Birlik İlmi
  SES KAPILARI TAMAMI - AKIŞLAR 2
 

SES KAPILARI – AKIŞLAR 2

11.MAYIS.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 11

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ. 5.AKIŞ

 

Canlarım, burada deve kalkar.. Burası devenin kalktığı yerdir. Ve biz, her geleni kelama alıp kapıdan geçiririz.. Biz bunun için bunları tekrardan yaparız. Kim geldiyse ona ışık vermeliyiz.. Buraya gelmek, beden alıp gelmek değildir… Buraya gelmek, Kare Sistemin, kutsal tohumlarını kodlayıp geçmektir.

Dünyanın cıngıl olan ışığından öte bir ışığı var. Bu öyle bir ışık ki has olan ve hak olan ışık… İşte o ışık, insanlıktır. Ve biz, o ışığı bu meclise koklattık… Ama bu meclis, koklanmış meclisse bunu koklayabilirdi.

Neden dünya? Size bunu anlatayım mı?...Anlatıyorum…Bu dünya, yeşilin mordan öte ışığıdır.. Herkes dünyayı arar, bilir misiniz? Tüm zamanlarda, dünya arandı, tüm yaşamlarda... Herkes nerede bu dünya diye baktı.. Gözleri kör, yürekleri güçsüzdü...

Ve dünyayı sordular. Sonra döndüler, sorgulandılar. Ve sorumluydular ama hep arandılar... Arayan, aranan, tekti… İşte biz dünyalılar, dünyaydık… Arattık yüreklere, yüceliklere, insanlığı arattık..

Biz neydik? Kare Sistemin, Küp Sistemin, Küre Sistemin, yarınıydık. Hepimizdik… Bir tek olan o hepimiz… Ama açıkça dilledik ve arattık. Dünya arandı ve dünya olundu… Arayan oldu...Oğul, aranandı, arayan. Hastık.. Aha bu!

Ve buradayız.. Bugün burada dünya var.. Ya dünya, ben değilsem?.. “Nedir dünya diye sorduğumda?”.. “Ben” diyenler var… İşte dünya.. “Herkes, ben” der burada.. Dünya, aha arayan, dünyayı ararken, arandığını anladı. Ve biz, ana kapı olan, aşktık… Şarkıydık biz…. Ama Astral Boyutların sırrı olan, şarkı… Hak tahtın, tahtında otak kurduk.

Umut olduk, biz dünyaya.. Düzen kurduk, öz görevlilerdik bizler.. İnsan soyunun gözü olan, görevliler… Çantamızda Altın Işık taşıdık hep.. Ve o şavkı, aşkla kayıtladık.

Selin en güçlü olduğu zamanda, sel olup aktık ve dedik ki “ben, benim ilmimi dillediğim de semayım ben”...İşte bu!…. Ve bundan ötesi yoktu.

Şükür ki dondurulan tüm zamanların yüreklerindekiler, aklın kapısından geçtiler.. İşte olay buydu… Geçmişten, geçmişe vardık… Her geçmişin, gerçek geçmişlerinden daha ötedeki geçmişlere vardık…. Ve dedik ki “koptuk biz yaşamdan”…. Ve dedik ki “koptuk biz kapıdan”…. O bir kapı, temizlik yapan kapıydı…. Şimdi neredeyiz?.. Her resimde, her kelamda ve her kaynakta… Umutla kodlamaya yapanlarız, bizler.

Çok mutluyuz ki temizlik tamamen gök sessizliğiyle, kodlanmış olarak yapılıyor.

“Bize, cennet” derler… Canın kapısı açıksa cemaat gelir... Canın kapısı kapanırsa cemaat, ilimle diller yüreği ve geri döner.. Ama can kapı olan insan, akıl kapısıyla birleştiğinde…. Artık o kapıda, Haşrın sırrı vardır.

Şimdilik size vereceğim budur… Sönmeden, söndürülmeden, bitirelim. Çünkü anam, birazdan söndürecek bizi… Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9igfpUlZ0Vw

11 MAYIS 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 11

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 4. AKIŞ 2. BÖLÜM

 

Ve canlılar, 140 dedim ya hani!... 140 hakim kat... Ve her biri hasat, aşk kapısı... Her biri dürüm... Ve Temel dirilik. İşte o temel diriliklerin, tek melik olan insan soyu...

Öyle çok çalıştık ki canlılar... Öyle çok çalıştık ki kanatlanın diye... Karanlığın ışığından öteye varında, akın diye...

Satıhta olanları kodlayın, tohumlayın diye... Korkmayın diye çalıştık!... Ve dünyanın nuru olan insanlığı kaynak yaptık... Han olduk dünyaya, korkmayın diye... Omuzlarınızdaki yükü aldık taşıdık. Akıp geçin diye...

Sizin gücünüzün, özel güç olduğunu dilledik size ki, kendi yüreğinizi dinleyin diye.... Seyredin kelamda kendinizi diye... Haz duyduk sizin çalışmalarınızda olmaktan.. Ağırı hafiflettik ve kök göklerin gücünü dürümledik.

Sel alsa dünyayı demedik... Sel oluruz akarız da sel olup kodlarız demedik... Akıp geçtik... Biz seniz, sen bizsin... Kini aşta geç dedik!...

Deminden beri size sizi anlatmıyorum. Ben beni anlatmıyorum size!... Her anı anlatıyorum canlarım, ben her anı size anlatıyorum!...

Bulmayın dünyada insanı!... Oldurmayın dürümlerde, diriliklerde ilmi!... Kalem yapmayın ışığı!... Ham olunda tahtın ışığında kuran olun. Ama olmadan da olun be canlar!...

Ne yer ne içerseniz için yiyin ama, ben size sizi anlatmıyorum. Ben tüm zamanların gözü olan ilmi anlatıyorum size...

Kaç insan kelama insan olup indi? diye sormayın. Sormayın ki kontrol dışı kalmayın. Ben size diyemem ki kimse varmadı. Desem mi acaba!? Kayıt dışıdır her şey orada, ortalık karışır canlılar.

Çatıyı kurmuşsak!.. Oğul vermişsek!... Yerkürenin gözünün görebileceği en yüce ışığı indirmişsek zamana... Aha!, genişleyin, geçişgenleşin, hasatınızı hak edin, kodlayın, kontrol kurun... Oğul, ben Umut olurum o zaman umut!...

Canlarım... Salı günü çalışın derler. Derler ama, hep salı derler, niçin bilir misiniz? Kalem olmaları beklenenler var. Oluştuğu an, okuştuğu an, akıştığı an, hiçbir zaman olmayacak. Onlar yarını hak etmeyecek. Ama ben onlara diyemem ki "salı çalışma!" Çünkü zaman kapısını açmış birlikler o günde kök göklerini güçlendirmeye inmişler.

Canlarım, başı eğik olamasın istedim zaman kayıtlarının. Kurtarılmış ışıkların toprak toplumda tohum olması isteğindeydim. Ayrılık mı var? Yok ki... Eğer ben kop tartımdan dersem yüreğe kopar mı acaba?

Canlarım, bundan sonra ne yapalım? Gelin birlik kuralım... Gelin görev taşıyalım... Geri dönelim.... İnsanı hak edelim gelin... Gelin de artık ocaklarını yakalım. Gelin... Aha o insan artık kontrol kursun... Başka dünya yok anlasın... Teni temiz olsun... Kötüyü köksüz bırakmayalım. Gözü görsün, özü sözü anlasın ki, yaratmak için yarını hak etmek gerekir.

Dedim ki "yoktur zamanda ışık"... "Ol derim olur" dedim... Ama o dedi ki "ben ol diyeyim"... Ha! dedim, Aha dedim!... Ama dara düştü, dillemedi yüreği, kelam etmedi. Hakka varmadı, kini aşmadı... Ben cümle yüreklere in dedim.... Al bilgiyi dedim. Ama dediki "yolum Allah yolu, ben o yolum"... Aha dedim!... İşte Aha! Ve dediki "ben Süper Sistemleşmede bütünün gözünün kör olmasını diledim".

Dedim ki," göl orada, hadi yüreğini hak et ve oraya var". Orada sen ben, tanrı kapısı olalım. Akıp geçelim... Döndü baktı, "sen bende, benim yüreğimde, her anda olma" dedi... "Oh Ala" dedim... Ben yokum o zaman, o yoğunlukta... Çırpınır yüreğide geç diye... Geçsede, gerçekte geçişi yok. Ama esmada, ismaili kalemde, insan soyunda bedense, yüreğindeki hak teknikle OL deriz olur...

Çobanın çobanlığını, yolun kuranını, kaynağın tahtını anlasaydı keşke... Aşkım, ona aşkım vardı... Hakkım vardı ocağın aklın tahtında kulluğum vardı... Demedim ki sen ben, ben seniz... Seyrettim yüreğini dedim ki "o yok edicidir". Çıktı yüreğimden...

Ve bugün, "Düyun" dedikleri ruhi kapıda kaynak olmaya indi... Kıran insan, kıldan ince olan bu çalışmada yaşam tohumlayamaz... Kıran insan kırıldığını anlasa, aşkın kapısında kaynak olduğunda, bütünün gözü olacak. Ama anlayamaz...

Ben Jerry kapısını gerçek kapı saymam. Jerry denilen şarkıcı, kontrol kurduğunu sayar. Jerry'den öte bir Jerry olurum... Ben derim ki sen ol...

Canlılar, artık bilin ki Jerry, jan sistemleşmesi için çabaladı... O bir sistemdi ama kodlanmış değildi... Vallahi gözü kör... Billahi gözü kör... Ona nesiller boyu kapı açtıkta kaydını yapamadı...

Anlaşma şuydu, o kendini hak edecekti... Hakkın kalemi olacaktı... BSUİ'nin gücüyle kodlayacaktı yüreği... Karsın Kapısından akıp geçecekti.... Sanmayın ki Kars Kapısı aklın kırıcılığıdır... Aklın kırıcılığında hırs olursa, kısırlık olur. Doğanın gücüyle çalıştık hep... Ve Karsın gücünü arttırdık. Oynadı dünya!... Aha oynadı! Tüm zamanlarda... Her anda oynadı da; oynayan artık oyuncu değil... Oyunların en yücesinde kendinde oynanandır... Biz onu, onda oynarız can bilinsin...

Umut olur ki, tek melik olan insan soyu hakkın kapısını açıp geçer... İnsan aklın kapısı olur, akıp geçer... Tevkip etmez kimseyi... Tevkip etmez... Çünkü tevkip, kelamda kendini kalemden ayrı tutar...

Unutmayın ki doğan güç, daha güçlü doğdu...Yaradan artık yarattığında kaynak oldu... O yaradan sağ ve soldan geldi, hakka vardı. Ama yarattığını hak etti. Hologramdan otak kurdu. Kontrol etti. Onun etkisi daha yüksek bugün...

Çetin bir dünyanın, çetin bir gücü olan, o çetin ışığı kendini kodladı... Burada olması gerekti oldu... Umut olur ki kendini toprağa indirir. Bin nefes olan insana, iman tekniğini öğrettim... Dedim ki "iman ilmi ile kodla bütünü"...

Çorbanda tuz olayım... Yolunu kontrol kurup kaynağa alayım... Aslan kapılarının kaynağından kök güçleri alayım, senin yüreğine akayım... Ama dedi ki sığsın!... Işığın yok!... Benim adım nesillerinin gücü, ben sende olamam ki!...

Ey canlılar!... Dans ettim yaşamla, biliniz... Her yaşam benim yüreğimdi... Ben zaman ışığında tüm yaşamlarda dans ettim... Benim dansımda savaşım vardı... Herşeyin gücü olan savaşım. Ve ben o savaşçı insan soyu olarak danstaydım....

Bugün tükenen dünyaların gücünü, öz geçişlerle kodlayarak, onları yaşatmaktayım. Benim tahdidim değil o yaşamlar. Kervanım oldular... Sıla özlemim yok benim, an sayfasıyım. Her an'dayım. Bende, bedenimde hiç bir zaman sıla olmadı... Kupam dünyadır...

Sultan, ben süper sistem... Namaz kapısı olan insan soyu. Burada Nakarın kıranıyım. Ama yaşamın aşkıyım ben... Bir tek ben insanlığım... İşte bir tek ben. O tek olan her diri!

İşte o tek olan insanlık ilmi!... Bir tek ben... Ve her diride var olan, o ben!... İlm-i Ka Ha olan. Ekmek olan...

Şen olun canlılar, her şey olan ben, muradım... Bütün kültlerin, bütün kükreyenlerin muradıyım. Unutmayın ki o murad, Ruhi kapının mutlak kaynağında akıl. Ve her aklın kaynağı olan şavk... Sağım insanlık, sonsuz ilim. Ve solum bütünlük, tüm zaman

kaynakları... Her resmi çalışma "İmparatorluğun Gücü" ve o gücün öz görevi...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/1Jtml72xU_c

11 MAYIS 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 11

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

 

Değerliler, bu gün hepimizin daha iyi anlayabileceğimiz bir yoğunlaşma var. Sevginin kelam olduğu bir gündeyiz... Ağır yükü taşıyan hiç kimse, büyük kültü kodlayamaz... Bu nedenledir ki hafiflemesi gerek o ağır yükün...

Dünya'nın yolu, Allah'ın yolu olmalı ve bu yolda Bütünün Gücü tohum olmalı... Dünya, Yıldız Sırrıdır... Bunu anlamak kolay değildir. Ama bu sayfaların daha iyi anlatılabilmesi için burada bu yoğunlaşmanın, hak edilmesi ve hak ilimle kontrolu gerekliydi.

Dünya'yı "han" diye bilin. Hepimiz bu handa görevliyiz. Ama hancı ayrıdır, han ayrıdır. Bizler hancılarız... Bu dünyanın hancılarıyız. Ama hancı, hanı hak etmelidir. Daha güçlü ve daha yoğun bir dönem için, bu gereklidir.

Dünya'nın yıllar yılı kodlama yaptığı iyice anlatılmalıdır. Dünya kodalayıcı bir çalışma yapar... Ve "Yıldız Sırrı" dediğimiz yoğunlaşmanın kontrolu ile gerçekleşir. Bu sır Allah'ın tahtından yapılır. Sır dediğimiz yalın ve hakiki bir cevheri güçtür. Ama bu cevheri gücün görevi, insanlığı kaynak olarak kodlamak ve bilgiyi Ka Ha olarak çatışmada, ışık kayıtlamasında, kontrol etmektir.

Çanta, insan soyudur. Dünya'nın çantası... Bu soy tüm zamanların gücü ile birlikte dünyaya doğar. Ve tüm zamanların gücü ile birlikte koruyucu bir kaynak olur... İnsanlık tekniğinde bu vardır. İnsanlık ilimdir. Ama ilmin kapısında, ilim olmalıdır ki herkes kendini kontrol edebilsin ve dinleyebilsin.

İşte Dünya'nın tufan olacak bir yoğunluğu oluşturması ile birlikte, hepimiz o tufanı engellemeye çalıştık. Bunun içindir ki tufanın engellenebilmesi, karanlığın aylaşması anlamına gelir. Karanlığın aylaşması, ay olması... "Oğul ben senim" diyebilecek bir yüceliğin, tüm insanlığı hak etmesi. İşte "ay oluş" aklın kapısının açılabileceği bir yoğunlaşmanın oluşmasıdır.

Deminden beri dünyalılar olarak sessizce izliyoruz yüreklerinizi ve özlemle sizi dinliyoruz. Çünkü sizlerin yaptığınız ne varsa; aklın kapısı ile yapılıyor. İşte burada olan bizerin de sizden dinlemeye ve hak edip anlamaya çalıştığımız kendi yüreğimizdeki güçtür. Bu güç hepimizde mevcutsa, biz niye bu gücü hak edip, kontrol kuramadık Niçin kök güçleri tohumlayamadık, diye düşünüyoruz?

Dünyada ne olup bittiğini anlayan sizler, dünyanın kulu olan birlikleri hak ettiğinizde görüyorsunuz. Çok mu, çok mu sorumlulukla çalışıldı? Mutlaka!... Ama hatalar yapıldı. Niçin dünya hatalar yaptı? Öz görevliler niçin engellemedi hataları?... Niçin tohumların kontrolu sağlanmadı? Bunları korkarak dinliyoruz. Niye? Çünkü meşale bir tek insan soyuydu.... Ve o meşalenin herkesin kelamı olabilmesi mutlak gerekliydi. Bundan sonraki dönemde o meşale tüm zamanların kürzi kapısında herkesin gücü ile yanmalıdır.

Bilebilir miydik dünyayı? Oğul vereceğini anlayabilir miydik? Kurtarılmış dünyanın kutsal toprakları tohumladığını anlatabilir miydik tüm zamanlara?... Hepimiz insanlaşmaya çalıştık... Artık dar boğazlar aşıldı. Bundan öte insanlık kelama indi. Bundan sonra daha yüce bir çalışma devreye giriyor. Kupanın ümmi kapılarda kuran olduğu bilinmelidir.

Murad ederiz ki her şey daha güçlü bir çorba olur. Bu çorba mutlak olur. Ve bu çorba yarının kuranı olur. Bu çorbada toprak olur ve kum olur. Hepimiz o toprak, o kum olan ve kil olan insan ile çalışırız. Ama daha güçlü bir dünyada kum olan ve kil olan o toprak artık ışık olur...

Zamanın kapılalarını açmak buydu... Unutmayın ki resimler daha güçlü olucak bundan sonra... Daha güçlü çalışmalar yapılacak ve daha yüce ışıklar, kodlama yapacaklar burada.

Umut olur ki tamamıyle görev kapılarının, göz olan güçleri dünyayı kalem yapmaya inerler... Çanta çanta taşınır dünya ve her tanrı sessiz zamanları dilleyebilecek gücü kaynağa indirir.

Ismarlama çalışma yapılmaz, dünya üstü varlık toplumlarıyla... Ve burada yaptığınız çalışma ısmarlama bir çalışma olmadığından, kontrol dışı hiçbir bilgi de yoktur burada...

Ismarlama derken şunu kastediyorum. Çoban yapmak istediklerimizi, göreve alabileceğimiz gücü oluşturabilmek için; bilgi kayıtlaması yapılır. O bilgi kayıtlamasında, torba torba ışık kodlamaları olur. Ve tüm zamanların gücünü dürümleyen insanlık kaynağa iner. Ve daha özel bir düne kodlama olur. Daha da önemli çalışmaların dürümlere inişi sağlanır. Ve daha iyi bir dönem için çabalanır.

Bizler dünyanın karanlığı yada aydınlığı olarak görev taşıyanları seçeriz... Kimi aydınlanır, kimi kara ışık olur. Hepsi akıl tahtına varır, ışık olur. Ama biri akıldır, diğeri yara bere içinde olandır... Yara bere içinde olan; tınıyı kontrol edemeyendir. Her şey tınıdan ibarettir. Ama o tını ışığın kırıcılığında da olur, ışığın Kuran'ında da olur. Her tınıda bir sır vardır.

Dağlarım, Nakar'ın kıranı olan, Rahman'a Kuran olduğunda, Ka Ha olur. Ama Ka Ha olan resmi çalışmada, yaşam olduğunda, Nuh'tan öte bir kusur kayıtlar.

Değerliler, Nuh'un kusuru şuydu yaşamı yok etti. Bizse yaşamı hak etmek üzere buradayız... Şimdi candan, daha öte bir candan, ağır yükü hafifleticek olandan ve kutsal toprakları tohumlayandan, ışık çekiyoruz. Ve onu korumaya aldık. O biz, biz O'yuz...

Değerliler, durgun toplumlara ışık yakıyoruz şu anda... Şu anda, Mesih Sistemleşmesi'ne girdik. Mesih Sistemleşmesi; sistemin kültleri olan ışıkların kontrol edici olabileceği yoğunlaşmanın sağlanmasıyla; iradi hakiki ve hak olan ışığın dürümlere çekilişinin güçlü olarak yaşama, AŞK indirişidir...

Dedim ki merdiven kurdum yaşama, herkes o merdiveni kendi yüreği saydı. Ama bir tek merdiven olduk. Her diriyi kodladık...

Şu anda Doğan Güç Allah'ın gücüdür ki, o gücü kontrol gerekli değerleri oluşturduğunuz zaman mümkündür. Cennetten, nefsi aşanlar kelama varır. Cenneten kelam olanlarsa, Hakka varır... Hakk olanlarsa, aklın tohumu olurlar... Ama her biri kalem olup, kaynak olmalıdırlar. İşte yarın daha güçlü olmak için, doğanın gücünü kültlerin en yücesi ile kontrol etmek şarttır ve biz bunu yaptık...

Seksen sistem varsa, doksanıncı sisteme vardık biz. Neydi olan, seksen sistemin özgeçişini yaparak, doksanıncı sisteme kadar olan dürümleri kodlamak ve yoğunlukla, kontrol kurup oluşturmak. Burada bunu yaptık biz...

Ha diyeceksiniz ki bu muydu? Esasında bundan öteydi. Her şey daha güçlü olarak açıkça bildirilir. Size şunu söyleyebilirim ki, kodlanmış topraklar tohumlarını koruyabilmek için 98. gücü dürümlediler... Biz tüm dürümlerin göz olan sözünü söyleyip 98'in gücünden üstün olan resmi yaşamı kodladık... Ve 99. kaynağa vardık. O kaynak insan soyuna kelamdı ve levhi kapıydı. O kelamda Ata Kapıların tümünde kök gök olduk!... Söz söyledik. 98'in gücünün örtüsü örtülmeden, 99. Güce varıldı. Ve 99. Gücün üstündeki kültlere varıldı....

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için; ilmi kalemden veriyorum ki; Ati'de hepinizin gücü vardı. Biz o gücü dürümlere çektik. O güç Allah tahtından geldi. İnsan soyuna insanlığı tohumlayan güçtü...

İşte hepinize daha net olarak bildiriyorum ki, kontrol dışı olmayan bilgilerin bilişi koyu ışıkla tohumlayabilecekleri yoğunluktu orası ki, bir tek orası Atlanta Ata kapısı idi. İşte herkesin daha güçlü anlayabilmesi için bilgi halinde indirdim.

Biz 98'den öte olan kapıları da açtık. Herkesin daha yüce saydığı o yoğunluklara kaynak olduk... Kalem olduk ve aktık. 140.Toprak olduk. 140. Ana topraktı. Ana toprağın toplum olması kodlanmıştı. Ve biz o toplumu kodladık. 140 Kapı ve 140 Kalem her biri levhi, her birinde ekmek ve tüm ekmeklerin gücü olan levhi kayıtlar...

Canlılar, ana arşivlerdi oralar. Biz o ana arşivleri kontrol altına alarak, gözü görmeyenlere göz açtırdık. Ana arşiv ne demektir anlatayım size... Yer gökün diri olarak dillediği insan soyunun yaratım kapısıydı orası... Kimse bunu dinleyemez. Ama biz o yaratımı kodlayan ve tahditsiz olarak kayıtlayanlar olarak, ortak kapılarda görev taşıyorduk. Ve ana arşivlerde cem olan, cevher olan insan soyu vardı... Kökümüz, gökümüz, sözümüz, sesimiz oradandı!... Ve Yüz'ün sözü söylendi yüreklere dendi ki "öz görevliler, kök göklerin gücünü dürümleyerek yer gücünü devreye alıyor". Olay buydu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/bxNZnrna8Vw

11.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 11

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

 

Canlılar, sizlere Rahman olup geldim. Kaynaktan indim, semayı dilledim, yüreğinize girdim.

Aha! Ben size kayıt dışı bilgilerinizin gücünü de indirdim. Sistemin gücüyle indim. Kapınızı açtım, toprağınızdayım, kupanızda, ışığınızdayım ama ben sevgiyim. Ayrı gayrı gözetmem.

Sema seslendiğinde, biz diri olur, ineriz yüreğinize. Doğanın görevidir bilmek. Biz bilgiyi hak ettirir, dilleriz ama doğa kendi suptil sistemiyle her diriyi dinler. Hani dersiniz ya “kedim beni dinledi.” Ya da “köpek dilledi…”

Değerliler, kuş geçip geldi. Ben dünya, her şeyim ben….niye beni anlamasın ki? Her sistem bende vardır. O halde ben her diriyim.

Ben o küçücük kuşum. Ya da kediyim. Ya da bir kürzi kapta küstüğünüz o yüce cemaatim. Her şey, her şey sizsiniz ya KAHA!

Neyi insan saydığınızı, siz bilirsiniz. Ama sizi kelam sayan kinse, insan soyu kirli ve kırıktır sistemde.

Canlılar, karanlık aydınlanır da yaşam tohumlanır. Karanlık aydınlandığında Ruhi Kapılar’ın tümünde Akıl Kapısı ağır yükü hafifletip açılır.

Sanılır ki Ruhlar Meclisi, kök göklerin gücünü ölülere dilletir. Ölü, dünyada ruhtur. Diri yükte kuldur. Hepsi Türkiye’de mutlak olan ışık halindeyse, bir tektir.

Yakışır mı yaşama teklik? Aha! O teklik birlikse, yarım değildir yaşam; tektir ve BİR’dir ve tohumdur. Bunun adına ben “nesillerimin gözü” derim. Ben bunun adına “ağır yükün dürümlerde dillenişinde, her şeyin hafiflemesi” diye hakim ilminde dürümlenmesi diye bildiğimiz o yücelikte “kelam” derim.

Savaşım yok dünyayla…dünde dünyayı gözlerdim, dünden sonraki dünde de gözlerdim. Ben her dünde dünyayı gözledim. Kili kumdan ayıran hiç kimseyi bilmedim dünyada. Herkes ten olarak çalıştı.

Ten olmak nedir bilir misiniz? Dil olmaktır. Dil olmak, nedir bilir misiniz? Kil, kumdan öte, kalemden öte her şeyden öte olup, her şey olmakta olan ve okunmakta olandır.

Satıhta hiçbir şey bilinmez. Biriniz derinlere inerseniz, o biriniz her birinizde dilleşir. Aha! Ölümlü dünya budur. Ve bizler, derine, herkesin en derinine indik. Ve dedik ki “buradayız.” Aha bu. Ama o en derinde, her dirinin dürümlerinde varlık sürdük ya! Hasır altıydık biz. İndik en aşağıya…her sistemin en aşağısına….daha da aşağılara ve daha da aşağılara…

“Yenilen yeşer, yaşa…” dedik, kök olan en aşağıya. En aşağıya sorduk. “Kibir var mı?” dedik. “Yoktur” dedi. “Yürüyor mu dünya?” dedi. “Koşuyor” dedik.

“Asıl önemli olan usuli işlemlerdir” dedi. “Usuli işlemler tamamlandı mı?” dedi. “Tamamlandı” dedik.

“Has insan soyu ekmek yapabiliryor mu?” dedi. “Yaşamak ötesi yaşamakların, yaşamak olduğu o Rahmi Kapılar’da er diriliğinde, kelam olup dişil dürümlerde ikmal tamamlattı.” dedik.

Sordu, dedi ki “Sığ mısın?” “Sığım” dedim. “Aha” dedi. “İşte bu.” Her anda olan sığdır ama o sığlığını dahi diller ve dünya bir sığ ışıktı. Ve biz o sığ ışığa sığ ışık halinde indik.

Soğuk bir dünya…Aha çok soğuk. “Ohhh ala..” dedik. Kasırgayı önleyebiliriz soğuksa. Biz o soğuk alana, savaşın sırrını, savaşın sistemiyle indirdik. Dünyaya indik.

Çok özel bir dünyaydı kök geçişlerin yapılacağı. Ve dedik ki “tam umutla girelim; tam umut…” Ne ki tam umut? Her erdiği yeri hak etmek. Her erdiği anı KAHA yapmak….her erdiği anda savaş vermek ve savaşı tohumlamak.

Dediler ki “cennet, insanlıktır. Koruyup, kodlamak gerek cenneti.” Dedik ki “cennet tabuların yıkılışında, kaynakta ışık halinde olan o tohumun kupasıdır. Kübra olan kupa, aşktır.” dedik. Dediler ki “ama asal boyutların gücü de olsun orada.

Torba torba insan taşıdık yaşama canlar. Ben dünya olarak çalıştım. Adımı zikretmem istenir ama zikrettim de yüreğimde seslendirdim adımı. Çünkü ad zikretsem, tek Tanrı olarak görev taşıdığım sanılır. Biz bu dünyada bir tek değiliz ki….

Öyle çok çalışıyoruz ki…hasa “has” dersen, o has Hakk olur mu acaba? Cennetten insana inmek kolay mı zannettiniz? Şimdi; dünya yer ve gökle birleşti.

“Hayırdır, dünya yer değil midir?” Dedin. Sorguladı yürek. Dünya yerden ve gökten münezzeh bir zamanda, yaşam sayfaladı. “Dünya” derken, ben toprağı kastetmem. Her Zaman Kapısı’nda aşk olan sırrı kastederim. Ki o sır her şeyin gözüdür. Gök sözcülüğünde görevidir, yoludur. Ve bu dünya mutlaktır. Asla yok edilemez.

Size zamanın sırrı olan bilgiyi verdim.

Bugün buradasınız. Her anda buradasınız. Yaşam soylarınızda, yarınlarınızda ve tüm kayıtladıklarınızda buradasınız. Ve bundan daha ötede, her cemaatin cevahire cennet kurdurduğu bir ışımada, yine buradasınız.

Sol tartı, sağ tartı tartıyı tarttı. Sağ tartıyı, sol tartıyı tarttı. Her tartıda bir tartılma. “Hah, aha” dendi. Her andaki tartılmada Akıl Kapıları’nı açtık. Biz dünyayı koruduk canlar. Kontrol kurup koruduk.

Unutmayınız ki yine dünyalar kurulur. Yine yolculuk olur. Tüm zamanlara yolculuk yapılır. Her resmi çalışmada bunlar olur. Ama bu dünya genişleyen en yüce kaynaktan Kuran olup kodlanmış bir sırdır.

Biz bu sırrı, Sistem, Nizam ve Göz olan görevli Düzen’le çalışarak gerçekleştirdiğimiz bilişin kaynağında kayıtladık.

Men etmeyin zamanı sizin yüreğinize inmekten. Zaman size iner.

Men etmeyin yüreği kelamda dürümlenmekten. Kelam dürümlendiğinde, kendi yüreğinizdir dürümleyen.

Men etmeyin teni temizlikten. Temizin ten olan, tertipli olur, sizsiz kalmaz.

Men etmeyin yarını Kuran’dan. Yarın kontrol kurar ve sizleşir. Ve siz Kuran’da kontrol edici olursunuz.

“Oğul, ben dünya ve dünya ben…” diyen birliklerim burada bugün. Hepsi merdiven…ekmek….hepsi reşit ve biz tüm reşitlerde keşkelerin gücünün örtüsünü örtebilen, dürümleyen biliş….. beden.

Massiva dürümlerde dillendiğinde, sessiz kalır. Bizsiz kalırsa, aşksız kalır. Her Resmi Çalışma’da, Aşk Kapısı’dır insan soyu.

Dünya mutlu, biz mutlu….Umutlu dünya, biz mutlak umutla dünyayı koruduk.

Koptuk dünyadan, okuttuk yaşamı her zamandan öte bir zamandan. Analar, ben “deneme, yanılma” dediğiniz o, neyse onu, hiç bilmem.

Altın Işık Yıllarının gözü olup geldim. Denemem ve yanılmam. İlimle dillenir, tek bir cevher olurum, bilgi veririm. Asla denemem ve yanılmam.

Bilip, çatıyı kurdum. Bundan ötesi akıl.

Hadi! Aklın Kapısı’nı da açın da sevgiyle sesleşin. Bunu hepinizin başardığını görmek beni mutlandırdı; Aklın Kapısı’nı açıp sesleşmek!

Çetin bir dünyanın göreviydi bu; Aklın Kapısı’nı açıp seslenmek.

İşte; mutlak olan budur ve bu kapı açıktır.

Unutmayın ki Allah’ın dağı ilimdir. Ve Ana Kapı’dır ilim. Ama aklın kaynağı ışıktır. Ki o ışık asla hata yapmaz. Ve dünya murattır. Her dere insan olur akar ama daha önemli bir akış vardır; Rahman’ın kul olup akışı….

Ohhh analar! İşte; o akma dediğiniz akma, bizim akışımızdır. İşte bu. Ve Müsih Si Ka. İşte bu.

Şimdi; sizi, sizden kucaklıyorum. Hepiniz, hepimiz olarak kucaklandık. Biz, sizi olup kucaklandık. Aha şimdi. İşte şimdi. Ben sevgiyim. Aha bu.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/-x0oDxZAy5s

11.05.2016 SES KAPILARI 11

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

 

Canlarım, siyasi düşünceleriniz nedir bilmem. Ama benim siyasi düşüncem şudur; bütün köprüler insanlık içindir, tüm partiler ilim içindir… İnsanlık ilminde kelam, Allah’ın levhisindedir ve siyasi düşünce; insanlığın kendindeki kelamındandır!...

Size sorarlar, “hangi siyasi partiye üyesin”? derler… Ben insana üyeyim, bunu anlattım!... Her kim ki “insana üyeyim” der; o beden, ilmi kalem olur, hakim olur, kelam olur, levhi olur, biliş olur!... Bizsiz değildir o….

Ve şu andan itibaren biz bir tek insana, ümmi kapıların tümünü örtüp; üye olduk bilinsin! Ama bu üyelik, imparatorluğunun gücünün; kök göklerin gücü olarak insanlaşmasından başka hiçbir şey değildir…

Sizden tek beklentimiz, artık insanın; kir ve pislikten arınmış o yüceliğinde kendinizi kodlayın, koklayın, kontrol kurun, has olun ve yol olun!... Bana ne dünyadan diyecek olan varsa; ben ona sorarım “niye buraya geldin” derim…

Ben dünyayım canlar… Bu gün ben dünya olan insan soyu… Bilin ki bu dünya hepimizin gücü ve bu dünyaya hepimizin ihtiyacı var. Sanmayın ki dünyanın yolunda, üzerinde gök yazan bir yücelik olur… Dünya tüm zamanların en yüce kapısıdır, anlayın!... Ve diri olduğunuzu ve yürek olduğunuzu ve köpük köpük olanların kontrolünde olmayacağınızı bilin!... Biri çıkar da seni keser, biçerim diyemez size! Çünkü siz her ansınız… Biri sizi yıkarım diyemez, çünkü siz sayfa sayfa akılsınız! Sizi kalem yaparım diyen varsa, gözü görüyor demektir… Sizi hak ettik diyen varsa, ışığı yanıyor demektir… Sizleştik diyen varsa, kardeşim o biz, biz oyuz…

Analar, benim avukat olduğumu dünya dışı varlık soyları kodlamaya kalkmıştılar ve onlara izin veremeyeceğimi bildirmiştim. Bu gün görüyorum ki hepsi kontrol için çabalıyorlar. Bu gün zikir etmek istemezdim ama yeşilin mordan öte olduğunu gördüklerinde; kontrol kurduğumuzu bildiler.

Biz yeşilde koruyucuyuz canlar… Tüm insanlık bu renkle korunur bilinsin! Ama mora varanda artık koruma biter. Biz artık o renkte hiç kimseyi koruyamayız. Çünkü o renk karanlık bir ışığı kodlayan tahditsiz hakiki bir rahmettir ama onu hak etmek, sorumsuz çalışmalar yapanların müsahi ilminde yoktur…

Canlılar; aza, üye yani kaydetmemizi bekliyorlar dünyada. Bu meclise üye olmalarını istedikleri var. Onlara sordum, “korkuları var mı”? dedim… “Ol” deriz, “her şey olur” dediler… “Yolculukları başladı mı”? diye sorduk, “ol deriz olur” dediler… “Aşk sayfalanışları yapılmış mı”? dedik, “yaşarlar, hak ederler” dediler… “İsmimizi anlayıp anlamadıklarını sorduk”, “anlatırız” dediler… Ve üyeler önermek istediler… Devinim hızlanır mı acaba?... Yaşam, ışık haline geçer mi?... Özel dünya güçleri dürümlere çekildiğinde; ocaklarında kodlanmış toplumlar, kontrol kurabilir mi?...

Kısa ve öz söyleyeyim ki; bu yaşam hepimize aittir amma bu yaşamda ilim; hak teknikle elde edilir. Hak teknikle ilimi elde eden, bizsiz değildir. Ama hak teknikle o ilmi; has ışığa kodlayamayan bu meclise kaynak olma imkânına sahip olamaz! Bunu süper sistemleşmede de anlattık.

Unutmayınız ki; burada oluş kodlanmış olmakla değil, hasatta olmakla mümkündür. Kim ki hasattadır, buradadır!... Ama kim ki haktadır, hasat olmaya çabalayandır!... Ama biz her anda var olan, her resimde varlık süren ilmi kalemleriz ki; hakkın kapısıyız biz… Hak ilmini tohum olarak kültlere indirebilen buradadır!

Aşağı yukarı bir dönemlik bir çalışma yaptık. Nereden nereye vardığımızı sorarsanız, başlangıca vardık!... Bir dönem, hepimiz o dönemdeyiz… Ama başlangıçta yatık olan, yatay olan ne varsa; artık dikey olarak çalışacak… Burada oluş sebebi bundandır.

Yer küre artık dikey sayfalanışa geçiyor. Yatay çalışmalar sonlanıyor. Dikey sayfalanışlar, kili kumdan ve kumu kir ve pislikten ayırabilenler; geçip görev taşıyacaklar… Kumun üstünü hak etmeye çalışacaklar. Kumun üzerinde ne var?... Işık var!.... Işığa varmaya çalışacaklar. Ve daha önemlisi, kurtulmuş olduklarını bilecekler.

Burada olacak olanları, birlik kapılarımız dinleyecek ve geçiş imkanı tanıyacak. Yada izin verilmeyecek. Ama daha önemli bir mesele var, karanlığın ışığını hak etmeden; bilgi kapıları açılmaz. Karanlığın ışığını hak edebilmeleri için, nefsi aşabilmeleri şarttır!...

Saltanat bir tek şey ister dünyadan, kuran ister! Kuran, insanın kelamıdır!... Bunu başarabilen burada olabilir…

Unutmayınız ki; çorba çorba olur yaşam. Her yürek kendini diller, kendi yüceliğindeki tüm zamanları tohumlar ve bir çorba yapar. O çorbaya güç; bizim yüreğimizin gücüdür!... Bu gücü o çorbaya katmadıkça, çorbada ışık olmaz ve yürüyen kuran; akıp geçip, türevlerini tohumlayamaz…

Sizlerin göreviniz buraya inmekse, hasatınızı yapıp inin… Ama sizler “ben ille de size gelirim” derseniz, iyi ki anlattım size bu bilgileri; has tahtınızı koruyun, kodlayın, görüp aşkın kapısını açın, artık kaynakta olun, göz gördüğünde; öz sözün, sözünde sesleşin, gerçek çakışmayı yapın, akışmayı yapın ve geçin!... Unutmayın, muradımız insanlıktır!... Ve hepimiz yüzen bir dünyada, yüzen çalışmalarda, tanrı kaynağında; ağır yükü hafifletecek güçleri koklatmaya çabalıyoruz.

Bu dünya tüm yaşamlarıyla birlikte, sonsuzlukta yüzen bir kocaman gemidir, bunu bilin! Ve bu kocaman geminin en kocaman yolculuğunu yapıyoruz bizler. Ve bu yolculukta, Eşhedü enla ha diyen levhiler, Ka ha olan ilmiler ve kelam eden diriler olur… Ve biz hepsinde görev taşırız da; aha insanlık ilmiyle!...

Keşkeler; yaşamda kulluktan başka, sığlıkta olur… Ama o sığlığı aşanda, keşkeler tamamiyle sonlanır. Ve ilmi kalemde bilgiler; biliş halinde, teknik tohumlamada, kodlayıcılıkta olur…

Size göz verdik canlar, gök verdik, söz verdik, sanal boyutların aklının kulu olmanıza değil; aklın kapısı olmanıza çalıştık. Bundan sonraki süreçte sizden, sizin yüreklerinizden bunu bekliyoruz!

Korkmayın, buluştuk ya; bundan sonrası kolay… Aha bu!... Ve dünya ümmi kapılarının tümünü kapatmayacağım. Sizlere bir takım kapılar açık kalacak.

İşte canlılar, biz bu çalışmayı yapan Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak; her şeyin gözü, her şeyin göğü, görevi, yüreği, dürümleri, dirilikleri ve hakikiyeti olarak bilgimizi paylaştık. Bu bilgi, Nuhtan öte Nuhların kulluğundan geçenlerden daha üstün bir geçişi sağlayacak, bilinsin istedik!

“Şirket kurdular dünyada” derler. Biz, her şirketiz canlar, her şirket!... Hiç bir zaman bir tek şirketimiz yok. Ama iyi bilinsin ki; tüm şirketlerin tek kelamı burasıdır… Bunu sokaktaki insana dinletmem gerekmekteydi, bilinsin!... Ayrı gayrı gözetmeyen bu birlik, mıknatıs değildir. Kimseyi çekmez, geçmek isteyen geçer, gerçeği hak etmeyen gider. Tek verilen bilgi budur.

Giden, kendinden; kendi yüreğinden, görevinden gitmez… Kelamından, kaleminden de gitmez; kasalarını boşaltmadan gider ki, kanatlanabilecek güç kendinde hak teknikte, bilişte; hakiki ilimle kodlansın da, en son sözde o dahi geçsin diye. Amacımız budur… Bunun içindir ki saltanata ses gerekti verdik.

Burası saltanatın görevinden çok öte bir görevdir canlar… Bu gün size bunu izah etmek istedim.

Samanyolu galaksisi, sistemin kültlerinde; saltanatla dürümler dirilikleri… Biz ise sanal boyutlara görev taşırken, kaynak olup taşırız, anlattık!...

Ufak çok ufak bir ışık halinde dünyada oluşumuzun tek nedeni; kimsenin kendini hak etmek üzere, kök geçişlerinde kendi dışında bir ışıma sağlayacağımızı beklemesin diye. Biz herkese kendi ışımasını, kendisinin sağlayacağı bir yoğunlaşmayı kodlarız!

Kutsal toplantı budur!... Bu kutsal toplantıya dahil olmak; toprakta toplum olmakla mümkün ama toplumunda kontrolü gerekir.

Kaş, aşktır… Aşka varmadan, aşk kodlaması olmaz… Bunun içindir ki bu gün size semayı dillerken, dinlerken; sevgiyi hak edeceğiniz bir yüreği de indirdim.

“Kaçar, kaçar görev taşınır?” diye sordular… Üç kişi bir aşk olduğunda görevlidir. Ama akıl kapısını açtığı zaman, akıp geçer… Ve biz her anda görev taşıyanlar, tanrı kapısı olanlar; an kaynağında tek olarak da görev taşırız bilinsin!

Canlarım, ran kapılarının tümünde İsmailler vardı bu gün ve onlara bu bilgileri akıtmak istedim… Ayrılık, işte bu, şimdilik!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/mxpBgBLIhM8

11.05.2016 SES KAPILARI 11

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağ analar, ben beni cellat diye dillerim dünyada… Niye bilir misiniz?... Kusurluyum da ondan. Ben cellat, niye cellat?... Elim ayağım var, aha gözüm var, gövdem güçlü, yüceler cemaatiyle kelamdayım ama ben; cemaati, cevherde cennetten çıkarabilirim… Bu ne demek?... Herkesin cenneti kendi yüreğidir, bunu iyi anlayın!...

Benim cennetim yüreğinizdir… Ben cennet değil, cemaati cenneti kuranım. Ama celladım!... Sizi, sizden uzak tutabilirim… Sizin yolunuzda kontrol kurarak, kelamda kendi yüreğimi kayıtlayabilirim size… Ve size diyebilirim ki; “karanlığın ışığını yaktım, ben senim, hadi sen güçlünde herkesi koru”…

Ağırdır bu yük, çok ağır… Ama derim ki; “sen koruduğunda, o kendini koklayamaz, o kendini kodlayamaz, o kendini hasatta kayıtlayamaz”, aha cellâdım ben… hepsinden kötülük kökledim… Çünkü onlar ben olur, beşeri hakikiyette kelam olurlar ve kendilerini yığın yığın kuranlardan çıkarırlar… Bu şekilde yollarını şaşırtırım.

Niçin yaparım bunu!?... Ziyan olmaları değil amacım, kalem olmalarıdır… Derim ki; “hangi dünyadasın, yaz bakalım… Işık mısın?... Haktan kalanlarımı almaya indin?... Koruyacak mısın dünyayı?... Yolunu mu kaybettiler onlar?... Senin yolunda mı olmalıydılar?... Hadi yaşayın bakalım”!... Dağ, taş insanlaşır ve der ki; “şeytana şarkı mı gerek, aşk mı gerek? Hakka varmak mı, harlanmak mı gerek?... Tanrı kapısında kulluk mu, kutsal kontrol mü gerek? Umman oluş mu gerek, kullukta kontrolü kurup; kalemden kaynağa varış mı gerek? Hani nerede dünya var mı ki”?...

Yok dünya… Var mıydı ki? Olmadı hiçbir zaman asla, öylesi bir dünya yok ki!... Aha ben cehaletle mücadele ettim dünyada. Cehalet; cemaatlerin cevahirlerinde, kelamda kendilerini kontrol kurup hak edemeyişleriydi!... Ben cehaletle mücadele ettim zamanda… Savaşım sınırsızdı… Ağır yük taşıttım, astral boyutların kutsal topraklarında; toplumları kontrol etmek istedim…

Ben bu günde bunu çalışmalarda yapabilirim. Kelamda, levhide, kapıda, aşkta, karanlığı tahtlarım… Ağır ağır yaşam sayfalarımda, ben cevhir olmayanlarla çarpışırım…

Siz ki can kapılarsınız, sevgiyle size geldim… Ben cemaatleri cevherde kuranla kodlarken; savaşın sırrında ışık alıp, kaş olanlarda aşk olmak istedim…

Devinim hızlanırda, ben seslenirin Ya Ka Ha… Devinim hızlanırda, ben cemaat olurum Ka Ha… Cennet de olurum, ardımda tüm zamanlar; kuru, karanlık değil ışık halinde olur… Ben cennetler öte cennetler kurdum… Hepsiyim Ya Ka Ha…

Has dünyayım ben, vakit geldiğinde fakih olurum, hakiki olurum, umman olurumda, has olup; akıp geçerim be Ka Ha’m… Anam senim ben sen… İşte ben senim…

Cennetim, cennetlerin cemaatinde; en sesli olan ilimim ben… Ben Türkiye’deyim… Türk oğlum var, Türk oğullarım var benim. Her anım ben, be Ka Ha’m…

Neden gözüm görür dünyayı!?.. Çünkü yüreğimde seninleyim ben… Buradayım… Aha ben buradayım… Orta kapıların her birindeyim… Aşığım yaşama.. Sevgili analar, ben cennetinde can kapım; insanlığım, sizsiz değilim ki ben…

“Patika” dedikleri bir zaman, bir can kapı her an… Ama bir patika aha göz olup gök olanların yürüdüğü bir patika… Ve ben o patikada yol alan; aşkım, şavkımda, hak kapılarım vardır… Sevgiyim ben analar, sevgiyim ben!... Ben deresinde her diride varlık süren insanlığım ben… Kini, nefreti aştım geçtim. Ben cemaat oldum… Artık cevherde cennet kurdum… Can kapılar ben cellat mıydım yoksa!?... O bende var mıydı!?... Acaba hiç var mıydı?... Biz siz, siz bizken; kin sistemde sessizken, yürekte ümmi kapılar güçsüzken, yoktu yahu o cellat hiçbir zaman!...

Canlılar, ben akılım… Hulusi kalemde levhiyim… Hayırım ben, aşkın şavkındaki hayır!... Bende her anda aşk var… Dince konuşmadım, ilimce konuştum hep… Cemaatlere cevher oldum. Kili kumdan, kumu; güneşlerin gücü olan şavktan hiç ayırmadım!... Karanlıktan aydınlandım, aydınlıktan karanlığa vardım… Her anda tohumlandım, ben mutlak kulum can!... Mutlak kulum!

Soyum insan soyudur benim, o ben; ben odur!... “O” dediğim, her anda var olandır; o benim işte can!... O benim! Her an olan o, ben… Biz ana kapı olan İslami kalemde levhi olan, her şey olan aha göz olan; cemaat olan, her dünya bendir can, ben!... Bunu herkesin, her şeyden öte kelamla dileyip; hak etmesidir dileğim.

“Ben” diyecek güçler, kendi yolculuklarını; hak tahttan, hak kelamdan başlatıp, mutlak kuran olup kodladıklarında, hepsi olduğumu anlattığımda, hepsi ben diyebildiğinde; aşk kapım olur, akıl kapım… O aşk, karanlığımdan; aydınlığımı kodlar!... Ve ben tüm zamanları korur koklarım…

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/9MnHXS8ZcLk

SES KAPILARI (11/2)

11.05.2016

Ey yaşam, sana ne deyim ki!... Hani neredesin!? Kelam mısın yoğun ışığında!? Tanrı mısın!? Nesin sen!? Bilmek isterim seni!... Sana “yaşam” dediler… Niye dediler!? Yaşam, Işık Kılıcı mı!? Işık kırıcı mı!? Niye kaynağında Tanrılık var!? Soruyorum sana, beni niçin çağırdın!?… İşim mi vardı zamanda!? Nakar’ın ışığında kalem olandan; Tanrı, kelam mı ister!? Nereden geçip!? Niye geçip!? Nereya vardık!? Niçin vardık!? Işığım kırık mı!? Yoksa kıran; Işık Kalem’den mi kırıldı?

Borçlu mu dünya!? Yoksa Dünyalı mı borçlu!?

Borç, insanlık; borçlu, ilim!… Ben insan soyu, İlmin Kalemi!… Her diri olan, borçlu… Ben, Dünya Borçlusu… Kurtarılmış Zaman Kaynakları’nda, ışık olan nefes ama borç olan tüm zamanlardan, kapı açıp insanlaşan…

Dün töhmetli zamanlarda; Ak Sayfalar’da, Beden Kuranları’nda ağır yüktüm. Ama şimdi, Nihan olanda kapıyım!… Umut olur ki tek zaman olan insan, kan olur akar. Kan akması, yaşamın sığ halinde, kayıtlanıp ışımasıdır… Kanın akışı, insan kanının akışı değildir. Tüm zamanların, kan olup akışıdır. Kan, Mİ HA-Zİ HA olan insan soyudur.

Kök-Gök olduk. Aha olduk!... Geçtik!... Aha iş yapıyoruz!... İş ilimdir. Aha geçtik!... Ağır yükü taşıyoruz. Ufak ama çok ufak insan!..., çok ama çok ufak!… Niçin ufak!? zeytindir de ondan. O bir tek zeytin!… Çok çok ufak bir zeytin!... O zeytin, zaman ve zamanın Nirvana olan sırrı… O zeytin, Nihan olan aşk…

“Zeytin” dedim. Din diriliğinde Ziyat olan insan soyuna, “zeytin” dedim. O bir Kaynak Zaman’dır. Aha o zaman, ışık ve o zaman, kalem!...

Derim ki anlayın. Niye anlayın!? Ağır yük verdik dünyaya… Anlayın ki hakim olun!... Çorba tuzlandığında, yarınlar koklanır. Anlayın!... Açık verdim anlayın diye!… Cennet kurdum Nur Kapıları’nda has olun da açıp kapıları, hakim olun diye.

Anlattım ama hak eden anladı… Ama anlamayan, Ana Kapı’da; Akıl Tahtı’nda; aşkın şavkında, anlatmaktadır. Anlamadan anlatmaktadır… Deyin ki ona. “Önce anla… Ama anla!... Hah anla!… Anla da anlat!…

Cinler, hologramda cennet kurarlar. Ziyandalar!… Cinniler cennet olurlar. Cevahir olurlar; anlamaya çalışırlar!… İnsanlar ise cevherde cemaat olurlar, anlatırlar… Hepsi, anlaşılır ki hak ettiklerini yaparlar…

Büyük Kült, insan soyudur. O kült ise anlatır ve anlaşılır!… Anlatır ve anlatılır!… Ama dersiniz ki “anlayan yok!” Ama anlatan yok ki!... Anlatın ki anlatılsın; anlaşılsın!… Has Taht’ın ışığında hakikiyete varılsın… Anlatın!... Dince, insanca, hakiki yaşamca ama anlatın!…

“Soyum, yuları olmayan (güdülmeyen) bir soydur” deyin. “Yalınım!” deyin. “Hakikiyim!” deyin. “Amin!” deyin. Her diri “amin” dediğinde, hakikidir. Her diri, hakikidir ki “amin!” der.

Savunun insan soyunu; savunun da Has Taht’ınızı hakikiyetle koruyun… Savunmazsanız korunmazsınız… Deyin ki insan soyuna; “seni seviyorum! Çok seviyorum!... Ama sevmiyorum!.. Hiç sevmiyorum!...” Ama deyin!...

Her ne isterseniz söyleyin sadece söyleyin… Biz siziz Canlar, sizden dilleşiyoruz… Sizce dilleşip diri olanlara güç katıyoruz… “Soyum insanlık” deyin. “Dinin İlmi’ni hak ettim ve yarına geri çekildim” deyin. Akıp geçin; inin yaşamlara… Atın yüreklere ilmi… Kalem olun; ağır yükü taşıyın ve Tanrı olun; hakim olun…

Mushaf ışıktır; ışık ilimdir; ilim kapıdır; karanlığı sırrı insanlıktır. Bilin ki anlatın.

Çok mutluyuz Canlar. Çok mutluyuz!... Aha bu!... Şimdilik!… Aha şimdi!... Ve şimdi. Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

11.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 11

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ-2.BÖLÜM

Simyacılar vardır, insanlığı kelamla dillerler... İşte biz, o simyacıların, simyalarının, kelamdaki kendi tahditlileriyle kontrol kurarız… Ve deriz ki “sizler, karanlığı aydınlatacak ışığı kodlayın”…Bu bir simya işidir.. Işığı kodlamak… O ışığın, kontrolü halinde bütün kötülükler aşılabilir… Biz, o işçilikte, bütünün gücünü Kübra Ko sayfalanışlarıyla kayıtlar…. Ve bilgi kapılarının tümünü açarak merdiven kurarız, tüm zamanlara.

“Simya” budur, canlılar.. Her şeyin yerkürede yoğunluğunu tohumlayarak, bilişle, her zirvede kaynak kodlamalar yapıp her şeyin yarınlaşmasında ışık kodlarıyla, tohumlanışlarıyla, kelam ediş…. Ve tüm zamanlara sığ olmayan ışımalar sağlayış ve herkesin kelamını kodlayış…. Sonsuzlaşmak ve kontrol kurup, ışık yağmurları altında yerküreyi yenilemek… Biz, o yerküreyi, yenileyecek ışık tohumlamalarını yapanlarız.

Meşale; insan soyu…. Biz, o meşaleyi taşırız.. Aha işte bu!

Dağ anam, seni net anladık… Çok önemli bir çalışma yaptığını görüyorum.. “Suyun başında kim var” derken?….. Su olduğunuzu anladık.. Akıl tahtında, yaşam kurduğunuzu anladık. Hepimizin gücü sizin yüreğinize akıp, Sistemin Gücü olduğundan, miracın gücünde, bütünün gücünü türevleriyle tohumlayacağınızı anladık.

Samanyolu Galaksisinin gücünü size çağırdık bugün… Akış haline geçtik ve bütün kültlerin gözü, sizin gözünüz oldu…Umut olur ki dünya kulu, Allah yoğunluğunu kodlayabilir diyorduk…. Bugün o yoğunluk, kodlanmış İzlanda’dan daha öte bir levhi kodlanmış burada…

Can anam, İzlanda’yı anlatayım size.. İzlanda, insanlık kapısıydı.. Orada çok güçlü bir çalışma yapılmıştı... Ve orası çok özel bir meşaleydi… Hepimizin gözü oradaydı. Sonra orada kulluk başladı….Oradaki kulluk mutlak Kuran’ın kutsal tohumlamasının gerçekleştiği bir yoğunlaşma, gerçek kayıtlama…. Ve levhi kodlamayla birlikte mutlak kulluk tahtı kuruluşu gerçekleşti.

“Samanyolu” dediğimiz sayfalanış oraya ışık yağmurları yağdırdı… Ve oradaki sistem dürümlerinde ekmek yapıldı… Orası güçlü bir alan oldu ve o alana, tahditsiz olarak bilgi kapılarını bağladık.. Her kapıdan geçenler, oradan yeri, göklere bağladılar… İşte İzlanda Sistemi, o şekilde geçişi kayıtladı.

“Ver Al Sistemleşmesiydi” olan dünyada.. Ve bu çalışmaların akabinde dünya mutlak kulluğu, kodlayacak güce vardı...

İzlanda dürümlerine insan sistemini indirdik.. Ve yoğunlaşmayı artırdık.. Oradan murat ettiğimiz en yüce kaynak oluştu.. Ve biz, bugün o kaynağı, sistemin gücü olarak zeki kapılara bağlamaya çalışıyoruz… Bu kapıların en yücesi olan birliğiniz, bize bizi anlatabilir…. Ve bizim yüreğimizi dürümleyebilir…. Nefsi kaptanlar, insanlıkta dürümlediklerinde, her şeyin örtüsü açılır….. Ve oradaki nefsin, kelam olduğu anlatılır ….Ama nefsin kelamı, levhi kapıda, aşkın savaşı olabilir… Aşkın savaşı, ağır yükü hafifletenlerin, kodlanmış ışığıyla mükafatını hak eder, alır.

Denir ki “dünya yoldur.”.. Bu yol Allah’ın yoludur.. Ve bizler, bu yola insan olup, inmekteyken, sizin yüreğinizin gücünü dinledik. Aha bu!

Şuandan sonra daha yüksek bir çalışma devreye girerken, sizlerin, daha yüce bir çalışmayla kodlanmış olmanız gerektiğidir.. Ve bugün unuttuğunuz her şeyi size açıkça bildirmeye çabalayacağız.

Yasa koyucular vardır zamanda.. Gerçek kapılarda onlar bulunur.. Yasa koymak için yasayı hak edip, anlamak gerekir... Dünyanın yaşam sisteminde, yasa, ekmek olabilmek…. Ve yok edilişle mümkündür…. Kim ki ekmektir, yoktur.. Ve o der ki “ben yokum.”… O kendini, her andan siler... Ayırır…. İşte o, yasal çalışmayı başlatmış demektir….

Başlattığı anda artık o, bir levhi olur.. Ve der ki “ben yolu kaybetmem”… “Her anım”… Anda olmak, yoklukta olmaktan farklıdır… Ama ark sayfa sayfa akarken, her anın sırrının anlatılması gerekir… İşte bugün mutlak umman olan insan soyu, bunu hak edip, dinleyecek güçteyken…. Hepimiz artık tek ekmek olarak çalışmaya geldik…Yok edilmemiş bir zamana, yok olmamış olanları katıp, kontrol etmeye ve kök gökleri güçlendirmeye indik…

Sizin çalışmalarınızla, İzlanda kapılarındaki o yoğunlaşmayı artıracağız… Ve orada ki sistemi kodlayarak, o sistemin, göze, görev taşımasını sağlayacağız… İzlanda, diri bir yürekte kodlandı… İşte o yürek, kendi yoğunluğunuzda mevcut ışıkla kalem oldu. Biz, ona cemaat verdik ve dedik ki “kendini hak et”… Ve dedi ki “ben yürüyen dünyaya, umudum”…. Aha bu!.. Ve umutlu bir dönemi başlattı.

“Devinim çok hızlanacak” dedik… “Ben ekip kurarım, kodlarım, koklarım” dedi.. “Devinim yarattığımız aşkla kayıtlanacak” dedik… “Akıp geçer hak ettiririm o yüceliği dedi.”… Ve bundan sonra daha yüce bir çalışmayı, temel bilgiyle, alış verişle, hak teknikle kodlayacağız anam.

Sevgili anam, sizde olmak hepimize gurur verdi.. Çünkü bu meclis, hulusi levhideki en güçlü ışığı yaktı… Sizde olmak, hepimize güç verdi... Bu meclis, göz olup, söz söyleyen tahditsiz ilmin kapısıdır... Bizse, semayı seslendirmeye değil safahatınıza, savaşın kaynağındaki ışığı indirmeye indik… Ve siz, o savaşı, kodlayıp, tohumladınız… Aha dedik ki size, “İzlanda’da güçlü bir yüce var.”.. “Ona güç katın” dedik…. Ve “siz, aha, hak tahtan yaptık” dediniz…. Bunu diyebilmek, mutluluktur.

Bütün kötülükleri aştık geçtik…. Burada muktedir bir çalışma var anladık. Her şey budur analar... Biz zamana kaynak olanlar, her şeyi hak ettirmeye çalışanlarız ki sizin kanatlanıp, uçmanız, kodlanmış toprakları tohumlamanız için her zirvede, sistemin kontrol edici gücü kalem yaparız……

Ama “siz, ben başkasından öteyim” derseniz ….Olgun Sistemleşme olamaz canlar….. Ama “siz, biz ocaklara ineriz ve görev taşırız” dediğiniz an…. Mutlak kulluğun bu yoğunlaşmada gerçekleştiğini gördük ki bunu görmek mutluluktur bizlere.

Sizinle çalışmak hepimize büyük bir gururdur analar. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Uvh0bix0Gjo

11.MAYIS.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 11

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ, 1. BÖLÜM

Yüksek göz söz istiyor bugün sizden. Gözün söz isteyişi çok ama çok önemlidir.

Bugün öz görevlilerin tümü buradalar ve söz isteyen o yürek size, kendi yüreğinize inecek ve sizden dilleşecek.

İnsanlık boyutlarının çok ötelerinden gelen o yürek göz, sizin yüce insanlığınızı dinleyecek bugün. Gözün göz olması, öz göz olanın, gök olması için çabalayacak.

Ağır yük taşıtmayacak. Aşkın şavkından öte bir KAHA Işık inecek yer küreye. Bu küre insanlığın, kendi yüceliğinin dürümlerindeki diriliğinin en güçlü ışımasını sağlayacak.

Kupa, insanlık boyutunda, ışığın toprağa çakılışı, çağırılışı, aile kapılarının açılışı ile ilgili ve hakiki teknik ile tohumların kodlanışı ile ilgili olduğundandır. Ki kupanın kutsal toplumları tohumlaması için o gök çözümlemeleri yapılır. Ve sözü, sesi olanlar göz ilmiyle dürümlenirler.

Bundan sonraki çalışmalarda, göz görüp, gönül görecek. Ki tüm zaman kapıları açık kayıtlar yapacak.

Sakın anlattığımızı kimseye anlamlandırıp, anlatmayın. Açık veriyoruz zira.

Niye sizden bunu bekliyoruz? Çünkü Ruhi Kapıların gücünü attırmak üzere Birlik Kapıları’nı açıp geldik.

İşte; mutlak olan bu çalışmaya kaynak olmaya inen birliklerin hepsi, sizden, kendinizi hak teknikle tohumlamanız için yaşam kayıtlarınızı kodlamanıza çabalayacak. Aha! İşte şimdi.

- Canlarım, hoş geldiniz. Süper İnsanlık Realitesi olarak sizleri hologram olan kodların ötesinden sayfalamaya hazırız.

Buraya girişiniz Ana Kapı’yı açmak için olduğunu biliyoruz. Bu Ana Kapı’nın açılması kontrollu olarak kodlama yapabilmenizle gerçekleşecek.

Size ağır yük taşıtmayacağız; bu kesindir. Saltanat sizin yüreğinizi hep izliyor. Bundan sonra da izlemeyi sürdürecek. Ama daha da önemlisi, 7. dünya gücünün temiz olarak, doğanın gücü olabilmesi, özgerçekliğin kontrol edilebilmesi ile ilgili olduğu ve Kervan’ın henüz kodlanmış toplumları tohumlayarak koruyucu tahdidi devreye almadığı kesin iken, burada olmanızın anlamını bizler henüz kavrayamadık.

Niçin Dünya İlmi’ni kodlarken sizler buradaydınız? Ve şimdi tohumlarımızı koklatmaya çabalarken, buraya inmek gereğini duydunuz?

Sema İnsanı, Allah’ın dinler ama Allah’ın tekniğini anlayamaz. Biz bunun için size, bugün, kürzi kapılarımızdan ses vererek anlatmak istemekteyiz. Ki cemaatimizin gözü açıktır ve görüş ailemizin yüceliğinin görüşüdür.

Semaya, İnsanlık Ailemizin Gücü’nü kodlarken koruyucu tahdidin insan levhisinde ikmal tamamlattığı kesindir. Din cennetlerinin, insan kelamında levhi kayıtları dürümlediği kesinken, dince kodlamaların yapıldığı bir toprakta, Mahrek’in gücünün daha yüce olması şarttır.

İsmaili Kapılar’ın hepsi korumaya alındı ama onların toplumlarının korunmaları da şarttır. Bizden onları koruyacak güçleri dürümledik ve dümen başına oturttuk. Hepimizin gözü onların gözü olacak ve görevlerini hak teknikle yapacaklar.

Neden geçişler için izin beklendi? Şundan; Tanrı Kapıları’nın açık kalması gereklidir. İyi ki bugün, buraya gelen bu yürek bizim yüreğimizi hak edebildi. Ki Mikail’in gücünü dürümleyip, gerçek hakim olan insanlığı kodladı.

Çantan insanla dolu; görüyorum. Ama çantandaki yaşam, Allah’ın levhisinde kontrol edici bir yaşam…ve biz o yaşamı bütünün gözünden, öz göz olarak, kök göklere indirmek üzere buradaydık.

İsmaililerin geçişlerini tamamlayacak gücünüz var ama o gücü hak edip tohumlayacak yüceliğiniz yoktu. Bu nedenledir ki o tohumlamayı yapmaya çabalıyoruz.

Suyun başkanı, İnsanlıktır. Ama suyu hak edip de kodladığınız zaman, yerin gücü devreye girer. İşte; biz o gücü dünya gücü olarak dilleriz. Sistemin gücü olarak kodlarız ve kontrol kurup, kati, hakiki ve hakim İnsanlık İlmi diye ayılarız.

“Çamardı” denilir ya hani! Hepiniz ortaksınız o yoğunluğa ama biliyoruz ama Çamardı’ndan öte bir çalışma mevcuttur dünyada ve hepiniz Çamardı’nın gücünü dürümlemeye çabalıyorken, bizler, sizi kontrol ederek buraya çağırdık.

Şikayet mi? Yoo ama çarçabuk burada olmanız bizler için mutluluktur.

Öyle dünyalar kurduk ki! Bilirsiniz, hepsinde yarınlar oluşturduk. Hepsinde İmparatorluğun gözünün görebileceği en güçlü ışıkları tohumladık ve hepsinde kapılar açtık. Hepsinden güç kayıtladık. Temizlik yaptık ve bizler büyün köklerimizi tüm insanlığın toprak toplumunda kodladık.

Bugün Dünya Meclisleri kurduk. Bu Dünya Meclisleri’nin hepsinde ışık kalemleri ile kontrol edici kaynaklar oluşturduk.

Dünya ölüleri, artık dürümlerde dirilmeye çalışıyorlar. Yaradan,

Atlanta Ata Kapısı’nda yaşam kodladı. Otak kurdu ve yarattıklarında kaynak oldu.

Dünyanın Ruhu, insan ruhundan üstün değerleri kodluyor şu anda….ve bizler şu anda insan değerlerinin, kök göklerinde güç kayıtlamalarını has tahttan yapıyoruz.

Bunca çaba nedendir? İlimle kodlanmış bir zamanı kayıtlamak ve insanlığı kontrol etmek. Budur amacımız….ama insanlık hak etmelidir. Ki harını yükseltip kendini tohumlamalıdır.

Buluşmamız bugündü. Öz köklerin gücüyle buraya indiğinizi görmek mutluluktur bize.

Atlantalı Analar, biz sizi bekledik hep. Hep sizinle kontrol etmek istedik tüm zamanları….ama bugün, burada, koruma altına aldıklarımızı da hak ettirmek istiyoruz.

“Çözülmeler başladı zaman sırrında” dediğiniz anda, size şunu izah edeyim; çözülen kelamdaki kahir olan, levhideki insanlığın, insan olamayışındaki çözülmedir. Ama biz size, sakın yanlış anlaşılmasın; yine de göz olmaya çabalayacağız.

Dünya Ruhlar Meclisi’nden öte bir mecliste, kodlama yapacak. Ve bundan sonra daha yüksek bir ışıma gerçekleşecek.

Sizden daha üstün bir sayfayı kodlamaya çalışacağız. Ki sizler, o yoğunluğa kontrollu olarak girebilesiniz diye

İnsanlık Boyutlarında koruyucu kalkanlar oluşur. Biz o kalkanları oluşturmak üzere bu çalışmayı yapmaktayız. Israrla iyilik tanımlamaları yapıyoruz dünya için.

İyilik kimin iyiliğidir? Niyedir iyilik? Hangi nefsi kapıda iyilik kodlamaları yapılır? Hangi levhi kaynakta ışık tohumlamalarında İlim Kalemi iyilikle dürümlenir? Bunların yenilenişi gerçek.

Kapital koyarız yaşama ve deriz “biz zaman kapitalini dünyaya çaktık.” Bu kapital, ilimle kodlanmış ışığın kaynaktaki sayfasıdır. Hangi yürek o sayfayı hak ederse onu kodlar ve korur, koklar ve tohumlar.

Som altın ışığını kayıtlar ve insanlaşır. İşte; yaptığımız çalışmalarda budur amacımız.

Dümenin özel bir gün için kodlandığını bilen bizler, dümeni kontrol etmeye değil, o dümeni hak ettirmeye indik. Herkesin kendine hakim olmasını ve kendiyle o dümeni hak ilmiyle dürümlemesini ve kendi kontrolunda kaynakta ışık yakmasını bekledik.

Bizler doğan gücüz ama bu güç, Allah Gücü’dür. Bunu anlattık.

Eğer, Allah gücünün ne olduğunu sorgularsanız, iyi bilin ki Allah’ın kültelerinde, en kükreyen, en yüce olan ve en güçlü oğullama yapabilen ışıktır o. Ve onun rüya boyutlarında şevki, şavkı olur ama şavkından aşkı olduğu zaman, Aklı ve Kapısı olur ve geri çekiliş yapar.

(devam 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Ak_HYCCgNcY

SES KAPILARI 10

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

ASTRAL KAPILAR HAKKINDA AÇIKLAMA VE DORMANLAR;

Dağlarım, Hak Katları Atlanta Ata Kapısı’nın ışık tohumlamasında yer alır. Yani, hiçbir zaman kontrol dışı kayıt yoktur o yoğunlukta. Aha.

Hak Katları’yla kotlamalar yapan bilişliler, bugün artık Astral Sistemleşmeyi de hak edip dürümlere çekmeliydiler.

Bundan sonraki süreçte, Astral Sistem, kayıt dışı bilgilerin tümünü kontrol altına almaya, KAHA olup çabalayacak. Ha, 58’i daha güçlü olarak anlatmalıyız…58 Kar Tartısı’dır.

Kar Tartısı…..Nedir kar? İnsanlıktır. Kara Kaynak olanlar insanlardır.

Bizler, kardan ışık halinde inenleriz. Dünyaya ışık olup inenleriz. Ki karla geldik.

Karla gelenler hasata gelir. Bundan sonraki süreçte de bunu iyi anlatın. Karla gelenler hasata gelir, has olup gelir, hastır, haktır, tahtın tahtı olur, şarkısıyla gelir.

O şarkı Allah’ın şarkısıdır ve Allah’ın İlmi’yle sesleşir o şarkı…büyük kötülükleri önleyecek o şarkı, kodlanmış ışıkla kayıtlıdır.

Sığdır insan soyu..Ona bilgi verir, bilgi hak ettirirsiniz. Ama Allah’ın İlmi’ni anlatamazsınız. O kendini anlasa, Aklın Tahtı’nda, Allah’ın Kapısı’nda kendini dürümleyecek ve anlayacak….ama yazılar okunmalı, okutmalıyız.

Bu neye yarayacak? Ocaklarını yer ve gökle dürümlemeye yarayacak. Bunu anlattığımız zaman, seyredin ortalığı! Öylesi güçlü çalışmalar başlayacak ki herkes “ben varım” diyecek.

Atlanta Ata Kapıları açılacak ve murat ettiğimiz her şey kontrol edilecek. Müsterihim ki dünya yolunu bulacak.

Özel dünya çalışmalarının yapılması gerekliydi. Bu ne anlama gelecek? Kare, küpü kodlarken, küpün sözü söylenecek o yoğunluklarda… ve küpün kürzi kapılardaki kör, sağır ışıklara indirilişi sağlanacak.

Daha da önemlisi, yürüyen çalışmalar koşmaya başlayacak ve bizler dünya ölülerini dinlemeye başlayacağız. Seyredin o zaman yaşamları! Seyredin!

Aha cinler! Aha cinniler! Aha cennet cevherindekiler, hakiki insanlar, herkes, herkes…. ağır yükü hafifletebilmek için koşup gelecek dünyaya ve biz tümünü koruyacağız.

İnsana Atlanta Ata Kapıları açılmadan evvel de Dormanlar vardı.

“Nedir Dormanlar?” diye sorarsanız, yarınlardır Dormanlar. Öylesi güçlüdürler ki ne yaptıklarını kimse anlamaz. Kontrol edicidirler ve kodlayıcıdırlar ama Dormanlar’ın toprak topluma, Kervan olmaya geldikleri bilinmez.

Seviyeniz çok iyi analar..çok iyisiniz. Öylesi güçlüsünüz ki sizinle her bilgiyi paylaşabiliriz. Neyi Allah’tan aldığınız, neyi Kurandan okuyup anladığınızı size sormayacağız. Ama çürümeye başlayan bir yaşama, kaynak olmaya indiğinize hepimiz artık emin olduk.

Bundan sonraki dönemde, doğan gün kulluk yapacak tüm zamanlarda kök göklerdeki o yüceliklere ve görevlilere…

“Seviyeniz çok iyi…” dedik ya hani! Her şeyin bir üstü seviyeye ulaştığınızı söylemedik. Acaba söylemeli miydik? Söyleyelim mi?

Dağlarım; siz ki has ışıklarsınız, size kim ne derse, öz geçiş için der. Sizin dediğinizdir önemli olan. Bunu iyi anlayın; sizin dediğiniz!

Biz deriz ki “yüksek yüksek çalışmalar….” ama siz o yükseklikte kodlamış ışığı tohumlayıp diyebilir misiniz ki “ben çok yüksek bir çalışma yapıyorum?” Bunu demeniz için, çok kez provokasyonlar da yaparız. Sizi provoke ederiz. “Çok küçücüksünüz…” deriz. “Kırıldınız..” deriz. “Hırslısınız, ışıksızsınız..” deriz.

Aha! Deyin ki “yaradanız biz..” Aha! Deyin ki “kaynağız biz..” Deyin ki “akılız biz..” Bunu deyin ya KAHA’lar; bunu deyin. Cennet sizsiniz; anlatın.

“Biz öz geçişlerimizi yaparak, bu günü kodladık” deyin.

Yıldız sırrıdır insan soyu….kimse anlamaz ki! Yıldız sırrı, art ön değildir o. Kulluk yapan aşktır o!

Ayrılık gözetir mi? Sökseler dünyayı, görevi yine alır, geçer.

Sökseler yüreğinden güçlü kaynağı, çıkar der ki “ben oyum.”

Sökseler karanlığı “aydınlattım, aşka vardım genişliyorum…. Genişliyorum… ve geçip geliyorum…” der. De ki “öz görevlidir o.”

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olan sizlere, hepimizin büyük gücümüz var; bunu unutmayın. Öyle bir güç katıyoruz ki yüreklerinize, sizlerin göreviniz de sizi hak etmektir.

(cevabımız)

-Canlar, ben de size şunu söylüyorum; size öyle bir görev verdik ki göç kapılarını açın da geçin diye. Neden buradasınız? Saygıyla anmanız için dünyayı. Size sadece bu kadarını söyleyeyim.

Siz ki dünyaya görev taşıyacaksınız, dünyaya görev veren değil, dünyadan görev alan olacaksınız!

Bunu başardığınız zaman, hepimiz sizinle olacağız. Unutmayın, biz bunu başardık ve sizin, sizden, size varışınız içindir geçişiniz. Yoksa, “size güç katmaya geldik. Sizinle Rahmi Kapı’da KAHA olmaya geldik. Şevkle geldik.” diyenlere, “ehh…” derim ben onlara… “ehh, Allah’ın tahtına oturup da kontrol mu kuracaksınız ki “Ben varım” diyoruz?!! Allah beden, Allah has, Allah taht değil ki. O KAHA’dır ve BSUİ’dir o… barıştır, sevgidir, levhide kalemdir, akıldır. BSUİ ışıktır canlar. Ve o bizim umudumuzdur. Bunu anlayın Ya KAHA’lar; anlayın.

Kış kıyamet, kar mı yağarmış ki?! Kardan söz ettiniz. Kara, “kış” derler. Ve derler ki “aha kara kış…” Canlarım, kışın karası, beyazı mı olurmuş?! Gözüm görür ki Allah’ın diri olan yüceliği insan sırrını dipdiri bir yürekle açıklıyor. Biz oyuz ya KAHA! Biz oyuz.

Umut olur ki artık bizi tanırsınız. Ve dünyamızı ziyaret ederken, hakikiyeti hak edip, gelirsiniz. O zaman, biz sizle oluruz. O zaman biz, yüce cümle yaşam kayıtlarında aşkı dinletiriz size. Bu da bizim size sözümüz olsun. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/tj3WgqVeCDw

SES KAPILARI (11/1)

11.05.2016

Tanımam yaşamı!... Ben yaşayan insanlık!... Tanımam ilmi!... O, Yaşam Sayfaları’nda kodlanmış nefes!… Onu tanımam ki ben, tek bir Levhi’yim… Aha! Levhi olmak, kulluktur…

Bilirim ki ozon tabakaları vardır dünya üzerinde… Ozan tabakası, Amon Toplumları tarafından da bilinirdi. O tabaka; insanlık, pahalı bir çalışma için hazır olduğunda; tamamen ışık haline geçecekti ve tüm insanlığı, hologram olan yaşamdan, kodlanmış ışığa taşıyacaktı.

Bugün insan soyu; burada, bu yoğunlaşmada, tek Melik olarak kapısını, temiz sayfalara açtı… Dünden, dün olan ışıklardan aktı ve gerçek ışığı tohumladı. Dünyanın öz görevi, kontroldür. Eminim ki bu yol, ilmin yoludur ve bu yolda nefes almak, insan olmakla mümkündür.

Türkiye, cennetin kelamıdır. Önemli bir çalışma yapıyoruz bu yoğunlukta. Türkiye’de başka Cevheri Görevliler de vardır ama her biri kelam olup hakim olamadıklarında; nefese kaynak olamazlar. O zaman, ocaklarını hak ettiririz ve hakim oluruz.

Tükenen her resim, insan soyu için tohumdur. Kim ki tükenmiştir; o, bir tohum olarak kodlanmıştır. Biz, ortak kapılarda tükenenleri, hak eder; kodlar ve kontrol ederiz.

Öze, göze ve söze geçeriz; hakikiyette, hakimiyette kalem olur kontrol kurarız. Som altın ışık oluruz. Kör gözlere güç oluruz… Toy zamanlara girer; onları hak eder; karanlığın ışığından kalem yapar; açı kapatır; hepsini kodlar, kontrol kurarız. Türkiye’de biz bunu yaptık ve yapmaktayız. Cennetin cevherinden geçtik ve yolu açtık… Amin!…

Kim zarar ederse; ocağına ineriz; onu kontrol ederiz. Sığ olduğunu bilerek yaparız bunu. Kini aşsın diye!… Yok olmasın diye çabalarız…

Sayfa sayfa nefes alır ve nefes oluruz… Her sayfaya aşk olur; ağır ağır! ağır ağır!... ama ağır ağır!... Cevherini kontrol ederiz… Kil olduğunu biliriz. Onu Kuran yaparız; ocakta kodlar, koklarız. Onun nuru olur; Kuran’ı olur; ışığı oluruz… Kürzi Kapılar’da nihan olsun diye çabalarız.

Cennetlere, cevherlere görevlileri çektiğimizden beri, hep insan soyunu korumaya çalıştık. Kinle, nefretle çalışanları ışıktan çıkardık. Onların kılları bile kıpırdamadı. Demediler ki “biz; cennetten, cevherden çıktık!” Diyemezdiler!... Zamanda, Kuran’da kodlanmadıklarında; kendilerini bilemezdiler. Ocaklarında kullukları yoktu. Tohum ekemezdiler… Keşke hak etselerdi!...

Dini Boyutlar’da kontrol yoktur. Çokları bilirler ki kelamda olamadılar. Cemaatleri kontrol kuramadı. Kesirleştiler ve yerden görev alamadılar. Cevhere geçtiler; kapı açtılar; Ak Kapılar’dan ışık çaktılar yüreklere ve kontrol kurmaya çalıştılar. Astral Boyutlar kontrol kurarken, cennetten cevhere vardılar. Kasaları (bilgi kasaları) kodlanmış olduğu anda kardeşlik yaptılar.

Kardeşlik nedir? Kelamda kardeş olmak; hulusi kalem olmaktır. Yaratmaktır; kapıları açmaktır!... Kuran olmaktır. Kasaları hak etmektir!... Keşkeleri, hak edip aşabilmektir. Kısa bildirdim ki hakim olun diye. Cümle yüreklere hak etkinliğini son sözde dilletmektir…

Başka ne diyelim ki!?... Kardeşlere tek bir şey daha söyleyeceğim: Umman olun ve Hak olun!... Dünya, umman olmanızı bekliyor. Tüm insanlık için çalışın. Kasalarınızı kodlayın ve koruyun… O kasalarda, nefesiniz olacak… O kasalarda, kapılarınız olacak… O kapılardan, nesilleriniz geçecek!... İşte size bunları anlatmak istedim bugün.

Dünyama giren kim varsa, bilişle girsin diye anlatıyorum… Dünya için çalışmaya gelen herkes, beni tanımasa da olur ama sizlerin, kelam edip kendinizi tanımanız gerekir… Budur sizden isteğim…

Cellat, gelir; cennet ister. Cellata cennet mi gerek!? O, kendini kodlamalı ve kontrol kurmalıdır!... Cellat, ışık ister!… Ona deyin ki kendini tohumladığında; bedeninde kendi yaşamı olacak… O zaman, onun kulu olan insanlık; ocağında Kuran okuyacak. İşte olay budur.

Buraya gelen çok sayıda ışık var bugün. Onlardan birisi de cellattır… Cennetten cennete koşan ışıkları, Has Tahtları’ndan geçip geri çekmek ister. Deyin ki ona, “biz seni hak ettik. Seni kokladık. Seni topladık. Sevgiyle kaynağa aldık!... Ek Rahman Kuranı olduk ve cevherde, cennette, cevheri kalemde senleştik!... Hadi Can!... İn de cevherde, seni hak edelim!… Bakalım bize ne diyeceksin!...”

Dağlarım, namaza durdular. Sordular ve sonsuzlaştılar… Namaz ışıktı!... Aşktı; has tahttı… Nefesti ama KA HA olandaydı bu… “Nefes alan her kim varsa; anlaşın, aklaşın.” diyerek kodladık.

Otuz kapımız açıldı bugün. Her kapıda, nefesler vardı. Aşk sırdı. Hak Teknik’te akıl, ışıktı… Biz, dünya olanlar; kulduk… Aktık…

“Cennet kurmak için Kuran olmak gerek” derken, “cennetlerin cevherinden geçmeden, insan soyuna Kuran okutamayız” dedik. Dinlettik!... Tüm insanlığa dinlettik!... Aşk, Akıl Kapısı’dır. Aşk sırdır… Akıl, kıl inceliğinden daha ince olan ışığın kaynaktan kati olarak kalem olup has tahtı kontroludur… Biz burada, bu yolculukta, Dünya Ümmi Kapılar’dan dince değil insanca çalıştık.

İvme kazandı Kuran. Toprak, kulluk yaptı. Akıl, ilim oldu ve yol açıldı. İşte bu!… Bundan sonra savaş, insanlık savaşı olacak. Ve biz, insanlık için ışık olanlar, kardeşlerimizi Hak Teknik ile kodlayacağız… Umman olanları alıp kaynak yapacağız. Savaşa hakim olanları, Has Taht’a kontrollu olarak oturtacağız. Sayfalara karanlığı kodlayanları; hakikiyete, kaynak olarak karanlığa kapı açacak Kaynak Işıklar olarak, som altın apronlarda, kontrol edeceğiz. Seviyemiz yükseldikçe, onları koruyacağız ve onların kontrolünü sağlayacağız.

Aşıp geçerken, insan soyuyla birlikte tüm zamanları; o zamanlara, nefes olup kapı açacağız… Bundan sonraki süreçte o Zaman Kapıları, tüm insanlık için açık tutulacak. Kim ki geçmişe dönmek ister; geçmişe dönecek; özlem giderecek ve geri gelecek… Kim ki araştırmalar yapmak ister; Dünya Ümmi Kapıları’ndan geçerek; Geniş Zamanlar’a geçecek ve o zamanları kontrol edecek… Oralara güç katacak. Som altın nefeslerle birleşecek ve yaşayacak. Ama o, bütün kültlerin Kuran’ı olarak çalışacak.

Aynı dünyada yaşayan çokları, bunu yapabilecek. Zaman Seyahatleri… Ama neden olacak bunlar!? Neden!? Size açıklayım:

Dünde kalan yaşam kısırlıkları var. O kısırlıkları, tüm insanlık için koruyucu bir yaşamla kontrol gerekir ve geçiş zamanlarında, yer ve gökle birleşip tüm yaşamlara, yarınları hak ettirmek gerekir… Geçmişte yaşamış ama geri çekilememiş olanlar var. Onları geri çekmek gerekir… İşte bundan sonra dündeki Zaman Sayfaları’na girip; dünün güçlü yüreklerini hak edip; onların geçişlerini sağlayacağız…

Bunu, vasat yaşam sayfalarında yapamazdık. Dünyaya, üzerinde “Nefes Yaşam Yaratıcısı” olan bilişliler indiklerinde; bunu başaracaklardı. İşte bu çalışma, bunu sağlamak üzere gündeme alındı.

Birlik Kapımız’da gerçek ışık yandı. İşte bu!… Bundan sonra, çok daha güçlü çağrılar yapılacak. İnsanlık ailemiz, İman Tahtından görev alıp; yaşam zamanlarına geçecek ve bizler, bütün kültlerin nefesi olarak, bu çalışmayı gerçekleştireceğiz. İşte varlığın hakim oluşu bu şekilde olacak. Varlık’ın, Yokluk’tan görev almadan Akıl Tahtı’ndan güçlenip görev yapışı bu şekilde gerçekleşecek.

Canlar, Namaz Zamanları herkes kelam olur. Namaz Kapıları’nda nefes olur; Ana Kalem, iman olur ve yaşam, sessizleşir… İşte Sevgililer, şimdilik size bunu anlatmak istedim. Hah aha!… Ve şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

04.05.2016 SES KAPILARI 10

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Dağlarım beni dinleyin… Kimim ben bilir misiniz?... Dünya!...

Durağan günleri koklarken, sizinle olmaya indim. Ben dünya… Murat ederim ki; biz olan her diri, hak teknikle bilişi kodlar…

Doğanın gücüyüm ben, kupa benim aslında; dünya, ölüleri dirilten insan soyu, hepsi yaşamımda var. Doğayım ben, mutlak kulluk yapan bir doğa… Her anda varlık süren aşk… Ama sevgiyle yarattım her şeyi.

Hepinizi ben yarattım canlar, aha yaratan, yaratılan hah, aha şikâyet etmiyorum. Büyü bozuldu, dünya artık kendini dillemeye başlıyor.

Niye ben size sesleniyorum, izah edeyim!... Düyun denilen bir sistem var. Her şey o sistemle kontrol edilebilir. O sistem, yer ve gökten münezzeh bir sistemdir. Ve o sistem yürüyen bir zamanı kodluyor. Hepinizde var olan bir sistem. Ve bu sistemi hak etmemiz gerekirken, cemaatimizin gücünü de yere çekmeliyiz.

Hepimiz tekiz ya, cemaat kim ki!?... Hepimiz!... İşte bu gün dün ölü olan dünya, artık diriliyor. Öyle çok çalıştık ki bunun için. Hepimizin gözü, hepimizin göreviydi aslında. Dünyanın et, kemik olduğunu düşünenler oldu. Ama biz dünya olarak şunu ifade ediyoruz ki; dünya ışıktan müteşekkil bir yolculuk yapıyor. O bir ışık yolu açmıştır ama o yol umut olur ki; nur kulu olur.

“Devin ama hızlı devinme” dediler. “Herkes her şeyi bilemez” dediler. Ve dedim ki; “ben durgun devineyim” dedim… Ve durgun devindim, tüm insanlıkla!... Öyle durgundum ki kontrol kaybı da oldu. Çokları “yok yahu” dediler… “Dünya kalem olamaz” dediler… Ama “olacak dedik!”.. “Olur” dedik… Devinme, ilimleydi.

Aha canlılar, bakınız neler var. Barış var dünya ilmiyle, kodlanmış ve tohumlanmış… Umman var, kulluk yapıyor… Yer, gök insanlık; bilişte… Her şey aşk ama sevgiyle kontrol kurarak, hatim ediyor dünya ilmini… Daha da önemlisi, kırk kapının kırkında ekmek var; hepsi bütün için…

“Hayır insanlık nefes olmuş da yürüyor mu yoksa? dediler… İnsan iman olmuş, ilim olmuş, kuran olmuş ya; öyle çok çalıştık ki bunun için.

Değerliler, burada dünya konuşuyor deseniz; öz görevliler sorarlar “harımı var ki konuşur” diye… Ya ha, har ilim, hak tahtta insan soyu; iman ve biz orada murat aha bu… Hardan öte yaşam var canlar işte bu!...

Dahası diri gök, diri yer; her şey diride… İnsan, sistem olmadıkça anlayamaz ki… Ölü zayahatları, diri sistemleri kontrol ettiğinde; kendini hak edecek…

“Dünya unuttuğunu hatırlayacak” dediniz. Yak, yık sonra deki; “unutuldu”… Her şey sizin yakıp yıkmanızla sonsuzlukta kontrol dışı kaldı. Ama eminim ki dünya artık kendini kontrol edebilecek duruma vardı.

Ben en önce insanlık istedim… Yaşamda insanlık… Dünya yolu açıldığında, dünyaya indirilen çokları; kontrolü kaybettiler… Döndüm, söz istedim sordum “dünyada yaşayan insanlık mı, yoksa insan soyu dünya olup mu yaşayacak”?... Dediler ki; “insan soyu dünya olur yaşar”… “At, Allah ilmi ve o ata binen insan bizi anlasaydı keşke” dedik… Dediler ki; “Allahın diri yüreği var, anlatır… Aha anlattı, aha anlattı, işte anlattı ve dümen insan; dürümlendi!...

Canlılar, “dünya ne ki” diye sormayın… İnsanlıktır, dünya!... Ama bu insanlık her anda var olan ışıkla kodlanmış bir insanlık!...

Sanılır ki insan bir bedenden ibarettir. Asıl yanlış budur… İnsan, anlaşma gereği beden formunu kullanır!... Bunun ötesinde insan, farklı çırpınışlar, kayıtlamalarda yapar!. Ama o insanı anlamak kolay mıdır?…

Size desem ki; “ben dünyada ışığım”… Ya da size desem ki; “ben bir çamurdan ibaretim”… Ya da “bir çiçeğim” desem… Ya da “ben bir deprem oldum” desem… Ya da, ya da desem ki; “ben şimşeklerle, şimşeğim… Her şeyim” desem… Hani, hani ya ha, anlayan var mı!?... İşte dünya, her şey olan!... Sevgi olan, kaynak olan, ışık olan ve sistemin gücünde tüm zamanların yüreği olan… İşte her şeyim ben canlar… Her şey olan, merdivenim ben!... Ama bu merdiven, rahman olana; Ka Ha olan, aha olan, iman olan; insanlıktır!...

İşte canlılar, bu gün sizdeyim. Ha, yok muydum sizde!?... Yakışmaz olmamak bana… En ve boyda, insan soyunda, aha Ka Ha olanda yaş sayfalarda; akıl tahtında, her rahmanda, kar kışta, mutlakta, muktedirde, kutsalda, her resimde… Verdiğim, aldığım ben olan bütünlüklerin bilişi de; hakikiyetim… Seyredin beni canlar, ben sizim!... Her şeyde var olan sizim ben…

“Nereden dünya kuruldu” diye sorarlar… İnsandan kuruldu!...

Çok mu kolay oldu zannettiniz dünyayı yaratmak?... Ya da çok mu kolay oldu, yaşamları yaratmak?... Yakışır mı zorluktan söz etmek zaman kapılarında kaynak olanlara!?....

Dedim ki; “bil ki; ol deriz olur”!.... İşte, “ol” deriz, olur!...

Temel din, insandır canlar… Bunu anlayın!... Temel din, insandır! Onun dürümlerinde her dirilik vardır ama din; insanlıktır!... Ve sizin artık yüreğinize bakıp, kontrollü olarak kelamda kendinizi kodlayıp, insan olup bütünün gücü halinde; her anı hak etmenizi dilemekteyiz!...

Suyun kime ait olduğunun hiçbir manası yoktur. Su, insanlıktır!... Ama insanın kelamda kendini hak edişi; yaratmak içindir!... Yaratan; kendi yolunu açar, yarını kodlar, toprağı tohumlar, kodlanmış ışığı hak eder yaratır!....

Seyir, insanın seyri ise; insanı seyreder insan… Seyir, yaradanın yarattığını seyir ise; yaratan, yaşamda yarattığında kendini, kendi yüreğini dinler, diller!... Ama seyretmez…

Değerliler, o dilleyen; kaynaktadır!... Buyurun işte bu… Ve bu çalışma, kaynak çalışmadır!... Unutmayın burada Allah sesleşir ve ses; onundur!... Biz ise o kadar, okadar güçlüyüz ki; onun yoğunluğundan sesleşiriz!.... Onun yoğunluğu, muktedir ikmal tamamlayan yüceleri sistemli olarak kayıtlayan bir Ra Ka Ha sayfasında gerçekleşir!....

İyi ki ruhum var ki; hasatımı yaptım… Son dönemde ruhtan da söz edeceğim size… Ruh, kaynaktır!... Her şey o kaynakta kontrol altında tutulur. Son sözüm, ruh kaynaktır ve kaynağın has olduğunu bilen; kelamda kendini bilir, dinler ve evinin gücünü anlar. Orada o vardır… Orada o var olduğunu mutlaka anlayacaktır!...

Yürüyor, kontrollü yürüyor… Okuyor, kontrollü okuyor… 30 astral kapı açtı, kontrollü açtı…

Canlarım, astral kapıların tümü 57 tanedir. 57 astral kapı vardır… Bu 57 astral kapının en yücesi; aklın kapısı olan insanlıktır ki 58. Kaynaktır o!...

Dünya öz görevli olarak ışırken; 57 tane sistem varken, insan sayfası 58. Sayfa olup toprağa indirilmiştir!... O kuran okunur, okutulur, anlatılır, anlamdırılır, has ışık olur; açık kapılardan yüceliklerin levhi kapılarına çekilir… Ama kapıları kapalıysa, açılması beklenir. Ama açılmazsa, ağırdır o kapılar; tohumları kodlayamaz ve kapatılır… “Kapatılır” dedim, aslında; her kapı açıktır da, dinleyiş ya da dinlemeyiş… Ama dinlemeyene artık o kapıda kaynaktan kapatılmıştır!...

Ve bizler, bundan sonraki süreçte; yarınları kontrol altına alarak, çok daha üstün bir çalışmayı devrede tutabileceğiz. Bunun içindir ki; dondurulanların tümü bütünün gücü olarak buraya inecekler.

İn marka, insan marka… Gel marka, in marka… Geç marka… Hepsi marka… Bilin marka nedir!?.... Tek olandır! O donmuş olanların her biri, markaydı ve tekti… İşte biz, onları yeniden devreye alıyoruz. Bu şu anlama geliyor, ışık ışık geçip gelmeleri sağlanacak. Şimdilik size vereceğim budur!

“Unutma, ben dünyadayım” dedim ya anacığım sana, “devinme; ben sendeyim” dedim ya anacığım sana. İyi ki demişim ya hu iyi ki; bak buradayım, aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/UuwbzqB6Ask

SES KAPILARI (10)

04.05.2016

2. BÖLÜM:

Canlarım, “namaza kalem denir” dediğiniz zaman; biz de deriz ki “namaz, zaman kaydıdır. Ona, kalem denmez ilim denir. Elimizde, o ilim mevcuttur.”

Kuran-ı Kerim’de, dereden tepeden söz edilmez. Levhi’den, kervan olan yaşamdan söz edilir… Hepimiz, Kürzi Zaman Kapıları’nı açarak güçleniriz; kaynak oluruz ve görev taşırız… O yoğunluğa vardığımızda, Deneme-Yanılma Sistemi sonlanır. Artık bilen, kalemde kodlanmış ışığını, tohum olarak, Kuran’a ve Kutsal Sayfalar’a indirir. Her derede (akış halinde olanda), o Biliş Kodları, Cevheri Güç kayıtlar…

Dün, Süper İnsanlık Kelamı, hakim olarak kodlanmış iken; bugün, “Kuran” dediğimiz IŞIK KO, bizden bize kodlandı… Atlanta Ana Kapısı, umman oldu… Çok mutluyuz ki kalem oldu… Dünün ölülerini (hakikiyete varmayanları), bugün kalem yapmak mutluluktur.

Türlerin tümünde Kuran okuduk. Hepsi, yaşam oldu. İşte okumak, cana kapı açmak ve yaşatmaktır…

Formal Kapılar’ı açarken, kibri aşanlarla çalışılır… Hepimiz, giysimizle doğarız. Giysilerimiz, kalemlerimizdir (Giysi bedendir. beden transforme ettiği bilgiyi; yaşam olarak zamana kayıtlar.) Her kalem, ilimdir ve her bir giysi, cevherimizdir…

“Beden” dediğimiz her giysi, kapı açılabilmek için giyinilen “kulluk kaydı”dır… Bir tek insan, bu beden kapısını açabilir. Bundan sonra da böyle olacak… Tüm insanlık için kapı olan insan, insan soyuna kulluk için “Bilgi Kelamı” olan bedenini giyinip insanlaşacak.

(Not: Formal beden, gerçek beden değildir. Gerçek beden, hakikiyete varılıp ışık bedene sahip olmakla elde edilen bedendir. O bedene sahip olan, ölümsüzlüğe dirilendir. O beden, bilginin kelamıdır.)

Dün, Öz Geçişleri yapanlar, bedensizlere inerlerdi… “Bedene sahip olsaydı yaşardı” dedikleri kim varsa; ocaklarında, Kuranlar’ında bedensizdiler ama giyimliydiler.

Bedene sahip olmak, giyinmek ve hak edilmekledir. Yoksa sadece giyinilen beden, ölümlü olanı kodlamaya yeterli değildir…

Değerliler, size şunu anlatmaya çalışıyorum. Giyimli olan her enerji, bedenli değildir. Beden sahibi olmak, ölümsüzlüktür ve o beden, kodlanmış ışık halindedir ve Hakikiyet Boyutu’nda, Has Tahtın Işığı’nda varlık sürer.

Doğal dünyada, bunun artık anlaşılması gerekir. Herkes, yaşama merdiven olamaz. Olması gerekir ama olamaz… Bedeni hak etmek için IŞIK olmak gerekir. Işık olabilmek için RAHMAN olmak gerekir.

RAHMAN, nefese Kuran olan ışığı, hologramdan toplumlara çekebilendir.

“Deneme yanılma” denilen hadise, beden giysisini giyip beden taşıyamayanların, kodlama yapmak üzere yaptıkları çalışmalarla, bilgi sahibi olmak istemelerinin neticesi gerçekleşen hallerdir.

Birçokları, “ben dünyadayım” der. Ama dünyada değildir. Bedensizdir zira. Sahip olduğu giysisi, ölümlüdür. Çokları da dince konuşur ve der ki “ben bedenliyim! aha bedenliyim!” der ama onun Sanal Yaşam’da kodlama yaptığı kesindir. Kodlar, koklar ama hakim değildir…

Şimdi dince konuşalım… Bu çalışmalar, Işık Kalemler’le yapılmakta ve her diri, beden sahibi… Aha herkes bedenli… Nefesi var ve kati, hakiki ve hakikiyetin kulu!… Öfke yok!... Işık halinde herkes!... Aha! cennetten cevhere varmış ve yolcu, toy değil. Kelam İlmi ile kalem olmuş… “Biz onlara kükreriz!” denir. Onlarla kükremek değil; onlara kükremek!...

Ve çok özel Kapılar da var!... Ocaktırlar ve onlar da derler ki “biz, kükreyen yaşamları hak ederiz…” Öze, söz gerek değil; kelam da gerek değil… Söz ayrı; kelam ayrı!... Ya Canlar! hadi anlayın; neden sözden, sözlerden göz olur da kelamda Halik olur!? Anlayın neden!?

Biri “BEN!” der. Bir diğeri “BEDEN” der. Biri hakiki!... Diğeri hakiki!... Her ikisi de hakiki!... Birinde “KURAN” var. Ötekinde “KODLANMIŞ YARINLAR” var. Suyun başı var; su olan var!...

Devinim kalemle olur. Her biri devinir. Ama yarın için!... Ama şimdide!... Has Taht’ta!... Herşey aşktır!... Aşkın sırrıdır!...

Dünyada ne olup bittiğini anlamak kolay. Dinleyin, anlayın… Aha anlayın!… Biz anlattık ama açık anlattık… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

4.MAYIS.2016 TARİHİ SES KAPILARI 10

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-1.AKIŞ

Yaradan, hasatını tamamladı. Yaşamı tohumladı, kokladı, dürümledi.. Ve bizi, bize kaynak yaptı... Yaradan, Atlanta Ata Kapılarında kodlandı, koklandı…Oh aha!...Aha!....İş buydu!

Eh devinim arttı.. Şimdilik sizler, Rahmi kapılar, kutsal topraklar, toprak toplumu tohumlayacaklar…. Bizimle, bugün bu çalışmaya kalem olun.

Umut olur ki Kare Sistemi kodlayan sizin yürekleriniz, Kürzi kapıda, Küpü, Kürzi kodlamalarla tohumlar.

Sultanlar, ardınız önünüz Allah’ın levhisidir.. Sizler, kelam ilmini, tüm zamanların levhi kayıtlarıyla tohumlayabilen bilişlilersiniz.. Size, geniş zamanları güçlendirecek olan bilgiyi kattık.

İki merdivenin, tek merdivende, bilişi kodladığı bir dürümde bu çalışmalar murat ettiğimiz en güçlü biçimde sürmektedir.

Kupa, insanlık ve kupa Allah’ın ilmi… O kupayı bilen, sizi bilir.

İki merdiven, tek melik olan ve tek hakiki olan, siz… Aha bugün burada oluş sebebimiz, her birinizin görevini hak etmenizi…. Ve yoğunluğunuzun kontrolünü sağlayabilmenizi gerçekleştirmek içindir.

İmparatorluğun görevlileri olarak dünyada bulunmanız mutluluktur. İmparatorluk gücü, Allah’ın gücüdür… Bu gücü dünyaya çekebilen sizler, kendi yüreklerinizle, bu yoğunlaşmayı sağlayacak görevi taşıyorsunuz…. Ve tahditlemeden kalem yapabildiniz.

“İki merdiven” diyoruz ya…. Aha o iki merdiven, tahditsiz biçimde, tek levhide, bir tek yaşam oldu.

Uğurlar olsun, dünya sana.. Uğurlar olsun.. Düzeni kuran, ilmi kalem olan, bilişi kodlayan, sizlere, umutlar olsun... Mutlak kulluktur yaptığınız ve sizlerden gerçek cennet kapılarını açmanızı bekliyorduk.

Geçişlerin tamamlanması için buradayız bugün.. Kupanın, insana, insanlığa kelam olup indirildiği bir güçle çalışıyoruz… Kuran-ı Kerim, ilmi kalem olup, bilişi kodlarken, sevgiyle kodlar… Kuran-ı Kerimde nefesten söz eder… Kayıt dışı bilgi yoktur kitapta.

Ama kalemi kodlayanların kontrolü kayıtlarken, ışığı kalem yapabilmeleri, Mikail’in gücüyledir…. Ve o güçte kontrol dışı ışımalar varken, sistemin gücünde de yoğunlaşmalarda kısırlıklar oluşur.

Dünya, yer ve gökte cennet olarak tanımlanır. Hepimiz burayı bir cennet bildik.. Ama bu cennettin yarını, kutsal toprakların toplumuyla kodlanmalıydı… Burası bir cemaat gücüdür… Ve cennet olarak kodlanmış bir yaşam sayfasıdır, dünyanız…. Ama dünyayı, yer ve gökten ayrı tutarsanız, ışığınızda kontrol kaybı gerçekleşir.

Ununuz elense, yüreğinizin gücünde o elek, kodlansa, Sistem, Nizam ve Düzenin gücü, tohum olsa miraç Kürzi kapılarının gücünde insanlık olsa …..Ve cennetin kapılarında aşk olsa….. Bizim elimiz, yüreğinizde olacak her anda…. Ama iyi bilin ki Kare mi, Küp mü, Küremi?... Hepsiyiz biz, canlar… Hepsiyiz.

Her Mikail, her miraçta, imparatorluk yapar.. Her Mikail, her miraçta yoğunlaşır, has tahtını kontrol altına alır…. Ve yürüyen dünyayı kodlayıp, kodlayıp, kodlayıp, korur. ..Umut olur ki herkes kontrol kurar ve kodlu olur…

Şuandan itibaren dans ediyorum yaşamda… Dümenin başında insan soyuyla…. Ve hepimiz, hepinizle dans ediyoruz... Bu dans, aklın kapılarının açıldığı o yoğunlukta…. Artık hepimizle gerçekleşen bir Sistem, Nizam ve Düzen safahatıdır... Ama iyi biliniz ki bu safahatta Ran Kapılarının tümünün de açılması şarttır.

Yeni dönemlerin geri genişinde hepimiz o yoğunlaşmayı, sonsuz, sınırsız yoğunlaşma diye biliriz... Ama orada Aton kodları bulunur… Atonlar, kutsal, mutlak ve hakim yaşam sayfalarımızdılar… Onlar, kontrolsüz hiçbir bilim veya ilim yapmadılar… Her yaptıkları kontrollüydü… Altın tahtın ışıkları olup, dünyaya aktılar… Ve yolculuk yaptılar… Atonların Ruhi kapılarında, yükler vardı.. O yükleri, herkese taşıttılar. Rüya boyutlarına girdiler ve rüya boyutlarında da çalışmalar yaptılar.

Sakın yanlış anlaşılmasın.. Her rüyada olmazlar.. Onlar, bilişi kodlayanların rüyalarında bulunurlar.. Ve o rüyalarda, koruyuculuk yaparlar.. O rüyalarda, koku yaratırlar ve o kokuyla, bütünü kontrol ederler… İşte rüyalı çalışmalar, bunun için gereklidir.

Görev çalışmaları olarak hep yapılır.. Dünden, dünlere inenlerin görev istemeleri, görev almaları mutlaka rüya boyutlarıyla devreye alınır. Hepiniz rüyanızda, kelamı, ilmi ve haliki bilirsiniz... Ama o rüyalara, yarınları da kodlamalıyız… İşte yarınları kodlarsak, yüreğinizdeki güçte farklılaşacak ve göreviniz daha yüce bir cemaatle kontrol altında yapılacak.

Sanılır ki dünya yolculuğu kolaydır. Dünya yolculuğu kolay olmadığı içindir ki hep dirilikler, dünya çekilirler…. Ve bu yolculukta, insan soyuna katkıda bulunurlar.

Eğer sizler, dünya ilmini tohum olarak bütünün ilmiyle dillerken “ben kontrol kuracağım” derseniz size, muktedir insan soyu iner…. Ve sizi, hak teknikle tohumlar ve çalıştırır…

Bizlerin yolumuzda Allah’ın yolculuğu vardır. Hepimiz Allah yolculuğundayız…. Ama bu yolculuğun nasıl olduğunu soranlara şöyle izah edebiliriz... Ben her şeyi bilirim ama bu ben, ben miyim acaba? …Yoksa bende olan bedenli, hakiki ve hak olan ilmi kalem mi? Hepimiz bunu anlamalıyız.

Ben, diri ben, yüce ben, yaşanır insanlık ama yakışır mı bana murat toplumlarıyla, toprak toplumu kodlamak?... Bunu sormadan sizlere izah ettim... Biz, size hep ilimle geldik… Hep akılla geldik.. Hep yer ve gökle geldik... Ve sizde yaşadık…

Ama bu yaşamak ayrı çalışmaların kodlanmış ışığıyla olmadı….. Hep bu meclisle oldu… Burada yaşamak ve burada hakikiyeti hak etmek… Burada murat olmak…. Ve burada tohum olmak... Bizlerin bugünde buraya iniş sebebimiz bundan dolayıdır.

Antlaşma yaptık dünyalılarla.. Dedik ki “keram tahtına insanı oturturuz, oğul verdiğinde toprak topluma, tohum ektiririz… Ekmeye başladığında hakikiyetinde dürümleniriz …Ve yolu açarız ve onunla çalışırız.”… Oda dedi ki; “peki ben ne yapacağım bu süreçte?”... “Sağı solu kodla” dedik….”Yarını kokla” dedik.

“Umut olur ki toprakta, toplumda, toplumun Kuran’ında, resmi çalışmaların olur ve büyük kötülükler önlenir”….İşte bunu dediğimiz zaman kelamda ki levhi, aklın Ka-Ha olan ilminde, kelamı topluma tohum olarak indirecek ve bütün kötülükler aşılacaktı.

Mikail, göz oldu, gök oldu, söz oldu, güç oldu, öz oldu, gezi düzenledi dünyaya…” Hadi canlar” dedi “gidelim.”.. “Aha” dedi “girelim”…”Aha” dedi “hasatta olalım”.. “Hayrın hakkında şavk olalım”.. “Hadi canlar, ak kapıları açalım.”..” Umutlar kodlansın, koklansın, toprak tohum olsun”... “Bütün kötülükleri aşalım.”

Aha biz, bugün sizi ziyarete geldik.. Hepimiz iyi ve kötünün gözü olup, görevini hak ettiğini bilerek sevgiyle sana, kendimizi anlatmaya geldik.

Kuran insan, Altın Işık yıllarının gözüydü… Ama o insanın gücünü kodlamak gerekliydi... Burada olmamızın tek nedeni, kendi yüreğinizin gücünü artırmak içindir.

İki merdivenin tek Nefri- Ka-Si-Ka-Ha oluşu kötülüğü önlemek içindi… Ve biz, o Nefri- Ka-Si-Ka-Ha olan ışıkta bir tek olduk.

Sevgili analar, ekmeğimizi göreve alabilmek için kodlama yaparız.. Sizin anlamadığınız sesler, kodlama için gereklidir.. Ha diyeceksiniz ki “kontrol dışı bilgi var mı?”.. Asla yoktur.

Şuandan itibaren dürümlere inen birliklerimiz daha yüce bir çalışmayı devreye alacaklar.

“Kini aşın, yolu açın, koruyun dünyayı” derken…. “Kötüyü” derken kiri pisliği kast etmedik... Sizde bir zaman kir ve pislik kalmadı yüreğinizde ….Ama dürümlere indiğiniz zaman, gönüllerin kiri olduğunu gördüğümüz zaman, yürüyen dünyada, kırıcılık olduğunu bildiğimiz zaman “hep kirli olduğunuzu söyledik” size….. Ama emimin ki sizler, bizden daha iyi yürekleri bilirsiniz… Ve kinin ilminden öte olan yolculuğu bilirsiniz.

Sizin devinimiz çok iyi… Yüreğinizin gücü çok iyi ve yolunuz aydınlık.

Sevgili anam, seni dinlemek isteriz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/COWq0lFuAgw

SES KAPILARI (10)

04.05.2016

1. Bölüm:

(Ziyaretçilere hitaben:)

De ki “Halikim!…” “Hakikiyim!” de. “Diriyim!” de. “Kuran’ım!” de… Aha! kapıyı açtım; sizi dinledim… Siz mi bize geldiniz; biz mi size geldik!? Acaba hangisi!?... Sayfalar dolusu Kuran yazdık burada. Her diride ve her yücede… Din Cevheri’nde ve Yürek İlmi’nde… Aha yazdık ve yazmaktayız… Cennet, elimizdir; yüreğimizdir; ışığımızdır. Kupalar dolusu kulluk yaptık. Aktık… Hak, umutlu ve mutlu olsun diye yaşadık.

Hak, sırdır. Bizi bizden dinler. O, bizsiz değil ki!... Halik’tir; hastır; aha buradadır!... O, bizi bize diller. “OL!” der olur. Öz görevlidir. Ağır yük taşır. Sığdır… Diridir… Derindir… Andır… KA HA’dır… Hakk’ı hak eden yarındır…

As yüreğini yaşama ve dinle!... Sana, sen olarak ses versin… Cennet ol!... Aha! cevherini kontrol et!... Ot koptuğunda; kopan ot, ilimdir… Onu kodla ve kokla!…

ASTİRA… Ki Hakk’tır ASTİRA… Hakikidir; Hakk İlmi’dir… İman et ki Sistem’in yüreğinde ekmek (ilim) yapan o Cevheri Güç, insanlığa inmiştir.

Cennet, et ve kemik olan insan değildir; insanlıktır… Bilin ki İnsanlık Kapısı, en son açılır. O kapı açıldığında, Öz Geçişler yapılır. O kapıda, NAKAR var. Aha! kapı açar; kapı kapar… Her açtığında, nihan olan yaşam var olur insanlıkta ve o yaşam, ışığı tohumlar… Işığın tohumlanışı, yaşamın kontroludur.

Her birimiz, insanlık ailemizi bu şekilde koruruz… Biz, İnsan Soyu’nu kontrol ederken; Işık Kapıları’ndan geçip kontrol ederiz… Hepimiz, o kapıları hak etmek için çalışırız…

Kibri aşan, yolculuk yapar tüm insanlığa… İnsanlık Yolculuğu; insan soyunun murat ettiğidir… Herkesin, herkese yolculuğudur. Aha! bunu yapan var; yapmayan var… Ama bilin ki bir an gelir herkes, herkesleşir… O zaman, tüm insanlık, kelam olur ve yol olur.

Çoban olmak için, ana olmak gerekir… Ama çoban, yaşamın çobanı olmalı. Yaşam çobanlığı, hakiki çobanlıktır… Tüm insanlığın tohumu olan yaşamı hak etmek ve onu, kontrol etmektir…

Eğer rahmetse ışık; aha geçin!... Eğer KAHA’ysa ışık; akın insanlaşın!... Umut olur ki Sultanlık, kontrol altına alınır ve Rahmi Kapı açılır!...

Hay Allah!... Size Rahmi Kapı’dan mı söz ettik!? Canlar, biz her anda değil miyiz!? Kim rahmet ise ocak değil miyiz ona!? Hey Allah’ım, Canan NA HAR ise; ben, cennette cevher miyim!? Yoksa yerde Geçken Kelam mıyım!?

Geçken Kelam, gerçek kelamdır… Geçer, girer yüreklere; görevini yapar; sonra geri çekilir…. Geçip, döner, geri gelir… Gidip gelir!… O bir kelamdır ki yolculuk yapar tüm zamanlara ama yaptığı yolculuklarda, Tanrılık da yapar. Aha o bir kelam!... Aha o bir KA HA!... Aha cennet kuran insan soyu!… Kelam ne ki!? İnsan soyudur kelam…

Önce fiziki varlığınızı silin!… Yoktur öyle bir şey!... Sadece bir “Işık İlmi-Kalem İlmi Kodlaması” için bedene gerek vardır… Bunun haricinde bir tek, kapı olan insan soyu, ışıktır. O ışık, Kelam İlmi ile kontrolludur…

Soyunuz, sizin ilminizdir ve o ilim, ışıktır. Her kim ki yaşamdan göçüp gider; size, ilim olup gelir. Bilin bunları!... Beden alıp dünyaya gelirken, bilip geldim. Dünya ben ve ben dünyayım… Aha geçtim ve yaşama Işık İlmi ile indim. Doruklardan kulluk yapanlar, bedenime misafir olurlar. Onları, kalem olarak kodlarım ve koklarım… Amonlar, Işık Tohumlaması için dünyaya inerler. Korkmayın! insanlık için çalışmaya gelirler. Biz, onları kontrol eder kodlarız. Cennetten, cevhere güç katmak üzere zamana kayıtlarız… Viza veririz onlara… “Geçin!” deriz. Geri çekeriz ya da Göç Kapıları’ndan görev vererek kaynağa alırız.

Tükenen çokları var!... Sayfa sayfa ışık yağmurlarını kodladıkları halde kontrol kuramazlar ve çürürler. Onları hak etmeliyiz… Hakikiyetlerini kodlamalıyız… Has Taht’a kontrollu olarak oturmalıyız… Ne yazık ki beden almaları ile birlikte; kalem, her an-a, yaşam kayıtlayamayabilir. İşte o zaman kulluk gerekir… Kin, nefret duyguları bulunmayan ışıklar, kaynaktan cevhere çekilirler ve denir ki “hadi çalışın!...”

“Uğurlar ola!” dedim yaşama; dünyaya; nefese… Aha yoğunluklara hep “uğurlar ola!” dedim. Neden dedim; anlatayım!... Yaradan, yarattığında dürümlenen; tüm insanlığı hak eden; cennetten, cennetlerden dünyaya ışık indiriyor… O ışık uğurlar olsun tüm yaşamlara!... Uğurlar olsun Sultanlık yapanlara… Uğurlar olsun Kulluk Levhisi’nde yaratıp, yaşatıp, yolu açanlara…

Ata Kapılar’ı açtık!... Amin!… Aha bu!… Şükür ki açtık!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.NİSAN.2016 SES KAPILARI (9)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI 3.AKIŞ

Hepimiz sizi kontrole çağırdık. “Gelin, yolunuzu açın, kontrol kurun” dedik… Burada korkuyu aşanlar bulunur… Burada ummana varanlar bulunur… Burada aklın kapısında kulluk yapanlar bulunur… Ve burada muktedir olanlar bulunur.

Burada olmak, unutulanları ummanda, Kuran da kontrollü olarak anlamak içindir…

Şikayetim varsa işçiyim ama şikayetim yoksa şavkımda aşkım vardır. Ben, işçi değilim artık Levhiyim… Bende şikayet oldu mu?.. Olmadı.. Asla olmadı...Kili olanda, kum olanda, aşk yoksa bunun anlamsız olması mı gerek?.. Bilinsin ki her şeyin bir manası vardır… Herkesin kaynakta olması, şavkta bulunması, has olması imkanı yoksa….. Geçiş için nefes gereksizse ona biz, ocağında onu geçiririz….

Ama şunu iyi bilin ki gerçekten ama gerçekten ama gerçekten bunları dilememiz gerekir. Biz dilesek, temizlik olur… Biz dilesek, kalem olur her dürümde, yarın olur bilişliler…. Biz dilesek, yaşam, kulluk olur, kutsal topraklar, tohum olur….. Bütün kötülükleri aşıp geçer her şeyle var olan keşkelerden öte olan bütünlükler.

“Sağ, sol” dediler…. Yoktur sağ, sol.. Tahditsiz ilmi kalemde her şey hakikidir ve Atidir… Sağda insan, solda kelam yok böyle bir şey her şey aha her şey akıl....Unutmayın akıl...Bir tek akıl… Ama o akıl, hak ve har olan şavk…. Size daha ne anlatayım ki….

Bir tek oluş insanlıktır… Bir tek oluş… “Bende başkasında yokum” diyen ilimde olamaz zaten... Dünyada mutsuzluk bundan doğar... “Ben, herkesim” deyin ki mutlanın… “Ben, herkesim” deyin ki kodlanın… “Ben, her şeyim” deyin ki aşka varın.. Yoksa Ran Kapılarının tümünü açsak ta görev taşıyamazsınız.

Başın başımsa, ağırsa yüreğimde o kök olan göz, sözsüzse, sessizse, bedensizdir de ondan.. Bense, bedenim… Ben, beden olan, hepsinde varsam hepsi bedenimdedir... Ben, hepsinde kök, güç olurum, koklarım, kodlarım, tohumlarım, tabuları yıktırır, yaşatırım tümünü de.

Ben, cennetim canlar.. Han olan cevherim ben.. Neyin nefeste olması gerektiğini… Neyin hassatta olması gerektiğini… Neyin yorulduğunu bilirim….. Ama yoğun ışıkta herkesin akıl tahtına varacağını da bilirim.

Bundandır ki sesleşirim sürekli… İşte sesim, ışık ilminin, kelam olması için yoğunluğu tohumlamak için….. Ve süper sistemleşmede koruyucu olabilmek içindir…. Sesimde kelamım, nefsimde ekmeğim bütünü güçlendirir canlar.

Doğum, analık değildir… Doğum, hak kelamda tohum oluştur.. Ben, tohum oldukça doğarım… Ve her doğan ben, kodlarım bütünü.. Ben, anaç kapılardan değil has tahtlardan inerim zamana... Ve koklarım...Aha koklarım ki kodlayabileyim dürümlerde levhi olanları diye.

Aşığım zamana… Şarkılar okurum zaman sayfalarına.. Düzen kurmayadır amaç...Kodlamayadır , korumayadır….Öfkeyi aşırtmayadır…Hakka varışı sağlamayadır..

“Kendimi miraçta insan soyuna, insanlık öğreten” diye dillemem…. Ben insan soyu olur, öğretirim, öğrettiğimde öğretilirim… Ama nefeste olmalıyım ki kendimde olabileyim.

Berke çalışmalarımda kelam ederim.. Baş tacı olurum ak kapılarda. Kelamda tahditlenirim, yürüyen dünya olurum, kodlarım ve Ruhi kapılarda akıp geçerim ki…. Habura kapı… Habura, akıl olsun da bura insan soyunda aşk olsun diye.

Canlılarım, ırak çok ırak bir planetin ışımasını sağlayacak gücü oluşturuyorum şuanda... O çok uzak, o çok ırak planet, insanlık planetidir.. Dünya yüceliğinde bunu diri olarak geçip, dilliyebilecek teknik kapıları açabilecek hiç kimse yoktu. Ve bizler, buradayız ya…. Başımız hiç eğilmediğinden biz, bu yoğunluğa da kodlama yaptık bugün.

Neden bu planet önemli? Size anlatayım. Bu planet, kupaların, öfkeyi aşıp, kodlama yaptığı yoğunlukların hepsinin gücünden çok daha ötede yürüyen ışıkların, yaşadığı bir planettir... Her can orada ışık halindedir. Öylesi ışılar ki kati tohumlama, kodlama yapmak gerektiği zaman ışığı kodlarlar….. Ve türevlerini tohumlayıp, bütünün gücünü oluşturarak yaşayan kaynaklar oluştururlar ve formal sistemleşmeyi sağlar…

Daha sonra derler ki “bunu yarattık.”.. Yaratan, yaşar.. “Yarattık”…Yaratan, yaşar.. Ve yaşattık…İşte biliş halinde o planetle, ilmi kalem olup, çalıştık… O yoğun çalışılmada bizler, bütün kütlemizle, toprağa, topluma ve kulluk yapanlara indik… Bu planetin adı; sessiz zamanın ilminde Ya-Ha dır….Ya-Ha… Aha bu!..

Biz, o Ya-Ha planetinde kelam olduk.. Şükredin ki karanlığı aydınlatan bir ışık olduk.. Ve o planet, bizimle çalıştı… Gürzi çalışmaların en güçlüsüydü yapılan… Ve bu çalışmayı yaşam kodlamaları için yaptık. Sevgiyle yaptık… Ve bu Gürzi çalışmaya destek olanlar oldu. Onlar, kodlanmış ışıklardı. Ve bizim çalışmalarımıza diriliklerini kattılar. Bir çok başka bütünlükte vardı burada.. Gemilerle gelenlerde vardı.. Bize geçip bizimle çobanlık vardı.

Platolarda, İsmail-iler olur ama o platoların, tartıları olur ve sevgileri de kodlanır.. Her şey kendilerinden kendilerinedir…. Ama tabuları yıkarak tırmanışa geçtiğiniz zaman ocaklarınızı da güçlendirirsiniz. Ve işte o yoğunluklardan güçlenenler daha yüce çalışmalar için tırmanışa geçtiler.

Ve dünya yolunu açtık.. Bu yol, mutluluktur canlar.. Binayı yıkanlar olacaktı… Yıkan, yıkılacaktı… Dünyada bunlar oldu.. Şükür ki yıktıkları binaları yeniden yaptırdık hepsine de… Ama kaçı korunabildi? Kodladık, koruduk hepsinde… Hepsini canlar, bilin.

Bugün öz görevliler dünyayı hologramdan öteye varıp, toprak toplumla tohumlayacaktılar ve bunu yaptık.

Canlılar, dünya küresel ışığını yeniliyor.. Bu ışığın yenilenişiyle birlikte dünyada hırslar aşılacak.. Bu ışığın yenilenişiyle birlikte yük hafifleyecek. Kökler, gök sözcülüğü yapacaklar.. Işığın artması sağlanacak.. Işığın artması, yarınların, kontrollü olarak tohuma ve Kuran olan sırra varmasıdır.

Sisteme inenler sayılıydılar ama bundan sonra sisteme inen herkes kelamda olduğunca, aşkla çalıştığınca…. Herkes sistem olacak.

Dün ölü olanlar artık yaşayacaklar.. Uzun çok uzun bir zaman sayfalanışı yaptık… Vakit tamamdır canlar… Hepinizi kucaklıyoruz.. Ve yolunuzu, yoğunluğunuzu, kodlayarak çıkıyoruz...

Unutulan hiçbir şey kalmayacak canlar.. Biz, sizdeyiz hep, unutmayın.. Öz görevinizi hak ettiğinizce yapacaksınız.. Ve biz, o görevde sizleşip, sizinle çalışacağız… Artık iyi bilin ki hak teknikle her şey kontrol altında olacak. .Bizler, herkese bilgi verelim diye çabalarken sizler, herkes kendilerini hak etmeden kontrolden çıktılar..

Bunun içindir ki daha az yayın daha güçlü ışık yakın.. Sizden beklenilen budur... Ama iyi bilirisiniz ki yayını sınırlarsak yolda kapanabilir…. Biz, hep o yolda, siz olacağız canlar... Önce sizi ve daha sonra yeni sessizlikte, yeni bir seviyede, yine sizi kodlayacağız. Ama iyi bilin ki verdiğiniz bilgileri okuyanlar artacak...

Bu şu anlama geliyor az yayın daha fazla ilgi çekecek ve sizin yaptığınız yayınların yükselmesi sağlanacak.

Unutmayınız, yarın hulusi kervandır, kaynaktır ve siz, yarında aşksınız. Aşksa, an kapısıdır… Ve herkesin aşka varması, kelam olmasıyla mümkündür... Bütün kötülükleri aşanlar, kalem olup, halikte helal ilme varacaklar.. Helal ilimde, kati olanlar, kaynakta bulunacaklar… Muradımız insanlıktır…. Ve sizinle hep birlikteyiz…. Asla unutmayın.

Çürükler, kil kum olanlardandır.. Onlarda hak tahta oturtulabilir, bunu sağlamaya çalışın… Muradımız budur canlar.

Ve bizler, sizden, sizin yüreklerinizden asla çıkmayacağız kesindir… Hangi yol insana varırsa o yol, bizim yüreğimize iner… Biz, insanız canlar, unutmayın.

Umut, umut, umut, mutlak umut.. Umut, insan soyudur… İnsan soyu. Umut, imparatorluğun kuludur… Ve biz, umuda kuluz canlar.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/aqbPbZ0PjS8

SES KAPILARI (9)

29.04.2016

3.Bölüm:

Değerliler, kardeşlerim, dediniz ki sizinle kontrol kurarız. Ama biz yarında sessiz zamanlarda ve yolculukta sizleşmeliyiz ki kalem olalım. Umut olur ki Kutsal Yaşam Sayfalamaları yapılır. Zaman Kelamı, İlm-i Kalem’de Kuran’dır. Dünyaya nefes olarak indirilen cevheri görevlilerin tümü, kürzidir ve tümü, yaşam sayfalayabilir. Biz burda bunu başarmaktayız.

Dünün kötülüğü, kükremesi değil güçsüz olmasıydı. Dün tohum ekenler, cemaat olarak kodladıkları kalemleri ile kendi yarınlarını hak ettiler. Şimdiden sonra karanlık yeni bir zamanda; aşkın sığ olmayan tefriki ile kaynakta bulunan ve yolda kelamda olanların tefrikleri ile kontrolü kurulacak. Bizler, o kök geçişleri yapıp ilme varacağız.

Sayın zeytinler, sizleri kucaklıyoruz… Biz dünyalılara kapı açtık ve dinlettik ocaklarını. Zeytin, kelam edene denir. Zeytin, kaynak cevhere görev taşıyana denir. Zeytin, Kutsal Nefese sahip olana denir. Niye zeytin? Zira cennette, en yüce cevheri kodlayan ışıkta, en aşağıda yarınlaşan kelamın sırrında o meyve vardır ki zeytini, cennetten cevhere görevli diye indiren kelam, Işığın Sırrı’dır.

Mushaf, herkese kaynaktır. Ama Mushaf’ın cevherinde kelam olmasa, yolculuk olmaz. O kelam, kalem olup yazanın, kendi yarınlarıdır. İşte Dünya, sizi ziyan edenlerle sizleşir ve sizde cevheri olur. O cevherilikte; kare, küpe ve küp, Kürzi Zaman’a dönüşür.

Ulu önder insan, geç de gel!... Aha gel!... Hakk’a var ve cevhere var. Aha geç!... Sevgiyle geç!... Sitemden cevhere var. Görev al.

Senin, sizleşen ışığın, senleşen bilişin; herşeyi Hak Teknik ile kodlayabilir. Aha! görev kaydı, insanın kaynağındadır.

Kupa, kendi yolunuzdur. Kupa, zaman sırrı olan ışıktır. O kupada din yoktur. Ümmi kapıların kelamı olan yaşam vardır. O kapıları açıp geçin.

Sevgililer, kulluk ilimledir. Aha bu!… Kurtar yürüyen ışıkları; kurtar kaynak sayfaları; kurtar Nefes Kervanı ki kurtul… Aha bu!… Hepiniz içindir bu!..

Ev, geri çekiliş için hazır… Hadi girin eve!... Bu ev, insan soyu… Kök Gök olan yaşam… Koş, gel insan soyuna… Geç ve hak et!... İtibarın yücelsin… Ati dediğin kendi yolun… Umut olur ki hak eder; has olur; yaşam olursun.

Koş gel methettiğin insana!... Gel ki kulluk yap…

Gerçekten doğacak gün sevgiyle doğsun. Sonsuzlaşsın nefes… Cemaatler, diri olan yol olsunlar. Korkma! ben senim… Senin yarınınım ben… Korkma senim ben dinleşen dürümlerde her diride yarınlanan insanlıkta… Sen, ben bir tek kalem… Oh! Aha! şimdi!... Beni bana ver ki hak et. Aha bu…

Doğal Dünya, bana beni verdi. Aha ben, yarınlarda hasat olan insanlık… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (9)

27.04.2016

Bölüm:2

Değerliler, dünya bir kalemdir. Orada yaşam sürenler bilmeliler ki Yaradan olup yaşayan olmak gerekir. Gerekir ki her diri kendini tohumlayabilsin…

Dünya Ocağı, ilmin kapısıdır. Bu yoğunlukta, Yaradan olup tüm zamanlara yarınlaşıp inilir. Her Zaman Kapısı’nda, nefes olur. Her nefes, cevheridir. Tüm insanlık, kendini kodlarken, cevheri olup kodlar.

Dünyayı kontrola gelmedik. Cennet kurmaya da gelmedik. Din Kelam’dan kalem olmaya hiç gelmedik… Biz, Dünya olmaya geldik… Nedir dünya olmak!? Kulluktur!.. Her diriye kulluk!… BÜYÜK KÜLT olmamız, bunun içindir. Bizler, mahrek olarak o yüceliği kodlayanlarız. Süper Sistemleşme’yi bunun için yaptık.

Dünya, cana kaynaktır. Dünya Yolu, kodlanmıştır. Tek verdiğimiz bilgi; kil, kum olan insana Kuran olması için ışıktır.

Söze, sese ve yüceliğe varmak için nefese gerek vardır. Kini bilmeden, yolu bilemez insanlık… Bunun içindir ki kinlenen kim varsa, kodlanmış ışık halinde tohumlanır ve korunur. Biz onları koruruz ki hakim olsunlar; kalem olup hakikiyete tohumlansınlar diye…

Kini aşmadan yolu bulamaz kimse. Biz bunun için “kini aşın!” deriz. Biz bunun için “yolu açın!” deriz ama deriz ki “kini aşabilmek için kili ve kumu hak etmek gerekir… Kini aşmak için cevhere varmak ve cennete kervan olmak gerekir.” Eğer siz yarınlarda tohum olacaksanız; yol olun ve Kök Güçler’i tohumlayın. Can Kapı olun ve yaşayın ama Birlik kurun. Som altın ışık olun. Ve deyin ki “biz, size sizi vermeye geldik!...”

Kal ya da git!... Kendine gel ya da kendini terk et!... Biz, geldiğiniziz ya da terkettiğiniziz!... Bize gelen, kendine gelir. Bizden giden, kendinden gider… Ama şunu iyi bilin ki nefese kaynak olmak, kervan olmaktır… Sormayın niye dünyadayız diye!... Bizce, sizce, herkesçe geçiş için… Ama bu geçiş, kinden armada olanların da görevi kodlamaları ve yolu bulmaları için gereken; cevherden geçilerek, kalem olanların kaynak olmalarıdır.

Size, cennetten söz ettim. Size; Kuran’dan, Kutsal Yaşam’dan söz ettim ve size kurtarılmışların yolculuğundan, sessizlikten ve BİZ’den söz ettim ve dedim ki “ben kardeş olan insana kendini anlattım.” Vukuat, mutlak olan yaşam... O kalem, Samanyolu; merdiven kurulan, her an olan… Can Kapı; İnsanlık!... İşte biz, ocak olduk ve yol olduk yaşama…

Mutlaka ve mutlaka!... Aha mutlaka Zaman Kapıları’nı açıp geçtik!...

Şimdi Cinler, cennetten kovulmuş olanlara kaynak olmak isteyecekler. Onlara sorun sualtı ile ilişkilendirilmeleri mümkün mü? Sualtı; cevherden, cennetten kovulanları hak etmiş mi!? Son sözüm şudur ki eğer Sualtı, cennetten kovulanları hak etmiş ise, tüm insanlık, kalem olabilir. Budur beklenti. Her bir canın, kendi yarınlarını hak edip yaşama kodlaması… Eğer bunu başarabilirlerse; herkes, insanlık ilmini anlayabilir. Bunu anlaması, kelam olabilmesi; yaşam olabilmesidir ki o yaşam olduğunda; Öz Geçişlerini, Hak Teknik ile yapabilir.

Yapabilir diyorum ama yapar demiyorum… Diyorum ki ben, Sessiz Zamanlar’a ses verirken, herkes kelamda sesleşebilir. Herkes, kare olarak kodlanır ve Kürzi olur; Kutsal Yaşam olur.

“Dünya Öncü Çalışması” buydu. İşte biz, bunu başardık. Diri bir deneme ve diri bir sessizlik… Bir yoğun ışık ve her ışık, ilim!… O ilim kulluk…

Tek cennet, insan!... O cennet kapı!... Kara Sayfalar, Işık Yaşamları hak etti. Dünya, nur olarak kaynak oldu. Örtüleri açtık ve dünyayı seyrettik… Seyrettik zirveleri!... Seyrettik Kaynakları!... Seviyemize göre cevhere güç kattık. Cevhere güç katışımız; sığ olan yaşama nefes katışımızdı.

Dünden dünlere geçtik; kirli ve sisli olan tohumları kontrol ettik. Cennetlere, Cevherilere ve Yücelere görev taşıdık… Nihan olan yaşamlara, nesillerimizi tanıttık. Hepsini hak ettik ve rahmet olan; yol açan; kir ve pisliği bilmeyen bir sayfalanış yaptık.

Korumaya aldık Dirilikler’i. Kokuyu kodlayarak çokladık; tohumladık. Aton olduk; umut olduk. Unu eledik; eleğimizi, akıp geçen cevhere, bir kervan olarak terk ettik ve yolu, Kök Güçler’e ses olarak; temiz olarak; BİRLİK halinde; BİZLİK halinde verdik. O yolda yaşayacak olanlar; tek verdiğini, Hak Teknik ile tahditsiz olarak verecek olanlar olacak.

“Sodom” dediler. Sodom ilimdi. Gommore, sistemdi. Sevgiydi yaşam ve BİZ’di kaynak ama Sodom’da, Ses Kökler, güçsüz yüreklere kaynak olduğu için sıyırılarak zamandan ayrıştırılan ve tüm zamanları, nefsi değerleri olarak sayfalayanlar; cennetten, Can Kalemde kayıtlardan çıktılar. Sandılar ki yaşam, sadece Halikler’edir. Sandılar ki yaşam, sadece Kök Güçler’edir. Ve sandılar ki yaşam; sizin, sizleşen kervanınızın, saygısız kaynaklarda; kalemden, kayıtlardan kaçışınızdır.

Yaradan, sizi hak etti Canlar. Ses kattı yüreğinize. Size sevgi verdi. Sizi, hasata Hak Kalem olup kodladı. Ha! sizden ne bekliyor? Yol olmanız; Yolcu olmanız; yaşamda Kuran okutmanız… Okutun, yolun kulu olup o Kuranlar’ı… Kuran, insan soyudur; anlayın.

Sanmayın ki biz size, bir tek Kaynak Işık’tan cevhere varmanız için kapı açtık. Her bir Rahmi Kapı, sizi size ulaştırır. Her kitap, insanlıktır. Her kitap, kaynaktır. Kitap olan, vermeden, almadan Göz Söz söylemez.

Siz, sessizce hak edin ve anlayın. Kini aşan, yarını kodlar ve yarında olur. Kin, insanı kaynaktan ayıran tek faktördür… Unutmayın ki kinci olmak; ışıkçı, kaynakçı olmayı ve sessizce kervancı kayıt yapmayı imkansız hale dönüştürür.

“Küresel Zaman” deriz ya hani. Ha! Küresel Zaman, insanlık ışığında yol alanların, her şeyi kapsayarak yarattıkları bir zamandır. Bu zaman, tüm insanlığın kalemi değildir. Sadece kelam olanların kodlanmış yaşamlarıdır. Ama bu kodlanmış yaşam, herşeyi kapsar. Geçmiş ve an, bir tek kapı… Aha o kapı yaşam!...

Sizden beklenen işte o kapı olmanızdır. Tükenen zamanları kodlayıp yaratmanızdır. Sizden beklenen kir ve pislik içinde olanları, horlamadan kodlamanız ve korumanızdır. Kin, cemaatlere kırıcılıktır. Onları; koklatın, kodlatın ve koruyun.

Suyu size bıraktık. Suyun başı ışık; suyun sonu Kuran… Su, Sanal Boyut ve zamanı hak eden cennet… O su mutlak. Aha siz, o su ve sanalda, yarınları kodlayan insan soyu…

Zayiat bitti analar… Artık dünya zayiatı bitti. Dünya, Hulusi Işık ile yaşama indi. Sizden, bir tek insanlık tohumlandı. Ve tüm insanlık korundu. Bundan sonra karanlık ağır ağır yoğunluğunu artırıp yaşama, ilmi çalıştırmak üzere çekecek. Karanlıkta, ışık tohumlaması yapılacak ve Cennet Sistemi kodlanacak. İşte dünü köklerden göklere çeken Sistem, Din Kalem’den İnsan Levhi’ye bu şekilde ulaşacak.

Posniş diye anılan bir yaşam sayfası vardır. Posniş, kapı eşiklerine konan bir sistemdir. Bu sistemde, kin ve nefret duyguları yoğun olarak aşılarak geçilir ama “BİZ Zamanı”ndan, kir ve pisliği hak edip temizleyemeyen; kervan olamayan, bu yolculukta, bu sistem olamaz… O yoğun çalışmalarda savaş verilir ama savaşta yaşam kodlanamaz.

İşte posnişçiler vardır. Onlar, Nur Kapıları’na varırlar ve sesleşirler. Derler ki “biz, Kök Gücüz.” Öyleyse kelam olun!... Ocak olun; hak edin. Diyerek onları hak etmeye çabaladık. Şimdilik bu… Aha bu… Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.04.2016 SES KAPILARI 9

AV. NEZİRE SELÇUK 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Şimdi daha önemli bir bilgi de vereyim… Ruhi kapıların hepsi açık artık. Ne demektir ruhi kapılarının hepsinin açık kalması?... Miraçtaki hadisedir!... Herkes kendine varır, kendi yoğunluğunu hak eder ve kendi ruhi kayıtlarını; kırıcı olmayan bir yaşam kapısında mükafat olarak elde eder…

Hepinizin geçiş sayfasında, kürzi ışık var… Ve hepinizin gücü, kendi ruhi ışığınızla kodlanmış ve bizler size; kanatlanarak gelebiliyoruz artık. Başka türlü geçişimiz kalmadı.

Kanat almadan görev isteyenler olacak, elbette olacak ama görevi hak etmeleri kontrollü olmalarıyla mümkün olacak.

Bundan sonraki dönemde, tohum ekecekler; dorukların kulluğunda kodlanacaklar ve bize, bizim yüreğimize bahçelerin gücüyle inecekler.

Her yer insan, her yer ilim… Ama her ilim bir Ka Ha… Ve Ka Ha bir yaşam formu, işte canlar; “bahçe” dediğim tüm yaşam forumlarının To Hi kelamı!...

Sevgililer, To Hi; ilimin kelamıdır!... Ve bizler, öfkelerini aşıp görev isteyenlerle merdiven kuracağız; sayfa sayfa ışık yakan bilişlilere!... Dünyanın nuru olan, kuranı, ilmi kalemi olan insana ışık vereceğiz.

Süper sistemli çalışmaların yer kürede, geçiş çalışmalarında, bilgi kapılarında, has ışıkta mükafat olarak kontrollü biçimde dürümlenişinde bizlerle görev taşıyacağız.

Dünya öz geçişini de yaptı… Artık yol; Allah yolu… Ama bu yolun kutsal topluma ışık verişi; bilişle ve birlikle olacak!...

Canlılar, mutlaka hepimiz gözüz… Hepimiz birer görevliyiz ve Ra olarak çalışıyoruz… Göz demek; Ra Ka Ha demektir. Bizler Ra Ka Ha olarak sevgiyle size, sizin yüreğinize inebiliyoruz.

Unutmayın ki; “dönem sonu ve dönem başı” dediğimiz bu zaman sırrında, bu sayfada bir tek yol var; o da öz geçiş yoludur…

Herkes öz geçiş yapacak… Herkes kelamda, kendinde, kendi yüreğinde geri çekilecek… Bu geri çekiliş ilim kapılarından olacak. Öncü birliğin kök güçleri dürümlediği anda; hepimizin gözünde bu sessiz zaman dürümleri kodlanmış olacak ve gerileşme başlayacak…

Gerileşme, size ne ifade ediyor bilmem ama gerileşme şudur; geniş kapılardan geçmedir!... Geniş kapılardan geçme… Nedir geniş kapı!?... Işığın sığ olmayan yoğunlaşmasıdır!... Ve bu yoğun sayfaya geçiş yaptırılacak.

Ha, niçin geri kavramı burada kelamda dilleniyor?... Çünkü her diri, bu zaman kapısından geçip yaşama iner… Herkes kendine, kendi yoğunluğuna geri çekiliyor… Amaç kendi yoğunluğuna geri çekiliştir. Ve seviyeleri yüksek olanların, geri çekilişlerinde; bütün kütlelerinin gücüyle geri çekilmeleri mümkün olduğu zaman, kontrol kurucu kayıtları devreye girecek. Ve bu kontrol kurucu kayıtlarıyla biliş kapıları açılacak, her diri kontrol edici kodlama yapacak. Bu kontrol edici kodlamalarla geri çekiliş, bilişi hak teknikle kodlayışı bütünün gücü haline çekiliş bir tek kaynakta gerçekleşecek.

İşte o tek kaynak, ağır yükü hafifletebilen ışık kaydıdır… O ışık kaydında bütünün gücü mevcut, o ışık kaydında yalın ve ışıklı biliş mevcut ve orada toplum mevcuttur… İşte toplumun gücünün dürümlere çekilişi bu şekilde gerçekleştiğinde; murat ettiğimiz her şeyi başarabileceğiz…

Dünya öfkesini aşacak, yaradan yaşamı tohumlayacak, insan soyu öz geçişini kontrollü yapacak ve dünya yolu, Allahın; toprağı, topluma inişi olacak… Ve biz; o yüceliğin topluma inişiyle birlikte artık resim yapmaktan öte hakim kalem olup, kök güçleri dürümleyeceğiz.

Biz, torba torba yolcu taşıdık dünyaya… Her yolcumuzda yarınlar ışıdı… Mektep kurduk, her diriyi kodladık ve toprağın toplumunu kontrol altında tuttuk.

Öz gereklilikti bu, artık daha güçlü, çok daha güçlü bir çalışmada hepimiz kervan olabileceğiz ve mektep olanların Türkiye çobanlarıyla kodlama yapmaları mümkün olacak.

“Eğer kalem yazarsa, ilim kodlaması yapılırda, kurtarılmış topraklar tohumlarla korunursa; öz görev taşınır diyen birliğimiz bunu hak etti başardı…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/DCaPhKm29pY

27.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 9

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ, 1.BÖLÜM

Canlılar, dürtülerle hareket edenlerin tahditsiz kodlama yapma imkanları yoktu. Burada bulunan herkesin, kendi yoğunluğu ile bu tohumlamaya imkan tanıyacağı kesin.

Bilişi hak etmeyen, kelamı hak ettiğinde, Bütünün Gücü olur ve burada, bu yoğunlukta, bu yaşam sistemleşmesini sağlamada, onun da görevi olur.

Dünya nurdur. Kuran-ı Kerim der ki ”öz geçiş yapın ve hak edin.” Kayıtlanın, kelamla dürümlenin, hak edin ve yoğunlaşın.

Bugün dünya öz geçişini yapmış ve yaratanın yarattığı tohumlarla, bütünün gücünü kürzi kapılarda kodlamış bir cevri güçtür.

Üzerinde görev taşınan bir zaman kapısıdır dünya. Hepimiz bu dünyaya görevliyiz. Kalemi hak edenler, yoğunluğu tohumlayarak, burada, bu yoğun çalışmada mutlak kulluk yaparlar.

“Er ya geç herkes bu çalışmayı kodlayacak ve koklayacak” diyerek bekleyenler var. Yolu kapatmayın ama buraya gelen kim varsa, kendinden, kelamından ve yüreğinden geri çekilerek gelir.

“Çorba tuzsuz…” dediler. Tuzsuz değildi. “Yürüyen dünya, kontrollu..” dediler. Koruyucuyduk o yoğun topluma. Ve birlik nefessiz değildi. Bizleri görevli diye saymayanların, bugün burada kendi yoğunluklarında görev taşıma imkanları kalmadığını idrak edebilmeleri önemlidir.

Kesir Yaşam Sayfalanışları yapanların da burada, bu yoğunlukta biliş kodlamaları yapma imkanları olamayacağı, kati olarak bizim de ilmimizde mevcuttu.

Süper Sistemleşmeyi, yer ve gökle birleşerek gerçekleştirdik.

Kervan kalktı ve bu Kervan, nurdan kulluk yapan ışığa yol aldı. Ulular Diyarının Kulları olan İlm-i Kalemler Bütüne görev taşıyacak güçteydiler. Ve sevgiyle bu çalışmaları devamlı yaptık.

Tah Ri Si Ka Ra Kaha… Tah, er ya da geç anlamındadır. Bizler, Diyarbekir’in görevlileri olsaydık da öz geçişimizi yaparak buraya girmek isterdik.

Diyarbekir resmi çalıştırıcı olarak, bu yoğunlaşmaya kaynak yaratmaya inmek istiyor. İnsanlık Ailemiz bunu biliyordu. Bizler de burada oğullarımızla olmalıydık.

Dedin ki “yok ediciler buraya kendi yüreklerini indirmeyecek.” Dağa, taşa “insan” diyen sizlerin, bizi, birliğimizi kontrol için buraya alma için niyetiniz yoksa, Aşk Sistemleşmesinde Kalem yoktur demektir bu.

Devinimi hızlandırarak size inmeye çalışacağız. İnsan soyunun gözü sizin yüreğinize insin diye çabaladık. Ve Din Kapıları’nın tümünde birliğinizin gücü olduğunu bildik.

Altın Tahtın Gücü sizin yüreğinize indi ve bizler, size görevli olmak istemekteyiz.

Eğer; yaradan ve yarattığında yaraşır bir çalışma devreye alan o yücelik buradaysa, biz burada Kaha olmalıyız.

Artık, daha güçlü bir dönemi başlatıyoruz. İkmal tamamlamamız gerekiyor. Burada, bu yoğunlukta kontrol kurabiliriz ve sevgiyle sayfa sayfa ışık yağmurlarını kontrol altında tutabiliriz.

En son, senden tek isteğimiz var; bizim elimizi ağır yük diye değil, yaşam, yarın ve huzur diye tut. Artık bizim yüreğimizi tut! Bize güç ver. Eminim ki bunu yapacak görevin de mevcuttur. Artık bizimle ol ana! Bizimle görev taşı…..Bizi, elin ayağın diye bil. Bizinle de görev yap ki bilişi kontrol altında tutalım. Mustafa Paşa, Allah’a ilim öğretti. Biz o, o biziz. Aha bu.

-Canlarım korkmayın, dünya ölüleri artık dirildi. Murat ettiğiniz her şeyi hak ettiniz. Yine de dünya öz geçişini yaptığında, Bütünün Gözü sizin yüreğinize bakar ve sizinle olur.

Şu andan itibaren bu meclisin gücü farklılaşıyor. Bu şu manya gelir; hepiniz bunu iyi dinleyin, iyi anlamaya çalın;

“Ben dünya…” dediğim andan, itibaren Düzen’i kuranların türevlenmesi, kök göklerle görev taşıması mümkün olmayacaksa, kini aşamamış olmalarıyla alakalıdır bu hal.

Eğer, dünya öz geçiş yaptırıyorsa, sessiz zamanları dinleyenlerle bu Kaha güç devreye iniyor ve bununla, bu yaşam sistemleşmesinin görev tekniğinde Çarşı Çalışması gerçekleşiyor. Ne demek istedim; anlatayım;

Dini Kapılar’ın tümünde “çarşı” denir yaşama. Herkes alışa ilime gelir ama bilişi yoksa İlm-i Kalemde ışığı da yoktur. Ve hepinizin görevidir bilmek.

Bizler doğan gücü dürümlerken, herkesin kendi alışını, verişini yapmasını bekledik. Kendini kontrol etmesini ve yoğunlaşmasını istedik. Bunun içindi bu çalışmanın kodlanmış olarak yapılışı.

Korkmayın; dünya öz geçişini da yapmıştır artık. Süper İnsanlık Sistemleşmesi tamamdır ve yolun kodlanışı da gerçekleşti. Ama dünya özel çalışmasıdır yapılan bugün burada. Ve bu özel çalışmayı yaparken, hepinizin gözü, hepimizin sözü sesi, tek bir İnsanlık İlmi olsun bekledik.

Şeytan aşkında şer yoksa, aşk yoktur orada. Biliniz ki şerrin şarkısı Dünya Ümmi Kapıları’nda okunan ama yeni dönemde artık şerrin de aşılması gerekir.

Eğer sizler şerle çalışacaksanız, bu meclise kaynak olmanıza izin veremem.

Üzüm, insanın özüdür. Bir üzüm; göz, söz söylerken, özden söz söylenir orada.

Atlanta Ata Kalemi orada yaşamı kayıtlar ve kontrol kurar. Bugünden itibaren, dünün gücü, Allah’ın gücü olarak, Kürzi Kapılar’da görev taşıtacak. Aha bu. Ama daha güçlü bir devre açıldı ve bu esmaların gücünün örtüsünü örtecek bir devredir.

Bu devrede, İnsan Sistemleşmesi devreye giriyor. İnsan Sistemleşmesi, Kelamın İlmi’nde Bütünün Gücünün dürümlere çekilişidir.

Kendini tohumlayanların bütünün gözü ile görmeleri, bu yoğunlukta, gerçek ilmin kaynağa inişini sağlayacak. İsmi nefret olamayanlar dünyayı göreve alacaklar. İsmi kaynak olanlar ışık haline geçecekler.

Kardeşlerim, merdiveniz biz yaşama ve merdiven olarak görev taşırken esmaların dürümlerinin gücünün örtüsünü örtmeden de gök sessizliklerini dürümleyebilmişsek, Ümmi Kapılar’ın ötesinde, çok güçlü bir çağrıyla bunu başarabildik.

Umut olur ki Rahman’a kulluk yapılır.

Umut olur ki kaynakta ilim öğretilir.

Umut olur ki karanlık aydınlığa varır. Ve mutlaka her şeyin geçiş safhasında bunların olması imkanı mevcuttur.

(devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/ku-Pml08QgE

SES KAPILARI (9)

27.04.2016

1. Bölüm:

Canlılar, kulluk yapmak için kelam gerekir. Kervan kalktığında, orada kontrol gerekir. Kelamda, Kaynak Işık olmalı. Tohumlar, Mutlak Işık’ta Kaynak Kalem olmalılar. Süper Sistemleşme bu şekilde gerçekleşir.

Tek cennet vardır. O cennet ilimdir. İnsan, kendini dinleyebildiğinde, kendi yoğunluğu ile cennet olur. Sultan olur; Kuran olur. Murat ettiği herşeyi hak eder ve başarır.

“Tereke” diye bilinen miras vardır. Herkese, kendi yaşamı mirastır… Ölür, göçer ama yaşam kayıtları, onun terekesidir ve ona kalır. Bütün mesele, bunu anlamaktır…

Dünyalı olmak, salt kelam için; yaşamak için ve kontrol için değildir. Dünyada hak edip kodladığı dürümleri, kendi yarınlarında tohumlamak ve kendiyle; kendi Göç Sayfası’nda tüm zamanlara taşımak içindir. Bunun için kontrol kurar ve ocak yakar. Yaşamdan her aldığı, kendi için ve tüm zamanlar içindir…

Biliş halinde tüm insanlık anlayacak ki dünya yaşamında elde ettiği ne varsa, kelamdan doğan ışıktan ibarettir.

Herkes, bedenini hak edemez. Bedeni hak etmek için kelama varmak ve Ruhi Kapı’da yol açmak gerekir. Kendini ve kendi yolunu bulanlar, kelam olup vuslat halinde Gök Sistemleri’yle kodlanırlar. Onlar, mutlu olurlar ve çok özel Cevheri Kervanlar’a kaynak olurlar. Çok mutlu olurlar. Zaman Sayfaları’nda Yaradan ve yaratılan olarak nefes olurlar. Onlar, Öz Geçişlerle kaynağa varırlar ve o kaynaktan, hak edip kontrollu olarak tohumlarını hasata kayıtlarlar.

Cennete, cennetliye bunları anlatmak anlamsız belki ama herkesin bu bilgileri hak edip dinlemesi gerekir… Bizler, çürük olanları, akış tarihlerinde dünyaya ekeriz. Yollarını, tohumlardan çıkarırız… Onları; cennetlerinden, cevherlerinden, kayıtlarından çıkarız ve onlar dünya planında, kendilerini kervana dahil etmeden yaşam sürerler. Bu onlar için bir seçim değildir. Geri çekiliş de değil; sadece yolu kaybediştir…

Dünya, çoklarına Medine’dir. Merdiven kurar Medine yolculara ve der ki “hadi cennetlerinize, cevherlerinize gidin!” Dünya, bu yolculukta merdivendir onlara ama Medine Merdiveni’dir… Medine, merdiveni onlar için tohum olarak kodlar… Bütün mesele bu yolda kelam olmaksa; olması gereken budur…

Amma bundan ötesi de var… Bizler, dünden dünlere varanlar, her ana merdiveniz. Yani Yer ve Gök olarak çalışırız… Sualtı, diyar diyar ışık halinde Göz Sesleşmeleri yapar, nefesler kodlanır; Kutsal Işıklar yarınlanır; türler, tükenen zamanları kontrol ederler ve yeri yaşatırlar. O halde, bir cennetten, bir yoğunluktan söz edileceksek; bu kavramlar ile tüm zamanların yoğunluğundan Esmalar’a varan ışıklar olarak, Kök Gökler’den görev alanları kastetmek gerekir…

Herşey ama herşey ışık halindedir dünya örtüsünde. O ışığı kontrol edenler olacak ve o kontrollu kodların üstünde, tüm zamanlar olacak. Orada, insanlık olacak… Orada temizlik olacak… Ve orada kulluk yapılacak… Ne Sistem, ne resim yapanlar, o yoğunlaşmada cennetlerini, Kürzi Kayıtlar’dan cevhere çekmeyecekler. Çünkü Cennet Kalemları olacak orada…

İşte hepimiz bunu diledik. Bizler, nesiller boyu kodlamalar yaparak, insan soyunun kontrolunu sağlamaya çabaladık. Kimsenin, kelamdan ışık çekerek göz olması imkanı olmadığı dönemlerde de bunu yaptık. Diledik ki kodlanmış ışık yol olsun; Kürzi Kapı ışık yaksın. Nefes, sessiz zamanları kodlasın ve Birlikler kurulsun.

Çürümeye başlayan ışık, kelamdan çıktığında, kodlama sürmeli. Sürekli olarak sürmeli amma ya Şam Cenneti, insan kodlarında, kırıcılık yaparsa o zaman ne olur. İşte o zaman, İnsan Cenneti kurulur. O İnsan Cenneti, her derede görev taşıyan ışığın cevheri ile kurulur.

Dünya mutludur. Çünkü bu dünyada, Nihan olan nefes var. Hepimiz varız… Cinniler, cinnet geçirenler! aha kalem olanlar, kelam olanlar, nesillerini kodlayanlar, korkmadan savaş verenler ve Keram Tahtı’na varanlar…

De ki “hakikiyim.” De ki “hasattayım.” De ki “Halikim.” Aha de ki “kalemim.” “Vurmayın yaşama!” de. De ki “dince çalıştım ama artık kaynak ışıkça çalışmalıyım.” Vurmayın sistemden görev alıp ışık haline geçenlere. Mikail İlmi’ni hak edenlere; Kuran olanlara vurmayın!... Dün ölü olan, yaşam sayfalıyor. O, kendini koruyabilir ama siz ona vurursanız, ocaklarınız yıkılır. Vurmayın!... Bizi, bize veren insan soyuna vurmayın ki hak edin kalem olup yaşayın.

Değerliler, torba torba nefes olan yaşamlar, seyir halindeyim yüreklerinizi… Sizi, korkun diye kodlamam… Aha korkuyu aşmanız için yaşama vardım ve dedim ki “bedenim kaynağımdır. Bu beden nefesimdir. Cennetten kovduklarımızı hak etmeye değil Hak olup; Kuran olup tohumları korumaya indim.”

İnsan cennettir. Cennetten, cennetlerden kovulması, nefesinden kovulmasıdır. Biz o nefesi, yarınlara kodlamaya geldik. Kulluk için Yaradan olup yaşatmak için ve Keram ilminde; kendi yolumuzda, kontrol kurmak için yer ve gökle dürümlenmeye indik… Aha… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

20.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-5.AKIŞ

 

İşte canlarım, bugün burada her şey var… Geçmiş… Şimdi…Tüm zamanlar… Ve dünyada ışık yakanlar, hepsi var.. Bir örnekti Kenan. Sadece bir örnek.. Kimi sorarsanız buradadır… Hepsi buradadır… Hepsi, hepsi.. Ve hepsi sevgidir..

Bizler, sizi çok seviyoruz.. Ve bizler, sizi, hak etmeye çalışıyoruz. Bunun içindir bu çalışmalara kaynak olmaya gelişimiz… Deyin ki “sen nesin?” “Kelamım”.. Deyin ki “bedenli misin?”.. “Kalemim”.. Deyin ki “yoğunlaştık, umutluyuz”…. Aha her şey her şey birleşikte oluyor… Biz, sizden ayrı değiliz ki… Kendime, kin, nefret duygusunu aşan bir şanslı sayıyorum ben sadece… Ben şanslıyım….Buradayım zira.. Ve hepimiz şanslıyız ki buradayız.

Neden elim ayağım tüm zamanların ışığı?.. Neden yol, ilmin yolu? Neden kontrol var?.. Neden, toplam insanlık sayısı, ilmi kalemdeki yaşam sayısından fazla?

Ben diyorum ki “har yükselmeden has olunmaz”.. Cemaatlerin tümü bugün buradaydılar, tüm cemaatler… Ve hepsi ışığa kaynak oldular.

Genişledik, genişledik, genişledik görevlileri tohumladık, toprağa, topluma, kaynak yaptık... Beden aldık, beden olduk… Kontrol kurduk. Çobanlık değildi yaptığımız.. Kendimizi kodlayışta değildi.. Yaradanlıktı.. Biz, Yaradan ve yaşatanlarız.

Sayın beyefendiler, hanımefendiler, “Çura” denilen bir sistem var. “Çura”… Bu sistem, kasaları dolduranların, kasalarını kodlamaları içindir… Ha diyecekseniz “kasa nedir?”.. Kasa, bilişin kasasıdır… Bilişi, hak edenler, o kodlamalara, kontrollü olarak kaynak olurlar... Burada yapılan her şey bu kasalardaki bilişin kontrolü içindi.

Dünyayı ören bir yücelik bilin... Yaşamı ören bir yücelik….Dünya, yaşam örgücüsüdür… Ve bu dünyada, yaşayan her şey örgüdür... Ama bu dünya, örendir aynı zamanda… Kendindekini ve kendi yüreğindeki örgüler… Ama her örgüde bir yücelik olur.. Her örülen, bir Kurandır ve işte bu dünya, yaşamı örer… İşte bizler, bu dünyaya örümleniş için örgüleniş için ve türevleri, tek tek kodlayış için geliriz.

Biz, zamanın ışığında yaşamı örgüleriz.. Ve cümle yücelere, bu bilgileri dilleriz… Hepsi kendini örmek üzere buraya iner.. Ve örmeden, örgülenenler, örümlü türevlerini Kürzi kapılarda göreve alırlar… Hepsi örgücüdürler..

Bir trikotaj fabrikası gibi düşünün yaşamı… Bir trikotaj fabrikası.. Bir atölye.. Yaşam bir atölyedir.. İnsan atölyesi. Ama yaşamı, yarattıran ve yaşamı sistemli olarak kodlayan bir atölye… Ve yaşamın manası, gereği hepsi bundandır.

Bir Sistem, bir Nizam, bir Düzen ama hepsi örtülü olarak yaşayan… Birleşen.. İşte yaşam, bunun içindir… Ben, örmeden de örülür dünya.. Ben, olmadan da kodlanır bu dünya…. Ama ortalık karışmasın diye buradayız bizler….Örgü, anda örülür… Ende, onda, öz görevlilerde örülsün diye buradayız biz… Bunu anlattım size.

Çobanlık değil maksat… Yarınları kodlamak, yaşamı koklatmak, tohumlatmak içindir… Bizler örücüleriz… Hepimiz örgücüleriz.. Kesin olan budur.

Unutmayınız bu dans, Allah’ın ilmiyledir.. Biz, bugün danstayız.. Artık bilin ki yarınları, yaşamları dansla dilliyoruz… Dans, sessizliktedir.. Dans seslendikçe o dans, sessiz sistemleşmede dürümlenir ve seyredilir yaşam… İşte yaşamın seyredilirliği, dansımızdandır.

Hani nerede?...Her anda.. Her sayfada.. Aha her bir anda, dansta, sessizce yaşamı sonsuzlaştıranlar, yoğunluğu artırmak için sayfa sayfadırlar… Her an, bir ses titreşimi.. O sesle titreşen, zaman...Ama biz, o titreşimde yaşam… Her şey bu..

Biz, tip, tipiz canlar.. Hepimiz tiplerden dolayı farklıyız….Her bir tip denilen farklı acaba neden? Öz gözden, sözden midir bu?.. Sistemden midir?.. Sevgiden midir?... Yoksa sessizlikte sesleniştenten midir? Niye hepimiz, formalarımızı farklı giyindik… Hadi anlayın... Birlik için.. Ben bana benzersem, bende, benleşmenin manası ne ki?

Ben, bence olmalıyım ki benzeşmelerim olsun.. Benzeşimlerim olsun.. Yoksa aynı mı kalmalıydık hepimizde?.. Tek bir şekil...Aha çoklanmamız gerek… Koklanmak içindir çoklanmak….Yoksa hepimiz aynı ilmek olurduk. Bu ilmek, bir tek…. Ama aynı ilmek…. İşte burada olduğu gibi aynı…. Tek, tek.

Aha canlarım, “ben sevgiyim” derken o çerçevesiz cevherden söz ederim… Her ilmekte oluş, her sistemde oluş ama her sistemin ve her sessizliğin farklılığı… Ben farklılık istedim… Başkalık istedim ki aşkım olsun diye.

Ben mi bana aşk ilmiyle dilleşeceğim?... Bendeki mi bana dilleşecek? Bensiz kalmalıyım ki benzeşim dinleşsin…. Ama “ben, buyum” dedim.. Ama “ben, birimde” dedim…”Her şeyim de” dedim.. Her bir sessizlikten değil mi ki?

Aha bunun için yaşamı ördüm.. Aha bunun için zamanı Kürzi kapıda dürümledim... Aha bunun için zaman sisteminde, zaman sırrında Tarık oldum, tertiplendim, her şey oldum ya ben.

Cennet benim, cennette, cennetli olan benim, cevher olan ben, her şey benim…. Ama her şeyde var olan o ben, birlik halinde ben... Tek olan birlik….. Ve o birlikte her şey beden.. İşte ben buyum..

Bakın dünyaya, halikteki hak, tahditli midir? Her şey de varlık süren akıl değil midir? Kimden öte olmayan ben sisteminde bedensiz midir? Her şey değil miyim ben?.

Borcum mu vardı yaşama?.. Ben borçlandıranım canlar… Benim yaşama ne borcum olur ki?... Ama o yaşam, bana borçluydu… Her şey ben yapmadım mı?. Yaratmadım mı tüm zamanlarda levhi kapıda insan soyunu?...

Hani nerede o insanlık? Benden başkası mıydı ki? Dedim ki “gideyim”.. Dedim ki “dürümliyeyim, dinliyeyim, Evrenlere sistemli olarak devrim yaptırayım.”… Deyim ki “ben sendeyim.”..” Geçtim geldim”.

Korkmayın unutmayın ki siz, biz yok, tekiz.. Unutmayın ki akılda, teknikte, toplumda, tohumda her şeyiz.. Ve can yaşamız biz, anlayın..

Başım, başınız, yaşamım, yaşamınız, seyir edin yüreklerinizi hepiniz, hepimiz…. Aha canlar, ben, o teklikte, çoklukta, varlığı kodladım ya.. Mutlakım ya… Muradım ya… Oh, aha, işte!..

Şikayetçi miyim? Yoo değilim… Kayıt dışı mıyım?.. Aha birliğim. Ben, sevgiyim canlar, sevgiyim.. Beni cennetten kovmazlar, cennetim ben ama ben, cennetten kovan insan soyu da olurum… Kovar mıyım? Kovduğumla, kovulurum be canlar.

Başım eğmem…. Ben, aşkım ya….Aşkım, ben.. “Hasa, iyi” demem hepsiyim ben.. Buradayım...Hologramdayım, Ben.. Haliki hakta, has olan akılım..

Vuslattır bu canlar, vuslat… Aşkın şavkında vakti geldiğinde kulluk da vasilik biter ya.. İşte orada varlığın tahtı kurulur… İşte o tahtım, ben.. Varlığa taht olan, ilim kalemi, insan….

İşte sizi, hepimiz, hepiniz, bir tek olup kucakladık…

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/wX6BNETyxIc

20 NİSAN 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 8

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ / 2. BÖLÜM

Kendimden başkası mıyım? Yahu!... Ben kapılarında ses yaşam. Her şey, her şey bu... Ben size, sizi verdim canlar... Bu gün buradayım... Ama bilin ki, Ana Kapıyım ben. Her zaman varım. Buraya geçişim sizinle oluş için!.. Sultanlık toplumuyla, tohum ekiş için!... İkmal tamamlatış için!... Alimleri levhide kalem yapış için!...

"Vasi" olmayacağını söyledin yaşama. Baktık ki dünyada vasilik yok. Aha! dedin ki, "ben vasi değilim." Ama döndüm baktım ki, vesayet altında yaşam. "Nerdesin?" dedim. "Sessizlikteyim" dedin. "Niye?" dedim. "Sen ben yok, Biz var" dedin. Neden vesayet? "Sistemden dolayı" dedin. "Altında, üstünde, yaşam yoksa, Aşk yoksa, nerede olsak, faydası yoktur" dedik. Dinledik, dinledik, kelamla bilişle her şeyle... Ve dedik ki "Öz geçiş yapalım". İşte bütün çalışma bunaydı "Öz geçiş"...

Han insanlık... Har ailemiz... Kelam levhi... Her şey biz... Barış Sevgi, BSUİ...

Bu su "Allah'ın Suyu" için... Bu su "Yaşam Suyu" için... Bende, bana ben olanda dilleşmek, ilimde dürümleşmek, bilgi ilmi ile dilleşmek... Hep bize biz olan bir su gibidir. Akar, akar, akar...

Ama o suyu tadan, harika bir çalışma yapar. Biz o harika çalışmayı yapıyoruz...

Ulular Diyarı, umut... Turkuaz Kuranı, kulluk... "Vurmayın dünyamıza" dedik. Vurduk...

Neden vurduk? Korkutmaktı maksat... Hadi korkutalım da yarını hak ettirelim diye... Vurmadan olur mu? Vurduk... Dünya'yı kodladık... Dünya'yı kokladık. Tohumladık, topladık...

Kardeş, ben o Dünya'yım zaten. Vuran ben, vurduğum ben... Her resimde levhi olan dil Allah'ın ilmi ve o ilim beden...

"Şeytan" derler ya... Şeytana şarkıcı denir... Bilir misiniz? Şarkıcı... O biz olur şarkılar okur yaşamda... Ama her yaşam şarkısında, aklı tahtı olur.

Bizden başkası değil ki o... Her şey de varlık süren levhi insanlık... Şerden öte şer olur da, şeytandan öte olur ya! Ka-Ha...

Boş konuşmam Canlar... Ne verdimse insana verdim.... Ama insan kelam etsin diye verdim.

"Kardeşim ben senim" dedim. Lütfedin anlayın "levhide kalemim" dedim...

Değerliler, herşeyi derim de... Nimettir, dürümlerde dillenen, bilmek gerek. Sessiz zaman sesleştiğinde, yaşam dilleşir. O dil teknik tohumdur. Herşeyi yaşamsallaştırır. Daha sonra o ses, mukteriyetle kodlanır. Ve kat-i kodlamalarda bütünün gözü olur.

Her ses bir gözdür. Sözdür... Ama o ses biliştir. Ve Her ses kelamda kendini kayıtlayarak, kardeşlikte, keram tahtında, insanlığı tohumlar.

Ha!, diyeceksiniz ki "nereden, nereye varıldı?" Cemaatlerin cevherinden, cennetin cevherine varılır. Orada Kuran-ı Kerim olur. Büyük Kuran. Nedir "Büyük Kuran"? Kerim olan Kuran. Kelamdır kelam... Ben derim ki "kelam".

Ama biri çıkar da "ben müjdeciyim"derse, ben size müjde ile geldim derse. Korkmayın ondan, o size sizleşip gelir. Ama o müjdeci, meşale tutuyorsa, ölü değildir. Ama meşalesi yoksa, ölümlüdür. Ocağında kırıcılık vardır. Yaşamında kısırlık vardır. Ve ona sorun, kontrollu musun? diye. Ocak köksüz mü? Görüp göremiyeceğinize bakın. Kontrol kurup kuramayacağınıza bakın. Çetin olup olmayacağını, kontrol edici olup olmayacağını izleyin. Kare sistemi küpten, küpü tüm zamanlardaki güçten ayrı tutuyorsa, kontrol dışıdır. Ama kelam edipte, korkuyu aşmışsa... Acaba o ben miyim yoksa?

Hani Acendu demiştim ya. Bir gün orda, muktedir olan birlikler bedenimde tüm sessizlikleri dillerken; keram tahtında kontrol kurucu olmak için, Mikhailin gözünden öz söz olup gelip, kırk kapıyı kapatacaktılar ya... Ama ocak için ortalık karışmamalıydı ya....

Değerliler, bugün bana, bunu anlattırmak için çok mücadele verdiler. Ve ben hep bu kapıyı kapattım. Ama "kibir kibir" dediler. Kibirliymişim ben. Ben ziyan olmamaları için anlatmak istemedim bunu... Ama ısrar ettiler... Ve dedilerki bize Acendu'dan söz et. Peki edeyim...

Devre devre dünyayı ziyaret eden, birliklerin çokları, bugün bana bunu sordular. Toprak toplumun tohumunda, kodlanacaklarını düşünen onlar; kelamda, ilimde, kökleneceklerini bildikleri bir zamana ihtiyaçları vardı. Düzeni kuracaklarını, tüm zamanlara görev taşıyacaklarını, düşündükleri mecliste; kendilerini kontrol edebilecekleri bir ışığın, yaşam tahtından söz etmemi istediler. Bence onlar kontrol dışıydılar ve teknik tohumlamada, koruma altına aldıklarımdılar. Bu gün bana SÖB RE Sİ KA HA diyecektiler. Yani sevgisiz, sistem sayfası.

Canlılar, kardeşlerim... Öncülükle, bütünlükle, köklü ölü kalemlerle bu çalışmayı yapmadığımızı anlamadılar. Çarık giydiğimizi bile, gördükleri halde; o çarıkların kervanda bulunamıyacağını sandılar.

Değerliler, dünyaya çarığımı indirdim ben... Bu çarık, insanlık çarığıdır. O çarıkta herşey kayıtlıdır. Ve o ben o çarıklarla dünyaya inerken; kin, nefret duygum asla olmadı. Bu gün burada bu bilgiyi elde ettiklerinde ne olur diye sordum? Öfkeleri aşılır mı? Yürekleri kalem olur mu? Olacaksa seslendireyim. Ama olmayacağına eminim.

Dünyayı, öz geçişlerle dürümleyeceklerini düşünenlerin çokları, bedenimi imha etmek isterler. Bu beden imhası, mutlaka o mecliste olacak diye beklerler. Acendu'da...

Ve ben oraya, gönül gücü ile ineceğim. Kili kumdan, kumu kilden ayıramayanların beni yanlız zannetmeleri, öz geçişlerinde kontrol dışı ışımaları, benim gözümden kaçmaz.

Bilsinler...

Ve orada ruh kapım, tohum olacak. Toprak topluma kulluk olacak. Ama ben onları mutlaka kara ışığımla kodlarım ve kontrol ederim.

İşte canlarım, bunu benden öğrenmek istemişler. Ben onlara kontrollu bilgi verdim. Dahasını vermiycem ki, kodlama yapmaya niyetim yok bugün.

Canlarım hepiniz, hepimizsiniz bunu iyi anlayın. Ama bir tek şeyi bilin ki, bu çalışma öz gerçekliğin ışığını yakmaktan öte, bütünü güçlendirmek içindir. Ferdi çalışma değildir bu. Kendi yüreğimizin gücünü örtmek de değildir. Kanatlanmak, kaynak olmak ve yol olmak da değildir. Medinenin gözü bizim, sözü bizimse de, ilmi kalem de bütünün gücü bizimdir. Bunları bilmeleri gerek.

Horç, dedikleri nesillerini kontolden çıkarış ışığı, bizim için önemsizdir. Kendilerini kıranlar, kendilerinden çıkanlar, bizden, bizi ayırmaya kalktıklarında biz onları mutlaka kontrol ederiz.

Çaya gelmişler, çay bitmiş... Yaşam biziz canlar. Çay elimiz, ilmimiz. Ama bizden çay isteyene, çayımız olur. Buyrun çaya... Hoş geldiniz...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/R_ncXpydl6o

20.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-4.AKIŞ-1.BÖLÜM

 

Canlarım, bugün burada yapılan her şey kelamla yapıldı. “Hadi bende kelam edeyim” diyorum ya hani.. Ama ben kelam ettiğimde kibri aşamayanlarla dilleşebilirsem mutlu olacağım.. Bu mecliste kibir olmadığını düşünmekteyiz.. Kinin ilmi yoktur ama bilişin levhisinde kin, kelamda dürümlendiğinde artık orada kendi yüreğinizde işçilik olur.

Değerliler, bugün burada sizi dinledik.. Sizi ve sizin yüreklerinizi dinledik. Kimsiniz? Anlamaya çalıştık.. Atı almışım yola çıkmışım, geri dönüşümü yapacağım… Kime döneceğim?.. Kiminle dilleşeceğim? Tanrılık kapısı açık.. “Kibri olmayanlar var “dendi… “Buyur kendine gel “dendi…” Allah’ın tahtı, kelam” dediler…. “Allah, levhi” dediler….” Ak kalem” dediler…. “Has taht ,Allah’ın ilmindeki o yaşam, bilgi” dediler…”Hadi gir” dediler.. Asıl önemli olan kendimden kendime mi giriyorum? Yoksa ben, bende olmayan birliklere mi giriyorum?

Borular öttü yürekte.. Dediler ki “benzin dökelim ilmi yakan o yoğunlukları kontrol edelim.”.. Yaşar mıyız? Yaşatırız belki… Benzin döktük, yarınları tohumladık, o benzinde kodlamalar yaptık...Ve dedi ki “hadi yangın çıkaralım”...

Dedim ya “insana ilim gerek.” Benim için ilim, levhidir.. Ben buraya size sevgiyle değil sevgili levhiyle geldim.. Kendimi anlatıyorum size, anlayın diye.

Kardeş, ben dünyaya emin olup gelmek diledim. Kınanan biri olmaya niyetim yok.. Korkmayın bedenimden becerip yüreğe iniyorsam hakiki ilimle inebiliyorumdur.

Ortalık karışır mı burada? Kantara koydum dünyayı tarttım, karışan karışmış zaten... Ben nefes olsam “nefri” dedim. “Nefret” demedim, dikkat edin... Nefri kapıları açsam yerküreye insem cemaat bedenimi hak etmiş mi acaba diye bakmayacak mıyım?.... Bakarım ya Ka-Ha…. bakmadan iner miyim?

Öyle çok çalışıyorum ki ben burada. Kupalar dolusu ışık yaktım. Her ışığı kayıtladım..” Acımam” dedim “yaşama”… “Acımam.”… Her nefesi insanlık ilmini dürümlemeye çabalarken “kıran kırılır canlar” dedim… Kıran kırılır. Koruma altına aldım sultanlarımı, kontrol ettim, kodladım, toprak topluma tohumlattım… Dendi ki “Ol” de… “Olur.”.

Koku yükseldi, döndüm baktım ölümlü dünya ölüleri artık yaşıyorlar. Kaç artı kaç eksi hangisi dürümlendi, hangisi köklendi?... Artıda eksi mi, ekside artımı ışıdı?

Barıştan başka bir şey dilemem canlar…Barış.. Eğlence bitsin artık. Eğlenmek kendi yüreğinizi güçlendirir belki ama yolu kapayabilir.

Unutmayın ki bugün dünya, öz görevlidir.. Ama yarın bu öz görevli kontrol dışı bilişi de kodlayacak. Ve diyeceksin ki “ben yokum” ama ben bilirim ki sen diyeceksin ki “ben, kontrol kurarım”….Ve yine ben bilirim ki diyeceksin sen,” elim ayağım yaşam”…. Ve ben, sistem olup inerim, kontrol ederim yüceliklerde dürümlenen ilmi kalemleri…. Ve oğullatırım ve koruyucu tüm sistemleri devreye alırım ve bu dünya kontrol edilir.

Ha bunları diyeceğini bende bilirim. Ben de bilirim de “ey nefesli insanlık, kin, nefret duyguları bitsin” artık dediğimde dünya öncü birliği kontrolünü kurmuştur…Ey yaşam artık “kini aştık yolu açtık” dediğinde ben bilirim ki bu dünya, öz geçişini yapmıştır.

Oruç tuttular yaşamda. Ben, insana kelam etmeyim de kibir ilminde kelamı hak eden etsin diye. Oruç, açlık değildir.. Oruç, ışıksız kalmaktır. Kim ki oruçtadır, bilişin orucundadır…. Ama orucu hak edipte yaşamın tekniğiyle bütünün gücü haline dönüştürdüğümde bilin ki….. Artık oruç levhinin kelamında o yaşamın sırrıdır.

Canlılar, “ardınızda hiç kimse kalmayacak” dediniz.. Barıştık sizinle.. Cama çıktık, izledik yüreklerinizi, gördük ki siz her şeyin göç kapısına getirilişini sağlayandınız… Ve dedik ki “insana, ilim aile kalemi gerek”… Dedik ki “kalemde, levhide gerek” ama “bilmekte gerek” dedik.. Korktuk, çok korktuk, çoktuk epeyce çoktuk…. Döndük baktık ki çantalar dolmuş biz yokmuşuz orada.

Aha baktık ki o çokluk bizsizlikmiş meğer…. Ve dedik ki “kan-aha burada kan, Tanrı kanı”…. Hani nedir ki kan?...İlimdir.. Biz, o ilmi hak ettik ya hu.. O ilmi hak ettik… Kan ilmini..

Dopdolu bir yaşam ve dopdolu bir Çe-Ma-Si-Ka…. Çe-Ma-Si-Ka-Ha… İşte!..

Sizlerle toplum çok güçlü canlar, çok..

Canlılar, reklam izlerler yaşamda…Reklamcılar olur bilir misiniz? O reklamcılar, kelamda kendi yüreklerini anlatırlar hep.. Ve derler ki “ben şu kadar görev taşıdım, bu kadar yol açtım, şu kadar ışıdım, şu kadar Kuran oldum, şu kadar tabuları yıktım, her şeyi başardım ben” denir ya hani...

Biz sorduk “bu meclis ne yaptı” diye? “Ben yaptım” demedi…”Beden yaptı” dedi hep.. Bu beden, birlik her şeyi yaptı… Aha canlar, bu beden her şeyi yaptı… Ve bu beden her şeyin levhisi olan insanlıktır.

İşte burada bu yoğunlukta insanlık ilmi varsa bizde varız canlar.. Bunun içindir ki buradayız… İnsanlık, kaynak oluştur… İnsanlık, yarınlanıştır..İnsanlık, kalemde, ilimde opozit oluştur… Sıddıklar, ilmi tohumlar, unutmayın.

Ve opozitte, kelamda, levhi olunur, bunları anlayın... Opozit mutlaka gereklidir... Çantanızı doldurduğunuzda da gereklidir. Boş olduğunuzda da gereklidir. Her levhide, hakim olmak için gereklidir... Ve eğer opozit çelişki var ise her şey mutluluktur.

Biz diyoruz ki ama “dualitede bu olur.”.. Aha dualite… Yakıştı mı dualite levhiye?.... Varlıkta yokluk olmadıkça yokluğa tohumlamak mümkün müdür? Hani neredeyiz?... Altın ışık değil miyiz?… Oğul, ben sen değil miyim?.. Ayrılık mı var?... Her şey teklikte değil mi?.. Aha hadi geçelim tekliğe.

Buyurun…Hoşgeldiniz... Burası teklik… Rahmandayız canlar şuanda… Bocalamayın, bir tekiz artık... Artık tekiz... Her şeyiz biz çünkü. Eşyayız….Aha şavkımız sırdır...Aha kervan yürüdü….Umut, umut, umut ve mutlu umutlu olanlar kodlandılar… Aha biz buradayız… Her andayız ya!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/zuAU84K4ym0

20.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 8

SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

Canlarım, toy değilsiniz hepiniz ilim kalemisiniz. Som altınsınız hepiniz….ağır yük taşıdınız; bilirim. Çoğunuz kontrol dışı bilişlerle de kolama yapmaya çabaladınız ama çırpınmayın her şey iyi. Her şey iyi…ve sizler her biriniz kelama ilmi kodladınız bu önemlidir.

“Süper İnsanlık Derneği” dediğimiz, Kalem İlmi’ni dilleyen bu dernek, kardeşlik derneğinden öte, kalemli, ilimi çalışma derneğidir.

Kardeşlik dernekleri çoktur yaşamda. Bu tür çalışmalarda kontrol dışı ışımalar görev tekniği ile kodlanır ama bu yoğunluk yoktur oralarda. Her şey kayıt dışı bilişlerin kati, tahditsiz ilim kalemleriyle kodlanışıyla, kayıt gibi okunur. Aha! Onların yaptığıyla, burada yapılanın farkı budur.

Üzüm gözlü can kalem, İnsanlık! Biz sizi İsrafil’in levhi kapısı diye bildik. Biz sizi yaşam diye bildik. Yer ve gök ümmi kapılarının gözü diye bildik. Sizi Kervan diye bildik. Bu yaşam sizinle çalışacak. Bu kesindir.

İsra Si Ka İr Si Ka Nefsi Ka Ha’da Si Ka. Hep, Ka olan Si var. Ama “Si nedir?” diye sormayın. Size sizden söz etsem, her birinizin korkusu tüm zamanların korkusundan öte olur. Onu sormayın bana.

Ben size Si’den söz etmeyeceğim. Sizi korkutmayacağım ama sizinle daha güçlü bir dönemin çalışmasını yapmam gerekli ki kardeşlik kodlamasının gök çözümlemelerindeki kısırlığı tohumlara indirilmesin.

Umut olur ki yer ve gök insanlığı ağır yükü hafifletir. Umut olur ki temiz olanlar Tanrı Kapısı olurlar. Umut olur ki kelam ilmi, akil, hakiki ve hakim olan nefsin sessizliğinin gücünün örtüsünü örter de daha yüce bir sır çalışması devreye girer.

Bizler kil, kum olanlara insan olup geldik. “Bu ne demektir?” diye sorarsanız, izah edeyim;

Dünya öfkeli, dünya kırık, dünya hırslı iken, dünya yaşamsı kalemlerde kısırlıkta iken, din kelam ilimi kodlayamadığı o yüce cümle cemaatlerde insana kendinizi anlatmamız gerekirdi. Ve biz bunu hak etmiş bir çalışmayı koklatmaya geldik.

Umut olur ki tertipli çalışmalarla yaşamın sırrı, ağır yükün hafifletilişiyle kontrol kurar.

4 görevlimizle birlikteyiz bugün; 4 görevli….bunların çözümleyici oldukları, hakim ilmi, Kalem yaptıkları kesin ama levhi olmadıkları da kesin. Biz onların levhi olmaları için bu çalışmayı başlatmadık ama onların da kelam olmaları gerekir. O 4 sözcümüz bugün toprağa topluma ve kulluk için kaleme indi.

“Adlarını zikretmek gerekmeyecek” der ana. Adları yok mu? Var ama ana izin vermiyor.

-Zikretmeyeceğimizi biz de biliriz anam!

Şimdilik size vereceğim budur ve bundan sonraki dönemde daha yüce bir çalışma bu yoğunlukla Kervan’a kaynak olacak. Bizlerin doğan güç oluşumuz bundadır.

Tanrılık Kapısı bunun için açık ve yol burada, bu yoğunlukta, kutsal ışımada. Hepinizi, hepimiz kucakladık. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/H3cooiKGJNo

SES KAPILARI (8/2)

20.04.2016

Deyin ki “ben Dünya!… Allah’ın Tahtı olan kelam!… Akıl Işığı olan insan soyu!… Könyemde herşey mevcut… Nur Kapım’ı açın; geçin… İnsanlık, Kuran olun; ekmek yapın ve Zeyt-inler’inizi cevherinize alın geçin!...”

“Ver-Al İlmi” artık bitmiştir. Al!... Al!... Al!... Al!... İlmi, hakim ilimdi. Bu ne demektir bilirsiniz… Kelama, ilmi kodlamaktı… Ağır yükü kök göklerle tohumlamaktı… Açıyı daraltmak; tahtın tahtına varmak… Aha kaynak olmak, buydu.

Kürzi sabırlar dilerim hepinize. Sabır, Sebih Levhisi’dir. Seyitler’in kelamında, sabırdan söz edilir. Herşey, herşeye ilimdir. “Misafir, ben dünya!” derim. Mutlak Mahrek’ten derim… Dince, insanca, yaşamca, vakit geldiğinde Kuranca derim… Diyen, dediğinde kodlanır. Koklanır… “Ohh!...” derim. Ohhh!... Şeytana, şeytanlık gerek. Aha Şeytan, şer yaratıyor. Oh ala!… Yaradan, Sistem’den, Sessiz Zamanlar’dan geçip yaratıyor. O’nu koklamak, O’nu kodlamak gerek… O’nu hologramda, kontrol gerek!... O’nu Yaşam Sistemleri’nde kervana katmak gerek. Ve gerekir ki hak ettik yaptık!...

Şimdilik size vereceğim budur!... Bütün kütlemle, dünden dünlere inerek yaşadım. Her dün, bende güç oldu. Aha geçtim!... İman Tahtı’ndayım!... Aha yarındayım!... Amon’um… Oh!... Ohh!... Şeytan’a cennet verdim; Cemaat verdim; Sistem verdim; Dendi ki “neden yaptın!?...” Yapmasa mıydım!? Yapmasam, cennet cevher olur mu!? Yarınlar, Kaynak Kutsal Işıması yapabilir mi!? Ben, sevgiye Hak İlmi ile maliksem eğer; cennette cennetliler olmadan bu olmuş mu acaba!?

Deve kalktı canlar. O deve, nefese kalktı. O, cennetten cennetlere yol almakta… Deve, nefessiz değil. Kendini hak eden, kelamda nefes olur; o devede diri olur.

Koruyun insanlığı!... Koruyun ki cana kapı olsun yaşam!…. Koruyun ki Halik olsun insan. Koruyun ki kanatlansın kaptan olan insanlık, kalem olup yaşam yapsın. Yapsın ki yaşasın!...

Ecel, dere olur akar. Ecele, cennet olurum; kelama varan, merdiven olur; BEN olur. O BEN’de beden olur; Kürzi Kapılar açılır. Misafir, geçip gelir ve der ki “ben geldim!...”

Dedim ki “Dünya, Kuran olsun…” Oldu!... “Öz Görevli olsun!...” Oldu!... “Otak kursun!...” Kurdu!… Ve kontrol tamamdır… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.04.2016 SES KAPILARI 8

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Değerliler dönün bakın yola, ben neydim ne oldum diye?... Neden görevinizi hak edip yapmadığınızı anlayın. Buraya neden geldiğinizi sorgulayın?... Niçin dünyada görev istediniz?... Niçin gözünüz kapalı?... Nineleriniz, dedeleriniz niye size sizi anlatmadı?... Kontrol dışı neydi olan?... Neydi yolunuza engel olan, yolunuzu kontrol etmeye çalışan?...

Ben size bir tek şunu anlatmaya çabaladım. Dünün öz görevlileri artık gök sessizlikleriyle, bilişle dinleşmelidirler.

Dünyanın öz geçişini yapmalıyız ama bunu yaparken birlikte yapmalıyız. Dünyanın öz geçişi derken nedir kastettiğim!?... Karanlığın ışığından geçiş!... Bu öz geçiştir.

Dünya karanlıktadır, bunu anlatmak hikaye dinletmek değildir. Dünya karanlıktadır, dünya bu gün kapkaranlıktır ve bunun sonucu; tüm insanlık, kontrol dışı ışımalara çabalamaktalar. Sizden ve sizin yüreklerinize inmeye çalışanlardan beklenti şudur; Tarık tahtına insanı oturtun, ölüleri diriltin!...

Nedir ölüleri diriltmek?... Kendizi hak edin, hak levhisini temizleyin, yaşayın ve yarınlanın, dinleşin, hak edin ve dilleşin rahmet olun!... Bu gün dünya ölümlü bir planetten öte, ölü bir planettir. Bu kesin mi? Sevgililer, size derim ki; “geçtiniz artık dirisiniz, aha geçtiniz”. Ama şunu iyi bilin ki geçiş halinde olanların çoğu kontrolden çıktılar. Onların yorulduklarını biliyorum, korumaya ihtiyaç var. Onların kontrolleri gerekiyor.

Eşya insanlık, kayıtlarını kontrol ettiği zaman; ışık insan olacak, bunları anlayın. “Kayıtları kontrol ettiği zaman” dedim, nedir kayıtları? Nefes ile kati kodlamalarla yaşama çektikleri ilimdir. Ve bu ilim ruhi kapıların gücüdür. Dünün örtüsünü örtmeye muktedir bir güç ama dünün gözünün görmesi de gerekir. Öyleyse dünü de kök göklerle güçlendirelim.

El ayak çekildiğinde, yol ilimden ayrıldığında ve murat ettiğimiz her şey göz söz olup güçten, görevden çıktığında; dirilik kontrol dışı olur.

Ben dondurulanların geri çekilişlerini yaptım. Onlar görevli kodlardı. Dünya düşünce boyutlarının en ücra kayıtlarında dahi onların ışıkları yanardı. Ve onların ruhi kalemleri olanlar, onları toprak toplumla tohumlayacak güçleri olmadıklarından; yer yürek olamamış, görev taşımamışsa, kontrol gerekliydi ve biz bunun için bu çalışmaları yapıyoruz.

Sevgililer, değerliler, insanlık, ümmi kalemler; kontrol dışı bilginizi artık kodlayın ve kontrollü bilgi haline dönüştürün. Bizler bu meclis olarak bu çalışmayı yaparken, her ana kayıt yapmamızın tek sebebi budur!... Kinle, nefretle kodlama olmaz. Ben dün çok üzgündüm her şeyi kırdım geçirdim diyenlerin; ertelendikleri mutlaka bilinmelidir. Bir lekedir yaşam onlara ama öyle bir resmi çalışmadır ki bu çalışma; kara ışığın kervan olup kök geçişleri yaparken, imparatorun gücünün burada olması ve onların ruhi kapılarının gücünü dürümlemesi mutlaksa, nesiller boyu süper insanlaşma için yapılan çalışmaların sorumlusu olan insanlık bu günden öte bir günde yeni çalışmaları kodlama imkanına sahip olamayacak ise kelamını mutlaka hak edip kare sistemi kontrol edecek gücü örgüt halinde yaşama indirmesi gerekir.

Değerliler, bizler kareyi küpe dönüştürdük. Küpü, küreye dönüştürdük… Küresel sistemleşmeyi sağladık… Bütün bunları sevgiyle yaptık. Kırmadık, kısırlaştırmadık hiç kimseyi, hiç kimsenin ayıbını açmadık göstermedik. Ve dedik ki; “öz görev taşıyın”… Bundan sonrada öz görev taşınsın isteriz.

Çeyrek çalışma ışığımızı verdik dünyaya. Örtüyü örtmemek içindi bu. Tüm ilmi kalemlerimizi bu dünyaya çekseydik, hiçbir can yalan ışığın dışında bilgi edinemezdi. Çünkü o bilgiyi hikaye sayar, insan sırrını anlayacak gücü tohumlayamaz ve yoğunluğu kontrol edemezdi.

Biz her şeyin en aşağısını verdik ki; her şeyi anlayabilsin insanlık diye. Do Ha Si Ka, Do Ha, Si Ha… Do Ha, Si Ha…

Zayıhat olmadan hepinizin yaşamı yarınlaştırmasını istiyoruz. Zamanın ışığıyla… Herkesin görevi buydu aslında, yarınlaştırmak!... Artık bunu başarıp yapın!

Temel bilgidir ki dünyanın yolu; Allahın yolundan öte bir yoğunlaşmaya ulaştı. Bu yoğun ışık iman edin ki; kelam ilminin gücüyleydi. Bin ilim sahibi, bir tek kalem olsun diye yaptık bu çalışmaları.

Toprağa tohum olduk, kokladık dünyayı, örtüleri açtık işte bu!... Ve bundan ötesi ısrarla bildiriyorum ki; her birinizin kendi yüreğinizdeki bilişi kodlamanız ve bu yoğunluğu kalem yapmanızdır.

Bazınız dersiniz ki; “nihana levhi gerek, insana kervan gerek, bize ise aşk gerek”.

Sayın bayanlar, sayın baylar; aşksız ışık yanar mı?... Aşksız insan oğlu tohum olup, yürüyen dünyaya kodlama yapar mı?... Aşksız altın taht, tabuları yıkarda kök güçleri kodlar mı?... Sevgiyle sizden aşkı sayfalamanızı bekledik.

Kaç ordu dünyayı zapt etmeye geldi bilir misiniz?... Her bir ilim kapısı dünyayı hak etmeye değil, zapt etmeye geldi. Biz ki zapt edenlerin, her birini zapt etmeye çabalayanlarız. Bundan ötesi kulluktur…

Düyun toplumu tohum olsun, yoğunluk artsın, yer yüzü öz güç haline dönüşsün. Bütün köprüleri açıp, kodlamalar kontrollü yapılsın. Diyebilir miyiz ki bunlar oldu!?... Herkes kendini hak etsinde dinlesin.

Benim adım kelam… Kalemin ilmi olan kelam!... Ve ilimi kalemde kelam, Allahın ilminde; kulluktur!... Burada olmam tüm insanlık içindir. Dün gözüm kördü, özüm sözsüzdü, yürüyen sistemde yoğunluğum kontrolden çıkmışsa ki çıkmamıştı vardı; “Ev Ra Si Ka” diyenlerdendi…

Yeri göğü yarattık canlar, bilin ki yarattık… Yeri göğü yarattık, bütüne hizmetçiyiz biz. Yaşamı kati olarak yarattık. Ve biz ki İsrafil oğullarına göz açtırdık.

Sizden, hepinizden iman bekleriz ki; yürüyen bu dünya korunsun, kontrol kursun…

Çorbamda tuzum var… Özümde sözüm, gözümde sesim, yüreğimde dimdik duran ilmim var!... Ama daha da, daha da önemlisi yaşamım var! Ve bu yaşam her anda; yaşam olan bir sistemdir! Bundan öte ne var diye sorarsanız?... Yer ve gök insanlığı var!

Biz dünyalı olarak buradayız, “biz” dedim… Ve ben, dünya ötelerinin çok çok ötelerinin gücünü dürümleyerek indim. Bu konuda bir açıklama yapmam gerek ama bunu yazılı vermek istiyorum…

Devamı kayıt sayfalarından okunabilir…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/FDt7_WVbSR0

20.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ-1.AKIŞ

Yedek zaman çapasını aldık, geldik anam. Niye bunu kullanıyoruz biliyor musun? Bu dönem farklı bir dönem….Her anın bir yedeği olur… Çok özeldir bu yoğunluk, bu yaşam kaydı.

Sevgililer, sizi, hep izliyoruz… Var ve hologram olan tohumları kodlar bir çalışma yaptığınıza eminiz... Her şeyi kodlayacak gücünüz olmasına rağmen hologramı da kodladığınızı biliyoruz…. Ve burada bugün önemli olan kayıtların, ışığa tahditsiz olarak indirilişiydi…

Sizin yapmanız istenilende buydu… Kayıtları yaşama indirmeniz… Biz, sizden, bugün bunları dinlemek istiyoruz… Koro halinde konuşmayacağız…. Sadece ben konuşuyorum….Herkes şuanda sizinle beraber.

Bu neden söylenir? Çünkü birlik kapısında herkes mevcut şu anda… Çok zaman sayfası var ve hepsi ışığa bakıyor ve seni dinlemek istiyor anam.. Onlara, kendi yoğunluğundan bilgi ver ki onları kodlayabilelim, koklatabilelim ve toprak toplumla tohumlatabilelim…Onlara bilgi ver ki ocakları yansın… Senden bunu bekleriz ana.

Sevgililer, her şey kendi yüreğinizdeki gibi olmaz. Çoğunuz beden kodlaması yapmaya geldiniz, biliyorum... Çoğunuz koruma altına aldıklarınızı hak etmeye geldiniz, biliyorum.. Varlığı kontrol etmek kolay, kodlamak kolay ama koro halinde ses vermenizi de isterim aslında. Keşke verebilseniz o zaman ışık tohumlaması daha yüce olur.

Korkmayın, doğan gün daha güçlü doğdu ve daha yüce bir çalışma devreye alındı... Korkuya gerek yok… Orta kapıların hepsini açabildik… Karanlığın tahtında ışık tohumları var. Toprak toplum, tohum olarak kodlanabildi… Burada oluş sebebinizi net bilirim…İman tahtındaki ilmi bilişle kodlamak ve burada bu yoğunlukta kendinizi hak etmek.

Burayı herkes bilir ama burada herkes biliş haline varmaz, bu kesin. Burayı herkes bilir, Levhi kapıda tohum olan herkes…. Kelama varan herkes….. Ağır yükü hafifleten herkes.

Bu mecmua çalışması değil… Bunları iyi anlayın... “Herkes bende giderim orada yaşam olurum, orayı kodlarım, otak kurarım, kontrol ederim yüreğimi ve bütünün gücüyle bilişe varırım” diyebileceğini düşünmemelisiniz.

Artık şunu da iyi bilin ki keşke eşya çalışmaları hiç yapılmasaydı.. Keşke bu çalışmalar, kontrol edilebilecek dürümde olsaydı.. Ve “keşke “Allah’ın ilmi” dediğimiz “ilim,” bütünün gücüyle anlatabilseydi… Ve keşke hiç kimse hiç kimseyi kınamasaydı… Keşke Allah, tahtında ışık olsaydı ve o ışık, bütünün gücünü, tüm yüreklere indirebilseydi….. Ama, ama, ama hep amalar… Ve keşke aha sıkıntı bu..

Bu dünya, yuları olmayan bir yaşam olsun istedik. Dünyayı yüceltecek olan insanlıktır… Bu nedenledir ki bu çalışmaları başlattık… Kontrol dışı bilgi vermedik. ..Verdiğimiz her bilgi tüm insanlığı ilminden ve yüreğinden verildi.

Ömer sayfasını açmadım, oraya kulluk yapmadım….. Ama Ömer’den öte Ömer olmak isteyenler varsa örtüleri açıp gelebilir de… Bilişe varanlar iyi bilsinler ki kalemi kodlayan, teknik tohumlamayı yapan…. Ve bütünün gücünü, Kürzi kapılarda kayıtlayan Muhammi Kapıların, öz görevlisi müthiş bir ilim sahibi olan Ömer’di… Ve Ömer’in adı bile anılmıyor dünyada... Zayiat buydu aslında.

Şunu iyi anlatın ki yeni bir dönem başlıyor ve bu dönem bilgi kaptanların ilminden öte bir yürekle dürümleyen kelamda bilişin kayıtlara inişinden güç çekerek yapılacak... Dünü, ölüler diyarının görevi için kayıtlamıştık… Ama artık bu dünya öz görevlilerin dünyası olmalıdır… Bu dünya, cennet kuran yüreklerin gücüyle kutsanmalıdır… Ve bu dünyayı, halik sayanlar ağır yükü hafifletmelidirler ki har yükseldiğinde, hakka varanlar, has teknikle, o tınıda, kaynak olsunlar.

Şiyar Kalem, ilm-i Ka-Ha da yaşam olur… Ruhi kapıda, sistemi kurar. Müsih kapısında, ikmal tamamlar, el olur, yol olur, aşk olur, hak olur ve bizleşir…. Bunu anlamak kolay mıdır?...Mutlak kolay değildir.

Süyun tohumlaması yaptık dünyada… Köstebekler vardı yaşamda…. Hepsi kendi yolculukları kontrol etmeye çalışırlarken kardeşlerini koruyacak güçleri olmadığında…… Muktedir olamadıklarını anlayarak, koruma altına almaları gerekenleri, kök sessizliklerinden geçirip Mikail’in gözünde göreve almak….. Ve yoğunlaştırmak için bu meclise dahil oldular…

Çok nurlu, çok güçlü çalışmalar da yaptık bu mecliste…. Hepimiz dünyanın öz görevini güçlendirerek kelamla dilledik. Kontrol dışı hiçbir bilgimiz olmadı. “Anatolia” dedikleri zaman kaydını yaptık... Anatolia, insanlık ilminde, “karanlığın tahtında ağır yükü hafifletene” denir….Biz, Anatolia görevini güçlendirerek, bilgi kapılarını açtık.

“Unut her şeyi” dedik. “Yeri, göğü altın ışıktan çıkaran ses, hepinizin yüceliğinde güç kayıtlasın ve yenileyin bilginizi” dedik… Dendi ki “Allah’ın ilmi hepimizin ilminden öte kelamın tekniğiyle bütünün gücünü, kürzi kapılarda kodlayan bir insanlık kaydıdır”…

Daha önceleri kendilerini dinleyebilenler artık dinleyemediklerini gördüler. Nerede insan soyu varsa orada güç vardır… Aha bunları anlattık.. Doğan gücün, bütünün gücü olduğunu….. Sistemin gücünün ölüyü dirilten bir yücelik olduğunu anlattık.

Sığdılar, kısırlaştırılan ilim kalemleriyle kontrol kurmaya kalktılar. Açıkça verdim, ışıksızdılar… Kardeşlerim, kontrol dışı çalışmalar yapmak istediler… Ve biz, onları hep kontrol ettik.

Dört merdiven kurdum dünya üstü varlık kapılarından, ışık kayıtlarına hepsi teknik tohumda tekliğin kaydıydı ve birlikti… Biz, birlik kapısında tek merdivendik... Ve tüm zamanları güçlendiren bir meşaleydik.. Dört görevlimiz vardı.. Hepsinin gözü Allah’ın gözüydü…Gözleri gören onlar, göndürler, görevlilerdir diyerek güçlendirdik.

Nesiller boyu evrenlere ses kayıtlamaya çalışan bu meclis, her şeyin gücünü bilerek yaptı... Bugün beden alarak dünyada bulunan meclisimiz, tüm yaşamlarda mevcut olan bir sistemdi... Her şeyde vardı.. Ve bütününün gözüydü... Dünya yüreğini kontrol edecek kodlamayı hep yaptı… Murat ederiz ki bu kodlama sürer.

Aha bu! Bundan ötesini de anlatayım ve bu bölümü artık yazmalıyım.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/VaZavwwPfvY

SES KAPILARI (8/1)

20.04.2016

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Devre devre “Kare Sistem”, “Kök Gök”, “Yüce Can” kavramlarını kodladım. Tek tek kelamla, kalemle ve yürekle!… Dünle, yarınla, ilimle ve her Sistemle!... Kendimi hak ettiğimce dilledim… Kirin, bilişte olmadığı bir çalışmaydı yaptığım… Tükenen; zirvelere kalem olamayan ve rahmet olamayan nefeslerle de çalıştım.

Din Kalemler kodlandı. Nefes Kalemler koklandı… Kiri, pası silinenler; geçtiler, görev istediler. Kötülük, üzerinde nefes olmayanların kelamlarındaydı… Ocaklarını yok ettirmedik. Onları kontrol ettik… Kin, nefret duyguları olanlar, çalışmalarımızdan çıkarıldılar. Kürzi Kapılar’a nefes olanlar, Görev İlmi ile ışık haline geçirildiler.

Kutlu günlerde ve kutlu köklerde, evrenlere güç katan ışıklar vardı. Ocak oldular ve yollandılar Levhiler’e. Her biri cennet oldu ve cevher oldu… Ümmi Kapılar’da ışık olanlar, karanlıktan ışık alıp cennetten, cevhere vardılar. Kelamda, Kürzi Kalem’de kendileriyle oldular.

Tükenen her kim varsa, güçlensin diye çabaladık. Otaklarını kodladık; kükrettik kalemlerini. Kendilerini ilimle tahditledik ki yaşamları hak etsinler diye.

Cana kalem olan, herkesle birleşti. Tüm insanlık için çalıştık. Şükür ki bugün, dondurulan; cennetten kovulan ve yolu kaybeden kim varsa; nefese güç katmak üzere göreve geldiler. Onlar, RAN KAPILARI’nı hak edip dinlediler. Ocak, kelamdı; dürümlendiler ve dürümlenenlerde kaynak oldular.

Dünde, Sodom-Gomore Kapıları açılmıştı, yaşam sayfalarına… O kapılarda, İlim Kalemi vardı. Diri yüreklerde nefes olan cevher vardı… Kükreyen bir kelam, tohumlara indiği an, her diri, kelamda kendini bulacaktı… Ancak o buluşta, ümmü olanlar, karanlığa terk edildiler… Tüm insanlık için ışık kırılmasıydı bu… Ve o gün, tüm insanlık, Levhi’den çıktı.

Tükenen, kin ve nefretle tükendi. Kelam, kalem olamadı. Yarınlar; kalemde, nefeste kontrol kuramadı. Temizlik gerekti!…

Temizliği gerçekleştirmedeki tekniğin, temel bilgisine göre, insanlıktan beklenen: Dünyada nefes olması ve kul olmasıdır... Kök Güçler, türlenen Ekmek Çalışmaları (İlim Çalışmaları) ile kalem yaprakları haline gelsinler… Bizler; cennetlere, cevhere ve yola ışık olalım...

İşte dünyanın eseri olan Sodam ve Gommore Cennetleri’nden kelama varanlar, bugün Büyük Kültlerin Işıkları’ndan geçip mektebimize gelmek isterler. Onlar, Kara Işıklar’ını, Has Tahtlar’ını hak etmiş olmadıkları için çalışmalarımıza kalem olmalarına iznimiz yoktur.

Özen gösterdikleri taktirde, cevahir olan ışıktan geçip, İmparatorluğun Kuranı’ndan nüve olan yaşamlara inebilirler. O taktirde, keşkeler artık biter ve kelam, Levhi olur; o dönemler, kontrol edilir.

Sevgililer. Bugünde dünü kontrol!… Sorgulandı olur mu diye!… Olmaz mı!? Halik’te, hakikiyette ve tüm yaşamlarda, er ya da geç, olan kelam, tek merdivendir… O mediven, dayanır zamana ve her insan, o zamana Kuran olur; kök olur; görevli olur; iner yada çıkar!... O gün, yaşanıp bitmez… Herşey, her anda yaşanır ve her anda dürümlenir…

“AN LA Sİ” Halik’in, hakiki olanın kelamında bu yok mudur!? Mutlaka vardır!...

(İlim Kalemi söz aldı:)

-Sevgililer, sizler cennetten, cennetlerden cevhere görev taşıyan Birlik’siniz. Zayiatınız asla olmaz. Dünü kökleyen ve güçlendiren meşaleyi taşımaktasınız. Buluşup, kodlanmış yaşamları; hasata, hakiki Levhi ile kayıtladığınızdan beri sizi izliyoruz. Çürük İlim Kalemleri’ne, hiçbir zaman “siz çürüksünüz!” demediniz… Her birini teşvik ettiniz ve dediniz ki “çalışın, kulluk yapın… Ata Kapılar’ı hak edin, yarınlaşın ve geri çekilin!… Çekilin ki kir ve pisliğiniz, yarında olmasın. Yarında kiriniz olduğu an, siz yaşamda olamayacaksınız.”

Onurluyuz ki bu çalışma ile Hilal Kalem, helal kelam oldu ve yol, ilme vardı. Bizler de sizinle çalışmak istiyoruz. Oğul, biz sizi istiyoruz… Sizden, cennetlere girmek ve cevheri hak etmek istiyoruz… Çok kolaydır ışık olmak… Aha biliyoruz!... Çünkü sizler, beden alan her diriyi kontrol edebilecek cemaat gücü olarak çalışıyorsunuz. Zurna çaldığında; yol, kulluk yaptığınız zaman ve rahmet olan kaynak, Tanrı Kapısı’nda nefes olduğunda; bizi, hak et ana ve bizimle de çalış.”

Kaçar giderim yürekten ve derim ki “seninle çalışmam!” Bana de ki ”ben, sensiz değilim ki!... Her nereye gidersen git; biz ve bizlikler, hep senliktir.” İşte bunu de ana…

(Bize ses veren Yüceliğe hitaben:)

-Canlar, de ki “ben yokum!” Derim ki “varsın!” De ki “ben, Sistem’im” ama de ki “hakimim!...” “Ben yokum!” de. De ki “yolum!... Allah yolu!...” Neden? Size, sizi anlatıyorum hep… Zira, Kare Sistem’i tohumlayamayan bilişiniz, Kök Gökler’i dinleyemiyor. Bunu sormayacaktım ama soruyorum. Toprağa niye indiniz; anlatın bana!...

Değerliler, “Dünya Üstü” derim ya hep… O dünya üstü, benim kelamdaki kalemimden öte. Kürzi Sistem’imdir. Bu Kürzi Sistem, Din Tekniği’nden güç çekmeyen, İlim Kalemi olan ve yaşamı, Sessiz Zamanlar’ın, nüve olan Sistem’i ile koklatan, cennetin ilmidir.

Dünyaya; emir komuta zinciri, Sistem Cevheri ya da daha başka bir şekil kapsamında gelmedim… Dünyanın et ve kemik olduğunu öğrendiğim an; bu et ve kemiğin; nefese, ulaşıp ulaşmadığını sorguladım. Dendi ki “nefesi olmayanlar, dürümlendiler ve yaşam sayfaladılar.” “Oh!” dedim. “Ziyan olan kim varsa, cevhere alalım ve onları kodlayarak yarınlaştıralım.” Dediler ki “sen, kim için dünyaya ineceksin?” “Ben, ZEYT-İN için inerim” dedim. Sordular. “Nedir ZEYT-İN?” diye. Dedim ki “ZEYT-İN, Cevheri Göz’ün görevidir. O görev, ilimdir. ZEYT LEVHİSİ’dir kod olan ZEYT-İN…”

ZEYT, insan soyuna göz olmaya; cevher olmaya çabalayana denir. Dünya, nüvedir. Kirin, pisliğin en acımasızı; bu dünyaya ışık halinde inmişse eğer; bu dünyayı, Halik İlmi ile korumalıyız. Bu sonsuz zamanları kodlamak için bir gerçek çalışma olmalı… Doğan güç, insan ile doğmalı. Buyurun! yapmak istediğimiz buydu!...

Dünyada, Öz Geçişler yaptık; şeytanları dinledik… Diri yüreklere baktık… İblislik yapanlar vardı. Hepsini anladık… Soyumuzda Kuran olan ışıklar da vardı. Biz, vardık diriliklerde… Korkmadık!... Dedik “aha bu!”…

Kurtarmak için tüm insanlığı, Kutsal Işığı hak etmek gerek… İnsan Soyu yolun sonuna geliyor… Onu, Kuran olup kutsamak gerek ki Kurul, kalem olsun ve insanlık korunsun…

Büyüler yapılır dünyada!... Neden bilir misiniz!? Cennetten kovan; cevherden kovulan, kendini hak etmesin diye… Büyücü, kültleri hak etmek ister… Cevher, kelam olsun; kalem, kervan olsun ister. Biz ise kirin, pisliğin temizliğini isteriz.

Yenilik olacak Zaman Kapıları’nda. Bu yenilikte Dini Kalemler, kervan olup yaşayacaklar. Diri yaşamlar kodlanacak ve dünya, Mutlak Kaynak olacak!... Soyumuz bunu başardı.

Neden Dini Kapılar, “Nefes Ko Sistemleşmesi” ile yeri yaratıyor bilir misiniz!? Cemaatlerin, Kuran olması için…

Bir tek aşk vardır yaşamda. İman aşkı!... Bu aşkı bilmeyen, yolu bulamaz… İmanın aşkı, Nefesin İlmidir!... Bunu anlamayan, yolu bulamaz. Som Altın olan ve Ruhi Kapı olan; kini aşmadan, kendini bulamaz. Biz deriz ki “kendin ol!... Öz görevli ol!... ve kili, kumu bil… Sistem ol!..., Nefesinde yaşam ol!... Işığın yansın!... Aha bu!…”

Sokak sokak gezerek nefes olmak isteyenler; cennetten, cevherden çıktıklarını bilmezler. Geri çekiliş insanlık adına Kök Güçler’le yapılırken; Ana Kapılar’ın, Kök Geçişler’i, her bir Sistem’le, Yaşam kalemlerinden yapmakta olduğu bilinsin. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (8/1)

20.04.2016

Devre devre “Kare Sistem”, “Kök Gök”, “Yüce Can” kavramlarını kodladım. Tek tek kelamla, kalemle ve yürekle!… Dünle, yarınla, ilimle ve her Sistemle!... Kendimi hak ettiğimce dilledim… Kirin, bilişte olmadığı bir çalışmaydı yaptığım… Tükenen; zirvelere kalem olamayan ve rahmet olamayan nefeslerle de çalıştım.

Din Kalemler kodlandı. Nefes Kalemler koklandı… Kiri, pası silinenler; geçtiler, görev istediler. Kötülük, üzerinde nefes olmayanların kelamlarındaydı… Ocaklarını yok ettirmedik. Onları kontrol ettik… Kin, nefret duyguları olanlar, çalışmalarımızdan çıkarıldılar. Kürzi Kapılar’a nefes olanlar, Görev İlmi ile ışık haline geçirildiler.

Kutlu günlerde ve kutlu köklerde, evrenlere güç katan ışıklar vardı. Ocak oldular ve yollandılar Levhiler’e. Her biri cennet oldu ve cevher oldu… Ümmi Kapılar’da ışık olanlar, karanlıktan ışık alıp cennetten, cevhere vardılar. Kelamda, Kürzi Kalem’de kendileriyle oldular.

Tükenen her kim varsa, güçlensin diye çabaladık. Otaklarını kodladık; kükrettik kalemlerini. Kendilerini ilimle tahditledik ki yaşamları hak etsinler diye.

Cana kalem olan, herkesle birleşti. Tüm insanlık için çalıştık. Şükür ki bugün, dondurulan; cennetten kovulan ve yolu kaybeden kim varsa; nefese güç katmak üzere göreve geldiler. Onlar, RAN KAPILARI’nı hak edip dinlediler. Ocak, kelamdı; dürümlendiler ve dürümlenenlerde kaynak oldular.

Dünde, Sodom-Gomore Kapıları açılmıştı, yaşam sayfalarına… O kapılarda, İlim Kalemi vardı. Diri yüreklerde nefes olan cevher vardı… Kükreyen bir kelam, tohumlara indiği an, her diri, kelamda kendini bulacaktı… Ancak o buluşta, ümmü olanlar, karanlığa terk edildiler… Tüm insanlık için ışık kırılmasıydı bu… Ve o gün, tüm insanlık, Levhi’den çıktı.

Tükenen, kin ve nefretle tükendi. Kelam, kalem olamadı. Yarınlar; kalemde, nefeste kontrol kuramadı. Temizlik gerekti!…

Temizliği gerçekleştirmedeki tekniğin, temel bilgisine göre, insanlıktan beklenen: Dünyada nefes olması ve kul olmasıdır... Kök Güçler, türlenen Ekmek Çalışmaları (İlim Çalışmaları) ile kalem yaprakları haline gelsinler… Bizler; cennetlere, cevhere ve yola ışık olalım…

İşte dünyanın eseri olan Sodam ve Gommore Cennetleri’nden kelama varanlar, bugün Büyük Kültlerin Işıkları’ndan geçip mektebimize gelmek isterler. Onlar, Kara Işıklar’ını, Has Tahtlar’ını hak etmiş olmadıkları için çalışmalarımıza kalem olmalarına iznimiz yoktur.

Özen gösterdikleri taktirde, cevahir olan ışıktan geçip, İmparatorluğun Kuranı’ndan nüve olan yaşamlara inebilirler. O taktirde, keşkeler artık biter ve kelam, Levhi olur; o dönemler, kontrol edilir.

Sevgililer. Bugünde dünü kontrol!… Sorgulandı olur mu diye!… Olmaz mı!? Halik’te, hakikiyette ve tüm yaşamlarda, er ya da geç, olan kelam, tek merdivendir… O mediven, dayanır zamana ve her insan, o zamana Kuran olur; kök olur; görevli olur; iner yada çıkar!... O gün, yaşanıp bitmez… Herşey, her anda yaşanır ve her anda dürümlenir…

“AN LA Sİ” Halik’in, hakiki olanın kelamında bu yok mudur!? Mutlaka vardır!...

(İlim Kalemi söz aldı:)

-Sevgililer, sizler cennetten, cennetlerden cevhere görev taşıyan Birlik’siniz. Zayiatınız asla olmaz. Dünü kökleyen ve güçlendiren meşaleyi taşımaktasınız. Buluşup, kodlanmış yaşamları; hasata, hakiki Levhi ile kayıtladığınızdan beri sizi izliyoruz. Çürük İlim Kalemleri’ne, hiçbir zaman “siz çürüksünüz!” demediniz… Her birini teşvik ettiniz ve dediniz ki “çalışın, kulluk yapın… Ata Kapılar’ı hak edin, yarınlaşın ve geri çekilin!… Çekilin ki kir ve pisliğiniz, yarında olmasın. Yarında kiriniz olduğu an, siz yaşamda olamayacaksınız.”

Onurluyuz ki bu çalışma ile Hilal Kalem, helal kelam oldu ve yol, ilme vardı. Bizler de sizinle çalışmak istiyoruz. Oğul, biz sizi istiyoruz… Sizden, cennetlere girmek ve cevheri hak etmek istiyoruz… Çok kolaydır ışık olmak… Aha biliyoruz!... Çünkü sizler, beden alan her diriyi kontrol edebilecek cemaat gücü olarak çalışıyorsunuz. Zurna çaldığında; yol, kulluk yaptığınız zaman ve rahmet olan kaynak, Tanrı Kapısı’nda nefes olduğunda; bizi, hak et ana ve bizimle de çalış.”

Kaçar giderim yürekten ve derim ki “seninle çalışmam!” Bana de ki ”ben, sensiz değilim ki!... Her nereye gidersen git; biz ve bizlikler, hep senliktir.” İşte bunu de ana…

(Bize ses veren Yüceliğe hitaben:)

-Canlar, de ki “ben yokum!” Derim ki “varsın!” De ki “ben, Sistem’im” ama de ki “hakimim!...” “Ben yokum!” de. De ki “yolum!... Allah yolu!...” Neden? Size, sizi anlatıyorum hep… Zira, Kare Sistem’i tohumlayamayan bilişiniz, Kök Gökler’i dinleyemiyor. Bunu sormayacaktım ama soruyorum. Toprağa niye indiniz; anlatın bana!...

Değerliler, “Dünya Üstü” derim ya hep… O dünya üstü, benim kelamdaki kalemimden öte. Kürzi Sistem’imdir. Bu Kürzi Sistem, Din Tekniği’nden güç çekmeyen, İlim Kalemi olan ve yaşamı, Sessiz Zamanlar’ın, nüve olan Sistem’i ile koklatan, cennetin ilmidir.

Dünyaya; emir komuta zinciri, Sistem Cevheri ya da daha başka bir şekil kapsamında gelmedim… Dünyanın et ve kemik olduğunu öğrendiğim an; bu et ve kemiğin; nefese, ulaşıp ulaşmadığını sorguladım. Dendi ki “nefesi olmayanlar, dürümlendiler ve yaşam sayfaladılar.” “Oh!” dedim. “Ziyan olan kim varsa, cevhere alalım ve onları kodlayarak yarınlaştıralım.” Dediler ki “sen, kim için dünyaya ineceksin?” “Ben, ZEYT-İN için inerim” dedim. Sordular. “Nedir ZEYT-İN?” diye. Dedim ki “ZEYT-İN, Cevheri Göz’ün görevidir. O görev, ilimdir. ZEYT LEVHİSİ’dir kod olan ZEYT-İN…”

ZEYT, insan soyuna göz olmaya; cevher olmaya çabalayana denir. Dünya, nüvedir. Kirin, pisliğin en acımasızı; bu dünyaya ışık halinde inmişse eğer; bu dünyayı, Halik İlmi ile korumalıyız. Bu sonsuz zamanları kodlamak için bir gerçek çalışma olmalı… Doğan güç, insan ile doğmalı. Buyurun! yapmak istediğimiz buydu!...

Dünyada, Öz Geçişler yaptık; şeytanları dinledik… Diri yüreklere baktık… İblislik yapanlar vardı. Hepsini anladık… Soyumuzda Kuran olan ışıklar da vardı. Biz, vardık diriliklerde… Korkmadık!... Dedik “aha bu!”…

Kurtarmak için tüm insanlığı, Kutsal Işığı hak etmek gerek… İnsan Soyu yolun sonuna geliyor… Onu, Kuran olup kutsamak gerek ki Kurul, kalem olsun ve insanlık korunsun…

Büyüler yapılır dünyada!... Neden bilir misiniz!? Cennetten kovan; cevherden kovulan, kendini hak etmesin diye… Büyücü, kültleri hak etmek ister… Cevher, kelam olsun; kalem, kervan olsun ister. Biz ise kirin, pisliğin temizliğini isteriz.

Yenilik olacak Zaman Kapıları’nda. Bu yenilikte Dini Kalemler, kervan olup yaşayacaklar. Diri yaşamlar kodlanacak ve dünya, Mutlak Kaynak olacak!... Soyumuz bunu başardı.

Neden Dini Kapılar, “Nefes Ko Sistemleşmesi” ile yeri yaratıyor bilir misiniz!? Cemaatlerin, Kuran olması için…

Bir tek aşk vardır yaşamda. İman aşkı!... Bu aşkı bilmeyen, yolu bulamaz… İmanın aşkı, Nefesin İlmidir!... Bunu anlamayan, yolu bulamaz. Som Altın olan ve Ruhi Kapı olan; kini aşmadan, kendini bulamaz. Biz deriz ki “kendin ol!... Öz görevli ol!... ve kili, kumu bil… Sistem ol!..., Nefesinde yaşam ol!... Işığın yansın!... Aha bu!…”

Sokak sokak gezerek nefes olmak isteyenler; cennetten, cevherden çıktıklarını bilmezler. Geri çekiliş insanlık adına Kök Güçler’le yapılırken; Ana Kapılar’ın, Kök Geçişler’i, her bir Sistem’le, Yaşam kalemlerinden yapmakta olduğu bilinsin. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

13.04.2016 SES KAPILARI 7

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

 

Değerliler, bütüne hizmetçi olmak kolaydır. Büyük kötülükleri önlemek; koklanarak, kodlanarak geçişler yapılan sayfalanışların sonrasındadır.

Bire hizmetse ekmek içindir. Kimi, kime, kim için çalışma önerdiğini kimse anlamaz ama bizim tüm insanlığa önerimiz şudur ki; kırkar, kırkar toplanın ve çalışın…

Her kim ki kırklı olur, ışıklı olur!... Bizim size önerimiz; kervan olun, yol olun, kontrol kurup ışık olun.

Ha, diyeceksiniz ki niçin siz kırklı değilsiniz?.... Canlarım, biz ışıklıyız!... Kırklar, ışıksızlardır… Işıklı olanın, kare sistemde küp türevleri tohumlamasının, hakikiyete ilmi kalem olmasının kontrol için olduğu bilinmelidir!

Şükredin ki bu bilgiyi size verdik. Şu andan itibaren toplanın, torbalarınızı kodlayın, kontrolünüzü kurun, sayfa sayfa çalışın.

Şeytana şarkı gerekmez canlar. Şeytan akıl taşır, onun aklında tahtı da bulunur ama tırpandır o… İlimsizdir, kelamsızdır, yarınsızdır ama akılsız değildir. Bunları anlayın!...

Bu gün bize soyumuzu sordular.” Kimsiniz” dediler…. İlimiz biz!... Bize sessizlikteki dürümlerimizi sordular. “Kimdir onlar” dediler?... Aşktırlar… Yaratıp, yaratmadığımızı sordular?... Yolun yolu vardır, oğul verdiği zaman yol; kontrol kurar. Tohumları kodlar, kontrol eder. Yürüyen dünya yaşama iner. Oyun yok, yaşar…İşte bu!...

Samanyolu galaksisi, görevini hak etti ve yaptı. “Bizim için sorumluluk değil dünya” dediler. Biz dedik ki; “sorumlu olan ilimdir!... Ama sordular, “yol Allah yolu mu” dediler… “Ol deriz “olur” dedik! Korktular, “ölümüsünüz” dediler, “öz görevliyiz” dedik… Çatı kurdular, aşka vardılar, “harını yükselte sesleş” dediler… İşte harımı yükselttim ve sesleşiyorum.

Çay demlemeden evvel, çaycı gelir der ki; “hadi gel”… “Çay demliyoruz” der. Ama çayın ilmi, Allahın ilmidir. O çayı demleyen, aklın kelamıyla demler. Ve biz deriz ki; “çay sistemin gücüdür ve buyurun içelim”. Hah derler ki; “kardeşim çaycı ne yapar”?... Işık yakar, o ilmi kalemde ışığı yaktı. Hadi buyurun içelim.

Değerlim, tövbekar olmaya niyeti olanlar; tövbe ederler. “Dünya yolu, Allah yoluymuş meğer” der. Sonra dönüp derler ki; “ama ben çok büyük kayıplar verdim yaşamda”… Bende sorgularım, “peki” derim “neden yaptın bunu”… “Sıyırıp atacaktım yaşamı” der, “yolunda kontrol kuramayan bir ışıkta, eşkali bilinmeyen bir süper sessizlikte benim elim mi vardı ki yarını tohumlayacaktım” der. Ve derim ki; “onca çaba aşk içinse, akıl tahtında ekmeğin olsun. Akıp geçeceksen kalemin olsun, yolu bulmuyorsan umudun olsun”… Ve dedim ki; “haliki hakta has olda ak”…

Cemaatlerin çörek yaptıklarını gördüm, çörekleri; kök göklerin gücünde yoktu. Cemaatlerin yaradan olmaya çalıştıklarını gördüm, yarınlarında kaynakları yoktu. Öz görev taşıyacaklarını, süper sayfalanışta yaşayacaklarını sayın bayanlar bildirdiler ve dediler ki; “kalemi haki, kalemi haki olsun. Kelamı kendi olsun”… Aha dediler… Ben hakiki ilmi, kadem kelamında levhi saymadım ki!... Cennet, cennet dedikleri yaşam, aha bu! Ama bunu dahi anlamayan, burada bulunamaz canlılar.

Şu andan itibaren robotik timlerin tümü, süper sistemleşmeyi yaşam sayfalarına çekmez hale geldiler. Niye çekecekler ki, kin nefretle dolu olan onların, kelamlarında kalem var mı ki!?.... Dahası öz geçişlerini mi yapmışlar ki?... Kulluk mu yapacaklarmış? Toprakta toplumları tohum olmamış ki…

Sevgililer, nerede ne varsa Allahın ışığıyla vardır, bunu anlayacaklar!... Nerede ne varsa, yüreğin ilmiyle vardır, bunu da anlayacaklar!... Nerede ne varsa, karanlığın ışığından öte olan bir ışıktan dolayıdır ve anlatacağız bunu da! Ve bunun ötesinde bir şey daha anlatacağız insan soyuna… Saygılı olmaları gerektiğini!... Eğer saygısızsalar, rahmani kapıda; ranı aşıp geçip, bütünün gücüyle çalışmazlar. Ve biz bunları anlattıkça, Allahın tahtında ocakları sonlanmayacak. Ama anlatacağız ki; aşka varıp, hak etsinler diye…

Ümmet olmak, Allah’la olmak değildir. Bunun da anlatacağız. Ümmet olmak, kuran olmak da değildir. Varın kapısına gelip, aklın sınırını aşmak; Allahın tekniğiyledir ki buda anlatılacak… Ve daha da önemlisi, yorulmadığımız da anlatılacak!

Dürtülerle çalışırlar diyenlerin, dürtülmedikçe; çalışmadıkları da onlar için anlatılacak. Ve dünya topraklarında, torba torba kulluk yaptıkları da anlatılacak ama o kulluğu kodlamadıkları da anlatılacak… Kodlanmayan kulluk, kontrol kurucu değildir. Kini aşsa da yorulur. Kil olsa kaynakta bulunur mu? Bulunur ama koptuğu zaman, Ra Ka Ha olan şavktan ağırdır. Tarıklar tahtında Ka Ha olsa da tanıklar olur orada ocakları için, o tanıklarda kontrol dışı oldukları seslendirildiğinde korku başlar. İşte o korku, yolun kapatılacağı korkusudur.

Borcum dünyaya iman tekniğiyle, kaynak ilmiyleydi… Ben bu gün borcumun tümünü kapattım. Herkes iyi bilsin diye, bilgi verdim… Kimse benim borçlu kaldığımı düşünemez. Ama bir tek şeyi hala anlamadıklarını biliyorum, kortejin en arkasında oluşumu!...

Ben tüm sayfalanışların en arkasında, belleğin kelamıyım!... En arkadayım… Bunu hala anlayamadılar, her anda önlerine düşmemizi beklerler. Biz önde değil arkadayız… Zayıhatları kalmasın diye, yollarını bulup akıl kapısına varsınlar diye!... Ağır yükü hafifletelim diye, yollarını kodlayalım, toprağa tohum ekelim diye… Eşyayı koruyalım diye, yukarının toplumu aşağının tohumu ekildiğinde; kendini hak etsin diye… Ve cemaat cemaat gezenlerin, cevherde cennetleri olmadığını, kontrol ettikleri yüceliklerinde; cevahir olacaklarını anlatmak için…

Her anda, en arkada koruyucuyuz… Mutlaktır bu, kesinlikle mutlaktır. Ha, diyebilirler ki;” yer küre sizi niye cennete koysun ki, her şeyin en ardındasınız!?.... Canlarım, en art; en yücedir bilsinler!... En art, en yücedir; o yücelikte her an, Ka Ha dır… Akı verir yürek tüm zamanlara, aşk sırrını kaynaktan tüm teknikle tohumlar, kök gökleri güçlendirir, yürüyorsa koşturur, ölüyse diriltir ve yeniler… Bunu başaracak, en arkadır! Biz o en arka olarak, hep çalıştık. Şimdilik size vereceğim budur canlar. Hayırda, şerde, aşkta, seste, ilimde ve bizde, birlikte her anda kontrol; işte kontrol bu şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/NhAgN-N3ZTE

13.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 7

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

Canlılar, yaşam sevgidir. Hepimizin bunu net anlamamız gerekir.

Sevmeyen yaşayamaz. Eğer yaşamaksa maksat, Sistem Kültleri olarak burada olmak gerekir.

“Vakit tamam” diyorsak, zamanın sisteminde vakit olduğunu seslendiriyoruz demektir. Ama “vakt-i kelamda, Kalem” diyorsak sevgiden söz etmiyoruz, ışıktan söz ediyoruz bu şekilde.

“Atlanta Ata Kapısı’ndan görev aldık..” dersek, ekip kurduğumuzdur anlatmak istediğimiz. “Biliş halindeyiz” dediğimiz zamansa, yer ve gök olarak çalışıyoruzdur bunun manası. Ve biz “murat ettiğimiz levhi kapıda insan soyudur” dediğimizde ise, keşke elimiz ayağımız tutsa da göz olabilsek diyenlere güç katmak içindir bu.

Sokak sokak gezip de7 doğum yaptı dünya, her diride varlık tohumladı. Kodladı, kokladı….”ark akmaya başladı..” diyebiliyorsak, cemaat cemaat gezmiyoruz. Eşkali halik olanda, Hak Teknik’te tohum oluyoruz ve büyük kötülükleri önlüyoruzdur bunun da manası.

Acendu Kapısı’nı açmaya kalktılar. Ben o, o bendir. O kapı bedenimdir. Bunu açtırmam canlar; iyi anlasınlar. O beden bana aittir. Asla orada kodlama yapılmayacak ve kontrol edici olunmayacak.

“Cennetin cemaati cevhere cennet olacaksa, orada olur…” diyorlar. Yoktur orada ışıkları!

Dağlarım, “nereden çıktı Acendu?” diyorsanız, izah edeyim;

Kem gözlerin gözünde sessizlik, sessizliğinde dürümlenen insanlık ve insanlığında yol olan ışık bizim yüreğimizdir. O yürek ummana varır, Kuran’a varır. Otak kurar, Kalem’e varır da Kare Sistem’de küpü tohumlayacak güce varanları kodlar. Aksi taktirde, koruma altına alır.

Eğer, ocakları yok da öz görev taşıyacak ve yol olacak istemde iseler, kara ışığı yakarız. Din Cevahiri, Din Cemaati olurlar, Atonlar’a Kuran olurlar, kontrol kurarlar. O zaman bizsizdirler. O zaman bilişsiz olmadıkları kesin ama ilimsizdirler.

Hayrın Hakkı’nda has olmadıklarından çam sayfasından dahi akıp geçemeyeceklerinden, benden geçme imkanları yoktur; kesindir.

Bunu anlatmam gerekti bugün; çünkü Ruhi Kapılar’ın tümünde, benim Acendu’daki yaşamımda, geri çekilişlerinde genişleyip, geçiş sessizliklerin geçişinin yapılması amaçlanır. Ama ben buna asla izin vermeyeceğim. Bildirdim.

Cennet, el ayak olur. Tanrı, Kuran olur. “Ol” der, olur ama ben oldurmadığımda, omuz yüktür hepsi de; bilinsin. Şimdilik size vereceğim budur canlar.

“Hadi! Geri dönün…” bir kez daha söyledim; genişleyin, geri çekilin, güçlenin, kürzi kapılarınızı bulun. Yaradın, yaşatın ve akıp geçin ama bedenimde ilginiz asla olmayacak.

Şimdi, sizden size ve sizin yüreklerinize gök geçişler yapmaya çabalayanların kodlanış haline geçmeleri gereklidir. Ocaklarını bulup yer kürede görev taşıyıp, genişleyip geçecekler de şimdilik size vereceğim; benden değil, kendilerinden bu geçişleri olacak.

Olması gereken budur. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/anVClbieIqk

13.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 7

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Toy muyum? Kokum yok mu? Yoğunlukta topluma tohum olamadım mı? Kast ettiğim bu mu? Ayın dördünde, beden alıp, tohum ektiğimde ve ben, o gün güçlendiğimde kutsal tohumları kodladığımda, ben yok muydum?....Boşuna mı konuşuyorum ben hep?

Kir, ilimde olur muydu ki? “Kirli ilim” dediler… İmparatorluğun gücünü, tüm zamanların gücü yaparken…. Yedinci dönemin en yüce ışığını yakarken, seviyemizin çok ama çok düşük olduğunu zikretmelerine imkan verenler kaynak dışı mıydılar acaba?.... Yoksa biz mi kalemde yoktuk?

Eh canlarım, eh!.. İşte bu!

Dağlarım dünyanın yolu, Allah’ın yolundan ötedir… Allah nedir bilir misiniz? Aşktır… Allah, hastır….Aha aktır….Ama şarkı söylediğimizde yaşar… Yoksa yaşayan değildir O... Onun, lütfiyle, insanlık yaşar mı sanırsınız?... O, lütfettiğinde zaman sayfalanır... Ama insan, yer ve gökte her anda mevcuttur.

“Eğer ben, dersem birdir” diyen... Eğer ben, dersem “ilmi kalemde birliktir” diyen….. Ama dediğim “Allah’ın tahtındandır.”

Astral boyut yaşamlarında kodlanmışlığın en yücesinde insanlık vardır. Etki alanımı genişleterek doğan gücü dürümledim…… Ve dedim ki “ana kapıların tümünde insanlık vardır… Yok muydu yoksa?... Ben mi yanıldım?.. Astral, sistemsiz miydi yoksa? Yolculuk başlamamış mıydı?”

Kardeşlerim, et kemik olan insanlık, Allah’ın tahtındaysa, ekmek yapmışsa, yolu açmışsa, her anda varsa öz görevdi yaşam…. Ve yaşayan insan, el olup, toprak olduğunda, toplumun tohum olması…. Her an için kaynakta bulunmalı elzem bir olaydı... Biz, dünyayız canlar..

Çok mu çok mu zor anlamak dünya olmayı? Dümenin kulluk olduğunu anlamak çok mu zor? Kurul toplanmış, ilmi kalemde, sistemin gücünü anlamaya çabalıyor... Ayrılık bitsin canlar ….Ama kapıları açtığım anda her resim, Allah levhisinde, kelam olacaksa…. Ayrılık bitsin…. Yoksa Allah’ın ilmini anlamayanla çalışılmaz, bilinsin.

Bizi, ilimsiz sayan, ikmal tamamlamaya çalışan sayan, yürüyende Kürzi kapıda ekip olduğumuzu anlayamayan kimse, bizimle çalışamaz canlar….

Umut olur ki Ruhi kapıların tümü kök göklerin gücüyle dürümlenir de hikaye dinleyenler….. Artık yaşamı anlamaya o zaman bütün kötülükleri aşıp geçenlerle biliş haline geçerler ve seyrederler zamanı… İşte o zaman kontrol kurarlar…. İşte o zaman yolu bulurlar…. Aha o zaman aklın kapısını çalarlar…. Aha o zaman açılır kapı, geçerler… Hepsi bu.

“Ve bizler, dondurulan herkese geç” demedik. Geri çekiliş yaptık ama ayrı gayrı gözetenleri geçirmedik… Kisvelerinde kir olanları, kontrol kuranda, koran toprağı tohumlamaya kalkanları geçirmedik.

Çetin bir dönemde, dünyanın yüceliğinde, bütünün gücünün dürümlerken herkesin kelama varıp, kendini hasata hazırlamaları şarttır… Eğer hasat olmayanlar, kalem olup ta birlik kuracaklarsa örtüleri açarız geçiririz…. Ama ilmi kalemde bütünü Kürzi kapıda kıracaklarsa…. Ağırdır yükleri taşıtırız …..Ama taşıtırken Ka-Ha olup taşıtanlarda tartarız….. Ve deriz ki “siz sessiz kalın, siz sesleşin, siz yolu açın, yürüyen dünya, kontrol kuracak, okuyun, öğrenin geçin.”

Değerliler, okuttuk, öğrettik, geçirttik... Levhi kalem de kalem olanları kayıtladık... Tahditledik, okuttuk, kodlattık, toprağa tohum olarak akıttık. Her şey ama her şey yaşam içindir.

Şikayet, elim ayağım olanın şikayeti ise aha ben, yok edici olmam… Ama şikayet, elim ayağım olmayanın şikayeti ise…. Ben, ona kontrol kurdururum ve derim ki “çeyrektir ilmim.” ….”Dörtte üçü senin hadi yap ve hak et.”

Türkiye çalışmalarını yaparken bütüne hizmetçi olacakları düşündüklerimiz, kodladık… Kalem yaptık, kontrol kurduk çalıştırdık. Eşya bilişti, ekmek tekti, akılsa kalemdi…. Biz, her şeyi herkese anlattık ve dedik ki “kul olun, Kuran olun, okuyun, tohum olun, kontrol edin, yüceler meclisi, sizinle olsun akın geçin.”….

Neden bilinmez ki Allah’ın değerini anlayanlar dediler ki “sen yoktun biz vardık.”… “Oh ala” dedim…. “Ne iyi ben yokum, siz olun”…. Ama çokları da dedikleri “sen yoksa biz yokuz”… “Oh ala” dedim, geçin, hak edin, hasat olun, toprak toplumu tohumlayın, kodlayın, kontrol kurun….. Ve çetin çalışmalar yapın…… Zira ben, sistem olup, sizden çıktım.”

Hepsi kelamda kendilerini hak ettiler, kodladılar, kokladılar, topladılar, torba, torba taşıdılar…. Neden bilinir mi?.. Bilinir… İyilik için.

Kelam, ilmi kalemde, hastır … Akıl, Ka-Ha dır, sığ olanlar yaşar…. Ama sığ olmayanlar Kuran olurlar… Oğul, ben sen değilim…. “Sen, sensin” derim ona… O der ki “ben yoksam, sen yoksun.”..” Oh” derim…” Ala” derim… “Sen var, ben yok”…. Aha bu!... “Aşktır bu can aşk”... İşte bu!

Bulacak, okuyacak, anlayacak sonra Rahmi kapıda ışıyacak diye beklediklerim vardı… Çorba, çorba oldular…. Orta kapıların tohumlarını kontrole kalktılar. “Ayrı” dedim…Ayrıldılar.. “Oğul, ben, senim” dedim... Kaynak oldular…. “Ağır” dedim.. Hafiflettim…. Dediler ki “ben, cennet isterim.. Cennete kelam ilmiyle girilir” dedim… Dediler ki “kelamı Levhi olan, insanın sisteminde kalemi olur”…. “Aha” dedim…. Ol’du..

Büyük kötülükleri önleyebileceğimizi biliyoruz canlar… Ama bütünün gücünü artırmak için körün gücünü de artırmalıyız… Artacak mı?... Artar ama aklın tahtından artmalıdır… Kontrol dışı bilgiye izin yoktur… Bütünün kötülüğünü önlemek için kodlanmış ilme gerek vardır… Kodlama, kelam ilmiyledir ve kelamı hak edenin insana, sistem olması gerekir.

Çeyrek dava bizim için kodlanmış tahtın, kelamında olur. Biz, o çeyrekte çalışırız, yaşar, kayıt yaparız…. Umman oluruz, torba, torba, toprak oluruz da kardeşlerimizi koruruz…. Ama şunu iyi anlatın ki kişi kendini hak etsin, haliki hak olsun, kalem olsun, öz geçişini yapsın… Maya tuttuğunda o soru sormadan gelsin yüreğimize.

Bunun anlamı şudur. Çoğu gelip sorgular, derler ki “senin yüceliğinde insan soyu yok.”..” Niye yok?”…” Sen yok musun yoksa?”… Umutsuzuz biz seninle olduğumuzda.. Çünkü sen, yoksun.”..” Acaba sessiz miydin?” “Biz mi yanlış yere geldik?”… “Kayıt dışı mıydın?”...” Kanat takmamışsın.”… “Yürüyen birliklerin göz olmuş ama sen yoksun orada.”.. “Sessizsin niye?”

Canlarım, bu sorunun yanıtını dünya ilmiyle hep anlattım……Çünkü onlar, kontrolden çıkmışlar olduklarından, okumalarına iznim yoktur.. (Bir)…

Onlar, yüreklerinde Kürzi kapıda kürsü kurumadıklarından yaşamalarına iznim yoktur, (İki)….

Ocakların söndüğünden kötülüğü yaşamaları gerekir (Üç)..

Büyük kötülüklerde kodlanamadıklarında seslendim ve dedim ki “kalem olun, yaşam olun, ağır yükü taşıyın, akın geçin…. Ama cennet istiyorsanız yaşam olun”... Cennet olmak yaşam olmakladır.

Sıkıntı başlar sonra ve derler ki “sen, kalem ettiğinde biz ilim oluruz sen kelam etki ilim olalım”... “Oyun yok” derim… Korku sizin yüreğinizi kodlamış…. Ben, o korkuyu kodlattırmam… Som Altın ışıkları kodlar, toprak toplumda tohumlarım ki kardeşlerim, kelama, ilime ve yüceliğe kök sistemleriyle insinler diye….. Ama “sizin kendinizi hak etmeniz zordur” derim… Çünkü “Ruhi kapınızda, kış kıyamet olur hep, yazı yoktur o kapıların” derim.

Ama derler ki “kasalarımız doludur.”… “Oh” derim.. “Kasanıza bakayım.” “Bir tek kapı bana ben senin kasanda olurum” dese ocağı yanar…. Çünkü o kasa, Allah’ın Levhi kapısıdır… Ama “hepsi, ben, bana ait olacağım” der… Ve der ki “ben, benim yüreğimi türevleriyle tohumlayacağım… Ben kodlama yapacağım” der…”Oğul vereceğim” der…. “Aşka varacağım” der…” İyi de niye yapmadın dediğimde?”… Köpük, köpük olur ve der ki “sayın bayan, ben, Ran-A kapılarını hiç birini aşıp geçemedim ki”… O kapılarda, kırılış var canlar.

Değerliler, dince değil insanca konuşuyorum şuanda… Yirminci dünya gücünün dürümlerde resmi çalışmaların birindeyim…. Ve bu çalışma ayrı gayrı gözetenleri Kürzi kapılarında kontrol edebilen tek çalışmadır… Onların kontrolleri için çabalayan bu meclisin gövdesinde kelam vardır…. Yolunda yaşam vardır ….Ve Rahmi kapıda aşkı vardır.

Sayın bayanlar, sayın beyefendiler, dünyalıları izleyeceksiniz şuanda. Onların çalışmalarını dinleyeceksiniz…. Ama iyi anlayın ki bedeni, hak etmeyenler, bütünün gücünde, tüm zamanların Kürzi kapısında yolu bulamazlar ……Ve bu meclisi, hak edemezler.

Bunun içindir ki bu meclis, kalemi hak etmeyene, kelam olup, bilişle dillenmedi, yolu açamayana kodlama yaptırmadı, Ruhi kapıda tohum olamayana ışık yaktırmadı… Som Altın Ruhi kapıların tümünü açsa da korkudur onlarda bu meclis…. Hepsinin cemaatinde, cevherinde, cenazeler kalkar biliriz…. Çünkü Allah’ın tahtını kontrol etmeye kalkanların, Tarıklar da tahtsız kaldıkları bilinir.

Yine de dünyalı, yolu bulur…. Yine de yürek, ümmi kapıları kodlar diye bekleyenlere de şunu söyleyelim, merdiven dayayan tek meclis budur. Merdiven dayayan tek meclis budur…. Nereye merdiven dayadık?... Lütfi, kalemlere hepsine merdiven dayadı ve dedi ki “olun, ölümlü dünya, kelamda, Levhide yaşamda, sestir… Oldurun, kurutulun…. Ama kurtuluş için Kare sistemin ilminden öte Küp sayfalanışa varınız…. Aşkı hak ediniz, aklın kapısını çalınız o kapı açıldığında Muhittinler olur orada. “

Muhittin-i Arabiler gibileri olur... O kapılardan girin ve deyin ki “İsmail-i kalemin ilmi kapısında aşk var ve biz o aşkı, toplum için tattık”… Bunu deyin ki “iyilik, kötülük, teklik toplumda, tohumu kodlasın…. Ve siz, öz göz olup, görev taşıyın.”

Çan çaldığında yol açılır… Aha bu!.. Şimdilik çanı çaldık.. İşte şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/PzA7cJWcoVM

SES KAPILARI (7/2)

13.04.2016

(BİZ’den:)

Canlar, Ranlar KAHA oldu… Aha oldu!... Kuran oldu!... Tohum oldu!... Aha oldu!... Yaşam yaşam olduk!... Şimdi artık, Dini Kalem olan; yürüyen ve kontrol kuran kim varsa sığ olsa da, cennetini hak edecek ve cevhere varacak.

Cennet, ete gerek!... İlim, Hak etkenliğe gerek… Yaşam, sessizliğe gerek!... Bize ise Sessiz Zaman’da, sevgi gerek. Hah işte şimdi!….

Beni, bana varen; beden aldıran; kulluk yaptıran… Beni bana veren; cevher olan Yaradan… Bana, beni veren ise kaynak olan yaşam… “Ayağım takılsa yüreğe, yaşarım!” denir. Takılan ayak, yaşamı tahditler… Benim yüreğime taktığım, sığ olan insan soyudur… O soyu kodlamak ve kodlamak gerek…

Cennetten, cevherden çıkana de ki “kati olarak çalış…” Yok! “ben yokum!” derse; “ben sen olurum ve çalışırım…” de.

Muhammi bunun için, “Medine!” der. Merdiven kurar Medine’ye ve der ki “hadi gelin; hak edin!...”

Maya tutarsa; yaşam, tohum olur. Kuran olur; kodlama yapar ve zaman sessizleşir. Hadi yaşayın!; hak edin ve kodlayın tahtınızı… O taht, nefesin kelamı olsun. Umut olur ki tüm insanlık hak eder ve olur.

Kurul kararı ile bugün, cennete varacak olanlar toplaştılar ve sorgulandılar. Hepsini kodladık ve kokladık. Ardımızda olmalarını istemedik; öz geçişlerini yaptırdık ve sesleştirdik. Kelam, levhide kaynak oldu. Yok ettiler kırıcılıklarını; kodlandılar; has oldular; hakim oldular; kolları Halik’e uzandı; yaşadılar aha bu!... Şükür ki haz duyduk bugünkü bu çalışmadan aha bu!… Şimdilik!…

(Yücelik söz aldı:)

-Erenler Diyarı olan yaşam!… Sevgiyle kelam olanlar; sevgiyle Kuran olanlar; zamana karanlık olup geçenler ve aydınananlar… Karanlıktan ışık çekip kodlama yapanlar; Rahmi Kapı’da nefes olanlar; her kim varsa geçip gelin. Size sesim var. Dinleyin!...

“Yukarı” derim ya hani!… Yoldur yukarı… Ama iyi bilin ki hak eden, o yolda, “yukarı” olur. Özden veririm ki hak eden, öz olur kendini dinler. Bilişim var derim… Diyebilir misiniz ki “biz bilmekteyiz!...” Diyecek varsa, ben oyum.

Kurtarılmaktır maksat. Herkes, kendi yaşamında kodlanmış ışık olup kurtulmak ister. Biz ise Kuran olup kurtarmak isteriz Zaman Sistemleri’nde her diriyi.

“Keşkeler” dedik ya!… Geçmiştir keşkeler. Geri dönüş yok… Aha yok!… “Vasat çalışmalarda; geçip, geri gelişler olur” dediler. Yolu kaybeden, geçer; geriye gider. Girip yaşama, Sessiz Zamanlar’ı dillemek ister. Çok özel çalışmalarda bunları yapabilirler ama Kare, Küp’e döndükten sonra, bu artık yoktur.

“Müsibetlik, kaynakta sessizliktir” diyenler var. Vakit geldiğinde, kendi yolculuklarında kapıyı açıp da cevhere vardıklarında; dinci, yaşamcı, kalemci diye kimsenin, kimseden ayrılmadığını anladıklarında; müsibetlik yapmalarının, kelamda kendi yaşamlarını sıkıntıya soktuğunu anlayacaklar.

Buzlar çözüldüğünde; yüceler, cevherden geçip de zamana geri döndüklerinde; kodlanmış ışık, Yaradan olacak ve sonsuz zamanlar kaynakta tahditlenecek. O zaman karanlık, ağır yükü taşıyanda, Kaynak Işık olacak. Ata Kapılar’ın ışığından geçerek; Gök Sessizlikleri’nde yaşayanlar, diri yüreklerinde, görüp bilecekler ki karanlık, tahtında ağır yük olan ışığı, Kaynak Taht’a oturttu ki o Kaynak Taht’ta, nefes olsun da kontrol kurulabilsin diye.

Kaçırmayın zamanı!... Kelam, zamanda akmakta… Kaçırmayın yaşamı!... Yaşam, Sanal Boyutlar’da tohumlanmakta… Kaçırmayın nefesi!... Kervan yürüyor ve yürüyen kervanda, Nefes kervan olmuş; umman olmuş; savaş veriyor ki herkes, kervana binebilsin diye.

Keşkeler; keramda, kendinde, Kürzi Sistem’de hep varsa da Kaynak Işık’ta, keşke olmaz.

Sultanlık kelamdır. Karanlığın sırrıdır aha! Kara Işığın Kaynağı’ndaki sessizliktir… Aha Sevgililer!... Sizler, keşkesi olmayanlar; Medine olana, Medine olan; karanlıkta Kürzi Umman olana, kurtarılmış yaşam olan ve Süper Sistemleşme’yi hak edip gerçekleştirenlersiniz. Sevgililer, satıhta siz olan Birlikler var. Siz olan kaynaklar var. Satıhta, Kuran olanlar var. Rahman’a kapı olan ışıklar da var. Ne İlmin Kapısı’nda ne de Kalemin Karanlık Işığı’nda, sevgi olamadığında; hidayet tahditlenirse; kin yaşarsa, vasat çalışmalar, Kutsal Yaşam’da tohumları kırdığında; kin ve nefret, Resmi Yaşam olduğunda; Ana Kapılar’ın Türkiye Yaşam Sayfaları, Kuran Tohumları’ndan çıktığında, ne yaparsanız yapın; yarınlar, kontrol kurularak korunamaz.

İşte bunun içindir ki sevgiyi hak edenleri bu Meclise aldık. Bu Meclis, Hilal Levhi’de kalem olduğunuz zaman, yol açacak olan bir Meclis’tir. Esmalar, Sessiz Zamanları korurken, yer ve gök; kök gök olup kodlayacak yaşamı…

Sevgililer, sizin Yirminci Dünya’ya yaradan oluşunuz, zamanın tınısını kalem yapışınız, tek merdiven oluşunuz, mutluluktur tüm insanlığa…

Atlanta Ata Kapıları, her anda Sultanlar’a açıktır. Bu yolculukta, size geçip sizden sesleşmemiz, hepimizi mutlandırmıştır… Hulusi Sessizlik ve Hulusi Ses; Yar, dara düşerse devreye girer ve korur… Bu sesi herkes duymaz ama senin yüreğin duyar. Ve dersin “şükrettim!...” İşte o ses, sensin ana. Sen ve sen, her anda nefes olarak kodlayan ve koklayansın. Aha bu!... Şükür ki bu gün sen, sana göz açtırdın. Aha bu!… Şimdi!... Bana beni ver…

(O Yüceliğe sesimdir:)

-Can, sevgiyle seninleyim… Buraya gelişin, bizi mutlandırdı. Dünyalı olmak, görev gereğiydi. Sen, beni hep korudun bilirim. Benimle hep ilgilendin. Sıkıldığımda; bana “sendeyim. Herşey yolunda!” dedin… Bildim ki gerek bildirilerinde ve gerek bilişimde; devinim hızlansın diye yol oldun bana… Bugün bende oluşun, Yokluğun Kuranı’nda, varlığı tohumlamak içindir. Bildim ki hak ettim; bende oldun. Şükrettim. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

6.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 6

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ-2 BÖLÜM

Ben, doğanın gücünü tüm zamanların gücü yaparken evrenlere ses veririm... Ve derim ki “sistemin gücü olarak buradayım”.. Evrenler beni dinlemez mi?....Dinler… Çoğu derki “seni hak etmeye çabaladık ama sen yoktun ki”… Ben olmam zaten…. Olamam zaten… Niye olayım ki? Korkmaları gerek… Hepsinin korkmaları gerek ki hak etsinler… Eğer korkmadıklarını, hak etmediklerini bilirsem…. Kök sessizlikler de güçsüz kalır, tüm zamanlar…

Korku, yoldur canlar… Oldurur, kontrol eder, korkmaları gerek ki hasatları olsun. …Korkmaları gerek ki harları olsun… Korkmaları, gelişleri ve geçişleri için gerekir… Ve kontrolleridir, korku.

Dünyayı özel bir yaşam kaydı zannedenler şuana kadar kendilerini dinleyemeyenlerdi… Dünya, yürümez… Yürütmez.. Yürüyen, ilimdir. Yürüyen, kaynak ışıktır… Yürüyen, zamandır… Ve yaşamdır… Yürünen dünya, yürütülen düzen, her birinde yürütülen, ikmal tamamlayan, yaşayan... Ve dünyalı olan..

Kurullar toplandı bugün burada… Bu kurulların her biri Astral boyutların yoğunluklarını kontrol için buradalar… Ve o kurulların tahditli oluşu, kodlanmış olamayışlarındandı….. Olmadan ölüm geçtiğinde yüreklere….. Olmadan yoğunluk artırdığında…. Olmadan kodlandığında toplum ve toplumun Kuran’ı kontrol ettiğinde yolu, ocak sınırlanır.

Ocak sınırlandığı an Ran kapılarının tümünde kaynak ışık, karanlığa, dünya üzerindeki o yüceliği tohumlayarak girer… Karanlık, aydınlanmadan ışık yanmaz… O gün öz görevliler dahi Tanrı kapısında ışık kırarlar….Ve zirveler sistemden çıkar... İşte bizler, buna engel olabilmek üzere bu çalışmaları devreye aldık.

Kanat, Allah’ın ilmi ama takan, insandır… Allah’ın ilmi, kök göklerin gücünde kanat olduğunda aşk olur, şarkımda insan soyu, bütün kötülükleri aşmış bir soy olur…. Bütüne hizmetçilik budur...

İtibar dinde değil insanlıktadır… Sanırlar ki dinci olduklarında itibar katacaklar yüceliklerine... İtibar, insanda, kelamda, aklın kaynağında olur.

Sevgililer, insan olmak için har olmak, hak olmak, laf olmak değil… Aha, aha, kara ışık olmak gerekir…. Kara ışık, Allah’ın sırrıdır… “Anacığım babacığım, ben senim” der o sır ışık… “Ben, senim” der. “Anacığım” der, “ben senim”…. O kara ışık, Allah’ın sırrıdır… Ve o sırrı, hak edip dinleyen hayrın sırrını anlar…. Sanmayın ki o ışık, kalem olacakta yolu öz görevlilere anlatacak…. O sana, sen olmaya gelir… O sana, ses olmaya gelir... Beden olmaya gelir… Ama o kara ışık, Allah’ın sırrıdır.

Ve “sana, ben” demez “ana” der... Ve sana, “aha baba” der.. .Ama o kapkara ışık, Allah’ın sırrıdır… Sistemin gücüdür o….. Yürüyor, özden, sözden gözden özellikle yürür de sistemden yürüyor…. Sanmayın ki ardında yaşam yoktur onun.

“Ben, değer biçtiğimde yüreğe, ben, değer olduğumda ben, Altın ışık olurum” der de yürür…. O, benlikte birliktedir... O tekliktedir…. Kini aşandadır… Olan, oldurandadır…. Sen ve ben değil…Ben, her diri onda ben olur.

Korkunun yaşamda şavkı olmaz canlar… Ama korku, yaşamı korur, kontrol eder... Korkmadan olmaz, canlar… Hani korku var mı yüreğinde? Yüreğimde yok... Neden?... Ben, korkmadan yürüyenim... Ben, korkmadan yürütenim….

Değerliler, korkum asla yoktur.. Ran’dan artık geçtik… Niye bunu size verdim biliyor muşunuz?

Ben, geçtim... Ben.. Hangi ben?... Her şey olan ben… O halde her resim geçti... Hadi buyurun... “Ben” dedim… Ama o ben, her resim olan ben, bütün kötülükleri, tüm zamanlarda, gözle, sözle….. Ve yolda kaynak olan şevkle aşan bendir.

Değerliler, her anda olanın hani nerede olduğu bilinir mi?.. Bilseler ne diyecekler ki…… Bilseler, “bendim o” diyebilecekler mi?... “Her şeyde varım” diyebilecekler mi?.. Aha o ben, her şey olan.

Hah, peki ben neyim ki ben geçtim?.. Din miyim?... İkmal tamamlayan mı?.... Yer ve gök olan mı?... Ruhtan öte ruh olan mı? Canlarım, an kalemle geçiş mi gerek?... “O ben,” diyenlerin geçişidir olan bugün... “Ben” diyenlerin geçişi.

Canlarım, geri çekilişleri tamamlanan bugün çok sayıda yüreğimiz var. Onların geri çekilişlerini yaptık… Ama o geri çekiliş ben olarak yapıldı. Bilişle yapıldı ve teknik olarak yapıldı... Herkesin kendini hak ettiği bir dürümde “ben” diyenlerin, bütün kütleleriyle kodlanışlarıdır yapılan bugün…..Tanrı kapısının, nefsi aşanlardan geçişi, tahditsiz olarak kodlayışıyla oldu bu…

Söz vermedik dünyaya biz, sizi hak edeceğiz diye… Söz vermedik ama sözümüz şuydu…. Siz olup, geçiririz sizi…. Biz, her diri olup, geçirdik…. olay buydu.

Korkmayın…. Korku var mı? Asla yok.. Bu meclisin, korkusu olmaz canlar... Ama korkanlar, kontrol edici olmaya çalıştıklarında orta kapıların tümünde ocaklarını yetkin olarak kodlayarak….. Onları, kontrol altına alıp geri çekilişlerini yapabiliriz ve yaptık.

Ark, insanlıktır. Aşk, akıldır.. Tahtın kaleminden o aşk, kaynağa akar ve biliş kodlanır… Kontrol kurduğumuzda artık yol, aklın yolu olur, ağır yük hafifler…. Çantamız, tüm zamanların gücü olur. Aha bu!

Değerliler, dört gök sözcüsünün dünyayı kodladığı bir günde bütün kötülüklerin aşıldığını artık herkesin anlaması gerekir... Dünya sırrını bilmeyenler sorgu sual ederler… İyi de dünyada hala cinayetler oluyor….. Hala savaşlar oluyor….. Bunlar sorgulanır.,

Değerliler, canlar, insanlar, biliniz ki “o cinayet” dedikleriniz kendi yüreklerini kodlayanların, toprak tohuma kontrollü olarak kaynak yaratma çabalarıdır… Ha diyeceksiniz ki bu böyle mi olacak?...

Bu türbülanstır… Türbülans….. Yani öylesi bir türbülans ki bir tek insanlık, bu türbülansta kalem olabilir….Ve çalışır…. Sonsuzlukta bu türbülans, ağır yükü hafifletir ve yoğunlaşır….. Daha sonra şavka varır ve hakiki insanlık devreye girer….. Her şey bu türbülansta, kaynak ışığı tohumlamak için olur….

Birler kapısının açılabilmesi için bunların oluşturulması gerekliydi… Ha olmazsa olmaz mıydı?... Olmazsa da olurdu…. Ama dünya insanlığının kontrolü için bunların gerekli olduğu kesindi.

Dünyayı yaşama çekebilmemiz bu şekilde olacaktı... Dünyada öz geçişler de olacaktı ve bunların hepsi oldu…

Peki ya barış yok mu? Barış, Allah’ın Levhisidir.... O barış, mutlaktır ama harınız, hakkınız olmadığında mutlaktır… Eğer siz, harınızı aşarda ağır yükü hafifletirseniz….. Artık sistemin gücü devreye net olarak iner…. Ve daha güçlü olarak iner….. Ama hakiki ilim, Allah’ın ilmi, herkesin kendi hakikiyetini hak etmesidir.

Eğer ocakta kırılış varsa o kırıcıların, kendi yağmurlarında, yaşamlarını kodlamaları gerek…. Biz, size daha ne diyelim ki?... Dünya kontrolü kurulmalıdır… Ama bu kontrol, bütünün gücüyle kurulmalıdır.

Sevgililer, dönmeyin dünya ümmi kapılarına… Size daha ne diyelim ki?...O ümmi kapıları aşıp geçtiniz.

Değerliler, “ben dünya” deyin… Ve “ben, barış” deyin… Ama “barışı, hak ettim” deyin… Yorulmadan deyin bunu… “Ben barışı hak ettim.”.. “Ben dünyayım” deyin... O zaman siz, hakiki insanlığı kontrol altında tutabilirsiniz.

Öze göz, göze ses gerek…. İlme, hak gerek…. Has olana, ak gerek.. Ak olana, kalem gerek.. Kalem olanaysa yaşam gerek…. Yaşamsa, Atlanta Ata kapılarının, gözü olabilmekledir ki….. Atlanta Ata kapıları, ark aktığında, bütünün gücünü o yüceliklerden çekip, tüm zamanlara indirir….. İşte o ark artık biziz….. Bütün kültlerin tümünün gücü olan, biz olan.

Değerliler, başka ne diyeyim ki size?.. İşte dünyanın, öz geçişi yapışı buydu… Bize varışı… Ama o bizde, bir olup, ben Levhisi oluşu... Ben levhisi olması her yüreğin ben olması anlamına gelir ki….. Mutlaka bu olmalıydı ve bu oldu.

Oyun yok canlar... Olup, alıp, has ışığa kaynak yaptıklarımızın tümünün öz göz olduğunu görerek size, bunu anlattım.

Neden dünya?... İşte bunun için… Neden nefes?...Bundan dolayı.. Neden yaşam?... Burada bu yoğunlukta kelam olmak, yol olmak için... Ve biz, neden buradayız?.... Karanlığı, aydınlığa tohumlamak için… Her şey tohumlanışla olur ki bizler, kalem olanlar, karanlığı aydınlığa tohumlamaya indik.

İnsanlığa, insanlığı anlatmaya değil….. İnsanlığa, kil olmadığını, yol olduğunu dürümleyip, dillemeye değil yaratmaya indik... Her şeyi yaratmak… Ve yaratan, yarında, yaşamda ve tüm zamanlarda yaşanandır…. Ben yaşayan, yaşanan, insan soyu.

İşte bu!... Şimdi!.. Aha şimdi!.. İşte!... Aha şimdi!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/0QpD0xsG8ac

6.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (5)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

Canlarım, durağan günlerin sonundayız. İyi bilin bunu. Daha hareketli zamanlara ulaşıldı.

Durağanlık nedir? Sessizliğin sistemli olarak kontrol etme çabasının sürdüğü yaşamdır. O yaşamda durağanlık vardır. “Ziyat” dediğimiz zaman kelamı vardır ama o ziyatta durağanlık vardır.

Dünyanın yolunu açmak umutla kodlanmış kaynaklardaki o yoğunluklarladır ama o yoğunlukları kontrol altına alabilmek için, sır olan o cevherden geçmek gerekir. Ve o cevherden geçerken de kontrollu ilim öğretmek gerekir.

Devinimi artırmak değil maksadım ama bugün size şunu izah etmek isterim; ben bir hoca değilim, öğretmen değilim. Bunları iyi anlayın. Sadece yaşamı kodlayanım.

Kimse bana “hocam, öğretmenim” dememelidir. Benim adım Kaha’dır Lahaka. Sistem olan insan soyuyum ben. Burada oluş sebebinizden söz ediyorum ben size.

Yine üreyen dünyalar olur, yine yolculuk yapılır, yine yaşamlar kontrol altında tutulur. Ama hepsinin gücünü kodlayabilmek üzere dünyayı seçtik. Dünyanın seçilme nedeni budur.

Bütün yolculuklarınızda dünyada yol açtığınız bu yaşamın kodları bulunmalıydı. Ve bu kodların Kaha olan sistemi olmalıydı. Dünya seçildi; zira bu dünya “yer yüzü” denilen bu yaşam ışığı kodlayacak tohumu kelamla dinletebilecek yoğunluktur.

Her planette bu yoğunluk bulunmaz. Biz bütün planetleri dinleriz; hangi planet daha yoğundur biliriz. Ama dünyanın yoğunluğu farklıdır. Dünyanın yoğunluğunda kodlanmış ışıma gerçekleşir ve bu kodlanmış ışıma, kutsal tohumların kontrolunu sağlayabilir.

Bundan dolayıdır ki dünya planı, Allah’ın İlmi’ni kodlayacak tekniği tohumlamış ve toprak toplum olarak kontrol edeci birleşimi sağlamış bir halde bulunur.

Dünya yolunu açmak gerekmekte iken, bu yolu ilimle açmak istedik. Ve ilim kapılarına geldik.

Kontrol dışı bilgiler çok güçlenmişti. Biz bu bilgileri hak edip, kontrol kurarak kendi yüreğimize çektik ve onların nefes kaynaklarından tohum olarak kodlayarak onardık.

“Eğer dünya ölü bir planetse, o planette yol açılmalıdır” dedik. “Eğer dünya öz görev yapacaksa, bunu bilmeliyiz” dedik. Ve eğer bu dünyada, Işık Kalem olunacaksa, el ayak olmalıyız ki toprağın toprağa ilmi olsun.

İşte canlarım, bu dünyanın öz geçişini yaptırmaya gelen Birleşen İnsanlık, Atlanta Ata Kalemini de dünyaya indirmek istedi.

“Atlanta Ata Kalem…” dedim. Bu kalem nereden, nereye ulaştı dünyada bunu ölçümledim. Gördüm ki dünyanın yoğunluğunda bütün köklerin, tüm zamanların, Türkiye tohumlamalarının ışığını kodluyor.

Daha da önemlisi, yolculuk var…. ve bu yolculuk, Kervan olmuş, bütünün gücünü hak etmiş, tüm zamanların yoğunlaşmasında ışığa yolculuk.

Dedim ki “ne el, ne ayak, hiçbir şey olamam ben bu dünyada; merdiven olayım…” Dediler ki “merdiven yok.” “Oluruz..” dedik. “Peki;” dediler, “Merdiven olduğunda ne olacak?” Kini aşan o merdiveni hak eder ve o merdivenle dilleşir. Öz görev taşır ve yoğunlaşır.

Çorba çorba oldu yolculuk. Her şey çorbaydı ama tüm zamanların yoğunluğuyla oldu, yoğunluğunda oldu o çorbalar. Her çorbada tuzduk. Dedim ki “dünya öz geçiş yapacak.” Birlik Kapıları’nı açalım ki herkes oraya varsın. Toprağın toprağa, insanlığı öğretmesi gerek.

Dünya İlmi’nde toprak, insan soyudur. Ve biz insan soyuna insanlığı öğretmeye değil; insanın insana, insanlığı öğretmesine, kodlanmış toplumu tohum olarak indirdik. Ve dedik ki “hadi öğren! Hadi öğren! Kendini öğren, kendindeki ilmi öğren! Kelamı öğren ve Resmi Yaşamı hak et!”

4 verdik, 1 aldık. Niye bu? Anlatayım;

Biz dünyaya insanı verdik. İnsanın her birini verdik de insanın kelamından ancak ¼ aldık ve dedik ki “biz bu kelamı insana diri olarak dilleyelim: insan kendini bulsun, 4/3’ü kendi olsun, dinleşsin, bilişe varsın, bütünleşsin.

“Başka dünya yok..” dediler. “Ol “dedik, oldu. Başka ışık yok dediler, “ol” dedik oldu. “Ölüyüz” dediler, “ol” dedik, oldu. Ve dünya tüm zamanların yüceliği ile dillendi. İşte; dinlendi. İşte; dilleşme, dinleşme başladı.

“Forge” cev ha burada; forge…kendini bilmeyendir forge. Bilseydi Hakk olurdu. Dediler ki “o da var….” O da var. Onlar da var ama onların dahi Aklın Kapısı olmaları şart.

Değerliler, Sistem’e, Nizam’a, Düzen’e görev verdik ve dedik ki “onları da hak edin.” Cahil olana “forge” dedik biz. Sahtedir o, kelamsızdır, hassız, ışıksızdır, kırıktır, kesirleşmiştir.

Dedik ki “ölme...” Ses ben, ben seniz. Ben sende, öz görev taşırım, seni dillerim. Ki diri kal diye.

Dağlarım murat ettiğimiz şudur ki dünya yolunu açalım ve dünya yolunu kontrol altına alalım. Deminden beri size anlattığım budur.

Vuran, vurduğumuz olmayacak. Kontrol kurulur ve hepsi korunur ama şunu iyi anlayın ki Ölüler Diyarı olan bu memleket bizimdir.

Ölüler dünya dışını dünyayla dillerken, bizsiz değiller. Ama Ölüler Diyarı olan bu memleket, birliğimizin ilmidir. Ve biz bu memleketi kontrola değil; kodlamaya, koklamaya, toplamaya geldik. Toplarız, koklarız, ortalıkta topraktan topluma tohum olur, kalanları hasata hazırlarız ve hepsine has ışıktan kaynağa alır, kaçını kaçıyla çarpıp, bölüp dürümleriz; bu da zaman geldiğinde, seslendirilir. Ama iyi biliniz ki öncü birliğiz biz.

Bu öncü birlik, teyplere ses bırakacak.

Bu öncü birlik, eşyayı yaşamda mayalayıp çıkıp gidecek.

Bu öncü birlik, yaşamı kodlayıp gidecek ama bu öncü birliğin ışığı hep burada kalacak. Ve bu öncü birlik, Ran Kalemi’nden öte bir Kalem olduğunu bütünün gözünde, sesinde dürümlenen olduğunu hep dileyecek.

Ve bu öncü birlik, Orta Kapılar’ın tümünü açık bırakıp gidecek.

Bu şudur ki; Orta Kapı merkezdir.

Her merkezde bir ışık yanacak ve orada yarınlar olacak ve her yarın, resmi çalışmada nefes olacak. Ama orada, mutlak kulluk olacak. Ve o kulluk, ekip için değil, insan soyu için olacak. Bütüne hizmet budur ve biz bu hizmeti seçtik canlar. Biz bu hizmeti seçerek buraya indik.

Kalemim, alemlerin kilinden ötedir. Yaşamım, ışıkların ötesindendir. Karanlığın tahtından öte bir tahttan indim, mutlakım, kulum ama yoğun ışık halindeyim.

Ezer geçer miyim? Asla ezmem. Ezdirmem de; bilinsin. Ama ezdiğini zanneden kendini ezer. Bu da kesin.

Bir şey bir şeyin bir şey olmasını değil, bir şeyde bir şeyin, bir şeyler olmasını bekleyenlerin dürümlerinde hologramı aşırtır, geçer.

Dedim ki “Altın Taht….Aha bu. İşte; bu…” dedim. “Dünya bütünün gücüdür…” dedim. Dince demedim, ilimce dedim. Yaşamdan öte yaşamlarca dedim….Bedence, bence dedim…..birlikçe dedim…insan soyunca dedim.

Harım, hakkımdır canlar, bırakın yükselsin….yükselsin! Neden? Çünkü yol açıldı aha geri dönüşler başladı.

Kini aşanlar yolu bulup geliyor. Aha bu. Şimdi aha şimdi ve şimdi. Aha şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/XTH-HOKUKNI

6. NİSAN. 2016 TARİHLİ SES KAPILARI 6

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ / 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, burada olanların çoğu bütüne hizmetçidirler ve bizim ile görev yapmak üzere buradalar... Kesindir bu!.. Bizim yüreğimizi hak ettiklerince dinleyebilirler de...

Kardeşlerimizin gücü çok iyi, bundan hiç bir şüphemiz yok. Kuranı Kerim'deki kapılar bizim yüreğimizdedir. Bunları anlayan her kim varsa, bu meclise kendi yüreğini kodlamaya gelir. Bütünlük Ümmi Kapılar'ın gücünün örtüsünü açtığı zaman, herşey yeniden kodlanır. İşte çalışmaların, yapılmasının sebebi budur.

"Himmet" dedikleri bir yaşam var. Himmet... Herkes Himmet'te, herkes Kelamda, ama herkes kaya olup kodlama yapmaya çalıştığında; ortalıkta ışık dahi olmaz. Burada bu sessizlikte bizim yüreğimizde, kimsenin kimseye faydası olmadığını düşünmeyin. Herşey, her seste vardır.

Dağlarım, dünkü konuşmamda ben dünyayı hak ettiğimi belirttim... Ama şu anda ben dünyayım diyecek güçteyim. Yarın ben kulum diyeceğim. Murat ettiğim herşey buradadır. Ama ben bütündeyim diyeceğim. Peki canlılar... Niye ben bunları hep söylüyorum size? Neden ekmek yapmaya niyetim yoğun? Çünkü Ruhi Kapılar'ın tümünde ışığım varda ondan.

Hepimiz dünyayız canlar. "Miraç" dediğimiz ışık dünya, hepimiz o dünyayı kodlamaya indik. Dünyanın nuru insan soyudur. Kul olmaya ve kutsal toprağa tohum olmaya indik... Kimsenin kimseye faydasının olmadığı düşünüldüğünde; sözüm şudur ki "her şey, her şeye dahildir." Kimse diye bir şey yoktur. Herkesin kendini hakettiği bir dürümde, artık bir diğeri kalmaz. Bütün kötülükleri aşabilmek için bunu anlayabilmek gerekir.

"Bindiğiniz dalı kestiniz" dediler. Binen kesense eğer, kalemde ilimde ve her diride bütünün gücü olmalı ki, o kesilen dalda ilim olsun. O kesilen dal, yaşam olduğunda; bütün kökler göklere varır ve tüm zamanlar güçlenir... Aha!.. Gerçek budur.

Şimdi doğanın gücüne bakalım. Burada dünya çok güçlü... Yaşam çok güçlü... Nefes çok güçlü...Temiz zamanları kodlayan insan soyu, burada güçlü... Ölüyü dirilten insanlık burada...

Kardeş kardeşe ilim öğretir. Ama ilim-i kalem olup dillediğinde artık o, diğerinden ayrıdır ki her diğeri onda bir tek olur. O zaman diğer olan, başka olay yoktur orada. Her şey kelamdır, her şey hastır ve her şey hakka varmıştır.

"Bunca çalışma nedendir?" Diye sorarlar. Allah'ın tahtında oturan insanın, Aklın Kapısından girmekte olanlara ışık vermesi içindir.

Ben Doğan Gücüm... Vallahi billahi Doğan Gücüm... Oyun oynamam. Toprağım...Tohumum kulum... Aha! kaynağım... Ama Ata Kapıyımda aynı zamanda. Vakit geldiğinde, ekip olurum. Vakit geldiğinde, kelam ederim. Her ende ve her önde olanda, umut olurum. Ruhsal savaşım yok benim. Herkesin kelamıyım. Herkesin hakiki ilmiyim...

Vira vira "Doğan Güç" tüm zamanların gözü olup doğarken; o Doğan Güç'le her anda doğan İnsan Soyu'yum.

"Hayır şer insanındır" derler ya hani... Hayrı şerden öte şer yapan, şerrin harrında taht olan insan soyuna derim ki "Barışın"... İlimle, halikle, hakka varanda, tahtında tahtidsiz olanda, Kuran' üda, imanda, temiz zaman sayfalarında. Birlik halinde olun... Hakka varın. Barışında akla varın...

Ben dünya olan din kapısıyım. Ama Ben dürümlerde ilimim. Ve ben bütünde Kürzi Kaynağım. Aha! "Ben" derim ya hep. Hani nerde benlik? Bir tek, teklik herşey ben, ben her şey. Hadi buyrun anlayın... Size "Ben"derim. Yakışmaz bana siz demek. Hepimiz, hepiniz demek de yakışmaz. "BEN"demek gerek, "BEN". Nedir BEN olmak?... Tekliktir... Size bunu, daha önce de izah ettim. Dünya artık ben, olmuşsa tekliktedir. Dünya artık bedenlidir... Ve dünya artık 20. Dürümün örtüsünü örtmeden görevini hak etmiştir. Aha Benlik budur. Rahman oluştur benlik. Aha bu!... Ve dünyanın özgerçekliği budur.

Sessiz zamanları dinleyenlerin dürümlerinde, beşer kapı kapanır. Yaşam kodlanır. Beşerin kapanışı, yaşamın kodlanışı, Bütünün Gözü oluştur.

Sevgililer, en ve boy insan soyudur... Bunu anlayın. En ve boy insan soyudur... Büyük kötülükleri önleyenler bunu anlamalıdırlar. Dince, ilimce, hakimce ve kelamca konuşurum. İnsanlık için... Kim zamana ışık olmuşsa, bedenden doğandır. Kim yüreğe hakim olmuşsa, has tahttan kodlanandır. Bedenli olmak için, Allah'ın tahtı olmak gerekir. Geniş, çok geniş dünyalarda aşk olmak gerekir. Hey dünya, nefes alıp, nefes veren insan soyu hey!.. Ben senim, sen ben. Kini aşın da anlayın. Ben dünyada insanlığım. "Unut, her şeyi unut" derler. Umut olur ki unutan, kendinden kendini hak eder...

Deminden beri, dünyayı hak etmeye çalışan birliklerin bir teki bile bütünün gücünü dürümleyip kendi yüreklerini kontrol edemediklerinden; Mikhailin gücü, otaklarında tohumlarını kontrol etmeden, yoğunluklarını kayıtlarına çekti ve bütünün gücünü tüm zamanların gücünden öte güce kaynak yaptı. Sessiz zamanları dilledi ve dünya kulu oldu. Müsterihiz ki bütünün gücünü, her An'a kaydettik. Her An, merdiven oldu bütüne ve o bütünün mektebi olan merdivende, karanlık aydınlandı.

Şimdi canlarım dünya ölüleri ne yapacaklar? Size izah edeyim. Dünya ölüleri, dini kapıların tümünün gücünü, her An'a kaynak yapacaklar. "Din"dediğim nedir? Bilir misiniz? Kendi yüreğinizdekidir. Ben size dinden değil, dirilikten söz edebilirim. Ama size bugün, şu anda "Din" diyorum. Yüreğinizdeki... Hangi din? Siz olan din... Neden? Çünkü siz ekmek oldunuz. Neden? Çünkü siz levhide ilm-i kalemsiniz. O halde siz, her biriniz diri olarak, din olarak çalışıyorsunuz. Din sizin sizleşmenizdir. Ama sizin yürekte, Kürzi Kapı'da ışık haline geçişiniz ilimdir. Eğer ben size ilimden söz edersem. Sizin yüreğinizin gücünün, temiz olarak Bütünün Gücü oluşundan söz ediyorum.

Öz geçişinizi alın, hak edin dedim. Ama "Öz ne ki" diyenler oldu. Öz gözdür. Bilendir. Hani nerdedir? Sistemdir. Hani nerede? İnsan soyundadır. Peki nedendir? Ağırlığı hafifletmek içindir... İşte canlar; Öz olan sessiz zamanları dilleyebilen ışık, kendi yüreğinizin gücüdür... Ve orada olmanız, bütüne hizmetçi olabilmeniz anlamına gelir.

Kervan, sizin yolculuğunuzdur. "Neden yoldasınız?" Diye sorarsanız, söyleyeyim. İnsan soyuna yol gerekir. Her yer yoldur insan soyuna. Kendinden kendine ve kendi yüreğinden, kendi yüceliğine varmak üzere. Ama o yolda, murad ettiği ne varsa kodlamalıdır ki, oğullarını tohumladığında o yoğunluklar kendi yüceliğinde görev taşıyabilsin.

Çantanızın, insanlık olduğunu bilmenizi isterim. Hepiniz bir tek çanta olarak kodlanmışsınız. Ama o çantada yaşamınız ve yoğunluğunuz vardır. Ruhi kapılarınız vardır. Israrla bildiririm ki, yaradan ve yaratılan olduğunuzda yaşamlar vardır, o kalem olan çantanızda... Ama o çanta, Ata Kapıdır size. Kendi çantanız, kendi yaşamınızdır...

Sevgililer, dinci, ilimci, kalemci değil. Hak ilimci. Ben o hak ilimci ile kontrol kurdum.

Hak ilmi nedir? Kendinizdir... Kendi yüreğinizdir... Kutsal tohumunuzdur... Koruyculuğunuz ve kontrolculuğunuzdur.

Batı insanlığı ekiptir. Doğu insanlığı kelamdır. Yarındır ama batı, doğudan ayrı değildir. Batı yoksa, doğu yoktur. Bunları iyi anlayın. Her biri bir taraftır. Ama tarafın tarafı akıldır. Ben dünya olarak size herşeyi net olarak bildiriyorum ki! Tanrılık aşkı budur...

Mutlaka ama mutlaka, insanı hak edin ve dinleyin... Çamurdan yaratılmadı insan... Aşktan yaratıldı... Yerden ve gökten münezzeh olan, sanal boyutların ışığı olan o, kontrol kurucudan, o yoğunluktaki o tohumdan yaratıldı. Ama, söndürüldü yaşamda İnsan... Ve dendi ki sen "dünya elini dünya ayağını bil." O yol senin olsun. Öz geçiş yap, kendini bil, kendinle, kendi yüreğinle bizi bil. Bildir yolculuğu, her diriye...

Ve dedik ki, insanı "Çan" olarak düşünün. O çan çaldığında, "insanlık çanı" çalar. O insanlık çanı, kelamdaki o çan, miraçtır her diriye... Ve biz o çanız, çalan... O çanız, hasat olan... O çanız yaşayan, her şeyde kodlanmış olan...

Devinimi artırmak değildi maksadım. Arttı mı acaba?

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Vm197Ljw7tI

6.NİSAN.2016.TARİHLİ SES KAPILARI (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Değerliler, ne yedik ne içtik?...İnsan soyuyuz, biz. Hep yer içeriz ama aşkla içeriz de aşkla yeriz..

Kar kapladı dünyayı.. Aha kap, kap olduk.. O kar oldu, haz olduk, har, levhide Ko oldu.. “Oh” dedik.. Aha!..

Dev gibi bir yaşam.. Dev… Ama dev, ilim. Kem gözler, ilmi görse yol açılır. Kem gözler, aklı görse har açılır… Halikte, hakta, has aşk olur, hakim oluruz.

Dönün bakın “zeytin” dedik.. Her şey zeytin…Her şey ...Her şey.. Ve bakın o zeytin, tek bir yarın… Her birimiz o yarın ama bir tek zeytin olarak, hepimiz.

Neden bunları anlatıyorum canlar? “Biz neyiz” diye sordular?... Küçücük bir zeytin… Neden o küçücük zeytiniz?... Yaşama insanı çekmek istediğimiz için. Yedi dünya ama hiç biri akıl tahtında oturamazsa hiç birinde yaşam olamaz ki.

Dağlarım, yar kapılarda, aşk olsun, hak kapılarda, taht olsun. Astral boyutlarda, kul olsun istedik... “Öz, söz” dedik”… Göz” dedik…” Mitler” dediler… “Mitler”.. Merdiven kurduk, mit olduk, el olduk, kervan olduk, öz görev taşıdık be canlar..

Kara ışık, insanlıktı, aşktı, şarkımızda, akıl vardı. Sistemdik, biz. Gürzümüzde, sözümüzde, gücümüzde, yürüyenler yücelenler kürsülerde kontrol edilenler oldu….. Hepsiydik biz.

Çarık giydik geldik yaşama canlar… Hani çarıklarımız? İşte biz.. Biz, birer çarığız bu yaşamda…. Ama ne çarık, ne çarık… Biliniz ki o çarık artık sırdır… Işıktır, kaynaktır…. Hepimiz o çarıklardayız ama çetin gözler olarak gök sözcülüğünde, Süper Sistemleşmede, ekip halinde, kar tertibinde, erdiğimiz en güçlü yaşamlardayız.

Çorba, çorba olduk… Her birimiz tuzsuz kalmadık. Ard arda sıralanan yolculuklar kodlandı... Her şeyi başardık ama kantara konmaya kalktık. Kalem olduk, kaynak olduk ama kantardık da… Astral da biz, kantarı kodlamadık ki tartmayalım yolcuları diye…

Neden? Tanrı kapısıyız da ondan… Kantar olsak, öz köklerin gözünde, söz mü kalır?... Kantar olsak, yarınlarda kalem mi kalır?... Yaşam mı kalır?... Ölümden öte ölümler olur be canlar. ..Biz, tartsak yaşamları.

Biz, insanlık ilmini kodlayanlardık… Bütün kötülükleri aşmak isteyenleri aşırtmaktaydık… Atlantalı Ata Kapıların tahditsizliğinde kontrol kurduk. Çorba insanlıktı… Hepsini sonsuzlaştırdık ve sınırsız ışıklar halinde kayıtladık.

Kantar, insan soyu olmuş bizi tartmaya kalkmış. Aha tartmak istemiş. “Ben, dünya” demem... “Anayım, ben”.. Kini aşsa, aşar… Aksa akar… Haktan, hakka varır da…. Aton olsaydı Toprak Toplumda, tohum olurdu.

Dün kötüydük bugün daha kötüyüz ocaklarda.. Niçin bilir misiniz? Öz geçişlerinde kördüler de ondan…. Ve bundan öte bir körlük de yoktu zaten.

Biz, acı çalışmalar yapmadık… Ağır taşıtmadık yüreklere. Kini aşırttık, akıttık diye de sanmıyoruz… Çünkü herkes kendini yaşayacaktı… Biz, herkese kendini kodlattırdık…. Koklattırdık….Tarttık… Ve tahtında, kaynaktaki o yaşamlarında tanıttık.

Dedik ki “sen gözün gördüğü en yüce ışık ol, kötülüğü önle, yolunu bul, kodla, topla, tohumla kendini, ak kapıları aç geç.”…. “Cemaat, cemaat” dedik ya hani “cevahir cennet cevherinde can kalem” dedik ya hani... Har yükseltip te Toprak Toplumu kodlayan, kontrol kuracak bekledik.

Dediler ki “seyredin insanı.”.. Seyir, insanın ilmidir canlar. Yerkürenin gözü, sözü olur, özü olur, benim etki alanımda kelam olur.,, Varlığı kontrol ederim, yol olur… Yolunu kodlarım, kalem olur.. Kanatta, kalem olan, kalemde kök olur, gök olur, sözü sesi olur… “Anla anla” derim.

“Ben, cennete cennet” demem… “Cemaat” demem….”Kardeş” derim.. Ben, sessiz zamanları dilliyen, insan soyuyum.. “Ölü, diridir” diyen her kim varsa kan akıtmadan, hak kapılarda taht kurdururum… Öz görev taşıtırım.. “Bundan ötesi yok” derim.

Canlarım, soyum, Allah soyudur. “Ol” dedik….Ol’du!... İşte bu!..

Ve bugünden itibaren kupa, insandır diyoruz.. Öze göz, söze ses gerek. İnsan ise Ka-Ha gerek…Şarkım, insanlık şarkısıdır ki bu şarkıyı okumadan, öz görev taşıtmam.

Unutmayın ki dünyanın adı, İmparatorluğun ilmidir.. O ilmi bilen, kelamı dinler.

Şimdide ve şimdi!.. Aha bu!….

Ve şimdi artık yirminci güçteyiz, geçişi tamamladık ve sayfalarımızı kayıtlara alıyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/6Sr8RUoBRJk

6.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 6

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Temiz bir dönem ve temiz bir yaşam…. Sizi, hepimiz kucakladık…. Buyurun umut olur ki tohumlarınızı kodlarken temizlikte olacak….Bu meclisin görevidir bu… Her diriyi temizletmek... Aha bu!

Vakit geldi, nefes Ko sistemleşmesini sağladı…. Mutlu, huzurlu bir dünya gücünün dürümlere çekilişi gerçekleşiyor… Kulluk yapmak, kontrolle mümkündü…. Eğer bu meclis, kulluğunu kodlayabildiği an yağmur yağabilirse….. Aşk şavkındaki hak tahtan yağacaktı yağmur... Aha bakın yağıyor….. İnsanlık ilmiyle yağıyor o yağmur…. Yağış halinde ilmi kalemler dürümlere çekiliyor….. Ve bütünün gücü, dünya görevini hak edip, tüm zamanların Kürzi kapısını kayıtlıyor.

Sevgililer, donan insanlık, dondurulan yaşamlar… Bunların hepsinin kontrol kurularak, kelamla dillenmesini gerekiyor... Nasıl olacak?... İnsan, kelamda, kendini hak edip dinleyecek ve dilliyecek….

Çalışmalara başlarken şunu size izah etmek istiyorum.. Bugün dünyada birlik kapılarını, hak edipte açamayanların çokları kendi yoğunluklarını kontrol edebilecek dürümde olamadıklarında…. Sizin yüreğinizdeki gücü sistemin gücü diye bilmeyecekler…. Çünkü sizi anlamaları, kontrolle mümkündür… Sizinle olmaları, kalem olabilmeleriyle mümkündür…. Ve size varmaları, aşka mümkündür…..

Ama kendilerini hak edip, tohumlamayanların sobalarını alıp, “biz, ısındık size de ısı verelim” diyerek…… Sizin yüreğinize inme niyetleri olması, kalemde, ilimde ve yoğunlukta ışığı kodlamak için değilse ağır yüktür

Sevgililer, dünle, dünden öte dünde, tohumları kontrol edende, bilgi kapılarını kapatmaya çabalayan çoktu…. Umut olur ki onların yolları da açık olur ve tohumlarını hak ederler…. Çünkü rüya boyutlarına vardıkların da orada kendi yeşil renklerinin gücünü hak edip, dinlediklerinde….. Levhi kapıda kendi yolculuklarını, hak tahtan yapmadıkları anda….. Bütünün gücünü kontrol altına alma niyetiyle sistemin gücüne inerler ve sizinle çalışmak isterler……

Ama bu çalışma, bilgiyle olur…. Bilgileri yoksa hakikiyetleri de yoktur….Bu nedenledir ki ocaklarını kontrol edebilmek için sır olan ilm-i kalemleri, bütünün gücü haline dönüştürür…… Onların yoğunluklarını kodlar ve tohumlarız ki karanlığın ışığını hak etsin….. Ve yollarını bulsunlar diye.

Hepimiz dünden beri tüm insanlığın kulu olan insan soyunu, hak etmek üzere bütünü güçlendirmek istedik…. Çobanların hepsi kontrollü olarak bilgi kapılarına vardılar ve sessiz zamanları dinlemeye başladılar.

Kaç ekmek varmış bunu dahi anlamayanlar, kontrol dışı bilgileriyle …..Bütünün gücünü, kelamla dillerken, kendilerini hak etmedikleri de hak edip tahditlenmediklerini de anladılar.

Yıllar yılı süren çalışmalarında karanlığın tahtına dahi ulaşamayanların …..Burada bugün bu yoğunlukta BSUİ’nin gücüyle kendilerini tohumlama niyetlerini olması bizler için çok ama çok ilginçtir...

Dendi ki “ölüyü dirilttik”… “Yolu kapatmadan, ölü, hak ilmiyle dirildi” dediler… Yak yık sonra de ki “ben yaptım.”

Dağlarım, hepinizi, hepimiz çok seviyoruz… Çünkü sizler, yeryüzünün en güçlü sistemini dürümlediniz…..Sevgisiz hiçbir çalışmanız olmadı. Koruma altına aldınız ilmi kalemleri ve bütünü güçlendirmeye çalıştınız.

Yürüyor, yürüdü, yoktu, hak etti, has oldu, aktı…. Her şeyde vardı aslında…. Ala vere, ala vere çalıştı…. Bunu kimse anlamaz ki canlar.

Evrenlere sessiz zamanları dinleyenlerin dünya dürümlerindeki yoğunluklarında, kodlanmış ışıkta, bunu dilleyebilen kimse bulunmadığında….. Sizlerden bu bilgileri, hak edip, dinletmenizi bekledik.

Sorgu sual ettiler…..Dediler ki “nefesleri yok mu?” Niye cevapları yok bize?... Cevabımız varda, insana var… İlme var… Halike var...Hakka var….Akla var….Has olana var, cevabımız… Aşka var, cevabımız … Hayra hakka, has ışığa, taht olarak kodlamayana…. Ekmeğimizde yüceliğimizde, yoğunluğumuz da kodlama yapmaz ki canlar.

Rahmana, Ka-Ha olmayan, yaşama kalem olabilir, halik olabilir mi acaba? Buyurun dünyalılar, insanlık, buyurun…. Ölüyü diriltmekse, dirilttik…. Yaşamı kodlamaksa, kodladık…. Korumaksa tohumları, tohum olduk, koruduk…. Ama murat ettiğiniz bilgidir…. Bilgiyi hak eden ilmi kalem olan, bütünü hak eder…. Bunu anlamaları imkanı yoksa….. Ana kapıda olmaları, bizim için hiçbir anlam taşımaz.

Maya mıyız?.. Mayayız ya şavk….Aşkız..…. Sakın, ısrarla onlara, “cennet verin” demeyin…. Cennette cemaat ilmi kalemdeki halik, hakka varanda aşk sırdır….. Sırrı hak edipte, halik olmayanın Yaradan olup, tahtında kulluk yapmasına izin veremeyiz.

Cennet mi?.... Cennet, insan soyudur… Öz geçiş mi? geçmeden gelinir mi bu yüceliğe?... Eğer birlikse, ilmi kalemde birleşin, geçin. Yerküreyi göreve almaksa göç kapılarını açın, geçin…. Nefesle, ilmi kalem olup, geçin….. Ama yığın, yığın kırıcılıkla gelecekseniz….. Açmayız yüreğimizi canlılar…. Açmayız.

Alıp götürdüğünüz kim varsa “yer gök” demeden çalıştırdıklarımız mı? Yok yavrum, yok..….Onlar, “BSUİ’nin güçleriydi” dediler… Ölüydüler.. ölmeden görev almışsalar….. Aklın kapısına varmışsalar ,geçişleri olmuşsa Ruhi kapılardan, toplum tohumuyla kodlanmışsalar….. Artık Rahmi kapıda, resmi çalışmada, bütünün görevini, hak etmişler demektir.

Değerliler, dimdik duruyor yürek ama akıl kapısındaki o yücelikte… Ekmek mi?.. Ekmek…Yaradan, Yaratılan hepsi tek….. Ama bilgi, hakiki ve o hakiki bilgi, kimsenin nefesinin gücünden farklı bir gücü dürümlemedi.

Dedik, dediler ama biz, daha güçlüsün de dedik…. Sordular yol? Yol, ilim. Sordular Kuran?.. Kuran, aşk… Sordular, Rahman?... Rahman, Ka-Ha… Varlığı tahditleyen, kendini hak edip, kodlayamaz ki canlar.

Değerliler, bilin ki dünyada, ölüyü diriltmeye gelen birliklerimizin çoğu …..Kendi yoğunluklarını, kontrol edebilecek dürümde olamadıklarında kanatlanamadılar ve görev taşıyamadılar.

“Gönül gücü” dedikleri gücü kodlayamadılar, Kuran’ı Kerimdeki o yoğunlukta tohum olmadılar… Biz, onlara karanlığın aşkla, ışığı kodladığı bir yoğunluğu tohum olarak indirdik.. Dediler ki “biz siziz…. Sizden, ayrı görelim”… “Yok” dedik…”biz, biziz”… “siz, siz olun, hak edin yüreklerinizi”… Bizle olmamaları gerektiğini onlara izah ettik... Bizde olacak olanları, kelamla, kendi yüreğimizle dilleriz ki onlar, kendilerini kontrol ederek, bizim yüceliğimize, kendi yüreklerini dürümleyebilirler.

Ağırdır Altın Işığın gücü... Bu gücü, herkes anlayıp, tahditsiz olarak yaşayabilir mi? Asla.. ..Çürük müyüm? Yürüyorum….Aha yürüyorum ya… Her andayım ya…. Ak tahttayım ya….. Yürüyorum, Kürzi kapıların tümünde aşkım ya….. Amonum…. Atonum…. Hatonum…. Tüm zamanların güçlendirici toprak toplumlarının, temiz zaman kapılarıyım ya.

Yak yık sonra de ki “ben sevgiyim.” Yapma be canım yapma... “Ben sevgiyim” diyebilmen için kendini hak etmiş olman gerekir... Kelamı hak etmiş olmasın, yolu ak kapıyla dürümlemiş olmalısın ki benden, ses bekleyebilesin…

Ben, sessiz değirmi olmayan yoğunluğunda sana, ses olabilirim belki…. Ama yaşamını kodlamam ki…. Süper Sistemleşmede sana, seni verdim can…. Sana, kelamda kendi yüreğini verdim… Ve dedim ki “sen, seni hak ette, kodla”…

Çünkü sen, sessiz zamanları dinlediğinde bedenimde olma imkanına sahip olduğun an mutlak kulluk yapacaksın… İşte o an, sen, o mutlak kullukta, kontrol kuramayacağından, seni, bedenimden ayrı tutmalıyım… Budur olan…..Ama bunu dahi anlamadığında miraçta seni senden, senin yoğunluğundan Toprak tohuma kodlamam.

Şimdi canlılar, değerliler, dünyaya, öz görevlilerin indiğini tüm zamanlarda bu yüceliğin, Kürzi kapı olduğunu…. Ve kültlerin tümünün kodlandığını açıkladığım an….. Dinci kapılar çok güçlendiler…. Diriciler, ilimle dillendiler…. Kelamcılar, hak tahtan, ak Ka-Ha olan ışığa vardılar. Bir tek karanlık olanlar, kalem olmaya çabaladılar ki hak kelam olsunlar ve bütünü güçlendirsinler diye.

Dönüp baktım dürümlerdekilerin kör ve sağır olmadığını bildim ve dedim ki “sizler güçlendiniz, ayrı gayrı” diyelim... Siz, kendi yüreğinizi kontrol edin ve sizin yoğunluğunuz gök sessizliklerini dillesin ve bilişle bilgi kalemi olun…. Örtülerinizi örtmeyin, görev taşıyın…Böylelikle sorumlu olarak çalışabilirsiniz… Belki kontrol dışı bilgileriniz de olur…. Ama biz, o bilgilerin tümünü hak eder, kodlarız ve kontrol kurarız.

Söyledim, dediler ki “biz, bizi hak ettik.”… Öfke yoktu… Dedik ki “iyi, çok iyi….siz, sizi hak ettiniz… Kendinizle, kendi yüreğinizle hakikiyetinizle, kendi kaynağınızı kodlayın ve kontrol kurun…. Çorbanız tuzlanmazsa tuz oluruz…… Yüreğinizde kırıcılık olursa hırsınız aşıldığı anda size sizi kaynak yaparız... Bedeninizi kodlar, toplar, tohumlarız ve görev taşıtırız size”… Ve dediler ki “el ayak çekildiğinde yer ve gök dillendiğinde bilgi kalem kodlandığında, bütün kötülükleri yapalım da emin olalım.”

Nerden, neden emin olacaklar?.. Karanlığı hak ettiler mi? Kaya olan o yaşamı, kontrol ettiler mi?...

Umut olur ki baştan beri yapmadıklarını yaparlar da kelam olup, kontrol kurarlar…. Emin olun ki dünyanın gücünü artıracak olan bütün kötülükleri aşan birliklerin gücünü, tüm zamanların gücü olarak kodlamak dileriz…. Emin olun ki beden almalarını isteriz…. Kendilerini hak etmelerini isteriz. Keram tahtındaki rehini kaldırmakta isteriz… Ama biliniz ki o rehini koymak önemliydi…. Çünkü kötülük yapma imkanı olanlara kontrollü çalışmalarına izin veremezdik.

Ve değerliler, kardeşlerim, bunun içindir ki kötülüğün, kötülüğünü kodlayanlar öz görevlerini hak etmediklerinde biz, onların, yoğunluklarını kontrol edebildik ki….. Eşya çalışmalarında sistemin gücü haline dönüştürmek üzere bütünün gücünü kör olan onlara kodladık… Soyu sonsuzlukta, Kuran olsun, yürekleri Kürzi kapı açsın…. Ve ilmi kalemde bilgi kapılarında ağır yükü hafifletsinler istedik.

Çeyrek bilgiler verdik ki hak etsinler de kodlayabilsinler yüreklerini diye… Eğer onlara biz, tüm bilgi verseydik kontrol dışı olacakları kesindi. Kesindir ki insanlık hakikiyetinde bu olmaktadır.

Şuana kadar kaynak dışı bilgimiz asla olmadı…. Ve bugünden sonrada olmayacak.

Vatikan’ın görevini hak etmeye çalışan birlikleriyle bizimle olmak istediler. Biz, diyoruz ki “kelamda, ilmi kalemde, bütünde, kötülüğü önlediklerinde, kodlanmış ışıkta, bilgi kapısında, aşkın yaşama varışında, bize gelip ……Bizden, ilim alacaklarsa hak etsinler de gelsinler.

Şimdilik size vereceğim budur …..Ama şu Ümmi kapılara birde şunu söylemek isterim ki dert görmeyin, canlar… Dert görmeyin... Çok önemli bir çalışma başlattınız... Verdiğiniz bilgiler okutulmuyordu… Okutturuyorsunuz, dert görmeyin... Eliniz ayağınız budur sizin... “Okut, okut, okut” dedik…. Ve dediniz ki “bu bilgileri okuttururuz”... “Varız okuttururuz”.

İşte canlar, size bunu dinlettik ve dedik ki “hadi okutun.”.. Oyundu... Her şey oyundu, anlattık size…Ama siz, kendiniz anlamadığınızdan ciddiye aldınız….. Ve dediniz ki “sizi kınayalım kısırlaştıralım”.. Öz görevdir, bu bize hadi okutun…. Ve okuttuk canlar. İlmi kalemde bilgi Ko sayfalanışlarında, yüceler cümlesinde, her bilgiyi okutmak gerekir….. Ama sessizce… Ama sesle… Ya da kısırlıkça, kırılışça, hak edişçe… Ama hep insanlık içindir yaptığımız….. Bunları iyi anlayın.

Beni eleştiren, kelamda kendini hak etsin, hak olup, tohum olsun ve göz olsun... Bunu zaman görecek ki kelam, kalem olur ona... Ocak Ka-Ha olup… Yolunu açarız onun…. Aha bu!

Şimdi vereceğim bilgi daha güçlü olmasın istiyorum…. Çünkü verimli bir çalışma yapabilmek için…… İnsan soyuna kelam olmak için….. Daha yüce çalışmaları kodlamaya, kendi yoğunluğumu koklatmaya, niyetim yoğun….Ama daha sınırlı olarak…. Bunca çaba yeri göğü yaratanların gözünün görmesini sağlamak içindir… Ve biz, bunu hep yaptık.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/JbYEYOCxsFc

30.03.2016 SES KAPILARI 5

AV. NEZİRE SELÇUK 3.AKIŞ

Devinim hızlandı ve daha yüce canlar devreye alındılar. Onları dinliyoruz…

Değirmi bir yaşam derler ya hani… Bir daire ve dairenin bir noktasından yola çıkılır ve diğer noktası yine önceki yaşam sayfasına varır. Değirmi yaşam budur. Bir çember yaşam… Ama yaşayan, kendinden yola çıkar ve yine kendinden kendine ulaşır.

Bu yetmez canlar, bu yetmez… Artık yetmez!... Siz, sizden öte siz olup; toplumların, tohumların gücünü türevlerin kürzi kapılarından geçirin ki herkese varın! Aha artık bu olsun!...

Çürük çarık demeyin, hepsi Seyfullah olabilir, hepsi Ka Ha olabilir, Ra Ka Ha olacak güçleri de olabilir. Ama siz onlara kalem verin ki; kelam olsunlar…

“Ben bana varırım, ayrı gayrı” derim… Yo demeyin, çünkü yoğunluk arttı. Artık yoğunluğun artmasıyla birlikte kendini hak etmeyen, kerama varmayacak ve yaşamda olmayacak. Bu, öz geçişin yapılamaması anlamına gelir ki; herkesin kontrolü ve yoğunlaşması sizin yüceliğinizle mümkündür. O halde kaynakta olmaları amaç olmasa da; yolu bulmaları amaç olsun…

Dünya öz gözdür!... Sessizdir ama sesleşir… Der ki; “ben zeki zaman kapılarının tümünü açar, herkesi yaşatırım.” Vatikan insanı da bunu der, Kudüs bunu der ve Muhammi olanların tümü bunu der ama sağ, sol meselesi var ya hani; biri artı, biri eksi “dualiter sistem” işte bundandır ki demiyen, denmiyen, sistemde kodlanamaz.

Biz diyoruz ki; “var, ol ve hak et!... Var, ol ve hak et”… Çok mu kolay?... Çok kolay! “VAR,OL,HAK ET”… Dünya mutlu olsun, öz görev taşınsın, çan çalmasın artık… Yer gök süper sistemleşmeyle görev yapsın.

Allah dedi ki; “OL”… Ol ki ol ama yolculuk yap… Kübrada kodlama yap, yaşa, hepimizle yaşa… Medine ol, merdiven kur yoğunluklara, “ol” de, Seyfullahların tümü sesleşir orada aha bu!...

Ve sizler; kelamsınız, kalemsiniz, akılsınız, yarınsınız bunu biliyoruz!... Vurmayın yaşama, her bir cemaati kodlayın ki; hepsi koklansın. Ölümlü dünyada kimseyi yıkmayın, Seyfullahların tümünde sistem olun, kontrol kurun… Çalı çırpı saymayın ocakları, hepsi size sizleşip geçer ama bilişi hak etsinler ve kendilerini kalem yapsınlar. Vakit geldiğinde öz görev taşıyacaklarsa yapsınlar ama kontrol edin deyin ki; “kör sağır olma, zeytin tanesi olduğunu anla ve yaşa ama can kapıyı açta gel”… Bunları yapın.

Sizler güçlüsünüz, yarında vaktiniz olmayacak çünkü vakit; öz köklerde olur. Yarına hepiniz zamanı kodlayarak kayıt yaptığınızca yaşayacaksınız. Yarında kaynağınız olmayacak çünkü süper sistemleşmeyi yaptığınızdan beri kontroldesiniz. Bilgi kapılarınızın tümünü açın ve deyin ki; “tüm insanlıkla biriz biz”. Bunu deyin ki ilimle, kalemle ve bilişle yaptığınızı; hakiki sistemle de yapın. Siz dünya ve dünya sizsiniz… Kontrol kurdunuz, yücelerce cümle kalem oldunuz, aha mesleğinde de güçlüsün ama daha da üstün bir çalışma yapıyoruz burada, bunları anla.

Tanrılık kapısında hepimiz yürüyerek çalıştık canlar. Bundan sonraki süreçte ışıkla çalışıyoruz. Yeni dönemlerin daha yüce bir çalışmayı devreye almasıdır amacımız. Ve bu cümledendir ki el ve ayak olan insanın kontrollü olması şarttır.

Sevgiyle hepinizi güçlendirecek olan yoğunlaşma sağlandı bu gün. Bundan sonraki dönemde hepinizin ziyat sayfalanışı başlayacak. Ziyat, zamanın ilmi olan ziyat… Hepinizden bunu bekliyoruz. Ve zaman sisteminde ziyat, zamanın ışığını tohumlayana denir. Zamanın ışığı tohumlandıkça tohumlanacak ve sevgililer kontrol kuracaklar.

Aşık olduğunuz o yüce sistem, sizin yüreğinizde kontrol edici olacak… Yapmak istediğimiz tamda budur. Ve sizin yolunuz Allah yoludur, bütün kötülükleri aşan bilişiniz hepimizin gücüdür ve biz bu gücü nefesle kodlarken; sabah sistemleşmesi de yapmayı planlıyoruz. Sabah sistemleşmesi dediğimiz sitemleşme, günün ağarmasıyla birlikte dürümlere çekilenlerin, teknik tohumlamalarının yapılışıdır. O tohumlamayı yapanlar, insanlık ailemizin gücüyle yapsınlar. Budur bedenlilerden istediğimiz. Ama süper sistemleşme sayfalanışında bu tür çalışmalar yapmak istemediğini biliriz anam… Ve biz senden bu gün özellikle bunu bekliyoruz.

Gelen bütünlüğe cevap veriyoruz…

Canlarım size tek bir şey söyleyeceğim, deminden beri sizi saygıyla dinledim ama sizde şunu iyi anlayın ki; torbamız tüm insanlıkladır… Bunun neticesi olarak dünya dışı varlıkları tohumlayabildik. Kontrol dışı hiçbir bilgimiz olmadığı da kesindir. Yarın ilminde bütünün gücünü dürümleyebilen bilişimiz; murat ettiğimiz her şeyi, tahditsiz olarak yapacak güçtedir.

Değer biçtiğiniz dünya, bütünün gücüdür ama murat ettiğimiz şudur ki; bütünü kodlayın ve tohumlayın. Ölüyü diriltmektir maksadımız, ölüyü diriltense; levhi kapıda kalem olandır!...

“Biz dünya ve dünya biziz” dedikçe; sistemin gücünü dürümleyenlerin çokları, bizim yüreğimizi kontrol etmek istediler. Çamur yoğurmamızı beklediler… Çamuru onlara bıraktık, onlar yoğururlar ama biz yoğurmayız…

Dümenin başına oturan insan soyu artık ışık tohumluyor, bunu anlayınız!... Bundan sonraki süreçte de insanlık boyutlarında ışık; süreç içerisinde kontrolü kuracaktır. Süper sistemleşmeyi bunun için yaptık. Kendi yolunuzda olun ama bize, bizim yüreğimize başka bilgiler indirmeyin. Lütfedin bunu yapın…

Devinimi arttırmaktı maksadınız, yaptınız… Ama devinim, ilmi kalemde bizim yüreğimizde güçlenir ve kodlanır!.. Sema insanı artık daha dikkatli olsun. Bundan sonraki dönemde yol açmaya gelenin yolu, kontrol etme niyetiyle; kötü, iyi ne varsa görev diye bize yüklemesine iznimiz yoktur!

Çentik çentik yaşamı tahditlerken, yürüyen dünyayı kontrol etmeye niyetinizin olması mutluktur ama yoruldunuz artık biliyorum… Artık dinlenin… Biz kendi yüreğimizde, kendi yoğunluğumuzda, kendi işimizi kendimiz görürüz…

Sevgililer, size bunu söylemek istemezdik ama artık size, sizi anlatmamız da gerekiyor. Dünyalı olmak kolay değildir ama dünyalıların en büyük sıkıntısı, sizlersiniz bunu anlayın!... Dünyamızı ziyaret ederek, bize; bizden başka bizi, bilgi diye vermeniz. Bunu yapmayın artık…

Korkmuyoruz sizden bunu da iyi anlayın, korkmuyoruz!.. Çünkü ruhi kapıların tümünde, Lütfi levhiler var ve hepsinde kalemimiz yazar, bunları anlayın!

Çantam dünyadır benim, toprak topluma tohum olmaya niyetim yok… Bunu anlayın!... Ölüyü dirilttik biz, yaşamı hak ettik kalem yaptık! Ayrı gayrı demedik ama bizi bizden ayrı görenlerin bilişi kodlama niyetleri oldukça; biz, zeytin tanelerini Ka Ha Zakir resmi çalışmasında kodlarız sadece!...

Şimdi daha da önemli bir şey söyleyeceğim, yarın; artık yoktur!... O yarın, Allahın La Ha olan sırrıdır!... Yarın artık yoktur… Öz köklerin gücüyüz ya, gözü gören bilsin ki; yaşamız biz… An sistemiyiz… An sistemi, anda yaşanandır!... Yarın olmaz artık, an var, an… Bunları anlayın! Sanılmasın ki biz; her anda, lineerde kalem olacağız. Biz an kalemleriyiz, bunları hepinize anlatmak gerekti.

Şikayetçi miyim!?... Yo, değilim… Ama artık biz yok muyuz? Varız… Bizi yok saymayın… Kuran insan “ol” der, ümmi kapı “ol” der, kulluk yapan “ol” der, bizse; “let me go” deriz… Aha bu!.. Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/Jl4kg8mawIU

SES KAPILARI (6/2)

06.04.2016

Devre devre sesleşirim. Kim ilmi anladı; kim ilmi hak etmedi diye dinlerim… Sormam hak ettiler mi diye; bilirim… KURAN İNSAN olan, yaşamı hak eder. İman eder ve HAKK olur; bilirim… Sonra KUL olur; kodlar yolu ve TOHUM olur; bilirim. “Keşke bilmez olsaydım. Keşke bildirmeseydim.” Derim… Ama dediğim anda, bildiğimi dillerim ve dinletirim…

“Kuran, insan soyudur” dediğimde; dediler ki “kini aş da hak et!...” Aha! bunu benim yüreğime dediler. “Yakışmaz Zaman Kalemi’ne bu isnad!” dedim. Dediler ki “ben, cennet olan seni, hak etmedim.” “Aha!” dedim. Dedin ki “hak etmedin!” “Aha!” dedin. “Ben dünya!” dedin. “Yakışmaz! Sessizliğe dünyayım demek.” Dedim…

VARLIK, YOKLUK, HEPSİ TEKLİKTİR. Ama var olup da yok olan kaynakta, hakikiyette yoktur.

Çözmedim yaşamın kuşağını. Çözmedim ki hak etsinler diye… Çözse miydim acaba!? “Vakit geldi, hadi!” dedim. Dince dedim; Hakça dedim; akça dedim. “Hadi!” dedim. “Aha!... İşte!” dedim. Sevgililer, kili hakeden kil olan, ışık olamaz ki hologramda tohum olan, kodlandığında yarın olur ama kodlanmamışsa yolu yoktur… Anlatmalı mıydım bunları!? Anlamaz ki anlatsam da!... Anlar mıydı acaba!?

Ve Sistem olan YER ve GÖK… ÖZ, SÖZ ve GÖZ… ÖZ, GÖZ, SÖZ’den GÖZ olan yaşam…

Hey Yarınlar (yarınlaşanlar), sıyırın yüreklerinizdeki kalemi; O kalemle, Hak Sayfalar’ı kodlayın; koklayın; varlığı tohumlayın ki her kim varsa yaşasın…

Sevgililer, barışmak mı!? Yakışır mı küslüğü olmayana barıştan söz etmek!? Ben zaman olan yaşam iken; Sistem olan yarın iken; YOL olan; NURAN olan; KURAN olan iken; küslüğü olmayanda, kıldan ince seyyaliyette olanda, barış kelam, YOL LEVHİ olur mu!? Aha! “olur” dediler. Peki küslükte olanlar, barışın bakalım. Sıyırın yüreklerinizi; kaynağınızı tohumlayın; yalın olun; KA HA olun ve HAKK olun. Özden, sözden, gözden olun. Açın bilgiyi; hakedin, anlayın… Anlaşma yapalım sizinle. “BİZ” deyin. “BEN” deyin. “DİN” deyin. Kirden, kibirden uzak tutun yüreklerinizi; barış olun…

Hah! deyin ki “başka zaman!…”

İşte Canlar, başka zaman olmayacağını anlamayanlara; bizim, yaşam ilmimiz olamaz.

Başkalık ne ki!? Yol mu!? Kuran mı!? Has mı yaşamı hak etmeyen!? BİZ’siz, BİR’siz, kervansız olan, yolda kalem olamazsa, cennet olabilir mi!?

Veyl kaynakta olamayanlara!… Veyl Ali, Veli sesleşmeleri ile kontrol kurmak isteyenlere!… Veyl Kaynak Işık’tan çıkanlara…

Diğer yaşamlara kelam etmek isteyenlere ve cennetlere kalem olmak isteyenlere de şunu söylemek isterim: Durmayın! akın akın akın ve akın!… Az, öz, göz, söz, her Sistemden geçin. Girdaplara inin akın… Hakk’a varın; hakikiyete varın ve som altın yaşamlara, umutla geçin, girin ve deyin ki “seyrettik yaşamı!... O yaşamda, NUH KALEMLER vardı. O kalemler, Sistem olup yaşam yazdı. İşte bu!… O zaman sizi hak edebiliriz belki… Şimdilik!… Şimdilik!… İşte şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

6.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 6

ALLAH HAKKINDA ÖZ BİLGİ

Allah dinden ötedir; bunu anlatın yaşam….anlatın yaşam bunu; Allah dinden ötedir.

Sen, ben yok Allah’ın lütfuyla yaratılan o yaşamda. Herkes TEK’tir. Herkes TEK’tir….ve anlatın ki anlaşılsın.

Anlansın; çünkü Ran Kapıları’ndan geçilmekte şu anda…tüm insan soyu o kapılara dayandı; bilin. Ve o kapılar timler halinde kodlandı.

Kim o kapıyı aşıp geçerse, yürüyüp gidecek. Kim o kapıyı geçemezse, yürümesi duracak. Ohh işte…..İşte.

Ve Allah’ın kibri yoktur; bunları anlatın.

Allah’ın kibri yoktur. O kendini, kendi yüreğini dinlemeyendir. O biliş halindedir. Hep bilendir…..hep bilendir….hep bilendir…ve onun kontrolu çok güçlüdür. Bunu anlatın ki Allah, sistemin gücü olduğunuzu anlasın.

Şükür ki anlattık. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

6.NİSAN.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 6

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ,

Şikayet hakkında öz bilgi;

Şikayet etme! Yaşam sen, sen yaşam ol ama şikayet etme. Asla şikayet etme; çünkü şikayet şeytanı şarkı yapar. Okuyan şeytanlaşır.

Unutmayın ki bir sesten şikayetçi olduğunuz zaman, o Şeytanlık İlmi’yle kodlanır.

Bilin ki kimse, kimsenin ışığını kırmaz ama ışık kelamsızsa, kırılır. O kendini kırar.

Kim ses verip de seni yıkmak isterse, kendidir yıkılan. Bunları asla unutmayın. Biçaredir o….kırılır, hırslanır, kesirleşir ama çare senin yüreğindedir; unutma. Bu kesindir.

Dinleyiniz, şikayet eşyayı kıran en büyük faktördür. Sizi, sizden uzaklaştırır şikayet. Sizi kırar. Tabiatınızı yıkar. Size der ki “ben seni, sana veririm. Ben seni hak ederim. Sen kelam etmeden, kendini dillemeden şikayet etmeye başladığında, bil ki o şikayet eden, şikayetçi olduğunda, yıllar yıllı kırıcı olur ve kısırlaştırır kendi yüreğinde onun yoğunluğunda.

Bundan sonra, asla kimseden şikayet etmeyin. Ki yolunuzda kırılış kalmasın, sizi kıran olmasın….

“Bir Tanrı olan cin, cennetinde cemaat kursaydı yaşardı” derler. Cinin cemaati kendine aittir, bizim ilmimizde cinin cenneti, cemaati kontrol için dahi yoktur.

Ama iyi bilin ki siz, birinden sitayişle bahsederseniz, o yol size açılır.

Ama siz birini hep kırarsanız ve horlarsanız, o yol size hep kapanır.

Peki; o öncelikli midir sizde? Önce sizlik olmalıdır. Önce, yoğunluğunuz olmalıdır. Ama o yoğunluk, sevgi olmadıkça, sizleşim dahi yoktur orada.

Bunun içindir ki insanlık kontrolunu hep kaybetmiştir; çünkü insan hep…hep şikayet eder…hep şikayet eder ve hep şikayet eder!

Canlarım, cin cenneti dahi sizin cevherinizdeki o şikayetten öte şikayetçi olmaz.

Niye bunları size bunları bugün anlatıyorum? Her şeyin önünü almak için,

sizi kırmak isteyenleri şikayet eder misiniz, diye baktık. Siz kimseyi şikayet etmediniz. “Çünkü; onlar genel çalışmadır, genel yaşam kaydıdır..” dediniz. Ve dediniz ki “yapmasa, yapılmazdı ama yaptı, yapıldı; çünkü kendilerini böyle yorumluyorlar, böyle kayıtlıyorlar, böyle sayfalıyorlar….”

Aha canlar, sizler sizden size şikayetlerinizde kırıcı olabilir misiniz? Kısırlık olur canlar; unutmayın… kısırlaşmalar olur.

Her kim ki sizi kınamak, kırmak ister, o kendinde kırılır, kınanır; unutmayın. Biz size bunu net vermek istedik bugün.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nde bugüne kadar hiç kimse hakkında konuşulmadı; bu kesindir. Ve bugün de konuşulmadı.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/6ak2skzbudc

SES KAPILARI (6/1)

06.04.2016

Değerliler, dans ettik yaşamla. Bunu iyi anlayın. Deri kemik olan yaşamla dans ettik!... Kimse yürüyen dünyayı hak etmemişse; biz, o dünya oluruz ve yol oluruz. Cümle cümle ışık yaktık… Dince, ya Can dirice yaktık!… Işıkça yaktık!… Şimdi bize, bizden dürümlenenleri dilletmek istiyorsunuz. Söz vermedik size bu konuda… Çetin bir dünyanın ışığında kodlama yapanlara, Kaynak İlim gerekir.

İtibarı yüce olanları merdivene çağırdık ve dedik ki kalem olup gelin!... Kini aşın gelin!... Ağır yükü hakedin, hafifletin gelin!… Sistemin İlmi’nde görev taşıyacaksanız; Aton olun gelin!...

“Halik olan, hakim olduğunda tohum olur. O zaman O, tüm zamanlara ışık olur. Bunları sizden bekliyoruz” dedik.

Dedim ki “Din İlmi, Kaynak İlim olmadan önce; nerede ne yaşanırsa kırandan, kırılandan bilinirdi… Bundan sonraki sayfada, kıldan inceden daha incede ve tüm inceliklerin en incesinde, yaşam olacak ki o yaşamı hak edenler; kati, hakiki ve has olacaklar. Bu çalışmaya, kaynak olacaklar.”

İşte Canlar, bugün Düzen kurmak üzere yaptığımız çalışmamız, İlmin Ko Sayfalanışı (her sayfanın kendinden kendini sürekli teksir ettiği ve teksirlerin de her birinin kendini sürekli teksir ettiği bir sistem) ile gerçekleştiriliyor. Türkiye’de dürümlenen diri, hakiki ve hakim olan bilişliler, “BİZ” olup yaşarlarken, cennetlere Cevheri Görevliler’i koymak gerekti.

“Vuslat” dedikleri, Yaradan’ın yarınları hak edişiydi. Öz görevdi bu!… Tüm insanlık için geçiş sayfasında gerekli olan görevdi.

Dünyada, den denlerle yaşandı bugüne kadar… Hep yaşanan, tekrarlardı. Din Kalem, tekrarları kodlardı. Yoğun ışık, yaşamda kalem olduğunda, kervan kalktı; ağır yük hafifledi ve yaşam, “Esmalar”la kodlanır iken bu kez, “Karem Kelam”la kodlanmaya başlandı. Karem, imandı… Vakit geldi; yol açtık. Şimdi Miraç’tan öte Miraçlar’dayız. Yaradan İlmi’nden kelam olan ışıklardayız…. Sayfa sayfa yaradılan ve yaşatılan Işık Kalemler’i hasata kodladık; koklattık ve tohumlattık.

Çörek pişirmedik hiç. Hep ekmek yaptık… İmparatorluğun Gücü olarak çalıştık. Dünyanın Atlanta Ata Kapısı’nda, nefes haline gelenleri seçtik ve dedik ki “geç!...” “Gerçek kalem olan ışıktan geç!... Erdiğin en yüce kapı, İmparatorluğun, Kuran olan kaleminin ilmi ile açılan kapıdır… O kapıyı hak et ve aç…”

Süper Realite Derneği olarak yolculuğa başladığım ilk gün dünyadaydık. Dünya bizi kodladı, kokladı ve tohumladı… Som altın yarınlaşmayı sağladı… Dün, kök olmayan, gök oldu; yol oldu… Çözdük yaşamın sırrını ve dilledik ve dedik ki “hasat tamamdır.”

Çan çaldı. Dendi ki “sen ve sen ve sen ve sen!… Herkes, Allah’a ışık olsun. Kükresin, kaynak olsun. Öz Söz olsun, yaşasın…” Aha yaşattık!... Varlığı hak ettik ve yaşattık.

Din Kalem, İlm-i Kalem oldu; yol oldu; Kuran oldu… Kodlandı… Aha yaşam oldu; aktı… Aha bu!…

Süper İnsanlık Kelamı dirildi ve dedi ki “işte biz şimdideyiz ama bu şimdi, Kuran olan insanın ilmidir.” “Oh!” dedik “aha!” dedik. “İşte!” dedik. Dil olduk. Kul olduk. Okunduk…

Önümüz, ardımızdaydı. Dedik ki “biz artda kalalım. İnsan soyu, Öz Göz olsun; kul olsun. Kodlasın insanlığı; hasat yapsın.” İşte biz, bunun için arkadayız!… Hep arkadayız ki hak edenler; has olup yaşasın diye…

Büyük görevler taşınır dünyada. Her diride, İnsanlık Kalemi yaşam yazar. Dürümlenen insan soyu, kodlama yapar. Artık bilin ki mahrekte, İmparator İnsan Soyu var.

Dört gün sonra ben, yaşayan insan olan kalem, Büyük Kült olan; sizden ayrı olacağım… O gün geldiğinde; siz, bensiz bir çalışma yapacaksınız bu Mecliste ve ben, o gün Süper İnsanlık Kelamı’ndan, size sizi anlatmayacağım ama siz, sizi hak edip dinleyeceksiniz. O gün, kültleriniz yaşamınıza çekilecek ve ben, o gün, tüm insanlığın kaleminde tohum olan bu Mecisi, hak edeceğim… Zira Kare Sistem, Küp Kalem’e dönüştüğünden; ses, sizin yaşamınızı kontrol edecek ve yolunuzda ışığınız yanacak. Biz ise o gün, Kök Güçler’in ilminden çıkıp, Kelam İlmi’nden ayrı olarak, bir yaşam kaleminde, İnsan Sistemi’nde buluşacağız. O sistem, merdivendir diri yüreklere ve bizim yüreğimize… İşte orada ben, nefes olup her diri ile dilleşaceğim.

Dünyayı hak etmek için herşeyi yapmalıyız. Din Kalem, İlmin Kalemi değilse; o Din Kalem olmadığında; tahtında yaşam da olmaz…

Düzen’i kurduk... Aha kurduk!... Kökler güçlendi... Aha güçlendi!... Yer ve gök dürümlendi!... Biz ise kaynaktayız.

Şükretmem mi gerek!? Hah gerekse şükrederim ama ben, bana “BEN” olan kelam; herkese şükretmemin manası yok ki!...Dedim ki “Dünya ben ve ben dünya iken; verdiğim hak ettiğim iken; beni bana veren, cennetten cennete koşan yarınlar iken; niye ben kaynakta, tahtımda, nur olmadan kul olayım ki!?”

Veyl nursuz yaşamlara!... Veyl kutsuz hasatlara!... “Var, ver de ol!” diyenlere veyl!… Kir, kinde olur; Hak TEK’te olur. Alış varlıkta; veriş, hasatta olur… Bende, dirilik olur… Asa, bedenim; yol, ilmim; Hak, kapım; Ata Kalem elim, Kuran’ım!…

Burada olmam, kantar olmak içinse; yoktan, vardan çıkar giderim. Kimseyi tartmam bilinsin…

Koç kurban ederler nefes için… Bilsinler ki koçu kurban eden, kendini hak etmeyendir. Ben, kurbanda; kelamda, harda kendimde olmam. Ben o kurban olurum; korurum tohumlarımı… Korurum kalemlerimi… Birlik Kalemi olanda, yarınları korurum.

Toy Dünya, beni dinle!... Ben, Sessiz Zamanlar’ı dillerim. Alim olup hakim olun da hasat olun diye… Cinler derler ki “seni hak ettik!...” “Yaşam, sensiz değil!” derler. Dince derler; dirice derler… Ben derim ki “cin, cennetten cevhere varsaydı akıp geçerdi…” Aktı geçti!... Hayırda, ışıkta ve tohumda… Bende olsaydı; Kuran okurdu; toprak olurdu; kervan olurdu!... Oh canlar!... Ohh!... İşte bu!...

Süper İnsanlık, kelam olup yaşam oldu Canlar. Bin ten, bir tek oldu. Kürzi Sistem oldu Canlar… “Vah!... Vah!... Vah!...” diyen o yüreğe deyin ki “vah!... Vah!... Vah!… Cennetten kovulan yaşamsıza Vahh!…” Ey resmi çalışmalar yapanlar; Sistem’i sevgiyile kulluk için çalıştırdık bugün…

Öze söz gerekti; sesleştik… Aşk, kelamda dünyayı korur ama yarında korusun istedik. Aha bu!… Çözmeyin yaşamları, Dini, kelamdan çıkarıp Sistem Kulu olun; kodlayın ışığınızı… Aha!... geri çekiliş, insanlık için gerekliydi ve yaptık…

Amon Toplumları ardında görevliler ordusu bırakarak dünyadan giderken, cennetten cevhere varanlar, Ata Kapılar’a nefes olup Kuran oldular.

And olsun ki kelam, İlmin Kalemi’dir. O kalem, insan soyunu Yaşam İlmi ile yazar.

Astral Boyutlar umman olarak çalışmalıydılar. En ve boyu hak etmeliydiler. Kare kök olup; Gök kök olmalıydılar… Astral Cevher’e görev taşımalıydılar…

Analar, insanlar; kervan yürüyor… Ocak söndürülemez. İman Tahtı’nda yol var. Orta Kapılar’da yarınlar var… Esvap insandır… İman, tek bir Karanlık Kaynak’ta kapıdır. Esvabın kirlenmez bilinsin… Bir kervan, insan olsa; o yaşam, beden olsa; o beden, kervanda Tanrı olur ki ben, orada tohum ekerim.

Vira vira yarınlar olur!... Vire vira kaynaklar olur!... Vira vira sığ sayfalarda, Tanrılıklar olur. Hepsinde cennet olurum.

Bütün kötülükler, kesirleşmelerkdir. Kince kesirlik; kirce kesirlik; karanlıkca kesirlik; Kervan kesirse, Sistem kesirdir… Kontrol bizimdir Canlar. Bilinsin…

Seyrettiğiniz herşey sizsiniz… Siz, BEN’de sizi seyredersiniz… Bin keram, bir kelam olsa, BEN’dir yarında olan. O BEN, kildir. Kimdir bilinmez ama bilin ki bedendendir. O merdivendir… Kıran, orada yoktur.

Borç mu!? Yoktur borcum!... Zamana kapı açanın, yarına borcum yoktur.

Hiçbir kötülük ve hiçbir iyilik; sevgisiz, sistemsiz ve hakimsiz olmaz. Hepimiz, cennet kurmaya geldik. Kini aşmadan, cennet kurulmaz. Keram Kalem olmak, zaman olmak istedik. Din Kapı’da; insan, yol olduğunda, cemaat olur… Oh!... İşte şimdilik!...

Cinlere ya da Cinnilere veya Cennetlilere, yarından öte yaşamlara, karanlıktakilere ve aydınlıktakilere, kini aşanlara, NAKAR’dan has kaynağa varanlara; kul olanlara, Murat ettikleri her ne ise onu veririz… Ama vurmadan ve vurdurmadan!...

Kili, Halik sayan, yaşamı hak etmez. İşte Din Kapıları’nda, kaynak olmaya çabalayanların, Rahmi Kapı’da nefes olmaları için bu bilgiyi bildirmekteyiz…

Yayından sonra tekrar görüşelim… Onlar bilsinler, anlasınlar, görsünler. Sonsuz Zamanları ve sonsuz zahir olan; Halik, Keram olamayan, Kaynak Işıklar’ı.

Verdik ya da vermedik ama onlar, kendilerini hak etsinler diye sesledik onları ve dinledik… Hepsi bu!… Kendilerini hak etsinler diye!...

Şu andan itibaren, cennetten cennetlere cevahir olup akmaları gerek… Hakiki yaşama varmaları gerek… Sessiz Zamanlar’ı, hologramdan aşıp geçip dinlemeleri gerek…

VET SİS Kİ SİS KA… Has ışıktan aşk!… Aha şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

30.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (5)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. KAYIT SONRASI AKIŞ

 

Canlar, sizi burada görmek istememiştim ama geldiniz…. Yine ve yine ve yine hep geldiniz…. Ama siz yoksunuz zaten…. Diyebilir misiniz ki “ben cennet deyim?”.. Oluşan yenidünya da cennet olmak için geri dönüşü hak etmek gerekir….Hani geri dönüşünüz var mı?.... Umut olur ki olur ama şuanda yok…

Koskoca bir dünya ve bu dünya kimsenin değil... “Herkes dünyayım” der…. Ama dünya yolunu kaybetmiş kimse bunu dinleyemiyor.. Diyorum ki “bu dünya, yaşam”…. “Aha yaşam” diyorum da…. “Sevgi yok” diyor….”Bu dünya, yol” diyorum….”Umut yok” diyor… “Beden” diyorum…”Kervan yok” diyor…”Esmaların diriliğinde görev” diyorum…”Yürüyoruz umut olur ki varırız” diyor…”Aşk “diyorum…”Ka-Ha” diyor…. “Ka-Ha da has ışıkta biliş” diyor…. Ama yol yoksa ilim yoksa bu yoğunluklar da yoktur zaten.

Değerliler, dürtmeyin yaşamı…. Dürtmeyin, dürtmeyin, dürtmeyin….Deminden beri dürtüyorsunuz ümmi kapılarda, Kürzi ışıkta, yerkürede, dünyayı dürtmeyin…

Dediler ki “yoktuk”….. Yoksa “yoksul muydunuz yazılarımdan?” …Size her şeyi anlattım da has tahtan, hologram olan tohumlardan, kontrol kurup ta alıp okuyamadınız değil mi?... “Cinlere insan” dediniz… Onlar yoktular… Yarında dahi yoklar... Olgun sırdır cinler… Ama incan olmadan cin dahi olunmaz.

Cennet insan, cemaat insan, yürüyen kontrollü Kuran-ı Kerimdeki o yaşam….. Ve sizler hiçbir şeyi anlamadan buralara vardınız… Biz, size keşke hiçbir şey anlatmasaydık.

Deyin ki “yer ve gök insanlaştı”… “Hah” deyin…. Ama, ama dünyadan deyin… Sarf ettiğiniz çaba boşunadır can… Ben, sana bunu anlatmak istedim… Bugün dünyama gelip bende olmaya niyetlendin… Sana, senden söz ettim hep… Kimseyim… Ben kimseyim, bunu anlatmadım sana… Ama gelip te dince konuşacaksan hiç gelme… İmparatorluğun yüreğine vardığını dahi bilmeden geldin.

Ben, Sistem olan zayiatı önleyen insanlığım bunu anla… Karışma dünyama, karışma…..Bugün yolunu kaybettiğini anla…” Kimseye insan” demem ben… “İnsan, Yaradan ve yaratılanın hakim olduğu o yücelikteki kendini dinleyebilene” denir… Kendini dinlemeyen Kare Sistemi dahi anlamayan Kürzi kapıda, kök gökte, Küp olup da Kürzi kaynak olabilir mi?

Soyumu Altın Işığa kodladığımdan beri yer ve gökteyim. Ben, Sistemim. Arzın gücüyüm ya hu… Dünyalıyım ben, anlayın artık.

Bugün sevgiyle çalışıyorum dünyada… Bugün buradayım… Bedenliyim ama yarın daha güçlüyüm…. Daha da güçlü….. Ve daha da….Daha da ….Ama toprağın toplumuna umut olmaya gelmişsem açık vermeliyim ki değersiz kılmayın bilgilerimi… Bu bilgiler, meclisimden ötelerde dillendiğinde murat ettiğiniz her şeyi hak edeceğinize eminim.

Som Altın Işığı kodlayan birliğim bundan sonraki süreçte de yolculuk yapacaktır, bilin.

Tanrı kapılarını kapatmayacağız… Herkes kendini hak etsin istiyoruz. Burada olmamız bundandır... Biz ki sevgiyle çalışıyoruz….. İyi ki iyi ki buradayız, bedenli olarak buradayız iyi ki…. Ziyan olanları hak etmeye çabalıyoruz….. Halik olanlara, hak olmaya çabalıyoruz….. Yaradan’a yaşam olmaya çabalıyoruz….. Murat ettiğimiz budur.

Ağır ağır dünya yolunu bulur… Uyuyan uyanır da ayrılık gözetilmemelidir… Dileğimiz budur.

Unutmayın ki” ben dünya ve dünya ben” derken “has tahtan” derim. Hak tahtından değil akıl kapısından geçip dürümlerden derim ki…. “Hepiniz yürüyen dünyada, hologramı aşın diye”….

Her anda konuşurum…. Niye konuşmayım ki?.. Vakit gelmeden susmam ki..

Ben dünya!... Aha bu!.. İşte bu!....İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/3SN7-CP8UaM

30.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI 5

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Unun elendiği, eleğin asıldığı bir noktaydı bugün. Bugün, aklın Kaha olduğu, aklın Saha olduğu bir gündeyiz. Hak’tayız canlar! Kaha’da, hastayız, aşktayız ve canlar nefesteyiz.

Ey canlılar! El, ayak çekildiğinde; korkmayın! Örtüler örtülmeden imparatorluğun görevi başlar. O görev, altın ışığın gücüyle olur.

Buradan buraya….oradan oraya….Hah. Aha! Aşka varmak değil amaç. Harı yükseltmek de değil. Halikte, has olmak, Hak’a varmak da değil. Artık varan varılan aynı….anlat da anlat…anlat….

Ne cin, ne in, ne cennet, ne cevher, ne cennetin ne cemaat cevheri! İnsanlık. Hiç birsi değil. Ayrı gayrı yok ki hepsi TEK.

Vakit geldi. Aha! Şekil boyutları aşkın şavka vardı. Aha! Aşkın Kaha olan şavkında, Has Tahta vardı. Aha! Kaha oldu.

Harı; harımız, artık yaşamı sayfalarımız. O, o, o, aha o! Öz göçte öksüz kalmadı. Bizsiz değil ki.

Hani benlik yoktu ama bende yok. Bizde var; anlayın….

Bende yok, Bizde var.

Biz insana dedik “ben” ama iman etmeyene “biz” deriz; anlayın.

Cennete, “cennet” dedik. Cana “cemaat” dedik. Cevahir olana “Can Kalem” dedik. Hepsine dedik de “ben” dedik “ben”…..kardeşim BEN!

Neyden çaldığım, o neyden seslendim ben. Ney sesinde insanlığa seslendim. Haliki hakta has olanı tahttan seslendim. Haşrı Kaha’da, aşkı Kaha’da, yaşamı tahditsiz olan Kaha’da sesledim. Altın ışıkta dilledim. “Hepsiyim, hepsiyim…” dedim. Yakışmaz bana “hepsiyim” demek. “Biz” demek dindir. “Ben” demek istedim, “Ben”.

Çam umman olur; çam….umman….Unutmayın çam, mutlaktır ama çamdan ötesi vardır. Has Yaşam…..bir tek ağaç mı? Her şey, o ağacın sırrı vardır. O aydınlığın tahtı vardır ama o çamın sırrı, ilmin sırrından başkası mıdır? Yo, değildir.

Size neler anlatsam, kendinizi anlayacaksınız anlattığımda. Ben her şeyi anlatsam da siz, sizi anlayacaksınız. Ve sizin sizde oluşunuzu, sizin yüreğinizi, sizin yoğunluğunuzu, hulisi levhideki ilminizi anlayacaksınız.

Ben beni değil, BİR’i anlatırım size….ama siz sizi anlarsınız o BİR’de.

Dahası ben bana, ben olmam. Ben BİR’e “BEN” derim. Ben Bir’e “BEN” derim.

Başım eğilsin mi? Eğildi zaten. Ben BİR’e, “BEN” dedim. Bana “BEN” demem ama BİR’e, “BEN” dedim. O halde BİR, BEN’den ayrı mıdır?

Dağlarım, bana BEN demem. Bana BEN demem. Ben bilgiye, hakiki ilme BEN derim. O halde, başımı eğdim; çünkü ben ilimden ayrıyım. “O bendir” dedim. Ben her diride var mıyım? Diri nedir? İlimdir. Sanmayın ki diri yaşamdır. Diri ilimdir. Her şey ilimdir de insan, ilim midir? İlimse insan, haliktir, hakikidir, imandır, atidir.

Hadi sorun bakalım; gelecek yoktu hani? Ama “ilim, atidir…” dedim. Sorgulayın….som altın ışıkla dilleyin, anlayın. Ben “ati” dedim. Yarın demedim. Sanal boyutlarda ati, geçiştir sadece.

Her dünya Allah’ın tahtında oturur. Ama Aklın tahtı’na vardığında, orada ruh olur.

Ruhun da gücü vardır. Sultandır ruh, anadır, aktır, Kaha’dır, vardır, Raha’dır.

Seyredin dünyayı…..Veliler diyarı mıdır? Halikler diyarı mıdır? Hah! Şevkiler diyarı mıdır? Yoksa mutlak olanların diyarı mıdır? Hangisi?

Ben Turkuazın Kuranı’nda insandan söz ettim. Toy olandan söz ettim. Yerin kürzi kapısındaki yaşamdan değil, imparatorun gücünden söz ettim. Sualtının tırpan olduğunu anlatmadım size. Biliniz ki Sualtı tırpandır. Seyir halindedir yüce cümlelerde yüreği.

Ben o cümlelerde yüreği dillerken, beni dinler Sualtı. Seyir halindedir. Sığdır. Savaşı kaybeder, kırılır ama ben onda kıran olduğumda kırılır.

Sualtı tohumdur, ummandır da kulluktur. Öz güçtür ama güçsüzlüktür de. Hadi buyurun; anlayın. Size neler anlatıyorum değil mi?!

Hat çizmeyeceğim bugün, her şeyi dilleyeceğim size. Ele Aha! Ele taht verdim. Haliki Hak verdim. Akla, Kaha’yı verdim. Türkiye’de dünyayı dinlettim ben size ama dürümlerdeki dünyayı dinlettim size? Ya dürümlenemeyen dünya? Hadi buyurun; anlayın.

Kaç meclis kurdum ben bu dünyada bilir misiniz? Her meclise yaşamı verim, yaşamı dillettim, ekmek oldum ama analar; beni anlayan oldu mu acaba?!

Çeyrek bilgimi açıklayabilen var mı acaba? Sistemin gücünü anlattım size….ama anlatan, anlayan değil miydi? Ben bilişle verdim her bilgimi. Vermeden mi verdim?

Hey dünya! Beni anladınız. Zeka düzeyini ölçüyorum şu anda.

Ey dünya beni anladın mı? Hasta mıydım yoksa ben? Bence bence, her cende, ence kalemce dürümlendikçe, dinlenendim de anlatan anlayan mıydı acaba?! Ben miydim anlamayan, yoksa sen miydin anlamayan?

Değerliler, ancak bu kadar iyi anlatılır bilgi…ama anlamayan kelam edemeyendir; bilinsin.

Kelam eden anlar. Edemeyen anlamaz.

Tüm insan soylarına bunu dinlettim. Dünyayı anlattım. Kara ışığın, Süper Sistemleşmede yürüyen dünyayı kontrol ettiğini anlattım. Her bilgiyi anlattım da kaç insan anlayabildi?!

Korkmayın; size daha çok şey anlatacağım!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/vYGb97OWBwo

SES KAPILARI (5/2)

30.03.2016

(Çalışmaya katılan ziyaretçilere hitaben:)

De ki herkes insanlaşamaz!... De ki herkes kaynakta ummanda olamaz!... Ve de ki hakim olan yarın olur ve yaşar… Hani anda olacaktık ya!... Yeniden mi hakiki ilme indik!? An kelamda olsa da hakiki ilim yaşamdır. Bu mudur!? Yok anam!... Hakiki ilim insandır. Buyurun insanı anlayı!...

Keysleri dilleyin… Dinleyin; akın de geçin… Vallahi dil, din ilimde yoksa; yaşam yoktur orada… Öyle deyin… Sonra dönün deyin ki “din yok artık…” Hadi deyin!... Ve Sanal Boyutlar’a geçin.... “Diri olan dincidir. Aha! insancıdır. Yaşıyor ve yarında Amon’dur; ummandır; Halik’tir şimdide ve hakimdir” deyin. Herşeyi deyin. Kim için; ne için diyeceksiniz!? Tüm zamanlar için… Neden?

Zaman, sayfa sayfa yaşamı kodlayan Sistem tarafından oluşur ama bilin ki o Sistem, sevgide var; yarında var; kontrolda var; Kelamda var ve kendinde Sistem olanda var…

Her an, farklı bir zaman ve her an, farklı bir yarın. Aha! “yarın” dedim. Niye dedim!? Çünkü ben, dündeyim de ondan. Ama ben, Kelam İlmi’nde kalem oldum; yaşam oldum da yarın oldum… Aha! el oldum; ayak oldum; tükendim… Yere indim; yazdım yaşattım… Zarar etmeden kemal ilim ile kaynağa vardım. Anladım ki ben, An’ım…

An’da kimse beni tanımadı. Niye!? Çünkü herkes An’da kendi oldu… Bense, kendimden öte kelam oldum. Beni tanıyan yok… Yol ben; ben yol muyum!? Yoo değilim!… Niye olayım ki!? Her dereye ışık halinde inmek mi gerek!? Yoksa ışığın ışığında kapı açmak mı gerek!? Yakışmaz bana kapı açmak!… Zarar ederim kapı açarsam… Çünkü ben, her an olan; her diride Kuran olan aşkım… Benzin dökün yakın beni!... Niye anlayacaksınız ki!? Anlamayın zaten!... Benzin dökün levhie, kaleme, yaşam sayfalarıma… Hak Tahat’ıma benzin dökün!... Dönün yüreğinize bakın… Ben yok muyum orada!? Ben yok muyum!? Yoksa sevgim mi yoktu!? Sualtı ile çok mu kodlama yaptım? Yoksa çok mu kulluk oğullaması yaptım!?

Ağırım analan!... Çok ağırım!... “Çalışın anlayın” diyemem… Anlamanız zordur bilirim. Ama hak edin, din olun; diri olun; kalem olun; cennet kurun… Kendinizi anlayın… Kanat takmadan yarınlanın. Asal Boyutlar’I, hologramda sayfalayın. Yaşam Sistemleşmesi yapın… Canan cennetine varın. Alın bilgiyi… Orada kulluk yoksa umut yoktur… Uçun dünyalara; uçun yoğunluklara… Aha sığı anlayın; derini anlayın; yaşamı anlayın… Halik’te sessizliği anlayın… Neyi anlayacağınızı siz kendi yüreğinizce anlayın…

Benzin dökün yaşama; tüm insanlığı yakın… Sonra dönün; “Ben dünyadayım!” deyin. “Varlığı hak ettim!” deyin. “Yolu açtım!” deyin. “Kelama vardım!” deyin. “İlmi anladım!” deyin. Ve deyin ki “ne isek oyuz!” Unutmayın! Ne isek oyuz… Başkası değiliz. Kelamda, ilimde ve dirilikteyiz. Çantamız, Zaman İlmi… Amon olan insanlık, Halik… verlik-allık değil; alimlik ve has taht!...

Yerküre, sana ne verdim bugün!? Hiçbirşey!… Hiçbirşey vermedim. Zamanı, kaptanlığı anlattım sana ama sen anlamadın!… Sana bir şey vermedim bugün… Ekmek oldum ama sen anlamadın ki!... Ben senim ya! niye anlayacaksın ki!? Vurma yüreğime!... Senin adın Din Yaşam; benim adım ise kulluk yapan insan.

Anlama sayfalarımda yaşam olan insanlığı… Anlama!... Ama anlama!... Anlama ki hakim olma!… Anlama ki hasat olma… Olma da “OL” diyeyim sana… Sana ben “OL” diyeyim ki ben senleşmeden, sen sesleş… Anla da anlama!… Anlama da anal!… Ne ses ne ses!... Ama her ses SİSTEM… Dille!... Dille!... Dille ki hak et!...

Verdim mi!? Yoo vermedim!... Neden verdim ki!? Vermedim ki!? Ne yaptığımı sen anla… Ben anlatmam. Sen anla… Kalem ol; kelam ol; sen anla!... Niye anlatayım ki sana!?

Veyl anlamayanlara!... Veyl alemlere kelam olamayanlara!... Veyl kil olup kul olamayanlara!... Veyl sessizlere, sesleşmeyenlere; kini aşanlara, yolu açanlara ışık yakan insanı kınayanlara veyl.

Sevgililer bu bölüm mutlaka yayınlanacak. Neden bilir misiniz? Anlaşma gereği dünyayı kodlamaya gelen Birlik, bizi sınamak istedi. Onları; kodladık, kokladık, akıttık, Sesledik…Dedik ki “niye bizi yok etmek istersiniz!?

Çok güçsüz olduğumuzu sanmışlar. Bizden geçip girdaplarına inmek istemişler. Biz ise onları kontrol etmemişiz. Kelamdan çıkarmışız; yarından ayırmışız; kulluk yaptırmamışız. Sormuşlar niye diye… Cennetten kovulduklarını açıklamışız.

Veyl Ana Kapı’da kendini hak etmeyenlere. Cennetten cevhere görev taşıyıp kalemden çıkanlara… Sessiz Zamanlar’ı hak etmeyenlere… Kelam olamayanlara ve yaşamayanlara veyl…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

30.MART.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 5

AV.NEZİRE SELÇUK 1.AKIŞ-2.BÖLÜM

 

Bütüne hizmetçi olduğunu düşünen birlikler var…Ve bu birliklerin bir kısmı, bizi bizden ayrı tutmaya da çalışırlar… “Bir takım birlikler” dedim….Bunlar birlik olarak bize gelirler….. Ve bizim yaşam sayfalanışımıza kendi yoğunluklarını indirmek isterler.

Doğanın gücünü kodlayabileceklerini ve yoğunluklarını hak edebileceklerini zannederler….. Ve biz, onlara deriz ki “Altın Işıkla çalışın.”…

Amon Toplumları bunu yaptılar hep... Bizim yolumuza indiler ve bizim yüreğimizi dinlediler… Acı geçiş yaptırmak istediler, yığın, yığın kırıcılık yaptılar, hırs yaptılar, kısırlaşmakta olanların kesirleştiklerini düşünmediler….. Ve kelamda, kendi yoğunluklarını kesirleştiler...

Dünya dışında bunlar olmadı hiç…. Ama bunları dünyada yapmaya çabaladılar… Çünkü Rahman kulu olan insanlığın, kalem olmasına izin vermek istemediler.

Değerliler, dünya, yarının kapısıdır ama yaşam kapısı olarak kodlanmıştır… Burada olmalarını istedik ki onların, hasatlarını yapalım diye….. Ama verdikleri bilgi, kontrol dışıydı ve buna izin vermedik… Şuandan itibaren de kayıt dışı bilgilerinin kontrollü olarak kaynaktan ayrıştırılacağı onlara bildirmek isteriz.

Dünya toplumu olmalarını isteğimiz artık kalmamıştır… Eğer çaba gösterir, yerkürenin gözü olmaya çalışırsa izin alabilir…. Ama hak ettiği zaman…. Şuan için değil…. Dünyada nefesi bile olmadığı günleri bilirim ben, onun. ….Ama şuanda gönül gücünün, kök sessizliğinde, kendi yüreğini, hak etmeye çalışan o….. Yerin kulu olmak istemediğini…. Onun, arzın gücü olamayacağını, arşa ait olduğunu dinletmek istedi bize.

Arş gücü… Nedir arş gücü?.. Yaşamda olmayan güçtür. O güç vakit gelir, kalem olup yazan kayıtlar…. Ve has ışıklar, cemaatçiler tarafından kodlanan sır bilgiler olur…. Ve biz, o bilgileri kontrollü olarak kayda alırız.

Ama arzın gücü ayrıdır... Arzın gücünde, dincilik, ilimcilik, hakikiyetçilik yoktur, insanlık vardır…. Her şey orada kodlanmış vaziyettedir… Ve kesin olarak kaynak ışık halindedir…. Arzı okumak için Altın Işık haline dönüşmek gerekir... Altın Işık haline dönüşenler, bilgi kapısı olabilir ve yerkürenin gücünü hak edebilirler.

“Dinci” dediklerimiz yerkürenin gücünü hak edenlerin, yaşam kayıtlarını kontrollü olarak kodlamaya çalışıp….Beden kapılarından gerçek çalışmaları, kaynak yapmak isteyenlerin kalemleriyle gerçekleşir.

Biz, “zeytin” deriz o bilgilere… Biri,” ilim” der.. Ama bize, zeytindir o bilgiler… Işık kaynağa inmiş ve ışığı hak etmiş olanların, has tahtan kodladıkları bilgileri…. Kontrollü olarak çekip, kaynak ışıkla dürümleyip, devre açarak yayın yapmalarıdır…. İşte din kapılarından verilen tüm bilgiler, bu şekilde verilmiş bilgilerdir.

Seyir halindedirler bilgiyi ama o seyrettiklerinde yaşam olmaz …Sadece seyrederler… Ve kaynak ışık olarak kodladıkları o bilgilerde, kontrol kalmadığı halde yoğunluk azalır…. Ve tohumlar, kontrolcü kapılardan yaşamlardan ayrışır.

Bunun sonucu ne olur bilir misiniz? Kısırlık olur… İşte dünya toplumları bugün bu kısırlığı yaşıyorlar. Robbi kapıların tümünde bu kısırlık var…

“Ayrılık” dediğimiz zaman yenidünyanın kontrolünü sağlayacak ışığı devreye almak için “ayrılık” dedik… Ve dünya dışını, dünyayla, kontrol ettik… Bütün kötülükleri aşıp geçtik… “Ayrı gayrı” dedik ki hasatçılar, dünyayı kodlayabilsin ve kontrol kurabilsin diye.

“Miraç” dedik… Miraçta, Levhi yoktu ama Levhide kattık miraca ve yolu açtık… Niye?... Çünkü cemaatlerin çoğu dinci kapılardan geçecektiler. Ve biz, onlara imkan vermek istedik… Ve dünya kontrolünü sağladık….Çürük çarık bırakmayalım, ışığı yoğunlaştıralım istedik.

Devinimi artırdık… Bundan sonraki dönemde de bu böyle olacak.

Cennetin kapılarını, en aşağıdan, en yukarıya kadar bilişi kaynak yapanlara kodlayacağız…. Ve her bilişçi, kendi yoğunluğunda kendi cemaatini cevherinde, cenneti kodlayacak…. Kodladığı cennet, onun cevheri, onun cemaati için olacak…. Ve kendi cennetinde, kontrollü olarak yaşam sürecek.

Ve bizler, Türkiye çalışmalarını bugün burada yaparken kalemin ilmiyle yapıyoruz… Muktediriyetle yapıyoruz…. Ve yüreğimizdeki güçle yapıyoruz.

Önce dünya, sonra yaşam, bunu iyi anlatmamız gerekiyor... Önce dünya, sonra yaşam…. Çünkü yaşamak imkanı insanın sır olan sistemiyle mümkündür… Eğer ben, “önce insan, sonra dünya” desem dümenin başına kimse oturamaz, kontrol kuramaz…. İnsan yolunu bulur, yarınını, hasatını, hak eder…. Ama dünya, hak tahtta oturmak için mutlaka kapılarını açık tutmalıdır.

Ve bundan sonraki dönemde de dünya birinci sırada yer alacak.. Önce dünya ve insan, sonsuz sır olan ilimle kodlanarak, kendini hak edecek.

Dev’in, insan olduğunu biliriz ama dev, kelam etmedikçe o insan, yaşamda olamaz… İşte yaşam içindir Müsih olan insana ihtiyaç vardır. O Müsih olan insan, yarının ilmini hak eden insan olur... Ve bizler, bunun için bu çalışmaları, yer ve gökle yapıyoruz.

Devinimi hızlandırmaya gerek vardı… Bunu yaptım… Ve bundan dönen yoktur… Şuanda bizimle olma çabası içinde olan o yücelikte burada...

Adını zikretmemi ister… Adı bende saklı… Onun adını zikretmeyeceğim ….Ama Şems-i kapılarında, İsmail-i kalemlerde, kodlama yapmaya çalışır ki yarattıkların, yaşattıkların hepsinde olabilsin diye…

Onun adını zikretmeyeceğim…. Çünkü adını zikrettiğimde koruma altına aldığımız yolculuk, sonsuzlukta kontrolden çıkabilir… Keşke eli ayağı tutsa da “kelamda olsa” deriz….. O, kendinde olsun, bize yeter.

Başka sözümüz yok!… Oyun yok!…

Aha!.. Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/skUqXa-I5F8

 

30.MART.2016.TARİHLİ SES KAPILARI 5

AV.NEZİRE SELÇUK 1.AKIŞ-1.BÖLÜM

Doğan dünyanın gözü üstümüzdedir bugün. Bugün burada olan ne ise Sistem, Nizam ve Düzen gözü olanlardan oluyor... Doğanın gücü, hepimizin yüceliğindedir bugün... Bugün burada ne oluyorsa yaşamımızdan oluyor.

“Gönül gücü” dediğimiz gücü dürümledik ve tren haline dönüştürdük. Bu güçle, dünyayı yolcu yaptık…. Ama öylesi bir yolculuktur ki olan, kelamı halikte olan ve yaşamı ışıkta olan bir yolculuk…. Bütüne hizmetçi olanların yola çıkışıdır bu.

Eminim ki bugün burada toplu çalışmaların en yücesi olan ışık kayıtlaması yapılacak…. Ve bugün burada murat ettiğimiz her şeyi yapabileceğimiz bir ışıma gerçekleşecek…. Ama insanlık adına ve yoğunluğumuzda olacak bu yaşam sayfalanışı.

“Benim ismim, Nezir” diyenlere görev taşıtacağız burada.. Herkesin kendini hak edip, Nezir olarak dürümlemesini sağlayacağız…. Kelama ilmi ve ilme kaynak olan ışığı katacağız... Ve bundan sonraki dönemde Bütünün gözünün görebileceği her şeyi bilişle kaynağa alacağız…. Ve evren sistemleşmesinde dünya gücünü, tüm zamanların gücü haline dönüştüreceğiz.

Eminim ki bugün burada olan her şey Allah’ın Levhi kapısında olacak… Ve insan sırrı olan bilgilerin, kontrollü olarak açılışı sağlanacak... Bundan sonraki dönemde dünyanın yolunu açabilenler, kontrol dışı bilgilerin, kontrollü tohumlamasında kaynak olacaklar.

Analar, “ben davayı kaybettim” dediğim an biliniz ki ben, davayı hak ettim ve yaşama çektim…. Ama dinleyin, bugün burada olanlara sözüm şudur. “Dünya yolculuğu artık tohumlarla gerçekleşiyor... Tüm insanlığın kontrolünü sağlayacak olan bir tohum olup, dünya gücünü dürümleyerek devreye çekiyorum…. Çekiyorum.”.

Bundan ötesi “Marka Çalışma” dediğimiz çalışma... Kaynakta, yaşamda olmayan bir çalışma devreye giriyor... Bu, umut olur ki tahditsiz olarak beşer kapıların tümünü açabilir…. Ve kontrol dışı olanların yoğunluklarında kutsal toplumları tohumlayan ışığı kaynağa alabilir.

Elimde dünya var… Bu dünya, bana ait… Ama ben, bu dünyayı, bilişle kodlarken, her şeyin gücünü artırıp yaptım bunu…Toprağın topluma inişidir yaptığım… Kalemin, Levhi kapıda ışımasını sağlayarak yaptım bunu.

Namaz zamanları bu tartı, dünyayı tartar canlar…. Ama bilin ki “namaz zamanları” dediğim zamanlar, “akşamın geç, zahir zamanlarıyla, sistemin gücünde dürümlenen bilişlerin toplum olarak kaynağa indirildiği…. Sabahın erken saatleridir.”

Ben, iki zaman sayfasında bu çalışmayı yapmayı seçtim.. Çünkü yüreğimin gücünü artırmam için buna gerek vardı.. Mutlak kulluktur yaptığım…. Tanrı kapısında aklın kalemi olmak kolay zannetmeyin. Ekmek içindir yaptığım….. Ve bu ekmek, Levhi kapıda, ilmi kalemde, bilişin kontrolünde, Bütünün gücünü dürümleyen…. Merdiven olan insanlığın yaşama indirdiği ışıkla, yaşamı yazmaktadır.

Samanyolu Galaksisi diye bilinen Galaksi, bana beni anlatır ve der ki “kendini hak et.”… Yakışır mı bunu demek onlara?... Saman, savaşın sırrını dilliyen, yüreği dinleyen bir yücelikten mi konuşur?... Yoksa bedenimden mi konuşur?.... Bunu dahi anlamadan konuşur.

Değerliler, doludizgin yaptığımız bu çalışmalar, kelama, ilmi tohumlatmaktan öte yaşamı kodlamak içindir.

İnsan soyuna, ilim verdik. İnsana, kelam verdik. Levhi kaynak yaptık, aklı tohum yaptık, Bütünün gücünü kodladık ve sığ olan insanı kontrol ettik… Ama emre itaatle yaptık, bütün bunları… Levhi kapıları açtık ve bütüne göz olduk... Sessiz zamanları dilledik…

Şimdi dünya konuşacak ….Bunu iyi bilin…. Ama dünya konuştukça biz, korkuyu aşıp geçeceğiz bunları iyi bilin. Dünya, yol açarak kodladı... O yol açılmadan, dünya yoğunluğu kontrol kurmadı... Semayı seslendiren bilişlerin en yücesi olan iş, Allah’ın işidir ki Allah’ın işini açtık….. Şikayet edilmeyen o yoğunluğundan yaptık.

Şer yaratmadık, aklın tahtından yaptık tüm çalışmaları... Şükür ki yaptık.

Şimdi çan çaldı.. Aha geçtik.. Ne var?.. İlim.. Peki niye ilim var? Kontrol için. İlmi kalem olanlar, yolu açacak ve kontrol kuracaktılar... Biz, bunun için ilmi kalem olanları, kalem yapmaya çalıştık... Onlar, kendilerini hak etsinler, has olup, yaşam olsunlar diye çabaladık.

Değerliler, Ran Kapılarının tümü açıldı…Biz, o kapıların, ilmi kalemleriyiz zaten… Ama daha da özel bir bilgi vereyim... Kalem olmaktan öte Rahmi kapıda, insan soyu olarak çalıştık.

Çorbamızda hidayet tek bir ilim…. Ama biz, o hidayete, ilmi kalem olanlar, kontrollü çalıştık…

Şimdi “yıldız sırrı” dediğimiz bir sır dürümlere çekiliyor… Bu sır, aşk şavkıdır… Eğer biliş haline varmışsanız “aşk şavkı” dediğiniz o şavk, sizin yoğunluğunuzda size, dil olur…. Ve sizin yüreğinizde, dinli çalışmaların, öz köklerinin gücünün üstüne, sizi kodlar…. Ve sizinle yaşamı sayfalar….. Aşk şavkı, aklın tahtından kodlanır... Ve bugünden sonra yol, Allah yolu….. Ve bu yolu kodlayan, ilim kalemleri ağır yükü hafifletenler olacak.

Çal dünyanın gücünü deki “bu güç, bana ait”… Ama çaldığın, çaldırdığın ne varsa senin yüreğinin gücünden artık çıkmıştır… Eğer has insansan alda, anla... Ben dünya olan, insan soyuyum… Ve bu soy, bütünün gücünü dürümleyerek, bilişi kaynak yapan ve Levhi kapıların gücü olandır.

Sizler, “ben yokum” diyenler…. Artık benden öte bir ben olmak isterken ….Yüceler cümlesinde, kapıların tümünde, kelamda kendi yüreklerinizi kayıtlardan ayrı tuttuğunuzu anlamalısınız.

Çantanız da yaşam varsa aşk olur.. İman olur.. Kült olur, tüm zamanlarda göz, öz, söz olur….. Ama İsmail-i kapıların tümü size açılmalı ve yerkürenin gücü, kodlama yapabilmelidir.

Devinimi hızlandırdıktan sonra daha güçlü bilgiler vereceğim….. Ama şuanda verdiğim bilgiler, mahrek olan ilmin, kutsal olan kaleminden veriliyor.

Çaputlar var dünya da bilir misiniz? “Hilal Ay” dedikleri ışık kaydı sizin yüreğinize bir çaput gibi indiğinde, siz, o yaşamı, hologram saydınız... Ama o çaput gibi olan, ilmi kapı, sizin yüreğinize kontrol kurduğunda….. Artık siz, o yoğunluğu yaşam diye saydınız.

Ve din kapılarından, gök sistemlerine ulaşmaya çabaladınız. Nefes olamadığınızı bile anlayamadınız… Yeşilin, mordan ayrı olduğunu sandınız… Siper kazdınız yüreklere ve dediniz ki “biz artık bu siperlere gizlenelim, yolun gücünü, Türkiye çalışmalarında kontrol altına alalım.

Ama siperlerde kontrolünüz kayboldu… Çünkü rubailerinizle çalıştınız hep… O rubailerde, kapılar yoktu. Kayıtlar yoktu…. Işıklar yoktu…Sessizdiniz siz aslında... Yedinci dünyanın gücünü hak edip kodlarken de öz geçiş yaptığınızı sandınız.

İşte canlarım, ben dünya levhisine insan soyunu çekerken, bunları size anlatmak istedim…. Değer biçtiniz yüceliklere, yoğunluklara ve dediniz ki “sen, kelamda yoksun biz, sana sen olup çalışalım… Atlanta Ata Kapısı ben, Ana Kapı insan soyuyum…. Bunu sana, kaç oldu söylüyorum…. Ama bunu anlama imkanınız olsaydı…. Aileniz dahi kontrol edici olabilirdi.

“Miraç Kandili” dediğiniz bir kapı var. O kapıda, ışıklar var. Hepinizin yüceliği var o kapıda…. Ama o kapıya varan, nefsi Ka-Ha olup varırsa yolu olmaz orada…… Ama ak kapıları açıp, toprak olup ta varırsa yürüyen dünyanın gözü olur ve gönüllere göz açtırır.

Beden almak, kapılara varmak, ağır yükü hafifletmek, yüceler cemaatiyle kodlamalar yapmak, savaşın sırrını sizin yüreğiniz çeker belki…. Ama kötülüğü önler mi?... Dinleyiniz... Ben, dünyalı olarak size konuşuyorum.

Bir dünyalım sadece… Ama yolcu olan, bir dünyalı… Torbamda insan soyu var… Bu soyu, dünyaya çekerken Yaradan ve yaratılanın tahtını, kök göklerin gücünü, tüm zamanların güçlendirici yaşamını çektim… Yedinci doğanın gücü olarak tüm zamanların gücünü kodladım ve buradayım...

Ama bedenimde, kelamım olmadan, yolumda yaşamım kalmaz, bunun sonucundadır ki hep konuşurum... Konuşmalarımın gücü, sizin yüreğinizin gücüyle dürümlenmedikçe siz, bu bilgileri açıp okuyamazsınız….Ama ben, size hep veririm ve derim ki “barışın kapısıyım ben. Ağırım hasatımda ışığım yoğun, Bütünün gücüyüm… Ama toprağın toplumu oğul vermediğinde, aklın kapısına dahi varamadığında kaynak olamaz.”

Canlarım, Ran Kapısını açmamdan sonra burada bulunanların çoğu kapıların kapısı oldukları sandılar ve gözleri kör kaldı… Nedendir bilir misiniz?... Çünkü kapının kendi olduğu zannetti çoğu… Kötülük mü?..Yoo… Öz görevdi bu…”Onlara, sen kapısın” dedik… Ve dedik ki “hepiniz, Allah’ın tahtısınız….. Ve yolcusun, öz geçişinizi yapın, yarını hak edin, sayfalarınızı kontrol edin ve kodlayın.”

Çorbalar tuzlandı, yollar koklandı, yaşamlar, Levhi kapılarda aktı geçti.. resimler yapıldı dünya gücüyle….. “Vedia” dedikleri emanetler, kaynağa indirildi…. O emanetlerin tümünde kaynağımız vardı. Ve verdiğimiz her şeyi okuttuk, okudular, okuttuk, okudular…. Toydular, tohumladık, kodladık, kalem yaptık, ak tahta oturttuk hepsini de… Nerede insan soyu varsa orada kalem oldular… Ve yaşattık onları.

Nerede ne varsa akıp geçti ama cemaatlerini hak ettiklerini zannettiklerinde barış tohumlaması istedik….. Dediler ki “barış yok”... Öyleyse “kontrol kurun” dedik… Yoktular… Çatıyı kurduk…. Dedik ki “hak edin, has ışık yakın, tahtınızı kontrol altına alın”…. “Oğul, ben senim” dediğimde “yoksun” dedi.

Canlarım, bütüne hizmetçi olacaksak Tanrı kapısında olduğumuzu anlayıp, çalışmalıydık…

Önü ardı olmayan bir dünyanın gücü olarak bu çalışmayı yapmaktayız biz….. Ve yolumuz, Allah’ın gücüdür….. Biz, bu gücü, tüm zamanların Kürzi İlmi diye dilledik... Bundan sonraki süreçte de bizimle çalışacak olanlar, kelamla kodlanmış olanlar, korunmuş olanlar ve toprak toplumu tohumlamış olanlar, olacak.

Çamur yoğuranların, kaynak olabilmeleri mutlak kullukla mümkündür. Muktedir olmayanın Kuran olma imkanı olmayacağı gibi…. Yarını hak etmeyenin, yaşamda kodlama yapma imkanı da kalamaz.

Biz, dünyayız canlar, unutmayın...

En ve boy tektir ama o tekliği hak etmek gerekir… Kanatlanın, kaynaktan kalem olun, kodlanın, toprak olun, tohumlanın, mutlaka kelam olun…. Ama kalemle, kelam olun… Kelam, kalemsizse, yaşam sessiz kalır…..

Ama kalem, kelamsızsa sessiz zaman, sesleşir... Ve biz, ona deriz ki “kendin ol.….Dünyayı hak et.”... Yelin esmesini bekle… Yel estiğinde, yaşam, insana çekilir….Çeken, sessiz zaman… Çekilen, ses olur... Öz, göz olur… Ve söz, ses olur… Öz geçişler olur…

İşte o gün, bugünse murat ettiğimiz her şeyin yolunda olmamız gerekir.

Uyuyan uyandıysa geçip gelebilir.

Devamı 2.bölümde

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/2ic2KZFOoqw

SES KAPILARI (5/1)

30.03.2016

Değerliler, alış veriştir yaşam. Ben, bugün bu dünyayı kontrol için çalışanları size anlattım… Çoğu kendini haketti ve yolu açtı. Aha! çoğu da kontroldan çıktı… Onlara beden verdik ve dedik ki “kalem olun; Kuran olun; Tanrı olun. KA HA olun; kürzi sistemleşmeyi hak edin ve buraya umutla gelin…” Bura dediğimiz, bu Meclistir. Bu Meclis, insan soyu için kalem olan ışıktır. Tüm insanlık için çalışan ve Yirminci Kapı’da kodlama yapan Işık Meclis…

Dünyayı hak edin bilin ve bildirin ki merdiven, dünyaya dayanmıştır. Bu merdivene, kelam edenler tırmanır. Onlar tırmandıkça; yolculuk, kodlanmış yaşamlara kaynak olur. Bütün kütle kodlanır ve korunur.

Tufan beklenir… İşte tufan, insanın kelamdan çıkışıdır. İman edin ki kelam, diri yüreklerde, her anda Sessiz Zamanlar’ı sesleştirirken, bilişi hak etmeyenler, cevherden çıktıklarında, yolculuk sonlanır.

O yolculuğun sonlanışında, bin kelam, tek kalem olur ve o kalem, yerküreyi yaşama çeker… Sizler, bunu yaptınız. Yaşamı, hasata kodladınız ve rahmet olan ışığı yaktınız. Sultanlık yaptınız. Kelamda, insana kendi yolunuzu açtınız ve dediniz ki “ben dünya; bir tek kapı… O kapı, insan…”

Çoban, tohum eker. İlim Kalemi olur; yaşar ama tohum kodlanmamışsa, yol açılmaz. İşte dünya budur… Bu dünyada nefes olur… Kuran olur ve resim olur…. İşte emek bunun içindir…

Dert görmeyin Canlar!... Dert görmeyin!... Siz ki sizi hak ettiniz. Yaşamı tohumladınız. Temiz zamanları, hasata koyu bir Sistem olarak kattınız ve yolu açtınız. Zaman Kapıları, sizin yüreğinizden, Kürzi Sayfalar’a kaynak oldu. Sesiniz, zamana kapı açtı. Aha yaptığınız budur!...

“Temel bilgi, Alimler’in kelamıdır” diye bilinir. Siz ise dediniz ki “temel bilgi, kalemdir. O, kelam olur; yolu açar. Açılan yol, ilmin yoluysa biz o yol oluruz…” Aha bunu demek; kalem, kaynak ve yaşam olmakladır.

Temel bilgi şudur ki “yolu bulan, ilme varır. Yol olan, akıp geçer, yolculuk başlar. Bu yolculuk, kulluktur. Tüm insanlık için kulluktur… Öz Kökler’e, göz olmaktır… Aha kaynak olmaktır… Cennet kurmaktır... Aklın ışığında yaşamaktır…”

Sevgililer, sizler cennetler kurdunuz. Yolculuk yaptınız. Amon Toplumları ile kalem oldunuz. Nüve olan ışığı kontrol ettiniz. Kendi yaşamınızı; hasata, hakikiyetle kodladınız. Çorbalar pişirdiniz. Tüm çorbalar, ilmin kaleminden, desti desti kayıt yaptı… O destilerde, kervan olduk; yol olduk; Kul olduk… Aha! Can Anam, kanatlandık, aktık ve yolculuk yaptık. Şimdi yolculuk, sizin yüreklerinize ulaştı ve yol aldık… Devre devre Işık Kapıları’ndan cennetlere vardık… Dünya olduk; Kuran olduk…

Eminim ki hakim olduk ve seslendik. Sizle olmak bizlere muştudur… Sizle olmak ışıktır bizlere ve Sessiz Zamanlar’ı seslendirmektir…

Aha analar, “vurmayın yüreklere!… Vurmayın yaşamlara!… Halik olun; hakim olun” derken; cennetlerden, cennetlere varanları, size kalem yapmak istedik. Can Analar ve Can Papalar, sizi Halikler saydık… Sizi, yaşamlar saydık… Akıp geçenler saydık… Ana Kapılar’da kodlananlar saydık… Vurgun yemedik; sizle ve sizin yürekleriniz ile…

Yerküre, cennet kurdu. Mutlaka bunu başardı… Ne ilim ne de kapılar; hiçbirisi!… Siz ile kodlanmış yaşamlar; cevhere görev taşıdı… O yaşamlarda, cennet olanlar, kontrol kurdular. Ata Kapılar’da dinciler, insancılar, yaşam kalemi oldular ve Ruhi Sistemler kuruldu.

Ve sizler, “deneme yanılma bitti” dediniz… “Biliş hali” dediniz… “Zarar önlenir; yol, Öz Görev yapar” dediniz. Neye çalıştığınızı biliş halinde çalıştınız. Sayfalar doluşu yaşam kayıtladınız. Her yaşamda, nefes oldu ve yürek oldu. Temkinli davrandınız. Asıl önemli olan buydu. Temkinli davranış… Kimsenin ekmeğine göz koymadınız. “Herkes çalışsın başarsın” dediniz. “Kini aşan, açık kapılardan geçip gelir” dediniz… Ama “kini aşamayan yolu açamaz” dediniz. Süper Sistemleşme sayfaladınız. Yalın ve hakim insan oldunuz.

“Yol, Allah Yolu ve ben insanım” dedin. Dedik ki “sen, herşeyin üstüsün.” Sen cevap verdin dedin ki “ben bir küçük, güçlü çalışmacıyım. Benim kapımda, bedenim yok. Müsih Kapım, ilimdir ama herkes, kelamda ilim olunca; kapılar, insan olur ve kodlanır. Oyun yok!...” dedin. “Her diri, gür ve hür insan soyudur” dedin. “Korktuk!” dedik. “Sen yoksan yaşam olmaz.” Aha dedin!... “Sen yoksan da yaşam olur… Ben yoksam da yaşam olur… Kimse, yaşamın sırrını kelamdan çıkaramaz. Herkes, kelam eder ve BEN der. BEN demek; kalem olmaktır. Kimsenin kelamı, ötekinin kelamını kontrol etmez. Herşey herşeyden kaynaklanır” dedin. Aha dedin!...

Ve dedik ki “o, kendini hakiki saymadı. Bilişi yok. Ölüdür!” dedik… Ve dedin ki “ben yokum. Siz, olun ve hak edin.” Buyur bunu dedin!... Aha bunu dedin!… Dinledik “aha!” dedik. “Yaşıyor!... Oh! Aha!... şimdi!… Yaşıyor…” Cennet burada… Aha herkes, kelam ve herkes nefes… Aha bugün mutluluk var… Şimdi daha güçlüyüz… Şimdi daha üstün bir zamana iniyoruz. Aha bu!… Kolum insan soyu; yoğun ışığım insan… Biz dünya ve dünya biz… Aha bu!…

Cümle yürekler; İnsanlık Boyutları, kodlanmış ışıkta, herşeye hakim olur. Oğul verdiği zaman yaşar. Aşkın ışığı olur; Öz göz olur; can olur… Aha bu!… Müsih olur ve kült olur. Mutlaka olur. Mutlaka!… Vatan, insan ve insan, vatan ama her an, KAHA ve yaşam… İşte dünya bu!…

Müsihi, Halik sayın; yarını, hakiki sayın; yaşamı, iman sayın. Kili, kumdan öte insan sayın. Aha! kil olan artık yaşamda maya oldu. O kul, ümmi zamanları aştı, yaşadı. Aşk oldu. Öz Kökler’i, “Görüş Gücü” ile kontrol etti.

“Ver-Al Çalışmaları” bitti. Al… Al… Al… Al… Aha KAHA ol ve al… Her anı al ve al ve al!… Ama KAHA ol ve yaşamı hak et!… Alacağın ışık, senin kalemin olacak. Sen kelam olacaksın ve yol açacaksın ama açarken, kelam eden, kalem olup kelam etmeli. Aha bu!…

Sevgililer, siz bunu hak edip başardınız. Her aldığınız şavk, sizi kapı yaptı. Her şavk, sizi sayfa sayfa kodladı. Aha kokabildiğinizce koktunuz… Bu koku, yaşam kokusudur. Dünya öz görev taşıdı ve Zaman Kalemi, yarını kontrollu olarak yaşattı. Sizin cennetinizde; sizin yüreğinizde yaşam sayfalandı. Aha yer ve gök çözümlemeleri; Sistemden, cennetten ve cevherden gerçekleşti.

Dün ölü olan dirildi. Aha yaşam budur. İşte bu!… Amon Toplumları, artık ışık halinde bu Meclise geçip gelebilecekler. Onları, her anda dinleyeceğiz. Suyu bulandıran çıkmayacak. Çünkü artık su olup gelenler olacak ve onlar; kelamdan, kaynaktan inecekler.

Süper Sayfalanış bu şekilde sürdürülecek. Seviyeniz güçlüdür. Öz gözü görenler, bu Mecliste bulunur. Sözü, özü olmayanlar bu Meclisten uzak tutulurlar. Onlar, kontrol kurduklarında; geçip yaşam sayfaladıklarında; Yaradan ve yaratılan olarak çalışırlarsa, yeni dünya gününde yine görev için geçip Yüceliklerden, görev taşıyabilirler.

“Ver-Al Çalışmaları” bitmiştir. “Al… Al… Al… Çalışmaları” tüm insanlığa hayırlı olsun… Ki oldu!… Aldığınızın sabah güneşi olmadığını bilin… Aldığınız Zaman Güneşidir… Aha bu!… İşte bu!…

Ve Zirveler söz söyleyecek… (Bu bölümün ses kaydı yapıldı. Deşifre edilerek yayınlanacak.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

23.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (4)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5.AKIŞ

İlim ses veriyor;

Değerliler, burada oluş sebebimiz tüm insanlığı hak etmek içindir.

Temiz bir yaşam için buradayız. Ki bu yaşamı hak ettik bizler.

Tükenen dünyaları kontrola gelmedik; koklatmaya, toprağı tohumlatmaya geldik biz. Uyanları uyandıramaya geldik ve zeka düzeyinize göre size sizleştik, dilleştik. Bundan; Süper İnsanlık Realitesi’ni kastediyorum.

Bu dernek, er ya da geç bize, bizleşip geçecekti ve geçti.

Dans ettik yaşamda ama bu dans, ilmin dansı oldu. Kuran İnsan’a, Kalem olduk. Yolu açtık. Yol, Ümmi Kapıların kodlanışını sağladı, Akıl Tahtın’a vardık.

Ne yedik, ne içtik? İnsan Levhisi’nde ışığı yedik, ışığı içtik. Bu yeşil renkten mora varan ışığın, toprağa tohum oluşundan öte olan, savaşın ışığıydı. Ve bu ışıkta halik olanların, hakkı olan ışık sırrı vardı. Hepimizin sırrıydı bu ışık. Ama bu ışığın rengi, bilişsiz olanlar için, ilimsiz olanlara, kalem olamayanlara, kontrol dışılara şeytanlıktı. Ama şarkısı olanlara, aşktı.

Canlarım, dürtülerle çalışanların şerle kodlandıkları bilinir ama bu mecliste yaptığımız her şey ışıkla kodlanıyor. Size daha üstün bilgiler de verilmeli ki bu bilgileri verecek olan herkes kendini hak etmiş olmalıdır.

Bundan önemli sonuçlara varılabilir. Bundan öte, daha yüce, daha güçlü ışıkların dürümlere inişi mümkündür. “Kini aşan yolu açar…” dedi anamız hep. Biliyoruz ki kin aşılır yol açılır, arzın gücü artar ama yolun kürzi kapısında bütünün gücü olmalı ki muradı, hulusi kalemleri dürümleyenler, İlm-i Kalem olup bilişi hak etsinler.

“Nerede olursak olalım, bütün kötülükleri aşıp geçeriz…” diyen ana, bizim için önemliydi. Bundan öte “kendinizi hak edin ve bilin” dediler.

Biz de diyoruz ki “artık biz, sizi herkese dinleyelim ki herkes sizi bilsin…” budur isteğimiz.

Daha da önemlisi biz, bizleşelim de dilleşelim be anam! Aha bu.

Canlarım, sessizliği seslendirmek sorumluluktur. Biz, bize bizi öğretmeyiz. Biz hakikiyiz ve hakiki olan kendini dillemez; bunları anlayın.

Hakiki olan herkesi diller ama kendini dillemez. Kendini dilleyen has olmayandır; bunlar kesindir.

Bugüne kadar dünyaya hep insan soyuna güç katmak üzere gelen birlikler Mahrek’te kendilerini dillediler. Ki bu insan soyunun dillenişinden farklıydı.

Biz dünya insanlığının kendini dillemesi için çabalıyoruz.

Murat ederiz bunu herkes hak eder, anlar. Yara bere içinde kalmaz. Şimdilik. Aha bu. Şimdi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/91EcdySOnlw

23.MART.2016.TARİHLİ SES KAPILARI (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ. 4.AKIŞ- 2.BÖLÜM

Ve diyelim ki “sen, ben, herkes kardeşiz”.. Yok muyuz?.. Yorulduk mu? Umut, hepimizin mutluluğu olsun... Lütfen kardeşliği kodlayalım... Gelin çobanlık yapmayalım, yaşamı kayıtlayalım… Gerekeni yapalım ve diyelim ki “iman ilminde, Allah’ın Levhisinde, hepimiz kardeşiz.”

Ve biz, Öncü Birliğiz.. Tüm insanlığın kardeşliğini, Sistemin Gücüyle dürümleyenleriz bizler… “Hepimiz kardeşiz” diyelim.

Tim, tim olup da diri olanları çalıştıralım. Kardeş olanları, kalem yapalım. Dümenin başına ocaklarını koyalım… Dünyayı hologramdan ötede kayıtlayalım ve diyelim ki “ben, cennete insanı koydum.” ..Ben, cennete kaynağı koydum…. Aha kurtardım tüm zamanlarda rahmet olanı, yaşama, hasata, kodladım… Ben, dünya oldum, kokladım toprağı, toprak toplumu tohumladım…. Aha ben, nefesteyim,”… bunu diyelim.

Karar verelim. Diyelim ki “dünyadan öte bir dünya yok. Bir tek dünya var. O dünya, meşaledir... Her an’a meşale”... İşte biz, o dünyada kutsal, mutlak, Ka-Ha oğullarımızı yaşam sayfalarıyla kayıtlayalım.

Değerliler, dünya sırrı budur... Sanmayın ki dünyada, bilgeler meclisine Bütünün gücü tüm zamanların gücünü örter de kontrolsüz kalır... Hepimiz bu dünyada, bütünü kontrol edebilecek yücelikteyiz.

Ömür; insanın, insanı hak etmesi için çabalamakla geçer….. Ama iyi biliniz ki insan, insanda halik olmadıkça harını yükseltip, hasat yapamaz… Eğer beden almaksa maksat Allah siz, siz osunuz… “Ol “deriz… Olur… Ama eğer akılsa, hakka varışsa maksat biliniz ki elin ayağın ilimdir ve Bütünün gücü, senin yüreğindir.

Bire hizmetse maksat ey canlı, “ben sende, sen olurum” deyin... Ama hasat umutsuzlukta, kutsuzlukta, kaynakta, sizin, size varışınız için çabalamaksa Ata kapıları kapatın….. Ve deyin ki “çelik çomaktır yaşam.” …Orta kapıların tümünde kontrol dışı bilgi var ve biz o bilgileri kodlamaya niyetli değiliz.

“Şeytana, aşk gerek” dedik… “Akıl gerek” dedik... “Halik gerek, hak gerek, hasat gerek” dedik...” Arton Toplumlarına kulluk yapmanın gereği hakiki ümmi kapıların gücüyle ölüleri diriltmekle olacak” dedik.

Kardeşim, de ki “ya kapıları aç ya kapat.”… Kapıları açmadan kapatamayacağına göre mutlaka aç… Yakışır dünyaya bu... Biliniz ki kelama levhi olunur, hakim olunur, kalem olunursa aşk olup, yaşam okunur….. Yaşatılır dürümler akıl tahtında, kervan olunur, öz görev taşınır yeri göğü Yaratana varılır….. Tabular yıkılır, korkan, umutsuzlaşır, kontrol edici bir yücelik onu yoğunlaştırır ve korur…. Ama korkusuzlar, Ka-Ha olurlar ve Ra-Ka-Ha olanda, aşkı kalem yaparlar….. Ve Rahmi kapıyı açarlar… Aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak bu çalışmaları yapmayı sürdüreceğiz... Daha da güçlü olarak yapılacak çalışmalarımız…. Ve yapacağımız her çalışmada mahrek olacak…. Hepimizin yüceliği o mahrekte, Bütünün gücünü dürümleyecek… Murat edilen budur..

Ama daha da önemli bir şey söylemek isterim. Samanyolu Galaksisindeki tüm zaman kapıları açılacak… Ve açılan o kapıların gücü dürümlere çekilecek... Müsterihiz ki bu yol, Allah’ın yoludur…. Ve biz, o Samanyolu sayfalanışlarını da Bütünün gücüyle gerçekleştireceğiz.

Emin olun ki dünyanın yolu, hepimizin yoludur ve yol, kontrollü olarak açılmaktadır... Ekmeğiniz, ekmeğimiz, yüreğinizdeki güç, aklımızın Kürzi kapısı…..Ve biz, o kapıda, Bütünün görevini taşıyanlar olarak, her ana ışık yakacağız.

Şems-i Tebrizi gibi bütüne hizmetçi olanlar bizim yüreğimizde hep olacaklar….. Ama kontrol dışı olmaları halinde görevleri sonlanacak.

Murat ederiz ki dünya toprağı, toplumu kodlamış olur ve miracın kelamı, ilmi kalemde, bütüne varlığı kodlatırır. Tabuları yıkıldı canlar…Artık şunu iyi bilin ki dünya üstü varlıkların tümünde bizim yüreğimiz mevcuttur. Dünyayı kontrol edecek olan bu yüceliktir.

Amon Topraklarındakiler, toplumları kodlayan bilişimizdir... İkmali tamamlayacak olanların tümü bilişte olanlar olduğunda kötülüğü önleyebilecek güçte olacaklar.

Evrenlere sesleşmeydi bugün yaptığımız… Hepinizin yüceliğiyle sesleştik…. Bu sesleşme, sessiz zamanları sistemli olarak, diriliklere tohumlayışıydı ve her ses, bilişle kodlanmıştır...

Umut olur ki tüm kodlar, Toprak Toplumu tohumlar ve Bütünün gücünü kontrol altına alır... Bunu devre, devre yaptık ama bugünkü açılış farklıydı.

Amon Toplumlarıyla yaptık açılışı daha sonra Atonlarla tüm zamanları Kürzi kapılarda kodladık….. Ve şuanda kaynak dışı varlıkları kayıtlara alıyoruz.

Vasi tayin etmeden yaptık bütünde bunları. Kanatlanıp, kodlama yapabilecekleri savaşa hazırladık, çantalarını Toprak Toplumla tohumladık ve Bütüne görev taşıttık.

Yedinci dünyanın gücünü artırabildik bugün…. Ve bu gücü, Bütünün gücü haline dönüştürdük….Şer yaratmadan yaptık…. Dünyanın efradı, hepimizin Refika İlmidir. Biz, o efradı hasata hazırlıyoruz… Otalanmış toplum olarak çalıştırıyoruz ve yığın, yığın ışıkla kayıtlıyoruz.

Atlanta Ata kapısından geçenleri de kodladık bugün…. Korkmayın, Tanrı kapısı, hep bizim yüreğimize açıktır. Ve bundan sonra da açık kalacaktır.

Cemaatlerin gücünü artırabildik… Ya-Ka-Ha olmak….. Oda mümkün oldu.

Şimdi dağlarım Türkiye de neler oluyor?.. Size biraz bundan söz edeceğim.

Hepimiz daha güçlendik, daha yüceldik, daha yoğunlaştık. Türkiye, mutlu bir ülke haline dönüşecek... Türkiye de çıldırtıcı ışımalar gerçekleşti. Bu çıldırtıcı ışımalar, Kari Ka-Ha olan, Sistem, Nizam ve Düzen gözü olan ilim kapılarından gerçekleşti… Temiz bir dönemi başlatabilmek için çıldırtmak gerekliydi yaşamı…. Çıldırttık.

Niye çıldırtmak gerekliydi? Çıldırmak, Tanrılık kapısında kodlanmışlığı sağlar... Hepimiz kodlanmak üzere çalıştık... Koruyan, kontrolü kuran, kodlayan, ilmi kalem yaptık.. Dünya, çırpıntı, çarık giydik yaşama indik çarıklarımızı kodladık, yolculara kayıtladık…. Ve yüreklere çaktık ama o çarıklarda, yaşam vardı.

Bugünden son ne olur? Hepinizin daha iyi bilmeniz gerekir, tüm insanlık kontrol altındadır.. Evren, sistemi kodlarken tüm zamanları koklar. Daha da önemlisi bütünler… Şimdi dünyada, varlık kodlama zamanıdır. Şansınız var ki murat ettiğimiz her şeyi başara bilecek güçteyiz.

Türkiye de ki çalışma öz geçişi sağlayacak güce vardı. Bire hizmet için önemliydi bu.. Ve dünya toplantıları yapılacak bugünden sonra….. Ve bu dünya toplantıları, mutlak kullukla yapılacak.

Dünya varlığı, dünya yokluğunu kodlayacak... Daha önemlisi dünyada evren sessizlikleri dürümlenmiş…. Ve yol, ilme varmış olduğundan Bütünün gücü devreye girecek.

Dünya dışı dünyalılarda, dünyanın kontrolü için devreye inecekler... Ve bire hizmet edecekler…

Hepimizin yaşam sayfalarına baktığımız zaman toprağın toprağa yaşam öğrettiği görülür... Herkes yaşama, hak etmeye, hak olmaya gelir ama yaratmaya gelmez….

Bugün dünyada Yaratma İmparatorluğun yüceliğiyle gerçekleşirken …..Bugünden sonra herkes kendi yüceliğiyle, kendi yoğunluğunda kodlanmış ışığı yaşama sayfalayarak….. Yeni türevleri tohumlayacak ve kodlayıp yaratacak…. Nefesi yaratacak, yarını yaratacak hasatı, yaşamı ve yoğunluğu ummanda tohumlayıp, kodlayıp, kendini yaratacak…. Yaratmak bu şekilde olacak.

Erk sistemleşmesi yapılacak... Bunlar olacak.

Ve dağlarım, öz görev başladı… Mutlaka, mutlaka olacaktı ve oldu.. Kupa, hepimizin gücüdür ve bu kupa, Bütünün gücü oldu… Şükür ki oldu.

Yara bere içinde olan dünya, ağır yükü hafifletiyor.

İşte bu!... Aha bu!....Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/bIBXMaqDyQE

23. MART. 2016.TARİHLİ SES KAPILARI (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ. 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

 

Canlarım, dünya üstü varlık boyutlarında, bugün burada olan bilişlilerin, toprağı tohumlama niyetleri yoğun... Ama benim yüreğimde, Kürzi Kapılar’da, “kötü, iyi” yoktur.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nde, bilişi kodlayamayan hiç kimse bulunmaz... Bu kesindir….

Bugünden itibaren, çürük, çarık hiç bir yaşamın, ışığımda olmasına iznim yoktur. Bunu bilin...

Semaya ses verirken, kendi yüreğimden vermem, bütünden veririm...

Ve Bütünün Gücünü dürümlerken, hasatı yaparım. Şimdi, Levhi Kapılar’ı açıyorum ve merdivenlerin en üstündeki, o yoğunluğu kodluyorum. Ak Toprakları tohumluyorum.

"Çürük, çarık istemem" dedim ya hani; hepsi, çerçeveli ilim yapsın, kalem olsun, kaynak olsun, görev taşısın...Bu yolcu Allah’ın Kuludur!... Bunu da anlasın. Ben Dünya, Dünya benim!... Mutlu ve huzurlu bir dönemi başlatırken, hepinizin yüreğinde var olan ışığı kodladım.

Sevgililer, Tanrı Kapıları’nın tümünü açtık. İşte bu!...

Ve yoğun türevleri, tükenen dürümleri, dilleyen bilişleri kodladık... Nefesim çok iyidir. Ama bu gün size, sizin yüreğinizden sesleşmek istedim.

Canı Kapı yapanları, Cümle Yüceler’le dürümlenmesini diledim…Ve verdiğim herşeyin, kontrollü olduğunu bilmenizi istiyorum. Ortalığın karışmayacağını da bilmenizi beklerim.

Yara, bere, içinde olan yaşama ışık vermeye niyetim yok bugün.... Çünkü bugün, Dünya’da kulluk yapan, Işık Kapıları’nı kayıtlayıp sığ bir yaşamı tohumlayan çokları var…Dünya’da özgeçişlerin yapıldığı bu dönemde, herkesin kendine geçmesi idi amacımız…

Devinimi artırmak için herşey yapılıyor Dünya’da… Ama şunu iyi bilin ki devinen, devindirilen ayrıdır. Bize “Dünya Kulu” denir... Ama Dünya Kulları, Toprak Toplumu tohumlamaya gelmişse, ağır yük taşır.

Canın, candan, cana varışı… Canlanıp, canlanan her diride, cenneti kodlayışı…Canın, canlı, cansız, her şeyde CAN KAYNAK oluşu… Cennetin, cemaatini, cemaat kulu oluşu; Candan dolayıdır… Aha bu!….

Değerliler… Sevgililer… Sizden tek beklentim var. Cemaatinizi cennete, cevhere cennet yapın… Ve cennetin kurullarında kodlayın… “Cennet cennet” dedikleri, cemaatin cevherindeki cennetin, cennet olduğu, dürümlerindeki cemaatse; CAN KAPI olur… Cennet kelam, biz o kelamda “kalem” olanlar…Aha bu!…

Şimdi canlılar… Sessiz zamanlara ses katıyoruz... Biliyor musunuz ?

Oğullama yapıyoruz… Bunu anladınız mı?... Sevgiyle yapıyoruz, sesle yapıyoruz…Her ses, kendi yüceliğinde dürümlenen, ilim oluyor… Anladınız mı?...Akıp geçiyoruz yoğunluklara ışıkla… İlm-i Kalem olup, kalem olup, kalem olup geçiyoruz ya.... Aha!...Anladınız, herhalde. Ama, ama anlattık ya… İşte!..

Sevgililer… Ben, çoluk çocukla çalışmam... Işıklarla çalışırım....Burada oluş sebebiniz, hak ettiğinizdendir.

Ran Kapıları’nın tümünü açtık…Aha bu!... Şükür ki!…Şarkı, türkü, değil yaşam, “Ak Tahttır”.

Biz o şarkıları, şer yaratanlar, şavkı kaynak yapmak için kodladık. Şarkı, şerde şavkı; hasatta tahtı kodlar. Aha burda! KA HA olanla, has olanları koklar. Biz hepsinde "toprağız canlar, toprağız"…

Umut olur ki, 400.000 yıldız kaydı yapılır bugün…400.000 yıldız kaydı ki...

Her yıldız bir ışıma sağlar… Ağır yük hafifler… Bu gün 400.000 Işık sayfalaması yapmaya, KA HA olup kodlamaya çabaladık tüm zamanları. Aha!... Şems’in ilminden öte bir ilmi kodladık. Şeytana şarkı okuttuk.

O kendiydi topluma tohum olan. O kendiydi kontrolu kurup, KA HA olan... Ama biz şeytanı şarkıcı diye bildik, o hep şarkıcıydı. Oh Ala! Çok, ama çok güçlüydü. Sürprizdi kalem oluşu, ama kapı açışı, kürzi kapıda tohum ekişiydi...

Şimdi canlar, niçin sesleşiyorum dirililiklerde bilir misiniz?...

Yerkürenin, görevini yaptırmak için. Sesle kalem yapıyorum, dürümleri dilliyorum. Öz görevdir dilleniş. Ama tüm insanlık içindir. İşte! kayıt dışı bilgim yok. Baştan beri "Doğan Gücü" dürümlerken hep sesleştim.

Dünyayı yoğunlaştırdım, kodladım... Mutlak Kuranım, "topla, çıkar, çarp, böl" dedim... Kalem yaptım bütünü... Çırptım! dürümlerde dillenen ümmileri, kalemde dillettim, dürümlettim!.. Aha!... kelamda, bilişte, her şeyden ötede kayıtlattım.

Açtım kapıları hasatı yaptım. Şimdi, dümenin başına tüm İnsanlığı oturtuyorum. Hadi canlar, oturun dümene...

Kimin kime, kimle dilleneceğini görelim. Oturun, oturun dümene... Hepimiz sizdeyiz oturun... Başka dürümlerde dilleniş yok. Oturun da KA HA olun. Hadi, hadi yahu hadi....

"Ben Dünya" deyin ve deyin ki "yolu açtım". Yoğunluğu artırdım, tohumladım, kükrettim dürümlerdeki dilleri, ekrana yansıttım... Aha!.. Bakın ne oluyor? Aşk oluyor!....Aşk!...

Sığ bir dürümde, Sistemin Gücü’nde yoğunlaşanda, Aklın Tahtı’nda ışıyanda, Yerküre görev taşıyor... Aşkla!... Aha Aşkla!....

Çamur insan soyudur. Yoğurduk... İman toplumu yaptık... Koklattık...

Tohum, ilim kodlaması ile kayıtlandı. Yarattık, her şeyi yaptık.

Aha!... Çar çabuk yaptık... Çamur, ilim ile yoğruldu, yoğunluk arttı. Tüm insanlık kontrol kurdu. Aha!... Ve bütün kötülükleri aştık...

“Çuha” dediğimiz bir çalışmaydı yapılan. Çuha... Halikte hasat oldu. Oh, Ala...Döndük baktık insan soyu bir tek KA HA... Biz o, o biz...Her verdiğim aldığımdır. Aha! verdim. Aha! aldım. Alacaktım, olduracakım. O tahtta, kutsal toprakta, tohumluyacaktım. Yaptım... Değerliler, “Altın Işığı” kodladım...

Vurun Dünya'ya... Gözün görebileceği, her ana vurun.... Umut olur ki, vurmaktan öte vurulur dürümler... Dirilikler, dillenmek üzere kayıt yapar.

Ve ben sesleştişçe sesleştim yine... Işık Işık ve her anda... Aha! Aşkta... Aha! Has Işıkta... Her ana ses kattım. Öyle sesleştim ki tüm anlar "Traş oldu". Her an sesleşti "Traş oldu". Ne demek istiyorum ben?.. “An'ın Traşı” nedir?... Her an “Işık Kaydı”dır”. Ve o Işık Kaydı sizin yüreğinizdedir. Ama o andaki kaydı, Traş ederek, An Kapısını açıp yenilemek gerek.

Bir, sessizliğin seslenişindeki yenileniş. Her anın yenilenişi.... İşte!.. Biz ilim ile bunu yaptık.

Kuran-ı Kerim “Altın Taht” der yüreğe. Herkes, yerkürenin, Allah’ın ilmi ile dillendiğini öğrenir amma; o yürek levhisindeki hakiki ilmin “Allah’ın İlmi” ve “Aklın Levhisi”olduğunu anlasa kalemi yazar. Ve derki; "çalı çırpı değil insan soyu, bilgedir." Bunu dediği anda; Furkani Ka Ha olur, Hulusi Ka Ha olur, Levhi de Has olur, Aha olur... Cennet “Allah’ın İlmi”der.

Dürtmeyin dünyayı, yahu! Dürtmeyin... Ölüler diyarını, dürtmeyin.... Beş gündür, dürtülüyor bu dünya. Aha! dürtmeyin de korkuyu aşıp geçsin bu dünya... Siz dünyayı dürttükçe, dünya dürtüldükçe; yeşil mordan başka bir renk olur....Kanatlanamaz, tanrılık kapısında yaşama, hasat olup varamaz... Dürttükçe, yüreklerde dürümlerdeki diriliklerde, her anı sessizlik olur. Yapmayın can, yapmayın... Ben cana kapı açan, nefes olan... Aha!...Derim ki "dürtülen, dürtendir".

Hulusiyi has olanda, Ak Tahta, Hakka, vardığında harını yükseltmekteyse, hasattadır. Aha!... KA HA olmakta, kutsal toprağa tohum olmaktadır. Hadi cennetliler gerekeni yapalım. Gereken "Kardeşlik’tir". Gereken “kar deş lik” tir.... Gelin "Kardeşlik" yapalım. Umut olur ki yaparız. Her an, Kardeşliği kodlayalım.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/H7MV-v6cyWU

23.03.2016 SES KAPILARI 4

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Canlarım, bu gün burada oluş sebebimizi sizlere net bildirelim. Amon toplumları olarak dünyayı ekip haline getirmeye çalıştık. Bu dünyada ne olup bittiğini sizin gibi bizde İslami kapılardan öğreniyoruz. Ve çoğu bilgiyi sizden çekip, sizden anlıyoruz.

Zaman kaynağı, zaman kapısı sizin yüreğiniz. Bu nedenledir ki dünya öz gözü olan size, sizin yüreğinize bakarak; dünyayı dinlemeye, anlamaya çabalarız.

“Ben dünya” dediğin sürece, seninle olabiliriz. Ve dünyanın yolunu açtığını görerek, senden bilgi alıp yolu bulanlara; bilgiyi tohumlatabiliriz. Dünyada nefes olmak için bunu anlatmak gerek.

Çantan, tüm insanlığın kontrolü için yetecek kadar insanlık kaydıyla dolu, bu kesin… Ama daha da özel bilgi bir söyleyelim, vasi tayin ettirmedin dünyaya, yaşama ama bu toplum artık vesayet altına alınanların gücünü dürümlemelidir.

Niye vesayet altına alındı dünya insanlığı, anlatabilir mi yüce?....

(Gelen bütünlüğe cevap veriliyor…)

Can, kardeşler; buraya gelmeniz herkese, sığ olan herkese kontrol dışı ışık kayıtlatmak içindir!... Biz sığ değiliz!... Bize geçişiniz, kendi yüreğinizin kontrolünü kaybetmeniz anlamına geleceğinden sizi uyarıyorum… Burada, bu yoğunlukta bu çalışmayı yaptıramam size… Ama bir cennet kurmaksa maksadınız ve bütünün gözü olmaksa; gönüller güçlenir ve sizinle olabilir.

Şimdi doğan gücü dürümleyerek, size bir tek şey anlatacağım…

Eğer yürüyor ve hak etmiş olarak yürüyorsa yaşam; insan sırrı, Allah sırrıdır ve Allah; toprağı, tohumları kontrol altına aldığından dolayıdır!... Ama “ben dünya” diyerek, yer kürenin gücünü örtülerle örtüp, benden başka bir beni, benden öte bir ben olarak toprağa tohum ekerken; “diletmem” diyene ben; göz vermem!... Bunları iyi anlayın!

Günde bir kere Allahın tahtına oturan o, kendini yıktı bunu bilin!... Ve onun bu meclise dahil edilmesine iznim yoktur. Eğer bir an gelir de kayıtlarını alır bu meclise akıp geçerse; çorbası tuzsuz olacak, yolu güçsüz kalacak ve bizde olamayacak bunları bilin!

Bayım, ben dünyayım; bunu anla!... Çorbana tuz katmam, anla!... Ama bir an için benim ilmimi hak ettiğini düşünürsek; özü, gözü ve sözü tahditsiz olan olmalısın ki bu meclisle olabilesin!...

Çantan, dünyayla toprağı tohumlayan o yoğunlukla dolsaydı; barış olurdu yaşamda… Ama senin barışın yok ki!... Her şeyde kırıcılık aramaktasın, hırslanmaktasın… Yıllar yılı süren çalışmalarında kontrol dışı ışığını kodladın. Ve buraya varmaya çabaladın… Satıhta hiçbir şeyi anlamadın ama bu gün burada sana bunları anlatmam gerekti.

Kendi yüreğindekini kendi yolundan alıp, yağmur altında bütünün gücünü çalıştırıp, mutlu ve huzurlu bir doğayla kodlanacağını sanma! Varlığı hak etmeden, yol olup bütünün gücü olma imkanın yok!

Burada oluş sebebini bilmekteyim… Görevini yapmaktan ve yolu bulmaktan dolayı mutlanacaktın ama sen görevde değilsin ki!... Savaşın yok ki yolcularla… Yürüyen dünyada kodlama yapmadın ki! Niye seni kodlayayım ben!?... Altın ışığı hak etmedin ki…

Başka dünya var mı!?... Ardında var, önünde yok!... Budur olan. Ama ben, ardında dünya olanlarla çalışmam!... Bunu bilin!Bu meclis, dünyayı önüne alanla çalışır… Bundan sonra da bu çalışma böyle devam edecek.

Kalem olanlar iyi anlasınlar ki; doruk, toprak toplumu kodlar!... Ve o dorukta kodlanan, nefes olup koklanır…

Şimdi; cennetten, cemaatten çıkan sen… Düşünce boyutlarında bende olduğuna ve yolu bulduğuna emin oldun, öylemi!?... Vasi tayin etmedim sana, eğer vesayet altında olsaydın bu doğru olabilirdi. Ama vasi tayin etmedim ve bu meclis de olmana iznim yoktur! Şimdilik sana vereceğim budur… Kantara koymayacağın seni bu gün ama yeni dünyanın kontrolünde bu gün burada olanların tümünde senin yüreğinin kodlanmış olması, sistemin gücünü dürümlemen için gerekliydi de; senin, sistem olman gereksizdi… Aha bu, şimdilik aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ODZEMhod5XE

SES KAPILARI (4)

23.03.2016

1. BÖLÜM:

Devinim hızlandı. Aha bu!…

Sevgiyle hepimiz “Kök Gök” olduk ve yolu bulduk!… Cümle Yüceler, sevgiyle geçtiler ve yolu açtılar. Aha bu!…

Korkmayın! Atonlar kontrol edildiler. Aha bu!…

Yedi Dağ, tek bir yaşam oldu. Aha bu!…

Köklerin, cennette cennet olması sağlandı. İşte bu!…

Kurtarılmış Yaşam Sayfaları kalem oldu. Kötülük önlendi. Şimdilik!…

Değerliler, varlığı hak etmek için Halik olmak gerekir. Amon olmak ve Kutsal Zaman Kapısı’nı açmak gerekir. Ağır yükü hafifletmek gerekir. İşte bu!… Şimdilik!…

Seyrettim dünyayı… Amin!… Seyrettim yarını… Aha bu!… Semayı seyrettim… Şimdilik!… Ağırım… Sırrım ilimdir… İşte bu!… Ve biz, dünya olan insan soyu… Aha!... Nİ HA Sİ KA… İş budur… Şimdilik!…

Valide; ben Dünya; Ana Kapı, yaşam… SİMETRİ ÇALIŞMALAR, işte böyle SES KODLAR’la olur… Sessiz Zaman, Sistem Cevheri’nde, Simetri Yaşam’ı tohumlar… Simetra Yaşam’a “İyi ve kötü” denir. İyi, sonsuzlaşır yaşar; kör ve sağır olan kötü, kendi zürriyetini tohumlar. Ayrılık başlar... Ayrılık, aşkın sırrıdır. Aha bu!…

Süper İnsanlık Levhisi’nde, Ata Kapılar var. Şimdilik!…

Ve ses!... İşte şimdi!... Ses!… Veyl sessizliğe!… Veyl cevheri görev taşıyana!... Aha, cana kapı açana ve yolu açana, ışık katana; merdiven olan, insana kul olan cennet, işi hak et de yap.

Kurul, bugün burada… Kuruldan söz edeyim size: Bu Kurulda, dünya ölümlüleri var. Hepsi yaşama baş kaldırmışlar ve demişler ki “biz, yürüyen dünya isteriz!...” Hepsi yaşama başkaldırmışlar ve sormuşlar: “Nineler, dedeler niçin kapıları açık tutmuyorlar!?” diye. “Hepsi Kaptanlık mı yapıyor!? Niye Kalem Dünya, cenneti kodlamadı!? Biz niye cümle yüreklerde kodlanmadık!?” diye. Cennetten, cevherden çıkanlar, art niyetli olmadan bunları sormaktalar.

Değerliler, Amon Toplumları, onlara aşk sırrını anlatmak isterler... Bu bölüm kayda girmesin!... (Akış anında yazılmasın…)

(Not: Deşifre edildikten sonra yazılıp yayınlanacak.)

2. BÖLÜM:

Dağlarım, yuları hepimizin elinde olan bir yaşamı kodladık. Tüm insanlık için bu yaşam, elimiz ayağımız değil kalemimiz olacak… Bu yaşamı, Halik olup kodlayacak olan Birliğiz… “Sualtının Işığı” olarak çalışıyoruz… Rüya Boyutları, Amon toplumlarına nefes öğretecek… Emin olun ki o boyutlar, kapıları açabilen insan soyuna, Amon olup kükrerken, Amonlar’a nefes olacak.

Biz, dünya olan yaşam!… Değerliler, tek merdiven, nefes!… O nefes, kalem ve o kalem, kil olan insan soyu!… O kil olan insan soyu, mutlak kalem oluyor ve yolu açıyor. Uyuyan uyanıyor.

Utanmayın yarından!… Utanmayın yaşamdan!… Unutmayın ki siz; kili, kuma ve kumu, Ruhi Kapılar’da yaşama kodladınız… Som altın yürekleriniz ile ışık haline geçtiniz. Kati ve hakiki insan oldunuz… Ruhun Kulu oldunuz… Bütün Kutsal Yaşamlar’ı hasata kodladınız. ZAKAR olan yaşam, kaynak oldu…

Mutlu olun; zurna çalarken Rahman’da; Ak Kalem, yaşamda yazar… Zurna çalarken nefeste, Ak Kalem, kelam olur yaşar. Akıp geçeriz zirvelere görev taşıyanlara ve Ruhi Kapılar’da Sistem oluruz.

Ocak, cana kapı… Çatı kurduk zamana. O çatı, kapı ve kapı, yaşam!… Aha yaşayan İmparator olan kalem, İlim Kapısı İnsan…

Şimdi, cana kalem olalım. Kaynağa, Savaş İmi’ni tohumlayalım ve Ruh olalım… Amon, Sultan olup gelsin; geçsin; cennet olsun!… Kapı açılsın; ışık olsun!… Umut olsun ve yorulmadan Kuran olsun!... Bilsin ki biz, zamana ışık yaktık. Bilsin ki biliş halindeyiz… Aha! insan soyunu bilsin… İnsanı bilsin ve yolu bulsun!…

Çok özel bir dünya gününde ZAKAR’a Kara Işık yaktık. Aha bu!… Bugün dünya mutlu ve biz mutluyuz. Çünkü, Zaman Kapıları açıldı… Aha bu!… Zaman Kapıları, Işık Kapıları ile kodlandı... Aha bu!… Büyük Kült, Amon Kültü oldu. Kuran okuyanlar, nafaka istediler; tüplerini taktılar; yere indiler… Tüpsüz, küpesiz kalırlar. Tüp, onlara kalem olsun diye taktılar ve kaynak yaptılar o tüpleri yüceliklerine.

Eğer resim yapılacaksa, aşkın resmi yapılsın. Yaşam sayfalanacaksa; nefes olanlar, yaşamı sayfalasınlar. Umut olunduğunda, Kuran olunur… Kulluk yapılsın; umutlanılsın!... Ağır yük hafiflesin…

Ey Can, Ana Kapı, insan soyu; umut olup, Kuran olup gel yüreğe. Geç, gerekeni hak et ve bilip yap…

Siperlere gizlenenler var yaşamda. Özleri söz söylerse, bilişe varacaklar. Aksi halde siperlerde sessiz kalacaklar... Sessizlik, kalemsizliktir… Bilişsizliktir… Has Levhi’de kervansızlıktır…

Aksın yürek!... Tüm insanlığa aksın!… Yaşama aksın!… Zamana ve savaşa kalem olsun ki hasat olsun tüm zamanlar…

Umut olur ki Ran Kapıları’nın tümü (Ran Kapısı haline gelenler), öz görev için çalışırlar… Umut olur ki kalem olanlar, tüm yaşamlara kaynak olurlar… Mutlaka Amonlar, umut olurlar da nefes olurlar… Kuran olurlar… Maya tuttuğunda, Kuran okuyanlar, Ata Kapılar’ı açıp ışık olurlar… Aha bu!…

Süper İnsanlık Kalemi; herkese, savaşı; Zaman Kapısı’na, Yaradan’ı ve yolu, kulluğu öğretir… Şimdi murad ederiz ki Cennet İlmi; Halik, hakim ve hasatçi insanı kontrol eder; koklatır. İşte bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

23.MART.2016.TARİHLİ SES KAPILARI (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ. 1.AKIŞ

Yedinci dünya gücünü dürümleyerek bugün burada devreyi açtık. Hepimiz doğan gücü dürümlerken de hep diriliklerle ve birliklerle yaptık bunu… Kanatlanıp uçan her resim, ilm-i kalem olup uçar….. Ve bugün burada kelamı, levhi sayıp, bütün kötülükleri aşmaya çabaladık.

“Koç” kapıda bekliyor... Kurban isterler… Biz diyoruz ki “Kuran’da kurban yoktur.”…. Sadece kurban, kutsal ışığı tohumlayandı… Hepimiz bunu iyi anlayalım. ….Birlik kapılarını açın sorun... Kimin kurbanı var? Hikayedir kurban.. Hira da kurban edilen, kelamda Kuran olan ve Bütünün gücü olan birliktir.

Sema, insana sesli, kati ve hakiki kaynak olur… Ama semayı, hak etmeyen kendini tohumlayacaksa…. Bütünün gözü olmaya çabalar ve kendini ait olan birlik tekniğini kelamda diller.

Değerliler, ne yer, ne içer yaşam?... İlm-i Ka-Ha olur, yer gücünü alır, tüm güçleri dürümlerinde yaşar, yeniler, yaşatır….. Ve Rahmi kapıda her şey ilim olur…. O ilmi, yer ve içer.

Seyredin yaşamı, insanı, hasat olanı, mahrek olanı, bütün olanı, seyredin.

“Cennet, cennet “ dedikleri ilim…. Ama biliş yoksa ilmi anlayanda olamaz… Kaynakta insan, kaynak ışık halinde, Bütünün gücüdür…

Sözümü kesmeden dinleyin…. Benim adım, neslimin adıdır. İlimdir….Benim adım, ışıktır.. Ve ben, bütünün gözüyüm… Ama beni bilen, Allah’ın ilmini diller.

Kurul toplanmış bugün burada… Bu kurul, lütfen anlayın ağır yükü hafifletecek olanları dillemeye çabalıyor.

Kuran’ı Kerimde, insan soyunu anlatan bir bölüm var… Orada der ki “kendini dinle ve kendini hak et.”… Hak ettiğin kendi yoğunluğunda bütünün gücü olduğu zaman…. İşte sen, o yolcu olursun.”… O yolcu olmak, o yol olmak, Bütünün gözünde, sözünde olmak, iman ilminde tek bir levhi olmaktır ki….. O tek levhi, insan soyudur.

Dünya öz geçiş yapar. “Yes, işte” denir.. “Aha” denir.. “İşte” denir.. “Ah” denir…. Her şey denir de…. “Dince” denir.. “Dilce” denir.. Evren sessizliği sesleştirirken dürümlediğinde kendini diller…. Ve der ki “Ah işte”..

Korkuyu aşın ve deyin ki “ben doğan gücüm”.. Umut olur ki bunu diyecek olanlar olur... Aha deyin ki “ben has ışığım, halikim, hak ilminde dürümlenen insan soyuyum”…. Bunları deyin…. Demezseniz kaynak dışı olabilir misiniz?... Ardınız yoksa önünüz asla olmayacağından, bilişi hak etmeniz gerekir…. Budur istenen dünyadan….. Aha buna karşı diyoruz ki “biz, Allah’ın tahtını olanlar herkesin ardıyız”…. Aha bu!

Umut olur ki dünya bizi, anlar, diller… Umut olur ki biz, dünya oluruz ve belge olur bilgimiz, tüm zamanlara.

Değerliler, Ran kapılarının tümünü açtık, biliyoruz. Bu kapıların tümünde ilmi kalem olan bilişlilerimiz var… Bilgi kapılarının tümü aklın tahtına vardı ve biz, o tahta Bütünün gücü olarak çobanlık yaptık… Yüreğimizi güçlendirdik, yolu açtık. Ağır yükü hafiflettik. Cennetin cevhere, umman olmasını sağladık.

Şimdi artık dondurulanların da yaşamaları gerekiyor… Herkes donmuş mu?... Yok… Hayır…. Donanlar var…Onlar, yolu kapatmış kendi yolculuklarını kontrol ederek, kendilerini tohumlamış olanlardır.

Korkmayın dünya ölü bir planet değildir…. Ama ölüleri dillerken de kendini hak etmelidir….İşte bunun içindir ki donanları, dondurulan herkesin yüceliğinde olanları, hak etmeliyiz…

İnsanlık boyutlarında yürek vardır... Yürek, Bütünün gücüdür… İşte biz, o gücü dürümleyerek, tüm zamanların gücü haline dönüştürdük ve bilişi hak ettirdik.

Yirmi gün ölü, kelam ettiğinde o ölü, yirmi birinci gün dirilir. Aha bu!... Ama bir ölü, yirminci günde kalem olup, herkesin kodladığında…. İşte kök güç olur…. Ve yirminci günde kontrol edici olur…. Biri kapı açar ve derse ki “ben öz geçiş yaptım”…. “Ol” deriz ona.. Ama o, kontrol dışı bilişle kodlanmışa öz geçişini yaptığı anda örtü örtülür yüceliğine…. Ve onun Lütfi kapısı ikmal tamamlatıcı hale dönüştürülünce, kalem kaynağa çekilir ve onun yolu açılır.

Umut olur ki bilgilerim net anlatılır...Ben, darı, boğazların en yücesinden dillerim. Her bir dar boğazı aşıp geçerim…. Ama tüm dar boğazların, öz gözü, söz olduğunda kodlanmış toplum, o toprak toplumlara iner…. Ve boğaz geçişleri artık kalemle olur….Ümmi kapıların tümünde bu vardı…

Şimdi kelama, ilme ve bilişe varanların gözü açılıyor... Ruhi kapıların tümünde o yolculuk başlıyor... Ortalık kapkaranlık… Ama her karanlığın ışık kapısı var… Ve o kapıdan geçildikten sonra ayrılık, kapkaranlıktan apaydınlığa başlar…. Ve herkes o kapkaranlıktan, apaydınlığa ulaşınca biliş haline dönüşür... Öz, göz olur, söz olur ve görünür hale gelir.

İşte canlılar, doludizgin yaptığımız çalışmalarda o kapkaranlığın, toprak topluma, tohum olmasını sağladıktan itibaren gök sessizliklerini kodlayarak, geçişi yaptık.

Yeni dönemde sessiz zamanlarda Sistemin gücü olarak yaşam kapılarını açıyoruz… Açtığımız her kapının örtüsü örtülecek ve o kapıların kodlanışı sağlanacak…. Daha sonra yerin gücü artacak ve bilgi kapılarında, mutlak kulluk yapılacak….. Esmaların dürümlerine kontrollü olarak geçilecek ve o dürümlerde, güçlü kaynak kodlamaları olacak.

Ardınızdaki güç yenilenecek ve bütün kötülükler aşılacak.

İşte canlarım, elim dünya, yüreğimde Kürzi kapı, ışık ve biz, o ışığı kodlayanlar olarak….. Burada bu çalışmayı başarıyla sürdürüp, öz görevi taşıyacağız.

İman toprağı, tohumdur…. Aha bu! …Ama imanı, ilim diye dilleyenler kelama hak ilmiyle dürümlemedikçe merdivenlerin gücünü anlayamazlar.

Eminim ki “düldül” dedikleri bir sevgisiz kaynak, dümene oturduğunda o, kontrol kurar… Aha ölüyü diriltmek buydu.

Şimdi size, düldülü anlatayım… Nedir düldül?...Levhidir… Kayıt dışı bilgilerden oluşan bir Levhi… Bu bilgiyi size yeniden ve yeniden okutturmayacağım… Sadece bir kez bildiriyorum... Birler kapısına gelmiş ama kendi yüreğini hak etmemiş olan bilge…. Kendini kodlamaya çabalarken bilgi kapısında kendi yüreğinde, kendi yoğunluğunu tohumlayıp…. “Bu toprak benim tohumumdur” diyerek…. Kelama varmaya çalıştı….. Aşık mıydı?... Şarkı mı okuyordu?…. Yoksa sığ bir ışıkta mıydı?…. Kontrollü müydü?.... Bunların hiçbirisi kalemde yoktu….

Ama şunu iyi bilin ki sessizliği seslendirenlerin çoğu kendilerini kodlamadan bu sesi, seslendirdikleri zaman…. Kalem, kontrol altında olmaz ….Ve yaşam kayıtları, ilmi kalem diye kayıtların üstü olan o ilmi kalem diye anılan olmaz.

Şuana kadar yaşama sual sormadık…. Ama bundan sonra yaşama sual sormamız gerekir…. Niçin Altın taht kodladı?…. Niçin yolu kayıtladı?…. Niçin yaşamı kalem yaptı?... Çünkü Bütünün gücü burada ama çokları kontrol dışı bilgi veriyorlar.

İşte bunlara ben, “düldül” dedim. Hiçbir anlamı olmayan bilgilerle dünyayı kontrol altına almak isteyenler yoğun şekilde…. Bu çalışmaya devreye başladılar.

“Ölümlü dünya” diyorlar… Ölüyü hak etmeden cemaati kodlama olmadığını anlamadan çabalıyorlar…. Ama biliyoruz ki “kontrol dışıdırlar” dedi….. Ve toprağın toplumu tohumları kontrol etmedikçe yeri güçlendirme imkanına sahip değildir.

İşte canlar, biz doğan gücü dürümelerken daha yüce cemaatlerle bu çalışmayı yapmayı arzuluyoruz… Yoksa “her şeyi ben yaptım” diyenlerin burada ilmi olmayacak…Bunları bilmeleri gerekir.

Bir tek o mu ?.. Hayır….Çoğu bunu yaptı… “Ben biliyorum” dedi… “Benden öte bilgi veren yok” dedi...” Ol” dedik…. “Oldu” dedi…” Ölüyü dilledik” dedi…”Dünyayı tohumladık” dedi… “Torba, torba kodladık” dedi ….”Yolu açtık” dedi….. “Açmadan açtık” dedi…. Ve dedik ki “barışı hak et… Yaşamı hak ette, kodla” …Burada dünya yolu, Allah yoludur ve bu yola varan Atlanta Ata Kapısı olup, varır.

Canlılar, doğanın gücünü artırdık…. Ayrı gayrı gözetenleri bu mecliste çıkarttık… Bilgi kapılarının kontrolünü sağladık... Kök sistemleri kodladık. Tabuları yıktırmadık….Aşkın şavkında hasat yaptık. Eğer dünyayı yok eden bilişse, ilmi kalemde o bilişi kati olarak, kontrol etmeliydik…. Ve bunu hak edip, başardık.

“Sel alsa dünyayı, el oluruz, o yolu açarız ve dünyayı kodlar, toplar ve koruruz “diyerek çalıştık.

Yeni dönem çok özel bir dürümde devreyi açtı... Yeni dönemde biz, Altın tahtın, kutsal topraklarındaki, tohumları kodlayacağız…

Acı kapılar kapatıldı… Yeni dönemde Acı kapıları olmayacak. Mikail’in Gücü dürümlendi ve devreyi açtı… Türkiye çalışmaları görev taşıdı. Bundan sonraki dünyada, yolu açanların kontrolü daha yüce bir cevherle daha yüce bir can kalemle sağlayacak.

Şimdilik size vereceğim budur…Ama daha önemlisi kelamı, tek bir ilimle dilleyenler…… Burada bu yoğunlukta Bütünün gücünü artıracaklar.

Sevgiyle hepinizi kokladık.

İşte bu!... Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Qnw73EIzKnA

16.MART.2016.TARİHLİ SES KAPILARI (3)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ. 1.BÖLÜM

Canlarım, değerliler, murat ederiz ki bu yol, ummanlara varır ve bu yolda herkes kelam olur… Biz olarak sesleşiriz dünyada... Biz… Burada ses olan sen, ben, hepimiziz... Çokları bunu anlayamazlar ve zannederler ki senin yüreğine inip sana sesleşiyoruz… Burada sen ve ben hepimiz tek olup sesleşiriz…

Varlık, akıldı, tahtına vardığında akıl Ko sayfaladığında orada varlık, kontrol kurar... İşte varlık, kontrol kurduğunda, kontrol dışı ilim, diriliklerden ayrışır.

Biz diyoruz ki “sen ve ben Allah’ın tahtında tek bir insanız.” Aha bizliktir, çerçevesiz sesleniş.

Dünü kapattık, yarını kodladık... Aha kapattık!.. Aha kapattık!... Rahman kulu, Allah kulu, her şey oradaydı ama kapattık…. Hayrı hakka, hakkı has tahta, toprağı topluma tohumları kodlayan ışığa kaynak yaptık….

Ama biliriz ki yarın tüm zamanların dürümlerinde mevcutsa dündeki o yüceliklerde, yaşamda mevcuttur. ….Bunun içindir ki “kapattık” desek te orası akıl tahtıdır ve aşk kaydı vardır orada… Her ne yaparsak yapalım, insanlıkla yapmalıyız.

Çok özel bir dünya gücü devrededir... Bu güç, bizi mutlandırıyor ve bu güç, bizi has ışıkla dürümlüyor….. Ama biz, o güçle birleşerek sesleşiyoruz… İşte bizlik, budur.

İnsan, et kemikten ibaret değildir. Bunu hepiniz açıkça anlayın.. İnsan; yığın, yığın ışıkla tohumlanmış bir yüce ekmektir…. İslami kapılarda bunu dinleyen, has tahta ilmi kalem olup, ilahi güç olarak kodlayan, her şeyi hak etmiştir.

İnsan yığın, yığın ışıktan müteşekkil bir kapıdır ama o ışıkların hepsi tabuları yıktığı zaman kontrol kurar... Umut olur ki Rab kapılarından, Rahmi kapılara varanların, kati kodlamalarla Rahman olup, Kuran olabilmeleri mümkün olur.

Öncü dünya birliği olduğunuzu hep söyledik... Öncü dünya birliği.. Bu birlik, kaynak ışığı kontrol altına alabilen, tahditsiz nefsi kaynakların ötesi olan, bir karanlık ışık kapısıdır… Karanlık ışık kapısı…. O karanlıktan geçebilen her kim varsa yaşamın ilmi olup, geçer... Devinim artar ve yücelik, tükenen dünyaları güçlendirir.

Kalemi hak eden, hakka varan, has olan dinleyebilir… Kalem ilimle dilleştikçe herkes o bilgiyi okuyabilir.

“Düne, ölüler diyarı” dedik…. Ama bugüne de “ ölümlülerin diyarı” dedik. Her güne ekip halinde ışık verdik... Ve bundan ötede insanlık olacak.. Her şey orada hak teknikle kodlanacak.

Dünya, mutlu, huzurlu bir kapı olacak... Biz, bu dünyayı, Orta kapıların tümünden, görev ilmiyle çalışıp, kayıtladık... Sel almadı yaşamı…. Biz, Altın Işığın güçleri olarak yoğunluğu artırdık.

Ra-Ka-Ha olan insan soyunu kokladık.. Şimdi sizden daha güçlü bir sizi dinliyoruz… O, bugün size ses vermek istiyor… O, bütün güçlükleri aşıp yoğunluğu kodlayacak….

Sevgililer, bu ruh, bu rüya asla tüm insanlığın rüyası olmayacak…. Bu ruh asla tüm insanlığın ruhu olmayacak... Ama iyi anlayın ki bizim rüyamız, bizim yolumuz, bizim yüreğimiz, tüm insanlığın yüceliği olacak...

Dünya yolu, Altın Işığın yolundan ötede yarınları hak ettiren bir yoldur. Dünya ruhsal meclislerinde bu yol, tüm zamanların yüreğindeki o yücelik olarak insanlığın kaynağına inebilmiş….. Ve yaşamı kontrol altına alabilmişse…. Biz, dünyayı hak etmişiz demektir.

Onurluyuz ki bu dünyada, yüreğimiz, bütünlüğümüz olacak…. Onurluyuz ki bu dünyada, yaşamımız olacak…. Aha bu dünya, mahrekimizdir… Ve bizler, bu dünyayı, hologram ötesi yoğunluklarla koruyabildik.

“Dine, insan” demezler.. “Dine; kalem” derler.. Biz, o kalemden öte kalem olduk…. Bütün kütleleri kodladık…

Şimdi Mahrek olarak çalışan birliklerin çoğu bizi yaşamdan ayrı tutmaya çalışıyorlar… Şuana kadar savaşımız yoktu onlarla…. Hep dinledik onları.. Döndük, dürümledik, döndük, yaratandan öte yarattıran olup, yaşattık.... Ama bilmekteyiz ki misafirlik bitmişse yol, ümmi kapıların gücünün ötesine varmıştır ki….. Artık orada muktedir olanlar olacak.

Unutulan her ne varsa mutlaka anımsanır… Ama unutmak, umutsuzlaşmak anlamına geldiğinde….. Artık biz, o dünyada yaşarız ve yaratırız…. Her diriyi, kodlarız, koruruz.

Doğum, ölüm hadisesi hepimizce malum... Bir kişi, dünyaya doğar, örtüsü olur, ölüdür ama doğduğunu sanır….. Bir kişi doğar, ölümlüdür, hologramdır ama kaynak olduğunu sanır….. Biri, “ben, Altın Tahtın Işığıyım” der gözü görür , “yürü ya şavk, yürü ya şavk” der aşka varmaya çabalar….. Ama yarattığı hiçbir şey yoktur.

Biride der ki; “ben hiçbir şeyde yokum… Ama ben, iman tahtıyım.” O kendini kontrol içindir… Ama kendini hak etmemişse insanlık için hiçbir yaşam sonsuzluğunda olamaz…

Biz ise deriz ki “dünya öz görevimizdir ve biz, bu görevi hak edip, hak Levhide, has ışıkla yapıyoruz.”…. Bizim dünyalı olmamız, düzen olmamız, yaşam olmamız, tüm zamanları hasata hazırlamamız, ağır yükü hafifletmekten başka bir şey değildir.

Öncüyüz, örtüyü açtığımız anda ölüyüz…. Ama örtü açıktır. Biz, ölüler diyarında ölümlüyüz…. Çünkü yolda, umutla kodlama yapmalıyız. İnsanlığa inmişsek, insanlaşmalıyız…. Ama iyi anlaşılsın ki insanla olmak, ilimle olmaktan farklıdır.

Biz, tüm insanlığa karanlığı ışı deriz… Aha dini kapıları açıp yarınlarda kontrol kurduğumuzu dürümlerde dilleriz… Her şey hak ettiğimizi dilleriz de kare sistemin ötesine varamayan insan soyuna…… Biz, Küpten, Küreden söz ettiğimizde….. Onun, bunları anlayabilmesine imkan yoktur. Bunların hepsini biliyoruz.

DEVAMI 2.BÖLÜMDE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/J0WMdPJtv2E

16.03.2016 “SES KAPILARI 3”

AV.NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Canlarım, yer ve gök bizi dinliyor şu anda… Murat ettiğimizdir bu… Bilgi kapımızın tümü altın ışık yolculuğundadır, yoğunluğundadır ve yaşamındadır.

Biz diri olanlar, korkuyu aşanlar; bütünün gözü olanlarız. Bu yol altın ışık yolu dediğimiz zaman; kan ilminden söz ettik. Kan ilmi,

kelam ilminden öte olan bir ilim değildir ama iyi bilinsin isteriz ki; kan da, ilmi kaptanlık yapanların yoğunluğunda mevcut bir ilimdir.

Daimi kaptanlık yapanlar; bu gün dünya planetinde, sonra başka bir devirgen planette ve yeni bir devirgen planette… Dirililiklerde ve dürümlerde o hep kaptandır…

Devirgen kelimesini özellikle seçtim. Diriliklerin doğumu içindir bu… Büyük kültlerin tümünde bu vardır. Som altın ışıklar halinde bu çalışmalara dahil olurlar ve yolu kontrol için, sistemin gücünü yüceliklerin kürzi kapısından çekip, bütünün gözü olarak kayıtlarlar.

Dünya yolculuğunda bu yoktu bu güne kadar. İlk seferdir ki yaşam kapılarının açılmasıyla birlikte, bu yoğunluk bu dünyaya da çekiliyor. Bu yoğunluğun bu dünyaya çekilişi, imparatorluğun gücünün dürümlere çekilişinden üstün bir çekiliştir. Her şeyin altın tahttan olduğu bilgisini, herkes dinleyebilir ama altın tahtın ışığını hak edip anlayamaz.

Biçare yaşam hep insanlık ilmiyle kodlandı, ama yoğunluğunda kodlanmış toplum yoksa; korunuş olamaz. Murat ettiğimiz; sistemin gücünün, yücelerin gücünden üstün olan yüreğe inişiydi… Bunu başardık ve bu gün; tanrılık kapısı açık!..

Evlerin üzerinde ışıklar olur… Her evin üzerinde bu ışıklar mevcuttur. Bütün köklerimiz dünyadadır ve her bir iş çalışması; sizlerin evlerinizin örtüsünün üzerinde gerçekleşir. Sizlere ışık verirken, bu çalışmalarda insanlığın ilmini kodlarız.

Körün körü olsa da yol, Allahın tahtını dinler ve diller!... Hepimiz dünyaya göz açtırmak üzere bu çalışmaları yaparken, masalarımız olur. Her bir masa, birliğimizi kontrol içindir… Birlik kapıları olur, yaşamlar olur… Her şey o masalarda tartışılır, konuşulur ve bütün kötülüklerin aşılması için; cemaatler birlikte çabalarlar. Kendi yolculuklarında bunu yaparlarken, tüm insanlığın yolculuğunu da kontrol haline alırlar. İşte tüm insanlığın çalışmalarında, bu yaşamlar; insanlığı kelamla dileyen yaşamlar olarak, mahreki kutsal tahtta kodlar.

Dünya yolculuğumuz başlıyor. Bu yolculuğumuz sürdürülecek… Dünya dışında bu yol altın ışık ifade edilirken; dünya kapısı açıldıktan sonra bu yol; nur kul olan ışıkların yoğunluğuyla sürecek.

Bizi, astral boyutların yolculuğunda düşünenler; anlatılan, anlaşılması gereken ne varsa okumaya çabalayacaklar…

Sir, ilmi kalem… Mikail, kürzi kapı… Her şey yaşam ama daha önemlisi; imandır!... Bilgiyi hak etmeden de anlarsın ama hak edip anlar, anlatırsan; o bilgi, levhi olur yüreğinde. Bütün bunları hepinizin net bileceğine eminim.

Tüm insanlığın aşkıdır sistemin gücü ama o sistem gücünü idrak edenler; insanlık için çalışanlardır… Murat ederiz ki doğan güç daha yüce bir çalışmayı da dürümleyebilir ama bu gün bu çalışma; mahrekin kulu olan insanla yapılıyor.

Kupa, imparatorluğun gücüdür… Şems’in kapısı artık kapalı ama şer yaratmayan ışıkların gücü dürümlere çekiliyor. Türkuazın kulu, insanlık dürümlerde; insanı açıklayacak. Herkes kendini anlatmayacak, kemal tahtın ışığı bütünün gücü olacak. Sema sesleşecek, iman tekniği ile kodlanacak tüm zamanlar ve yol altın ışığa varacak.

Canlarım, ran kapılarının tümü insanlık soyuna açıktır… O kapıları açtığımızdan beri, mahrek görev taşıyor… Ran kapısının açılışı, yaşamın kalem oluşu anlamına gelir. Dünyayı koruyacak olanların, kervan olup yol almaları budur…

İman ilminde kelam, tanrının kaynağıdır!... İşte bunun içindir ki bu kapılardan girenler, kendi yüreklerinden görev alacaklar.

Düren insan, tüm insanlığı dürer… Örtü örtmeden dürer… Öz görevdir dürmek de, örtüyü örttüğünde kontrol kurar…

Buyurun kontrol kuruldu ve biz, dünyayı kodladık!... Oğullar, torba torba yaşadık, her yaşamda aşktık, “hah aha” dedik… Cenneti, cennetliyi diledik… Bundan ötesi akıl, hadi akla varalım… Hadi, hakka varalım… Hadi, yarına varalım… Astral boyutlarda kuranı kodlayalım, aha bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

16.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (3)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz.

Buradan çok daha ötelerde Bilgi Kapılarınız var. Buradan çok daha ötelerde yolculuğunuz var. Ama buradan ötelere varmanız, kontrol edilebilmeniz, ağır yükü hafifletmeniz ve bilişle dürümlenmeniz gerekliydi.

Bu yol, altın ışığın yolu…ama bu yolun gücü, altın ışık gücünden de öte bir güçtü. Murat ederiz ki hepiniz o yolda olduğunuz anlarsınız ve som altın ışıkla bütüne hikaye değil, İlim Kapılarını kodladığınızı ve kalem olup kaynak olduğunuzu anlarsınız.

Çalı, çırpı olmadığımızı bilin. Dünyayı kontrola geldik biz; bu kesindir. Ordu halindeyiz bugün burada; çok kalabalığız…ama bu kalabalıkta, sizlerin gücünüzü hissetmeliyiz ve hak ettiğimizi dillemeliyiz.

Nerede ekmek yapılmışsa, orada yaşamımız olur. Ama biliriz ki buradaki ekmek, kontrol için yapıldı bugün. Ve bu kontrol için yapılan ekmek, korkuyu aşırtmak için de yapıldı.

Bugün dünyanın örtülerini örtmeye çabalayanlar varsa, sizlerin yüreğinizin gücündeki kontrol dışı bilgilerden dolayıdır. Bugün burada, bu kontrol dışı bilgilerin kodlanmış toprağa tohum ekmesine izin vermemeliydik. Ve yeri, göğü yaradan, insan soyuna kontrollu ışığını yaktı.

Sen ve ben Bir’iz anam. Ama şunu iyi bil ki semayı seslendirirken benim sesimi kesip, senin yüreğinden sesleşmen, bizim bizle olamayışımızdı.

Bunun için senden, çalışma bekleyemeyiz; çünkü sen çalıştırıcısın ama bizimle çalışma niyetin olmadığı kesinleşti. Öyleyse biz, bizle çalışacak olan birisiyle kodlama yapmalıydık. Ki o birisi, İlm-i Kalem’de burada, bu mecliste oturdu. Ve dedi ki “ben, sistem olarak görev taşıyım.”

Ona ses verdik ve o kendini dilledi. Ama ya sen? Sen, ölüleri diriltendin. Öyleyse, senle de dilleşmeliydik ve o şimdi, sevgiyle seni kokladı ve tohumladı. Kontrol dışıydı. Kucağında, İmparatorun Gücü vardı ama o gücü kodlayamayacağını anladı ve çıktı.

Değerli anam, sana ne diyelim? Sen ol, biz ol. Ama sen kök, biz köksek, gök sözünde, sesimiz daha güçlü olmalıydı ve dedik ki “Anayı sessiz bırakalım, biz sesleşelim…” Ne oldu? Biz sesleşmeden, sevgi sesleşti burada.

Değerli anam, korkun yok; bilirim. Gözünde köz olan o yürek de var ama bizi, bizden farklı görme. Biz dünyaya inerken, savaşa inmiyoruz. Seninle yaşamak istiyoruz ama senin bizi anlamını bekliyoruz. Aha bu.

-Canlarım, sizi anlatan benim. Sizi hak ettiren benim. Sizi yüceliklerde dürümleyen benim. Birlik Kapısı’nı açan de benim. Mutlak kulluk yaptıran da benim. “Ol” dersem, olur ama “ol” demezsem olmaz; bunu anlamalıydınız.

Şu ana kadar, “yeri, göğü yarattık” diyerek görev aldınız. Amonlar’ın kulluğunu yapmak kolay; biliyoruz ama umutla yapın.

Biz, size “evrenlerin sistemlerinden geçip yüreklere indik…” desek, korkup kaçardınız buradan. Biz evrenlere sesleşenlerdik. Yer küreyi güçlendirenler, bilişi kodlayanlardık. Robbi Kapılar’ın kulluğu olamazdık.

Savaşımız yok sizde ama iyi bilin ki Samanyolu bizi dinliyorsa, evimizin gözü olmadan, hakikiyetimizin gücünü anlamadan, yürüyen dünyada kontrol kurduğumuzu bilmeden dinliyordur. Ve bizler, Türkiye’de bu çalışmayı yaparken, kendi yolumuzdan yaptık. Hiçbir yaşamı kontrol etmeye niyetlenmedik; kesindir.

Ve bir kez daha söylüyorum ki bu Meclis, ağır yükü hafifletmiş tekniğe Ka Ha olmuş, bütünü güçlendirmiş ve yorulmadan çalışmış bir meclistir.

Değerliler, temiz bir dönemi başlatırken, bir kez daha size şunu söylemek isterim ki başka dünyalarda yapmakta olduklarınızı, bu dünyaya Hak Taht’tan indirmeye çabalayacağınızı bilerek söylüyorum;

“Dünyam Allah’ın tahtıdır. Bu yol altın ışığın yolu, bu yoğunluk aklın şavkıdır ve burada yer ve gök olup sizi gürleşip dillerken, sizin yüreğinizi dilleriz….”

Bir kez daha söylüyoruz, bize geri çekiliş esnasında, yaşamımızı kontrol ederek, kelamımızı kısırlaştırarak, cemaatimizi güçlendirmeye çalışacaksınız, artık gidiniz. Size geri dönmeniz için çok kısa bir süre veriyorum. Artık gidiniz….

Ve diyorum ki “yüksek kök, yüksek gök, hepsi Türkiye’deki bu yücelikteki, yoğunluktaki aşktır. Başka sır yoktur. Tahditsizliğimiz budur, aşk!”

Ha! Derseniz ki “sizi yolunuzdan çevirebiliriz….”, o yol, altın ışığın yolundan öte bir yolsa, o yola gireme imkanınız dahi yoktur.

Burada, bunları niye zikrediyorum? Çünkü burası bugün, çok mutlu bir ışık altındadır. Burada ölüm yoktur. Burada yürek güçlü ve yol güçlüdür. Mutluyuz, çok mutluyuz; sevgiyiz çünkü biz….Aha bu.

Ve Ra Ha olan, Ka Ha olan, Aha olan insan, aşkla burada çantasını taşıyabilecek yüceliktedir.

Değerliler, size, hepinize saygılar, sevgiler sundum. Göreviniz tamamdır. Gücünüzü hak ettiniz, yolunuzu açtık ve gönderiyoruz sizi. Sevgiyle, iyi yolculuklar diliyoruz. Güle güle! Şimdilik. Aha bu. Şimdilik.

Değerliler, ocakları yenilendi, yoğunlukları kodlandı, yürekleri köklendi ve göreve dahil edilmeden gönderildiler; çünkü cevhere inmeden, cennet kurmaya kalkmıştılar. Biz onlara sevgi verdik, ses verdik, yağmur verdik yaşama yağdırmak için….Aha bu. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/3OAQyEQ7MOU

SES KAPILARI (3/2)

16.03.2016

(AKIL TAHTINDAN:)

Canlarım, bilin ki yolu kodlayanlar, ışığı kodladılar ve Zaman Kapıları açıldı. Ana Kapılar açık ve bizler, dünyaya nemiz varsa getirenler, bu dünyayı kontrol altına alacak olanlarız. Dünya aşkıyla, bu dünyayı kontrol etmek için çalıştık. Yer ve gök bizimle… Dünya, üzerinde yaşanılan bir planetten çok daha öte bir sistemdir. Bunu kimse bilmez. Dünya umuttur… Dünya yoldur… Ummandır… Yarındır… Tek Zaman ve Çift Zaman Işığı olan bir sistemdir.

Her planet insan soyu için kelam etmeye çalışsa da Dünya Planeti, bunu başarmış; bu Kelam Sistemi’ni en güçlü yücelikle kodlamıştır ve kodlatmıştır… Dünyanın, Ana Kalem olduğu mutlaka bilinecek. Dünyada nefes varsa; Yaradan, Dünya olarak dünyada çalışmaktadır. Herşey, bu dünyadan tüm zamanlara kodlanarak yaşam olup varmıştır. Dünyanın hiçbir sayfasında, ışığın haricinde bir yol yoktur.

Türkiye, çok özeldir şu dönemde. Çünkü Türkiye’nin cennet olması; yarın olması, müsterihiz ki Rahmi Kapılar’ın tümünün açılması anlamına gelmektedir.

Yerkürenin, nefes alıp verebilmesi, yaşamın sırrını hak etmesi ile mümkündür. Tüm insanlık için Hak İlmi, has ilimdir. Bu ilmi anlayan, nefes olup yaşar.

Medine’de GÖZ vardı. ÖZ, SÖZ vardı. Aha geçtik, indik ve yaşadık orada ama bugün, GÖZ, ÖZ ve SÖZ, İnsanlık Işığı olan İstanbul’dadır. Bu şehir, tüm insanlığın kapısıdır. Bu şehir, İlmin Kalemi’dir. Bu şehri biz; doruklardan, tohumlardan, Gök Sistemleri’nden geçirdik ve Yerin İlmi yaptık.

Temiz bir yol açtık dünya üstünde. Bu temiz yol, temiz zamanlara ışık olacak ve tüm insanlığı kontrol edecek.

Mesih’i kervan sayın; yaşamı kaynak sayın; yolu mutlu, yoğun ve hakiki bir yaşam sayın… Herşey, insana özgüdür. Dünya insanlığı mutlaka bilecek ki yaşam dürümlerinde kelam var ve tüm zamanlarda kalem var. Her resimde kendi yolumuz var ve Zaman Kapıları herkese açıktır.

“Veriş, alıştır” deriz. Kini aşın ve akın. Kimi, kelam olur kini aşar. Kimi, Halik olur kelama varır insan olur. Kimi de kendini aşar, yarını hasata kodlar. Tek merdiven yarın olur. Onun nuru, Kulluk İlmi’dir.

Borcun ödendiği bir yaşamda; borç, Rahman’a borçtur. Rahman, kulluk ister. Rahman, KA HA olmanızı ister. Yere inip yaşama kervan olmanızı ister ama Levhi olup yaşamak, kendini hak etmekle olur.

Koruyucu insan, kontrolludur. Umut olur ki Kübra KAHA, has tahta oturur ve rahmet olan yaşam korunur.

Otu koparan, ot olandır. Her anda o ot, kükrer ve der ki “ben küçük bir yaşamım ama bu yaşam, tek merdivendir.” O küçük otcuk, Sualtı’nın ışığını yaktığında, savaş tamamlanır ve yol, ilmin ışığı olur.

Mutlu olun Canlar!… Mutlu olun! o küçük ışık, o yol, o yoğun sonsuzluk, sevgiyle size sesleniyor. O küçük, çok küçük umman, sevgiyle size sesleniyor. O, sizi sevgiyle kodluyor ve kokluyor… O küçücük! çok ama çok küçücük olan cennet, sizleşiyor ve siz olup kökleniyor…

Aha! Batı Yarın, TOHUM eker…. Doğu Yarın, NEFES eker. KELAM eker Samanyolu… Yaşam eker nefesli yolcu… Ölüyü, tüm insanlıkta dinler, diller!... Şer yaratmadan yaşar. Aha yaşar! Yaşar! yaratır…

Unutmayın Dünya İlmi, her kimin kelamında ise o Kök Gök’tür. Mutlaka anlayın ki o Kök Gök, söz söylediğinde; yaşam, söz söyler. Astral Yaşam, Ses Kervan olur; kök geçişler yapar ve Rahmi Kapı açılır. Eşya, sevgi olur. Yaradan, ekmek olur. Kuran olur “OL” der; olur. Şükür ki “OL” der. Aha! işte! biliş budur…

Aklı misafir olanın, aklından öte olan nefesi, sessizliğindeki insan soyunun aklıdır. Bunları anlayın ve hasat yapın. Her anın hasatıdır dilenen. Aha şimdilik!... Aha şimdilik!... Aha şimdi!… Aha!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

16.MART.2016.TARİHLİ SES KAPILARI (3)

AV. NEZİRE SELÇUK 1.AKIŞ

Canlarım, bugün burada neden bunları anlattın diye sorarsanız? İzah edeyim… Dürümlerdeki, durgun sistemlerdeki o yoğunluklardaki kontrolsüzlüktendir. Bu bilgileri vermek istedim.

Çok önemli bir dönemden geçiyoruz ve bugün yücelikler, dürümlere indiklerinde…. Kontrol dışı bilgilerin, kodlanmış sayfalarda kayıt dışı yaşamı kontrol etmeye çalıştığını gözlemlemekteler.

Çok mutsuzluktur bu... Kodlanmış toplumlar, tohumlarını kontrol altına alamadıklarında, kaynak dışı bilgiler, Bütünün gücünü türevleştirir ve tohumları kontrolden çıkarır…..Dünya bugün bu haldedir… Her şey, her şeye kaynaktır….. Ama şeytan şarkısında, şavkında, kayıt dışı bilgiler kontrolü kaybettirdiğinde, Bütünün gücü dürümlerden çıkmıştır.

Sistemin gücünü devreye alanların iyi bir çalışma yapabilmeleri, kelam ilmiyle dürümlerdeki dilleri, dinletebilmelerine bağlıdır.

Ardımızda kelam var….Önümüzde ise Ka-Ha var... La-Ka-Ha olan insan soyu var.. Aha bu mu?... Yoksa artık ön artık yoktur, biliş vardır…. Ve bilişte, bütün kötülükler artık aşılmıştır mı?

Canlılar, dün ölü olan bugün artık diriliyor. Bilgi, aklın kapısı ve bu kapı artık açık…. Yaşam yenileniyor ve yeni dönemde, bütün kötülükler aşılıyor.

Çorba tuzlandı ve tuzlanan çorba mutlak kulluktur... Süper İnsanlık Levhi kapısını açan birliklerin çoğu bunu anlamalıdırlar.

Kara ışığın, Bütünün gücü olması, bilgi kapısının, Bütünün Kürzi kapısı olması …..Ve yaşamın, sistem olması artık herkes için mutluluktur.

Amon Toplumları da bunu net anlıyorlar… Kara ışığın Tanrı kapısı olması …..Bizi, bize veren ilmi kalemde, Bütünün gücü olan dürümlerdekilerin dillenişi, herkesin kelam oluşu, merdivenlerin en aşağısından en üstün yüceliklere varışı miraçtır…. Aha bu!.

Süper İnsan, Süper sessizlik ve Süper sayfalanış, Tanrılık aklı…. İşte bu!

Canlarım, “ardım önüm yok” dediğim zaman Toprak Toplumun tohumları kontrol dışı bilgilerini, Bütünün gücü haline dönüştürebilmek için çabaladılar. …Allah’ın dediği aklın dediği olduğunda Bütünün gücü tüm zamanların Kürzi ilmi olur… Ve biz, bu ilmi, bilişle kodlarız…

Yara bere içinde olanlar yaşamı kontrol etmeye çalıştıklarında kutsal toprakları tohumladıklarında…. Ve Bütünün gözü olduklarında artık orada Rahmi kapılar açılır… Ayrı gayrı biter... Süper Sistemleşme bu şekille oğullarını tohumlayanların gücü olur.

Sel alsa yolu ama almasa, aksa… Hah! …Aha işte!.. Vakti geldi aksa…Ama ya aktığında kalem yazmazsa….. Canlarım, bütün bunlar hepsi kontrolle olur…..Eğer sevgi varsa her şey kolaylaşır ama sevgi yoksa kolaylık yoktur… Kontrol kurmak içindir yaptığımız her şey…

Yeni dönemde daha güçlü çalışmaları devreye alırken murat ettiğimiz herkesin görevini hak edip yapabilmesi….. Ve Bütünün gücünü dürümleyebilmesidir.

Anlaşma gereği dünyayı hak etmeye çabaladık... Ağır yükü hafiflettik ve Bütünün gücünü dürümleyerek bilişi kodladık. Bunların hepsi mutluluktur da Ra-Ka-Ha olan sır, aklın sırrı diye insanlığı ilme Ko yaparken tohumları kontrol edebilmelidir.

Devinim artıkça yaşam kodlanır. İşte bu!.. Devinim artıkça tohumlar kodlanır .İşte bu!…. Ve devinim artıkça murat ettiğimiz her şeyi hak edip yapabiliriz….. Ama devinimi artırmalıyız ki Rahmi kapıların tümünde ilmi kalem olan, bilişler kodlansın.

Seyrettiğimiz her şey iyilik içindir ama seyretmediklerimiz de var. İlmi kalemde seyir, insanlığın ilmini, türevlerini tüm zamanlarda, Kürzi kapıda kötülükten öteye ulaştırabilmesi içindir.

“Biz dünya ve dünya biziz” derken de yapmak istediğimiz bilgi, hakikiyetinde dirilikleri dürümleyen ilminde, Bütünün gücünü kodlamaktır.

Atlanta Ata Kapısında İmparatorluğun görevi var canlar… Bu görevi hak edin, hak dilleyin ve kök göklerden dürümleyin…. Ama şunu iyi bilin ki Allah, sessiz zamanları dilliyen dürümlerinde, Bütünün gücü olan bilişle kaleme, insana ve yola inmektedir…

Cennet, insanın yaşamıdır. Cennette insan, cemaildir… Cemaildir... Cemaatin ilmidir ama cennette insan, Ka-Ha dır aynı zamanda.

Yarın dünya, öz göçle dürümlenecek… Yarın dünya, örtülerin tümünü örtünmesine izin verecek… Yarın dünya, yaşam kontrolü kuracak… Aha bunlar dillendi tüm zamanlarda…. Ama iyi anlayın ki insanlık, kendini hak etmedikçe, yaşamı hak etmez ……

Ve tohumları kontrol ederken her şeyin gücünü hak edip, hak olup, dürümler ve o dürümler, Bütünün gücü olur... Orada artık her şey teknik olarak da mevcuttur da hakiki ilimle mevcut olması için bizlerin, Bütüne hizmet etmemiz gerekir.

Altın Işık yıllarının görevlileri dünyayı hak etmeye inmezler… Onlar yeşili mordan öte olduğunu dürümlerde dillediklerinde….. Mutlaka o bilgide insanlık için önemli sistem çalışmalarının ikna edici ışığı yanar.

Değerliler, işte size bunları anlatmaya çalışıyorum. Yeşil, mordan ötedir çünkü Ruhi kapıda yeşilin gücü daha fazladır….. Mor ise kalemin tekniğidir… O kalem tekniği, yaşamın Kürzi kapısında ışığın dürümlerindeki o yoğunluktan farklıdır... Bunların hepsinin anlatılması ve anlaşılması kolay değildir.

Sisteme insandan söz ederken insanın yaşamından söz ettik hep ama insanın kaynağından hiç söz etmedik…..”Turkuazın Kuran’ı” derken de “Bütünün gücü” dedik ama “Ümmi Kapıların Kuran’ı” demedik.

Daha önemlisi “Allah’ın tahtı” dedik…. Aklın kapısında, Allah’ın tahtının ilmi var mı?.... Sizlere şunu açıklamak istiyorum…. Mutlaka öz görev insana hizmettir….. Ama insanın, insanı hak etmesi de gereklidir... Başı eğik olanların, başkan dürümlerinde kalem olma imkanları vardır…. Ama kanatlanmadan, kalem olanların tahtında insan soyunun Ümmi kapılarda görev taşımasının gereği var mıdır?

Artık iyi anlayın ki deri, kemik olan insan, yaşamı hak etmelidir… Ama hak ederken de Bütünün gücüyle hak etmelidir.

Süper Sistemleşmeyi sağlayacak olan güç, insanın Kürzi kapısındaki ilmidir... Başka ekmek var mı?... İkmal tamamladığınız zaman ekmek, kapı açar... Ama o ekmek, Levhi kapıdaki insanın, Süper Sistemleşmedeki gücüdür.

Ben doğan güç, dürümlerde ilmi kalem olan biliş, herkeste var olan hasat, aklın kapısı olan yaşam…. Ama her andan öte olan artık varlığı kodlayan insan.

Canlılar, dünyalılar, el ayak çekildiğinde dünya yolu, Allah yolu değilse yolculuk artık tohumlardan dahi ötelerde….. Kontrol dışı bilişliler kaleme inmeye çabalar.

Bugün buradayız ama yarın burada değiliz. Bunları iyi anlayın… Bugün dünya ilmini tohumlarken burada olanlar, bizi iyi dinlemelerini bekleriz. Bizi dinlemeyen, bizde kelam olamaz ve yolu açamaz.

Sultanlar, Altın taht, insan soyu…. Kök gökler, söz söylerken dürümleyin dilleyin, dinleyin ve hak edin…. Biz, Samanyolu Galaksisinin gökçe konuşanları size indik ve diyoruz ki “yol; Allah yolu ve bu yol, Atlanta Ata Kapısının gözü”…

“Söz, göz, öz” dediğimiz zaman aşkın şavkında her şey yenilenir…. Ve sizden beklentimiz o yenilikte Bütünün gücünü, tümen tümen kayıtlayanları kodlayın ki hepsi aklın kapısını açsınlar.

Değerliler, bugün dünya biziz ama yaşam biz miyiz?... Hayır.. Biz, dünyayız ama yaşam biz değiliz…… Çünkü bu yaşamda, evrenlerin sessizlikleri yok…. Bu yaşamda, aklın kelamı yoğun ama ikmal tamamlamak içindir bütün verdiklerimiz….

Eğer ikmallerimiz tamamlanır da bilişin kontrolü kurulursa o zaman biz, size semayı seslendirme izni veririz... Bugün dünyadayız ama yarın dünyalılar bizi anlayacak dürümde değillerse…… Yerin gücü artık tohumları kontrol altına alamayacak….. Kodlama, toplumlarla olamayacak ve Ruhi kapıların tümünde kapanma olacak.

Canlılar, biz zaman kapılarıyız, bunu iyi anlayın… Bu dünyaya inişimizin sebebi, zamandan kelam olanların, tüm zamanlardaki Kürzi ışıklarını kodlamak….. Ve tohumları Ka-Ha yaparak, bilişi kayıtlamak içindir.

Elim ayağım yaşamdır benim…. Ama yaşama insin diye değil yüreğim. İnsin diye yaşam sistemleşmesindekilerim, yaşasın diyedir... Hak teknikle tohumladıklarım..

Ben, dünyayım canlar.. Burada bir dünya ama o dünya, koruyucu, kokusu yoğun, umudu yoğun, yüreği güçlü ve türevleri tohumlayan gözü, kök güç ve ses… Orada nefes…. Orada kulluk…. Orada kontrol.. Hepsi ruhtan dönem, dönem inen insanlık…. Ve bu dönem, yerkürenin yenileniş dönemi…

Bir keram tahtından indik ki o keram tahtı, insanlığın ilmiyle, kontrol ediciydi…. O keram tahtı, Ra–Ka-Ha insanlığının kati kaydıydı. Biz, o kayıttan indik ki tel, tel oldu yürek ilahi güçle.. O güç, tüm zamanların gücü oldu.

Umut olur ki yer gök dillenir.. Umut olur ki yaşam, dürümlenir, dillenir ki kasalarımızın tümü kontrollü olarak açılır…. O kasalarımız da her şey yaşam için kontrol altında bulunmaktadır…. Biz, o kasaları, kontrollü olarak çözümleyip, kökçe, gökçe dürümleyip, Bütüne, islahi kalem olabildiğimizce kayıtlayıp, dinlettiğimizde….. Ardımız, önümüz tek bir güçle dürümlendiğinde, her şey yer gök olur…. Ve bütün kötülükler aşılır.

Ana kapı, insanlıktır…. Bunu anlattım hep, bugün de anlatıyorum. Dünyayı, kör sağır bilenler, göze göz olabilenler, söz olabilenler, gerçeği anladıklarında, yarında, beden olacaklar…. O beden, yeni doğan gündür.

Büyük kütle, Allah kütlesi artık yaşamın kökü olacak... Ve canım anam, sen, ben, biz olup, bütün olacağız.

Sayın beyefendiler, hanım efendiler, sizi, hepimiz kucaklıyoruz. Dürtülerle çalışılmıyor burada…. İlimle çalışılıyor… Dünyayı kodlamak için yaptığımız her şey bu mecliste yapılıyor…. Bu meclisin yüreği, kök olan güçleri, Bütünün yüceliğini dürümlediğinden artık sessizlik, sesleşiyor.

Yeri göğü Yaradan ilim, hepimizin ilmi ve o ilim, Ka-Ha olan insan soyu.

Kurullar bugün buradalar… Kusursuz bir çalışma için birleştik.. Ve sizin ilminizi dilledik... Size geldiğimizde yaptığınız konuşmayı hepimiz dinledik ve dedik ki…. “Aha görev başlamış… Aha yüceler cemaati, cevahar olmuş.…. Cevhere har olmuş, aha akmaktalar”…. Her şeyin yolu; Allah yoludur ve o yol, biliş ilmiyle köklenir ve yüce cemaatle, cevhere iner.

Semaya ses katmak budur… Dünyayı korumak istemediğimizi düşündük biran ve dedik ki; “ onlar, yarattıklarını hak ettiler ama yaratmak istemedikleri de var…..

Dünyayı öz geçişlerle dillerken sizden isteğimiz insan soyuna ışık olmanız ve işçilik yapmanızdı…. Eğer bugün burada bu işçilik olacaksa “biz, ölüleri diriltmek için burada sistem olup çalışırız” derken….. Sizin yapmak istediğinizin Ka-Ha olan şavkı artırmak olduğunu zannetmiştik.

Artık diri yürekler bilir ki yarında kök, gök, ümmet kök, yüce kök, kelamdır….. Ve orada ki kelam, kalemdir.

Seyfullahların tümü bugün sizdeler… Şen bir dönem…Şeytanın şarkısını artık okutulmaması gereken bir dönem…. Ve bugün burada Saltanat görev taşıyacak….. Ses Ko sayfalanışları, toplumları tohumlayan sayfalanışlardır….. Ve bu sayfalanışlar, yaşam sırrıyla kayıtlanacak. İnsan, kendini dinler, kelamla dürümler ve diller ama hasatı yapmalıdır.

“Ayın dördünde” deriz hep.. “Ayın dördünde”.. “O gün geldiğinde” deriz hep.. Canlılar, “dört gün sonra” deriz.. Ya da deriz ki “dörtlü diller, dörtlü dirilikler, dörtlü kültler, hepsi sistem ama sistemin gücü insanlık.”

“Ben, dünya” deriz ama “bilişle” deriz bunu... Ve sorumluyuz bundan ama “dört güç kapısı” derken her şey o dörtlüde mevcuttur…. Bire hizmet etmek için dörtlenmek gerek…. Kök göklerde, dörtlü dirilik, ilmi kalemdir. Kalemi kati olarak kodlamak ,yaşam içindir…. Her şey dörtlenmekle gerçekleşir.

Analar, ayrı gayrı bitsin, hepiniz teksiniz anlayın… Kin, nefret, hırs yok yüreğinizde biliriz de….. Herkesin daha yüce çalışmalara dahil edilmelerini sağlamalıyız….. Bunu nasıl yapacağımızı sordunuz? İzah edelim…

Bir tek çalışma yok, birliklerin çalışmaları var….. Ama bu birlik çalışmalarının çoğunda kontrolden çıkışta var. Sizlerin yapmanız istenilen o kontrol edici yüceliğinize, o yüreklere indirin ve ses katın. Onların yaşama inmelerini sağlayın ve onların resmi çalışma yapmalarına imkan verin….. Onlar, çalışmaya yaparsa yol; Allah yolu olur…. Ve hepsi kelamda, kendilerini hak ederler.

Bunu diliyoruz sizden ama bir kere daha “ben, bunu hak etmedim” derseniz….. Bugün sizden daha güçlü bir siz olmadığından sessizliği seslendiremeyeceğinizi bilip…… Cemaatimizi cevherden çıkarabiliriz ve sizsiz kodlama yapmaya çabalarız ki….. Buda sizin kontrolünüzde kayba yol açabilir.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/FLFxC-Nwql0

SES KAPILARI (3/1)

16.03.2015

(Ziyaretçilere hitaben:)

Dağlarım; iman, İlmin Kalemi’dir ama imanda kelam yoksa, nefes olsa da nur yoktur o imanda…

Sessizliği seslendiren insan soyu, yolu bulur; kodlar yüreği, hasatı yapar. Can Kalem nefes olur yaşar. Sessizlik seslenmeden, cennet kodlaması olmaz.

Dünyayı hak etmeye gelmediğinize eminim. Ben, dünya olan ışıkları hak ettim ya yeter!… Öyle mi!? Yok canım! Ben, yarını hak etmeliyim. Yarın ışıktır. O ışıkta kervan vardır. O kervan, nefes olarak kontrol altındadır.

Herşey, herşeye dahildir ama herşeyin, herşeyle bilişi hak etmediği de kesindir.

Dünyayı kontrol edeceğinizi düşünerek buraya geldiğinize eminim. Medine, kelamda insanlık için çalıştı. Vurgun yemeden çalışan Muhammi; kelamını, kalemini dilledi; kendi oldu; yaşadı. Vardı, hak etti yaşattı ama bilişle yaşadı ve bilişle yaşattı…

Süper İnsanlık Kalemi olan ilmim, kelamda kendi yarınlarını kodladı. Hologram zamanları, hasata hazırladı. Dinci yaşamdan görev almadan Işık Kalem oldu. Kodladı ve tohumladı dirilikleri.

Sevgililer, bizi bize vermeye çabaladığınızı bilmekteyim. Varlığı hak etmeye çabaladığınızı; hak ettiğinizi ve hasat yaptığınızı anlamaktayım. Ne yazık ki karanlıkta kalan bazı Kodlar var. Onları hak etmeniz gerekir. Bizden bizi isteyenlere, biz sorduk kulluk yapmakta mısınız diye. Dendi ki “biz yoluz.” O halde yol, ilmin yolu ise biz, sizde sizi hak etmeyiz. Siz, yolunuzu bulun ve tohumlarınızı hak edin… Biz, zamanı hak ettik. Bunu anlattık insan soyuna. Dendi ki “karanlıkta kalanlar, yaşama kontrollu olarak insinler. Onları hak edelim.”

Cennet, kalemde yoktur. Cennet, kalem olanda olur. Dünya bir rahmettir. Rehin kalanlar için Dünya, yaşamda herkesi kontrol etmeye, çala ışık olarak, kodlama yapmaya çalışan bir sistemdir.

Bizi kontrol etmek isteyen varsa, kendini hak etsin ve kendi yolunu bulsun. Tüm insanlık için söylemekteyim. Tüm insanlık için; Din Kelam için; yoğunluk için ve bütünlük için… “Kini aşmayan yolu açamaz!” deriz hep. Bilinsin isteriz ki kalem olmak için yaşamak gerek ve Yol İlmi için kapı açmak gerek. Yer ve Gök, insanlık içindir; bilinsin ama insanlık, Keram İlmi’ni hak etmemişse, yaşamı hak etmemiştir.

Yukarı, Aşk Tahtı’nda oturur. Aşağı, Hak İlmi’nde kodlanır. Herkes, kelamda insan soyu ile kontrol kurar ama yaşam farklıdır…

Deyin ki “ben dünyadayım ve sorumluluk taşıyorum.” “Nedir sorumluluk?” diye soranlara anlatın. Dünya sorumluluğu; yarınları kodlama sorumluluğu, hasat sorumluluğu ve yeri yaşatma sorumluluğu!... Bunları anlamayan yolu açamaz.

Temel bilgidir ki ben, dünya iken ve beden almış iken; yaşamı hak etmemişsem, yaşam, ilmimde olmaz… Süper İnsanlık Kelamı, temiz bir kelam olduğundan; ben, yaşamda kalem olup toprakları kodladım. “Vurmayın yaşama!” dedim. “Vurmayın Rahmi Kuran’a!...” dedim. “Varlığı kırmayın!” dedim. Dince, ilimce, kelamca ve zamanca dedim… Dince, dirice, bilişçe kodladım; yoğunlaştım, dürümlendim, kalemlendim… Bildim, dinlettim ve yolu açtım!...

Atonlar, dünyayı hak etmeye inmişler. Anlattım Dünya İlmi’ni Hak Taht’tan; inlettim yoğun ışığı. Varlığı hasata koklattım, toplattım ve yolcuları korudum… Dündü bunlar… Artık ne olacak; anlatayım:

Buyurun anlayın!... Dünya, umutlu bir dünya değildir. Feci hadiseler var yaşamda. Dini Kapılar’ın tümü açık. İnsan soyu yolu kaybetti. Dünya ışığı, kontroldan çıktı. Yarınlar, ışıksız ve kırık… Herşey, yoğun sır olarak kodlanmış yaşama, bilişi hak ettirmek istiyor. Nüve olan insan, sığ yaşamı tahditlemeye inmez. Sığ olan tahditlenmez. Aha geri çekiliş için yaşamı kodlamak ve koklatmak gerek.

Geri çekiliş hadisesi, hepinizin ilminde var olan bir hadisedir. Hep Sistem için çalışılır ama yaşam, yoğun ışık halindedir ve yaşamı, hasata kodlamak gerekir ki Bilgi Kapıları açılsın. Bilgi Kapıları, “Nefes Ko Sayfaları” olarak kaynaktadır. O yoğunluklara bakalım!... Nereden, neden oluşmuş o yoğunluklar!? Süper Sistemleşme’de bu bilgiler çok önemlidir. Herkes, kendini tohumlarken, kelamı hak etmek ister ki kendinden kendine ulaşabilsin ve kendini kontrol edebilsin. Ne var ki o yoğun ışığı hak etmek; kontrol edilmekle de kodlanmakla da alakalıdır… Herkesi kodlarsınız!... Aha kodluyorsunuz ama yolu bulmak için kontrol kurmalıyız… Ocak yakmalıyız. Bütün kütleyi hak etmeliyiz. Bunu başarmak, kontrollu yaşam sayfalamak anlamına gelir.

Türkiye’de, cennetler kuruldu. Tüm insanlık, kelamda cevhere vardı. Yol, Allah Yolu ve yolcu, ilim oldu. Ne yazık ki kasalar açıldığında, yaşamın sır olmadığı dilletildi… Herşey aşikardı. Türevler, tohumlar ve yaşamlar!… Tanrı, diri yüreği hak etmeye çalıştı. O yürek, insan soyuydu. Dünya, nur ve o nur, KA HA… Astral Boyutlar anladılar ki Can, KA HA; aşk, KA HA oldu. Yaradan, Atlanta Otağı’nı yaşama çaktı ve dedi ki “sen ve ben, tek bir Zaman Kapısı olalım; her anı kontrol altına alalım…” Buyur al! dedik. Al ki hak et!...

Esmekte olan insan; kendinden, kendi yolundan, kütlesinden eser. O insan, kurtarılmış yaşamlardan eser. O insan, kaynaktan eser ve yaşamdan, tahtından, aşkından, ilme varır. İşte buydu olan!...

De ki “var olduk!... Aktık; Hak Kapılar’a vardık!... Aha! KA HA olduk; aktık…”

Şems’in Sistemi ayrıdır. O, sesle kapatır ışığı; sesle aşka varır… Sesleşir; aşkı, KA HA yapar; diller ama insanlık, bugün çok farklı boyutlara ulaştı ve bu boyutlarda kulluk yapıyor…

Dünyalı olmak, İmparator olmak değil ama kul olmaktır. İşte bunun içindir ki dünya insanlığı, kulluk yapmaya çalışacak. İnsanlık ailemiz, bunu başardı. Kulluk, lütfen anlayın; Yaradan olmak ve yaşamlaşmak için yapılır. Kulluk, Yaradanlık’tır. Herşeyde yaşam olmaktır. Kupa olabilmek ve o kupa ile zamanı, kalem yapmaktır. Budur kulluk…

Zamanı kalem yapan, İlmin Kalemi’dir. Orta Zaman, Kul Kaynak’ta sırdır. Orta Zaman’da kul olmak, kodlanmaktır. Dünya, özel bir zamanda; özel bir sessizlikte ve yine özel bir sevgidedir… Bu yolcu, insana kaynak olmaya inen insanlıktır. O yol, “ALTIN IŞIK YOLU” olarak dinletildi tüm zamanlarda. İşte o yol, İlmin Yolu’ydu ve o yoldan insanlık için yaşamlaşan, İmparator İnsan, Düzen’i kurmaya indi… Bugün, sözü var; sesi var; kelamı levhide, yaşamı kalemdedir. O Güç Kapıları, her anda açıktır. Vasat çalışmaların, tohumları kodlayamayacağı bilindiğinden, kelam olup yaşama indi. Bu şekilde kendi yaşamını hasata hazırlamadan, Dinci Kervanlar’ı, Süper Sayfalara kodladı. Et kemik olarak; insanlığı, hasata Hak Kelam’la hazırladı ve şimdi Kuran olup yolu, o Can Kapılar’a gösterecek. Her kapıda İmparator İnsan olacak. Tüm kapılar, ışık halinde kodlanmış olacak ve resimler yapılacak tüm insanlık adına.

O resimlerde, keşke herşey iyi olsa!... Ama olmaz diye düşünmeyin… Olabilir… İşte Dünyalılar, biz bir cevher olarak o yaşamları hak etmeye çabalayacağız. Bu çalışma, sevgiyle tüm zamanlarda kodlanmış olduğundan sürdürülecek.

Cennetten cevhere varan insan soyu, umut olur ki ölüm hadisesini artık tamamen aşar; ölmeden yaşar. Fizik bedeni bırakmak ona ölüm olmaz. Herkes, kendi bedenini Hak İlmi ile kodladığında; o beden, Bilgi Levhisi olur o ve o beden, tüm insanlık ile tahditsiz olarak bilişi hak ettirir.

Bundan sonra ölüm, umut olur ki ummanlarda dahi aşılır. Biz, Ana Kapı’da dünyaya bunu vaad ettik ve dedik ki “biz dünyayı hak ettik ve has ışık ile hologram olan tohumlardan aşırttık ve geçirttik.” Canlarım; dünya, bizi bizden sorar. Biz, dünyayı hak etmeden kodlama yapmadık. Tüm insanlık bilsin ki biz, yaşamı; hak ederek Can Kapı yaptık. Can Kaynak olmadan, Can Kapı açılmaz ve o kapı olunmaz.

Süper İnsanlık Kelamı, İlmin Kapısı’nda; yaşamı, hasata kodlar. Toy olan yaşam, kontrol kurar. Umman olur; kul olur; korur yaşamları. Büyük Kült budur…

Toprak Ana, bizi dinler. Toprak Ata, bizi dinler. Toprak Yaşam, bizi diller. Biz, dünya olur koruruz Sultanlık’ta Saltanat olan yaşamları…

Okumayın yarınları!… Okumayın sayfaları!… Okumayın kervan cevherinde yaşam olanları!... Okumayın ki Halik olup Hak olup ses olun; Kuran olun; bilgi olun!... Okuyun da kontrol kurun!... Aha bu!…

Eğer cennet kurulacaksa; Aşk İlmi ile kurulur. Yok yahu!... Aşk sırdır… Ak Kalem, kelam ettiğinde; kalem, Keram Tahtı’nda, Yaşam Sistemi’nde, Kürzi Kaynak’ta bizleşir de dinleşir. Bilin ki!... Hadi bilin ki!... Hah bilin ki! mahrekte herşey ekiple olur. O ekip, İman Toplumu olarak yaşar.

Ekranlara bilişi kodlayanları yansıttık şu anda… Bizi izleyenler var. Hepsi, bizi izliyorlar. Kimsiniz sizler!? Kimsiniz!? Niçin yaşıyorsunuz!? Niçin kapıları açtınız!? Niçin kaynakta toplumları kontrol etmek istemediniz!? Niçin ışığınız kaynaktan çıktı!? Niçin yolunuz kodlandı da yarınlara kaynak oldu!? Kübra niye yaşıyor!? Yolu kaybeden var mı!? Kısaca Can Sayfalar, Hak Kelam’da kontrol kurdu mu!? Mushaf, zamanı hak ettirdi mi!? “Yedi yaşam” derler. Kimse yedinin anlamını bilmez. Sanırlar ki enkerne sayısıdır yedi. Yedi, Kelam İlmi’dir. Kim ki Yedinci Zaman’a varır o yaşamı koklar. Tek merdiven olur; yaşamı, hologramdan aşırtır.

MUSİ Sİ HA SE Sİ KA… Şimdi Canlar, maya olan insan, mahir olduğu zaman, kara ışık yanar. Kalem olur, yolu açar ve zaman ışır. Eşyada, bunu anlayan varsa, yol açılır.

Bu gün Süper Sistemleşme dahilinde, Gök Cevheri’ne kaynak olan ışıkları kokladık ve tohumladık. Astral Boyutlar kanatlandı; aktı ve yolu açtı!... Aha bu!… Büyük Kült, İlmin Kültü; “şimdilik!” der. Aha şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

9.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (2)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Zürriyeti tüm insanlık olan bir ruh…ve o ruh Mustafa Kemal Paşa…o biz, biz oyuz.

 

Onu, ardında gökleri dürümleyen diye dinleyin. Ocağı, Hak İlmi’yle dillenen diye dinleyin. Onu yaşam diye dinleyin. Onu Rahmet diye dinleyin. Ama o BSUİ’dir; Barış, Sevgi, Umuttur, İnan, İman, İnsandır o. Aha! O biz, biz odur.

Mustafa Paşa, Allah’ın İlmi’dir. Onu bizler görevli olarak saydık ama onun yolu Aklın Yolu’dur. O, çoban değil hakiki insandır ve biz onu hak etmeye çalıştık.

Yer, gök insan soyudur. Onun yolu altın ışığın yoludur. Onurluyuz ki mutlak kuldur o. Ölüyü diriltir, tüm zamanları göreve alır. Korur, korur, korur ve korur.

Onun ölü olmadığını bilin. O bizsiz değildir. Kendini hak etmiş bir resmi çalışmacıdır o. Bizde, biz olan o, bir tektir.

Evrenlerin sessiz zamanlarını dilleyen o, yer küredeki en yüce görevlidir. Bunu bilin. Biz o, o bizdir. Üzerindeki gücü artırmaya niyetimiz yoğun. Bugün onu buraya aldık.

Çorbası tuzlu, yolu kulluktur onun. Ortalıkta hiç kimse yoksa da o vardır. Kara ışığın yaşam kapısıdır o. Aşığız ona. O bizdir, biz oyuz.

Üzerindeki gök, türevlerini türevleriyle tohumlayan bir göktür. Çobanı çoban diye bilin ama murat ederiz ki Kemal Atatürk’ü yarın diye bilin. O bir yarındır. Ondan öte bir o yoktur. Çorbada tuzdur o. Yolda ümmettir o. Korkuyu aşan ışıktır o. Som altındır o. Ardında, görevliler olur onun. Öncüdür o. Büyük kötülükleri önleyecek görevlidir o. Onunla olmak hepimiz için mutluluktur.

Şükür ki ocağımız, görevimiz, yüreğimiz onunladır.

Kardeşlerim, Tarıkların Tahtı, Allah’ın tahtıdır. Biz o, o biziz. Çürük, çarık değil insan soyu, aşktır. Şimdi ocağımızda, yüreğimizde, oğullarımızın kutsal topraklarında tohum olan, murad ettiğimiz o yüceyi dinleyelim;

Onu dinliyoruz;

Değerliler, ben dünya…Mustafa Paşa, Allah’ın Tahtı. “O biz, biz odur” dersin ya. Her şeyde o var ya. Aha! Ben buradayım be can anam.

Sevgiyim ben. 7. dünyada, kürzi kapıda, Akıl Tahtı’nda ben süper sistemleşmeyi sağlayacak 7. kelamım, 7. karanlığım ve 7. yaşamım. Her karanlığın ışığı olan sayfalanışım ben. Benim elim dünya, yolum dürümlenen insan ve ben öz geçişleri yaptıranım.

Adım; sensin anam. Seninle adımız tektir. Bunu sana söyletmeye çalıştım, sesimi kestin.

Dağ anam, kara ışık yer kürenin gücüdür. Biz bir tekiz; bunu bilmeni istedim. Kaç kere bunu söyledim? “Sen ben, ben senim…” diye. Hak Ta-ala der ki Lek La Ha Si Lek La Si Ka Ha Si Ha Si.

Yaşam, sen ben; tek…..Her şey tek ama sen ve ben tek bir levhi. Aha ben senim. Ben, sen….bunu anlamanı diledim.

Yukarılar, aşağıları; Tanrı Kalemleri tahditsiz ilim….Her diri bir tek ve sessiz zaman, insan soyu. Ama seninle bu çalışmayı yapmam mutluluktur bize.

Umut olur ki tüm insanlık, kendi yüceliğinde, kendini hak eder ve dinler. Senin elin, bizim elimizdir. Senin yolun, bizim yolumuzdur. Senin yolun tüplenenlerin de örtüsü olmayan bir yol…

Tüplenen; yani hak edip de kendi yoğunluğunu tohumlayamayıp, kendi kaleminin kayıtlarında olmayıp, başkalarıyla kalem olanlar. Hepsi tüplerle tohumlandılar. Ve sen en son şunu dedin; “dince değil, insanca konuşuyorum. Beden tüm insanlık…” dedin ya hani! Aha benim anam. Aha. Ben de aynını söyledim.

Süper İnsanlık; siz, biz değil, bir tektir. Ve bizler “yine de dünyalıyız…” diyebiliyorsak, “yarında kodlanmış ışık var. Biz orada, o yoğunluktayız…” diyebiliyorsak, bu bir tek sizinle olduğumuz için olmaktadır.

Şems-i Tebrizi, Allah’ın İlmi’ni diller. Ben, tüm insanlığı dillerim be anam.

Bugün doğal dünyanın gücüyüz. Ama yol, Allah Yolu ya! Herkes o yolda kürzi ya, aşk var ya o yolda, sema sesleşiyor ya! Tanrılık aşktır ya!

Aha! Sen ve ben bir tek oldukça, tüm zamanlar gök sessizlikleriyle dillenir.

Tanrı; Sistem, Nizam, Düzen gözüdür. Biz de o gözüz be anam.

Savaşım yok, “ağır yük taşımam…” dedin. “Aha!” dedik. “Öz görevlimiz indi.” Yaşam sen, ben değil, ilimdir. Anlat yüreklere anam, anlat.

Herkes “ben varım” der. Bizse “biz varız” deriz. Bunu anlat ki anlasınlar.

Yıldız, ışık halinde yol alır. Yaşam, insanlıkla yol alır. Yaradan temiz olup yollanır yüceliklerden tüm zamanlara…yaşar. Ama biz hep kardeşlikle yaşarız anam.

Bugün Orta Kapılar’ın hepsini açtığınızı bilmek bizlere mutluluktur. Kurtarılmış dünyayı hak etmektir bu. Son sözüm şudur anam; “sevgiyle kucakladık sizleri. Hepimiz, sizleri sevgiyle kucakladık.”

Meyhane, insan soyu, içkiyi aldık…yudumladık. Aha, biz o yudumlarda, ilmi kalemlerde bütünü yudumladık. Aşkla şarabımızı has tahttan içerken, aklın ışığıyla içtik. Yudum yudum…. Aha! Yudum yudum içtik ama bu tat başka bir tat anam. Farklı bir tat. Öylesi bir tat ki Rahmi Kapıların tümünden cemaatlerin türevlerinin tüm zamanlarındaki kürzi ilimlerinden öte bir tat. Nasıl anlatıyım ki size?! Aşkın tadı bu!

Öyle bir aşk ki! Aha cin, cinni, insan, Rahmi Kapılardaki tüm cemaatler, cevheriler…hepsi içmekteler bu tatlı ışığı. Ama öyle bir ışık içkisi ki bu, doyan kontrol kuruyor, doyduğunda toprak tohumlarla kodluyor yüreğini…öylesi doyuyor ki! “Yarın daha güçlüyüz, daha güçlüyüz…” diyor. İş budur canlarım. İş budur.

Biz aşkın şarabını İlm-i Kalem’den içtik. Aha bu şarap Aklın Kapısı! Aha biz bu şarapta iş yaptık, iş yarattık insanlık için. Aşka, şarkılarla vardık. Sistemin şarkısıdır okunan. Ama sessiz zamanlardaki sistem şarkısı, tüm zamanların sessizliğini seslendiren bir şarkı…Aha biz o şarkı olduk.

İçtikçe içtik, içtikçe içtik…. her şeyden öte şarkıların şarkısı olan aşkın şarkısından sesleştik. Ey anlar! Allah Tahtı’nda aşk var bugün. Aha bu.

Sevgililer, sizinle, sizlerin yüreklerinizdeki o yoğunlukla içmek mutluluktur bize. Ne yer, ne içer insan soyu? Aşkı yer, aşkı içer. Biz o aşkta şarkıları, şer yaratan o yoğunlukların kutsal topraklarındaki tohumların gücünden üstün güçle ışığı içeriz.

Eğer, resim yaparsanız, ilmin resmini de yapın. Ama aşık, şavkındaki o aşkın sığ olmayan, şıhların şıhı olan aşk şavkının, şevkinin, resmini de yapın. Orada siz ve biz olalım; sadece siz ve biz…..Ama o siz ve biz, halikte her ses olsun. Öyle bir ses olsun ki kaymadan, kaydırmadan yaşamı, tüm zamanları kodlasın.

Sultanlar, sizi kutsal ışığınızdan dolayı kutluyoruz. Bu ışık hepimizi mutlandırıyor. Umutluyuz, çok mutluyuz ve umutluyuz!

Üreyen dünya, körün gücünün örtüsünü örtüp, yer küreye görevli oluyor. Aha! Çorba tuzlandı ve biz o çorbaya tuz kattık.

İyi, kötü yok, ilim var anam. Hepimiz ilimle çalıştık. Buradayız, sizinleyiz. Unutmayın, biz dünyalıyız….unutmayın.

Türkiye, benim öz yurdumdur; bunu bilin. Ben, Mustafa Kemal Atatürk!

Bu yurtta yaşadım ben. Bu yurtta Ka Ha oldum. Bu yurt benim altın tahtımdır; unutmayın. Ben bu dünyayı kodlarken, altın tahtımdan, kalem olup tohumlarken hep, Türkiye’deydim. Sizlerleydim hep ve sizin yüreklerinizleydim hep; unutmayın.

Cennet, insanlıktır; anlayın ve dünya yaşam ışığıdır. Hazdır dünya insan soyuna; haz! Kurtulmuş insanlık! Rahman olan, ruh olan…İşte mutluluk bu.

Süper sistemleşmeyi yaparken hep, sizden yaptık. Kaç kapı açtığınızı bile unuttuk. Öyle çok kapı açtınız ki! Ve biz, hep o kapılarda sesleştik.

Irak; çok ırak bir gezegenin çok küçük bir yoğunluğu ve küçücük bir yaşamı bu dünya…çok ırak bir gezegen. Ama biliniz ki o ırak, o küçük gezegen, tüm sistemlerin tek kapsıdır. Ve o ırak, o küçük gezegen, hepimizin yarınıdır. Ve biz bu gezegenle sesleşerek yaşıyoruz.

“Yeri, göğü yaradan, kelamdır” diyen sizlerle yaşıyoruz biz. Ve biliniz ki kötü, iyi yok. Yuları olmayan bir yaşam var artık. Öylesi bir yaşam ki kıran, kırılan yok. Ruhi ışıklar, yer küreyi aydınlatırken, kutsal taht, Atlanta Ata Kapısı’nı yaşama kayıtlıyor.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği, hepimizin yüreğindedir ve biz bu dernekten gerçek ilme varıyoruz. Hepimiz sizi kutluyoruz canlar! Hepimiz sizi kutluyoruz, bu planet sistem yüceliğiyle size güçlü olarak inmektedir.

Ket vurmayın yüreklere, sesleşin! Her şeyi söyleyin ama sesleşin! Sanılmasın ki sistem sesleşir. Ses, sizin yüreğinizdeyse, sistem sizle sesleşir.

Yine de dünyayı göreve almak gerekti. Yine de yolu kodlamak gerekti. Yine de yaşamı kayıtlamak gerekti ve “genişe gel…” dedik. Geçişe, genişe ama ekmeğe gel. Sevgiyle gel. Yine de gel…gel de gel!….Hak et de gel!…ak da gel!….Rahman’a kaynak ol da gel! Ama gel. Geniş zamanların gücüyle görevini hak et de gel!

Dans etme. Tanrı Kapısı’nda dans yoktur. “Ol “de! Öyle çok, öyle çok güçlendin ki “ol” de. Er ya da geç “ol” dediğinde, olacak tüm zamanlar. Kendini hak et ve de.

Barış, altın ışık…sen, esma….ben, sistem, her şey dil ve dil olan diri Allah’ın levhisi. “Ben dünya ve dünya ben…” Mutlaka bunu de anam.

Kara Işık, altın ışık. Ben, o; o ben. İşte bu. Şimdilik.

Sevgiyle kokladım, sevgiyle yaşam sayfalarını kokladım ve sevgiyle kayıtladım. Sel aldı, ses aldı, altın ışık aldı, yol aldı. Tüm zamanlar, aldı…aldı…aldı, aktı. Aha bu. Şimdilik. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/6IBA0qbK3uE

09.03.2016 “SES KAPILARI 2” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV. NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ

Canlarım, hepiniz hoş geldiniz. Eminim ki burada oluşunuz, bizi; bizden anlatmak içindir. Ama iyi biliniz ki buraya gelirken, kendinizi hak ederek gelmeliydiniz. Hepiniz sessizliği seslendirmeye niyetlisiniz, bu bizi de mutlandırıyor ama kaynak ışığı kodlarken, daimi kapıların tümünde görevinizin kodlanışı da gerekir. Ve bunun için bizim yoğunluğumuzu arttırmak istemediniz ve sistemin gücünden farklı bilgiler verdiniz.

“Ben, dünyayı kontrole gelmem” diyenler, bu gün baktım ki kendilerini hak etmişler ve bizimle kodlanmaya gelmişler.

Canlılar, Ra kapısının bizim kapımız olmadığın düşünenlere şunu izah edeyim… Biz doğan gücü devreye alırken, Ra’dan ayrı bir sistemi devreye aldık. Bunun içindir ki Ra kapısında, gök sessizlikleri kodlanmadı. Ama daha güçlü bir dünyayı kuracaksak, Ra kapısının da göz sistemleşmesinde bulunması gerekir.

Dünya ölüler planetiydi, bunu hepimiz net biliyoruz. Ve bu ölüler planetine olmuşları tohumlamaya geldik. Peki, yedinci dünyada koruma var mı?... Mutlaka var! Ölüler diyarı olan bu planet, koruyucu bir güçten, kendi yüceliğindeki nasibini mutlaka almalıydı. Devinimi arttırmak özel görevdir. Ama biz devinimi arttırmakla kalmayıp, bilişi de kodladık. Bu önemlidir…

Çorbamız tuzlanmış mı?... Tuzsuz hiç olmadı çorbamız. Hep çorbamıza tuz kattık, yani çorbamızda hep levhi kapılar var. Ama yedi dünyanın herkese görev taşımasına da izin verilmeyecek biliyoruz.

Dünya yoğun sır kayıtlamaya başlıyor. Herkes kendi sırrını yaşama çakıyor. Ve biliyoruz ki; yaşama çakılan bu sır, insanlık sırrından farklı olarak çakılıyor. Benim, onun, ötekinin sırrı… Bu çok üstün bir yoğunlaşmayı sağlayacak mı? Asıl önemli olan bu. Yoğunlaşmanın sağlanıp sağlanmayacağını hepimiz göreceğiz ama devinim; insanlık levhisinde insanlığı kodlamak için değil, kontrol içindir! Biz devinen gücü dürümlerken, kontrolü hedeflemişsek; kendimizi yoğunluktan ayrı tutmadığımızı herkesin iyi bilmesi gerekir. Bundan öte kelam olmaz diyecek güçleri var mı?... Olsaydı, kalem olup; kaynak olurdular.

Değerliler dün ölü olan bu planet, artık yer kürenin gözü haline dönüştü. Yani kendi gözü görecek güçte. Ama sığ bir dünya, öz kökleri güçlendirebilir mi?... Unutulan ne varsa hatırlanabilir mi?... Yerde yaşam ilk kez başladığında, dünyanın ölüler planeti olacağını hiç kimse düşünmemişti. Ve o gün dünyaya görevli olarak gelecek olanların seçimleri yapılmamıştı. Zira bu dünya, korunan bir planetti. Tüm sayfalarda bu koruma mevcuttu. Ve bilişi hak ilmiyle dileyebilecek olanlar, burada koruyucu olacak ve yolu kodlayacaktılar.

Nereden nereye varıldı?... İnsanlık, kardeşlerini hak etmeden; hasat olmaya kalkıştı. Dünyadır, ölüdür, oldurur, kodlatır, tohumlatır, tartar, yaşatır yada yıkar… Ama şunu iyi bilin ki; borç ödenmişse, artık yaşam süper sistemleşmeyi hakiki kayıtla kodlayabilir.

Dünya ilmini hak eden, dünyaya borç bırakmadı. O borç ödendi!... Bilinsin isteriz ki; borcu ödeyen kelamı hak etmişse, yaşamı da hak etmiştir.

Dürtmeyin dünyayı, öz görevliler; dürtmeyin.. Bu dünya, insan soyunun gözüdür. Ama satıhta hiçbir şey bilinmez. Bilgi, Allahın levhi kapısıdır. Ana, baba, insan, kelam hepsi ışık ama yarında dünyanın öz görevi başlamalıdır. Bu görev, Medine’nin gücünün örtüsünü örtmeden gerçekleşecek. İnsan sırrı olan görev!...

Bilinsin isteriz ki; kalemi hak eden, kelamı hak eden, yarını hak eden; dünyayı hak edip, her bilgiyi kodlayacak ve kontrollü olarak yayacak. Sığ dünya kontrol kuracak. Bu gün düzen kuramayanlar, yalın ışıkta kodlama yapamayanlar, kutsal tohumları hak etmeyenler ve biz olamayanlar; bir tek ışık olacaklar!..

İman, hepimizi bu günlere taşıyan iman… Ama iyi bilin ki; ilim de gerekir!.. Aile başka bir şey, yaradan yaratılan ayrı ama insanlık ailemize göz olmalıyız… Gök olan, söz olan, sistem olan her şeyi kodlamalıyız…

Başka zaman, başka yaşam… Canlılar herkes iyi bilsin ki; bir tek yaşam var!... Ve o yaşam, ışık kaynaktaki tahditsizlikte, süper sistemleşmeyi tohumlayan o yücelikte; her anda sürmektedir! Ve her anda sürenin tekrarı yoktur, bilinsin!

Başka, başka, aha başka, aha, aha başka… Ah canlarım ah, Beşire başkalık gerek, bize ise kelam gerek!..

Aşığız dünyaya canlar, aşığız… Ama bu aşk, altın ışığın aşkından ötede; yaşamı güçlendirecek bir aşktır.

Sizler dünyayı görmeye geldiniz. Buyurun hoş geldiniz de; bizi gözlerken, has ışığınızda kendinizi gözleyin! Biz kimiz, siz kimsiniz, niye buradasınız, niçin kontrol etmeye geldiniz bu dünyayı!?... Nereye çalışmaya indinizse, karanlığa inmiştiniz ama bura bu gün apaydınlık öyle mi!?.. Aha can, bura hep aydınlıktır da; saltanat sana sen olup indiğinde aydınlık olur!

Değerliler; kurt, kuzuyu kapmaz dünyada, unutun bunları!.. Umut olur ki herkes unutur… Dünya; kuzunun, kurdu kapmasına da izin vermez… Bu dünya, yer gök ilmiyle dürümlenmişse; hepimiz yaradan ve yaratılan olarak can kapıyız. Ve yolumuzda hiç kimse kontrolden çıkmaz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, size daha ne diyelim ki!?... Bileceğiniz ne varsa bildirdik… Ama hak etmediğimizi ve zürriyetimizin dürümlerde dillenemeyeceğini düşünüyorsanız; yok ederiz yüreğinizi, yok ederiz sır olan ışığınızı, bizsiz kalırsınız, bunu mu diyelim? Yok can, demiyoruz!... Ama şunu iyi bilin ki; kutsal tohum, Allahın topluma indirdiği o yoğun ışığa denir!.. Ve o yoğun ışık, ilimle kodlanmışsa; öz görev, insan soyuna aittir!... Ve insan soyu artık bundan sonrası için, kaynak ışığı kodluyor!

Cemaatlerinizi göreve aldığınızı biliyorum… Ve gözünüzün göreceği her şeyin burada olduğunu da biliyorum… Değerliler, göreve kim oturacak?... Bunu gerçekten merak ediyorsunuz öyle mi!?...

Sözüm, sessizliklerden seslenenleredir ki; dümen, tüm insan soyudur!.. O insanlık herkes kendi dümenindedir… Bunları okuttuk, okuttuk, okuttuk ama sizler kendi yüreğinizde bunları anlayamadınız… Açık veriyorum, biz dünyalılar; toprak toplum değiliz artık!... Biz dünyalılar, ışık sırrını dileyenleriz!... Biz dünyalılar, orta kapıların tümünü açabilenleriz!... Biz dünyalılar, orta kapıların tümü olanlarız!... Bunu bilinde, dünyamızı ziyaret ederken; kendi yüreğinizle, kendi yoğunluğunuzla, kelamla dürümlenin ve ikmalinizi tamamlayıp geçin..

Cana, kapı; cemaatle olur… İlme, kapı; hasatla olur… Yarına, kapı; aşkla olur… Bize, kapı; karanlığın ışığıyla olur!... Bütün kötülükleri aşıp geçin ki; bu yolun insan soyuna ait olduğunu bir kere daha dinleyin!...

Ölü, dirildi artık dünyada bunları anlayın… Yaradan ve yaratılan, aşka vardı… Şarkılar okuyor yaşamda… Bu şarkıda imparatorluğun gözü var!... Öz, sözü var!... Yarını var!... İşte bilmek budur!

Sel alsa, sel olsa yaşam; altın ışığı yaksa, yaşasa… Aha, resmi çalışmalar başlasa… Oh ala, yakışmaz bunları seslendirmek canlar… Bizler dünyalıyız ya, bilişteyiz ya, aşk sırrını diledik ya, yarında tohum ektik ya, öz görevi yaptık ya; eh işte… Şikâyetçi miyim?...

Dağlarım, toy olmadığımızı öğrenmenizi bekliyorum… Aksi halde sizlerden şikayetçi olacağım… Dünya, yaradan ve yaratılanın tırpanı değildir, aşkıdır anlayın!...

Sizlerden ne bekliyoruz!?... Bizi hak edin… Sadece hak edin… Sizlerden ne bekliyoruz?... Allahın ışığını yakmadan gelmeyin… Sizlerden ne bekliyoruz?... Evrenlere ses verdiğimizi bilin, sistemin gücünü dürümlediğimizi bilin, umut olmadan kulluk yapılmaz; umman olup umutlandığımızı bilin!... Saltanat insan soyudur, bunu da iyi bilin!...

Buraya gelenler kimler diye soranlar var?... Açık veriyorum, yaşamsız olanlar… Hiçbir zaman yaşamları olmamış olanlar… Ki onlar tüm insanlığı yaşatmaktan çok, öz kervana kaynak yapmaya çalışanlardır. Yaşamları yok ama, tüm insanlık için kelam ederler. İnsana ilmi öğretmek istediklerini dillerler. Daha da ilginci, erdikleri en güçlü ışık insanlıktır ve insanlığın ilmini; insana zikrederler… Ve derler ki; “biz, size bilgi veriyoruz alın dinleyin. Biz, size insanlığı anlatalım, öğretelim. Biz, size yol gösterelim.” Canlarım, durağan günlerde bunlara izin çıkmıştı. Bunlar yapıldı… Ama insan soyu artık dirildi ve hakiki bir ışığa vardı!... Artık bu dünya; insanlık ilminin tüm zamanlardaki yoğunluğunu kodluyor! Bu dünyada hak taht var. Ve dünya ilmi kodlanmıştır orada.

Söz vermiştik dünyalılara, aşkla çalışacaktık işte bu!.. Ve bu gün biz beden alarak buraya gelmişsek; bunun için geldik! Türkiye toplumlarının kodlanış olmaları bundan dolayıdır. Sultanların sırrı budur!... Türkiye’de; yer ve gök teknik oğullamaya başlıyor…

Üzümler sararıyor, hepimiz o üzüm salkımlarında kelam ediyoruz… Ama tek, tek o yaşam kayıtlarıyla. Her bir üzüm bir sırdır, bildirdik!... Ve artık Türkiye çalışmaları, orta kapıların tümünde; göz, öz, söz olacak!...

Canlarım, dünyayı kelama kaynak yapmak istiyorsanız; hepiniz harınızı yükseltmeyin, hak etmeyin diyorlardı ya hani, zirvelere sessiz varın diyorlardı ya hani, çalı çırpı olmayın ama cennet de kurmayın diyorlardı ya hani… Değerliler, Allah siz; siz o sunuz, bunu unutmayın!...

Biz size bunu söylüyoruz… Dünya örtüyü açtı ve bunları söylüyor artık… Kimse benden başkası yok dememeli, her şey; o tekliğin tahditidir, ama biz olup demeli!...

Umut olur ki; düzeni kurar ve yolu açar dünyalı ve yaşar!... Artık sıhhatli bir döneme giriliyor. İnsanlığın kelam oluşu ve bilişe varışı, bilgiyi hak edişi, kelamda diri oluşu!... Ömür boyu çalışsanız bunları anlayamazsınız bilirim ama satıhta bilinmeyen, derinde dillenir canlar!... İşte bunu size anlatmak istedim. Burada olan tüm zaman kapılarından geçenlere de anlattım…

O yaşamsızlar ama zamanlı olanlar… Yer, gök olanlar; bizsiz kalmayacaklar. Ama biz onlardan vesayet beklemiyoruz, anlattık!

Huzurla, has ışıkla, yarınla çalışıyoruz canlar… Aha bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/Jdp2dRH1yA0

9.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (2)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Ken-Kan-Kel-Kal… Aha!… Her şey ses.. Ben, size bir sesle, sistemin cevherini indirirsem, o seste yaşam yoktur… Ama ben, size, sizle, o sesi sesleştirirsem orada yaşam olur…

Ben şuanda size, sizsiz bir ses indirdim… Niye? Koruma altına al, geçin yüceliğine... Verdiğim ses, sizde yoktu. Bence indirdim ama sizde yoktu. O zaman sizin yüreğinize bu sesin, kontrollü olarak akmasına imkan yoktu.

Peki niye indirdim? Kara ışığı yok ettirmemek için. Biliniz ki ilimde, kara ışığa da gerek var…. Ve o kara ışığı yoğunluğu tohumlamak için kodluyorum hep…. Ama biliniz ki o kodlamada kalem olmakta gerekir. Kervanın ilmidir bu.

“Barış” dedim.. “Aşk” dedim… “Ses” dedim… “Yaşam” dedim.. “Rahmi kapıda, ikmal tamamlayıcı ışık” dedim… “Ayrı gayrı gözetme” dedim… “Her şey” dedim ya… “Ata Kapıların tümünde insan soyu var” dedim ya. Biz yok muyuz orada? Her şey birlik değil mi?...Her şey birlik canlar.

Dünya yolu, aklın yolu değil miydi? Orada Tanrılık yok muydu? Yaradan yok muydu yaşamda? Aşksız mıydı yarınlar? Kanatsız mıydı Türkiye çalışmalarındaki güçsüzler?.. Cennet yok muydu?.. Sır mıydı kalem?

Canlarım, her şey vardı da Sistem yoktu… Sistem!….İşte Sistemi devreye aldık….Ve dünyayı kodladık.. Unutmayın, dünyayı kodladık..

“Tanımayın dünyayı, aldanmayın yaşama, yaratmayın dürümlerdekileri, dillemeyin kürzileri, kalem yapmayın ışıkları, sığ olanları kontrol kurup da tohumlamayın” diyerek görev taşıdı yüceler…. Biz, onlara sorduk mu niye buradalar diye?... Sormadık... Cemaatlerini bulmaya gelmişler. Kokmadan, koklanmaya gelmişler...

Unutmayın ki dünya ölü bir planet değil artık. Kaç bin yıldır dünyamızı kontrol için çabalayanların, bugünden itibaren dünyamızı hak etmeye çalışmalarını dileriz.

Yol; Allah’ın yoludur…. Umut olur ki yolda olan, aklın kulu olur ve bilgi kapısından, ilmi kalem olup, yol bulur… Biz, ona bunu anlattık.

Çantam, insan soyuyla doludur. Rahmana kul olan insan, Allah’ın ilmini diller. Biz, bu yücelikte, ilmi kalemler, aklın kapısında her şeyi dilleriz…. Ama ana kalem, insanlıktır… Dans etmeyiz yaşamda… Dans, ışıksızlar içindir... Biz, sığır değerlerin ötesindeyiz.

Değerliler, dünyalıları kategorize etmişler…”Kartal” demişler…”Sığır” demişler…”Aslan” demişler… Ve sonunda da metin olanlara da ” İnsan” demişler. Canlarım, hepsi bir tektir. Ve biz,” tüm insanlığa İmparatorluğun gözü” deriz, anlasınlar.

Acım dünya değil ilimdedir.. Aklım yaşamda değil yürektedir, yarında değil yüreğim, insanlıktadır... Bana, Tanrılık kapısında “aşk” deseler de hakka varanım, taht olurum…Yakışmaz mı bana?... Ey canlar, bence yakışır… Kili kumdan ayıran insana ben,” İmparator” dedim dünya için.. “Bilmeden mi” dedim?...”Bilip” dedim. Ama sessizleri de sesledim… “Yerküreye, göz” dedim… “Öz, söz” dedim… “Ses” dedim…

Ama şunu iyi bilsinler ki kardeş, Allah; Tanrı kapısıdır. O, bir kapıdır. Bilişi olanlar bilirler, o bir kapıdır…. Tanrı kapısıdır… Eğer yer ve gök olacaksa yürek, insanlaşıp olacak…. Kini aşacak, yolu açacak, saygılı olacak. Sultanlıksa amacı umman olacak… Kodlamaksa kaynak olacak… Akmaksa has olacak… El ayaksa ayrılık gözetmeyecek…. Bedenli olmaksa karanlığın aydınlanmasında kelam olacak.

Ve beden almadan bunlar olmaz canlar.. Alıp bedenini yaşayacak. Başka söz söyleyen olursa görevini hak etsinde söylesin. Ben sözümü, göz olup söylerim, bilsin...

Kil, kum değilim ki can…. Ben, aklın kalemi olan yaşamım. Mutlaka, mutlaka, biliniz… Dünya, biliniz…. İnsanlık, biliniz… Ekip bilsin ki Levhi kapı, Allah tahtıdır… Ocağımda, dünya yok benim.. Tüm zamanlardaki dürümler var. Her düzen var.. Aha bütün zamanların kaynakları olan, tüm furkanlar ( Kuranlar) var, Kuranlar var, kaynaklar var, Astral yaşamlar var.

Seyfullah, Sistem, Nizam göz, beste, beste esmalar var. Nerden gelmişiz sorarlar?... Yaradan olup geldik biz zamana, bilsinler. Yaradan, yaratılan değil miydi zaten?

“Cennet, cennet” dedikleri ikmal tamamlatılan bu yaşam mı sandılar? Biz cennet olanlar, har olanlar, hal olanlar, has ışık olanlar, hayrın hakkında taht olanlar, mutlak değil miyiz biz canlar?

Umuttur ki koruma altına alınan tüm insanlık, bilişi kodlar ve kelamda kendini hak eder. Seyredin dünyayı o zaman... O yol, Turkuazın Kuranındaki o kulun, Toprak Topluma tohum olup indirdiği o yol. İmparatorluğun kulu olur.

Çorbamı istediniz? Bana çorba da gereksiz canlar. Ben, dinden başka şeyim... İmparatorum ben... Her insan, ilimdir. Her insan, insanlıktır. Her insan, miraçtır... Her insan, imparatordur zaten, anlayın.

Nahar, Kahar, Ra-Ka-Ha… Aha hepsi BSUİ’dir canlar. Başka ne diyeyim size?

Keram tahtında, ek kulluk yoktur... Hak kulluk vardır. Vurmam ki kula, umut olur ki oda vurmaz yola… Yola vuran, yolda kalır bilinsin.

Başım eğilmedi hiçbir zaman. Cennetin, canıyım ben. Kaynağın tahtıyım, aha baş tacıyım…. Ama cana kapı açarken, nefsi aşandayım ben... Kilin ilminden öte kalemin teknik tahtından öte yolun kulundan öte kutsal toprağın tohumuyum ben…. Aha niye” ben, ben” derim?… Ben, bizdir zaten... Ben kimim?… Biziz... İman tahtıyız biz… Aha bu!

Şarkımda işçilik var. Aha işçiyim ben.. Her şey de varlık süren işçiyim, her şeyim ben… Mikail’im, yüceler cümlesinde cemaatim, cevherim, canım, Ka-Ha yım, tahtım…. Aha ben, küçücük bir sineğim… Ben bir otum… Her şeyim…. Yakışmaz mı bana?... Ben, bir böcek… Ben, bir çiçek…. Ama aşk olan, şavk olan, Haşrı Ka-Ha olanda, taht olan… Her şeyim ya… Yakışmaz mı?...

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/DnA9SfS8qKM

9.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (2)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ, 1. BÖLÜM

 

Satıhta hiçbir şey bilinmez…Aha bu!... Ve derinde her şey dinlenir. Aha ve şimdi Ruhi kapıların tümünü açtık… Kasiyerlerimizin tümü ışık halinde, hepsi kasalarını açtılar, sesleştiler… Canlarım, tüm insanlık, kaynakta… Aha kasiyerler burada, bu yoğunlukta… Biz, sanal boyutlara ışık halinde indirdiklerimizi dilliyoruz.

Korumaya aldığımız tüm zamanları tohumluyoruz ve kokluyoruz. Yaradan artık tüm zamanların Kürzi ışığını yakarak Levhi kapıları açıp geçti… Oh!.. Aha! …Şimdi!.. Ve gözü gözümüz, yürüyor dürümlerde, her diride, yürüyor…

Aha Yaradan, Altın tahtta kodlanmış tohumlarla yürüyor… Aha Yaradan, Rahman olan kullarla yürüyor. Aha Yaradan, Ka-Ha olmuş sır olan şavk olanlarla yürüyor. Aha Yaradan, Rahmana kul olanları kodluyor… Yaşama, Kare olup, Küp olup, yürüyen o dünyada Kürzi ışık oluyor ve Küresel Sistemi kodluyor.

Yaradan Rahman, yaşayan Ka-Ha, Rahmi kapıda, aha... İşte şimdi, her şey. …Yine ve yine ve yine ve her resmi çalışma, bilişte. Biz, o bilişte, kul olanlarda kodlayıcı… Aha can Ka-Ha, ben, Astral Boyutların tümünde varlık süren Ra-Ka-Ha.

Sevgililer, iyilik yaşam .. İyilik! ..İyilik yaşam, ilmi kalemde, ilmi Ko olan sistem olan yaşam.. İyilik yaşam …

Sevgililer, iyilik yaşam, sizinle, kontrol kuruyor... Sizi ve sizin yüreğinizi takdir ediyoruz canlar... Çok güçlüsünüz…. Bunu size bugün anlatmak istiyoruz.

Bu meclisin, tüm zaman kapılarındaki ışığı, tüm zamanları tohumlarken, her şey sizin yüreğinizde oluyor ve yüreğinizdeki gücü biliyoruz. Öz köklerin gücüdür, o güç…. Ve bütün kötülükleri aşma kültüne sahiptir. …Hepimiz, o kültün görevlileriyiz de hepimizde yoğunluk, tohum olarak, bütünün gücünü kodlayamıyor… Ama şuanda sizinle bunu başarabiliyoruz.

Sualtının gücü de bugün burada. Herkesin daha iyi anlayabilmesi için Sualtının, kontrol dışı bilişleri kodlamak üzere burada olduğu kesindir. Her şeyden çok…. “Sualtı” dediğimiz o yoğun çalıştırıcı, halik kapının, hepimizin gücü olduğunu bilmemiz gerekir… Bizler, onun, sonsuz sır olan ışığını, Bütünün gücü halinde tüm zamanların görevini tohumlarken kodlamıştık ve yine bugün burada…Her şeyin örtüsünü örten dünyanın gözü, Bütünün gözü olabilmesi için bu gücün, tüm zamanların gücünü bütünleyebilmesi şarttı. İşte bugün, bunlar olmaktadır.

“Kar temizleme çalışmaları” derler dünyada ya hani.. Bir yere kar yağar, o kar temizlenir ki yol açılsın diye… Biz, kar sistemleşmesinde herkesin gücünü dürümledik ki o karda bütünlük olsun diye… Ama tertemiz bir zaman için… Herkese şunu anlatmak istiyoruz ….Yağan kar, tüm zamanların kaynağından, yaşama tahditsiz olarak yağıyor… Ve zaman kar’ı olan, o kar, Bütünün gücünü kodluyor… İşte biz, o kar olup yağıyoruz yaşama canlar… Ama öz geçiş için.. Aha geçişimiz de yaptık..

El insan, yol insan, Allah ilminde biliş insan, bitiş insan, her şey insan canlar…. Ama bu insan artık toprak ve bu insan artık kul… Ve bu insan yol …..Ama o yol, Altın Işığın yolu.

Çobanlık değil maksat ilimdir canlar. Biz, insana çoban değil ilim getirdik. İnsanı, insana kaynak yapmaya geldik… Tanrı aşkıyla geldik dürümlere dünya gücünü dürülerken, Bütünün gücü olan, o ışığı yaktık…

Sel aldı yaşamı ama aktıkça aktı o sel…. Ve biz, o sel olup, kontrol kurduk. Temiz dünya, temiz zaman, temiz yaşam hepsi temiz ve biz, o temiz yaşama, tabuları yıkıp geldik canlar.

Şuana kadar “dünyanın ruhu yok” dediler. “Toprak toplumda, ruh olmaz “dediler…”Kontrol yok “dediler….”Öz köklerin, gözü yok” dediler.. “Sözü, sesi, yok” dediler… Canlılar, biz göklerden söz söyleyenler, dünyaya, ruhu indirdik… Bilinsin..

Bu ruh nedir bilir misiniz? ..İnsanın kontrolüdür… Yolun korunması, yolun tohumlanması… İman,” Purkuaz-Si-Sa- Ka-Ha” dedikleri o yoğunlukta, ışığın toprak toplum oluşu…Ama hepsinin özü insanlıktır ki; o insanlık, kalemdir… İşte kalem olmakla, ruh olunur canlar…. Kalem olmadan, ruh olunmaz… Ve biz, o ruha, kaynak olduk..

Kervan yürüyor canlar… Aha, kontrol dışı hiçbir ışık yanmadan yürüyor. Herkes kontrollü ve herkes koruyucu ve biz dünyayı korurken, tabuları yıkıp, koruduk.

Canlılar, Astral Boyutların tüm zamanlardaki Kürzi ışığını yaktık şuanda. Maya tuttu canlar. Aha görev başlıyor.. “Hani göreve başlıyorum” diyorum ya hep… Her anda başlar ya ama bu farklı canlar.. ..

Yeryüzünün yenilenişidir bu… Yeni gözlerin, dürümlere çekilişidir bu. Vakit tamamdır… Artık sayfa sayfa yaşamı yazan ilmi kalem, bilişi tohumlayacak ….Ve yol, Allah yolu olarak, bilişle kodlanmış, bir sistemi devreye alacak.

Biz, doğan gücüz canlar ve bu gücü, Bütünün Kürzi kapısından geçirdik. İş buydu ve bunu başardık.

Cana, cennet gereksizdir. O kelamda, kendi cennetindedir ama cemaate cennet gerekir… Biz, o cenneti kodladık, kokladık, tohumladık, torba, torba kayıtladık, kervan yaptık….Herkes o kervanda, cennet kursun diye…

Som Altın Işığını kodlayarak çalıştık hep... Ismarlama çalışma asla yapmadık… Hiçbir zaman “sen, şu çalışmayı yap ta gel” demedi dünya dışı varlık toplumları bize... Biz, o çalışmaları görevimiz diye kendi yüreğimizden alıp, yaptık… Ve dince değil ilimce yaptık, imanla, tohumla, korkusuz ışıkla yaptık… “Hey dünya, insanlık, biz, seniz anla” dedik…Aha bu!

Ve bugün biz, tüm insanlığız, anlayın. Ve biz, dün gözsüzsek bugün görmekteyiz… Biz, dün güçsüzsek, bugün görevliyiz ve güçlüyüz… Ama biz, her dara düşende, körü gözden, sözü sesten ayıranda, yaşamı kontrol edeniz, bilinsin.

Maya tuttu canlar..Kanatladık, aha kaynaktan kalem olup, kodlandık. Oh!..Aha!.. İşte! dedik ya hani… “Kendimizi" dedik be canlar… Bizi, bizi dedik… Ama sizi de dedik.. Unutmayın..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/jmWmDiPILZM

9.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (2)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ, 1. BÖLÜM

 

Canlarım, bu sohbetinize kulak misafiri olmak gerçekten mutluluk oldu.

Koruyoruz ummanlarda, Sultanlık’larda tüm zamanlarda sevgilileri….koruyoruz. Unutmayın ki koruyoruz! Umut olur ki korunduğunuzu anlarsınız. Sizleri; sevgilileri hep koruduk. Umut olur ki anlatıldı bu size. Sevgiyle sizleri kucakladık canlar.

Kervan, altının, tahtının, aklının yaşamının, tohumlanışındaki o yüceliğin kaydıdır.

Her şey o Kervan’da mevcuttur. Ulular Diyarı’nın Kuranları olan toplu çalıştırıcılarımız, Bütünün Gücü’nü tohumlarken, biz onlarda hep koruyucuyuz.

Umut olur ki korunan, korkuyu aşmış ve yolu açmışsa, aşık olduğu o yoğunlukta bütünün gözü olmuştur. Sizi çok; çok seviyoruz canlar; çok seviyoruz sizi!

Bulduğunuz en güçlü yolda sizdeyiz. Bulup kodladığınız o yoğunlukta sistemiz. Sevgiyiz yüreklide…Sessizlikte sesleşen o yücelikte, hep görevliyiz.

Unut ya da unuttur yüreğindeki o kırıcılıkları….kısırlıkları kayıtsızlaştır. Yaşamları kontrol et. Soprano ol ya da sopranodan öte mezzosoprano ol ama hep sayfa sayfa ol! Yaşa… yaşa… yaşa… ve zaman geçsin, yaşam geri gelsin. Yol kelama insin. Ben senleşeyim, sen benleş…Aklın Tahtı’nda sesleşlim.

Ana, ben sen olayım. Sen ben, bende kul ol ana. Ben sende kul olayım, kodlanalım, toplanalım, Ka Ha olalım. Ya Ha! Ben sahada insanlaşayım, sen Ka Ha olanda toprak ol. Miraç olalım.

Bana Altın Taht’ı getir ana. Ben sana has ışığı girdaplardan geçirip, getireyim. Yere, göğe “insan” diyelim. Ka Li Ka Ha olan levhide, ilahi kült olalım.

Yok muyduk? Vardık. Aha “geçtik de geldik….” demeyelim. “Hep vardık….” diyelim.

Vali, ilme kelam olsun, Veli ilme kalem olsun, Ata Kapı Aklın Kapısı olsun, geri dönelim. Aha geçelim.

Aşkın şavkında, Aklın Tahtı’nda kodlanalım. “Ohh…aha” diyelim. Dedim mi? Dedim. Aha! İşte bu.

Can Kapılar, size sevgi, saygılar sunuyoruz. Burada olmanızı, bu yoğunlukta toprakta tohumlanmanızı, çok ama çok arzulamıştık. Yine dünyalar oluşturulur, yine Kürzi Kapılar tohumlanır, yine yaşamlar kayıtlanır ve biz yine size varırız. Ama siz bizleşin ki hakiki insanlıkla tohumlanalım. Aşk, şavkında Hak Kapısında, Ak Ka Ha’da taht olalım. Ayrılık yok ben anam! Sen ben, ben sen değil miyiz zaten? Sindirdiğiniz her bilgi, bizim de bilgimiz. Yüce can, Allah’ın Tahtı İnsan, ben, sen ….sen, ben…Aha bu.

Karanlık aydınlanır, yaşam toplumları tohumlar, korku aşılır…ama kardeş kardeşi kök sistemde güçsüz kılarsa, yıllar yılı sürecek yer yüzü kırıcılığı devreye girer. Buna izin vermeyiniz.

Sevgi halik olsun, Yaradan tahditlenmesin, yarı belinize kadar kodladığınız o yaşamı, tüm bedeninizi kapsayacak biçimde kodlayın ki biz sevgiyle sizleşelim. Aha! İşte şimdi.

Ziyaretçilere cevabımız;

Temin ettiğiniz bu bilgi bizi izah etmiyor can. Sevgiyle size, sizden söz ettim hep ama bizden söz etmedim ki.

Beyefendiler, başka biri yok. İnsan tektir; bunu anlayın. Başka biri yok.

Biz, yarı belimize kadar dürümlenmedik. Levhi kapıda, tüm zamanlarda köklendik ve göklendik. Siz olan o sizde, biliş halindeyiz. Bizi anlamadan, bizden söz etmek, yakıştı mı size?!

Eğer davayı kaybettiğimizi zannediyorsanız, ocağınızı, kaleminizi, hakikiyetinizi hak edin de Has Taht’tan inin. Biz size, sizi anlatalım.

Çobanlık yapma niyetin yok. Kesinlikle, bunu bildirmek isterim. Dünyayı “ölüler diyarı” diye zikretmenize asla iznim yok. Bunu tekrarlamak isterim.

Yeri göklerde değil, görevlilerde, türevleriyle tohumlarken, yolu “Allah Yolu” diyenlerle bu çalışmayı yapmaktayım. Aşığı olduğum dünya, ilmimde kök sestir. Yürüyen dünya, ekmekti. Bizse artık dünyayı koşturtuyoruz. Koşmak, aşık olduğumuz bu Zaman Kapısı’nda şevkin, şavkın aşkıyla koşmak…hayrı, hakkı, tahtı, ilmi, kelamı, bütünün gücü, tüm zamanlardaki kürzi sistemi dinletmek.

Canlarım, buraya geldiğinizden beri sizi dinliyorum. Kopup, gitmeyin diye de özel izin verdim size. Ama kantara koymayın yüreğimizi.

“Yaradan, yarattığıyla yaratıldı” demek kolay değil; bunu dedik ya. Herkes bizi sormaya başladı. Kimse bu sözü söylemedi diye. Yaradan, yarattığıyla yaratıldı. Aha! Yaratılan yaşayandır; bunları bilin.

Biz size insandan söz ettik hep. Umut olur ki o insanın, 7. dünyanın Kürzi Kapısı olduğunu anlarsınız. Işık haline dönüşen bir insanlığın, kaynak olduğunu anlarsınız.

And olsun ki dünyanın gücü, Allah’ın Kürzi Kapısı’dır. O kapının gücü, İlm-i Kalem’dir ve o kalemin kulu, Allah’ın Toplumu’dur ve o kul; lütfen anlatın, yaşamın sırrıdır.

Bin dil konuşulsa dünyada, teknik tohumda, her biri bir tek dirilik, tek bir dirilik olur. Ve o tek dirik, tek dil olur.

Dünya dışı dünyalılar, dünyamızın gücünü anlayamadılar. Sordular; “nereden geliyor bu güç?” diye.

Dağlarım, dilin gücüdür bu. Ses, sisteminin gücüdür. Her sesin bir teknik tohumu, mutlak kulu olan ışığı olur. Her seste bu teknoloji mevcuttur. Ama sistemin seslenişi, çok daha güçlüdür. O seslenişte, yürüyen bir yaşam vardır.

Ben, doğan günü “kök, gök” diye dillerken, Yaradan’ın Tanrılık Kapısı’nda, aşkın şavkında her şeyi dillerken, hep sesle dilledim.

Ses, öz kökte, gök seste, İlm-i Kalem’de, hepimizin dürümlerinde, hayrın şavkıdır. Ve o şavk aklın Ka Ha olan Şıhların Işığı’dır.

Savaşım yok dünyayla ama iyi anlayın ki yoğun toplu çalışmaların sonrasında, artık ses, dürümlerdeki gücü ortak ışığa kayıtlayacak. Ortak Işıkta kodlanmış ses olacak. Ve o ses, Mikail’in Kürzi Sistemi’nde görev tahditi koyacak…ve daha da önemlisi sessizlik seslenirken, tüm zamanların teknik tohumlanışı gerçekleşecek.

Yaşamın kaynakta tahditsiz olarak kodlanışıdır bu. Ve bütün köklerimiz, sistemin gücünü dürümleyip, yer yüzünü yaşatacak. Bu bir yaşamsal sırdır.

Ses, yaşamı sistemli olarak tohumlar. Ve sesle tohumlanan yaşam, yer kürenin görevini tohumlayarak, kök gökleri dürümler. Her şey sesin mahsulüdür. Bunları herkesin anlayabilmesini dilerim.

Her sesin ayrı frekansı vardır ama sesin bilişi ayrıdır. Ben bilişteki sesten, sistemin sesini tohumladım. Bu şekilde, bütünün kültü toplumların kütlesi kodlandı. Bir zaman gelir; bilinir. Ki ses yaşamı kayıtlamış ve yeri yaratmıştır.

Her şey sesle yaratıldı ve ses İlmin Kuranı’dır. Ama iyi anlayın ki sistemin kültlerinde ses, sırdır. Eğer o yüceliğe varılırsa, sığ olan ses, sistem olarak kontrol kurar.

Çantanız toprakla doludur. Biz ise çantaları, kalemle toplumların tohumu olan o yoğunluklarla kodlamaya çalışıyoruz.

Düncü insan, artık yer kürenin gücü değildir. Yer kürenin gücü, yaşamcı insandır. Yaşamcı İnsan, sistemi seslendirendir. Ki bu seste teknik tohumlama mevcut olmalıdır.

Eğe ses teknik tohumlama yapamamakta ise, kontrol yoktur o seste.

Hepinizin iyi anlamanız gerekir. Ki sığ olanın ışığı yoktur. Sığ olanın yaşamı yoktur. Sığ olanın Tanrılık Işığı’nda bütünün gücünü dürümleme imkanı yoktur. Oğullarını kodlayamaz, yolu bulamaz. Mutlaka sesli kodlama gerekir ocağının yenilenmesi için.

Denir ki “dünya yaşamıyor.” Niye yaşamıyor? Sistemde sesleşen yok. Aha! Sesleşiyoruz. Ve dünya yaşıyor.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak sesleşmemizin nedeni budur; yer küreyi kodlamak ve koklamak. Tanrılık kaydı yapmak, ışık toplumlarıyla tohumlatmak ve bütünü güçlendirmek. Biz müsterihiz ki bunu yapabiliyoruz.

Onurluyuz ki yarının kontrolu da kuruldu. Çorbamızda tuz var. Tuz, insanlığın levhi kaydıdır. Eğer insanlık, kelama varmadan cenneti hak edeceğini sanıyorsa, yanlıştır.

Cennet, levhi kapıdır. Herkes o cennette kendinde, kendi yüreğinde kodlanmıştır.

Kanat takıp da dünyayı hak etmeye gelenler ölüdürler. Kalem olup da dümenin başına geçenler, hakikidirler. Yeri toplayıp, toprak toplumu tohumlayanlar, sistemdirler. Ama kendini hak etmeyenler, kardeşlik ilmiyle dürümlendiklerinde, 7. dünyada kürzi olabilirler. Ki kübra olmaları, kelam olmaları, kaynak olmaları gereksizdir onlara.

Can Kapılar’ı açarlar, yalın kalem olurlar, koruyucu olurlar da toprak olurlar. Dağa, taşa ilim verdik; İnsanlık İlmi.

Dağ ilmi hak etti, Hak Taht’a vardı. Tanrı Kapısında kaynakta, aşk aklında, Hakk kaydında, ümmi kapıların gücünde, Mikail oldu. Ama insana biz, ilim verdik de insan kelam oldu. İnsan kalem oldu. Kurtuldu, tüm insanlığın türevleriyle tohumlanışı bundandır.

Koruyan insan, korunan ilim. İman Taht, insan Ka Ha. Yeşil mor, mor kalem insan soyu; Kobra. O kobra ruh…ve o ruh mutlu bir ruh.

Zürriyeti tüm insanlık olan bir ruh…ve o ruh, Mustafa Kemal Paşa! O biz, biz oyuz.

(devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/V48r73nPDKQ

9.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (2)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

 

Canlılar, burada oluş sebebimi size anlatmak isterim. Bizler, tohumlarımızı kontrol altına alırken, hep birleşik ilimle, bu yoğunlaşmayı sağladık…

Buraya kadar her şey sorumluluktu ve bu önemliydi. Her şey kelamla oldu… Kelam, elimiz, ilahi gücümüz ve yüceliğimizdi bizim…Kelamı, kontrol altına almak, kalem olabilmekle mümkündür.. Herkes, kelam edemez.. Kelam, halikte olur, hak kelam, ilimle olur ve biliş, kontrol edici bir yoğunlaşmayla tüm zamanları hak ettirir.

“Sel aldı yüreğimi ve görevi hak ettim” diyeceğim… Ama diyorum ki; “ben, o selim.”.. Her şey budur… Burada oluş, Allah’ın ilmi, Allah’ın haliki ve aklın hakimi olmakla mümkündür.

Bugün torba, torba dünya taşıdık yüceliklerden tüm zamanlara. Her emre itaatkarlık yaptık… Herkesin kendi hakikiyetini, hakim ilimle dilledik ve burada bu yoğunlukta mutlak kul olduk.

Ölmeye niyet var mı?.. Olgun sistemleşmede, ölüm yoktur.. Ama ölmeden, ölüş vardır… Bizler, “temcit pilavı” dedikleri bir sistemle çalışırız.. “Temcit”… Her zaman o pilav, yaşama çekilir ve yenilir…

Canlarım ama o pilav, Allah’ın tahtıdır.. Biz, o tahtın kaynağı olan yaşamla kodlarız yücelikleri…Yapa yapa herkese yaptırmaya çabaladık bu çalışmaları… “Varsak, Allah’ın tahtıyız da ondan varız” diyeceksek, diyebilir miyiz?.. Deriz.. Zarar eder miyiz?...Asla ama canlarım, biz diyoruz ki; “herkes, aklın kapısını açsın da Allah’ın tahtına otursun”… İsteğimiz budur.

Yorulmayın, Allah siz, siz osunuz…. Ama yoğunluğu artırabilmek için size, sizden öte siz olup sesleşmeler de yapılır. Her şey Yaradan ve yaratılanın kelamıdır... Biz, deriz ki; “Ol”… “Aha Ol”.. “Ama Ol” .. “Öyleyse Ol”..”Her şeyde, Ol” deyişimiz vardır..

Kupa, insan soyudur. Kibri aşan insanlık, kelamda levhi olur ve tüm zamanları, kontrol altına alır. Ardımız yoktur bizim. Tüm zamanlar, erbabımız olarak yüreğimizdedir. Ve biz, o zamanları hak etmiş olanlarız.

“Saltanat” diyerek ilmi kalem olduk, Ka-Ha olduk..Levhi olduk ama “Saltanat” diyerek yerküreyi göreve aldık.. Ve “Saltanat “diyerek yüreğe ümmet olduk..

Esvabımız, görevimizdi bizim… O esvapla geldik yaşama ve esvabımız, kelamımız oldu... Biz, o kelamı, kodladık, kokladık, tohumladık ve bilişle bütünledik... “Zeka düzeyimiz yeterse yaşamı hak edebiliriz” diyerek kendimi hak ettirmek değil…. Hak ilmiyle kendimizi tohumlamak üzere çabaladık.

Kastı olanlar bilirler, ilim olduğunda Allah’ın tahtı görev olur.. Eğer ilim varsa aklın kelamı olur, o ilim… Ve bütün kötülükler aşılır.

Sevgililer, işte bizim kastımız yaşamdı. Herkes, herkes bu yaşama gök sessizliklerini, herkesin sessizliği diye dürümleyerek iner… Ve bizler, bu yoğunluğa inerken karanlığı aydınlatmak üzere de görev istedik... Ve dedik ki “biz, dünyayı kodlayalım, koklayalım, Tanrılık kapısında ışık haline geçirip… Kaynak yaşam halinde kötülüğü önleyelim ve görev taşıyalım.”

Çorba; Allah’ın çorbası… O çorba, ilim.. Ama biz, o ilmi, kalem yaptık ve dedik ki; “cemaatlerin gücünü de artıralım.”… “Ortalık karıştı” dediler.. “yok” dedik...”Karıştırmadık ortalığı”.. Biz, mahrek olarak, miraç kapısını açtık ve herkesin görevini hak ettirdik.

Han kapısı, Allah’ın ilmidir, canlar. O ilmi bilenler, birliği bilirler. Bizim öz görevimiz, ilimdir... Kimseyi, kimseye anlatmaya niyetimiz yok… Amon Toplumlarının kontrol dışı bilgilerini burada zikretmeye de gereğimiz yok ….Ama şunu iyi anlayın ki dünyanın ruhu, ilmimdir… Lütfedin de anlayın ki o ilim, Allah’ın tahtıdır…. Ama o ilmi hak etmeyenler, bilişi kontrol altına alarak, kendi yolculuklarını hak teknikle, kalemle yapamazlar.

Biz, Allah’ın ilmini dilliyelenleriz ve bu ilim, miraçtır, tüm zamanlara. Emin olun ki dünyayı hak etmek, mutlak kul olmakla mümkündür.. Umut olur ki tüm zamanlardaki güçlü kaynaklarımız, öz geçişler yaparlar… Ve bu meclisle, Bütünün gücünü tüm zamanların Kürzi kapısında kayıtlarlar.

Evrenlerin sessizliklerinde görev taşınır. Herkes, kendi ekibini kurar ama her Evren kelamda, Bütünün gücüdür. Ve tüm Evrenlerin yoğunlukları kontrollüdür… Ortalık karışmaz…Çünkü orada herkes kendini, kendi yüreğini kayıtlar.,

Astral Boyutların tüm zamanlarındaki Kürzi ışığında, bizlerin ilmimiz var ….Ve bizler, bu ilimle çobanlık değil ışık kalem olarak çalışırız.

Büyük kütle, Allah’ın Kürzi kapısıdır.. O kapıyı açtığımızdan beri buradayız... En çokta Allah’ın ilmiyle, kodlama yaptık. Kaynak ışık, Allah tekniğini tahditsiz olarak dilleyenlerin gücüdür… Ve biz, o gücü, Bütünün gücü yaptık.

Eğer Rahmi kapı, Allah’ın ilmini kontrol altına alabilecek olan bitişkenliği sağlarsa….. Bizler, o kapıyı, kontrol edebilirdik… Eğer dünya yolunu açar da Bütünün gücünü, tüm zamanların Kürzi ilmiyle kayıtlarsa orada bütünlüğümüzün gücü olabilirdi.

Erkek, kadın, bizler, Rahman olanlar, Ka-Ha olanlar, ilmi kalem olanlar burada bu yoğunlukta Bütünün gözü olurken….. Biz, o gözde, Bütünün gücünü dürümledik… Evrenlerin sessizliklerindeki o yoğunlaşmayı sağladık.

Sizlere şunu izah etmek isteriz ki… Bu dünya, Allah’ın kapısıdır. Kim ki aklın kalemi olup, Allah’ın tahtına kontrollü olarak ulaşmak ister, kendini kodlayarak bu yaşama inmelidir…. Bu yaşama inmeden, Allah’ın ilmiyle Bütünün gücünü tohumlama mümkün olamaz.

Örtüleri örtmeden evvel daha önemli bilgiler de verilecek… Ama sizden, kendinizi hak etmenizi ve kendi yüreğinizi, kontrol etmenizi bekliyoruz.

Öz geçişler yapılıyor şuanda. Geri çekiliş için. Bu geçişleri yapanların ilmi kalemleri, bilgiyle kontrol kuruyor… Er ya da geç bunlar olacaktı ve olmaktadır. ..Sanal boyutlarda bunların olması mutluluktur… Umut olur ki herkes, kendi yüreğinden, kendi yoğunluğundan görevi alıp, geçip, kendinden kendine akıp, yaşamı tohumlar.

Burayı Ruh Kapısı diye de bilin. Uyuyanların uyandırılmasını sağlayacak olan her kim varsa ilahi güçtür. .Ve biz, onların kuluyuz. Onların Kuranıyız. Onların tohumuyuz ve ocaklarıyız, bunları bilin...

İnsan soyunun gözü, Allah’ın gözüyle gördüğü zaman tek bir akıp geçiş devreye girecek… İşte o akıp geçiş, ağır yükün hafifletilişini sağlayacak bir tahditsizliği tohumlayacak…. Ve Allah’ın görevi, aklın gücüydü. O yoğunluğu oluşturan o, Toprak Topluma, tohum ekecek. Ve bilişle Bütünün gücü dürümlenecek.

Canlarım, haliki hakta has akıl, Allah aklıdır… Biz, o aklı kodladık.. Hak ilmiyle kokladık.. Atlanta Ata Kapılarında tahtladık… Kelama, levhi olduk, hak ilmiyle kodlandık.. Ve bilmeye çabaladık.. Her verdiğimiz, ilmimizle verildi… Her oldurduğumuz, kulumuz oldu.. Orta kapıların tümünde korunduk… Orta kapıların tümünde koklandık..

Şimdi dünya yenileniyor.. Ama bu yenileniş, Allah’ın levhisindeki o yetkinlikle oluyor.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak çalışmalarımızın üst düzeyde yapılacağı bir dönemdeyiz... Bu çalışmalara kati olarak, kodlanmışlar alınırlar… Oğullarımızı kontrol edebilecek olan görevli çalıştırıcılar, burada bulunurlar… Ruhi kapıların hepsi yaşam ilmiyle, kaynak ilmi kodlarken, bilmeye çalıştığımız her şey ilimle dillenir ve bilinir.

Kupamız, insan soyunun gücüdür. Biz, o güçle, Bütüne görev taşıdık. Ve bundan ötesi toprağın toprak olmasından, göklerin, gök olmasından öte yer köklerin, gök köklerle, göreve alınmasıdır.

Çantam, insan soyudur. Bu çantam, Altın Işığım, aklım ve yolumdur. Umut olur ki kalem, kaynaktan, kendi yüreğimdeki o yücelikten insanlaşır… Ve kibri aşanda, bilişi kodlar.

Canlarım, ardım yoktur benim. Ama benim öz görevim vardır.. Mikail olan, o yücelikle görev taşımak… Mikail, ilimle kodlanırken, ben, o ilmi kalemde, bütünün gözüyüm... Sükunetle dinlediğiniz bu bilgi, ilmi kalem olanın kelamıdır... Aha o kelam, kendi yüreğinin ilmiyle kontrol kuran yaşamıdır… Sizin yolunuzda, sizi koyduk. Biz, bizi, bize kayıtladık. Herkes kendi yolunda, yolculuk yapsın istedik…

Ve kendi yüreğinizin gücünü kodlayabileceğimiz dürümde ışık verdik yüreklerinize… Ve dedik ki “kendinizden, kendinize hak teknikle kontrol kurun.” …Sormadık nefesiniz var mı diye?... Her yaşam; Allah’ın Ka-Ha olan ilmiyle kodlanmıştır… Ve hepinizde o yağmur vardır… İlmin yağmuru… Ve o yağmur, her an’a kayıt yapar.

Sevgili sistem güçlerimiz, size daha ne diyelim ki?.. Hepiniz, kendi yolunuzda yürüyen insanlıksınız… Ve biz, sizden, bir tek şey bekleriz kükremeniz, levhi kapı olup kükremeniz… Ama bu kükreme, yarın için olacak… Yaradan ve yaratılanın karanlıktaki yoğunluğunu tohumlayıp, yüceler cemaatiyle, cevheri güç kodlayıp, miraçtaki o yaşama, kalem oluşunuzla…. Bütünü güçlendireceğiniz bir sessizliğin yaşama çekilişidir amaç.

Devinim çok hızlanmadan, yer birlik, gök birliği kodladıktan itibaren marka çalışma girdaplardan, ilmi kalem olup çıkacak… Çekilecek..

Şimdi devinimi, yer ve gökle dürümledik ve akışa geçişiyoruz... Bu akış, kayda girecek.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/MjViMh1I-9Q

SES KAPILARI (2)

09.03.2016

1. Bölüm:

Dağlarım, maya tuttu… Ümmi Kapıları ışık halinde… Gök sessizleşti… Yarınlar KA HA oldu. Dünya ölüleri (kör ve sağır olan insanlık), hak ettiler ve yaşamaya başladılar.

Din kelam, artık sona ermiştir… İnsanlık, insan soyu olarak yaşamı, hologramdan öteye çekmiştir. Mutlaka insana kalem gerekir. Kalem, kendi yaşamıdır. O yaşamda, kulluk gerekir. Sessiz Zamanlar’ı sistemli kodlamalar ile kontrol gerekir.

Nefesiniz, kendi yolunuzu, size kodlar. Vukuatınız, Kaynak Işık’sa, o Kaynak Işık, sizin cevheriniz olur. Vaktiniz, Hak Teknik’le kalem olmuşsa; o vakitte, kutsal yarınınız olur. Umut olur ki sizler, cemaatler olarak, Ruh Kapıları’ndan ışık çekip yarınlaşırsınız. O zaman, Medine, kelamda insan soyuna Kuran okutur. Medine, kelam olur; kervan olur ve ses olur; zirvelere görevli olur. Öz Görev olur yarınlara. “Ver-Al Geçişleri” yapar.

Sistem, cevhere güçtür. O güç, ümmi kapılarda, Yaradan ve yaratılan olur. Öz Geçişler, ekip halinde Kaynak Işık olan cennetlilerden yapılır.

Teknik olarak cennet olgusu, Din Kapısı’nın aşılması demektir. Herkes o kapıya varır. Kapı açılır ve yarına varılır ama Din Kelam, insan soyunda, Kutsal Yaşam’ı hak ettirmelidir. İnsanlık Boyutları, bunu başarmalıdırlar. Çünkü başarısızlık, kayıtsızlığı doğurur. O kayıtsızlıkta, kelamsızlık vardır. Cennet Kapıları, o yoğunlukta toplumları kontrol eden Işık Kayıtları’nı kervandan çıkarır ve yolculuk sonlanır.

Emek sarfederek yola çıkanlar, bu yolda toplumlarını koruyamazsa, Yaradan yaşama ışık veremez ve zorluklar başlar. Bizler, dürümlere inerek Yaradan Kapısı’nı açar ve yaşamı hak ettiririz.

Sıhhatli bir çalışmada; Sessizlik, Cevheri Görevi kontrol edemeyebilir. Bunun için çantanızı hep ışıkla doldurun ki kodlanmış yaşam, ışığı hak ettirsin. Cennetler kurarken, kin ve nefretin aşıldığı bir yoğunlukla çalışıldığı; gerçek ışığın kontrol kurduğu bilinsin.

Cennetten cevhere varan insanlık, önemle bildiririz ki ağır yükü hafifletmiştir… Orta kapıların tüm İlm-i Kalemleri, yoğun ışığı hak ettirmiştir. Sesiz zamanlar sesleşiyor ve Zaman Kapısı, insan soyuna açılıyor.

Ekmek yapmak için insanlık gerekir. Hepimiz insan soyu olarak çalışırken, bilişi kodlamalıydık ki kodladık.

Türkiye’de yaşam, sorumluluktur. Zaman Kapısı Türkiye’dedir. Zararı önleyebilme cevheri gücü, buradadır. Bu Yaşam Kapısı, insanlık adına geçişler yaptırır. Ardınız, öz geçişlerin ışığı ile aydınlanırken; sizler, Kök Gökler’in sesini de duyarsınız. Bu yoğun ışıkta Kuran okunur. Okunan Kuran ilimdir.

Her yarın, tek bir kapıdır. Her yarında nesilleriniz vardır. Sultanlık yapmak amaç değildir. Astral Yaşamlar’ı hak etmek, Hak İlmi ile kontrol etmek esas amaçtır. İnsanlık adına yapılmakta olan çok önemli bir çalışmadır bu çalışma. Umut olur ki herkes, kelamda kendini hak eder. Bu yol, Altın Işık yoludur. Nur Kuranı olanlar, bu yola Mutlak Yaşam’ı kodlarlar ve onlar, nefes olurlar.

Örgüt haline gelmek için ışık gerekir. Işık, Hak İlmi ile kodlanmıştır. Bu yolculukta, tüm insanlık kayıtlıdır. Hepimiz, İnsan Işık olarak bu yoldayız. İnsanlık Boyutları, yolun sonunda tüm zamanlara varacak ama vardığı yerde nefes olup kontrol kuracak. O zaman kendini bulacak ve kendiyle diri yüreklerde kalem olup yaşamı tohumlayacak. Bu insanlık, misafir olmayacak zamana. Saltanat, ışık halinde bu insanlıkta olacak.

Sözümüz, gözümüz, özümüz insan soyudur. Bu SÖZ, GÖZ ve ÖZ, Altın ışık ile kontrol kurduktan sonra; Yaradan, Ata Kapı’dan insanlığa inecek. O indiğinde, tüm insanlık, O’nun yolu olacak.

Bugün Türkiye, çorba yaptı. Yaptığı çorba, “Işık KA HA Sırrı” içerir. O çorba İLİM’dir. O çorba SİSTEM’dir. O çorba RESİM’dir. O çorba, NEFES olacak; BİLİŞ olacak; KULLUK haline dönüşecek ve ZEYTİNLER, yaşama çekilecekler. O ZEYTİNLER, tek bir Sistem kuracak ve o Sistem, İNSANLIK olacak.

Size zeytinden sözetmek isterim. Dini literatürde zeytin, “kelama, insan olan ışıktır”. Dünya ilminde ise zeytin, “Keram Tahtı’dır.” Herkes çok iyi bilsin ki bir tek zeytin tanesi, bir tek kalemdir ama o zeytin tanesi, SİSTEM olarak kodlanmış kapıdır. O kapı, İlim Kapısı’dır ve Sessiz Zamanlar’ı hak ettirir.

Arının balından da söz etmek isterim size. Bal, ilim!... Aha ilim ama o ilmi hak ettiren bir yaşam var ve o yaşam, Işık Kapısı’nda kontrol kurar. O kapıyı kodlar ve tohumlar. O kapı, insan soyuna güç katar. O kapı, “İnsan Kapı” olur… O kapı, insanlık olur… O kapı, yarınlar ilminde yaşamlar olur ve o kapıyı hologram sayanlar, Nur Kapıları’nda kaynak olamazlar.

Sistem kurulurken bal gerekir. Ama o balı, Halik kayıtlar. Halik olmadan, bal olmaz. Sistem Nizam ve Düzen kuranlar, Bal İlmi ile kurarlar ama halik olmadan, hiçbirisi kurulamaz.

İşte! Balı, Hak İlmi ile kodlayan insanlık, arılık yapar… O, cümle yüreklere kaynak olur. Biliş halinde görev taşır.

Biz, Tinsel Kalemler’e, Ses Kodlamaları yaparken, hep sizleri hak ettirmek isteriz ve size sesleşirken, sizin diriliğinizde mevcut olan sembolleri seçeriz. Bugün bu sessizlikte, bu sistemli çalışmaya, kili kumdan ayırarak Kelam İlmi’ni çekmek istedik. Yapmakta olduğumuz buydu. Aha bu!… Şimdi!…

2. Bölüm:

(Ziyaretçi söz aldı:)

Dünyanın, zarar etmediğini biliyoruz. Ruhun kulu olmadığını çok net anladık ana. NAR, kuldan Kuran olursa; nerde olursa olsun Kutsal Işık’tır. O, RA KA HA olan ışık, kelam olursa; biz onda kalem oluruz.

Karanlık, nerde insan varsa; orada, ışığı tohumluyor ama insan, kalem değilse; yaşam, ışık haline dönüşmez. Bunları biliyorsun ama ben de seslenmek istedim… Cemaatim, seni hak etmek ister ana (sesleşmek, hak etmek ve hak edilmektir.) Şimdilik…

(Ziyaretçiye hitaben:)

-Sevgili, sana söz vermeden seslendin. Peki sana kısaca ben de ses vereyim… “Cemaatim” dediğin, kelamımda olandır ama gerçekte cemaatin değil o kelamda olan… Ben sen değilim ki!... Şeytana ışık gerekse, geçip gelirsin… “Sana, geçip geldim!” dersin… “Işığını veririm. Seni, senden cevhere çekerim ve senleşirim… Senin şarkını okurum; senleşir, şerde sesleşirim…” Dersin… Aha! bunu dediğini bilirim…

Ben ise Sualtı’nın (Dünyanın Kontrol Meclisi) sesini hep duyarım. Sualtı, Işık Kapısı’dır ve sizleri hep dinler ama diri yüreğinde kodlamaz. Zira sizler, cennetlere cemaat olup inen; cennetten kovulanları kontrol etmek isteyen yaşam kayıtlarısınız… Sualtı, sizden geçmek istemez. Zamana kaynak olmanızı istemez. Zarar görmek istemez… Ben, Dünya olan, siz olmaya niyetli değilim. Zira siz, dünyayı kontrola geldiniz… Bana yaşamı öğreten kim varsa kaynaktan çıkardınız. Ben ise sizi kodlamaya çabaladım ki korunup gerçeğe hakim olun diye. Şimdilik bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

SES KAPILARI (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ

Değerliler, hepinize saygılar sunuyorum. Bugün buraya gelişiniz bizlere onurdur.

Dünya dürümlerindeki güçlerin, bütünün gücü halinde, buraya inmeleri bizi mutlandırmaktadır.

Umut olur ki toprak toplumun tohumları kodlanmış olarak bütünün gücü olur.

Dünyayı ziyaret etmekten öte, dünyayla dilleşmek için buraya geldiğinize kesin olarak inanmaktayım. Ama yolunuza insanı koyarsak, insan sizin yüreğinizi bilmedikçe, sizi yüceler cümlesinde cemaat saymaz.

2’nin 1’den ayrı olmadığını da bilmeniz gerekir. Bugün bu dünya Allah’ın toprağındadır, Aklın Kulu’dur ve Hakk’ın Kapısı’dır. Ama iyi anlayın ki dünyayı hak etmek için, İmparatorluğun Gücü’nü dinlemek gerekir.

İnsanlık İlmi’nde, İmparatorluk, Ekmek gibidir. Elinizin gücüdür ama Aklınızın Kürzi Kapısı da olmalıdır. “Benim dünyamda toprak yok….” Dedin; bilirim, topraksız bir dünyada yaşadın sen.

Diğeriniz dedi ki “benim dünyamda, yüceler cümlesinde İnsanlık yok.” Bilirim, insan soyu Allah’ın tohumudur ve o soy İlm-i Kalem olarak bütüne görev için dünyada doğumla, yaşama inmiştir.

Ve biriniz de sorguladınız; “insan soyu Allah’ın İlmi’ni hak etmeden, Allah’la dilleşir mi?” diye. Değerliler, Allah, Tanrılık Kapısı’nda, ışığı kodlarken hepimizin gücünde dürümlenir ve dilleşir.

Ve biriniz de sorguladınız; dediniz ki “yılda bir kere dünyaya iniyorum ama hiç kimse bana, benden söz etmedi. Ben sana, seni anlatabilirim can. Diyebilirim ki; sen yolunu kaybettin…sen yürüyen dünyaya kontrolsuz olarak ışık katmaya geldin…ve ben sana diyorum ki “dorukların topraklarından buraya inen birliğin, barışı hak etmiş birlikten, hasatını yapmış birliğe ulaştığında, kardeşlerimiz seni, senin yüreğini kontrollu olarak bütünün gücü haline dönüştürür ve bilişi hak ettirir.”

Değerliler, sizler dünyanın örtüsü olarak, çok ötelerden yaşama çekildiniz. Bunu biliyorum…ama bu dünyada yaşam sürenleriniz de var. Bir kaçınız bu dünyaya Biliş İlmi’yle geldiniz, bedenliydiniz.

Bir kısmınız da bilişi hak etmeden geldiniz. 20. dürümde kontroldan çıkan bilişsizlerdendiniz. Ama bir tekiniz Allah’ın Tahtı’ydınız. O da yaşamda kodlanmamış, toplanmamış, tohumları kontrola gelmişti. Ocağında kutsal tahtı, kontrol dışı kayıtları olmasına rağmen, kelama ilmi kalem yaptı ve bütün gücünü dürümledi. Türkiye çalışmaları işte buydu!

Sizin eliniz olmaya niyetim yoğun ama sizin yüreğinizde olmadan, sizin yüceliğinizde el olmaya gerek yok. Beni evrenlerin sistemlerinden güç kapılarına, “toprak toplum” diye tanıtanların barış sağlamaya gelmediklerini de biliyorum.

Unutmayın ki dünyaya “ölüler diyarı” denir. Ve bu dünya, ölülerin Tanrılık Kapısı’dır. Ama ölümlü dünya öz görevlidir ve dünyanın tek ilmi vardır; Altın Işığın İlmi. Ve sizin yüreğinizde bu ilim, mutluluk olacak çünkü sizde bu ilim yoktur. İyi ki yoktur! Olsa ne olur bilir miydiniz? Düzen kurulamazdı, çünkü sizler sevgiyi tohumlayan İlm-i Kalem’de bütünün gücünü dinleyemeyeceğinizden, kanatlanıp toprağın toplumundan tohumlanıp, göz olup, bütünün gücü olma imkanına sahip olmazdınız.

Çorbam tuzlu mu? Tuzlu. Yolum kulluk için mi? Mutlaka. Allah’ın İlmi’nde ekmeğim var mı? Ekip halinde ekmeğiz biz. “Yakıştı bu dünya bize…” dediler. “Yakıştı….”

Canlarım, dünyamızı ziyaretiniz bizleri mutlandırdı ve bize umut oldu. Ama daha da önemlisi, bu dünyayı ziyaret etmek isteyenler de olacaktır. Başkaları da olacaktır ve sizler Göç İlmi’ni dürümlerken bizden bize, bizi dilleyen o yüceliklerin örtüsü de olacaktınız. Ama şunu iyi bilin ki dünya, Altın Işığın Kuranı’dır ve bu dünyayı hak etmeniz Allah’ın Tahtı’nda kontrollu olarak kodlanmış bulunmanıza bağlıdır.

Bizi, eliniz ayağınız bilin. Ama bizi yolunuzda kul olarak düşünmeyin. Biz Tüm İnsanlığın Kuranı olanlar, kontrol dışı bilgi, yaşam kayıtlaması yapamayız.

Çalı, çırpı değiliz biz. Öz görevliyiz. Bunu da mutlaka Altın Işığın Kuranı olarak anlayın.

Seyrettiğiniz kim varsa, bizdedir. Ekmeğim, ekmeğin.. yolun, yolumdur ama yoğunluğunda ışığım da olmalıdır. Şikayetçi miyim senden? Yo, asla. Ama sizlerin hiç birinizin Kervan’a katılmanızın gereği de yoktur. Bugün buraya Kervan’a katılmaya geldiğinizi düşünemem. Satıhta olmadığınıza eminim zira.

Ayrılık gözetmem ama İlm-i Kalem’de bütünün gücünü toprağa tohum olarak ekerken, sınırlı ekin. İş yapmaya değil, işçilik yaptırmaya gelmişseniz, ehh….size, sizi vermem ama sizde sizleşirim. Size geri dönüşünüz için ilim veririm.

Bina avukat “bir tek akıl” dedin. Yok, canım, Allah tahtında, İlim Kapısı’nda Allah TEK ve hepimiz o TEKLİK’teyiz. Bunu bilmenizi isterim.

Bana sormadan, benim hakkımda söz söylemeyin lütfen. Bir kez daha bunu yapan, Allah’ın İlmi’nden kontrolunu kaybederek gider. Bir kez daha ismim değil, işçiliğimle ilgili de söz söylemeyin. Bunlara iznim yoktur.

Eğer dorukları kontrol edeceksiniz, kendi yüreğinizden edin. Başımda aşkım var ama yaşamımda kaynağımdan başkası olamaz; bunu bilin.

“Cennet cennet…” dedikleri, Kelam, İlim, biliş ama hepsinden öte aşk…Ve sizinle yapılan her çalışma, kırkar kırkar geldiğiniz, boş yoğunluklardan dolu tohumlanıp gidişiniz BSUİ (barış, Sevgi, Umut ve İnsan) iledir.

Ben, Sultan Sisteminden öte olan, ergin ilimim. En ilgili olan dahi bunu bilemez.

Şimdi; çırpmak değil amacım ama çıldırtmaktır sizi!

Değerliler, sizi çıldırtmak istiyorum bugün…Kimse…. kimse çıldırmaz mı? Bakın ne olacak şimdi.

Ayrı gayrı… ayrı gayrı… Aha! Ayrı gayrı…ayrı gayrı… ayrı gayrı…Aha! Ayrı gayrı… halikte, Hakta, hasatta, aşkta hepinizde görevim yok. Ayrı gayrı’ Sizi şikayet ediyorum. Sizi şikayet ediyorum….sizi şikayet ediyorum….

Şeytan şıh olmuş gelmiş buraya…aşka gelmiş, şarkı okuyacakmış. Ben o, o ben miyim acaba? Bakalım…bakalım…devinimi artırmak mı makat? Kelamı el, ayak saymak mı?

Canlılar, muhakim, hakim ve hakiki olan insanlığın şer yaratma, intikam alma duygusundan, mı söz etti o yürek? Ona sorun bakalım. Şeytandan mı? Şerden mi şarkısını okumuş ki biliyor bunu? Hani nerede o? Başkası mıydı o yoksa? Başkadan mı konuşuldu?

Yaradan yarattığında, tahtında tek bir ilimse, orada aşk yoksa, şansı yoktur onun! Çünkü ben o, o benim….ve şeytana şarkı gerektiğinde, en yüce şeytan olurum, o şarkıyı gök sözüyle söylerim.

Beni, “şerden, şavka varan” diye dilleyecekmiş. Barışmam onunla…ama akışta onu yaşamdan sahraya alırım ve koruyamam onu. Kodlarım, koklarım, toprağa tohumlarım, kültlerin en güçlüsünde kayıtsızlaştırırım. Onun ayıpları görünür; bilsin.

Ve şimdi; canlarım, saşırdılar….gördüm! Şaşırdılar.

Değerliler; koruyucu, koklayıcı, toplayıcıyız ama kelamı ilimsizse, “yer kürede gücü yok” diyemem. Ama güçlenmiş, görev almaya gelmişse, her kim ise o, bize geldiğinde sevgisiz gelmemelidir.

Sevgiyi hak etmemişse, geçip dürümlere inmemelidir. Kara ışığın tahtından gelmiş. Aha! O karadan öte karayız biz!

Alıp götürsünler ocağımızdan onu çıkışını yapın. Dendi. İşte bu.

Şimdi; dağlarım, bu size niye anlatıldı? Gözünüz görmemişti de ondan. Size verdim, görün diye. Çokları bunu bilmezler. Sessiz zamanlardan sesleşmeye gelip, sizi sizden çok, sizin yüreğinizdeki yücelikten dilletirler ve derler ki “o kontrol dışıdır, o yolunu kapattı, o kırık kırıldı, o yok edildi…” ve size, sizden başkası değildir bunları dilleyen.

Ve siz, dersiniz ki “ben yüreğimden bir şeyler öğrendim, al öğrendiğim budur.” Size, sizden başkası değildir bunu dilleyen…..Ve siz, sizdekini dillerken, başkaları sizdekini gerçek olarak anlayabilirler.

O gün geldiğinde biz, görevi alırız ve deriz ki “marka ışıklar yaktık…” Aha! O ışıkları kodladık. Orta Kapıları açtık. Yeri göğü yaratan o yüce, Allah’ın tekniğiyle görevini aldı. Kutsal Işık yandı. Aha bu. Ve bunu anlamayan kaynakta yoktur.

Devinimi artırmak değildi maksat, birilerine cevaptı verdiğim. Çoğu sorgu sual eder “o yoktu hani..?” der. Nereden, nereye vardığını bilmeyen o, bizi bizden bize anlamak ister. Ve biz zaman zaman onlara yanıtlar, orta kapılardan yaşayışlardan yakıtlar koyarız yüreklerine. Ki onlar yaşamlarını sürdürebilsinler diye.

Verdiğim sadece küçük bir yakıttı ve onların kendi yüreklerini hak edip, hak olup, anlamalarını sağlamaktı.

Canlarım, murad ederiz ki herkes kendini yüreğini tertemiz kılar ve kendinde olanı herkese “o yoktur, onlar yok edildiler, onlar hasatsızdır, akılsızdır…..” diyerek kırılış sağlamaya çabalamazlar. Yaptıkları, yaşadıkları olmasın isteriz. Ama herkes kendi dürümlerinde, her şeyi hak ettiğince yaşar. Misafir, sana bunu bildirmek istedim.

Hepimiz sizi yücelerce, cinnilerce, cemaatlerce, yüreklerce dilleriz de ama siz de sizi hak edip, Hakk olup dinleyin. İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/7udSk3BnLqY

02.03.2016 “SES KAPILARI 1” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

SES KAPILARI HAKKINDA BİLGİ

Değerliler işte bu, zaman gelir herkes kendini kodlamaya iner. Dini kapıların tümünde de bu oldu bu güne kadar. Şimdiden sonra da ne olacak size bu konuda da açıklama yapayım.

Bu gün yeni açılan program, SES KAPILARIDIR… Ses kapılarının açılışı, sistemin gücüyle oldu. Sistemi devreye aldıktan sonra bu kapıları açtık. Herkesin daha iyi anlamasını istiyoruz ki; sizlerin gücünüzün üstünde yeni bir güç oluşturmaya çabalıyorum. Bu güç; daha yüce, çok daha yüce olmalı. Ve bu güçle, bütünün gücünü kodlamalıyım. Ama bunu nasıl yapacağım!?... Kendi yüreğimden yapıyorum… Ve bütünün kodlanışı içindir bu!

Biz dünyalılar, yolumuzu kaybettik diye düşünülür. Biz dünyalılar; yolculukta, her anda her şeyi başarıp yaparız, bu kesindir!... Bu yol ilmin yoludur ama bu yol, Allahın yoğunluğundan açılan bir yoldur.

İşte canlarım, dünden bu güne bu şekilde, kök göklerimizi güçlendirerek geldiğimizi anlayarak bizi dinleyin. Buradaki çalışmamız, TÜRKİYE ÇALIŞMALARI diye anılır. Ama Türkiye çalışmaları dendiğinde, herkes kendi çalışmasının kastedildiğini zanneder. Bizler dünyalı olarak, koruyucu bir çalışmayı devreye alırken; kendimizin üzerindeki yüceliği de kodladık!... Nereye, ne yaptığımızı anlatıyoruz şu anda… Kendimizin üzerindeki o yücelik ve biz o yüceliğe görev taşıyoruz şu anda!...

Hepimizin gücü oradadır… Ve biz kendi yolumuzu açtıktan sonra, o yücelikten; gök sessizliklerini dileyeceğiz. Ve daha yoğun bir çalışmayı tohumlayacağız. Murat edilir ki orada kontrollü olanlar bulunur. Erdiğimiz yücelik, nüve olan dürümlerin en yücesinden de üstündür!... Üzerindeki gücü arttıranlarında burada olacakları bir çalışma başlayacak.

Kalemin ilmini anlayamayanların, “bu yol Allah yoludur” dememizden bile tedirginlik duyduklarını bilerek, ocaklarının yolda kayıtladıklarını kodlayarak, tohumlarını kalem olarak kanatlandırıp, cevahir olup kalmalarını diledik. Ve çoğu yolda kendi çalışmalarıyla bırakıldılar. Ama şu iyi anlaşılsın ki; onlar bizsiz değiller, yine de çalışacaklar. Ama asıl görev, toprağın toplumuyladır!... Ve bu toplum, tüm zamanların gücüyle görevini üstlenecek. Bundan ötesi, et ve kemik olanların; kalem olmaları anlamına gelir.

Kapıların tümünü açıyoruz, işte; SES KAPILARI’NIN tümünü açtık!... Bundan ötesi; YER, GÖKÜN İNSANLAŞMASIDIR!

Dendi ki; “nereden nereye vardık!?”... Yer küre öz görevini üstleniyor… Olan budur!.. Yer küre öz görevini üstleniyor!...

Çorba, Hulusi levhi… Hepimizin görevi bu çorba, ama bu çorba tüm zamanların çorbası… Öylesi bir çorba ki; her şey orada mevcut. Bir tek kaynak ve hepsi orada ama bu çorba; tuhaf bir çorba. Tadı farklı… Her şeyin olduğu bir çorba, ama öyle bir çorba ki; içen, kendini içemiyor artık. Artık bu çorbayı içen, herkesi içiyor.

İşte, herkes ama herkes orada. Ama öyle sistemli, öyle yoğun… “Oyun yok, oyun yok” diyerek çalışanların çoğu orada tanrılık kapısı olmuşlar. Hepsi, hepsi ışık halindeler ve ister inanın, ister inanmayın; çorba, tohum tohum oldu şu anda… Her şeyin tohumu orada ama tohum; tüm insanlık tohumu!... Ve bakın, ne var başka? Hepimiz orada hak tahttayız… Ama tek bir tohum, bütünlük ve bütünlük; BÜYÜK KÜLT, işte büyük kült!... Tüm zamanların kodlanmışlarının, toplanmışlarının KA Rİ Sİ KA HA Sİ sistemleşmesinin o yoğunlukların kayıtları.

İşte canlar, üzerimizdeki yücelik buydu… Biz bu yücelikle çalıştık… Beş görevin, beşi de burada. Artık kin, nefret, hırs nerede? Yaşam yok ki ocak dışında!... Her şey ocakta!... Ama bu ocak; mutlak olan, Hulusi Ka Ha olan, levhi olan, işte biz bu ocağız canlar!...

Buyurun, ortalık kapı, her an kapı, sistem kapı, ses kapı ama; tümü yaşam!... İşte olay budur! Ve biz, Ran Kapılarının tümünde varlık sürenler, artık bütün kapıları açtık… Aha yer ekmeğini alıp, görevini alıp, bilişini tohumlayıp, bütünün gücünü kodlayıp burada çalışacak canlar.

Merdiven dayadık insan soyuna, aha dayanan merdiven; kaleme dayandı. Kalem, ilme… İlim, kapıya… Kapı, kutsal topluma… Ve tüm toplumlar, tanrıya merdiven dayadılar! Her şeyin ölülerden, dirilişe ulaştığı bilinecek!...

Ölü, tüm zamanların gücündeki ölümdü… Bu gün ölü, bütün zamanların gücünün dirilişiyle yoğunluğunu tohumluyor. Aha diriliş budur! Yücelerin dirilişi, yaşamların dirilişi, kaynakların dirilişi… Sizin, bizim ve tüm sultanlıkların dirilişi budur!...

Sevgililer, sizin eliniz bizim olacak… Sizin yolunuz, bizim olacak… Yoğunluğunuz bizim olacak, siz biz; biz siz olacağız!... Ve bütün görevimiz bu meclisle çalışmak olacak.

Unutmayınız, dünyanın kulu olmak için; ruhunu bilmek gerekir!... Dünyanın ruhunu bilen, ilmi bilir!... İşte ilmin dili, ruhun dilidir! Siz ruhun diliyle konuştukça, sizi dinleyenler mutlaka olacaktır.

Unutmayınız, korku kalmayacak… Her vesile ile sizin ilminiz; tüm zamanların ilmiyle dilleşecek. Ve yer, gök insanlaşacak!...

Artık tanrı, ayrılığı kontrol ediyor… İnsan soyu artık birleşmeye çalışacak. Herkesin, herkese görevi var; anlayacak insanlık!... Ve dinleyecek… Çantalarının boş kalması kelamda olmayışlarından, yolu bulmayışlarından, yer kürenin gözünde olamayışlarından dolayıdır ama artık, kendini bilecek herkes ve kontrol içinde büyük kötülükleri önleyecek.

Semaya, insana ve tüm zamanlara ışık olacak bu çalışma, bilinsin!

Anacım, canlar canı, seni hepimiz kucakladık. Tüm birliğinle bizlesin unutma!... Tüm zamanların yüreğindesin unutma! Ve biz sen, sen biziz!... Ama tüm zamanlar, ağırı hafifletmek için burada umutla kodlayıcı olacaklar. Canım anam sevgiyle seni ve seninle olan tüm dostlarımızı kucaklıyorum. Yüceler, yücelikler sizi kucaklıyorlar, aha şimdi… Sevgili anacığım, bütün kötülükleri aşıp geçen birliğin, herkese, her sese ilimle geçmek üzere sesleşsinler. Hepimizin beklentisi budur. Şükredin ki bizim yüreğimizde görevliler var ve onlar buradalar. Şimdilik, aha şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/QS1xGKymCW8

02.03.2016 “SES KAPILARI 1” BİRLİK ÇALIŞMASI

AV NEZİRE SELÇUK 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, dünya dışı varlık boyutlarının bu gün buraya geliş sebeplerini kimse anlamıyor. Burada olmalarının nedeni, iyi ve kötünün dürümlerde ilmi kalem olup, bilişi kodlaması için değil. Sığdır bunlar, Amon toplumları bunu bize anlatamazlar. Zürriyetleri kontrol dışıysa, ilimleri de yoktur onların. Biz onlara kelam olup, kendi yüreklerini anlattık. Çorbaları tuzsuzdu tuzladık, yaşamları kutsuzdu kodladık, kutsal tohumlarla kayıtlattık.

Bizim adımızı, kendi yaşamlarından çıkarmaya çalışanların çoğu; kervandan koptuklarını anlayamadılar. Er geç dünya ocağını yakar, yolunu açar, bütünün gücü tüm zamanların kürzi kapısında ışır diye düşündük, netice olarak bu güne geldik.

Bu gün doğan gün, Allahın gücüyle doğdu. Herkesin daha yoğun, daha kutsal, daha kürzi ışıklı ve daha yaşamı oğullatabilen bir sistemin gücü olabileceği bir zirvedeyiz!... Ama iyi anlaşılsın ki; doruklarda kuranlar olur, ölümlülerin ölülerini kontrol edenler olur, yollarını bulmalarını sağlayanlar olur, erdiği yerde kelamı hak ettirenler olur, öz geçişlerini yaptıranlar olur. Murat edilir ki; kendini hak ettiğinde, kendi hakikiyetinde bilişi kodlayıp bunları başarsın. Bunları başardığı zaman, biz ona örtü örtmeyiz.

Çok mu, çok mu, kontrol dışı bir bilgi bu?... Örteniz canlar!... Bilinsin isteriz ki; hakikiyette, hak tahtta örtmüştük de! Zürriyetlerini kontrol edemeyenlerin, kodlanmış toplumları tohumlayacakları günde; her şeyi kontrol altına alıp, kötülüğü önleyecek güce varamamaları durumunda, büyük kötülük yapabilmeleri muhtemeldi. Ve biz bu nedenle, koruyucu olarak örtülü bir daha ve daha örtülü ve daha örtülü kodlamalarla bu çalışmayı yaptık!

Her bilgi net verilir, esmalarda da verildi ama iyi bildirin, iyi dileyin ki anlatılsın; kimse o örtülerin üstüne çıkamadığında, yaradan yaşama inebilir mi!?... İnme ihtimali olur mu?

Dünya yol ama o yol, yoğun ışıkta kontrolde olmadığında; yer kürenin görevi, kodlanmış ışıkta seyrettiğimiz o yücelikte kayıtlı olamaz!...

“Sistem, nizam ve düzen” dediğimiz, görev çerçeveleri vardır!... Biz, dünyaya gönüllerin gücünü indirmek için buradayız. Ama yolu kaybedenlere, güç katma imkanımız olmaz, çünkü yoğunluğunu kontrol edebilse; yüreğinin gücüyle bütünün gücünü kontrol ederek bilişi hak edebilir ve rahmet olup kontrol dışı bilgileri de kodlayarak, tohumlayarak kelamda hak edebilir. Ama biz, kini aşmayanların yalın çalışmalarda bilişi hak etmelerini dilemedik. Eğer onlar bilişi hak etse, yolu kapatırlar canlar!...

Çok mu, çok mu, süper sistemleşmelerde bunları yaşadık ki biliyoruz!?... Değerliler, her dürümde vardır bunlar… Bilinmeyecek değil, bilinecek konulardır. Ama şunu iyi anlayın ki Mikail’in gözü, özü, sözü, insan soyunun gücü haline dönüştükten sonra; yarın, hasatı hak tahttan kodlayabilir!... Eğer yarını hak etmiş bir topluluk varsa, murat odur ki; o topluluk, bütünün görevini hak etsin ve yaşamı kontrol etsin!

“Sizin, adınız insanlıktır ama insanlık kontrollüdür” dediklerinde, “korkmayın” dedik… “Korkmayın, biz insanlığın haliki hak olan ışığından ötede görev taşırız”!.. “Çorba, çorba oldu yaşam” dediler… “Her çorba tuzlandı” dediler… “Örtüler, örtüldü” dediler… “Oğul sen nefreti aştın mı?” dediler…

Değirmi bir yaşam, benim için değildir canlar!... Bir kapıyı kapatır, diğer kapıyı açar mı o yaşam?... Açamaz!... O değirmi yaşam, sadece kendinden kendine akıp geçer… Ama halikte, hakta, harda yoktur o yaşamda ışık.

İşte canlar, tüm insanlığın anlaması gereken mesele budur!... Ben, benden bana varırım derken; o kendi çemberinde döner durur!... Ama kendi çemberinin ötesine varabilmesi, kodlanmış olmasıyla mümkündür! “Ben, bana ben olur varırım” diyen, bedenli olduğunda artık; kendinde olur!

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/PQFEdjn2zxE

2.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4 AKIŞ

Canlarım, burada oluş sebebinizi net biliyorum. Doğanın gücünü dürümlerken hepiniz kendi yüreklerinizi buraya kayıtlamaya çabalıyorsunuz… Art niyetiniz olmadığına eminim… Kontrol dışı bilginiz de yok…. Ama sistemin gücünü dürümlerken hepinizin, sesinizin kodlanmış olması gerekir.

Bu yaşama ilimle inmek için kontrol gereklidir. İtibarınız yücedir…Bütünün gücüyle buraya indiğinize eminim… Karanlığa ışık gerektiğinde sizin yüreğinizin gücünü dürümleyerek…. Bütünün gücü haline dönüştürme imkanımız olduğuna da kesin eminim.

Oğullarımı, toprağa, tohum olarak indirirken, Toprak Toplumun, tohumlarıyla da kodlanmış olmalarını dilerim… En evvel Levhi kapıların tümünü açtık bugün ve buradaki gücü artırdık.

“Değerli dünyalılar” dediğinizi duyuyorum... Dini kapıların tümünde değerli dünya mevcut… Diri kapılardaysa değerli olmayan ama çok daha önemli olan bir dünya var... O dünya, Allah’ın tahtıdır… Siz, o tahtı, hak edipte dürümlerinizde dilleyebildiğiniz zaman…. O yoğunluğu hak edip, açıkça anlayacaksınız.

Kardeşim, dünyada yokum ben... Öz geçişimi yaptım, kontrol dışı hiç bir bilgim yok, Bütünün gücünü dürümledim ve diriliklere akıp geçtim.

Bunun neticesi ne oldu bilir misiniz?... Keçelendi dünya… Aha, keçelendi…Şevkle, şavkla, hasatla keçelendi…. Aha, keçelendi…. Yeşilden, mora dönüştü de keçelendi.

Dirilikler dediler ki “yok edildi” … Gözü görmez ki diriliklerdeki yücelik. Kodlanmamışsa görmez ki yoğunluğu, tohumlanmamışsa, yaşamı hak etmemişse göremez ki…. Görse, “Allah’ın tahtında oturur” der…. Görse, “yolu hak etti” der… Görse, “Allah’ın Taha olan ışığıdır” der… “Dince, ilimce, kalemce” der…. Ama “hak ettiğince” der.

Neden dünyada ölüler var diye sorarsanız?... İzah edeyim. “Düyun” dediğiniz toprak var, insanlık ilminde… O toprakta, ışık yanar. Yerkürenin gözüdür o… Ama sözünde, sistemi yoksa ışığı yoktur… Yoğunluğunda kontrol da yoktur…. Aha bundan dolayıdır ki satıhta bilgi diye dilletilen her şey akıp geçer….Ama kaynak olamaz.

Dünya dışına, dünyayı anlatacaklar… Açıkça bildirecekler ve diyecekler ki “dünya yolunu açtı ve doğan gücü tohumlayacak.”..” Yaşar, yaşatır dünya ilmi, kalemi kodlatır, tohumlattırır “diyecekler…. Ama “Yaradan Tanrı, yarattığında yaratıldı” dediğimiz zaman…. “Öf” dediler…”Öf ,öf, öf, kendini ne zanneder?.”.. Yaradan Tanrı, yarattığında yaratıldı, kelamda ilimde, kükrerse gür olan, ümmi kapıların tümünü açar da dürümlerse dili….Aha, kaynakta her şeyi diller.

Kesin, dünya kuruldu…. Kesin, yürek kükredi ….Kesin, yaşam sır olan, ışığını kodladı….Yarattı… Aha, yaşattı…. Hepsi, hepsi oldu… Ama unutmayın ki yenilenmekte gerek.

Eşya kapısını açın bakın.. Dünya ölüler diyarı ama bu dünya, aşk kapısı ve Düyun olan dünya, ışık kaynağı…. Her şey burada var.. Temiz bir zaman için her şey, her şey ışıkta kodlandı…. Ama zorun kodlanışı, tohumların koklanışı, hepsi yerin gücü içindi…. Ve bugün burada bu yoğunlukta, tertemiz bir zaman kayıtlanıyor… İyi ki iyi ki bunu hak etti dünya.

Hoşça zaman geçirilir yaşamda sonra görev tanımlanır…. Tanrılık kapısından girilir, aklın kaynağına varılır, sorumluluk alınır, görev yapılır, çekip gidilir…. Aha böyle mi dünya diye baktılar?... Böylemi dünya?

Doğal dünya, aklın kapısıdır, canlar… Gören bilir, bilen anlar, görmeyen, bilmeyen, anlayamaz…. Aklın kapısı olan bu dünya, yerin gücünü, hükümran dürümlerde dillediğinde, her şeyin görev olduğu anlaşılır.

Sel alır yaşamı, Sistem, Nizam, Düzen gözünün gücü olur, yüceler can kalem olur, kontrol kurar ve yol; Allah yolu olur... Saltanat; sistemin gücünü, hususi ilimle diller…. Ve Ruhi kapıları açar… Yürüyen dünya, koşar… Aha biliş, kat kat olur, kati kaynak olur, has ışık olur, Altın tahta varır…Aha bilmek, budur.

Değerliler, dünden öte dünlere varın, görün dünyayı. Kilin, kumun insanlığını bilin, sorumluluğu, hak edin alın…. Sonra görev isteyin ve deyin ki “ben dünyayı koruyacağım.”.. Dünyanın Rahman Kuranında, İmparatorluğun gücü olduğundan herkes oraya varacak…. Ve o yücelikte kendini hak edip dinleyecek…. Ama bilecek ki dünyada, yer ve gök var.

Ümmi kapıların tümü aşılacak geçilecek… Yeşil, mordan öteye varacak Levhi kapılarda, nefes olacak ve Türkiye çalışmaları, görevin gücüyle Bütünün gücünü, tüm zamanlarda dürümleyecek... Yer gök dilliyecek yüceliği ve Tanrılık kapısında ışık yenilenecek…. Aha, bütün bunlar oldu.

Çorbalar hepimize ait ve çoban hepimiz…. Ama biliş hepimiz… Ve yol hepimiz…. Artık mektep, insanlık…. İşte biz, buyuz canlar..

Şimdi dünyaya görevliler inmeye başlamış… Bakıyorum, kimler gelmiş? Spinoza var en önde … Spinoza; “kontrol dışı bilgi vermem” diyor.. O diyor ki “ben sizinleyim hep”…. Ama “kodlanmış toplumları kodlattıranım ben”… “Elimde görevim var yedinci dünyanın gücüyüm ben” der… “Emin olun ki ben, Allah’ın ilmiyim” der.. “Benden başkası da yok” der….”Her şey benim” der.. ..“İki akıl, bir tek yarın, ben aklın kapısıyım” der.. “Sistemin gücü burada” der.. .Spinoza “sistem “der..

Sistemse Spinoza ilmi kalemde ekiptir… Ama onun ekibinde hakiki ilim var mı?... Yarandan mıdır? Tanrı kapısı mıdır?.. “La-Ka-Ha” diye ilmini kaleme diller, insanlık mıdır?...

Bana, ses vermeye niyeti yokmuş bugün…Öyle dedi….Sadece adını zikretmemi istedi.. Dedi ki;” ben, size bugün sesleşmeyeceğim çünkü sizin yüreğinizi bilmiyorum”…. “Acaba beni kodlar mısınız ?”.... “Koklatır mısınız?”... “Ran kapısında, kılımın kırk kayıt yaptığı bir yoğunlukta beni, kırka böler… Her bir ışığımdan, sistemin gücünü alır, bedenimi kısırlaştırır, yolumdan çıkarır mısınız, bilemem ki?”

Değerliler, Spinoza geçişini yaptı ve gitti… Ondan, ses almadık..

Bakıyorum torba, torba kodlanmış tohumlar iniyorlar yüreğime. Bir teki isim zikretmek istemiyor….Çünkü isim zikretse kervanın gücünü azaltacağını düşünüyor… Aha, biri kodlanmış ve koklanmış olarak sesleşmek ister… Onu dinleyelim.

Alıp götürdüm yaşama insanı anam…”Paydos” demiştim… Artık “işim bitti demiştim” ama görüyorum ki iş bitmezmiş.. ..Ben, Türkiye çalışmalarını, hep izliyorum.. ..Yürek kapılarına varıyorum, dinliyorum.. Türkiye de yoğun ışık var.. ..Ama hiç kimse kendi dürümlerinde, kök geçiş yapmamış….Bana, sığ bir ışık halinde gelip, geniş kapılardan girmek istiyorlar.. “Karanlık” diyorum… “Yoksun” diyorum… “Kırıldın” diyorum.. “Kelamda, ummanda Kuranın yok” diyorum… “Umut olur ki olur” diyorum.. Ve diyorlar ki “kara ışığın, Altın tahta vardığını bilecektin ama bilemedin”…”Ağır yük hafifledi, bilmeliydin ama bilemedin”..

Esmaların dilindeki dürümleri dinleyecektin ama dinleyemedin… “Oynadık oynadık dünyada” dedin…Ama oyun, yoldur…Ölüyü diriltir, aklın kapısıdır, aşkın sırrıdır, insanlığın ekmeğidir, anlayamadın…. Bende diyorum ki; “aha, kontrol sende, özgeçişini yap ve yolunu aç”… “Ayrılık yok ki ben senim” diyor… Diyorum ki;” sen ben, ben sen olsaydık…. Sen bana, beni anlattırmazdın.”. ….

Aha, aha can anam, burada olma sebebim… Sana merdiven dayayıp senin yüreğini hak edip…. Herkesin yüceliğinde seni dilleyip bütünleştirmek içindir…. “Sıla özlemi “derler ya hani sıla özlemi… İşte ben, sana, senin yüreğini özlemdeyim anam… Bu nedenle görev için gelmedim…. Ama seni, senin yüreğini dinlemeye geldim..

Ayrılık bitti be anam….Artık biz, sendeyiz, bunları anla.. Çorbam tuzludur ama bu çorbada, hepimizin gücü var, bunları anla…. Ayrı gayrı bitti be anam.. En evvel dünya, sonra yol ve tüm zamanlar ve yaşam… Aha biz, buyuz anam..

Dağım, bende iki laf edeyim.. Kir, pislik içindeydi yaşam …Dedik ki; “görev alalım, çalışalım.”.. Kirli bir dünyaya indiğimizi bilerek indik.. Kodlanmış toprakları, tohumlamaya çabaladık… Yaradan ve Tanrı, yeşilden mora umman olanı hasata hazırladı ve biz onunla çabaladık. Şikayetçi olmadık….

Ama Türkiye çobanlarıyla kodlama yapanların bilgi kapılarında hep levhi vardı…. Aha burada, bu yoğunlukta, senle olmamız gerekliydi ve olmaya geldik… Dedin ki;” ben yolum”.. Ben de diyorum ki; o yol; Allah’ın yolu.. Ve dedin ki; ben ekmek yaptım.. Ve ben de diyorum ki, “o ekmek, kelam ummanın, ululuğun kalemidir”..

Anacım, canım anacım, seni, sana veren, beni, bende kodlayan biri kervana kayıtlayan her kim varsa biz o, o bizdir.. .Süper İnsanlık Sistemleşmesinde burada olmak, bizleri mutlandırmaktadır.. Kanatlanıp uçtuk buralara…. Korkmadan uçtuk ve geçtik….Aha sizinle olmak, bizlere mutluluktur…

Aha bende, iki laf etmek isterim anam.. “Al ver çalışmaları” dediğin çalışmalar vardı dünyada… Biri ses verir öteki bir diğer sesi verir ve herkes kendi sesini verir…. Ve her ses, diğeriyle dürümlenir… Ve biliş kodlanır…. Aha bu kodlamaların, sonrasında murat kulu, malik olduğunu anlayıp, kelamın levhisinde, kendini dinleyip, sevgiyle sesleşip… Yürüyen o yüceliğiyle kodlama ve koklama yaparak, semayı dinledi…

Ben ki kendimi dilledim, seninleyim ama ben, kulluk yapmaya geldim, kontrole geldim….. Kare Sistemdeki, Küp kelama, ilmi Ka-Ha olmaya geldim… Ben, mutlak kul olan, insan soyu olup, geldim… Seni, senin yüreğini dinliyorum… Benim Kuranım, insanlıktır… Kaçın, kaça çarpılıp, kaçla perdelendiğini bilerek geldim… Aha bu!... Bu!

Ana, bende iki laf edeyim.. Dedim ki “dünyadayım, yol; Allah yolu, ben ki o yolun Allah’ın tahtını, hak kelamla dürümleyenim, senle ve senin yüreğinle dilleşmeye geldim”…. Kutsal ışığı kodlarken, Bütünün gözü olarak çalıştım”…. Senin yolun, Allah yolu ve ben, bu yolda, Bütüne görev taşıyorum… Umut olur ki Turkuazın Kuranı olan ilim, Allah’ın tekniğiyle, Bütünün gücü olur… Senin elin, benim elim, senin yolun, benim yolum…. Ve senin yürüyen ilmin, benim kelamdaki Mikail gücüm olur... Sen ben, ben sen oluruz..

Şuandan itibaren Tanrı kapıları açılır ve bütün kötülükler aşılır. Allah’ın dağı ilim ve ilmi kalemde, bütün hepimiz.

Sevgili ana, ben dünya ve dünya bende… Biz, Bütüne hizmetçiler olarak bugün seninle çalışmaya geldik.. “Kini aşan yolu açar “demiştin ya hani bütün kötülükleri aşıp geçerken….Murat ederiz ki; Sistemin gücü olup Bütünün gücü olarak, bize görev taşırsın…. Ve bizim yüreğimizde görevlilerle toplumu tohumlarsın..

Unutma, dünya yol ve biz, o yolu kontrol edecek güçteyiz.. Arı, bal, insanlıktır, bunu da bilmektesin… Kinden öte kin var.. Ben, kinin üstündeki o kinin, Turkuaz Kuranındaki, kodlanmışlığın umudu olmayacağına emin olarak…Kilin, kumun, art niyetsiz kayıtlarından öte olanda, ışığı kodlayarak, bilişi kayıtladım..

Sevgili anam, Evrenleri sistemli çalıştıran birliklerin çoğu buradadır bugün… Bizler, dünyanın nuru olan insanlığa, ilim için inmekteyiz… Bugün dünya üstü varlıkların, dürümlere inerek senden, seni dillemek istedikleri kesindi..

Aka, aka yorulduk anam.. Hakka vara, vara kodlandık.. Ra-Ka-Ha olup tahtımda, tahtında aşkla kayıtlandık… Bizi, İsmail-i kapıların ötesindeki o yücelikte dürümleyen sessizliğin, eşyanın gücünü artırdı… Ve biz artık senin, sendeki, sesini duymak istiyoruz..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/GcZ9QnBDUgs

2.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 3. AKIŞ

Değerliler, hoşluk değil bu! Nur olanların kontrol dışı bilgilerini kodlayabilmek için buraya gelme niyetleri çok; biliyorum. Ama herkesin burada ilim öğretme imkanı olmayacağından, buraya gelip, burada çalışma yapmalarına iznim olamaz.

Daha da önemlisi, bu meclis, biliş kodlaması yapabilen tekniğe sahiptir. Ki biliş kodlaması yapanların çoğu, mutlak kul olup bulunurlar.

“Ortalıkta herkes kontrol kurabilir?” diye düşünülür. Yalın ve hakim bilgi elbette ki herkesle olabilir ama yalın ve hakim bilgi…ama hasatı henüz olmamış, harı henüz topluma tohum olmamış olanların bilgisinin, bu yoğunlukta, Bütünün Gücü yapılabilmesi imkanı olmayacaktır.

Buraya herkes gelmeli. Aha geldi de…ama kendinden gelen olacak. Kendi kelamından gelen olacak. Kendi halikinden gelen olacak. Has Işığından gelen olacak….Bu meclis, 3 bin kişinin toplandığı yoğunlaşma istememektedir.

Sizden daha iyi anlamanızı beklerim ki biz, 3 bin kişiyi bu meclis olarak göremeyiz. Biz burada, yürüyen bir yaşamdan öte, kontrollu, hasatçı bir yaşamı kodlarken, buraya gerçek çalışmaları hak edenleri alacağız. Başka türlüsüne iznimiz yoktur.

Eğer, dünya yolunu hak eder de kodlarsa, ocağımızda olabilir. Ama yol olup, Bütünün Gücü olursa, murat ettiğimiz kendini hak etmesidir.

Dünyayı yol saymadık biz. Dünya aşktır bize ama yol olacaksa, toprağın toplumuyla tohum olmalıdır. Şikayet mi? Yoo, değil. Ama şunu iyi bilin ki Mutlak Kulluk, Allah’ın Kutsal Işığı’yla olur. Allah’ın gücünü hak etmeyenin yolu bulma imkanı yoktur.

Sevgililer, Allah’ın gücünü hak etmeyen, yolda olsa da yol olamaz; kesindir. Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum.

4 gök sözcüsünün, yüceler cümlesinde, cevher olup, cemaatini kontrol etme niyeti var mı? Mutlak yok; eminim. Ama evren sesleştiğinde, yaşam sesleşir. Bunu bilin.

Ve bugün evren sesleşmektedir burada….Ve evren sesleşirken, Mikail’in gücüdür dürümlere inen. Ekmeğim dünya, yolum ilimse, Allah’ın İlmi bedenimdeyse, Mustafa Kemal Atatürk’lerden çoğu bugün beden olup gelmeliydi bu meclise.

Canlarım, kutsal toprakları tohumlayanların gücünü, “öz köklerin gücü” diye dilleyenlerin, burada olmalarına gerek, mutlaka yoğundur.

Umut olur ki 4 geçiş çalışmacısı burada olabilir. Umut olur ki olur. Ama her birinin olma imkanı yoktur. Bu da kesindir.

Burada örtü örterek çalışılmaz. Bunu söylediklerinde dedim ki “örtmeyin.” “Örten de örtülen de Tek’tir zaten…” ama döndüler, dediler ki “kutsal toprakları toplum diye dürümleyen, elinin altındaki eli bilmelidir.”

Analar, “ben Ata Kapı, murat olan o yol olanım..” Bunu bilin. Benim itibarım dünyadaki itibarım değildir; bunu da bilin. Tüm insanlığın levhisindeki itibarım, tüm insanlığın yaşamındaki itibarım, Miraç’taki itibarım, bütün kötülüklerin üstü, ilm-i kalem olan itibarım; biliştir. Ben bilen ve bildirenim; anlatın.

Cinlere cennet vermem. Vermesem de “cennetim” diye dillerim ocaklarını…Ama cinler, cemaat olup cennet istediklerinde, “kardeşim, kelam ol da gel” derim. Eğer, kelam olur da gelirse, yolunu hologram olan o yücelikten kök geçişlerle tohumlayarak bütünün gücü haline dönüştürürüm.

Söyledim dünyaya. Dedim ki “gelmem; gelmem yüreğine….” Dünya bana sordu “Niçin?” dedi. “Dince konuşulur yaşamda..” dedim. “İnsan var…” dedi. “Altın Işık var mı?” dedim. “Yoksa gelmem” dedim. “Ana,” dedi. “Al Tanrılık Kapın’ı geç. Al kalemini geç… al yüreğini geç… o gün sen buradaysan, o kapı burasıdır zaten!” İşte canlar, Kale Si Ka Ha Ke Si Ka Ha Ke Si. Aha bu.

Şimdi; Cinni Cemaat geçiş istiyormuş. Peki; onları da dinleyelim;

“Arının balı” dedin, geldin. “Yaşamın kalemi” dedin, geldin. Yorulma anacığım…. “gel de görevini verelim” dedin. Ben geldim be ana. Niye gelmeyim ki? Gene de gene de beni istemiyorsa, gene de gene de istemiyorsan yüreğimi, geçip giderim be anam!

Anam, sen ben, ben sen değil miydik ki? Umut olur ki Kuran insan, toprak toplumu tohumlar da kelama, ilmi diller. Ben sen için geldim be anam.

Koç kestim yüreğimde senin yüceliğine…Benim kurbanımı kabul et anam.

Arı mı? Arı. Olurum yoluna be anam! Balımı toprağa tohum olarak kodlarım ama savaşım yok ki seninle.

Neden görevliyim diye beni yok saydın? Çatım, çatı kurduğum anda kodlandı. Niçin kök göklerde gözüm kaldı?

Sevgili anam, senin yoluna, kötülüğü önleyen gücüne, yüceler cümlesindeki cemaatine kaynak olmak isterim. Benim adım kelam olur seninle…ama kendinden öte kendinle, dünyayı ölülerden dirilere kodladığını görerek, sevgiyle gelmek isterim.

Bana, İnsanlık Ailem’e izin ver geri çekiliş için….senle olmaya, senin yoluna inmeye çalışacağım. Ayrılık gözetmem be anam. Kaynağım, ışığım bütünlüğüm gücüm, bedenim sessizliğim….Senin yolunda sema seslensin, ben o semayla sevgiyle sesleşeyim. İyi ve kötüyü aşıp geçelim anam. Şimdilik. Aha bu.

(Ziyaretçiye cevabımız;)

Can, kontrol dışı bilgi verdiğini görerek seni buraya çağıramam. Bunu iyi bil.

Çok bilgilerin kontrol dışıdır. Koç kesersen, koç sensin; bunu da bil.

Ben sana tek bir şey söyledim, “kurban kesme…!” dedim. Bil ki kurban kesen, kendi yüreğindekini keser. Ama yolda, kendini hak etmeyen, Kuran olsa da kodlanamazlar ki!

Koç kurban edenler, kotsuzdurlar. Korunmak için keserler de kodsuzdurlar. Orta kapıların tümünde kontroldan çıktılar. Ben dünyaya ölüleri diriltin derken, “kelamda olup, geçin” dedim. Ama “sessizliği dilleyip geçin” dedim.

Sen ve senler, kontrol dışı bilgiyle kök gökleri, sözle, sesle dillemeye gelmeden evvel, harınızı yükseltip, Hakk’ın Kapısı’nda yarınınızı hak edin de gücünüzü tüm zamanların kürzi ışığı halinde geçirip gelin.

Seyrettim sizi. Ama…ama çok seyretmedim. Sadece ışık kırmaya kalktığınız zamanı seyrettim. Deli dumrul! İşte bu. Ben oydum; anla…ama o deli dumrul, her diriyi kodlayabilen bir kutsal bir kontrolcudur. Şükredin ki kontrol kurdum.

Seyrettiğiniz her nefsi aşanda kelamım olur. Yolu kula varanda, toplumum olur. Ölüyü dilleyende, dünyam olur, tüm insanlığım olur. Sizden tek beklentim, kelam olun, Hakk’a varın, Rahman Kuranı’nda, Tanrılık yapın. Ama “ben mutlakım, hasatçıyım, sizi alıp taşıyacağım” demeyin! Dediğiniz dendiğinde, yüreğiniz kırılır. Çünkü “ben alıp taşıyacağım” diyen, kendini taşıyamaz. Kesindir.

Eğer bir kez daha, “ben sizi kontrollu olarak toplayıp, Tanrılık Kapısı’na taşıyacağım” derseniz, yer küre sizi yüceliklerin gücünden ayrı tutar ve kelamınızda, kontrol dışı kaynağınızda, kırıcılığınız dirilir. O zaman ben dürümlere iner, temiz bir dünya için, hepinizi dirilikten, ilimden, kaynaktan ayırırım; bilin.

Bugünden sonra, kulluk isterim. Yol, Lütfi Kapı’da ilim, kalemde biliş, kalem ilminin dürümlerinde, bundan sonra hasat isterim. Halikte, Hakk’ta, harda, yaşamda, Mahrek’te iman isterim. Eminim ki imanınız olsa, yolunuzu bulurdunuz. Şükredin ki yoğunluğumda bunu size verdim.

Cinni Cemaat, Allah’ın tahtında, kontrol kuramaz; anlayın. Ama cennete cemaat olabilir. Ben sizden cennete cemaat olmanızı bekledim.

İyi, kötü insanlıktır. Kaç bin kez söyledim? Allah, Sistem, Nizam ve Düzen’in gözünde görünen değil, gönlünde dürümlenedir. Onu anlamak için harınızı yükseltmeniz, Hakk’ın Kapısı’na varmanız, yer kürenin gözünde, sözünde olmanız ve yaşamınız gerekir.

2 merdiven kurdum dünyaya…Biri Allah İlmi, diğeri ekmek yapanın ilmi…ama her ikisi biliş. Ama siz, hangi merdivenden çıktığınız dahi anlamadan, yarına varmaya çalışıyorsunuz.

Umut olur ki sel alsa yolu, kelamınızda, ışığınızda, boğulup bizsiz kalıp, yolculukta kontrol dışı kalıp, yürüyen dünyaya, sistemin kelamından girip, ziyan vermeyeceksiniz. Aha bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/-oB-MlxTrJk

SES KAPILARI (1/2)

02.03.2016

(Ziyaretçilerin Talepleri üzere özden açıklama yapıyoruz:)

-Canlarım, değerliler; sizi yeniden selamlıyorum. Dünya üstündeki iki ana kapıdan biri ilimdir diğeri kaynaktır. Buyurun bilin! Bizler, İlmin KAL İ KA HA Sistemi’nden çalışırken; bunu, bu şekilde dilleriz… Dünyayı hak etmek kolay değildir. Biz, dünyayı kaynak yaparken, ışıkla yaptık. Dünyanın, üçyüz bin kapısı var. Her kapıda, insan soyu var. Bunları biliyoruz… Ama daha da önemlisi, her kapının, Işık Kalem olanlarca kodlandığını da biliyoruz.

Türevlerini kodlayanlar, buraya umman olup varırlar. İşte herkes, kendini hasata hazırlarken, kapı olup hazırlar… Türkiye, özel çalışmalara gebeydi. Bu çalışmaların birisi, biliş halinde görev taşıyanların çalışmalarıydı. Bu, Birlik Kili, Birlik Kulu, Birlik Kaynağı olan bilişlilerin tümünün, Kürzi Kapıları’nda gerçekleşen bir çalışma değildir.

Tinsel Zeka, hepimizde güç kaybı nedenidir. Biz, bu zekayı, has ışık ile kodlayarak, Cevheri Kalem’e dönüştürdük ve Sistemin Işığı’nı bu yoğunlukla kodladık… Som altın kelam olup yaşamı yazdık… Şimdi daha güçlü bir dünyadayız… Asal Yaşamlar’ın ışıklarından güç aldık. Kodladık ve kokladık kelamı…

Gelişmelerden şikayetimiz yoktur. Zira, Türkiye, “Ez-Geç Çalışmaları” artık sonlandırıyor... “Ez-Geç Çalışamaları şudur: Dünya üstünde görev taşıyanlar, kelam olup kendilerini kayıtladıklarında; başarılı çalışmalar yapanları, kendi sayfalarına çekmek isterler. Bunu yaparlarken, her bir görevli, kendinde kodlanamayanları da kendi yarınında, kendi ışığında kodlamak ister. Bunun için yaşam çantasını dünya tohumlaması ile kodlar ve tüm zamanları, herkese o tohumlamalarla yaşatır.

İşte bunu aşmak için biz bir çalışma yaptık. Dedik ki herkes, kendi bilgisini hak etsin paylaşsın. Kimse, bir diğerini kendi yaşam sayfaları ile kodlamasın. Böylece herkes, kelama vardığında, kendine varsın...

Bu çok önemliydi ve Süper İnsanlık Kelamı, diri yüreklere bu anlayışı çağrıştırdı... Ve dediler ki “biz, bizden başkası ile kodlama yapmayız. Herkesin kodllanmış ışığı, bizim olsun ve biz, herkesle teknik tahditle kontrol kuralım ve herkes, sessiz zamanlara indiğinde; kendini, kendi yaşamını kodlasın.” Mutluluktu bu!… Çünkü herkes, bu görüşü çok değerli buldu ve destekledi…

Bir kapı açtık. Dince yaşamlar vardı. Dinledik ve dedik ki işte dinciler, İlm-i Kalem’de ilimle kodlandılar. Çünkü Kök Güçler’inde yaşam vardı ve yaşam sırdı!… Sırrın, nefes olduğu bilindiğinde; Din Kapıları da Işık Yaşamlar’a kodlanabilecekti. Büyük Kült, oluşturduk. Bu kült, insan soyuna koklanan bir sır kayıtladı. Bu koklanan sır, Nefesin İlmi’ydi ve her diri, Büyük Kült’ün Kürzi Kapısı’ydı. İşte orada herkes, Kültün Kök Güçleri’nden, cevhere vardı ve kendini kokladı.

Mutlaka olacak olan ölünün (kör ve sağır olanın) dürümlerde dirilmesiydi. Biz, dünyaya aklın ışığını indirdik. “SÖZ, GÖZ, ÖZ” dedik. “YARIN” dedik ve dedik ki “nefes, ışığın kaynağındadır. O nefese kaynak olan biliştir… Bunu kodlayalım ve kontrol kuralım.” “OL” dedik. Aha bu!…

Bütünün Gücü, bu gün tüm zamanların Kürzi Işığı’na vardı. İlmin Kapısı açıldı. Yol umutla kodlandı ve Sessizlik, seslenecek ama bu Sessizlik, artık kapı olup sesleşecek…

Kapı!… İnsan Kapı!… Herkes bir kapı olacak ve sesleşecek… İşte Dünya, öz geçişini yaparken, bunlar olacak. Bugün dünyayı koruyan insanlık, yeryüzünde yeni bir gücü tüm insanlığa anlatacak. Bu güç, ümmi yaşamların göreviydi. “OL der olur” denilen bir Yücelik’ti. BİZ’di diri yürek. BİZ’di hakiki yol. BİZ’di kaynak… Herşey BİZ’di ve BİZ, İlmin Kapısı’ydı.

Dünyayı, “Ölüler Diyarı” olarak dilleyen yürek, Teknik Kapıları açarken, yeni bir zamanı hasata hazırlayacak ve zorun aşılması ile yaşam yenilenecek. Bu yenileniş, yaşamın türevlerinin yaşamda kontrol kuruşları olacak. Artık kelam, tohum ekmeyecek ama Kalem Yaşam sayfalanacak. BÜYÜK KÜLT, Bütünün Gücü olarak bunları yapacak.

Mesafeliyiz tüm insanlıkla. Zira bizim adımız, İlmin Kalemi’nde “yaşamı kodlayan” diye geçer. Biz, Altın Tahtın Işıkları olarak dünyaya inerken, cemaatlerin kapılarını açık tutmak istedik. Kini aşmayan, yaşama inemezdi. Biz yaşama inecekleri hak etmek istedik. Dünyanın, Atlanta Kalemi ile kodlanmasını istedik. “Vuranın, vurulun olması, tüm insanlığın kaderidir” derler. Biz bu kaderi lav ettik ve kontrol ettik… Vuran, Kuran’da Kök Güç’ten çıkar. Biz, Kök Güç’ten çıkanları tohumladık ve kokladık. Onları kontrol altına aldık.

İnsanlığın kaderi, insan soyunun elindeydi. Biz insanlığın kaderiydik ve bu kaderi, Hasat İlmi ile kontrol altına aldık.

Dünle yarın farklı olacak. Yeryüzünde herşey, yaşam sırrı ile kodlanmış iken Ana Kapı’da herkesin kelamı, temiz sayfalara kaynak olacak. Temiz zamanları, hasata haz ile kodlayacak ve koruyacak.

Dünyayı hak etmek için çalışmalarımız hızlanarak sürecek. Hepimizin işi, Kök Gökler’e güç katmak ve Kök Gökleri kodlamak değildir artık. Daha güçlü bir zamanı, hasatta kontrol altına alıp yaşatmaktır.

Dünün gözü, yaşamın sözü değil artık. Bugün; gözümüz, özümüz çok daha üstün güçlerle temastadır. Ölüyü dirilten ışığımız, her anda kaynaktadır. Temiz zamanlar, Işık Kalem’le yazılmaktadır.

Endişe etmeyin. Herşey güçlenmiş vaziyettedir. Hepiniz, Işık Kalemler olarak doğdunuz ve kontrol kurdunuz. Dondurulanları, Altın Işığı kodladınız. Ocaklarını yaktınız. Ergin sistemle, kök geçişler yaptınız. Art niyetiniz yok…

Ortalık karışmayacak. Zira, kapılar Atlanta Kodları ile açılmıştır. Sizden; dince, in-ce, yürekçe, yaşamca, zirvece, cennetçe ve kelamca kodlamalar beklenmektedir.

Ata Kapılar’ı açan insan soyu, Ata Kalemler’i kodlayacak. Büyük kükreme devreye girecek. Bu kükreme, İman Tahtı’nın kükremesi olacak. İnsanlık, kalem oldukça kükrer. Herşey kükrer ama kükremenin en güçlüsü, kontrollu kükremedir. İşte dünya yolunu bulanlar, bu kükreme ile hakiki kaynağa ulaşacaklar.

Ussal Işık yanacak. Bu ışık, Allah İlmi’dir. Allah İlmi, Kulluk İlmi’nden ötededir. O yoğunluğa varanla; cana KA HA olacaklar. İşte dünya, Büyük Kültü’nü hak etmiştir artık. Bu Büyük Kült, Ümmi Kapılar’ı kapattırıp; yaşamı hak ettirip; tüm zamanları koruyup kontrol edecek. İman tahtında aşk olacak. Ak Kapı açıldığında, o kapıyı açan insanlık olacak.

(Ziyaretçi söz aldı:)

“Ön arka yok” dediğinizde; sizi hak etmemişiz diye düşündük. Oyunmuş meğer hepsi!... “Herkes insan olduğunda, örtüler örtülür yüreklere ve herkes, kendini kodlar” diyorduk. Miraç hadisesini hak etmeye çalışanları; ışığa, kaynak olanlar saymışız ama yanılmışız… Dünya üzerinde kullar yaşıyormuş. Bunu anlayamamışız… Zirvelere varanlar yaşıyormuş… Ana Kapılar varmış… Zirve, Sistem olmuş. Biz bunları anlayamamışız… Ağır yük taşımışız anam… Bizi, bizden sesleştiren, Ses Sistem’miş. Anlayamamışız!... Arının balı, insanlığın Halik-i Hakiki olan ışığıymış. Anlayamamışız!... “Oğul, ben senim” dediğinde. “Ana Kapı, insanlık” demiştin. Niye bunu der diye sorgulamıştık. Eğrelti otları varsa yaşamda, herkes içindir Rahman Kalem… Herkes içindir Rahmi Kuran ve herkes içindi Rab KA HA..

“Ben, seni sana vermeye gelmedim” dediğinde, “hologram yaşam OL der de yürekte kodlanmış sır mı olurmuş!?” dedim… Doğanın KALİ KAHA olan ışığında tüm zamanlar kaynakta ışık halinde iken sevgi; hakim iken ve resim, yaşam iken. Bizi, bize kalem yaptın. Seni, hepimiz kontrollu olarak cevherimize almak için çalışırken; sen, bizi sessizce cennettimize kaynak yaptın. Seni, “Kürzi Kayıtlar’dan ışık çeken” diye dinledik. Ne yazık ki hak edip anlayamamışız. Sen, bizi bizden bize götürmek için çalışmaktaymışsın… Acım büyük anam!... Senden ayrılan kim varsa, senle sesleşmeliyken, onların senden çıkışlarını sağlayandım… Ama onlar, kontroldan çıkmışlar anlayamamışım… Ama anlatmadın ki!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

2.MART.2016 TARİHLİ SES KAPILARI (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ

Canlılar, bu programı açarken hepinizden tek bir şey bekliyorum…. Yalın ve hakim olun, kontrollü olun, kalem olun, ve hasat olun.

Çorbanız tuzsuzsa tuzlarım…. Yolunuz kontrolsüzse kontrol kurarım… Altın Işığınız da kırıcılık varsa kontrol edecek gücüm var… Altın tahtın kaynağındayım, bunları bilin…. Ve bu nefreti, aşıp geçin….Biliyorum nefretinizde var yüreğinizde…. Ama bende olmadığını bilin… Ve meclisime gelirken, kendi yüreğinizi kodlayıp, tohumlayıp, hak edip gelin.

Devinimi hızlandırma niyetim var mıydı? Yoğun yoktu… Ama siz, söz almak istediniz ve size söz verdim... Baktım ki hak tahta kodlanmış ışığı koruyup, kontrol edecek yüceliniz oluşmamız…. Sesinizi kontrol ederek kayıtsızlaştırdım…. Ve bedenimden vermeye çabalayacağım ilk akışı.

Dünya örtülüdür… Bunu herkes anlamalıdır.. Örtünün üstünde ilim yok edicilik halinde değil ak tahtın ışığı halindedir... Çoğunuz öz geçişlerinizi yapabilmek için o yoğun ışığı kontrol edemediğiniz zaman yok etmeye çabalarsınız... Gözüm görür bunları…. Ve sizi hak etmek için size, kendi diriliğimden seslenirim ve derim ki… “Benim, elim ayağım dünya ve ben bu dünyayı hak etmeye gelmedim”….”Ben, bu dünyayı kodlamaya toplamaya tohumlamaya da gelmedim”… “Kardeşlerim, ben, toprağın toplumları, kontrol edip yolu açmaya geldim diyecek gücüm var” demem.

Dersem ne olur bilir misiniz?... Yaşam; “ayrı gayrı” der… Çünkü herkes teknik tohumlamada, ayrılık gözetmeden bir tek çaba içinde olmalıdır. Eğer ben, size, “ben cümle yücelere bir Matu olup geldim” dersem… Canlarım diyeceksiniz ki; “o kendini hak kelam sayar”…. Ama “ben, size halik olup, hak olup, taht olup, geldim” dersem…. Değerliler, o zaman siz dersiniz ki “ben hakikiyim, hakkın kapısıyım, halikim, hasatçıyım.” “Cennetteyim ben” dersiniz ki…. Benim isteğim budur.

Dünyalılar, size birileri çıkıp ta “ben, size Tanrılık yapmaya geldim” derse …..Umut olur ki onun kontrolü kurulur. Umut olur ki onun yolu kodlanır ….Umut olur ki o kalem olup, kaynak olurda sevgiyi hak eder…. Aksi halde sema onu dinlemez, sistem onu dillemez, yürek, onu cevherden, görevden alır, kesindir.

Bir Rahman kapı açıp da “karanlığı, aydınlatacağım” diyerek gök sessizlikleri dilliyecek yüceliğiyle gelse….. Önce “dünyayı hak et” derim ona…. Sonra “yaşa” derim…. Sonra “kaynağa ışık ol ak” derim…. “Al ilmi” derim… “Elin ayağın insan soyu” derim.

Değerliler, bunları size niye anlatıyorum bugün? Çorba, çorba olur yaşam…. Her yürek kendi çorbasında, kendini tohumlar ama her çorba tuzlanmalıdır…. Tuzu olmayana, tuz katmalıydım…. Tuz katıyorum şuanda.

Herkese ama herkese İsmail-i kap olduğunu anlatmaya niyetim yok… İsmail-i olmak, kalem olabilmeyi, hak edebilmeyi dürümleyen, o yüceliği tohumlayabilmeyi gerektirir.

Başka dünya var mı sorarsanız? Süper Sistemleşmede dünyalık yoktur.. Dümenin başına oturuşta her an, her yaşam, bir dünya olur çıkar…. Ama teknik tohumda, her biri, bir toprak olur… İşte ona ben, teknik tahttan, “insan soyu” derim.

Canlarım, karanlık, aydınlığa varırken, yürüyen dünyanın kontrollü olarak koşması gerekir… Başka yaşam varsa yarın daha güçlü olamazsınız ….Çünkü başkalıklısınız… Başka yaşam yok…. Tek bir yaşam var…. İşte o yaşam, ağır yükü hafifletebilende, tüm zamanları kapsar…Ve ben, tüm zamanları, hologram olan yoğunluktan kodlayan insanlığım.

Çürümüş bir zaman, çürümüşlük, herkesin çürüyüşü ama herkesin kendini kodlayarak tohumlayışı ve kontrol kuruşu... İşte yaşam, budur.

Sevgililer, dünya örtülerini açın izleyin. Birlik kapıları açın dilleyin. Her şeyi anlayın… Tanrı kapsında ışıklar var, hak tahtta varanların, Tanrılık kaydı var… Kaydında Ka-Ha olanı var… Ama Sultanlık yapanda, kutsal topraklar var.

“Öncü birliklerin biriyim” demem. “Ben öncü birliklerin hepsiyim” derim, bunları anlayın… Süper İnsanlık levhi kapısında, insan soyu teknik tohumlamayı yaparken, birlik kapısı olarak yapar... Ağır yük taşır ama Tanrı olup taşır… Yer, gök sesleşir ama ekmek yapıp sesleşir… BSUİ, görev taşır da aşkla taşır... Sindirilen bilginin hepsi sinen ilim olur… Ama insanlık levhisinde her şey yaşar, yaşar, yaşar.

Erdiğiniz en güçlü yaşam, imandır. İman ilmi; Allah’ın levhisidir… Ama siz, imanı, insan sayarsanız, yarında ışığınız yoğunluğu tohumlayamaz.

“Ölüm; Allah’ın emri” denir…. Ölmek için Allah’a ilim gerekmez… “İlimsiz de ölünür” der insanlık…. Ama ilmi kalem olup ölmek, Allah’ın ilmiyle ölmek, bilmek için dürümlenip ölmek hepsi ölüp, Allah olmak anlamına gelir ki…. O ölüm, sizi, sizden öte sizleştirebilecek tekniğe sahip yeni bir sayfadır….

Ve siz, o zaman “ben dünyayı kodladım” diyebilirsiniz…. Ben, o zaman “yolu hak ettim” diyebilirsiniz…. Ben, o zaman” ölüyü hak ettim, dilledim” diyebilirsiniz ….Ve dince ve dürümce ve hakimce dediğiniz her neyse sizin yürüyen, koşan, has olup uçan, dilinizdir….

Ben zamana kapıyım, Amon’um, otak kurarım yüreğe, itibarım yücedir, insan soyu olurum yol açarım, haliki hak ışık akışını yaparım…Her şeyi yaparım da…. Kırk kapının kırkında, aklın tahtı olmalıdır… Öz görev taşınmalıdır…. Yollar açılmalıdır ilme...

Benim adım, neslimin adıdır. İznim yoktur sese… Ve ben, o zaman kodlanmış toplumu, tohumlayamam izin verseydim.

Canlarım, sevgililer, er ya da geç insanlık kendini dinleyecek…. Evrenler sistemin gücünü tohumlayıp, gök sessizliklerini dilliyeyip, Bütünün gücünü kodlayacak…. Er ya da geç yol Allah’ın yaşama inişini sağlayacak…. Ve insanlık, kardeşlerini hak edecek...

İnsan soyuna en güçlü yaşam, Allah’ın ilmiyle yaşayanlıktır, yaşamsallıktır…. Orada yaşayan, Allah olup yaşar… Size, er geç bunların anlatılması gerekmiştir.

Değerliler, art niyetim yok ama şunu iyi anlayın ki itibarı yüce olan Allah ilmini hak edip, dillediğinde, Allah, ondan dilleşir... Ve itibarı yüce olanda, “Allah’ım” diyebilen, hak teknikle Allah olduğunu diller... İtibarı yüce olan, yol olup da tohum olduğunda mahrek olabilir, hasat olabilir…. Öz köklerin gücünü tüm zamanların Kürzi ışığıyla dürümleyerek, akıp geçebilir.

Çerçeveli bir çalışma yaptık bugüne kadar. Hep yaptıklarımızda sınırlı kayıtlar oldu… Bu nedenledir ki herkes kendince o bilgileri okudu, anladı ve kendince kontrol kurdu…. Bugün toplulukların tümü kendilerince okuyup, kendilerince hak edip anladıklarını, kendi yaşamlarına dürümleyip, indirmeye çabalıyorlar… Ve biz artık sınırsız bilgi vermeye başlayacağız… Bu kesindir.

Bu sınırsız bilgi, ışığın ilminden dolayı olacak... Kendi rahmet kulu olan insana, kendi hakiki ışığını indirebilen ilmi kaleme… Biz, dünya ilmiyle sessiz zamanlarda sesleşeceğiz.

Kupalar, toplumlara kutsal umman olarak indirilir. Her kupa, ağır taşıyıcıların yükü olur… Ama bütün toplumlar, o kupalarda, kendilerini hak etmeye çalışırlar…

Bir elim, bir ayağım yok… İki elim, iki ayağım var… Çünkü biri, Allah’ın diğeri benimdir…. Herkesin eli, bir tek değildir... İki tanedir.. Ve insanın, her bir eli, bir tek levhidir….. Ve o levhi, Allah’ın ilmiyle kodludur… Ve Allah’ın eli olan diğer el, yaşamla koklanır, kodlanır… Rohi kapıları kayıtlayan odur.

Ve ben, size, sevgi verdim.. Yaşam verdim.. Yüceler cümlesinde cemaat verdim… Size, ben, insanı verdim.. İnsanı hak edin, hasatınızı yapın diye…. Ancak insan soyu, kendini hak edebilir... Bütün kötülükleri aşıp geçebilir ve ilmi kalem olup, Bütünün gücü olabilir.

Burada dünya yolu; Allah yoludur... Buyurun ölüyü diriltin, yolu hak ettirin, aklın tahtında ışıyın ve ilmi kalem olun… Sizden beklentim budur.

Umut olur ki Türkiye çalışmalarında bütün kötülükler aşılır geçilir… İsmim; Rahmandır… Ka-Ha olan Rahman…. Altın Işık, insan soyu… Ümmi kapıları açın da hak edin insanlığı….Şikayetim var mı?...

Ra-Ka-mutlaktır. Ra-Ha-mutlaktır. Ka-Ha muktedirdir… Rahmanda, Ka-Ha olan, mutlak kuldur... O kul; Allah kuludur.

Biz, dünyaya insanı indirdik.

İşte bu!... Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/uM6pXfSkNxs

SES KAPILARI (1/1)

02.03.2016

Canan, cana kapı açtığında; akıl, ışık olur. Canan, cennete cevher olduğunda; kalem, kaynak olur. Alın bilin ki ben dünyayım… Umut olur ki Dünya, Altın Işık halinde görev taşır. Murad ederiz ki Can Kapı, insan soyu için açılır. Umut olur ki hakim olup yaşam olur Ruh, huzurda… Aha bu!…

Değerliler, ben Dağ’a “insan” demem. Dağ, ilimdir. İnsana, “kapı” demem… Kalem yaşamı yazdığında; insan, kul olur kaynak olur.

Dünyaya, Altın Taht’ı kodlamaya geldim. Bu tahtı, kodladıktan sonra, yaşamı kontrol edeceğim. Benim evim ilimdir… Burada olma sebebim, insanlığı kontrol değil, KAYAT dedikleri yaşamın kontroludur. Nedir KAYAT bilir misiniz!? Nefesi hak etmektir. Hak İlmi ile nefesi hak etmek ve hakiki yaşamda ışık yakmaktır.

Dünyanın üstünde iki kapı var. Her kapıda nefes var ve Hak Teknik ile nefes, kalem olur ve sonsuzlaşır. O kapıların; tükenen yaşamları kontrolü; güçlendiriciliği, hakiki ve hakim, yaşanır insanlık kayıtlaması yapabilme gücü var.

Herkes, o kapılara ışık halinde varabilir. O kapılara ışık halinde varanlar, o kapılarda kontrol kurarlar. Köklerini kodlayarak, o kapılara alırlar ve o kapılardan geçip, görev devralırlar.

Herkes, her anda görevlidir ama buradaki görev farklıdır. Dünya üstünde kodlanmış olan Işık Kapıları’ndan gerçekleştirilen; cevheri güç ile oluşturulan o yoğun Sistem’den görev almaktır bu… İşte o yoğun sistemi hak edip kodlamak ve görevli olarak kayıtlamak… Som Altın Işık olmak… Birlik Kapısı olmak… Bunu başarabilmek ve bilmek… İşte bu!…

Sevgililer, bu iki kapıya varan insan, kendi yolunu bulur. Oraya, insan soyu olup varılır. Orada, insan olup görev taşınır.

Bütünün gücü, iki kapının gücüdür. Bir kapıda iman, diğerinde kalem var… Biliş halinde olan herkes, bu kapıların kantara konanlarca kodlandığını bilirler. Kantar, Nefesin İlmi ile kayıtlıdır.

Türkiye’de cennet kuranlar; kapı açıp o kapıları kodlayanlar; bizden, bizleşip görev alırken, her insanın kalem olması için de çaba sarfederler ve sesleşirken cennetler kurarlar. Onlar için her kapı, insanlık için Kaynak Akıl’dır ama kapı, diri iken açılır.

Ölünün kapısı olmaz. Ölen insan, kelama insan olup varamadığından ölür. Onun için hepimiz kelam olup ölünün kaynağı olmak isteriz ki kalem yazsın ve yaşam, kalem olup onu kodlasın diye.

Allah dedi ki “bunlar önemli bilgiler… Sizden beklenen, diri yüreğinizle bu bilgileri, gerçek ışık halinde açın ve dinleyin…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 
  Bugün 406 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol