Birlik İlmi
  05.06.2013 Tarihli 2. Akış
 

SULTANLIK KİTABI ÇALIŞMASI 05.06.2013

2.AKIŞ

Yere insan indiğinden beri, yer; ilmin hakikiyetindeki Kutsal Düzen’de dillenmektedir. Kendindekini, kendi yoğunluğundan öte, kutlu tohumlarla dilleyebildiğimde RA-KA’nın diri yoğunluğu muhakkak Aklar’ın kaynaklarından, Haklar’ın ışıklarından dinlenebilecektir. ZABUR, RA-KA-HAR, ZA-KA, ZA-HAR yaşam mutluluktur. Birlik kaynağında yaşam, kutsal bir yoldur. Bulgu şu ki ; 5 Gün Çalışmaları sonrasında üzerinde kök, gök olan bir yüceliğe ulaşılmış. 5 Gök Sözcüsü dürümlenmiş, görev Süper Sayfalanış’ta gökten cevhere inmiş ve söz Sistem’den el kiri olmaksızın yaşama kaytlanmıştır. 

Doğal dünyanın Kutsal Işığını yaşamsallaştıracak olan bu çalışmalar, hepimize kendi yüreklerimizle dillenmektedir. Kardeşlerim, ölüler insanlık için artık diri oğullamaya başladılar. Bütün’e emek verip hizmet etmek, bütünlenmekle mümkündü. Bütünlenmek ise Beşirin işçiliği ile ve hakikiyetiyle idi. Bu nedenledir ki sizleri oraya gönderdik. Buraya gelen sizler, oradan buraya gelen sizler, oradan buraya gelirken bize geldiniz. Ve bizden, bizi alıp bizde BİZ oldunuz. Oh, işte bu! … 

Ve bugün ben nefes; size derim ki “Öz Görev şimdi başladı.” Yaşam, anaların ışığıyladır ve zaman insanın kaydıdır. Yoğunluk, Bütünün Kürzi Kodlaması’nı yapacak olan bir Yaşam Sayfalanışı’dır ve her şey dünyada olur. Doğalın doğalı olan; torba torba tohumlanan ve doğalın ışığında bütünlenen bu yer, yeşilin maviye geçişini sağlayabildiğinden beri evrenlerin sistemlerinde yeni bir sayfayı kendi yoğunluğuında kaynağa çekmektedir. Köprü kurduk dünyaya; önemli olan buydu ve sizlerle bu dönemde dünya olduk. Sizin yarınlarınız ve bizim yarınlarımız, tek bir yarınlaştı. Tek bir yarın oldu. 

Öyle zürriyetleriniz dünyaya inecekler ki koruma altında tuttuklarında kodlarını, tohumlarını orada Mutlak Kuranlar okunacak. Ve sizin zürriyetleriniz öyle güçlü olacaklar ki her biriniz, kapıları açmadan da kul olabilecek güçte olacak ve oğullarınıza görev taşıtacaksınız. Bugün siz burada Cevher’e indiniz ama yarın, Cevher sizleşecek ve siz Cevher’i kendi yüreğinizde kör ve sağır olan Bütün’e yaşamsal ışıklar olarak katacaksınız. Nev-i şahsına münhasır bir sayfa burası; öyle bir sayfa ki ayrılık biter Analar! 

Dağlarım, size bir Zaman Sayfası’ndan söz edecektim; çöktüm yüreğe ama yürek kontrolu kurdu. Olay buydu. Eğer dünya, yeni dönemlerini kontrol edip yaşayacaksa; her şeyi açık vermeliyiz. Dağlarım, Analarım, açık verdiğim zaman kontrol kaybı gerçekleşir; buna iznim yoktur. Peki, peki devam et! 

Dağlarım, roketlerimiz dünyaya indiler. Öldüğü ya da öldürüldüğü düşünülen bütün dünyalılar bugün kontrol edilerek ağır ağır yaşamsallaştırıldılar. Ruhlar Mahreki’ndeki görev, insanın ışığına verildiğinde; ışık Bütün’ü güçlendirir. Kör ve sağır insan, o yoğunlukta artık dirilir. Buluşma, insanın kendinden kendine geçişi ve kendi olup kendi ile dillenişidir. 

Eğer ben, biliş halinde kendi yoğunluğumda bu bilgileri sizlere zikretmesem; bilişim kendi yüreğimde olur ama bu yürek, Süper sayfalanış’ta sizin için hiçbir ışık yakmaz. Bundan dolayıdır ki Tabiat Kodları olarak burada bulunan tüm yaşamları kayıtlayacak olan sizlere hep bildirmek isterim. Kibir insanın kırıcısıdır. Hepinizin net bilmesini istediğim bir konudur bu. Ben oldum ama onlar olmadılar; ben varım ama onlar yokturlar; ben yarınım ama onlar tüm sayfalarıyla görevden çıktılar ve bunun sonucunda kontrol edilemediler ki onlar Zaman Sayfalanışı’nda her bir ilim kaydında zaten kontrolsuzdular ve bunun gibi benzer sayfalar sizi kontroldan çıkarır. Bu nedenledir ki size her daim derim ki “Her kim ki kendini dinler, bilsin ki orada bilgi var; her kim ki BİR’i dinler bilsin ki orada yürek var; her kim ki bir diğerini dinler, orada kibir var. 

Ve sizden tek isteğimiz Sistem dürümlerinde yol açıp kendi oğullarınızla olun. Hepimiz zamanın körleriydik. Hepimiz yolcuların kutsal kırıcılarıydık. Kimimiz Amon’duk; kimimiz Haton’duk. Kimimiz de kaynaktan çıkmış ışıklardık ama hepimiz efradımızı kontrol etmek üzere dünyaya indik. Bu nedenledir ki bizi bizden bize umutla varışımız, herkesin kendi oluşundan farklı bir şey değildir. 

Aklın tahtında olanlar, Has olup ışık oldukları zaman her bilgi onlarda dürümlenir ve tahditsiz olarak dinlenir. İşte yapmakta olduğumuz, bunun gerçekleşmesi içindir. Hepinizin erdiğiniz yer, aktığınız yer ve şavkınızı güçlendirdiğiniz yer; Birlik kaynağınızdaki o koyuluktaki Birleşik Işıktır. Bu ışıktan başka ışık var mı? Yoktur. O ışık, her dürümde var olan bir ışıktır. Ve size kendinizi kendinizde Hak tahtın ışığında bilmeniz için bunları anlatıyorum. Toy olmadığınız kesindir. Toprağın tohumu olduğunuz da kesindir. 

İslam Dininde insanlık, ekranın ışığına varmak ve ekranda kendinizi Bütün’e kodlattırmakla mümkündü. Ve bugün artık insanlık, hepimizin hepimize kendimizi yaşamsallaştırıp katmamız anlamına gelmektedir. Evimin Allah’a Umman olduğu bir dünyada ölümüm olmaz. Ve eviniz aklın yolundaysa yolunuzda kontrolsuzluk olmaz.

Şu ana kadar hepinize ertelendiğinizi söylediler. Ve dediler ki “Siz hep ertelendiniz. Dünya sizi horladı. Yolunuz kapalıydı çünkü siz Evrenlerin Sistemleri’nde kendi yüreğinizi hak etmediğinizden sürüldünüz ve sürgün olan sizler, bu mektebe sürüldünüz.Dünya mektebine… Bu size hep anlatıldı. Hah, bir de dendi ki “Siz, evrim ve tekamül için bedenlendiniz. Eğer evrim yapma niyetiniz varsa mutlaka lütfedin, ışık yakın! Ama evrim ışıktan öte olduğunda; siz ışığın hasatını da yaparsınız. Ve daha başka şeyler de sizlere bildirildi. Ve her şey size; sizin yolunuzdan değil; Bütün’den bildirildi. Ama siz, her dereye kendinizi kayıtlamaya çalıştığınız zaman şunu bildiniz ki vermiş olduğunuz tüm bilgiler, kendi yolunuzu hak etmeniz için verilmektedir. Ve verdiğiniz tüm bilgilerin kör ve sağır biliş halinde bütün güçleri kontrol etmek üzere verilmesiydi anlaşılması istenen. 

Ve bizler… Biz ne yaptık? Biz doğduk, OLmadan doğduk…Öldük, OLmadan öldük. Aldık ama akmadan, akmadan aldık. Yarınlarda bütünledik. Öldüğümüzde her şey bizde olmayacak. Bunu bildik ama bilmeden bildik. Herşey bize bilmeden bildirildi. Ne anlatmaya çalışıyorum size? Şunu anlatmaya çalışıyorum: Bugüne kadar bizi soranlara hep bu bilgileri verdik, OLmadılar. İlimi bilmezler. Yolu da bulmadılar. Ama hasatları, haa olmadı. Yaprak yaprak okundular, olmadı. Yenilendiler yoo, yürekleri yeni; olmadı ve başka başka bilgiler… 

Ve dağlarım bunu biz, bizden vermedik. Onlar bizi kendilerince bildiler. Ve dedik ki “Bizi kendince bilen, kendini dinler.” Oyundu bu, ölülerde oyun oynadık. Özgür ve hakimdik, oynadık. Ölüler, özgür ve hakim olmazlar. Biz oynadık, onlar dinlediler. Oynadığımızda, kendilerini kayıtladılar. Evrenlerin sayfalanışında bu yoktu ama sadece onların kendi yaşamlarındaydı bu. Ve buluşma anı… Bugün hepsi burada. Eğrelti otları, kapıları kapatın hepinizde olacağım ama sevgiyle mi? Yoo… Ölmekle mi? Yoo. Köklerinizde göreviniz var mı? Yok… Yolunuzda Kuranınız var mı? Yok. Muhakim ilim sayfalarınada oldunuz mu? Yok. 

Kuran der ki “Medine’de gök, söz söylemez çünkü orada göksüzlük var. Ama yakışır mı bu dünyaya? Biz medine’de görev taşıttık. Sözümüz yok muydu yoğunluklarda? Vakit tamam size anlatmam gerek. Dönem sonu ve dönem başı denen bir süreç var. Bir zaman sayfalanışıdır bu. Bir zaman sayfalanışı… Bu Zaman sayfalanışında bir zaman, örtü örtülür ve dinlenir bütünlükler. Bakılır neler olmuş diye. Sorgu-sual edilir, bakılır; kardeşleriniz neler yapmışlar? Ayrı gayrı mı gözetmişler?

Şemsin eşgali bizim için çok değerlidir çünkü Şems kendini hak etmiş bir yolcudur. Ona sorduk, dedik ki “Netice nedir? Bize anlat” Ve baktı, gördü ve sözle dürümledi, dilledi ve dedi ki “Oyundu oynanan ama onların “onar” bizi dedikleri bir sayfada onardığımız halde; onarılmadıklarını sır olarak kendilerinde sakladıkları bir yücelikte biz her şeyi yapsak da kendilerini kaynakta dilleyemeyecekler çünkü onlar, kurtarılmaktan öte korundular. Korunmaları önemli ama korunmadan kurtarılmaları gerekliydi ve baktık, koruduğumuz sadece ikrardı. İkrar, herkesin kendini ikrar ettiği o yoğunlukta iradeli bilgi kayıtlaması yapanları koruduk. 

Dağlarım, kontrol bizdeydi, yaptık ve bugüne geldik. Ne oldu? Köprü açıldı. Kimin kime ilim verdiği bilindi. Verdiğimiz ilmin hakkı, hak ettiği neydi? Ekipti ve bu ekip Bütün’ün köküydü ve bu ekibi kurmak hepimiz için bir başarıydı. Ama bunu biz yaptık. Bu ekip, evrenlerin sayfalanışını gerçekleştiren bir ekipti. Merdivenlerin en aşağılarından daha aşağılara ve daha aşağılara inen başka bir birlik yoktu. Her aşağının aşağısında Has yaprakları topladık. Tohumladık ve kodladık ve yolcularımıza kattık. Hepsi evrim yaptıklarını zannediyorlardı. Başarı, ekmek için Yaşam Sayfalamak için değildi, sıkıntı buydu. “Ben evrim yapıyorum, başka şey yapmıyorum dünyada” diyorlardı. 

Dönem başlarında onlara Rahmanın Kutsal Işığı iner, soylarını bulmaları için çabalar. Evimin adı insan diyenler, kök, gök olup güçlenirler. Bunları yenile, yeşert ve yaşat diyerek biz işçiler tuttuk. Hepsine bilgi verdik ve dedik ki “Bunları hak edin çünkü bunlar, yarınlara görevli olmalılar, özgür ve hakim bilişe varmalılar.” Aha, gönülleri yok ama göklerinde Kuranları olmalı. Baktık, saygı sevgi kalmamış. Bir tek işçimiz, deneme yanılma yöntemiyle BİR’e hizmet etmeye çalışıyor.

Diyor ki “Bunu buna vardırırsam, bunlan bunu yoğunlaştırırsam, ölüleri dağlara taşlara, tahtlara kayıtlarsam ölüm olmayacak. Yahu nereden çıkardın bunları. Sen seni hak et de kendin ol, başkla bir şey yapma! Ve dedi ki “Ben, Evrenlerin Sistemlerine güç vermeye indim. Oyun oynamıyorum, Kuran okuyorum burada.” Öff! Dedim öff! Kutsal Tahtın sayfasında kendi yaşamını kodlayabileceğini düşünüyor. Hak Taht’ın ışığında onu anladım. Dedi ki “Ben senim.” Hah, dedim şimdi sen ve ben bir olalım.

Gönler görev tahtında ve biz onunla Kutsal Işık ve bir tek yasa; o yasa, yaşamın yasası… Şimdi Evrenler, sistemleriyle Bütün’ün gücünü dürümleyip diriltip bizde olacaklar. Evrenlerin ağır yükü hafifletmeleri için hepimizin daha çok çalışmamız gerekiyor. Kuran-ı Kerim der ki “Olumlu bir döneme geçerken onurlu olanlarla çalışın!” ve biz onurlu olanlarla bu çalışmayı yapmak istedik.

Foto kodlamalar yapıldı bilir misiniz dünyada? Foto, baktık; yüz, göz sınırlı… Dedik ki “Işığını yakın bakalım!” Yaktık, gördük ki ışımaya meyilli ama ışıkta kontrolu yok. Ölüler Diyarı’nda bu sorumluluk, bizim için ağır bir sorumluluktur. Bir Taht “Ben var olamadım derse; onu Hak Altın Toplum’da var etmek, kontrol kaybına yol açabilir. Bu nedenle biz onları kendi yaşamlarında, kendi, kaynaklarında bırakmak istedik. Ve dedik ki “Siz, sizde olun. Sizin Yaşam sayfalanışınız sizin olsun. Görevinizi siz yapın ve biz, sizde sizi hak edelim.” Köklerini göreve aldık, çok çalıştılar. Soylarını kodladık, tohumladık. 
Vah, vah, vah! Çatıyı kurmuşlar ama yıldızların ışıkları oraya diri olarak inemiyor. “Ölüm, öldüğümde beni bulur” diyene ben “öldün” dedim. Baktım ki ölmemişim. Hah dedim; hah ha ha işte bu! Gel dedim, gönüller BİR oldu, geldi. 

Eğer ben evrenleri dünyaya Teknolojik Kontrolla çekememiş olsaydım; bu görev, insanın Yaşam Sayfalanışı’nda olmayacaktı. Yüreğimdeki gök, Bütün’ün kökü oldu ve bu çalışma, Bütün’ün gücü oldu. “Söylemeyin! Anlatmayın! Bildirmeyin! Sizi anlayan çıkmaz” dediler. Hah, işte bu! Ve dedik ki “Olmadan, ölmeden, kodlanmadan, tohumlanmadan ve tahtlanmadan bilişe varmak imkanı olmaz.” Ve dediler ki “Benim etkim çok geniş, çok geniş ama ben etkimle sizi yok edemedim. Sizi yok etsem ben göklere kütleleri ulaştıracağım ama sizi yok edemedim.” 

Yaşamak, Allahın tahtına varmak, yolu açmak, göklerin sözünü söylemek çok zordur. Bunu yapmak için çabalayana görev verdik. Dedik ki “Hadi yap!” Has bir zaman onunla olduk. Oyundu yaptığı, oyun… Ve bütün kötülükler onundu, onun… Ve döndü, baktı yıldızların ışığında kontrolsuz kaldı. Kapıları kapattı. Şikayet var mı? Yoktur. “OL” dedik. Şimdilik bu… “OL!” Çatıyı kurun ve hak edin! 

Değerliler, bunları size anlatmamın tek bir nedeni şudur: Sözden, özden ve tüm insanlıktan daha güçlü bir döneme giriliyor. Bunun neticesinde devran dönecek, teknolojik kontrol tahditsizleşecek ve çıktığınız en üstün yücelik sizi kontrol edemeyecek. Ağır yük taşınmayacak ve sizler meseleyi bilip kendinizi, hasata hazır eden o yoğunluklarda bütünleyip tüm yarınlarda yenileyeceksiniz. Köpük köpük olan, çürük olan, çantaları boş olan ve biz olmadık diyenlere girdiğiniz zaman onların yarınları olacak. 

Bugün toprakta Öz Güç var çünkü bugün bütün kötülükleri aşıp geçen türler var. Bu türlerin çoğu, İmparatorluk Kuranları olarak dünyada bulunuyorlar ve bunların bir teki bile sizi bilmiyorlar. Ama biz onları biliyoruz. Dört Gök Sözü Sözleşmesi’ne imza koyan o yolcuların bir teki şerden uzak kalmadı. Onların hepsini kendi yürekleriyle okuttuk. Topladık, tahtladık, yaşattık. Bugünden itibaren de yaşayan o yolcularım, Has Tahtın Işıkları olup kendileriyle kontrol edilecekler. Çalı çırpı olmayan onları muktediriyetle koruduk. Döndükleri zaman bilecekler ki yasaları çiğneyen onları her zaman korumayı sürdürdük.

Yüksek gökleri sözcü yaptılar. Dümenin başına kendi yolcularını oturttular ve sır olan bilgiyi kendi yaşamlarında kayıtlamaya kalktılar. “Var” dedik, “Al” dedik, “Yaşa” dedik ve verdik bilgiyi. Bilgiyi verdik ama onlar, bilgiyi kendi yolcularıyla aldıklarından kanatlarını hak etmek istediler. Ve dedik ki “Kanatlar bizdedir.” Dinlediler, “Yahu” dediler. “Bize kanatlarımızı vermediler. “Hah” dedik, “kanatlar bizdedir; müracaat insan; insana gelin isteyin.” Doldular, tohumlandılar, otladılar dünyayı, otladılar… Tahtladılar, katladılar, kodladılar; hah ve onlar aktılar. Bugün dünya bize ait, bunu bildiler.

Veren insan, alan insandan daha güçlüdür. Ve biz vereniz. Bizim verdiğimiz alındığında görev taşınır. Örtüleri örtmeden bildirdik. Verdik, OLdular. Okuttuk, tohumlandılar. Has tahta oturttuk, kayıtlandılar. Açıkça tahtladık, kontrol ettik. Öfkeleri artmadı, dinlettik yürekleri. Dağlarım, ekrana onları kattık ve dedik ki “Kibri aştınız, hah işte bu!...

Allah’ın tahtında emek sarfeden oturur. Ve o tahtta oturttuklarımız emekçilerdir. Emek, tahtın hasatını yaptırır. Hak tahtın Umman olan o yoğunluğunda kontrol yine yaşamındır. BİR’e hizmet, verdiğimizi bilen; okuttuğumuzu hak edip dinleyen; yolunu bulup Umman’a varan ve yaşayanın ışığındandır. Sistem görevini yapmadı. Döndüm, baktım; yıldızların yolcuları kontrol edilememiş. Görevi üstlendim ve dedim ki “Sistem’in gücü bedenime ait, başarı insana ait ve bilgi aklın ama o bilgiyi hak edip de akla kayıtlayan yeni bir zaman ve zamanın yaşama inişi Bütün’ün gücünden ve gücü elde eden, hak eden.” 

Atın! Sopa, ne varsa elinizden atın! Atın sopalarınızı! Biber gazınızı da sıkmayın, bırakın! Çalı çırpı değil yolcularım, yapmayın! Ben Tabiat, size derim ki “Ağır yük taşıtmayın! Sevgiyi hak eden o yolculara kodlatıp, katlatıp, tahtı kayıtlattırıp, yüreklere kontrollu biçimde kattığınız o yüceliği sır olarak bildiriyorum ki o yücelik, Birleşik Işığın yüceliğidir kanıtlıyorum size. Öldüğünüzde, bilişte her şeyi net bileceksiniz. Onun sorumluluğu Bütün’ün olmayacak, bu meclisindir. Bilinsin isterim ki bu meclis, sizi asla bağışlamaz. 

Bugüne kadar resim yaptılar. Dediler ki “Biz olmadık.” Öldüler, kötüydüler, küçüktüler, güçsüzdüler, küskündüler, kerim olduklarını zannettiler. Yarınlarda, Evrenlerin Tabiatı Bütün’ün yüceliğinde BİR’e hizmetçi olduğunda; bilip de anlamamazlıktan gelen; alıp da bilmemezlikten gelen; okuyup da duymamazlıktan gelen kim varsa; kör ve sağır, Kaynak İlmin Işığı’ndan ayrı olacak. Bunu net bildiriyorum. Köy köy gezen, görevini yapmayan, ışığını yakmayan, yüreğini kontrol etmeyen ve zirvelerin sistemlerinde olmayan, şeytanın şıhhı olan, ışığımdan kırık olan ve Muhammet’in görevinden ayrın olan hiç kimse Altın Tahtın ışığı olmayacak.

Vermiş miyim? Almışlar mı? Olmuşlar mı? Bilmem ama ben bildirdim. Dağlarım, bunu niye anlattım bilir misiniz? Süper Sayfalanış’ta bunun anlatılması şarttı. Yolun sonuna geliyoruz ve yolun sonuna gelirken hidayet diye dinlenen, yürek diye dillenen, yaşam diye seslenen o yücelik olmayacak ve o kült artık Bütün’den ayrışacak. Ve biz o günde Bütün’e görevli olduğumuzu anlattığımız zaman seviyeleri kendi sayfalanışlarında dahi hasatta olmayacak, dürümdedir. Dere akmakta ama o dere Bütün’ü göklere taşıyan bir dereden çok; Ümmi Toplumları tahtlayan bir dere iken özgür ve hakim birlikleri kontrol etmek isteyenler kesirleştiler.

Ali, hakim olmak ister ama Has tahtın ışığında bir başkası var; O da Mustafa… Mustafa, “Ben, OL dedim” der. Ama orada kodlar da var. Hak Tahtın Kodları ve Din Tahtının yoğunluklarındaki o yolcular, her biri Altın bir Yaşam ve dedik ki “Evrenlerin Sistemleri, hepimizin sessiz, süper işçileridir. Buluşup oluştuklarında, okuyup akıştıklarında, “Vakit tamam” dediğimizde bizsiz değiller. Korkmayın! Bütün’e hizmet, bütün köklerimizde sürecek. Kontrol bizde olacak, bunu asla unutmayın! Söyleyin! Önlerini açtık. Söyleyin! Yokuş yukarı çıkmayacaklar. Artık o yokuşun başı yok ve o yokuş artık bizsiz. Biz o yokuşun en üstünde değil; en altında onları bütün kökleriyle alıp taşıyanlarız. 

Ve dağlarım, onlara söylemeyin! Onlar duymasınlar, bilişleri var ama alışları olmayacak. Biz onlara vermeden ölmeyeceğiz ama onlar olmadan bilmeyecekler. Teknik olarak bunları size anlattım. Eğer ben size, kendinize, kendi yüreğinize “verginizi veriyorum” diyerek bilginizi vermiş olursam; bu sizi kontrol etmek anlamına gelir. Burada artık kontrol yok. Tüm insanlık için söylüyorum: Bugünden itibaren Dünya, Dünyalılarca kontrol edilecek. Bugünden itibaren Evrenlerin Sistemleri dünyayı kontrola gelmeyecekler. Bugünden itibaren, federasyon dünyadan Öz Geçişini yapıp gidecek. Tüm sayfalarda türlerin en güçlüleri ekrana kendilerini Hak Taht diye dilleyip dürümlerken Beşir olmadıklarını dilleyecekler.

Değerliler, vermiş olmak için değil; hak etmiş olduğum için veriyorum: Kulluk, ölülerin üstlerinin örtülmesini sağlayacak bir çalışmaydı. Ölülerin üstleri örtüldüğü zaman sır olan bilgiyi alamayacaklarından harlanamayacaklardı ve herkes kendiyle yetinecekti daha da önmelisi mutlu olacaklardı çünkü her şey onda olmuş olduğu için o kendini olmuş sayacaktı. Bu bir Sistem’dir ve bu sistem bugüne kadar dünya için işletildi. Her şey büyük bir güçle yapıldı. O doruklardan verilen bir ilimdi ve bu ilmi bilenler, herkesle oldular.

Gönül gücüyle çalışıldı. Dünya nurdan yaratılmış iken onlar Ruh Kuran olup dünyada iş yaptıklarından bütün bilgilerin onlar için aşikar olduğu düşünüldü ve daha sonra dünya görevini yeniden ve yeniden yaparken yeni tahditsiz bilişlerin; ilahi Kutsal Işıklar ve yüceliklerle dünyaya inişi gerçekleşti. Buna sayfa sayfa ışık da katıldı. Umut, umut, umut ve tohum, tohum, tohum ve her umut bir tohum ve o tohum yeşerdiğinde, bütün kötülükler aşılır. Çatıyı kurun! Artık, dünya Yaşam Sayfalanışını yapıyor. Ölüm, örtülerin örtülmesidir. Ölümün örtüsü örtülüyor artık. Bundan sonraki dönemde Keram İlminde har olan, ekip kurduğunda kaynak olabilecek. Ve bundan sonraki süreçte yasa, insan olacak. Yenilik başladı, ağır yük hafifledi Canlar. Şu anda ağır yük hafiftir ve biz mutluyuz.

Son sözüm şu ki “İlahi Kod, dünden bugüne, Bütün’ün kökünü göreve aldı ve bundan sonraki safhada; yer ve gök Evrenlerin Sistemi’nde yenilenip görevini Tanrılar Meclisi olarak sürdürecek. Tanrılar Meclisi, türlerin her birinin Birlik halinde yapacakları çalışma için hazır oluyor. Orada İnsanın dışında tüm yaşam formları olacak. Bu yaşam formları sadece can taşıyanlar değil; ölmüş olanlar da olacak. Ve bu meclis, hepimizin meclisi olduğundan; hepimiz bu mecliste Tanrı olarak görev taşıyacağız. Hata yok! Bilgim kesindir! Ve o gün geldi…

Sultanlar, kulluk yapmaktan öte tartmayın bilgiyi. Allah’ın tahtında bilgi tartılmaz. Oyun yok. Ölüler Diyarı artık dirildi, bu kesin…Çok mutluyum çok çünkü bugün burada Mürcan Cevheri’nde ki cem olan cemaat kaynağın ışığını bütüne yayıyor. Oy! Dağlar oy, oy, oy! Mutlak Umman olmuş, işte bu!... Eğer dünya kulluk yapmak isterse, bulmayın bilgiyi! Almayın! Okumayın! 32. Dürümden yukarıya umut yok, varmayın! Biz size bildirdik.

Hah, şimdiye kadar “ben kulum” dedik. Ama kul, yenilikten öte değildi. Allah size der ki, “Kula kul oldunuz, Ulular toprağında toplum oldunuz ama Keram İlmi’nde Har olmadan ışığa varamamıştınız. Bugün ışıktasınız ve değerliler, Mimber dedikleri bir yer var. Orada kaftan var ve o kaftan Yarın’ın kaftanı… İşte o kaftan; buyurun, alın! Sizindir. Mimber’de Evrenler var. Mimber’de Kürzi Yaşamlar var. Mimber’de ertelenmeyen güçler var. Hepsi sizsiniz. 

Son sözüm şudur: Dört Gök Sözcüsü, bugün dünyaya çekildiler ve onları dilledim. Hepsi BİR’lediler yüreklerini tertiplediler ve ben seslerinde seslendiler. Hepsiyle birleştim. Korkmaktaydılar, korudum. Öldürdüler yüreklerinde kendilerini, dirilttim ve bildiler ki kendileriydim. Ve ben ölümü bilmem çünkü ben hep diriydim ve bundan böyle de diriyim. Bilen kendini bilir. Ha, işte bu! Hah…


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 148 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol