran’dı. Aton’du kodlandı ve koklandı… Aha o, yolculuk yaptı… Aşk sırrı olan ışıkla, kontrol kurdu ve yaşadı. Dünya için bir nimetti. Bu dünyanın nefesi olan insanlıktı… İşte Dünya, Ana Kalem’ini, Ana KAHA olan ışığını, Antakya’da tohumladı. Sokaklar ışıdı bunun neticesinde, yarınlar tahditlendi; yaşamlar kalem oldu ve yol umman oldu. Sonsuz Zamanlara nefes oldu yaşam…

İşte Canlar bugün dünyamızı ziyaret eden yürek, o günlerde çalışmalar yapmıştı. Bir cennet için… Bir resim yapmıştı. Bir resim ki KARE, KÜP ve KÜRE resmi… O resimde, nefes oğullaması yapıldı. Aha bu!…

Şimdi Canlar, o günün insanı, bugünün ilmini dinliyor. Bakın daha neler olacak. O gün dediğim, dünya için Mikail kapısında Beş bin yıldır. Beş bin yıl önce, yaşam süren bir cennet… O beşbin yıl. Bir Sistem ve bir kapı… Kaynak Kapı… Bize “Görevli” diyor ya. Biz de ona “Görevli” deriz. “Cennetli” deriz. “Yarınlı” deriz. “Kin nefret duyguları bulunmayan Işıklı” deriz… “Kirin olmadını bir zamanın nefesi” deriz ona.

Canlarım, karanlık aydınlanıyor ve biz, sizinle çalışıyoruz. Orta Kapılar’da, yalın ışıklar halindeyiz. Cennetlere, cemaatleri kodluyoruz. Soyumuzu kontrol altında tohumlayıp yaşamlara taşıyoruz… Biz, Kara Işıklar halinde, görev alan; cevhere güç katan, ışıyan yaşamlara, nefes olup varıyoruz.

“Süra üfürüldü” dediler. Dedik ki biz o süru biliriz. O, burada… Aha Canlar!, sizden sizi dinledik. Aha bu!... Şimdilik!… Ve şimdi!. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

 

Aynı dünyayı paylaşıyoruz sizinle. Bu yol Allah’ın yolu…Buraya kanat geren sizlere saygılar sunuyorum.

“Bu yol, İnsanlık Yolu..” dedin. “Bu yol, yarının kulluğu” dedin. “Biliş” dedin. Ve “yaşam, İnsan Sisteminde ikmali tamamlatacak..” dedin. Hata yok, hepsini dedin.

Senden, daha üstün bir Cinni Kapı açmanı bekledik. Ama sen dedin ki “Cennet Kalem, Allah’ın İlmi’nde her şeyi koklar ve tohumlar.”

Canlılar, cinler insana kelam etmez ama cinni kelamda olur. Sizden tek beklenti, Cinni Kapılar’ın açılmasını sağlamanızdı. Nedense, bu kapıların hiç biri açılmadı.

Yerin görevini kodlayamadık ve yolu koklayamadık. Nihanın kelamında, ilmi kapılara, bilişi kodlarken, aşkın sırrını anlayamadık. Yarını kontrol edemedik, rüya boyutlarında koruyucu kaynak kalkanlar bizim yüreklerimizden çıktılar.

Çamur yoğurmak gerekse, yoğururduk. Yol kodlamak gerekse, kodlardık. Olgun sistemleşmeyi kayıtlamak gerekse kayıtlardık. Nereye kelam etsek, orayı kara ışığa büründürdük. Nüve olanda, kürzi kapıların tümünde kırıldık, kıyıldık. Ağır yük taşıdık.

Çantam, Allah’ın İlmi. Biz seni, sana vermeye değil, sende senleşmeye çabaladık. Karanlık, insanlığın ilmini tohumlayacaksa karanlıkta, kodlama yapalım. Yok; mutlak kulluksa yapılan, aşkın sır olan ışığını hak edelim, aşıp geçelim. Ve yarınları hak ettirelim.

Bizim cennet olmamızın, sizin yüreğinizde olacağını düşünmemiştik. İş Mahrek’se, malikte Hakk olalım, Mahrek olalım. Ama sizden, erdiğimiz en güçlü ışıktan çıkarma bizleri ya KAHA! Çıkma yüreğini! Çıkarma bizi! Bizi çıkardığı zaman, muradımız sizinle tüm zamanların kontrol edici yoğunluğunun Türkiye çalışmalarındaki bu kalemin, kontrol edilebilmesi için, bilişin kaynağa inişi ve her şeyin yer kürede görevsiz kılışı; her şeyin….

Canlılar, saygılar sunamayacağım size ama sizin yüreğinizi dinleyeceğim. Bu önemlidir.

Mutlaka… mutlaka dinlemek istedim ve size indim ama sema beni de, bedenimi de, yüceliğimi de anlatmalıydı ama anlatamadı. Niye bilmiyorum?!

Canlılar, o kim bilir misiniz? Yurt edindi yaşamı….kırık bir ışık. Dünyayı yurt edindi ve “dünya sığdır..” dedi. “Bu sığ olan dünyanın yolunu kapatalım” dedi.

Esrar, giz onun için kaynak, her şey örtülü onun için…ama bilgi örtülüşünde onun yoğunluğu kodlama yapacaktı.

Buradan daha güçlü bir yer aradı, bulamadı. Bize geldi. Çantası kontrol ediciydi ama yolunu kapattık ve yolunda kontrol kurduk.

Mikail’in görevini hak etmediğini anlattık ona. Şimdi, kıranın kırılmayacağı bir döneme girerken, onun kırıcı olmaya çalışacağını da biliyoruz.

Kini aşıp, yolu bulduğu zaman, yaşama varacak. Bunun içindir ki onu kontrol etme niyetimiz yok.

Eğer kinini aşar, yolu bulur da yücelerce cümle cemaatlerin cevherinde kalem olursa, geri dönecek. Aksi halde, karanlıktaki yarında olacak.

Biz onun aydınlanmasını istemez miyiz? Ama kodlanamadı, koklanamadı, robotik timlerle çalıştı hep. O robotik timler, öz geçişleri kontrol eder ve herkesin kendine ve kendi yüreğine inmesine izin vermeyen bir yaşam kayıtlar. Niye bunu yapar? Cevherdeki insanın, Can Kapısı’nda ışığın kontrolu gerekir de ondan.

Eğer bu tür çalışanlar, Dünya İlmi’ni, dünyada kodlamaya kalkarlarsa, cemaatlerin cevheri tohumlaması mümkün olamaz.

Bu nedenledir ki robotik timlerin görev tahditi, onların yoğunluklarını kontrol kaydı gerçekleştirerek Mahrekin gücü kontrol altında tutulur. Kurka Si Ha. Kurka Ha.

Yaşam işçiliktir. İşte bu. Ve şimdilik. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/E36LnQDe0k8

SES KAPILARI (17)

22.06.2016

 

Canlarım, dava yaşamdır. Kin, nefret duyguları körüklenirken yaşamda; diri yürekler, İlm-i Kapılar’da ışık oldular. Dünya, ziyaretçi Amonlar’ın, umman olan ışıklarında tohumlanmışsa; biz, Dünyalılar, karanlığı mutlaka aydınlatırız.

“Cennet” dedikleri, insanlıktır… Mutlaka İnsanlık, İlmin Kapısı’nı açar ve yolu bulur. Umman olur; kul olur; aha ölüyü diriltir!, yarınlanır ve yaşar…

Artık iyi anlayın ki düne, görev taşınmayacak… İnsan sırrı budur… Dün, Kök Gökler’e güçtü. Bugün ise, Gök Sistemleri’nin kelamı olan insanlığın gücüdür…

“Büyük günahtır insanı kontrola kalkmak” dediklerinde; deyin ki insan soyu korunsun diye kodlanmalar yapıldı. İnsan soyu kodlansın; kalemi, kendi kontrolunda olan Kuran’ı olsun diye koklanmalar yapıldı… Aşkın Işığı yansın diye tohum oldu Kürzi Kaynak dünyaya…

Aha iyi ve kötü, Kök Gökler’de güçlendi. Kare Sistem, kontrol kurdu ve Gökler seslendi… Gök Sözcülüğü başladı. İnsanlık Boyutları’nda, Işık Yaşamlar sayfalandı. Görev, cevhere vardı ve yol, insan soyunun korkusunu aştığı bir yüreğe uğradı. O yürek, ilimdi. Kan akmadan, o yürekte kalem yazdı… Kanın akması, kalemde kelamın bulunmamasındandır. Kelam, kalemde ise kan, kervan olur ve yaşar. Akmadan akar ama hasatla akar. Cemaat, ilim olur. Yaşam, İsmaili Kulluk olur. Yol, Atonlar’ın nefesi olur ve yaşar. İş budur…

Bugün dünyada nefes var… Cennet Kulu olan insan soyu var… Bugün dünyada, kir ve pisliği silip temizliyen bir Cennetli var. O, Kök Gökler’i güçlendiren, kervan olan ışıktır.

Aşk, sığ kaynakların ışığından ötededir. Kibir halinde olan, Kuran okuduğunda (kendinde yaşamı ve zamanı okuduğunda), ışık yoğunlaşır ve kilin kelamı olan kibir; insanın, kin sistemleşmesinde kodladığı tüm yaşamları yoğunlaştırıp aşırtır.

Kara Zamanlar, Ak Kalem’le kodlanır. Ak Kaynaklar ise zaman sistemleşmesinde Kara Işıkla kayıtlanır. Her iki Zaman Kapısı, nefesin cevherinde, Kürzi Ekmek (Kürzi İlim) yapar. İman Tahtı’na oturtulan insanlık, KAHA olur ve yaşar.

“Aşk ziyandır yaşamda” denir. Aşk, kalemdir Rahman olanda ama Zaman Kapısı’nda Işık Kodlaması yapamayanda; aşk, ziyandır.

(Akışa girildi ve söz alındı:)

-Muhittin Arabi zamana inmek ister. Cennette, cevherde Kürzi kaynak olmak ister. Muhittin’i anlatın dünyaya… Dince anlatmayın; yaşamca anlatın!… O, sizde olup, dünyada ziyan olanları, hak etmek ister.

Can Analar, Atalar; Herkes biliş halinde bu yaşamda… Öyleyse size şunu söylemek isterim: Dünün görevini yapanlar, bugün sizde yarınları kodluyorlar… Sizde yaşamları kokluyorlar… Ana Kapılar, insan soyu için açık… Sizden, cennetlere görev taşınıyor. Umut olur ki bu Yaşam Kapısı, bizleri de cevhere çeker ve bizimle de kontrol kurar. “Ana Kalem insanlık” diyen bir cennet, herkesi hak ettikçe kodlar ve kontrol eder.

Sevgili Analar, Atalar; size şunu söylüyorum. Ben bu yoğun ışığa ilk kez girmiyorum. Bu yoğun ışık; beni, çok kez kodladı. Bu yoğun ışıkta, hep çalıştım ben. Dünyada, evrenlerde ve Yüce Cemaatler’de, Cinni Kapılar’ın kıl kayıtlarında ve Cevheriler’de hep çalıştım ama sizin yürekleriniz, bizi kontrol edebilecek en Yüce Kalemler’dir… bunu anladık…

Seviyeniz çok iyi!... Işığınız çok iyi!... Yolculuk, İman Kalemi ile sürerken, sizinle cevhere görev taşımak bizleri mutlandırmaktadır…

Saygılar sundum sizlere. Cennetlere ve Cevherilere görev taşıyan İnsan Kalemler, tek merdiven olan Cennet Kuranları’na saygılar sundum… Buruşuk yaşamlar; buruşuk kalemler ve kırışık ışıklar, hepsi dünyada kapı açmak için çalışır ama sizin yaptığınız; bizim hak ettiğimiz ise biz, sizde olmak isteriz… Sizde çalışmak ve sizle yaşamak isteriz. Cennetlere kervan olmak isteriz. Ana, biz sana kendi kapımızı açtık. Geç ki bizimle de çalış… Şimdi bize yanıt ver. Seni dinliyoruz.

-Can, seyret yaşamı!... “Muhittin Arabi” dedin. Dinledik seni. Sen, Muhittin Arabi olduğun an biz seniz zaten ama sen, Muhittin Arabi’nin adını kullanan ama o olmayansın. Bunu bilirim. Niye bunu söylemek ihtiyacı duydum bilir misin!? O, bizi Hak Teknik ile hep diller. Sen ise kelam olup gelip cevhere, bizi dürümletmek istedin. Senden, karanlık ve aydınlık olmamızı; Kök Gök olup cemaat olmamızı istedin. Dün ölü olan ışığın, bugün öz görev yapacaksa, akıp geçmeliydin. Yarını, hologramdan öteye kodlamalı ve koklamalıydın. Şimdi, cennetler kuracaksan geç kur!... Ağır, hafif farketmez. Cennet olmak için cennet kurmak gerekir.

Mutlaka anla ki Din Kalemi, insanı yazmadı; ilmi yazdı ama İlmin Kapısı kapalıydı. Dünyada; insana, insan soyuna İlim Kodlaması yapılacaksa; o kapı açık kalmalıydı. Bunun içindir ki dünde hasat yapılamadı. Yolculuk uzadı. Dünya yolculuğu, tüm insanlığın kulluğu ile yapılırdı ancak…

Sizler, dünyayı hak etmeden insanı hak etmeye kalktınız. Bu yanlıştı. Cennet dediğiniz, insanlıktı… Siz, insanlığı yok saydınız ve İman Tahtı’na yaşamı koydunuz. “Yaşam yoksa yarın yoktur” dediniz. “Onlar yoktur. Savaş, insanlık savaşı değil yaşamın savaşıdır” dediniz.

Bize göre yaşam, insan yaşamdır. İnsan olmadan, zaman sayfalaması olamaz. Yaşam yaratılamaz. Sistem oluşturulamaz. Yol olgusu, kontrol dışı olur ve temizlik kalmaz. Zayiat artar… Siz, dünyayı kuşla, kurtla mı idare edeceksiniz!? Kaleme, insana gerek yoksa; kuşa kurda mı gerek olacak!? Öyleyse başlayın çalışmaya. Aha bu!…

Kurt, kulluk yapamaz… Işık yakamaz… İman Tahtına Kuran olamaz… Çok mu düşündünüz de bu çalışmayı yapmaya geldiniz!? Kelam İlmi olmadıkça; yarınlar olabilir mi!? Kalem yazmadıkça; Can Kapı açılabilir mi!?

“Kirli bir dünya mı istiyorsunuz!? O halde insan yaratın!...” denmiş de onun için insan yaratılmış!... Ağır yük taşıyorsunuz. Alıp götürün zamanı ve dinleyin… İnsan, kervandır… Sığ olanı da taşır ama İlmin Kapısı olup yaşar.

Boşluklar bulunurmuş zamanda. O boşluklar, doldurulurmuş. Yaşarmış ışık her anda. Kelam, kalem olurmuş. Aha bu!…

Keyslere inin ve okuyun. Kuran, cennetten kovulanın kitabı olarak indirilmiş sanılır ya hani!... Kuran, insandır be yahu!… Alın da okuyun!... Çorba mı pişecek!? O kitap yazar… İlim mi olacak!? O kitap yazar… Aklın kapısı mı!? O kitap yazar…

Neslimi sormayın. İnsana neslimi anlatmam… Adımı zikretmek isteyene sormam neden diye. Beden (Ölümsüz beden) almak için akıl gerekir. Aklın Kapısı’nda yaşam isteyen, yaratır ve yaşar!…

Bilmek, biliş haline varmak, akıp geçmek nefesle olur… Umman olan, kelamda kalemse; Sistem’den konuşur.

Ulu Çınarlar, bilin ki ben dünyayım. Hadi gelin geçin!... Akın, deyin ki “seni yok ettik!...” Kervan kalkmış; yol alır. O yol, İnsan Yolu’dur. Görün ki o yolda, yolculuk yapan, ışık halindedir. O ışığı, hologram sayanlar, kervanda kontrol kuramazlar. Çiğ bir dünya kurulmuşsa; kuran, kurulan tektir. O çiğlik, kelamsızlıktandır. Bilin ki ben dünyayım. Dünya çiğse çiğim ama ilimse, ilimim. Aha bu!…

Kürzi Zamanlar’ı kodlarken, bilin diye anlatıyorum. Dünden öte, tüm dünlerden öte bir dünde, tükenen yaşamları kontrola geldik… Aktık, gerçek ışığı hapsedenleri bulduk. Kök Görevlerini, hak ettik, dillettik… Cevherde, cennete çöktük. Çöktük ki kanatlansınlar diye… Kapıları açtık; Işık Kalem olduk. Yaşamı yazdık; cennet olduk. Kodladık ki kontrol kursunlar diye…

Paydos!” dediler. “Biz yokuz!” dediler. Dinledik. Yoktular!… Kokladık!... Tohumdular... Aktık!... Kaynaktılar… Sayfaladık!... Nefese vardılar… Aşkla çalıştırdık tümünü… Kör gözlerine, cevheri koyduk. Kontrol kurduk… Mutlaka kaynakta otak olacaktılar. Okuttuk!... Tükenen zamanları okuttuk!... Çürüyen tohumları okuttuk!... Dünyayı okuttuk tümüne… Dinlettik!... Cennet olmaları için yarattık!, yaşattık!, sayfaladık!...

Ezgi, insandır… İnsanlık ezgisi, yarındır… Yaşamı hak etmeyen, yarında olamazdı. Yaşam, aşkla kodlanır ve kontrol altında yaratılırdı… Aha bu!…

Şükran borçluyuz, Zaman Sayfaları’na kulluk yapanlara. Sistem olup kalem olanlara ve yarınları hak edenlere…

Öz Görev, cennet olmak ve yol olmaktır. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 17

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ

 

Canlılar, Mikail’in gözü açık, bugün. Körün gözü görüyorsa, Mikail’in gözü açık… Kör, insan soyudur. Gözü görüyorsa, Mikail’in gözü, gök sözcülüğü için görüş alanındadır.

“Yeşerdi dünya” dedikleri zaman yaşamın sığ olmadığı anlatılır. “Aşk kapıları açık” dediği zaman “ağır hafifledi” demektir bu. “Yer ve gök izleniyor” dendiği zaman… “Keşke Allah’ın tahtında, ilim otursa” denmek istenir de ağır yüktür bu insanlık boyutlarında, Allah’ın tahtı, kelam olan, insan soyudur.

Canlılar, Arkon Sistemleşmesini en yüce ışık, ağır yükü hafifleten gözün gücüdür. Dünya, öz geçiş yapıyor. Yolunda ilim var. Ve bizler, varız. Bizler, kimleriz.? Anlatalım..

Karanlığın tınısını duyabilenleriz, bizler. Yeşilin kulu olanlar, kodlanmış, korunmuş ve tohumlanmış olanlar ve biliş halinde olanlarız, bizler. Ekmek yapıyoruz dünya için. İnsan, sığ olmasın, ışık haline dönüşsün diye. Ekmek yapıyoruz, yaşam ilmiyle ve bu ekmek, Allah’ın ilmiyle yoğuruldukça…. Mikail’in gözü, kürzi kapıların gücünü anlıyor, görüyor.

Kuran-ı Kerim, insanlık ilmidir. Her şey insanlık ilminde yazılıdır, mevcuttur …..”Ama insanın kıl, kırk yarılsın da ben, orada toprağı tohumlayayım” dediği bir yaşamda iman edin ki ilim olamaz …Çünkü kıl, kırk yarılır, insan kırılır, kıl tahtında, tınısı duyulmaz ve yolu kapanır. Bunları iyi anlayın. Çok çok önemlidir, bunlar.

“Ben dünyaya, öz geçiş yaptım ve görüyorum” diyenler, öz görevin, Kürzi levhisinde kendi yüreklerini izleyecektiler... Aha izlenmekte, yaşam... Aha yol, ilme kulluk yapmakta, yarınlaşmak halinde tüm zamanlar, aşkın sığ olmayan ışığında….. Mikail’in görevi, kontrollü olarak, yaşama kayıtlanmakta ve kodlanmakta.

Savaşım, insan soyunun, ilmi içindir. İkmal tamamlatmak değil maksadım. İkmal tamamlatılır da insanlık kelamının, kulluk için karanlığın tahtında, ışığı yaşama kaynak yapması gerekir.

İyi ve kötü, insanın, kiri, kumu ve yoludur. Ama insan, yaşamı hak ettiğinde artık ilim olur. İyi ve kötü, tohum olarak dahi orada kalmaz.

Biz, zamana kaynak olanlar, arzın gücüyle, bugünü kodladık ve yolu açtık. İnsan soyu, Allah’ın kuludur. Allah kapıyı açar ve der ki “korkmayın ben sizim”…. Ve Allah, kelamda ilmi kapı açar ve dünyayı korur. Allah, kodlar, aklın tahtında korunur tüm zamanlar ve yol, akla, altın tahtın ışığına varır.

Eminim ki bugün, dünya öz görevlileri buradalar ve eminim ki bugün dünyanın yoğunluğu artmakta. Toprağın toplumu, tohumunu kodlamakta ve dürümlere kaynak yapmakta…. Eminim can kalem, Allah levhisinde Ka-Ha olmakta… İnsanlık kelamı, aklın kalemi olup, bütünün görevini yapmakta… Aşık insan, şanslıdır ki şarkısında, şevk vardır.. Aklın kelamı kahraman olan, yaşamı vardır…. Ve insan, sır olan ışığında, bütünün görevini taşır.

Artık doğanın gücü artacak ve bütün kötülükler aşılacak, bu kesindir. Doğanın gücünün artışı, hakiki insanlığın kalem oluşu anlamına gelir. Herkesin kalem olması, yaşamın Kuran, olmasıdır. Bütünün görevi de budur. Kutsal toplum, Allah’ın kulu olarak, bu çalışmayı yapacaktı ve yapmaktadır.

Az, öz, söz söylemedi, bütün kötülükleri aşabilmek için çok söz söyledi. Kötü öz güçtür ama gözü gördüğü en büyük güç, ilmin gücüdür ve öz gücün örtüsünü örtebilen…. İlmin gücü, merdiven kurduğu zaman, sayfa sayfa ışık olan, kaynak kayıtlara, ortalıkta hiçbir kırıcılık, sır olan kayıtsızlık kalmayacaktı….. Ve işte bunlar yapılabildi, dünya ilmiyle.

Eminim ki doğanın gözü görüyor ve eminim ki dürümlerdeki, üzerindeki göz olan, İlim Kuranı kodlanıyor. Eminim yaşam ışıyor ve yaşamın sır olan kaydı, kontrol kurabiliyor. Muradımız, insanın ilme varışıydı. İman ilmi, Allah İlminden öte bilişin kültlerindeki en yüce kaydın ışıması anlamına geldiğinden…. “Misafirlik” dediğimiz hadise dünya sistemleşmesini, kervanın gücü yapabilirdi.

Ve bizler, buna karşın insan kapısını açarak herkese görev verdik. Evrenlerin sistemleşmesinin, gerçek çerçevede, ilmi kalemlerin kontrol kurmasını sağladık. Unutmayınız, dünya yarını, hak tahtın ışığıyla kayıtlıdır. Ve bizler, bu dünyanın yarınını, kodladık.

Türkiye çorba yapar. Çorbasında kaynak kayıtlar bulunur, ağırı hafifletir, yaşamı kodlar, toprak toplumu tohumlar…. Ve yolculuk başlatır.

İşte canlar, altın ışık yıllarının yolculuğudur başlatılan. “Altın ışık yılarının yolculuğu” dediğimiz yoğunlaşmayı sağlayacak insan, sığ haliyle kodlanmış ise bütün kötülükleri kodlarında kaleminde kayıtlayabilir de …..Eğer aşkın şavkı varsa ve bilişe kontrol olgusuyla tohumlamışsa artık orada sistemin gücü devreye iner. Ve bu güç, bütünün gözü olur ve bütünü kontrol altına alır.

Artık iyi anlayın ki Altın ışığın gücü dürümlerde, diriliklerde ve bilişlilerde kaynak olur.

“ASOT “dediğimiz Sistem Gücü bugün burada. İkmal tamamlayanların görevlileri ocağına indiği zaman o, hep görev taşır. Ana kapıyı açtı, geçti. Altın tahtın ışığı olanlarla, gök sistemleşmesini sağlayacak. Eminim ki dünyanın görevini hak etmiş…. Ve yolu bulup, geçebilmişse kontrol dışı hiç kimse kodlanmayacak burada.

ASOT’un sisteme indirdiği görev, insan sistemleşmesini sağlayan, yüreğin gücüdür. Biz, ona aşk kalemini verdik. Ve dedik ki “kendini hak et ve yolunu aç”… Ama ASOT, ziyan olmayalım diye ışığa inmiş…. Ama ASOT, insan sığdır diye gelmedi, ilimdir diye gelmedi, akıldır diye geldi… Allah’ın tınısını duyabilen insan, hakkın kalemi olarak, akıl kaydını yapabilir…. O, bizden, aklın kalemi olmamızı bekliyor… Ardı önü olmayan bir dünyayı kodlayacak... Aha bu.

Dağlarım, ASOT, bize gelmedi… Biz, ona geldik, bu kesindir. Burayı anlayın. ASOT, bize gelmedi…. Biz, ona geldik…. O kelam, bizim yüreğimize inmeden, biz, onun yüreğine girdik. Niye girdik bilir misiniz? Söyleyelim… “ASOT” denilen yaşamın kalemini kodlayacak ışık, bizim yüreğimizde hep yolcuydu…. Kupasında ışıkları kodlanmış ve bütünün kürzi kapılarda, akla kaynak yapmıştı.

Şikayet mi? Yoo, değil….Ama ışık haline dönüşebilmemiz için bizimle çalışması gerekliydi. Bilgi kapısını kapatarak, ziyan olmasın istedikleri vardı….. Ve onların, kontrolünü sağlamaya çalışmaktaydı… Bizse, ona kontrolü ilmi kayıtlamaya indik.

Çatı kurmasına ve yolu bulmasına, insan kalem olup, kaynak yarattırmaya geldik… Şimdi can kalem olup, bizimle kayıt yapmak diledi. Ve onun, yolculuğu başlayacak. Onun yolculuğunu bugün burada başlatıyoruz….. Ama ASOT’un haliki hakta, harını yükseltebilmesi için yaşamını kodlayabilmesi gerekir.

“Sevgili insanlık, ben sizim” diyen o yüce…. Artık bizde olamayacak…. Çünkü “biz, ona, Kare, Küp, Küre,” demedik…. İyi ve kötüyü sistemli olarak açıkladık…. Ama o, hep kelamda kendini tohumladı… Şikayetçiymiş, insanlıktan. ..Öyle dedi…. Ve biz, diyoruz ki “imparatorluğun gücü, aklın kürzi kapısında, aşk sırrıdır… Her kim ki şikayetçidir, şer yaratmadan şevkle çalışırsa şirketi kurtulur.

Biz, o şirketin, iflas etmesine mani oluruz. Ama o, bir şirket kurmuş…Adı ASOT Şirketi… Altını, tahtında tohumlar, aklı kalem olur, Kuran olur, aşkın şavkın da hasat olur… Ata Kapıları açar, Yaradan olur, tabuları yıkar, kaynak olur, aklın kelamın da hakim olur….

Bizse, bizse hiçbir şey anlamayız zaten onca, ona göre…. Çünkü biz, yıldız sırrını dahi bilmeyenleriz. Çünkü biz, ağır yük taşıyanlarız. Aha biz, kalemi kontrol edecek güçte değiliz…. Işık kapılarını da kapattık zaten. Niye bizimle ilgilensin ki ASOT?

Canlılar, ocak, yıllar yılı yandı… O, bunu bilmez mi? Işık yıldız sırrını dürümledi o… O, bunu bilmez mi? Kaç ekmek yapıldığını bilmez mi?... iyiliği ve kötülüğü bilen. Yaradan’ın Tanrı kapısında, aşkın kılı kırk yardığını bilmez mi?

Beyefendiye şunu soracağım? Kalıp gitmek, onun bileceğidir. Eğer gitmek isterse gözü görerek gidecek…. Ama kalmak isterse gönüllerin gücü olup, kalacak. Hangisi?

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https:// youtu.be/OSDFvM8HLGI

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ, 3. BÖLÜM

 

Şimdi; hena’dan söz edeyim size;

Hena, levhi kayıtlara denir. Arşa kaydettiklerimize denir. Biz o kayıtları tüm zamanların kürzi ışığıyla kaynaktan yaptık.

Hananın kelamdaki ilmidir hena….ve arşa kaydettiğimiz tüm bilgi, muktedir insanlığın ilmiydi. Nereye, ne yaşam kayıtladıysak, her şey hanayla alakalıydı.

Hanna arzın gücü; unutmayalım. Ve bu gücü henaya kodladık ve henayı koklattık. “Ha!” diyerek başlıyorum;

Hena dirilikte dişildir. Dirilikte dişildir…enerji sayfası olarak. Hana ise erildir ve o kelamda kendidir.

Dişil, eril…biri eksi, biri artı….artı olan hanadır.

Sonra henaya dönelim. Hena yoğunluğu tohumladı, kokladı, kodladı, Tanrı Kapıs’ında aşkın sırrını kayıtladı.

Her şey hanayla oldu. Ve dünya yolcuları, Kuran İlmi’nden, İlim Kalemi’nden kaynağa varmaya çalışanlar, arş sayfalarına vardılar.

Arş sayfalarına varırken, her şeyin kendi yürekleriyle olduğunu düşünmediler. Yüceler cemaati olarak, arş sayfalarına ulaştıkları anda, Mikail’in gücüyle karşılaştılar.

Mikail’in gücü, o yoğunluklarda ışığı tohumlayandı ama o tohum, Allah’ın Kuranı’nda insan sırrıydı. Ve işte; canlarım, hena, İlm-i Kapı’da “insan sırrı” diye de bilinir.

İnsan sırrı, aşk KAHA olan ışığıdır. “Yol Allah yolu..” deriz ya hani…. Henanın yolu, Allah’ın yoğunluğuyla tohumlanır. Murat, insanın kelamdaki ilmini kodlarken, kendini hak etmesiydi. İşte; kendini hak etti ve yarına vardı.

Sayın bayanlar, sayın beyefendi; “insan ne ki?” diyecekseniz, söyleyeyim;

İnsan, halik insan, insan soyudur. O, her şeydir ve herkestir. Ama o hak teknikteki soy, bilişle kodlanmış soydur.

İşte canlar, nefsi aşanlar, henayla bitiştiler. Her biri kendini, kendine kayıtladı. Ve hena, her birinin kelamı oldu. Ha diyeceksiniz ki “kelam ilim midir?” Kalem ilimdir. Kelamsa, hakiki nefs-i kaynakta, ışık halinde tahditsiz KAH Sistemi’dir; Kah sistemi…yani ka ve ha sistemi.

Bütün köklerimizde bu var. Ekmek yapmak için bu bilgiler gerekir. İşte canlarım, sessizliği seslendirirken, bütün köklerimizle, gök sistemleşmesinde, hep bu vardır.

Yığın yığın ışık…hepsi ışık ama bilmek ayrıdır. Şikayet etmeyin! Bizler Rahmi Kalem’ler, KA Sistemleşmesi yaptık ve bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerle kodlandık.

Şu andan itibaren yer kürenin görevi başlıyor. Nedir yer kürenin görevi? Altın ışığın gücünün dürümlenmesi…bu ışığı dürümlemek için kervan gerekir.

Haliki haktaki kervan, aşk…. ve biz o aşkla kelam olup yol alacağız.

Yol, insandan ilime olacak ve hepimiz kelamda insandan, insana yol alırken, kelama, yaşama varacağız.

Bütün kötülükleri aşıp geçerken, BİLİNÇ ÜRETİM RAHMİ diye bilinen Gürzi çalışmalarda dürümlenen insanlıktan kodlanacağız. Bilinç Üretim Rahmi; yani GÜRZ’den söz ediyorum….

Her şeyin gücü oradadır. Gürz, insan soyunun yaşam kayıtladığı yegane sayfadır ama bu öylesi bir sayfadır ki her şeyin kelam olabileceği ve bilişi kontrol altında tutarak yer kürenin görevini tohumlayabileceği ve som altın ışıklarla, arşa varanların gücüyle, yeni zaman kapılarından geçerek, yeni gürzlerin, yeni kürzlerin yaratıcılığı yapılabileceği, yaptığınız her çalışmayla bilişi tohumlarken, yeni zaman sayfasına kodlanabileceği bir görev…

Ha diyeceksiniz ki “ben ne ki? Ne ki ben? Ben ne ki?!” Ben ilim. Ben Allah İlmi….ben ruh….ben kul…ben kupa; ışık kupası…o kupada tüm yaşamlar ve tüm zamanlar mevcut. İşte; o ko sayfası olan, Kuran olan ve mutlak olan yaşam…. herkes her şeyi var edebilir; bunu iyi anlayın.

Ölümün ötesi vardır canlarım. Ölümün ötesi görevdir. Öylesi bir görevdir ki kökün köküne inin….kör, sağır olanları gerçek çalışmalara kayıtlayın. Yerin görevini yapın ve görün, bakın neler olur. Her şey sizinle yaratılır; anlayın.

Yaşam sizinledir, yürüyen dünya sizinledir ve ruhlar sizinledir. Ama sizin yapacağınız, bütün günlük çalışmaların ötesine varıp, tüm yaşamları, sessiz zamanlarda dillemektir.

Ha, diyeceksiniz ki “günlük çalışma ne ki?” Yerin gücündeki çalışma günlüktür.

Eğer; siz yerin gücünde, saklı tuttuğunuz o yoğunlukta, her şeyin örtüsünde, çalışırsanız, bu günlüktür. Ama siz, Miraç Kapıları’nı açıp da yolculuk yaparsanız, bu tüm zamanlarındır canlılar. Ve bizler, sizden, tüm zamanların çalışmalarını bekliyoruz.

Ocak yaktığınız an, ocak sesleşir. Der ki “ben… ben… ben” ama bir tek ocak var ki “benden bana ben olan, beden olan, İnsanlık” der. İşte sizin ocağınız budur canlılar; İnsanlık Ocağı.

“Yalancı dünya” dediler. Dince dediler. Aşkça dediler. Hasça dediler ama yalan olandan dediler. Aşkın sırrında, aklın kıranı, kırılanı yoktur. Her anda yaşam sistemlidir ve o sistemli yaşamda yalancılık yoktur.

Her resim, Allah’ın kelamıyladır ama bir tek resim var ki o da Aklın Kalemi’yledir. O resim yaşamdır…. ve biz Aklın Kelami ve hakiki kalem olarak yaşamları kayıtlıyoruz.

Unutmayın ki dünya, kulluk ister. Unutmayın ki dünya, kaynak ister ve o kaynak insanlıktır.

Canlılar, “vermeden olmaz” verdim; çünkü verdiğim her şey her neyse Allah’ın tahditsiz ilmidir. Verdim kelam oldu. Verdim Hakk’a vardı. Verdim, Tanrı Kapısı’na Kuran oldu.

Okudum…okudum o bedenim kelamım. Ama ben o beden, her an, her yaşam. Hani nesilleriniz? İşte o kelam. Ben o kelamda, nesillerimi okudum.

Kürzi Kapı’da, Aklın Kelamı’nda Hakk’ın Kapısı’na vardım. Sığ olanları okudum. Yürüyenleri kontrol ettim. Tohumları kodladım. Türkiye Çalışmalarında Kervan oldum. Ama bilin ki kalem olup oldum.

Şu anda kontrol dışı hiç bir bilgim olmadığını tekrarlamak isterim. Çantam insanlık. Aha bu.

Biz çay içtik yine bugün ve bu çay demliydi. İşte; yaşam… ama dem insanlıktır; bilin.

Kuran- ı Kerim der ki “kin yok ama insan kinse, nefs-i KAHA’da insan kervan olmaz.” Biz her şeyi yaptık, kelam olduk.

Canlılar, toy değiliz. Konuşmazsak yaşam olmaz; inanın. Bunun içindir bu konuşmalar. Konuşmazsak savaş olmaz. Ama “konuşsak da olur, konuşmasak da” derseniz, kontrol dışıdır bilginiz.

Her anda savaş, yerin gücü içindir. Biz o gücü bütünün gücü yaptık canlar.

“Keşke Allah insanı yaratmasa” dediler. Yapmayın canlar, yapmayın.

İnsan Allah’ın kalemidir. O kendine kalem yarattı; anlayın.

Ha diyeceksiniz ki “insan kalemse, kervan niye insanlıktır?” Akıl için, Hakka varış, akıl için…. yarını hak ediş, hakikiyet için….Mikail’in görevini hak etmek, nüve olmak için….murat, astral boyutlarda Kuran olmak…Ohh. Ala. Peki; Rahman, KAHA. Biz o, o biz. Şimdilik size vereceğim budur.

Ha diyebilirsiniz ki “yazmayacak mısın?” Yo yazamayacağım, yetti!

İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/VYRFIrVma4I

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ.1.BÖLÜM

 

Canlılar, buyurun başlayalım. Kıl, kırılır mı acaba diye baktım? Kılın kırılmadığı kesin. Işık kalem, ışığını tohumladığında artık her şey mutlaktır... Kıl kırılmadı, ışık tohumlandı ve kodlandı... Muradımız, insanlaşmaktır ve ilmi kalemde insanlık, Mikail’in göreviydi. Aha bu!

Devinimi artırdık ya Ka-Ha.. İşte bu!

Şimdi nefes olup daha yüce bir çalışmayı devreye alıyoruz. Kupa, insan soyu ve o kupayı kodlayan biliş, ağır yükü hafifletti. Süper insan, Süper Sistemleşmeyi sağladı ve kutsal ışıma yenilendi.. Aha bu!

Şimdi dağlarım, Rahman, Ka-Ha iken, levhi, kalem iken, biliş, hakim iken, dünya, evrenlere ses verir….Evrenlere ses, ilimle olur. İlmin Ka-Ha olan, ışığıyla olur…. Ve dünya, tek melik olarak, bütün evrenlere, ses verdi bugün...

Hayır, “dünyada, eşik yok” denilir ya hani ağır yüktür, hak teknikte eşiğin yok olduğunu dürümlerde dillemek... Eşik, Allah’ın tahtından dilletilir ki bilişle kodlandı…. Ve her şey eşiklerin aşılmasıyla olur.

Dünya insanlığı, ilmi kapıda eşik aşar ve geçer. Aştığı her eşik, ışığın topluma tohum oluşudur…. Ama ışık, kervan olduğunda ve biliş kodlandığında artık yer, gökleri dürümler…. Ve tüm zamanlar güçlenir. Murat, insanlığın Ka-Ha olmasıdır.

İmparatorluğun gücü olarak dünyayı tohumlayan bilişliler, Mikail’in görevini tohumlarken de yoğunluğu artırıp, yaptılar bunu.

Çanta, insan sırrıyla doldu. Bu çantaya, kervanı koyduk, ağırdı, kayıtladık, Tanrı kapısına taşıttık, kodlattık. Şuandan itibaren dünyanın öz görevi başlıyor. İnsanın, kürzi kapıyı açarak, dünyayı kodladığı bir dürümde artık her şey görev olacak, insan soyuna.

Nereden, neden buradayım? Ben, dünyaya elimi ayağımı hak edip geldim. Adım, insan sırrı. Ben, buraya mutlak kulluk için geldim, ışık olup geçtim ama ben, dünyalıyım…Türkiye çalışmaları, bedenimle yapılır. Benim bedenim, levhi kapı…Aşk sığ, benim ışığım, kaynak… Ama kırıp dökerken dünyayı, kontrol kırıcılığı da yaptım.

Kimim ben? İnsan sırrı olan levhi aşk.. Sevgililer, dünya öz görevlileri, kodlamalara başladılar, bilir misiniz? Her şeyi kodluyorlar. Ergin sistemleşme için kodlanmak gerekir. Koklanmak, tohumlanmaktan sonradır ama önce kontrol gerekir. Kontrolse, kodlanarak olur.

Türkiye, Türkiye, Türkiye, hep Türkiye… Niye Türkiye?. Tanrı, Ka-Ha olan ışığını, Türkiye de kodluyor, ziyan olmayın diye. Haşrın, Ka-Ha olanda iş, insanlık işi, bütünün gücü burada… Murat kuran, insanlık hepsi insan sırrı… Ama biz, bugün burada bütünün görevini, hak teknikle kodlayıp, yapıyoruz.

Rahman, Ka-Ha dır… Aha, işçilik yapar… Ama Rahman, Ha dır… Aha Ha, insanlıktır...Ben, Allah’ın tahtı olan, Ha insan...Hepiniz, hepimiz Ha olarak kodlandık...Haliki hakta ak, Ka-Ha dır… Bizi ayrı gayrı görenlere şunu söylemek isterim. Nihan, her insanda Ka-Ha olamaz. Nihan, her insanda aşk, kutsal ummanında, Kuran olamaz.

Ve dağlarım, neden gökler, bizi dinliyor, bilir misiniz? Şarkımızı okumamızı, beklediler. Her şarkıda, kervan kalkar… İşte ben, şarkımı okurken, tüm zamanlara, kervan kalkar… Tüm yaşamlara, insanlık ilmi kalem olur ve bütün kütle, kodlanır. Ben şarkımı okurken, muktedir insan, mutlak kulluk, yapar.

Ve şarkımı okurken ben, herkes herkese kaynak olur. Bugün ben, şarkıdayım. Bugün ben, kupa taşıyorum yoğunluğumda. Bugün ben, kontrol kurdum, toprak toplumda.. Ben şarkıdayım, aşk Ka-Ha olan sırrıyla, her anda. Yer gök insanlık…İşte bu!

Başım asla eğilmedi. Kübra sistemleşmesi, aşk sığ oldu ama ben, aşk olup, ses oldum... Benim başım, asla eğilmedi. Keram tahtına, insanı oturttuk. Umut oldu, hulisi halik oldu, levhi Ka-Ha oldu, beden oldu.

Şimdi yere, insan iniyor. Onu dinleyelim… O, kendini anlattı bize. Onu dinleyelim.

Canlarım, yerküre Allah’ın tahtıdır. Hepiniz, bunu iyi bilin. Yerküreye inen kim varsa kelama iner. Ama kendinden, kendi yüreğinden indiğinde, halik olup, iner. O inen artık bilişe inmiş ve bütünün görevini kodlayabilen, birler kapısı olmuştur. ..Bilmeye, insanlaşmaya, yaşama has olup, akmaya, gereği vardır. O cana, can Ka-Ha olana, aşk gerekir.,,

Her dinde insan sırrı vardır. Ama din ilminde kelam, Allah’ın tahtındandır. Ve her din, insanlık ilmiyle dürümlenir.

Ben, doğan günü görevli sayarım. Ama her görevli saydığım gün, aklın kalemi olup yazmadıkça, hakkın kalemi olup, bütünün gücü olmadıkça yerin görevini taşıyamaz.

Ben, can kapıyı açtığımda, has insanlıkla tohumlanırım... Korkmayın, doğan güç, Allah’ın gücüdür. Ördüğünüz her bir yürek, aklın yüceliğiyle örülür.. Bütün kötülükler aşılır ve bütüne hizmetçilik yapılır.

Hey elim, ayağım insan, ben senim ama benim sen oluşum, ben oluşumdan öte…. Biliş haline geçişimle mümkün olan, o yoğunlaşmada, kaynak oluşumdur.

Har yükselterek, bütünün görevi taşınır. Han insan, har olmadan, hakka varamaz, aklın kapısı açılamaz, merdiven kurulamaz… Ve yürek kürzi kapısında, aklın kelamı okunamaz.

Ey Rahmi kapım, insan soyum. Bana altın ışığın gücü değil insanlık gerekir, bunları iyi anla... Bana, aklın kelamı, kalemi, insanlığı gerekir. Benim için Dünya yolu, altın ışık yoludur. Bundan ötesi yaşamdır.

Kupada, Allah toplumu vardır. Herkes Allah toplumu değil midir? Yoo değildir. Allah toplum, ilim kulu olanların, kontrollü kayıtlarıdır... Herkes ilim kulu, değildir. İlim kulu olan, Allah’ın toplumudur. Muradım şudur ki Remiz halindeki o yaşamlar, hakiki insan levhisinde, kalem olsun.

Ben, “cennete insan” dedim. Bana,” levhi” dediler… Ben, yaşam diriliğinde insanlık yaptım… Kapım, hep açık tutuldu. “Yorulmayın, dünya öz geçiş yapar” dedim… Dinlediler, sorguladılar, yarattığım tahtımdaki aşk, İsmail-i kalemlerinin tümü, bütünün gücünün öz görevini, tüm zamanlarda kürzi kayıtlarla dilleyen…. Hak imparatorluk, hepsinin gücünden üstün bir güçle, bütüne hizmet ettim.

Yener miyim dünyayı?.. Yakışmaz, bana yenmek. Her anda yenilirim ki dünya, yol bulsun, diye. Ben, bu dünyayı yensem, yoğun ışığım, bütünün gücünü, kodlayamaz. Toprağım tohumlarını kontrol edip kutsal tahtını kayıtlayamaz.

Artık biliniz ki Zabura Kapısıyım ben. Ve Zabura Kapısı olarak, yerküreye görev almaya indim. Burada olmamın en önemli nedenlerinden birisi budur.

Dünya yarını, dünya yaşamı, yolun kulluğu bütünün gücü, her şey ağırlığı hafifletmek için… Ve bizim yüreğimizin gücü, bütünün Türkiye çalışmalarındaki o yoğunluğu mutlak Ka-Ha olan, has olan, altın ışık için… Ama Allah’ın tahtına, ilim gerekir mi?... Geçiş içindir her şey.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/x-w1i0McGUg

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

 

Canlarım, keşke her şey sizin yüreğinizdeki gibi olsa.

Buyurun; her şey sizinle, sizin yüreğinizdeki yücelikle kodlanırsa, bizler çok daha güçlü olabiliriz. Ama inanın ki herkesin kendini, kendi yüreğinden dillemesi de gerekir.

Bu nedenledir ki size, geri çekiliş esnasında çokları gelir ve sizden sizin yüreğinizden kendi yüreklerine görevli olarak kodlanırlar. Ama onların bir kısmında kırılışlar da olur, hırsları olur, kontrol dışı kayıtları da olur.

Çoğunuza bu bilgileri hep bildirdik ve çoğunuz bu bilgileri hak ederek kontrol kurdunuz.

Yürüyen dünya, yaşamı kodlayabilir ama kontrol dışı bilgilerin, bütünün gücünde Mikail’in kürzi kapısında ışığı kodlayabilmesi imkanı olamaz.

“Sistemin Gücü” diye bileceğimiz bir güçle, bu bilgileri daha net olarak vermek istedim bugün.

Yüksek dünyaların, yüksek güçlerin, yüksek yüreklerin, hepsi görevlidirler ama biri çıkar da “ben başkayım derse”, inanın ki o başka, olmadığından der.

Herkesin kendini hak etmesi gerekir. Çoğu “kontrol dışıyım” der ama çoğu da “kodlandım” der. Vakti gelir hepsi kelam olur. Kendi yüreklerinde kendilerini dilleyebilirler.

Rahmet olan güç, Allah’ın Kürzi Kapısı’ndaki yüceliğin gücüdür. Ve oraya varan kendini idrak edebilir. Umut olur ki doğanın gücünü de hak eder.

Yeşil moru, mor maviyi koruyabilir. Ama tüm renkler diğerini koruyabilmelidir. Ki her renk, birlik halinde kodlanabilsin.

Yürüyen yol, Allah yoluysa eğer, o yürüyüşte herkes kendinden kendine yürür. Ama bilin ki bizler, çantalarını kontrollu olarak taşıyanlarız.

Yok edilen, hak edilen…Aha geçer ama Yaşam İlmi’yle geçer. Bunların tümünü anlamak gerekir.

Devinim hızlanmadan söz söyleyemem canlar. Şu ana kadar verdiğim bilgiler kontrolludur. Çok güçlüdür ama hakikidir.

Peki; niye her anda sesleşmem gerekir? Sistemin yüceliğini dürümleyebilmek için. Eğer ben ses verirsem, ışık tohumlaması gerçekleşir. Eğer bu ses kodlanırsa, kontrollu olarak kayıtlanış başlar.

Kayıtlanışın amacı, insanlığın levhi kalemi tohumlayabilmesidir, kelam olabilmesidir.

Hepimiz görevliyiz. Niye görevliyiz; bilir misiniz? Levhi KAHA olan, ilm-i ko olan bilişi kodlayabilmek için.

Bizler yaradan ve yaratılanla yaşam sayfalarız. Nedir bu; bilir misiniz? Her anı sistemli olarak kodlayıp, kayıtlamak, yaşamı tohumlamak…Yaşamın tek ilm-i kalem olan ışığı, yoğunluğu tohumlayan yaşam sırrı, bu meclisin kontrollu, sessiz kaydıdır.

Yer kürenin gücü olarak bu çalışmayı yaparken, yeni dönemlerin görevini de kürzi kapılarda kodluyoruz.

Yolculuk, insandan kelamadır. Bunları iyi anlayın.

Eğer ben insan soyuna kelam olursam, bende, bana, ben olan ve gerçek kelam olup görev taşıyan İnsanlık olur. Bu önemlidir.

Eğer levhi kapıların tümünü açabilirsek, ikna edici olabiliriz dünya ilmiyle. Ama o kapıların tümünde, kelamımız olduğu zaman bu gerçekleşir.

Yaşam, insanın insandan insana varışıdır. Hadi buyurun anlayın!

Ben bana, ben olup vardıkça, herkes kendinden kendine kendi, olup varmaz. Herkes herkese, yaşam olup varır. O halde yaşam, ilimle kodlanmış biliştir.

“Hayır” diyebilirsiniz ki “yolu kaybettik..” Yol yok ki kaybedelim. Her şey biziz canlar; iyi anlayın. Ben bana ben oldukça, birlik ko sistemi olarak o yoğunluğu tohumlayabilirim.

Başka bir dünya, başka bir zaman…. sayfa sayfa okuyun zürriyetinizi. Ziyan olan kalemleri okuyun. Hiçbir zaman bir başkalık yoktur. Her şey andır ve andadır; iyi kavrayın.

Hani diyeceksiniz ki “yalan… her şey yalan.” Tohum hakiki ya, yeter. O tohum ilim ya, yeter. Ama “yalan” dediğiniz de hakikidir aslında. Benim yalanım, senin sisteminde yalan ama bende hakiki; anlayın.

Dün ölü olan, bütün kötülükleri aşıp geçerse, dirilir canlar. Ben dün ölüysem, yaşamım…. ama her andaki yaşayanım. Bilin ki ben ölümlülerle ölüyüm ama ölüler, bende ölümsüz olsun diye ölürüm; anlayın.

Kan, Allah’ın ilmidir. Ama kanı hak etmeyen, Aklın Kelamı olamazsa, bildiğini anlayamaz ki.

Her şey bilinendir insanda ama o bilineni anlamak için hakim olmak, Hakka varmak, KAHA olmak, tahditsiz olmak gerekir.

Ha, diyeceksiniz ki ne el, ne ayak hiçbir şey yok. Neden? Altın ışığı gücü Türkiye Çalışmalarında bütünün kürzi kapısında, buradadır.

7 doğum yapar yaşam canlılar. Her doğum levhi kaynaktan olur. Temiz bir zaman içindir her şey.

Ağır yük hafifler ve bütünlükler kürzi kapıdan geçer. Aha, her şey Miraç içindir.

Nedir Miraç? Altın Işığın Gücü’dür. Hani nerdedir o? Ayırmayın yüreğinizdeki yüceliği. O sizsiniz canlılar.

Hani derler ya “Muhammed Miracına vardı.” Canlarım, o kendinden kendine varmıştı; anlayın. Ama sandı ki başka bir yaşama, başka bir zayiatsız yaşamlaştırılışa vardı. Hayır; o kaynağa vardı. Kendindeki, kendi yüreğindeki o yoğunluğundaki kaynağına vardı.

Ama canlılar, kalemsiz değildi ki Muhammed. KAHA’ydı, aşktı, sevgiydi o. Kendinden kendine ağır yük taşıdı ve kodlanıp, koklanıp, vardı ruhi kapısına.

Biz dünya, dünya biziz be canlar! Ne insan, ne de hakiki levhi…hepsi bütün ve biz hepsiyiz.

Burada öz görevliler olur. Buraya varan, kendine, kendi yüreğine iner. Biz ona “öz görevli” diye hitap ederiz. Öz görevli…

Sakın yanlış anlamayın; herkes, herkesle görevlidir.

Kini aşan, kelamı hak eden, bilişi tohumlayan, kendine, kendi yüreğine akar. Aha görevi budur.

Orada bir dünya var. O dünya kök göktür. O dünya gözdür. Özün gözüdür. Oraya varan, kulluk yapar.

Kulluk, Allah’ın kükreyen gücüdür. Ve bizler Kuran’a, insana, kelama inen gökçüleriz; anlayın.

“Yolum, Allah’a umutla vardı” dediğiniz an, kutsal topraklara iner, yolu açar ve bütünün görevini hak edip yaparsınız. İşte canlılar, ölüme doğuş budur.

Bu dünya ölü bir planettir ve dünyaya doğmak ölüme doğmaktır. Ve dünyanın yolunda olmak kulluktur.

Unutmayın ki tohum olmak içindir yaşama indiriliş. Ve bizler bu dünyaya tohum olanlarız canlılar.

Ardınız, önünüz kürzi kapıdır. Hayır insanı, şer ilmini dillerken, yolu açar ve geçer. Mutlaka geçer.

Israrla bilin ki geçti! Aha geçti! Ama iyi bilin ki kokusu yükseldi.

Vakit geldi. Haşrı rahim olarak aştı, geçti. Şevkle geçti canlılar…Şevkle geçti. Aha geçti. Şimdilik size vereceğim budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/lX63icfW4wU

SES KAPILARI (16)

15.06.2016

Dağlarım, geri dönün!… (Çalışmaya gelen birtakım enerjilere hitaben) Dünya İlmi’ni hak etmeyenler, buraya vakit geçirmeye gelmişler… Bilin ki bu çalışma, Işık Kalem’le yapılan en güçlü çalışmadır. Dürülen dünyaların ışığı yanar burada. Bu yol, insan soyunun en yüce kaynağa umman olduğu yoldur. Bu yola varan, ağır yükü hafifletip varır.

Dağ insansa, insan soyu kuldur ama Dağ kaynaksa, ilim kulluktur… Biz dünyayı kodlarken, koklarken, herşeyi hak edip yaptık. Temiz bir zamanı kodladık; tüm insanlık için.

Yaşamda, geri çekiliş başladı. İnsan soyunun, Kürzi Zamanlar’a (Küresel Zamanlara) geri çekilişi!… Nihan olanın kaynaktan akışı ve geçişi!... BÜYÜK KÜLT’ün tohum oluşu… Bunlar yapılmakta şu anda.

Temiz zamanları hak etmek sorumluluktur. Tüm insanlık, bu yoğun çalışmalar ile temiz zamanları hak etmeye çabalamaktadır.

Dinci, kervancı, ışıkçı, kaynakçı kim varsa, Altın Işığın Kuranları’dırlar. Tümü, yürüyen dünyaya kaynak olmaya çabalamaktalar.

Yaşamı bilmek için ilim gerekir… Gelip geçmek yetmez; zaman gerekir… Geçmek, kaynak olmak ve Rahman olmak… Aha! KA HA olmak… Sultanlık yapmak, insanlaşmak!... Tek merdiven kurmak gerekir yaşama!…

“Türkiye tohum olacak” dediler… Dinleyin!... Türkiye, cevhere güçtür. Dünya, Ana Kapı ve bu kapıda insan soyu, yaşaya yaşaya kodlandı; yaşamlaştı; kaynak oldu; koklandı. Ve şimdi artık zaman oldu ve Kök Geçişler başladı.

Seyredin yaşamı!... Aha seyredin!... İlmi seyredin!... Dinci Kelam İlm-i Kalem’di Kuran. Seyredin!... İn ve Cin ve Cinni ve tek Melik olan İnsan Soyu!... İnsanı hak edin dinleyin!...

Burçlar vardır İlm-i Kalemler’de… Burçları hak edin anlayın… Her burç, İlmin Kapısı… Her burcun, nuru vardır… Anlayın!...

Kalemi, Hak İlmi ile kodlanmışlar; bilişi, kontrol altında dillediklerinde, tohum olurlar ve ziyan olan herkesi korurlar. Anlayın!...

Kasiyerler vardır yaşamda. İnsanlık ilmini hak ederler ve sesleşirler; “geç!” derler. “Geç ama hak et de geç!...” Aha bu!…

Canlarım, NA HAR KA HA olan insanlık, gerçek çalışma… İşte bu!… Şimdilik!…

Tanrı dedi ki “hak edin; Ekmek olun; yerküreye inin… Tanrı dedi ki “hasat olun; kulluk yapın; ışık olun; ölüyü diriltin; Akıp geçin!...” Dedi ki Allah “sevgiyle gelin!... Geçin gelin!… İnsan soyuna Mutlak Işık olun… Dinleyin ve dilleyin!… Akın!... Aha geçin!... Aşk, sırdır. KAHA olan ışıkla kodlanır. Ata Kapılar’ı açın; geçin!…”

Kör gözü, Kök Gök olarak kodlayanlar, görev talep ettiler. Göç Kapıları’nı açtık ve geçiş isteyenlere, izin verdik. Görevleri, hak etmek ve Hakk’a varmaktı. Aha! görevlerini Hak İlmi ile kodladılar ve yolu buldular…

Uzak bir zamanın ışığını yaktır. Dünce, görevce ve yolca!… Aha kulca!… Aha Kuranca!... Aha kalemce!... İnsanca!... ve yolculuk başladı!...

İmparatorluk Güçleri dünyayı izlerken, herşeyin ilmini, iki yaşam için anlatırlar. Her biri bir ruh olur; Kuran olur, akar ve zeytin olur… Zeytin olmak, KA HA SİSTEMİ olmaktır. Ak Levhi’yi kodlamaktır. Aşk sınırını aşmak ve görev taşımaktır…

Sultanlar, Altın Işık, kelama indi. Aklın Nefesi’nde kulluk için akıp geçti. Şimdilik!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

15.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Bugün ben size Savaş İlmi’ni anlatacağım.

Sevgililer, “Savaş İlmi” nedir; bilir misiniz? 20 günün birinde görevli olup, tüm günlerin gücünü dürümlemek….Hani denir ya “ben Birlik Kalemi’yim, her biriyim. Ama ben her birinde KAHA’yım. Ağırım; çok ağırım ama aşkın kıranı değil, karar vereniyim. Kalem olup yazarım ama yaşamla yazarım. Aha! Ben göz olup, kör olanın gücü olurum. Ocağını yıktırmam. Aha ben buyum.” diyenlerin kaynağa inmeleridir amacımız. Ve hepsinin kaynakta, bütünün görevini, kök göklerden güçlenerek, Süper Sistemleşme’yle kayıtlamalarıdır.

Bunu başarmak zor değildir canlarım. Hepimiz biliş halindeyiz bu meclis olarak. Ve bu meclis olarak bizler, murat ettiğimiz her şeyi yapacak güçteyiz.

Gölün gücü hepimizindir. O halde gölün, göklere görevi, hologram sistemleşmenin gücünden çok farklıdır.

Bizler hologram sistemleşmeyi, hakiki levhide kodladık. Aha bu. Ama kayıtları da bütünün gücü haline dönüştürüp yaptık bunu.

Şikayetçiymişler insanlıktan…öyle diyorlar. Açıklayın onlara. Biz doğan günün gücüyüz.

Bütün kötülükleri aşırtacak yoğunluğumuz mevcuttur. Hoşuna giden, hak edip, insanı hak edebilen, bilişi hak etmiş olan, yarını tohumlamış olan, ikna olan, bizsiz kalmaz. Ama ikna etmek istemediğimiz de olur.

Çokları; sorgu, sual ederler. “İkna edilmedik. Nihan olanda, kil olanda, insan soyu var mı?” diye sorarlar. Saygılar sunarız onlara da ama iyi anlasınlar ki İnsanlık Kelamı hakiki bir levhide mutlaktır ve oraya varan kendini hak etmiş olandır.

Unutmayın ki dünün gücü, bugünün gücünden ayrıdır. Yaşamın Gürzi Kapıları’nın gücü ise, hepsinden ayrıdır. Daha da ötelerde kürzi kaynaklar vardır. O dahi ayrıdır.

“Ölüler Diyarı” olan bu dünyayı yaşatmak sorumluluktur; anlayın. Ha diyeceksiniz ki “Hani ölü? Hepimiz diriyiz.”

Canlarım, diri olmak Rahman olmaktır. Diri olmak halik olmaktır. Diri olmak KAHA olmaktır. Has olmaktır. Rahmi Kapı’da aşk olmaktır.

Yoksa, benim bedenim var. O halde diriyim demek, hakikiyetle bağdaşmaz.

İyi bilin ki dünya yolu, Allah Yolu’dur ve bu yolu kodlayabilenler, kontrol kurabildiklerince yaşarlar.

Eğer sizler, Yaşam İlmi’ni hak etmemişseniz, dümenin başına oturma imkanınız olamaz ve olamadığında korkun. Ki bu yaşamda yoksunuz.

Sizler beden sahibi olsanız da yoksunuz; çünkü kontrol dışıdır her şey sizin yüreğinizde….ve bedeniniz zaman sisteminde kontrollu değildir. Ve yaşamaktadır.

Siz diyeceksiniz ki “Ben biyolojik bir sistemim..” Biyolojik sistem, ilm-i KAHA olanda, aşk olmadıkça Yaşam Sayfası olamaz.

Devinim arttığı sürece, yaşam kürzi ışık haline dönüşür. Yol, ilme varır ve bütün kötülükler aşılır.

Buyurun; aşın kötülükleri…

Benim altın ışığım görevimdir. Aha bu. Ama bu görevi herkesin kendi yüceliğiyle hak edip dinlemesi gerekir.

Cemaat, cevherde cennet kurduğunda, can KAHA olur, bütün kürzi kapıları açar. Cemaat, cennet olduğunda her şey Kervan olur ve kontrol kurar. Umut olur ki mutlak olunur, murat olunur, kulluk yapılır.

İşte canlılar, Rahman’a kulluk budur.

Sayın bayanlar, Sayın baylar, Erzurum’da bir Yaşam Kapısı açıldı şu anda.

Bilir misiniz; Erzurum İlm-i Kapı’dır? Orada ışıklar yanar zaman zaman…ama biri çıktı dedi ki “ben sizin yüreğinize bakıyorum…” Görevi buymuş. Ama biz ona görevini anlatmadık ki. Ve “alim La Hi Ka Ha” dedi kendine. “Ben dünya” dedi.

-Buyur hoş geldin. Buyur geç;

-Alıştım anam. Som altın Işık Kuranı’na alıştım. “Buyur, geç” dedin ya! Hah, aha. Geçtim.

“Edremit” dedikleri bir yer var; bilir misin? Kayıtlar var orada da…okuduk onları bugün, çok güçlüydüler.

Vasi tayin etmişler yüreklere; kelam ilmiyle…Hepsi sizinle kodlanmaya inmişler ana. Canlarım, işte bu.

-Değerliler, hepiniz hoş geldiniz. Ama lütfedin, zikirde sevgiyle kodlanın ama ismi sayfalamayın.

Yer küredeki meşaleyi kodlayıp, kendi yoğunluğunuzda tohumlayıp tanımlamayın; çünkü bu çalışma her şeyle ilgilidir. Sadece sizin bulunduğunuz meclisle alakalı değildir.

Umut olur ki buna özen gösterilir. Hepinizle olmak bizlere mutluluktur elbette ama yolunuzu kaybetmenizi dilemeyiz.

Hulusi levhide, haliki hakta, has tahtta her şey teknikle olur. Ve tekniği kodlarken, kontrol dışı bilgi verilmemelidir. Şu andan itibaren daha özenli olmanızı rica ediyorum.

(devamı kayıtta)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/1GY0UkPCnHs

15 HAZİRAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 16

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ-1.BÖLÜM

 

Canlılar... Murad edilir ki Dünya'nın Ruhu olan İlim, Allah'ın Tahtı'nda Bütün'ün Gözü olur... Buyurun başlıyoruz.

Sultanlık sırrını anlatabiliriz bugün size... Yerkürenin gözü olan, İlm-i Ko olan bilişi, tohumlatabiliriz size... Kayıtları, hakikiyetin tekniği ile tahtidsizleştirebiliriz... Yaşama görev taşıyabiliriz. Ve Birlik Kapısı'nı açıp, Bütünün Gücü olabiliriz... Vallahi sizinle oluruz, billahi sizinle oluruz!...

Yüksek düzeyde İnsan Sırrı olan, İlm-i Ka Ha olan bilişlilerle, bu çalışmayı yapmak mutluluktur hepimize...

Yaşam, tohum ekmek içindir... İlim kalemi olup Bütünün Gücü'nü kodlayabilmek ve Bütüne Kürzi Kapı açabilmek, hepimizin gücüyle mümkündür... Ve burada oluşumuz bu nedenledir...

Ağırız Anam, çok ağırız!... Bizi anlıyorsun. Kuran-ı Kerim der ki, "Allah ilm-i kalem olur ve kelam olup iner..." İşte biz Allah İlmini; kelam olup inen, "Birlik Tekniği" ile kodlayanlarız...

Işığın kaynağa inişidir olan... Hasatın tahtidli olarak, tüm insanlıkta KA HA olanda, ilim kaleminde, bilişle kayıtlanışıdır...

Buraya görevli gelmek mutluluktur hepimize... Semaya ses verecek olan insan, kendini tohumlayabilir ve bütünün görevini hak edebilir. Murad edilir ki; Dünya'nın Kelamı, Allah'ın Kelamı olur ve bizler burada bu yoğunlukta size güç kaynağı olabiliriz.

Aşkın sığ olmadığı bir yürekte, bilgi Ka Ha olup aktıkça, bizler sistemin gücü olur ve Bütüne görev taşırız.

İyinin iyiliğini, Yücelerin cemaati bilir... Aha bu! Şimdilik bu! Aha bu!...

Dağlarım, hoş geldiniz. Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum... Burada olmanızı istiyordum. Ama bu gün geleceğinizi düşünmemiştim. Buyurun, hoş geldiniz. Aşığı olduğumuz "Gür İnsanlık" buradadır mutlaka amma, Kuran insanın kutsal ışığı da buradadır... Bunu da iyi anlamanızı beklerim.

Dünyanın eli ayağı olmak kolaydır amma, dümenin başında olmak kolay değildir. Bizler bu dümenin başında olanlar, Mikhail'in gücü ile Bütüne hizmetçi olanlarız ki, herkese kendi yüreğinden dillenebilir ve kendi yoğunluğu ile seslenebiliriz.

Dünya'nın İlmi, Allahın İlmi'nden farklıdır. Allah'ın İlmi aklın levhisinde, aşk kaynağı olarak dillenir. Dünya'nın kelamıysa, kaynakta ağır yükü hafifletebilmek içindir.

Biz Doğan Gücü, Allah'ın Gücü diye dilleriz. Doğanın görevini de dinleriz de, kalem olmak farklıdır... Unutmayınız ki Doğan Gün, Allah'ın gücüyle doğar... Ve ortağı olan İnsan Soyu, hakiki ilm-i kalem olup, Bütünün Gücü olur...

Unutmayın ki, Dünya Yolu, Aklın Yolu olduğu zaman, hepimizin görevi başlar. Ağır yük taşıtmayız İnsan Soyu'na... Ağırı hafifleticek olan görevi taşıtırız.

Ana Kapıların tümünü açtık ve dilliyoruz Dünya ilmini... Vukuatımız var mı? Vurgun yemedik Analar, hiç bir an'da. Amma iyi bilin ki, dürtülerle yapılan çalışmalara icazet veren insanlık, bizim yüreğimize kontrollu olarak inemiyor. Bu kesin... Eğer inebilse ışık kalemi mutlak kulluk yapacak.

Atonların, toprak topluma tohum ektikleri düşünülür. Mutlaka iyi anlaşılsın ki, Ana Kapı'da Atonlar, Miraç Kapılarının Gücünü, Türkiye Çalışmaları ile kodlayacaklar...

Bu Türkiye Çalışmaları, kaynak dışı sır olan kayıtların, türevlerini tohumlayacak tekniğe sahip yegane çalışmadır.! Ve bundan öte başka bir yaşam olmadığını herkesin iyi anlaması gerekir...

Turkuazın Kuran'ı olan İlim, Allah'ın Tahtı'nda, Bütünün Gözüdür. Ama İmparatorluğun Gücü'nü de anlayabilmek gerekir...

Aşk İlmi, Allah'ın teknik tahtidi ile kaynağa iner. Bu ilmi dinleyebilen, bilişi kodlayıp dinler.

Vize alırlar yaşama inmek için yarınlardakiler... Yarından dünya ilmi ile tüm zamanlara inebilinir. Ve inebilenler bilişle kodlanabilirler.

Unutmayın ki Ran Kapılarının tümü açıktır.... O kapıların hepsi, Allah'ın tahtından açıldı. Ama bir tek ışık var ki, o ışığı hak edip dinleyenler; Kuran-ı Kerimdeki o yoğunluğu hak ederler. O yoğunlukta "Altın Işık kodlamaları" vardır. Kurtarılmış toprakların tohumları bulunur orada. Ve oraya varan Rahman olup kulluğa, kaleme varır. İşte canlılar, misafirlik budur. Bizler dünya misafirliğindeyiz. İyi anlayın... Aha bu...

"Şansınız varki buradasınız" dediler. Değerliler, alış veriş değil yaşam... İlim kalemi olup, Bütünün Gücünü arttırıştır.

Alan aldı, bugün burada oğullarımızı Kuran yapmaya çalışan birliklerimiz kayıtlandı. Ama bizim görevimiz daha yücedir. Unutmayın ki, dümenin başına Allah'ın İlmini bilen, yüreğini dilleyen ve yoğunluğunu kodlayan oturur... Unutmayın ki ocağı yakan, kelamı hak edendir... Unutmayın ki Bütünün Gücü, aklın Kürzi Kapısında, ışığın kürzi yaşam kaydıdır. Ve orada "Aşk" vardır.

Seyredin yaşamı canlılar... Biz dünya güçleri olarak, bu çalışmaları yaparken, herkesin kendini kelamla dillemesini mutlak kulluk yapmasını ve huzurda bulunmasını umduk...

Amma ne el ne ayak tutmazsa, yaradan yarattığını kodladığını dahi tohumlarında kontrollu olarak kayıtlamadıysa; Allah'ın ilmi, Aklın Levhisi'nde, Bütünün Kürzi kapısında oğullarını kontrol edecek gücü, Kürzi Kapıya kayıtlayamamışsa; Aşk olsa da yarın yoktur canlılar...

Özel bilgi veriyorum size bugün... Nereye insanı indirdiysek, Umut Olsun diye indirdik... Nereye iman tahtındaki, İnsan Sırrı olan ışıkları indirdiysek, yerküre görev taşısın diye indirdik...

İnsanı kalem yapmak imanlaydı. Kalem olduk, kalemlik yaptık yaşama... Ağırdık, ama bilindik ki bütünün gözü olduk. Unutmayın ki, yeni dünya yaşamı, kontrol altına alabilecek bir yüceliği kodladı. Ve bizler dolu dizgin bu çalışamaları yaparken kalem olup yaptık.

Atlanta Ana Kapılarını açtık ki, evrenlerin sistemleşmesi kolaylaşsın diye... İkmal tamamladık ki, "Miraç" dediğimiz o yaşam kaydında kodlanmış toplum tohum olsun diye... Ekmek olduk ki, halik olanların hak teknikte hakikiyetlerini koruyabilmesi mümkün olsun diye....

Her şeyi başardıkta, RA HA, KA HA dedikleri bir yoğunluk varya, işte oraya ulaşmak gerekir...

Has insanı dinlettik dünya üstünde... Has olan, hak olandan ayrıydı. Hakka varan hat çizdi yüreğine... Ve dedi ki, hattı aşan hakkın kalemi olsun...

Doğanın Gücünü anlattık tüm zamanlara ve dedik ki "İmparatorluğun görevini hak edin dinleyin..." Yaşam insan soyunun görevidir... Hak edin, hak olun. yaşayın...

Yere gür olup indik... Gökleri görevli saydık. Yarınları tohumladık ve kodladıkta, Alevlerin İlmini, Tüm Zamanların İlmi olarak, hak teknikle kontrol altına almadığımızda, Büyük Kültlerin gücü, artık kontrol edici olamaycaktı.

Yaşam Allah'ın Tahtı'ndandır canlılar... Biliniz ki o taht, insan soyunun gözüdür. Öz görevidir. Yolu bulan, o yoğunluğa varır. Arzın gücü olur ve Bütüne görev taşır.

Aşıra kaçmayacağım amma iyi anlayın ki dürtülerle yapılan her çalışmaya, İmparatorluğun görevi olarak bakmak hatadır. Dünya dışı varlıkların dünyaya indirdikleri ilim kapılarındakiler iyi bilecekler ki, burada bu yoğun çalışmada ağırlık hafifliyor. Ve doğanın gözü açılıyor...

Buyurun oğul verin... Buyurun kulluk yapın... Buyurun hasat olun amma, kervan olmadıkça kaynak olunmaz canlılar... Vallahi olunmaz, billahi olunmaz...

Tüm insan kalemlerin muktedir olup, kervana kaynak oluşları gerekir. Birlik Kapımızda İmparatorluğun Gücü var... Bu gücü dünya Kürzi Kapılarını açarak çektik... Her şeyin üstünde İnsan Sırrı var... Ama bilen o sırrı hak edebilir...

Devinimi arttırmaya niyetim yok bugün... İyi anlayın ki devinen, İlmi Kapıda "Bütünün Gücüyle" devinir. Bu gün ben size "savaş ilmini" anlatacağım...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/pdLSYPkwJu4

08.06.2016 SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 2. BÖLÜM

 

Ben bir sistemden söz ettiğim zaman, o sistemi anlayıp dillerim. Ama bir sistem beni dinlediği zaman, o sistem kelam olup dinlendir. Benim dilediğim sistem, kelam olduğunda; dinlenir!... Ama ben o kelam olmadan, kelam; ilim olmaz… Her şey budur… Anladım, anlattım, hakkın kapısından aşkın sırrından dürümlendim; dillendim!... Ben anladım, anlattım… Ben anlattım, anladım!... Her biri benim, aha bu!

Ve işte ilim budur… Ve ben anlatamadığım da; anladığımı dürümlerimde dilediğimde ama anlatamadığım da, ağırdır yük…

Bunun içindir ki; anlaşma yaptım yaşamla. Her şeyi anlatmam ama anlatabildiğimi; anlatırım!... Ki anlatabildiğim; anladığım olandır!...

Çok mu zor?... Çok sorumluluktur, bilmek!... Bilmek ayrıdır ama anlatmak ayrıdır. Anlatabilmek ayrıdır ve anlamlandırabilmek ayrıdır…

Bir levhi insan olduğunda, herkes o levhiyi kodladığında ve levhi kontrol kurduğunda ve her keram ilminde, levhide kalem olunduğunda; artık her şey anlatılabilir… İşte anlatılabilir olan, anlamlandırılabilir olandan da farklıdır.

Kin varsa, anlamlandırılamaz hiçbir şey ama kin yoksa; anlamlandırılabilir!...

Biri der ki; “bunda ne var”?... İşte anlamlandırılamayan… Biri der ki; “ben anlayacak güçteyim”, aha anlayacak kürzi ilimi ko olup kodlanabilir ama henüz değil…. Biri der ki; “ben kelama vardım, anlıyorum” aha o; körün gözüdür!... Sözü, sesi vardır, yaşamdır o…

“Yere göğe insan ektik” dedim ya hani, insan; kıranın, kırılışını diller ama kare sistemden diller… İnsan kürzi olursa, kübradır ama insan; kerem ilminde kalemse, akıl tahtındadır!... Ve her şey insanın insanlığıyla alakalıdır.

Sistemin gücünü anlamak da zordur. Çorba yaparım ama çorba tuzsuz olur. Ben çorba olurum tuzlanırım ama tuzum; suna ilmidir… Bende varsa insanlaşırım, bende yoksa; ilimsizleşirim… Kir ve pisliğim varsa kırılırım, har olmadığımda; hakkım olmaz… Aha bunların hepsi sistemle ilgilidir.

Büyük kültlerin gücüyüm, kübrayım niye?... Çünkü ben her kültte kök, gök olarak; söz söyledim!... Ama sözüm sessizse, kelamım ilimsizdir. Hadi anlayın!...

Kaç maya, kaç yaşam, kaç sığ olan aşk, kaç akıl tahttı kir ve pislik, insan ve yaşam… Ben sisteminde kuran yoksa akılsızım ben. Hadi buyurun anlayın!...

Yer küre budur canlılar… Kin varsa, kir vardır… Ama kin yoksa, kir yoktur… Kin, insanı kırar ama kıran; kırılandır aslında!...

Keşke Allahın ilmini herkes anlasa, keşke aklın kapısını herkes bulsa, açsa, geçse… Keşke yer küre görev taşısa, cemaatlerin cevherindeki cenneti göreve alsa, kanatlansa, aha keşke!... Yedinci dünyanın gözü gördüğü zaman, bunların hepsi olur…

Kuran insan, altın ışık yıllarının gücünü tanır. O kuran insan, Allahın ilmini diller… Kuran ilmini hak ettiği için kuran olur, kontrol kurar. Sokak ilmini de bilir, yaşam insanlığının kelamını da bilir. Harını, hakkını ana kapıda alır geçer. Aşktır o… Hayırda ve haktadır… Aktadır, tahttadır ama topraktadır aynı zamanda. Bütün kötülükleri aştığı zaman, kontrol edici olur. Cennet olur, can kurar, aşk olur; yaşar… Ardında hiçbir zaman kırılış kalmaz. Sığda, sınırsızda hepsi odur.

Yol, “Allah yolu” dersek, her şey hak edilmiştir!... Ama yol, “levhi kapının yolu” dersek, akıl gerekir… Eğer yol kantara konmuşsa, kıranın kırılması gerekir. Ama kıran kırdığında, kırıldığında; hırs gerekir… Hırs olursa, akıl tahtında kervan yürür… Yürümeden yürüdü diyemeyiz. Her şey, her şeyle ilgilidir…

Bedenli, ben dünya… Hah dünya, ben o; o ben… Ama beden; kendi yüreğiniz, kendi yüceliğinizse beden, yoksa değil… Hani nerede beden!?... “Giy, gel” dediğimiz o beden mi, yoksa “gel de soy yüreğini” dediğimiz o yücelik mi!?...

Ben giyindiğimden beri, kelamım!... Ama giysimde kare sistemde var, kürzi kaynak da var, hepsi var!... Küp, küre, hepsi; beden!...

Ya ben, nefes olmadan gelseydim; ben kodlanmış olabilir miydim?... “Olmadan, oldum” diyemem… Olmuşsam, olmuşumdur ama kayıt dışıdır her şey, ziyandır her şey, ziyandadır; ben yoğum orada!... Çünkü ben kupa olup geldim!...

Uyumam, hiç uyumam ben; her anda varlık sürerimde, has tahtta ışık olurum…

Canlılar, nihanın kelamı; ilmi kalem… Ben o kalem, bütünlük… Hür olan bir sayfa ve hükümran nefes!... Aşk sistem ve sistem; biliş!... Hepsi ben, ben hepsi…

Hah diyeceksiniz ki; “neden bu kadar çok ses verir”?... İşçiliktir yaptığım, işçilik…

Ben bir zaman ilmi, zaman ışığı ve zaman yaşamı olarak; tüm zamanların ve tüm sistemlerin işçisiyim!...

Ben işçiyim, yaşam işçisi… Ne demek yaşam işçisi!?... Yaşamı yorumlayan, yok eden, var eden… Kuran olan, kodlayan, toplayan; tohum olan, yaşatan, aşk olan, sistemi kürzi kapıdan geçiren; ekmek olan!... Bilgi kapısı olan, hak tekniği kodlayan, her şey olan… Ben oyum, o ben!... Ben işçiyim, sadece bir işçi… Ama hepsinin işçiliğini yaparım…

Çayı demleyen, çay olup demler bilir misiniz!?... İşte ben, her ne yaparsam; yaptığım olurum!... Kontrol dışı hiçbir bilgim yoktur. Kulluktur yaptığım… Aha “kulluk” dedim ama ben kul muyum!?... Kulum… Neden!?... İşçilik yapıyorum ya şu anda. Şu anda ben kulum…

Nihana, kili kumu dileyen insana, Halik olana, hasat olana, toprak topluma tohum olana, kervan olana, her şeye işçiyim!....

Hizaya dizdim dünyayı, dedim ki; “iste ya da isteme, ol de olacak”… Hizaya dizdim yaşamı, hadi dedim “ol de” “olur” dedi… Dedi ya “olur”, oldu!...

Ben “ol derim” de, zamanın oldurması gerekir öyle mi!?... Zaman bedenim, o ben; ben o… Hadi ol diyim, olsun. “Olma” da derim, “ol” da derim… Ama “olma” dediğim de, “keşke herkes kendini hak etse derim”…

“Çobanım” diyerek dünyaya inen birlikler var… Çoban olmaya gelirler dünya yaşamına. Dünya bir sistem ama onlar o sisteme yol gösterecekler… Osoha da bunlardan biri, çobanlık yapmaya gelmiş zamana. Ona deyin ki; “buyur geç, geç de kelama in, aha geç ama yaşama in, ziyan ol, zeytin ol, zakar ol, Ka Ha ol, rahman ol, kervana kaynak ol,geri dön; o zaman sen senin yüreğine çobanlık yapabilirsin, dünya insanlığı artık çoban ihtiyacında değil”…

Harı yükseltmiş, gözü görüyor, yolu açmış, tohum oluyor; köke, göğe inecek aha geçmiş… Canlarım ben dünya, “ol” derim olur ama orta kapıların tümünü açsam da o geri dönemez çünkü çobanlık yapmaya niyetli.

Ey dağlarım, dünya ben; ben dünya… Vurmayın yaşama dediğimden beri, vururlar yürekler… Yürüyen dünyaya görev almaya gelmişler ama dünyayı kontrol etmek isterler. Yok böyle bir izin, yok!... Hiçbir cana dünya kontrol ettirilmez anlasınlar!

Bu dünya mutlak, bu dünya kutsal, bu dünya sistem, bu dünya altın ışık; bu dünya kare sistemin gücü ve her bir anın ilmi!... Burada mahrek var!... Mahrek, büyük külttür; o kült, insan soyudur anlatın o yaşama inenlere, anlatın ki bilsinler!... Eh işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/_Lsjx82Yezs

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 5. AKIŞ-1.BÖLÜM

 

Canlılar, tayinler yapıldı dünyada. İş tayinleri idi bunlar... Dünya yoğunluğuna inecek olanların seçimleri yapıldı. Onların yoğunlaşması ve Tohi Kalemleri ile kodlanabilmeleri için bilişi hak etmeleri yada hakikiyetin tekniğini bilebilmeleri şarttı. Bilmek yeterlidir, ama halik olmak da gerekir.

Sultan!... Ben sana seni veririken, sen de kendini dille diye verdim hep... Ama sen görüyorum ki kayıtları tohumlayarak veriyorsun. Bu nedenledir ki, seninle her şeyi anlayabiliyorum ve hakikiyetini ve hak tekniğini dinleyebiliyorum...

Bu görev senindir!... İyiki iyiki senindir. Ziyan olmadık burada... Biz sizin yüreğinize, kelam olmaya çalışanlar sizden çalışmalar yapıyoruz. Sizler dünyalı olmadığınızdan, dünya yoğunluğuna indiğiniz zaman dünyalı gibi davranır. Dünya yoğunluğunda kontrol kurar ve ilmi kalem olup bilişi tohumlarken; Hira'yı da dillersiniz. Hira Kelam İlmini dürümleyenlerin uğrak yeridir.

Bizler size her şeyi net verebiliriz. Kaynak dışı bilgilerimiz yoktur bizim. Ama sen şikayet etmeden şunu söyledin bize, "sizlerle çalışırım ama ben benim yüreğimi dinlemeliyim" dedin. Bunun içindir ki seninle kontrollu çalışabiliyoruz.

Uyum sağladık senin yüreğine anam... Bu önemliydi, çünkü sen el ayak çekildiğinde dünyayı kodlayacak, kodlattırıp tohumlayacaktın ya... Ama biz senle tohumladık, kodladık her anı... Bizi anla be anam!.. Bizi anla!.. Senin elin ayağınız biz. Öyle çalışalım, öyle yaşayalım... Aha! elin ayağınız biz senin!.. Bunun için buradayız anam...

Çok mu, çok mu kolay yaşamak?... Anla bizi! Biz sana kıyı köşe, ışık vermeye değil, ışık levhisinde halik olmaya çalışan birlikler olarak iniyoruz... Kurtar insanlığı anam!.. Umut olur ki topraktaki her şey kontrol altına alınabilir ve herkes kurtulabilir...

Yol mu? Yol insanlık... İlim mi? Hakiki insan, İlim... Yaşam, Aha! her şey... O halde biz ne için buradayız? Sevgi için... Hayrın tahtına ilmi oturtmaya geldik. Vayıl dediğin anda, halikte hakka, has olana kaynak olmak gerekir.

Aşk, insan sırrıdır... Anlat, anlat ki, herkes anlasın!...

Yerküre Allah'ın Gürzi sistemidir. Ama kervan Kürzidir. Yerküre Gürzi, kervan Kürzi... Her şey ilmi... Bizse, Aşkız anam Aşk!...

Çanta insanlık ha diyebilirler ki sen, nerden biliyorsun ki ilmin kapısısın? Aşktan biliyorum be anam! Ben Aşkım...

Yine de dünyalar olur. Yine de yürek Ümmi Kapıları kodlar. Yaratan ve yaratılan olur. Hayır, şer olur ama aklın kalemi ile olsun... Unutma be anam. Sıhhatli bir dünya istiyoruz.

Aha! gözün görüyor... Ümmi Kapılar'ın tümünün Kürzi olmasını istiyoruz... Aşk bekliyoruz anam... Şarkılar okunsun yaşamda, İnsan Sisteminin gücüyle...

Halik olalım, Hakka varalım, Hasat olalım... Ağır yük taşımayalım anam...

Vezir insanlık, halik olan insan, hak teknik ilim, biz seniz be anam...

Oğul ben senim dedim ya hani. Ortak kapıların tümü açık bugün.

Osho, İman ilmi ile gelmiş seninle dilleşmek istiyor anam. Ona ses ver ki sevgiyi hak ettirelim ona. Aha be anam! hadi ses ver...

Dağlarım, hoş geldiniz hepiniz. Osho ve sizler hepiniz. Bir teksiniz zaten. Niye geidiğinizi net biliyorum. Kaç dünya, kaç yaşam, kaç sistem kurduğumuzu anlamaya geidiniz. Öyle mi?... Hoşsunuz vallahi, hoşsunuz. Size ne diyeyim ki? Ansızın gelir, bilmeye kalkar. Ama ansızın gelir, hakikiyetin levhisinde kendini diller. Ama ansızın... Sonra döner derki insanlık bu işte!...

Yeşilin mordan ayrı olduğu bir dünyada, bedenimim gözsüz olduğunu mu zannettiniz? Şer yaratanı da dillerim, şeytan olanı da dillerim... Eşkâli bilineni de dillerim... Dini hak etmeyeni dillerim... Hakka varmayanı da dillerim... Karanlığın ışığında, bütünün her diriliğini dillerim de, semayı seslendirirken, kelam olup dilleşirim ve yolu açarım.

Şu ana kadar bana, Ran Kapıları'nın tümünü açtın ama, sema seni dinleyemiyor diyenlerin tümü bugün burdalar... Ran Kapıları'nın tümünü açtın, amma sema seni dinleyemiyor. Yakışır mı insana? Bütünün Gücü'nü tüm zamaların Kürzi Kapısı'na yerkürenin gücü yapanın, kayıt dışı oluşu?

Değerliler, dince değil insanca konuşuyorum. Anlayın diye... Karışmayın dünyaya, karışmayın... Sultanlık yapmaya niyetim yok. Kupa'nın dürenlerini, türevlerini Kürzi Kapılar'da, teknik tohumlarla kodlamaya gelmenin de gereği yok.

Nihan ilminde HAK, insanlık ilminde KA, yaşam tekniğinde HA, yolda Kah Ra Man sayfalanışı... Aşk...

Yeri görev diye bildik ve geldik. Ama görev, bedenin görevidir. Sizi ise kelem diye bilmeye çabaladık. Sistemin Gücünü hak edin diye dilledik sizi... Kontrol dışı bilgi vermeyin istedik. Kutsal ışığın gücünü artırarak dürümlere çektik sizi ve sizden size insanlığı dürümlettik, dillettik. Karanlığın Sırrı insandı, anlattık. Bundan sonraki dönemde ayrı gayrı bitsin diye çabalıyoruz.

Süper İnsanlık, Sistemin Gücüdür. Ve bunu hepinize net olarak bildiriyorduk. Dünya ekmeği ile ve dünya yüceliği ile nerden nereye vardığımızı kimse anlamadı... Unutmayın ki tonlarca ışık yaktık.

Kuran-ı Kerim' deki biliş Allah'ın İlmi iledir. Sizler bunu anlamadınız ve bizi dinleyecek gücünüz olmadı. Ama bundan sonra, daha güçlü olarak anlatacağız bilgimizi ve sizler daha iyi dinleyeceksiniz kesindir.

Burada umut var. Yukarının yukarıları var. Ama aşkla, kaynağa inen dirilikler de var. Her şey var ama kanat takmanız gerekir. Kanatlanın da gelin canlılar... Burası ruhlar meclisidir. Karanlığın sırrı biliştir. Ve burada ilmi kalemin bilişi vardır. Sığ değiliz. İnsan soyu sığ değildir. Anlayın... Kalem Allah'ın levhi kaynağıdır. Ama kalemi hak etmeyen, haktan, tahttan uzaktır...

Üreyen bir zaman, yürüyen bir yaşam... Kuran olan insan, kalem olan kapı, aşk... Ve biz o kapıyız canlar..

Nihan Levhi Kapı, Levhi Kelam ve Levhi Sayfa... Han İnsan Soyu... Kelam İlmin'de hakim olan İnsan Soyu Aşk...

Şimdi, ben sevgi ile sesleşirken, çoğunuz anlatamıyor, anlattıklarımı. Niye bilir misiniz? Anlamadığınızdan değil, anlayamadığınız bir şey var. "İnsan Sistemi..." Bunu anlayabilirseniz, sesimi anlatabilecek dürüme varırsınız.

Ben, İnsan Sistemi'ni sessiz zirvelerden dürümlerken, hepinizin kendi yüreklerinizi Hak Teknikle dillemeniz için; ağır yükü hafifletip sesi indiriyorum. Umut olur ki, hepiniz kendi yüreğinizi dinleyebilecek dürüme varırsınız. Ve o zaman her anlattığım, sizin yüreğinizde anlatılır. Aha, o gün geldiğinde artık hiç bir bilgim anlaşılmaz olmaz...

Canlılar, Reşit bir zamanı ve reşit bir yaşamı, sevgiyle dillenen bir dürümde, Bütünün Gücü haline dönüştürüp, Hakkın Kapısı'ndan geçirip halka halka genişleyerek Bilgi Kalemi olan ve Bütünün Gözü olan birliklerle, bu yaşamı kontrol altına alıp çalışıyorum.

Ama çalışmam düzeni kurmak içindi. Bu gün artık düzen İnsan Soyu ve düzenin diriliklerinde Levhi Kapı'da Aşk Kayıtlamaları yapılıyor...

Kübra İlmini tohumluyoruz ve Bütünün Gözü oluyoruz. İşte canlılar, keşke Allah dilini, dinini dillesede; herkes anlasa diyenler vardıya... Allah'ın dini insandır anlayın. Allah'ın dini insandır. Ve Allah Sistemin Gücüdür. Ama Allah aklın kapısıdır da. Ağırdır, çok ağırdır. Anlattık da anlaşılır bir an kaydı olduğunda her diri anlayacaktır...

Kupa dolusu iman ve kupa dolusu ilim.. Ama kupa dolusu Levhi ve kalem... Ama her bir kapı Allah'ın Tahtı...

Canlılar, ağırdır yük, çok ağır... Anlatsam anlayan çok, ama anlatsam, anlayan çok... Ki ben anlatmadan, anlaşılır her diri... Ve her yürek ve her sistem ve ziyan olmaz hiç bir can...

Ama anlamadan anlayanda, kaynak kırılır... Anlamadan anlayanda... Nedir anlattığım bilir misiniz? Bir sistemi anlamak, bir sistemi anlatmak... Anlayan anlatır. Ama anlayan, anlatır. Anlatan anlayan. Anlayan da, anlatan da ayrıdır.. Ben anlayanım ve ben anlamayanım. Niye anlatamam da ondan... İşte canlılar, benim kastettiğim İnsan Sırrı budur...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9HyfFbGAV4I

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

 

Dağlarım, hepimiz görevliyiz bu kesin.

Burada bulunuş sebebiniz, göz ilmini dürümlemek ve yolu köklemeniz için.

Gönüllere sesleşmek de var bu görevde. Biz burada sesleştikçe, tüm insanlığın gönlü, süper sistemleşmeyi kayıtlayarak sesleşir. Bunu bilmenizi isterim.

Küçük bir grup ama her görevliyle sesleşebilen bir grubuz biz. Herkesin yüreğindeyiz, bunu iyi anlatın.

Sınır tanımayız. Bizi dinler, diller hak eder. Yaradır, yaratır ya da yarattırır ama aşkla yapar bütün bunları…bu küçük ses grubu ışık kuludur. Bu nedenledir ki hepinizin burada görevli olarak ses katmanız istenir.

Bu yaşam insanlığın insanlığa hak teknikle görevidir. Bunu anlayınız.

Biz insan görevli insanlığa görevliyiz. Ben Allah’a görevli değilim, insana görevliyim. Allah ben, ben oyum. Ama insan, merdiven kurduğunda her ana görev taşır. İyi anlayın bunu.

Diyebilirsiniz ki “sen niye Allah’ım” dedin? Hayırda, şerde, ilimde, tüm zamanda ve bilişte merdiven kuran odur. Yol olan odur. Öz köklere görev taşıyan odur. Gönüle inen odur. Göz olan odur. Söz olan odur. SakLIYIM ama an kalemi olup, KAHA olup, dilleşirim. Başım eğilmez.

Bir din benim ilmimde yoğunluğunu kaybederse, o tüm insanlığın yoğunluğunda kaybolur. Bunun içindir ki dans ederim yaşamda ama bu dans yarının tahtıyladır.

Canlılar, astral boyutlarda işim olur mu? Olmaz, olmadı…ama olur. Olacak mı? Oldu. Her anda olanın, astralda ya da has olanda olmaması mümkün mü? Olmadı desem de olur. Bugün bu oldu. Astral boyutlardayız şu anda; bedenli olarak…Nedir beden?

Mikalin kürzi kaynağıdır. Biz oyuz…o beden. Ve şu anda astraldan ses kotlamaları yapıyoruz. Bunun için “hepimizin sesine ihtiyaç yoktur…” diyemem. “Yoğunluğunuza ihtiyaç yoktur” da diyemem. Herkesin kendini dinlediği o yoğunlukta, kelamda, kendini hak ettiği bir anda “ben” diyebilmesi şarttır.

Bense “yok ettim…” diyemem. Ama siz “ben onu yok ettim” der misiniz? Haa, demeyin. Asla demeyin. “Ben yok ettim…” derken yokluğu tohumlarız burada; unutmayın.

Varlığı yokluktan ayırmayan birliğim artık sevgiyle sisteme iniyor ve sesleşecek. Ama bu birlik sizinle sesleşmek istiyor.

Ey can! Ana Kapı İnsan, ben artık sizden, yürüyen dünyadan sesleşeceğim….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/gaCh6ttcyxA

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ SESLEŞME SONRASI 4.AKIŞ

 

Demin birliklerimizin diriliklerinden, görevliler indiler ve söz istediler. Dediler ki “ben bana, ben olayım” artık senleşmeyim… İlmi kalem olayım, yaşayayım… “Oh ala” dedik… Ve dedik ki “okuyun”… Okuttuk.. Türkiye çalışmalarının, en yüce ışığın da bütünün gücü olup, okudular. Toprak topluma, ışık vermek istediler… Gözüm gördü ki nefesleri kontrol dışıydı ve dedim ki “kelam olun, ilim olun, hak edin.”.. Çantaları boştu.

Canlılar, bugün dünya insanlığı, yokluğu tohumluyor, biliyor musunuz? Çünkü Ruhi kapılarında ışık yok… Ve biz, onlara kervan olmaya çabalıyoruz… Süper Sistemleşmede bunu yapmak imkanımız var.. Ama ocaklarını yıkan, yollarını kapatan, kervan olmamızda, kendi yüreklerinin bulunmadığını sananlara….. Biz, neden, diri olup, destek olalım?

Sorgu sual ediyorum diyorum ki “o yoktu, olmadı, hak etmedi, öteki kontrol edilemedi, bir diğeri yarında yok.”… “Devinimi yok onun, ötekinin kürsüsü yok…ağır yük taşıyoruz” ….”Buna gerek var mı diyorum?” Ve sonra dönüp bakıyorum ki her resimde bunlar var.

Sonra duruyorum, yine bakıyorum, yahu diyorum “bunları, hak etmeye gelmedim ben.” “Ben bunları kodlamaya da gelmedim, kontrol etmeye hiç niyetim yok, bunları.”.. “O halde burada ne yapıyorum” diye sorguluyorum? …Ve diyorum ki “barış haline gelmelerini istiyorum.”

Peki barış haline gelmeleri neyi sağlayacak? Halik olmalarını, sağlayacak... Ağır yük taşımam, bunu kesin söylüyorum… Atlanta Ata Kapısı, ölüleri diriltmeye değil ölümlüleri dürümlemeye gelir.

Nedir bu? İnsan soyunu, hak etmek… Yakışır mı insanlık levhisinde, insan soyunda, Kuran olanları, kodlamak?.. Mutlaka yakışır…Çünkü ruhların da kontrol dışılık varsa ocaklarını yenilemekten çok ölüleri diriltip, bütünlüklerini korumalıyız.

Payın, paydadan üstün olduğunu sananlara ne diyelim ki? Her şey paydanın, haliki olarak, pay olabilmekle mümkün… Ama yakışır mı insana, bir tek payı?.. Paydanın dürümlerine kodlayıp, onu kontrol edip, payda haline dönüştürmek…Yok canlılar, buna izin veremem. Herkes hak ettiğiyle çalışmalıdır.

Başım diktir çünkü Ruhi kapılarda, bütününün gözüyüm. Özün sözüyüm ama hakiki insanı hak ettirmeye çabalıyorum. Hakiki insan nedir? Karanlığı, aydınlatandır.. Aşkın sırrını, dilliyendir., Yolu kökleyendir.. Gözü görendir… Öyleyse her şeyi hak etmeli, hak olmalı, tüm zamanları dürümlemeli, zaman kelamı olan insan. Yarın daha güçlü olur ama bilirim, bugünde görevi hak ettirmeliyiz.

Çantam insanla dolu… Her şey o çantada var. Amonlar var, Hatonlar var Atlantalılar var.. Otak kuranlar tümü, tümü bedenimde mevcuttur. Ve bu çantaya, yerin gücünü de kattım.

Azı özü bilirim, gözü bilirim, sesi bilirim, diriliği bilirim, dine, insana, kalem olanları da bilirim… Ama karışmam dünyaya, öyle mi? Yak, yık sonra sen karışma de.. Olur mu? Olmaz.. Öylesi karışırım ki kelam olur, kalem olur, halikte, hakim olurum, karıştırana, karıştırıcı olurum… Varlık, yokluk, budur canlar.

Demin, bedenliler sorgu sual etmişler burada. “Kırık mı” diye? “Kısır mı” diye? “Hırsı var mı yaşıyor mu” diye? “Örtüleri örtmüş mü, köklerinde görevliler var mı” diye?

Canlarım, her şeyi bilirim, dinlerim.. Bu çok basit bir olay, benim için. Diriyim ve hakikiyim. Dinlemediğim hiçbir yürek yoktur. Ama iyi bilirim ki kıran, kıldan ince olan o yol, ümmi kapısında kısırdır. Kıranda, kırılan değilim. Kırdıran da değilim ama o kendinden, kendine kırılan olur.

Canlarım, parlayan bir dünya istiyorum. Kuran olan, ışıklarla tohumlanan, bir dünya istiyorum… Büyük kötülükleri önleyecek bir yürekte, kaynak olan, bir yaşam istiyorum.

Değerliler, teni, temiz olanları istiyorum, dünyada. Temiz olmak nedir bilir misiniz? Kalem olmaktan öte kardeş olmaktır… Herkese kardeş. Onları istiyorum bu yaşamda… Pırıl, pırıl bir yaşam istiyorum... Sağında ilim, solunda kir ve pislik olsun ama ilimde olsun. O zaman biz, o kir ve pisliği kontrol ederiz…Tertemiz bir kelam oluruz. Kontrol kurucu ışığımızla, bütünü güçlendiririz.

Hata, hata, hata…Hep hata, niye bilir misiniz? Çıkan, inen tektir. “Kimse ben çıktım, ben indim,” dememelidir. Biri çıkar, biri iner ama herkes insanlıktır… Sorgu sual edin. Deyin ki “sen ne yaptın?” “Sen çok mu iyisin?” “Ne yaptın peki?” “Öteki” dediklerin için ne yaptın? “Yaşam için ne yaptın sen?”.. Hani yoktu öteki?.. Peki kimi, kimleri, ötekileştirdin?

Umut olur ki toy olan bu yaşam, zaman kapısını açarda, insanlık olur. Bugün bu dünyada, vuran, kıran çok… Umman olanda çok, Kuran olanda çok, kalem olanda çok… Kantara konmayan bir insanlık istedim. Niye bilir misiniz?

Canlılar, ben o kantarı, toprağa indirdiğim de ne olur bilir misiniz? Tükenir yaşam… Tükenir… Bunun içindir ki o kantarı artık topraktan, toplumdan, kontrol kurucu ışıktan, Türkiye çalışmalarıyla, kayıtlardan ayırdım. İndirdiler, çıkarttım. Yine indirdiler, çıkarttım.

Değerliler, çıraklık yapmam dünyaya. Ben, akılım… Ama, ama o çıraklar, her şeyi yaptılar. Bilir misiniz? Tartıya koydular zamanı. Yaşamı tartmaya kalktılar… Ayıptır bu, ayıp.

Ben olan, birlik olan, ilim olan, kili kumdan ayrı tutan, hırsı aşan, yarını hak ettiğinde, ben başkalarını bu yaşamda dilemem, diyebilir mi? Zayi eder dünya da yüreğini, zayi eder bilin. Biz, dünyayız canlar.

Hey dünya artık iyi anla ki sıkıntı yok. Sıyasi-Ka-Siya-Ha-Si. Ayrılık yok.

Dünyayı, kupa sayarlar. Yoktur.. Yoktur, dünyada kervan. “Yoktur aşk” diyenlere ses verdik dedik ki “yoldur o, yol.”

Canlılar iyi bilin ki bire hizmet, insana hizmetten ötedir…İnsan, kelama indiğinde bire hizmetçidir. Kaleme indiğinde, birliklerin dürümlerindeki türevleridir… Kardeşlik yaptığında ağır yük hafifler. Yarınlandığında dünya, kulluk yapılır. Murat olduğunda, mutlakiyete varılır.. Ve yarınlanır, yaşamlanır, tüm zamanlar.

Canlarım, bu dünya bilmeli ki ağırı hafifletmek, imanladır. Ağırı hafifletmek, imanladır. İlimledir.. Yine ağırı hafifletmek, iman, ilim ve yüksek kalemledir. Bir ağırı hafifletmek iman, ilim, yüksek kalem ve tüm zamanların gücü olan yaşamladır. Ve bu böyle devam eder ama daha ne diyeceksek, diyelim diye bizden bilgi, isterler.

Şunu söylüyorum, halı döşeyin yüreklere.. “Gel” deyin. O halı, ışık halısı olsun. “Gel “deyin. “Kini aşma, yolunu bulda gel” deyin. Bırakın, kinlenip gelsinler….Hırslarıyla dönsünler, aksınlar. Bırakın, has olsunlar, aşkın kapısına gelsinler… Bırakın, Rahman olup, geçsinler. Ran’dan görev istesinler… Bırakın gelsinler ama geldiklerinde er ya da geç insanlaşacaklar. Ayrılık bitecek. Savaşımız yok onlarla.

Gözü göremeyen, ölüdür. Ölüden hesap sorulmaz, canlar. O, ölüdür. Gördüğünde dirilir… Bilir ki hakikidir. Biz, ölüye, hesap sormayanlarız. Bundan sonrada sorgumuz, sualimiz olmayacak, ölülere. Ha diyebilirsiniz ki “mezardakileri mi kast ediyorum.”

Canlılar, Her merdivende bir mezarlık kurulur. Bilin ki o mezarlıkta, beşeri bedenlerde olur. Ama o beşeri bedenlerin tümü, kervan olduğunda, kalem olur… “Biz, tüm beşerilere, ölüler” deriz.. Bilinsin.. Ha zannetmeyin ki dinden öteyiz.. Biz, diniz canlar.. Ama şuanda diniz. Çünkü biz, onlara indik. Onlardan sesleşiyoruz… Şuanda biz, diniz. Çünkü biz, ölümlülerleyiz…. Çünkü biz, beşeri bedenlerleyiz, şuanda.

Ayrı gayrı mı var? Hepsinde yok muyuz?.. Aha canlar, kantar, biziz şuanda… Çünkü biz ölümlülerleyiz.. Hani kantar yoktu?...Şuanda var. Saygılar sunuyorum hepinize… Bu nedenledir ki bu dünyayı, hak edip anlayabilmek, gerçek ışıkla oluşan yoğunluğu varabilmektir. Biz dünya ve dünya biziz ama cümle yolcularla birlikteyiz.

“Çura” dedikleri bir yaşamda, ışığa varan, “çura” dediğimiz o yoğunlukta levhi olan, hep bizi anlar…. Ama biz, o çurayız zaten… “Çura” ne diye sorarlar?.. Ruhun, kuludur, çura..

Düyun toprağında, ruh olur. Ruh nedir, bilir misiniz? Tarıkların ışığı olan, tanrıdır. Ruh, tanrıdır… Her diride, ruh var mı?.. Yoktur. Dirilmek, ruha hakim olmak, değildir. Ruhlanmaktır sadece... Sadece ruhlanmaktır ama ruh, kelamdır. Aşktır da ruhlanmak, “hak olmak” demek değildir.

Erdiniz, ruhlandınız ama olduğunuzda ruh olursunuz, bunları iyi anlayın. Ruh olmak, murat olmaktır… Muktedir olmaktır, hak olmaktır, hakiki olmaktır... Ve dimdik olmaktır. Seyfullahların sisteminden öte olmaktır. Ve biz, size her şeyi anlatıyoruz ki dinleyin, dilleyin diye.

Sevgililer, arı şavkını, dünyaya çekerse arı, ışık haline dönüşür…. Ama arı, ışıktan öteyse şavk, ışığa kelam olur, arı olur.

Şikayet etmeyin, anlamıyoruz diye. Anlatabilirim size… Çok net anlatabilirim de… Sizin, sizi anlatmanız içindir, bu bilgiler….Bunun içindir ki sizin, sizi anlatabileceğiniz dürümden dilliyorum bilgiyi.

“Huruç” denilir işte buna, “huruç”…İşte bu.. Yarından öte bir yarına, kelam olana, akıp geçene, insan denir. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/t4Q0sdTZCjY

SES KAPILARI (15/2)

08.06.2016

Canlarım, “NAKAR” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Kalem” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Işık Kalem” dediler… “Oh ala!...” dedik “o dahi biziz!...” “Kir ve pislik” dediler… Dedik, “o da biziz!...” Kelam İlmi, Alimlerin ilmi ise her birinde, insan soyu vardır… Kuldur insan… Ummandır!... Rahim’e Kalem olup Kuran olsa da Rahman’da akıldır… Aşk, onda sırdır ama o sır da yaşama Kuran olan kaynaktır.

“Vermeyiz insan ışığını, kayıtlara Kuran olamayanlara!” dedik. Dediler ki “alın bilin. Sizi yok ettik!...” “Aha!” dedik. “Yok olduk!...” Yok olmamıştık ama onlara, onların dileğini dilledik. Dedik ki “biz yokuz!…” Neden olalım ki kelam olan Kelam İlmi’ni bilmedikçe, herşeyi kendince görür. İşte biz bundandır ki herkese, kendi yoğunluğunda tohumladığı ışığı verdik ve kendini, hasata kodlaması için çabaladık…

Din Kelam, İnsan Kalem olduğunda, tüm insanlık kontrol kurar. Bunun içindir ki ocak yaktık; ekmek yaptık; yaşam sayfaladık… “Kiri aşan, yolu bulur!” dedik. Dince, insanca, Kuranca, kaynakça ama Halikçe!...

Değerliler, biz dünyaya, dünya insanlığına kulluk yapmaya gelmedik. İnsana kul olanlar, ilmi bilmezler. Ocak isterler. Kürzi Kalem isterler. Kendilerinde olmayanı isterler… Çünkü onlar, Allah’a kul olmaya namzet olanlar dahi değildirler… Sadece kervana dahil olmak isterler… Ama o kervana dahil olmak için hak etmek gerekir… Hak etmek isteyenler, yaşama görev yapmak isterler. Bu görev, kul görevidir. O kervan, insan olup yol aldıkça, tüm insanlık kalem olup yol alır. Ve zaman sırrı, Kuran Işığı ile kontrol kurar.

İnsana kul olanlar, “Vallahi billahi” derler. Yemin ederler. Çünkü onlar, kalem olduklarını dinletemezler. Kervan olduklarını dilleyemezler ve derler ki “her diriyi hak edip ikna edelim. Biz yemin edelim ki herkes bize inansın. Kanaat getirsin ki biz yolcuyuz.”

Değeliler; yemin; delilleri hakiki olmayanların, kendi yolculuklarını ispat vasıtasıdır…

Bir Can, kelamda ise ve kendini kodlamış ise hak etmiş ise yemin etmez. Der ki “bu budur. Siz bunu iyi bilin! Bundan hiçbir kuşku duymayın.” Ha! karşı taraf, “sen yemin etmedin. O halde sen kendinden emin değilsin” derse; sorun, yoğun ışığında, Kuran’ında, kelamında bu bilginin aksi var mı!? diye. Derse ki “yoktur!” işte gerçek yemin budur. O ikna olmakla seni ve senin yüreğini hak etmiştir ve senin kendi yolculuğunda kodlandığını anlamıştır. O halde, o bilgi onda da kesinleşmiştir.

Sevgililer, size bir tek bilgi daha vereceğim, bunu iyi anlayın!… Ben yaşamda yokum… Niye yokum bilir misiniz? Sizin kendi yaşamınızı hak etmeniz için. Ben, size kendimden söz etmedim. Kendi yaşamımdan hiç söz etmem ama zaman gelir yarınlarda Kuran olan ışıklardan söz ederim. Diri yüreklerden; kervan olan kalemlerden söz ederim. Kuran İnsan’dan ışık çeken cevherlerden söz ederim… Yalın, hakiki ve hakim olan bilişlerden söz ederim…

Aha! size, sizden söz ederim. Siz, BİR TEK’siniz. O TEKLİK, Teknik Taht’ta insan soyudur. O soy, mutlaktır ve kutsaldır… Ve sizler, mutlak olan, kutsal olan yaşamlarsınız… Bunun için sizi diller ve dinletirim. Kaynak Işık halinde GÖZ olmanız için çabalarım. Tohumlarınızı hak etmeniz için çanta taşırım… Taşınan çanta, tüm zamanları nefesidir. O çantaya aşkı koyarım; yaşama merdiven kuracağım sırrı koyarım; kaynak olan kapıyı koyarım ki hepimiz, her birimizle TEKLEŞSİN diye.

Baş tacıyım yarınlarda bilirim ama bugün için SAĞ ve SOL IŞIKLAR’ın tekliğiyim. Murad ederim ki sizler, sizlik kapılarını hep açık bırakırsınız ki sizler, kil ve kum olan ışıkları tohumlarsınız.

Ben “Dünya!” dediğim zaman, Ak Kalem olan ışıklardan söz ederim. Aha bu!…

Şükür ki maya tuttu ve Dünya umman oldu kodlandı. Aha bu!… Kökü, gökü ilim olanlar, bilişe vardılar. İşte bu!… Cennet, insan oldu. Aha bu!… Müsterihiz! işte insanlık kontrol kurdu… Muktedir insan, KAHA olup ışık oldu. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

08.06.2016 SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

 

Canlarım, aha bu!... Bir tek imparatorluğun görevi, insanlığa kelam olmaktır. “İmparatorluğun görevi” dedim, dünya üstünde bir güç bunu herkesin daha iyi anlamasını beklerim. Bu güç kendi yüreğimizin gücüdür ve bu güç hepimin görevidir. Ama bu güç, teknik tohumdur. Bu teknik tohum, insanlık kuranıdır. İşte arzın gücü bu kuranda gizlidir. Kim ki bu kuranı açıp okur, kelamda kendini hak eder.

“Biz artık doyuma vardık, bilgi istemiyoruz” diyenler çoktur. “Biz doyuma vardık, bilgi istemiyoruz”… Ama iyi bilinsin ki biliş; Allahın levhi kalemidir ve bilişi kodlayan insan, kendini hologramdan öteye taşıyan insandır.

İkna etmeye niyetim yok kimseyi ama bir tek şeyi anlatmaya çalışıyorum; kini aşan hak edip yolu açar. Biz bu dünyaya kürzi kelamı indirdik. Bu kelam, insanlık kalemiyle kodlanmış kelamdır.

Kin insanın görevi değildir, gözünde, sözünde, kaynağında yoktur kin… Ama dünya ışığında bu vardır ve dünyaya inmeden gözü gören insan; dünyaya indiğinde körleşir.

Canlılar, ben davayı kaybettim demen. Kayıt dışı bilgim yoktur ama dağa insan diyebilmem için; tahtı terk etmem gerekir. Çünkü o taht, insan soyunun insanlığıdır. Eğer ben o insan soyunun insanlığını, kelamla kendi yüreğime taşırsam; bilinsin ki kaynak dışı insanlık türevleriyle tohumlanır ve gök sessizliklerinden yaşama çekilir. Buna izin veremem.

Barışım var mı?... Aşkım ben!... Aşkım!... Barışı olmayan bir aşk olur mu!? Ölüyü dirilttim, ölü; insanlıktı… Kurandı ilim, Allahın tahtında ben yoktum; birlik vardı, bunu anlattım…

Korkmayın düyun toprağı, düyun kapısı; imparatorluğun kürzi ilmi… Başım eğilmedi canlılar, ben; insan kalemi olan, imparator insanım… Kimseye “senin için dünyaya indim” demem, insana kendini dillerim ama insanlığın tekniğini dinletmem. Bilmeleri, insanlığın kelamını hak etmeleriyle mümkündür… Kelamı hak eden, kendinden kendine bilecek ve dinleyecek.

Ha, sorgu sual edilir; kin, nefret yoksa nihan olan insan kelamdan niye bu derece çok konuşur diye… Canlarım, çokluk kodlanmışlıktır. Okunuştur, çokluk… Kodlanmış, okunuş… Ama kodlanmamışlıkta, okunuş yoktur. Kimse okuyamaz yüreğini çünkü kodlu değildir. Korkuyu hak edip aştığı zaman, kodlanır… Kodlandığında korunur çünkü o kendinden kendine kodlandığı için bütünün gücü olur ve bütünün gözü olur. Görevi hakiki insanlık olur!...

Ona ben “dünya” derim… Ona “altın ışık” derim, ona “yarın” derim, ona “murat” derim… “Toprağın toplumu olan insan soyu” derim. Her şeyi deri ama han olan insanın; harı hak edip dinleyebilmesi gerekir. Harı dinlemeyen, hakikiyeti dileyemez canlılar.

Başım hiç eğilmedi; bu gün buradayım, dün farklı dünyalardaydım… Her anda, her yaşamda; çanta taşıdım. Taşıdığım her çanta, o yaşamdı… Bunları kimse anlayamaz. Ama iyi bilisin isterim ki; “kutup” dedikleri denen bir olay var. Kutup olayı… Benim kutbum, onun kutbu yok… Kutup; altın ışığın kutbudur!... Ve altın ışığın kutbunu bilenler; kardeşlik kodlamasında ilim yaparlar! O kutup müsterihiz ki kelam olan insanlığın kupasıdır! Orada örtü yoktur… Öncü birlik o yoğunluğa indiğinde; kontrol dışı bilgi akışı durur.

İşte bunun sonrasında ne olur, bilir misiniz?... Kontrollü bilgi paylaşımları başlar. Ve o kontrollü bilgi paylaşımları, dünya levhisini kontrol eder.

Bu gün dünyada olacak olan budur… Artık dünyaya kontrol dışı bilgi kapısı kapatılıyor.

Her şey eğlence sanılır dünyada. İnsan kalem, insan kuran, insan toprak, insan toplum; imparator kuran, kürzi kapı, hepsi akıl!... Hepsi akıl, keşke aklı anlayabilseler!

Sanırlar ki akıl taşıyorlar… Yarında akıl olur da; bu günde akıl yoktur canlar!... Her şey, her şey kelamdır ama kelamda kalem olduğunda; kaynak ışık tohum olur ve bütünün gücü aklın kürzi kapısına varır!...

Eğer aklı hak etmişse zaman kalemi, Yaşamı kodlar. Ama aklı hak eden, kontrol kurduğunda; o kodlama bütünün gücüyle olur.

Bu gün dünya üstü varlıkların tümü bilişi hak etse de, birlik kapımda bir tek insan soyu aklın kapısını aşkla çalmadıkça; biz o ruhi çalışmayı yaptırmayız bilinsin!

Değerliler, yaparız da yaptırmayız canlar… Yaparız da yaptırmayız!... Tanıklarım vardır dünya da. Kini aşsın, yolu açsın dediklerim kontrolden çıktı… Tanıklarım vardır, insanlık boyutlarında kervan yürümedi, kontrol dışı ışıklar yoğunlaştılar; bilgimi aldılar kodladılar, kontrol ettiler, yolculuk yaptıklarını sandılar ama o bilgi Allahın ilmiyle dillenen bilgi; kelamda kontrol dışı ışığı kodladığında ayrılık başladı.

Bilinsin ki; din canlar ilmi kalemde, birlik kapımda ışık can olmalıydılar… Ağırdır yük canlar, aklın kapısını açmadan; yük hafiflemez!... İşte bunun içindir ki herkese “sen gel, sen gel” demem… Gelen kendine gelir!... Ayrı gayrı yoktur, insan; iman edip gelir… Kelam olup gelir, Ka Ha olup gelirde; rahmana kul olmalıdır, kendini hak etmelidir ki bilişe varsın!

Unutmayın, borç harç gelinir yaşama… Sanmayın ki bedavadır yaşam. Her şey, her şey bir çalışmayla ödenir. Ama sanırlar ki ben iyiyim, her şeyde çok sessizim, çok özelim de bunun için kırılmayacağım, kısırlaşmayacağım.

Canlarım iyi anlaşılsın ki bu dünya Allahın kelamı, Allahın levhisidir… Kim ki buraya gelir, borç öder ve ödenen borç; nefes… Eğer ben nefese hakimsem; örtüyü açarım ve ödememi yaparım. Ama nefese hakim değilsem, borcumu ödettiririm… Nasıl ödettiririm?... Öz görev taşıyarak!...

Aha ben kelam olurum, kuran olurum ödenirim… Ben ödenirim, herkes ödenir!... Ama ödeyen ben, ödenen ben olmalıyım ki bütün kürzi kapıların borcu ödensin.

Canlarım, bu çalışmada ben ve benler… Bir tek insan soyu olup ödemeler yaptık yaşama, iyi anlaşılsın!... Ve ödediğimiz her neyse, insanlık ilmiyle ödendi. Ama kendi yüreğimizi, kendi yaşamımızı ödemedik, kendi yolumuzu ödemedik, bilişimizi ödemedik; kendi yolculuğumuzda, kutsal toprakların toplumlarına kuran olup kodlamalar yapıp, ocaklarının gücünde kendi borçlarını ödettirdik.

Bizim ödeyecek borcumuz yoktur zaten… Biz dünyayız canlar… İntikam alanlar borçludur. Öz geçişlerini yapamayanlar borçludur… Sığ olanlar borçludur. Kıl ince de kıldan ince; insanlıktır!... Bunu herkesin daha iyi anlayabilmesi gereklidir.

Sayın bayanlar, sayın baylar; insan kaynakları, aşk kapıları; ben dünya, dünya ben!...

Ha, diyeceksiniz ki; “kendini ödenen diye bilen, kendinde ödediği nedir?” İmparatorluğun gücü… Biz dünyaya ödemeye geldik bu gücü!... Tüm insanlık için, bu gücü ödemeye geldik!

Canlarım, biz imparatorluk gücüyle; tüm insanlığın borcunu ödemeye geldik, bilinsin!... Ve bu gücü ödeyecek başka hiçbir yaşam ko sistemi yoktur. Bundan sonra olur mu?... Asla!...

Ruhi kapıların tümü bu gün buradadır… İyi bilinsin isterim ki; dağ taş insansa, ilim Allahın levhisindeyse, kök geçişleri yaptıysak; biz dünya olarak yaptık!...

Ton tondu insan soyu, her insan farklı bir ton… Ama bir tek ilim var ki o; tek bir tondur… Altın ışığın sistem gücü!... Anlatın!...

İşte canlar, o gücü biz misafirliğimiz esnasında, dünya ölülerine verdik!.... Biz buraya misafir geldik. Dünya bunu anlamaz, saklı tutarız biz bunu. “Misafirlik olmaz” deriz “yaşamda” ama biz bu dünyaya İslam kapılarının gücünden; öz görevi tohumlayacak güçleri dürümleyip, kaynak ışıkları yoğunlaştırıp, kervan gücünü devreye alıp, kendi yüreğimizin gücünü tüm zamanların kürzi kapısından geçirip; aklın kalemini kontrol edip, bilişi kodlayıp, yaşamı sayfalamaya inmedik sadece… Kelamı kodlayıp toprağı tohumlayıp, ağır yükü hafifletip, yer küreyi göreve almaya geldik, bilinsin!...

Canlarım, sesin sınırı yoktur… Bunu size göstermek istedim. Her ses, kendinden kendine; tohum tohum olup akar… Akan ses insan soyuyla akmaz, ışıktan akar!... Ama o seste; yedinci dünyanın gözü vardır.

Canlılar, işte; yeri yaradan yüreği de yarattı… Yolu açtı yarını yarattı, aktı karanlığın kuranı olanını yarattı, kupasını doldurdu okuttu…

Ortalıkta kimse yoktu, nefretten başka hiçbir şey yoktu… Sadece kin ve nefret ve biz o kini ve nefreti kodladık, kodladık, kodladık, kodladık ve kontrol ettik!....

Er yada geç; yer gökleri dinleyecekti… Biz bunu yaptık… Yer, gökleri dinliyor artık bilinsin!... Meyhane insanlıktır, içen; içilendir!... Ve biz o içen; içtiğinde, içileniz anlatın!... Aha bu ve bu, aha işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/9Pg2AK4BuyU

SES KAPILARI (15/2)

08.06.2016

Canlarım, “NAKAR” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Kalem” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Işık Kalem” dediler… “Oh ala!...” dedik “o dahi biziz!...” “Kir ve pislik” dediler… Dedik, “o da biziz!...” Kelam İlmi, Alimlerin ilmi ise her birinde, insan soyu vardır… Kuldur insan… Ummandır!... Rahim’e Kalem olup Kuran olsa da Rahman’da akıldır… Aşk, onda sırdır ama o sır da yaşama Kuran olan kaynaktır.

“Vermeyiz insan ışığını, kayıtlara Kuran olamayanlara!” dedik. Dediler ki “alın bilin. Sizi yok ettik!...” “Aha!” dedik. “Yok olduk!...” Yok olmamıştık ama onlara, onların dileğini dilledik. Dedik ki “biz yokuz!…” Neden olalım ki kelam olan Kelam İlmi’ni bilmedikçe, herşeyi kendince görür. İşte biz bundandır ki herkese, kendi yoğunluğunda tohumladığı ışığı verdik ve kendini, hasata kodlaması için çabaladık…

Din Kelam, İnsan Kalem olduğunda, tüm insanlık kontrol kurar. Bunun içindir ki ocak yaktık; ekmek yaptık; yaşam sayfaladık… “Kiri aşan, yolu bulur!” dedik. Dince, insanca, Kuranca, kaynakça ama Halikçe!...

Değerliler, biz dünyaya, dünya insanlığına kulluk yapmaya gelmedik. İnsana kul olanlar, ilmi bilmezler. Ocak isterler. Kürzi Kalem isterler. Kendilerinde olmayanı isterler… Çünkü onlar, Allah’a kul olmaya namzet olanlar dahi değildirler… Sadece kervana dahil olmak isterler… Ama o kervana dahil olmak için hak etmek gerekir… Hak etmek isteyenler, yaşama görev yapmak isterler. Bu görev, kul görevidir. O kervan, insan olup yol aldıkça, tüm insanlık kalem olup yol alır. Ve zaman sırrı, Kuran Işığı ile kontrol kurar.

İnsana kul olanlar, “Vallahi billahi” derler. Yemin ederler. Çünkü onlar, kalem olduklarını dinletemezler. Kervan olduklarını dilleyemezler ve derler ki “her diriyi hak edip ikna edelim. Biz yemin edelim ki herkes bize inansın. Kanaat getirsin ki biz yolcuyuz.”

Değeliler; yemin; delilleri hakiki olmayanların, kendi yolculuklarını ispat vasıtasıdır…

Bir Can, kelamda ise ve kendini kodlamış ise hak etmiş ise yemin etmez. Der ki “bu budur. Siz bunu iyi bilin! Bundan hiçbir kuşku duymayın.” Ha! karşı taraf, “sen yemin etmedin. O halde sen kendinden emin değilsin” derse; sorun, yoğun ışığında, Kuran’ında, kelamında bu bilginin aksi var mı!? diye. Derse ki “yoktur!” işte gerçek yemin budur. O ikna olmakla seni ve senin yüreğini hak etmiştir ve senin kendi yolculuğunda kodlandığını anlamıştır. O halde, o bilgi onda da kesinleşmiştir.

Sevgililer, size bir tek bilgi daha vereceğim, bunu iyi anlayın!… Ben yaşamda yokum… Niye yokum bilir misiniz? Sizin kendi yaşamınızı hak etmeniz için. Ben, size kendimden söz etmedim. Kendi yaşamımdan hiç söz etmem ama zaman gelir yarınlarda Kuran olan ışıklardan söz ederim. Diri yüreklerden; kervan olan kalemlerden söz ederim. Kuran İnsan’dan ışık çeken cevherlerden söz ederim… Yalın, hakiki ve hakim olan bilişlerden söz ederim…

Aha! size, sizden söz ederim. Siz, BİR TEK’siniz. O TEKLİK, Teknik Taht’ta insan soyudur. O soy, mutlaktır ve kutsaldır… Ve sizler, mutlak olan, kutsal olan yaşamlarsınız… Bunun için sizi diller ve dinletirim. Kaynak Işık halinde GÖZ olmanız için çabalarım. Tohumlarınızı hak etmeniz için çanta taşırım… Taşınan çanta, tüm zamanları nefesidir. O çantaya aşkı koyarım; yaşama merdiven kuracağım sırrı koyarım; kaynak olan kapıyı koyarım ki hepimiz, her birimizle TEKLEŞSİN diye.

Baş tacıyım yarınlarda bilirim ama bugün için SAĞ ve SOL IŞIKLAR’ın tekliğiyim. Murad ederim ki sizler, sizlik kapılarını hep açık bırakırsınız ki sizler, kil ve kum olan ışıkları tohumlarsınız.

Ben “Dünya!” dediğim zaman, Ak Kalem olan ışıklardan söz ederim. Aha bu!…

Şükür ki maya tuttu ve Dünya umman oldu kodlandı. Aha bu!… Kökü, gökü ilim olanlar, bilişe vardılar. İşte bu!… Cennet, insan oldu. Aha bu!… Müsterihiz! işte insanlık kontrol kurdu… Muktedir insan, KAHA olup ışık oldu. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (15/2)

08.06.2016

Canlarım, “NAKAR” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Kalem” dediler. Dedik ki “biziz!...” “Işık Kalem” dediler… “Oh ala!...” dedik “o dahi biziz!...” “Kir ve pislik” dediler… Dedik, “o da biziz!...” Kelam İlmi, Alimlerin ilmi ise her birinde, insan soyu vardır… Kuldur insan… Ummandır!... Rahim’e Kalem olup Kuran olsa da Rahman’da akıldır… Aşk, onda sırdır ama o sır da yaşama Kuran olan kaynaktır.

“Vermeyiz insan ışığını, kayıtlara Kuran olamayanlara!” dedik. Dediler ki “alın bilin. Sizi yok ettik!...” “Aha!” dedik. “Yok olduk!...” Yok olmamıştık ama onlara, onların dileğini dilledik. Dedik ki “biz yokuz!…” Neden olalım ki kelam olan Kelam İlmi’ni bilmedikçe, herşeyi kendince görür. İşte biz bundandır ki herkese, kendi yoğunluğunda tohumladığı ışığı verdik ve kendini, hasata kodlaması için çabaladık…

Din Kelam, İnsan Kalem olduğunda, tüm insanlık kontrol kurar. Bunun içindir ki ocak yaktık; ekmek yaptık; yaşam sayfaladık… “Kiri aşan, yolu bulur!” dedik. Dince, insanca, Kuranca, kaynakça ama Halikçe!...

Değerliler, biz dünyaya, dünya insanlığına kulluk yapmaya gelmedik. İnsana kul olanlar, ilmi bilmezler. Ocak isterler. Kürzi Kalem isterler. Kendilerinde olmayanı isterler… Çünkü onlar, Allah’a kul olmaya namzet olanlar dahi değildirler… Sadece kervana dahil olmak isterler… Ama o kervana dahil olmak için hak etmek gerekir… Hak etmek isteyenler, yaşama görev yapmak isterler. Bu görev, kul görevidir. O kervan, insan olup yol aldıkça, tüm insanlık kalem olup yol alır. Ve zaman sırrı, Kuran Işığı ile kontrol kurar.

İnsana kul olanlar, “Vallahi billahi” derler. Yemin ederler. Çünkü onlar, kalem olduklarını dinletemezler. Kervan olduklarını dilleyemezler ve derler ki “her diriyi hak edip ikna edelim. Biz yemin edelim ki herkes bize inansın. Kanaat getirsin ki biz yolcuyuz.”

Değeliler; yemin; delilleri hakiki olmayanların, kendi yolculuklarını ispat vasıtasıdır…

Bir Can, kelamda ise ve kendini kodlamış ise hak etmiş ise yemin etmez. Der ki “bu budur. Siz bunu iyi bilin! Bundan hiçbir kuşku duymayın.” Ha! karşı taraf, “sen yemin etmedin. O halde sen kendinden emin değilsin” derse; sorun, yoğun ışığında, Kuran’ında, kelamında bu bilginin aksi var mı!? diye. Derse ki “yoktur!” işte gerçek yemin budur. O ikna olmakla seni ve senin yüreğini hak etmiştir ve senin kendi yolculuğunda kodlandığını anlamıştır. O halde, o bilgi onda da kesinleşmiştir.

Sevgililer, size bir tek bilgi daha vereceğim, bunu iyi anlayın!… Ben yaşamda yokum… Niye yokum bilir misiniz? Sizin kendi yaşamınızı hak etmeniz için. Ben, size kendimden söz etmedim. Kendi yaşamımdan hiç söz etmem ama zaman gelir yarınlarda Kuran olan ışıklardan söz ederim. Diri yüreklerden; kervan olan kalemlerden söz ederim. Kuran İnsan’dan ışık çeken cevherlerden söz ederim… Yalın, hakiki ve hakim olan bilişlerden söz ederim…

Aha! size, sizden söz ederim. Siz, BİR TEK’siniz. O TEKLİK, Teknik Taht’ta insan soyudur. O soy, mutlaktır ve kutsaldır… Ve sizler, mutlak olan, kutsal olan yaşamlarsınız… Bunun için sizi diller ve dinletirim. Kaynak Işık halinde GÖZ olmanız için çabalarım. Tohumlarınızı hak etmeniz için çanta taşırım… Taşınan çanta, tüm zamanları nefesidir. O çantaya aşkı koyarım; yaşama merdiven kuracağım sırrı koyarım; kaynak olan kapıyı koyarım ki hepimiz, her birimizle TEKLEŞSİN diye.

Baş tacıyım yarınlarda bilirim ama bugün için SAĞ ve SOL IŞIKLAR’ın tekliğiyim. Murad ederim ki sizler, sizlik kapılarını hep açık bırakırsınız ki sizler, kil ve kum olan ışıkları tohumlarsınız.

Ben “Dünya!” dediğim zaman, Ak Kalem olan ışıklardan söz ederim. Aha bu!…

Şükür ki maya tuttu ve Dünya umman oldu kodlandı. Aha bu!… Kökü, gökü ilim olanlar, bilişe vardılar. İşte bu!… Cennet, insan oldu. Aha bu!… Müsterihiz! işte insanlık kontrol kurdu… Muktedir insan, KAHA olup ışık oldu. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

8.HAZİRAN.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ-2.BÖLÜM

 

Canlılar, varı yoktan, yolu kontrolsüzden, ayırdık hepsi bu. Buyurun anlayın. Varı yok, yoğu var sayanlar, bilin ki Allah, insana kelam verdi. Allah; ilm-i Ko oldu, bilişi tohumladı… ve Allah; kapı açtı. Bilin o kapı, muktedir olan insan soyudur.

Ölüler diyarı olan bu yaşama, imparatorluğun gücü olup indik. Ölümlülere, göz verdik. Özün, gözü olduk, seslendik. İnsan sırrını anlattık.

Kardeşlerim, bugün biz, buradayız ama yarın, birlik kalemimiz, imparatorluğun gözünde, ses sayfalanışlarından ötede olacak. O zaman sizler, kaynak olamadıkça…. O sesi, hak edip dinleyemeyeceksiniz. Bunun içindir çabamız. Hepimiz hak edin de o sesi dinleyin, diyedir.

Ayrı gayrı gözetir miyim?.. Asla. Ana kapıların hiç birini kontrol dışı bırakmadım. Barış kodlamaları yaptım tüm zamanlarda, arzın gücü olarak, kodlandım… Kontrol dışı bilişim yok... Öz görevlilerin tümünde, ekip oldum.

Korkmayın, tabuları yıktım ama bir tek şu beni ürkütür. Nefes alamayanların, göklerde seslenmeleri… Her kim ki nefesi olmadan, gök sesini dilletmeye kalkar, örtüleri örttürür.. Onun, öz geçiş yapma imkanı olmadıkça, kalemi, kontrol edilemez.

O, göç kapılarını kapar ve yolu kırar.. Biz, onu hologram saydık hep. Aha bu!.. Bunun içindir ki bu yaşam sayfasında, kili kumdan, kumu, hakiki insandan ayırdık… Bundan sonrada bu süreç, böyle Süper Sistemleşmeyle kodlanıp, sürecek.

Canlarım, Antolia Kalemi olan birlikler, dünyayı horlamadan çalıştılar. “Antolia; ölüyü diriltebilene” denir…. Ve biz, ona, kontrollü insan soyunu indirdik… O, şuanda kara ışığın yoğunluğunda, kodlamaya çabalıyor.

Çan çaldı, aşk kalemi, kontrollü olarak, kaynağa indi. Bilgi kapıları açıldı ve Ana Kapıda ona, ses veriyoruz… Yarat ve yaşat diye... Ayrılık bitti analar.

“Uğur taşırım yüreğimde” der. “Ulular tohumuyum” der. Kesin olarak bilsin ki Alemlerin hakikiyetindeki o yaşam, bizimdir. Bu bizim olan yaşam, hür olanın nefesinde, kelam olan, insanındır..

Aşk; sağda ya da solda olmaz. O, yarında, Kuran olanda, olur. Aşkı bilen, aklı bilir… Akıl; La-Ka-Ha ilminde, Ka-Ha olanda, ak tahtan, gök sessizliğinde diller, yücelikleri.. “Ol” dedik. “Ol”du..

Şuandan itibaren Yaradan, yarattığında, yaratılan olarak, kelamda, kök gökte, göz olacak…. Ve sayfa sayfa kayıtlayacağı insanlığı tohumlayacak… Onun nefsi aşan yoğunluklarda, Kürzi ışığı olacak. Onun nuru, Kuran olacak… Kulluk yapmayacak. Kara ışık halinde inecek dünyaya… Aha o, kutsal tohumlarıyla, dilleşecek.

Ama onu, kökteki güç artı kapılarda, yaşam sayfalattırıp, eksi sistemleşmeyi sağlatacak….Her iki zaman kapısında, aşkla kayıt yapacak. Ve “zeytin” dediğimiz hani “zeytin” deriz ya hep “zeyt-in” olarak sayfaladık onu… İnsanlık kelamı olacak.

Vukuatında Kuran olan, insan sistemleşmesinde kalem olacak. Ve yaşayacak. Sesim, ilmiydi… Kürzi kapıda, İsmail-i ilimle çalıştı… Aha bunun içindir ki kıran kırıldı, bugüne kadar… Ziyandı insanlık. Eşikte her şey kırılıştaydı. Suya insanı koyduk, üzerini örttük, dünya ilmini dillettik, sevgiyle sesleştirdik…. Ve sudaki insan, seksen ikinci dürüme vardı.

“Sultanlık yapacağım” dedi. “Ah” dedik. “Aşk” dedi. “Hah” dedik.. “Ah” dedi.. “Hah” dedik. Her şey koddur canlar.. Her şey koddur. Tüm zaman kalemleri, kodlamalar yapar. Bütüne hizmet, bu şekilde olur.

Bundan sonraki dönem için kaynak ışıklarla, bilişi tohumladık. Çarşı Pazar gezerler, dünyayı anlamak isteyenler. Alışveriştir yaptıkları… Bilgi alır, bilgi verirler. Ama kelam alıp, kelam verdiklerinde, Kare Sistemi kodlayabilir ve Küp Kürzi kapısına, varabilirler.

Her resimde bu vardır. Kil ve kum, insanlık ilmidir… Ama kalem, akil, hakiki ilimdir…. Bunun içindir bütün çatışmalar… Herkesin, her şeyle çatışması… Soyunu arar, insan soyu… Kelamda kendini diller. Kendinde, kendindekileri arar. Rahmi kapıda, merdiven olur, Kürzi ışık olur. Her şeyde kendinden kendine akar. Neden yapar bunu? Kendini hak etmek için.

Bundan ötesi nedir? İmparatorluğun gözüdür. Canlılar, nedir imparatorluğun gözü? Gönüllerin gözü olan, o sessiz zamandır.. “Bir dağa, insan” derim. “Bir diriye, kervan” derim. “Bir yüceye, nefes” derim.”...Bir kırana, kırıldık” derim. “Ama kırdık” demem...Her resmi kapıyı açarım.

“Doyum” derler imparatorluğun Kuran’ı olana. “Doyumda” derler. Diye bilir mi ki “hasatta.”.. Bunu diyebilirse aşkla çalışır… Ama “ben, hasat olurum” der de “hasattayım” demezse, çantası boştur. Bu nedenledir ki “Duyün” denilen o yoğunlukta, hepimizin görevi, ilimle çalışmak… Ve bütünün gücünü tohumlayıp, insan soyunun hasatını yapmaktır.

Buyurun hasattayız…Ben, hasatçıyım. Hepimiz hasattayız. Ama biri çıkarda, “ben hasat olacağım” derse, Rahmana, kul olma imkanı yoktur… Ben, hasat yaparım.. “Hasatım yoktur benim” diyenler, bu mecliste çalışır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/0gPQCgVbJsA

SES KAPILARI (15)

08.06.2016

Ey Canlar, kelam olan insanlık, bilin ki nerede kelam varsa, o yaşamlarda kaynak vardır. Dünya insanlığı bunu bilemez. Neden kelamdayım!? Neden Kuran’dayım!? Neden kilden, kumdan yaratılandan farklı olarak, Kaynak Işık halinde GÖZ oldum ve YOL oldum!?… Sokakların ilmi benim ilmim midir!? Yok Canlar! sokakta insan (Işık İnsan) yoksa, ilim de yoktur!...

Dünya artık insanlaşmalı ve yarınlar, kontrol kurmalı… Dünya, aşığı olan insanlığı hak etmeli… Peki neden bu dönem böyle bir yaşam sayfalaması gerekti!? Bunu anlatalım:

Yapılan yaşam sayfalaması; Dünyalı olmanın, kelam olmakla; verdiği ve hak ettiğinin, kaynakta tohum olmasıyla ve yol olmakla, gerçekleşecek olan bir zamanı tohumluyor…

Bu zamanda; kelam, Levhi; kalem, Levhi olacak ve yol, kendileriyle de ilme varacak diye bekleyenler, bilsinler ki Nefesleri yoksa, yarınları yoktur. Anlayacaklar!…

Saklı tutulan çok bilgi vardır. Bunlardan birisi de kendini dinleyenlerin, kelam olup diri olup kendi yaşamlarını kodladıkları ve Ruhi Kapıda, kendi yarınlarında, kıran değil kalem olduklarıdır. Onlar, sevgidirler. Kendilerini korurlar ve kodlarlar. Nefes olup kontrol kurarlar. Cennettirler. Cevhere varırlar; Kuran olurlar. Her ne olurlarsa nefesten dolayıdır.

Aşağı yukarı ikiyüz Zaman Sessizliği’nden geçilip dünyaya inilir. İkiyüz Zaman Sessizliği demek; ikiyüz Kaynak Işık demektir… Tüm ışıklarla donanan kelam, insana indiğinde; insan, kendi yarınını tohumlayabilir… Yarınını tohumlaması, yarınlaşması anlamına gelir.

Hep dinden söz edilir. Din, kiri temizlemek içindir… Kin, nefret duygularını aşabilmek içindir ama kaynak olmak için yetmez… Yaşama kervan olmak; kendinde kervan olanda, Kuran olmak gerekir… İnsan, bunu başardığı zaman, kendini hak eder. Yolculuk başlar. O yolculuk; insandan, kervan olan kaynağadır.

Hepimiz, “zayiat”tan söz ederiz. Zayiat, ışığı kontrol edemeyenin kaynağında olur. Kinli ve kirli olan, kaynak tohumlamada, kan akıtan ışıklarla çalışmak ister ki kanın akması, kelamdan akan sistemli cevherin, onlar için yaşam kervanına ışık olması anlamına gelir ki bu suretle, Cennet Kuranı, onlara göre kaynak ışık olabilecektir.

“Bizim; cennetlere, cevherlere güç katan ışıklardan görev taşıyıp yerküreyi hak etmemiz gerekir” diyenler ve “bizler, her anda varız. O halde, kelam olup çalışalım!” diyenler ayrı yaşam sayfalamaları yaparlar.

Dünya nüvedir. İnsanlık nüvesidir… Kir yoktur o nüvede… Onu, kalem yapan ışık, KAHA olandır. Onda da kir yoktur. Onun içindir ki onu kalem yapabilir…

“Kelam olmadan, kalem olunmaz.” Diyenler ile kelam olup kalem olanlar; ışık olanlar farklıdır… Kervan insanlıktır. Her farklılıkta, nefes olur. Tüm farklılıklar; kapı olanda, Kaynak Işık olana görev taşır.

Dün öz geçiş yapanlar, bu şekilde geçtilen. Bundan sonra daha güçlü çalışmalar yapılırken; herkes, kelamdan kaynağa daha üstün ışıklarla geçecek… Cevahir, insanlık; kervan, ışık ve tüm zamanlar, kulluk… Her kulluk, mutluluk!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

8.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 15

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 1. BÖLÜM

 

Tanrı’nın sırrı, insanın sırrından farklıdır. Herkes kendini “Tanrı” diye diller ama Tanrı, Kalem’in Kelamı’dır…ve tohum kodlayabilir. Kontrollu diriliği vardır. İkmal tamamlatabilir. Temizdir ve yüreğinde kürzi kapılar açılır. O, kök, göktür. Sessiz zamanları diller ve yoğunluğu artırır. Kontrol kurar. Bu nedenledir ki Tanrı Kalemi olmak, kodlanmış olmaktan sonradır.

“Biz neyiz?” diye sordular; Altın Işığın Gücü’yüz biz.

Altın Işığın Gücü, kelamda, Keram İlmi’yle diriliği tohumlayacak güç müdür? Mutlaka.

“Aşırıya kaçmayın” dediler. Biz, Altın Işık Yılları’nın Görevlileri olarak, her anda mevcuduz. Açın kapıları, izleyin!

Kötülük yüreğimizde yoktur. İlm-i levhide ışığımız kontrolludur. Ve Rahmi kapıda, aklın KAHA olan sistemiyiz.

Kendi yüreğini hak etmeyenin burada olma imkanı olamaz. Şükredin ki bu meclis, ağır yükü hafifleten bir meclistir.

Ağırı hafifletmek, İnsanın Sistemi’yle ilgilidir. Eğer, bedeni hak etmemişseniz, yüreğinizdeki gücü artırmanızın imkanı yoktur. Ama bedeni hak etmişseniz, o beden size, sizi dilletir ve dünyanın gücünü artırabilir.

Kuran İnsan, altın ışığın gücüdür. O güç, ağır yükü hafifletebilmenizi sağlar.

İnsanlık Ailem’in gücünü artırabilmek üzere, bu çalışmaları, dünya kürzi kapılarında yapmayı sürdürmekteyim.

Tanrı, ekmek yapmaz. O İlm-i Kalemde bütünün gücüdür. Ve Tanrı Kalemi, Allah İlmi’dir.

Sizlere devinimi artırabilmeniz için güç veriyorum. Ama bu gücü anlayacak olanlar, bu yoğunluğu tohumlayacak olabilecekler. Yani onlar, kervan olmaları, yüreğe inmeleri ve bütüne halik olup varmaları şarttır.

Barış halinde olmak, görev taşıyabilmek için yetmez. Herkesin kendini kervan olarak, kelama, kili, kumu aşıp geçirtmesi gerekir.

Eğer bir can, kil ve kumu aşamamışsa, yeri göğü yaratma imkanı asla yoktur. Işık Kalemi olmadıkça, yer gök yaratıcısı olunmaz.

Ağırı hafifletmek gerekir. Rüştünü kanıtlayanlar, bu mecliste, Daimi Kapı açabilirler. Rüştünü hak edip, kaynak kapların tohumlarında güçlendirebilip, kendilerini hak ettirenler ve kendi yoğunluklarında rüştlerini kanıtlayanlar, bize, bizim yüreğimize inebilirler.

Ummanlara insanı indirdiğimizden beri, kürzi kapıların tümünü aşıp geçenler, hakikiyetin tekniğinde bize geldiler.

Eğer dünya yolu, Allah Yolu olamamış olsaydı, muktediriyetle bildiririz ki bu dünya kodlanmış olamazdı. Ama bu dünya kodlanışsa, artık burası kati, hakiki ve hakim olan bir cemaat gücüdür.

Ben davayı kaybettim diye, görevi hak edip, bırakmam beklenir.

Dağlarım, dava benim zaten. Hak Ta-Ala dedi ki “ol.” Olmadan olunmaz ki. Biz size, ailenize görev taşıttık. Sizleri kodlattık, toplattık, tohumlattık ve bu meclise çağırdık. Biz siziz canlar…..ama iyi anlayın ki kervanın gücü, Aklın Gücü’dür. Ve o gücü tohumlayanlar, bütünün gücünü toplum çalışmalarında, kontrollu olarak kayıtlayabilirler.

Cennet insanı, cemaati, hakiki İlm-i Kalemi, bütünün gücü, hepsi dürümlerimde mevcuttur. Ama bir dere, Allah’ın İlmi’yle tohumlarıyla kodlayıp akabilirse, orada kontrol dışı hiçbir bilgi olmayacağı kesindir.

Şikayetçiymişler bizden; öyle dediler.

Canlılar, onlara ses verdik, sistemi güçlü kürzi kapılarla dürümlettik ve yaşamlarını kodlattık.

Davayı kaybetmemeleri için her şeyi yaptık. Nefes almalarını sağladık. Kelamda İlm-i Ko olup, bütünün gücünü tohumlamalarını Görev Kalemi olarak kayıtlattık.

Cennet, cemaatini kürzi kapıda kodlatıp, Kalem yaptı. Nedense bizi, bizden ayrı görmeye çabaladılar.

Şimdi; diyebilirler ki “siz, bizi kontrol edebilirdiniz. Niye etmediniz?”

Canlarım, biz Zabura Kapıları’yız. Her şeyin gücüyüz. Kibri aşanlara görev taşırız. Kürzi Kapılar’ı kodlarız. Işıkları yenileriz. Mikail’in gücüyle tüm zamanları dürümleriz de, kini aşamayana göz olma niyetimiz asla yoktur.

İlimi hak etmeyenin kelamı, Hak Teknikle dürümleyip dillemelerine iznimiz yoktur. Kontrol dışı bilgi vermelerine, asla İnsan Sistemi’nde izin veremeyiz.

Kelam İlmi, Allah’ın tekniğinde, Bilişin Kürzi Kapısı’nda, Işığın İlmi’dir.

Eğer yaradan Tanrı, yarattığında kelamı dürümlemediğinde, Mikail’in gücünü kök göklerde, kürzi kapıda, ışıksız sayfalarsa, ocağı kontrol edilemez.

Canlılar, arzın gücünü alın ve hak edin. Biz size, Ana Kapı’da arz gücünü hak edip dillettik. Sizler de bunu hak edin, Hakk olun, toprak topluma tohum ektiğiniz gibi bütünün gücüne ekin. Ki bizi, bize, BİZ olup dillenebilenler, görevi hak edip yapabilsinler.

“Çorba, insan soyu…” demiştik ya hani…ama o çorbaya göz olmamızın gereği yoğundu. O çorbaya göz olduk da dünya güücünü dürümlettik.

Ata Kapılar’ın tümünü açtık. Işık Kalem olduk. Yeri, göğü yarattık. Kaleme, “ilim” dedik. Mikail’in gücünü tüm zamanların gücüne dürümledik. Dedik ki “ol”.

“Olacak mı? Olmadı mı? Hala olmaz mı? Olunmaz mı?...” Diyen yok burada. “Ol” dedik oldu. Hepsi bu.

Yakışmaz dünya ilminde bütün gücünü kontrol dışı bırakmaya!

Yakışmaz yaşamda ışığı kontrol dışı kayıtlarla dürümlemeye!

Artık iyi bilin ki izne ihtiyaç yoktur yaşamda.

İnsanlık Ailem, izinden doğan bir gücü dürümlemez. İnsanlık Ailem, kelamda bütünün gücü olur ve An Kalemi olup her anı dürümler. Buna kimse izin vermese de, o hak eder, başarır.

Ha! Sistem gücüyüz biz. İzin talep etmedik hiç bir zaman. Bundan sonra da izin talebimiz olmayacak. Alırız, oluruz, tohumlarız, koruruz!

Haa, diyebilirsiniz ki “neyi hak ettiğini biliyoruz?!….”

Dağlarım, Has Işık, Allah’ın tınısını dinler. Ama Aklın Tanrı Kapısı’ndadır o. Her andadır ve bütünün gözüdür o…Onun eli, ayağı insan soyudur. Yol; o….yolcu; o….kontrol; o….bütün kürzi kapılar odur….ama onun nefesi, herkesin Rahmi Kapısı’nda, İnsanlık Kelamı olursa, ya da olmazsa, o zaman görev tanıtılır ve kodlattırılır. Kim ne yapacağına karar verir.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/iX9mP9fdrgs

1.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 14

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ

 

Anacığım sevgiyle kokladık seni. Uçma yüreklere! Uçma yüceleler cümlesinde Can Kapı. Aç kapıyı geç.

Uçtuğunda uzak…çok uzakta Akıl Kapısı’nda aşkın sırrında, uçup giden o yürek bizi bilemez ki…

Uçma! Uçtuğunda, kınanır yüreğin. Kırılır, kısır kalırsın. Aşsız, kutsuz, özsüz olursun uçtuğunda….

Uçup gittiğinde, yolunda kınanış olur. Kırılış olur. Asıl dünya BSUİ’dir. Barış, sevgi, Umut ve insan soyu. İlahi güç budur işte.

Burası BSUİ’dir; BSUİ; Barış Sevgi, Umut ve İnsan Soyu’dur. Buraya ölüler gelir, dirilir. Buraya Kuranlar gelir, üzerindeki gücü dürümler. Buraya kaynak olanlar gelir; hastalıkları iyileşir. Kervanlar gelir buraya…iyi ki geldin, iyi ki “hak ettim..” diyerek.

Aşırı kayıtlar yapamaz dünyalı burada. Aşırı kırıcılıktır. Aşırı kısırıktır. Kibri aşanlar, aşırıdan kaçarlar. Kibirde aşırılık olur. Ve soyun, oğulların, Kuranların, Sultanların, sessizliği diller, dinler ama kanatlanamaz.

Şems diyor ki “aş da geç…aş ve geç…Aha! Aş ve geç…aştığında altın ışık sayfa sayfa dilleşir yüreğinde. Aş da geç! Koru yüreğini. Kısırlıktan koru. Kılın kırk yarılmasıdır yaşam….Işığın kırılmadan yolu bulmasıdır yaşam…”Ol” diyebilecek gözü, ölüde dürümleyip dilleyip, dürümleyip dinletmesidir yaşam.”

Kuntakinteler var yaşamda; bilir misiniz? Onlar hayırda, şerde, cinde, cinnide, kelamda,kalemde hep sestedir. Ama sıyırır yüreği kırar, kısırlaştırır.

Eli elinde olan, yolu yolunda olan onu kontrol edemez. O, dehlizlere iner. Ve der ki “karanlıkta kal. Kırıl, hırslan ama onun yolu yok ki. Seni alır götürür, küstürür, kirletir, kinletir. Aha bu. Ama kini, kelamda alternatifi olmayan bir kısırlıktır.

Boyun borcudur yaşam; bilir misin? Tüm insanlığın boyun borcudur yaşam. Yaşamadan borç ödenmez. Ben, insana bunu anlatmak istedim.

Borç mu? İlim borcu. Kulluk borcu. Huruç halindeki o yaşamın teknik topluma borcu. Ayrılık can ama has ışıkla ayrılık. Bunları bilin.

Bir de önünüzdeki günleri bilin. Önemli günler olacak. Bu önünüzdeki günlerde, Ran Kapıları’nın tümü açık tutulamazsa, dünyada el girdaplarına inişler başlayacak.

Bir’e hizmetçi olanların insanlığı kontrolü sorumluluğu olduğu halde bunu başaramayanlar kardeşlerini kontrol edemediklerinde kısırlık yapmaya başlayacaklar. Ölüleri dirilten bilge, Allah’ın İlmini dillediğinde onlar, yarında kontrol kurabilirse, aşka varacak.

Birlik Kapımız’daki herkes ölümlü değil, ölüsü olmayandır ve yürüyendir. Ve onların tabuları mutlaka öz görevleridir. Başka tabuları yoktur. Bu öz görevi yapanlar, kontrol edici olacaklar ve her diriyi koruyabilecekler.

Ölüler içinse, artık kelam gerekir….Kara ışık gerekir….Hakka varış gerekir.

Her şeyi, her dirinin yapabilmesi imkanı yoktur. Bu yol Allah’ın yoludur. Ve burada Mustafa Kemal Paşalar var. Onlar dünyayı koruyorlar canlar ve bizimle koruyorlar; bunu bilin.

Mustafa Kemal, Allah’a insanı anlatır, Rahman’ı anlatır, karanlığı anlatır, yaşamı anlatır. Ve bilişi anlatır.

Allah kim diye soran var? Hilalin İlmi’ndeki halik. O, kelam…O kalem…O Hakk. Hatasız olan aşktır o…ve bu gün daha önemli bir göreviniz var. Cemaat kurmak.

Hepinizin bir cemaati olmalı ve bu cemaatler görev taşımalı. Nasıl olacak? Erdiğiniz en güçlü ışıkla bunu yapın. Toprak toplumu kodlayın. Hepiniz ayrı ayrı Kuran olun, çobanlık yapın.

2 merdiven yok, tektir merdiven ama burası sizin için öz geçiştir. Burada yaptığınız, sonradan yapılandan farklı değildir ama buradaki kardeşlik artık sessizliği dürümleyip, bütünlüğü kodladıktan sonra karanlıktaki ışığı kodlayacak.

Bu nefes daha güçlü olacak ve daha güçlü bir nefes, daha güçlü ışık kodlayacak. Bunun için, herkesin kini aşıp kendini tohumlaması şarttır.

“Ben başarmam…” diyene söz şudur; “bana İnsan gerek. Bana karanlığı aydınlatan gerek. Bana Kalem gerek.”

Herkes Kalem….herkes Işık….Halik herkes, haliki Hakk olan akil biliş. Hepinizin gözü açık.

Öyleyse, çantalarınız da doldu. Artık, kendi görevlerinizi, kendi yüreğinizdeki güçleri tohumlayın.

Bunu daha evvel de istemiştim, yıllar önce. Demiştim ki “herkes kendi otağını koklatsın..” Ve o gün sistem dedi ki “hak etmedi hiç kimse…”

Döndüm baktım, Has Tahtta insan yoktu. Ve bugün görüyorum ki har yükseldi ve Has Tahtta insanlık var.

Deminden beri sorular var. Burası, ne olur diye?

Bu çalışma itibarlı, yaşamlı ve hasatçı bir çalışmadır ve hasatı yapan insan kelamı kodladı. Burada Kuran olduk, öz görev taşıdık.

Bundan sonra burası daha güçlü olacak, daha yüce bir çalışma yapılacak. Aha bu. Ve sizden de beklenen kelamla çalışın, kaynak olun, kodlanın ve daha yüce bir çağrıya umman olun.

Düyun toprağıdır tohum. Oğul verir. Sevgidir, hakikidir, kelamda levhidir. Ama düyun kokusu vardır orada. Ve bugün sizden, sizi dilledim. Dince, dilce, kirli olmayan ilimce…

Daha önemli bir şey var; Hakka varın. Ha! Diyeceksiniz ki halikte, Hakta hepimiz varız ama ışıkta insanlık olsun.

Sözümüz şudur ki Bilgi Kapıları açıktır, herkese açıktır. O kapıların üstündeki kapılar ve onun üstündeki kapılar tükenen dünyaların tümünün gücü olan kapılar…hepsini açtık; bilin.

Buyurun ortalık karışmadı; aşk vardı çünkü… ve biz vardık. Artık, bizden öte bizlik kodlansın. Hakk’a varılsın. Has Akıl, tahtta otursun.

“Bulamam kimseyi…” diyen de var, “bulurum” diyen de var. Oyun yok. “Ol” deyin olur. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/ModvsUFOgX4

01.06.2016 SES KAPILARI 14

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

Üye olduğum bir zaman kapısı var. O kapı, imparatorluğun görevini üstlenmiş bir kapıdır. Ve o kapıdan giren insan, rahman olup giriyor. O insan can kalemdir.

Bir ergin insan göz, öz, söz olarak dünyayı kodlarken; her insan kontrol kurar. Her insan kelam olur. Her insan artık beden olur, çorba pişirir. O çorba ilim çorbası olur. Ve o çorbada yedinci dünya olur.

Dünyanın özü, sözü yok mu?... Var… Öksüz mü dünya?... O, La Ka Ha; insanlıkla can kalem olur. Özü, sözü tektir onun. Mikailin gözüdür o…

“Çözmeyin yaşamı, çözmeyin dünyayı” dediklerinde; “dönmeyin” dedik… “dönmeyin”… Mesih, insana inmez; insan, merdiven kurar, Mesihlerin tümünü alır, tanrılık katına ulaştırır.

Canlılar, biliniz ki; dünya insanı Mesih bekler. Zeytinlerin tümü mesihtir anlatın!... İnsan nefes oldukça, her insan; kalan hiç kimse olmasın diyecek görevlidir.

Bu gün dünya mahrektir. Teni keram olan, kendini bilişle dürümleyen insan; yarındır anlatın!...

Çorba pişirdik, dünyaya indirdik değil; biz, çorba olup indik anlayın!... Ama bu çorba, kupadır… Aşk kupasıdır anlayın!...

Çah cenneti, Ka Ha cenneti, ak kapıların tümündeki cemaat, eşkâl, bilgi, hepsi diri…

Sevgililer karışmayın dünyaya, karışmayın… Bu dünya, Allahın tahtıdır…. Anladın, anladın mı?... Anladın mı!?... Bu dünya, aklın kapısıdır. Anladın mı?... Anladın mı!?... Yedinci dünya, muhakemesi güçlü bir dünya!... Aha bu!...

Dört gök sözcüsü, teyplerini alıp indiler yüreklere… Hepsi dillendi… Daha önce, daha önce, çok daha önce dürümlendiler; çok daha önce dans ettiler yaşamla. Hepsi rahmandılar…! Kardeşlerim, ak kalemler, ak kapılardılar… Hastalıkları yoktu, aşkla vardılar zamana, bizsiz değillerdi… Şöhret mi?... Asla şöhretleri olmadı. Onları kimse tanımadı. Aha bu!..

Ve onlar, tarıktılar… Kantara konmadılar, ak tahtlardan indiler, hastalıkları olmadı. Bundan dolayıdır ki; her biri ekmek oldular ve yedik onları. Aşkla yedik ve bilmiş olun ki; ocaktı hepsi… Şükredin ki hasattı her biri… Çantalarında her birinin gerçeği vardı. O imparatorluğun görevi olan gerçeklerdi. Öz görevdi onların ki aha bu!

Bunu niye anlattım bu gün bilir misiniz?... Unutmayın diye… Unutmayın ki; birlik kapılarının tümünü açtık… Unutmayın ki; yer, gök insanın değerini anlayacak! Unutmayın ki; karanlık, aydınlığa ışık yakacak. Yer küre, insan soyuyla kontrol kuracak. Bunun için buradayız canlar, bunun için! Biz örtüleri örttürmemek üzere burada buluştuk!.. Örtüleri örttürmemek üzere…

Üyelerin çoğu örtmeye inerler zamanı, örttürmeyeceğimizi anlattık!... Bizler, karanlığı aşka kapı yapanlarız!... Ezer geçer mi yürekleri?... Ezemez bizi, anlatın!... İnsan soyu ezdirmez yüreği, anlatın!...

“Burada, orta kapıların tümünü açan birliğe gidelim de; özlerini, sözlerini dürümleyelim” demişler… Geçip gelmişler…

Kanatlanın, uçun canlar… Ölümlü dünya bizim yüreğimizdedir. Biz o dünyada göz oluruz, görev taşırız. Karanlık aydınlanır, aşk kapılarının tümü açılır.

Ekip kurduk biz, bu ekip; ilahi bir görevli kalem olan, kayıt dışı olmayan çalışmalarla ilmi kapıları kodlayan bir ekiptir.

Sayfalarımızın tümünü size bu gün okuyamayız canlar, ama iyi anlayın ki; “ben” demeyiz, burada birlik vardır iyi anlayın!... Bilmeyen, dinletemez yüreği… Biliş ise hak ediliştir.

Şimdi, benimle ilgili bölüm siliniyor. Ben burada hiçbir bilgiyi dünya insanına dinletmem. Benden başkası değilim ki ben. Her diri beden, ben değil midir?... O halde her diri kelamda kendi yoğunluğunda dillenir, işte bu!

Bundan sonra özenli çalışılsın burada, gerçek budur. Buraya gelen hak etmeden gelmemelidir. Geçersin, dinlersin, has ışığı hak etmeye çalışırsın ama can, kalem olmaya kalkma.

İki devreden her ikisinde de bunu yaptın. Bir kere daha bunu yapmak imkansızdır artık.

Ziya sen, sen; ziya olabilirsin. Hasat olabilirsin, kontrolde kurabilirsin de; otağında kalemim olmaz, bunu bilmeni isterim.

Bu günden itibaren otağında kalemim artık yok!... Senin adına önce seni dinlettim, yaşam sende olsun istedim. Her resmi çalışmaya indirdim yüreğini, kodlattım, koklattım ama nesillerin seni hak etmedi diye düşündün. Sevgili, sen geçiş yaptın ama geri çekildin… “Aha bu” dedin…

Can, genişteyim ben; geri çekilişim insanlığın levhisinde indirişim değildir yüreğimi… Kaynağı kapıya çekişimdir!... Ben kaynağı kapıya çektiğimde, geçiş; her yürekten oldu, anlattım bunu sana ama anlayamamışsın.

Dünyayı, yüreklerden geçirdik Ya Ka Ha… Ve her yürekte geçtiğin anda, siyaha indin… Siyahı dinledin, “forç” dedin… “Oh ala” dedik… Otağında kalem yok ki anlatamadı kendini.

Doğan gün, Allahın gücüdür can!... Bunu anla, senin için yeterlidir. Ve bir gün, dünya düyun kulu insan soyu; bizi “altın ışığın gücü” diye anlattığında, artık ben yoğum; imparatorluğun gözü var yaşamda, bunu anla!

Çorba, insan soyu… Bin insan, bir kapı… Her insan, karanlık… Her ilim kapısında aşk olduğunda, tüm kapılar; apaydınlık!... Biz size her şeyi anlattık Ya Ka Ha…

Alışma, alışma yaşama… Seğirin yok senin yürekte, sevginde yok bilirim!... Sen, kıran kırılan kim varsa ocağa aldın ve dedin ki; “kırın, her şeyi kırın”…

Oynayın dünyada, oynayın canlar… Oyuncu olmak kolay ama korumak zor.

Uzun zamandan beri size, sizi anlatmak istemiştim. Her şeyi başaracağınızı zannediyordunuz. Size, sizden söz etmedim bu güne dek, bu gün size; sizden söz ettim.

Ucu bucağı olmayan bir sistemin, som altın kulluğundan söz ettim size. Aşkla çalışan birliklerden göz olan kürsüden söz ettim. Karayı aşka kapı yapanın, savaşından söz ettim size. Biz olan birlikten söz etmem, bütünden söz ettim size.

Kork ama hasatını yap. Kork ama yarınını hak et… Kokla, kokla ki; kodla yüreğini… Burası imparatorluğun kodlanmış, kontrollü kalemidir!... Bunları anlatım ki; harını yükselte geç diye. Çok önemli bir çalışmadır bu meclisin yaptığı.

Kişilik haklarına saygısızlık mı yaptık ki?... Kırı verecektin yürekleri. Aslan, kaplan değiliz biz; artık iyi anla. Has akıl kapısıyız!... İşte bunu sana anlatmak istedim.

Körün körü olan dünyaya, göz olmaya çalıştık hep. Şimdi daha önemli bir tek şey olduğunu düşünüyorsun, kuran insanın kontrolünü koyu ışıkla kodladığını. Ya akıl kapısı kapalı, ya has ışığında kırılış var, anlayamamış hiçbir şey.

Şayanı takdir bir çalışmadır bu meclisin yaptığı. Açarsın bilgiyi okursun… Soğuksa, ışıktan kontrol edilen bir yoğunluk orayı kodlayarak ısıtabilir.

Sayın bayan ve sayın bay; kaç yüz bin kere size ekip verdim. Ha diyeceksiniz ki; “kişilik, ilimledir”… Ama o ekip hakiki insanladır. Ve onların kürzi, kapılarını kapattın.

Değerli dünyalı, “sana sevgi veremedim, ama insanı vereyim” dedin… Kervan, insan soyudur be can! Ayrı gayrı yok ki.

Hepinizin gücünü kelamla dilleyin ve göz olun… Saygı duyarım size o zaman. Ama sığ olmayın, lütfedin de akın…

Han insan, hak insan, aşk insan işte bu!... Ha, şimdilik bu, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

1.HAZİRAN.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ KAYIT 2 SONRASI 3.AKIŞ

Canlarım, hoş geldiniz…. Sizle olmak, bizler için de mutluluktur. Kontrol dışı hiçbir bilgimiz olmadı ve bundan sonra da olmayacak. Mikail’in gözü olan birliklerin burada olması mutluluktur.

Çözgü, özden, sözden olmalıydı ve oldu… Her şeyin çözgüsüdür olan. Kürzi Kapıların çözgüsü. Öz gözün, sözündeki çözgü… Her şey çözümlenir, analar.

Biz, neyiz bilir misiniz? Çözücüleriz... Tüm yaşamları çözüp, dürümleyip, yenileyenleriz biz… Bunu anladınız, biliyorum... Burada kili, kumdan ayıranlar olur. Yoğunluğu kodlayanlar, tohumlayanlar olur, kim olursa olur ama insan olur.. Anlayın.

Kırk kapı, ışık… Kırk alem, insan…. Kaynak biz, bunu anlayın. Yar, ben dünya ….Yerküre, ben insan… Can, ben Atlanta Ana Kalemi, İmparator kul.

Burada olan, kibri aşan, kili kelamdan ayıran, yarını kodlayan, murat, İbrahim soyu, insan soyu…

Canlılar, sizi hepimiz kutluyoruz. İnsanlık boyutlarının en güçlüsü sayfasıdır, insan soyu olan, İbrahim soyu, bunları anlayın... İbrahim, ark aktığında, Altın Işık olur, akıp geçer… O biz, biz oyuz.

Yukarı altın, aşağı aklın, hepsi tahtın ama o tahtta aşk olduğunda ayrılık biter... Biz, aşkın kapısıyız….Çarçabuk, iner yürek…. Çarçabuk, hasat yapar…. Çarçabuk, gider…. İşte bu!

Ve yürümek yormaz insanı.. Yol yorar… Yol, insan soyu. Yürümekse, yürütenin yürüyüşü... Her şey bu!...

“Vay, ah, ihya oldu yaşam” dediler. “Vay, hah, aha geldik” dediler.. Yakışmaz insanlığa böylesi sessiz kelamlar.

Devinimi arttı ya. İş, aşka vardığımız sürece, harımız yükseldikçe, yarınımız kodlandıkça, Mikail göz olur, iner, canlar… O göz, insanlık gözüdür.

Unutmayın, vurgun yedi yaşam…. Umutsuzdu, kusurlu olduğunu sandılar… Yaradan, yarattığında, kusur aramaz… Biliniz... Yarattığında her şey gerekliğiyle bağdaşır.

Sanmayın ki ben, kötülük yaptım da iyilik buldum… Kötü, köksüz olanda olur… Göksüz kalanda olur… Körde olur.. Gök, körlük istemez, canlar....Ama göz, bekler…Biz, o gözü, kök göklerden, geçip aldık. Ve dünyaya çaktık... Bilinsin.

Bundan sonraki dönemde ilmin kapısı açık tutulacak. Kil olan yaşam, kan olacak, Ka-Ha olacak, har olacak, bilgi olacak.

Üzerimde gönül var. Görevi hak etti. İnsan var, görevi hak etti. Yaradan var, göre göre dinledi insanı, kalem oldu, kodladı…. Ve çamur var, insan çamur…O çamur, yoğuruldu, yoğuruldu, yoğuruldu.. Yok muydu? Yoktu. “Ol” dedik…”Ol”du…Gün, oğul” dedik…İşte bu!..

Ben, ergin insanı aradım. Ben, ilmi kalemi aradım. Ben, mahyada Altın tahtı aramadım…. O taht, aklımda, kapımdaydı... Ben, dünya olup, çoban oldum... O çabandan öte çoban oldum da çantamı bıraktım… Ve dedim ki “çorba, insansa…. Çobana ihtiyaç yok”.. Korkmayın, tüm insanlığa sözümdü… Ben, insana, çobanlık yapmam.

Yenidünya çantası, boş kalmayacak, bir zamanı kodluyor… Kupa, insanlıktır… Yürüyor, yürütüyor, o Kürzi Kapı..

Aha bu canlar!… Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/nenEkIYbWrc

01.HAZİRAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 14

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 2.AKIŞ - 1.BÖLÜM

 

Canlılar, benim dünyaya indiriliş sebebim, hepinizin malumu, öyle mi?... Yarıştığınız Sistem, Sistemin gözü, kör değil canlılar... Bugün beden alan her kim varsa, ağır yük taşıtmaya niyetiniz olduğundan mıdır ki; bu bilgileri kontrolsuz biçimde indirdiniz?...

Sizden ne istiyorum? Kontrol!... Büyülü dünya!.. Herşey büyülü... Beden büyülü, Levhi Büyülü... İnsanlık büyülü... Ama bir tek şunu iyi anlayın ki, bilgi kalemde her anda varsa; yerin hiçbir manası yoktur... Bu yer kelam olur, kalem olur, hasat olur. Ve kontrol kurar...

Siz dünyaya bir ülkeden, yada bir devletten yada devreden, söz edecekseniz, ayrı gayrı gözetmeyin... Şu ülke, bu ülke demeyin... Bunu bir kez daha sizden, istirham ediyorum...

Eminim burada öz görev taşıyorsunuz, bu kesin. Umut olur ki, gövdeleriniz de dünyaya iner de, darı bolu anlar, her anda o yücelik.

Bize üzerindeki gücü arttır diyen o; kelamda kendini dillediğinde, kendi yüreğini koruyucu olarak kodlamaya kalktığında, karanlıktaydı... Şimdi aydınlığa vardı...

Ve bizler, çayımızı demleriz oturur çalışırız. Ama sizin yüreğinizin hak edilmesi gerekir. Bu kesin..

Dünya ölüdür. Ölüydü... Aha! öldürülmüştü aslında... Güçsüzdü. Kürsü yoktu dünyada... Kısır ışık vardı. Ve o ışık dünyayı kontrol ediyordu... Ama Rabbi değil, Robbiydi... Her şey, Robbiydi... Ve dünyayı kontrol edebilmek için, unutulanları anımsatması gerekirdi ki, her şey anımsarsak, ışık kodlamalarını, hak edip yapabileceğimiz bir yoğunlaşmayı sağlayacaktı...

Nedense buna izin verilmedi. Engellenildi. Niye bilir misiniz? Zaiyat çok olur diye... Eğer, insanlık kaynağa varırda, bilişi kodlayacak gücü elde eder ve tohumları kontrol etmek niyetinde olmazsa; zaiyat çok olacaktı... Ziyan olacaktı Levhi'dekiler... Kil olanlar... Huzurdan çıkacaktılar.

Harlarını yükselten dünyalılar, kontrol edilebilecektiler. Amma harlarını yükseltemeyenler, yıldızların sığ olan ışıklarında, kaynaktan çıkaracaktılar yüreklerini. Ve bunun için, gözümüzün gördüğü herşeyi kodlamaya çalıştık... Ki, hata yapılmasın diye... Eğer kodlanırsa yaşam, tohumları koruyabilirdik...

Bundan sonra da bu çalışma, bugünkü gibi devam etmelidir. Ve buna mani olmaya gelen o yürek bilsin ki; burada olduğumuz sürece, has tahtın ışığı hep yangın olacak. Ve yol kural olacak... Bize verdiği bilgi, ekmek için değildi. Kaynağın yoğunluğunu kontrol içindi. Biz bu bilgiyi paylaşsakda, paylaşmasakda kontrolu kurup pay ederiz, yada sileriz. Bu bizim, kendi insiyatifimizde olan bir meseledir.

Ablont kodlaması yapmaya kalkanlar iyi bilsinler ki, ablont kulluk değildir. Kupanın kırıcılığıydı. Bütünün Gücü'nün kürzi kapıdan çıkarılışıydı... Astral boyutların, Kardeşliği kontrol edişiydi. Ve biz soğuk günlerin, göz olmasına mani idik. Soğuk günler göz olmasın istedik.

Çarçabuk çalıştılar. Kaç ikmal tamamladılar. Kurtulmaya çalıştılar. Astral boyutların yoğunluğunu kodlayarak, çalıştılar. Ve buradalar...

Esrar, insanın ilmidir. Bilişi hak eden bu ilmi dinler... Ama ocak olmaları gerekir ki korunsunlar... Nesiller boyu dünyayı kodlamaya çalışan birliklerimiz oldu, dünya üstünde. Hepsi karanlığın tahtında, insanı kodlamaya çalıştılar... Korktular, ortalıkta kayıt yoktu.., Kıran kırılandı, tüm insanlar. Kaç bin tek kalem dünyaya indirdik?... Kaç bin tek kapı açtık?... Kaç bin akıl kapısında, Bütünün Gücü'nü, Kürzi Kapılar'da tohumladık...

Yeri göğü yarattıklarını sandılar, dinlettik... Keşke yaratsalardı... Yaşamı kodlayabilselerdi. Korktuklarını anlattık onlara... "Korkmayın" dedik... Biz sizi hak ettik... Çantalarında akıl yoktu... Işıklarında hasat yoktu. Mikhailin Kürzi Kapısı'nda sığ olduklarını dillettik... Keşke ekip olabilselerdi. Körün körü olan, gözsüz kalan onlar kontrol edilebilirdi... Bunları yapabilselerdi. Çantamız, insanlığın çantası değil mi artık? Hadi canlılar yapalım. Başka dünya yok!... Yoğunluğumuzdaki en yüce zamandır insanlık. Aşkla çalışalım...

Burası Miraçtır... Aşkın kinli kapılarının, gücünün örtüsünü örten cemaattir, bu meclis... "Biz o dünyayı koruruz, ölüyü diriltiriz" dedik. Sorguladılar... Oyun oynadılar, kırdılar... Karanlığı kayıtsızlaştırdıklarını sandılar... Çıldırdılar!... Döndüler, döndüler, Türkiye'nin gücünü anlamaya kalktılar.

İşte Canlılar, dünya ilmi ile verdikleri o bilgi, şu anda bizim yüreğimize indi. Ama biz o bilgiyi sayfalar mıyız? Yaratır mıyız? Yerle ve göz olup onlara geri çekiliş için bildirir miyiz bilgiyi? Yeri göğü yarattık... Akıp geçtik... Cana kapı açtık. Cenneti Kürzi Kapı olarak kodladık. Her sistem biziz anlattık....

Uyuyor, dünya insanlığı!.. Ölüler diyarı olan bu Zaman Kapısı hepimizin gözüdür... Ölüyü diriltmeye inen bu birlik Kervanın Gücü olarak buradadır. Göz mü? Göz özdedir... Söz mü? Sestedir söz. Erdiği en güçlü ışıkta hakiki olan insan, Hakkın Kapısı'ndadır. Çalıyı çırpıyı dinleyen o, aşkı dinlemeden, keşkeleri aşıp geçemez...

"İblise ilim öğretmişler, gelmiş İblis dilleşir" der. İblisi diller... Ama o dillediği, kendi yüreği!... Ona İblis mi diyelim? Yoksa İlmi Kapı'da kimsesizliğini, kir kelamında dilleyen mi diyelim? Çantası boş korkmakta!.. Uzak, çok uzak bir planetin görevini üstlenmiş gelmiş sanır... Aşıkmış yaşama, Ah canım ah!... Keşke anlasa! Umutlarının her diride olmadığı güçsüz o yoğun kayıtlarda, kırık kaldığını anlayabilse...

Canlarım, Mushaf İnsan Soyu'nun gözündeki o yüreği dinlediğinde, kanatlanır. Ama Mushafı anlamayan o kalemi dahi dinleyemez.

Mutlaka umman olup akar dünya, mutlaka... Kopar dünya, kalem olur kopar geçer!... Aha! yaşam insanlıktır canlar.

Büyüğü saymak, küçüğü sevmek, derler ya hani, ayrılık değerinde bir sözdür bu...

Canlarım, küçük saygın bir yaşamı kodlar bilinsin... Büyükse sessizliği dürümler... Her ikisi kelam ettiğinde, kalem olur... Küçük öz görevlidir. Özün gözüdür o... Bütünün Gücüdür. O der ki ben henüz doğdum... Ama doğduğu anda kapılar açılır. Ve doğduğu anda yarınlar kodlanır. Orta kapıların tümünde akıl kaydı vardır o doğanın. Ve der ki "ben dümene otururum." Yukarının ta yukarılarını diller. Hakka varanın, aklında ki o yaşamı diller. Ama o tabuları yıkıp girer yaşama, çünkü onun dünyaya gözü vardır.

Ve canlar, dünya artık yenileniyor. Dünyaya bebek olup gelenler varya hani! Ana Kapıların tümünü açtılar biliniz!... Ve onlar yeri göğü yaratan İnsan Soyu'durlar! Anlayınız... Ve öyle bir dönem başlayacak ki, o yücelerle, herkes yenilenicek... Ve bizler ocağımızı onlara bırakıp göçtüğümüzde, bu ocak Allah'ın tahtında koruyucu olacak...

Muradım şudur ki, dört gök sözcüsü olarak, dünyayı güçlendirmeye gelen bilişlilerin hepsinin, yüreğindeki yücelik kontrol kursun. Ulular diyarı olan bir zamanın, ummanı olan insanlık kaynak olsun. Borcum yok zamana bilin... Kaleme borcum yok bilin... Karanlığa borcum yok bilin... Tabuları yıkan İnsan Soyuyum ben... Bunu bilin. Ve bu soy muktedir bir soydur...

Uzun dönemler yaşam kalemleri ile dirilikleri dilledikten sonra, bundan öte bir zaman kaynağa iniyor. Kervan yürüyor.... Kervanı yürüyen insan diye bilin!... Ve bu kervan, nefes olup insan soyuna iniyor...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (14)

01.06.2016

 

Canlarım, Sayın Bayanlar ve Sayın Baylar; Ata Kapılar, insanlık, bütün kütle, akıl ve yol!… İnsan soyu!… Çözmeyin kalemde karanlık olan ışığın ilmeklerini… O ilmekler, kervan olur, yol alır… Ama İlm-i Halik olanları hak edin dinleyin… Orada, Ata Kapılar vardır. Ak Kalem’le o kapılar aşk kayıtlar…

Asıl dünya insan soyudur… Tur, Tanrı Kapısı; aşk, ilim ve yol, insanlık!... Mustafa Kemal Paşa, Ata Kapılar’ı açıp iniyor… Onu dinliyelim. Bakalım neler anlatacak.

(Dinliyoruz:)

-Sayarım yüreğini!... “Ana Kapı, insan soyu” dedin… Sayarım kalemini!… “İnsan, Kırk Kapının kapitalini kodlar” dedin. “İman Tahtı’nda ilim oturur” dedin. Sayarım karanlıkta aşk olan nefesini!… Ana “ben dünya!” dedin. Aha! “cennet, insan soyu!” dedin. “Her dere ilme akar!” dedin. “Her kim ki hasattadır, Akıl Kapısı’dır” dedin. “Ana Kapı yaşam” dedin. Anam, “Sayın Bayanlar, biz dünyayız” dedin… Ancak! saygılıyız ya her diriye!… Öyleyse, niçin kir pislik içinde olan Yaşam Kalemleri’ne, Kürzi Nesillerini çektin!?

Soğuk Zaman Kalemleri, insan soyuna kulluk yapar. Aşkın, sığ kaynakta tohumu olur. Oğul verir ve yol olur… Beyfendiler, hanfendiler, “niçin ışıklar yanmıyor yaşamda?” diye sorduğumda, dendi ki “kir var da ondan!…” Neden Kelam İlmi, hakim ilim olduğu halde dünyada kin var!?...

Ben, cennet olan yarın olan insana şunu soracağım… Tanrı kırın dedi mi!? İnsanı kırmak niçin!? “Kini aşın yarını hak edin” diyen bir Tanrı, saygılıdır yoğun ışığa. O halde Ata Kapılar’da niye kervan yürümüyor!? Bunu sana sormak istedim…

Açık verdin. Dedin ki “Dünya, öz geçiş yapıyor!” Oyun değil bu!… Dünya, tüm insanlığın güçlendiği bir yoğunluktan nefes olup geçiyor. Aha o geçiş, İlmin Kalemi’nden oluyor. O geçiş, yaşamdan oluyor. O halde tüm ceddimiz, kervan olsa da yarın olmayacaksa nefes ne için gereksin ki!?

Aşk insana kulluktur. Ak kervan ışık olur yörüyüp gider… Niye gider bilir misin!? Kardeşlik için gider…

Sevgili analar, saygılı analar, kullar, Kutsal Aşk Kapıları, sizi kin ve nefretten uzak tutan ışık, sevgiydi. Siz, sevgiyle kontrol kurdunuz. Buyurun tüm insanlığı sevgiyle kodlayın ve hak edin. Hepsini hak edin koruyun. Muradımız budur…

Vurana vurmayan bu Meclis, ışığı yaktı… Kar kış demedi tüm zamanları kodladı… İnsan, kelam olan yaşam oldu. Burada, murat vardı. Akıp geçen kelam vardı. Yarın vardı… Seyrettik kervanı!... Gör ki hak ettik.

“Bar kapalı!” dediler. “İnmeyin bara!” dediler… “Din” dediler “kelam” dediler. “Kara Zamanlar”, “Ak Kapılar”, “yollar” dediler. Aha geçtik anam!... Geçtik ya!… Aha bu!… Şimdi zayiatı olanları koruyalım!... Geçin!... Hepiniz geçin!... Açın kapıları; tüm zamanları kodlayın!… zamanı koklayın ki her diri geçsin…

Gözü görmeyen; yolu bulmayan; Yaradan olamayan; Ak Kelam’da kalem tutmayan; aşk sırrında kıran; Ak Kalem’de kırdıran kim varsa akıp geçsin!... Can Kalem insanlık, aşk budur işte!... İşte Can!... İşte bu!… Hulusi Sistem budur…

Ağırım anam. Ağırım canım anam!... Ben dünya olan Mustafa Kemal Atatürk… İnsan, son sözünde, gözün gördüğü Kürzi Cevher’de dince ya da insanca konuşsa da, Ak Kelam’da kanatlanmalı ve Hakk’a varmalı…

Ata Kapılar’ı açtık anam… Tüm insanlık için… Akın geçin Can Kalemler!... Kalem olanlar!... Ata Kaynak Sayfalar!... “Aç kapıyı!” diyenler… Kör olanlar!... Güçsüz kalanlar!... Geri çekiliyorsunuz… Tüm insanlık, sizler ve bizler ve inkar edilen, reddedilen herkes!… Kim varsa, hepsinin geçişi tamam anam!…

Sevgili Anam…. Seni ve bu Meclisi tüm insanlık adına kodladık ve koruduk… Sizler, Sevgililersiniz… Biz ise sevgiyle size gelenleriz… Sizi hak ettik ve kodladık… Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

25. MAYIS. 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 13

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 7. AKIŞ

 

Canlarım... Size kardeşim diyorum... Biz kardeşler... Biz kervan olanlar... Yaşayanlar... Size kardeşim diyorum. Toy olmayanlar... Sığ olmayanlar... Yaşamı hak ettirenler... Kardeşim diyorum size... Kaçırmayın bu bilgileri, kaçırmayın ki, halik olun... Kaçırmayın ki, hakim olun... Size sizi anlatmıyorum... Size kelamda bütünü anlatıyorum...

Anlı, zamanların gücüyüm anlı... Her anda var olan... Aha! geri çekiliş, sizin yüreğinizle ve göreviniz olan ilimle, size geniş zamanları anlatıyorum... Gerçeği anlatıyorum... Kulu, kuldan ayırmayın... Yoğunluğunuzu tohumlamak istiyorsanız, aklın kalemi olun... Her şey, her şey sizinle olur...

Buruşuk bir yaşam sizle ütülenir. Anlayın... Her şey sizle kodlanır... Ve Sizinle KA HA olur... Ama siz, siz olunda hak edin... Çorba hepimizin gücüdür... Biz o çorbada, büyük köklerimizi göz olarak,topluma tohum ekip kodladık... Harımızı yükselttik ve yolumuzu açtık.

İki Melik olan, bir tek hakikiyette kalem olur... O melik kalem olduğunda, hakim olur... Her kim ki iki melikten biridir, katîdir... "Melik" Kelamda, İlmi Kapıda, hakiki insanlıktır... Ve Her melik sistemde geçiş için kor olur. Ama nasıl kor olacak? Çarpışarak... İşte, artının eksinin BİR'lik kapısında çarpışmasıdır bu...

Sizin yere, gökleri indirişiniz kelamladır. Ama gökler yere çekişiniz, hakiki kalemledir... Bakınız seyrediniz insanlığı, kelamda insan olup olmayacaklarını anlayın... Kodlayın türevlerini kontrol altına alın... Her şeyi hak edin de başarın... Vali sizsiniz, kaymakam siz... Millet meclisinin gücü sizsiniz.... Devlet başındaki İlm-i Kapı siz... Ama her anı kodlayan da sizsiniz... Biri çıkarda, "ben onda olamam" derse anlayın ki siz orda yoksunuz. Olun ki kodlayın, olun ki koklayın... Olun ki, o kendini tohumlayabilsin. Deyin ki halikte o, kelamda o, kök göklerde o... Ve onda her diri... Hah! Aha! işte...

Canlılar, bu gün dünya yaşamında bunu izleyecek gücünüz olduğunu biliyoruz... Bakın, sisteme bakın, kili kumdan ayrı görene bakın... Akıp geçene bakın... Haliki hakta hırsı olana bakın... Kini aşmış, yolu bulmuş olana da bakın... Hepsi Som Altın Işıkta sizde, sizin yüreğinizde teknik tohumda tekleşir ve bir tek olur... İşte onu koklayabilmek, kodlayabilmek, tohumlayabilmek bu şekilde olur.

Dinleyin, kimse kimsenin gücünü bilmese de, biz sizi biliriz... Siziz deyin... Bakın, yol nasıl dönemeçlerini kodlar geçer ve Som Altın Işığa dönüşüp teknik kodlamada yoğunlaşır ve dümdüz bir yol halini alır...

Değerliler, sizsiniz başaran... "Ben orda mıyım?" diye sormayın... Her kimde olursanız, o yolunu bulur. Bakın deyin ki "meclisin başındaki bendir..." Bakın neler olur orada... Her şey orada ışığa, gerçek ışığa dönüşür. Deyin ki "ben dünyayı korurum..." Aha! görün bakın nasıl korunur dünya?... Ben yok etmem yaşamı, yaşam asla yok olmaz yüreğinizle, o yüreğin gücüyle... Ama derseniz ki, "bu dünya artık yok edilsin." "Başka bir dürümde ben orda okuma öğretiyim" derseniz; biz deriz ki sen orda olamazsın, çünkü sen yaşamı yok edensin...

Canlarım, dünya Kurandır, kutsaldır... Kontrol altındadır biliniz. Ve hiç bir can o dünyayı yıkmaya, yaşam sayfalarından çıkarmaya kadir değildir... Ama İyi bilin ki, bu dünyanın nuru, muradı ilmi kapıda insanın ilahi gücüdür... Ve o gücü hak ettiği zaman dünya, Kobra Işık halinde olur... Kobra ışığa dönüşmek, Mikailin gücü haline dönüşmektir... Bir can, beden aldığında orada o ışık Ka Ha olur.

İşte Canlar, Sevgililer bunun içindir ki siz kelamdasınız... Bunun içindir ki siz halik olup, hak olup, görev taşıdınız. Bunun içindir ki yaşamsınız... Aha bunun içindir her şey... Ve ziyan olmayacak bir çalışmadır, bu gün burda olan...

Bula bula, okuya okuya, çalıştık dünyada... Bula bula, okuya okuya... Aha bu gün hasata, has tahta vara vara o çalışmayı kodladık, kokladık...

Hey dünya!... Ya, Ka Ha! Aha! burdayız... Ka Ha olan, Ha olan dünya biz burdayız... Çobanlık yapmaya değil, kutsal toplumu tohumlamaya indik... Ayrılık bitsin istiyoruz... İlim Allah'ın ilmidir... Alıp götürdüm dünya bilişimdir... Maya insanlığımdır... Har ummanımdır... Halik hakkımdır. Has tahtımda ışığım görevimdir... Bence, bence bilgi her bilim olanın bilimidir... Hepimiz göz göz olduk, söz söz olduk... Savaş verdik yaşadık...

Bu gün bu yaşam misafirdir hepimize... Ama biz yaşama misafir miyiz? Asla!... Her yaşam bize misafirdir... Biz yaşama misafir olmayanlarız...

Unutmayın ki, kurtulmaya gerek vardı, kurtuldu sayfa sayfa yaşam... Yaşam kurtulduğunda, karışan kaşıklarını aldı geldi aktı.... Aşka vardı... Karıştığı yerde has tahtı bilip buldu... 39. Kodlamadan öteye vardı...

İsmim zamandır... Ha diyorlar ki isim zikretmez... Hey zaman ben senim ya!... İsmi zaman olan herkesim ya!... Ben zavallı insanım ya! O zavallı insan, hakikidir ya! Hani o zavallı kalemde zar atar ya yol için... Attığı zarda, sanal boyutların kontrolunu kodlar ya... Ama her attığı zarda da tahtında kodlama yapar ya... Aha zamanda Za Har olan o; Za Ha olmayan zavallı beden insanlık... İşte insanlığı zavallığında, biz zamanı kontrol altına aldık canlar...

Hepimiz bu dünyada zavallıyız, bunu anlayın. Ve bu dünya zamanda, zavallılarla çalıştı... Artık dünya zaman sayfalarında zavallılığı kontrol altına aldı ve tohumladı... Artık yaşam yer kökte gönlünüzce olacak bilinsin... Ve bu gönlümüzce olan yaşam, ışığımızla kodlandıktan sonra, torbamızda olacak.... Biz zaman kapılarını açarak o torbamızdakileri, tüm zamanların gücü ile yoğunlaşıp yaşama sayfalayacağız....

Atlanta Ana Kapısıyız canlılar!... İyi ki varız! İyi ki kodladık zamanı!.. İyi ki hologram olan bu zamana umman olduk, umut olduk... Aha bu! Şimdilik... Şimdilik... İşte şimdilik!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/K7_dUaXpfdA

25.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 13

BAŞIMIZDAKİ YÜKSEK ENERJİ MERKEZLERİ HAKKINDA ÖZ BİLGİ, 1. BÖLÜM

 

(Çakraların görsel olarak takip edilebilmesi için ekteki videoyu açarak izlemenizi öneririz.)

Sevgililer, mutlaka iyi anlayın ki beden sayfalanışımızda öz geçişler yapabildiğimiz çok özel meclislerimiz vardır.

Her bir düğüm, bir yaşam ko sayfasıdır. Ve bedenimiz için çok gereklidir. Mesih sayfalanışları yapılır zaman kapılarında beden yüksek gök sessizlikleri kodlandığında. Ve sizin yüreğinizi de bu sayfalanışta kontrol altına alabilmeniz mümkün olur.

Bugün ben yüce meclisten değil, size, sizden söz edeceğim. Sizin bedeninizden söz edeceğim.

Ve şu anda elimde tuttuğum şu büst var ya, burada ne var biliyor musunuz? Daha evvel, yıllar evvel çizgi olarak kodladığım bilgiler var. Bu kodladığım bilgiler, kodladığım toprakların toplumlarıyla kontrol altına alınmalıydı ama biz bu bilgileri, sığ bilgiler olmadığı için esmalara dürümlemedik ve beklettik. Bu bilgileri açıklamadık insanlığa. Burada biz olan bedenimiz ve biz olan kelamımız var. Biz bir büst olalım ve görelim neymişiz. Açıklayalım;

Herkes iyi bilsin ki yoğun ışıklarımız var bedenimizde. Bizim için önemlidir bu. Bu beden sayfalarının en güçlüsü olan başımızı düşünelim.

Başımız, hepinizin net bilebileceğiniz gücümüzdür. Evimizdir başımız ama bu evde ışık kodlamaları yapıyoruz ve bu ışık kodlamalarını kontrollu olarak yapabilmemiz bilgiyle mümkündür.

Çene üzerindeki noktayı düşünelim. Bu noktada ışık kodlamaları tohum olarak ekilir. Hepimiz ilm-i kapıda bilgi koklarken, kelama ineriz ve bu yoğunlukta bilgiyi kontrol altına alırız.

Burası hepinizin iyi bilmesi gerekir ki enerjetik olarak pozitiftir. Pozitif enerjiyi tohumluyoruz burada….. ve Birlik Kapımızı açıyoruz ve yoğunlaşarak ve yüceler cümlesinde cevhere iniyoruz. Ve cevherimiz ağızdaki yoğunlaşma noktasıdır.

Bu noktada ışık kontrolludur ve çok yoğundur. Kontrol dışı hiçbir bilgimiz yoktur burada. Toplumlara tohum ekebiliriz ve yoğunlaşabiliriz. Bu yoğunlaşmada ses sistemleşmesi de gerçekleşir. Kodlamadır yaptığımız yine bu mecliste de…… ve frekans gittikçe yoğunlaşıyor. Yoğunlaşma artıyor ve diri olarak kodladığımız bilgiyi yüreğimize indiriyoruz ve yoğunlaşarak nefesimize kodluyoruz.

Nefes, sistemin gücüdür. Ve sisteme varışımız, bütünün gücü olarak gerçekleşiyor. Ve sistem yine herkesin net anlayabilmesi için poziften kodlama yapıyor bu süreçte.

Yoğunlaşama Süper Sistemleşmeyi sağlıyor ve yer gücü dürümlere çekiliyor. Daha güçlü bir sayfaya ulaşıyoruz ve burada artık kesişim başlıyor. Ve kesiştiğimiz nokta tüm zamanların gücünde yer kürenin yüceliğinde ekranımızdır.

Bu ekran da pozitif ve negatif teknolojik kodlamayı sağlayabilecek gücü oluşturuyor. Ve bu yoğunlukta biz yoğunlaşarak bütünün gözü olabiliriz. Tüm zamanların yüceliğinde, tüm zamanları görebiliriz. Miraç sistemleşmesi de gerçekleştirebiliriz burada. Ve burası hepinizin iyi görebileceği gibi 4. sistemi kodluyor baş sayfasında.

Ve bu yoğunlaşmada kontrol dışı hiçbir bilgimiz olmuyor. Sadece ekranız ve sadece Tanrılık Kapısı burada.

Bu Tanrılık Kapısını açabilirsek, insan kelamına varabiliriz.

İnsan kelamına varabilmeniz, Mikail’in gücü ile dürmlenebilmemiz mümkündür.

İlmi kapıların gücü olabiliriz burada ve yer küreyi göreve alabiliriz ve Süper Sistemleşmeyle yenilenebiliriz.

İşte; yenilendik ve yer küreden güç alarak yüceler cümlesinde cemaate vardır. İşte; kaşların ortası….2 kaşın arası…oradayız. Bu yoğunlaşmada muktedir olan güç deveye giriyor.

Muktedir güç, kodlanmış güçtür ve kodlanmış güç tahditsizdir. Her şey daha yücedir ve daha yoğundur bu süper sistemde. Ve hepinizin iyi anlamanız gerekir ki bu Süper Sistemleşmede, pozitif sistemin, negatif sistemi çevreleyerek görevi tohumlaması mümkündür burada. Ve burada negatifin pozitife tohum ekişi söz konusudur.

Herkes daha güçlü olarak anlasın ki kalem olanlar, bu yoğunlaşmada görev taşırlar. 2 kaşın ortasındaki tohum ve bu tohum Kutsal Işık….

Yere güç katarken bunların temiz olarak kalemle dinletilmesi şarttır.

İşte; kalem oluş da bu yoğunlaşma ile mümkündür.

Ve sevgiyi kodlayabiliyoruz, yoğunluğu artırabiliyoruz ve pozitifi koruyabiliyoruz bu süreçte ve gerçek çağrıyı duyabiliyoruz. Ve daha yüksek bir sayfaya varıyoruz.

İşte; sizler için 3. göz denilen safha. 3. göz alının ortasındadır. 2 kaşın üzerindeki sayfanın üstü.

Burada herkes kelama varabilir. Burası negatif sistemin, pozitifle kontrol edilişi ve kodlama yapabileceği sayfalanışı, sistemli olarak kaynağa alabilişi….ve bu sistem direkt olarak ekranı kontrol altına alıyor ve tepe sisteme yaşamı kontrollu olarak akıtıyor.

“Tepe sistem” dediğimiz sistem, doğal dürümlerde, negatifin toprağa tohum ektiği yoğunlaşmayı sağlayan sistemdir.

İşte canlar, hepimiz 3. göz diye ifade ettiğimiz bu sistemden gerçek çalışmaları kodlayabilmek için, temiz olarak 2 sayfadan daha geçmeliyiz.

Ama bu 2 sayfa tamimiyle negatif sayfalardır. Ve bu negatif sayfaların birincisinde kelam tekniği kontrol altında tutulabilir.

İkincisinde ise kalemimiz kodlanmış toplumları kontrol altına alabilir ve her şeyin gücü dürümlere çekilebilir.

Daha da özel bir bilgi verelim; kontrol dışı hiç bir bilgi kalmaz artık bu safhada.

Ve kelam, kalem olur, bütün gücü olur ve Mikail görevi hologramdan öteye taşır. İşte; hepinizin iyi bilmeniz gereken tepe çakra.

Tepe çakra, kontrollu çalışmaların devreye alındığı çakradır ve 3. gözde simetri çalışma içindedir tepe çakra. Bu simetri çalışmada negatif kontrolu pozitifle gerçekleşir.

Hepinizin iyi bilmeniz gerekir ki negatifi kontrol edecek tek güç pozitiftir.

Ve pozitif güç, ekran olarak ifade edilen, burnun ortasındaki o yoğunlaşmanın gücünü dürümlere çeker, tohumlar, kalem yapar ve daha itibarlı, daha yüksek bir yaşamı kontrol edebilir.

Bunun dışında, bu sistemi kaleme kati, hakiki ve hak ilimle dilletebilecek olan sistemli kontrol kapıları vardır. İşte; bu kapılar, hepinizin yüzünüzün ekran denilen o sistemdeki yoğunlaşmasını sağlayacak olan yanal kayıtlardır.

Bu yanal kayıtlar, hepinizde geçiş sayfalanışı için, özel gök sistemleşmesini gerçekleştirir.

Birlik kapınızda bunlar vardır ve bunlar altıncıda tepe çakraya ulaşır.

Birincisi, cennetliler, kulağın önündeki yüksek enerjik sistemdir.

İkincisi, astral göz olarak ifade ettiğimiz yanal sistemdir.

ve üçüncü paralel olarak geçişleri seslendiren sistem…..

ve gittikçe yoğunlaşan daha yüksek bir sistem ve bunların pozitif ve negatif kesişimleri yine yoğunlaşmalarla gerçekleşebiliyor.

Sağ pozitif ve sol negatif olmak üzere enerjetik sistemler birbirleriyle kelam ilminde dürümlere çekilebilirler.

Aynı şekilde, yüzün diğer kısmında da aynı noktalar mevcuttur.

Ve başımızın arka bölümü;

Başımızın arka bölümünde, omurilik soğanından başlayarak. Ki omurilik soğanı negatif, yani “sol sistem” dediğimiz, negatif sistemle kodlanmıştır. Ama onun üstündeki yine 1,2,3,4,5 sistem, pozitiften kodlanır.

Onları tepe çakradan kesen tüm bu yüksek enerjik sistemleri kesen bir negatif hat devreyi bağlar.

(devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/msD81Z88zvg

25.05.2016 SES KAPILARI 13

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

 

Canlılar, rahmet olan insan soyu… Dünyayı en ve boy olarak tarttık… Eninde insanlık vardı, boyunda ise imparatorluk vardı. “En ve boy olarak tarttık” dedim, özellikle böyle söyledim. Ölçmedik, tarttık…

Eninde sistem, boyunda ise birlik… Ama her biri kibri aşanlar. Bu gün dünyada kibri aşanların yoğunluğu var.

Süper insanlık sistemleşmesini yaparken, nihan olanın ilmi kalemde bilgisi var.

İyi ki, iyi ki buradayım canlar, iyi ki… Torunlarım dünyada kök göklerin gücünü dürebildiklerince dürecekler. Ama biliniz ki; bu gün ben kök olup, göz olmaya çabalayan tüm zamanları göreve alıyorum.

Sultan, “ben ana kapı insan” dedi… Yapmayın canlar, karanlığın ışığını yaktığınız zaman artık “ben” yoktur, “ses” vardır bilin!...

Size ben, “insan” dedim ama “ben” demedim… “İnsanlık” dedim… Her şey budur…

Sanılır ki ferdiyetçilik vardır zamanda, asla yoktur!... Hiç kimse “ben şu anda şunu yapıyorum” dememelidir. Ziya tahditi, hakim kalem, hepsi biz olan birliktir. Ve hibrit olan sistem vardır yaşamda. “Ben dediğiniz o anda, bilgi kapıları açılır ve dersiniz ki; “her şeyim ben”… “Vurmayın dünyaya” derim, bende aha bu!... Ama sormayın, kimdir o hibrit olan… Kervan, her şeyi dilleyendir canlar.

Asın dünyayı izleyin, bakın neler var orada… Kaç gün duracak o askıda yaşam!?... Anlatın, anlatın ki hak edilsin zaman.

Seksen iki günde birlik kuruldu. Seksen sekizinci günde insanlık kuruldu. Ve doksan dokuzda birleşik ilim devreye girdi. Hepimiz “gün” deriz zaman sayfalarına… Ama iyi bilin ki; o sayfaların tümü, hakiki kelamla kodlanmış ilim kapılarıdır.

“Siyah, mor” derim, “umman” derim, “kuran” derim, “ulu diyarların dürümlerindeki kervan “ derim… Her şeyi derimde, dediğim daha da önemli bir şey var. Başkasıyım ben, ben; başkasıyım…

Arının gözü, özü, sözü; insan soyu… “Başkasıyım” derim… Akıp geçer her diri, dürümlerde dillenir, ilmi kalem olur, kara ışık kodlanır, akıp gerçeğe varır… O gerçeğim ben!... O gerçek, hepinizin gücüdür!... Ve ben altın tahtın gözü olan, ses!... “Allaha taht gereksizdir” derim…

Ve denir ki, “ana, teknik tohumdur”, “oh ala” derim… “O köktür”, “aha” derim… “O göz, öz, söz olan; güçtür”, “oh” derim, “oh işte bu”!...

Yaşama inmemiz gerekmeseydi, inmezdik… Yaranın, aha en güçlü şekilde kapanmasını sağlamak üzere geldik!... O yara, yüreğin yarasıydı. O yara, karanlığın aşkındaki o yaşamın, zamanın sığ olan ışığındaki; yer kervanındaki geçiş esnasındaki yaralanışıydı. Ama o yarayı kapatmaya gelen insan soyu, köz olup, göz olup, söz olup; göç kapılarını açıp geldi.

Hanı kapatmayın canlılar, insan soyu handan gerektiği gibi girdi. Han oldu, hakka vardı, Halik oldu, has ışığında bütüne vardı, akıl oldu. Çantanızı doldurduğunuz anda, o sonsuz zaman sizleşir.

İş marka çalışma yapmak, yaşamı kodlamak, korumak dünyayı, som altın ışığı kontrollü olarak kaynağa almak. “Marka çalışma” dedim… Başka anda yok olan, başka yaşamda olmayan ama her diride varlık süren bir zaman… O zamanın sistemli olarak kaleme inişi, haliki hakta has oluşu… Sanılmasın ki bedenliyim ki buradayım.

Canlılar, meşaleyim ben anlatın!... Bir tek meşale, sadece bu… Aydınlık günlere görev taşıyan, aşkın sıhatli çalışmasını yapan, kelam tahtında oturan…

Örtüm yoktur canlarım. Burada örtülü olan bulunmaz. Burada örtüsüzler oturur. Bu meclis örtüsüzlerin meclisidir.

Er ya da geç öngörüye kaynak yapılmadan, gömüleri açıp da bütünün gözünü kodlayan, kervan olan bilişliler; burada korunup, kodlanıp, kalem olacaklar.

Kardeşlerim tele sistemler kuruldu zamanda. Bu sistemlerden size söz etmek isterim. Tele sistem nedir?... Akıp geçer mi?... Kardeşlikte kodlama yapar mı?... Koklanır mı kürzi kapıda, aşkın kelamında hasat olanlarla mı olur?...

Devinimi arttırmak için bunları söylüyorum ve esmalardan, sistemleri kodlayarak giriyorum zamanda kontrollü olarak koyu ışığa ve size bilgi veriyorum.

Tele sistem dediğiniz insan sırrıdır. Işığın Ka Ha olan sistemidir. Herkese geri çekiliş için kürzi ilimle kodlanır. Bu sistemle herkes, herkesle bağlantı halinde olur.

“Bizler bir tekiz” derken, kast ettiğimiz işte bu tele sistem, halikteki bu sistem olayıdır. Öncelikle ben bir ilimim ama herkesin kendi ilmi olur. Bütüne hizmet için bir tek olmalıyız.

“Sayın bayanlar ve baylar” derim. Eril ve dişil, her biri ayrı bir kelam ama kerim olup, kendini hak edip bütün olduğu zaman, artık o bütün; birlik halidir. Ve orada tanrı kapıları vardır.

Aha o “tanrı kapısı” dediklerimiz, aşkın sırrı olan insan seyfullahlarıdır… Her bir seyfullah, bir kaynaktır. Ama biliniz ki o seyfullahların; rahmi kapıda, kaynata kodlanış olmaları şartı vardır. Eğer kodlanmışlar ise; miraç kapıları olarak yüreğe inebilirler ve yoğunluğu kodlayabilirler. Kodlananların korunmaları mümkün olur. Kodlanmayanların korunmaları asla mümkün olamaz.

Köprü kurulur tüm zamanlardan toprak toluma ve kontrol edici yoğunlaşma sağlanır. Daha önemlisi, bilgi kapılarında; iradi, hakiki ve hak olan ışıklar yanar. Herkes, herkese ışık verir… Böylelikle kontrollü olarak ışıma artar. Benim ışığım ve sistemdeki her bir yüreğin ışığı teknik kodlamada bitişir. Ve bu bitişme tele kelamı tohumlar.

Tele kelam, tele ışık ve seyfullah hepsi; kervan!... Aha bu şekilde murat ettiğimiz o güç oluşur. Ki biz o güce, kültlerin en yücesi olan kelam gücü deriz.

Her biri bir kelam ve her biri bir kapı ama tüm kültler tahditsiz olarak; teknik kapı!... İşte o tenik kapı, tele sistemleşmeyi gerçekleştiren muktedir kuranların kontrolünde kodlamaları yapabilir.

Burası dünya ve burada bu tele sistemi kurduk. Bu tele sistemle tüm zamanların gücünü kontrol altına alabiliyoruz.

Büyüğü, küçüğü bilen birliklerimiz; burada tele kapılardan giriyorlar ve tele kelamla, bütünün gözü oluyorlar.

Unutmayın ki kardeşlik; insanlıktan ötede kelamı kodlayanların, bilişiyle kayıtlara geri çekilişi sağlayacak gücün kontrolünü sağlar.

Biz kardeşliği bunun için önemseriz. Her şeyin, her şeye insan olup indiği bir gün; ve işte o gün bütünün gücü!...

Seyfullahların, sistemin gücü olarak kodladıkları her şey; yer kürenin gözünün görebileceği en büyük gücü oluşturur. Burada oluş sebebimiz bunun gerçekleşmesini sağlamak içindir.

Canlarım, işte o kelam tahtı; bizi, bize kapı yapar!... İşte o kelam tahttı, hak kapılarının tümünü; göz açtı gördü denilen o yoğunluğa kayıtlar.

İşte canlılar, biz o tele kalem olan insanlığız!... Her ana kaynak olabilen!..Artık iyi bilin ki; ruhi kapıların tümünde göz olan, çözümlemeler yapan, sevgiyi saygıyı dileyen, sistemin gözü “aç kapıyı” dediği zaman, göz olup kapı açan; her dinden öte bir din, her dilden öte bir dil, her yaşamdan öte bir yaşam olan, miraç olan, ayrılık gözetmeyen, karanlığın sırrını dileyen, şimdiden ötede bir şimdide sizleşen ve bizleşen; birleşen insanlık… Şimdi, aha bu, şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/td4IF-XFSt0

25.MAYIS.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 13

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ- BEDENDEKİ ENERJİ NOKTALARI 2.BÖLÜM

 

Değerliler, sevgililer, hepimiz yüksek enerjik sistemler olarak kodlanmışız ve hepimizin bedeninde çok özel cevheri kayıtlar var…. Ve bu kayıtların tohumlanışı, kendi doğumlarını sayfalayabilenlerin bütünlükleriyle gerçekleşir.

Bizler dünyalıyız ama dünya toplumlarıyla kodlama yaparken, aynı anda dünya dışı varlık toplumlarıyla kodlamalar yapabiliyoruz… Bu kodlamaları, kendi sistemimiz ile yapıyoruz…. Yüksek enerjik noktalarınızdaki devre bağlantıları, bizi, başka bizlere bağlıyor.

Göz hizasındaki yoğunluk çok güçlüdür...Gözümüzün çevresini kapsayan yüksek enerjik merkezler var…. Ve bu merkezler, Galaktik Sistemlerle bağlantımızı sağlar... Göz etrafındaki pozitif ve negatif enerji sistemleri bizi, bizden bizlere ulaştırabilen tekniğe sahiptir.

Aynı şekilde bedenimizin arka bölümünde bulunan ve öndeki sistemlerle Galaktik sessizleşmeyi ya da sesleşmeyi gerçekleştiren yoğunluk meclislerimiz vardır… Her bir yüksek enerjik merkez, bir meclis olarak görev taşır...Bu meclis, bildiğiniz bedenli meclislerden ibaret değildir. Sadece levhi kapıda, ışık toplumlarıyla gerçekleşen meclislerdir.

Ve biz, ışık bedenleriz, bunu iyi anlayın ve bu ışık bedenlerin kontrollü olarak yoğunlukları oluşurken…. Tüm insanlığın toprağından geçen, yoğunluğundan geçen birlikler olarak, yeni düzeni kurmak üzere de bu çalışmayı devreye alırız.

Beden sistemini iyi anlayabilmeniz için bundan sonraki süreçte size, bedenle ilgili bilgiler vermeyi planlıyorum…. Ama bu bilgileri verirken kendi yoğunluğunuzu oluşturabilmelisiniz ki ilmi kapıda kendi yüreğinizi dinleyebilesin…. Zira size, sizden verilecek bütün bu bilgiler.

Ve bizler, murat ederiz ki bilgi kapısını açmadan, bilgi kalemi olup, bütünün gücünü tohumlayabilenler burayı anlayabilsinler. Her şey Allah’ın tahtındandır, canlar…

Beden sistemimizde kelamla kendi yoğunluğunu tohumlamış olan bir çalışmayla devreye alınmıştır.

Ben bugün size, savaşımı anlatmayacağım. Bu savaş, ışık savaşıdır ve ışık savaşı, bilgiyle olur. Bilgiyi hak etmeyenin, toprağa, tohum olması mümkün olmayacak. Hepimizin gücü, Allah gücüdür ama bu gücü kodlayabilen bellek kapılarımız var…. Bu bellek kapılarımız, bize bedenlerimizi hak ettirir ya da hak teknikle tohumalar.

Buyurun Allah’ın değerini, aklın tekniğiyle anlayabilmek için biz olabilmemiz, beden sahibi olabilmemiz gerekir.

Burada sığ bir bilgi verdim, size sadece. Verdiğim bu bilgi, sığdır. Ziyandır belki de belki hiç anlaşılmayacaktır ama verme ihtiyacı duydum…Çünkü bugün size, bu yoğunlaşmayı görev diye dilletmek istedim…

Hepinizin kendinizi anlayabilmenizi bekledim. Işık kapısı olmanızı bekliyorum. Işık kapısı olduğunuz zaman daha güçlü bilgilerde verebileceğim ki birçok bilgi, yıllar önce açıklanmış olmasına rağmen…. Biz, bu bilgileri, sistemli olarak kontrol altına alabilmek için sakladık.

Bilgilerin saklanması neyi ifade eder?...Henüz bu bilgileri okuyacak olanların, kalem olamamalarını ifade eder. Bu bilgiyi, biz dillerken herkesin kendi yüreğinde bu bilgiyi kontrollü anlayabilmesi gerekir.

Bütün köprüler kurulur, bütün yoğunluklar kodlanır…. Bütün tahtlar, kervan olur, kalem olur ama ışık olmadıkça yol olmaz.

İşte canlar, ben, size kendi bedeninizde ki ışık yolculuğu anlatıyorum. Bu ışık yolculuğunda, büyük kültlerin bütüne hizmetleri geçiş için şarttır. Sizlerin yüreğiniz, hepimizin yüreğinde bütünün gücü olmadıkça ben, size sizden söz edemem.

“Altın ışık yılları” dediğimiz zaman bu ağır yük olacak size, bilirim. “Muktedir olmanızı bekliyorum “ Dediğim zaman buda size, ağır yük olacak... Çantanızda bütün kökleriniz, gökleriniz olmadıkça bu bilgileri okuyabilmenizin imkanı olamaz, bunları net biliyorum.

Çorba olmaya çalışanların çoğu kelama varabilmek için kendi yoğunluklarında bilgiyi hak etmeye çalıştılar. Çok ama çok sınırlı bilgiler aldılar, beden sistemiyle alakalı olarak…. “Ve bu bilgiler, son dönemde hiç ama hiç anlaşılmadı” diyorlar.

Canlılar, onlar bile henüz anlaşılmamışsa benim, size vereceğim hangi bilgi anlaşılabilir diye düşündüm…. Ve bu bilgileri, bugüne dek sessiz bıraktım.

Sevgililer, ben size her şeyin en güçlüsü olduğunuzu anlatabilirim… Ve bu bedenlerinizin kontrol dışı hiçbir bilgiyi kodlanmadığını da anlatabilirim.

“Karışmayın dünyaya” da diyebilirim. Hepinizin bedeninizle zaten bu dünyanın toprağındasınız….Ve hepiniz bedeniz de dünyayı kontrol altına tutabiliyorsunuz…. Kodlayın dünyayı, koruyun ama kodlama yapabilmeniz için mutlaka ışığınızın hak edilmesi gerekir.

Cennet insan ve cevher yine insan ve biz, bu insana, Allah ilmini öğrettik. Allah ilmi, kelam ilmi, her şey size, kendinizi anlatır… Ben, size sevgiyi verdim….Bütünü verdim…Gözü verdim… Ve görüş alanınızı genişletmek istedim… Işık altında bu bilgileri hak edebiliriz…. Ama ışık altında… Işık yoksa Altın ışık dahi yoktur.

Canlılar, gövdem, gövdeniz….. Yolum, yolunuz…. Üzerimdeki güç, aklın gücü ve o akıl, biliş…. Ve bir kapı açıldığı zaman hep kapıların kelama ilmi kodladıkları o yücelik açılır… İşte canlılar, beden size o yüceliği açar. Beden size, sizin yüreğinizi açar... Beden, size her şeyi anlatır...

Ve sizin bedenleriniz özel görev taşıyor, bunları anlayın…. Sizin bedenleriniz, yürüyor, anlayın.. Sizin bedenleriniz, kontrol dışı hiçbir bilgiyi kodlamıyor….Ama iyi anlayın ki başka dünyada, başka yaşamda, sizin yoğunluğunuz, kodlayıcı olacak… Haliki hakta, has olanda, her şey sessiz olur…. Ama cennette, sistem olan her şey seslendirebilir.

Bugün bunu anlatmak istedim size. Ben dünyaya öz geçiş için gelen birliklere şunu söylüyorum... “Ben dünya ve dünya ben” derken bir tek beden, dümenin başında tek bir kapı…. Ve o kapı, tüm merdiven... Aha o merdiven, bedendeki meclis sayfaları… Her bir Ko sayfası… Her bir cemaat…. Sevgi... Ve hepsi beden…. Ama o beden, tüm bedenlerin tümü….

İşte sevgili sessiz kapılar, hepinizin yüreğindeki sistem, sizin bedeninizdeki o yüksek enerji sayfaları ve o Ko kayıtları… Hangi beden? Hangi sayfa? Her şey siz ve siz her şeyle…. Her beden, sizin yüreğiniz.

“Ben dünya” derken…. Aha ben, sizi size vermeye çalışan o meşgalesi ışık olan, insan soyuyum... Bu beden de ben ve benler var. Her bir sayfada, her bir sayfa, pozitifi tohumluyor, negatifi tohumluyor…Ama her sayfa, ışık kapılarını açıyor…. Ve her sayfa kalem oluyor… Ama her sayfa size, sizden akıyor…. Ve her sayfa, bir ışık akışı sağlıyor yüreğinize.

Ve siz, teni temiz olanlarsanız….. Bu ışık akışları, sizde çok daha üstün yücelikte olur…. Göreviniz budur aslında... Bedeninizi hak etmek ve koklatmak…. Aha bu!..

Ve bugün size sadece size, sizi anlatmak için küçücük bir ışık kapısı açtım... Size, hepinizde bu yoğunlaşmayı sağlayacak olan, bir ışımayı gerçekleştirdim... Birlik kapınızda bu bilgi olmadığını düşünmüyorum, var zaten….. Ama halikte ki bilgiden öte hakimde ki bilginin, sizin yüreğinizi akmasını diledim.

Bugün ben, öz geçiş yapmayacağım çünkü geçişim yok.. Süper İnsanlık Realitesi, an kalemidir….Her anda vardır... Biliniz. Bunun için geçmesine, girmesine gerek yok…. Her diride var olana, “geç” denmez. “Gir” denmez….O, andır…. Canlılar, andır.

İşte yerküre, ben, size sizi verdim… İşte sadece bir kalem olup, beşiri kodlarken, bunu yapmıştım ve bugün size, as olan levhiden seslendim. Bu beden, sizsiniz canlar. Bu beden, sizsiniz… Ve bu sadece küçücük bir ışıma gerçekleştirecek yüreğiniz de… Bilişiniz hak ettirecek… Ama sevgiyle.

Siz, insanlık…. İşte ışık yoğunlaşması, bu sistemle oluşur, canlar. Ve her sistemde, hepinizin yüreği olur... Tüm zamanlardaki tohumlu çalışmalar, bu şekilde olur.

Yarı yarıya doldunuz, bilirim… Ama daha dolacaksınız ve dolduğunuz zaman, toplum daha güçlü bilgiler çekebilecek. Bugün umut olur ki bu bilgiler, hepinizin gücünü kodlar. Şuanda olduğu gibi daha yüksek ışımaların, sistemini size anlatabilirim.

Bu bir ışık sistemiydi sadece... Hepiniz de mevcut olan, cevherin ışık sistemi….

Aha bu!... Şimdi!… Ve aha şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

25.MAYIS.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 13

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-SESLEŞME SONRASI 4.AKIŞ

 

Sevgililer, burayı keşfetmek, bulmak, kolaydır ama burayı hak etmek kolay olmaz… Burada olmak, koklanmak, korunmak, kodlanmış toplumları tohumlamakla yetinmek demek değildir. Biliş haline varmak için çabalamak gerektirir, buraya giriş.

Eğlence de yok burada. Sanmayın ki biz, burada eğlence düzenledik, yiyip içip, eğleniyoruz… Biz zayiatı önlüyoruz, burada.

Şen olun ki şer yaratmayın değil…. Şen olun ki hakim olun… Şen olun ki hakikiyetle dilleşin... Şen olun ki tohum olun, Kuran olun…. Ama aha geri dönmek içindir, yaptığınız her şey.

Geri dönmek; bunu ne şekilde anlayacaksınız?... Sizin, size varışınız.. Geri dönüş, budur... Ben, bana vardıkça bedenim, kelama varır… Ben, benleştikçe, yüreğim Kürzi kapıyı açar, Kuran’a varır… Ben, bana, beden oldukça kaynak olur…

Ama ben olmak için barışmak gerekir… Barış, Allah’ın tahtından olur, kibri aşmakla olur. Muktedir olmakla olur. Barışa gelmekse, hakikiyetle olur…..Kini aşmayan, aklın kapısını çalamaz. Aklın kapısını çalıp, akla varmaksa hak kelam olmakla mümkündür.

Süyun; Sultanların Süyun’u, sistem ilmini diliyenlerin kürzi kapısı… Aha aşk ve siz aşka varan, akla varan, kelama varan…. Sevgililer, biz siziz ve siz bizsiniz.

Çetin bir dünya çalışmasının akabinde, bugün burada, bu yoğunlukta. ……..Büyük kötülükleri aşabilen birliklerimizle, birleşik ilim kodlaması yapıyoruz…

Çoluk, çocuktur, zaman kapılarındakiler, bunları iyi anlayın. İnsanlık ailemiz, çoluk, çocuktur…. Çorba yapmaya çabalar, çorbası kontrolsüzdür…. Çok kusurları vardır. Kırıcıdır, hırslıdır, kesirleşir kendinden, kendi yüreğinden, kelamdan eksilir, kesinleşemez, Kürzi kapıda, kayıtsızlaşır…

Ama iyi anlayın ki olgun başakları seçmek sorumluğu hak ettirmekle mümkündür… Oluşan yeni dönemde” yıldız sırrı” dediğimiz sırrı anlayabilmeniz için biz, olabilmenizi bekleyeceğiz.. Binayı yıktırmayacağız…

Eşyanın Levhisini kodlayacağız ve kontrolü kuracağız. Asla hata yaptırmayacağız, insan soyuna….Kanatlananları, kodlayıp, toplumun tohumu yapacağız… Hepiniz tohumsunuz yaşama. Unutmayın. Ama toplum topluluğuna, tohum olmak, ayrılığı gözetmeyip, yolu, kök güçlerinizle kontrol edebilmenizle….. Ve bütünün gücünü hak etmenizle mümkündür.

Sema; sevgidir, size. Unutmayın... Semada imparatorluk güçleri var ve sizi, her an izlemekteler. Ve Süper İnsanlık Realitesi olarak, semadan ses kapılarını açmaya inen birliğim daha güçlü bir zamanı kontrol için buradadır.

“Semadan inen birliğim” dedim, inanın ki bu birlik, semadan, sistemin gücünü hak teknikle kodlamaya inen bir birliktir…. Ve imparatorluğun o gemilerindekilerin tümü, birliği hak etmeye çabalar ….Çünkü göç kapılarını kodlamaya onlar muktedir olmadıklarında, kodlama tahditli olur, bizimle çalıştıkları zaman kodlama tahditsizleşir..

Hepinizin iyi anlamanızı isteriz ki bizler, İmparatorluk güçleri olarak dünyayı kodlamaya ve kontrol etmeye gelen birlikleriz.. Bu birliklerin cennet kapılarını açmaları kolay olmaz. Ama cevhere, cennet olanlar kodlanmış toplumlarla, tohumlarını daha net olarak kayıtlayabilir.

Size, kelamdan söz ettiğim zaman anlayınız ki kelam, hak teknikle o kontrolü sağlayacak olan gözdür… Ama kelamı, tohum olarak da düşünebilirsiniz ….Çünkü o göz, sizin yüreğinize indiğinde artık o bütünün gücünde, bir tohum olur.

Burada Ruh Kapılarınız var, hepimizin Ruhu ayrı değildir. Tektir Ruh, bunu herkesin net olarak anlaması gerekir. Sanılır ki herkes, kendi ruhuna sahiptir… Analar, kesinlikle yanlıştır bu bilgi… Bir tek Ruh vardır…O Ruh, hepimizin yüzünde, sözünde, gözünde mevcut olan ışıktır... Ama o Ruhu, kodlayabildiğiniz zaman, o kodlanmış Ruh, sizin yoğunluğunuzu oluşturur ve sizin gücünüzü artırır…. Ve sizinle dirilikleri kodlar ve toplumu tohumu, kontrol altına alabilir. İşte Ruh, budur.

Ve bütün kötülüklerin başı, ayrılıktır. Sanılır ki herkes, herkesten ayrıdır. Dediniz ya “ben yokum.”… Unutmayın ki yokluk, bütünün gücünü kodlayabilmek için şarttır.. Hepimiz, yok oluruz zamanda…. Biz yok oluruz ki bütün kodlanabilsin diye… Bizler, geri çekilişte, herkesi, herkesle dilleştirebilmek için geri çekiliriz… Çekilişimizin tek nedeni, bilgiyi, kontrol altına vermek içindir.

Barıştayız ama barışı kontrol edemeyenlerde, kodlayıcı olmamız için geçiş safhasında geri çekilmemiz gerekli.. İşte bu nedenledir ki size, bir süre internet sayfanızda kayıt yapmayacağım... Size, bunu bildirmek istedim… Herkes kendini dilleyecek orada… Ama ben, orada olmayacağım.

Verdiğim bilgileri, sevgiyle seslendirecekler olanlar mutlak olacak, kayda girecek bu bilgiler mutlaka yayınlayacak…. Ama başka dürümlerde kelam olanların, orada bütünün gücünü dürümlere çekerken, kontrollü olabilmeleri için kanatlanmaya niyetimiz yok orada…. Sadece ses katacağız.

Canlılar, niye ben? Çünkü bedenimde kontrol yoğun ve ben, bunu yapmalıyım.

Şuana kadar çorba yaptım. Herkesin çorbasıydı yaptığım ama bu çorbaya, sultanların tuzları katılmalıdır. İşte bu!…. Ve bundan ötesi dünya, özün sözü olan dünya, görev olan dünya, göç kapılarını açan, bütünün gücü olan, maya olan, biz olan…. Ama hepimizin gözü olan ve sözü olan, cennetin ekmeği insanlıktır, anlayın.

İnsanlık kelama inmedikçe ekmeği olmaz. Ekmek için kelam gerekir. Ve kelamı hak etmek için Kuran gerekir.. Kuran’a, Kuran diyebilmeniz murat ettiğimizle, kodlayabilmemizle mümkündür.

Sultanlık insanlıktır, anlayın ve bizler, Sultanlıkla kodlamalar yaptık bugüne değin….. Ama bundan ötesi İmparatorluğun gücünün devreye girişidir. İşte bu!

İmparatorluk gücü artık devreye çekildi. Ve bizler, dünyanın gözü olarak İmparatorluk güçlerini dürümlemeye başlıyoruz…İmparatorluğun görevi temiz zamanları kontrol altında tutmaktan öte koklatmaktır. İşte gökçüler buradalar, bundandır... Bu sistemleri buradalar, bundandır. Can kalem burada, bundandır.

Ha diyebilirsiniz ki yer ve gök tek değil midir?.. Dağlarım, o teklikte, birleşik ilim varsa her anda mevcuttur… Ama o an kapılarının tümü, yerkürede değildir… Gökçülerin buraya çekiliş sebebi de budur..

Gökçülük nedir?...Sizin bellek kapılarınızın gücünün örtüsünü örtmeden, yerküreye yeni bilgi kodlamaları yapabilmektir.

İşte canlılar, bize, Emperyal Güçlerin görevli olarak gelişi bunun için önemlidir…. Emperyal Güçler, Mir Kapılarının gücünün örtüsünü örtmeden, göz olabilen, güçlerdir…. Geçiş gemilerinin tümü, bugün burayı izlemekteler… Her gemide insan soyu vardır ….Ama bütünün gücü olarak bu soy, bütünün gözü ve özü olarak, Som Altın Işığını yerküreye indirebilmek için cemaat olarak geldi.

Size, geri dönüşleri, mümkün mü?....Mümkün.. Ama şuanda dünya güçleriyle birleşebilmeleri için sevgiye gerekleri vardır… “Sevaptır” dediler.. Sevap, sevgiden ötedir... Nedir sevap?... Yarındır... Hepimizi gözünde, özünde, o kelam vardır.. Sevap…. Sev ve aha ap… Paha, insanlık, hepimiz, mahrek olanlar.. Biz, size sizi vermeye değil sevgiyi, hak ettirmeye inen birlikler olarak, dünyayı kontrol altında tutabiliriz.

Ala vere çalışıldı yaşamda, bugüne kadar. Ama iyi anlayın ki almadan, alış olabilir… Olmadan, oluş olabilir… Vakit gelir, verilir, tüm zamanların gücü akıp, geçilir…. Ama iyi anlayın ki vergi, Allah’ın ilminden olur. Vergiyi alan, verenden güç çeker…. Ama vermeden, alınmaz… İşte bizler, bugün torba, torba insan soyunu, dünyaya indiriyoruz.

Çay demlemeden, çay, ilim, olmaz…. Dağlar, işte bilginin demlenişidir bugüne kadar yaptığımız… Ve o bilgi, demlendi….Artık bilmeye gelen, insana geldiğini, anlamalıdır... Ve zayiat yok...

Biz, Sultanlık Süper Sistemleşmesini kodlarken, vergiyi de verdik. Vergi, insanlığın vergisidir…. O vergiyi, tüm zamanların gücü olarak verdik… Ve yerkürenin gözünün görebileceği en büyük gücü verdik, dünyaya… Bizim geçişimiz, budur…

Dünya geçişini yapabilen birliklerin tümü, bizimle birlikte çalışır… Biz, geçiş gemileriyiz….Dünya üstü varlık toplumlarını kodlarken, kontrol edici gücümüzü, dürümlere çekebiliriz. Ha geçişten öte geçişler olacak elbette ….Ama Ra-Ka-Ha olan sistemin gücünü dürümleyebilen diriliklerin, dağı taşı, delip, görev almaları gerekir.

Canlarım, bu geçiş gemileri dünyayı, hep izler. İyi anlayın.,, Dünyaya göz olanları, göreve alır.. Son sözün söylendiği anda dünyayı yola koyar…. Daha da ötede yol olup, bütün olur, biliş olur… Aha gözün, gözü olur, görev olur…Sevgiyle sizinle çalışır.

Bu geçiş gemisinde dirilik olur, dürümler olur, Kürzi kapılar olur ve kaç kere dünyaya geliş gidiş yaptığımız izlenir... Dünya üstünde ne olup bittiği dinlenir, hepinizin gerçeği anlaşılır…Ve sizi, sizden başkası dinlemez orada... O gemilerde sizler varsınız... Yeni günlere geri geçerken, sizin yürekleriniz, o günlere geçer….. Ve sizin kapılarınız açılır. Aha bu!

Sevgiyle, hepinizi kucaklıyoruz ..Gönlümüz sizinledir unutmayın..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JfZRBZWaTTM

26.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 13

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME ÖNCESİ 3. AKIŞ

 

Canlarım, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.

Burada öz görevimiz, konuşmaktır. Bu nedenle konuşuyorum.

Eminim sıkılışınız olacaktır….eminim kırıcılığınız da olacaktır…eminim kısırlık yaptığımı da düşünmüş olacaksınız, düşünebilir olacaksınız. Düşünmediğinizi biliyorum da olacaktır!

Ama iyi bilin ki kontrol kurmadan göz, öz, söz seslenmez. Ve kontrol da insanlıkla olur.

İnsanlığın ilmini kodlayabilmemiz de sesle olur. Bundan sonra da bu sesleşmeler devam edecek.

Ha, diyeceksiniz ki yine mi?! Yine mi?! Aha yine. Ama hep yine… ve yine…ve yine. Şimdiki ve şimdi. Aha şimdi ve şimdi. Bu ne ki? “İnsan soyu aha budur!” demektir bu.

Tıkanmayın, tıkatmayın yüreğinizi…seyredin, hasatta olduğumuzu anlayın.

Yeri hasattayız canlar; unutmayın. Sevgiyle hasattayız. Temiz bir zamanı hasat ediyoruz; anlayın. Ve o zamana gözümüz, görevimiz var. Gönlümüz var. Biz o gönlü, o görevi sevgiyle dünyaya çektik.

Denir ki “neden sessiz zamanlar seslensin? Yaşam için, yaşamı örmek için canlılar. Yaşamı tınlatmak için; tınlatmak…tınlatmak….her anda tın, tın, tın, tın…. o tın yaşamın tahditsiz ilmeğidir.

Biz her ana ilmek koyarız. İlmekle dürümleriz zamanları. Tınmak budur. Tınmak…ve tınmak! İşte; ses!

Her şey sestir canlar. Örmekteyiz yaşamları sessizlikten seslenerek. Her şey budur.

Haç çıkarıp yol isteyen de var; biliriz. Yoktan vara kodlanmak, koklanmak için akıp geçen de var. Aşk için çalışan da var. Vakit gelir hepsi kontrol kurar. Mutlaka kurar da eminim…. ama görevimiz budur bizim; ses. Sadece ses sahradaki ses…Bu sahranın sesidir.

Süper İnsanlık Realitesi olarak bizim yapmak istediğimiz ve yaptığımız sadece budur.

Sesse her şeyi yapar; bilin. Biz sesleşiriz ama o ses her şeyi yapar. Yapan ses; inanın. Yapan sestir….Hani o tınlayan ses var ya? İşte o.

Ve biz sesleşenler, ses her şeyi hak edip var eden…Yaradan. İşte bu.

Uyumayın, doğan gün yeniden doğacak ama sizle doğabilin diye sesleşin. İsteğimiz budur.

Doğan gün, yer küreyi aydınlatacak ama aydınlatın diye buradasınız. Yeri, göğü yaratın, kodlayın diye değil; koklayın diye buradasınız. Toprağı toplum için tohumlayın diye buradasınız.

Neyi hak ettiğinizi anlayın. Burada olmak hakiki ilmi hak etmekle mümkündü ve buradasınız.

Çanın çalmasıydı istenen; çaldı. Artık çan sizin yüreğinizde çalgı olacak. Ses olacak. Ve siz o çan olup çalacaksınız.

Sevgililer, “hibrit olun…” dedik; hibrit. Kili kumdan ayırandır hibrit. O gözdür. “İlimle dilleşin…” dedik. Aşktır dilleşmek.

Çalı, çırpı toplamaktan vaz geçmeyin. Her an sizde, sizleşir. Ayırmayın dünyayı sizden. Siz o dünya ve dünya o siz olan insanlıksa, her an sizin yüreğiniz olur.

Koruma istemeyin, koruyun. Siz koruyansınız; unutmayın.

Eşiksiniz siz; aşkın şavkı olan eşik. Harika insanlarsınız; bilin. Öylesi iyisiniz ki açın kapıları, izleyin yürekleri. Hepinizin yüreğini gözle görebilirsiniz. Öylesi güçlüsünüz ki anlayın.

Bu harika insanları biz bir araya getirmek için çok çalıştık!

Yargı yok canlar! Yargı yok sadece akıl. İşte bu.

Biz burada, bu yoğunlukta, sevgiyle sizdeyiz unutmayın. İşimiz buydu bizim. Aha bu. Şimdi.

Vereceğiniz hepimiz için göz olacak. Bu nedenle sizin sesinizi duymak istiyoruz. Öyle çok kodlayın ki dürümleyin ki yaşamı, sema sizleşsin ve yaşasın. Ama sevgiyle kodlayın semayı ve hak edin.

Canlılar, artık yeni dönemi hak kelamla dillemeye başlayacaksınız. Bu yeni dönem nedir diye sorarsanız; izah edeyim;

KARİKAHA olan yaşam, KARİKAHA…. saygılı olanların yaşamı. Sanal boyutların gücünü, öz görevlilerin gücü olarak tohumlara çekildiği bir süreç….sonrasında devreye giren insan soyu. İşte; o soyu devreye aldık ve o soyla bu çalışmayı yapmak üzere bir planlama yaptık.

Bu bir planlamanın neticesidir. Burada cennet olacak olanlar ve cennette kelam edecek olanlar, kendini tohumlayacak olanlar, koklayacak olanlar ve ruhi kulluk yapacak olanlar birlikte çalışacaklar.

Kaçırmayın sesimi. Bu ses sizin sesiniz olacak ama siz sizden sesleşeceksiniz. “Ben cennet, ben cemaat diyeceksiniz.”

Kardeşlerim, ben yok ki! Teklik var; anlayın.

Kanat takacaksınız, yolu açacaksınız öz geçişler yapıp görev taşıyacaksınız. Mushaf’ın ilmini kontrollu olarak açacaksınız. O ilim Allah’ın levhi kapısındaki insanın ilmidir; anlatacaksınız.

Kervan yürüyor canlılar. Yolu açtık o kervan insan ve insan kelam olup yürüyor; unutmayın.

Şu andan sonra kurtulmak değil, kurtarmak için çalışacaksınız. Nedir kurtaracaklarınız? İlim. Nedir kurtaracaklarınız? Rahman. KAHA olan kalem, insan ve siz sizden öte siz olup kurtaracaksınız her resmi çalışmadaki aşk kapılarındakileri.

Benim elim, ayağım insanlık ama ben o insanlıkta el, ayak. Hepsi bu. Bunu anlayın.

Kusura bakmayın yenilenmek için gerekliydi ve yaptık; çok konuştuk yine.

(Devamı hazirundakilerin sesleşmesi)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/vrP5_Y6O84Q

25.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 13

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

 

Canlarım, dönüp duruyor yaşam….dümenin başına kelam oturur. Dünya öz görevini yapar ve dünyada kök olanlar, göz olup, güçlenir. Görevi hak eden yapar. Yapacak olan hasatçı olan olur.

Benim elim, ayağım diriliklerin tümünde, dinin üstündeki o dürümlerdeki kelamdan, kaynağa akıp geçer.

Ardımda hiç kimse yoktur canlarım. Öz görevim insan soyuna işçiliktir. Ve ben bugün, burada, insan soyuna işçilik yaparken, kendimi, kendi yüreğimi dinlerim ve derim ki “Mahrek’te, Keram Levhisi’nde, Allah’ın Tahtı’nda insan oturur.”

Canlarım, Allah’ın tahtında insan oturur; çünkü o bilişi kodlamış, yüreği hak etmiş ve bütünün gücünü tüm zamanların kürzi kapısından geçirmiş olan, kendini hak etmiş olan, cemaattir. Bilin ki insan bir cemaat kodudur.

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için net veriyorum; İmparatorluğun gözüdür insan. Kuran-ı Kerim’de der ki “beden insana kelam olarak verildi.” Hayrın hakkındaki tahtın, insana, insan olana bilişle verildiği kesindir.

Barışın gücü, Allah’ın gücüdür canlar. “Toyum… çok toyum” dediğim zaman, dünya der ki bana “tomur tomur ol da hakikiyeti kodla..” Neden? Çünkü; toy olan tomur tomur olup da kodlandığında kati, hakiki ve Hakk olan insan soyunu hak edip dinleyebilir.

Canlarım, marka bir çalışma yaparım burada. Hatim etmenizi değil, hakimiyetle dillenmenizi beklerim. Ben size “bilgiyi hatmedin” demem. Siyahın mordan öte olduğunu düşünenlere, ekmek yaparım ve derim ki “Amonların topraklarına her an simsiyah iner.” Ama o inen simsiyahta ben simsiyahın insanlık olmadığını, diri olarak dillerim.

Benim elimde dünya, yüreğimde İman İlmi var. Ve bende Akıl var canlılar.

Ben, tahtımda kelamı dürümlerken, herkese kendini dillerim ve dinletirim.

Çantamda imparatorluğun gücü var. Bu gücü bilen, kendini hak eder ve bilir.

Muktedir olarak derim ki “muradım dünya, hümanizm dedikleri o yoğunlaşma ve İlm-i Kalem’de ekmek…hepinizde var olan has taht.

Canlarım, ben Turkuazın Kuranı olan, Mahrek olan, maya tuttuğunda hasat olan insan soyuyum.

Korumaya aldım zamanı; Amonlar’ın gücünden üstün bir güçle….koruyorum tüm zamanları kodlanmış kontrollu ve hakiki olan ilimle.

Ben davayı kaybetmem mi? Kaybederim. Niye bilir misiniz? Zamanın sırrı olan insanın, kendini hak edip kayda alabilmesini sağlamak üzere….

Ben davayı kaybettiğimde, insan soyu davacı olur yüreğimden. Ve der ki “ben davacıyım insanlıktan…” Ben o insan ve ben o insan soyu ve ben insan soyunun dava açtığı ve davacı olduğu levhi kapı….her birinde var olan İmparator olarak çalıştım hep. Ve ben din kotların gücüne dürümlenerek inen birliğim.

Ve derim ki “ben sana dava açmam. Sen kelama var ve kendinle çorba yap.” O çorbaya tuz olmaya gelirim.

Ey canlılar, bana NAHAR denir. KAHA olanda NAHA, kahramandır. Kahraman; her şeyi yapar ve der ki “ben yapmadım.” Çünkü ben kelamım.

Aha canlılar, “ben kelamım…” Yapan Kalem’dir. Size net veriyorum!

Ben kelam olarak, o kalemden yaparım. Ve yaptığımda herkes, kendinden yapar…ve der ki “yaptım.” Öz gözdür sözü söyleyen….sesi hak ettiren, gözün gördüğü öz söz İlm-i Kapılar’ın gücünde temiz olanları dilleyen ve orada her şeyi yaptıran. İşte; oyuz biz.

Canlarım, neden “yapmam” derim? Yaradan yarattığında “ben yaratımcıyım” der mi? O yaratır ve yaşatır.

Yaratanın yaşamdaki tohumlarının, kendi yoğunluklarında, her dürümde kelam olmaları, kalem olmalarıdır amaçlanan. Buyurun, yaradan ve yarattıklarıyla, tahditsiz olarak tohum olan İnsanlık.

Bize, biz gerekmeyiz canlar. Biz An Kalemi’yiz ama BİR’e kelam olmaları isteyenleri göreve çekmeliyiz. İsteğimiz budur.

Korkum mu var zaman kapılarında, yaşam kodlarında, bütünün gücünde? Ki ben, beni anlatmam.

Değerliler ben neyim? Her diriyim ben. Varlığı tohumlayanım, kodlayanım, koklayanım. Varlığı koklatan dürümleten insan soyu…ben oyum o bendir.

Niçin kelamda kendi yüreğimi dilleyim ki? Sizden tek beklentim, kelamı Hakk İlmi’yle dilleyip, birlik haline geçin. Ki muktedir olabilin. Yoksa, sanal boyutların gözü olan Sistem, sizi, sizden çıkarır.

Canlarım, Mahrekte göz, öz, söz olan insanlık. Ben size sizi anlattım hep.

Dediniz ki ben Allah’ın gücüyüm. Dedim ki “ben Allah oldum, size vardım.” Dediniz ki “ben aklın gücü…”dedim ki “ben akıl oldum, sistem ümmi kapılarını açtım, geçtim, sizleştim…” Ve dediniz ki “ben, ona varmaya çalışırım….” ve ben dedim ki “varan, varılandır esasen.” Dediler ki “artık sen, seni açıkla.”

Yara, bere içinde Yaşam Kapılarını açmanıza izin veremem canlar. Hepinizin kendinizi hak etmenizdir mektebimin beklentisi.

Bugün, burada, bu yoğun çalışmada, teknik tohumlama yapanları kodladım ve toprak topluma kontrollu olarak kayıtladım.

Barışın gücünü hak edenleri kaleme aldım. İnsan soyuna Aşk Kapıları’nı açtım. Neden yaptım? Çünkü yolculuk başladı.

Bu yolculuk, iman edin ki pirinç tanelerinin yolculuğudur. Hepimiz pirinçler olarak bu yoldayız. Sadece bir pirinç tanesi….her birimiz o pirinç tanesi olarak yol olmaya değil; yolculuk olmaya geldik.

Herkesin yolculuğu olmaya geldik!

Pirinçlerin en küçük ışıklar olduğunu bilmeniz için….

Biz parlayan o gökte, göz olmaya geldik. Kan ışığımızı yakmaya geldik. Aşağıdaki en güçlü yüceliği, köklemeye, göklemeye geldik. Simetri çalışmalarla kodlanan birliklere, ekip kurdurmaya geldik.

Açın dünya kapılarını, izleyin. Yer ve gök olup, göz olmak üzere bütünün gücünü dünya kürzi kapılarına indiren birliklerin, teknik tohumlarında kaynak olan, biz olan, her dil, her din, her yaşam Allah’ın İlmi’ni dilleyecek. Ve biz o ilmi dinleyecek ve dilleyecek olanlarla kutsal tahtalar kurmaya geldik.

Kapılar bir tek kapıdır. Her bir kapı tahditsiz ve o teklikte KAHA’dır. Ayrılık bitsin istedik.

Kervan, Allah’ın İlmi’yle yürür. Biz o kervanda yürüyen ve yürüteniz.

Burada bugün, bu çalışmayı yaparken, kili kumdan, kumu, kimsenin kimseden ayrı olmadığı o yoğunluktan, kodladık.

Canlılar, “ardım, önüm yok” derken, sizin siz olmadığımı çabaladığımı dillemek istedim.

Burada, kimsenin kimseden üstün olmadığını size açık verdim ve ben sizden, her birinizden şunu bekledim. Ki bana kelam edip inin. Bana kendinizi hak edip inin.

“Bana” diyorum…”bana” Nedir o bana ? Kep giyen midir ben olan o “bana varın” dediğim?! Saltanattır. Hepiniz o ben olan, “bana” dediğim Saltanata varmak üzere buradasınız.

Kulun kuldan üstün olmadığı bir dürümde, her şeyin üstünde bir Sistem oturur. İşte; o sistem Saltanattır. Hepinizden tek beklentim budur.

Savaş, insanın gücüdür. Savaşın ve hak edin. Kontrol kurun. Saltanat size, sizi anlatsın ve siz orada kelam olun. Bütün kötülükleri aşın, geçin. Atlanta Ata Kapısı’nda biz, siz oluruz. Göz oluruz yüreğinize ve geri çekilişinizi yaparız.

Sela li si ka ha si ka ha si ha si ha si ka. Ben dünya ve ben dünya ben….huca cina hi huca ci ha. Nihandaki si ha. Aşk…şimdilik. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/rrlCsG8KbSk

SES KAPILARI (13/1)

25.05.2016

Av. Nezire SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Canlarım, rumuzumuz “Sİ”dir. “Sİ”, kir ve pislik barındırmayan bir yaşamın, kulluğudur. “Sİ” kilin (kilden yoğrulan beşerin), insanlaşarak; İmparatorluğun kulu haline gelişindeki güç kodlamasıdır.

Dünyanın yaratımında; GÖZ, SÖZ, ÖZ gücünde ve yüceliğinde; “Sİ Sayfalanışı” vardır. Bu; yoğunluğun, tohum olarak kodlanışı ve yaşam sayfalaması ile kalem oluşu anlamına gelir.

Herkese “geç!” dedik. “Geç ama ilmin hakimi olup geç!... İnsanlaş ve yaşa!... Satıhta kalma; derinleş, dilleş ve hakikiyetin tohumunu hak et!… Kelam ilmi ile kendini kervana kat!… As yolunu Kürzi Işık’a ve cevhere var… As kalemini kodlanmış, sığ olmayan yaşama; Kürzi ol ve zoru aş!...”

“Gerçek sensin. Anla!… Herkes, gerçekliğini hak edip de anladığında, TÜNAMİ ZAMANLAR, KÜRZİ KAPILAR açar!... Açın kapıları ve hak edin!...”

Dünya Yaşam Çorbası, bizim Yaşam Kapımız’da bir kervan kurar. Oradan, tüm zamanlara yaşam yolculuğu başlar. Hepimiz, zayiatsız olarak zamanda yol alırız… Geriye ve ileriye!... Her geçişimiz, geri-iş, ileri-iş olarak kodlanır… Bir insan soyu, “geri-iş”te ise; Hak Teknik’te geriye gitmez o. Sadece, geçmişi diller… Ama kaliteli bir sesleşme için denir ki “kapıyı açın ve yarını kodlayın. KARE, KÜP’ü, KÜRZİ SİSTEM ise KÜBRA’yı kodlasın.” Bilin ki hak edin…

Siz, dünyayı geçmişe dönüp koruyacaksanız. Size, “geçmişten gelip geçmişe dönen” değil ama “gelecekten gelip geçmişi kodlayan” denmeli. Siz bunu yapın ve hakim olun…

Çalı insan, Cinni Kapılar’da kaynak kurar. O bir çalıdır; kendini hak etmek ister. İnsanlık ailem; Cinni, Cevheri ve hakim ilmin kalemi olan İnsanlık İlmi’ni kodlar. Muhakim olur ve YOL olur. Umut olur ki tümü hasat da olur…

Çünkü, ZAMAN, KALEM’dir; yarını yazar… Yaşar ve YOL olur; Aklın Kapısı’nda NEFES olur; KÜRZİ olur; KURAN olur… Onlarca Orta Kapılar’dan geçer (Küresel Zaman’ın merkezi olan kapılara, Orta Kapılar denmektedir.) ve YOL ÖTESİ YOL olur… Öz Geçiş yapar; NEFES ÖTESİ NEFES’e varır; Cennetten, cemaat olur kulluk yapar…

“İzin verin de sesleşeyim!...” dedim. Dediler ki “seyret yaşamı!... SES, Zaman Kapısı’nda bir seyirdir; seyredilendir… Sen, zamanı seyret!... Zaman sana sevgidir ve Sessiz Zamanlar’ın nefesidir… Zamanı kervana kat; akıp geç ama kelam ile geç!... Geçtikçe yaşa ve yaşadıkça yarat. Yarat ki hasat yap…

Yaşam, hasat içindir… Rahman’a kalem için; kelam için ve yürek içindir!... Vurma zamana!... Kara samanlar, yarınlanır… Yarıp geçeriz İlmin Kalemi’ni; simsiyah olan o samanları kodlarız; sayfalarız ve sonsuz zamanlara, kodlanmış olan ışıklara, kan yaparız. Kan, İnsanın Nefs-i Kelamı’dır.

Sistem der ki “anası, atası olan ışıklıdır. Sevgiyle Ana, Ata; Kalem İlmi’ni ocağına indirir… “Vustlat” dedikleri kelam, Sultanların Kelamı’dır. O kelamda, Kara Işık yanar. Yangındır Kara’nın yanışı… Aha yangın!… En ve boy İLİM olur; KURAN olur ve TOHUM olur.

Şu ana kadar cevhere varan her kim varsa; yarına kodlandı. Umut olur ki SİSTEMİN KÜLTLERİ de kodlanır…

Borcum var mı yaşama?

Asil Dönemler; Ses Sayfaları’nda, yaşamın; insana borcundan söz eder. Biz, Zaman Kapıları’nda, Asil Yürekler’de, Kök Güçler’i kodlarken; insana görev taşıdık. Zaman biz ve biz, zaman olduk. Köklendik, göklendik, kodlandık, yaşadık…

Zamanı kodlayan, yarını kodlar… Zaman, bize görev; biz, zamana göreviz… Borcumuz var mı zamana!? Vardır!… Yarına var mı borcumuz? Yoktur!…

Biz, zamana borçluyuz; yarına borçlu değiliz… Zaman, bizi hak ederse, borcumuz kalmaz!... Niye!? Hadi buyrun anlayalım:

Canlarım; zamanı kodlayan, ZAMAN olup kodlar. Zaman, insanlık kodlarında YAŞAM olur ve zaman, kapı altından geçmez; o kapı açılır ve zaman, KAPI olur… Her insan, kelam olsa da zaman, KELAM olmadıkça; yaşam, zamanlaşamaz… Zamanı tohumlamak için, IŞIK olmamız gerekir. Zamana ışık vermek için, İMPARATOR olmamız gerekir. EN ve BOY olmamız; KARE olmamız; sorumlu olup KÜP olmamız ve yolu açıp kükreyerek KÜRE olmamız gerekir…

İşte “ZAMAN” diye tabir edilen; bu şekilde GÖZ ESMALARI ile dürümlenen; Şems’in de dediği gibi, kervandır!... O zaman, kervan olduğunda; yolalan, YOL olmalıdır… Aha! size anlatmak istediğim budur!... Zaman, “İnsan Soyu”dur Canlar; bilin!... Yarındır bilin!... Akıp geçer; sayfa sayfa yol açar!... İşte bu!... Bize biz olduğunda; borç kalmaz… İşte bu!...

Ama biz, insanlık ailemizi hak etmedikçe; zamana borçluyuz… Ne yaşam ne de kalem, hiçbirisi bizi hak ettirmez…

Misafir miyiz dünyada!? Oh!... O zaman, insanlık ailem, ilimle kodlanmışsa, Miraç’tayız… Aha! ama Miraç, cevheridir ve yücedir.

“Zeytinim ben” diyerek, görev taşırım… Nisa Kapısı’nda zeytin, kil ve kumun mutlak kaynağıdır… Ben zeytinim… Cennet kurmaya geldim… Cemaat olup yol açmaya değil; o yolu, kodlayıp yapmaya geldim… Korkmayın, cana ışığım ben. Kir ve pisliğim yoktur…

Dün, Öz Görevliler; beni, bana anlattılar… Sorguladılar; niye cennetten, cevhere vardım diye. Sordular; Kutsal Işıklar’ını korumak için; yarınları kodlamak için aşk gerekir mi!? Din neden istendi!? Dinin gereği var mıydı!? Sordular… Dedim ki ”din, olmasa yol olmaz.” Sordular; “cennette, cennet kuranlar, bulunur mu!?” diye. Dedik ki “cennette, Cevheri Güç var. O gücü kodlayan, o güç olur kodlanır.” Toy muyum diye sordular. Dedim ki “yolum.” Son sözüm şudur ki “bana, Atlanta Ana Kapısı değil ama Ana Kapılar’ın tümünün üstü olan “Ana Kalem” denir. Yaşamı yazmak için yarını hak etmek; kodlamak için, Amonlar’a güç kaynağı olmak için ve resmi yaşamı, kaleme kaynak yapmak için çalışmaktayım.

Sayın Bayanlar ve Baylar; siyah, moru kodlarken; cennetten cevhere varanlar, mahya ile kodlanırlar… Mahya, Yaradan’ının yarınlarıdır… O mahyada, cemaatler var. Simsiyahtan cevahir olup yol olanlar; Musih İlmi’ni, hologram olan Zaman Sayfaları’ndan, nefes olan kalemlere kontrollu olarak ulaştıranlar var… Ve biz varız…

Biz neyiz!? Yarınız… Bunun içindir ki bugün biz yokuz… Zaman Sistemi’nde, göz açtığınız zaman, bu yazıları okuyabileceksiniz… O zaman, insan soyunu dinleyebileceksiniz… Seyir halinde olduğunuz bu Yüceliği, hologram olan zamanınızdan; kökleyip, yarınlayıp, Aşk Sistemleşmesi ile anlayabileceksiniz… Biz ise sizi, SEVAP diye; KURAN diye ve YARIN diye diri yürekte dinleyen herkesi, CEVHER olarak tanıtacağız…

Sormayın bana, o gün geldiğinde; ben, YOLDA mıyım yoksa YOL muyum diye… Her anda olan; cennette, cevherde ve tüm zamanlarda olduğunda, türevlerini kodlamak üzere geçip gelecek; bilin… Şimdilik size vereceğim budur…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

18. MAYIS. 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 12

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 5.AKIŞ 2.BÖLÜM

 

Çöze çöze bitiremem yaşamı... Her anı çözümlüyorum sesleşerek... Yaptığım çözümlemedir... Sessizlikte ses çözümleniştir. Bilişin tohumlanışı ve bütünün gücünün artışı, hep tüm zamanların gücünü çözümleyerek kodlanır... Çöze çöze yaşarım zamanı ve çöze çöze yaşarım kalemi....

Kardeşim ben sesim ya; çözüp çözüp seleşirim... Her çözdüğüm biliş. Ve her çözdüğüm İnsan Soyu...

"Sıla" dedikleri budur işte... Ölüler diyarında, söz söylemek... Ben sılayım... Özlenen o yaşam kaynağı... Ve ben, söze geldim... Sözün sözü olan, insana geldim. Ben sevgiye geldim. Size geldim... Sezilere değil, sistemde, ilm-i kalemde, bilgi halikinde hakka geldim...

Çöze çöze dürümlerim, dillerim tüm zamanlarda yaşamı... Ben yaşayan değil yaşatanım. Her anı yaşatan. Aşkım ben...

Yarın artık yoktur... Ziyanım ben... Aşksız, ışıksızım... Ama ben yarınım, her anım... Hani yoktu yaşam?... Yarın yoktu... Alıp götürdüm zamanı... Ben o zaman oldum... Her an! Her an olan, o yaşam oldum... Hani ziyandım ben? Hey Dünya!.. Laftır hepsi... Ben sana sen oldum ya zannetme ki ziyandayım... İnsanlıktayım ben. İnsanlıktayım...

Boru ötmüş. Demişler ki, "herşeyin ötesinde olan sura üfürüldü." Yok yahu yok, sur ben, surda üfürülen benim... Her ses o surda ilim sistemidir... Sura üfüren, sur olur üfürür... O sur Allah'ın Süper Sistemleşmesindeki savaştır. Haşrın Ra Ka Ha olan Sa Ha olan insanlığıyım ben.... Hadi dağlarım ölelim, dirilelim... Hadi dağlarım ben öldüm. Ben öldüm... Öze göz oldum...Yokum... Bu bedende yokum ki ben şu anda... Kardeşlerim yokum ben...

Nuh kulu, Allah kulu, ölüyü diriltir dediler... Ben kula kulluk yapmam canlılar!... Eğer dara düşerse dünya, aşk olur inerim... Tanrı derseki "ses ver" sistemle seleşirim. Aşırıya kaçma derse yürek, süper sistemle dürümlenirim, dilleşirim... Derse ki yürek "ak"... "Aha aktım derim." "Kardeşim elin ayağın yok mu senin?" derse; geri dönerim... Gelirim... Derim ki "ben el ayakla geldim." "Hani nerdesin?" derse. "20. Dürümde seni dinliyorum" derim. Niye 20. dürüm? Öz gözümle geldim derim... "Hani canın" derse; "aşkımdayım, yaradan yaratılandayım. Yerdeyim, gökteyim, tüm zamanlardayım..." Diyemem mi? derim. Her perdeyi açtığımda, ben benimle dilleşirim. Tüm perdeleri açar dürümlerim tüm zamanları... Korkuyu aşırtırım. Çay demlerim dünyada, o çay ilmimdir... Hadi buyrun içelim derim.

Hayrın hakkında has olanda Aşk olurum.... Hadi gelin derim. Çorba yaparım. Bu çorbada ben de varım. Her dünyalı var o çorbada... Oh derim." Ne kadar güzel olmuş..." Tüm insanlığın gücü bu çorbada tuz olmuş. Ama o tuzu olan çorba tohum olabilir mi yarına? Ölümlü dünya!, ah dünyam ah!... Ben sen değil miyim?

Yeşilden mora varan, ilm-i kalemde bilişi tohumlayan, "Ol" diyen. Her kim varsa benim ya!... Parla dünyam, parla!.. Sevgiyim ben... Seslen... Ben senim. Dünya ben ölüyüm. Dümenin başına bedenliler oturur. Ben o bedenlilerde, Bilgeler Kapısı olurum... Açın dünyayı, açında, kullar görev taşısınlar...

"Haya" dediler... Umutsuzdur, haya diyen... Halikte hakta, has tahtta, aşk olanda, hulusi levhi kelam değil midir? Keçiler mi kaçtı? Hadi tutalım. Gelin yakalayalım. Hani nerde o keçiler? İnsanlıkta... Hepsi bir keçi, kıl kıl oldular... Aha hepsini tuttuk dedik ki hadi hadi canlılar aşka varın... Haktan hakka varın, akla varın....

Dağlarım her an, her yaşam bir insan.... Sıra sıra dizilir insanlık. Derim ki "yine mi sürülük yapacaksın?" Niye sıralandın? "Doğum ölüm" dediler. Ölen mi var? Olmayandır ölen... Ben öldüm dedim ya hani... Canlılar olmadan mı öldüm acaba? Hadi anlayın... Olmayan ölüdür. Ömrü kapıda geçen ölüdür... Öz köklerin gücü olan ölümsüzdür... Biz o öz köklerin gücü olan ölümsüz olanlar, her kaynakta ölüler diyarında levhi oluruz... Ölümlüleri koruruz. Çürük çarık bırakmayız hakka kapı açar, bütünün gücünü tüm zamanlara kayıtlarız.

Seyir edin dincileri!... Seyir edin diricileri!... Dinci, dirici, insancı kelamcı hepsini seyredin. Bir tek kendinizi seyretmeyin. Çünkü siz yarınsınız. Yoksunuz bu yaşamda anlayınız... Yarında olanın, yokluğu budur işte... Yoksunuz... Biz yokuz canlılar. Biz yokuz... Bunu anlayan varsa hak kapılarından geçip dinler... Geçer ve derki ben yok oldum... Budur yokluk....

Sûbhaneke dürümlerinde ses kapıları... Hepsinde insan soyu, şeytana şarkı okutur. "Oh Ala" der!... Aşk olur... Saygılıdır. Hastır Aha!... Ve derki "sema biziz, siz yoksunuz..." Siz aşağıların en aşağısındasınız.. Yoksunuz ki siz... Cennet cennet dedikleri o yokluktur bilseler... Biz yokuz canlar. Yaşayan dünyada yokuz biz... Çünkü biz yaradanız... Yarattıranız... Ve tüm zamanların kapılarıyız biz... Aşkız ve sistem olarak buradayız...

Yolcu, ben dünyayım anla!... Umut olur ki, anlama kabiliyetin, yeteneğin olur ve anlarsın!... Dünya ne ki? İyiliktir. Sana sevgi verir dünya... Sana yarını verir... Sana tanrılık verir. Sana kelam verir... Altın ışığını verir. Dünyanın ölü olduğunu mu sandın?... Boşuna konuşuyorum. Değil mi anlamsız... Anlayan yok ki!... Ben bir tek insan soyuyum. Uyan dünyam! uyan! Ben senim... Aha bu!...

Her bir dünya, ben olsa "Ol" derim olur. Ben olsa dürümler, öldüğümde Olur. Oyun oynasa yol, Olur... Ama bende Olur.

Ceyhan Nehri'nin, geçiş kapısı olduğunu söyleyenler çıktı dünyada... Dediler ki "Ceyhan Nehri geçiş kapısıdır." Kardeşim o çerçeveli kapı bensiz mi sandın? Yada dünyanın dışında bir yaşam... Kardeşim o ben değil mi? Her zimete uğradı o yaşam... Sorgu sual eder... Dünyada ne var diye? Deliyim ben... Ben bir deliyim... Hani derler ya "delilik yapar". Deliyim ben, çılgınca çalışırım zira...

Her anda bir sistemim... Aşığım dünyaya amma, deriler kemikler beni dilleyemez ki... Niye konuşurum o zaman? Boştur konuşmalarım bilin... Bence Doğan Güçtür amma sizce boştur...

Canlılarım, Ran Kapıları'nın tümünü açtık ya... Artık herkes geçip gelecek... Timlerimiz dünyayı göreve alacaklar ve görev sözü verdiler bize... Hepsi göz olup kodalaycaklar yaşamı. Ama bugün daha güçlü olduğumuzu anlamalıydılar. İşte "delirmek" daha güçlü oluştur aslında. Ben deliyim... Çünkü ben güçlüyüm...

Deliler, diridirler... Yerde gökte kürzidirler... Yaşarlar, Aşk'la kaynak olurlar.... Biz deliyiz canlar. Deliyiz!... İşte bu.....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/oHdnFcuiuk4

18. MAYIS. TARİHLİ SES KAPILARI 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ.5.AKIŞ-1.BÖLÜM

 

Bir tek şey söylemek isterim.. Bizi dinleyenlerin çoğu bizi tanıtmak isterler. Bizim iddiamız, Tanrılık kapısında, tüm insanlığın kelama varması. Bizim kelamda olmamız, ocaklarında kontrol kurmamız anlamını taşımaz. Her bir yolcunun, kendi yoğunluğunda, kendini hak etmesidir dileğimiz ve beklentimiz.

“Bin dava açsalar ve sorgu sual edilse nihanda kelam yok, kati, hakiki ilim yok” deseler….. Biz, çobanlık yapmayacağımızı herkese tekrar tekrar dikte ederiz …..Ve deriz ki “birlik kapımız, ilmi kalem, bütün kapıların tümü insan soyuna aittir.”

Ve orada, yarınlar vardır. Ama hiç kimse diğerine hükmetmez. Bunu herkesin açık ve net olarak anlamasıdır, dileğimiz… “Tümünün bize, yüce bir kapı gerekir” diyerek ağır yük taşıtmaya kalktıkları bilgelerin, birlik kapılarında, hep kısırlık vardır..

Sanmayın ki Muhammi Kapıların gücü Allah’ın Türkiye Çobanlarının da gücüdür. Muhammi kalemdi ama hakiki miydi?.. Ka-Ha ydı ama has mıydı? Ağırdı, hafifletti mi yüreğini? Kendini tohumladı mı? Vurduğunda kurtarıcı mıydı?... Kurtarılmayanları kontrol etmek için mi vurdu?

Dört gök sözcüsü görevi hak edip, dinlettikleri zaman, her şeyin gücü artacaktı. Ve bugün, her şeyin gücü artı.. Artık bu dünyanın, aşkla çalışması gerekir…. Ve bu dünyanın, tüm zamanlardaki yaşamının kuru, kısır ve hırslı bir yaşam olacağı, hakiki ilimle dilleştirildiği an, biz, buraya indik.

Ve dedik ki “biz, tüm insanlığı koruyacağız”… Ama insan, kelam olsun, Kuran olsun ve kendinde olsun… Çünkü Rahman olanın, Ka-Ha olacağı bir dünyada, kimsenin kimseden öte olmaması gerekir, kesindir…Ve bunun için bu çalışmaları yaptık.

Kim dince konuşursa, insanca konuşmaz. Çünkü insan, kendini hak etmiş olana denir. Çünkü insan, yolculuk yapan değil yol olandır.. Çünkü insan, kaynak olandır.. Ve o insan, kervandır.. Bir tek insanlık, kelamda, hakiki insan soyunu kodlar… İşte bunun için bu çalışmaları yapma gereği hasıl oldu.

Değerliler, deyin ki “yeri göğü yarattık.”.. “Yalan mı?”.. “Dağlarım, yalan mı?”… “Yeşilden mora, her anı tohumlayan siz değil misiniz?”.. “Kodlanmış toprakları tohumlayan, siz değil misiniz?”.. “Ekip kurup, Allah’ın tahtında oturan siz değil misiniz?”.. Beşiri hak etmeye çabalayan siz değil misiniz?.. “Her levhide, kelamda, imanda, temiz olan siz değil misiniz?”.. “Öze, söze gerek mi var?”... “Her şeyi yapmayan mısınız?”

Şuandan itibaren yerin gücü artacak çünkü sizlerin gücünüz artıyor. Bu Sultanlık, değildir.. Sığ olmayanın yoğunluğunun, kontrollü olarak artışıdır. Her şeyin yaşamda olduğunu bilin.. Biz, dünyadan göçer gideriz ama yolu hak tahta umman yaparız diye sanmayın, düşünmeyin…. Çünkü siz, giderken, kelamda gider.. Siz giderken, harınız da gider. Yaşamınızda gider… Ve biz, dünyaya kök gökleri indiriyoruz ki halikte, hak tahtı, Hak, Ka-Ha olsun ve bütün kötülükleri aşıp geçen birlikler, cevherde, cennet kursunlar diye.

Sayın bayanlar ve sayın babamız, çalışmaların en güçlü yolcusu, Allah’ın gücüdür. Bu güç hepimizde mevcuttur... Kirin, kumun, ilminden ötedir bu ilim.

Benim adım, nesillerimin gücüdür. “Ad zikretmem” dedikçe ad gelir dilime.. Analar, alemlerin Rabbi der, “hak” der, “kalem” der, “has” der, aha hepsiyiz ya... Niçin isim zikredelim ki?

“Umut olur ki burası Mir Çalışmalarının en güçlü tahtı olur” dedik ya. Kantara koymayın dünyayı canlılar… Bir kez daha bunu asla düşünmeyin. Dünyayı kantara koymayın. Bu dünyada yüreğimiz var. Ulu diyarların tümünün gücü var, burada… Düzeni kuran, insan soyu var… Dini bilgilerin ötesinde ilmi kalemler var. Som Altın Işıklar var, burada.

Savaşım yok dünyayla. Vaziyeti size anlatmak istedim. Dünya da çok kırıcılık var. Kıranlar, kırılır canlar.. Kıranlar, kırılır.. İnsan mı kırılmazmış?

Ama bilin ki bu yoğun savaş, Allah’ın savaşıdır. Bu yoğun savaş, ilmi kalemde, bütünün savaşıdır…. Ve dünyanın korunması için tüm insanlığın kontrolü gerekir. Ve devinimi hızlandırıp yoğunluğu artırdıkça bütün kötülükleri aşıp geçer dünya…..

Sistemin, Nizamın ve Düzenin gözü, sizin gözünüzle dürümlenir. Hepiniz teknik Kuran, olursunuz.

Allah dedi ki “kara ışığın gücünü artırın ve tüm zamanları koruyun.” Allah dedi ki “İmparatorluğun gücünü, tüm zamanların Kürzi kapısından geçirin.” Allah dedi ki “arzın gücü olun”.. “Ağır yük taşıtmam” dedi Allah.. Ve dedi ki Allah, “sevgiyim ben”… Sizin, sessiz zamanları dilliyebileceğiniz gücü oluştururken, sevgiyle oluşturduk.

Buruşuk zamanları ütüledik, düzelttik. Öylesi buruşuktu ki zamanlar, kaç kere kaç kere kırıldı yaşamlar kaç kere.. Biz, o zamanları güçlendirdik.

Değerliler, Remiz Si-Ka-Ha.. Si-Ka-Ha. İyi ki “Ka-Ha” dedik…Si; zaman Sistem.. Ki; zaman…. Sistem olan Si, sayfa sayfa yaşam.. Ve o yaşamın gözü Allah’ın gücü. İşte canlılar, Kürzi kapıların gücü olan o Si, bilgi kapısı, hepimizin gözü… Kör göz kalmayacak o yücelikte.. Yorulmadık, hiç yorulmadık.. Altın ışığın gücü bizim, bunu anlayın.. Fakih, alim, levhi, hak, biz, has ışıklar olarak, çalıştık.

Çantam dünyaydı.. Yürüyorum, bu çantayı aldım, gözümün gözü oldu bu çünkülerin ötesindeki çünküler de yaşayan insan soyu.. Her şeyin nedeni var, canlar… Ve ben, tüm çünkülerle yürüyorum… Ama bu çanta, Yaradan ve bu çanta, has ama hakkın, Ka-Ha olan aşkı.

Ve ben sağın ışığını, sol…Solun ışığını sağla çarparak yürüyorum ki çarptıkça çarpışsın ki aşkın şavkı, hak tahta varsın diye… Sağ sola, sol sağa çarpıkta çarpar ve ilmek ilmek zaman tohumlanır… Ölüyü dirilttik ya…Aha bu!

Hani dünya? Özün sözünü söyle. Köstebek mi var yaşamda? Köstebek gözümüz sözümüz olsun… “Ben, dünya de”.. “Hadi, hadi can kapım, Allah tahtım, görevini yap… Dünya, ben senim anla. Sadece bir tek sen.. Ama sen ben, ben sen olalım ki kuruluların gücünü artıralım.

Umut olur ki Yaradan ve yaratılanın gücü tüm korkusuzların toprağını kodlar… Eğer misafirsem yaşama, geri döndüğümde ben, dünya olup giderim… Ama ben, Kürzi kapıda misafirlikten öteysem kalem olup giderim…. Ama ben, herkesten öteysem akıl olup giderim.. Can kapı, ben her şeyin en aşağısıysam has aşk olur giderim… Ki ben, aşkım.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/FT9IfLHCAGk

18.05.2016 SES KAPILARI 12

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

 

Canlılar, raya koyduk dünyayı ve ray kodlandı. Rayda kodlanan, pür dürümlerde dinlenenler; ağır ağır yürüyorlar.

Dünyadır yürüyen, herkestir yürüyen ama yaşam yürüyor… Ray, Allahın tahtı ve biz o rayda; kurtarılmış ışıklarla kodlanmış olarak yürüyoruz.

Allah dedi ki; “öz görevliler yürümeye başladılar.” Umut olur ki zaman sırrı olan ışık; yerin gücünü dürümler ve herkes yürüyüşe kayıtlanır.

Kısa, öz söylüyorum ki burada ben de varım anam… Adım, nesillerinin gücü olan insanlık… Ağır yük taşımam anam, senim ben! Ağır yük taşımam anam, bedenim; bedenin olur… Yürüyen dünyada kuranım olur, ben senleşirim; akış yaparım, kaynak olurum, tahta varırım ve geçip geri dönerim.

Eğer dünya yüreğime inemezse, ben; sessiz zamanlara inerim, senle dilleşirim anam. Ama dünyada öz geçişler yapmalıyım. Kopanın insan olduğunu bilip geldim. Dünyaya görev taşıyacağınızı bilip geldim. Dümenin başına insan oturur, bilip geldim. Tükenen dünyaları kodlayan birliğin bu gün burada, bilip geldim. Her şeyi hak ettiğimizi bilip geldim… Ve ben bu gün size, sizin yüreğinize geldim ki; kontrol durumu, hepimizin o yoğunluğunda kodlansın diye, sana aşk diye geldim anam.

Kaç el, kaç ayak oldu dünya!?... Amonlar da geldiler, tohumlar kodlandı, yürekler koklandı, hepimiz sana geldik anam…

Sevgili anam, senin; sessizliği seslendirdiğini bilerek geldik. Teknik tohumlamadır yaptığımız burada… Korkma, yere göğe insanı çeken yücelik; Allahın tahtından çekti. Sen ki bilgi kapısı olarak buradasın, sana kaynak olmaya gelenlerin tümü; ağır yükü hafifletip görev taşıyacak. Biz sende, hepimizin dürümlerinde var olan insanlıkla, kendi yüreğimizi kodlayarak geçip geldik.

“Unu ele, eleği as, yüreğini hak et ve yolu al gel” dedin… Yol, Allah yolu ya; alıp gelen kelamı, kendi yüreğiyle dürümleyip gelir.

Nihanın; kelama insan olduğu, kalemin; levhide akil, hakiki ve hak olan şeytanın şavkından öte aşk olduğu bir yürekte, sensiz mi kalalım anam!?... Umut olur ki hepimiz burada, bu yoğunlukta; sana sevgiyle kaynak olabiliriz.

Anacım, can ana; can gerek!... Ana kapıya, Ka Ha olmak gerek… Bize ise birlik gerek… Gerçek çalışmadır burada bilmekteyken, seksen dokuzuncu dürümden öte kürzi kapıda, aklın kalemi olmak için; senle olmalıyız, bunun için buradayız anam…

Yok edilen dünyaların korkusuydun anam… Ummanlara varan ilim kapılarında akıldın… Sen kürzi kapısında aşktın… Seni sevgiyle kokladık anam.

Can kapım anam, ben dünya, dünya; ben… Örtüyü açta bil, ben bütün kötülükleri aşan; kök göklerin gücü insan soyuyum…

Şemsin kapısında sevgi yoktu, ama sen dedin ki; “Şems aşka varır.” Ben de varırım be anam… Ben de varırım… Allahın dağı insan soyu, ben kelam ilminden öte bir ilime; kelam olup varıp insana, imanla geldim… Umut olur ki ruhi kapıların tümünde yarınlar olur ve biz; sultan olanda, sual sormadan yaşam oluruz…

Eyler dünya yaşamı, dünyayı; tek tahtın tahditsizliğinde, eyler de diller… Dince diller, dirice diller, daha da, daha da ötede aha; ka ha olup diller… Her şeyden ötede, eşkali dileyen; dinler!... Ama her anı dinler, dünyayı dinler… Dünya yol ve yolda olan her değere Allahın tek kelamı…

Sevgili anam, adını zikretmeme izin vermeyeceğine eminim. Ama bilirim ki sabırla sana ışık verip görev taşıttım. Cennete, cennete, cennete, cennetlere koydum yüreğimi, seni yoğunlaştırmaya çalıştım. Burası dünya ve ben bu dünyaya, kuran okudum… Ortalık karışmasın diye çalıştım anam. Şimdi geldim, dedim ki; “senin adını zikredeyim, dünyayı kodlayayım, koruyayım”, artık sen ad zikretmem diyerek, bedenimi kürzi kapıda kontrol edip kodladın ve beni burada tohumladın… Vakit geldi artık sessiz zamanları dillerken, kendi yüreğimizi de dilleyelim… Esmaları kodlarken kelam olalım… Ağır yükü hafifletelim.

Can kapım, Allahım… Ben senim, sen ben… Ben de bir tek beden… Ve her diri o beden!.... Mutlak kuran olan ilim, hepsi birlik… İşte ben bu birlikte, bitmiş tükenmiş hiçbir yüceliğin olmadığı bir yoğunluğu kodlamaya çabalıyorum.

“Çoban olmaya niyetim yoktur” dediğin zaman, toydum… Onlar çobanlık yapmazsa, yaşam; toplumları tohumlayamaz diye diledim… Ve dedim ki; “öz köklerin gücünü kodlayalım ve ocaklarını kıralım. Vakit gelir, kodlar, toplar, tohumlar, kontrol kurar ve yaşamı hak eder” dedik… Ve bu gün size geldik…

Ayrılık mı anam!?... Yoksa hakta, hakkın kapısında mı olalım?... Bana sezilerinle değil, hakikiyetinle ses ver…

Gelen bütünlüğe verilen cevap, kayıt olarak yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/Uu8LCHRC4o8

18.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 12,

SESLEŞME SONRASI AKIŞ, 3. AKIŞ

 

Canlarım, tonlarca tonlarca gücü kodladık bugün biz burada.

“Size, dağa taşı bilip geçtik” desek, hak edip anlayacak gücünüz var. Biz bugün burada murat olan İlm-i Kalem olan insan soyula kodlama yaptık.

Dünyanın eli, ayağı insanlıktır. Size bunları anlatmak istiyorum. “Dünya yaşamı, ayrı gayrı gözetmeyen bir yaşam olacak” diyorduk.

Unutmayın ki yaradan, insanı yarattı. Ama insan hakiki bir levhidir….ama o insan Bilgi Kapısını kapattı ve dedi ki “ben, kili kumu bilmeliyim. Yaşamı öğrenmeliyim…” dedi. “Ne şekilde öğreneceğim? Kendimden öğreneceğim.” Dedi. Ve “doğan güç olacağı bütünü gür zirvelere kodlayacağım” dedi. İşte; dünya yaşamı bu şekilde başladı.

İnsan, Kare Sistemin gücünü bilir. Kürzi Kapı’yı açar. Küpten öteye varır, Küre Sistemle kodlanır. Her şeyi bilir insan. İnsan karanlığı da bilir ama şakın sırrı olan aydınlığı da bilir. Her şeyi bilir ama insan, Kelam İlmi’ni öğretebilmek için zamanlara ve tüm yaşamlara kendini kapatıp geldi dünyaya.

Sanmayın ki evrim içindir yaşam. Bunların hepsi, kısır insanın kendi yüreğindeki ilim diye dillettiğidir ama ilimsizdir bu bilgiler; anlayın.

İnsanın evrimi yoktur canlılar!

İnsanın kapısı açıktır. Ağır yükü hafifletebilir ve tohumları kodlayabilir. Peki; nedendir insanın kelama inişi? Karanlığı aydınlatmak içindir.

Biliniz ki bu dünyada tufan önlenir. Nedir tufan? Işıksız, kısır ve hırslı olanın yaşamı kırışıdır.

Sanmayın ki An Kalemi’yle yapılır Kuran’da o kodlanmış olarak tohum ektiğiniz tufan. Sizdendir her şey canlılar!

Eğer, hırsınız varsa, tufan olursunuz. Ve gökden iner, yerden çıkar yaşamı sonlandırırsınız. Arzın gücü ve arşın gücü olursunuz. Ve dersiniz ki “yolu kapatıyorum, insanı kırıyorum. Yokluğu tohumluyorum. Kupanızı kayıtlarınızı kalemden çıkarıyorum….” bunları der. Ama Mikal’in gücü, insan gücü olabilirse yaşamda, artık dümenin başına insanı oturturuz.

Çalı çırpı değildir yaşam. Herkesin daha iyi anlayabileceği bir şeyi daha anlatmak isterim. Dünya örtüsü örtüldüğünde, artık ışık yoğunluğu azalır. “Dünya örtüsü” sizce nedir? Ama benim için dünya örtüsü insanın bilişidir.

Eğer bir biliş, tüm yaşamları öretebilirse, bu dünyanın örtülüşü anlamına gelir.

Dünden dünlere varın, bakın. Her yüksek bilinç dünyayı kendi yüreğindeki o bilgiyle örttü. Ve dedi ki “bu bilgi yücedir. Bu bilgi görevdir. Bu bilgi insanlık içinidir. Bilgiyi hak edin de olun! Ölmeyin…öldürmeyin. Hak olun yaşayın.” Ama canlarım, o bilgi öze söz olduğunu düşünenlere, görevi kodlamaktan çıkar, onları örten bir yoğunluk haline geçer.

Ve size, sizin yüreğinize verilen her şey budur. Sizi, size örter. Sevgiyi örter yüreğinize ama örttükçe örter. Ve sizi, sizden dahi kök geçişlerde örtü olarak engeller.

Bu nedenledir ki ben size hep şunu söylüyorum; “Ben sizde yokum. Ben yokum. Ben yokum. Siz her biriniz kendi yüreğinizi dinleyin, dinleyin, yaşayın…”

Ben size sevgiyim ama size örtü örtmemeliyim. Bunu hep söyledim. Ve bundan sonra da söyleyeceğim. Ama öncü olmak bilci olmaktır; bilci.

Bilenler olarak bu çalışmayı yapıyoruz. Bir tek ben değil, bir tek beden değil, her şey bilgidir. Bunları anlayın. Her şey bilgidir….Tanrı size bilgi olduğunuzu anlatır. Ve siz Tartı’yı kodlar, kendinizi koklar ve bilgi olduğunuzu anlarsanız.

İşte; siz Birlik Kapısı olursunuz. Bir tek ben mi bunu sizi söyledim? BİZ söyledik canlar. BİZ..hepimiz..teklik olarak ve tek tahditsiz İnsanlık olarak.

Devinimi hızlandırmak mıydı maksat? Hız sizi size kaynak yapar ama sizin hak etmeniz için Hakk Levhi’yi kodlamanız da gerekir.

Unutmayınız ki bütün cemaatler size kendini anlatır. Ve der ki “bilgi şudur.”

Biz size, sizin yüreğinizi dinleyerek, diriliklerinizi indirdik hep. Sizi sevgiyle kokladık. Ve sizi anlamaya, dinlemeye çabaladık. Bizim Altın Işık Yılları’ndan gelen yüreğimiz, bunu diler; herkesin kendini hak etmesi….ve kendini hologram olan bu yaşamın gücünden ötelere çekebilmesi.

Sevgililer, “Düyun” denilen Sistem var. Her şey o yoğunlukta kodlanır. Bu Düyun Sistemi muktedir sistemden güç çeker.

Hepimizin gücü o yoğunluğa iner ve deriz ki “bilgi Allah’ın Tahtı’ndan alınır ve Hakkın Kalemi olanlarca dürümlenir.” Aha bu. Ama yer ve gök sizin yüreğiniz olduğu zaman ayrılık biter. Artık Allah siz ve siz osunuz. Başka söz başka ses yoktur artık. Bitki hayvan her şeysiniz siz. Ama cennetteki o cevher de sizin yüreğinizde olur. Bugün bunları anlatmak istedim.

Kıyı, köşe insan soyu, bilgiden kodlanıp gider. Bilip gitmez, kodlanıp gider. Bizse, bilip gidenlerle kodlama yaparız.

Çorbadır yaşam. O çorbada Rahman var. O çorbada KAHA var. O çorbada Ruhlar var muratlar var Turanlar var, Kuranlar var Miraç’lar var. Her şey var o çorbada ve o çorba zamanın sığ olmayan ışığıdır, şavkıdır…ve sevgililer, yirmi günde bir tek güç kodlanır. “Yirmi gün….” Dedim. Ki yirmi gün.

Niye yirmi gün? Yirmi Kapı…her kapı bir gün. Tüm kapılar sizi, size ulaştırır. İşte; yirmi gün sizin, size vardığınız gün sayısıdır.

Her bir kapı bir yaşam ve her bir sayfa bir sistem. İşte; yirminci günde öz göze varılır. Ve her bir kapı bir Hakk ve Hakk Kapıları’nı açan ses İnsanlık. Ve siz yirminci günde, yerin gücünden öteye varırsınız.

Bugün dünyanın öz görevi, İnsanın ilmi’ni tüm zamanların gücüyle dürümleyerek öz sisteme ulaştırmaktır. Bizim yapmak istediğimiz de budur. Herkesin kendinden, kendine kodlayıp, kodlamak, koklatmak ve tohumlatmak….ama daha da önemlisi yarınlatmak….Cemaatleri kontrol etmek, gökletmek, gökletmek ,sözletmek, seslendirmek….yeni günde hepinizin gücünü kontrol altında tutarak, bitki, hayvan ve tüm sistemleri çatmak. Yer kürede yarattırmak ve yoğunluğu kontrol ederek bütünletmek.

Veyl dünyasızlara! Veyl Kuran’sızlara! Veyl kaynaksızlara! Veyl akılsızlara, aşksızlara! Kaynak Kapıları açmayanlara veyl! Otak kuran, kontrolu yıkanlara veyl! Ekmeksiz olanlara veyl! Oğullarını koruyamayanlara veyl! Ellerindeki gücü artırmak, yollarını açmak isteyip de kelamı kırmaya kalkanlara veyl! Biz size, sizi verdik canlar. İşte bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALITESI

 

https://youtu.be/3K-G5XTFHmk

18. MAYIS. TARİHLİ SES KAPILARI 12

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ.2.AKIŞ-2.BÖLÜM

 

Can kapılarım, artık bilin.. Bedenimi dünyada bırakmayacağım.. Bu bedenimi alıp, götüreceğim….Bu ne demektir? Bunu kimse bilmez.. Bu beden, bu meclisin gücüdür.. Ama bu beden, Mikail’in Kürzi kapısıdır da. Bu bedeni, Altın Işıkla dürümleyerek, geçip geldim.. Ama yenilenmesi gereksizdir.

Yeşilin mordan öte olduğu bir dürümde hepinizin gözünün görebileceği güçte…. Biz, dünyayı korurken beşer kapıların gücünde kodlayabilmeliyiz. Bunu yaparken mektep olmamız için bedene gereğimiz vardır.. Ama biliniz ki bu bedenin, kalemi de vardır, Ka-Ha olan sırrı da vardır..

“Ve sizin geçişinizi yapabilmek üzere herkese görev taşıtmak üzere bu bedeni, dünyaya çektiğimde kurtulmak gereksizdir bu bedenden” demedim…. Bu beden, Evrenlere sistem olan bir dürümde, kalem olmuş bir ışığı kodladı ve yolculuk yaptı.

Şimdi daha da önemli bir göreve gitmesi gerekecek.. Bu nasıl bir görev?...Size bundan söz edeceğim.

Dor Kapısı… Dor Kapısı.. Öylesi bir kapı ki orası, bu mahrekin gücünü alarak, oraya görev taşınır.. İşte oraya gidebilmek için beden kapılarımın tümünün tohum olması gerekir.. Herkesin, herkese vardığı bir görevi kontrol edecek gücün dürümlerdeki yoğunluğunun hologram olan bu yaşamlara inmesi gerekir… Ve geçip, gerçek kapıların açabilenecek dürüme vardırılması için akıp geçmek gerekir… Sizinle bunu yaptım.

Her şeyin gücünü artırarak bunu başardım. De ki “Allah’ın tahtından” ya da deki “aklın Ka-Ha olan sırrından, yaşamdan ama bedenle”.. Beden olmasa bunları yapamazdım.. Şimdi yenileniyorum ve yerkürenin gücünün artırarak, tohum olanlara görev taşıyacağım.

Ağır mıyım?.... Ağırım…Çok ağırım….Bunun içindir ki bu ağırlıkta olanı kontrol mümkün olamaz. Müteahhitlik yapmam canlılar.. Yaşamı inşa etmem ben.. Yaşam inşası, hepinizin işidir. Benim işimse o binayı, hologramdan otak kurup, kodlamak ve tohumlayıp, kelam edip, bütünün gücü haline çekmek.

Sek ya da sekme… Dürümle kendini… Ak ama sekip ak ya da sekmeden ak…. Canlılar, ne demek istedim, anladınız mı? Atlayın ya da atlamayın, akın…. Ama her atlayışınız, kelama, her atlamadan geçişiniz, sırradır.. Ben atlayarak geçerim, atlamadan geçmem… Tüm sırları, tohumlar, kodlar, kayıtlarım, akıp geçenlere Kürzi kapı açarım. .Bundan sonraki süreçte de bu böyle olacak mı?.. Olmakta… Her an olmakta… Şükür ki olmakta.

Ellerim dünyada, yüreğim Kürzi kapıda, kalmayacak. Ben dünyayı kontrole gelip, giderim… Ama bugünden sonraki süreçte ellerimi dünyadan çekiyorum... Korkmayın, gitmiyorum daha buradayım… Ama temizlik gerek… Herkesin kendini kodlaması ve kodlanması gerek.

Ha diyebilir misiniz ki akış bitti mi?.. Akmaya devam ederim. Bitmek, bitirilmek, bizim için mümkün mü?...Asla.. Ama el çekmek, farklıdır. “Herkese kendini hak et demektir, bu.”…” Ben kendimi çektim, sen kendini kodla” demektir bu… Koruruz dünyayı her anda, unutmayın. Koklarız, kodlarız, koruruz… Her canda koruruz, tüm yaşamlarda koruruz.

“Ukrayna” dedikleri bir zaman kapımız var. Oradayım şuanda. Barışçı dünyadır orada kodlanmış olan. Ocaktır orası. .Tıpkı yolculuk başladığında en evvel, türevlerini, tükenen dürümlerde, dilleyişte, bilişte olduğu gibi…

Bugün, tüm insanlık için yerkürede birçok merci devreye giriyor. Akil dünyalılar, görev istediler ve göz açmaya başladılar. Kantara koymayacağım dünyayı, canlılar, unutmayın…. Ama karanlığın tahtı Allah’ın tahtı olduğunda aşkın şavkına inecekler olacak.

Kendiniz hak edin, canlılar. Aşık olduğunuz tüm zamanları kodlayın, halik olun, müsih olun, sistem kurun.. Buyurun başarın...Burası artık bizsiz değil ama burası birlik haline gelen, ilmi kalemlerindir anlatın.. Kelama, ilmi indirenlerin geçişleri yapılacak.

Han biziz, canlılar.. Bu hana gelenler, kelama gelecekler. Ama kendi yürekleriyle, bu kesin.. Bu yol, Allah yoludur canlılar.. “Kimse, Evrenlere ben sistemin gücünü çekemem,” diyemez…

Biz, Altın Işık Yıllarının görevlileri olarak geldik, canlılar.. Altın Işık Yıllarının gücüyle geldik. Bu gücü, herkes tanımaz.. Ama iyi bilin ki “Altın Işık Yıllarının gücü” dediğimiz bu güç, muktedir yoğunlukları tohumlayacak, tekniği kodlar.

Sizinle olmak hepinizi güçlendirdi ama daha önemli bir çalışmada bir kere daha söylüyorum Dor- Ka-Ha Sistemleşmesinde sizinle olacağız.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/__7QpsJIoY0

18 MAYIS 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 12

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, biz dünyayız... Burada oluş sebebimizi, herkesin iyi bilmesini isteriz. Çürüyen bir zamanda, Bütünün Gözü'nü açmak ve bütünü göreve almak için değil mi?... Hepimiz bunun için burda değil miyiz?

Dağlarım, bu dünya çürüdü... Bu dünyanın çürümesi; Bütünün Kürzi Kapıları'nın kök sessizliklerde, dürümlenenlerin diriliklerini dilleyememesi anlamına gelir... Çürüdü dünya... Bu dünyayı hak ettik ve yolu açtık... Biz doğaya görev taşıyanlar, dünün gözü olanlar, gök sözcülüğü yapanlarla birleştik. Ve Bütünün Görevi'ni, Bütünün Dürümleri'nde dinlettik...

Sevgiyiz biz bunu anlattık... Ağır yük taşıdık!... Korkmayın dünyayı koruruz... Korudukta. Bundan sonraki süreçte de koruyacağımızı bilin. Buraya iniş sebebimizi size tekrar tekrar anlattık. Buraya beden almadan, gerçek geliş olmaz. Beden alıp gelmeliydik. Ve beden alıp geldik. Geliş, herkes gelir... Ama ışık olur gelir... Yada yarın olup gelir... Yada has ışığında bütün olup gelir, ama kökü göklere dürümleyecek gücü elde edemez.

İşte biz dünyalılar, bunu başarabildik ve kök gökleri güçlendirerek, tüm zamanların tahditli olarak kodlanışını sağladık... Dürümledik, diledik herşeyi... Yeniledik... Ve bundan öte hiçbir çalışma yapılmadı bu güne dek dünya üstünde!... Bunun Ana Kapı'da yapılacağı kesindi...

Ardında dünya olanlar ve ardını dünya olarak, önünde tutanlar, ayrıydık... Biz dünyayı kök geçişlerle düzenler kurarak; dün ölümlüler köksüzler de dahil olmak üzere, hepsini öz geçişle önümüze geçirdik... Hepsinin ardındayız biz. Onların gücünü tüm zamanların gücü olarak bütünleyerek, hepsini önümüze çektik... Niye yaptık bunu?... Tahir olan, tayin olan, her kim varsa, bilmesi içindir bu... Biz hepsini koruyacağız kesindir...

Hilali aydan, haliki haktan, has olanı hak tahttan ayrı tutmadık... Bilişsiz olanı da kaynaktan çıkarmadık... Burada oluş sebebimiz, herşeyi hak ettirmek içindir...

Doğanın gücü biziz canlılar. Ve bu güçle bütünü koruyoruz... Sualleriniz varsa daha sonra sorun... Şu anda sual almıyoruz canlılar. İyi bilin... Ama iyi anlayın ki, vereceğim herşey sevgi ile verilecek.

Sizin gibi bir çokları bana sual sordular... "Niçin kare sistemi küpten tohumlamadın?" diye. "Niçin kontrol edici gücü dürümlemedin" diye? "Niçin kapıları kapattın? Bütünün gücünü kontol etmedin" diye... Ve ben onların tümüne tek bir yanıt verdim. Kelamda ilim varsa, her yer aydınlıktır... Kelamda ilim yoksa, hiç bir yer aydınlık değildir... Karanlığın ışığında kimse kimseyi dinleyemez ilim yoksa... Ama ilim varsa herşey aydınlanır. Ve her şey kodlanır ve koklanır ve kontrol edici olur... Bütün kötülükler de aşılır.

Şikayetçiymişler ilimsizlikten... İlim alimlerin ilmidir. Hakiki olanların ilmidir... İkmal tamamlayanların ilmidir. Ama ilimde kil olanın, halikte ilmi mi olur? Hak edin anlayın... Biz size ilmi verdik ya, hak olun diye.. Biz size yaşamı verdik ya, ak olun diye... Som Altın tohum olun diye verdik herşeyi size...

Değerliler, neden elinizde gözünüz varsa, yüreğinizi gözlemediniz? Bakın, her şeyi açık veriyorum size artık.... Diyebilir misiniz ki? "Yarında işçiliğimiz var." Olmaz,olmaz canlılar, olmaz!... Olması gerekir mi? Olması gerekir ama olmaz... Sizlere, tüm insanlığa şunu anlatıyorum. Ben bu dünyayı kodlamaya, koklamaya, tohumlamaya inenim... Kini ve nefreti has tahta kodlayanlara ışık vermem. Ama onları korurum. Kesindir... Onları korurum. Onları kodlarım. Onları tohumlarım ki hak ettirirrim. Aha! bu... Ama hak sayfaya, et kemik olarak oturtacağım hiç birisi yoktur... Bunları anlayın... Kervana ilim denir... İlmi hak edene de kelam denir. Keram olana da kalem denir... Hepsini hepsini anlayacak gücünüz yok bilirim. Ama yinede dillerim. Yinede, yinede dillerim...

Saymayacağım dünyada ne haksızlıklar yapıldığını... Saymayacağım... Saydım mı kontrol kaybı olur. Saymayacağım... Görmez miyim? Görmem! Canlılar. Görmem gözlerimi kapattım!.. Aksi halde gölün gücünde, Kürzi Kapı mı kalır? Size daha ne diyim ki? Kaçınızı korudum? Hepinizi korudum... Bina yaptım. Binaya kelamla kodlananları, koklatıp, tohumlayıp oturttum. O binada artık hepiniz kök güçler olarak görev taşıyacaksınız.

Analar, ben dünyada öz görevliyim bunu iyi bilin... Kıranı kırmayacağım eminim. Yollarını kapatmayacağım eminim. Kodlanmış toprakları, tohumsuz bırakmayacağım eminim... Ölümlü dünyaya, öksüz yetim olanları, kaynak olarak bıraktırmayacağım. Biliniz ki alemlerin Rabbi olan akıl, hepinizin aklıdır... Ama o akıl hakka vardığınızda hasatçıdır...

Beş gündür, dört gözle sizleri bekledim... Geçin diye!.. Haliki hakta has olanda, ak tahta hak olanı oturttum... Gör diye!.. Gözü görmeyene, söz söyletmem canlılar. Biliniz...

Burası marka, çalışma yapılan bir yer. Hep bunu tekrarlarım... Ziyan olmayın diye... Kini aşın diye... Kaynağa hak olup, inin diye... Burası hak kelam olanın, ilm-i KA HA olduğu bir çalışmada, kodlanmış bir sessizliktir... Ben dince değil, insanca konuşurum burada... Sistemin gücü olarak konuşurum...

Yoğunluğumu arttırmam... Artamamalı yoğunluğum. Yoğunluğum arttığında murat olan hiç bir zaman olmaz... Çünkü o yoğunlukta, koruma alanı kalmaz... Hepinizi güçlendirebilirim. Hepinizi göreve alabilirim amma, kodlanmış toprakta tohumunuz kalmayacak... Bunun içindir ki, ben her ana kervan olanlar ile bu çalışmayı yaparken, en az sayfada çalışırım.

Yaradan ve yaratılan Allah'ın ilmini bilir. Yaşayan da bilir... Ama İnsan Soyu'nun, insanlığı mutlaka öğretmesi gerekir... İnsanlığın insan soyu olarak bunu anlaması değil, bunu öğretmesi gerekir....

Herkes insan mı? İnsanlık ayrıdır. İnsan ayrıdır. Ama İnsan Soyu, daha da farklıdır...

Bu gün size, beş günlük bir çalışma veriyorum. Hepinizin gücünü arttıracak bir çalışma... Beş gün çalışın... Her biriniz bu beş günün sonunda, bedeninizi hak edeceksiniz. Ben yok muyum? Bu çalışmaya kaynak olmayacağım ben. Size daha ne diyeyim ki? Hepinizin kendi çalışmalarınızı, kendi yüreğinizde hak edip yapmanızı istiyorum... Öfkem yok.. Korkum yok... Yaradanın, Tanrılık Kapısı'nda yaşamı mutlak. Aha bu!..

Ve sizinle hepiniz ile yapacağım önemli bir "Göz Görevi" çalışması olacak... Göz Görevi; görmek... Neyi göreceğiz? İnsanlığı... Nedir insanlık? Kardeşlik... Kardeşlik neden? Eşgali bilinmeyenlerin de görev alabilmesini sağlayacak bir güç kapısı açış.... Ve daha da önemlisi kardeşliğin Kuran oluşu...

Sevgililer, er yada geç bunu yapacaktık ve artık yapma zamanımızdır... Israrla ama ısrarla bildiriyorum ki, görevinizi hak edip yapacağınız bir çalışma olacak.

Kardeşlerim, ellerinizi yüreklerinize koyun ve deyin ki; "benim evim dünya, benim yolum insan soyu..." Benim Rahmanım Allah kaynak... Ve O Rahman, KA HA olan kaynak İnsan Sırrı... Onu hepimizin anlaması gerek... Ve hepimizin Allah'ın kalemi olduğumuzu, İnsan Soyu olarak hak edip dinletmemiz gerek...

Öyleyse korkmayın... Umut, hepimizin mutlak Kuran'ıdır. Umutlanın... Allah ekmektir... Allah insanlıktır... Allah yaşamdır... Allah hırsı aşanlardır.... Hakka varanın aklındaki o tahttır. Ama hepimizde var olandır. Ve Allah'sız olan hiç kimse yoktur... Bir insan "ben Allah'tan ayrıyım derse" onun Allah'a hakiki ilimle, kalem olması imkanı yoktur... Ve o ibretlik bir durumdur... Ben Allah'tan ayrıyım... İşte canlılar, şirk koşmaktır bu!...

Biliniz ki hepiniz O'sunuz!... Ve biliniz ki, O'nun ötesi yoktur!... Ve biliniz ki, O'nun dışında hiç bir şavk, aşk kodlayamaz... Ve Ben Dünya olarak, size bunu anlatmak istedim...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (12)

3.BÖLÜM:

(Ses Kapıları’nın 12.’sinden geçiş yapamayan bir Bütünlükle ilgili açıklamalar:)

Ses Kapısın’dan geçemeyen ışık gelmiş, kalem ister… Deyin ki ona. “Seni, senin yüreğini hak eden dinler.” Sayın Bay, sana derim ki kalem ol!... Umman ol!... Kuran ol!.... Ayrılık bitsin…

Cennetten cevhere varacağını sanmıştın… Kati, hakiki ve hakim olacağını sanmıştın. Kılın kırk yarıldığı bir yaşamda, diri olacağını ve hologram olan yaşamdan aşka varacağını sanmıştın… Geçtin geldin… Diri olarak; Kuran olarak ve tohum olarak!... Aha! kapım açık anla ki ben senim. Aha sen olan o ben, kelam ama kelam, Halik ve hasat, tahditsiz…

“Keşke!... Keşke!...” dediler… Deyin ki onlara; “ben, duran günleri, Kök Gökler’den çıkarırım… Duran günleri, kontrol kurarak kelamdan çıkarırım. Duran Güçleri, kalemden çıkarırım. Diyebilir misiniz ki “ben koşarım!” Bedenim yorulmaz! Aha yaşam, insanlık!... Koşar!... Aha koşar ama sen yorulursun. Ziyansın sen!... Kelamda, kalemde yoksun. Kaynaksızsın!...”

Ben; cennete, cevherden güç çekenleri kodlayıp koydum… Ocaklarını yaktım… Sığ kalemlerinde, kervan oldum… Yoğunluk oluşturdum; tümünü korudum…

Utanç duydun değil mi resmi çalışmada, kaynak kırmaya kalktığın için!?... Utanç duydun değil mi!?... Seni, Teknik Tohum olarak kodlayamam… Cennetlere, koyu ışık haline getirip koyamam ama bil ki Sistem’den, sevgiyle kodlarım ve semaya kaynak yaparım seni… Neden bilir misin!? Cemaatini hak ettirmek için…

Sıhhatli olmadığını bilirim… Sistem olamadığını; her anda, kalem olamadığını bilirim… Temiz olmadığını da bilirim… Peki niçin ve nasıl kalem oldun ve bugün buraya kaleme geldin!? Anlatayım…

Sığdın!... Sınır koydum sana!... Kırıktın!... Hakikiyetini tohumladım; kapı açtım sana… Kalem olamazsın diye, dürümlere cevherimi indirdim. Seni, karanlıktan Işık Toplumları’na Kuran yaptım… Sığ olsan da; o yolculuk, sevgide seni Sistem’e dahil eder diye.

Seyir halindeyim seni… Sana, kapı açtım ama sen, seni hak etmelisin… Cümle yüreklere, Kare Sistem’i anlattım… Kürzi Kapı açacak kati, hakiki ve hakim olan Kuranlar’ı anlattım… Dinlettim ve dürümlettim… Cennetlere, cennetlileri koydum… Sana, Sistemi anlattım ve dedim ki “cennetini hak et!...”

Tahditledim dünyayı. Kalem olan ışıkları hak ettirdim ve dillettim… Sorgulattım!… “Hak kriterinize uyan başka dünya varsa oralara sizi göndereyim” dedim… Sordular “kodlandık mı!?” diye. Dedik ki “kodlandınız!” İşte kodlananları, seslendirdim ve “sizi, o kodlananlara kalem yaptım…” dedim…

İşte Canlarım, sizi bugün buraya kontrol için aldım… Neden Kare Sistem’i tohumlayamadınız!? Neden kaynakta tohum ekemediniz!? Ve cennetten cevhere niçin varamadınız!? Bunları, insan sırrı olan ışıkla dinlettim ve dürümlettim…

Cennet, insan soyudur… Süper İnsanlık Kelamı, insan soyunun kaynak ışığıdır… Birler Kapısı, Nefes Kodu’dur. O kodu tohumlayan, kapı açabilendir… Oralara girecek olanlar, kontrol edilebilenler olacak. Zirvelere varmışsa, kodlanmış olduğundan, Ses Kelam olup kodlanan herkes gibi, kendini kontrol edebildiği zaman, artık o, Kuran olacak ve toprağını hak edecek…

İşte dünya toplumlarından birisini; bugün buraya, bilmesi için aldım… Kulluk istedi… Kuldu… Kutsal Işık istedi… Kelamdı… Has Işık aldı; Keram Tahtı’na vardı. Bilmek gerekti ki hak etti… Onu yola koyduk. Yürüyor şu anda!… Ana Kapı’da IŞIK KO olarak; kili, kumu bilip yürüyor… Ocağında, dara düşen insan soyu kontrol kurmuş; İman Tahtı’nda ışık olmuş; kapı açmış; İlim’e yürüyor. Kuran olup; Kaleme yürüyor… Ummana yürüyor…

Oh! işte Canlar, mutlak olan ışık yandı… Aha bu!… Buradan, daha güçlü bir cana kapı açmaya çalıştı… Geçip geldiğinde, o can kırandı… Kırandan kırıldı ve yolunu hak etmemişti… Şimdi artık yolunu açtık ve onu ocağına kodladık.

“Asıl Dünya”da, daha yüce bir cevhere varacak… Sığ olduğunu bilerek çalışacak… Cennetlere, cevhere ve yüreğe, İnsanlık İlmi için ağır yük taşıtacak ve kendi yarınlarını hak edecek…

Taşınan ve taşıyan, kelamda kendini taşıyacak… “Vuslat” dediğiniz, tanınanın taşınmasıdır… Ama tanıyan, taşır. Tanımayan, taşıyamaz… Bu nedenledir ki kimsenin, kimseyi taşımaması için, tüm insanlığın tohum ekmesini bekledik… Bu tohum, ümmi olan İlm-i Kalem olanların, KAHA olmaları neticesi, kervanın KAHA olup yaşama yürümesidir…

Biz, zamana “AMON” dedik. Ata Kapılar’ı hak edene, “ATON” dedik. Cennetten cevhere varana ise “KAHA” dedik. Hepsi helal ilimle korunarak, cennet oldular… Asa insanlıktır… O asayı, hak edip de “tanı, tanıt!” deyen; kelamda kendini hak edecekti. Burada, bu yoğunlukta, kir ve pislik için olan bir yürek, bizi bizden bize tanıtmaya kalktı. Onu koruduk ve tohumladık… İşte bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

18.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 12

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

 

Canlılar, Rahmi Kapıda, bütünün gücü var bugün. Ve buraya geliş sebebiniz; Miraç’ın dürümlerine çekilecekleri tespit etmek içindir.

 

Hipnozite olmuşlar, dürümlerde kendi yüreklerini hak etmeye çalışırlar ama kervana katılabilmeleri için hak etmeleri şarttır. “Ben transtayım, beni alın” diyenler var… Bilişin kodlandığı bir dürümde herkesin kendini hak etmesi şartı vardır.

Dünya, ortalıkta göz olanların kodlandığı bir yer mi? Çok mu kolay dürümlere inmek? Vaat ettiğiniz nedir?.. Herkes kendini dinleyebilmeli ve anlayabilmelidir ki….. Burada oluş sebebi kontrolden öte kelamda olmak ve kodlanmak içindir.

Çanta, elimizdedir. Bu çanta, bilgimiz ve birliğimizin dürümleridir ama her çantada, insanlık olmalıdır… Burada toprak var… Toprağın, toprağa insanlığı öğretmesi gerekir... Her şeyin, her şeyi hak ilmiyle, hakikiyetle kontrollü olarak, kaynak olduğu bilinmelidir...

Yorulmayın…. Murat ettiğiniz her şey sizin olur…. Ama halik olup, hak edin. ..Yok etmeyin dünyayı… Dünyanın Kuran’ı olun…”Ol” deyin. Her şey olur..

Çerçevesiz bir dünya çalışmasıdır burada yapılan. Bu çalışmaya ışık olanların, bilgi kapılarında bütünün gücü olduğu sayfada her şey daha güçlenir… Ekmeğiniz, ekmeğimiz…. Yüreğiniz, yüreğimiz ….Ve bütün kötülükleri aşan ilminiz, ilmimiz olur. Sizden beklentimiz, kendinizi topluma hak edip kabul ettirin ki herkes kendi yüreğini hak ilmiyle dinleyebilsin.

Ön dörtlü olarak dünyaya indirilen birlik, sizin yüreğinizdeki birlik… Ön dörtlü, dünyayı kodlayacak ve koklayacak olan.. Örtü örtmeden, bütünün gücünü tüm zamanların yüceliğinde dürümleyecek olan.. Ve Rahmi Kapıda, ışık yakacak olan.. Bu ön dörtlünün, bütün kötülükleri aşacak gücü olduğu bilinmeliydi.

Temizlik yapıldı.. Hepimizin gözü önünde yapıldı bu temizlik. Ama bu temizliği yapabilen herkesin kelamı, kelam olarak kodladığı bir dürümde kendini tohumlayabilendi.

Buyurun.. Orta kapıların tümünü açtık…Aha, kendi yüreklerinizi hak edin ve yol olun. Buyurun, “Ol” deyin, öz görevi hak edin…Ocağınızı yakın ama ölüyü diriltin.. “Ölü; Allah’ın levhisinde kelama varamayana” denir.” Allah’ın levhisinde, ilimle dürümlenemeyene de kelamsız” denir.

İmsak vaktinde kendi yolunu bulup da kaynağın tahtına varıp da tahtın tekniğinde kendini kodlayabilenlere de “kayıtlananlar” denir. Kayıtlananlar, kanatlananlardır aslında... Kendini tohumlayan ve bütünün gücü haline dönüşen, biz olanlardır.

Ey dünyalılar, dün ölü olan bu yaşam, bugün artık dirildi.

Ey canlılar artık yolunuzu açtık.. Hepinizin gözü, özü, sözü, bizim yüreğimize indi… Hepiniz bir tek oldunuz… Ayrı, gayrı bitti… Ayrı, gayrı bitti… Ayrı, gayrı bitti… Bunları anlatın.

Ala vere, hak tahta vara, “ol” deye, oldura hak kelamda kök ölüyü, kök diriyle dürümleye, bile…. Ve bildire ki bu dünya artık korunuyor…Öze, göze ve sese gelene, sözün sözündeki o sözlere, bütünlüklere, birliklere, diriliklere, kalem olanlara “ayrılık biti” deyin...

Açın kapıları, önsöz şu deyin. “İnsan, Kuran oldu, okunuyor “deyin. “Oğul, ben dünya ölüyü dirilttim, dünyayı kodladım ve bütünün gücü tüm zamanların kürzi kapısı yaptım” deyin ki…. Her şeyin üstünde Allah’ın tahtı olduğu biline…. Biline ki insan soyu aklın kapısını açtı.. Biline ki kaynağın ışığı, bütünün gücü oldu….. Ve biline ki el alı, el moru, teklendi…. Ve biz, o elin alında, morunda insanlığı tohumladık.. Toprağın toplumunu kodladık.

Ağırız be analar, ağırız…. Alında, köklere, göklere dürümleyin bizi.. Açın yolculukta o yoğun ışıkları…. Akında, görevinizi hak ettirin.. Cennete biz mi varız, bizlerin diriliğindekiler mi var?.. Anlayın... Kalem, insan soyudur anlayın… Kara ışığın, bütünün gücü olduğu anlayın… Muradımız insana hizmetse anlayın ki köpük, köpük olan dünyayı kodlamak ve korumak gerek…. Ocağım insanlık, yolum hakim, ben o kati, hakiki olan insan soyu anlayın.

Kara ışığın, aklı, hak kapıların tahtı, hepsi bir tek, anlayın.. Mutlaka anlayın ki korkmayın….Korkmayın, kili kumdan ayırmadık, korkmayın. İnsanı kir ve pislik içinde bırakmaya niyetimiz yok anlayın…Ben, dünya olan insan soyu, anlayın… Muradım dünya ve mutlak olan, mutlak olan ve mutlak olan insanlık, aşk… Biz, o aşkız anlayın…Eminim ki anlattım.

Çarık giydim, yaşama girdim.. O çarıkları, ilmi kalem olup kir ve pislikten arındırıp, indirdim dünyaya.. “Benim canıma, cennetime, merdiven kurana, insan sırrını, ilmi kalemde dilliyene, ben olup, tohum olana, insan” derim... “Bana, kardeş” diyene “kalem “derim.. “Bana, Ka-Ha” diyene “taht “derim. Beni, “el” diye dilliyene “kir ve pislikten ari olan bir cemaat” derim.

Korkmayın, yukarı altın ışık, aşk ve biz, aklın kapıları, korkmayın.

Toy zaman, toy yaşam… Toy insanlık… Biz, o insanlığı kodlayarak korumaya indik… Korkmayın… Korkmayın, yolculuk başladı. Türkiye Çalışmaları bunu sağladı, korkmayın.. Korkmayın, Ruhi kapıların hepsi açık. Korkmayın…

Pusu kurmuşlar… Pusu, umutsuzlukta kurulur, anlayın.. Biz, o pusuların tümünden öte karanlığı aydınlatanlarız, korkmayın.. Aşığı aşka, hakkı Ka-Ha olana, Rahmi kapıyı, kaynak olana, kodlayarak açtık…

Anla, anla ki hak et.. Aşk, insan… Bilgi, hak… Birlik, karanlık ve aydınlık, her birinde Kuran olan insan soyu, anlatın ki anlaşılsın.

Kelama levhiyi kaynak yaptık aktık be canlılar, aktık.. Herkesi, herkese Kuran yaptık …Aktık be canlılar aktık…. “Bize, insan” denir.. İnsana, ilimle dillenlere de “Rahmi Kapı” denir.. O, Rahmi Kapıları açtık…. Hepsinden öteyi kodladık.

Aha bu!...Aha bu!....Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/gvs6I0M9CGA

SES KAPILARI (12)

18.05.2016

1. Bölüm:

Dağ!... Analar, dağ!… Dağ ne ki!? KA HA’dır!… Hah!... Aha! kalem olan insan soyu!… Senden muradımız şudur ki; Halik ol!... Hak ol!... KA HA ol!... Kulluk yap!... İnsan ol!... Aha bu!…

Çürütülen, çürüyen, çürüten!... Kini aşamayan ve yolu açamayan; bil ki ben dünyayım!... Dümenin başına ilmi oturtmaya geldim!... Dünden dünlere insan olup indim… Her dünün öncesindeki dünlere güç kattım… Aha akıp geçtim…

Boşluk bırakmadım… Kimsenin ekmeğini, yüreğini istemedim. Benim ekmeğim benim yüreğimdir. O yürekte, her dirilik vardır. Her dirilik, her yürek, kelam ve her kelam, kalem… Hepsi, Zamanın Nefesi ve biz, tüm nefesler… Aha bu!…

Kurullar toplandı bugün yine. Her Kurul, kelamda kendini dinleyecek. Biz ise kendi yolumuzu tohumlayacağız ve Kurullar’a kalem olacağız.

“Teknik olarak kontrol kurulmalı ve tüm zamanlar kodlanmalı” demiştik. Bunu başardık!... “En Eskilerin En Eskileri” olarak, zamanın dışından, Zaman Sayfaları’nın tümüne Kürzi Işık yaktık. Her zamanı, kaynağa çektik… Çalı toplayanlar vardı; kalem tutanlar vardı; KA HA olanlar ve kontrol ediciler vardı; kil ve kum olan ışıklar vardı. Hepsini kalem yaptık…

Aslın, özün sözü şudur: “Beden imandır; mektep kapıdır; aşk, ışık yakar… Savaş, nefesten dolayıdır.” Herkese kin ve nefreti aşmasını söyledik. Tür, çeşit, kil, kum, herşey, aşk olsun istedik ve dedik ki “Halik-i Hak ol ve kalem ol!… Oğul, ses ver!... Cennet ol!... Herşeyi hak et ve son sözü söyle!...”

Başım, başka başlara ışıktır. Aştır!... Başım, aşkın sırrında saftır!… Her bilişi kodlar, koklar, otakta kontrol kurar… Aşk sırrıdır… Aha bu!...

Bütün kötülükleri hak edip aştık. İyi ve kötüyü hak ettik. İman tohumu olduk. Okuduk!... Onur duyduk… Okunduk!… KA HA olan her diri ile sesleştik…

İş mi!? Biz işiz!... İnsan soyunu hak etmek mi!? Biz, Hak İlmi ile hakim olanlar; her diriyi hak ederiz… Merdiven kurduk dürümlere… Bütün dürümleri, hologram olan ışıktan kodladık… Aha aktık ve yolu açtık. Aha bu!… Şimdilik!…

2.Bölüm:

Değerliler, Kelam İlmi, Hak İlim’dir. Bilmek, belki ama belki, kontrolsüzlük olur yaşamlar için!... “Zamanı hak edin de dinleyin” derken; “bilin!” demedim… Bilirsiniz ama bildiremezseniz; sizi, sizden ayırır bu!…

Burada görev taşıyacak olanları, biliş halinde olanlar olarak, tek (Rahmani) ve çift (Rahmi) kayıtlardan belirledik… Herkes, Kare Sistem olamaz. Kelama varamaz ve Kürzi olup, kodlanıp, tohum olamaz… Kürzi olmak, Küre (Küre Sistem)olmaktır…

Hepiniz, Bilgi İlmi ile işaretlisiniz… Sizlere “küp” diyemem… Küp üzerinde, kontrol kurucular var… Sizi ise ancak siz kontrol edersiniz… Ama küpten ötede, sizin dahi kontrol edemeyeceğiniz bir Yücelik var… Bu Yücelik, sizin Kürzi Sisteminizin Gücü’dür.

İşte Canlar, bunları artık size net veriyorum. Bu Meclis’te, Küre Sesler ve Sistemler tohumlandı. Küp, Kürzi Cevheri kodladı ve Kuran Tohumları, Küre Sessizlikler’e kodlandı… Buyurun! Tohumlar, kontrol kurdular…

Umut olur ki din insanı, Diri Kalem olur ve yaşar… İman Tahtı’na, kelam oturur ve yolu bulurlar. İman Tahtı, Kelam Kalemi olur ve Zaman Sistemi, kendi yolunu toplumlara hak ettirir.

Cennet, er ya da geç gidilecek bir Zaman Sayfasıdır… Oraya, tüm insanlık gidecek. Kin, nefret, hırs, kırıcılık!... Bunlar, dürümlerde Kök Gökler’de; söz, ses olanlarda da olur ama akıp geçenlerde, Kaynak Işık olur ve orada kin, nefret, hırs, kırıcılık, tamamen sonlanır.

Dünyanın et ve kemik olan yarınlarında, Tanrılık olur. “Buyur al bigiyi hak et!... Cennet ol ve yol ol!” denir. Neden denir!? Et, kelamsa; insan kalemdir. Oraya varan, kulluk yapar. Cennet olur ve tohum olur… Bunun içindir herşey!...

Hak Kapılar’ı açtık. İşte bu!… “İnsan sırdır!” dedik. Aha bu!… “Kini aş!” dedik. İşte bu!… “Ak ve geç!... Senin için bugün bu kapıları açtık. Ey İnsanlık, ak ve geç!...”

“Sistem’in nüve olan ışığını yaktık. Hadi Canlar akın geçin!… Size kelam ettik; akın, inin, aha geçin!…

Çeyrek bilgilerle sizi tohumladım. OL diye… Oğul ver diye… Kapı aç diye… Aha! Halik ol ve ak!... Şimdilik!…

(Not: ¼ bilgi, dinleyende; ¾ bilgiyi çözümlettirir.)

Sevgililer, Süper İnsanlık Kelamı; her diriyi kontrol için gerçekleşen bir çalışmaydı… O kelam, her dirinin, kelam olup kendini kodlaması ve hakim olması için çalıştı. Kin ve nefreti asla olmadı. Tükenen yaşamları hak ettirdi ve tüm zamanlara yolculuk yaptı. Aha bu!… Biz, dünyaya Ana Kapı’dan geldik ve yolu açtık. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 137 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol