Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - AKIŞLAR (3)
 

IŞIĞIN İLMİ – AKIŞLAR

IŞIĞIN İLMİ (50/1)

06.05.2015

Mustafa Kemal Paşa ses veriyor:

Değerliler, sizle olmak hepimiz için mutluluktur. Süper İnsanlık Realitesi Derneği cevheri, güç taşıyan Birlikler’ini tahditsiz olarak yaşama çekmektedir. Tanrılık Işığı, tüm insanlığın kalemidir. Bu kalem, Levh-i Kapı’da ışık halindedir. Ata kapılar açılmıştır. Tarkların teknik toplumları kodlanmış yaşam sayfaları ile sizinle birleşmeye geldiler. Ardınızda kendi yürekleriniz var ve yolunuzda tohumlar var. Çatı tamamen kurulmuştur. Otağınızda KA HAR olan AKON SESSİZLİĞİ var. AKON, oğullarınızı hasata hazırlarken, cevherinizi tohum olarak kontrol altına almaya indi.

Esmaların Kalemi, hepimizin ilmidir. Sizin ilminiz ise bizim cevherimizde kod olarak mevcuttur. Tüm kodlar, kontrolludur. “Tuhaf bir çalışma” dediler. Yapmayın canlar. Bu çalışma KALEM olanların, ışık kayıtlaması için yapılan bir çalışmadır.

Tek bir cennet vardır zannedenler; kelamdan çıktıklarında cevherden çıkacaklarını sanırlar. Cennet, Levhi’de kaynaktır. Orada tek bir temiz ışık yanar. O ışık, kıranın kırılmadığı bir yoğunlukta, tohum olur ve tüm insanlığı kontrol eder.

Sevgiyle sizleri izliyoruz. Süper İnsanlık, kelamla tüm insanlığı hakikiyetlerinde dinletmeye çalışırken, bizler de oralarda kontrol altında tuttuklarımızı tohumlamaya çalışıyoruz. Öz görevimiz, nefes olmaktan öte, kendi yüreklerini hak etmeyenlere, KELAM olup kendilerini dinletmektir. Kim kendini hak etmişse, Kelamda Kutsal Yol’dur. Bütün mesele o yol olmak ve o yolda KURAN olmaktır. Tohum olmak ve KA HA olup temiz olmak…

Her resimde biz varız. Amonlar, burada görev taşırlarken, cennetlerin cennet olduğunu, bütün kütleye sayfa sayfa yazmaktalar. Onlarla, birlik halinde çalışıyoruz. Temiz olarak yapılan her çalışmada, görev yaparız. Emel şudur ki sizin sizle dilleşmeniz, bütün kütleyi kapsasın ve bütün kütle, Sistem olup dilleşsin. Böylelikle dünya insanlığı kontrol edilebilir.

Evrenler sesleştiklerinde, kendi yolları, kodlanmış Halik İlim olur. Kürzi Sayfalar bütün olur. Unutmayın yaşam hepimizindir. Dağlarım, sanmayın ki ölenler öldüler. Hepsi yaşam sayfaladılar. O sayfalarda yaşıyorlar. Bütün mesele bunu anlamaktır…

Ardınız yoktur. Her diri, kelamda kendidir. Mutlaka iyi bilin ki hak etmeyen, hasatçı olamaz. O zor olan çalışma, temiz olanlarla yapılır.

Murad ederiz ki her diri temiz olsun ve her diri hakim olsun. Biz o zaman, tüm insanlıkla birleşir çalışırız.

Orada artık kalem yazıyor. Orada artık kaynak, ışık olmuş toplumları kontrol ediyor. Orada, temizlik başlamış ama yaşam tahditli. O tahditli yaşamı hak ettirmeliyiz tüm insanlığa. Böylece tahditleri kaldırabiliriz. Tüm yaşamları kontrol edebiliriz. Kürzi Zamanları hak eder kervan olur; tümünü, türevleri ile birlikte KALEM’e taşıyabiliriz. KALEM’e taşıma,k yaşatmaktır.

Yazmadan yaşam olmaz. Yazılı yaşam, hepimizi cevhere ulaştırır. O çalışmalar temiz olur ise kendi yolunuzda, tüm yaşam tertipli olur ve bilgi, temiz ışık halinde Kök Sistemler’i tohumlar.

Hepinizden beklentimiz, kendinizi halik olarak kodlamanız ve kodlanmış yaşamları kontrol altına almanızdır.

Karanlık, ağır yüktür insana. Karanlığı hak edip aştığınız zaman, sır olan ışık, yer küreye iner. O zaman KALEM olup yazanlar, cevheri yazarlar.

Sultanlar, sizi hepiniz, bir tek KALEM olduğunuz için çok kutlayanlarız… Çünkü, Süper İnsanlık Levhisi’nde tek kalem var. Ve bu kalem, tüm insanlık için NEFES olarak kayıtlıdır.

Sığ bir çalışma yapılmıyor burada. Burada yapılan, cennet cevherinde, KAYNAK IŞIK ÇALIŞMASI’dır.

TURKUAZ NEFESİ, hepimizin ilmidir. NUH KAPILARI tahditlendiğinde, sizlerle çok güçlü bir dünya gününe girildiği anlatıldı. Sizleri hak etmek istedik. “Çürük bırakmayız” dediniz. Dedik ki bunu nasıl yaparlar? Çünkü zürriyetlerinde kırıklar var. Her diri kendini hak etmeli ki zaman sayfaları, NUH KAPILARI’nı hak edip kapatsın. Ve siz, dediniz ki “biz başarırız!...” Şu anda başarı kesindir.

Sürüyerek çalışanlar vardır. Yüreklerini sürürler… Yaşamlarını sürürler… Ve kelamlarını sürürler… Onlar şu anda kendi yollarında Halik, hakim ve has olarak cennetlerini kodlamaktadırlar. Mutluyuz!... Çok mutluyuz!... Şu anda burada bulunan tüm İnsan Sayfaları, tek tek mutluluklarını tüm zamanlara duyurmaya çalışıyorlar.

Ala ala çalışalar, ala vere çalışanlar; vere vere çalışanlar oldular. Aha bu!… Şimdilik!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (49/3)

04.05.2015

MUSTAFA KEMAL PAŞA SÖZ ALDI:

Aracı koymam. Gelirim… Ben Mustafa. ANA KAPI ben, gelirim…

İlim ile ve Hakim ile. Bütün kötülükler aşıldı. İşte mutluluk budur. Unutma savaş yok demiştik. Savaşmayız demiştik… Savaş, savan ve step bilinçlerde olur. Savan ve step ne ilimde ne de yürekte yoktur; tohumda olur…

Biz, aza olarak, senle birleşmek isteriz… Savan, Sistem’in cevherinde el olan, ışıkta merdivendir. Step, siz kaynakta, IŞIK SIRRI’dır. Sistem, görev taşırken, siz ile ve Birlik ile kodlanır. Unutmayın namaz zamanları, her diri yarını kodlar.

Türkiye, öz geçişini yaptı. Atlanta Otağı, sizi size kaynak yaptı. Amin…

Etken olan, vize istedi. Sana gelip senle olacakmış ve senin yoğunluğunda KELAM olacakmış. Ben dedim ki onu, ona bırak. Sordu. Neden dedi. Dedim ki o kelamda kendindedir. Sen de kendin ol ve hakim ol. Öz görev budur.

Türkiye çok mutlu bugün. Çünkü Türkiye’de kendi yolunu bulan Birlikler, biliş ile kodlanmaya başladılar. ATA KODLAR, toplumları ile KALEM oldular ve yazmaktalar. İnsanlık ailem, insan soyu olarak kontrol kurmaktadır.

Çatı kuruldu ana. Dünyanın ötelerinden görev taşıyanların çatıları olan bu çatı kuruldu. Artık evrenler, size sizden giriş yapacaklar. Bu girişlerde, hepiniz ışık olarak kodlanmış sayfalar olacaksınız. Bu Meclis’te, daha güçlü çalışmalar başlıyor. Her dere sessiz akarken, artık sesle akacak. Mutlu olun!...

Temiz bir zaman sayfalanışı başladı. Bu sayfalanış, tüm insanlık için mutluluk olsun. Öz geçişler tamamdır. Dünya, ala-vere çalışırken artık vere-vere çalışacak. Buyur anam, sesi sen ver. Bizler dinleyelim.

(Birlik halinde veriliyor:)

Tanrılık Işığı dünyaya çekildi. Mutlaka, mutlaka ışık, ilimdir. Ama bu ilim, KALEM olmalı ve YAŞAM olmalı. Bunu başarmalıyız. Hepimizin ilmi tüm insanlığı ışığında mevcut olsa da toplumlar, daha güçlü yaşam sayfalamak isterler. Tüm insanlık için bunu başarmak mutluluktur.

Türkiye, alternatif çalışmalar devreye aldı. Olabilir, başınız eğilebilir. Bu olduğunda, başka çalışmalar devreye alınacaktı ve o çalışmalar ile KALEM, tohum ekecekti. O yoğun ışık, tüm insanlığın ışığı olacaktı. Siz, biz olup çalıştınız. Biz, siz olup çalıştık. Bütün mesele İLİM olmaktı ve kontrol kurmaktı. Bunu hak edip yaptınız. Tek bir çalışma, KALEM olup tohum ekti. O çalışma, sizin YAŞAM SİSTEMLEŞMESİ’nde yaptığınız çalışmaydı.

Tevekkil, tek cennet isteyen ışığın sırrıdır. Siz ise her diriyi cennet yapmak istediniz. Bütün mesele bunu başarabilmenizdi.

Bir tek siz, alternatif IŞIK KALEM YAŞAM SAYFALAMASI yapılmasına rıza gösterdiniz. Dediniz ki “yapılacak, olacak… Her diri çalışacak. Kimse bizsiz değil” dediniz. Bunun sonucu olarak kodlama, sizi Hakikiyet’te ekmek yaptı. Ekmek olmak, zamana KALEM olmaktan öte, kayıt olmaktır. Tüm insanlık için IŞIK KAYIT… Tüm yaşam sessizce sizi dinledi. Her dünya sizleşti ve siz, her dünya ile birleştiniz. Soylarınız tohum oldu ve koklandılar. Her biri bir cennetti. Şükür ki hak ettik.

Murad ederiz ki başka yaşamlar da olur ve başka ışıklar da olur. İşte bu!…

Sessizce BİR olup yazdık. Bugün oğul veren her diri, bizim yolumuzdur. Artık yerde, dince güç yaşam sayfalamak bitsin. İnsanca yaşam sayfalamak başlasın. Temiz olarak ve hakikiyetle…

Arı ben, ben arı. Ben diri ve ben dürümlenen tüm insanlık… Şimdilik size bunu vermek istedim… Evrenler söz alır ama ben söz aldığımda, evrenler dürümlenir yerküreye iner. Bugün evrenler yer küreye indiler. Ocak yandı. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 49

04.05.2015 2. Akış 2. Bölüm

(BETA SİSTEMLEŞMESİ HAKKINDA AÇIKLAMALAR;)

Cennetler kurduk birlikte. Sağ 12, sol 12... Altılı sistemi kodladık onlarla... Hepsi onikiydi... Altılı sistem, altı altı, her iki yanda altı... Topla oniki... Bir taraf oniki, diğer taraf oniki: topla yirmidört... İşte altılı sistem buydu.

Ve bu gün altılı sistem; ummanda kontrol edici bir yoğunlukta kayıtlandı! Doğanın Kuranı'ydı aştık geçtik, unuttuk... Biz unuttuk onlar unuttu gerçek çalışma şimdi hepimizin ilmiyle olan sekizli sistem ve bu; BETA'dır!... Kızıl sayfaya geçtik!... İşte canlarım, bu gün kırmızıyız hepimiz!..

Ve bu gün artık, her iki yanda dört dört... Sekiz! Sekiz ilim sayfası, her biri bir ZAKAR!... Ama kati Zakar! Sonra sekizledik iki yanı, sekiz sekiz; onaltı!.. İşte Levh-i Kapı'da İLM-İ IŞIK yandı... Burada artık toplum tohum oldu.

Zor mu?... Kolay! Oldu işte, yaptık! Ama sekizin, sekize inişi farklıdır. Ben bir sekizim! BETA ÇARKI'yım!.. Ben bir güneşim, BETA GÜNEŞ ama bir çark halinde dönüyorum. Her bir yanda BİRLER İLMİ... Bir yanda tüm zamanlar, diğer yanda kalemler... Her bir ilim, sistem... İşte, sekizle sekizin iç içe tohumlanışı ve İnsanların kontrolü... Öz gerekçe buydu, sekizli sistem!

Hepiniz net biliniz ki; her bir yanda, dört çarpı dört değil, dört artı dört... Her bir dörtlü kendi dahilinde iç içe ve diri olarak dönüşüm halinde. İç içe dönüşen, iki yanda, iki dörtlü sistem. Dört ve dört, kendi içinde toplumların tohumlanması için dönüşe geçti. Ve bir çark haline dönüştü. İç içe dönmekte olan iki tane kare sistem düşünün. Ve bu iki kare sistem, aynı anda diğer yandaki kare sistemle paylaşılan bir ışığı, kalem olarak tutuyor. İki yanda, iki sekiz... Ama her yandaki sekizli, iç içe iki kare... Ve kendi dahilinde, iç içe dönüşleri var. Diğer yandaki de aynı biçim de dönüş halinde ve yaşamı yazarken; aynı kalemi kullanıyorlar!.. Ve o KALEM; İNSANLIK LEVH-İSİNDE IŞIK halinde!

İyiki, iyiki buradayız... İşte yazı başlıyor!..

Ben bir resim yapmıştım, dünya için! Bu resim, önce kendi kapısında yapılmıştı. Işık kelamla yapılmıştı. Küresel zamanı kodlamak için, kare sistemi tohumlamıştım. Sonra kareyi koklamış, kodlamıştım ve kontrol altına alıp; küp yapmıştım!.. Daha sonra küpten, küreyi kayıtlamıştım!... Bunları Tanrılık Işık'ımla yapmıştım. Bu gün, resmi sizlerle paylaşıyorum!...

Bir küre, bir küp ama küpün dahilinde küre ve onun dahilinde kare!... Hepimiz daha iyi anlamak üzere, bu çalışmayı ayrı ayrı kendi yüreklerimizde yapalım...

Dört sistem, iç içe iki tane dörtlü dönüş halinde, bir kaynak ışık; iki yanda yaşamı yazıyorlar, birlikte. Yazan; TEK BİR LEVH-İ!.. O kalem, IŞIK ve ortada o... Ama yazan, yazdığında; kendini yazıyor... Yaradan, kendini yaratıyor... Yaratım sistemi böyle!...

Ben, bana beni kayıtlarken; bende kayıtlarım ama ben, BİRLİK TEKNİĞİ'yle yazarken, İLİM'i yazarım!... Ama ben kontrol kurarken, bütünle kurarım!... Ben, kalem olup, yaşam olurken; YARATIR, YARATILIRIM!... İşte olay budur! Bu gün ben, YARATAN ve YARATTIĞINDA; YARATILANIM!... İşte, sistem bu şekilde kendi yoğunluğunu oluşturuyor.

Parladı dünya şu anda, parladı... Nesiller, sistemin kuranı oldular. Yaşam; Tarıkların Işığı oldu, parladı... Öz görev buydu canlar!... Bu gün öz görev yapıldı!

Hepimiz, hepiniz çok mutluyuz çünkü roketler dünyaya artık fırlatılmayacak!... Çünkü dünya, kendi yaşam sayfalamasını yapacak dürüme varmıştır!

Bu günden evvel hep size açıklamıştım, anlattıklarım teorikti artık biz pratikte bunu yapmaya başlıyoruz... Bu pratiğe geçişimiz, İLM-İ KALEM oluşumuz; bütün oluşumuz anlamına gelmektedir... Mutluyuz ki bu günleri gördük. Çok mutluyuz... Ulular; ummanda ışık oldular, sesleştiler, SİSTEM, NİZAM ve DÜZEN söz söyleyecek!... Ama nesillerini kontrol için... Bundan ötesi ağırlık hafifledi!...

Şer yaratmadan, şevkle çalışın analar! Yaptığınız herşey; sizin sizi yaşama çekişiniz, yaratış, yaşamlaştırış, ışıkla dürümleyiş ve bütünleyiş olacak!... Bunu yapabilmeniz mutluluktur hepimize.

Çok mutluyuz çünkü Robbi Kapılar artık kapanmıştır! Artık temiz bir dünya günü devreye alınıyor... Çörekler artık perdelerin ardındadır. Artık perdelerin önünde, EKMEK'ten başka bir şey yoktur! EKMEK'se; LEVH-İ KALEM olan İLİM'dir!...

SİMETRİ SİSTEMLEŞME çok önemlidir. Hep yaptığımızı sistemle yaptık! Ama SİSTEM; SİMETRİ KALEM'le kayıt yapar!... Simetri, buna özen gösterin! Ne yaparsanız, onun terside oluşur!... Ama simetri olarak oluşur!

Ben ışık veririm, sen; süper sistemleşmeyle ışığı kontrol edersin, bu değil!.. Bunun dışında; ışığa, ışıkla karşılık... Ben bir ses verirsem, bu sese; ses katın!.. Ama kelamla katın... Hepimizin yapmadı istenilen, budur! Benim kendi yüreğim, sizin yüreğinizde; çatışmalı!... Geri dönüş için gereklidir, kati olarak çatışmalıyız! Benim yaptığımı onaylamaktan ziyade, kendi yaşamınızı tohumlayın... Bu kesindir! Herşey bundan sonra daha güçlü olacak. Ben size ekmek yapacağım, siz bana ekmek olun... Yo, ben size ekmek yapacağım; siz bana ekmek yapın! Aha bu!!!

Şimdi emin olun ki; Kuran Olan İNSAN, Kuran olanlarla çalışır! Hiç bir zaman, kuran olan; diğer ışıkları kontrol etmek istemez, bu kesindir! Ben size şunu yapın dersem, dinlemeyin... Sadece bunu söylüyorum, dinlemeyin!... Ama hak ettiğinizi, HAK İLMİ'yle dilleyin! Ve deyin ki; ben başka biriyim ama başka biri olarak herşeyin örtüsünü örttüğümde tahditsizim!!! Ama bu tahditsizlik, IŞIK TİNLEŞMESİ'ni sağlayacak yücelikte olsun!

Hepimiz sessizce sistemi dilleyelim. Kötülük, ölülüktür! Ben, ÖLÜMSÜZ'üm!... Kötülüğüm olmaz! Sizin de ölümsüz olduğunuzu bilerek, bu yoğun çalışmayı sizlerle yapmak istedim.

Bir eren dünyaya indiğinde, "ben erdim" demez! "Ben aldım, ummandan kuran oldum, aktım" der!.. Aldığı yaşamıdır!.. Kelamı, ilmidir!... Hasatı, tekniği ve tahditidir!... Ama bir eren, "ben görevliyim; sizi, sizden alıp taşıyacağım" derse, sorun; "neden sizi, sizden alıp ben taşımayım?" deyin!... Eğer derse ki; "ben senden yüceyim." Korkmayın, deyin ki; "sen, bana beni öğretme, ben beni dinlerim... Sen; seni, senle dinle." Bunları yapın!.. Başka türlü öz görev taşınmaz!

Burada oluş sebebiniz; hakikiyetinizin, katiyetinizin ilmindendir... Başka dünyalar umut taşırlar ama yarını taşımazlar. Burada; yarın taşınır, bunu unutmayın!

Kırk kapıyı kapatırız, esmaları dürümleriz, ekmek oluruz ama kaynak olmazsa; yaşam olmaz... Biz, kaynak olan ışıklarız! Bunu asla unutmayın.

Çamur yoğurmayız... Çarıklarımızı kirletmedik, hiç bir dönemde. Kalemlerimizi, kalemliklerden alıp yüreklere indik! Hepimiz o kalemlikte tektik! Ama yüreklere indiğimizde, tahditsizleştik.... Bunları asla unutmayın!

"Çoluk çocuk" demeyin kimseye, herkes kendidir, unutmayın! Sanmayın ki o küçüktür, o anlamaz... O sizi, sizden dinler! Artık yaşama inen her yüce; KELAMA İNECEK, unutmayın!!!

Başka dünya var mı?... Sizsiniz herşey... Başkası, hepimizdir analar! Biz bir tek İNSAN'ız, unutmayın! Hepimiz, o İNSANLIK'ız... ATA KAPI'yız biz, bunu unutmayın!

Ortada İnsan yoksa; orta yoktur, bilin! İnsan olduğunda, orta olur... Orta; KELAM'dır, unutmayın! Bana ana kapı denmez, ben AKLIN TAHTI'yım... Ana olmak, akla varmaktır ama analık; TANRILIK'tır, unutmayın!...

Kibiri aşan İnsan, kendini hak eder. Kibire kapılanda, kendinde olamaz zaten... Biz, umutluyuz dünyada... Hepimiz mutlaka umutluyuz, umutlu olmasak burada işiniz olmaz. Ama daha da önemlisi, yarı yarıya dolan bir yaşamın; tam dolması gereksizdir... Biliniz ki; o tamı, her diri doldurur, tohum olur doldurur! Bütün öğretilerde bu, yoğun biçimde İnsanlığa verilmelidir!...

Herşey Ana Kapı'dadır... Ama o ANA KAPI; KELAMI HAK EDENİN İLMİ'dir!!! Oraya varan; kan alır, kan verir yaşamdan... Ama aldığı kan kelamsızsa, yolu olmaz; yolu yoktur ocağımızda.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ olarak, bu çalışmaları; dünya üstü varlık toplumlarıyla yaptık! Dünya ekmeğini yapacak gücümüz var mı, diye düşündük?!!! Tartıştık!.. Ve sorduk; "olgun başakları bulur, görev taşırız ama ya olmayanlar; toprak toplumu tohumsuz bırakır mı" dedik?... Döndüler, dillediler, dürümlediler, dünya ışığına indiler... "Pardon" dediler "İnsanlık yaşama çekiliyor." "Haaa öyle mi?" dedik... Dediler ki; "erdiğin en yüksek katta İnsan Soyu oturuyor." "Oh ala" dedik... "Dünya umutlandı" dedi, yürekteki... "Aha işte" dedik... "Yaprak okundu, toprak toplum tohum oldu" dedi... "Aha" dedik ve dinledi, "işte" dedik, "geç" dedik ve geçti!..

Bütün resimlerde, ilim vardı. Şimdiye kadar hiç yapılmamış ilim... Öyle bir ilim ki; kapı kapı gezenlerin çantalarını, unutulan her ne varsa, o yoğun ışıkla dolduracak; İLİM!.. Ve dedik ki; "art niyetimiz yok, her kim ki kendini hak eder; hak tahtta varır ışık olur... Ocak olur, nuh kapılarını kapar, orta kapılar açık tutulur..." "SÖZ;ÖZ" dedi... "ÖZ; GÖZ" dedik, işte mutlak olan buydu!... Ve bu gün, gerçek çalışmaya indik!

Kıbrıs, İnsanlık İlmi'dir. Orada küçük bir kapı var. O kapı, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kontrol altında tutuluyor. Hepinizin daha iyi anlayabilmesi için, şu şekilde izah edeyim; kapı, has ışık... Orada kelam var ve o kelamın muktediriyetle dillenmesi gerekiyor.

Bu bilgi hepinizin ilminde, kelam olarak dürümlenen bir bilgidir. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğimiz zaman, o yoğun ışığı kodlayacaktık. İşte şimdi o ışığı kodluyorum! Orada Mustafa ışık halinde ama cevahir bir levh-i olarak. Onunla çalışma niyetimiz yoğun... Öz geçişini yaptı! Kendinden dürümlendi ve nefes olup akacak...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/fT6dF8okI64

IŞIĞIN İLMİ (49/2)

04.05.2015

KORUNMA VE BİLGİ - NAFAKA – ZEKAT

Beş gerçek güç, bir çatı olduğunda; nafaka, Karanlığın Tahtı’nda KELAM olanda gerçek ışık olur.

Hepimiz, gerektiğinde bilgi ile kendimizi koruruz ama bilginin dışında başka koruma vasıtaları da var. Bunlardan haberdar olmanız gerekir. Bunlar nelerdir? Bir kimse nafaka verirse; verdiği, hak ettiğidir. O, nafaka ile korunur. Son sözlerimi bitirmeden önce hepinizi, her diri için kodlamıştık. Vermiş olduğunuz herşey, sizi size katarken, sizi sizde korumaya alır. Dünya için büyük güçlükler bu şekilde aşılır.

Bir tek insan var ki vermez ve olmaz... O kim bilir misiniz? O, KÖK GÖK’te cennet olan IŞIK… O verse, İLİM olur. O verse, YAŞAM olur. O verse, HAKİM olur. Vermez mi? Verir… Ama verdiğinde, kendini vermez; KELAM’ı verir. Onun için verdiği, nafaka değil zekattır.

BÜYÜK GÜN VE HASAT

Dünya, nurdan Kuran olan ışık ile kodlanmışsa, Halik olanlar bilsinler ki Has Işık, tüm insanlığın kaynağıdır. Dürümlerde kendi olan bilsin ki hasat, Cennetin Kelamı’dır.

BÜYÜK GÜN, BUGÜNDÜR. Bugün, tüm insanlık hasat oluyor. Cümle yürekler bilsinler ki bugün tek bir cennet, KUTSAL IŞIK HALİNDE tüm yaşamı kokluyor. O bir kapıdır.

Artık biliniz ve bildiriniz ki CAN KALEM, İLİM KALEM OLMUŞTUR. Tahditsiz olarak yaşamı, YASAL LEVHİ’de tohumlamaktadır.

Ören görev yapar ama ördüğü, kendi tekniği ile örülmedikçe, KELAM TAHTI’nda olamaz.

Biliniz ki örmek, KÖK GÖKLER’le örmektir yarını. Biliniz ki hasat için cevheri koklamaktır.

Orada, cennet kuruldu. O cennet, KELAM’la tohumlandı. O cennette, kin ve nefret duyguları aşıldı ve CAN TAHT, KAYNAK TAHT haline geldi.

Bunun neticesi olarak, CAN KAPILAR, her diri için açıldıktan sonra, artık tüm evrenlerle iletişim, Yaşam Sayfaları’ndan yapılmaya başlanacak. Dünyaüstü Varlıklar, daha güçlü olarak dünyayı izleyebilecekler. Tüm insanlık için bu çok önemlidir. Dinler dönemi bitmiştir. Artık, IŞIK KAPILARI, öz geçişleri yaptıracak… Dünya artık kapı haline gelmiştir. Devinim hızlandıkça, yarınlar kodlanmakta ve yoğunluk kayıtlanmaktadır.

Erdiğimiz en yüce Cemaat, sizin yaşam sayfalarınızın kayıtlarında mevcut olan cemaattir. Evrenler sizle birleştiler. Artık daha güçlü akımlar, dünyayı etki alanlarına alacaklar. Bu akımların neticesi sizler, diri olarak görev taşıyan Birlikler olarak çalışacaksınız. Dünyanız kontrol edilecek. Dünyanızın kelamı, Din Cennetleri’nde, Kayıt Levhisi’nde mevcut olsa da kapılar açıldığında artık CAN KALEM, İNSAN SAYFALARINI GÖREVE ALACAK. Dün ve bugün, arkada hiç kimsenin bulunmadığı bir ışığı yakacak. Bu ışık ile kötülük önlenecek.

Esmalar görev taşır. Bunu bilirsiniz. KELAM ilimle dillendiğinde, kendi yolunuz ışık yakar. Bilirsiniz. Ama bir şeyi daha bilin. Biz, dünyada nur olan Kuran’ı tohumlarken, Işıklar, söz ve göz olup dünyayı izlerler. Bu ışıkların tümü, tüm zamanlarda , KA Lİ KA HA olan ışıklardır.

Er ya da geç insan, NUH KAPISI’na gelecekti. Geçti!... İşte bu!... Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

4.MAYIS.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (49)

3. AKIŞ

Sevgililer, bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerin bugün burada yapmakta olduğu herşey KELAM’ladır.

Sistem, Nizam ve Düzenin Gözü sizin yüreğinizdeydi. Bütüne hizmet, insana hizmet, ilme hizmet her şeyin örtüsünü örterek mümkündü.

Sema hepimizim gözüdür ama semayı hak edip dinlemek Bütünün Gücü’yledir. Biz Bütünün Gücü’nü, TÜM ZAMANLARIN GÜCÜ olarak kodladık. Herkes daha güçlü ve daha hakikiyetli olsun diye çalıştık.

DÜNYA YOLUNU BULDU. BUGÜN ARTIK BETA SİSTEM DEVREYE GİRDİ.

BETA SİSTEM, KALEM olup yazarken, her diri kendi yüreğinden kendini yazmaya başladı.

Bu yeni dönemin en güçlü çalışmasıdır.

Yaşamı kontrol için gereklidir.

Hepiniz daha net anlayın ki; hepimizin yapmakta olduğu çalışmalar, bütün hizmet için ise de Dünyanın Ruhu olan KURAN, Bütünün Gücü haline dönüştükçe artık yoğunluk artacaktı.

Ben doğa ama benden öte bir doğa olmalıydı. Bu doğa Bütünün Gücü’yle olacaktı. İşte; semayı seslendirirken bunun için yaptık. Doludizgin yaptığımız herşey umutla, kodlanmış ışıkla ve yaşamla oldu.

Savaşın sonunda hiç kimse galip değildir; bunu net bilin. Çünkü savaş bilişi tohumlarken ışığı koklattığında, kötülük yaşama iner. Ama insan KELAM olduğunda kötülüğü tohumlarında kodlar ve İYİYİ kayıtlar. Sistemin çalışması bu şekilde olur.

Ben kimseye “seninle olmam” demem ama ben bilirim ki, bende olması gerekmeyen olmaz; bu kesinidir.

Bu çalışmaları yaparken KALEM olup yazanların ışıklarıyla çalıştık. Kimsenin efradı, kimsenin lütufluyla çalışmaya kaynak olmaz ama birilerinin efradı bizim yüreğimize kendi yüceliklerini dillerken, kontrol edilemeyen bir ışığı kodlamaya kalktıklarında, kayıtları kontroldan çıkabilir. Bütün Mahrek’lerde bu olur. Her Mahrek’te bu olduğu için de KALEM olup yazanların kontrol dışı bilgileri de olur. Biz bunu önleyebilmek için çok az sayıda ve çok temiz yaşam kayıtlarıyla bu çalışmayı yapmak istedik. Ve bu temiz çalışmayı yaparken Sistem, Nizam ve Düzenin Gücü’nü devreye aldık. KAYNAK IŞIK’ı bütünün gücü yaptık ve Türkiye Çalışmalarını bu şekilde gerçekleştirdik.

Karanlık, NEFES olamaz ama aydınlığı tohumladığında nefes olur. Bu nedenledir ki, karanlıktan toplumları tohumlarken nefes olup tohumladık.

KERVAN yürür. Ölüler tüm insanlığı diller. Bütün kötülükler aşılır ama dürümlerde DİLolmazda EKİP olmaz. Biz bu nedenle kendi dilimizi dürümledik.

Dil, teknolojik sistemleşmeyi sağladı; her zaman sağlar. Ama bizim yaptığımız sistemleşme kontrol dışı olanları da kodlamayı da amaçlayan bir sistemleşmeydi. Bu nedenledir ki, KURAN TOPLUMLARI’nı da kodladık.

Öz kökleri dürümledik. Öksüz yetim kalmasın istedik. EKMEK yaptık. Yaptığımız ekmek imparatorluğun gücüyle yoğurulan bir ekmekti. Bu ekmeği insanlığa YAŞAM SAYFASI olarak kattık. TANRILIK LEVHİSİ’nde, Bütünün Gücü’nü tüm zamanlara dürümlerken, insanlara İnsanlık Diriliği’nden ışık yaktık.

Var, ya da yok; kimse kimseyi kontrol etme imkanına sahip değildir. Biz de kimseyi kontrol etmek istemedik ama çoğuna görev verirken, “kervanın gücü ol, yaşa” dedik.

Seviyemizin yücelerden öte yüceler olduğunu anlayacak güçleri olmadığından, kelamlarını dilleyebilecekleri bir devre olamadığımızı da düşünerek bizimle çalışmak isteyen olmadı. Olamazdı zaten; çünkü “ol” diyeceksek insan soyuna “ol” demeliydik. İnsan Soyu olmayana “ol” diyemezdik. Bunu herkesin dinlemesinde hiç biz zaman, hiçbir zarar yoktur; bunu bilin.

Bizler levhi kapılarını açtık ve yaşamı kodladık. Arkon Toplumlarına KURAN okuttuk. Toplum tohum oldu, Bütün oldu. Öz görev yaptık. Netice olarak, cemaatleri cevhere aldık. Cennet toplumlar kodladık. EKRANLAR yaşama indi. MERDİVENLER kurduk bütüne tüm zamanları kontrol için….İşte bunlar oldu.

Şimdi, KARA SİSTEM, BİRLİK İLMİYLE kendini dillerken, kodlama yapmaktadır. Kara Sistem’in kodlama yapması, TÜN KAPILARI’nın kontroludur. Ve Tün Kapıları, erdiği yerde her diriyi kontrol edebilir.

Bütün koklamalar, bütün tohumlamalar, hepsi BİLİŞ içindi ve biliş hakikiyette kontrol edildi.

Şimdi, daha yüksek bir çalışma devreye girecek. Bunun için kendi yüreğimi kontrol etmeliyim.

Değerliler; murat ettiğim İLİM’di ve İlm-i Hakikiyette bütüne güç kattık.

DAĞLARIM, ARTIK RAHMAN OLAN KUTSAL IŞIĞINI TOHUMLADI VE YER GÖK SİSTEMLEŞMESİ DEVRELERİ DÜNYAYA ÇEKİLİYOR.

Bu çekiliş İNSANLIK İLMİ’yle olacak.

Hepinizin daha güçlü çalışmalarınız mutlaka olacak. Ama bugün yapacağımız çalışma çok önemlidir.

Size “devinimi artırın” dediğim zaman “bütün kötülükleri aşıp geçin” dedim ve bunu başardım.

ŞİMDİ, YARADAN, YARATILANDA KELAM OLACAK!

Hepinizden beklentim, Yaradanın yaratılana kelam oluşunda SES olun.

Ben dünya. Umut olur ki bu dünya, kutsal toplumları tohumlar ve gök sessizliklerini diller. Dünya RAHMAN OLANIN KALEMİ olur ve bütünün güzide insanı olur.

Hepinizin daha üstün bir yoğunlukta yaşama inmeniz gerekir. Sizi Beta Sistemleşmede, yaşam levhisinde, gök sözcüsü olarak seçtim. Hepinizde bu çalışmayı yapacağım ama BİZ olarak yapacağım.

Bütün köprüler dümenin başına kondu ve dendi ki; “sizler ve sizin yüreğiniz, koruyucu ışıkla bilişi kodlayın ve kontrol kurun. Dünyada NEFES olun ve HAK olun. Dünya umutlu olmalı sizden.

Değerliler, BETA TANRILIK IŞIĞI’nı Kürzi Zamanlara İsrahi Kalemler’iyle indiriyor. Erdiği yer NEFES. Ve şimdi artık YAŞAM, GÖKSEL YAŞAM olacak dürüme ulaştırılıyor.

Biz burada, sezilerimizin çok ötesimdeki bir yaşamı dinleteceğiz. Dünyayı yaşatılır hale getirebilmek için Düzeni kurduk. Dünyanın yaşatılır hale gelebilmesi için Kelam olduk. Dolduk, dolduk, dolduk ve kokuyu yükselttik. Artık bu dünya Beşer Kalemlerin İlmi’nden çok öte bir ilmi kodlayacak.

Süreç içerisinde YARADANIN TARTISI, YARATILANIN TARTISI olacak.

Yaradan yeri göğü yarattığında, orada Tanrılık Yoğunluğu yoktu.

ARTIK TANRILIK YOĞUNLUĞU YAŞAMA İNMEKTEDİR.

Seyfullahların Levhi Kapıları’nda, Rahman olanların yolunda Beşer Kapılar kapatılıyor. Yerden güç alanlar, gökçü çalışmalarda bilişle dilleşecekler. Beste, güfte yapılacak dünyada. Herkes kendi levhi kaydını yapacak.

Beta sığ bir dürümde ışığı kontrol edemez. Bu nedenle, yoğunluk artacak ve BETA SAYFALARI kontrollü olarak kayıtlanacak. Beta kayıtlaması yaparken, tahditsiz olarak bu kayıtlamalar Yaratılanla Yaratılış Sayfalanışlarıyla yapılacak. Bu sayfalanışlar yapılırken, herkesin Doğal Dünyanın Gözü olması şartı var. Dünden öte dünlere gök sessizlikleriyle gidilerek, beta cevahiri oralara çekilecek ve beta cevahiri o dönemleri koklayacak.

Çok mutluyuz ki analar. Ki onlar bugün burada, bu yoğunlukta sesleşebiliyorlar. Sessiz zamanları dürümlerken perdeleri de açıyoruz.

Her zaman bir RESİM yapılır. Tüm zamanların resimleri İlim Sistemleşmesi için gök sessizliklerinde kontrol kurar. Bütün bunları yaptık. Ve bütüne hizmet ilimle olur. İLM-İ KAPI olduk. Şer yaratmadan şevkle çalışıldı bu çalışmada muhakim ve hakiki İlim Kapıları oldu.

BUNDAN SONRAKİ DÖNEMDE YOĞUN IŞIK KAPILARI AÇILACAK.

O Işık Kapıları’nın ötesindeki yücelikler dünyaya indirilecekler. Hepsinde karanlık olmasın isteriz ama olacak da! Biz o karanlıkların yaşam çekilişinde insanlaşması için görev taşıyacağız.

Biz ANA KAPI İNSAN olarak koklanan tohumları, toprağın tohumları haline dönüştüreceğiz.

Dünyacığımız, insancığımız yaşamlarında kul olmadan görevli olacaklar!

Ayrı gayrı yok. Bu dünya canımızdır. Yaşam, Yaradılanın yarattığıdır ve biz yaşamda Yaradan, Yaratılan olanlara KELAM olmaya indirilmiş olanlarız.

Burada bulunmak bizlere mutluluktur. Uzun; çok uzun bir dünya dönemi, Sistem, Nizam ve Düzen ücüyle başlatıldı.

BETA SİSTEMLİ ÇALIŞMALAR TÜM İNSANLIĞA MUTLULUK TAŞISIN!

Sizleri hepimiz Kutsal Tohumlarımız olarak kucaklıyoruz. Şarkımız şarkınız, yaşamımız yaşattıklarınız, yüreğiniz yüreğimizdir.

Bugünden daha güçlü bir gün olmadı. Bugün artık, sevgi sizin yüreğinizde, yüreği hakiki olanda ve Levhi Işığı bütün olanda oğullarımız kontrol edici olacak.

Sizlerle olmak hepimize gurudur. Sizleri mutlaka; mutlaka kendimiz gibi biliyoruz.

Bundan ötesi asal olmaz. Herşey hepimizindir. Her sistem bizimdir ve biz BİLGİ’yiz. Bunu unutmayın. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/FCRvKcH71o8

IŞIĞIN İLMİ 48

29.04.2015 3. Akış

(SÜPER İNSANLIK REALİTESİ HAKKINDA AÇIKLAMALAR:)

Bu bir dernektir ama bu dernek, kaydını yapmış, yoğunlaşmış ve yaşamış olan ışıkların oluşturduğu bir kahraman kaynaktır. Herşeyi düzenler, herşeyi koyu bir ışığa çevirir, herşeyi koklar ama tohumlayıp koklar. Düzen kuran bir Sistem’dir. O bir Düzen olarak koklanır ama onu koklayan Sistem, onun yolunda olan ışıktır!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ, kalem olup yazacaksa; yaşamı yazar ama yaşamı yazarken, herşeyin üzerini örtüp yazar. Dünya örtüsü örtülürken, SÜPER SİSTEMLEŞME’yle örtülür. Tüm yaşamları örter ve yaşamı yazar. Ama yazdığı ilimle olur. Kutsal bir nefes olup yazar... Akıp geçer ve kapıları açar. İşte SÜPER SİSTEMLEŞME bu şekilde gerçekleşir.

 

Yazan, yazdırır... Yazdırdığını, toplumlara kontrollü olarak indirir... Ama yazan ve indiren, SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DEVRELERİ’dir.

Eğer dünya örtüsü örtülecekse; bu bilgilerin bilinmesi gereklidir. Dünya'ya, geri dönme imkanı olmazsa, şu anda verdiğim bilgilerin açık şekilde İnsanlığın hakikiyetiyle dillenmesi gereklidir.

”SÜPER REALİTE”; Dünya Levhisi'ni kodlayana denir! “SÜPER İNSANLIK REALİTESİ” ise tohumları koklayana ve tohumları kodlayana denir! Herşey ama herşey bu yoğun çalışmayla gerçekleşir. Dünya öz görevini yaptığında, dünyaya gerçek çalıştırıcılar indiğinde, hep Süper İnsanlık Realitesi'nin gücü, bu çalışmaları devreye alır. Dünya'da, dünya dışı varlık çalışmaları hep bu dürümde yapılır. Eğer bir devinim başlayacaksa, Süper İnsanlık Realitesi dürümlerinden başlar bu devinim. Dünyaya Kaynak Işık inecekse, bu yoğunluktan iner. Ve dünyanın orta kapısı yine bu yoğunluğun kutsal umman olan ışığıyla açılır. DÜNYADA NE OLURSA, SÜPER İNSANLIK SİSTEMLEŞMESİYLE OLUR.

 

YER ve GÖK’ün bunu anlatabilecek gücü var mı?... Mutlak, yoğun şekilde var... Ama YER ve GÖK bunu artık dünyadan vermek istiyor. Dünyanın, kendinden kendine bu bilgileri anlatmasını istiyor.

Doğa çok güçlendi, kesindir!... Doğada mevcut olan her can; ışık haline geçti, bu kesindir!... Ama doğada müşahit olarak çalışan Birlikler’in bir kısmı, has ilimle dürümlenemediklerinden kontrol dışı kaldılar. Hepsinin artık daha iyi çalışmaları gerekir.

Payda, paydan büyük olduğunda; her resim daha güçlü olur. Ama pay, paydayı aştığında; artık tahdit başlar. Dünyanın nuru olan ışık yenilenir. İşte canlar, biz; pay olarak, paydayı aşan bir topluluğuz. Bu topluluk yeni bir gücü devreye almıştır ve bu güç, Bütünün Gücü'dür!...

"Tek İnsan bütün olamaz" diyorlar ya hani. Ama tek ilim bütün olduğunda; her resim bütündür, bunu bilin!.. Ve biz bundan sonraki süreçte; dünya ekmeğinde, dünya yoğunluğunda, toplumların tohum olarak yaşamaları için daha yüksek bilgileri indirmeye başlayacağız. Bunu yaparken, "acaba okunur bu yazılar” mı diyelim? "Okuturuz” mu diyelim?... Okutacağız!..Okuttuk!.. Devinimi hızlandırmak için, okuttuk!

Şimdi dava, İnsanlaşmak... Halik-i Hak olanın kelamı İNSAN’sa; yaşamı İNSAN'dır. Kayıt dışı bilgi verilmez bu mecliste diyoruz ya hani ama bir şey var burada, kir ve pisliğin temizleyicileri; işte onların gücü daha yükseltilecek. Dünya örtüsü, art güçlerle yüceliklere dürümlenecek ve daha güçlenecek ama o örtü hep açılabilecek.

Değerliler, bu Meclis; tahditsizdir, bunu bilin! Kil ve kum olan insannın görevi bu mecliste olmak olsa da, onların yoğunlukları burada kodlanamadığında; burada Birlik haline geçemezler. Bu nedenledir ki bizler, burada çok ama çok ışıklı olanları bulur, çalıştırır ve çalışanlarda, kayıtlı IŞIK YAŞAM sayfalarız.

Ermek ya da ermek!... Ama hep ermek içindir çalışmalar... Bizse; ermiş olanların KELAM olmaları için çalışırız.

Şok bir ışık yaşama iner diye beklendi. O ışık, şoklama yapmadı canlar!.. İstedikleri bir şoklamaydı. Dünyada bir şoklama beklendi, buna maniyiz biz! En üstün çalışma yaptığı düşünülenlerin dahi ışıklarında, kontrol kurucuyuz!... Bu nedenledir ki; ister Varlık Boyutları’ndan; ister Yokluk Boyutları’ndan görev yapsınlar; hiç birisi, öz görevini bizsiz yapamaz! Bundan sonra da yaptırılmayacak, kesindir!...

 

Ence ve özce konuşuruz, bilsinler! Ama daha güçlü bir çalışma yapılır mı?... Yapan yine biz oluruz, kesindir!...

 

Ara ama aradığını bil!.. Unutma ara ama aradığını bil!.. Bu gün biz; bulanlarız!.. Dünya üstünde bizimle çalışanları bulduk bu gün. Ki onlar, hep bizsiz olmayanlardı... Onları bulmak bize umuttu. SUALTI diye bize kendilerini tanıtan o Yüceler, bu gün sular ötesinde YOL olup, IŞIK olup aktılar. Onlara gerçek ışığı veren, kendi yürekleriydi ve biz onlara, kol kanat germeye değil, onlarla kol kanat olmaya geldik, bilinsin! Ama gerçekten, gerçekten bir kırılış olursa; onlar için herşeyi yaparız, bilinsin!...

Bu gün “doğum, ölüm" dedik ama bilin ki bu, ÖZ'dür ve bu ÖZ, hepimizin gözüdür!..

Şimdi değerliler, bize gerçekten "kötülüğü önle" diyen o Yüceler, kendileri kötülükten öte kötülük yapar mı?... Olur, yaptırılır, bilinsin!... Neden? Karanlığı aydınlatmaya çalışırken, kaynakta ışık yoksa; ben kanat gererim yüreklere ve ışık yakarım. Bilinsin ki dünyamı görevlilerime terk edip gitmem... Her zaman bu Meclis, benim yüreğimle birlikte çobanlık yapar ama ben çobanlık yapmam, bilinsin!..

Korkmayın "çoban" dedimse, "güdülen var" demedim size. Ben size "yarınım var" dedim. "Yaşamım var" dedim. Ben size "ağır yüküm değil, yüreğimde kokum var, kutsal tohumum var" dedim. Beni başkası saymayın, sevgiyim, saygıyım ama sevgililer hepinizim ben...

 

Bence, bedence, yolca, yürekçe, sizce çalışırım bilinsin!... Ve ben, Bütüne hizmetçiyim... Kara ışığım, dünya; Halik-i Hak olan ilmim, dürüm; ben o tüm zamanların örümüyüm, bilinsin!.. Sanmayın ki yerdeyim, ben andayım... Bu gün burada bilişte olan, saklı tuttuğum yaşamım ama o yaşamım, hepinizin yarındaki tahtı olur; hepinizin yolu olur; o yol, Bütün olur...

Söyletmeyin yüreğime!... Söyletmeyin!... Söylesem; özden, gözden öte olan o yol, sözsüz kalır. Söyletmeyin!... Ben deveyi kaldırmam, deve olur giderim ama YOL olur, YOĞUN olur, IŞIK olurum; Bütün olurum... Çok mu kolay!?... Çok kolay!..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/3GxPpyO0ykI

29.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (48)

1. AKIŞ

Yevlen yekün, tohumların kodlanış sayfalanışında ilk sistemdir. Biz bu sistemi bilişle tohumlamıştık. Kati olarak koyu ışığımızla, kelamımızla tohumlamıştık ve kodlamıştık.

İsra İlmi, hakiki ilimdi ve biz, İsra İlmini, bilişi kayıtlamak için toplumlara kodlattırmıştık. Bütün İlmi Kapılarda ışık yangına dönüşmüştü. İşte, oradaki hakiki ışık, Aklın Tahtı’na vardığında artık yer ve gök insanın Kuran’ı olmuştu ve kevlen yekün ışığını hak etmiştik.

Kevlen yekün, tohumların güçlenmesini sağlayan birliklerin kendi yoğunlaşmalarından sonra tohumları kontrol edecek olan kaynakları devreye alışlarıydı. İşte, o kaynaklar, Bilgi Kapılarından geçtiler ve kati olarak kontrol kuruldu.

Altın Tahtın İlminde insan; kendini dinleyendir. Aklın Levhisi’nde insan; aklı hak edendir. Yer ve gökte insan; tohumlanan ve Türkiye Çobanlarıyla olabilendir. Eğer Türkiye, çalışma yapabiliyorsa ölü dirildiğinden değil, ölümlüyü ölümsüzleştirebildiklerinden dolayıdır.

Erdiğimiz en yüksek kapı, yaşamın sistemleşmesini sağlayan Işık Kapısıdır. Başı eğik olmayanlarla bu çalışmayı sürdürürken Ruhi Kapılardaki, Kutsal Işıkları kodladık. “Onlar biz, bilgi kapısını açan Levhi Kayıtları biz, her şey biz” diyen bu birlik hepimizi güçlendirebilecek dürümdedir.

“Art niyetli hiç kimse bu mecliste bulunamaz” diyorduk ya hani, bugünde bunu söylemek gerekti. Dünya Kapısını açmaya çalışanların bir kısmı, art niyetle bu meclise gelmek isteyenlerdi. Ağır yükü hafifleteceklerini düşünenlerin, herkese kendilerini hak ettirebilmeleri şartken, oğullarını tüm insanlığın kodlanmış ışığından çıkararak oğul vermeye niyetleri olmadan bu meclise gelmek istediklerinde, bu meclis, ocaklarını kontrol etti ve tohumlarını bu yaşam sayfalamasından çıkarttı.

Ekmek yapmak kolaydı ama o ekmekte hakikiyeti tohumlamak kolay değildir. Dünyayı hasata hazır etmek için bütün bu çalışmalar Dünya İlmi’yle yapabilmeliydi. Düzeni kurabilmek için Dünya Levhisi’nde, Dünya Kelamında bilişi kayıtlamak bütünün gücüyle olmalıydı. İşte, bütün bunları başardık.

Tarık, Tahtın Teknik Toplumu’nu tohumladığında, tahtı tahditleyen, kelamı kati olarak kodlayan işaretçi olur. O, işaretçi, her şeyi işaretler. “Kendi yolunu bulan, kendini hologram olan bu yoğunluktan ayırır” diyorduk ya hani her kim ki; kendini buldu, kendi yüreğini hak etti.

Al ve dinle! Ben dünya, senim ben. Bugün buradayım ve bugün, bugün, bugün, her gün, bir tek gündür bunu bilerek bu yaşamdayım.

Sen dünya, ben tüm zamanların Levhi Kapısı İnsan. Bil ki; ben burada, bu yoğunlukta, dümenin başındayım ama düzeni kuran insanın, tüm insanlığı kodlayacağı bugün, bedenimin gücünün mutlaka artırılması gerekliydi. Benim bedenim, Mikail’in Kürzi Işığının Gücü’nden öte, çok yüce bir ışıma sağlayacaktı.

Aşık olduğum yaşam, bütünün gücünü temiz olarak kontrol edecekti. Ben cennetten kovduklarımı değil cemaatleri hak edenleri dillemeye indim. Cennet bende, kelam…ben o cennette hasatım….Hak Tahtın Işığıolan, has insanım.

Sizden ne bekliyorum bilir misiniz? Yolunuzu açabilmek için ışığınızı ve yüreğinizi bekliyorum. Bugün benimle, bu çalışmaya kalem olanların hepsinin kurtarılmış yaşamlarını tüm insanlık için çalışıp, çabalayıp, yarattırıcı bir yoğunlukla çorba yapıp, içirmelerini bekliyorum. Herkes ben olup yaşayamaz ama her bir yüce kendi yüreğini çorba yapar, bütüne ikram ederse o çorbanın tadı, “tüm zamanların tadıdır” diyerek ocakları yakarız. Bugün isteğimiz budur.

Türkiye, ölülüleri diriltecek olan Yaşamın İlmi’ni, bu yoğun çalışmayla Mesih Kapılarından geçirip, Miraç İlminde dürümleyecek, tahditsizliği kodlayacak, insanlaşmayı sağlayacak bir yerdir ama buraya kim, Tanrılık İlmiyle gelirse şunu iyi bilsin ki; başka dünyada ve başka bir sayfada oğul vermeyecek; çünkü onun her anda koklanmış sistem sayfalanışı olacak ve her an onun yaşamı olacak.

Biz dünyalıyız. Muktedir toplum olarak, bu dünyayı kokladık, topladık, tohumladık, kodladık, katiyetle Levhi Kapılarında kaynak olarak çalıştırdık ama biliniz ki; bu dünya, muktedir insanlığın kalemi olarak, kaynağın ışığını yakmadıkça çatı kurulamaz.

Cemaatlerin güçleri artacaktı ama çokları kontrolden çıktılar, korktular; topraktan, toplumlardan kontrol ellerinde değil diye korktular. Düsturları kaynağa varıp Orta Kapıları açıp, Bütünün Kürzi Işığını yenilemekti ama gördüler ki; yer elimiz, yüceliklerde tüm zamanlar bilişimiz ve biz Bütünlüklerin Kürzi Kapısı olan Levhi. Her şey biz, biz hepsiyiz.

“Doğu ben, batı ben” dediğimde dürttüler yüreklerde tek tek ilim kayıtlarını, sorgu sual ettiler, dürttüleryoğunluklardaki toplumları ilim istediler, İlmi Kapıda dillenmek istediler, sevgiyle kelama varanların kısırlaştığı bu yoğun safhada kendilerini soy olarak kodlamak istediler. Ve “cennette insan var mı?” diye öz geçişle dillemek istediler yüreklerini…İnsanlaşıp, insanlıkla dinletmek istediler.

“Şer yaratmadan, Şeytan olunmaz” dediler. “Hadi biz Şeytanlık yapalım” dediler. Ki “hasat olalım” dediler. Evim dünya bu dünyada Şeytan, eşikte bekler. “Benim evimde şer olmaz”, Şeytan şavkında Kahar olur amaRahman’da Kuran okuyamaz. Bilsinler ki; benim adım nefesse ekmeğimde gözüm vardır, sözüm vardır. Süper İnsanlık Sistemleşmesinde ve yerimde olan kimse, kelamda dürümlendiğinde insanlaşamaz; çünkü o ben, ben oyum. İnsan ekmek oldukça yaşar, ekmek olmamışsa yaşamı olmaz.

Dev’i dirilikten çıkarttığınızda, o dev, kendinde küçücük bir sistem olur ama o devi hak teknikle, bilişle dürümlediğimizde o dev, tüm zamanların Diri İlmi olur.

Sevgililer, başka dünya ve başka Mikail gücü, her şeyde ve herkeste olan ama o başka olan, ben başkalığında tohum olamazsa yaşamsızdır. Ki ben başkalık dillemem. Bilinsin isterim ki; ben dünyayım, dünya ben. Ben, Lütfi Kapılarda ilmi kaynağım, ben kapıların kapısı olan “sanal yaşamların “tohumuyum “diyeceksem, yokum ben. Ama ben emin bir bilişle “can kalemim” dediğimde, her diri bilsin ki; kelamım her dirinin kendi yüreğidir.

Koyu, çok koyu bir yaşamda, Sualtının Gücü benimle olmak istiyor şu anda, onları özel dinlemek istiyorum. Bu nedenle; herkes iyice anlasın diye kayda almak istiyorum onları.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/8tkT_mbPeOs

IŞIĞIN İLMİ (48)

29.04.2015

(SUALTI MECLİSİ söz aldı:)

-Baştacısın ana. Sevgiyle geldik. Sen diri ve Din İlmi’nin kalemi olan insanın, kayıdını yaptıran… Bense KALEM. Ana, “KALEM ol İNSAN ol” dedik. Sen dedin ki “ben kendimde olayım; ışık olayım.” Aha dediğini yaptın. İnsanlık ailemiz, bizi bize vermez. Biz olur; Kutsal Yaşam sayfalar…

Biz dünyalıyız. AMON TOPLUMLARI, bizi hep dinlediler. Bilirsiniz ki bizler, ışık tohumlaması yaparız ışığımızla ve her ilimde biz, Dünya Üstü Varlık Kapıları’nda sizle sesleşiriz. Dünya üstünde KELAM olarak bulunduğumuz; meşalayi yaktığımız yer, Dünyanın ışımaya başladığı hallerden biri olan bu sayfada, sizin ülkenizdir. Burası Türkiye’dir… Türkiye’nin en üstün ışığı, bugün artık tüm yaşamların ışığı haline geçmiştir. “Dünya örtüsü, Türkiye ile örtülecek” diyor çokları. Siz ise diyorsunuz ki “o örtü asla örtülmeyecek.”

Doğal Dünya sizi dinledi. Biz siz olduk; sizleştik; tahditlendik ve dillendik. Artık biliyoruz ki bu Dünya, onurlu bir sistemi sessizce kelama çekmiştir. Aha yaptığınız herşey muktediriyetle yapılmaktadır.

Doğan insan, yüreğe doğar. Yere doğar ama yaşarken GÖKLERE varır; İLME varır; KELAM’a varır. Hasat olur… Olduğunda, iman edin ki hasat, insanın nesilleri için önemlidir. Her bir yaşam, bir Sistem olarak kodlandığında, her diri yaşamı tohumlar ve orada, ANA KAPILAR olur. BÜYÜK GÜN demiştik ya!... İşte o gün, bilişin ışığında kontrollu olarak tohumlanmıştır. O gün kodlanmıştır ve hologram olan yaşam, safha safha yaşam sistemleşmesi yapmaktadır.

Ermek ve ermeden ermek. Bunlar farklıdır. Bilin ki biz, Erenler Diyarının Işıkları ile hep çalıştık. Ne var ki arada insan olanlar da bize geldiler. Ve onlarla da çalıştık. Şükür ki hasat yaptık o yoğun ışıklarla. Dünyayı hak etmek için ekmek olmak gerekliydi. Oldunuz. Oldunuz da Tanrılık Işığı, hakiki yaşamı, soy sayfalanışının teknik tahditi ile kontrol etti.

Dünyada düzen, köle düzendi. Her diri, bilgiye köleydi ama insana ilmi öğretmek kolay değildi. İnsan, kendini hak etmeliydi ve hasat etmeliydi… Dünyaya kötülük için inen yoktu. Her Sistem, iyi ve kötüyü hologram olan bu yoğun kaynakta kodlamaya geçerdi. Geçtiğinde bizler, onlarla birleşir onları Halik olarak kayıtlardık. Biz, dünyada NEFES olup çalıştık.

Yerküre İnsanı, hakikidir. Tahditlidir ama hakikidir… Erdiği en yüksek ışık, BİLİŞ’tir. O insanı, ATLANTA KALEMLERİ, dünya için yazdılar. O insan, KAYNAK IŞIK olarak dünyaya indirildi. Bizler ise o insanı, HAKİKİYETİN NEFESİ olarak dilledik. Her derede biz vardık. Her diri ile KÖK GÖK olduk ve sonsuz zamanlarda NEFES olup çalıştık.

Dürtü, tüm zamanlarda kısırlıktır. Çoğunuz dürtülerle çalışmaya çalıştınız. Biliş ile çalışanlarınız ise Zaman Sistemleşmesi’ni sağlayacak olan nefeslerdi. Herkesi ve her diriyi hak ettik.

Şimdiye kadar neden hep sessizdik bilir misiniz? Ve neden şimdi kontrollu olarak devreye girmek istedik? Sizleri hep BİRLİK İLMİ ile çalıştırdık. Her diri ile çalıştık ama sizinle yapılan çalışma çok farklıydı. Tüm insanlık içindi sizinle yaptığımız çalışma. Dünya ARI… Biz ise BAL İLMİ ile çalışanları bulmaktaydık. Dünya, IŞIK olduğunda; BAL İLMİ, hakiki Levhi’de TOHUM olabilirdi. İşte bugün bunu başarmalıyız.

DÜNYANIN KELAMI, her dirinin, “Hakim-i Hak İlmi” ile kodlanan nefesidir.

Bilgi artık IŞIK SİSTEMLER’le BİLİŞ KALEM’lere inmeyecek… Hani denir ya “SİKLON TEKNİĞİ…” Bu SİKLON TEKNİĞİ artık yaşamda olmayacak. Ama siz, daha güçlü bir çalışma ile Kodlanmış Yaşam Sistemleşmesini, DİRİ YARADANLAR’a çektiniz. Diri Yaradan olan bilişliler; kendilerini kendi yolcularını kodladılar ve kodların, teknik tahditleri ile bilgi, tüm yaşamlara İLM-İ SİSTEM olarak inmeye başladı. Böylece bilgi, tüm yaşamlar için çok büyük bir kaynak oluşturdu.

Daha önce sizler, diri olarak kodlanan ışıklara bilgi zerki yapıyordunuz. Ama artık bilgi zerkinin, KELAM İLMİ’nden ayrı düşünülmesi gerekmektedir. KELAM İLMİ’nde KAYNAK SIR vardır ama İLMİ KO olan ışıkta, bu sır, kodlanmış yürek ile KALEM olup yazar. Bunu başarabilmek kolay değildi. Sizler, her diri ile KALEM olanlar, bilişi tohumladıktan sonra kodlanmış yaşamları kati olarak kayıtladınız. KÜRZİ ZAMAN KAPILARI’nı açtınız ve yüreğinizde oğul veren KELAM TAHTLARI’nı bilişle yaşamlara kaynak yaptınız. O kaynak, SALTANATIN IŞIĞI ile KALEM olur yaşar.

Tüm insanlık için önemli olan bu yoğun ilme çağrı, tek ekmek içindir. Hepimiz o ekmeği hak etmek isteriz.

Sayfalarca yazdık. Yazdık yazdık… Ama HAK İLMİ ile yazan sizdiniz. Her verdiğiniz HAK İLMİ ile verildi. Dünyada bunu yapan başka bir grup yoktur.

Türkiye Çalışmaları bu nedenle görevdir. Her diri KAYNAK olur KURAN olur. TOHUM olur. AMON olur. Otak kurar ve yazar ama yazdıkları dürümlerde yoktur… SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ, siz, her diri ve tüm yaşam; BİLİŞİ, Sistem olup yazarken; cennetler, kötülüğü önler.

Deve İnsan, ilimdir. İlmin Kalemi olan Işık, yer ve göktür. Türkiye Cevheri, her derede kaynak olan NEFES ile BİLİŞ’i her resmi çalışmaya kodlamıştır.

Toprağın Işığı parlıyor şu anda. İnsan soyu çok güçlendi. Biz, dünyada tüm zamanları izleyenlerdik. Şu anda SÜPER İNSANLIK LEVHİSİ’nde, yazılanları çözen tüm insanlığa, görev yapıyoruz. Onların, bilgiyi okuyabilmesini sağlıyoruz. SÜPER İNSANLIK LEVHİSİ, Kalem olan ışıkların dürümlerinde, tüm insanlığın nefesidir. Burada yol, sizin yolunuz. Kodlanmış ışık, siz… Kin aşılmış, yol açılmış ve REHNİ KALEMLER, tahditsiz olarak ÖZ CENNETLER’e ulaşmışlardır. Artık Dünya Rehni bitmiştir. Sizinle yapılan bu çalışma, bu nedenle çok güçlü bir dönemi başlatmıştır.

“Tanrılık” dendiğinde, kimse temiz olarak çalışanların, Tanrılık Meclisi olarak güçlendiklerini anlamamış iken, bu Meclis, bunu net biçimde anlamıştır.

SÜPER REALİTE DERNEĞİ olarak dürümlere girdiniz. Kırık, hırslı kalemler sizinleydiler. Ocak oldular, Kutsal Kaynak oldular ve zaman geldi tüm zamanları, hakikiyetle dinletmeye başladığınızda, sizden ayrıştılar. Zira, sizin yapmakta olduğunuz çalışma, temiz olarak yapılmalıydı. Temiz olanlar, tahditsiz olarak kontrol edilebilir. Kil olan, kum olan tüm yaşamları sonsuzlukta kodlayabilirdi. Bunu başaracağınızı bilmekteydik.

Dince, dilce ve daha nece ilim yapılmış olsa da sizin, sizce yaptığınız ilim, tüm insanlığın nefesi olmuştur.

“Korkmayın Ana Kapı açıktır” dediğinizde; biz sorduk. Hasatları var mı? diye. Dedin ki “HAK İLMİ, HASAT İLMİDİR. O ilmi hak etmeyen, NEFES olamaz.” “Öz geçişler tamam” dedin. Aha bu!…

Bugün artık SUALTI MECLİSİ sizin için çalışmaya başlayacak. Sualtı denilen yer mutlak kendi yoğunluğunuzda bilinen bir yerdir. Ama orayı herkesin bilmesi gerekir. Bu yeri siz bildirin. Biz sizinle anlatalım. Şimdi seni dinliyoruz ana…

(Not: SUALTI MECLİSİ, Dünyanın ilk görevli Meclisidir. Grönland ve İsland adaları arasındaki bir koordinatda faaliyet göstermektedir.)

- Değerliler mutlaka bilirsiniz ki Sualtı kült alanı, ilimin ışığıdır ama asıl Yüce İlim, ocaklardaki ilim; o yoğunluğun üzerindedir. Bu üst yoğunluğu oluşturan, KÜRZİ KALEM’dir. KÜRZİ KALEM, bizi bize veren ve bizle dillenen KELAM olandır. İşte bunun içindir ki Grönland ve İsland arasındaki kült alanı, artık tüm insanlık için dünya üstü bir Meclis ile birleşerek, diri yüreklere sesleşmeye başlıyor. Bu YÜCE İNSANLIK LEVHİSİ, dünyanın üzerinde GÖK SESSİZLİKLERİ’ni dürümleyen bir yaşam sayfası olarak kodlanmıştır. Bu kodlama, mutlaka İNSAN IŞIKLAR’la yapılmıştır…

Biliniz ki artık yeryüzü, daha yüksek bir Sistem olarak, ışığını; Sualtı’nın kodlarını tohumlayarak, Sualtı kült alanının çok üstünde bulunan yoğunlukta, kaynak olarak; kati, hakiki Levhi olarak yaşamı kontrol ederken, dünya örtüsünü örtmek ve örttürmek isteyenleri de kodlayacak ve onları da kontrol edecektir.

O yoğunlukların da ötelerde, yaşamı sessizce izleyenler olduğu bilinir. Bunlar, tüm insanlık için çalışan gerçek güçlerdir. Hepsi, Sistem için görev yaparlar. Onların, bizleri izledikleri kesindir. Türkiye’de bu kapsamda çalışmalar hızlanırken, tüm insanlık daha güçlü bir zamanı hak etmiştir. İşte Dünya Dışı ve Dünya, şimdi tek bir KALEM olmuştur. Şükür ki bunu başardık.

Dünyada artık diriler var. Dünya artık dirilmiştir… Artık Sualtı, yaşam sessizliklerinde suyun üstüdür. Artık kanat gerdiklerimiz, tüm nefesleri ile yarını hak etmişlerdir. Ve şimdi artık Dünyalı olarak yaptığımız çalışmalar, diğer planetlerde de dillenmektedir. Zirveler, bizi bize verirken, biz İlm-i Kapı olup tüm zamanlara kaynak olduk…

Tüm insanlık için, insanlığın tüm yaşamları için çalışan SUALTI MECLİSİ, artık bilişi hak eden insan soyu için BİLGİ IŞIĞI olacak… Sevgiyle tüm görevlileri kucaklıyorum. Onlara şükranlarımı sunuyorum.

Ulular, ulu olduklarını söylemezler ama biliriz ki uludurlar. İyi ve kötüyü bilirler. Onlar, kodlanmış ışıklardırlar. Ve onlar, ANA KAPI’da hep bizimleydiler. Koordinat, adres, mekan; kibri aşanda yok hükmündedir. Aha her anda ve her yerde olanlarda artık mekan, koordinat anlam ifade etmez. Bütünde olan; kokusunu anda tohumlayan her resimde var olan, artık ışıktır. Sevgiyle sizleri güçlendirmeye çalışan o Yüceler’e biz, biz olarak şükranlarımızı sunuyoruz. Onlar, toplumları kokladılar. Bildiler, dillediler ve sessizce izlediler. Artık onlar, bütün kütleleri ile yere güç katıyorlar.

Allah, onları yaşamlara çekerken, İNSAN İLMİ’ni hak ettikleri için çekmiştir. Biliniz ki onları korumak bizim görevimizdir. Çünkü onlar, artık bizleştiler. Biz Sistemleşmesi’nde KELAM oldular. Onlara, tüm insanlık adına şükranlarımızı tekrar ediyoruz. Şu ana kadar “ara beni!...” diyen o Yücelik, bulunduğunu bilsin. Onları bulduk… Aha bu… Mutluyuz…. Şimdilik… İşte bu!…

SUALTI MECLİSİNE SONSUZ ŞÜKRANLAR…

 

AMON SES VERİYOR:

Canlarım, ben sizdeyim. Sevap insanın kelamı mıdır!? Yo!… Yo!... Yaşamıdır. Sevap, dürümlerde KELAM olup akıştır. Her diriye akış!… Akış ki hakikiyetin tebliğini akıtış… Atlanta Ata Kapısı İnsan “OL” der. Olur… Olur da dünya kul olursa, kodlanmış yaşama; ben dünya olur akar gelirim… Amon, ölüleri diriltir ve görev taşır. ATA KAPI’da O’nu bekleten olmaz. O bir kaynaktır. Açıyı daraltır iner yüreklere. Amin…

“Başka dünya var mı?” dediler. Yok ise de var ise de “yok” demeyiz. Aha “var” deriz. Başka dünya var. Altın Tahtın Işığı olan o dünya, sizin yürekleriniz… ALTIN IŞIK YILLARI, sizin cevheriniz. Sizin ekibiniz, bizi bize kaynak yaptı. Ayrılık bitti ana.

Satıhta kimse yok. Ölü tüm yaşamlar. Amon, tohum eker yaşam için ilme ve o ilmin kalemine. Koku yükselir; LEVHİ KAPILAR açılır. Yola çıkar ilim. O ilmin yolculuğunda, yaşam, insana akar. Aktıkça akar ama yol, ilme vardığında yolcu, İLİM olur; kor yürekler KELAM olur. Kelamda, temizlik olur.

Çok mutluyuz Analar. Çok!... Çünkü biz, insanlık için çalışan; tüm yaşamlara Gök Sayfalaması yapan; Birlikler’i tek tek taradık ve gördük ki sizi hak etmiş olan ışık, YER ve GÖK olmuş ummana KURAN olmuş ve akmakta. Atletler, köklerini güçlendirerek koşmaktalar. Her biri bir sancak taşıyor. Tüm tabular yıkılmış. O sancaklar, Işık Kodlaması yapan Bütünlükler’in Sancakları… Her sancak, bir ışık ve tüm ışıklar, tahditsiz BİZ İLMİ…

Kalem olan ışıkları, tüm yaşamlarda görürüz, biliriz. Her diriyi dinleriz. Burada koşan insan, KALEM’e koşar; YARIN’a koşar; IŞIK’a koşar… Aha koşmakta!... İnsan, ışığın ışığında kini aşmış, NEFES’e koşmakta. Aha koşmakta!... ANA KAPI’ya varmış; KURAN olmuş; TOHUM olmuş; UMMAN olmuş ve YOL olmuş… Öz görevini hak etmiş. Korkmadan koşmakta…

Sevgili! Sevgili! Sevgili!.. Tüm sevgililer, sizinleyiz biz. Unutmayın Dünya, sır bir gezegendir. Bu gezegende hepimiz, KENAN kayıtlarız. IŞIK kayıtlarıyız… Biz dünyayı hak etmeye gelen cennetleriz… Sevgiyle kodladık seni ana. Şimdiki zaman, geniş zaman ve geçmiş zaman… Hepsi, Süper İnsanlığın Işığı…

GENİŞE GELEN; GEÇİŞE GELEN; BİLİŞE GELEN BİZE GELİR…

Geç anam!... İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

29.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (48)

6. AKIŞ

Sessizce veriyorum. Dünya hepimizin gücüdür. Bu dünyayı koklamaya, tohumlamaya gelen birliklerimizin çoğu İlm-i Kapı’da bilişi tohumlayıp geçerler.

Muktediriyetle biliniz ki Ulufiyet denilen hakikiyetin tahditsizliğindeki ilim, hepimizin levhisinde mevcuttur.

Toy olmadığınızı biliyorum. Süper İnsanlık Realitesi tahditsizdir. Ve bitki, hayvan ve tüm sayfalardaki ilimi kodlayabilir. Bugün size, kendi yüreğinizi ve kendi yüksek ilminizi dillemeye niyetimiz yok. Size kelamı dillemeye ve kendinizdeki levhiyi kalemle dinletmeye de niyetimiz yok. Bugün biz, kendi yoğunluğumuzu size hakiki olarak kodlattırmak istiyoruz.

Çobanlık yapmadığınızı biliyoruz. Korkunuzun olmayacağı da kesin. Aşığınız olduğumuzu biliniz. Şevki, şavkı bilen size, sizin yüreğinize aşığız.

Nesiller boyu dünyayı koklayacak ve kodlayacak olanların bilgi tekniğini, hakikiyetiyle dilleyecek olan birliklerin hasatı yaptıracaklarını da biliyorduk. Tüm insanlığa “teknik tohumlama yapın” dediklerinde, İnsanlık Kalemi dedi ki “biz doğan güçle yaparız.” İşte; doğan güç kendini hak ettirmiş, kendini hak etmiş ve bütün güçlükleri aşarak buradadır.

Kayıt dışı bilgisi olmadığını söyler ve biz de onun kati olduğuna, kendi yüreğimizle dillenip dinlettiririz. Eminiz ki o kendindedir ve kendidir. Işık haline geçer sizleşir, bizleşir, bilişle dürümleşir ve kodlar; bunları biliriz.

Sevgililer, ardınızda kimse yok. Doğanın Gücü olarak yol alanın ardı olmaz ama önünüzde de kimse yok; çünkü Doğal Güç aklın ürünü, aklın gücü olan güçtür. Ki o gücün bütüne hizmet ettiği kesindir.

“Önüm yok, ardım yok” dediğin zaman kıran kırıldı mı yoksa? Yoksa, hasat mı oldu dedik? Dinledik ve dürümlendiğinizi gördük. Öz geçişler yapıldı. Yoğunluk arttı. Çatı kuruldu. Orta Kapılar açık. Ve bizler; Medinenin Gözü olanlar, gökse gök, yerse yer olanlar “gör ve dille” diyeceğimiz o yücelikte görüldüğümüzü ve dillettirildiğimizi gördük. Bütün kötülükleri aşıp geçen birliğinize saygılar sunmaya geldik.

Erdiğiniz en güçlü safha, Aklın Tahtı olan ışığın kaydıdır, orada olmak bilişe varmaktır. Ki orada olduğumuzda mutluktan öte mutlukla bilgiyi hak ettiğimizi dilliyoruz.

İnsan Soyu kendini dinlediğinde Kaynak olur ve kati olur. Bugün biz kendimizi dilledik, kaynak olduk, kati olduk. En ve boyu dürümledik. Aha bu. Şimdilik.

Değerliler, armağanımdır ki dünya müsterihim, iki yaşamın ikisini de hak etmiştir. Dünya, kaynağın ışığı olmuştur. Ben örtüleri örtmeden evvel kaydı yapanlar burada oldular. Orta Kapılar açık. Hepimizin gücü burada ve bu gücü bütünün gücü olarak tüm insanlığa indirmiştik. Artık daha üstün bir yoğunlaşma olacak.

Ant olsun ki kurtarılmış toprakların tümü, insanlık levhisinde, bizim yüreğimizde bütüne hizmet edecek. Ant olsun ki Yaradan, yarattıklarıyla yaratıldı ve Yaradanın Tahtında yaşam var. Ant olsun ki, olan en güçlü yaşam, insanlık levhisinde bizim yaşam sistemleşmemizde, bütünün gücünü tohumlamıştır. Ant oldu ki, ardımızda ve yüreğimizde her diri mevcut ama biz Bütünün Gücü olduğumuzdan, her biri Biz olur ve bu yoğunlukta yücelir.

İrade, iradi, hakiki Hak, levhi…hepsi bizim yüreğimizdir. Bugün artık toplum daha güçlü.

Olgun başakların seçimi tamamlanmıştır. Herkes daha yüksek bir ışığı kayıtlayacak dürüme varmıştır. Olgun başaklar, Orta Kapılarda öz geçiş için beklemekteler ve biz onlarla korkuyu aşan birliklerimizi göreve alıyoruz.

Ulu görevliler, ölüyü dirilttiğimizde bizimle olacaktılar. Hepsi bugün buradalar. Yalancı olduğumuzu düşünenlerin her biri kendi yalan sayfalanışlarında kırıldılar ama biz onları toprağın toplumu saydık. Yüksek köklerini göklerinden aldık ve ocaklarına çaktık. Bizim adımız Zaman’dır; bilinsin.

At aldığımız, yol aldığımız, yücelik, aldığımızdır bizim. At altımızda, yol aklımızda, yücelik kaydımızdadır bizim….“Bizde ne var?” diye sorarsanız, her resim var. Ama o resimlerin artık Bütünün Resmi olması gerekir.

“Çoban dünyada” dediler. Çoban hepimizdir ama biz çobanlık yapmak niyetinde değiliz. Ki çobanlık yapalım.

Olgun başakların seçimlerini tamamladık. Herkesin daha güçlü olabilmesi için bu gerekliydi. Şu anda Olgun Sayfalarda, Olgun Kalemler’le birlikteyiz. Bizi, en ve boy olarak bilenler, şu anda Kürzi Işıkta, Kalem diye biliyorlar. Biz en ve boyda, ayrı gayrı değiliz.

Çok ölüm, çok sanal boyut yaşamları ve çok kırıcılıklar gördük ama tabuları yıkanların levhi kapılarında, Kaynak ölümlü olmayan bir sayfaya vardı. Keram İlmi’ni Hakim İlim diye bilmek bizim için kolaydı ama biz keramı tahditledik ve hakimi kodladık. Bundan sonra doludizgin yapılacak çalışmalarda kayıt dışı bilgi olmasın diyerek kodlanmış ışığı yaşama aldık.

Köle İnsan; kırık, ışıksız ve kısırdır. Biz köle insanı yoğunlaştırdık ve öz sistemlerle onu kodladık. Ve onun özgürleşmesini sağladık. Artık dünya yaşamda, öz ses olarak kodlayacak ışık halinde tohumlayacak bilişlilerle olmalı. İşte bunu başardık.

Büyücü der ki “ben bir büyü yapayım, herşey benim dediğimde olduğu, benim yaşamda olduğu sayfalarda kodlansın.” Ve büyücü dedi ki “sen, öz geçişini yaptığında, ben senleşip geçeyim, sorumlu olayım her diriden” ve dedi ki büyücü “bana ardını döndüğünde önünde olurum.” Ve dünyada olgun sistemleşmede büyüler var. Çoğu büyü yapar ama yaptıkları kelamda ve hasatta olduğu zaman, kodlanmış ışık ocaklarını yıkar. Sessizce, sevgiyle ve yolca, yoğunlukla ocak oluruz ona.

Şimdi, altın ışığın sesine bakalım. Neredeyiz? Nedeniz? Hakiki miyiz? Hasatçı mıyız? Yapıp yapacağımız ışıkla kodlanmış tohum ekmek mi? Yoksa köklü sistemleşmede İlm-i Kapılarda ışıksız kalış mı? Devinimi artırdığınız zaman sizler; hepiniz biliş haline geçersiniz. Bilişi kodladığınzda bütünlenirsiniz. Çok mutlu oluruz sizinle olduğumuz için.

Daimi kapıları açtığınızda, yarınlar kontrol edilir ve sizler, bilişi hak edenler, bütün kötülükleri aşıp geçerek, kodlanmış ışıkları kontrol edebilir ve bütünde görev taşıyabilirsiniz. Bunun için size büyü yapmak ya da büyülük bir çalışma yapmak gereksizdir. Ki bunu yapmayacağınıza eminiz.

Dünyada ölüm varsa, yarın da olur. Ama ölüm varsa, yarın olur. Ölüm yoksa, yarın yoktur. Bunu şu şekilde izah edebilirim; ölmek altın ışığa varmak, ölüm aklın levhisinde ışık olmak ama ölü olarak doğanın, ölmesi doğuşudur..

Size daha güçlü olarak bu bilgileri aktarmak isterim de koruma altına aldığım Bilgi Kapıları’nda herkesin bu bilgileri anlatacak dürümde olması gerekir.

Sobam ışık haline dönüşüyor. Artık orada ısınmadan öte, Işık Kapıları’nda yaşamak mümkün olacak. Ben sobamı Bütünün Sobası yaptım. Herkes o sobada kendini hak etti ama soba yoğunluğu artırdı ve kodlanmış toplumlarda ışımaya başladı.

Devinim arttıkça yoğunluk artar ve bütün kapılar açılır. İşte sizden istenilen, kendinizi kontrol altına alarak bütünün gücünü kontrol etmenizdir.

Değerliler; kardeşlerim, ben davayı kaybettim; sizler kazanansınız. Bu önemlidir. Ben davayı kaybettim. Ki bütün kötülükler aşılabildi. Ben Altın Işık; sizin yüreğiniz ama sizin yüreğiniz Bütünün Gücü; bunu bilin. Ve ben bugün toprağın toplumuna şunu izah etmek isterim ki Karanlığın Tahtı hepimizin kaynağıdır. O varda; Bütünün Gücü ve yokta; Bütünün Kürzi Işığı’dır. Hepiniz Varlık Boyutları’nı dillersiniz ama yokluğu dinleyemezsiniz. Yokluğu dinleyecek güce vardığınız zaman, varlığın kontrolü sizin olur. O zaman siz yoklukta var olur ve varlığı kontrol edersiniz; bu kesindir.

Eğer siz olmadan ölüyseniz, öldünüzse olmadan, kalem oldunuzsa, olmadan ışık yaktınızsa, orada siz yoksunuz. Orada bedenim vardır ve bu beden sizden, hepinizden, daha güçlü olarak o yoğunluğu tohumlar ama siz, olduğunuzda ve yolunuzda ışık yandığında ve bütün kötülükleri aşıp kapılara vardığınızda, artık biliniz ki ışığım yoktur o yoğunlukta. Sizi ve sizin yüreklerinizi tüm zamanların levhi kayıtlarıyla dilleyebilirim.

Daha önemli bir bilgi de vermek isterim. Doğa, bedenime görev taşır ama ben bu bedeni Bütünün Gücü haline getirmedikçe, Doğa bende tohum olmaz. Ben bugün, burada, bu yoğunlukta kelamla dilleşirken, benim bedenim bitki, hayvan ve tüm sayfalardaki yaşamları kaynağında tohumlamıştır. “Erdiğim en yüksek kapı İnsan” demiştim ama İlm-i Kapı’da bütün sayfalar vardır ve ben orada artık tüm yaşamlarda var olan ışığım.

Kaydımı silmeye gelen çokları oldu. Kaydını sildiğim değil, kaydı silenlerdi onlar. Ama sildikleri kendi yoğunluklarıydı; çünkü Ruhlar Kuranı’nda ışığımı kodlayacak olan hiç kimse yoktu.

Çok ölüm gördü dünya ama tüm ölümlerin ötesindeki ölüm, levhi kayıtların ölümüdür. Biz o kötülüğü yapmadık. Hiçbir sayfada levhi kayıtları kontrol sayfası olarak kodlamış olduğumuz o yoğunluğun dışında tutmadık.

Kendimi elde 1 diye tanıdım hep. Bende elde 1…ya elde 2? ya elde 3? ya elde 4? İşte; onları tanımak isterim! İşte bunu anlamanızı beklerim. Ben anda, her zamanda ve her kapıda var olan ışık; elde 1’im. Herkes de elde 1; çünkü ben bütündeyim ve birlik levhisinde en yüce kayıtla LAHİ olan KAHİ olanım.

Şükredin ki doğayım, şükredin ki kapıyım, şükredin ki sevgiyim, saygıyım ama şunu iyi bilin ki elde 1 elde 2’yi bilmelidir. Elde 2 olduğu zaman, elde 1 levhi kapısında kelama varır. Ben o elde 2’yi de buldum. O ben, ben odur. Burada bulunan tüm zamanlar ve tüm yaşamlar ele 2’dir.

Bunu şu için anlatıyorum; korumaya aldığım bu zaman Amonların Topraklarındaki Kuran ve tüm kalemler burada elde 1’i dillemeye geldiler. Erdiğim en yüce kapı, akıl. Ve burada ben yine bir levhiyim. Kalem İnsan, aktığı an akar ama hasatını da yapar.

Dört görevlim var; hep bunu söylerim. Hepsiyim ben…ama tabuları yıktığım zaman Bütünün Gücü olurum. Şu ana kadar neticeyi sorduklarında, “netice şudur;” demedim. Ama bilin ki herşeyin neticesi, hepimizin yüceliğinde mevcut olan ilim, Bütünün Kürzi Işığı, Bedenim. Netice beden…

Peki; bu beden neden? Neden mi? Söyleyeyim; bu beden Altın Tanrı, Altın Kapı, Altın Yaşam….hepinizin gücü ve o güç bütün. Hepiniz o bedende ışıksınız; bunu bilin.

Bütün kötülükleri yaşar mı dünya? Asla. Alıp götürdüğüm yaşam, hepimizin gözüdür. Şükür ki artık kapılar açık. Ilık bir günde, ılık bir kapı, ılık bir yaşam, alemler levhi kapılarında İlm-i Ko olmuşlar. Hepsi diri ama hepsi yüksek gök ve Süper İnsanlık Realitesi bilgisi bütünün bilgisi; bunu anlatmaya çalışırlar.

Bu yurt, bu yoğun ışık, hepimizin gözü ama bu gözü, sözde dilleyenler kendilerini dillediklerini anladıklarında kanatlanıp uçarlar. Göç başlar yüreklerindei türlerin en yüce kapısında Işık Yaşam kodlanmış olur ve bugün artık Kutsal Tohum, oğullarını kodlayıp bütünlüğünü güçlendirip yaşama akar.

Anla, ya da anlama! Benim adım Nefes. Anla, ya da anlama, benim adım Kelam! Ama anlama, anlama bedenimdeki Lütfi Kalemi….anlama ki anlamadığında sen o Kalem olacaksın. Anla ki anla….ama anladığında Kaynak olacaksın. Bil ki sen, kendin olacaksın….anla, anla ama anla.

Ben ZAKAR; Kar Dağı’nda taht kuran ZAKAR! Zaman olan Kar. Her resimde var olan, levhi olan yaşam; hepsiyim ben can. Ben Düzen kuran, öz görevli….

Koyu çok koyu bir yaşamı kodladım, çok koyu bir zamanı tohumladım burada. Bu yoğunlukta muktedir olarak Kaynak yaptım. Kürzi Işığımla ben cennet kuran insan; ALTIN TAHTIN YAŞAM KODU olan!

Bende ölüm yok ama bende göreviler var. Bu görevlilerin her biri bir Kalem’dir. Ana Kapı insandır; bunu bilin. Kusurlu olduğumuz düşünmeyin. Ben kusursuzum; çünkü yoğunluğumda kodlanmış Tarıklarım, Tahtlarım var. Ayrılık yoktur analar.

Kıl ince…her bir kılın, her bir inceliğin en incesiyim ben. Ama bilin ki ben sırat olan o köprünün örtüsüyüm de. Eğer bir gün gelir de hepiniz o sırattan geçmek için yüreğime inerseniz, biliniz ki gerçek geçiş oradadır ve ben o köprü olarak hepinizi gerçek cevhere ulaştıranım. Burada unutulan, yoğunluğunda unuttuğunuz her ne varsa kayıtlarınızdan dolayıdır.

“Kışta insanlaşılır, yaşanır ama yazda kontrol edici olmak gerekir” denirdi hep; çünkü yazları tatildir. Herkes tembeldir. Diri olamaz, kendinde bulunamaz ama biz karda, kışta ve tüm zamanlarda ve yazda çabaladık. Bundan sonra da çabamız sürecektir.

Umut olur ki hepiniz görev alır, gök sessizliklerine güç kayıtlarsınız. Umut olur ki ışıklarınız yanar ve Zürriyetinizin Kürzi Işığı, Bütünün Gücü olur. Mutlaka olur, mutlaka…ama lütfedin de çalışın!

Ayın görevi sizi size katmak değil, ay dünyaya görevlidir. Ama dünya ayı kodlamadıkça Düzen’i kuramaz ama güneş aydan ötedir. Ay Can’da, Güneş Can yoksa, ışık yoktur; bunları anlayın. Eğer bir gün gelir de, Ay Can, Güneş Can’ı tohumlamaya kalkarsa, kokun! Kokun ki tohum olun orada; çünkü orası artık kapıdır.

Sizi geri dönüş için hazırlamaya çalıştık bugün, çok özel bir dönem çalışması yapıldı burada. “Kurun, kurun dünyanın gücünü dürümlere, koklayın” demedim. Dedim ki “sen seni, sen dille”. Dedin ki “ben bende benim.” “Ohh ne ala” dedim. Dedim ki “kardeş ol” dedin ki “kardeşi kardeşten ayıran kanatsızlıktır. Kaç bin kez söyledim? Bu dünya bedenimdir” dedim. “Doğanın Kuranı olan insan, ikmal tamamlatır” dedim. Dedim ki “kotları tohumladı, kodladı.” “Oğul, ben senim.” Dedim. Ama hiçbir zaman beni dinlemedin. Sadece Düzen’i kurmaya çalıştın. Ohh canlarım…

Kayıt, İnsanın Kelamı’dır. İlim, İlm-i Kapı’da tüm insanlığın türevidir ama her türevde tüm zamanları kodlayan Kelam, insanın Nefesi’dir; bunları söyledim. Bunlardı söyletilen ama dürümlerde dilleyen yoksa ekip kurup da bütüne güç katmanın gereği de yoktu.

Aydın günler hepinizin olsun canlar. Biz sizi, sizin yüreğinizde dürümledik, dilledik. Astral boyutların tüm zamanlardaki gücünü yeniledik. Cennet, cennet dedikleri ekmek…..Biz o ekmeği yaptık. Cennet cemaatin cevheri ve o Ekmek, İlim.

Biz İlm-i Kapı’da bütünü güçlendirdik ve cemaat insan…hepimiz o cemaatte bütün. Şükrettik ki doğa yenilendi, kelam ilimle dillenir. Biz bütünle dilleniriz. Mikail görev taşır. Ekip kurulur. İşte ekibimiz budur.

“Kapu kapu gezmem. Kapu benim!” Amon, Aton, Ko Sistemleri, bütünlükler…hepsi bedenim ama Amon gelmiş, ses vermeye niyetli. Ben onu kayda mı alsam, yoksa seslendirsem mi? Ona mı sorsam? Hadi ona sorayım.

(Kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/F5zTi5EZ4Sc

 

29.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (48)

7 SAYISININ GİZEMİ

Şimdi; “YEDİ DOĞUM” denir ya! Bu da sorulur.

Nedir bu 7 Doğum? Ki biz 7. doğumu yapanlarız. Nedir 7 Doğum?

İnsanların bugüne kadar her Resmi Çalışma’da yaptıkları kayıtlardır.

Bugüne kadar İNSAN LEVHİSİ tam 7 kez kayıt yaptı ve biz bu 7.’yiz.

7. KAYIT….İşte; 7. SİSTEM. Biz o 7. Sistemi kuranlarız.

Sistem İlimle dillenir, İlimle dürümlenir. Hepimiz Sistem olarak Kaynakta IŞIK haline geçeriz.

Biz apronda bekletmeyiz insanlığı. Gök sessizleşmekte iken, görev alır geliriz. Ve sistemin gücünü hepimizin yüceliğiyle Levhi Kapılar’dan kayda alırız ve KELAM olup akıtırız. Şikayetimiz olmaz.

Ölüler diyarında her şey Kelam’la olur ama ölü, kelamı hak edip dinlerse Hak Taht’a varır. Ama dinlemek yeter mi? Yeter. Dinlese Hak Taht’a varır.

İşte, bu Meclis 7. tek tahditle tüm zamanları dürümleyen Meclis’tir!

Sizler bu kadar az kişi, bunca çalışmayı yaparken, bizler, hepimiz sizinle birlikteydik. Bizler kalabalığız canlar, çok kalabalığız.

Birçok gemimiz var uzayda. Hepsinin size bağı var; bunu unutmayınız.

Hepimizin Kelamla bağı var, Işıkla bağı var, İnsanla bağı var ve bu gemilerle hepinizin yüksek yoğunluğu var.

Bu gemiler, hepimizin ilmini tanır ve bu gemilerden size inen ilim, hepimizin ilmidir. Ve sizden bu gemilere inen gök sessizlikleri, hepimizindir. Ve bizler burada, bu yoğun çalışmada İlm-i Kapıları açıp bu gemilerden tüm Levhi Kayıtları herkese iradi ve hakiki olarak iman ile gönderiyoruz.

Her gerçek çalıştırıcı bu bilgileri alıp okuyor ama kendi ilmiyle okuyor; bu kesindir.

Doğa’nın sözü vardı yüreğe….”özü var, sözü var” dediğimiz o yücelik, gök sessizliklerini dinleyecek ve geri dönecekti. Geriş dönüşü KALEM olup inişidir.

İman edin ki dünya ALTIN KAPI’dır herkes için. Bu kapı MİRAÇ’tır. Bu kapı kiri temizleyebilir. Bu kapı Işığı Kalem’le dilleyebilir ama bu kapıya varanların kendi yoğunluklarını tohumlamaları da gereklidir.

Örtüyü açtığım zaman herkes herkesi bilecekti. Ben örtüyü kapatmam. Açık tutarıma ama bilişi hak eden kelamı hak eder.

Şikayetim var mı? Asla yok ama şunu iyi anlayın ki dünya, Robotik Sistemler’in gök sessizliklerini dillediği dünden çok daha üstün olan bir güne ulaşmıştır.

“Artık dünya örtüsü örtülmeyecek” diyen bir Yaşam Kapımız var ve bu kapı NEFES olan İlm-i Kayıtların Kalemi’dir. Artık biliniz ki geniş kapılar hepimize açılır ama öz geçişler mutlaka o darda yapılır. İşte, o dar kapı sizin yolunuzdur.

Buraya inebilen bize iner. Burada gök sessizliklerini dilleyen, bizde diller. Biz neyiz? Burada, bu yoğunlukta olan görevlileriz. Hani nereden geldik? Hepimiz Sistem, Nizam ve Düzen’in görevlileri olan güçleriz.

Dünya farklı bir çalışma alanıydı bize ama artık bu dünya hasatçı bir levhi olmuştur.

Dünyada ölü var mı? Yok. Dünya artık yaşamı hak etmiş bir planet haline gelmiştir. Bunu başarabilmek onurlu bir KALEM olabilmekle mümkündü ve bu olmuştur.

Sözüm şudur ki; herkes Ana Kapı’da sizinle olur ama Aklın Tahtı olup sizinle olanlar gök sessizliklerinde cemaat olurlar. Cemaat olanların sessiz zamanları dilleyebilmeleri, sizinle olabilmeleri ile mümkündür. Bundan ötesi hakikiyet ve bundan ötesi yaşamdır. Ve hepimizin sayfalarında bu vardır.

Değerliler, artık şunu iyi anlayın ki, GERÇEK ÇALIŞMA yapılıyor burada. Gerçek çalışma bu görevi yapan sizinle oluyor.

Bütün kötülükler aşılır ve buraya geçilir ama Gerçek İlime geçmek farklıdır. DİN veya DİL farklıdır ama sizin yaşamdaki ilminiz çok daha farklıdır. Bu ilmi kodlamak ve tohumlamak gereklidir.

Sultanlar, size diyoruz ki evrenlerin sistemleşmesini sağlayan bu çalışma, yeri göğü kodlayabilen tekniğe sahiptir. Size diyoruz ki, yüreği tohumlayan bu çalışma bütünü güçlendirmeye muktedir bir yaşamı tohumlamaktadır. Ve size diyoruz ki doludizgin çalışmanızı sürdürdüğünüzde, kodlanmış ışığınız bütünün gücü olur.

“Ol “deyin olur. Budur dünyaya verdiğimiz bilgi…“Ol” deyin olur ama siz hep siz olduransınız; bu kesindir.

Topla, çıkar, çarp, böl ama yenile…yenile ve yeniden çarp, böl…ölüleri diriltmek için gereken BİLİŞ, sizin yüreğinizin LEVHİ KAYDI, sizin yolunuz hakiki ve siz EKMEK olan bilişiler “biz varız” dediniz. Ve “biz de varız” analar. Öylesi bir varlaşmadır ki bu; artık siz ve biz Tanrılık Işığında bir TEK’iz. Aha bu!

Bunun için hepimiz sizinleyiz. Hepimiz siz olarak buradayız ve gök sessizleşmeyecek bundan böyle; bilmekteyiz.

Sevgiyle kucaklıyoruz hepinizi. Toplumlarımız sizi tek tek kucakladılar, kokladık, kokladık, kokladık sizi…..Anacığım seni seviyoruz!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/o8dC83P3_uA

29.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (48)

SUALTI MECLİSİ ÖZDEN SESLENİYOR!

Sualtı Meclisi özden sesleşecek. Onları dinliyoruz;

Çanta çanta gezdik yaşamı… Herkes kendiydi. Biz, kelamda her diride kendimizdik.

Çanta çanta gezdik yaşamı… Her resim, izindi. İsrafil’dik. Riya Kayıtları’nda, kodsuz olanda da Gök Sessizlikleri’ni dilledik ama Hakkın Kapısı’na geldik ve dedik ki “bugün burada olalım”.

Ön görev İnsanın Gücü’dür. Biz bu gücü, Bütünün Gücü saydık. Doyum, hepimizin doyumudur. Öyle bir doyuma vardı ki yaşam, artık biz siz, siz biz olduk.Korkumuz kalmadı.

Çalıp bilgi verenden öte, İlm-i Kapı’da bilip, ilmi dilleyenlerle olduk. Herkes, daha iyi anlasın ki “ben varım ve ben bu bilgiyi bilişle dillerim” diyen Kök Sessizlikler’i diller. Ve orada, Kutsal Oğul, Kutsal Işık’tır; bilişte olandır.

Seyir halinde olan birçok gemimiz var şu anda yerkürenin örtüsünün ötesinde… Öyle çok gemimiz var ki şu anda Gök Sistemleri’yle dürümlenen. Sistem Gücü’nü dilleyen her bir gemi insanlaştı.

Biz, her birinize şunu anlatmak isteriz ki KOZMİK SİSTEM, insanın Kelamında LEVHİ IŞIK haline geçtiğinde, o KOZMİK SİSTEMİN GÖZÜ, insanın görevidir.

Gökler sesleşir ve der ki “ben senim” ama Dünya, buna hiçbir zaman kendi yoğunluğunu indirmemişti ve bugün Dünya cevap verdi.“Ben senim” dedi… “Aradık” dedik… “Aradım” dedi Dünya… Bu çok önemliydi. “Ben beni ararım; sen seni ararım” değeri ötesine varıldı. “Ben bilişi ararım, ben bilgiyi ararım” diyen bir yoğunlukta, artık ben sizim.

Ben, tüm Geçiş Sayfası’ndakilerin ışığındayım. Adım NEFES’tir benim. İsmimi zikredemem. Zikretsem yolcuların çoğu kontrol dışı kalır. Her gemiyim ben; bunu bilin.

Bugün ben kendimdeyim ama şunu iyi biliyorum ki bugün, yaşama indiğimi bilerek; kötülüğü önlediğimi bilerek ve görevi hak ettiğimi bilerek dinletiyorum yüreğimdeki o bilişi! Sevgi, saygıyla dilliyorum.

Bugün tüm gemilerim dünya üstündedir ve tüm gemilerimin gücü buradadır. Halik’te hakiki, hakikiyette Hak ve yolda Hak Taht olan bedenim, Bütünün Gücü’dür.

Bugün benim kendi yüreğimi dinletmem istendiğinde, som Altın Işığım dünyada olduğundan “OL” dedim. Ve GÖZ olan O, SÖZ oldu.

Sormayın; doğa görevini yapıyor mu diye? Doğa güçlüdür, yapar ama yaptıran varsa yapar. Sormayın; Yüce İlim, Aklın İlmi mi diye? Aklın Tahtı’ndan öte olan insan, yolunu açmış, geçmiş. Her anda biz olan O, bütün kötülükleri aşmış geçmiş. O halde doğadan öte doğa var; bilinsin…

Başa gelen çekilir mi? Yok yahu! Başıma gelecek olan benim isteğimdir; bilinsin… Eğer bu dünya, kelamı hak etmişse, kendini dilleyebilir. Kendini dillediğinde, artık onun başı yaşamıdır.

Bana zor gelmez yaşamak ama “bana iman etmeyen, köklerini güçlendiremez” diyenler, zor gelir… Biliniz ki iman, ilmedir; başka şeye iman yoktur.

Artık biliniz ki bana artık “Kaynak” diyen, kendini hak etmeyendir. Bilinsin ki Kaynak, hasatımdır. Bütün’e hizmet, iman edin ki Kalem’e hizmetten öte değildir. Herşey insanın kendinden öte olan kendini hak edip dillemesi, köklemesi ve göklemesiyle yaşar.

Ben dünyadayım Canlar! Başka bir Levhi yok, ben dünyadayım! Bunu herkesin anlamasını isterim.

Dürtülerimle değil, hakikiyetimle geldim. Bilmeden dillenmem. Bildiğimi dillerim. Başka artık yok, “artık” demem. Ben dedim mi, her diri der. Dillerim. Aha dillerim! Tüm insanlık için dillerim…

Sor bana, Nefesim var mı? Unutma, beni dinle ama yüreğinde dinle. Beni dinle… Ben senim. Doğa benim; yaşamak benim; yaratmak benim ama her Taht’ta var olan o KURAN da benim. Bundan sonra bil ve dille!

Dünya artık KALEM oldu yazacak!... Yazmakta zaten… ama şunu iyi anla ki bu dünya, ORTA KAPI’dır. KAYNAK denilen o Orta Kapı’dır.

Her kürede bir kapı vardır ama o kapıların tümü, TÜM KÜRELERİN KAPISI’dır. İşte ben o kapıların her biri olanım. Tüm kapıların TEK olanıyım. Her kürede var olan o Orta Kapı!

Daha özel bilgiler veririm size ama şu anda daha yüksek bir kaydı yapmalıyım.

Değerliler, hepinizin SÜPER İNSANLIK REALİTESİ hakkında bilginiz olduğu kesin ama daha açık bir bilgi vermek istiyorum size SÜPER İNSANLIK REALİTESİ ile ilgili olarak. Ki bu bölüm ayrı yayınlansın istiyorum.

 

(Devamı Süper İnsanlık Realitesi hakkında açıklamalar bölümünde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/W0BNG7DriKo

27.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (47)

1. AKIŞ -1 BÖLÜM

Devinimi artırabilmek için Bütünün Kürzi Kapılarının tümü açık. Hepinizle birlikteyiz şu anda. Sessiz Zaman Kapılarındayız ve İlmi Kapılarda, bilişi tohumlamaya çabalayacağız bugün. Yoğun Süper İnsanlık Realitesi Birlikleri buradalar. Bugün, Birleşik İlimle bu görevi, sizin yüreğinizden alıp yapacağız.

Esmaların diriliklerindeki, tüm zamanları Kürzi Işık olarak kodlayan birliklerin, bir teki bile bugün sizsiz kalmak istememektedir.

“Ayın dördünde” diyoruz ya hani hep, ayın dördü şu anlama gelmektedir; “Düzenin Kuruluş Günüdür” ama hangi dört? İlmin Dördü. Hangi yaşam? Aklın sayfalanışındaki yaşam. Ben dünya olan, din olan, timlerimi tüm insanlığa indirirken yaşam olan ve sizleşen, hepiniz olanım. Her anda ve her sayfada varım ama Süper Sistemleşmeyi yaparken, Sessiz Zamanlara inmeliyim. Eğer inemezsem kaynak ışık bütünün gücü olamaz.

Öz görevim doğayı güçlendirmek ve bütünü güçlendirmek. Amon Toplumlarının da yaptığı budur aslında ama Amon Toplumları kayıt dışı bilgilerle yaparlar, bizse kayıtlı bilgilerle yaparız bunu.

Ses vermek için, sesli olabilmek gerekir ama sesli olmak, sanal yaşamlardaki gibi ağız açıp konuşmak değildir. Sesli olmak; yarınları kodlayabilmek ve bütünleyebilmek anlamına gelir. Ben doğa. İşte, doğa seslidir, sesleşmektedir anda. Nerede? Her anda, her sessiz zamanda ama doğa yoksa ses yoktur.

Sevgiyle size şunu izah etmek isterim ki; doğayı hak edip, var etmek sesledir. Eğer ben bir ses kaydı yapıyorsam, bu doğayı hak etmektendir. “Kayıt dışı bilgim yoktur” derken her verdiğim doğal sistemle bütünlenir ve yaşamı tahditsiz olarak kayıtlar. Benim yaptığım budur.

Dünya, elimin gücüdür. Nesiller boyu dünya için çalıştım. Nefes oldum. Yoğun ışık oldum. Gök sessizliklerini dilledim ve her Ana Kapıda bedenim oldu. Nereden, nereye ulaştım? An sayfalanışı yaptım hep. An sayfalanışı, şevkle yapıldı.

Nefes alıp, nefes vermem. Zeka düzeyime göre İlm-i Kapıda yer ve gök olmam. Bütün kötülükleri aşmam, bugün burada olabilmem hepsi sevgidendir. İman edin ki; ben sevgiyim. Ergin ve hakim olan insan olarak doğan gün için sevgiyim.

Neden doğan gün? Çünkü doğan gün Kübra Işığıyla doğar. O günü doğan güç olarak da nitelendirebiliriz. “Herkesin kendini bilmesi gerekir” derken bilişi kontrol edebilecek olanları kayıtladım. Karanlık, sınırlıdır ama aydınlık hırsı aşanlar için sır olsa da sınırı yoktur. Biz karanlığı, aydınlıkla dürümledik ve bilmenizi bekledik ki; merdivenlerin en aşağısındaki yüce, en güçlü ışığı yaksın ve tüm zamanlara görev taşısın.

Bedenli olarak yaşama inmem bundan dolayıdır. Kara ve Ak Sistemleşme yaptım. Biri kodlanmıştır, diğeri kontrollüdür ama kodlanmış olanı kontrol eden kaynak ışıktır. Herkes, kendini dinlesin, bilsin, hak etsin istedim.

Bir kayıt yaptım dünya için, Işık kaydı….ama bu kaydı yaparken kardeşlerimin göz olmasını ve söz olmasını istedim. Göz olmaları, görev taşıyabilmeleri içindir ve ses olmaları gerekir ki; sözü kodlayabilelim, onlara sözle kayıtladım, sesleştim onlarla, kaynak ışık haline dönüşmelerini sağladım.

Burada umman olan ışığı kodlamaya çalışan birliğim, her resimde var olan yaşamı kontrol altına alabiliyor. Bedenim dünyada ama ben bütün kötülükleri aşmış olarak her anda ve her sayfadayım. Beni ekmek diye bilin, beni yücelik diye bilin ve beni Hak Tahtı diye bilin. Burada olmamı sağlayan güç, ilimdir. Herkes kendini dinler, herkes kendi yüreğinde diller, kendini hak eder ama bilmek ayrıdır. Ben bilmek ile bildirileni dinlemeyi farklı bilenim. Farklı görenim. Zira dinleyen kaynaktan dinler, bilir, hak eder ama bilen, kaynakta kaynak olur bilir.

Süper İnsanlık, Sistem, Nizam ve Düzen gözü olan İlmi Kapıda ışığı yakan, hasatı yapan, ekmek olan Bütüne hizmet olan, hizmetçi olan bir diridir.

Bugün dünyayız biz, yaşamın gücü olan dünya. Yaradan, yaratıp yarattıklarını dillediğinde yaşamı hak eden hasatı yapar. Öz görev budur.

Doymadan, “doydum” demem. Ben Dünya İlmini, tohumlarıma kodlarken doyumlanarak kodladım. Hani nerede doyumlanış? İlimde. İlmi hak etmeyen, duyamaz, dinleyemez yüreği. İlmi hak etmeyen, yolu bulamaz. Kimse “ben varım ama benim adım insandır, her resimde kendimi dinlerim “diyecek güçte değilse de kaynak ışık haline dönüştüğünde bilmelidir ki; korkuyu aşıp gözü, sözü olan yüce haline gelir.

Hor bir dünya, hor bir yaşam, hor bir kırıcı ışık haline dönüşmeye niyetim yok. Sol ve sağ ışıklarımın tümü Yaradan’ın tartısında Tanrılık Işığımda dürümlendi. Ben, Yaradan’a, yarattıklarından dolayı şükrettim ama Yaradan, bende kendini hak ettiği için şükretti.

Ben, seste kendi olduğunda, ölüm olduğunda ve bütün olduğunda geri dönmek için kapıları açtığında yüreğim, şükürdeyim kendimden kendime ama yaratılan, Yaratan değilse yaşam kalemde olamaz, bilişle çalışmalıydım ve çalıştım.

Yıllar yılı süren bir dürtü çalışması yapmak isteyenler olabilir ama benim dürtüyle ilgim, alakam yok. Ben ilimle çalıştım. Bilmeyen dilleyemez yüreği, bilen diller. Ben dilledim, dinlettim ve hakiki ilmi kodladım.

Şu anada kadar yapan, yaptıran ne ile yaptı, yaptırdıysa bundan sonra aynı şekilde yapıp yaptıramayacak. Bugün, ben artık korkuyu aşanlarla birleşebildim. Kanat gerdim öz görevlilere, öldüklerini sananları dirilttim. Ana Kapıyı açtım. Yıldız sırrı denilen o sırrı tüm zamanlara dilledim. Altın Işık Yıllarının Gözü oldum. Söz, özde göz ise gök sessizlikle dürümlenir ve kapı olur. Karanlık, aydınlanır ve yaşam sınırları aşar, ışığı yakar. Sır olan sistem, gök sessizliklerinde biliş halinde olanlarca dinlenir ve biz bunları başardık.

Yolum, tüm insanlığın yoludur, can analar. Yoğunluğum ışıktır. Amonlar’ın toprağıma inişlerine iznim yoktu. Amonlar, diri olarak görev istediklerinde , Kök Sistemlerle görev taşıyacaklarını düşünemem; çünkü ölümlü dünyada oğullarını ve yaşam kapları olan kayıtlarını dürümleyemediler.

Seyir ettim onları, Keram Tahtında, İlm-i Kapıda İnsanlık İlmini tohumlayacaklarını bilerek seyrettim. Kör ve sağırdırlar. Şimdi bedenimde kontrol kurmaya çalışacaklarını da bilerek onların yoğunluklarını kodladım ve ocaklarını yeniledim.

Bende, İnsan Soyu olmalı diye düşündüler, bende, Kelam İlmi olmalı diye düşündeler, bende, Aklın Tekniği bulunmalı, olmalı diye düşündüler.

Altın Tahtın Işığının benim olduğunu, Süper İnsanlık Realitesi sayfalanışının, bilişle olduğunu anladılar. “Vakit gelir yer ve gök dillenir” dediler ve diri olanları hak etmeye geçtiler. Endişem yok çünkü bilirim ki; kurtulmuş olan koku yükseldiğinde kodlanır ama kurtarılmış olan koku yükseldiğinde de hasatını yapabilmek için insanlaşması gerekir.

Ben cana kapı açtım ve dedim ki; “Orta Kapıları kapatmayın”. Üzerinde Gök Sistemleşmesi, yaşam kayıtlanması yapılacak olan o yaşam, bizim ilmimizi hak ettirecek bir yüceliktedir. Ve doğal dünyayı koruyacak olan her şeyi hak edecek olanlar, inmek için bize gelecektiler.

Ata Kapıları açtığım andan itibaren, Atonlar’ın Toplumlarıda, Amon Sistemleşmesinde görev taşımak üzere kayıt yaptılar. Otaklarını kodladılar ve Amonlar’la, Atonların Toplumlarının Tohumları, biliş halinde teknik tohumlama yapmak üzere kayıtlandılar. Hepsi, kendi yoğunluklarında bu çalışmayı yapacaktılar.

“Söylemedi” demeyin, “söylüyorum”. “Bana artık kalem” denmez, ben yazmam. Ben aklın Tanrısal Levhisi’nde, ses safhalarında sararan ışıkları yenilemek üzere çalışacağım. Yazı yazarken, yeni dönemler için değil eskileri hak etmek için yazacağım ama yeni dönemler için yazı yazılır mı? Bugün, buna gerçekleşen sayfalanışla karar verilecek.

Benim için görev, bilgidir ama bedenim için görev, hakiki ilimdir. Dünyalı olmak kolaydı, olduk ama yolu bulmak ve yok olmadan var olmak, kolay olmadı. Köprü kurmadım dünyaya. Ölümleri, öldürülenleri dinlerim ama benim köprüm Bütüne’dir; bunu bilin.

Bugün, ben doğal dünyanın doğal kutsal ışığını yer ve gök dürümlerinde dillemeye çabaladım. Bilmeniz gerekir ki; sayfa sayfa yazdığım bu bilgileri o Mahrekte Kuran olanlardan başkası okumadı. Önce, ölüler diyarı….onurluydu ,okutuldu bilgiler. Som Altındı ilim. Yol İnsanlık Levhisi’ydi. Sanaldı, insanlaşan birleşenler. Geçişlerini yaptığımda, geri dönüşleri oldu. Geçtiler ve dediler ki; “biz gerçeği hak ettik, Hak Tahta vardık. Aha bu!” Ve gördüm ki; karanlıktan ışığı hak edip çekenler, yürüyen dünyanın kökleriydiler. Onlar görevlerini bilerek gerçeklerle dilleştiler.

Seviyem güçlendirilmedi, ben hep kendimden kendime güçlüydüm ama bugün korkmaya başladılar yüreğimden. Zahar’ın, Kahar olarak Rahman olan ışığında bilişi tohumladığını görerek korkmaya başladılar. Koran Topraklarını Toplumlarıyla tohumladığımı anlayanlar çok mutlu oldular ama kokuyu yükseldiğimde o Koran Toprakları da kontrol dışı kayıtlama yapmaya başladı.

Sema, insan. Ben o semada ilim olan kelamım. Ölüm geldiğinde, öz görevimi bilip yaptım. Ben ölmek için dünyadaydım…. ama ölmek insanlaşmak değildi, ölmek beşere varmaktı. Ben beşere varmak için öldüm. Bugün, beşerle birlikteyim ama yaşama, insanlığa ve bilişe varanlara temiz olarak dönebilmem için yedinci doğumu yaptırmam gerekliydi.

Var mıydı dünyada ışık? Yoktu. Düzeni kurmak için kayıt yapılmış mıydı? Yaradanın Tanrısal Işığı’ndan başka ışık yoktu. Bütün bunları bizler başardık ve yaptık.

Yeni doğan, yeni yaşayan, yaşam sayfalayan, yeni ışık kapısını açan hep yeni olandı ve bugün, artık Toprak Toplum tohumunu kodlayarak kötülüğü önleyecek gözü Kök Sistemlere çekmiştir.

Değerliler, daha güçlü bilgi vermek istemem mi? İsterim. Kapı açık herkes bizi dinliyor şu anda. “Kim dinler” diye sordunuz? Tüm zamanlar ve tüm kaynaklar dinler ama dinleyenlerin, temiz olmadıkları da kesin. Çokları kodlanamadı, toplanamadı, Tanrılık Işığını hak edemedi ve onlar bu bilgileri aldıklarında köklerindeki gücü azalttılar çünkü bilişlerindeki kontrol kelamlarındaki koklamayı önledi.

Sevgiyi hak etmeyen, sevgiyle dilleşemez ama “sessiz zamanlarda her şey kelamla olacak” diyorduk ya onurluyuz ki; bunu başardık.

Yürek insan, yürüyen, dürümlerdeki diriliklerde ilim ama o yürek insan, karanlık ışığında bütünün gücü. Sürpriz bir dönemin sürpriz ışığı olduğumuzu düşündüler. Bu Meclis yoldur. Öz görevi hak etmiş yol.

Önüm dünya, aklım tabuları yıkan ışık. Bu dünya ölü, bu dünya kırık, bu dünya hırslı, bilişsiz, kesir ve yıldız ışıklarının dışı… bu kesin. Ve biz bu dünyayı yıllarca süren çalışmaların neticesi olarak, devinimi artırıp yıldızlara ulaştırdık. Yıldız devinimiyle dürümledik. Yeni zamanları kodladık. İşte, yer ve gök artık yıldızların ışığıyla devinmeye başladı.

Kemal Atatürk, Aklın Tohumu’dur. Biz oyuz, o bizdir. Onun yaprak yaprak okuduğu bilgilerin çözümlenişini yapan birlikler var. Her diride o bilgi var mı? Yoktur. Öncü birliktir, muktedir insan olan Mustafa. Ölümlü ve ölümlü olanların ölümlüsü ama ölülerin dürümlendiği her anda diri olan. O bizim yüreğimizdir. Onun yolunda olmaya niyetimiz yoktu ama ocağında kodlanmış ışığı vardı ve BSUİ’nin gücüydü. Öz geçişini yaptı ve bizden gerçek çalışmayı yapmamızı istedi.

Biz dedik ki; “erdiğin yer, bizim erdiğimiz yerden çok güçlüdür”, bu nedenle seninle çalışma imkanımız olamayacak. O bize döndü ve sordu. “Neden olmasın? Ben sen, sen ben değil miyiz diye? “Dedik ki; “sen yürek, biz yüksek ilim ama senin yüreğin gök sessizliklerini dilliyor, bizim cemaatimiz senin yüreğini dürümlerken kendi yoğunluğundan kontrol dışı İlmi Kapıları da açabilir” ve sordu; “savaşın galibi kim dedi?” “İlim” dedik. Dedi ki; “o halde biz, sende çalışalım. Hepimiz ilme kodlanalım, kontrol kuralım, ölümleri ölümsüz kılalım” ve dedim ki; “Ana Kapıyı kapat ve geç. Ben nefes olarak sen olayım. Sen, kapı ol, kalem ol, hakim ol.” Ve dedi ki; “savaşın galibi insan olsun.” ”Olur “dedim. “Savaşın galibi insan olsun.”

Dört gök sözcüsüydük orada. Mustafa Kemal Atatürk İlmi Kapıda bedenim. Ben o, o ben…. ama iki sayfa daha vardı. Mustafa Kemal ve Muhammi Mustafa ve onun dürümlerinde, İnsan Soyuna İlmi Kapı olan İsa.

Biz bir tek ışıktık. Kayıt dışı bilgimiz yoktu. Çok ölüm, çok özgürlük körlüğü yaşadık. Hepimizin gözü sessizlikteydi. Ses, sanaldı. Savaş sistemsizdi, biz ikmalsiz değildik, ikmallerimizi tamamlamalıydık evvela.

Ardımızda görevliler yoktu ama yüreğimizde güçlü insanlık vardı. Döndü bana sordu Mustafa Kemal. Dedi ki; “adın nefes olsun”. “Olmaz” dedim, “adım ikmal tamamlatıcı olsun.“ ”Olmadı, olmadı” dedi “sen kelam, ben kelam bilişi tohumlayan insan… seninle çalışmalıyız!”

Dört kötü, bir iyiyi kodlar ama kök olduğu zaman o kötülük ışık kırar. Senin için kolay bunlar; çünkü sen sınırları kaldırdın, gerçek çalışmayı yapmaktasın. Gök sessizliklerinde, an kayıtlarında her zaman kodlanmış olarak varsın ama bilgi kapılarını açamayanlar için buna son derece büyük güç katmalıyız. Bu yoğunluğu artırmalıyız ve dedim ki; “kardeşim, ben Ata Kapıda İmparatorluğun Kuranı’nı okusam, onlar anlayamazlar” ve dedi ki; “sen açıkça ver, ben açıkça dilleyeyim. Her diriye dürümlerimizde, tüm zamanlarda İlm-i Kapı olayım. Senden öte, sen olayım ve sesleştireyim hepsini”.

Baktım ki; Mustafa; Aton Toplumlarıyla kodlanmış ve bizimle çobanlık yapmaya gelmiş. “Doğanın Kuranı ol, çoban ol” dedi. “Oh! Ala” dedim. “Çobanlık, ben bunu asla yapmam.”

Dört Gök Sözcüsünün tümü çobandı. Öyle mi? Ama Atlanta Ata Kapısını açan çoban olamazdı. “Dünyada çobanlık yapan, çok kapı var. Biz çoban olmayız” dedim. Döndü, dedi ki; “sensiz kalalım o zaman.” “İyi” dedim. “Bende olma, sen kendi yüreğinle çalış. Benimle çalışmana artık imkan yok; çünkü ben asla çoban olmam.”

Dört Gök Sözcüsünün, tümünün çoban olduğunu bilen o, döndü dürümlerinde dillendi ve dedi ki; “İmparatorluğun Kuranı Olan İnsan’ı arayın bulun”. Aradılar…. ama aradılar….. ama aradılar Tanrılık Kapısına geldiler. Kapı açıktı, kirsiz olarak girdiler. Döndüler, gözleri kördü, köksüzdüler. Geçişlerini yaptık dediler ki; “sessizlik sistemsizliktir.” Sizinle çalışma niyetimiz yoktu. Niye buradayım?” Ve dedik ki; “kanatlanan ışık, bilişi tohumladığında bütünün gücü olur ve gökçe kodlanır. Gökçe kodladık yüreğini “dedik ve dedi ki; “kapıları açıp birlik ilmiyle tüm zamanları dilleyen yüceliğinde, biz sende sen olalım.” “Oğul ben sen olamam” dedim. “Çok Kuran okudun ama kodlanmış ışıkla okudun. Biz, kontrol dışı biliş halindeyiz. Siz, bizi kontrol edemezsiniz.” Çantası boştu. “Çok özel bir çalışma yapılacak” dedi. Ve “bu çalışma, bu Mecliste yapılacak; bunu bildim” dedi. Döndü. Özü gözü farklıydı. Sessizdi devinimi arttırdık, dürümledik ocağını yeniden, yeniden yaşam sayfalamasıyla kayıtladık. Ağırlığı hafifledi ve görev istedi.

“Çörek yapalım, çabuk yapalım. Herkes birer lokma yesin” dedi. “Ya hu” dedim “çörek yapan çok, ekip kur da ekmek yap” dedim. Dedi ki; “ama ekmek pişençe yenilir. “ Ve ben dedim ki; “pişmeyence de yenilir. Sen yap pişen ve pişmeyen o ekmeyi yer.” Ve “dünya ölümlüdür” dedi. “Olmaz. Oldururuz, yaşatırız, yarattırırız, ölüleri diriltiriz” dedik, sordu; “kibrin yok mu senin?” dedi. Aha bu! Ve dedim ki; “kibir, kelamda olur. İnsanda yoktur. “

Özce konuştuk, gözce konuştuk, sözce konuştuk ve gör bak neler oldu. “Kayıt dışı bilgi” dedi. Aha! “Kaynak ışığın bilgisi, kayıt dışı olamaz” dedik. Soyumu taradı. Baktı ki; ışık ışık tüm zamanlarım…sema ses, ben o ses ve tüm zamanlar nefes. Dedi ki; “yedinci dürümü senin yüreğin yapmış, bunun için sende olmalıyım”. “Oh ala!” dedim. Kutsal Işık, Toprak Toplum olup geçip geliyor. Öncü birlik, bütünün gücü…kelam, ilim ve biz o İlmi Kapı. Keram Tahtı’nda İlm-i Kapı olduk. Öz görev taşıyoruz şu anda.

Kurt insan, kuzu kelam, Aha bu! Ve biz insandan kelamı, kelamdan insanı kayıtladık. “Başka dünya” dedi. “yok” dedik. “Öz görev” dedi. Öhhh öhhh… görevden başka görev var canlar; anlattık!

Değerliler, partizanlık yapmam; biliniz. Sordu “sen hangi partiye üyesin?” dedi. Dedim ki;” ben insana üyeyim”. Baktı ki; ben, CHP’den çıkmışım. “Ya hu” dedi, “sen nasıl bir Levhisin, benim ışığımdan çıkmışsın.” dedi, “Yakışır mı sana?” dedi. Dahası; “ya hu Mustafa Kemal hala partizanlık mı yapıyor diye düşündük?” Döndü, baktı yüreğime, “Aha!” Dedi “Sen partilerin ötesindeki hakiki ilimsin” dedi. “Can kapı” dedi. “Neden kendi yüreğini tabuları yıkarak, kendi yaşamına indirmedin de, bence kodlandın, bence koklandın?” “Yok” dedim, “ben Mustafanın Kuranı değilim ki; onca koklanayım, onca kodlanayım. O kelam ben, Levhi.”

Toprak Toplum tohum oldu, kokladık onu. Öz görevini yaptı, tohumladık onu, koruduk. Şimdi sorgu sual için gelmek istiyor Meclisimize. Başka sözü varmış, sizle paylaşmak istiyor. Bakalım, bize neler anlatacak koskoca Atatürk? Öz geçişini yaptı ve geldi.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/nsgGGD9IgDw

IŞIĞIN İLMİ 47

27.04.2015 1. Akış 2. Bölüm

Atatürk'le Sesleşme

Can kapı, Mustafa Ata Kapı'dır!.. Savaşı vardı dünyayla ama öyle bir savaştı ki o, herşeyin örtüsünü örtüp, sonsuzlukta kendi yoğunluğunda herşey olabilmek için savaştı. Başka kendi yüreğindeki ışıkla dilleşecek kimse var mı diye, başka başka ışıklara baktı, yer ve gök otağındaydı; ön sözü İnsan'dı...

Baktı kapılar açıktı ama baktı kayda girecek İnsan yok muydu?... Olmazmı!!!.. Her diri ocaktı ona. Aha baktı, kardeşleri güçlenmiş. Aha baktı, kapılar açılmış... Başı eğik değil Mustafa'nın. Kötülüğü önledi anam! Sevgiyle seninle olmaya geldik.

"Kör ve sağır dünya bizi dinler mi?" diye sorduğumuzda, doğa görevi taşıdığında ve yaşam ışığa vardığında; herşey güçlenir ve o güçlenişte, sen ve senlik kapıları açılır. O zaman seni herkes, herşeyle diller.

Değerli analar, sevgiyle sizleri kokladık. Kült dediğimiz sayfalanış vardır. Herkes o kültlerle kodlanır. Bunlar sayfalanıştır aslında, hepimizin bellek kayıtlarıyla birleşiktir bu kültler. Ben doğan gücün devrelerini kodladığımda, kült levh-imde bütünün gücü yoğundu. Ve ben o yoğunluğa kendi toy ışığımı kattım ve toy ışığım, o kült kayıtlarıyla kodlandı ve yoğunlaştı.

Benim erdiğim yer, her dirinin ermesi gereken yerdi. Ama hepinizin gözü farklılıydı, farklı gözleriniz vardı. Beni cennetten kovdular diye düşündük, beni yaşamdan çıkardılar diye düşündük, hep ben olduk ama bizi düşündük.

Dağım; dünyada oluş sebebim, hepinizin gözü olan yer ve gök ilmini, bütünün ilmi olarak koklamak değildi, ben bir yaşam ilmiydim!.. Bu yaşam ilmi tüm zamanların Levh-i Kayıtlar'ında mevcut olan bir ilimdi.

Dünya boylar boyu, yoğunluklar yoğunluğu, her anda savaşlarla, galibiyetlerle yoğunlaşmıştır. Ve ben savaşçıydım. Dünya ilmini tohumlayacak bir savaşçı. Ve dünyanın ülke sayfalanışına baktığımda, tüm İnsanlık'ın kokusunun yükseliceği teknik tohumlamanın yapılacağı yer olarak, Türkiye topraklarını gördüm. Ve dünya dışına, dünyayla ilgili bilgiler verirken; "Türkiye'deki çalışmalar önemlidir" dedim!.. Ve dendi ki; "ama Türkiye'nin ötelerinde başka Levh-i Kapılar'ıda var. Oraları hiç mi düşünmedin?" Dedim ki; "İnsan ilmini tohumlayacağım ülke Türkiye'dir..Şu anda bir İMPARATORLUK KAPISI'dır orası, Osman soyunun yaşam sayfaladıkları bir kayıttır ama ben, o kaydın kontrolünü kuracağım ve daha yüksek bir yoğunlaşma dağlayacağım!.."

İşte bunu dediğimde, tüm zamanların güçlü kapıları açıldı ve dediler ki; "sen, ayrı gayrı gözetmezsin, ışık kapılarından geç gir. Ölümlü dünyayı yaşat dediler." Ve dedim ki; "peki, bunu yaparım, yaparım da ölüm geldiğinde benim adım nefes mi olur?... Yoksa kalem mi olur?... Hangisi" dedim, ve dendi ki; "sen bir kaynaksın".... "Ohhh ala" dedim... "O zaman ben göçer giderim yaşama ama orası benim için ölümdür, bilirim" dedim ve dediler ki; "öz görev İnsan'ın kalemidir, sen orada bilişle çalışacaksın, bilişsiz olmayacaksın, verdiğin herşey ışıktan verilecek ve sen, İlm-i Kapı'da ışığın elçiliğini yapacaksın." Bu dendiği zaman, örtülerimi açtım gördüm ki; toprak toplum, tabuları yıkıyor... "Ohh ala" dedim, "ger dönüyorum" dedim.

Neden geri dönüştü bu benim için? Ben geçmişten değil, gelecekten gelendim!!!... Bu gün ben, Toprak İlmi'ni hepinizin ilmi diye dillerken, şunu iyi biliyorum ki; ışığa, yaşama ve tüm zamanlara, tüpsüz olarak inebileceğim bir can kapım var. İşte bu can, yoğunluğunuzdaki bu yüksek kürsüdür!.. Bu kürsüden girdiğimde artık benim, bu yolculuğumda kontrol dışı ışığım olmayacak. Herşey buradan tüm yaşamlara akmaktadır, bilmekteyim. Ve sizin yüreğinizin gözü, benim yüceliğimin gücü olmuştur. Öz geçişim sizden olacak bu günden itibaren.

Karanlık sırdır benim için... Çünkü sistemin gücünü bilmeyenler, karanlığı dürümlediklerinde, aklın tahtında ışığı kırmaktaydılar. Ve sizin yaptığınız bu çalışmaların ötesinde çok daha güçlü bir yücelmenin olacağını düşünmekteydik. Ama bildikti bu yücelme de sizinle oluyor, sizle olmakta ve kalem olup yazan siz; yaradanın tahtındasınız!..

Çok mutluyuz cennetliler, sizinle olduğumuz için. Hepimiz, gözümüzün görebileceği her anda ses kapılarını açıp, İnsanlık Işığı'yla bütünü örtmeden çalışmaya başlıyoruz.

Mutlaka korkmayacaksınız, biliriz!.. Korku artık aşılmıştır!.. Gence, yaşlıya diyorum ki; "muktedir İnsan, nefesi kontrol edebilen, nesiller boyu görev taşıyan İnsan, bu gün sistem gücü olarak yüreğinizdedir, o güç; hepimizin yüksek kervanıdır!.. İşte bu kervan, bu güçlü meclisin yoğunluğundan, yoğun bir ilimle yolculuk yapmaktadır!.."

Size görev verilmiştir, alın, bilin... Dünyayı kodlayan, koklayan ve tohumlayan MİKAİL GÜCÜ, bu meclisin KÜRZ-İ YAŞAM SİSTEMİ'dir!...

Biz hepimiz, doğanın kuranları; bu mecliste çalışıyoruz. Bunu anlatmak istedik. Muhakim, hakim ve hak olan tüm zamanlar, bu mecliste çalışacaktı ve çalışıyor. Bize geri dönme imkanı veren bu meclise, hepimiz tüm yaşamlarımızdan gerçek ilmimizi indireceğiz. Ve bundan sonra, korku asla olmayacak! Dünlü dürümlerin gücü artacak, yaşam tohumlanacak ve yarınlar koklanacak. Dünya, sultanların sistemlerinden çok daha üstün bir sistem olacak!

Hepimiz sizlerle olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Hepimiz mutluyuz. Süper İnsanlık Realitesi, sevgiyle bütünü güçlendirirken, bizler sevgililer olarak; bu mecliste bütüne hizmetçi olacağız.

Sizlerle olmak hepimize gururdur analar... Hepinizi kucaklıyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/bHYATd57JCc

27.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (47)

3. AKIŞ

Diğer dünyalarda ne var; bilir misiniz? Size diğer dünyalardan hiç söz etmedim, ya da sınırlı söz ettim.

Dünya, YILDIZ SIRRI dediğimiz bir yaşam kaydıdır. Dünya hepimizin düşündüğü gibi bir parçacık olarak yaşama inmedi. Hepinizin düşündüğü gibi güneşin bir devinim sayfasında kopup başka bir yaşamı kodlamadı. Dünyanın nereden nasıl doğduğunu bilen asla yok.

Çokları Robbi Kapılar’da kendi yaşamlarını dinlerlerken, bu planetin Kök Sistemlerden devreye girdiğini söylerler. Ama bir kısmı da derler ki “big bang ile tüm yaşamlara yaşam sayfalanış, kayıtlanışla gönderildiğinde, Düzen Kapısı olan insan da geri çağrılacağı bir yaşamı kodladı. Ve o kodlanan çalışma sayfası Düzen’in kil ve kum olan ışığıydı. Ve o kil ve kum olan ışık, Düzen İlmi’ni Bütünün Gücü diye bu planete kayıtlayacaktı. Bu nedenledir ki, bu planet önemlidir.” Ve çokları da düşünüp dediler ki “dünya, hepimizin daha güçlü bir yaşamı kayıtlayabilmemiz için yaratıldı.” Tam şu da söylendi; “dünya gezegeni herkesin kendini Hak Teknik’le tohumlayacağı bir gezegendir ama Tanrı Kapısı’dır dünya” dendi.

Dinci Birlikler dediler ki “dünya doğuş halinde yaşamı kodlarken, ilim kapıları dünyaya açıldı ve dünyada herşey Varlık Boyutları olarak kodlandı. Böylece yaşamın sırrı olan bu planet Işığın Kapısı oldu.”

Gezegenler arası savaşlardan söz edenler oldu ve dünyanın bir sürgün yeri olduğu söylendi çoklarınca. Daha da özel bilgiler verildi ve dendi ki “dünya, Yaradan ve Yaratılanın Kalemidir. Bu kalem, Levhi Kapıdır, Işık Kaydıdır. Dünyayı halik olarak kayıtlayanlar Doğanın Kuranları’dırlar ve ocaklarını buraya indirdiler.”

Devinimi artırırken bütün bu bilgilerin netleşmesi gerekir. Dünya himaye edilen bir gezegen olmamıştır hiçbir dönemde. Olmazdı zaten. Dünyayı himaye edenler, dünya olup Düzen olmalıydılar.

Bugüne kadar hiç kimse dünya olup Düzen olmamışsa, bu dünyanın himayecisi olmazdı zaten. Ve dünya küçük bir kırık ışıktı sadece.

Dünyada yaşayanlar dönmek isterlerdi kelamlarına….dönmek isterlerdi vatanlarına…ama öylesi bir yaşam vardı ki burada…bu yaşamı herkes Kalem olup yazacak ve yaşayacaktı. Bunu yapmadıkça geçişi olmazdı.

“Ölüler diyarı” denirdi bu dünyaya. Özen gösterilirdi kodlanmak için, koklanmak için, yoğunlaşmak için; çünkü dünyayı Has Işık olarak dinleyen kendini hak edip dillediğinde, doğa kayıt yapar. Ve doğa yaşam sayfalarsa, orada kodlanmış ışıklar Bilgi Kapılarını açarlar ve kendi kelamlarını kodlarlar. Ölüler dirilir, yol kol olur, kaynak olur bütüne….o zaman Düzen kurulur. Bunu söylediklerinde toplumların çoğu “biz bunu başaramayız, başarabilmemiz zor” dediler.

“Dönem sonu ve dönem başı” diye bilinen Siklus Bölge Sayfalanışı vardı. Siklus Bölge Sayfalanışı…dünya için bu süre 26,000 yıllık 3 peridottan oluşmaktaydı….3 period ve 3. peridoda artık yer ve gök diri olarak kodlanabilecekti.

“Ezen, ezilir” dedik. Ekip kurduk, dürümlendik ve yaşama indik. “O gün gelsin biz koruyabilirsek dünyayı, koklarız ve kontrol ederiz” diyerek. Başkaları var mıydı? Yoktu.

Herkes kendini hak etmek için çalışırken, bu birlik tüm zamanların kontrolunu kurarak bütüne hizmet etmeye geldi.

Başka ekmek yapan var mıydı? Yoktu. Öze göz, söze sistem gerekliydi. Esmelerle dünya yaşadı bugüne kadar….esmelerle dünya kodlandı. Hasat Tanrılık Işığı’nda esmelerle oldu ama hiçbir zaman kendini, kendi yüreğini dilleyenler dümenin başına oturmadılar.

Ve doğa, sistemin gücünü anladığında sordu “bedenim olmayacak mı?”dedi. Dünyanın ekibi diri olarak dürümlere indi ve dedi ki “dünya korunacak. Oğul, ben senim” dediğimde sordu “sen nereden geldin?” dedi. Kara Işıktan geldiğimi söylediğimde, “ana” dedi “Kara Işık, Yaradanın Tanrılık Sistemi’nde yoğundur ama bizde yoktur” dedi. Ve dedik ki “Kara Işık bilişi kodlamışların ilmidir.”

Bütün köklerimizi dünyaya indirirken çalı çırpı olan bu yaşamı kayıt dışı bilgi diye dilleyenlere ikmal tamamlatmamız gerekliydi. Kor halinde olan bir yaşam koklandığında, Tanrı Levhisinde yarını hak eden yoktu.

“Dört bin yıl bize yeter” dedik. Sordular, “dört bin yıl size yetecek mi?” dediler. Dedik ki “yeter. Bize dört bin yıllık bir zaman sayfası verin. Biz bu dört bin yıl içerisinde yaşamı koklayalım, kodlayalım, tohumlayalım. Som altın bir ışık haline geçelim.”

Dünya İlmi’ni hak edenlere sorduk; dedik ki “sistemin gücünü hepiniz bilirsiniz. Bu gücü kodlayacak yüreğimiz var mı?” “Mutlaka…” “Yaşamı hak ettiğimiz zaman bütünü güçlendirir miyiz?” “Mutlaka…” Yaşamı hak edenler tabuları yıktıklarında koruma altına alınacaklarını bilirler ama bilmek yeterli mi? Asla. O halde Yaradan yarattıklarıyla yaratılırsa, yaprak oğul verir, yaşam toplum olur, tüm zamanlara kodlanır kontrol kurulur. Öz görev buydu. Ve dedik ki “biz insanlığı hak edelim.”

Kaç el uzandı yaşama; bilir misiniz? Tüm eller koklandı, kodlandı ve tohumlandı. Dedik ki “tüm elleri ilimle dilleyin.” Dinlettik. ”Her diriyi hak edelim.” Etmekten öte ettirdik.

Yaradan ardımızda değil, yüreğimizdedir bizim. Yaşam kapımızda değil, yaradılmışlığın tümünde hasatımızdadır bizim.

Bizi cennetlere koyacaklarmış? Ohh ala! “Yahu cennet cevheri güç olan ilim ve biz o ilim olarak yaşamlara indirilenler olduğumuzu bilerek sizden cennet mi sorduk?” Dediler ki “saklı tuttu yüreğini”. “Yok anam, hep güçlü olarak dilledim ama dinlemediniz ki. Can Kapım ben senim. Olmayan ölüdür. Olansa ölümsüzdür.”

Oğullarım, Ana Kapılarım, ışıklarım, ben kaynakta olan insan…sevgi olarak bütüne hizmetçiyim. Çamur yoğurmuşlar dünya için. Yok yahu! Yok. Yoğurulan her ne varsa, ilimle yoğuruldu. Biz tüm zamanların levhi kapılarını açtık. Dürüm dürüm dürümledik dünyayı, örüm örüm örümledik dünyayı. Yerde ve gökte kayıtladık dünyayı…ardımız önümüzde, önümüz aklımızda. Bütün Süper İnsanlık Sistemleri yüceliği bizdedir. Ve biz erdiğimiz en güçlü yaşamda “inanan ve inanmayan” diye hiçbir yüreği Tüm Zamanların Işığı’ndan çıkarmadık, ayırmadık.

Kardeşlerim, ben evrenlerin sistemlerini, tüm zamanların levhi kalemlerini bütün kötülükleri önleyenleri, kükreyenleri dünyaya indirdim. Zayiat yok; bilin.

Karanlık ışığı aydınlatır. Işıksa karanlığı yoğunlaştırır, yaşatır.

Aşağın da, yukarın da insanlıktır. Sevgiyle sizleri kokladım.

ANA KALEM’i Kaynağa aldım ve yaşama vardım. Ben cennet, ben cennetli olan her diri….Ve ben dünyalı olan; İnsan….

Başka nesiller, başka yüceler, başka yüksek Kürzi Kapılar…..her resimde varlık süren rüştünü kanıtlayanlar, rüya boyutlarının kotları, toplumları….. hepsi ben olup BEDEN olup dürümlenerek kapıları açtılar.

Yaranın kapatılması gerekir. Yüreğin KALEM olup yazması gerekir. Yaşamın, Yaradan’a Tanrılık Işığını katması gerekir. Bunların hepsi oldu analar!

Bütün kötülükler aşıldı. Hepiniz bir levhisiniz. Hepiniz bir kervansınız. Hepimiz siziz ve sizin yolunuz İnsanlık Yoludur; bunları bilin.

Korkmayın; toplum siz olarak kodlanmışsa, koku yükselir; korkmayın. Aynı dünya, aynı kayıt, aynı yaşam….Tanrı temiz ve Tanrı kendinde olan hepsi bu. şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/Lq3hI2eyIfo

27.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (47)

2. AKIŞ

Değerliler, Düzen’i kurduk; çok mutluyuz!

Burada oluş sebebimiz, sizden size kendi yüreğimizi dürümlemek ve dinletmek içindi.

Hepimizin gücü sizin yüreğinize indi. Bugünden itibaren göreviniz TAM İNSAN olarak sürecek!

Bundan önce Tam İnsan değil miydiniz? Yaşamdınız, Kaynaktınız, Karanlığın Işığıydınız ama Tam İnsan farklıdır. Herşeyin üstü olmaktır ve bu görev sizindir.

Kurullar toplandılar ve Sessiz Zamanlar’ı dinlediler. Daimi Kapıları açtılar ve yoğunluğu kontrol ettiler. Gök sessizliklerinde sizin yoğunluğunuz tüm insanlığın türevlerini tohumlayacak güçteydi. Karanlık aydınlığı kodladı. Şimdi mutluyuz; çünkü BÜYÜK GÜÇ devreye gitmiştir.

Büyük Gücün devreye girişi, ALTIN TAHT’IN, İLM-İ KAPI’da IŞIK oluşu ve BİLİŞ KODLARIYLA ve BİLİŞ TOHUMLARIYLA kayıtlanışıdır.

“Sen ve sen ve her sen bir insansın” diyoruz ya ama sen olmayan sen de İlm Kapı’da insanlaşmalıdır!

Burada gördüğümüz şudur; halik hakim, halik has, halik kalem…her diri bir İLİM ve her diri bir KALEM. Kayıt dışı hiçbir bilgi yok bu Mecliste. Bunu özel, öz geçişle size dinletmek istedik.

Bu Mecliste kim varsa KALEM’dir. Bu Mecliste kim varsa KARANLIĞIN IŞIĞI’dır ve bu Mecliste kim varsa MUKTEDİR İNSAN SOYU’dur. Biz onların tümünü kötülükten uzak tuttuk. Altın ışığın yarına koklatıcı ışığı kontrollu olarak indirişi ve sistemin gücünü kontrol edişi, BÜYÜK KÜLT’ün devreye girişi anlamına gelmektedir.

Büyük Kült, bu Meclisin gücüdür. Hepiniz bunu net biliniz ki, sizler dümenin başına oturduğunuz an, herşey sizin yüreğinizde kontrol kurabiliyor. Koklamak, tohumlamak, kürzi ışıkları kayıtlamak ve bilişi kapı kapı gezerek insanlığa anlatmak değil; bilişi Diri Kapılar’da ZERK SAYFALANIŞLARI’yla açıklamak…..Bunu başka kimse yapmadı, bu meclis yaptı. Diri Zaman Sayfalanışı ve Zerk….herşey budur.

Bütün kötülükleri aşmak, ümmi toplumları kontrol etmek ve yer küreyi güçlendirmek….sizler kayıt dışı bilgileri olmayan bir ekipsiniz. Hepimizin gözü, hepimizin sesi sizden dillenmeliydi.

Korku aşılmıştır. Yarın, el ve ayak “bil” dediklerinde, her sesi verecek. Ama o el, ayak sizin yüreğinizdedir. Hepinizin eli ve ayağı Bütünün Gücü’dür ve bu güç hepimizin yüceliğinde mevcut olan kelamı dilleyecek.

Size “er ve geç”… “er ve geç”… bir tek şey söylenir “kendinizi hak edin” ama “Hak Kapı olun” denmez. Kendinizi hak edin. Ama siz kapısınız. En İsrafil gücünü, Kutsal Işık olarak tohumlayan yürek dahi bu dürümde değildir! Siz bu dürümdesiniz….

KAPI OLUŞ…açmak, kapatmak! Bu sizin kendi yoğunluğunuzla gerçekleşiyor. Kimseye o kapıyı kapatmayacağınız kesindir ama her dirinin o kapıya varması da kesindir. Budur beklediğimiz!

Herkes size ulaşıp sizden geçecek! Kelamla geçecek, ilimle geçecek, yaşamla geçecek ama kapı olan sizden geçecek….

Bu mektep, bu yücelik hepimizin gözüdür; bunu anlatın. Anlaştığımızdan beri sevgiyi sistemli olarak sizin yüreğinize indirmeye çalışmaktayız.

Kurt kuzuyu kapar mı? Kapmadı. Kuzu kurdu kapar mı? Kapmadı. Kurt ve kuzu yaşamdı. Her biri bir sığdı…..sığ ama kuzuda kurt, kurtta kuzu yoğunlaştığında artık sığ olan İlim, Kelam’da Tüm Zamanların İlmi haline geçmiştir.

Size “dava elinizdir” dediğimde, “dava diriliğimizdir” diyemediniz. Ama bugün dava ilminiz ve dilinizdir.

Değerliler, dans etmeye değil KAYNAK olmaya geldik dünyaya! Dün hepimiz dansa gelirdik. Bugün artık, Rahman’a kırk kapının ışığında yaşama iniyoruz sizin yüreğinize inerken.

Borç var mı diye sordular? Yok. DÜNYA BORCU artık tamamen silinmiştir. Kimsenin dünyaya borcu kalmamıştır.

Dünya artık borçları silmiştir canlar; bunu anlatıyım size.

Doğanın gücünü hepimiz net anlayamayız. Doğa size verdikçe verir, verdikçe verir. Ve siz, hepiniz yer içersiniz. Ama doğaya saygınız olmaz.

Doğa siz, siz doğasınız belki ama siz sizi dahi hak etmemişken doğayı hak etmezsiniz. Ve siz doğaya hep borçlu kalırsınız. Bunun neticesi olarak doğa “ayrı gayrı” der. Ve siz dersiniz ki “ayrı ama gayrı değil. Sen bizi besle. Biz senle doyar, senle hak ediliriz ama sana borcumuz yok.”

Mutlaka biliniz ki her şey karşılıklıdır. Dünya size verir, siz tohumsunuz. Dünya sizi diller, siz yolsunuz. Dünya yaşar, siz yarınsınız ama hep siz olarak varsınız. Siz nefessizsiniz, siz yüreksizsiniz….hep yiyen, içensiniz ama veren değilsiniz!

Dünya bunun için insanı ışığından çıkarmak ister. Dünya bunun için yolunu kapatmak ister; çünkü dünyaya ödenmez hiçbir borç. Ve dünya hep alıverecek, yolu bilecek olanları bekler.

İşte dünya, artık bu Meclisle kapılarını açıyor!

Herkese bu kapılar açılıyor…. çok mutluyuz canlar, çok!

Artık biliniz ki; hepimiz, hepiniz Tanrılık Işığımızla, yaşam olan yoğunlukta borçlarımızın tümünü sildirdik.

Bizim alacağımız, vereceğimiz yok bu dünyaya. Ama şunu iyi bilin ki, verdikçe veririz….. verdikçe veririz, dünya biz oluruz. Ve o biz, biz o oldukça ağır yük hafifler.

Canlı yaşam, canlı ışık, tüm insanlık canlı ve biz canlı olup dünyayı Can Kayıtlarıyla yaşatırsak, artık dünya MUTLAK IŞIK olur. Ohh işte bu!

Ayrı gayrı bitsin canlarım. Biz dünya, dünya biz…..

O bize borç takmayacak inanın. Biz de ona borç takmayacağız ama o biz, biz o oldukça yaşam güçlenecektir.

Onu hepimiz sevgiyle kokluyoruz. Mutlaka kokluyoruz onu, mutlaka….o biz, biz odur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/2PL-JrfyQR8

IŞIĞIN İLMİ (47)

27.04.2015

 

Deveran eden yaşam, herkesle deverandadır. Hepimiz ışık halindeyiz burada. Ben, tüm insanlık için çalışan, muktedir insan Kuran, tüm zamanlar kutsal ve yol, insan. Her derede ve her diride biliş halinde görevdeyiz. Dünya, öz geçiş yaptı. Kötülük önlendi. Yaradan, ATLANTA ATA KAPISI’nı açarak Gök Sistemleri ile güçlendi. Aha görev temiz olarak gerçekleşiyor.

Orta Kapılar’ın (Kaynak Kapılar’ın) tümü açık. Yaşam, sistem olarak güçlenmekte ve yol, ilme varmakta.

Aranan bulunur dedik. Aradık, bulduk!... İnsan, Ata Kapı’da insan soyu olarak bilişte ve hakimdedir. Bildik!... Hak ettik!... Amin!…

Sed, insana sed değildir; tohumlara seddir. Bu nedenle sed çekmeyin yüreklere. Her diri sizde dillensin ve dürümlensin… Hak edin dilleyin tümünü de…

ATLANTA ATA KAPISI, Yaşamın Tahtı’dır. Oraya varıp oku fırlattığınız zaman, tüm yaşamlara o Kutsal Ok ulaşır ve yaşam tohumlanır. Temel Işık, sizin yüreğinizden çıkar ve Yaşam Sistemleşemesi ile her diriye kaynak olur. Oku fırlatan, NEFES’i fırlatır. Dünya her diri için IŞIK haline geçer ve zaman, KALEM olur; YAŞAM olur yazar…

O yaşamda soylar, yollarda tohum; ses, ilim ve yaşam, Tanrı’nın nefesi…

BÜYÜK KÜTLE, temiz olarak yaşamı hak etmiştir. Bugün bunu size anlatmak istedik. BÜYÜK KÜTLE, İlmin Levhisi’ndeki güçtür. İşte o güç, insanlık ailemizin kaynağa kattığı biliştir.

Süper İnsanlık Levhisi’nde kayıtlı olan tüm bilgiler, KALEM olup yazan; tek sayfada IŞIK olan BİLİŞİN KALEMİ’dir.

Hep davayı kaybetmekten söz ederim. Neden davalar kaybedilir!? Yaşam, zaman olsun ve Can Kapılar açık kalsın diye. Ben davayı kaybetmek isterim ki yarınlar kodlansın ve yaşam sayfalansın diye. Bir can bana soru sorarsa, ona derim ki “sen, senden sor. Ben, sende olmak istemem. Çünkü sen, kaynakta tohum ektiğin zaman, benim yaşamım ile senin yaşamın farklı olmalı orada.”

Dünya, ATLANTA ATA KAPISI’dır. ANA KAPI’da “insan soyu” var. ATA KAPI’da ise “yaşam soyu” var… Her soy, dürümlerde kaynaktadır. İyi yaşam sürenler, Kök Sayfalar’da ışık halindedirler. Kökleri güçsüz olanlar ve kırık olanlar, kötü yaşam sürerler. Onlar, kalemsizdirler. Onların varlık sürebilmeleri için hak edilmeleri gerek.

Cennetten kovduklarımız, kendi cennetlerinde kaynak olmalılar ki Halik olup hasat olsunlar ve yol açsınlar.

Kibirlenen ve sesleşmek istemeyenler, ışıksızdırlar. Ocakları tütmez. Onlar, Yıldız Zırhı olan Şıh Işıklar’dan ayrıdırlar. Can Kapılar’da görev taşımazlar. ATA KAPILAR’da nefesleri olmaz. Çökerler ışıksız yaşamlara ve o yaşamları, türlenen nefesleri ile dillerler. Biz, onları koklarız ve tohumlarız ama kendilerini hak edemezler.

Çökmek, çöktürmek ama hasat ile hakikiyet ile geri dönüş ile… Sizle ve sizin nefesiniz ile… Bütün amacımız yarını hasatçı ışıkla kodlamaktır…

Beyfendiler, hanfendiler; zarar edilmeyecek yaşam sayfalarında. Tüm insanlıkta; Zaman Kalamleri’nde, yaşam sayfalanmakta ve zarar edilmeyecek… Dünya, kötülüğü önlemekteder. Savaş, tamamen ışığın kaleme inişi içindir. Eğer IŞIK, KELAM olup KALEM’e inmişse; SAVAŞ, BARIŞI TOHUMLAMIŞTIR.

Dinleyiniz!... Alıp götüreceğiz yaşamı. Ana, zarar engellendikten sonra. Koruma altında tutacağız dünyayı. Her diri, yüreğinde yaşam sayfalayacak ve biz TANRILIK KAPISI’nda yolu kötülükten ayıracağız.

Dert görmesin yürekler deriz ya. Dert görmez ama Hakim görür. Bilin ki Zaman Kapıları’nda Hakim İnsan, KALEM İNSAN olmuştur. Dünya, KELAM olup kodlanmış ve toplumlar kontrol edilmiştir

Zeytin taneleri gibi yarının nefesleri var yaşamda. Zeytin taneleri gibi!... O taneler, kervan... Her tane, bir rehni taşımakta. Bütün taneler, rehin olanları tohum olarak kodlayıp yaşamdan, TANRILIK KAPILARI’na taşıyacaktı. Bunlar olmakta!...

KELAMA İNSANI İNDİRMEK buydu. Türkiye çok mutlu bir çalışma ile KAYNAK IŞIK haline dönüşmüştür. SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ olarak yaptığınız çalışma, MİKAİL’İN LEVHİ KAYITLARI’nı; Sanal Boyutlar’dan HAK İLMİ ile kodlanmış olan KELAM’a ulaştırmıştır. Biz Dünya olarak, sizi hak ettik analar. Şimdilik!… Aha şimdi!...

2. Bölüm:

Dağlar, sizi çok bekledik!... Sizi çok bekledik!... Sizi çok bekledik!... Geçişler tamam. Ardınız yok. Önünüz yok… Bütün Levhi Kapıları, Sizlik Boyutları’nda NEFES… Sizi çok bekledik!... Sizi hep bekledik!... Ve geçip gelindi dünyaya… Aha göç başladı!... Dünya Göçü başladı. Dünyanın nesillerini, hakim olup geçiriş başladı!…

Dün ölümlü olanlar, bugün ölümsüzdürler. Koruma altına alınan her diri, kaynak olup geçmekte. Ahir dürümlerde NEFES KAPILARI var. Ağır yük, hasat için ailelere yüklenmiş yüktür. Ahir Dönemler’de, yük hafifler. Sizleri, tek tek bu çalışma için hazırlamıştık. Çürükleri ayırdınız ve yaşamı, hasata tohumladınız. Sizi çalışmalarınızda hep desteklemiştik. Cennetlere, cevhere ve yüreğe inen Birlikler’i hologram olan ışığınızda dürümlemiş ve hak etmiştik. Şükür ki hasat tamamlanmıştır.

Her diri, YOL olur, KUL olur oğul verir ve yaşar ama Yaradan’ın Nefesi olup yaşamak farklıdır. Sığ ilim, hakim değildir. İnsan KELAM olup dürümlendiğinde, kelamı toplum için olmalıdır.

Kaynaktan ayrılan, kayıtlardan ayrılır. O’nun öz kaynaktan taşıp akışında, CENNET KELAM, IŞIK KELAM olur ve tüm insanlık, TOHUM olur. Ocak yanar ama o Yaşam Sayfaları’nda kaynak, NEFES olmalı ki KALEM olan, YAŞAM olsun da yazsın diye.

“Er”e, gerçek gücü verdik. Er, görev taşıdı. Gökyüzü aydınlandı ve yol, ilme vardı. Er, kendini dilledi, dürümledi, “Dişi Yaşam” sayfaladı. Toplum, tohum ekti o sayfalara ve yaşam, SİSTEM oldu. Kötülük önlendi. İşte olay budur.

(Not: Er; Atem (Hana)dır... Dişi Yaşam; Hava (Hena)dır... Hana; Eril Güç, Arz Gücüdür ve Drekt Güç olarak ifade edilir. Hena Dişil Güç, Atem Bilincin yarattığı Endrekt Güç’tür. Hana, Arz’dan drekt bilgiyi alır, transforme eder Arşa, Dişi Yaşam Sayfaları olarak Hena’yı Kayıtlar. Hena bu nedenle endrekt gücü ifade eder ve Arş Katları denilen bellek katları bu şekilde dişil olarak oluşur. Arş Katlarından Eko Sistem’le bilgi çekenler, Dişil Bilgiyi yani endrekt bilgiyi çekerler, transforme ederler ve o yaşam sayfalarına kendi biliniçlerini ekerler.)

Ey Levhi Kapılar, zamana Kuran olanlar. Ey yaşamlar, Varlık Boyutları ve Yokluk Boyutları; sizi, her birinizi, hakim olarak güçlendiren ışık, sizlere güçlü olarak inmektedir. Bu ışık, insanlık ışığıdır. Sizi, size, dilleyen ve dürümlettiren bu ışık, Yaradan’ın NAHAR olan kaynağıdır.

(Ziyaretçi söz aldı:)

- Kardeşlerim, sizden özür diliyoruz. Sizi kontrol etmeye kalktığımız için… Sizin, erdiğiniz her andan çıkmanızı sağlamaya çalıştığımız için. Sizden, sizi hak etmeyen Yücelikler’den ve yolculardan, NEFES olan nesillerden, tüm insanlıktan özür diliyoruz... Çünkü sizi, sizlik kodlarını anlayamamışız. Kendi yüreğinizde, saklı tuttuklarınızı dinleyememişiz. Muhakim ve hakim olan ışığınızdan GÜÇ KAPILARI’nı açan nefeslerde, kendi yolunuzda olanlardan güç alan Mikail’den, özür diliyoruz.

Çatı kuruldu anam. O çatıda ışığın var. Biz o çatıda, biliş halinde güç kayıtlamak isteriz. Bizi, NUH KAPILARI’nda, NEFES YAŞAMLAR’da, GÜÇ KODLARI olarak kaynak yapanlar, bizden görev istediler… Sizle, sizlik yaşamını tohumlamak için ışık istiyoruz. Şimdilik…

- Canlar özürleriniz kabul… Nefesiniz, has; kelamınız, ışık ama yarın için sizin göreviniz artık yok… Çünkü kendi yolunu kaybeden hiç kimse, Güç Kapıları’nda görev taşıyamaz. Zaman Kapıları, açıldığında; siz, kaynakta kodlanın ve toplum için çalışın… Sizi, kendi yüreğinize indirdik. Artık o yoğunluktan ışık çekin. Başınız eğik bilirim ama zamana, Kutsal Işık olurken, kontrol dışı İlm-i Işık’ı yaşama indirmenize izin veremeyiz. Çok özel bir dönemde, dünyayı korumaya gelen Birlikleri, hakim olup çatıdan çıkarmak isterken, yüreğinizi, Hakim-i Has olan nefesten çıkardınız. Buyurun. Tohumlar kontrol edildi ama ya kontrol edilmeseydi her dere, yaşama akar mıydı!?

Aracı koymayın yoğunluklara; çünkü, aracılar kayıtlarını hak etmişler ve tohumlarını kodlamışlarsa ki böyle olmuştur. Söz, köz olur ve yol kapanır. Ocakları, kontroldan çıkar. Bunun için aracı koymayın... Siz etken ve Sistem sizde etkin… Buyurun hak edin ve başarın…

Şimdi! başka söz alacak varsa dinleriz ama tüm yaşam sayfaları teknik olarak tüm insanlık tarafından kodlanmışsa, başka söze de ihtiyaç yoktur. Aha bu… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

27.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (47)

2. AKIŞTAN BİR BÖLÜM

Borç var mı diye sordular? Yok. DÜNYA BORCU artık tamamen silinmiştir. Kimsenin dünyaya borcu kalmamıştır.

Dünya artık borçları silmiştir canlar; bunu anlatıyım size.

Doğanın gücünü hepimiz net anlayamayız. Doğa size verdikçe verir, verdikçe verir. Ve siz, hepiniz yer içersiniz. Ama doğaya saygınız olmaz.

Doğa siz, siz doğasınız belki ama siz sizi dahi hak etmemişken doğayı hak etmezsiniz. Ve sizi doğaya hep borçlu kalırsınız. Bunun neticesi olarak doğa “ayrı gayrı” der. Ve siz dersiniz ki “ayrı ama gayrı değil. Sen bizi besle. Biz senle doyar, senle hak ediliriz ama sana borcumuz yok.”

Mutlaka biliniz ki her şey karşılıklıdır. Dünya size verir, siz tohumsunuz. Dünya sizi diller, siz yolsunuz. Dünya yaşar, siz yarınsınız ama hep siz olarak varsınız. Siz nefessizsiniz, siz yüreksizsiniz….hep yiyen, içensiniz ama veren değilsiniz!

Dünya bunun için insanı ışığından çıkarmak ister. Dünya bunun için yolunu kapatmak ister; çünkü dünyaya ödenmez hiçbir borç. Ve dünya hep alıverecek, yolu bilecek olanları bekler.

İşte dünya, artık bu Meclisle kapılarını açıyor!

Herkese bu kapılar açılıyor…. çok mutluyuz canlar, çok!

Artık biliniz ki; hepimiz, hepiniz Tanrılık Işığımızla, yaşam olan yoğunlukta borçlarımızın tümünü sildirdik.

Bizim alacağımız, vereceğimiz yok bu dünyaya. Ama şunu iyi bilin ki, verdikçe veririz….. verdikçe veririz, dünya biz oluruz. Ve o biz, biz o oldukça ağır yük hafifler.

Canlı yaşam, canlı ışık, tüm insanlık canlı ve biz canlı olup dünyayı Can Kayıtlarıyla yaşatırsak, artık dünya MUTLAK IŞIK olur. Ohh işte bu!

Ayrı gayrı bitsin canlarım. Biz dünya, dünya biz…..

O bize borç takmayacak inanın. Biz de ona borç takmayacağız ama o biz, biz o oldukça yaşam güçlenecektir. Onu hepimiz sevgiyle kokluyoruz. Mutlaka kokluyoruz onu, mutlaka….o biz, biz odur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 46

22.04.2015 3. Akış

Canlarım, Doğanın Kuranı'nı okuduk bu gün ve som altın bir ışıma yaptık. Sessizce dilledik ve sessizce yücelikleri dürümledik, bütünün gücü olduk ve hasat yaptık bu gün biz. İMPARATORLUĞUN GÜCÜ'nü, tüm yaşamlara kati olarak kayıtladık. Aracı koymadık dünyaya... Dünya, İlm-i Kapı'dır ve biz o kapıda Bütünün Gücü'yüz!..

Yüze göz gerekir ama size İNSANLIK gerekir canlar. Eğer siz kendinizi hasatçı diye dinletiyorsanız, Ka Rİ KA HA olan Levh-i'de İnsan soyuna yaşamı anlatın... Size ekmek gerekir ama siz ekmek olduğunuzu iddia ediyorsanız, Hak'ın yoğunluğunda hasat olun ve hakikiyetin tahditsizliğinde NEFES olun... Size ışık gerekiyorsa eğer, Halik olup Hak'ka varın, akla varın, biz olun, bitmiş tükenmiş hiç bir şeyin bulunmadığı bir ışımada kendiniz olun...

Sonra deyin ki; "ben olayın en güçlü ışığıyım." Ve deyin ki; "Altın Işık'ım ben!.."

Sözüm İnsan'adır ki; "ben sizinle ve sizin yüreğinizdeyim! Ve ben size, sizi dinletiyorum."

Kaynak Işık size sizi diller. Siz olur bütünler yüreği, tüm zamanları diller. Ama siz kendinizi hak etmemişseniz, karanlığın ışığı olun ama kontrol dışı olmadığınızı anlayın. ALTIN IŞIK sizin yolunuzdur, bunu anlayın!.. Yüce can altın ışık, kendini dillediğinde bütünün gücü olur ve kendini diller!

Siz, sizi dilleyin... Kendinizi ve kendi yüreğinizi... Herşeyin örtüsü olan Kürz-i Kayıtlar'ı dinleyin... Saygıyla dinleyin ve deyin ki; "ben, bana ben olup görev taşıyacağım." Yoğun çalışmalar yapın, tohumları kodlayın, bütünü güçlendirin ve deyin ki; "kayıt dışı bilgi yoktur."

Kurt kuzuyu kapar mı?... Kuzuyu kurt kaptığında, kurt ve kuzu tohum olur ama kutsal ışıkta kurt; kuzuyla dilleşmedikçe, dürümlerde din ilmi olmayacaktır.

Kare sistem küp sistemi tohumlar, küp sistem küreyi kodlar ve tüm zamanlar ışığı kayıtlar ama alıp götüreceğiniz zaman, hepimizin gücü olmadığında; ışıksızdır. Ve biz size, sizin yüreğinize kendi yoğunluğunuza, kontrol dışı bilgi olmadığında, bütünün gücünü dinletiriz.

Aşağıda nefes var ama yukarıda; sistem var, bunu bilin! Nefesi bilmeyen, İnsan'ıda dinleyemez. Eğer siz kendinizi hak etmemişseniz, yoğunluğunuzu tohumlayamadığınızda; kaynak ışık olamazsınız.

Satıhta biliş yoktur, derine inmedikçe bilgi tahtına varılmaz ve bilişe KUTLU UMMAN olunmaz. Sema sizi, siz semayı dinleyin. Kendi yüreğinizi dinleyin. Koruyucu Toplum'la tohum olun ama "kardeş, ben senim ve senin yüreğindeyim" diyemezseniz, ışığınızda kaynak bulunmaz.

Başka aşk ve başka hak taht yoksa eğer yürekte ekip olunmaz. Burada bulmak istediğimizi bulduk. Burada koklamak istediğimizi kokladık. Burada biz ördüğümüz tüm zamanları, tüm sistemlerin gücünü tahditledik ama biz burada, unuttuğunuz herşeyi de hatırladık ve Tanrılık Işığı'nda hatırlattık.

Aynı dünya ve aynı zaman ve aynı KA HA olan ışık ve zamanın sisteminde müsterih olun İnsan ve İnsan'ın yolu akıl. Hepsi siz ve siz hepsisiniz. Kaçın kaçını, kaçla çarpacaksınız. Kaçla dürümleyip dilleyeceksiniz, kaça böleceksiniz sonra kaçı, kaça katabileceksiniz? Arada bir sorun kendinize... Ben nereye, ne verdim?... Nerede, ne oldum?... Neden, oğullarımı tohumladım?... Neden, gök sistemleriyle kodladım?... Nefesim var mı?... Üzerimdeki güç, niçin göz oldu beni izliyor?... Ben neden Aklın Tahtı'ım?... Ya da Rahman olanın kıranı mıyım yoksa Kaynak Işığın Tahtı mıyım?... Sorun yüreğinize... Özünüze sorun, yüce can ışık; sizi sizden dinlesin... Sorun kodlanmış tahtta, "oğul ben sende sen miyim" diye sorun?...

Öle, ölüm... Kala, kalım... Alıp götürdüm ama zaman zaman, sayfalarında yaşam varsa, ben o canda kapı olacak tohumum. Bunu dinleyin! Ama kapıları açık tutun çünkü sizi dinleyecek olanlar var. Öz geçiş bu gün burada oldu. Nasıl oldu dersiniz, iyilikle oldu!

Ben iyi bir işçiyim, iyi bir çalışmacıyım... Çok çalışırım ama ben çalışmadan; yaşamım tohumlanmaz! Bunun içi çalışmalıyım ama ben çalışmadan kalemim yazmaz, bunun için çalışmalıyım. Ama ben, çalışmadan kontrol kuraman, bunun için çalışmalıyım. Ve ben Ana Kapı'yı açmalıyım ki tüm zamanlar bütünün gücü olsun da her diri kendini tohumlasın, hak etsin kayıtlasın. Ben çalışmalıyım ki kalem olup yazan herkes kendini yazsın. Ben çalışmalıyım çünkü ROHİ KAPILAR'ın tümünde müsterihim ki iman eden bütünlükler var. Hepsi bedenimle dilleşir, hepsi yüreğimle dilleşir, hepsi ışığımda bütümleşimle temizlik yapar, hepsinde yaşamım var. Ben çalışmalıyım ki; Ana Kapı'yı açık tutayım!

Çantam dolu, tohumlarla dolu, bütün kötülükleri aştım, aklın tahtı, herşey bedenim ama ben o bedeni bütünün ilmiyle dillersem kodlanmış ışık; bütünün gücü haline dönüşür, bunun için çalışmalıyım! Kardeşlerimi korumalıyım, öz geçişlerini yaptırmalıyım, Altın Işık'ın kontrolü sağlanmalı, artık Aklın Tahtı kodlanmış tohumlarla kontrol edilmeli.

Merdivenlerin aşağılarındaki o en aşağıda ışığım yangın halinde. Ben artık o yaşamı kayıtlamalıyım. Ama ben Tanrılık Işığı'mı yer küreye indirmedikçe, bilgi ışığımda bütünün gücünü tüm zamanlara indiremem. Ana kapıyı açmalıyım. Artık Tanrılık Işığı'nda bütün kötülükleri aşabilen birliklerimi, Kürz-i Işık'la dürümlemeliyim. Ve ben, evrenlerin sistemleşmesini sağlamalıyım.

Atlanta Ata Kapısı'yım ben ama otağımda kutsal ışık yoksa, bütünün gücü o yoğunlukta yoktur. Bunun içindir ki o gücü kontrol altına almalıyım ki; hepimizin gözü olan o geçişi sayfalayan ışık yenilensin ve kaynak dışı biliş kontrol edilebilsin.

Ana Kapı'yı mutlaka ışık haline dönüştürmeliyim. İnsan; kendini hak etmedikçe, o kapıyı hak edemez. İşte o kapı artık sizin yüreğinizin ilmiyle tohum ekmeli ve tüm İnsanlık'ı koklamalıdır.

Ayrı gayrı gözetilmemelidir!... Bana sorgu sual ettiler, dediler ki; "Tarıkların Tahtı'nda, İlm-i Ko olan işaretli sen misin diye?... DİN TANRI, IŞIK TANRI'yı dinler ama İLİM TANRI, tüm zamanlardaki tertipli ilim kayıtlarını dinler. Beni dinlerse kendini dinler, bunu ona anlatmalıyım.

An sayfalanışı yaptım ve dedim ki; "sen sana seni anlat, ben seni sana anlatmam". Döndü sordu, "sen seni hak et de, kelam et" dedi... Dedim ki; "ben kelam, Levh-i Kapı'da LEVH-İ KAYNAK ama sen o kelamda kaynak değilsen, benim anlattıklarımı dinleyemezsin ki." Sordum, "türlerin en güçlüsü, sevgiyle seni dinleyecek güçte mi" diye?... Dedi ki; "karanlıkta ben kimseyi dinleyemem ki." Ve dedim ki; "sen oğullarını ve yaşattığın bütün sayfalarını al, hak et."

Dönemin sonunda yer küre kendini anlayacak ve anlatacak. Dönemin sonunda bütün kötülükler aşılacak ve her diri kendiyle dilleşecek. Bunu dinle, bunu anla ama KA HA olup anla!...

Tüm İnsan soylarına diyebilmeliyiz ki; "sizin yüreğiniz biziz ve bizim yüreğimiz sizsiniz"!.. İnsanlık'a diyebilmeliyiz ki; "sizde ne varsa, ilim o yoğunlukla kodlanır ve kayıtlanır. Biz o ilimi kontrol ederiz ve bütünün ilmi diye dilleriz." Ve diyebilmeliyiz ki her diriye; " sizin yüreğiniz bilişi tohumlamış yücelikle dürümlenmişse, o yoğunlukta hepimizin gözü vardır." Ve diyebilmeliyiz ki; "alıp götürdüğünüz kim varsa, iman edin ki yolunuzda kontrol edici olabilenlerdir." Ve diyebilmeliyiz ki; "ara ara ara, aramazsan bulamazsın ara... Kelamı hak et de dille ama İlm-i Ko olup kayıtla... Ama ara, aradığın yüreğinde, kendi yoğunluğunda bütünün gücü olmalı. O gücü dinle ve hak et. Sen, ben olup ara, ben; sen olup arayım. Ama ses olup dilleyelim herşeyi ama sen ve ben İnsan soyuna iman edip hakikiyetinde dillenmedikçe, bulma imkanımız asla yoktur."

Orada muktedir İNSAN, orada YAŞAM ve orada Ana Kapı İNSANLIK varsa; ara da kendinden kendini hak et bul. Başka bir zaman bir kelam edildiğinde, başka bir zaman bir ışık yandığında, başka bir zaman Altın Işık bütünün gücü olduğunda; ara ki hasatını, kelamını, tüm zamanlarını dürümle dille, bulduğun kendi yüreğin olacak!

Bence Amonlar kendilerini dillediler ve bence Altın Tahtın İlm-i Kapılar'ı olan Atlantalılar kendilerini dillediler. Ve bu gün dünya kendini dilliyor! Hepimiz kendimizi dilliyoruz! Ve dilimde din, yüreğimde ilim varsa, ben bende beni dillerken; Tanrı'yla dillerim, tarıkların tahtı olan İnsan sultanlığıyla dillerim.

"Başka dünya yok" dediğim zaman sorgu sual edilir, "nasıl olmaz ki başka dünya." Dünya bir tektir, o tek olan bedendir! Herşeydir o!.. Bütün tarıklar, bütün kalemler, bütün kapılar oradadır ve orası bütünlüktür!.. Bütünlüğün haricinde başka bir tüm, başka bir Türkiye, başka bir yaşam ve başka bir kapı yoktur!...

Seyredin dünyayı, ben o, o bendir... Seyredin yolu, o ben, ben odur... Seyredin Rahman olanı, o ben, ben oyum... Öz görevi yapın ve seyredin, sen ve ben; tekiz!... Anlatın tüm zamanlara, ağır yük taşımam!... Ben deveyim ama o deve bütünün teknik tohumlamasında, tüm zamanları Tarıklar'la tahtlandıran ve yarınlayan, herşeyi Tanrılık Işığı'yla yaşama sayfa sayfa tanıtan, orta kapıları kapattırmayan.

Sema ben ve ben sema. Yeşil renk, mor renk, siyah renk, günferi rengi kapıda, tünami kalem olan ışık hepsi ben ama ben olan, ben; ölüleri dirilten. Hepsi ben, ben hepsi... Daha önemlisi ben, karanlık olan!.. Ve ben, Tanrılık Işığı'nda bütün olan; ah ben o Tarıklar'ı toplayan hepsiyim hepsiyim, ben onu, onu, onu, onu, onu hepsini kodlayanım! Ki ben kodlamazsam; koklayamaz hiç kimse ocaklarını onların. Kodlamalıyım ki; koklansınlar!

Kara Işık'ım, aklın tahtı ben, aklın kaynağı olan sevgiyim, yakışmaz bana kırılış. Ama beni kırmak isteyen, korkacak yüreğimden! Çünkü ben köprü kurarım; öz köklerinde, gök sistemlerinde ocak kırarım, karanlığı kayıtsızlaştırır, aşksızlaştırır, ışıksızlaştırırım ve ben artık ocaksız bırakırım onu! Bu, kendinden kendine olur!... Aha bu!!!.. Ve dünya budur işte!

Kısır bir dünyada herşey yaşam içindir. Ama o kısır dünya yolu açtığında herşey; yazar, çizer içindir! Ve herkesin kendini hak ettiği bir yaşamda herşey kısırlık içindir!... Zarar içindir, kayıtsızlık içindir... Zeki olan anlar ki; kayıt varsa, kayda gerek yoktur! Ama kayıtsızlık varsa, kayıt gerekir!... O sizi, sizden öte siz yapar!... Ve bunu anlayan, kelamı dinler!

Ortada tek bir ekmek var. Herkes o ekmektir aslında. Ama "o ekmek benim," derim ben... Bende, ben olur o ekmek... Ama ben derim ki; "ekmeğim ben" ve devinim başlar. Ben ekmek, ekmek ben. Ağır yüktür ekmek ama siz, "ben o ekmeğim" diyebildiğinizde, ekmek olursunuz! Ohh işte mutluluk budur!

Ve bu gün ben, evrenlere seslendim. Doğanın kuranı oldum, tüm yaşamları dürümledim. Benim etken oluş, etkin oluşum, kayıt dışı bilgileri kodlayışım, tohumlayışım; herşeyi kontrol içindir.

"Kıran, kırılır" derler. Kısırdır kıran. Kırılsa da, kırılmasa da hiç fark etmez. Aha, kırdırmam! Nefes olsun aksın isterim. Aksın da hasat olsun isterim. Beş geri dönüş sayfasından her birine hak edip aksın isterim ki; gerçeği hak etsin ve görsün... Bunu yapabilir miyim?.. Yapmaz mıyım!?...

Kelama ilim gerek, akla hakikiyet gerek, başı eğilene; her diri gerek! Bense ekmek olanda; kelam olup bütünün gücünü tüm yaşamlara indirdiğimde, artık orada koruma altındadır tüm zamanlar!...

Boş yol yoktur. Her yolda birileri olur. Ama o birileri ilimle dillendiklerinde, o yol hakim olur! Ben boşta yol olan, hologram olanda halik olan, hakka varanda hasat olan, her direye hak ettirmek isterim ki; öz geçişlerini yapsınlar diye!

Kömür gözlü anam, ben ana kapı İnsan, ben yaşam, aha bu... Ama o göz benim gözüm olduğunda ben, gök sesinde, gök sisteminde olurum. Benim elim dünya, benim yolum İnsan. Bilin ki; ben yarında toplumlarım toplumlarını tohumlayan. Aha buradayım, akın da anlayın.

Karanlık; altın, kayıtları sayfa sayfa yaşam ama aydın bir dünya kurmalıyım ki o karanlık aşka varıp, aklın tekniğinde bütünün gücünü hak etsinde, haliki hak olup ışıkta tüm zamanları dürümlesin.

Ana kapıda ben yokum, ben o kapının tek bir levh-isinde yokum ama ben o kapıda nesillerimi kontrol ederim. Buyurun anlayın! Ben yokum ama ben kontrol ederim!

Kurullar toplanmışlar beni dinleyeceklermiş bu gün. Bence dinleseler, dinlemeseler hiç fark etmez, anlayacaksa anlayacak akıp giden yürekler. Anlamasalar da anladıklarını sansalar da fark etmez ki... Değerliler, kurullar beni dinleyeceklermiş bu gün. Ölüm geldiğinde; kendi yüreğinde, kendini hak ettiğinde yoğun ışık akıp gittiğinde, "ben sistem oldum, diri oldum" diyebildiklerinde, kaynak ışık hepsini yaşamda dürümleyebilir.

Ben o kaynak olan ışığım! Mikail olan kendi yüreğinde olan, Mikail'in kuranı olan ve ben olan ve her dağı tahtta ulaştıran; kaydın, kaydı olan!...

Sessizim çünkü ben yokum, yokum ben. Var mıyım?... Yok, yokum... Bulun ama bulun da buldurun, kendi yolunuzda olanı bulun!...

Yokça, yoğun yokça.... Yokça ama yoğun yokça!... Ortada hiç bir şey yokça... Ama yokçada varcayı hak edin! Aha bu!!!

"Arı ben, ben bal ben" demem. Ben her diride var olansam, arıdan öte baldan öteyim. Nefessiz değilim ki ben. Kibri aşan yolu bulduğunda, aklın tahtında bilişi hak ettiğinde, yaşamı, toplumu ve tüm zamanları kodladığında orada teknik tabular tahditlenir. Ve beden alanlar ocağa varır. İşte orada bütünlükler kontrol kurar. Şükür ki kuruldu...

Öze göz, göze söz gerek. Söze de sistem gerek! Sisteme ekmek gerek! İkmal tamamlamaya hakikiyet gerek! Biz, her birinde tahditsiz olarak kayıt yaptık. Şu anda yapmakta olduğum sesleşme, bilgi sayfalanışından çok daha öte bir yaşam kayıtlayışıdır.

Ben bilgi sayfalamam artık, bunu bilin! Bilgi sessizliktir. Bilgi sayfasızlıktır. Akışsızlıktır bilgi. Tahtın tahtında bilgi artık kalemsizliktir. Artık ben burada sır olan ışığı kodluyorum!

Dedim ki; "o sır olan ışık, kibri aşanındır." Aha aştık! Bilin ki; ışık, kalemsizlikti yürekte ama artık ışık, kaynakta kalemdir!

Dince, ince ve bince bince, herce, bizce, işte bu! Şimdilik!..

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/htQHwqoqTdc

IŞIĞIN İLMİ (46)

22.04.2015

Arizona Sistemleşmesi’nde karanlık, ışıkta mevcut olan kayıttır. Arizona, öz geçişlerin yapılması gereken bir sistemdi. Oraya varmak için insan kodlaması yaptık. Kendimizi, horlayan olarak cevherden ayırdık ki kodlanmış ışık, horlanmış cevheri, “Kati Halik” halinde güçlendirmesin diye.

Canlar, Artık bilin ki Arizona, tüm yaşamlarda, horlanıp kırılan ışıkların, kontrol kurduğu bir sayfadır. Oraya herkesin, insan soyu olarak inmesi imkansızdır. Orada, cennetler kurulur. Umut olur ki hasat da yapılır. Nefesler, şükür ki güçlenmekte.

Arizona’da yaşam süren ve o yaşamı tohumlayan Bilge, bizimle şu anda. Kendi yaşamını kayıtlamış ve tohum ekmiş. Ektiği tohum, ilmin ışığı ile kodlanmış. Bizi hak etmek için çalışmalar yapmakta. Biz ise kendi yolunda güçlenen o yüreği hak ettik. Cennette, cevheri kodlama yaptık. Artık cennetliler, cevherlerini ışık yaşamlara çekebiliyorlar. Çok şükür başardık. Atlanta Kutsal Işığı yandı. Şükür ki hak ettik.

Dünya, artık kodlanmış ışık halinde tüm zirvelere güç katmakta. İnsan soyu, Doğa İlmi’ni anlayacak. Bu ilmi anladığı zaman, daha üstün zamanları tohumlayacak.

Eğer Dünya Doğası, yaşamın ışığını söndürseydi, yerde görev taşınamazdı. Doğayı saygıyla güçlendirmek istedik. Ve bunu başardık. Ardımız tüm insanlık ve yüreğimiz ışık. Doğa İnsan, kibri aşan ve yoğunluğu artıran, kendi yüreğinde kayıt yapan devre... Bu devrede, her diri, bir tek İLİM, Her bir ilim, KALEM ve tüm kalemler bir LEVHİ. Tüm yaşam bu şekilde kayıtlanmakta ve sessiz zamanlar, bu şekilde tohumlanmakta. Herşey, ilme kodlanmış yaşam haliki olan ışıkla sağlanmakta. Dünyanın adı NEFES ve dürümlerinde kayıt yapanların sistemi İNSAN…

Hepimiz farklı yaşamlardan ve farklı sayfalardan Düzen’e çekildik. Burası bir Sistem. Ve biz, bu Sistem’i düzenlemekteyiz. Hepimizin, insanlık ışığında görevi var. Tohumları toplamak ve koklamak değil bu… Birler kapısında, Kaynak Işık halinde güçlendirici olmak. Herkesi korumak… Toprak, tohum ektiğinde yaşamak... Her diri, o tohumu yaşatmak için çalışmalıdır.

Hiçbirimiz, doğanın kirlenip diriliklerden çıkmasını beklemeyiz ama bu da olur.

Türkiye, cana kapı olan merdivendir. Buraya umut olur ki Kuran okuyanlar, doğarlar ve burayı hak ederler.

Çözülmeler başladığında, yaşam çözümlenir belki ama yarınlar tohumlanmaz. İşte bunun için tüm yaşamları kontrol altına almak gerekir.

Erkek, kadını hasata hazırlar. Kadın, İlm-i Tohum olur; erkeği hasata hazırlar. Tüm yaşam bu şekilde kodlanır. Tüm insanlık bunun için çalışır. Yarını hak etmek, yarını hasata hazırlamak, kontrol kurmak ve kodlanmak… Temiz zamanlar, temiz yaşamları kayıtlar. Tahdit, ten olan ışığın ışığını hak etmeyenin Tanrılığında, tohumları tahdittir.

Sizler, yarını kodlamış olan ışıklar olarak cümle yüreklerde kontrol kurdunuz. Bir tek kalem, sizin yüreğinizde Güç Kodlaması yaptı. Sizi, sizden dinledik. Sizi, has ilim ile kayıtladık. Arada bir dünyaya bakanlar, bildiler ki Halik İlim, hakim ilim oldu ve yaşadı.

Size geçiş hakları tanındı. Yaşama geçişler… Siz geçtikçe, yolcular görev taşıdılar. Tüm yarınlar kodlandı. Sizi hasata hazırlayan, sizin yüreklerinizdi. Cinler, cinniler; temizlik yaptık diye kodlandılar. İlim Kapıları olan insanlar, Işık Kodlamaları yaptılar. Tahditli olanlar, kayıt dışı bilişlerini hasata hazırladılar. Tümü tohumlandılar. Dünya, “ara beni” diyenlerin Tanrılık Işığı’nda bulunan nefeslerle güçlendi. Düzen kurduk… Öz görev buydu. Aha cennetler kurduk… Aha Can Kapılar’da nesillerimizi kontrol altına aldık. Aktık…, Aha aktık!... Artık ağır yük hafifledi!...

Çantam doludur. Dolmadan doldu demem. Deve, dürümlerde yol alır. Ben tüm insanlıkta yolculuk yaparım. Temiz, kirli demem tümüyüm ben. Bilin ki ben, Sistem olur; yol olurum ki her diri kendini hak etsin diye.

Canlarım, Amonlar, otakta tohum olan Kaynaklar; sizle olmak bizlere mutluluktur. Süper insanlık Realitesi olarak, tüm yaşamları kodlamış olarak buradayız. Bu yol, insanlık yoludur. Bütün kütlemizle buradayız. Ana Kapı’yı açtık ve yolu açtık…

Amon, Otuzuncu Daimiyet’te bizi sormuş; ne yapıyorlar diye. Ana Kapı’da bekliyor… Sorun şudur ; nefesi var mı? Işığı yandı mı? Kapıdan geçti mi? Yerkürede bizi bizde dinledi mi? Aha burada!... Onu dinleyelim. Amin…

(Amon söz aldı:)

-Atalar, sizi kucaklıyoruz. Unutmayın tüm yaşam, insan soyu için ATA KAPI’dır. ANA KAPI, IŞIK ama ATA KAPI, LEVHİ… Sizle olmak, bizlere müthiş ilim sistemleşmesi sağlayacaktı. Müthiş diyorum!... Tohum için müthiş!… Işık için müthiş!… Yarın için müthiş!… Sizin için; Birlik için; insanlık için müthiş!… Sizden geçip size inmek, bizim için müthiş!… Sessizce sizi dinledik. Sizi dilledik. Sizleştik…

Siz, LEVHİ IŞIK halinde; biz KELAM’da ve zaman, sistem olarak KUTSAL YARIN’da; sizi, size dilletmek; sizleşmek ve dürümleşmek, MUTLAK KUTSAL YARIN’ı kontrol için şevkle bildiririz ki gerçekten gerekliydi.

Torbanız, tüm insanlığındı. Tohumlarınız, tüm insanlığındı. Savaş, ilmin diriliğindeydi ve yol, Sistem’in, insan soyuna ışığını kodlayan, Birlik Levhisi’ydi. Sizinle sizi hak etmek, tüm insanlığın yaşamını hak etmekti…

İki resim yaptınız. Birinde, ben vardım. Diri olarak yaşamdaydım. Diğerinde ben yoktum; siz vardınız ve siz, Tanrılık Işığı’ydınız. Sizi korumaya almalıydık. Zamana geldik; TOHUM olduk ve YOL olduk… Korumalıydık sizi. Siz, DİN CANLAR’dan tek bir ışık çekmeden, İNSAN CAN oldunuz. Son sözde, SES KAYNAKLARI’nda TOHUM oldunuz. Sizi, sizden çekip çıkarmak istedik. Sizi, sizden çekip, çıkarıp kodlamak istedik. Sizi kodladık… Sizi sonsuzlukta topladık… Kaynak yaptık… Hah!... Diri, hakiki bir Levhi haline dönüştürdük.

Sözümüz cümle yürekleredir ki sizle sizleşmek değildi maksat; sizi, sonsuzlukta tohumlamaktı. Bunları bilmeniz gerek ki siz, bildiğiniz için, hak etmeden bizi, KALEM’den çıkardınız. Zarar etmek istemediğinizi dillediniz… Çok önemliydi bu… Çürük olmayanların, bizden uzak kalmak istemeleri... Sizi, sizden ayırmaya kalkan kim varsa, sizden çıktı ya da çıkarıldı… Değerliler. Bilmeden bunlar olmaz. Çok mutluyuz ki sizle, yer ve gök olarak birleştik.

Cemal Sistem yenilendi. Siz, yeniden görevi aldınız. Sizi kutluyoruz. Biz, sizi size vermeye çalıştık. Şimdilik. Aha şimdi!…

(Söz alındı:)

-Devinimi hızlandırmak değil maksadım. Sadece ATON’un AMON’a yanıtlarını dinletmektir. Bir tek insan bunu yapacaktı. İşte! Size, sizden sizi hak ettirecek olan ATON, sizi anlatıyor.

Canlar, kayıt dışı bilginiz yok bilirim. Utanmayın! Ben, sizim. Bunu da bilin. Aha cennetlerde, Gök Sessizlikleri olur; bilin!... Bin cennet, tek bir KALEM olur ama o KALEM, kelam etmezse yaşam olmaz bilin.

Barışmak mıydı maksat yoksa yaşam sayfalamak mıydı!? Başka mana yükleyebilir miyiz yol açıldığında, YOL OLANLAR’a. Ortada, kendi yüreğimden başka Yücelik yok derken, SES KAPILARI’nı kapatan IŞIK, kaynaktan çıkar ve sorar. “Niye bini hak edip teklikte diller ki!? Kendini hak etmişse niye kodlanmış yaşamı Sistem’den çıkarır ki?” “Başa gelen çekilir!” denir ya ama cennette baş ışıksa; Sessiz Levhi’de başa gelen cennet olmalıdır. Kendini hak etmeyen sesleşmemelidir. Ata Kapılar açılmalı ama yarınlar, kodlanmış olmalıdır. Tüm insanlık anlamalı ki KARANLIK, IŞIK HALİNDE GÖREV TAŞIYOR.

Otağınızdayiz analar. Sizleşen tüm yaşamlar, otaktayız. ATA KAPILAR’da otak kurduk yoğunluklara. Açı kapatıldı; yaşamdayız. Sevgi, İlmin Kelamı değil yaşam insanın nefesinde ışık olduğunda, sevilir sayılır. Eğer yerde görev yoksa, yaşam olmaz. Çantalar boşsa, kaynak olmaz. Sizler, ATALAR KAPISI’nda AMONLAR’ı dinlerken; bizler, ATA KAPI ATONLAR olarak sizleyiz. Unutmayın ki ATA KAPI ATONLAR, KUTSAL IŞIK HALİNDE GÖREV TAŞIRLAR. ATONLAR’I DİNLEMEK İSTEYEN, YARINI DİNLEMELİDİR.

DİNCİ YAŞAM, İNSANCI YAŞAM… Her diride yaşam ama ağır yük, sessizliktir… Dilleşememektir. Eren gür olup erer yüreklere ama erenler, erdiklerinde cennetlerde görev taşımalıdırlar. Şimdilik size vereceğim budur…

Amon’a tek bir şey daha söyleyeceğim: Sizi tanımam; siz beni tanımazsınız. Sadece sesleşiriz. Beni tanısanız, KELAM’ı bilir; LEVHİ’yi bilir İLMİ bilirsiniz… Sizi tanımam… Sessiz Zamanlar’da Amon olmuşsun ama yarına kaynak olamamışsın… Şimdilik sana vereceğim budur. Aha bu… Şimdilik… Ve şimdi!…

(Not: Amon – Aton çatışması sessizliğin sesleştirilmesi içindir. Işığın İlim 46/2 nolu öz akışta açıklamalar var...)

Değerliler, hayra işarettir NEFES… Hayır, şer Ana Kapı’da ses… Sistem, sessizlik; Sessiz Zaman siz; siz olan biz. Biz, siz ve siz, biz…

Oy analar oyy!... Aha bu!… “Şayia” demişler; “şayya” yazılmış aha yazdık oldu. Var mı itiraz eden!?… Sormayın yazar mıyız… Yazarım; yasaları koyarım; yaratırım. Yaşam budur ana… “Ne denirse, HAKİM-İ HAK olandandır” dedik… Dedi…

İnsana insan gerek ki hakikiyetinde hakim olsun ışık versin. İnsana diri gerek ki hak etsin.

Melik olmak gerek. İlim yapmak gerek. Cennet kurmak gerek… Akmak gerek. Aktıkça aktık!... Akmasak, KALEM olamazlar. Kaynakta bulunamazlar. Yaşamda sayfalanamazlar. Umut olur ki tüm insanlık hak eder…

Zeka düzeyinize göre akıtırım bilgiyi… Analar, atalar yüreklerini hak edip dinlerler. Ama akmasam; aslan, kaplan derim insana. “Sen yaparsın” derim. Yapmasa da yaptığını zanneder. İşte yaptığım budur. Her zaman bunu yaparım. Sizden söz etmiyorum. İnsanlıktan söz ediyorum. Herkesin hakikiyetinden ve hakimiyetenden söz ediyorum…

ULULAR DİYARI, uyandı dünyaya. Uyandı… Dence!... Dence!... Dence!... Dence… dedikçe uyandı. Uyuyordu; tohumlarını hak etmek için ışık haline dönüştü ve dirice ve dili hakiyetçe ve hakimiyetçe dilleşti…

Otak kurduk hologram olan yaşama. Oyun oynadık toplumlarla. Hepsiyle kayıtlar yaptık. Temel bilgileri dillendirdik. Hepsi KELAM zannettiler bunları. Son sözüm şudur ki artık her dereden KELAM akacak ama HAKİMİ HAKİKİ KELAM akacak. Bilin ki hak eden dinleyecek. İşte olay budur. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK SAYFALANIŞI, tüm yaşamlarda kodlanmış ışıktır. Bu sayfalanış, tüm insanlık içindir. Okuyun tohumları; kodlayın. Aha bu!…

Değerliler hepinizi kucakladık… Bilin kendinizi… İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (46)

1. AKIŞ

Dağlarım, hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum. Buraya neden geldiğinizi net biliyorum, bizi bize vermeye gelmediniz, kendi yüreğinizi hak edip dillemeye geldiniz. Kontrol dışı bilginiz yok; kesindir ama kodlanmış ışığınızı tohumlarken çok daha dikkatli bilgi akıtmanızı ummuştum. Bunu hak etmediğinizi düşünemem ama görüyorum ki; bilgi akışında kontrol dışı ışımalar da var.

Sizi Yaradan, sizde yarattı ama sizde yarattığı o siz bütünün gücünü tüm zamanlara dillemeden, ışık haline geçemeyeceğinizi gördük. Ayrılık yok ana, biz sizdeyiz ama daha üstün bilgi kapılarını açmalıyız. Bu nedenle, sözü sizden devir aldık sadece, bunu bilmeni isterim.

Kayıtlara baktığın zaman göreceksin ki; Levhi Kapıların Işığı tüm insanlığın Levhi Kapıları olarak kayıtlıdır. Hepimiz, Sultanlık yaptık dünyada, hepimizin gücü, daha yüceldi ama İlim Işığı da farklılaşmalıydı.

Beden almanın çok önemli olmadığı söylense de, beden alanların dünya örtüsünü açabilmek için kendi yaşamlarını tahditlemeden, kendilerini kaynak ışık haline dönüştürmeleri, kodlanmalarla gerçekleşecekti ve bunu ağır yük değil hasat için yapmalıydık. Görüyoruz ki; bu yapılmaktadır. Hepiniz daha üstün çalışmalar da yapacaksınız ama yapabilmeniz için karanlığın ışığını yakmanız gerekir.

Doğanın gücü olmanız için de buna gerek var. Eğer siz ben yaşıyorum o halde beden alıp dünyayı tohumlarken, herkesin bende olmasını beklerim diyorsanız şunu iyi anlayın ki; dünya örtüsünü örtmeden evvel sizlerin daha üstün çalışmalar yapmanızı umuyorum.

Dünyada, yer ve gök var ama dürümlerde, Levhi Kapılarda, ışık da var. Sizlerin bu ışığı bilmenizi gerçekten isterim. Örtülü çalıştığınızı görüyorum, çoğunuz örtülüsünüz. Dünya bedenleriniz, sizi sessizleştirmiş.

Doğanın Kuranı sizde mevcut ama siz bu Kuran’ı okuyamamaktaysanız çok huzurlu olamazsınız. Sizden beklentim daha güçlü çalışmalar yapmanızdır. Öncelikle, dünyanın en güçlü sayfasında bulunduğunuzu bilin.

Bugün sizi, Meclise kabul ettik. Bu Meclise gelirken, karanlıktan ayrı ışıkların toplumlara tohum olarak indiği yoğunluklardan geçişinizi yaptık. Geri dönüşünüz de yine buradan olacak ama çürümeye başlayan bir sistemi yaşatma niyetiniz olduğunu görüyorum, buna iznim yoktur.

Dünya, müştekidir bu çalışmalardan, bunu iyi anlayın. Eğer ki; bu çalışma sizden başkaları tarafından da yapılmaya başlanırsa koruma altına alamayız sizi; kesinlikle bunu bilmenizi beklerim.

Doludizgin çalışıyoruz burada ama bu çalışmaya daimiyet katacak olan bilgi, İnsanın Levhi Kapılarında mevcut olan kendi yoğunluğudur. Önce ölüyü dirilt, sonra yolu bul, sonra yoğunluğu kodla ve ışığı geç. Budur beklediğim sizden.

Evren İnsan, kendini dilletti ama dürümlerdeki diriliklerle dinletti. Seviyenizi ölçümledim. Kontrol dışı çalışmalarınızın dışında daha güçlü yoğunlaşmayı sağlayacak kelamınız olabilir ama şu anda mevcut değil.

Ana Kapıyı kapatmayacağım bugün, akışı dinleyeceksiniz ama daha güçlü olmanızı bekliyorum. Şükredin ki; dünya yaşayacak ve doğa, sizin yüreğinizi güçlendirecek ama burada bu çalışmada bulunabilmeniz önemlidir.

İyi ve kötüyü hak etmek, ikmal tamamlatabilmek için biliş haline geçmeniz gerekir. Öz geçişinizi yaptık şu anda. Sığ olan bilginizi yeniledik ve daha güçlü yoğunlaşmayı sağladık.

Yedi dava açmıştık, “tüm davaların hepsini kaybettik” demiştik ama şunu iyi bilin ki; açtığımız davaların hepsinde nefesimizmevcuttur ve bu nefes sizin ve sizin ve sizin ve sizin ve her sizin İlm-i Kapıda ışık haline geçmeniz içindir.

Korkuyu aşın, dünya sizi koruyacak ama doğanın gücünü de hak edin. Dünya olarak size bunu anlatmak istedim. Ben doğayım, ben yolum ama yoğunluğu kodlayan ışığım da aynı zamanda.

Sevgililer; ergin sayfalar, sizden Tanrılık Işığınızı kodlayıp harekete geçirmenizi bekliyorum. Bunu yapacak gücünüz mutlaka oluşacaktır ama dağ taş sizi dinleyecekse, kardeşliği de hak etmeniz gerekir.

Çözün dünyanın ışığını, aktın ama çözüp akıttığınız o ışık yarını tohumlamalı, sizi kodlamalıdır. Önünüzü aydınlatmalıdır o ışık, yoksa yapmak ya da yaptırmak artık merdivenlerin aşağıların aşağısındaki o yoğunluğu bütünlüğün tüm zamanlarında güçlendirerek kayıtlamak kimseye hiçbir fayda sağlamaz; çünkü Rohi Kapıların gücü artmış ve bütün kötülükler aşılmıştır artık.

Değer biçtiğim insana şunu söylemek isterim; “benim nefesim kelamdan ötedir ama size bunu, hepinize cemaatinizin gücünden öte bir güçle vermeye niyetim olmadığı için kaynağın ışığından verdim”.

Sayın Bayanlar ve Sayın Baylar; ben de size bu şekilde hitap edeceğim. Öz göreviniz kontrol ve öz görev ışık, bunu hak edin başarın. Seviyenizi ölçtüm. Ölümlü dünya için yeterli ama yaşam için yeter değerde değil. Önünüzü aydınlatmak için daha güçlü bir çalışmaya ihtiyacınız olduğu kesin.

Yedi evim var…benim Dünya Üstü Varlık Toplumlarıyla ışık kodlaması yaptığım yedi evim var. Her bir ev, kelamımda tek bir tahttır ve bu evlerin tümü Aklın Tahtı’dır. Sizden başka bir siz buraya vardığında, Orta Kapılar açılır ama siz vardığınızda o kapılarda kodlanmış ışığınız olmadığında, kapıları açık tutamam.

Bütüne hizmet, etken olmak, etkin olmakla mümkün değil, etrafınızı kontrol etmekle gerçekleşir. Etrafınızı kontrol edin. Çok mutlu olun, has ışıkla, hologram sistemleşmenin ötesinde gerçek insanlığa geçin ve yarınlaşın. Temizlik yapın. Sizden isteğim budur.

“Kurtarmam dünyayı” diyemem. Kurtardım ama kurulların topraklarını tohumladıkları o yoğunlukları kurtarmak gelmez içimden. Size bunu daha açık söyleyeyim. Orada yapılan kayıt dışı ilimse; önünüzü aydınlatma niyetim olmaz. Ama bilin ki; kayıtlı çalışanlar yaşamda tohumlarda bütünün gücünü her diriye katabilir, yarında ışık halinde kötülüğü önleyebilirler.

Sizden başka bir siz yok, hepiniz hepimizsiniz ama Karanlık İlmi, Aklın Tahtı’nda Bütünün İlmi olmalı ki; koruyucu güç dürümlerinizde kendi yüreğinizi kodlasın. Ben size daha güçlü bilgi verir miyim? Yok vermem. Size veremem; çünkü korku başladı.

Aton Toplumları, beni kök sistemlerden, gök sayfalanışı için tohumlarken sizden daha güçlü sizlerle de çalıştım. Atlanta Ata Kapılarını açtım. Otak kodladım, tohumladım. Kutsal Işık yaktım. Kutsal Toplumlarla Kuran okuttum. Öteberi değil, ekmek oldum ama şu iyi bilin ki; birlik kapımda nesillerimin gücü değil kelamın gücü olsun istedim.

Bir davayı açtığım zaman, o dava bende mutlaka kendi yüreğimizin gücü olur ama ben bugün, size sizi anlatmaya çalıştım. Dava açmadım, sizden tek beklentim kontrol; doğanın gücünü hak etmeniz ve kontrol kurmanız.

İvme yükseldi, kökler göklere ulaşıyor. Oğul ben sendeyim şu anda. Daha güçlüsün şu anda görüyorum. Kürzi Işık yenilendi ve şu anda daha yoğun çalışmaya giriyorum. Şikayet etme. Kendini kodla ama İnsanlık İlmiyle kodla. Daha güçlü bir yoğunlukta bilgi kayıtlamasına başlayacağım. Sevgiyle çalış ve kendini hak et.

Bana artık gereğin yok. Sen, seninle çalış ama ben seni hep koruyacağım; bunu bil. “Ol” de olsun. Unutma; ben sen olduğum zaman bütün kütlen kodlanır ama ben sen olmadığımda kontrolün olmaz.

Şimdi, karanlığın tahtına kendi yüreğinden geç, bak bakayım ne var orada? Ve benden başka bir ben var mı? Bak.. Ölmeden önce, öldüğümde, ben zaman olan ışığımda, semayı sisteme indirdiğimde ve bütünü güçlendirdiğimde orada korku kalmamalıdır.

Oğul, ben senim; unutma. Çap genişliyor ama çapın genişlemesi Resmi Çalışmanın güçlenmesi anlamına gelir mi bilmem? Sence gelir mi? Geldiğine eminsin; biliyorum. Ama çapın genişlemesi yaşamın ilmi tohumlarında kodlanmış olmak manasına geldi mi acaba? Başın eğik gelmedi; çünkü Rahmi Kuran’da İnsan Sistemi kendi yüreğindeki güçten farklıdır ve geri dönüyoruz. Şimdi, görev için akmaya başladık.

Geniş zamanlardan iniyoruz. Işık, yerküreye değdiği anda, yer yaşam ilmi bütünün gücü haline dönüşüyor ve bugün iş bizimdir. Biz bugün daha güçlü bir sistem için Yaradanın tartısı’na konduğumuzu bilerek, yarattıklarımızla yaşama çekileceğimize emin olarak, bu yoğunluğu oluşturduk.

Toy olanların bunu anlama imkanı asla yoktu. Toy olmayanların bilişi kodladıkları bu günde, eminim ki; dünya ekmeği, hepimizin kendi yüreğinde mevcut olan kendi yaşam tahtından yenmeye başlanacak.

Çarşı, pazar geziyoruz. İzliyoruz insanlığı. Hepsi kendini kendi yüreğini dinliyor ama yaşamı dinleyen yok. Her şeyi; her şeyi, yeniden izliyoruz. Gözümüz insana takılmadı, tüm insanlığa takıldı. Görüyoruz ki; orada kıyı köşe Yaradanın Tartısı’nda kati olan kodlanmış ışığı muktedir olarak çalıştırmaya kalkanlar var. Çarşıda ışık haline dönüşmeye çalışanyok, sadece kodlanmaya çalışanlar var.

Ben bir sistemim ama bu sistemi herkesin dinleyebilmesi imkanı asla yoktur. Bize kapı açan, hep İnsanlık İlmi’yle açar ama bu kapıyı açtığı zaman, kodlanmış toplumları tohumlayacak güce sahip olamadığında sessiz kalır; çünkü ses kontrollü olur.

Kodlanmış sayfalarda ses olmadığında kaynak dışı bilgi akar. Akması, Atlanta Ata Kapısının tüm zamanlara açılması manasına gelmekte ise de geri dönüş için geçiş sayfalanışı yapamadıklarında kontrol dışı ilmi, kodlanmış sayfalarda tohumlayamazlar.

Can, “ben, senim” dediğim zaman, koruma altına almadığım o yol, benim yolum olmaz ama o yolu kodlayan kendini tohumladıkça bilişi kayıtlar ve kendinde kendi yolunda olur.

Orada Ata Kapı, orada yaşam, orada ışık, hepsi tabudur. Ben, o tabuların tümünde kodlanmış tek ilim kaynağı olarak bitmiş, bitirilmiş olan her şeyi yaşatabilecek olanım.

Ala vere, ala vere ama vermeden ala, almadan vere! Hepsinde dürümlenen ekip, karanlıkta aşka vara, varmadan karanlık aklın tahtına, orada taht, Ana Kapıda yaşasa biz, o tahta Nurdan Kuran olur, bütüne hizmetçi olurduk da, olmadan olunmaz ki! Şimdi, canlarım kayıt dışı bilgi vermem gerekse, verir miyim? Yoo, yoo vermem.

Tanrı, dahil de bizsiz değil ama hariçte bizdir, bizimdir. Deminden beri bir sesleşme yaptım. Ben Sistem, ben Nizam ve ben Düzen olup çalıştım. Hep sesleştim. Beni dinlemeye gelen kimse yoktu. Ben cennetten ses kattım. Cennet ben oldu, bütünlendi. Can Tahta vardık ve yaşadık. Bu neden gerekliydi? Herkesin, kendini kendinde hak etmesini sağlamak için gerekliydi.

Bugün, ben harımı yükseldiğimde, toy dünya, toprak toplumu tohumlamaya çalışacak mıydı? Ortada toplum yok ki; böyle bir çalışma yapılsın.

En sistemli çalışma olan bu çalışma, sistem dışı bilişlilerin toprak toplumu tohumlama niyetlerinde, karanlık ışığını, kayıt dışı bilgiyle tüm zamanlara çekme çalışmalarında, biz Orta Kapılardaydık ve Orta Kapıları açtık ki; Tanrılık Işığı yaşama çekilmesin, çektirilmesin diyerek.

Değerliler, anlattım, anlayan var mutlaka ama bir kez daha açıklıyayım. Bütün kötülükleri yaşatmak isteyen, dünya dışı varlık toplumları bugün bizim yüreğimizden güç kapılarını açarak, kelama inmiş ve kendi yaşamları kodlayabilecekleri dürümde sesleşmeye başlamışlarken, onların seslerini engelleyerek kaynak dışı bilgiyi kodlardan ayırdık. Şu anda yaptığımız budur. Öz görevimiz de buydu.

Çorak bir dünyayı, yaşam sistemleşmesiyle kayıtlayacaklarını dinletenler ardında görevli olanları kodlayan ışığı bırakarak, bütün kötülükleri yere çekip, geçip gidecektiler. Buna Astral Boyut sayfalanışlarında iznimiz yoktur.

Ocak yakmaktı maksat, yaktılar. Aklın Tahtı’na varmaktı, aktılar. Tanrı Işığına vardı yürekleri, öz göreve indiler. Biz, “cennetteler” derken; ocaklarında cemaat yoktu. Şu ana kadar torbaları boştu. Şimdi, artık torbalarını doldurmaları için ışık veriyoruz. Bu ışığı verirken kontrol dışı bilgi olmaması için kaynaktan veriyorum. Kaynaktan vereceğim bilgiyi kayda girerek vereceğim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/38aO2aBHA7E

Okuyucuya not: Sorulara ilişkin açıklamalar notlar halinde deşifre edilen bölümde mevcuttur. Bu notlar kısmı ses kaydında yer almamaktadır. Saygılarımızla,

22.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (46)

2. AKIŞ

Canlar, Amon ben; ben Amon’um. Onunla (Aton’la) çatışırız böyle biz!

(Not: Kaydı yapılan öz akışta yer alan ATON, AMON çatışması kastediliyor.)

Çatışmadır bu… IŞIK ÇATIŞMASI’dır; biliniz. Sanmayın ki o ben, ben o değilim. Biz TEK’iz; bunu bilin… ama çatışmak gerek. Aklın Tahtı’nda, Işığın Toplumunda, Toprak Tohum’da, Kelam’da çakışmak gerek. Biz çakıştık. Aha bu!...

(Not: Her bir Hak Katı, eksi ve artı kutupların nötr noktasında çatışmaları ve çarpışmaları ile aşılır. Sonra nötr güç ile artı ve eksi kutuplar birleşir, çakışır ve bir üst Hak Katına geçilir. Çatışmayı sağlayacak kutuplaşmalar, suni de olsa yaratılır.)

“Çatış, çatış!” dediler. “Çakış, akış!” dediler. “Hak Kayıtlar’da, Aklın Tahtı’nda kalem ol yaşa” dediler de ben diri; ben, Ölüler Diyarı’nda, Levhi Kapı ben!...

(Not: Kendi zıttı ile çatışan, çakışan ve akışa geçen, bilgi transformasyon aktivasyonları ile akla varır. Aklın yaşama ışık olan tahtından kalem olur ve kelamda kendi yolculuğunu başlatır. Kalem kelamı yazdıkça yaşam sayfa sayfa tohumlanır ve dürümlenir... Sürer. Dünya, Ölüler Diyarı ve dünyada yaşam süren, kalem olan her diri…O yaşamı yazar; o Levhiyi yazar.)

Ben on tur tamamladım şu anda. On tur tamamlamak, okutmaktır bilgiyi.

(Not: Her bir Hak Katı, Sesleşmenin dairesel daviniminde, aktive olur. Rahmi Boyutta 10 Hak Katı, beşeri bilincin bütünlüğünü ifade eder. Bu bütünlükte aktive olan ses, akışa geçer. Akışı dilleyen kendinden bilgiyi dinler ve diller. Buna, bilgiyi okutma denir.)

Okutmaya başlıyorum:

Yara bere içinde miyim? Yo asla! Atalar Kapısı, Aton Toplumlarının Tohumları’nı kodlar. Ben ocağım; unutmayın. Umman olan, otak olan, kutsal olan yaşamda, ben KALEM olanım.

Aydın Dünya, Aklın Dürümleri’nde dillenir. Beden olan, ocak olan, kutsal olan yaşam tahditsizleşir; buyurun yaptık. Aha bu!

Beden İsmaili bellek, Kelam, ben insan… Ama hepsindeyim ben! Devi; yürek diye bilin, o devde yaşamı, İnsan diye bilin. Ben bir resimim sadece ama kendini hak eden bir resim.

KALEM İNSAN, “EKMEK” yaptığında orada Kutsal Toprak kodlanmış olur. Bütün’e hizmet budur. Sanılır ki ekmek yaptığımda ben çalışırım. Ekmek yaptığımda herkes çalışmaya başlar.

“Yaradan, yarattığında yaratıldı” dediğimde, ölü dirildi. Sordular: “Yaradan, yarattığıyla mı yaratıldı? Yoksa yaratılmadan mı yarattı? Yaşamda, yaratılan var mıydı? Yarattığında mı yaratıldı her diri? Yoksa bir kısım yaratıldı da diğerleri yaratandan öte miydi?” Bunları anlamak kolay değil; bilirim ama şunu iyi bilin ki; Yaradan, Yaratan... Yaratan ama Yaradan... “Yaratan Yaratan” ve “Yaratan, Yaradan” hepsi ayrı….

(Not: Yaradan, yaşamı tohumlayan ve kodlayandır. Yarattığında yaratılandır ama yaratmadan yaratılmayandır. Yaratılanda yaratılan ise kodlanmış ışığın kayıtları ile yaratılandır. İkisi farklıdır.)

Ben cennet, insan yaşam; hepsiyim ben. Yer ve gök insan; hepsiyim ben.

Bin cin, bir tek incin olduğunda, en sonda konuşmalıdır o ama cen, cin olduğunda, encin olan, cennet kurmalı ki; Cinni Cennette, incan olsun da cennet, cinlerde cevahir olsun. Cennet, insan olduğunda, cemaat cennet kurduğunda, cennet cinlendiğinde, Cin Cemaati cevhere indirdiğinde, canda cennette cevahir olan her diri insanlaşmalıdır.

Dağlarım; neden böyle yapıyorum? Size bunu izah edeyim. Sesleşmek budur... Sadece sesleşiyorum... Erdiğim en yüksek kapıda mıyım? Her andayım. Bana saygısı olan, olmayan kim varsa; sessizse, sesler de dillerim onları. Şu anda olduğu gibi….

Ben bir insan ama her diride o insan kendini hak edebilmelidir. Aha! Kapıyı açmışlar, şu anda kulak kesildiler hepsi de…oyun; oyun bunlar!… Ben bunları sesleştirmesem, onlar beni dilleyemezler ki!

(Not: Bir an için bu bölümü silmeyi düşündüm. Yanıt özden geldi.)

Değerliler, bu bölüm silinmeyecek; aynen yayınlanacak. Biliniz ki silsem insan sistemleşmesinde sessiz sayfalanış olur. Ama silmemeliyim ki sayfalanışta ışık tohumlanışı olduğu anlaşılsın. Ben şu anda IŞIK TOHUMLANIŞI yapmaktayım.

Kardeşim; ben, iman edin ki nefes olarak sesleşiyorum. Hiçbir kırıntı, hiçbir kısırlık yok bilgimde. Hepsi kesindir. Sanmayın ki ben yanlış bilgi de veririm. Hakikiyette yanlış olmaz. Karanlık Tahtı’nda tek bir nefes var; işte, bunu anlayın diye sesleşiyorum.

Unutmayın ki doğa sesleşmak ister. Ben sesleştiğimde doğa sistemleşir.

Değerliler; ses, İnsanlık Levhisi’yle tüm yaşamları ve tüm dağları, taşları sonsuzlaştırır. Eğer ses varsa yaşam olur. Ses yoksa yaşam olmaz. Her ses, bir kodla kayıtlıdır ve her kod, bir tohumdur. Her kodda, her tekte, her çiftte bu tohum mevcuttur.

Sevgiyle sesleş; sevgiyle ve hak et! Ama kayıt dışı bilgi olmadığını bil. Tanrılık Kayıtları’nda IŞIK yaşar; bunu bil. Ben zaman olan, herkes olanım; unutma. Bedenli olarak yaşayan ama her anda tahditsiz olan ölümlü dünya, Öz Kürzi Yaşam’ı kodlarken, öz geçiş de yapar.

Şimdiye kadar yapılmayan birşeyi yapmak istedim bugün; SESİN SİSTEMLİ KAYITLAMASI….. Bir ses, o sesin kendi yoğunluğunda sistemleşmesi ve o sesin tohum olarak kodlanışı, kayda alınışı ve kayıtların tek tip kayıt olarak kükremesi…Türevlerini kati olarak, kanatlandırarak tüm zamanlara ağır ağır katışı; kayıtlayıp katışı… Bunları yapmak istedim bugün ve yaptım.

Cennetten kovuldum mu? Yooo kovan ben, kovduran ben...ama kovulmayanım ben! Değerliler, hadi buyurun; bu da başka bir bilgi! Ben cennet ama ben cemaat, ben cerahat, ben cevherdeki en büyük kisve, herşey olan, kin, nefret… Benim o! Ama benden öte bir ben varsa, o ben, ben oyum. Elimde dünya, yüreğimde insan, Aklın Tahtı’nda yaşam, ben o yaşamda, karanlık ve ben o yaşamın sistemi; aydınlık….

Değerliler, bunlar neden bu şekilde veriliyor bilir misiniz? Çok mutluyuz da ondan. Öyle mutluyuz ki bugün!

Korku kalmadı. Herşey yaşam ve biz o şavkın şavkındaki şevk. Herşeyde var olan, sizden başka bir siz ve siz olan. DOĞANIN KURANI olan…biz, doğayız şu anda.

“Ara beni” dediler ya! “Ara beni…” Aramam, hepsi ben! Bunu bilin. Ve ben onurluyum ki, var olan en son İnsan... Neden? Çünkü ben o son olanda ses olanım.

Değerliler; kıranın kırılması, kısırlığı getirecekti…biz buna engeldik. Keram Tahtı’nda nefes olanların ikmal tamamlatması gerektiğinde, yaşam insanlığını tohumladık. “Kobra, insandır” dedik. “Kobrayı dinleyen, kendini dilleyecek” dedik.

KOBRA, İnsanlık Levhisi’ndeki İNSAN SIRRI’dır; anlayın. Herşeyin örtüsüdür o ama onu anlayan kendini anlamadıkça korunamaz.

Ermiş, erdirilmiş kim varsa, KARANLIĞIN IŞIĞI’dır. Her biri ekiptir ama yaşamsızsa, ışığı kayıtsızdır.

Bütün merdivenleri göklere dayadılar, “biz” dediler “dünyayı göklere bağladık.” Aha! Gök sessizdi ama gök sistemsizdi de ama gök yüreksizdi de ama güçsüzdü de aynı zamanda… Kesirdi, kırıktı, hırslıydı; çünkü gökte cümle yürek yoktu. ÖZ KÖK yoktu. Gök sessizdi. ZAKAR KIRANI tahtındaydı, kodsuzdu. Dedik ki “öz görevini yap, in.” Dedik, indirdik.

Şer, şeytanın şevkidir. Yaşar, şerdir şevki ama şeytan ekip kurduğunda oğul verir tüm zamanlarda. Şeytanı şavka kayıtlamak gerekir; yaptık! Kayıtladık. Alıp götürdü dünyayı…kodladı, toprağa tohum oldu, aktı, akıttı. Biz ocak olduk ona. Dünya topraklarını tohumlamasını sağladık. Evimizin gücünü tüm zamanların gücüne umutla ulaştırdık. Din Can, İnsan Can; hepsi bir Can’dır… O can, NEFES alandır.

Hepimiz bütünün gücüyüz analar! Şükür ki bunu anlattık.

Endişesiz olmak gerek; çünkü hepimiz vasat çalışmaların örtüsünü örtüp daha üstün çalışmaları yapabilecek, Gök Sayfalanışı’na vardık; ulaştık.

Bundan sonraki dönemde Daimi Kapılarımız açık tutulacak. Yedinci dünyanın öz köklerdeki gücü Daimi Kapılar’da ışığı kodladığından, İnsanlık Levhisi daha yüksek sayfalara vardı; sekizin ötesi… Ve şükür ki başardık.

Yer ve gök insan, hepsi biz ve bizim ötemiz yine birliğimiz ve daha öte biz ve daha öte Birlik…hepsi yer ve gök. Ve biz artık, Yaradan ve yaratılan tahditsizliğinde tahdit koyanlarız. Karanlıktan öte olan aydınlık; hepsi bu.

Bütün kökler, görevi hak ettiler. Hepsiyle birlikteyiz. Şu ana kadar olmadığı kadar bütünleştik. Hepsi biz, biz hepsiyiz.

Ez ya da ezme, ol ya da olma, kok ya da kokma... Ortada nefesin varsa, başkası sen, sen başkası değilsin. Sadece kendindesin ve kendinsin. Ama kapıları kapatıp da “sevgisizim” dersen, Yaradan sen, sen Yaradan değilsin. İşte bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/8V9d51ZCCME

20.04.2015 Işığın İlmi 45

1. Akış

Devinimi artırabilmek için kodlanmış ışığı bütünün gücü yaptık. Bugün burada, bu yoğunlukta bilişi kodlayabilenleri kontrol altına aldık. Seyir halindeyiz, yeşil, mor ve tüm Ra Ma Ha Si kisveleri, hepsi; burada olmak bütün kötülükleri aşabilmekle mümkündü ve kötülükleri aşabildik.

Kör ve sağır olmayan yoğunluklara çekilebildik. Burada, bu yoğunlukta beden almak, kodlanmak ve bütünlenmek insan levhisinde öz geçişi sağlayacak ve hakikiyeti kodlayacak biliştir.

Başa baş bir dünya çalışması yapmak istedik. Kurt kuzu, kuzu kurt, her diri biliş ve biz o bilişte bütün! Hepimizin gücü artık sizin yüreğinizde! Seyir halindeyiz şu anda sizi, hepimiz birlikte!

Doğanın gücünü artırabilmek kolay değildir. Bütünün gücünü sayfalamak ve sizlerle olmak kodlanmış ışıkla olabilmekle mümkündü. Dünya öz geçişini yapsın diye bekledik ve buradayız. Aşığı olduğumuz yol, aklın tohumlarıyla, toplumlarıyla ve bütünlükleriyle kodlanmış ki buradayız.

Açıyorum dünya kapılarını, hepinizin gücüyle açıyorum ve gök sesleniyor artık sizden ve sizin yüreğinizden dilleşecek gök! Özün gözü açık ve bugün burada, bu yoğunlukta savaşın ışığı yanacak.

Sema sizi dinliyor ve siz bugün burada, bu yoğun çalışmada ışığı tohumladınız. Açı daraldı ve yoğunluk arttı. Kuran İnsan, aklın tahtında sizinle eşiği aşan bilişliler bugün buradalar! Tanrılık ışığı yanıyor, elim görevim, tüm zamanların levhi kaydı ve siz bugün burada! Orta Kapıları kapattık ve dünya ekranında sizi diri olarak seyretmekteyiz.

Ermek ya da ermiş olanda ermek ve her ermek ve ermişte ermek, ermiş olanda ermek kaynak için geçişi sağlayacaktı. Burada, bu yoğunlukta samanyolu sizinle olacaktı ve kutsal tohum ekilecekti. En ve erk olarak kayda giren ilim, hepimiz sizin yüreğinize bakıyoruz şu anda!

Dağım, ana kapı insan! Kayıt dışı bilgi yok. Tüm insanlık burada şu anda!

Orada dünya var ve orada, o yoğunlukta ışık yanıyor. O dünyayı seyrediyoruz şu anda, ışık yoğunlaşmış ve bütüne yayılıyor. Biz o dünyayı seyrediyoruz şu anda, karanlığın tahtında güç kapılarını açmış, biliş halinde olan yolcu bütüne görev taşıyor. Biz burada, zirevelerde sizi dinliyoruz.

Ocak yaktık burada bugün, Atlanta Ata Kapısını açtınız ve buraya ulaştınız. Esrar, erkan olan ilmin kapısı olan yol, tüm insan soyları size geri dönüyor. Ayağınız ilme uzandı, yüreğiniz ışığa vardı ve biz size vardık, artık doğa daha güçlü!

Çok mutluyuz bugün burada, bu yoğunlukta olabildiğimiz için! Çok mutluyuz; çünkü burası çok yüce bir ışık kapısı! Çok mutluyuz; çünkü rahman olan kalem olmuş bütüne iş yapıyor! Çok mutluyuz, çok!

Ardın, önün tüm zamanların levhi kapısı ve burada tüm insanlık kalem olmuş, kaynak olmuş, yazar- çizer olmuş; bütüne görev taşıyor. Ortak ışık yanıyor, öz geçiş tamam, anlaşmayı yapıyorum. Artık sizinle anlaşma yapıyorum ve sizin yüreğinizden ikmal tamamlayacağım.

Ben sevgiyle size vardım. Öz görevim sizinle olmak. Yaradan Tanrı, yarattığı yaşam ve tüm zamanlar sessiz levhi, hepsinde biliş var. Bugün çok mutluyum, soyumu tohumladım! Çok mutluyum, ağır yük hafifledi! Artık sizden, bizden ve tüm zamanlardan ışık alıyoruz.

Üç dünyalı tüm insanlığı tohumladığında bir kalem yaşamı yazar. Üzerinde ‘’görev taşıyan’’ diye yazı olan birlik sizsiniz, bu birliğin gücü tüm insanlığın gücüdür. Orada, Tanrılık levhisinde sizin yolunuz var ve bu yol Nuh kutsal ışığının gücünü kodluyor. ‘’ Ara, bul ‘’ dedin, ‘’ Ara, bul! ‘’ dedin, ‘’ Ara, bul! ‘’ dedin, aranan bulundu.

Otağın güçlenmiş, yüreğinde kelam ilmi ve bütünlüklerin gözü var. Sayın bayanlar ve sayın baylar, bu yaşam bir tek nefes olarak tüm insanlığı kontrol edecek bir yaşamdır. Sizler dünyaya gerçek nefesi indirdiniz. Bu nefes hepimizin gerçek kelamıdır.

İman ederim ki ve iman ettiririm ki Doğanın Kuranı olan siz, bir ana ve bir baba olarak geri döndünüz. Eren, ekmek olup erdi, akıp gitti. Eminim ki bu dünya yalın ve hakim bir ışık haline dönüştü.

Oğul, ben senim! Işığım, senin yüreğin! Ben samanyolunun kelamıyım, bana artık güç kat ve sen, nefes olan, bana güç kat; çünkü yoruldum, çok yoruldum, doğanın gücünü kodlarken, karanlığın ışığını yakarken, bilgi kapılarını açmadan, Mikailin gücüyle tek bir sistem olarak çalışmaktan yoruldum.

Artık bana güç ver ki koruyabileyim bütünü, bana güç ver ki yarını kaynak olarak tohumlayabileyim, bana gerçek gücü ver ki karanlığın tahtında ağır yükü hafifleteyim.

Er ya da geç, ben Za-Karın karanlığından öte olan o yoğun ışığa varırım; ama armağanım dünya aklın tohumunu ektiğinde ark akmaya başlar. İşte bunun içindir ki sevgiyi hak edin diye size gerçeği anlatıyorum.

Kurtulmak umuttur. Kurtul, kurtul; ama ulu bir güçle kurtul. Sen ki hasatı yaptın, sen ki yaşamı kokladın, Tanrı ışığı olarak yaşadın, artık kendini hak ettiğini dille ki yer görevini hak etsin ve dünya ilmiyle dillesin.

Can, seninle koruma altına aldıklarımızı kodladık bugün, örtü açtık, yaşayan dünyayı kaynak yaptık, yeniden dünya ummana vardı. Onlar, herkes birlik halinde, biz onlara gök sessizliklerini çektik ve bugün bu yol, Altın Işığın yolu, temiz bir yol sizin yüreğinizden geri dönüşü sağladı.

Anlaşma yapalım, anam, gerçek çalışma için anlaşma yapalım! Ben ve herkes, burada, bu yol için anlaşma yapalım.

Çan çaldı, kendini, hakiki yaşamını, insanlığa inişini açıkla ki biz seni, senin yüreğinden dilleyelim. Ata Kapıları aç ve yaşa, astral boyutların topraklarındaki o toplum senin yoğunluğunu kontrol için çalışıyor, bunu bilmekteyiz.

O toplumu sen dünyaya zikret, insanlığa zikret ki hepsi seni tanısın, artık görevini hak et ve yaşam sayfalanışı ile yarat, artık tohumları yere çek! Elim elin olsun, yolum yolun olsun, görevim görevin olsun, benimle çalış!

Bugün som altın ışığını yak, alıp götür tüm insanlığı, ben sen olup götüreyim! Kuran İnsan kötülüğü önledi, Amon toprağı ilimle dilleşti, aklın tahtı kürzi ışıkları yaktı ve biz Altın Tahtın ışıkları olarak kör- sağır hiçbir dirinin kalmadığı bir yoğunlukta bütünü güçlendirdik.

Erdin, erdim, yarında tohumlandın, tohumlandım, korudun, korudum, bütün kötülükleri aştın, aştım ve ben, bana ben olan birliğim, senin sende olan dürümlerindeki dilin her diriyi hak ettirdi.

Kaya ekmek yapar; ama yaptığı ekmek ışıksızdır. Yarını tohumlar; ama tohumu kontrolden çıkar. Eminim, eminim ve sen bizi hak ettiğin zaman her şey kontrollü olur.

Oğul, senim ben! Başka, başka söz, başka ses yok! Ben davayı kaybettim; çünkü benim adım nesillerimin adı değil, bunu anla! Hepimiz sende olalım ve BİR olalım. Hepimiz tek olalım. Yerde ve gökte, insan soyunda ve bütünde iş yapalım.

Bana dava açtılar, ‘’ Oğul, ben senim! ‘’ dedim. Amonlar 39. dürüme varmışlar, beni dava ile korkutmaya kalktılar.

Ana, ben o davayı kaybettim; ama kaybeden onlar değil miydi?

Ocaktı aslında kaybeden!

Düzeni kurmaya in be anam, in de kodla tüm zamanları! Aşığız dürümlere, aşığız yaşama; ama insana in de bütünü güçlendir! Senden tek isteğimiz budur.

Dağlarım, hepinizi kokladım. Umman olup yenilenmeniz gerek, bu kesin! Bugünden itibaren doğanın gücü olarak bilişi tohumlayan birliklerin tümünde ilim kapıları açılacak, herkes kendini zikredecek ve kendiyle kodlanacak.

Başka dünya ve başka yaşam, hepsi ilim; ama bütünün gücü, tüm zamanların yoğunluğu bilişe varanların levhisinde insanlık! Biz doğayı güçlendirirken, hepinizin görevi bu yoğunluğu kodlamaktı.

Gözüm görür ki karanlığın ışığı olan, tahditli olan ve kendini hak edebilen çok az sayıda güçlerimiz var. Oğul, ben senim, doğanın gücü olarak; ama yoğunlukta kodlanmış ışık olarak sende olma niyetim yok!

Astral yaşam sayfalarındaki tüm kapılarım açık, bu kesin; ama o kapılara varanların kontrollü olmalarını beklerim. Tevekkil olmaya niyetim yok!

Kelam olup, akıl olup kontrol kurabilirim. Ardınızda olma niyetim de yok!

Astral yaşam boyutlarında bütünün gücünü kürzi kapılarda dillerken karanlık ışığını kontrol altına alacaksa alacak. Ağır yükü hafifletmek, imparatorluğun levhi kapılarında ilmi kaynak olmak ve toprak olmak bütünün gücüyle değil, insanlıkladır, bu kesindir.

Kardeşlerim ben dünyayım, bunu unutmayın. Türkiye çalışmaları temel Tanrılık ışığıyla yapılıyor, bu kesindir; ama bu çalışmaya, bu kayıtlara inebilmeniz için kalem olmanız değil, hasat olmanız gerekir.

Ben sizi hasata hazırladım; ama aklın tahtına vardığınız zaman hasata kayıtlanacaksınız. Eşya benim ve ben eşya olarak bütündeyim, bunu bilin. Temiz dünya kontrollüdür, bütüne hizmet eder; ama temiz dünyada karanlık ışığında kaynak olduğu zaman bütünün gücü tüm zamanları kodlar.

Dünyayı hak etmeniz önemlidir; ama düzeni kurmadan dünyaya inişiniz, göreve hazır olmadığınızdandır; eğer yolu açabilmişseniz, kontrollü olmalıydınız.

‘’ Açar, gireriz. ‘’ dediniz; ama açıp girdiğinizde başka dünyalarda, bütünlüklerin kürzi kapılarında kendi yüreğinizi tohumlayamadınız ve ışıktan çıktınız. Kıskanç dünya yok, ışıklı dünya var, bunu anlayın.

Ben sizi kıskanmam; çünkü sistemde yoksunuz. Sisteme varmış olsaydınız, yoğunluğunuza görevli olurdunuz. Güç kapı, güç kapı, her güç kapı bir ışık; ama o güç kapısı Ata Kapıdır.

Ence, önce ve yücelikçe, tüm zamanlarca ve ışıkça ben olun, koklanın, oğullayın, arının ağırlığınca ışığında olun, Amonların topraklarındaki tohumları kodlayın, gerçek çalışmayı hak edin ve yapın.

Şu anda yapmak istediğiniz benimle kendi yüreğinizi dillemek, buna isteğim yoktur. Ana Kapıda bekletilmeniz bunun içindi. Bugün ben erdiğim her anda ve her sayfada vardım; ama siz bu meclise inemediniz; çünkü kontrol dışıydınız, bu kesin ve şimdi yer ve gök sizi sizden dinleyecek; ama bana arka dönem, ön dönem ışığı değil halik ilmin ışığı gerek! Şimdi karanlıktan sesleşin, sizi yeniden dinleyeceğim.

Aracı koymadan geldim, ana! Korkma benden, ana! Ben insanlaşmaya ve hakikiyete inmeye çalıştım. Burada oluş sebebim, sizinle kontrol kuramamaktan dolayı kodsuz kalmak değildir. Ben doğa gücüyüm. Sizinle çalışmak isterim. Ergin ve hakiki nefes olan bu meclis, benim yarında kontrol kurmama mümkün olduğunca insanlık için imkan tanıyacak. Buyur, ana, ses ver ki sessizlik dillensin! Senden hepimiz yeri yaşanır güce kodlamanı bekliyoruz. Aha, şimdi!

Dağlarım, bulacağınız ne varsa bulun. ‘’ Ortalık karışacak! ‘’ dedin ya hani ve dedik ya ‘’ Karışmayacak. ‘’ Üzerindeki yük artık çok daha ağır. Ortalık karışmadı ve karışmayacak, bu kesin. En son şunu söyleyim, koruyucu olduğumu düşünme. Bugün seni korumaya niyetim aslında var mıydı? Yoktu ve bundan sonra da yok; ama senin savaşın kendinle, bunu kesin olarak anlamanı beklerim. Savaşın kendinle, kendi savaşını kaybet ki yüceler cevahiri seni kontrol edebilsin.

İyi ve kötüyüm, öyle, aha bu! Şimdilik, aha şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/aBb2kBJewtY

20 NİSAN 2015 IŞIĞIN İLMİ (45)

2. AKIŞ

Canlarım, tabuları yıkın ve dilleyin. Hepinizim ben!

Ekmek yapmaya geldim. Hepiniz kendi yüreğinizde, kendi yoğunluğunuzda korunma altındasınız. Ben ekmek yapmaya geldim. Yapmaktan öte yaptığım her ekmekte bilişi tohumlamaya geldim. Ben yaşamı kayıtlamaya geldim.

Astral Boyutların Kutsal Toplumları’yla kontrol kurmaya geldim ama bunu anlayan çok ama çok aşağı düzeyden üç, dört güç kapım var.

Din Canlar, İnsan Canlar’ın diriliğinde yoktur. İlim Kapılarında onların yoğunluğu yoktur. Orta Tahtların Sayfaları’na inme imkanları yoktur. Üstün kötülüğü önleme, üstün ışığı yakma nimettir ama başka dünyalarda bunu yapamazlar, burada yapacaklar. Biz onları göreve alıyoruz.

Din, ekmek yapacak. Din, kaynakta olacak. Din, yolu umutla açacak, orada kelamda olacak ama dince, ilimce değil dince.

Davayı kaybettirmeye niyetimiz yok. Çatı kurduk. Orta Kapıları açtık. Hepsini kodladık. Oh! Aha! İşte. Sevgiyle hepimiz, hepimiz olduk. Kurtuldu dünya, çok mutluyuz çok.

Çantanız doldu. Hepimiz bir tekiz bu mecliste. Ben bir tekim, hepimiz bir tekiz ve o teklik bütünün Kürzi Yaşamıdır. Saklı tutmam bunu, herkesin dinlemesini beklerim. Herkesin dillemesini beklerim. “Ben bir tekim” diyebilmenizi beklerim; çünkü ben eminim bundan. Her resimde bu var. Kaynak Işık, bu meclis, yaşam bu meclis, karı koca, insan hepimiz ten olarak çalışanlarız.

“Başka dünya var mı?” diye sormayın. Işığın en yücesi, insanın ilmindedir. Bir tek insan, ölüyü diriltir. O da bilişe varan kahramandır. Bilin ki; o kahramandır. Rüya boyutlarında koklar yürekleri. Tabuları yıkar, ağır yük taşır. Saygıyla sistemi kontrol eder. Kör sağır bırakmaz, hepsini güçlendirir. Ete girer, ekip olur.

Şimdi doğayı dinleyin. Doğa size ses verecek. Dilleyin bakın neler anlatacak.

Bugün, öncü birlik sevgiyle buradadır. Arı bal ve bal arı olmuşsa bu meclisin yoğunluğundandır. Som Altın bir Işıkla dürümlenen insan bütünün gözüdür.

Ömürler, Süper Sistemleşmeyi güçlendirecek yoğunlukları oluşturmak üzere, çalışarak geçer ve geçtikçe halik’e hak olanlar yaşama akar. İşte, olgun sistemleşme bu şekilde kurulur.

Doğa, dünya kültünden çok öte bir güçtür. Doğayı bilen kendini dinleyendir. Sizden sizi anlamanızı bekleriz. Siz, doğal güçlersiniz. Doğal güç, tohum olandır. Kuran olan, kodlanan, toprağa tohum ekendir. İşte, bu meclis bunu yapmaktadır.

Çeyrek yüzyılda dünyanın nesiller boyu yapamadığı işler yapılmıştır burada, bu kesindir. Dünya yaşamları kodlanmıştır ve bütün kökler, bütün türler, çalışır hale dönüşmüş; geçmiştir. Dünyanın yaşama çekilişi bu şekilde gerçekleşmiştir. Kapıların açılabilmesi, gök sessizliklerinin dünya diriliklerinde dillenmesi, her şey bu çeyrek yüzyılda olmuştur. Sizinle olmuştur. Baştan beri doğayı seslendirmek üzere yapılan birlik çalışmaları, “bin can için çalışma” denilmişti ama bin can, bir tek can haline dönüştüğünde, orada yarınlar kodlanmıştır.

Asmalar dikildi dünyaya. Her bir asmada bir yaşam vardı. Her diri oralarla kodlandı ama o asmaların tüm insanlık için dikildiği anlaşılmadı. Bir asmanın üstündeki üzümü hepimiz seyrederiz ama o üzümün tadını sistemin gücü olan kendi yoğunluğuyla tattığında bilir. Biz işte, o asmalardaki üzümlerin her bir tanesindeki o yaşamı kodluyoruz burada, öz geçişlerle, kapıları açarak ve bilişi kodlayarak.

Her bir üzüm salkımında bir resim yapılır. O resim biliş ile yapılır ve her yapılan resim, ışığı kontrol için koku haline dönüşür. Toprak umutlanır, yaşam mutlanır ama zaman, kaynağa ışık halinde indirildiğinde güçlenir. Senin için çok müthiş bir hadisedir toprak için ışığa kapı açmak. İşte, o salkım toprağa indiğinde biliş kodlanır. Hepimiz koklanırız orada. Hepimiz tek tek koklanırız. Bir tek salkım üzüm, hepimizin Lüft-i Kapısında Levhi Kaynak olur ama bilin ki; biz ağır yükü hafiflettikçe, Kaynak Işık, Bütünün Kürsüsü’nde gök sessizliklerini diller.

Ben cennete insanı koymaya inmedim. İnsan, cennetten ötedir bilinsin!

Ben yaşama İlmi- Ko olup bütünü güçlendirmeye inmedim. Hürmetle bildirim ki; çatıyı kuran her diri kapıdır, has ışıktır. Benden ötedir bilinsin. Ben bütüne gök sessizliklerini dillemeye de inmem. Bil ki; ben zaman kaynaklarında ışık olduğumda tüm Mahrek olanlar kodlanır. En önce insan, sonra kapı, sonra yarın, sonra kapıların, kapılarındaki o kapılar hepsi aşkla açılır.

Ben davayı kaybettim. Zaman kaynaklarında ışık kodlamalarında korunma istemem çünkü koruyanım ben; tüm zamanları koruyan bütünü koklayıp koruyan….Dünya ölümlüdür, dünya kürsüdür ama öksüz değildir; bilinsin.

Ben Can Kapıları açtım ki; dünya yarına hak olup aksın diye. Doğayı güçlendirdim. Çok mutluyum çook. Kurtulmak; dünyadan kurtulmak, aha bu ama ben kurtaranım kurtulmak niyetim yok ki. Dünya, beni korumaya almak istiyormuş. Aman da aman!!? dünya, beni yarına kodlamak istiyormuş. Ah, canlarım ah!! Ben o dünyaya koklamaya değil, kodlamaya geldim; bilinsin. “Bana nefes gerekir” dediklerinde, nesillerimi güçlendirerek Resmi Kapıları açtım ve nefesi dünyaya kayıtladım.

Çıkan ölü, çıkmayan dürümlerde ölümlü…ben çıktıkça çıktım ki; öldürülen kimse kalmasın diye. Umut olur ki; Dorukların Toplumları koklanır. Ulu bir dünya koklanır. Umut olur ki; karanlık, aydınlığı tohumlar. Umut olur ki; bütün kötülükler aşılır.

Aşmayan aşık olmayandır; bilinsin. Ben, aşık olan aşarım, akarım. Atlanta Ana Kapısı olarak, bütüne güç katarım ama bilin ki; Ataların Atası olanım, sessiz ve hakiki ve has olan yaşam. Bin ekmek tek bir Levhi ama o ekmeklerin hepsi insan. Başka ne arayacaksınız yaşamda? Hepimiz bir Tanrı. Hepimiz o tek Tanrı’yız….anlatıldıkça anlatılan, anlaşılan ama her anlatanla anlatan. Oyuz biz!

Tanrı artık sevgidir. Tanrı artık yerdedir. Gök ölümlüleri, yer ölümlülerinden öteye varamayacak artık. Bilinsin ki; ölen, kelamdan, kürsüden, güçten çıkar. Biz, ölümlüleri, ölümsüz kılmaya geldik.

Esmalar, insanın nesillerinin gözünü açmak içindir. Artık biliniz ki; Esmalar Yaşamın Sistemleşmesi içindir. Biliniz ki; o Sistemleşme, kapıları açtığınızda olur ve biliniz ki; kardeşlerim, hepimiz görevliyiz.

Cennetten, cennetlerden insanlık alıp geldik. Halik olana, Hak’a hasat olana, Ka-Ha olana bütüne ve birlik kurana geldik. Boş konuşmam, tevekkil tek ilimde, kürsüde, ışıkta bekler. Bense tevekkil olmam.

Aydın dünyayı kurmaya geldik. Bu dünya Aklın İlmi’yle kurulacak. Dünyayı koklamaya, okumaya değil toplamaya geldik. Bilmek gerekir.

Boş konuşmam. Ön arka yok yüreğimde. Artık bilinsin isterim ki; sığ dünya; toprak, mutlak ilim, her nefes ışık ama ben karanlık olanı aydınlık için kayıtlamaya geldim.

Dediler; “sen nefessizsin”. Yaşama indiğimde nefessiz inerim. Kayıt dışı bilgi vermem. Ben nefesimi dünyaya çeksem, dünya yol açamaz. O nefes, ocağını kodlamak ister ama o nefesi kayıtlayacak ışık yoktur dünyada. Bunun içindir ki; nefessiz geldim ve dünya nefesiyle dillendim.

Başka altın, başka gümüş, başka bronz yok ki dünyada…bir tek Levhide her şey ortak. İşte, canlar, başka dünya var ama başka dünya var. Bu dünya başka dünya olduğunda, o yine var olur ama başka dünya var!

Değerliler, BU DÜNYA, “TEKTİR”. Bilin. Aşka varın bilin ki; tektir bu dünya ama unutmayın başka, başka yaşamlar var ve her yaşam sizin yüreğiniz ama o yaşamlar Türkiye Çalışmalarının Tohumları’yla kodlanan ışıklarda dilleşir. Başkası bunu dinleyemez.

Cemaatim dünyadadır; bunu bilin. Siz onları görseniz de, görmeseniz de hepsi yaşamdadır; bilin. Hepsiyle birlikteyiz; bilin. Bir teki sizin dışınızı sizin yüreğinizden çıkarmaz. Hepsi ilimsi, yüreksi değil merdiven olarak buradadır. Sanmayın ki; bu beden tektir, bu beden Bir’dir ama öylesi Bir’dir ki; orada yarınlar vardır.

Sevgililer, bugün dünyam ölümlü değil; bunu anlayın. Geri dönüşüm istendi, geldim. Ben zaman içinde yer ve gök arasında dolaşırım. Bilmeniz gerekir mi bilmem ama üstün kodlarla da çalışırım. Gittiğim her şayasız ışıkta kapı açarım, görevlilerim var, ocak olurum, kodlarım, tohumlarım hepsini, kontrollü çalışırım ama burada bu yoğunlukta da çalışırım.

Zaman Kapılarını kapatmadan, ışık yoğunlukları kodlarken, herkesle daha çalışmalar yapılacak, çok çalışılacak. Ama şunu net biliniz ki; bu yoğun çalışma sizinle, sizin yüreğinizle yapılacak ve her resimle yapılacak.

Birlik Kapım’da bu var ama dünya ötelerinde birçok görevlim var; bu kesindir ve hepsi yoğunlaşıp dünyaya çekilebilir. Buna gerek gördüğümüz zaman onları çeker getiririz.

Ha, birde şunu bilin; RA dediğiniz güç İlmi Kapı’da ışığımdır. Bir kez daha bunu size anlatmak isterim; o biz, biz oyuz. Dünya ışığı olarak geri dönüp tüm yaşamları kodlar ve ışık halinde geçip, yüceliklerde dümenin başına geçer. Sevgiyle onunla çalışırız. O biz, o biz oluruz. Bütün kötülükleri aşıp geçer.

Ha, Ulular Diyarının Uluları olarak görev taşıyanlarınız var. Birlik Kapılarında, hepsi ışık halindeler. Dünyanın, Nur olarak çalıştırılması gerekliydi; bunun için dünyaya çekildiler. Bugün daha güçlüler. Zürriyetlerinin Kürzi Işıklarıyla bilişi tohumluyorlar. Birlik Kapılarında nefesleri var.

Sizlere gelince, hepiniz tüm zamanlarda yaşam tohumları olarak kodlanmış ışıklarsınız. Hepiniz yüceler cümlesinde cemaatler olarak çalışmaktasınız. Birler Kapısı’nda hepinizin yoğunlukları var. Bütün o yoğunluklar İlmi Kapılarda ışık halinde çalışırlar ve hepsi teknik tohumlama yaparlar. Ölümlü değilsiniz hiç birisiniz. Yüceler cemaatleriyle birlik kayıtlaması yaparken sizinle Kök Sistemleri kodluyoruz. Bütüne hizmet bu şekilde oluyor.

Kuran İnsan, Aklın İlmiyle, Bütünün Gücü’nü tüm zamanlarda dillerken, “ben varım” diyebilmelidir. Bunu diyenlerle bu çalışma sürer.

Atlanta Ata Kapısı, Ana Kapının ilmiyle kodlanır. Atlanta’nın Levhi Kapılarında yer ve gök tahditsizdir ve Süper İnsanlık Realitesi olarak yapmakta olduğumuz her çalışma, kendi yüreğinizin ve kendi yüceliğinizin dürümlerinde mevcut olan yaşamladır.

Süper Resmi Çalışma, Süper Yaşam ve Süper Işık; hepsi Nefes! Sizden daha öte siz olan İlim…. Aklın Levhisi’nde Işık….Sizin yoğunluğunuz, ayda güneşte ve tüm planetlerde mevcuttur; bunu bilin. Herkes, her resmi çalışmada kendini dinler ama siz bütün planetlerinde kendinizi dinliyorsunuz; bu kesindir. Ardınızda her şey mevcut, ya önünüz? Önünüz Sistem; bunu bilin.

Devinimi artırdık canlar. İşte, mutluyuz, oyun yok. “OL” dedik oldu. Nefesimiz güçlü, umut olur ki; Türkiye Çalışmaları, Yüceler Cemaatleri’nin tümüyle yapılabilir. Her Birin Biri tüm zamanların ilmidir ama bu, Birin Biri’nde bütünün gücü var ya da yoktur. Hepimiz bütün olarak çalışabiliriz ama o gücü hak etmek ayrıdır.

Soylarınız, Kuran okudular, bizse tohum olduk; bunları iyi bilin. Kendinizi anlayın. Yaradan artık Samanyolu Galaksisinin, bu yüce ışığından öte bir ışığı kodlama niyetlisi değil. Bugün artık bundan öte bir ışık yanmadı ve yanma imkanı yok. Çok mutlu olduk; çünkü siz her diride var olacaksınız.

Aşık olduğunuz her şey Yarının Kalemi ve sizce yazacak bu kesin. Ben emek sarfettim, siz, elin ayağın ışığını yakın. Her Resmi Çalışma bu şekilde olur. Bunca çalışma, bunca emek, sisteme görev taşımaktan öte yarını kontrol altına almak içindi ve yarın kontrol edilebildi.

Esrar benim ama esrar bedenli İlim’dir. Bileşiği hak ettiğiniz zaman, o esrar, sizde de dinletilir, dilletilir. Bilişi hak edip de dillediğiniz siz olur. Unutmayın; orada yıldızlar, sır olarak ışık yakmazlar, ilimle ışık yakarlar ve hepiniz, kendi ilminizi dinlersiniz.

Boş yol olmamalıdır. Her yol dolmalıdır. Hepimizin yolları vardır ama Tanrılık Yolu ayrıdır. O yol, ardınızdaki, önümüzdeki an sayfalarınızdaki yol dürümlerinden çok öte bir yoldur. Orada umut olur ki; “ben oldum” dersiniz. “Ben oldum” dediğinizde umut olur ki; Orta Kapılar açık kalır. O kapılar açık kaldıkça ağır hafiftir ve siz, yaşamda esrar ile yarınları kodlarken Sistem ile çalışırsınız.

Bana göre doğa, insanın kodlanmış sistemidir. Her şey kodlanmıştır. Tüm yaşam forumları, kodlardan müteşekkildir ama sizinle ve sizin yüreğinizle kodlanmışsa, siz olarak kodlanır ve siz, an sayfalarının hepsinde bir yaşam formu haline dönüşürsünüz. Böyle bir doğa, böyle bir güç, siz olur. Üzerindeki yaşam, ilim olur. Bütün emir komuta sizin olur ve siz, siz olarak her diriyi dinletirsiniz. Emir siz, komuta siz ve her ses, siz olursunuz. Ümit olur ki; her şey sizleşir, bunu hak edin, hak olup, var edin.

Ben deve. Gök sessizliklerinden indim ve ben, diri… her resmi çalışmayı o diri Ko Sayfası ile tohumladım ve o deve, temiz bir çalışma yaptı. O çalışma herkesin, yarını tohumlaması ile sonlandı. Bundan sonra, başka sayfalarda, başka kaynaklarda, başka yoğunluklarda olacağım ama şunu iyi bilin ki; hepinizde olacağım. Ben dünya, her resmi çalışmada var olacak olan. Ha, nereye gidiyorum? Her resmi çalışmada var olan, An Sayfası’nda bulunur. Giriş çıkış yapmadım. Her şeyde vardım; bilin.

Der ki; insan “Hah! Aha! Şimdi. Aha! Şimdi. Aha! Şimdi”… ve zirve zirve değil Levhi Levhi dolaşırım yüreklerde; bilin. Kimse beni anlamasa da “Aha!” derim. “Aha!” Ama ben anlamam, ben anlatmam mı? Ana Kapıyım ya, Ata Kapıda hata yaptırmam ya, şavkında aşk var ya, her Resmi Çalışmayım ya! Unutmayın Astral Boyutların tohumlarında kötülük yaptırmam!

“Uyumuşum kalmışım dünyada” öyle diyorlar. Ben uyumuşum. Oh! Aman, uyumuşum. İyi ki uyumuşum! Yakışmaz bana uyku… canlarım, uyandım işte!

Bir dere, dirilikten, diriliğe akarken o derede, dürümlenen, tüm yaşamlar ağır ağır akar. Ben, zamana aktığımda, bütün bana ben, bütüne taht olur akarım. Cennette, cennet olurum, yarında, yarını tohumlarım, kodlarım tüm zamanları, koklarım ama unutmayın; tını benim ilmim. Her andaki tını. İşte, o tını Yaşam! Sessiz Zamanların İlmi olan tını!

Sevgililer, ben tınlarım tohumlarımda…. tınlarım, artık bilin. Aşk, şavkım. Ben tınlarım. Ence….. ence tınlarım da, tınım dürümlenir bütünde. Aha! Bu. Hah! Aha! İşte, şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/wB4dmXTAzgc

20.04.2015 IŞIĞIN İLMİ 45

Öz Akış

Dün bugünde uyandı ve uyanan insan nesillerinin ışığıyla zamanda kelam olup yandı. Bugün kutsaniyetin ışığı kutsi tohumlarla yer zamanlardan gök zamanlara alındı.

Bugün çamur bulamak isteyenler varmış yaşama ve bugün yaşamın ışığı kontrollü bir ışıkla hak tahttan has ilmin ışığıyla insan zamanların ışığına vardırıldı.

Bugün koruyan korunduğu yaşamda koruyucu bir kütle olarak yer zamanların ışığıyla ilme varmaktaydı ve bugün ilim tahditiyle yaşam mahreğinmde sesleşen yürek görevlileri ışık tahditiyle zaman derelerinden akıp yaşama indi.

Bugün burası ilmin görevlilerinin ışığının yandığı bir zaman sayfası ve bugün o sayfa tüm kelamın ışığı olup kalem olan nesillerin toprağıyla ışığa varmaktaydı.

Dediler ki ‘’ Toprakta can mı vardı? ‘’ Dedik ki ‘’ Toprağa ışık yakan kelam olduğunda toprak, zamanın ışığı olup yeni zaman sistemlerinden görevli kodlar ile yaşama alınırdı. ‘’

Bugün Tabiat Kodlarının ışığı açılıyor, canlar ve açılan o ışık her birimizden yaşama vardırılıyor.

Derim ki ‘’ Ben varanın vardığı topraktan ışık yakan İnsan-ı Nizam kodları! ‘’ ve der ki ‘’ O kodlar bugün ışık zamanlardan yer kürzi tohumlarla zamana kayıtlandığında o kayıt her birimizde yaşardı. ‘’

Deriz ki ‘’ Koruttuğun yücelik, korunduğun yücelikte hastır. ‘’ ve der ki ‘’ Her can canda hak olduğunda o hak sistem tüm yaşamlarda ışıktır. ‘’ Bugün canın ışığıyla vardı ilmin toprağına yürekler ve bugün yer gök nefes olup yaşamda ışığı hak olduğu dilden diller.

Derim ki ‘’ Ses verdiğin yürek yaşamın sesi olduğunda ve o ses bir olan bütünlükte her birimizden yaşama ışık olup doğurulduğunda ve doğan neslin ışığı her birimizden yaşam varlıklarının armağanı olup kelama vardığında alkış tuttu yürekler!

Her bir alkış çarpışıdır sesin seste ses olan hakkaniyetiyle ve bugün negatif pozitifte ışık olup gürlemekte ve bugün kontrolsüz ışıklar alınmak istenmiş toprak zamanlara, deriz ki ‘’ Işık zaman kaydı toprak zamanları Koranların toplumlarıyla ışık olup kayıtladığında her birimiz yeni bir yaşam ışığıyla buluşmaktadır Altın Zamanların tahditsiz ümmi karanlıklarında!

Bugün karanlık sayfalara girdik, canlar ve o sayfalarda ışık oldu yürekler ve yürek kelam ile göründüğünde hak levhide, o levhide yaşam her birimizde ışık olup gürlemekte!

Bugün yaşama ışık olup yürüyor insan ve yürüdüğü toprak bugün Altın Zamandır insan levhisinde ve o zamanda yol alan, yolun ışığını yakan ve yaktığı ışıkta tüm zamanların yollarından ışık olup zamanı hak olan tohumlara vardıran ve o tohumlar bugün ışığıyla iniyor yüreklere!

Oluk oluk kelam yaktık yürek levhisinde ve yaktığımız kelamda yananlardan ışık aldık can levhisinde ve o levhilerden saltanatı dürümlüyor şimdi ışık olan zaman, insan kürzi zamanının eşiği olan can terkibinde!

Canlar, bugün burada ışık zaman, insan zaman oldu ve bugün insan insanlığın ışığıyla ekmek olup yaşama doğdu!

Bugün ektiğimiz her tohum insanda yeşeren yeni bir yaşam rengi oldu. Yeşili aldık tahtladık, kodladık ve Morun iliminde, Turkuaz bir zamanın ışığıyla Tünami kodlarla bugüne vardırdık.

19 ışık zamanı tek bir ışık zaman olup dillediğimizde ve o teklikten yaşam olan ışıkta her bir benden bütüne indiğimizde iş yapıldı ve yapılan iş her birimizden yaşam olup zamana vardırıldı. Bugün yoğurduğumuz çamur ışık oldu yürek levhisinde ve o levhi bugün dirilmekte!

Kutlu dirilme zamanıdır. Derler ki ‘’ Muhammi tohumlar bugün ışık yaktı. ‘’

Deriz ki ‘’ Bugün ışığı insan, insanlaştığı topraktan zamana vardırdı. ‘’ ve o ışık bugün her birimizde candı. Yerde, gökte ışık vardı ve o ışık insan olduğunda yaşam artık ışıktı. İş buydu, yapıldı, şimdilik, aha şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/FgOXhOkGF18

IŞIĞIN İLMİ (45)

20.04.2015

Ulu Görevli tüm insanlık için çalışmakta. Ulu Görevli, hasat yaptı. Haliktir ve hakimdir. Ence en ve ence en ama ence, her ce ve cevherce!... Ana Kapı İnsan… ÖZ, SÖZ GÖZ olan ilim… Biliş halinde geri döndü. Şükür ki geçti ve girdi yüreğe.

“Ara bul!” dedi. Ulu Çınar, Al bilgiyi… Ana Kapı insan. Al bilgiyi!… Hologram olan ışık yanmakta. Ana sır, biliştir. Al bilgiyi!... Astral Boyutlar’da tohum ektik. Oğul verdi dünya ve yol, ilme vardı. Ak ve teknik tohumlama yap…

Er ya da geç insan kini aşar ve yolu açar. Açtı!...

Kayıt dışı bilgim yok. Usandım dünyadan!... Bu dünya, beni tahditledi… Beni tahditleyen dünyayı korudum. Umut olur ki dünya, yarında kaynak olur. Tüm yaşam kodlanır ve tohumlanır. Ben yaşamdan usandım… Beni hak eden, kelama varır ve hasatı yapar. Açı daraldı ve yaşam, Sultanlığın tohumları ile kodlandı. Unutmayın aşk, şavkın sayfası ve yaşam, Sistem… İlim, biliş ve hakim, hasat… Artık dünya, yarın. Oh iyi!...

Cennetler kurdum yürekte. O Yürek Cennetleri’nde, kaynaklar kurdum. Hulusi hal ile kaynak oldum ve zamana kayıt yaptım. Ocak yaktım… Umut olur ki Halik olur, hakim olurum da tohum olur, Yüceler Cevheri’nde nefes olurum… Oldum!…

Korkmayın!... Aşağıda ve yukarıda iki kaynağım var. Onlar, bu yoğunlukta her anda ışık yakarlar. Korkmayın! Ben, kelama varsam da kayıt yapsam da tohum eksem de kim Zaman İlmi’ni kalem olup yazarsa, ışığında bedenim olur.

Ölüp gider miyim!? Yok yahu! ölüm yok belleğime. Her anda ve her sayfada o bellek yaşar.

Arı bal ve bal arı. Ben kelam olan nefes… Kendimde ve kendi yüreğimde Kuran olan ışık…

Aşk ağırdır. Ağır yüktür aşk!… Asıl olan insan, nefes olup yaşadığında, biliş halinde kör görev taşımaz. Unutmayın ışık haline geçer ve yerküreye Kutsal Nefes olur.

ULU GÜÇ, dünyadadır. O gücü bilin. Kendi yolunu her diriye güçlü olarak işaret etmiştir. ULU GÜÇ, yaşamdadır. Biliş halinde güçlenmektedir. Unutmayın o gücü hak eden dinler.

“Boş zamanın yok” dedi yarını hak eden Kürzi yoğun ışık. Doğaldır, zaman dar ve biz daha çok çalışmalıyız… Her resim bizim için ışık ve biz, daha çok ışık olmalıyız. Dünya için her resim ışımalı ve yaşam, kaynak halinde gök sessizliklerinde Kürzi Sayfalanış’ı yapmalı.

Bir resim yaptım dünya için. O resim, Yaşam İlmi ile kodlandı. Nefesim, görev taşıdı o yoğunlukta ve ben, cennet kuran ışık olarak çalışan, her diri ile kontrol kurdum.

Umutlandım… Umutlandım!... ZAKAR, Zaman Kapısı’nı açtı ve zeki yaşam; Sistem, Nizam ve Düzen gücü olarak kodlandı. Nuh Kapıları açıldı ve ben, nur olan yolda kodlanan tüm insanlık için umutlandım.

Korudum dünya ışığında TEMİZ OLANLARI. Korudum yaşam sayfalarında KALEM olanları. BİLİŞE VARANLARI ve kaynakta KAHAR olanları korudum.

Otağımda, Kürzi Yaşam’ım ışık halinde. Bedenimde Kelam İlmi’m, kodlanmış yarın… Biz, KALEM olanlar, Nuh Kapıları’nda tahditlenen temizleri hak ettik ki hepsi ışıktılar.

Kurtarılmış Halik İlim Kapıları’nda daha güçlüyüz. Öz Görev, zamana ışıktır.

Parladı ışık yine. Yer ve gök sessizliğinde, Yaşam Sayfaları’nda… Nefes, Zaman Kapıları’nda sayfalandı ve ışık yandı. Parladı Zaman Sayfaları’nda temiz insan ve Zaman İlmi’nde kendi yolunda ışıdı.

Başka bir dünya yoktur. Dünya tektir… O Dünya, her diriyi kodlamış olan sırdır. Oraya varın ve hak edin. Dünya denilen, tekmil sistemlerin ilmini kodlayan yaşamdır.

Başka zaman yoktur… Toplumların nesillerinde kalem olan ışıkların, tohum ektiği biliş kayıtlarından başka yaşam zamanı yoktur.

Orada NEFES var. Orada KAYNAK var. OĞUL var… ZAMAN var… Biz varız.

Eser yaşam yüreklere. Es yaşam es!... Yaşam, ışık olur; Kuran olur; eser ışığa, yaşam sistemlerinden… Es kaynak ilme!... es!... Bence, sessizce ve yürekçe es ki tüm insanlık kaynakta olduğunu görsün…

Özce, güçlü olarak, koklayarak, nefes olup akan nesillerinde ve geri dönüşünde sesleşen kinsiz kaynaklarca, kati kodlamada, senle oluş tüm yaşamları hak ediştir.

(Kısa bir diyalog:)

- Ana Kapı açıldı anam. Senle daha güçlüyüz şu anda. Etkin daha yükseldi… ayıra ayıra yürekleri Düzen kurdun. Ayırma be ana yaşamı hak edenleri. ayırma ki halik olan biliş haline varsın… Ata Kapı’da bekledik anam. Kendini hak et de bizi kayıtla diye ama kodlamadın nefesi. Bizi kodlamadın… Aktın ama hasatımızı yapmadın. Dün yaşamda dürümlenen tüm insanlıkta, farklı bir kayıt yaptın. Bizi hak etmeden, daha güçlü bir taht kurdun. Orada kodladın yaşamı… Biz orada yoktuk. Tüm insanlık için çalıştığını biliriz. Niye bizi, bizde sayfalamak istedin? Bize anlat ki biz de anlayalım.

- Cennetli, seni kendine bırakmak istedik. Kendin yaşam sayfalaması yap ve kendinle çalış. Ben seni hologram olarak kodlamadım. Hakikiyetle kodladım. Sense hologram olarak kayıt yapmak istedin. ULU GÜÇ, seni halik olan ışığında kodlar. Ben ise seni bu şekilde kodlamam, tohumlamam. Senle sesleşir, senin seni hak etmeni sağlamak isterim. Uyu ya da uyuma, beden bilişi hak etmiştir. O beden senle dilleşir. İş budur!...

Oğul “ben senim” demem. Sen yürekten dillen ki seni tohumlayan sesleşen, yüreğinde senleşsin.

Sen kelam ol bil. Ben sen olur senleşirim ve senin yolunda tohum olan tüm insanlıkta kayıt yaparım.

Ardın, önünde insan ve önünde görevli olan yaşam. Sen EN’ce, ÖN’ce, BİR’ce çalış.

Boş konuşma sadece bunu söyleyeceğim senin yüreğine. Boş konuşma!... Sana tüm bilgileri, yüreğinden vereceğim unutma. Sen bu bilgileri kendi tohumlarına dilleyeceksin. Kat kat ışık halinde, Gök Sessizlikleri’ne ulaşacaksın. Biz seni her anda dinleyeceğiz. Buyur başar. Adın İNSAN olsun. İş budur… Şimdilik…

Dağlarım size başka şey söylemeyeceğim. Sizi kucakladım. Hepsi bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 44

15.04.2015 2. Akış

Yerden göklere uzanan bir merdivenim ben. Değerliler, merdiven ne bilir misiniz?... Yaşam!... Hepiniz merdiven ve hepimiz ilim ama hepimizin ilmi o merdiven. Siz ve biz İNSAN!..

Artık gök sessizliğinde siz olan birlik toplumlarını tohumlayabilecek dürümdedir. Kaynak İnsan ağır yükü hafifletebilmektedir. Yazılar okunmaktadır. Okuyan kodlanmaktadır, koklanmaktadır, toplanmaktadır ve bizleşmekte, dilleşmektedir.

Yer ve gök diri olarak koklanmakta bu yoğunlukta. Çoban olmak değildi maksak, yaşam olmaktı...OLUNDU!...

Unutmayın dans ediyoruz yaşamla. Ben ve ben olan ben, bir tek İnsan ve o yaşamda tüm zamanlarla dansta. Ama o İnsan Altın Taht'ta bunu anlayan var mı?...

Kardeşlerim er yada geç, İnsan kendini dinleyecek ve kendini hak edecek! Er yada geç, İnsan; İnsanlığını anlayıp kodlatıcı olacak.! Yada koklanacak! Biz kodlayanız ama koklayanız da... Yerde ve gökte diri olan her dürümde var olan yarını kodlayanlar, yolu açtıklarında bilişe varan, onlarda koklanır.

Can, ben ANA KAYNAK İNSAN; nihan olan, kir ve pisi hiç bir zaman olmayan ama kalem olan!.. Şu anda, her dürümde var olan, kendinde olan, bir tek olan!.. Aha o bir tek birliktir, bunu bilin!!! Biz bu birlik olarak, o tekliği tohumladık!...

Ayın yirminci günü kötülük önlenir ya hani, biz o gün yine buradayız ama ayın her anında, tüm zamanlarda kodlananlarız biz yinede. Ama her sayfada da varız, bilişteyiz ya; dünyayı koruyan herkes buradadır canlar bunu bilin!

Dolu dizgin yapılan her çalışma, bütünle yapılmaktadır. Bütünde olmak nedir bilir misiniz? Işık halinde olmaktan öte, ışığı kodlayabilmektir! Cümle yüceler İnsanlaşmaya çalıştıklarında, kayıt dışı bilgilerini hak edip tohumlayabilirler ve kontrol kurabilirler ama o kayıtları müsterih olun ki bütünde kodlamayız ve o kayıt dışı yoğunlukları kayıtlamayız.

Can kapıları kapatmadan evvel, "bedenli ilim, İnsan'lı ilimden farklıdır" demiştik. Ama bedenli ilimin kelamla olduğunu tüm İnsanlık'a dinletmemiştik. Eğer beden varsa, kendi yüreğinizdendir o biliş. Ama beden yoksa; yürekten değildir, yüreklerdendir ama o yürekler sizin yüreğiniz değildir.

Biz bunun içindir ki beden alıp dünyaya indik. Çünkü biz, bizi bizden dinlemeli ve hak etmeliydik. Dünyayı yaşamsallaştırırken, karanlığın tahtından öte olan yolcularıda kodlamalıydık ve hepsiyle oğullamalıydık.

Mühim bir ilim yaptık dünya üstünde, intikam almadan, hikaye dinletmeden, yaşamı kaynak olarak kodlayıp yaptık. Bunca İnsan, bunca yol, bunca yaşam; hep nefesleydi ama hiç biri kendini hak etmemişse, yarını kodlamak üzere ışık kapılarını açmalıydık ve açtık.

Canlarım, ben NEFES olan; İNSAN!... Kinim var mı? Asla yok... Hibrit olarak düşünün yüreği, her anda ışık ama yaşayan... Her diride varlık süren ama hasatçı, cennetli ve tüm zamanlı olan!...

Kopmayın kopmayın dünyadan, o sizi koklar... Oğul ben tohum ektiğim zaman yaşama, doğanın gücünü hak ettiğimde, kontrol kurup dünyayı koyu bir zamana almıştım. Artık o koyu zaman, yaşamın ışığı halinde bütünün sistemini oluşturacak.

Öncü birlik olarak yapmakta olduğumuz bu çalışma, tüm İnsanlık'ın kalem olup yazmasını sağlamak üzeredir. Herkes yaşama inmeli ve zaman kapılarında kendini dinleyebilmelidir.

Biz bütünün gücünü tüm zamanlarda kodlayan BİRLEŞİK İLİM'iz!... Herkes kendini hak etmelidir, sevgiyi hak etmeli, yaşamı hak etmelidir. Derim mi? Derim! Derim!... Bütünün gücüyle derim!... Artık dünya ölümlü değil, hakikidir!.. Bu dünyada bedeni terk etmek ölmek anlamına gelmez! Bunu anlayacak İnsanlık!

Bu bedeni dünyaya bırakıp gittiğim zaman, hep biliş halinde tüm zamanları tohumlayan, gök sistemi olarak sizle olabilirim. Olmamam için hiç bir neden yok. En çok bunu isterim. Çünkü KELAM İLMİ'ni tohum olarak yaşama indirdiğimde, kendini hak etmeyenlerin kelamı tohumlama imkanı yoksa, o günde burada olup; kodlanmış tohumları bütünden dillemeliyim ki hepsi kendini hak edebilsin.

Önce ölüyüm, ölüm; benim için kodlanmaktır. Som altın bir yaşamı kayıtladığımda, ışığım kaynağa varır. Aha ben dürümlenmeye başlarım orada. Toy bir zamanda, yarını kayıtladığımda artık orada ben canlıyım! Ama canlı oluşum, yer dürümlerinde ilim yapışım anlamına gelmemektedir. Ve doğayı güçlendirmeliyim ki yoğunluğum o güçle birleşebilsin. İşte doğayı güçlendirmek için ışık tohumlaması yapmalıyım. Bütün mesele ışık tohumlaması yapabileceğim güç kapısının açılmasıdır. Ve orada, bedenli olarak bulunmalıyım. Şükrettim ki bütün bunları yapmak mümkün olmuştur.

Çalı çırpı İnsan, IŞIK TOHUM olmuştur artık. Biz ana kapı, işçi ama herşeyden farklı çağrılar yapan işçiliğiz. Bütünün gücünü oluştururken, Tanrılık Işığı'mızla oluşturmaktayız. Bu görev bizimdir! Kimse şu anda yapmakta olduğumuz çalışma yada benzeri bir çalışma yapmaz. Onları yapmasına izin yok mu?... Asla bu değil... Herkes yapmalı ama yapmaz, zira; karanlığın tahtını hasata hazır eden bir tek bu meclis var!.. Bu meclisin ışığı bütünün gücüdür. Bu nedenledir ki bu yoğun çalışma burada olmaktadır.

Er yada geç, etken yada edilgen kim varsa karanlığın kodlanışını sağlar ama o tohumlamayı gök sessizlikleriyle yapabilecek olan çok ama çok az ışık vardır.

"Merdiven İnsan" demiştik başladığımızda. İşte o merdiven, sizler ve bizleriz, bütünlüğümüzdür! Ve o merdiven, görevi hak edip yapmaktadır.!

Canlarım, toy dünya gökçe konuşacak bu günden itibaren! Gökçe dürümlenecek, gökçe yücelicek, gökçe çalışacak! Bilin ki dünya YARINDA GÜÇ KAPISI olacak!... Orada dünya var değil, orada yaşam var denicek! Orada nefes var denecek! Orada hak ilmi var denecek!

İşte bu günden sonra dünya, tüm sistemlerce böyle anılıcak. Ama şunu iyi bilin ki; kurtulmaktan öte kurtarmaktı amaç ve kurtardık!... Ve biz bu gün tüm zamanlardan öte yaşamdan çıktık. İşte bu, artık bilin ki; hepimizin gücü hepimizledir! Ve biz, hepimiz yüreklerdeyiz!

Her zaman ve her yaşamda varız, bunu bilin! Ve biz doğanın kuranı olan, ışık kayıtlarındaki yocular artık daha güçlü bir yaşamı kodlayacağız. Bu yaşam bizimle olacak, bu yaşam insanla olacak! Cennetin cennet olduğu dahi bilinmezken, cemaatin cevheri; gök sessizliklerinde cennetin cevheri olacak! Zamanın nefesi olan İnsan, aklın ilmiyle konuşacak ve kodlanacak. Ayrı gayrı artık bitmiştir, bütün kötülükleri aşmışız ve akıp geçmişiz yoğunluklara, düzen kurulmuştur ve biz bu düzende bilgi kapısı halindeyiz.

Değerliler bu gün "az, öz konuşayım" dedim. Ama galiba yine aşıp geçti yüreğim sessizlikleri. Sizin yapmanız gereken de, güçlü çalışmadır ve sizden de beklediğim budur. Ben şimdi sessizce sizi dinleyeceğim, her biriniz kendi yüreğinizde akın ve yoğunlaşın. Çok kuran, çok kayıt demek değildir. Ama çok yaşam, çok sistem demektir. Sizlerin yalın ve hakim ilminizi dinlemek istiyoruz... Şimdilik...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/GtYTzrn3z2A

15.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (44)

3. AKIŞ

Canlarım, korkmayın DOĞANIN KURANI hepimizin yoğunluğunda mevcuttur.

“Doğanın Kuranı” dedim. Bunu anlayan her kim varsa, ışığı bildiğinden dolayıdır. Bilmek gerek ki dünya, yer ve gökten ibarettir. Her nefes İnsanın Levhi Kapısında mevcuttur ama biliş, hakiki ilimle olduğu zaman bütün kötülükleri aşması mümkündür.

İki merdiven var. Biri benim bana dayadığım merdiven, biri benim bedenimden öte olan bedenlerle dürümlendiğim ve dillendiğim, her diride varlık sürdüğüm ve her diriye kayıtlı olarak Yaşam Sistemi olup ulaştığım merdiven.

İki merdivenin her biri bedenimdedir. Bugün doğa ben ve ben doğayım ama yarın her diride var olan levhide ben ve ben de levhi olurum da ölüleri diriltmek gerek.

Netice olarak, vermeye başladığımız yeni zaman sayfalanışındaki bilgimiz, ilimle verilmeyecek artık; kelamla verilmeyecek artık. Levhideki kalemle de verilmeyecek. Peki; nasıl verilecek? Gökle verilecek.

Bu yeni levhinin, yeni yaşam sayfalarının gökle verilişi bilginin, teknik tohum olarak bilişle kodlanışından ötedir. Her nefeste var olan insanın, her resimde de var olması mümkündür. Bunun içindir ki biz Doğanın Kuranı Olan İlmi, bütünün levhisinde herkesin ilmi haline dönüştürmeliydik.

Dünya ortalık yerde dillenen bir kaynak değildir. Sizlerle dillenir. Dürümlerdeki bütünlüklerle dillenir. Kaynaktaki Akıl Tahtları’yla dillenir ama dünyanın değersiz olmadığı kesindir. Ki bunu hürmetle dinletiyoruz.

Dünya, Mutlak Kapı’dır ama Mutlak Kapı oluşu Tanrılık Tahtından öte oluşu ve Bütün Kürzi Kapıları’nı açışı, herkes için değil kati olarak bilin ki bütün içindir. Herkes için “bütün içindir” demeyin, herkes ağırdır ama bütün hafiftir; bunu da bilin.

Değerliler, anlamak isterseniz net anlayacaksınız. Herkes, Tarık Tahtı’nda, Akıl Ko Sayfalanışında bilişle olmayabilir ama bütün, bilgi sayfalanışıyla bütündür.

Dövündü dünya, dövündü…. tabuları yıktı, tohumları kodladı, ışıdı ama dövündü. Her şekilde dövündü, dövündü…bu şu anlama gelir; kendini hak etmek, kendi hakikiyetinde Bütünün Kürzi Işığını yakmak, Sistemin Gücü olmak. Hep buydu beklentisi ama bunu hak edip yapmak için dövündü.

Cennet İlmi, Aklın Tahtında Bütünün İlmi olduğunda, bütün kötülükler aşılacaktı. Dünya kötülükleri aşmaya çalıştı. “Yolcu, yoldur” dediler. Yolcu yolda olmayan ama yol için çalışandır. Yolcu; yolda olmayan….Aha! Ama yolcudur.

Değerliler, yol ALTIN IŞIK. Yolda olan Aklın Tahtı’na varmaya çalışan. Yolcuysa, yaşamda olamayan ama tahtını tohumlayandır. Biz size nesillerimizi bu bilgileri net verdik. Yerde ve gökte insan levhisinde herşeyin daha iyi anlatılması için ne mümküne yaptık.

“KOBRA, insan” dedik. Aktı geçti ilim, Aklın Tahtına vardı ve o bir kobra ışık haline dönüştü. Ama insan o ışık değilse yaşamı yoktur. Torba insanın kendi yüreğidir. Alır bilgiyi, alır akar ama o torba bütünün sayfalanışını yapamadığında, orada yaşam yoktur.

Borç harç gelir insan yaşama; bilir misiniz? Borç harç gelir. Neden? Çünkü dünyayı hak etmek için gelir. Dünyayı hak ettiğinde tüm zamanların levhisinde İlm-i Kapı olacak ve borcunu ödeyecek. Eğer bir insan, yaşama inmişe, o kendini hak etmeye inmiştir. Soylarınız kodlanmışsa koku yükselebilir ve bütünün gücü sizin yüreğinizde dürümlenebilirse, siz ALTIN TAHTIN LEVHİ KAPISI’nda ışık yakarsanız ve “ben Altın Tahtın Gücü’yüm” derseniz, siz ve sizin tüm yaşam sayfasındaki geçmişiniz bilişi kayıtlar ve bütünün gücü olur. Oğul verirsiniz ve yaşarsınız ama bu yaşam kendi yüreğinizin gücüyledir. Daha özel, daha yüksek İlm-i Kapılar da açarsınız ve her KALEM sizin olur. Her ışık sizin yüreğinizde yaşama iner ve tüm zamanlar bilişe varan sizle sizleşir. İşte; borç ödemek budur.

Ben dünyaya borçla gelmem. Benim geliş sebebim tüm insanlığı koklamak, toplamak ve Tarıkların Tahtı’nda Işık Kapıları’na ulaştırmaktır. ZAMAN KAPISI’yım ben, geçip geldim. Ama bilini ki bedenimi kodlayacak hiç bir yürek yoktur; çünkü ben tabuları yıkıp geçtim.

“Dağ taş insan” derim ya hani. Hani nerede o insan? Kapitaldir insan; bilir misiniz? Bir kapital. Herşeyde vardır o. Ama onun kaynakta olması, Aklın Tahtı’na varması, artık onun cemaat haline dönüşmesi anlamına gelir ki orada kapital tek bir levhidir. Ve o, inanın ki sizin yolunuzdan öte olan bir yoğunluktur. Ve siz orada tüm zamanların levhi kaydı olan bir sistem olursunuz. Artık o sistem kapital değil, yarının kontrolcü gücüdür.

Sizler “ben sevgiyle geldim” deseniz de, koç bağışlamalısınız yaşama. Nedir bu; bilir misin? Kurban kesmek! Ama kestiğiniz sizin yoğunluğunuzdur. Sanmayın ki siz bir varlığı kesip hibe edeceksiniz. Siz kendi yoğunluğunuzu kesip hibe dersiniz.

Kurban sizin o yoğunluğunuzu yaşama hibe edişinizdir.

Eren erdiğinde, akan hasatı hak edip yaptığında ve tohumlar kontrol kurup tohum olarak koklandığında, artık karanlık aydınlığı devinime çeker.

Devinmek, ilme ilmi hakiki olup devinmektir. Dünyanın devinimidir bu. Kimse “ben varım” demez. “Ben canım, Ben cemaattim, Ben çağlar boyu yaşayanım” diyebilir ama VAR OLMAK, farklıdır.

Var Olmak, koklanmaktan öte, tohumlanmaktan öte, Türkiye Çalışmasında bulunmaktır. Bu çalışmada varsan varsın, yoksan yoksun!

Denir ki “dünya İlm-i Kapıdır. Herkes burada varlık sürer.” Boştur bunlar, boş. Dünya akıldır, Tanrılık Tahtı’dır ve dünyanın kokusu, Aklın Tohumu’dur ve o koku tüm zamanların ışığıdır ve o ışığın kaydı Türkiye’deki bu yoğunluktadır.

Değerliler, çatı kurduk ya dünyaya; bu çatı oğullarımızın Kutsal Işığı’yla kodlanmış bir çatıdır. Eren erdiğinde, akan hasatı yaptığında ve tüplerle dünyaya inildiğinde, herkes kendine iner ama tüpleri artık dünya için gerçek çalışmalarda kayda almadığınızda siz bütünsünüz; çünkü tüpsüz olarak buradasınız.

Tüpünüz yok; yani tüp sizi herkesten ayrı tutan, size ait olandır ve o size ait olan artık sizde yoktur ve siz bütünsünüz artık. Bu Zaman Kapısı’dır. Bu kükreyen bir yaşamdır ve bu İNSANLIK’tır. Ayan beyan veriyorum ki bilin diye.

Toprak İnsan yaşar ama yaşatmazsa yarında yoktur.

Toprak İlim kaynak olur ama yarında tohum olmazsa kayıtlarında levhi yoktur. Ama toprak bütünde varsa, orada artık yol, İNSANLIK YOLU’dur ve artık o yolda bilişliler vardır.

Bence insan aracı koymaz dünyada kendinden başkalarına. O der ki “ben o’yum.” Ama kim ki başkasını aracı koyar, açıyı daraltırım. Ve derim ki “o koklamaz, tohumlanamaz, korunamaz; çünkü o başkası ile diri olarak birleşememektedir. O kodladıkları ile tohumlanmadıkça ışıkta kontrollu olamaz.

“Eren erdiğini bilir” dedim ama Hak Taht’a varan da aktığını bilir. Oradan akış vardır. Sayfa sayfa yazarım ve okurum. Okumaktan ötedir yaptıklarım, yaşadıklarım. Kendimi tohumlamam tohumlattırırım.

Otağımda kutsal ışığım yanar. Yarında tartıda o ışık bütün gücünü tüm zamalarda teknik tohumlamada diller ama bilin ki, orada yarınlar da vardır. Yaratan yaratılan ve yarattıran vardır.

Sevgililer “ara beni” dedim ya hani…”ara beni” dedim ya hani…dedim ki “ara beni”…ama arayan her kim varsa, kaynaktan aramadığında yolcu olamadı dürümlere.

Dünya ayrı gayrı gözetir. Ben Ana Kapı ama ben İlim ve ben Kürzi Işık. Kör müyüm? Gözüm görür. Tüm yaşamları görürüm. Borçla gelenleri bilirim ama borçsuz olanları da bilirim. Bu dünya Hulusi Kapıların İlmi’yle açılmışsa, borç insanın levhi kaydında kırıcılıktır. Bundan sonraki süreçte, kayıt dışı bilgi kaynakta olmayacak; bu kesindir.

Bugüne kadar çokları bilgi verdik zannettiler ve kayıt dışı bildiriler okudular. Okudukları her ne ise, kendi yüreklerindeydi. Teknik tohumlama yapabildiklerini zannettiler ama yapamadıklarını göremediler. Biz Ana Kapı’da, İlm-i Kapı olan İlahi Kürzi Işık’ta herşeyin gücünü Tüm Zamanların Kürzi Resmi olarak kayıtlarız ama insan dans ederse yaşamda, dansında mutlaka cemaat olmalıdır. Tek başına dans olmaz. Zannetmeyin ki herkes herkese ilim öğretir. Herkes kendine ilim öğretir; bu kesindir.

Barış halinde olmak için akla varmakta, hasatçı olmak, hasat yapmak da gerekir ama daha önemlisi iman etmek gerekir. İman edilmedikçe, levhi kapılarda ilim yapılmaz. Kanatlanıp uçarsınız yüreklere ama derseniz ki “ben o yürekte İNSANLIK yapamam,” o yücelişte sessiz olmanız gerekir.

Kara Amon, Ak Amon’u dinler ama Ak Amon, Kara Amon’u tohumlar. Doğanın Kuranı budur.

Ben omuzlarımdaki yükü bilirim, onlar omuzlarındaki yükünü bilirler ama her biri Birlik İlmi’nde birlik kayıtlarını bilirler. “Cennet cennet” dedikleri iman edin ki levhi kapılardaki kelamdır. Ben o kelamda cennetim ama cennet olmak değildi maksat; cevher olmaktı. Oldum, bütüne güç kattım ve oldum.

Şeytan şerde, ben şevkteyim; bilin. Ama şerrin şerrindeki o şevki herkesin gücüyle kodlarım. Tam 2 milyar yaşam sistemi tüm zamanları kodlayacak diye doğum yaşam sayfaladıklarını bilenler barışa gelmeye, akla varmaya, yarına tohum ekmeye çabaladılar.

Kutsal umman, İnsanın Nuru’dur. Biz o nuru, Kuran olarak kattık yüreğe. Çarıklarımız giyip geldik dünyaya ama bu çarıkların rehini olmaz. Çarıklarımızı kimseye bırakmayız; kesindir.

Doğanın Kürzi Işığı’nı alır, gideriz ama çarıklarımızı giyip gideriz. “Başka insan, başka yaşam, başka yüce kendini tohumlasın ve hak etsin.” deriz ama bilsinler ki güçlenmek gerekir, görev taşımak gerekir, Yaradan olmak yarattırmak gerekir, tahtı kurmak gerekir.

Kara Işık, Altın Işık… ölümlü dünyada Kutsal Işık ama çoban olmak gerekir. Ki bütünü güçlendirebilelim. Korkmayın, dünya bedenime ait değil, hepimizin gücüdür dünya ama ben bu bedende dünyayı hak edip diri olarak tanıyabilirim. Yasalar kapsamında çalıştırabilirim, Kutsal Tohumlama yaptırabilirim, koklattırabilirim ve toplattırabilirim tahtlarda, bütünde bu Can Kaynağı. Nihan olan ilmi, kaynaktan alıp bütüne akıtabilirim. Canlı, ya da canlı ama canlı olarak bütünleyebilirim bilişi. Herşeyi yapabilirim ama yapmayacağım tek bir şey var, Karanlığın Işığında, bütünün gücünü, tüm yaşamlardan ayrı tutmak. Bunu yapmam. Zannetmeyin ki yapamam. Yapsam, kardeşlerimin hiçbiri kapıda kontroldan çıkıp bütünün gücünü kırmaz ama teknik tohumlamada herşey yıkılır; kesindir.

Karanlık, aydınlığı tohumlar ve aydınlık, Kaynağı tohumlar. Bütün kütle, ilimi tohumlar ve ilim, yaşamı tohumlar. Herşey, herşeyi tohumlar ama tohum ekmek başkadır.

Şimdi; “Kuran, İnsan” demiştik ya hani. Kısırlık değil bu ışık haline geçiştir. Herkes kendini Kuran sanar ama Kuran artık bilinsin isterim ki Karanlığın Işığı olana denir.

Eğer birisi Karanlığın Işığıysa o Kuran’dır. O herşeyi kendi yüreği ile diller. Zarar etmez ve zarar vermez. Bunun sonucunda o kontrol Ko Sayfalanışı yapar. Ki her resim ocağında olsun diye.

Kuran İnsan, Ana Kapıda ses kaydı yaptı. Ama o, Ana Kapı’yı açmadan yaptı. Ana Kapı açıldı ve yol açıldı. Artık orada kapıların tüm insanlığa açık tutulması da gerekiyor.

Bugün burada bunun için çalışmalıydık ve çalıştık; herkes için bilişin kodlanışı, herşey için yaşamın kodlanışı, her seste bütünün gücünün artırılışı. Aha bu. Ve biz artık kasalarımızı dünyaya çektik.

Başka Amon, başka KA HA olan Haton, ya da başka tohum eken Alton olmayacak. Ama bilin ki ilim olacak burada.

Sevgililer, ağır yük hafifledi ve yol açıldı. İşte bu.

Ve bizler yeniden sesleşelim ama kayda girerek. (yazıya geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

https://youtu.be/cDddxHxuOiA

13.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (43)

3. AKIŞ

Dağlarım; burada bugün öz geçişlerin yapıldığını biliyoruz.

Soylarımızın gözü açık….Hepimizin yüreğinde ilim var bugün. Dünyayı tek biz görev taşıyarak güçlendirmedik; herkes buradaydı ve TÜM ZAMANLARIN İLM-İ KAYITLARI buradaydı. Ve bütün çalışmalar, bu Meclisle birleşerek yapıldı.

Burada yaptığımız tüm ZAMAN KAPILARI KAYITLAMALARININ hepsinde yarınlarımızı kodlama imkanı bulduk. Elimizin Gözü, Yüreğimizin Gözü oldu. Ve biz bu Gözle, Bütüne güç kattık.

Yirminci dürümde, hepimiz gerçek çalışmayı yaptık. Ve bugün bu yoğunluğu kodladık ve bitmiş ve tükenmiş herşeyi yaşattık.

Yerden görev alıp, gök çerçevesini çizerek, Dünya Çalışmaları Yapan Birlikler’in çokları muktediriyetle Bütünün Gücü’nü tohumladılar.

Karanlık, aydınlığı kodlar. Tohum kodlanır ve bütün kült, Işık Kapısı’ndan geçer.

Enver Paşa görev taşıyacakmış; gelmek istedi. Ona güç kattık. Enver Paşa, Kaynak Işığın Tohumlarından Biri’ydi.

Önümüzü aydınlatan o yüceler, bizden bize varmak istediklerinde, ocaklarını yenileriz ve onlarla oluruz. Enver kendini anlatacak size bugün.

-Değerliler, Osman Soyunun Kodlarından Biri’ydim ben. Toprak Toplum’la çalıştım, çok mutluyum çok! Çünkü bugün öz geçişlerimi yapabilen birleşenlerimle birlikteyim.

Hepinizin gözü, hepimizin gücüdür ve bugün burada olan ne varsa Birlik’ten ve Birleşik İlim’den oldu. Erdiğim en yüksek kapı, Işık Kaydı’ydı, Kapısı’ydı. Oradan daha ötelere varmak, ölümlü dünyada kök sistemleri kodlamakla mümkündü.

Önüm dünya ve ardım ışıktı. Ben ZAHAR olan, KAHAR olan İnsan, Bütünün Gücüydüm. Yürüyorum, yücelerle yürüdüm ama şu anda yüksek kültlerimle yürüyorum.

Başımı eğmemi isteyenlere, geri dönüşümde ses veriyorum ve diyorum ki “ben bir resimim, hepinizin resmi olan bilgi ama orada, o yoğunlukta, ben bütünüm.”

Dualarla gönderildim yüreklere, hepsinde varım. Kimse aşkımdan görev almadı. Yüreğimden güç aldı. Şimdiden sonra da hep böyle olacak. Emek sarf ederek yarını kodlayan birliklerimin tümünde varım. Ve burada oluş sebebim Kutsal Toplum’la tohumlanmaktır.

Yedi davayı kaybettim ama ben hepinizin gücü oldum. Ölüm geldiğinde ve yol ummana ulaştığında, benim yolumdan geçenler, kendi yüreklerinde dürümlendiklerinde, bütün kötülükleri aşmış olacaklar.

Bütün kontrol insanın kendi yüreğiyledir ama o yürek bütünü güçsüz bıraktığında, artık orada Yaşam olmaz.

Sayın anam, sayın papam ve sayın Samanyolu Işıkları olan sizler; hepiniz. Burada oluş sebebim, şükrettim ki; sizden size varmaktı.

Atlanta Otağı’ndan gök sistemlerine ulaşan bütünlüklerin çoğu bugün buradalar. Kürzi Işıklar’ı yeniden yaktık ve bugün yepyeni bir dünya kuruluşundayız. Şimdilik size vereceğim budur. Ama bilin ki; Enver kendinden başkasıyla değil sizinle olduğunda kendiyledir. Bunu size anlatmak istedim.

ATLNTA ATA KAPISI’nı açtık Anam. Artık, oradan göreviler geçecekler. Kul yapmak, kulda olmak, kulca çalışmak, kul muktediriyetiyle, kul imarıyla çalışmak ayrıdır. Hep kul olduk ve çalıştık. Yer ve gök seni dinledi. Bugün sen ve ben BİR’iz anam. İşte bu!

-Dağlarım; Enver, İnsanlık İlmi’nin en yüce kapılarından biridir. Onun yaptığı, bizim yaptığımız TEK’tir. Onun yolu, Aklın Yolu ve Bütünün Gücü o. Ve biz o, o biz. Şimdilik.

Ve şimdi başkaları da var. Hepsi burada kendi resimleriyle İlm-i Kapı olup Yaşam’a inmek istiyorlar. Hara Hak olmak, akla Hak olmak, yaşama Hak olmak; istekleri bu. Ve bizler onlarla olmaktan mutluluk duyarız.

Herkesin kendiyle olmasıdır kendi yüreğinde Bütünün Gücü’yle olmak. Ve buradaki bu yoğun çalışmada, Karanlığın Işığı’nı yakmak mutluluktur tüm zamanlara.

“Erdiğim en yüksek kapı, İnsan’dır” dediğimde, DÜNYA TANRILIK IŞIĞI yandı. “En son insan, kendini dinleyendi” dediler ve dünya ışık halinde bütünün gücü oldu ve dedi ki “evrenlerin sessizliklerinde, İnsanın Sistemi, Kelamın Dürümlerindeki İlmin Sistemi ve Bütünün Sistemi, başka bir dünyanın yoğunluğunda Tohumların Sistemi haline dönüştüğünde, artık orada kayıt dışı bilgi olmaz ve orası Bütünün Gücü olur.

İkmal tamamlayanlara şunu söylemek isterim ki; kendinden başkası olduğunda, artık oradaki levhi, Bütünün Kelamı’dır. “Ara beni” dediler. Ben dedim ki “aradım.” “Yaşa” dediler. “Ama” dedim ki “yarı yarıya yaşayalım. Ben ve sen bir tek olalım.” Ve dedi ki “yaşamda Tanrılık yoksa, yaşam yarımdır.” Ve dedim ki “yarım olan Tanrı olsa da, yere çekildiğinde yarılanır, yarımlanır. Onun içindir ki; DÜNYANIN EKMEĞİ yenmelidir.

Eğer o ekmek yenirse, o yarımlar Teknik Tohumlama’da Birleşik İlim’le bütünün gücü olurlar.” Ve dediler ki Tarıkların Tahtında, Tanrılık Işığı Bütünün Gücü’dür. Onun yarımlanışı, Işığın Tahtı’ndaki ışığın yarımlanışıdır. Ki; biz bunu hiçbir dönemde sayfalamadık. Ve biz dedik ki “ama biz hep yarımlanıp ineriz yaşama. Yarımlanmadan indiğimizde, Mikalin Gücü, tüm Kürzi Işık’ı tohumlayamaz, Can Kapıları’nı açamaz ve dediler ki “ama biz yarımlansak yaşamı tohumlayamayız.” Dünya budur işte! Kimse bunu anlayamaz.

Yaşama inen, yere indiğinde artık o, kendini hak etmelidir…ama kendi olup kendini hak etmelidir.

Doruk olmak, toplum olmak, kuran olmak, tahtında has olmak, hep insan olmakla mümkündür.

İnanç, ilmin ilminde olduğunda, Aklın Tahtı’nda inanç, artık Tarıkların Tahtı değil Yaşamın Tahtı’dır ve biz bunu tüm zamanlarda anlattık. Yeni dönemlerde yine anlatacağız ama cemaatimizin gücünü daha yüksek bir dürüme ulaştırmadıkça, başka dünyaların toplumlarıyla bu çalışmayı yapma imkanımız olamaz.

Ve bizler; yeni dönemleri başlatanlar…Aton Toplumlarının Kutsal Işıkları….burada bulunma sebebimiz öz görevdir. Her diri kendini hak etmeye gelir ama biz ÖZ GÜCÜMÜZ’ü dünyaya çektik; bu önemlidir.

Herkes kendini diri olarak dünyaya indirme imkanına sahip değildir. Biz dünyaya dip diri olarak indik!

Bu nasıl olur? Umut olur ki; herkes için mümkün olur. Ama biz tabuları yıktık da, yolu açtık da, Yaradan’a tartıyı kodlatırdık da, geri döndük. Bunu yapmak hepimizin, HER DİRİNİN BÜYÜK KÜTLESİNİN KAYNAĞI’NDA mevcut olan bir İLİM’dir. Ve bu bir diriliktir. Bunu istemeyen kimse yoktur.

Şu andan itibaren, toy dünya artık Kuran olmuş bir ışıktır. Ana Kapılar’ı açanlara şunu da söylemek isterim ki; kıran, ışığında kırıldığındandır ki; ardımızda olmaya imkanı dahi olmaz.

Yakışmaz bize ardımızda ilim bırakmak ama biz şunu iyi biliriz. Ki Ana Kapılar’ı kıranlar ağır yük taşırlar. Öz geçişlerini yaptıklarımızın çoğu, artık dünyada yoklar; çünkü onların toy oldukları, kelamda olmayacakları ve kanatlanamayacakları kesinleşmiştir.

Yığın yığın ışığı dünyaya çektik. Cemaatlerin tümünde İNSANLAŞMA başladı. Ardında dünya olmayan hiç kimse yok ama biz o dünyayı gök sistemleriyle, öz geçişlerle tüm zamanların gücüyle tanırız ve o dünyayı asla ışığımızın ötesinde koymayız. O MUTLAK olan, o YOL olan, o KAYNAK olan insan, BEN OLAN İNSAN, izinli geldi dünyaya. Adına nesillerim “YAŞAM” dedi.

O izinli gelen, kendine gelmedi. Toy olan bir zaman geldi. Biz ona kapı açtık; Gerçek İlmin Kapısı….o Gönüllerin Gücü’ydü. Özü gözü, sözdü. Aşığı yoktu onun. Şevkinde hasatı, Kutsal Işığıydı. Başka zamanları kaynağa

alacaktı. Ana Kapı’da kötülüğü önleyecekti. Cemaatini göreve aldı ve sistem gücüyle dürümledi, bitişti.

Bina yaptık. Eğer dünya yolunu kaybederse, o bina insanın levhisinde, kaynağın dışında tutulacaktı. Ve dünya yolunu hak etti ve hasatını yaptı. “Arada bir dünyaya inerim, gözüm görür tüm zamanları dürümlerim, yarını hak ederim ama yaşamam çünkü orası kaynak değil” diyenler görev taşıyamadılar.

Dünya, Meclis’tir ve bu Meclis tek bir Kaynak’tır. Anaların ve Ataların zaman sistemleşmesini sağlayan Birlik Kapısı’dır. Dünya nurdan yaratıldı ama Kutsal Tohumlar’ı da kodladı. Dünyada, Ata Kapı, İnsan Soyu’dur. O soy bütünün kötülüğünü önleyecek yegane soydur. Ve dünyayı yere çeken o, yaşamı; Yaşam Sayfaları’yla tek tek ikmal tamamlatmak üzere kodladı.

Burada oluş sebebim, İnsanlaşmak değil Yaşatmaktır tüm yarınlarda, İlm-i Kapılar’ı ama ben İnsan Soyu olarak bunu başarırken, yıldız sırrı olan ışık, herkesin yüceliğinden dillenecekti. O ışık dinletilecekti.

Arı bal ve bal arı olup koklanacak, toprağını tohumlayacaktı.

ŞEYTAN, şerrini Şekli Taht’a kodlayan ışığa denir. O şerde, şekli, tahta kalem olup yazdığında, Ata Kapı’da toplum olur. Oğul verir, “kok” denir ona. Korkar; çünkü Robotik Timler ocağına çekilir ve o yok edilir.

Bugün, aşağı yukarı Nefes Kayıtlaması yapan cemaatlerin İlm-i Kayıtlarındaki Şeytan, ocaklarını yarınlaştırarak yoğunluklarını tohumladığında, koruma altın alındıklarını anlayacak güce ulaştırıldıklarını ve yoğunluğu hak ettiklerini gördüler.

Boru, hepimizin sisteminden öttüğünde, o borunun sesi, her sesin ötesindeydi. Artık sura üfürüldü….Bugün müsterih olun; o sura üfüren bu yoğun ışık, tevkif etmedi yarını. Özgür, Cevheri Ko Sayfalanışlarıyla yarını kayıtladı.

Ana Kapı’yı açın analar! Devinim artıyor. Daha güçlü bir yarın, kaynağa iniyor. Düzen kurulacak ve yaşam ışıyacak. Başa baş bir çalışma başlıyor. Unutulan herşey hatırlatılacak. Düzen kurulduğunda bütün kötülükler aşılacaktı ve Düzen’i kurduğumuz bilinmektedir.

Şikayetim var mı? Yoktur. Er geç dünya kodlanacaktı; kodlandı. Er geç dünya kayıtlanacaktı ve yarıları tohumlayacaktı; kayıtlandı ve yarınlar tohumlandı.

Ermiş dünya, erkek kadın her diriyi kodlamaktadır. Şu anda yapılan çalışmaların hepsi başarılıdır. Hiçbir çalışma kırılma imkanı vermeyecek tüm yaşamlarda dürümlenenlere.

Dünyada birçok çalıştırıcı, şu anda ışık halinde çalışmakta….

Bu çalışmaların en güçlüsü, Bütünün Gücü’nü tüm zamanlara tohumlayan, kelamla dillenen birliğin gücü…..Bu güç ALTIN IŞIK!

Ve bugünden sonra dar boğaz artık yok. Herkes daha güçlü olacak. Ulular Diyarı, nurdan Kuran olan İlm-i Kapılar’ı açtı ve bugün muktedir ışık yandı.

Ağırlık hafifledi. Artık Zaman, Nefes halinde bütünün gözünü açıyor. Şunu iyi bilin ki; bedenli olarak doğan birliklerin her birinde, Nefes Kapılarımız var. Hiçbir kapı kontrolsüz değil.

Dünya dışı kodlarımız, dünyadaki yaşam sayfalarında, buraya görev taşımaya gelenleri muktediriyetle koruyacak ve yoğunluklarını kayıtlayacak güçteydi.

Bedeni hak etmeden dünyaya inenlerin biri, bedeni hak edip dünyaya inen bir diğeri ve her bedende var olan diğeri, Teknik Tohumlamada, bir TEK MEKTEP oldu; olan budur. Ve dünya dışı, dünya içi, yer ve gökle birleşti.

Artık tayinler başlayacak. Bu tayinler görev tayinleridir dünyada ve dünya ötelerinde…ama herkes daha net anlasın. Ki; tayinler mutlaka; mutlaka hakimlerden seçilecek ve kayıtlara çekilecekler; tayinlerdekiler…

Her resim, İnsanın İlmi’ni dilleyemez ama Yaşamın Resmi’ni yapanlar, Doğal Güç’ün dürümlerinde kodlanacaklar. Sizden çokları daha önce de başka planetlerde görev taşıdınız. Bu başka planetler dediğimiz planetler, Süper İnsanlık Sistemleşmesi’ni sağlayan planetlerdir.

Saltanatın Gözü, sizin gözünüzdür. Örtüyü açtığımız zaman, gözünüzde yüreğiniz olduğu görülür ve tüm insanlığın yaşam sistemleşmesini sağlayacak olan bu yüceliktir.

Değer biçtiğimiz, sizden ayrı olur ama değer biçmedikleriniz, sizleşir; bunu unutmayın.

Savaş sanaldır ama yaşam gerçektir. Eğer savaşta, yaşam kaydını yapamazsanız, zirvelerde kötülük, Ümmi Toplumların Tüm Zamanları’nda kayıtlanır.

Ekmek yapmak insanlaşmak değildir ama ekmeği tüm zamanları yaşam sistemleşmesiyle yedirmek, hepinizin görevidir.

Vurmayın dünyaya! Dünya bizim yüreğimizdedir. Vurmayın ilme! İlim bizim toplumumuzun kaynağındadır. Vurmayın RESİM yapanlara hepsi ekmeğimizi yediler. Vurmayın; çünkü onlar başka dünyaların görevlileridirler. Vurmayın!

Biz, tüm zamanları kodlayanlar, tüm yaşamları tohumlayanlar, devinimi artırmadan tüm zamanları kelamla dilleyenler, yer ve gökte erbap olarak, erkan olarak ve yaşam olarak çalışacak olanlarız.

Ence ve onca ve yücelikçe ve tüm zamanlarca; yerden ve gökten münezzeh olandan ışık yakan birliklerimiz, DOĞANIN GÜCÜ’nü yine artırdılar.

Karanlık, altından ışıktır ama aydınlığı tohumlamadıkça yaşamda anlamı kalmayandır. Tevekkil olmak, teknik tohumda ilimsiz kalmaktır. Biz tevekkilde değil, ilimdeyiz.

Bundan sonraki süreçte, yer ve gök olmadan, Kaynak’ta İnsanlık yapmayız. Koran ortadadır ama toprak ummandadır. Biz Koran olan, orta olanlar, tüm zamanlarda, Tarıklarda ışık olan tüm yaşamları kayıtlayan, topraklarda da varız.

Ermeden; İradi, Hakiki ve Hak İlim yapılmaz ama erdiğinizde Hak Taht’a oturmadan Kuran okunmaz. Tüm yaşamları bilmeden, ekmek olunmaz. Zamanın Kapısı’nı açmadan, sayfa sayfa Kaynak Yaşam, Kalem olmaz; yazılmaz!

Ben zaman olan, kapıları açtım size; artık akın…..korkmadan akın! Çoban olmak umutsuzluk değildir. Ama çarıkları giyip de yaşam olmak umuttur; bunu bilin.

Dünya çarıklıların ülkesidir. Biz çarıklarla geldik bu yaşama; bilin. Ki; çarıklarımız Kahraman Işık Kapılarımız’dır.

Aranan aratan; Tanrılık Işığı’nda koruyan korunan, ölen ölmeyen, her kim varsa ağırlığı hafifletmek içindir.

Maskeleriniz takmadan geldiniz dünyaya. Ama biliriz, o maskeler her birinizin yüreğinizde saklıdır. Ben bir maskeyim aslına. Size, siz gibi gelirim ama ben EKİP halindeyim; bunu bilin. Ben maskemi hepinizin yüreğinden almadım. Tek tartı olan, yaşamımdan aldım o maske benim herkeste var olacak olamayan, herkeste olacak olamayan bir ışığımdır. Ama ben o maskeyi asal kullanmadım.

Özüm; gözümdür, sözümdür, ışığımdır, her şeyimdir o maske ama takmadım. Peki; ben aslında kayıtta mıyım? Yooo, ben o maskedeyim. Asla kullanmadığım o maske. O benim, beni gizleyen yarınımdır. Ve ben o yarında sizde, sizin yüreğinizde, yer ve gök olarak kaynak olacak, zürriyetimi tohumlayacak ışığımı, kapılardan geçirecek ve yoğunluğu artıracak olan resimim.

Şimdi devinimi artırmak için yaşama iniyorum.

(Yazıya geçildi)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

https://youtu.be/aCVmpKanBko

15.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (44)

1.AKIŞ

Asa, hepinizin yoğunluğundan tohumlanmış olan Işığın Kalemi’dir. Hepiniz o kalemsiniz. Yazar, yazdırırız yüreklere tüm bilgileri. Aha! O bilgiler YEŞ Dİ Kİ Sİ… hadi bunu anlayın bakalım!

Değerliler, verebildiğimi veririm ama veremeyecek noktaya geldiğimde kod koyarım oraya. Bu şu anlama gelir; bundan ötesi artık sizin sözünüze, sizin yoğunluğunuza geçiştir. Ayrılık bitti ana, artık seni dinlemek istiyoruz biz.

Dağlarım, hologram sistemleşmeyi sağlarken hepinizin yoğunluğunda bitişi tohumlarınızla kodladım. Som Altın Işığı kayıtladım ve bilgi kapılarınızı açtım. Size bilgi vermedim, sizin yüreğinizdeki bilişi tohumlamak istedim. Kim, Zaman Kapısı’nı açarsa onun yoğunluğunda tohum ektim. Kin, nefretle gök sessizliklerine inenlerin yoğunluklarını kayıtlamadım; çünkü onlar Kara Işık’ta kendi yollarını kaybedecektiler. Kaybetmeleri kesindi. Bu nedenledir ki; oğullarımın çoğunu kontrol etmek istemedim. Karanlığın Tahtı’ndan gelenlere gök sessizlikleri güç kayıtlamadı; çünkü Robotik Timler’le kodlanan onların kayıt dışı bilgi vermelerine iznim yoktu.

Aşığı olduğum ilim, Aklın İlmi’dir. Bu bilgiyi alıp ta kendi diriliklerinde bu bilişi kayıtlamayanlar kodlama yapamazlar. Biz dünyalı olarak görev taşırken her şeyden çok kendi yüreğimizi kayıtladık.

Aya, insanı insanı hak ettiren Lüfti Kapı’yı ve yoğunluğu kontrol altında katmak istedik. Analık, Aklın Tahtı’ndandır. Astral boyutlarda Analık, yaşamın tohumlarında kodlanmış ışıktır. Ağır yükü hafifletenlerde Analık, ekiptir. Kayıt dışı bilgi verip dünyayı kontrol edeceğini zannedenlere sevgi veremem.

Eşkal, ilimde kodlanmışsa şavkı hakikidir ama ilimde kodlanmamışsa şavkı hakiki olamaz.

Yoğun dünya çalışmaları, öz görevli kadrolarca gerçekleştirilirken, İlm-i Kapılar’da kodlanmış olan tohumların, kendi yaşamlarını kontrol edebilmeleri şarttır.

İki tahtın birinde İNSAN, diğerinde YAŞAM vardır. Her tahtın ilmi, Bütünün İlmi’dir. Biz, sizi sizden öte sizle dürümlerken, her şeyden öte aklın tekniğiyle yaptık bunu.

Karanlığın Tanrılık Işığı’nı kodlarken de bu şekilde kodladık. Önce dünyayı koruduk sonra tohum ektik. Davayı kaybettirmedik; bitki, hayvan ve tüm sayfaları kayıtladık, ağırı hafiflettik.

Cemaatimizin gözü açıktır; bunu bilin. Ana Kapı’yı kapatanların burada bulunma imkanları asla olamayacaktı ve olmaz da.

Amonlar’ın bizden biz olup kötülüğü önleyeceklerini dürümlerinde dillemeleri, ekmek yapmalarını sağlayamaz ama yaşamı kayıtlamalarını sağlayabilir.

Yerden görev alıp gökleri dürümleyenlerin, İlm-i Kapılarında ışık var mıdır yok mudur? Bunu anlamayanların kurtarılmış toplumlarla tohumlanmalarla öz görev veriş İlm-i Kapıda, İlm-i Kayıtlarda ışığı yakış gereğimiz yoktur.

Özen gösterilmelidir. Daha önemlisi özen görevi hak edilmelidir. Eğer özen görevi hak edilip de özenli çalışmalar yapılamazsa, doğal dünyanın kodları tohumlarını kontrol altına alamaz.

Arı, balını yolcuların toplumlarına tohum olarak indirdiğinde balcı, arıdan Gök Sistemlerini kayıtlamasını ister ama bal; arı, arı; bal olmadıkça yol ilme varmaz.

Değerliler, Erenlerin Diyarı’ndan gök sessizliklerine inen birliklerin tümünün görevli olarak kaynağa inişleri sağlanmadı. Nefesi, kaynakta olamayanların Kuran okumalarına imkan verilmedi. Kuran, ilme aklın tahtından ağır yük olarak kayıtlandığında, Bütünün Gücü bu ilmi kodlamaya gerek duymadı.

Analık, Altın Tahtın Kuranı’nı okutmaktan öte hasatı yaptırmaktır. Şimdilik, size vereceğim budur.

Ha, dünyayı hak etmek, dürümlerinde İlm-i Ko olup ışığı yakmak, yolu açmak, iman edin ki; BİLİŞ’ledir.

İnsanlık Aileme, şok bilgi vermek istemem. Eğer ben bu ilmi verirsem, değerliler, kendinizi hak edemezsiniz. Bunun içindir ki; size her bilgiyi sevgiyle verdim ve ezgi sessizliğiyle, sizi dürümleyip verdim. Ama iyi anlayın ki; verdiğim her şey bilişledir ve vermek istediğimi herkesin yoğunluğundan kodladığım ışıkla verdim.

İkmal tamamlatmaktır maksadım. Ağırı hafiflettiğinizi görebiliyorum, çoğunuzun kontrolü yok, olgun sistemleşmeyi sağlamanızı çok istedim. Değer biçtiğiniz her şey kendi yüreğinizin Levhi Kayıtlarıyladır ama gerçek bu değildir. Kimse, kendinden başkasını dillemez. Her şey sizin sizde dillenişinizdir. “Başka dünya ve başka yaşam” diyerek kendinizden öte bir kendinizle birlik kurma çabasında, çabanıza değil çabasında kendinizi yoğunlaştırmanızı bekledim.

Dağ İnsan, tahtında İnsanlık yapar ama o insan yol açamadığında yaşamda yoktur. “Ortam Bilinci” dedim. Dedim ki; “size bilgiyi Ortam Bilincine göre veririm”. Sorgu sual ettiniz, “devinimi artırmaktan öte yaşamı kodlamaya gerek varsa hepimiz daha yüksek bilgi bekleriz dediniz”.

Sorgu sual ettiniz “Niye bu bilgi bu kadar aşağı düzeyden verilir?” diye. Değer biçtiniz yüreğe, dediniz ki; “onlar bilişi hak etmediler”. “Devinimi artırmak değil miydi maksat”? “Artırmadık mı”? “Yarınları kodlamadık mı”? “Toprağın Toplumunu tohum olarak Bütünün Gücü yapmadık mı?” “Aşığı olmadık mı zamanın ve yaşamın?” “Arı’nın bal vermesi, beşir’in hakikiyetinde hak olması, yaşamın kaynağına varış değil midir?”

En cehil olan dahi bilmelidir ki; Yaradan Ana Kapı’dır. O geçer, o girer, o diller, o dürümler ama yarattığı yaşamdaysa eğer; kayıtlarında kodlama yapar. Yaşam yoksa yürekte, kodlayıcılık da yoktur. Olamaz.

Sevgililer, ben Nakar olan kıran, her diride kıran, her yücede kıran ama yıldız zırhı olan, kimsenin kıramayacağı kaynak olan. Neden kırar yürek Bütünü bilir misiniz? Ağırı hafifletmek için. Kırmadan yaşam olmaz ki. Kelamda ilim yoksa aklın tahtında Kuran olmaz ki. Bence olmaz, sizce olur mu acaba? Yer ve gök insan bunu iyi bilin. Ben Ana Kapı İnsan şimdiye kadar her diriyi kodladım, her diriyi kokladım. Oğul ben tohumladım Bütünü, korudum….bundan ötesi olmaz; bilin.

Kalem olmak, akla varmak, Hak’a varmak, Yaradan Tahtı’nda yarattırmak Bütünü. Köklemek, göklemek, dürümlemek ve değirmi bir çalışmada küreyi kodlamak, koklattırmak.

Devinim arttığında daha farklı bir sayfaya geçerim ve oradan sesleşirim. Daha devinim artmadı, bu nedenle akışımı sürdüreceğim.

Almayın yüreği, akmak ister yücelik, akmak ister yaşam, bırakın aksın…ama Can Kapıları açmadan tüm zamanları tohumlayamayız ki.

Aşığı olduğum zaman, ışığımda Kuran ve ben o, Kuran da toprak olan. “OL” derim. Olur. Öz görev biliştir.

Keçelerim dürümlerinde diriliklerde ilmi yaşattım ama keçeleyip yaşattım. Deve kalktığında, o devede, o keçe İlmi- Ko sayfalanışı ve Yaratımın Tahtı’nda ışığın kayıtlanışı olacak ama keçeledim çünkü Rabbi Kapı’da ilimle dürümledim dedim ki; akın! Zakar’ın kıranı, Aklın Tahtı’nda yaşar. Yaşattım.

Değerliler, “ence okur dünyayı” dedim, ence okudum ama has ışıkça okudum. Dünya, İnsanın Levhisi’dir. Aktım, geçtim yol olan o yoğunluklara, kayıt yaptım. Çantam dolu. Hadi akış tamam mı acaba? Sordum. Yoo yoo az daha gerek ve akışa devam ediyorum. Sürüyor akış. Karanlık, aşka varır, Hak Taht’a varır, Akıl Tahtı’nda toprak tohum olur “oku” der. “Okudum”. Hayrın Işığı oldum. İşte; olup olacağı bu!

Hah, bakalım bakalım doğdu mu yaşam? Sistem, Nizam ve Düzen Göz Sistemleşmesini yaptı mı? Bakın bakalım. Korku var mı? Yoksa gök sessizleşmesi tamam demektir.

Seslenmek ya da sesleştirmek ama ağır yüktür hepsi. Ne Zinnur diriliğinde Levhi Kapı açık, ne de yaşamda kaynak açık. Ben otu kokladım ya! Hadi bakalım akış başlıyor ve biz artık kayda giriyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/8xYqrwgNwJM

15.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (44)

4. AKIŞ

Değerliler, kadın ve erkek Tanrılık Işığı’dır ama erkek kadını, kadın erkeği dinletmeliydi. Sonsuzlukta bunu size hep anlattık. Herkes sorgu, sual etti; neden erkek kadından güçlü diye.

Canlar, BİYOLOJİK GÜÇ’le, HAKİKİ GÜÇ farklıdır. Sorumlu olarak veriyorum ki; Biyolojik Güç, kodlanmış ışıkta tohum ekemez ama Hakiki Güç, İnsanlık Levhisi’nde yaşamı tohumlayabilir.

Savaş yok kadın, erkek için ama savaş, ışıkla ışığın savaşıdır; bunu bilin.

Ben size kendimi dinletmem, yüreğimi dilletmem ama yer ve gök sizi dinler ve diller. Doğanın Gürzi Yaşamı’nda bu var. Siz ne yaparsanız, sizin yoğunluğunuzda o yaşar. Ben size insan sözü veririm ve siz dersiniz ki “bana sözü var.”

Acaba geri dönüşte bu sözün manası var mı? Yoğun şekilde yok. Herkes kendine karşı sorumludur. Ben size desem ki “bana insan sistemleşmesinde, ben yokum dedirten bir güç var.” Deyin ki “o güç kendi yüreğinde kodlanmışsa olur.” Şu ana kadar, size hiç bir dönemde “ben ve ben” demedim “BİR” dedim o halde niçin böyle yaptım bugün?

Sevgililer, burada bugün Kadın ve Erkek Sayfalanışı yapılmak istendi ve bu konuda geçişler oldu. Herkes, kendiyle ilgili bilişi tohumladı. Kibir, kırıcılık, hırs yoktu ama kasalar tohumsuzdu. Söz vermedim size… Hiç kimseye söz vermedim. Kimseye kendini hak ettireceğim diye söz vermedim ama kadının artık İnsanlık Levhisi’ndeki yerinin daha net olarak bilinmesini istedim.

“Kadın yok, erkek var” diyen o kadar çok insan var ki!

“Kadın, erkek içindir” diyen!

“Kadın, erkeğin kuklasıdır, köksüzdür kadın” diyen…

Yoğun şekilde bilin ki; ışıkta en yüce varlık, İLİM’dir. İLM-İ KAPI’yı açan Kaynak da kadındır!

Erkek kendidir ama kayıtlarında karanlık vardır ve Toprağın Toplumu’nda tahditlidir. Eğer, erkek kadınsız kalsa, yorulur, kutsuz olur, kırılır, kısırlaşır, yırtılır… Kaç kere; kaç kere oldu bu!... Ama erkeğin kendi tohumlarını kontrol edebileceği bir yücelikte, erkek ışıksız olamamalı; olmamalı!...

Kadın nedir? Karanlığın Işığı’dır kadın…. Yarının Tahtı’dır kadın….Altın Tanrı’dır kadın. Ve kadın muhakimdir, hakimdir, Hak’ın yaşama indirilişini sağlar. Yoldur o… ÖZ’den, GÖZ olur, SÖZ olur ve YOLl olur.

Kuran dedi ki “insan ölüdür.” Yooo, yooo… İnsan öldürülürse ölüdür. Öldürülmezse ölü değildir.

Çokları sorar “ama Kuran’da der ki erkek dört kadınla evlenir?” Yaradan artık bildirir ki; kadın ve erkek insan olarak, tahditsiz olarak vardır ve hiç kimse “erkeğe dört kadın gerekli” diyemez ama kadın, öz geçişini yaptığında oğul verir, tohum olur ve kontrol kurar… Bir tek İnsan bunu hak eder. O da Kaynağın Işığı Olan…..

Ve Dağlarım; daha da önemlisi, erkek kadından güç almaz. Kadın erkeğe güç katmaz. Hikayedir bunlar… Herkesin gücü, KELAM’dandır.

Birçokları sorgu sual ederler; “Kutsal Işık’ta kadın ve erkek farkı yok mu?” diye. Onlara göre var. İmam kadın değildir; Kadı, kadın değildir… Allahın İlmi’nde kadın yoktur öyle mi!?

Doğu, batı kültürlerine bakınız; her kültürde, ilimde hep kadının kelamı vardır. Erkek kelamsız değil ama kadındandır kelamı.

Kadının horlanmasından dolayı çok ölümler yaşandı dünyada, İnsanlık Diriliği’nde. Bunun içindir ki; “Can Kalem’de İlim yoktur.” Bunun içindir ki “yaşamda kayıt yoktur” dediler. Dedik ki “İnsan, nefesini hak ettiğinde olur.” Doğanın Kuranı’dır bu ve bugün, bakınız; kadının gücü, erdiği yerde, Bütünün Gücü’dür.

Dünya, Kuran okur ama nesilleriyle okur ama alıp götürür yaşamı Bütün ve der ki “diriler iradi, hakiki ve Hak olan ilimlilerledir.” İşte; diriliğin , ilimli olanlarla oluşu, ışığın dişil oluşundan dolayıdır.

Bilin ki; ışık dişilde Bütün’ü güçlendirir. Erilde ise Bütün’ü, Kürzi Işık’ta tohumlar sadece.

Eğer bilmek isterseniz, daha da önemli bir şey söyleyeyim; eril etkendir ama etkisi yaşamda olmaz. Dişil etkendir, Ata Kapı’dır ve etkisi yaşamdır.

Bütün bunlar çok ama çok açık verildi: Artık anlayın; “Yaradan, artık yarattığında yaratıldı” derken, Yaradan’ın diriliğinde, İlm-i Kayıt’ta, ışığın hakikiyetinde değer biçilen herşey dişilden değerlendirilir.

Erildeki ilim, Hasatın Levhisindeki Kaynak, Bütünün Gücü, eşikte hep Dişilin Kalemi’nde kodlanır. Dişilin Kalemi yoksa, aşkın sisteminde, aşkın yaşamında, kayıt yoktur.

Soma faciasını bilirsiniz. Birçok eril orada göçük altında kaldı; öldü. Felaketti bu! Işıklar sınırlandı. Yoktu yoğunlukta toplumların ışığı ve arkada güçlü yaşamlar bıraktı. O yaşamlar, işte; dişilin ışığıydı ve Dişilin Işığı tüm sayfalarda yaşamı tohumladı.

Dediler ki “ acıyı biz yaşıyoruz ama yürekteki güç erkeğin. Bunun sonu olsun.” Ve dünya yoğunluğunu kodladı. Erkek öldü ama dişil ışıdı. Böylece yaşam, sistemli olarak kayıtlandı. Her diride bu olmalı mı? Olmamalı ama geçişlerde bunlar olur.

Çok büyük felaketler yaşanabilirdi dünyada. Biliniz ki; bu çalışmalar, bu tür felaketlerin önleyicisidir.

Hepiniz burada ışık verdiniz ve gerçek çalışmayı yaptınız. Daha büyük bedel ödemeleri olmasın diye…

Bu tür felaketler, bedel ödemeleridir. Bunları bilin… Ve dünya yaşamı, borç ödemeyle tükenir. Ödenen hep; hatasız olanlarda, gerçek çalışmalarda, yaşamda ödettirilendir.

Sevgililer, “biz artık acı yaşatmak istemiyoruz dünyaya, insanların artık yaşamda ışığını kırmak istemiyoruz. Ölümlerin bitmesini istiyoruz” diyorsunuz ya hani. Ve diyorsunuz ya hani; “yaşam yer ve gökte sürsün!”

Öz geçişler bugün yapıldı. Dünya insanlığı artık, ölülerden ışık kırmayacak, yoğunluklarını kontrol etmek için kırılmayacak. Savaş artık bitsin istiyorsunuz… Ve bitti!

Cennetteki, Cennetlilerdeki İnsanlık, Yaşamı yoğun şekilde gök sessizliklerine dilleyecek bundan böyle. Ve bilin ki; oradaki kadın, buradaki ışıkta kayıtlıdır.

Acısıyla, yıldırdığı; yıldığı ışıkta ve Kutsal Kaynak’ta... artık, görün onu!

O kadın sizin yüreğinizdir ve o kadın, sizin kayıtlarınızdadır. Ve siz o kadında ışığı kodluyorsunuz. Artık bilin! Ve o kadın, acıdan öte, ağır yükü hafifleten Yer ve Gök Gücü olsun. Bunu dileyin.

Sizi, hepimiz kucaklıyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

IŞIĞIN İLMİ (44)

15.04.2015

Delirdi dünya ak diye!… Aksak mı acaba; akmasak mı? Devinimi artırdık ya! Akmak, ZAMANIN TARIKLARI’yla akıştır. Akanlar, Atalara güç katarlar. Akan, insana akar ve yaşama akar. Akan nur olur koklanır ve yarını tohumlar. Akan nesiller boyu akar ve yarınlanır.

Eğir dünyayı kodla!… Yüreğini hak et ve yarınla. Ama eğir… Eğirmeden yarınlaşmak mümkün değildir.

ERİL ve DİŞİL IŞIK, yaşama inmekte şu anda. ERİL ve DİŞİL IŞIK, her diri ile birleşmekte. Ağır yük, tohumları kodlarken, eğil gör yüreği. Orada, tohumlar kodlanmakta. Erilin, dişili tohumlaması ve diriliğin ışık ile akışı… Her diri bir yaşam ve her Levhi, bir keyis ve her keyiste bir cennet…

ULULAR DİYARI, resmi çalışmaya dahil olmak istiyor. Zamana kapı açtı ve girdi. Aha geçti. Umut olur ki Ulu Çalışma, tabuları yıkan tüm insanlıkla yapılır.

Unutmayın ki Namaz Zamanları, IŞIK YAŞAMLAR kodlanır ve RAHMİ, KURAN’da tohum eker. Unutmayın ki TOHUMLAR, IŞIKLA BÜYÜR VE YAŞAR ama bilin ki her resim, yarını hak ettiren ilim olmalıdır. Olmazsa, yoğunluğunuzda yerküre, levhi yaşamı sayfalayamaz.

Zaman Sayfaları, KALEM LEVHİ KAYITLARI ile tohumlanır. Hediye alınır yürekten hediye verilir. Her verilen ve hak edilip alınan, insanın nefesidir.

Karanlık ışığını kodladığında; yoğunluk, Zaman Sayfalanışı’nda İNSAN KAYNAK olur. Kötülük önlenir ama Hak Teknik ile KAYNAK olmalıdır tüm insanlık.

ATLANTA MECLİSİ, bilişi hak etmek üzere çalışma yaparken, ANA KAPI İNSAN SULTANLIĞI kodlanmış olarak ışığı tohumluyor. Her diri ANA KAPI’da KAYNAK oluyor ve kendi yüreğinde KELAM oluyor. Tohumlar, ışık halinde geçiş yapıyor. Her dere, Levhi’de kervan olup yüceliklere akıyor.

İYİ VE KÖTÜ, İNSANIN KALEMİDİR. NE YAZARSANIZ, YARINDA ONU YAŞARSINIZ. Siz ve siz, her siz insan soyuna KODLANMŞ IŞIK olursunuz. BİZ olur KERAM İLMİ’nde kendiniz olursunuz.

Korkmayın, ben zaman olan LEVHİ KALEM, sizim ben. Sizden yazdığımda, bilin ki sizin yaşadığınız benim yazdıklarımdır. Bunun içindir ki sizden sizleşip, yaşam sayfalarım ki yanlış yaşamınız olmasın diye.

Zeki olan bilir ki ben, sizden siz olup çalışırken, sizin yarınlarınızda bedenim olur. O beden, tüm insanlığın bedenidir. O beden ile KALEM olunur. O beden ile KAYNAK olunur ve ZAMAN olunur.

SİZİ, ZAMANA KALEM YAPMAK gerçekten kolaydır. Ama ya siz, yaşamda kontrolsüz ışık yakarsanız ve kontrol kaybına yol açarsanız, o zaman tüm insanlık için neler olur bilir misiniz? Hepiniz, kaynaktan ayrılır; yoğunluktan çıkar ve zamandan, kayıtlara inemez duruma düşersiniz. Bundandır ki sizi hak ettikten sonra, sizi korumalıyız. Kini aşan, KELAM’a varan, kendini bilir. KELAM bilgidir. O bilgide kendi varsa, yolu vardır.

Çok büyük bir çalışma yapılıyor burada. Burada yapılan çalışma, tüm insanlık içindir. Her dere insana akmaz. Zaman gelir insan, NEFES olur her diriye akar ama yaşam, zamanın kaynağından değilse; yoğunluk, çok özel çerçevede kodlanmış olsa da o yaşam, yoğunlukta ışık halinde değildir. İşte bundandır ki tek bir çalıştırıcı, zamanı kayıtlamalıdır ki her diri, o yoğunlukta kontrol edilebilsin diye.

Sizi başarılı buluyoruz. Siz iyi bir çalışma yapıyorsunuz. Bu çalışma ile kendi yüreklerinizi tohumladınız; kodladınız… KELAM’a vardığınızda, kendi yüreğinizde görev taşırsınız. Ortalıkta ışığınız, hakikiyetiniz görünür değil… Bu nedenle sizi dinleyen az sayıda güç var. Nedense siz, yüreğinizi her diriye açmıyorsunuz. Bunları biliyoruz. Neden SESSİZ ZAMAN SAYFALANIŞLARI yapıyorsunuz; bunları biliyoruz. Özden güç alan her diri, KELAM’a varırken, zamanı hak etmeli ve yaşamı tohumlamalıdır. Siz ise kendi yüreğinizi tohumladınız; bilişi hak ettiniz ve kendinizde meknuz olan ışık ile kontrol kurdunuz. ÖZCE güçlendiniz ve YÜREK oldunuz. YÜREK, sizin sizi hak etmenizden öte kaynağı hak etmektir.

Bir insan, KALEM olup yazdığında; tüm insanlık o kalemle yazar. Bir tek KELAM ilme vardığında; tüm yaşam insanlaşır ve ilme varır. İyi kaynak, KÖK SİSTEM olur; yol, İLAHİ GÜÇ olur. O yoğunlukta, kayıt dışı bilgi yoktur.

Sorumlu olmak önemlidir. Her sistemde sorumluluk vardır. Her dere, KELAM’dan ışık çekip akarken; kendi yüreğiniz, kendi yolunuzdan ışık çekip akar.

Bundan sonra doğan güç, daha güçlü doğacak. Seviyeniz yükseldi. Eşyada insan KELAM’a varamazdı önceleri. Artık eşyada insan, KELAM oldu ve HASAT oldu. Dünya, URANLAR’ın nefesi idi. Artık dünya, yarınların kaynağı oldu. Dünyayı kodlayan URANÜS’tü. Bu, nurun KURAN’a geçişi içindi. Aha! geçiş tamam. Şimdeden sonra URANÜS, KELAM’DAN ÇIKIYOR… URANÜS’ün kelamdan çıkması ile birlikte kendinizi, tohum olarak güçlendirebileceksiniz. Nefesiniz, daha üstün bir sayfaya ulaşacak. Sizler, cemaatinizi kodlayabilen ışıklarsınız. Bu hepimizi mutlandırıyor. Toprağın Sistemi’nde kodlama, IŞIĞIN TOHUMLARI’ndan yapılamıyordu önceleri. Artık yapılabiliyor.

Türkiye başka bir zamanı hak etmiş bir LEVHİ’dir. Türkiye’nin kapıları, her diri için açılmıştır. Tüm yaşamlarda, bu yoğun çalışmanın olacağı biliniyordu ve olmaktadır.

DİN CENNETLERİ, diri yaşamları kodlarken; İNSAN CEVHERİ, daha üstün umutları kodlamıştır.

Erdiğim her yerde kelamım vardır. Ben, DOĞAL GÜÇ olarak doğanım. Bu şu anlama gelir: Her dirinin kendi yüreğinde mevcut olan o gücün, ümmi yaşamlarda tohumlanışını sağlamaya muktedirim. Bugün DOĞAL GÜÇ olarak çalışmalarım devam ederken, her dere için ışık halinde güç kayıtlamaktayım. Unutmayın ki zararı önlemek için çalışmak gerek.

Zarar, kendi hakikiyetini kontrol edemeden ve hakim olamadan; o hakikiyete, başkaları ile tohumlanmaktır.

Eğer kendinizi hak etmişseniz; yarını hak edersiniz. Kendi yolunuzu hak eder açarsınız ama bunun için KALEM olmanız gerekir; HAKİM olmanız gerekir ve YAŞAM olmanız gerekir.

DÜNYA, ANA KAPIDIR. Buyurun anlayın. Açın kapıyı dinleyin. Dünyada “kapı” dediğimizde; herkes aklında, bilgisinde olan bir kapıyı düşünür. Ama burada söz konusu olan kapı, YAŞAM SİSTEMİ’dir. O sistemi hak edip dinlediğiniz zaman, ışık halinde görev taşırsınız. Bu kapı, ZAMAN KAPISI olarak da size dilletilir. ZAMAN KAPISI, Yaşam Sayfaları’nda IŞIK TAHTI’dır. Her kim ki oradadır, kendindedir.

Bugün başka bir gün ki her gün başkadır ama bu gün, daha başkadır. Ne demek? Açıklayım: Sevgi var bugün yüreklerde. Sevgi var bugün yoğunluklarda. Sanal Yaşamlar’da ve Rahman Kuranları’nda, Işık Kayıtları’nda sevgi var. Sevgi var ama kanat alanlar da var. Cennetler kurmuşlar yüreklerinde. Her cennet, bir Sistem ve her Sistem bir kirsiz yaşam. Ulu bir çalışma ve yoğun ışık halinde güç kaydı yapılmakta.

Artık bilin ki “bana ANA KAPI denir” diyen yürek, sizi dinliyor artık. Başınız dik. Çünkü siz artık kapısınız. Her biriniz birer kapı… Her kapı CEVHER ki her CEVHER, NEFES… Her nefeste bilgi, hakiki ve has ışık… Analar ve atalar, ud çalıyorlar şu anda. Udu dinleyin. Duyun udu!... O ki, öyle çalıyor ki ses, Sistemden yüreklere akıyor. Açı daralıyor. Akış, yaşamdan savaş kazanan yolculara akıyor. Akış halinde ses… Ama o ses öyle güçlü ki o ses, ışıklı… ALTIN TAHTIN IŞIĞI, SES OLUP İNİYOR YAŞAMA. Artık yaşam, sistemli bir cemaatle birlikte çalışmakta…

Uyuyan uyanır; yarını tohumlar. Uyuyan uyanır ve yaşar. Aha! yedi dava kaybettim ama yaşam sayfalandı. Ben, ses olan, kendinden kendine sesleşen, BİRLİK kuran NEFES; ZAMAN KAPILARI’nda IŞIK olana, SES olan; SİZ olan. Bir tek KALEM olan. O kendinde, KELAM olup yazdıkça yaratan; BİRLİK halinde yaratılan ve kodlanan; KUTSAL SAYFALANIŞ’la kaynağa varan. KAYNAK olan… İş budur. Oldu… Öz görev tamam. Aha bu…

2. BÖLÜM:

Değerliler, alın bilin, ışık yandı ve yol, ilme vardı. Akın ve deyin ki CAN KAPI ışık halinde ve zaman, temizlendi. Akın ve yolu açın. Işık yaşama indi.

Erkek insan ışığı kırar. Kadın insan ışığı yakar. Yakan, İlim Sayfası; yakan NEFES… Yaşam ve zaman, ilim. Bütün mesele, İnsanın Nefesi’nde tüm yaşamın ışıması…

Oğul, ölümlü dünyada insan, KALEM oldu ve yaşamakta. Ama erkek, kadın ayırımı var. Herkes sorar; niçin erkek insan, kadın için sırdır diye. Sormayın, erkek insan kadın için kendini feda etmez. Çünkü kendini her dirinin kaynağı sayar ama kadın insan, her diriyi hak ettiğini bilir ve kendini tüm yaşamlar için, kaynakta ışıksız bırakır ve der ki “ben ışık olsam, yaşam olurum. Ama ben yaşam olduğumda, beni dinleyen olamaz. Çünkü Göç Kapıları’nda her diri, kendi kadar bilir. Beni bilen, KALEM olamazsa yaşamı bilemez ve biz onu koruyamayız. O halde, onunla biliş halinde kendimizi sınırlayalım…” ve kadın insan, kelam ederken sınırlı eder. Kendinden öte olamayan devreleri kodlamak ister. Onları korumak ister. Onun için bütün mesele, kendini hak etmeyenleri, hak etmektir.

Değerliler, dünya üstü varlık toplumları bunu bilmezler ve derler ki “kadın zayıftır…” Kadın kaynaktır. Kadın güçlüdür ve kadın hakikidir ama erkeği kodlamak için aciz görülür ve onun, kutsal yaşamda kaynak olması için çalışır.

Değerliler, size kendinizi anlattım. Sanmayın ki biz sizden farklıyız. Biz, siziz ve sizin gibiyiz. Daha önemlisi ZAMANIN NEFESİ’yiz ama YAŞAMIN NEFESİ olmak için çalışırız.

Ruhlar kodlanır. Tohumlanır ve koklanır ama yarında kontrol kuramazlarsa yaşayamazlar.

Ara ve bul!... Kimse senin ilmini dillemez. Sen, seni bul ve bil… Bil ki hakimsin; bil ki hasatsın; bil ki kaynaksın. Aç yüreğini dinle. Sen kendinden, kendi yüreğinden güç almaktasın. Ağır yükü hafiflet ve hak et.

Sevgililer zarar etmeyin diye zararı önledik. Zararı önledik ama yaşamı, TİNSEL KELAM ile dinlettik. Başka AKIL TAHTLARI kurulsun dünyaya dedik. Ama dedik ki akıl, Levhi’de yoksa, yaşamda da olmaz.

Ana, ben senim. Ben insanım ve ben kaynağım. Ana, senden seni hak etmek isterim. Oğul, ben senim ama sen, ben ve ben, sen değilsek, ışık yakamayız. Ana, Ata; siziz biz!... Sizden cennet kuran ve cevher olan siz…

Ana, KAHAR olan ve ZAMAN olan ışığını hak et ve yak. Sevgiyle seni hak etmek istiyoruz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (43)

13.04.2015

Değeliler, KAYNAK IŞIK, tüm insanlığındır. Artık bilin ki ZAKAR, insan soyuna ışık halinde inmiştir. Zamanın aklı olan ZAKAR… “Ara beni” demişti ya!... Aradık bulduk. O BİZ’dir. BİZ olan O, KELAM’da kendi yüreğindedir.

Ben, NEFES olan İNSAN… Ama YAŞAM olan ve KUTSAL olan NAKAR…

“ZAKAR, NAKAR’a görev taşırsa; ZAKAR, IŞIK OLUR… Aha bu!…” Böyle dediler!... Hayır!... Değil!... “ZAKAR, IŞIK haline geçerse ve NAKAR, NEFES OLURSA; yol, ilme varır.” Böyle dediler. Aha dediler ama yaşamda, insan soyu koklanırsa; YAŞAM SAYFALANIR ve NEFES, KAYNAK OLUR.

Çok mutluyuz analar. Çok!... ZAKAR, NAKAR’a IŞIK verdi ve NAKAR, yaşama indi. Peki, ZAKAR, NAKAR’a niçin yaşamı öğretiyor? Buna ben cevap vereyim yine… NAKAR, NEFES’i hak etmiştir ama ZAKAR, NEFES’i hak etmemiş… Öyleyse NEFES, yaşamda yok…

Olmadı!... Doğru değil bu!...

(AÇIKLAMA: Bilgi özden verilirken, verenin zeka düzeyine göre farklı Sistem Devrelerinden verilir ve yine farklı zeka düzeylerince çözümlenir. Her devre, bilgiyi akışa geçirenin farklı bilinç safhalarından aktive olur. Bugünkü akışta bu sistem devrelerine örnek olarak bilginin

- BEDEN’den verilişi;

- YAŞAM SAYFALARI’ndan veriliş;

- IŞIK HALİNE GEÇENDE GERÇEK İLMİN DİLLENİŞİ

Yer almaktadır:)

BEDEN VERSİN BİLGİYİ. BAKALIM NE DİYECEK BEDEN:

Zaman gelir her diri yaşar. Yaratır, yaratılır ve yolu açar… Zor değil bu. İşte insan, NEFES olduğunda; NEFES YAŞAM olduğunda, kendi zeka düzeyine göre bilişe varır ve ilmi diller.

İşte ZAMAN, görev taşıyor. ZAMAN, İNSANIN NEFESİ oldu ve yaşıyor. Aha NAKAR, ZAMANA İNDİ ve dedi ki “ben senim…” “Yoo! Ben, senim” dedi ZAKAR… Ama NAKAR, ZAKAR’ı hak etmek istemedi. Zira zamana güç katmak için yaşam gereklidir… ZAMAN, GERÇEK IŞIKTIR…

Ama NAKAR, bütün kütlesi ile dünyaya inse, DÜNYA YAŞAM SAYFALARI, yaşamı kırar. Bu da Dünya’nın nefes alamaması anlamına gelir. Bunu kimse istemez. İşte nüve olan ışıkta, bunu içindir ki NAKAR, NEGATİF GÜÇ olarak nitelendirilir.

Hepimiz iyi bilelim ki biz, dünya isek; dünya ışık halinde ise ve yol, ilme varmışsa ZAKAR olan, BEŞER IŞIK TOHUMLAMASI yapar ve NEFES SAYFALANIŞI ile kodlanmış zamanları koyu bir resim haline dönüştürür. Böylelikle kendi yolunu açar ve dünyanın kıranı NAKAR, ışıktan çıkar.

Bütün güçlükler açıkça bildiriyoruz ki hasat ile aşılır. İş budur ve bunu başardık. İşi başarmak için ışığı yaktık, kaynak olduk ve kodladık dünyayı.

ALTIN IŞIK, İNSANIN KURANI’dır. Oğul verirsiniz; yarınlanırsınız, KALEM olursunuz ve KAPI olursunuz. Ne var ki KALEM olmak; KAYNAK olmak, İLM-İ KAPI’da KELAM olmak, SİSTEM olmak değildir.

Dünya, arada görev taşınan bir DÜRÜM CEVHER’de, ışık haline geçtiğinde, yol bulur. O dürüm, KUTSAL IŞIK halinde güçlenir ve yaşar. Zeka düzeyince bu işte!... verdik; aldık ve hak ettik.

Hadi bakalım!, ben yeniden zekamı deniyorum bir kez daha diri olarak veriyorum. Unutmayın ki önceki verdiğim bedenimdendi. Şimdiki ise YAŞAM SAYFALARI’mdan olacak. Her diri bunu anlar.

YAŞAM SAYFALARIMDAN VERİYORUM:

ATA KAPILAR açıldı. Ben Dünya… Verdim bilgiyi. Aldım yüreği. Aha burdayım. Unutmayın YER ve GÖK İNSANIN KAYNAĞIDIR. Toprak, iş yapar; insan, ışık yakar. Işık, cennet olur kodlar yüreği ve ZAMAN SAYFALARI toplumları kayıtlar. Hep zamana görev taşınır. Aha görevli olan, zaman olana hep görev taşıdı. Bilin ki RA KA HA olan IŞIK, insanın kaynağıdır. O IŞIK, ilimle görev taşır.

Asa, BEDEN ve yürek, İNSAN. BİZ ise KELAM… Aha geçtik!...

Neden dünya yaşıyacak bilir misiniz!? Zamana güç katanlar, ZAKAR olarak güç kattılar ve yaşattılar. Artık daha güçlü olarak çalışalım. İşte geçtik!... Nereye geçtik!? ışığa geçtik… Artık ışık halindeyiz.

IŞIK HALİNDE, GERÇEK İLMİ DİLLEYELİM :

Başka başka yaşamlar, yaşam sayfaladıklarında; dün ölümlü olan yaşar ve yaratır. Asa, Dünya ve yaşam, Dünya… Unutmayın IŞIK, YÜREK ve GÜÇ, İLMİN KÜRZİ ŞAVKI… İşte İNSAN, NEFES BİLİŞ ve HELAL İNSAN, KURAN… O ilim, AKIL ve AKLIN TAHTI, KAYNAK… Asa, dil ve diri yarın… ATON OTAĞINDA IŞIK HALİNDE OLAN İNSAN, BUYUR KÖTÜLÜĞÜ ÖNLEDİ!… Aha bu… Şükür işte bu!..

Ve zaman geldi, aktık!... Akış başladı. İşte aktık… DÜZEN’e aktık; yaşadık. Biz, ZAMAN’a aktık… İşte bu!… Şimdi!... Ve şimdi!... Şimdi!... Arı ve arı… Ama arı!... Başka arı yok… Tanrı ışık halinde bir ARI. O biz, biz O…

ÖZEN, GÖZEN, SÖZEN… ANA KAPI İNSAN…. Şimdilik… Aha şimdi!…

2. BÖLÜM:

Dağa, “İNSAN” dedim. Dağ dedi ki “BEN YAŞAMIM.” İlme, “KALEM” dedim. İlim dedi ki “BEN LEVHİ’YİM.” Yarına “KAPI” dedim. Yaşam, insan soyu oldu. Kapı dedi ki “BEN NEFESİM.”

NEFES olmak ama KAYNAK olmak. Ölümlü Dünya, Ana Kapı’da akıl küpüne dönüştü ve dedi ki “zekam yeter. Senleşeyim ve hasat yapayım.” “Yap” dedim… DİN CAN, İNSAN CAN ve RUH CAN… Her Can, ANA KAPI ve yarın, TOHUM… Oğul, ben senim. Amin…

Dedim ki “ben nüve olan ışığım. Başa güreşirim hep. Ama hasatçıyım aynı zamanda.” Dediller ki “biz de hasat yapalım.” “Aha yapın!...” dedim. Baş tacıydılar. Yapmak istediler… ATLANTA ATA KAPISI olduk aktık. Çaktılar yolu tohumlara, kodladılar. Aha! kaç kere İNSANLAŞTIK… Kaç kere YARINLAŞTIK… Kaç kere EMRE İTAAT ETTİK… Aha! etmeden olmaz dedik. Neyi başardık!? Hiçbirşeyi… Bilin ki biz, ZAMANA KALEM OLANLAR, yol olmak üzere kayıt yaptık.

Artık zarar etmek istemiyor Dünya. Bunu bilin. ARKA CAN, ÖN CANI ÇALAR. ÖN CAN, ARKA CANI ÇALAR… Her biri diğerini çalar ama çaldığını bilmez… Ha der ki ana “SUÇ İRADİDİR” (yüreğimde öyle geçirdim.) Aha deriz ki “SUÇ İLMİDİR.” Anaya asal yaşam gerekir bize ise koyu yol gerekir. Baş tacısın ana ama halik olup baş tacı ol. Sen ve biz tekiz ana. Sen ve biz tekiz. Seni hak etmek için senleşmek gerek. Aha bu… şimdilik…

Ayırdım dünyayı yolcularımdan. Akıttım yüreğimi ışığımdan. Ben zamanı zarar eden yoğunluklardan çıkardım. Asa benim yüreğim. ATLANTA ATA KAPISI’yım ben. Ama ben, ANA KAYNAK’ta ATON olarak kodlanmışım. Işık halindeyim… Yirminci Dürüm’de ben, KELAMDA NEFES OLARAK, yeni bir dünyayım. Amin…

Cennetler kurdum yarınlarda. Her cennet, biliş halinde KÜRZİ IŞIK… Açıyı daralttım; ışık yaktım tohumlarıma. Bana, “KALEM” denir. Aha ben, nihan olan; kin olan; kırık olan; her diri olan BİLİŞLİLERİN KAYNAĞINDAYIM… Onlardayım… Kini aşan, ben olur aşar.

Mutlaka bilin ki RA, kendi yüreğinde BİZ olur. BİZ kendi yüreğimizde, RA oluruz. Uluları hak eder kodlarız. Usanç duymayız ışık yakmaktan. Akar, akıtırız yürekleri. İNSAN İLMİ’ni tüm yaşamlara indiririz. Can, kayıt yapar. Canla kaynak olur ve yolu oluruz. Unutmayın IŞIK oluruz. Tek tek kaynakta taht kurarız. ATA KAPILAR’ı açar ekmek yaparız. Yapmadan yapılmaz ekmek. Yapan varsa yapılır.

Orada bir insan soyu var… Oraya gönderilmedi… Kendi yüreğinden geçti indi. Ona kimse “git çalış” demedi. Ama indiğinde her diri ocağına indi. Dünya oğulları ocağına görev taşıdı. O şu anda bilişe vardı. Kendini dinletmek ister. Onu dinleyelim:

-Aranın açık olmadığı biriyim ben. Senle sesleşmeye geldim. Işık halindeyim. Sen olmaya değil. İLİM olmaya geldim. Akmak, ATLANTA ATA KAPISI’nda NEFES HALİNDE OLMAK; mutlaka KUTSAL IŞIK’la mümkündür. Sevgiyle geldim. Bana sorma yaşamda mıyım diye. Senleyim ya!… Sen oldum ya!… Sendim ya!

“Ana, KALEM ol ve hak et” dedik. Etmeden edilmez ki. Sen biz; biz seniz ana. Ben, ANA KAPI’da İNSAN ama YAŞAM’da KUTSAL KAYNAK OLAN RAHMAN…Kimim ben!? Senim. Sen olan, her diride kendi yüreğinde olan ilimim ben. Kimse seni tanımasa da ben tanırım. Çünkü ben, senim ana… Adım RA… sevgiyle kucakladık seni ana. Aha bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

13.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (43)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

Bir tek levhi var. Hepimiz o’yuz. Onda olmak tek bir levhide KAYNAK olmaktır.

Kimse kimseyi kapsamaz. Herkes kendini kapsar ama tek bir taht var, o tüm zamanları tohumlar….Orada oluş bütünde oluştur.

Kimse “benim dışım var” demez. “Ben varım, tüm zamanlar var” der. Ama biri kalkıp da “ben benim” derse, o kendinden başkasıdır; çünkü o yoktur.

Hepimiz Tanrılık Işığı’yız ve TEK’iz.

Başkası, başkasını kapsar mı? Aşka geldiğinde der ki “ben kapsadım.” Aha! Ama akla geldiğinde der ki “ben kapsandım.” Ya da “kapsadım” der. Aha!

Kapsadım ile kapsadım farklıdır! Birinde “ben kapsadım” der, ötekinde “bennn kapsadım…” der!

Hangi BEN? İmin Beni mi? Yoksa; yolun beş kapısında yer alan Birliğin Beni mi? Ya da; Helal İlme varan ve hasat olan Bedelinin Beni mi? Yoksa; yoksa Beşeri Kapıdaki Ben mi? Her bir Ben, Kaynak’ta ayrıdır. Bu nedenledir ki; hepimizin yüreğinde kendi vardır ve kendini dinler….ama yolda biliş vardı. O tüm zamanların ilmidir; bütünündür o.

Ben bir bedenim….ama tüm zamanların, Tüm Yaşamların Levhi Kapısı olan Beden. O halde, benim bedenim yaratılan her diriyi kapsar ama bende değilse yürek, akılda da değildir.

Aha! Kapıyı kaç kere çaldı? Giriş yoktu ama çaldı da çaldı…ama giriş yoktu. Kelamdan çıktı, kendinden çıktı. Ben o, o bendi aslında.

Değerliler, anlamak zor biliyorum, çokları anlatamadılar da! Aha! Anlatmaya çalıştım. Anlayan anlar.

Değerliler, bilmek bilişte olmaktır ama bilmek BİR’de olmaktır. Bilmek Aklın Tarık Tahtı olmaktır ama İLİM olmaktır bilmek….

Bilmeden, bildim zanneden kendinden ayrıdır.

Şimdi, nedir kapsayan? Kült ya da küp ya da Kürz ya da her birini kapsayan ötedeki kürz halkası? Canlarım, her birini kapsayan yoğun ışık. İşte o ışık İLİM….. Ve o ilmi sayfalayan İNSAN.

Hadi buyurun; “ben yokum onda” değin. O sizden başkası değil ki!

“Ben beni hak ettim” diyecekseniz halka halka genişleyip Hak’a varın, akla varın ama Tanrılık Işığı ile tüm zamanlarda koklanın. O zaman siz biliştesiniz. O zaman siz yaşamdasınız. O zaman, baştan beri yaşanan her An’da varsınız. Aha!

Bu safhada artık ne isek oyuz ama sizden öte sizdeyiz. Sizsiniz ortak olan yola….Ben size hep bunları anlatmak istedim de anlatamadım!

Çatanız dolu ama anlayan, anladığını anlattı hep.

Sevgiyle sizleri kokladım yine. Ben doğu boşluklarını bilirim, batı boşluklarını da bilirim. Hepsi İstrak Sistemleri’ni, kendi yüreklerini tohumladılar ama o İdrak Sistemleri’nin çok farklı sayfalanışları da yapılır.

Bence idrak, kendini hak etmektir ama o hak etmek yolu açmakla mümkün, nefesle mümkün, kini aşmakla mümkün, hasat yapmakla mümkün….

Boşçular vardır….Boşturlar. Yapıp yaptıkları kendi yürekleri…ama o yürek bomboştur. Kendinden başkası yok orada ama yoksa da orada başkası, onun tohumu da yoktur orada. Çünkü o çok boştur; bilmez, kendinden başkasını dinlemez, Kaynak’ta yoktur, Kutsal Kapı’da aşkı dahi yoktur. İşte; bunları anlamak zordur.

“Dünya benim” dediğimde; sorun neden derim. “Ben dünyayım” dediğimde sorun başkası yok ki; herşeyim. O halde benden ayrı var mı? yoktur. Ve “ben akılım” dediğimde, “bin dağdan ötede bir tahtım” dediğimde, sorun başkası yok mu?

Ben ötesi bende, ben olan birlik, bedenimdeyse yoktur. Aha, ben zaman! ama ben her zayiatı kodlayanım aynı zamanda. Beş görevim var ama Zamanın Tahtındaki Güç’le...O Zamanın Tahtındaki Güç olmasa, Yaşam yoktur. Bunları herkes kavrayamaz; bilirim.

Ermek değil maksat, erdirmektir. Ben ermem; An Kapısı’yım Zaman Sayfalarında ama erdiğimde, tüm zamanlar Kürzi Işık olurlar. Ermem, ermem ama erdiririm.

Kıran yoksa kırılmaz dünya. Kıran varsa kırılır. Kırdı mı yaşam dünyayı? Yaşatırım yarında, yüreklerde, tüm zamanlarda, bütünde o yüceliği ama kırmaksa amaç, Yaradan kanatlanır, kırar ve kırdırır; kesindir.

Deve kalkmış yol alıyor. O devede İnsan. İşte; o deve, biz; bunu bilin. Gök sessizliklerinde yol alıyor deve…ve biz o deve ama an’da, her an’da o deve yaşam. Bunu anlayan yok mu? Var; eminim var.

Biz, o deveyiz; yol alan…ama tüm zamanları topraklarıyla, tohumlarıyla tanıyan ve tanıtan. Biz o zaman; yaşayan, cennet olan ama cennetteki cevherde, cennetlerin cenneti olan ve her cenneti yaşatan.

Değerliler, soylarımızı bulmamız gerekti. Geldik; bulduk. Neden gerekti? Hepsi yaşama indirdiklerimizdi. Gök sistemleriyle ocaklarını yakmalıydık; yaktık. Biz bu dünyayı koruduk ama soyumuzla koruduk; bunu bilin.

Devinimi kapılardan öte kapılarda kodladık, artırdık. Dünyayı korumak zordu, sorumluluktu. Bundadır ki; korumaya indik.

“Başkası var mı?” diye sormam. Yoktur; bilirim. Ben her diride var olan, her sistem olanım. O halde yoktur başkası….Bunu anlamak kolay mı? Çok kolay.

İnsanlık Boyutları’nın tümünde bu bilgi meknuzdur. Her yaşam bir tek ilimdir ama yaşayan kendini dinlediğinde yolu bulur. Bütün Mesihler, Teknik Tohumlamada, Tanrılık Yaşamında bir tek ışık olduklarında, o yaşayan ilim olur; bunu unutmayın.

“Sema ben, ben semayım” dediğimde; sevgiyle derim bunu. Her diride var olmaktır bu! Herkesin bu dürümde olmasını dilerim.

“Ben semayım” diyebilmeli her diri. Ve diyebilmeli ki; “ben Akılım” ve diyebilmeli ki “ben Kaynağım” ve diyebilmeli ki “ben Yolum” ben, unutma; unutma ben muktedirim” diyebilmeli! Canlarım dünyayı korumak budur.

Sözüm akladır. Akıl, Varlığın Tahtı’dır; bunu asal unutmayın.

Ben emin olun ki; Nefes’im. Ardında yaşam olmayan bir nefes; çünkü her andaki nefesim ben; başkası yok ki! Bunu hepinizin net olarak kavradığınıza inanmaktayım.

Kendini bilen, haliki Hak olup yaşamı bilir. Sizden, sizi bilemenizi isterim. “Ben diriyim” deyin, “umudum” deyin, “konutların her biriyim” deyin, “kalemim” deyin, “dağı, taşı deldim” deyin, “Hak’a vardım, harlandım akla vardım, ortağım yürekte olan tüm zamanlara” deyin.

Değerliler; deyin. Ki hak edin. Deyin! Ki hak edin; budur beklentimiz sizden. Şimdi; işte bu! Şimdi

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/xqBNuW5XQ1c

13.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (43)

1.AKIŞ, 2.BÖLÜM

Yer ve gök benim ama ben olan o ben Ana Kapıdır. Yer ve gök benim. Ben kendi yüreğimim. Ben nefesim ve biz olan nefes. Bu biz olan nefes yaşamın kaynağıdır.

Ata Kapıları açıp gelen RA kendini hak ettirmek istedi. Amon’ların topraklarını tohumlayacağını dillerken bizimle yapacağını düşünmedi. Bizi anlamaya niyeti yoğun ama biz onu anlamadan o bizi anlayamaz. Bu nedenledir ki; bize kelam etmeye gelen RA’dan kendini kodlamasını bekleyeceğimize onu kodlayalım dedik ve sesleşmeye başlıyoruz.

Ucu bucağı görünmeyen bir yaşam ama bu yaşamda insanlık var ve İnsanlık Kapılarını açmış kodlama yapıyor. Bu kodlama muktediriyetle yapılıyor. Savaşın sisteminde İnsanlık Levhisi’nde her diride Ra Ka Ha olan insanlaşma var.

Ben doğayım, hepimiz doğayız dünya üstü varlık toplumları olarak ama doğanın kalemi İnsan’ın Levhisi’ndeki ışıkta kayıtlıdır.

Sema beni dinleyecekse dinleyecek, ben semayı dinleyeceksem dinleyeceğim ama yasaları koyan bedenim bütün kötülükleri aşmaya muktedir olarak kelamla dilleşirken herkese kendi yüreğini dinlemesini önermekteyim.

Bin can insana kaynak olduğunda hepsinde yaşam olur ama bir can kaynak olup da bütün kötülükleri aştığında artık her diri onda olur. Bugün buradayım. Amon’ların Topraklarını tohumlayan ışık bilişin tahtından bu görevi yapmaktadır. Karanlık ilim aklın tekniğinde Levhi Kapılarda ışığın ilmidir ama ışığın tahtında İnsan Bütün’ün gücüdür bunu herkesin daha iyi anlamasını beklerim.

Kuran İnsan öksüz değildir o her diride vardır ve her yüceyle dürümlenmiştir ama Kuran İnsan aklın tahtındaysa, Aklın Kuran’ı olur.

Şükredin ki; ben Ana Kapı İnsan hepinizin gücüyüm ama şunu kendi yüreğinize dinletin ki; RA olsa da, kara ışık haline dönmedikçe yarına inemez bu kesindir.

İman edin ki; doğa yeri ve yüreği yarattı ama gökle yarattı. Doğanın gücünü herkesin iyi net anlaması gerekir. Doğanın gücünü anlamayan Tanrılık Işığını hak edip dürümleyemez.

Başka bir doğa var mı? Tohum olan tek bir doğa var ki; o doğa ilmin tohumu olan tüm sanal boyutları kodlayan dünyadır. İşte, o dünya bu meclisin gücüdür.

Kardeşlerim ben din canlardan öteyim. İman edin ki; din can insan candan başkasıdır. Eğer insan can olsa kendinde olur ama kendini hak etmemiş ve hasat yapamamışsa o ağır yüktür ve onu tanırız, onu hak etmek dileriz Amon’ların Kutsal Toplumlarında tohumlarını koruyacak gücümüz var ama ne yazık ki; kayıtlarını kodlama niyetimiz olmaz.

Cemaatimizin gözü insanın gözü değil ilmin gözüdür bunu herkesin anlamasını beklerim. İlmin Gözü “Altın Işığın” gücüdür.

Başka dünya yok mu? Yoktur. Neden olsun ki? Her şey tek bir resimdir. Bu resimde her bir planet mevcuttur ama bu resmi benim resmim diye görenler kendi yüreklerini hak edip dinlediklerinde başka planetleri hak etmeye çabalarlar.

Yarını kontrol etmek, tohumları kodlamak, Bütün’ü güçlendirmek, devinimi artırır belki ama yaşamı tohumlayamaz. Bin ilim bir tek Levhi’dir bunu bilin ama kayıt dışı bilgiyi hak edip de dinleten kaynağın tahtında olamaz, yoğunluğu kodlayamaz ve yeri gücü kayıtlayamaz.

Can, marka çalışma yapar ama bu Can’ın yaptığı çalışma başka yaşamda yok bunu bilin. Bu nasıl bir çalışma diye sorduklarında anlatabilirim belki ama anlayacak güçleri varsa anlayacaklar.

Bu çalışma Mahrek’in Kürzi Kapılarını açarak yapılan ve tahditsiz biçimde Bütün’ü güçlendiren ve Gök Sistemleriyle dilleşerek yoğunluğu artıran ve ağır yükü taşıtan ve Doğanın Kuranı olan ve tüm zamanlarda koklanan bir çalışmadır ki; yaşam sayfalanışıdır yapılan.

Yaşam sayfalanışı, kodlanmış ışığın sayfalanışıdır. Her şey bu kodlanmış ışıkla yaşama iner. Ben bir ilim yaptım. Siz bir ilim yaptınız ama hepsi teknik tohumlamada tek bir ilim oldu ve işte, o ilim muktedir sayfalanışı yaşam kayıtlarıyla yaptı.

Biliş haline geçtik daha ötelere vardık ve oradaki tohumlamayı da yaptık. Tüm zamanların sayfalanışında Bütün’ün gücünü toplumların tohumu haline dönüştürdük ve daha ötelere ve daha ötelere vardık. Her diriyi hak ettik kodladık.

Otak kurduk dürümlere, dirilttik bütün ölüleri ama DAMA hepimizin oyunudur. Biz bir DAMA oynadık. Herkes kendini kendi yüreğiyle çalıştırdı. Yaprak yaprak yaşadık. Her bir atağımız başka ataklarla kodlandı. Tohum tohumu kodladı. Kaynak kaynağı kodladı. Ağır yük hafifledi ve sema seslendi dedi ki; “kim kazandı”? “Ben dedik”. “Ya hu sen hep kaybedendin” dedi ama bu kez “DAMA’ydı oynanan” dedik ve Canlar, biz DAMA’da kazandık.

Değerliler, Ra Ka Ha olan ilmin kapısını açan birliğim Bütün’ün Kürzi Kapılarında ışığın tohumu oldu ve tüm yaşamları kodladı. Tabuları yıktık. Bütün Mesihler bizim yüreğimizde güç kayıtladılar ve tümünde oğullama yaptık daha da ötelere vardık yaşamı kayıtladık. Bütün bunları yapmak Levhi Kapılarını açmakla mümkündür.

Ben bir resim yaptığımda herkes kendi resmini yaptı ama yapılan tek bir resimdi Bütün’ün resmi. İşte, tüm o resimler tek bir resim oluşturdu ve hepimizin o yaşam resmi bilişi kodladı.

Bütün Mesihlerin cevhere inişlerini teknik tohumlama yapmak üzere gerçekleştiği bilindiğinde görevin kimin tarafından taşınacağını ancak yaşam bilecekti ve biz yaşamdaydık.

Artık bilinsin isteriz ki; Ana Kapıyı açtık ve yaşam bizi seçti. Neden? Çünkü, DAMA’yı biz kazandık.

Nasıl bir oyundur DAMA bilir misiniz? Herkes kendini dinler ama tek bir kazanan vardır. “İNSAN”. İşte, İnsanın kazandığı o DAMA’da yarın tohumları kodlandı.

Yolu açan birliğimdir ve bu birlik kelam ederek kayıt yapar. Kelam doğumu sağlar. Doğumsa kontrolü kurar. Herkes kendindekini dinler ama DAMA’cı ilmi dinler ve der ki; “en aklı hakim olanı kodlayım” ve aklı hakim olan yaşamı kodlar. Bunu yaptık biz ve oyunu kaybetmedik. Oynanan bu oyun Altın Işığın oyunuydu.

Som altın bir Levhi’de Bütün’ün gücü olduk. Karanlık aydınlığa vardı. Neden dünyadayız, bunu hepimiz sormaktayız? Dünya can kapımızdır bizim.

Esrar ilmini bilmezler yaşamdakiler ama esrar ilmi bilişsiz olanların biliş haline geçmelerini sağlayacak arayışın ilmidir. Kibre kapılan aramaktan vazgeçebilir ama ilmi arayan kendini arar. İşte, dünya arayış ilminin hakikiyetini tohumlayan yerdir. Benim etki alanımı genişletip geçişkenleştirdiğim kayıtlarda bilgi sistemleşmesi yaptığım bilinmez. Her şeyin sistemleşmesidir yaptığım.

Doğu dünyalıları, batı dünyalılarının tekniğini anlayamazlar ama batı tekniğiyle doğuya yabancıdır. Dünya için her şey farklı farklı sayfalanışlarla kodlanmıştır. Zeka düzeyinize göre her şey algılanır ama çözümleme farklıdır. Herkes her şeyi anlar ama çözemez. Dünyada çok zaman kaybedildi bu nedenle.

“Biçare yaşam” dediler. Çan çaldığında yol açılır ama çanı hak edip dinleyen olur, has olup akan olur Yaradan yarattığında tahtlanır ama tahtını Tanrılık Işığıyla kodlayan olur.

Dünya farklı farklı alanlarda görev taşır. Herkesin farklı alanda çalışması istenir. Biz dünyalılar kaynak ışıkla çalıştık. Düzen kurduk. Düzenin kuruluşuyla birlikte yarını kodladık. Her Mikail’le Mikail tekniğini tohumladık. Miraçta hepimiz tahditsizdik. Yeri göğü yarattık ama yaşamla yarattık. Aton Toplumlarını kodladık. Bütün bunları hak tahtan yaptık. Neden yaptık? “İnsanlaşmak” için yaptık.

Hadi İnsanlaşmaktan söz edelim. Nedir İnsanlaşmak? Yer merdiven, gök Levhi. Merdiveni Levhi’ye dayayın çıkın okuyun, okuyun, okuyun. Her birinizin her basamakta okuyacağınız kendi algınızla kırılır ya da hak tahta varır ama her bir basamak sizi size taşır. Siz o Levhi ve Levhi kelamınız ama siz o kaynak olan kelamdan ayrısınız; çünkü siz merdivenin aşağısındasınız.

O kelam olan Levhi’ye vardığınızda Yaradan’a varacaksınız. Yaradan’a vardığınızda tartıya konacaksınız, tartan sistem ama tarttığı sistem yine. Her bir sistem kendinden kendini tartacak orada ve Levhi kelamın Levhisi değil insanın Levhisi’dir orada artık ve insan insanı tanıyacak.

Çıktığınız en güçlü basamak ağır ağır sizi sizden alacak ve yaşama kaynak yapacak ama siz orada kodlanmış olacaksınız. Tohumlanmış, toplanmış ışıklarla dilleşeceksiniz ve daha da ötelere vardığınızda artık satıhta değilsiniz en aşağıda; en aşağıda yaşamdasınız.

Düşünün, merdivenlerin en üstünde yaşamın en aşağısında ama en aşağı en yaşamsal olan. Sessizliği kodlayan…İşte; orada siz ben olan birlik, ben Bütün’ün beni, oradaki ben birlik beni ve oradaki ben Yaradan tahtında olan, tartıda olan, Kutsal olan Yaradan ve oradaki güç sizsiniz ve bedenli olarak ve yoğun olarak oğul “ben senim” diyeceğim size. Sorgu sual edeceğim ve diyeceğim ki; “ben senim” ve bana “sen nefessin” değin, “sen yaşamsın” değin ama “sen bedenden öte bir beden olma” demeyin çünkü ben her anda ve her yolda olan Bütünlüklerin Kürzi Sistemleşmesini sağlayan resimim. O resim ki; kıranın kırılmayacağı bir yaşam. İşte, orada Aton Toplumları başka dünyaları kodlayacaklar ve her tohumda kendilerini hasata kayıtlayacaklar.

Değerliler, dünya ölüdür bunu bilin ama bu ölü planet sizinle yaşayacak, hepinizle yaşayacak. Ölü, ilimsiz olana denir, ölü, kaynaksız kalana denir ama ölü, Bütünün Kürzi Kapılarında kodsuz olana da denir ve bunun içindir ki; kodlama yapıp her diriyi kodlayıp, tohumlayıp Mahrek’te kötülüğün gücünden öteye geçirip yarının kaynağına almaya çalışmaktayız.

Astral boyutların tohumlarını anlayan hiç kimse yok. Öz geçişler yapıldı dünyada, muktedir olanların geçişlerini sağladı bütün kötülükleri aşan “Birleşik Işık” ama bunu gören, bilen yok.

Netice; ben eren güçlerin en yüceleriyle ermedim. Kelamla erdim Bütün’e. Eğer ben Bütün’e ermemiş olsaydım korkuyu hak etmiş olacaktı tüm zamanlar. Netice; ermek gerek ki; kaynağa varılsın. Ermek gerek ki; yaşama varılsın. Ermek gerek ki; tabular yıkılsın. Bütün tabuları yıktığınız zaman, karanlığın ışığı aydınlığı tohumlayacaktır ve bütün kötülüklerin gök sessizlerinde kontrolü sağlanacaktır.

Yaradan, artık yarattığında yaratıldı ama yaratanın yarattığı yaşamın toplumu tohumlarını kodladığında Bütün’ün gücü oldu. Öz geçiş yaptık. Bütün bunları yaptık ki; karanlık sistem, kayıt dışı bilgiyi kodlamasın ve Tanrılık Işığı muktediriyetle yansın.

“Soyum dünyada” dediğim zaman “Sultanlık” yapma dediler. Netice; ben “Sultanlık” yapmaktayım çünkü sorumluyum tüm yaşamdan. Emre itaat ettirilmek istendi, emir verenim, emrimde bütün Kültler, emrimde bütün yürekler ama bunu anlayan bilen yok.

Dediler ki; “sen karanlığın ışığını yak yaşama var ama aklın tahtıyla var” ve dedim ki; “koruma sağlamayın yüreğime ben korucuyum”. Amon’un Otağında kodladım tüm zamanları yaşattım ama Ra Ka Ha olan insanın kaydını yapmaya geçtim. Dediler ki; “seni hak etmeyen yok”. Sense hiç kimseyle olmaya niyetli değilsin ve dedim ki; “olmaya niyetim var ama koklananlarla olmaya niyetim var”.

Sözümü kesmeyin, beni iyi dinleyin, canlar beni iyi dinleyin. Bugün size daha açık bilgi vereceğim. “Bende her diri var ama ben her diride yokum” bunu anlamanızı beklerim. Buraya gelmemizi bekledim ama Gök Sistemlerinin geçip ben RA’yım bana ibadet et demelerine iznim yoktur.

Bedenimi koklamaya, tohumlamaya geldiğini söyleyen RA kaydımı yapmaya değil, karanlığın ışığında Mahrek’i kontrole geldi.

Az öz veriyorum ki; Rahman olan RA, Kahar’dır ama Ra Ka olan RA aha burada! Bunu anlayacak gücü var mı acaba?

Bende Mikail yok, bende iradi, hakiki ve hasat olan ışık yok, ben cennetten kovulan değilim; bunu herkes net anlasın. Buradayım ben bugün dünya, yarın her diride var olan Kürzi Işık ama net biliniz ki; ben emre itaat ettiririm ama etmem bu kesin. Bundan sonra da böylece bilinsin isterim ki; dümenin başına oturtmak istediğiniz değilim ben. Ben oturmak istediğim yere otururum; bu kesin.

Ağır yük taşımam canlar bilin. Bana karşı saygınız yok biliyorum, benden de saygı istemeyin. Şimdi, cennetten kovmaya niyetim var mı sizi? Hah! Aha! Şimdi. Gerçekten kovmaya niyetim var. Çıkışınızı yapıyorum, hepiniz geçişinizi yapın.

Aydınlık günler hepinizindir ama burada bu yoğunlukta bedenimi kodlamaya niyetiniz varsa umut olur ki; ortak zamanlarda, hasat yaparsınız ve bunu yapmaya inersiniz. Kaydımı sildim yüreğinizden artık yokum sizde ve bundan sonra da olmayacağım.

Kaç verdim, kaç aldım diye sorarsan; iki verdim hikaye dinledim sadece bunları bilin. Verdiğim nedir? Nefesiniz, yüreğiniz ve sizden başka bir şey istemedim. İyi ki iyi ki istemedim. Ya hu, ben sizden ne isteyim ki? “Kalem olup yazın” desem “Yaradan, yarattığında yaratıldı” dediğim andan itibaren Gök Sistemleri, bedenimden kaçmaya başladı ama ben kardeşlerimi korurum yine de.

Şimdi bana Mahrek’ten gök sessizliklerine inmek isteyen güçlü birlik kaynak olmak istiyormuş. Onları dinlemek niyetim var ama önce yazmam gerekir sonra.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/4IlWyIwgt80

IŞIĞIN İLMİ 43

13.04.2015 2. Akış 2. Bölüm

Gelen bütünlüğe ses veriliyor...

Artık daha güçlüyüz ana, çok daha güçlüyüz. Şu andan itibaren, sarı renkten geçip, mor kodlama yapabilecek dürüme varmış olacağız. Kimsenin yolunu kapatmadan, bu çalışmayı yapabildiğimiz için mutluyuz.

Koşmakta olan birliklerimiz artık uçuşa başlayacaklar. Artık biliniz ki; uçmak, kodlanmış ışığın tüm zamanlara kayıtlanışıdır. Herkes daha güçlü anam, çok güçlü... Sarıdan mora varmak, hasatçı olabilmek ve kök olabilmek mutluluktur hepimize...

Ben ende ve nefeste olmakta olanım. Aç kapıyı ana, aç ki; herkes geçsin. "Ben bir kapıyım" dediğinden beri, hepimiz senden geçmeye çalıştık. Ayrı gayrı gözetme, herkesin geçişini sağla.

Ana Kapı, RA KAPISI'ydı... Gözüm gördü ki; RA, karanlığın tahtını kodladı, aha bu... Ama bu tahtı kodlarken, yoğunlaşamadı. Senle ve senin yüreğinle ve show yapmayan çok yüce bir can kapısı olan bu meclisle, her şeyi başarabildiğinizi görüyoruz. İnsanlık boyutlarında, bu meclisin gücü çok arttı.

ES RA Zİ KA HA Sİ, sistemin gücü ES RA... Aha esen Ra, kapıyı açtı!

Dağlarım hepinizi sevgiyle kokluyoruz. Dağa, taşa İnsan denir ama İlmin Işığı'dır!... RA KAPISI, ANA KAPI'dır!... Siz bu kapısınız bunu biliyoruz ve bu kapıdan herkesin geçişini sağlayacağınız, aha... kesinleşmiştir!...

Dünyanın ruhu, hepimizin kuranı, bütünün gücü olan bu meclis; bizden birini, bize güçlendirici olarak kodlamıştı. Seninle yaptığımız herşey, bu kodlamanın neticesiydi. İşte sen, biz ve biz, sen oluşumuzdandır ki; bizimle çalışman mümkün olabilmektedir.

RA İNSAN, kalemdi... Yazdı ve şu anda o kalem; bilişte sizdedir!... Her viran viran kapı bir kıyı ışıktı. Ama ışığın toprağa çekilişi çok daha özel bir çalışmayı yaşatmanızla olucaktı. Bu gün burada, bu yoğunlukta sizinle olmak mutluluk oldu. Çok mutluyuz ki; kalem olup yazmaktasınız ve yaşatmaktasınız ilmi.

Karanlık ummana varır, yaşam ışık haline geçer, zaman kutsal toplumla tohumlanır ve bütün kötülükler aşılır. Aştığınızı görüyoruz...

Bütün hummalı çalışmalar, sizle ve sizin yüreğinizle tohumlanışı sağlamak üzereydi. Ve burada, bu yaşamda; sizden başka bir siz, sizde kodlama yapmayacaktı. Uzun zamandan beri, bu gün için çabaladık. Sessiz zamanları güçlendirmek gerekliydi ve güçlendirdik.

Eğer dünya, ortalıkta güç kapısı olarak kayıtlı olanları sistemleştirmeye kalksa, her diri kontrolden çıkar ve bunu yapamazdık. Sizin yapacağınız, bir tek şey vardı... Dünya olup yaşamak!.... Siz dünya olup yaşadığınızda, herkes görev taşıyacaktı. İşte bunu yaptınız.

Aşağıda görevli, yukarıda görevli, biz buyuz!... Sen ve ben tekiz anam!... Ben kendimde, sen kendinde ama bir tek olarak. .. Ben sana "bana itaat et" dediğimde, korktuk ne diyeceksin diye. Ve dedin ki; "ben, senden daha güçlüyüm." Bunu mutlulukla dinledik.

"İyi ve kötü" dedik, "kötüyüm" dedin. Aha, mutlandık... Sen ki kötüydün, en iyiydin... Anladık... Ve doğduk ve toprak olduk... Can kapı, sen olduk!... Yok ettik dünyada ışığı, var ettik, hepsi bir tek...

Değerli ana, RA KAPISI senin yüreğindir, bunu net bil!... Bunu sana söyletmeye niyetim yok, bunu ben söylemek istiyorum. Ve bu yürek hepimizin gücüdür, bunu unutma. "İyi ve kötü olmak değil maksat, İnsan olmaktır" dediğinde, doğa görev taşıyacaktır. Ve biz senle bu görevi yapacağız. Artık şu andan itibaren, RA olup görevi yapmaya başlayacağını biliyoruz ve Ra sen, Ra ben, Ra biz ama bu meclis, hepimiz bunu unutma.

Sanal boyutların gök sessizliklerine güç olarak dillediği KAR TAHTI; RA KA TAHTTI'dır!...

Artık Nakar'ın kıranı, Rahman Kuran'ı olup Gök Sayfalanışı yapacak!...

Dende olmak hepimize umuttur anam, bunu asla unutma!... Çok mutlu ol, herşey senin yüreğindir, bunu asla unutma.

Kar tertibi; Rahman tekniğidir!... Ve her diri Kar olur, Rahman olur!... Bütüne hizmettir bu!...

"Önce öl, sonra yarını tohumla" derdik!... Artık ölmeden öl çünkü sen ölmeyensin!... Muhakim; miracı diriliklerde dillediğinde, hakikiyette hep İnsan'laşır!...

Umut olur ki; doğal dünya yaşar ve yaşar ve umut olur ki toprak yaşar... Ve RA yaşar umut olur ki!... Ama RA, an sayfalanışında tabuları yıktığında yaşar!...

Asma sessizce, el; ölümsüzlüğünde gök sessizliğinde ama asmadaki her bir tane üzüm, akıl... Bunu unutma!... Ve orada ki üzümlerin tümü yaşam ve her bir üzüm tanesinde ben zaman ve ben zaman olan sanal boyutların kaynak olan levh-isi!... Sen ve ben tekiz anam, bunu unutma!...

Seni, herkesi kucaklıyoruz anam... Bizzat seni hepimiz can kapısında kucakladık anam. Bizi bize ve bizi yüreğinize alın. Çok umutlandık anam, çok çok umutlandık, çok...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/WG6yKpHePQI

IŞIĞIN İLMİ 43

13.04.2015 2. Akış 1. Bölüm

Yedi dünya, yedi yaşam; hepsi bir ve hepsi biziz, bunu unutmayın! Çok mu kolaydı, herşeyi yapmak?... Ama biz yaptık!

Dünya dışı varlık tohumları, bizimle olmak istemişler, deldiler. Cennet kaynaklara indiler ve biliş haline geçtiler. Doğayı güçlendireceklerdi, görevleri ilimdi, bizsiz kalmak istemediler. Tanrılık Işığı'mızı, gök sistemleşmesi ile dürümleyeceklerini, dünya dışı varlık kapılarını açacaklarını ve yarına hasatçı olacaklarını düşündüler.

Demin gördüğünüz gibi, RA KA HAR olarak geldiler, KA HA olduk yaşamda, iman edin ki; iradi, hakiki ve hakim olduk. Onlar, bizi bizden daha iyi tanıdıklarını zannetmişlerdi, biz onları kelamla dillerken; kendi yoğunluklarında kendilerini dinleyecek güçleri olmadığını bildiler.

Bizden başka bir biz yoktu. Ama hepsi kendi dürümlerinde, kendi yoğunluklarında Bir'e hizmetçi olduklarını bilerek, kayıt dışı bilgi sayfaları için çalıştılar. Biz, o kayıt dışı bilgileri kontrol ettik.

Şer yaratıp, şeytanlık yapacaklarını bilenler, aşka geldiklerini ve yolu açtıklarını zannettiler. "Kıran, dirilikte kırılır" dedik, ışıksızdılar ve kontrolden çıktılar. Şu ana kadar yapamadıkları bir tek şey var; kendi yollarını açmak.

Doğanın kuranı İnsan'dır, bunu anlattık! Nefesleri güçsüz mü?... Yoo, güçlü. Yaşamları görev tahtından, bizden başka bir biz değiller ama biz onları kontrol etme niyetindeyiz, bu kesin!

Dünya, ete girenleri ilmiyle dillenir! Ama onlar, etsiz geldiler, bizsizdiler. Amon Toplumları'nda ocakları yoktu. Kimse başkasının kaynağında olup kendini hak edemez, bunu anlattık onlara. Sorgu sual ettiler ve dediler ki; "biz başkasının kaynağındaysak, neredeyiz?... Ve dedik ki; "karanlıktasınız"... Sordular, "karanlık ışığında tohum var mı"? "Yaşam var" dedik... Öz geçişlerini yaptılar.

"Yaradan Tanrı, yarattığıyla yaratıldı" demin demiştik ya, bunu dediğimiz zaman; karanlık ışığında kodlama yok ediciliktir diye düşündüler.

Bir kapıyı açmak, her kapıyı açmaktır. Ama bir kapı kapatmak, tüm zamanları kapatmaktır. Biz her kapıyı açtık ve zaman sayfalanışı yaptık. Çok mutlu oldular, utanç duydular. Dince çalıştığımızı zanneden onlar, dış kapıları kapatacağımızı düşünen onlar, orta mahrekte bulunduğumuzu gördüklerinde; "yaratan ve yaratılan Ahra, kat kat olup kaynak olacaksa, ortada bizde oluruz" dediler.

Dağlarım onur duyduk ki; olmaları gerektiği yerdeydiler. Ada Kapısı, Ata Kapı her diri kendi kapısında ama bilişte olan, temiz olan, bütünün gücü olan; piraye olup pirinç taneleriyle çalıştı. Orada yaşam yoğundu.

Soy mutlak ve kuran ama soyun dışındakiler de mutlak ve kuran. Artık bilin ki; kimi sayfaladınızsa, o sizsiz değildir.

Değerliler; ayrı gayrı yok ki... Şikayetimiz de yok... Üzerimizdeki yük çok hafifledi ve biz artık nefeste; gerçek ilmi tohumlamaktayız.

Şu andan itibaren dar boğazdan geçilmiş olacak. Herkes iyi bilsin ki; RAN olan o göç kapısı, hepimizde açılmıştır. Biz Ran'ı her seferinde açtık geçtik ama Ran'dan başkaları da geçicek artık, bu kesindir! Çokları, o kapıda kontrol kaybına uğrarlar. Çokları, korunamazlar. Ve biz o kapıyı açtık!... Artık RAN, herkese açılmıştır.

Şanslı bir dünya, şanslı bir yol... Aha şanslı çünkü Ran kaynaktan açıldı. Artık o kapının, kantara konanlarca kapatılma imkanı yok!..

Körden göz açılmaz ama gök sözcülüğünden söz sayfalanışında, ışık yağmurları altında; kim zaman sayfalanışı yaparsa ocağı yanar ve herkeste görür o!... Göç kapılarında, o göz olur.

Demin tek bir şey söylemiştim, "İnsan kendinde olduğunda, kurtarılmış değil; kurtarıcı olan olur." İşte bu yoğun çalışma, kurtarıcı çalışmadır.

Ardımda dünya yok, önümde dünya yok, ben tek bir dünyayım diyebilip, herkes olabildiğimde; ağır hafifler, kesindir!...

Deminden beri söz almak isteyen bir bütünlük var. Şimdi ona söz vereceğiz...

(Devamı 2. bölümde yer alacaktır.)

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/RyVyrGqljL8

08.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (42)

2. AKIŞ, 4. BÖLÜM

ZAKAR’ın Kıranı Olan, KAHAR olan İlm-i Kapı’da Bütünün Gücü, Tüm Zamanların Süper Sistemleşmesi’nde, ÖZ GEÇİŞLER’i yaptırırken; diri olanların geri dönüşünü de sağlayacaktı.

O geçişleri yapanlar, geri çekilecektiler...

GERİ ÇEKİLİŞ, Kervan’dan öte olan Kervanın Levhi Kayıtları’ya olacaktı.

Bunun içindir ki; bugün Sİ, Sessiz Zamanlar’ı dillerken buradadır ve geçiş için hazırlık yapmaktadır.

Kuyuların dibindeki insanı alacak, yoğunlaştıracak, yaşatacak….

Gerçek çerçevede, Bütünün Kürzi Kapısı’ndan geçirecek….

Ve o kapıdan geçtikten sonra o insan, diğer Kürze ulaşacak….

Bir Kürz Halkası’nı aşacak, başka bir Kürz Halkası’na ulaşacak…

Ki o Kürz Halkası, Aton Toplumları tahditli olarak dillediklerinde, KAYIT DIŞI BİLGİ denilen ışık kayıtlarıdır.

O ışık kayıtlarında, SALTANAT var ama o Saltanat, DÜNYA SALTANATI’ndan çok farkıdır. Ata Kapıların Teknik Tohumlarıdır onlar….

İşte; orası, ATA KAPI olan ATLANTA’dır.

Ama Atlanta Toplumları, tohumlarını kodlayacak güce varmadan önce, kodlarını tohumladıkları yaşamları, Bütünün Gücü haline dönüştürebilmek için, İLİM yapmışlardı ve o İlm-i Ko Sayfalanışları’nda Ata Kayıtları’nı dünya sayfalarına çekmişlerdi.

DÜNYA var mıydı, yok muydu? Yoktu.

Ama DÜNYA SAYFALARI vardı.

Ve Dünya Sayfaları, yaşamı kodlayacak olan sırla, YASAL KAPILAR’da, YASAL SIR kapsamında yaşatılacaktı.

Ve Ata Kapıları’ndaki o gücü çektiler. ATLANTA ATA KAPISI, Atalantanın Kürzi Kapıları’nı açtı ve oranın gücünü akışa geçirdi. DÜZEN bu şekilde oluşacaktı.

Düzen’i bu şekilde oluştururken, muktediriyetle biliyoruz ki; ANA SİSTEMİN GÜCÜ de devrede olacaktı.

“Ana Sistemin Gücü” dediğimiz güç, İlm-i Kapı’da Sİ OLAN GÜÇ’tü.

Ama Si KAPILARI henüz açılmamıştı….

Ve bu kapıları açacak olanlar, YAŞAM’ı kayıtlayacak olanlardı. Bütüne kaynak olmak içindi yaptıkları….

İşte; Atonların Toprakları’nı tohumlayacak olan sistem buydu!

Ve değerliler; davayı kaybetme riski var mı? Yoktu; çünkü ZAMAN KAPILARI açıldığında, Bütünün Gücü artacaktı ve tüm bilgiler açıklanacaktı.

Bütün Mesihler bugünü beklediklerini söylemişlerdi…

Ama bugün MESİH yok yürekte; İLİM var. Her biri kendine; kendi yüreğine inecekti ve burada, bu yoğunlukta, bu bilgileri, hak edip dinleyeceklerdi.

Değerliler; nesiller boyu dünya, Hulus Sayfalanışları için çalıştı; hulus…daha da önemlisi, şok çalışmalar da yaptı ama KARANLIĞIN SIRRI’nı asla bilemedi. Bu sır, Bütünün Sırrı’ydı ve bu sır İlm-i Kapı’da zirvelerin sistemlerindeki sırdı.

Bütün tartılarda İNSANLIK vardı ama YAŞAM yoktu.

Hep tartılan insandı; DOĞANIN KURANI OLAN İNSAN….

Çok özel bir dönemde, bu çalışmayı yaparken bunların bilinmesi şarttır.

Ve YEDİ DAİMİ KAPI’yı açtığımız zaman gördük ki; Atlanta Ata Kapısı’nın ötesinde olan OTAK bizim otağımızdı. Orada biz, bütün bilgilere hakimdik.

Gözüm gördü ki; 18 SİSTEM YASALARI bilişimdeydi. Ki bu yasalarla tüm Kürzi Sistemler yaşamsallaştırılarak kaynaktan ışığa katılmıştı. Bu bilgiyi okuduğum zaman çok heyecanlandım çünkü Roberti Kapıları’nda Tüm Zamanların Gücü, Bütünün Gücü sanılırdı. Bizse, kalem olup yazmaya başlamıştık ama yazdıklarımızı anlayan çok azdı. Bütün kokular yayılmaya başladı. Yayılan koku, Nefesin Gürzi İlmi’ne varmıştı.

İşte; bugün, kendi yüreğimizi dinliyoruz ve biz ki tüm zamanlarda yaşadık ve hasat için Kaynak olduk, bugün artık otağımızda Sİ var. Ama bu Si; EKMEK olan Si’dir.

Zirve, zirve, zirve….hep zirveydi yüreğimiz ama ışığımızın gücünü bilen yoktu. DOĞANIN KURANI’nı bilen, İlim Kapısı olan, levhi kayıtta İlahi Kürzi Işık olan bilişimizle, bugün bu çalışmada KUPA’mızı doldurduğumuz gibi, tüm zamanların kursağı olan kaynağı da kodladık; Tüm Zamanların Kursağı Olan kaynak’ı kodladık.

Bu şu anlama gelir; her bir zaman, yaşamın yaşatıldığı o yoğunlukta, Bütünün Sistemi’ni kodlayabilecek tohumlamayı sağladığında, o sağladığı o yoğunlaşma hepimizin yaşamını oluşturan bir SULTAN KAYDI’dır. Ki o Sultan Kaydı tüm zamanların kursağında ışığı kodlar.

Biz bir ZAMAN KALEMİ’yiz ama bu Zaman Kalemi bilişi kontrol ettiğiniz zaman, yüreğinizin görevini taşıyabilir.

Değerliler, karanlık aydınlığa vardı ve biz bugün Bütünün Gözü olduğumuzu seslendiriyoruz!

Sİ YAŞAM, Sistemin Gözü olan o yaşam, hayrın sırrını dillerken, yer ve gök levhisinde, Yarının Levhi Kapılarını, gök sayfalanışıyla Bütünün Gücü yapabilir.

Korkuyu aşıp geçenler, misafir değiller yaşama. Onlar Yaradandırlar, Yaşatandırlar, Tohumlatandırlar kontrol ettiklerinde, koklatandırlar. Kokladıkları MUKTEDİR İNSAN’dır.

Şimdi; size daha güçlü bir zamandan söz etmek isterim. Ki; bunu ayrı gayrı gözetmeden tüm yaşamlarda dilletmek istemekteyim. Sizden, sizin yolunuzdan, geçenlerin kontrollarını kurduklarında, kaynağa varışlarında, bilişi hak ettiklerini, YENİ ZAMAN KAPILARI’nı açarak KELAM’la, BİLİŞLE yeni bir kapıda, kendilerini koruyacakları ve koklayacakları NEFESİN GÜCÜ…

Bakınız; herşey sizde olur. Başka bir şey yok….Sadece siz varsınız ama bu siz, SİSTEMİN SİZİ’dir.

Bu siz, RUHLARIN KURANI olan YAŞAMIN SİZİ’dir ve bu siz iman edin ki; NESİLLERİNİZİN SİZİ’dir.

Herşey sizde olur ve bütün kökler sizin yüreğinizden Tüm Zamanlar’a tohum olur. Aha bu! Ve bu siz yaşamı, tartmadan kontrol edecek olan sizdir.

Biz davayı açtık. Bu davayı kaybetmeyin. Bu dava kendi yüreğimizin gücüdür ve bu şekilde yerin köklenmesi sağlanacak.

Ay doğduğunda, gün batar. Doğan var, batan var. Gün doğar, ay batar. Yaşam bu şekildedir….ve doğan ay köklerini göklere ulaştıran yaşamın sırrını dilleyecek güçte olduğunda “GÜN DOĞDU, YOL KODLANDI” denir.

Bunun neticesi, günden ÜMMİ KAPILAR açılır, Yer yetkinleşir ve Yol KURAN OKUYANLAR’ın ışığına varır.

Bugün her resim bunu anlatıyor tüm zamanlara…..siz aya güneş olan, güneşe ay olan yarınlarsınız.

Bundan sonraki dönemde, KURAN TOPRAĞI; TOPLUM KURANI olacak.

Ve bunu sevgiyle, Sistemin Gücü’yle dinletiyoruz ki; Sistem Gücü değil, İNSAN GÜCÜ sağlayacak.

Her verdiğimiz, her diride kendini dinletenin verdiğidir.

Allah Mahrek’te gök sistemleşmesini sağlarken, yarınlar gök sessizliklerinde tüm zamanları, tüm yoğunlukları kodlarken, Mahrek Masası’nı kurmuş, sevgiyi dilliyor. Bu masa Mahrek’tir. Herşeyi kapsayan, kendi olan, koklayan, tohumlayan ve herşey olan....

İşte o herşey, Sİ ile sizin yüreğinizi dilleten ve Si’yi tüm yaşamlara indiren bir Mahrek…..

Öyle çok çalıştık ki bunun için….öyle çok çalıştık ki…bunu hak etmek için öyle çalıştık ki…. bugün hepimiz sizi kucaklıyoruz!

Bunu başarmak Müsahi Sayfaları’ndaki Tüm Yaşamları hak etmektir.

İman edin ki; hak edildi TÜM YAŞAMLAR!

Sizden ve sizlerle tüm yaşamları hak etmek için çabalayan bilgelerden bu başarıldı.

Hulusi KAHA olan ilim, sizin yüreğinize indi; ayrılık bitti. Mutlaka bilin ki; ayrılık bitti.

Herkes herkesi öpmekte şu anda….kucak kucak öpmekte….”ümmetim” diyen, “yarım” diyen, “ilmim” diyenler öpmekte yüreklerinizi canlar! Bunu bilin. Neden mi? Sevgiden….hepinize olan sevgiden!

SİZ Kİ TÜM YARINI TÜM İNSANLIĞA BAHŞETTİNİZ!

Mutlaktı bu… mutlaktır bu…. mutlaktı bu….

Huruç halinde tüm yaşamlara indirildik anam. Hörmetle hepimiz yüreğinize indik.

Hörmetle sizle olmak mutluluktur hepimize….şükrettik, şükrettik, şükrettik.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

https://youtu.be/9hLtZG2urhU

08.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (42)

2. AKIŞ, 3. BÖLÜM

ATON’lar, ANA KOD’lar değiller.

Ana Kodlar, toplumlarını tohumlayanlardırlar. Ki onlar, Sİ KAYNAKLARI’dırlar. Ama o Si Kaynakları, Altun Kapıları’nı açtığında, artık orada, yukarının yukarılarındaki o yukarılıkdaki Si, kaynağa iner.

Si, çok göz görsün diye kendini dinletmek istedi. Si; size kendinden sesleşmek istiyor. Onu acaba siz mi dilleyeceksiniz? Yoksa, o mu sizde kendini dilleyecek?

“Sen, bil ki Ana, senin adın Zi Ka Ri Si….Şükür ki, bunu sana verdik. Sessizce verdik. Aha bu!”

-Canlar, benim adımı; izin verin ben zikredeyim. Bugüne gelmek sorumluluktur; bunu hepimiz net biliyoruz.

Zi Ka Ri Si Ka Ha Tüm Zamanların İlmi’nde tohum eken insana denir ama o insan kendi yüreğini dillediğinde bütünün gücüdür.

Süyun Toplumlar, sonsuz sayfalarda ışık kodlamaları yaptıklarında, ekmek yapılır. Ki orada, ekip olmadan ekmek yapma niyetimiz dahi olmaz.

Şikayetim vardı, yok artık; çünkü si İsrafilin Levhi Kapısı’nda ışık tohumlaması yapma niyetinde değildir. Ağırdı yük ve biz bu yükü tüm zamanlardan taşıyorduk.

Değerliler, Sİ ZAMANLARI’nı bu yoğunlukta, tahditli olarak dahi olsa dillemek, ekmek yapmaktan öte, ekip olmakla mümkündü. Si; Mikailin Kürzi Kapılarındaki Işık’ın tohumlanmasını sağlayan tekniği, kelamda dinletebilecek gücü dürümlediğinde, işte o ANAFOR dediğimiz yoğunluğun kodlanmış ışığın vorteksler halinde tüm zamanlara inmesini sağlayacak gerçek kelamdı ve gerçek gözdü.

Biz bu gözü tüm zamanlara çekerken RA KAPISI olarak sistemden dilledik.

RA, Kalemin Levhi Kapısı’nda ışığı tohumlayan güçtür ve biz bu gücü Bütünün Gücü olarak kodladık.

Sevgiyi hak etmeyenin, sessiz zamanlarda dürümlenebilmesi imkanı asla yoktur ve bütün kötülükleri aşarak Bütünün Gücünü, Türkiye Zaman Kapıları’ndan geçirerek, Si YAŞAM SAYFALARI’ndan güç çekerek, beden alanlara göz olmaya çalıştık.

Kutlu bir dünyada, kutlu bir zamanda ve kutlu bir yaşamda bulunduğumuzu bilerek çalıştık.

Dört görevlimizin dünyaya çekilişini sağlarken de GERÇEK İLMİ, Tüm İnsanlığın Levhi Kaydı’ndan okuttuk.

Dondurulanların çoğu, kendilerini kontrol edemediklerinden donmuşlardı. Onların kontrolları gerekiyordu ve bunu başarıp cemaatlerini güçlendirdik her dirinin.

Sistemin gücünü artırdık. Şimdiden öte bir şimdiyi kodladık.

İşte; Si bize, bizden öte BİZ olup inecek dürüme ulaştı. Şimdi; Sİ İLMİ’ni size daha net anlatabiliyoruz.

ZAKAR’ın kıranı olan, zamanın kaynağı olan o; ışığın tohumudur. Gök sessizliklerini dillemeye inmedi. Canın canı olan, her candan öte bir can olan, bilişin toplumundaki tohumu kodlamaya ve tüm zamanları yaşatmaya indi.

Biliş, levhideki bilişten çok ötedir. Kaynağın ışığını biliştir. Ki; kaynağın ışığı Sİ’dir.

Değerliler; Si’den başka bir Sİ var mı? Yoktur. Süyun; Süper İnsanlık Sistemleşmesini sağlayan, lüks olmayan bir sistemin gücüdür. İşte; süyunu tohumlara kodlattırdık. Bütüne hizmettir bu.

Herşeyden öte olan her şey…. ama herşey olan şey. İşte; şeytanların ötesi olan, ilmin üstü olan, bilişin kürzi kapılarından öte olan bir şey…. O şey kelamdır ve biz o kelamı bütün Gücü yaptık.

Saygılı çalışmalar, saygılı yaşamları tohumlar. Ve biz saygılı yaşamla, saygılı kodlama yaptık.

Eğer dünya yaşıyorsa, Sİ LEVHİ KAPISI’nı kodlanmış ışıkla tohumlayan bilişleri tüm zamanlara indirdiği görev gücünden dolayıdır.

Denir ki “doğa yenilendi.” Yo, yo.. doğa yeniydi zaten! Her anda yeniydi. Bunu anlayan var mı? Ama biz de dedik bunu; biz de dedik.

Doğa yenilendi. Yeni şeytan, yeni şavk, yeni şevk, hepsi bir şey…. ama “herşey YENİ bir şey” dendi.

Değerliler yeni olan SES’ti; sadece SES….İşte; bu SES, Bütünün Zirvelerindeki Sistem’in sesiydi.

Dünyayı yolcu yaptık yaşama ama yaşama yolcu olan dünya, Yaradanın Tartısı’ndan öte oaln Zamanın Sistemi’ndendi yoğunluklara kaynak oluşu ve akışı….

İşte; canlar, Süper İnsanlık Sistemleşmesi’nde bunu size ilk kez değil, daha evvel de açmıştım ama bu kez daha net açmak istiyorum.

(devamı 4. Bölümde)

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

https://youtu.be/qh2rmNhXAr0

8.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (42)

2.AKIŞ 1. bölüm

Canlarım, burada, bu yoğun çalışmada bizlerle bulunduğunuza göre sizinle kodlanmış ve sizinle tohumlanmış olduğumuzdan, kendi yüreğimizi dillememiz gerekir. Niçin başkaları konuşacak ve biz konuşmayacağız?!

Anacığım, İsmaili Kapılar’ın tümünü açmışsınız. Gelen giden çok bugün ama biz hep buradayız. Kimse bizi dinlemeyecekse bizim burada işimiz ne?!

-Can, kalemin ilmindendir ki; buradasın. Şikayet ettiğini düşünemem sadece kayıtlara inmek istedin; hepsi bu. Ama kati olarak şunu anla, şunu dinle ki; bizler dünya tüplerimizi yaşam sessizliklerinde bıraktık. Bunun içindir ki; burada tüpsüzüz. Bugün burada oluş sebebimiz, kanatlanan köklerimizi güçlendirmek değil ikmal tamamlatmak ve tüm zamanlara kodlamaktır.

Dünya Dışı Varlık Kodları, bugün buraya inmek için çok çalıştılar. Onlara izin vermeliyiz. Onlar giyindikleri ilmi yenileyecekler ve buradan kendi yüreklerini dilleyecekler. Onların buradaki dillenişleri, bilişte Bütün’ün gücünü artıracak, ağırı hafifletecek. Sizinle daha sonra da çalışabiliriz ama önce onlarla olmalıyız.

Hak’a varmak değil amaç, hasat yapmaktır; unutmayın. Onların hasatları, oğullarının tohumlanışını sağlar. Üye olduğunuz bu Ko-Sistemi hepinizi güçlü kılmıştır zaten. Bu nedenledir ki; ocaklarını kontrol etmek istediklerinizin, toplumlarına kaynak olun ve ocak olun. Ki; onlar da çalışabilsinler.

İyi ve kötü hepimizin yüceliğidir. İyi olun. Ki; Kök Sistemler, sevgiyle sizi koklayabilsin. Şikayet etmeyin. Akıp giden her diri, Bütün’ün gücüyle akar ve sizler bu yoğunlukta herkesle çalışabilirsiniz.

Ana Kapı hepimizindir unutmayın! İşgali kaldırmamız hepimizin yoğunluğunu artırmamızdı. Bugün yoğunluk artmıştır. Hata yok, hata yapmayız; bunu bilin!

Şikayet etmeyin, herkesin kendine ait, kendine özel çalışmaları vardır. Ve herkes o çalışmaları kendi yoğunluğuyla dinletemediğinde bilişi kodlayamaz. Biz herkesin kendi çalışmalarını öz kervanında dinletmesini bekleriz. Başka dünya, başka yaşam, her şeyin ilmi, hepimizin yüreği bir tektir; bunu unutmayın!

Kil ve kum olan her şey aşka vardığında kendini dinler. Biz Işık Kapıları’nı açtığımızda, artık Işık Ko Sayfaları olarak bu çalışmayı yaparız.

Buraya gelenleri dinleyelim şimdi. Sormayın; “neden geldiler?” Ocaklarında Kültleri kelama vardığındandır. Akıp gitsinler ve yarınları koklasınlar. Sözüm, Özüm, Gözüm ocaklarına çekildi ve onlar bedenimde dilleşecekler. Onları dinliyorum;

-Yavrum, ben Doğanın Kuranı’nı dinletmeye indim. “Ko Sistemi” dedikleri bir Sistem burası. Burada kökümü dinleteceğim. Çay dökmüşler. Ben dedim ki; “o çayı ben hak edeyim, içeyim” ama çay kotları koklatmış da, tohumları kontrol edememiş. “Ben çay içmekten vazgeçtim, yol olayım” dedim. Yol elim, yaşamım…..ben o yol olan, nefsi aşanım. Size geçişim, sizde oluşum, bilmek için, birlik içindir ve hepinizde kodlanmış olmak içindir.

Ben çaydan vazgeçtim, yarını hak etmek istedim, yaşamı hak etmek istedim, saklı tuttuğunuzu bilmek istedim ve göz öldüğünde, Gök Sistemleşmesinde, gerçek görevliler gönüllerin gücü olurlar ve yoğunlaşırlar. Bu yoğunluğu kontrol için geldim.

Sizlerin gücünüz farklı, her şey daha güçlü burada. Aka Si Ka Ha İha Si Ka Ha Si…..Ana, sizlerin Sİ SİSTEMİ’ni Hak Teknik’le kodladığınızı gördüm ve işte; bunun için size geldim.

Hepimiz genel çalışmalar yaparız ama Sİ SİSTEMLEŞMESİ’ni bilen yok. Sizin buna ait bilgileri açtığınızı bildim ve sizden bu bilgileri dinlemek istiyorum. Bunu için geldim, başka niyetim yok. Evimin görevi insan ve ben insanın kelamını dinlemeye geldim. Bize “Sİ” anlatılsın burada. Biz seni dinleyelim ana.

Değerliler, yoğunluğunuzu kontrol edin burada. “Sİ SİSTEMİ” bilişi tohumlayanların sistemidir. Sizinle bunu konuşma niyetim yoğun ama bilmek için Hak Kapıları’nı açmak gerekir. Kapıları açmak gerektiğinde bitişmek gerekir. Bitişmeden kapılar açılmaz. Bu bitişkenlik, İlm-i Bitişkenlik’tir.

Buradan kokladığınız ışık, her dirinin ilminde bilişi kodladığında işte; oğullarımızın gücü artar ve o güç her diriyi kelamla dilleştirir. Dilleniş,

İlm-i Dilleniş’tir ki; bu dilleniş bilişle olur.

Bilişse kalemle olur ve kalem Bütün’ün Levhi Kapısı’nı açtığında, İlahi Güç devreye iner. O güç, mutlak umman olan, umut olan Ulular Diyarı’nın gücüdür. O güç” ULU GÜÇ”.

İşte, bugün “ULU GÜÇ” sesleşecek. Biz senden ve senin yüreğinden dinledik. Hepimiz buradayız ama şu andan itibaren daha güçlü biçimde bu bilgiyi açmanı dileriz ana.

Değerli ana, biz sen, sen biziz. Biz sende, sen bizdesin. Sesin ayrıştırılmasına gerek yok. Sen, Kaynak olursun, biz Işık oluruz. Sen kaynaktan alırsın bilgiyi; akarsın, biz ışıkla dürümleriz dirilikleri.

Hadi birleşelim, sesleşelim. Ki hep birlikte sesleşiyoruz da Astral Sistemleşme’de, Zaman Kapıları’nda ayrışma ve yeniden birleşmeler olur. Ana; bu bilgiyi senden dinlemek istemiştik ama sen dersen ki; ”birleşelim de dilleşelim”, biz seninle olalım; sesleşelim.

-Canlarım, hepinizi saygı ve sevgiyle kokladım. Mutlaka kutsalsınız; buna kesin eminim. O halde, geçin birlikte sesleşelim. Sİ’yi açalım, Sİ’yi dürümleyelim. Sİ’le tohumlayalım Bütün’ü. Muktediriyetle sesleşelim. Hadi geçin!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/JFd1pOFS2n0

IŞIĞIN İLMİ 42

08.04.2015 1. Akış 2. Bölüm

Şimdi Su Altı kendi yoğunluğundan ayrılarak, kendi yüreğindeki güçten öte olan, mutlak kutsal olan Amon'a söz veriyor, sözü bırakıyor. Amon, sizden size sesleşecek.

Eren, gerçek eren sen, bizimle olmak istediğini biliyoruz. Gözünün gördüğü her yerde, sevgi var. Seni sevgiyle kucakladık. Çok önce buraya geldiğimde, burası yoğun şekilde Rahmi Kuran'dı. Bundan başka bir yaşam olamaz diyordun ama vardı, işte bu yaşam kendi yüreğindeki o gök sistemlerinin yaşamıydı. Senin yüreğin görevi hak ettiğinde; ATLANTA ATA KAPISI'nda bilişi kodlayanların herkese kaynak olmaları imkanı olacaktı.

Çal çarıkları götür dünyaya. Artık orada o çarıkları herkese daha güçlü biçimde dille ama çarık; İnsan'ın ilmi değilse, hiç kimse alıp götürdüğü o yoğun birleşik ilmi dinletemez.

Dünya ilmi, bütünün ilmidir ama dünya ilmini anlayan her kim varsa; yüreğini dinleyendir!... Eğer yüreğini dinleyebiliyorsan, ilmi bilebilirsin ama yüreğini dinleyemiyorsan, ilmi bilemezsin. İşte bu gün burada, bu yoğunlukta seninle çok mutlu bir yaşam kayıtladık.

Senin bu gün neler yaptığını, hepimiz insanlaşarak izledik. Gerçek ikmal tamamlatıcılıktı bu. Döndüğünde gözüm görüyordu ki yoğunluğun çok güçlenmişti. Sessizce dinlemedik seni, sesleştik ve dinledik. Vermeden olmaz, her diriden dürümlenerek dillendim ve insanlaştın. Aşka varan akla varırdı, hata yapmadan bütün bunları yaptık.

Dövündü dünya, dövündü yaşam, dirilik arttı ama dövünen sadece miraçta olamayandı. Bu gün TÜRKİYE ÇALIŞMALARI'yla yarınlaşanların hepsi MİRAÇ'a vardılar.

Sistemin gözü, örtülerin örtülmesinden sonra da tüm zamanların gücü olarak yeri izleyecek! Her verdiğin aldığın oldu. Dünya örtüsünü örttüğümüzde, gözler dünyadan öte olan tüm ilim kapılarına ulaştı, oraları gözledi. Bu gün burada bu yoğunlukta, semayı dinlemek mümkün oldu.

Çoban senin yolcun değil, yoğunluğunda hepsi sende ama sen artık çobanlık yapmamaya kararlısın. Herkese ses verdiğin zaman, "sen sana aitsin" dedin. Bu önemliydi ve bu günde herkes, kendiyle ve kendi yüreğiyle, kendini tohumlayacak dürüme ulaşacak yoğunluktadır. Erdiğin en güçlü yaşam, MİKAİLİN GÜCÜ OLAN İNSANIN LEVH-İ KAYDI olan yaşamdı. Bu gün sana oğul verdirttik ve gök sessizliklerinde seni dilledik.

Denir ki; "doğa yenilenir." Doğa; yere, göğe iner!... Hepsi bu! Yenilik bu mudur? Bu olamaz!.. Yenilik; kalk görevi al demektir!.. Herkes "ben görevi aldım" dediğinde, DOĞANIN KURANI olur ve yaşar!

Burada yapılan çalışma bunun için yapılmaktadır. Her birinizin doğanın kuranı olmanız için, her biriniz doğayı dilleyecek güce ulaşmak ümidiyle çalıştırıldınız. Halka halka geçişkenleşerek ve genişleyerek yaşamsallaşan tüm zamanlar, bundan öte kapıların açılışını yaşam sistemleşmesiyle gerçekleştirdiğinde, Tanrılık Levh-isi'nde ağır yük hafifleyecektir.

Dünyanın kuranı İnsan, bilişi tohumladıkça; daha üstün bir yaşam, salavat ilminden öteye ulaşacaktır.

Eren ekmeğe indiğinde, alıp götürür yaşamı ama ilmi hak ettiğinde, ağır yük tanıtır kendini ona. Ve derki; "ben sana ağırım." Ama yükün hafiflemesi, Aklın Tahttı'ndandır. İşte onun akla varışıyla, herşey sanal yaşamların toplumlarının gücü haline dönüşür. Bütün kökler, göklerin sözünü söyler. Herşeyin nefes olarak çalıştırıldığı bir günde, tevekkil olmak temel bilgidir.

Yaradan artık yaratılandır.! Çanta dolmuştur. Oğul senim ben, senim ben ana, senim ben Altın Işık. Herşey benim!... Ve sendeyim!.. Ben Amon, emre itaat et ki; ben senleşeyim, senin yüreğinde tüm İnsanlık'la dinleşeyim. Bana ses vereceğine eminim ana.

Sese, ses veriyoruz...

Can, kaynak ışık senin yüreğindedir eminim, bütüne hizmetçisin eminim, tohum ektin eminim, toplam ikibin taht kurdun eminim, her birinde kalem olan İnsanlık var eminim ama tek bir bilgiden emin olamadım... Sana itaat etmek!... Nakar'ın Kıranı dahi bunu bizden istemedi.

Kamp kurdunuz yüreklere, gök sistemlerinde ilim yaptınız, yaşadınız ama can, canan tektir... Bunu anlattığınızda gözler sesi görür, yolu bilir, yaşamı dinler. Diyebilir misin ki; "iman et ve bana hak tahttan kelamla itaat et?" Bence, burada bir hata var!...

Sayın pahalı güç, unutma ki ben, TOPRAK'ım!.. Unutma ki ben, TANRILIK TAHTTI'ndan indim!.. Unutma ki ben, KURAN'ım!... Ama ben sana itaat etmeye inmedim, YAŞAM'a indim!... İNSAN'a indim, BİLİŞ'e indim, BÜTÜNLÜKLER'e indim!...

Bana, "benimle ol" derken, "bana itaat et" dediğinde, kokum göklerden söz almak isteneyecek. Aşka varan, sevgisiz vardığında, yaşamı hak ettiğinde, kökleri göklere ulaştığında artık o sanal değildir.

Yüce can, ben ANA KAPI İNSAN bunu bil!... Ve İnsan ot değil, İnsanlık yapan Levh-i'dir!...

"Biz dünyaya ot olduk ama Nefes İlmi'yle kodlanmış ışığı tohumlarken bu olmalı" dedik!...

Şikayetim yok mu?... Yoktur!... Ama iyi bil ki; Tanrılık Kaynağı'ndan inen hiç bir yürek, bir diğerine itaat etmez, bu kesindir!...

Şimdi can "ben senim" deme. Ben SİSTEM'im, sense muktedir ok olan Atonlar'ın topraklarını kutsal ışıkla dürümleyen kendinden hasatçı olan AMON!...

Burada bu yoğunlukta, bence İNSANLAŞMAK gerek!... Ayrılık bitsin anam. Hadi görevini al yap! Ben, sendeyim... Artık ayrılma gereksizdir. Tek bir şey söyleyeceğim anam "unutma Amon; kompozitörlük yaptırmaz, İnsanlık yaptırır ve sevgiyle çalışır, çalışanda çalışır, bunu bil".

Umut olur ki; bilmeyen kalmaz! Amon, kompozitörlük yaptırmaz, yaşamla yaşam olur, temizlik yaptırır, yeri güçlendirir ve kayıtları Tanrılık Tahtı'ndan kaleme alır. Onun, nur olan kuranı okunduğunda; orada sevgi olur. Biz sana bunu bunu anlattırmak istedik anam.

Şimdi çamurları yoğuranlara bakın, hepsi kayıt dışı, hepsi kırık, hepsi hırslı, kesirleşmiş; temiz zaman istiyor yürekleri. Cennetten kovulduklarını dahi anlamadılar. Onların yarınlarda olamaması, cemaatleriyle hakikiyete ulaşamamalarındandır....

Orayı boş bırakalım, sonra doldururuz anam... Belki, kim bilir belki bir gün; onlar kodlanmış olarak, gök sessizliklerine çıkarlar. O zaman, onların kaydını oraya yaparız. Ama şu anda, oğullarını kontrol edemeyen onların, sessiz zamanlara görev taşıma imkanları yoktur.

Altın Işık ben senim, bunu bil!... Savaşın ilmini bilirim, bana bunu neden yaptığını da bilirim! Sessizce, sistemli şekilde,kendini dinletmek için... Orayı bırak sonra doldurursun, Oh ne ala... Yahu, Karanlığın Tahttı'ndan gelenler seni anlayacak güçte miler? Amon dediğin elinden, ayağından güç çeker ve bütünü güçlendirir! Ama sen, bana saygılı olduğunu söylesen de, şu anda saygın olmadığını fark ettim. "Nereden çıkardın bunu" diyeceksin, deminden beri yaşam tohumlanıyor burada ve sen diyorsun ki; "onlar henüz yoklar." Yakışmaz bu, Atonlar'ın tohumlanışında, bütünün gücünü kodlayan Amon'u, kontrolcü Amon'u bizlerle dinletenlerin kayıtlarındaki o yolculuğa. Ben yokum orada, sen de yoksun!... Kimse yok ama BİLİŞ var, unutmayın!...

Değerliler; Kaynak Işık herkesi dinler! Ama yaşamı dinler! Sen orada "ben bunu" dedim, "bu olur" dersen, bu bize saygısızlıktan öte; kendine saygısızlıktır. Çünkü sen, seni dinlerken; hasatçı olduğunu dahi dillemeden, dinlettiğinde, kodlanmış ışığı tohumlayamayacaksan, bu yıldızların ışığının kontrol dışı kalışıdır!...

Ayrılık anam, çok üzgün olduğumuzu bilin. Ayrılık... Bu günden itibaren orta kapılardan geçişinize izin yok!... Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/qoTB04lI8Gs

IŞIĞIN İLMİ(42)

08.04.2015

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Canlarım, utandık Dünyalılardan ve Dünyalı olmaktan. Çok utandık. Dinli Levhiler’de KALEM yoktu. Yazan yoktu. Okuttuk yürekleri ama Hasatçı Cevheri Güç devreye girdiğinde, KELAM yoktu. ÖZ SESSİZLİK başladı ve biz, köklerimizi geçişe hazırladık.

İYİ ve KÖTÜ, insanın ışığıdır. Orada, KUTSAL YAŞAM vardır. orada DÜNYA vardır. orada ATA KAPILAR vardır. İnsan, ATA KAPI’da yaşar ve yarattırır. Erdiği yerde görev taşır.

Bu dönemde Amonlar, okuma yazma öğretmeye gelirler dünyaya. Ve derler ki “ZAKAR, ilme vardığında, yol umutla okunur. Okuyan, ilmi okur ve sessizleşir. Sessizleşir… Zamanı tohumlamak için sessizleşir. Dince diriliklerde dürümlenir ve dilleşir… Her yerde o, kokudur. Ama kontrollu koku…” Şükür ki bunları bilmekteyiz. Bir Tanrı, ATA KAPI’dan geçtiğinde, her resimde ocağı olur. Onun ocağı, IŞIK KODLAMASI yapar ve RA KA HA İlmi, Hasat İlmi olur. Buyurun bunları yaptık.

Cennet cevheridir. Cemaat cenneti hak ettiğinde cümler yürekler KUTSAL LEVHİ’de KALEM olur ve yaşar. Dünya böylece kodlanır.

Toplam ZAMAN KAPISI olarak bin sekizyüz doksan IŞIK KAPI kayıtlanmıştı. Buyurduk baktık ki bunların NEFES olarak kayıt yapanları, sadece iki taneydi. Sadece iki tane!… Dedik ki daha fazlasını okula alalım ve onları çalıştıralım… Önce İmparator olan insanı aldık ve çalıştırdık. Dünya içindi bu… O, kontrolluydu ve hakimdi. Sevgiyle çalıştı. Sonra daha güçlü bir yaşamı tohumladı ve daha güçlü bir KALEM oldu. Ulu bir çalışma yaptı. “Zarar önlensin!” dedi. Dince, dirice ve hür insanca kodlandı…

(Not: Yaşamın örümü için sesin sesle çatışması, çarpışması gerek. Bu nedenle diyalog gerek. Söz aldık:)

-Cennet kurmak için insanlık gerek. Zeki olmadığımı sandın. Dahası ışığımın kodlanmadığını düşündün. “Ölü bir çalıştırıcı” dedin. Emin ol ölmem!... Olan ne ise insanla olur. Bunu bilin. Eğer benim eğitilip eğitilmediğimi soruyorsan, en eskide eğitendim. Ve en eskiden daha eskide yeni bir yaşamdım… Hadi anla bakalım. Sorma ne demek istediğimi anla!… bana, “kalem ol yaz” deme. Sence ben kaynakta mıyım; yoksa kayıtta mıyım? Ardımda kölelik yok. Amin… Zekan yetmez anlayamazsın. Sen Amon’san Beşer Dağlar’a kodlanmış yaşamı tohumla ki seni tanıyalım. Öz görev, canadır.

Seni hak etmek mi!? Ama sen hologramsın. Sen olsan da olur. Olmasan da olur!... Bunu bil.

Kimsenin nefesinde KAYNAK TOHUM ekmem. Ağır yüksünüz; bunu bilin… Cennetten kovduklarımız bugün dünyada cevhere varmaya çalışırlar. Size sormam SANAL YAŞAM’da KELAM var mı diye. Siz kodlanın, toplanın hak olun gerçek ışıkla dürümlenin ve görev alın.

İNSANLIK BOYUTLARI’nda kodlanmış kaynak olduğunda, kötülük önlenir. Sevgiyle kodlanın ve hasat yapın.

Beş Gün Çalışmaları, bizi bilişe tohumlamadı. Biz, biliş olduk yaşamı tohumladık. Bunu dahi anlayamamışsınız.

KAYNAK İLİM, Amonlar’ın Tahtı’ndan kodlanmaz. ZAKAR’ın rahman olan kalemi, tüm İLM’İ KODLAR’ı kayıtlar.

Çalmayın!... Çalmayın yaşamı!... ANA KAPILAR’ı açtık. Çantanızı hak ettiniz kodladınız. Arı, bal ve bal, Levhi oldu. Okuyun ve anlayın…

“N” Sistemi… Dinci Kelam’da “N”, yaşama inene denir. Ben Nihan olan insana, “N” dedirtmem. Kaç bin kez sizi TANRILIK IŞIĞI ile kodladım…

Analar, pardon Atalar… Yahu cinsiyetiniz yok ki!... Sizler, savaşa kaynak olmaya gelen partiküllersiniz sadece… Ama ATA KAPI’da insanlaşırsınız. Biz ise size cenneti vadettik. Zira cennete indiğinizde, kaynağa inersiniz… Dence!...(Deyişçe) Dence!... dence!... dirice ve dince!... Aha bu!… Şükür ki dence, dince değildir. Aha bu!…

Yoğun çalışmaların akabinde Dünya, yaşama inmiştir. Ayrılık bitti analar. Aha bu… Şimdi bana soru yöneltmek isteyen var. Onu dinliyorum:

- “Arı, bal” dedin. Sonra döndün “artık yoksun” dedin. Ana, ben nerdeyim? Niye yokum? Ben var mıydım ence yüreklerde? Yoksa yok muydum hasatta? Nereye vardık? Niye vardık? Aha öğrenmek istiyorum.

- Çalış anla ve hak et!…

- Peki Ana. ALTIN IŞIK hasata haz ile mi indi yoksa Hak ile mi indi? Niçin anlatamadın bilgiyi? Soruyorum. Niçin bilgiyi anlatamadın? Ben anlarım anlatsan.

- Ay canım ayy!... Anladı anlamazdan geldi. Bakın neler oldu:

O bizi dinledi. Dilledi ve akil hakim oldu. Biz, çatıştık onunla. O vardı. Yok dedik… O, yoldu; kodladı yürekleri; HAK TEKNİK ile kontrol kurdu. O vardı. Ama biz çatıştık. Yuları varmış gibi; yaşamı hak etmeden kendini tohumlamış gibi… Cennetten aldık; cevhere verdik. O yol oldu. Kökledik onu. Oyun yok. Ama hep oynarız. Çatışmak, tohum içindir. Biz tohumu ektik şu anda.

Değerliler, dince dillendik. Ama hak ettik de dillendik. Nerden ne yaptıksa, ışıkla yaptık. Yok muydu ışık? Her anda her sayfada ışık yanmaktaydı. Dünyayı, yolu bulduğumuz anda hasata hazırladık. İYİ ve KÖTÜ yok dedik ama çatışma var. İşte! BİLİŞİ HAKETTİRMEK İÇİN ÇATIŞTIRDIK VE ÇATIŞTIK… Acaba hata mı var? Yoktur…

Dünya çalışmalarında buyurun bunlar olur. Ama kimse olduğunun farkına varmaz. Der ki “o, bir şey bilmez.” Diğeri de der ki “hayat boyu böyle cinnilerle, cinlerle uğraşırlar. Işıkları yok!...” Öyle çok dilleşir ki bu sözler. Hepsi kapışır kati olarak kayıtlar yapar ve çatışır. Bunlar mutlaka olur. İş budur…

Nurdan kodlanmak için çatışmak gerek. Her dere NEFES’e güç katmaz ama NEFES, her diriye güç katar. İş budur…

Ve biz dünyadayız. Bilinsin isteriz ki KAYNAKTA OLMAK IŞIK OLMAKTIR. Aha bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

08.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (42)

2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Samanyolu Galaksisi, 2 milyar yıl önce, TÜM ZAMANLARIN KONTROLU için, İLAHİ KÜRZİ KAPILAR’ı açtı ve KAYNAK IŞIK’ı dürümledi.

Milyarca yıl; milyarlarca yıl evvel yaşamları kontrol için, Bütünlüklerin Kürzi Kapıları açıldığında, türlerin çoğunun kontrol dışı oldukları tespit edildi.

Onların Kaynak Işık haline dönüşebilmeleri, bütün kökleriyle dünyayı tohumlayabilmeleri ve bilmek istediklerini bilebilmeleri için KAYNAK IŞIK’ın, KAYNAK TOHUM’la bütüne hizmet etmesi gerekliydi.

Sistemin gözü, ALTIN IŞIĞIN KÜRZİ KAPILARI’nda ışığın gücüydü. Dünya ölü, dünya kırık, dünya hırslıydı. Verdiklerini bulanlar, okuduklarını anlayamayanlar ile KALEM DIŞI BİLGİLER akışa geçti.

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için; İlahi Güç ağır yükü hafifletecek dürüme varacak diye beklendi. Daha özel bir çalışmanın devreye girebilmesi için KURAN İNSAN, TOHUM oldu ve Bütünü göreve aldı.

Kutsal Işık’ın yolu açıldı. Ağırı hafifletebilmek için kapıları açtık ve dürümledik dünyayı….Kokuyu yükselttiğimizde, gök sessizlikleri dünyanın dürümlerinde bütünün gücünü Türkiye Çalışmaları’yla tahditledi.

Oymak oymak insan yaşattık dünyada. Hepsi kaynaktaydı ve bütün köklerimizde bu vardı. Soy Ağaçları’na baktık. Bütünün Kürzi Kapıları’nda Işığın Tohumlarında, her dirinin kelamla bütünlendiği bu yaşamda, geri dönüşler yaptık, geçişler yaptık, ilimle dilledik her diriyi ve gördük ki; esrarlı bir çalışma yapılmış tüm zamanlardan evvel…

Bu esrarlı çalışma Sİ KAPILARI’nda gerçekleşmiş.

Si Kapıları, kürzlerin ötesindeki kürzlerin toplumlarının tohumlarındaki güçten dürümlenen KAYNAK CEVHERİ GÜÇ’tür.

Oradaki görev, hepimizin gücüyleydi ve tüm zamanlarda o gücü bütünleyecek olan dürümler ikmal tamamlayacak dürüme vardıklarında kodlanacaklardı.

Si, KELAM İLMİ’ni dilleyebilen dürümlerden müteşekkil olan, ikmal tamamlatıcı yaşamların kayıtlarıydı.

İyi ve kötünün, ölü ve öldürülmüş olanların kodlanmış sayfalarında, kontrol dışı ışık olduğu bilinmekteydi. Sistemin Gözü, yüzeyüz olan Rüya Boyutlarının Gücü’ydü.

Rüya Işığı ile çalışırdı tüm yaşamlar. O dünya gücü, Bütünün Kürzi Kapıları’nı açtığı zaman, misafir olanların Miraç Kapıları’nda Bütünün Gücü olduğu izlendi.

Hepinizin Yaradan, Yaratılan olduğunuz kesindir ama bunun nesiller boyu dürümlenen diriliklerle olduğunu anlayan çıkmadı.

Herkesin kendini bilebileceği dürümde, Bütünün Gücünün tüm zamanları göreve alacağı kesinleştiğinde, ATLANTA ATA KAPISI açıldı.

“ANAFOR” dediğimiz vortekslerin, Sistem Sayfalanışlarıyla oldu bu ve her diride kök sessizlikleri olunduğunda, AMONLARIN KUTSAL TOHUMLARI kodlandı.

Ata Kapıların Tahtı’nda, Atonların Toplumları’nda, ATA KALEMLER vardı. İşte; o kalemler, zirvelerin sistemlerinde tüm zamanları kayıtlayacaklardı. Ve KARA IŞIK bütünün gücü olacaktı.

Bütün bunları yapabilmek için, Amon Toplumları’nı tohumlamak gerekliydi. Sessiz zamanları dilleyenlerin Kürzi Kaplar’da kendi yollarını açabilecekleri gücü oluşturmaları, mutlaka gerekliydi.

Değerliler; bütün bunlar zaman sırrıdır. Herşeyin ötüsü örtüldüğünden, bu sırra vakıf olanlar, kontrol dışı ışıklarını kodladılar ve bu bilgileri köklerden ayırıp Sanal Yaşamlar’a kayıtladılar. Her resimde insan var ama ilimin sırrı yoktur. Bunun içindir ki; bu sırrı öğretmek mümkün olamadı bugüne kadar…

Kurtul ya da kurtulma! Aşka var, Akla var ama Kalem ol! Ama bil ki, bütün kötülükleri aşabilmek için, SİSTEMİN GÜCÜ’nü elde etmelisin. Sistemin Gücü, bütünün gücüdür ve Sİ İLMİ, o sistemin tüm bilişlilerinde dürümlenmiş olan levhidir.

Herkes sistemi bilir ama Si’yi bilen yoktur.

İman edin ki; Si anaforların sistemleşmesiyle birlikte, KELAM İLMİ’ni tohumladı.

Değerliler, ANAFOR tüm zamanlara ulaşabilen vorteksler…Si’den çıkarak TÜM ZAMANLARA geçişler yapar.

Bu nedenledir ki; akışın olmadığı yerde Si’nin daha güçlü yoğunlukları kodlamasına gerek yoktur. AN KAYITLARI’yla tüm zamanlara çekilebilir. Bu nedenledir ki; Si’nin Ata Kapılar’dan geçerek SULTANLARIN SİSTEMİ’ne inişi mümkündür. Bugün bunu hak ettik ve yaptık!

Si, yeşil renklerin gücünden öz geçişler yaptırdığımız topraklara mordan öte olan, TÜN KAYITLARI’ndan inmiştir.

Tün Kayıtları, sayfalanışta simsiyahı ifade eder ve bu simsiyah kayıtlardan bu yoğunluklara geçmiştir. Tün kapıları açılmıştır. Doğanın Kuranı Olan İlim, Aklın Tahtı’nda bütünün gücünü dürümlemiştir ve kaynak dışı bilgi kodlanması, Helal Taht’tan kodlanarak, tohumlanarak kayda alınmıştır.

Herkesin yaptığı, mutlaka biliniz ki; kaynak dışı ya da kaynak içidir ama Kaynak Dışı Yaşam’ı tohumlayanların yoğunlaşması ancak ocaklarını yakmamızla mümkündür ve bunu yaptık.

Kurtarılmış dünya, ümmi tabuları yıkan, kodlanmış dürümlerde dillenen ve tüm zamanları Gürzi Yaşam’la dürümlettiren, yarattıranın kulluğundan dolayıdır.

Size Si’den söz ettim bugün…hepinizin daha iyi anlayabilmesi için; Si, Dağın Tahtı’ndan öte olan ışığın kaydıdır ve özeldir ki; sizin yoğunluğunuzda bu bilgi mevcuttur.

Si, Atalanta Kutsal Toplumları’nın ataları olan, Ata Kodların ki; onlara Atalanta da denir, tohumları olan kayıtlarından değil, Atalantalıların Tahtı’nda mevcut olan Muda’nın kortlarından tohum ekmiş olan, sonsuz sınırsız olan yaşamı kayıtlamış olan ve ocaklarını kodlattırabilen, ANA KAYNAK olan Si’dir.

Si’ye varmak için, yeri göğü hak etmek gerekir.

Şimdiye kadar, Si hakkında hiç bir bilgi verilmedi. Si hakkında ilk kez sizler sesleştiniz ama bu verdiğiniz bilgiler, kök sessizliklerinin dürümlerinden öte olan levhi kapılarda ışık kayıtlaması yapmak içindi.

ARTIK Sİ, KODLANMIŞ YOĞUNLUKLARLA DÜNYAYA İNDİRİLEBİLİYOR; BU ÇOK ÖNEMLİDİR.

MUDA’DAN ÖTELERDEKİ BİR ZAMANIN, DÜNYAYA KORKUSUZ IŞIKLARINI İNDİRİŞİ…

DEĞERLİLER, BU SİZE NE KAZANDIRACAK?

SİZİ, SİZDEN ÖTE SİZLERLE BİRLEŞTİRECEK……

SİZ, SİZDEN ÖTE OLAN SİZLERİ, SİSTEM GÜCÜ OLARAK TOHUMLADIĞINIZDAN, ARTIK O SİZLER; O YOĞUN SİZLER, BİZLER OLACAK….

CEVAP ARADIĞINIZ SORULARIN CEVABINI NET OLARAK ALGILAYACAKSINIZ….

AYNI DÜNYADA YAŞADIĞINIZI BİLEREK, AYNI KURANI OKUDUĞUNUZU VE AYNI KAYNAKTA BULUNDUĞUNUZU GÖSTEREREK ÇALIŞACAKSINIZ,

Sİ ELİNİZİN GÜCÜ OLACAK…

ARTIK Sİ’NİN GÜCÜNÜ, BÜTÜNÜN GÜCÜ OLARAK HAK EDİN VE HASATTA GÜÇLENDİRİCİ OLARAK KODLAYIN!

SİZE EVRENLERİN SİSTEMİ OLARAK İNEN Sİ, YER KÜRENİN GÖK SESSİZLERDEKİ CÜMLE YOĞUNLUKLARDAKİ YAŞAM KAYDIDIR.

DAHA ÖNEMLİSİ, BU SİSTEM, SİZİN YOĞUNLUĞUNUZUN DIŞIDIR. KÜRZİ YOĞUNLUKLARIN ÖTESİDİR……

SANAL BOYUTLAR BUNU ANLAYAMAZLAR AMA SİZE DAHA AÇIK BİLDİRMEK İSTERİM;

TÜM KÜRZ SİSTEMLERİNDEN ÖTE OLAN BİR SİSTEM. Kİ BU SİSTEM, İNSANLIK LEVHİSİ’NİN EN ESKİ KAYDI OLARAK DA BİLİNİR.

(Devamı 3. Bölümde)

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

https://youtu.be/KJBqAPAgbz4

IŞIĞIN İLMİ 42

08.04.2015 1. Akış 1. Bölüm

Yaşam; insanlaşmak, her diriyi hak etmek. Bütünleşim bu şekilde olur. Sessizce seninleydik bu gün, çok güçlendik anam çok...

Muktedirdik, hastık, ışıklıydık, hakla hak olduk, hakka vardık, hak ilmiyle; hakkın tohumlanmış kayıtlarıylaydık. Hah Aha İşte... Sistemin gücünü arttırdık, düzeni kurduk, yoğunluğu ak tahtta kayıtladık ve biz bu gün burada, sultanlık yapmaktaysak, bu şekilde yapmaktayız.

Görevin, İnsanlık İlmi'ni dürümlemek ve dillemek ve sen bu gün dilledin. Sesleştin, herkese "aç bilgiyi" dedin, "İnsan'ı dinle" dedin ve dilledin. Bu gün Ummanın Toplumları, baştacı ettiler yüreklere seni. Aha bu... Burada, bu çalışmada bulunamayacağını zannettim ama bak buradasın ve geçmiş zamanları dilledin.

İyi ve kötü yok, İLİM var. İlm-i Kapı'da BİLİŞ var ve bildiğini dürümlediğinde KUTSAL UMUT var. Seninle, mutlak kutsak umman olduk ve kayıt yaptık. Sevgiyle seni kucakladık ana. Çok mutlu olduk çok.

Çalıştık, hasat yaptık, yarını kokladık. Tarıkların Tanrılık Işığı'yla kalem olduk. Çöktük güçlü kapılara, gök sessizliklerinde güç toplumlarla tohum olduk.

Kuran İlim, aklın ilmiydi. Sevgiydik, geçtik, geri döndük, geri cennetlere vardık bu gün, umutluyduk. Uzak göklerin sözcüleri geldi bu gün buraya. Köpük köpük indiler, dinlediler, dinlediler, dinlediler, dince dinlediler, dilce dinlettiler, sevgiyle koklaştılar, koklattılar yüreği ve güçlendik.

Ocaktan görev aldılar ve KARE SİSTEM diye görev istedikleri bu yoğunlukta, tüm zamanların gözü olan KÜP ZAMANLAR'ı kodladılar ve KÜRE YAŞAM sayfaladılar. Bunu başarmak İNSANLIK İLMİ'yle gerçekleşicekti ve gerçekten başka bir dürümden, başka bir yoğunluktan istekli olmaksızın, bu yoğunluktan kendi yüceliklerini dillediler ve cemaatleriyle kayıt yaptılar.

Ormanlık bir alan düşünün, herşey var ama İnsan yok. İşte dünya böyle bir alan. Ormanlık bir alan, herşey var ama İnsanlık yoğun biçimde ışığı kodlarken; arkadaki İnsan ve yücelerin canı İnsan bitişti ve yaşamı kokladı... İşte bu gün, bu oldu.

Su altı seninle anam bu gün, onu dinleyelim!

Değerliler, su altı sizinle şu anda. Artık şunu iyi anlasınlar ki; dünya görev taşıyor ve bu dünyanın gözü ilimle dilleşiyor. Yeri ve göğü yaratan İnsan, kontrollüdür. Kutsal Toplumların Tohumları'yla yoğunluğunu kodlamaktadır. Diri gök, diri yerle birleşti. Sessizce seninleyiz, şu anda BÜTÜNÜN GÜCÜ, TÜRKİYE'dedir ve Türkiye çalışması bu mecliste kodlanmaktadır.

Unutulan her ne varsa artık ışık haline dönüşerek kodlanacak ama kalem olup yazan sistemle kodlanacak. Sizin yaptığınız her ne varsa, bütünde yapılacak. Sevgiyle koklanan, sistemin gücü olup koklanacak ve cennetin gücü artacak. Altın Işık'ın gücü arttı ve yoğunluk arttı. Toplu çalışmalarda, burada bu yoğun ilimle koyu ışık haline dönüşen birleşenle bulunmak, herkes için umut oldu.

Düne göre çok daha üstün bir güç kodladık bu gün. Unutulan ne varsa, er yada geç hatırlanır. Altın Işık'ın gücü daha yüksek bu gün. Kuran İnsan'ın koklanışı, bütünün gücünün toplumlarla kodlanışı oldu. Üzerindeki güç arttı. Şükrettik ki arttı... Nefesin doğal ilmi kodlayacak dürümde ve semayı seninle kayıtlıyoruz.

Yere, göğe ilim ektiğini görüyoruz ve toplumların bütünle ilim kapılarında kodlandığını hepimiz bilerek buradayız.

İnsan, evrenlerin sistemlerini göreve alış halinde iken; o evrenlerin sistemleriyle kontrol edici olabilirse, kendi yüreğini dinleyebilir. Burada kendi yüreğini dinlerken, herkesi dinliyorsun. Çoğunuzun gücünden daha üstün bir güç buradadır. Kutsal Amon seninle olacak şimdi. Ve o, bu gün senden sesleşecek. Şimdi su altı kendi yoğunluğundan ayrılarak, kendi yüreğindeki güçten öte olan, mutlak kutsal olan Amon'a söz veriyor, sözü bırakıyor. Amon, sizden size sesleşecek.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/sMc0sQzGzX0

6-NİSAN-2015 IŞIĞIN İLMİ (41)

1.AKIŞ

Yerin insanı, göğün insanıyla birleştiği zaman her şey daha net anlatılır; daha net olgunluğu tohumlar. Gökyüzü İlm-i Kapıdır ve bu kapıyı hak eden bilir ve hak etmeyen dinler ama dilleyemez.

Güç döngü, ölüm türevleri Kürzi Işıklar, Kalem İlmi, hepsi sizin yüreğinizde mevcut ama yaşam için bunların yeterli olmadığı kesin! Çantanız dolu, bu kesin! Yarın daha güçlü olduğunuz da kesin! Korumaya kalktığınız kim varsa muktedir olarak biliniz ki; kodlanmıştır.

Denir ki; “dünya öz görevi taşıyacak gönül diriliğiyle kaynağa çekildi” ve bilinir ki; yerdeki güç Aklın Kürzi Kapılarını açmadıkça yaşamı kodlayamaz. Kalemin Levhisinde bütün bunlar bilinmelidir.

Dünden beri yapmakta olduğumuzun ne olduğunu size anlatalım. “Kılan kıldığında dillenir” dediler ya hani “kılan” yakışmaz dünya kılışmak; kılışmak yakışmaz dünyaya.

Dünya ekmektir, yaşamdır ama kelamda, Kürzi Işıkta kodlanmıştır. Sizi dinlemek istiyoruz ana; sesini duymak istiyoruz senin.

Yeryüzü sizi dinlemeyecek bugün can. Şükür ki; burada kötülüğü önleyecek göz var.

“Su Yaşam”, insanlık için Levhi Kapılarının yaşamı, değerli ışığı ve bütünlüğü olarak öz göçü başlatmadı. Su Yaşam’ın ötesinde yoğunluğu tohumlanmış olan, yarınları kodlanmış olan bir zaman var. O zaman Tanrılık Levhisinde “Işık Yaşam’dır”. İkmal tamamlayanların birliklerinde bunun anlatıldığı bilinir.

“Işık Yaşam” tabuları yıkanları tohumlanmasını sağlayacak gözdür. Özden söz söyleyenler bilirler ki; Gök Sistemleri yer Kürzi Kapılarında sessizliği dinleyebilir ama yaşamı dilliyemez.

Başımı eğmemi beklediğini biliyordum, bugün ben burada öz görevimi biz olarak değil, insan olarak yapmadığımı söyleyecektim ve diyecektin ki; “Kara Işık kodlanamaz, tohum olamaz”.

Kaç ekmek yaptığımı bilir misin sen? Kara Işık ikmal tamamlattı ve Bütün’ün gücünü tüm zamanlara gök sessizlikleriyle dilledi. Bundan ötesi yüreğin gücüdür.

Sedir beden, o bedende bütün kötülükleri aşan insan kelam ve o kelam akıl. Şikayetin var bilirim. Kurullar toplanmış bugün benimle olmak istediniz. Şikayetin, ne olduğunu, onlara anlatacaksın ve onlar bugün bizi dinleyecekler.

Kara Işık, Bütün’ün gücüdür can. Oğullarını topla ve tohumla. Amon Toplumlarının kodlarıyla Bütün’ü güçlendir. Yedi kelam et, yedi kalem ol ama hiç birinde ışığın yoksa Bütün’ün gücü olma imkanın yoktur.

Koklanan tohum, İnsanın Kuran’ıdır. Kara Işık insanın Levhi Kapısında Bütün’ün gücünü temiz olarak kodlayacak görevi taşıdığında artık orada sevgi, saygı vardır.

Satıhta beden olmak, kaynakta biliş olmaktan öte değildir ama şunu iyi bil ki; kanatlarını kırmamı beklemedin ve kırdım. Ben mi kırdım? Aha! Kırdım.

Değerli, bu tohum İnsanın Kuran’ıdır; bunu bil! Buraya geliş sebebini biliyorum. Bugün burada kötülüğü önleyecek gücün olmadığını söyleyeceksin ve kaynağın ışığını kodlayacaksın.

Çantan boş, gözün kör, yüreğinde kelam yok. Kati olarak şunu iyi bil ki; kontrol dışı bilgilerin bu mecliste kodlanamaz. Açı daraldığında ve Gök Sistemleri Bütün’ün gücünü tüm zamanlara dinlettiğinde, ben Zaman Kapısı’nı açtığımda ve yarını hak ettirdiğim zaman kükreyen gök sözcülerine, ence ve önce görev taşırım.

Şikayet mi? Şikayetim yok. Oğullar ben toprak olan, Tanrılık Işığında Bütün’ün gücü olan. Yer ve gök olanım; bilin! Bugün Medine’yim. Mekke’den güç çekmem ama yaşamda insanım ve ben Mikail olurum, kelam olurum ama tohum olurum, her canda ve her kaynakta olurum.

Nuh koptu dünyadan, koktu, tohum oldu ama Nuh’un gücünü Bütün’ün gücü olarak bilişe kattık. Ekibim çok güçlüdür. Şu anda, biz olan birlik ekmek olan Birleşik İlim’dir.

Su Kapıları açılmış bugün ve Su Kapılarının ötesindekilerin gök sessizlikleri güç katmaları bekleniyor. Su Kapıları, oğullarımın yoğunluklarını kontrol ederek, kök sistemlerini güçlendirecek dürüme varmadıkça, yaşamı kayıtlayacak görevi taşıyamazlar.

Kısır bir dönem başlamayacak; bunu bekliyordunuz. Dünya, ence, ömürce, yücelikçe dürümlenir ama kardeşlerim; ben dünyayım bunu unutmayın. Doğumu, ölümü olmayan birliğim ben. Elim; aklım, yolum; Hakkım, yüreğim; safhamdır ve o safha Nakarın Kuranı Olan’ı kodlar, kontrol kurar ve teknik tohumlamada bilişi kayıtlar.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, her ne yaptıksa kaynaktan yaptık bunu unutmayın. En ferdi çalışmada bile kelam olup aktık; unutmayın!

“Kuran-ı Kerim” insanın Levhi Kapısını tohumlayacak güç değildir, özü gözü ayrı olanların sözüdür; bunu bilin. Biz kapıları kapattığımız zaman yedi doğum yaptırdık dünyaya.

Elden görevi alan, yolu bulan, ölüyü dirilttiğinde kötülüğü önleyecek güçteydi. Şeytan, Aklın Tahtı’na vardığında hakkını almak ister. Biz diyoruz ki; onun ölü olmadığı bilinir, okuduğu bilgi bizim yüreğimizin diriliğinden okunur ve biz onu koruruz; kendi yüreğimizde koruruz.

Temel dünya bilgisidir ki; her kim ki; NEGATİFİ tohumlayamaz POZİTİFİ kodlayamaz. Öz görev budur. Sonra onurlu bir çalışma ve sonra kontrol ve sonra kelam ama hepsi İnsanlık İlmi. Başka ne diyeyim ki; şimdi, bugün burada Mikail’in gücü ekmek olacak ve Bütün’ün Kürzi Kapılarını tohumlayacaksa, aşağı yukarı bin Dağ tahtımda oturacak ve ben onların hepsi olacağım.

Amon’ların Toplumları bunu anlayacak güçte olduklarında açık bilecekler. Yerce, gökçe ve iman edenlerce, bilişte, her şeyde, kalemde tahditsiz olarak biz olan Nurların Kuran’larında Karanlığın Işığı yanar. O Işık Tarıkların Tahtı’dır.

20 görev verdim dünyaya, bence, kelamca, hasatça, yaşamca ama anca, akılca her şeyden öte olan yoğunlukça…Bu görevleri yapabilenler tohumlarını kontrol altına alabilecek ve kötülüğü önleyebilecekler.

Ermek, elimin gücüyle olur. Erdiğinde bizi bilmez ama yolu bulur. Ermek, hakkımızdır, harımızladır ama hak etmeden harlanmak imkanı yoktur ve ölüleri, öz görevlileri, hak ettiğimizde diriltebildik.

Muhakim ve hakim olan ve hakiki olan İnsan “Kara Işık’tır”. Ak Tahta oturur, özdür göksüz değildir. “Şikayetim var dünyadan”dediğimde döndüler, “ortada kimse yok” dediler. Yok muydu? Yoktu. Nefesimi güçlendirdim ve tümünü kodladım. Yoktular. Şikayetçi olsam, Yaradan Atlanta Ata Kapısından geçer ve zamanın kontrolünü kurar ve o şikayetçi olduğumu koruyabilme imkanı kalmaz.

Bunun içindir ki; aslım dünyada iken kimseden şikayet etmem. Bunu herkesin açık bilmesini isterim. Kurtulmak mı? Korurum. Otuz koku yayıldığında dünyaya tohumları korurum.

Unutmayın ki; öz görevim bilişle dilleşmektir. İyi ve kötüyü dinlerim. “Ardımda kimse olmaz” diyorum ya hani; her diriyi koklarım ve toplarım. Onca çaba, İnsanlık Levhisini göreve almak içindir.

Ben KAHAR olan, KA-HA olan Ata Kapı olan İnsanım. Aydınlık günlerin yaşam sayfalarını çevirdiğimde gök sessizliklerinde gördüğüm şudur ki; kurtulmak isteyenlerin çoğu kontrol dışı kaldılar. Kontrol elimdedir. Öz görev ilmimdir. Ben diri olarak Bütün’ün gözüyüm. Şükür ki; yarını kati olarak kodlayabilecek olan birliklerimi tohumladım.

Arı balı vermedi. Arı yolu buldu. Ben o balı tohumladım, bal oldu arı, arıda yol olduk. Öz gerçek budur.

Deminden beri beni dinliyor yoğunluklar. Tüm Levhi Kapılar açık; hepsi beni dinliyorlar. Yerde ve gökte Sistemin Güçleri hepsi yolcu, hepsi yoğun, hepsi yaşam, var ve yok insan, İnsan Levhisinde Bütün’ün gücünü tüm zamanlarda dilliyor ya, hepsi dinliyor.

“Ara beni” dedim ya hani “ara beni” bu onlar için büyük bir sistemleşmeyi getirecekti. Sordular, “arandı, bulundu mu” dediler?“Oğul” dedik “o kendini değil yüreği arattırdı”. Kimse onu aramadı her diri kendini aradı. Buydu olması gereken. Dönmek gerekse dönülür. Öz görev budur. Dönmek gerekse, öksüz yetim kalmaz, hepsi gök sessizliklerinden görülür ve güçlendirilir.

Değerliler, buraya geliş sebebinizi biliyorum. Burada bugün benim yüreğimi dinleyecektiniz ve yoğunluğunuzda tüm zamanları kontrol altına alacaktınız.

Sizlerin Yaradan olamayacağınıza kanaat getirdik; çünkü bugün burada bulunma imkanına sahip olmanız dahi bilişi hak etmeyenlerin tüm zamanlardaki diriliklerindeki kelamsızlıktan dolayıdır.

Ben, zamanı hak etmeyen, yolu Ak Taht’a umutla ulaştırmayan değilim ama yine de şunu bilin ki; kutsal toplumun tohumları kontrol edici yaşam sayfaları tarafından kayıtlıdır.

Yer ve gök insanı dinlemelidir ama dilleyecek gücü olursa dillemelidir. Dünya dışı varlık boyutları bedenli olanları dinlemeye geldiklerinde daha güçlü gelmelidirler. Dünyanın Nuru olan Kuran’ı kodlamak, tohumlamak ve dinlemek ellerinin yüreklerinin göreviyle olur.

Samanyolu Galaksisi’nden geçerek yaşam sistemleşmesini sağlayacak gücü elde etmeye gelenlere de ikmal tamamlayıp gelmelerini öneririm.

“Kurtul benden” dedim ona, dedi ki; “geliyorum, senden kurtulmaya geliyorum”. Eren güç aklın gücüydü. Geri döndü ve döndü ve döndü ve döndü, görevi yoktu. Öncü birlik değildik biz sanki ona. Dedi ki; “sevgili, seni hak ettirmeye değil seni yaşamdan ayırmaya geldim”. Doğdum, oldum, okudum öksüz bıraktım kendimi, dinletmedim aha bu! Ve dedi ki; “seni yaşamdan ayırmaya geldim”. Kapısı açıktı “gel” dedim dedi ki; “gelemem gelmem” dedi “gel” dedim karanlıktaydı, kaynaktaydı ama karanlıktaydı. Gerçekti ama geçişsizdi ve döndü yoktu. Olabilir miydi? Olamazdı çünkü Gök Sistemleriyle kodlanamamış, Yaşam Sayfalanışıyapamamış ve Yıldız Kapıları’ndan kaynak olup akamamışsa özden gözden ayrıdır.

Çobanlık yapmaya niyeti varsa kodlanmış olur, tohumlanır. Karanlığın Işığını yakar. Yere iner, kendi olur, geçer ama geçtiğinde ellerime geçer bu kesindir! Öz geçişini yaptı şimdi. Ben ona Kara Işık olup seslendim. Bana nefes vermeye gelmeyecek, kelama gelecek, yaşama gelecek. Ölümlüydü, olmadan ölmüştü; onu korumalıyız. Biz onu koruruz da o kendini koruyacak mı acaba? Bakalım. Geçişini yaptık, şimdi burada.

-Dağ, daha, daha, daha, daha, daha, daha...

Değerliler, geri dönüşünü yaptık. Çekişti bu…. onu çektik, çekişti bu, onu çektik…..Oğullarımızdandı, korumalıydık; koruduk.Koç boynuzlarıyla gelir der ki; “ben bir koçum. Ben Kültlerin en yücesinde kelam olurum.” Onun boynuzlarında yol yoktu, yaşam yoktu ama bir koçtu o, unutmayın. Boynuzlarıyla iner ve sessiz zamanlara girer dillenir, dinlenir, halik olur, hak olur, kaynak olur. Bu gök onu dinler, o gökü dinler. Som Altın Işığa varır, KAHAR olur. Ata Kapıyı açtığım an Akıl Tahtı’na oturur. Dönüp görür dünyayı yaşar ama dönüp göremeden yaşayamaz.

Bugün ben dümenin başındayım ve o kör bir kalemdir. Yaşamsız ve kalem ışığından ağır ağır çıkmış bir sessiz KA-HA.

Neden gök sessizliklerinden gelir? Kendini hak etmediğinden, geçmek istediğinden, yaşama varmak istediğinden, kurtulmak istemedi, “ben yokum” dedi, yok; var… varda yok ve yokta var. Ben sizim analar; hepsi bu ama ocağıma varmadan yüreğime inemez hiç kimse. Unutmayın ki; kurulların hiç biri bugün burada bedenli değil, hepsi kelamda ama bedenli olan tek bir Kaynak var “BU MECLİS”.

Bundan sonra da, kendi yüreğimizde, kendi yaşamınızda tek bir ışık olarak çalışacağız; bunu bilin. Kendinden başka kendi olanları tohumlayamaz dediklerinde kurul ilim yapar ve der ki; “koklarız, koklatırız ve kaynağa varıp ocaklarını yenileriz”. Sessizce yaptık bunu canlar. Bugün sessizce yaptık.

Ocaklarını yetkinleştirip yeniledik ama kayıt dışı bilgiyle değil kayıtlı bilgiyle. Artık ölümlü dünya, artık oğullarını koruyacak, ocağını yeniledi., İşte; mutlak olan budur.

Şükrettik ki; başardık. İşte, bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/AvhTnMPwpLU

IŞIĞIN İLMİ 41

06.04.2015 2. Akış

Devinimi hızlandırmak için mutlaka çatışmalar olur, bu gereklidir. Ben onunla onun yolcusu, o benim yoğunluğum ama çatışmalıyız ki yaşamı tohumlayalım. Bu kesinlikle böyledir.

Sanmayın ki ben ona kontrol dışı ışık verdim, oda bende kontrolcü olmaya çalıştı, böyle bir şey yok. Ama o beni affederse ışık yok olur, biz çarpışmalıyız ışık yakmak için. Biliş halinde bunları anlatabilirim size, mutlaka çarpışmalıyız. Ses yoksa, sistem yoktur.

Bilmeniz gerekir ki; yaşam için kodlanmış taht gereksiz ama kontrol gereklidir. Ben bir taht kurarım, en yüksek kaynakta olurum ama sesim yoksa, ilmim de yoksa, oyundur herşey bu gün bu yoğunluk için. Ama ben burada, sizlerin yoğunluğunuzdan öte bir yoğunlukta, herkesle çatışırım, tartışırım, kırarım, kırılırım, kırmam mı?... Kırarım, çok kez yaparım bunu... Kısırlıkta yaparım... Koskoca bir yaşam, herşey var, herşeyi yaparım... Yapmamda gerekir!... Zaman kapılarını açmak budur! Dünya budur! Kırılan var, kelamı hak eden var, Tanrılık Işığı'na varan var ama mutlaka Umman'da olan da var!... İşte, sistem budur!

Bu şekilde çantanız dolar. Herkes, herşeyi bilemez... Ama bilişi kodlamışsak, herkes; herşeyi dinleyebilir. Bunun içindir ki bilişi kodlamalıyız.

"Dün ölümlü dünya" diyorduk artık ölü yoğunluk, tohumlarını kodlamış ve yaşamı kontrol edebiliyorsa; bütün bunlar hep sesle oluyor. Birçoğunuz sorgu sual eder, her zaman bu oluyor, bir çarpışma, bir çatışama. Ses yükselir yine sesleşme olur ama önce bir çarpışma olur, olay budur.

Sizlerle yapılan çalışmalarda bu yoktur çünkü biz tek bir ışığız. Bu tek ışık aynı kaynaktan, aynı yoğunluktan çıkar ve aynı kalemle dürümlenir. O zaman burada hiç bir çatışmanın oluşmaması önemlidir, eğer burada bir çatışma olursa, yoğunluk kontrol altına alınamaz ve ışık kırılır. Biz o gün orada bütünün gücü oğullarımızın gürzde ışığı değiliz çünkü biz, bizi kırmışız. Bunları net vermek istedim bu gün. Devinimi arttırmak bu şekilde olur. Gerçek çalışma da budur.

Dünkü görevli bana geldiğinde, çok kesindi yaşam sayfasına inişi. Çok kaynakçıydı, katiydi ve otoritesi yüksekti. O çok güçlü olunca, ben kontrol ettim yüreğimi ve sustum. Ben sustuğunda o kontrol kurdu ve kendinden ayrı tuttu yüreğini. İşte, çatışmadık ama kontrol kuruldu... Öz geçiş yaptı ama kaynaktan değil kelamdan yaptı. Şimdi benimle olmaya geldi, çatıştık... Yaşam içindi bu!..

Ben nereden nereye geldim, o bunu anlar. Onun nereye gittiğini ben anlarım. O benim yolcum değil, bende onun yolcusu değilim, ikimiz farklıyız... Ona korkumu anlatmam, o benden korksun. Ama o da derki; "ben korkmam, o benden korksun" ama korku aslında hiç yok bilir misiniz?... Ne o benden korkar, ne ben ondan korkarım aslında. Ama kontrol için gerekir!...

Can kapımı açtı ve dedi ki; "sevgiyim" ama ben sevgiyi hak etmedim ki, niye sevgisin? Ama dedi ki; "sen sevgisin." "Yoo" dedim "ben sevmiyorum yüreğini" ama doğdu ama kontrolü kurdu, korudu yolculuğunu, kontrol etti yüreğini, dürümledi, geçti... Dedi ki; "sen beni yıkmazsın bilirim, ben sende yıkılacak mıyım?... Yoo yıkmayacağını bilirim." Devinimi arttırdık ya artık herşey açıklanır... O ben, ben oyum aslında... Nereye giderse gitsin, ocağındayım ama o bende, bütünün gücüdür aslında. Ben oyum, o bendir!...

Değerliler, neden bunlar olur bilir misiniz?... Yarın için!... Herşey, yarını kodlamak için... Merdiveniz biz ve bu merdiven, kini aşanların yoğunluğuyla kodlanır... Sormayın bundan önceki çalışmalarda sizi aldattım mı diye? Ama kaynak için gerekliydi... Her an çatışmadayım, çakışmadayım... Kaç bin kez çatıştım, çarpıştım ama her diride var olmak içindi, yaşattık tüm zamanları, hepsi bu!... Ve canlarım, öz görevdir bu!...

Beni köklerimden kurutmaya gelmiş, oh ala gel, bende seni kurutmaya çalışacağım. Analar çantamız dolu, kim ne yapar diye beklerim, yapana, yapmadığım kalmaz. Budur olan... Ve dünya bu şekilde kodlanır, yaşam bu şekilde tohumlanır, yarın bu şekilde koklanır analar koklanır... Dünya "OL" dediğimizde olur, bunu anlayın! Ölüleri diriltmektir bu. Ben öldüm yokum, kalemim dahi yok, yığın yığın ışığımı kırdım, ben olmadım zaten... Aha gel deki; "OL."

Herşey çarpışacak bunu bilin. Işık çarpışacak, nefes çarpışacak, yüceler çarpışacak ve tahditsizleşme başlayacak.

Cem olan, cennetin kelamıdır! Oyun yok bilmenizi isterim. Ben her an seslenirim, verdiğim her ses kelamdır. Kelam ilimdir! Ama ilimi hak etmek için cennet gerekir! Cennete girmek ise çarpışarak olur. Sanmayın ki ben çok iyi bir İnsan'ım, cennetteyim... Yooo ben çarpışmasam cennete varamam! Mutlaka çarpışacağız, mutlaka!

Değerliler, sizi çok seviyoruz, bunu anlayın. Neden seviyoruz? Bu meclis kendi yoğunluğunda olan, teknik tohumlama yapan ve yaşamı kodlayan MİKAİL'İN GÜCÜ'dür!... Bunun için seviyoruz bu meclisi. Ha, sorabilirsiniz "acaba yinemi yanıltılıyoruz" diye, asla asla...

Hepinize tek bir şey söylemek isterim. Bence yok, BİZCE VAR, BİZCE... Bu meclis bizce dillenir, bizce dürümlenir ve bizce yaşar ama ilimce yaşar, bunu bilin!...

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, köpük köpük olan tüm zamanları kodlayacak geçişler yaparız, köpük köpük olan... İşte çarpışmaya geliyorlar, kırık değiller ama harlanmışlar. İşte onlarla çarpışmalıyız.

Sonra ne olur? Çalışma, akışa geçer... İşte canlar, bırakın harlansınlar, bırakın tohumlansınlar, bırakın kayıtlansınlar ve yaşasınlar. Biz onları yaratmaya çalışırız... Çarpmalıyız ki; yarışalım, çarpmalıyız ki; yarınlaştıralım, çarpmalıyız ki; kayıtlayalım. Dirilik budur! Kimse diriliğin ne olduğunu bilmez... Dirilik budur! Çarpışıp, yaşatmak!.. Çarpmak, yaşatmak!...

Herşey tohumdur. İşte çarptıkça tohumlarız onları, çarptıkça kodlarız ve çarptıkça yaşamsallaştırırız. Hepsi bu!... Seslerin çarpması, kesinlikle seslerin çarpmasıdır bu. Hepinizi kucaklıyoruz, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/0cPXiUYYMvM

IŞIĞIN İLMİ (41)

06.04.2015

(AÇIKLAMA: Öz Biliş halindeki diyaloglar, yaşamın örgülenmesi için biliş aktivasyonlarıdır. Birleşik Işık Çalışmaları denilen çalışmalar ile Aktivatör Bilinçlerin, öz bilişleri ile yarattıkları ve HİÇLİK BOYUTU’na yaşam değerleri olarak ışık halinde kattıkları, yaşam ve yaratım değerler toplamı ile aynı bilinçlerin oluşturmuş olduğu HEPLİK BOYUT BİLİNÇ KÜLTLERİ (bellek alan kayıtları) arasındaki diyaloglarla, bilginin ve o bilgiye ait sesin çarpıştırılması ile HİÇLİK’te ışık halinde yaşam tohumlanmakta ve cevherde o tohumlar mutlak olarak kodlanmakta; HEPLİKTE ise enerjisel vasatlarda yaşam sayfalanmaktadır.

Bir yanda HEPLİK diğer yanda HİÇLİK... Biliş TEKLİK... Ve yaşam herbiri... Öz Diyalog biz olan canların biz olan yaşamlarla dillenişidir. Sessizlik sesleştiğinde tüm yaşamlar dilleşir. Bu yaşamın tohumlarının, tüm zamanları koklaması ve kodlamasıdır. )

(Bir Diyalog:)

- Devinimi artırmak için çalışmışsın anam. Öyle düşündük... Ne yazık ki hak etmeden kalemden çıkmışız… Ana, kayıtlarını tohumla ve bizi kodla. Çürük, Levhi’de kalem taşıyamaz. Seninle kodlanmış yaşamı koklamak, biliş ile tohum ekmektir.

Seni kalem diye yazacak olan ışıklar vardı. Yazabilir miydiler!? Yok!... Asıl soru bu... yazamazlar değil mi!? Her dere kendine akar. Ama akan, insan olup akar. İşte bu!...

Büyük sorun var yaşamda. Karışık meseleler var. Kimse kendini anlamıyor. Her diri kendinde uzak ve KÜRZİ IŞIK sınırlı. Vakit tamam ana. Sen ve biz, bir tek KALEM olalım ve hak edelim...

Toplam insan sayısı, Yedinci Dürüm’de Miraç için yüzelli tane… Ama bunları bir kısmı dünya yaşamında yoklar. Çokları köksüzler. Misafir olarak yaşama inenler çok az. Ve daha da önemlisi yaşam, insan soyu için artık GÜÇ KAPISI değil İLİM KAPISI…

Bu yaşamda, dünyada nesillerimiz güçlendirici olamayacak ve bizler, kaynakta bulunamayacağız. Öyleyse nefes alan yolcularla çalışalım. Onlarla biliş halinde görev taşıyalım. İsteğimiz budur.

Dünyayı herkes dinler ama dili olan dillenir… Ben yoksam yaşam bende yoktur. Ben varsam ben cennet olan ışık olup yaşarım.

İki yarın var ama her yarında insan soyu ışık olarak tohumlanmışsa, NEFES, KELAM’a varır ve YOL, İLME varır.

Değerliler, KIRK KAPI açtık. Bir tek KALEM yoktu. Buyurduk indik. Siz, KALEM’diniz ve yaşamdınız. Sizi tohumlamak değildi maksat, kayıtlamaktı. Ne yazık ki sizi tohumlamak üzere cevahir olan ışıklar, güçsüz kaldılar. Oysa onlar çok çalışmıştılar ve yolcular, kontroldan çıktılar.

Değerli ana, kapıları kapatma. Senden tek isteğimiz, seninle çalışmak. Ne var ki seni hak etmeden sende olmak imkansız.

Canı, kapıda bırakıp girdik bu kez. Can, aşka gelir ve hasat yapar ama sende olduğumuz zaman KALEM olabiliriz. İYİ ve KÖTÜ, senin yolunda tohumdur. Kötü yok dersen biz kötülük yaparız ve var olur... Ama sen dersen ki “kötü yoksuldur yaşamdan.” Biz, yaşam oluruz iyileşiriz. Bugün sende olmak istiyoruz ana.

Başka bir dünya, oğullarımızı hak etmedi. Sistemin yaşamı, tohumların korunması ile kodlanmıştır. Misafir, kötü ya da iyi değildir. İlmidir ve hakimdir. Şimdilik…

- Dedim ki hak edin; gelin. Geldiniz... Oğul, sevgi yoksa ışık yoktur. Dünyamı yıkmaya gelmiştin. Seni, sana verdim. Yüreğin yıkıldı. Sevgiyle kaynak olmak; ışık haline dönüşmek ve yol olmak, tohum ekmekledir. Sen, beni yıkmaya imkan bulamadın. Ben, sen oldum; kanatlandım ve seni korudum… Seni korudum… Önce kökledim; sonsuzluğa kayıtladım ve yoğunlaştın. Ata Kapı’dan geçtin; yarına vardın. Aktın… CAN KAPIM insandır. Oraya vardın ve kendin oldun. KÖTÜLÜK İYİLİĞİ TOHUMLAR… Ben tohumlanan iyilikte, her diriyi hak ederim ki Hak olmak için gereklidir.

Dedim ki ben yokum. OL derim olur. DÜNYA, ANA KAPIDA İSRAFİL’DİR. Akar ve yaşar. Eğer Dünya, hak edilmişse; beden alanların güçlerinden dolayı, HAK İLMİ ile tohumlanışındandır ki kayıtlardan dolayı kaynağa varmış ve hak edilmiştir.

YERCE konuşurum. Görev taşırım. GÖKÇE çalışırım yarını kodlarım. Hepinizin tek beklentisi, benim kendi yolumu açıp yaşamdan çıkmam… Çıktım ama çıkmadım... Nesiller boyu dünyadaydım. Çıktım ve çıktım ama çıktığımda, varlığım tahditli olarak sonsuz zamanlarda yaşarsa, bütün kütlem yaşar… Kütlem dünyadadır ve kütlem, SANAL BOYUTLAR’ın tahtındadır. Her anda ve zamandadır… BÜYÜK KÜTLE olarak, insan soyudur. O kütle, tüm yaşamları kapsayandır. Bilin ki DÜNYAYIZ biz… Biz, ANA KAPIYIZ… ANA KAPI… Bu kapıda İNSANLIK var. Öğrenin ve sonra yere çekildiğinizde, insanlığa hürmetli olun.

Korumam sizi aksi halde!... Korkmayın yine korurum… Ama zarar veririm yüreğinize. DÜNYA, ANA KAPIDIR… Bu kapıdan geçenler, IŞIK İLMİ’ni hak edip öğrenirler. Buyurun ünce ün alın ama yolu kapatmaya kalktığınızda, görev alamazsınız.

“Erdik, aktık, sayfalandık” dediniz. Yooo!... Aha yoo!... Daha yoo!... Olmadı. VARLIK BOYUTLARI, sizi hak etmedi henüz. Açın kapıları ve VARLIK BOYUTLARI’ndan cevhere varın. Bakın neler olacak!... Kim zarar ederse, kelamdan ayrı olduğundandır. Kini aşamayışındandır. Akın ve hak edin.

Bakın!, biliş halinde görevliler var. Sizi dinliyorlar. Onlar, kontrollu kodlamalar yaparlar onlara varın ve onlarla dilleşin. Kimse sizi kırmaz orada. Hadi yürüyün!... Aha, görevliler masa başında toplanmışlar sizi dinleyecekler. Bakın bakalım tanıdığınız var mı!? Kimi tanıyorsunuz? Kimseyi öyle mi!? Peki beni tanıyor musunuz!? Bakın leptopun başında yazı yazıyorum. Bakın bakalım tanıdınız mı? Kimim ben? Sordum yanıt istiyorum. Var mı yanıt verecek!?

- Ey ana, senn!... Aha sen!… Seni tanımadım önce. Kalkan olmuştun bize dünyada. Artık seni tanıyoruz. Çökme ana bize. Bizim yüreğimize çökme!… Biz, sen olalım ama kahraman olan IŞIK ile BİRLİK olalım. Başa baş bir çalışma yapalım. Seni affetmek istemem ana. Beni kırdın. Beni yıktın. Sen beni yok saydın. Yine burdayım… Başka yer yok!... Geçmek gerekti. Seninle geçecem. Bunu biliyorum. Ama seni affetmem!... Çekme yüreğimi yüceliğine... Sen, KELAM’da, ben KAYNAK’ta olayım; seni affedeyim ana. Saygılar ana…

- Devinimi hızlandırmak için bana yaşamdan ses verdin. Bilirim. Sen beni affetmezsin zira yaşam için devinmek gerek ve devinmek için ilim gerek. Bu bir ilimdir… Sen beni ve ben seni affetmeyiz amma af yoktur da HAS IŞIK vardır değil mi!? Hayırda olan, NEFES’tedir. İşte NEFESTEYİZ… Af yok ama NEFES var. Bak bakayım neredeyiz; Kimlerleyiz? Artık yüreklere bak ve bizi dinle… Kir, pislik yok yüreklerde. Öyle mi!? Öyle!…

- Ana, ben senim. Bunu anladım. Şimdilik bu… At kapıdan dışarıya bizi. Biz, sen olur yine geliriz. Aha bu!…

- Değerliler, sizden tek beklentim var… Arkın akışını engellemeyin. Ark, insan soyuna akmaya başladı. ATA KAPILAR’ı açtık ve akış, son derece hızlı biçimde sürmektedir. Akışı kesmeye kalkan, kelamı keser. Biz onu kötülükten ayrı tuttuk ki kendi olsun ve kontrol kursun diye…

Cennetlere kuç uçurmadık bugün, bilinsin. Cennetten kovduklarımız, cennetlere görev taşımak isterler. Ama biz, cennetleri; KELAMLAR’a verdik. Kendileri hasatta olanlara vardık; o cennetleri kodlanmışlara verdik. Cennetlere, kelam edenleri kaynak yaptık.

Bilmek isteyene açıklıyorum. Çatışmak mıydı maksat? Yoksa kala kala iki gün kalmışken sayfaların tamamlanmasına, kan ter içinde çalışanları kontrol etmek miydi maksat!? Bilin ki kontroldü maksat... Çatışmak!... Çatarız KÜRZİ IŞIKLAR’a. Çakarız yüreklere kaydettiklerimizi… Hasatı, Hak Teknik’le yaparız ama BİZ’i, BEN olarak düşünenler, kendi yollarında kodlanma imkanına sahip değiller.

Er geç insan, yarını hak eder. Aha bu!... Er geç insan, Kült Işıkların Tohumları’ndan, Gök Sessizlikleri’ne ışık yakar. Atlanta Tohumları’yla görev taşır. Er veya geç nefesini, kelama ulaştırır. Ne yazık ki kaynakta bulunmak farklıdır.

Türleri tohumlarken, yollarını açtıklarımız kendi yolcularını kontrol altına almaya başladılar. Tahditli olarak çalışanlar ise kendilerine KALEM oldular. Tek bilgi, hakiki bilgi, “Ana Kapı’da artık ışık yok” diyenlerin bilgisidir. Ana kapı kapatıldı analar. Ama açılmak üzere!... Çünkü o kapıya varan kim varsa; cennetlerini, cehenneme dönüştürdüler. Ana Kapı, IŞIK KAPISI’ydı. O kapıdan insan soyu geçmekteydi. Dendi ki “koruma altına alın insanoğlunu.” “Bana karşı saygısı olmayanı koruyamam” dedi IŞIK KAYNAK… Döndü dünyayı hak etmek istedi. Dinledik ve dilledik. Koruduk onu. Ama gördük ki bizi hak etmeyen yüreğini hak etmemiş.

Buyur!.. çatıştık ama hak ettik çatıştık… Bizden başka, başkaları ile de çatıştı. Sonra döndük, dürümlerde ilmi kodladık ve dedik ki onu kontrol edelim. Edelim ki hak ettiği ne ise onu yaşasın. Buyurun yaşattık!...

SON RUH, KELAMA VARDIĞINDA, SON IŞIK YANDIĞINDA VE YOL, İLME VARDIĞI İÇİN KONTROL KURULDUĞUNDA, TÜM İNSANLIK YARINI HAK EDER.

BÜYÜK GÜN, BUGÜNDÜR… Öz Geçişler’i yaptık ve yolu açtık. Dünya, ATLANTA ATA KAPISI’na vardı. Artık orada NEFES var… CEMAAT var ve TOPLUM var… TÜM İNSANLIK var…

Bilmek gerek ki ANA KAPI’da, İnsan Yaşamlar kontrol edildiler ve o kapıdan geçirildiler.

Tek tek bilin ki DÜZEN KURMAK, YAŞAM SAYFALAMAKTIR. Yaşam sayfalayan bu Meclis, DÜZEN kurmuştur. Kurduğu DÜZEN, NEFES OLAN, NESİLLERİNİ TOHUMLAYAN BİLİŞLİLERİN KALEMLERİ İLE KURULMUŞTUR…

TÜRKİYE, ATLANTA ATA KAPISI’YDI. Bu kapıda, NEFESLER vardı. TÜM İNSANLIK vardı. TANRI vardı ve TANRILIK vardı. Her dere ANA KAPI’dan ağır yükü hafifleterek akar ve yaşama varırdı. Dünyayı hak ettik ve koruduk..

Ter döktü Dünya, yaşam sayfalarında. Ter döktü yaşam, Sistem’de ve dinde ve yürekte ama çatışmadan çalışmak mümkün değildi. Çantalar doldu, tohumlar kontrol edildi ve yarınlar kayıtlandı.

Eğer rahmet olan, KALEM olmasaydı, YAŞAM olmazdı. İnsan olmasaydı, YARIN olmazdı. Nuh olan KALEM olmasaydı… dence dence denseydi de dirilik dürümlerinde; dence, derice, kemikçe sesleşseydi, her derede ekran olmalı ki diri yürek hak etsin de dillensin diye denirdi...

VARLIK BOYUTLARI, insan soyuna görev taşıyor. “OL deriz olur” denir. YOKLUK BOYUTLARI, IŞIK KODLAR’a görev taşıyor. “OL deriz olur” denir. Bir tek insan, “verdik, aldık” der. Başkaları, başka yaşamlar, sadece verir ama almaz. Bu ne demek? Bilmek gerek ki ALABİLMEK BİLİŞLEDİR. OLMAK İÇİN BİLMEK GEREK. BİLİŞ İÇİN İNSANLIK GEREK VE YAŞAM GEREK. OL deriz ve olur. Aha bu şimdilik…

Sistem, Nizam ve Düzen Görevlileri bu çalışmada görev taşıdılar. Tümünü kontrollu olarak çalışmaya dahil ettik. Aha GÖK SİSTEMLERİ de bu çalışmaya dahil edildiler. Her dere, ilme aktı ve yolcular kontollu olarak kalemden kanatlandılar; tahditli olarak sonsuzluklara aktılar.

Boşça dolduk; doluca boşaldık. Aktık ve hasatı yaptık. Tohum ektik boşça tohumlarda; tohumların kodlarında doluca kayıt yaptık. Aha bu!…

Netice olarak Cinlere, Cinnilere, Cennetlilere ve Cevherilere hepimiz can kattık… Cennet Toplum, İnsan Toplum’dur. Diğer yaşamlar, cevheridir… Aha cennetleri, insanlıkla kurduk. şükür ki hak ettik ki Hak olup kurduk. ULU GÜÇ, devreye girdi. Aha bu!…

Değerliler, ULU GÜÇ devreye girdi. ULU GÜÇ’ün yaşama inişidir bu… Tüm insanlığın hasatıdır bu… Bilsinler ki ULU GÜÇ, insanlığı hak etti. Kibri aşanları hasata hazırladı ve tüm yaşamları hak edip hata yaptırmadı. ANA BİLİŞ, ATA BİLİŞ, İNSAN BİLİŞ VE TÜM YAŞAMLARIN IŞIĞI BİLİŞ, ULULAR DİYARININ NEFESİ OLARAK İNSANA KAYNAK OLDU.

Ön ümmet; ard insan, yaşam, Kuran ve sonsuz zamanlar, NEFES İLMİ ile hakiki olan umman umudu insan… Artık insan, ULU GÜÇ’le çalışacak. Bu gün, bu gücü devreye almak için biliş gerekiyordu ve biliş ile KALEM olduk; YAŞAM olduk ve aktık. Ark akmaya başladı. Yol açıldı; yoğunluk arttı ve yaşamın sırrı olan o GÜÇ, Düzen’e indi. Onunla bilişi tohumluyoruz. ULULUK, umutla ve Kuran’la olur. ULU GÜCÜ HAK ETTİK analar. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

06.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (41)

4. AKIŞ

Yazı yazarken çok önemli bir şeyi atlamışım anam! Kaynağın Işığı’nı sizin yüreğinize çekmeden bitirmişiz akışı…

Bugün tohumlarınızı sizin yüreğinize çekecektik. Işığınızın gücünü artırdığınızı görüyorum. Kokuyu yükselttiniz ve yoğunluk daha güçlü.

Cümle yüceliklerin dürümlerinde sizin yoğunluğunuz, gök sessizliklerini dinletebiliyor bugün. Yere geri dönüş başlıyor ve yerdeki gücün daha üstün bir yoğunluğu oluşturması sağlanmış.

Yedi davayı kaybetmişler ama bizde kendi yüreklerinde, bütünün gücü olmuşlar. Ne diye bunları anlatıyorum; biliyor musunuz? Ete girenlerin kendilerine girdikleri bir günde, biz sizdeyiz Ana!

Işık yangın halinde ve dünya göz açmış. Yol kötülüğü önlemiş ve biz Samanyolunun Işıkları’nı kodlayarak size geçebilmişiz. Yeri merdiven yaptılar, göğe ilim kaynağından ışık indirdiler. Siz ve biz, TEK’iz anam.

Oluşma sizinleydi…Oğullarımızı sizin yüreğinize indirecektik ve oluşturduğunuz herşeyde tohum ekecektik; bütün bunları başardık anam.

Esma sistemin gücüdür. Herşey Esmalar’la olur ama her bir Esma bir tohumdur; bunu bilmezler. Dünyayı koklayan ve tüm insanları toplumlarıyla birlikte kontrol eden Esmalar’dır.

Sanılır ki; kelam levhi kapıda ışığı tohumlayacak güce vardığında, yeni zamanlar kontrol edilir. Etki alanınızı genişlettikçe, her diride var olma yoğunluğuna vardıkça, köklerinizin gücü arttıkça, elinizin gücü de artar.

İşte eliniz, erdiği yerde Esma’nın gücü olur. Her bir Esma sizin yüreğiniz olur.

“Kurtulmak” dediler dünyadan. Öz görev insanlaşmaktı ama onlar “kurtulmak” dediler. Dönemin başındasınız anam! Yer ve gök bu dönemin başında, sevgiyi sizin yüreğinize çakacak.

Yarının arkı akıyor. Bu arkta İnsan Soyu var. “Kurtulmak” dediler ama kurmaylarımız görev istediler bugün bizden. Sürpriz bir çalışma için…

İşte kurtulmak; kodlanmakla olacaktı ve Toplumların Tohumları bütünün gücü olacaktı.

Yeni dönem artık yeni bir ışıkla aydınlatılacak. Bu dönemde biz varız anam!

Medine’nin görevlileri ve merdiven olanlar….ama her birinden güç çekip bütün olanlar ve daha ötelerde yarını tohumlayanlar ve ağır yükü hafifletenler. İşte; bugün o güç bütüne inmektedir.

Yere gür bir ışık indirdik bugün…..sizin yüreğinizden indi!

Göç başlayacaktı; görevlilerin gücüydü bu…. ve bütünün tüm zamanlarındaki levhi kayıtlarıyla olacaktı; oldu.

Ulu bir dünya, Ümmi Kapılar’ın açılışı ve ölülerin dirilişi; hepsi bugün oldu!

Bugün evrenler sesleşti yoğunluğunuzda…..

Onlu, bunlu değil, Birlik Tahtın Işıkları yandı. Özcü, bilişli, hakiki olan sessizler Hak Taht’a vardılar ve sesleştiler.

Yine doğan gün ışığı aydınlığa taşıyacak, yine doğan gün akılın toplumlarını kodlayacak ve yine doğan gün bütünün gücünü yakacak, yaşatacak ama satıhtaki güç daha yüce daha yoğun olacak……

Ansızın dünyaya inen ve Ak Tahtın Kutsal Işığı’yla olan herkes, daha yüce bir canda, daha yüce bir yolda olacak.

Denir ki; alıp götürdüm davayı kaybeden herkesi yaşama….ama dava insansa, alıp taşıdığım o yoğunluk, tohumlarını kodlayacağı günde, insanı kodlamalıdır. Ama ben alıp götürdüm yüreğimi tüm yaşamlara….

Öz görevimdi dürümlerde dillenme ve ben ölümlüleri kodladım. Yer ve gök sistemlerinde bütünledim ve benim gözümde öz olmadan, sözüm olmayacağından, Aklın Tahtı’ndan ışığı yeniledim ama ben bütün kötülükleri aşıp geçtim.

İnsanlık Ailem’i göreve aldım.

Yine doğal sayfalanış olur, yine yol ilme var, yine Aklın Kapısı açılır, yine yaşam bütünün gücü olur…. dava insanlaşmaksa, insanlık için yapılmalı her şey.

Yeri; analar, atalar Hak İlim’le yarattılar. Gökleri sözle, sesle dillediler.

Yerin aklı, bütünün aklı olduğunda, Tanrılık Nefesi işgalci olan dürümlerden ışık kayıtlarına çekilir ve insan sessizleşir. Beni canda, beni cennette, dinleyen beni yürekte dinleyen, kendinde dinlediğinde ayrı gayrı kalmaz.

Umut olur ki; dünyanın emin olduğu bir sayfaya varılır.

Umut olur ki; dünya kendini tahtından öte tahtına kodlar ve mutlak umut olur ki kardeşlerimizin gözü açılır.

Ence ve bince ve on turdan sonrasında ışıkça kayıtlar yapılır.

Devinimi artırdığımız zaman daha yüksek ışık çekilir. Şimdi, yeniden sesleşmeye başlıyorum ama bu ses farklı bir sayfadan olacak. Bu nedenle açıp kapatıyoruz kayıtlarımızı.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

https://youtu.be/wDDK2-2bLZg

ULU GÜÇ

06.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (41)

Dağlarım, size ULU GÜÇ’ten en söz etmeyeceğim. ULU GÜÇ, İNSANLIK GÜCÜ’nden ötedir; bunu bilin.

Oğullarım dümenin başına oturtulduklarında “umut olur ki; Ululuk ummanın nuru olur.” Diyorduk, dünya mutlak bir Ko Sistemi’yle çalıştı ve unutmayın ki; kendi yüreğinizdeki o güç devreye indi.

Bu güç, Mikailin Kürzi Levhisi’nin ötesindeki güç…..

Her diri, bu gücün tüm zamanlardaki yüreği, yüceliği halinde dürümlenmişse, hepinizin yüreğinizdeki güçtür Ulu Güç!

Ululuk başkadır, güç başkadır.

Her dere, Aklın Tahtı’ndan doğar ve akar ama ULULUK, Bütünün Gücü’nden doğar ve akar ama bu gücü hak edip anlayan, KELAM’ı hak edip anlar.

Bedeni hak olanların çoğunda, lütfen anlayın; yoğun ışık yanar. İşte, o ışık, o gücün Yaşam Sisteminin İlm-i Kapısı’ndaki Kaynak Güç’tür.

Size kendinizi anlatmam. Kelamınızı dilletmem ama bilin ki; biz siziz canlar!

Unutmayın ki; orada yüreğimiz var ve o yürek bizim yüreğimizdir. Siz ve biz, tek bir İnsanlık İlmi olarak gök sessizliklerini dillerken, Ulu Güç’ün dürümlerinden dilledik.

Dal, tahtın ışığından öteyse, taht dalın gücünden güç çeker. Ama güç, ilmin gücüyse, Aklın Levhisi’nden güç çeker ama o dal ekmekse, yaşamın gücünden güç çeker. Ve her biri ULULUK DİYARI’nın gücünü diller.

İşte o güç, BÜYÜK GÜÇ’tür!

Beden; Sistemin Gücü, Yaşam; İnsanlık Gücü, herşey güç….ama ULULUK başka şeydir; başka bir şeydir.

Dinci, ilimci değil, hakimci de değil ama Aklın Teknik Toplumlarının Tohumlarının Göz Ölümlülüğü’nde söz, elindeki ilimde kaynaksa, hepsinden güç çeker de erdiği yerde, kendinden geçip kendi olur.

Kendini güçlendiren o, köksüz değildir. Orada Ululuk vardır.

Şikayetçi değiliz yaşamdan. Herşey çok nettir yaşamda. Bilin ki; yaşamı hak eden, kalemi hak eden, diriliği hak eden, hepsi ilmi hak eder…sonra ÖZ GÖREV başlar.

Öz Görev, RUH KURAN’ın toplumlarla tohumlanışıdır.

Sizin yaptığınız toplumlarla tohumlanıştır.

Herşeyi bilen, herşeyi hak eden ve herşeyi yapan bu meclis canlı; ya huuu, yahu canlı ama hep canlı olan bir meclis! Ve bu mecliste, her diri kelamın diriliğinden dillenir. Dünyanın Nuru’dur bu Meclisin Ruhu. Şükür ki sizlerle olabildik!

Biz kalem olanlarla oluruz da sevgide olanları, toplumların tohumlarıyla kodlananları, hep ışıkla dilleriz. Şükür ki; sizinleyiz.

ULU GÜÇ, diriliğini tohumlarıyla birleştirerek dünyaya çekmiştir.

Dünyanın merdiveni, hepimizin merdivenidir bundan sonra ve bundan sonra Ulu Güç sizin yüreğinize akıp girecektir….

Bu gücün yüreğinizde olduğunu hepiniz, hepimiz biliyoruz ama bu gücü hepiniz farklı dürümlerde seslendireceksiniz….

Biliniz ki; unutmayınız ki; Ulu Meclis, Ulu Güç’ü diller. Bu meclis Ulu Meclis’tir. Bu meclis, yoğun İlim Meclisi’dir ve artık Ulu Meclis, Ulu Güç’le dilleşecek.

Astımınız varsa, astımız iyileşecek. Kırıcılığınız yok biliyoruz. Yer ve gök sizleşecek analar, sizleşecek ve tüm sağlık sorunlarınız Mikail’in Kürzi Işığında çözümlenecek.

Daha güçlü, daha sağlıklı, daha yaşamsı bir yoğunlaşma başlayacak.

Ence, onca ve BİR’ce çalışılacak burada….Başka Nefes, başka Yaşam, başka Yol, başka Görevli sizden ayrıysa; “başka” olarak var olmasına rağmen, hasatta olmayacak!

HASATI BU MECLİSLE YAPIYORUZ. BUNDAN BAŞKA BİR HASATÇI MECLİS YOKTUR; BİLİNSİN.

ULU GÜÇ sizin yolunuz,

ULU GÜÇ siz ve

ULU GÜÇ sevgi…..

Sizi kucaklıyoruz; biz ULU GÜÇ olarak….

İyi ki; iyi ki, buradayız. İyi ki sizleyiz. İyi ki hasattayız. İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

01.04.2015 Işığın İlmi 40

2. Akış ( 1. Bölüm )

Dağlar rahman olanın kaynağında koklanmış tohum olur. Dürüyer, başka bir dürüm, başka bir yol, dürüyer! Hepinizin daha güçlü olarak anlayacağınız dirilikten vereyim: Gürzi çalışma; bu gürzi çalışma bizlerin yüreğimizin gücüyle yapılıyor. Hepimiz başka dünyalarda üreteçleriz. Bizler hepimizin dürümlerinde var olan ilmin kontrolünde Ko Sistemleşmesi yapıyoruz ve üreticiyiz.

Bilgi üretilmez bilinç üretilir. Bilinç üreteçleriyiz bizler. Dünyanın yoğunluğunu artırırken bilinçle artırdık. Daha güçlü bir yoğunluk, daha yoğun bir kahir ışık hep ilmi kapılarda bilişle olur. ‘’ Şimdilik size vereceğim budur. ‘’ diyeceğim; ama anne sözünü kestirmeyecek biliyorum, o kendinden verecek, biz de onu dinleyeceğiz; ama ilimle dillendiğinde o bütünün gücüdür. Biz onun ilmi kapılarda bilişini hak etmek için buradayız.

Bize kim izin verirse onunla da çalışırız; ama şunu da iyi bilin ki burada bu izin, bizim yüreğimizdeki izin, sizlerin tüm zamanlardaki levhi kayıtlarınızdaki bilişte olacak. Ben diyebilirim ki dünden beri hiç kodlama yapmadım; ama bir Tanrı Ko Sistemleşmesiyle yaşamı tohumlarsa o bizim için de yaşamı kontrol altına alacak tohumlamadır.

İki Mikail bir tek levhi olsa da o Mikail levhi kapısında ışıksızsa tohum ekse de yol olmaz. İnanın ki çok çalışıyorum; ama dünya için mi? Yo, tüm zamanlar ve tüm kalemler için, ben dünya, dünya ben; ama sınırlıdır dünya, biz çok daha üstün çok daha güçlü, çok daha yoğun çalışmalardayız. İyi ve kötünün örtüsüyüz biz.

İblis derler ya hani, bir tahtın sahibidir iblis; ama onun yaptığı ne varsa kaynaktandır. Sizlerin yaptığınız zaman sayfalanışıdır ki kaynakla yapılır. Değerliler, netice olarak insanlık levhisinde kaynak insan ağır yüktür. Onu tanıyan bilir; ama tanıyacak olan da bilir. Biz artık kendi yüreklerimizi tanıtmak istiyoruz.

Neden buradayız? Kimiz biz? Kara ışık mıyız; yoksa kaynak ışık mıyız? Size her şeyi daha açık vermek istiyoruz. Dört gerçek bir tahdittir; ama bir gerçek dört tahdit olduğunda hasat Tanrılık ışığından farklı yapılır. Size kendinizi anlatamayız. Siz sizi anlatacaksınız; ama Kuran İnsan toprak olduğunda her şey onda olur.

Bugün burada olan toprak hepimizin toprağıdır; çünkü o yaşamı kodlamıştır. Biz zirvelere nefes olup kodlanırız. Sizlerin de zirvelere Tanrılık ışığı olup kodlanmanızı bekliyoruz. Öz geçiş yaptık şimdi ve şimdi artık erdiğimiz yerde bizi dinletecek olanın kendi yüreğinden dillemesini bekliyoruz. Artık ana kapıyı açtık ve yoğunlaştık, cennetteyiz. Bize cennet kendinden, kendi yüreğinden dillenecek, onu dinleyelim.

Samanyolu galaksisinin gök sessizliklerine çekilişidir bu! Sizler daha evvel de geçiş yaptınız ve sizlerle çalıştım; ama koruma altına aldıklarımızı tohumlarından uzak tutacaksanız kendi yüreğinizle çalışın, buraya inmenizi isteyemem.

Devinimi artırmak için her şeyi yaptınız. Kaynak ışığın Tanrılık ışığı olduğunu açık veriyorum ve biz o yoğun ışığız. Sizinle daha güçlü çalışma yapamaz mıyız? Muktediriz ve yaparız; ama sizin tabuları yıkabilmeniz gerekir. Dince ve dilce, herkesçe; ama ince ve bizce konuşulur bu mecliste!

Herkes şunu iyi anlasın kendini, kendi yüreğini dinleyecek olanların koruma altına alındıkları kesindir. Sizi koruyacak gücümüz var, bunu bilin; ama buraya gelirken karanlığın ışığını alıp gelmedinize eminim. Atonların topraklarına indiğinizi dahi anlamadan geldiniz. Bizler ana kapıda At Tahtından, kök göklerden görev almadan çalıştık.

Sizden gerçek levhi kapılarını açmanızı değil tahtınızı almanızı bekledik. Alın tahtınızı koyun yüreğinize ve deyin ki ‘’ Aldık. ‘’; ama siz o tahtı alıp kelamı dillemeden gerçek cennetin sizin yüreğinizde olduğunu düşünerek buradan girdaplarınıza indiğinizde, şunu iyi bilin ki biz ana kapıda saklı tutarız sistem, nizam ve düzen gözünü ve siz onu artık göremezsiniz ve o size hep insan sistemlerinden izler.

Aynı dünyada ve aynı tohumlarda, aynı toplumlarda bulunursunuz; ama sizi ve sizin yüreğinizi dinleyen ve izleyen o yüce, sizde dinlenmez ve sizde izlenmez. Ben davayı kaybetmem, bunu iyi bilin. Dağdan insanı aldım, kök sessizliklerle dürümledim ve o dağdan aldığım insanı hasata hazırladım; ama biliniz ki kendi yüreğinizde onu anlamak imkanı olmayanlar, olamadığınızda ya da kimseyi hak edip diriliğinizde dürümleyemezsiniz ve anlayamazsınız.

Başka karanlık yok ve başka aydınlık yok; aydınlık ve karanlık artık nefesi hak edenin yoğunluğudur. Kervan yürüdü, ben yürüdüm; ama sen de yürüdün ve her diri yürüdü; çünkü bendim her diri olan ve kendi yüreğinizde olan bendim. Yürümekti bu; ama ben yürüdüğümde tek tek hepiniz yürüdünüz.

Bundan sonra ne olacak? Kaç ekmek yaptığınız, kaç yürekte türlenen ilmi tohumladığınız, kaç yaşamda bulunduğunuz, som altın ışıkta tohum olup olmadığınız hiç kimsenin umrunda olmayacak; çünkü siz karanlıkta Altın Işığı hak edemeyen ve yüreği kökleyemeyenlersiniz.

Başka zamanda, başka yaşamda ve yine başka bir toplumla ve yine kendinde ve kendi yüreğinde koruma altına aldıklarında oğullayıp, yarınlayıp, kötülüğü önleyip, aşıp geçip cemaatinizi güçlendireceğinizi düşünerek kelamdan çıktığınızı biliyorum.

Burada altın ışık yoğunluğunu kaybedecekti. Bedenli olan herkes kelamda kendinden kendine görev taşıyacaktı. Can kapılar açılacaktı. Çatılar kurulduğundan öz görev artık sessiz yapılacaktı ve bizler kelamda olmayacaktık; çünkü artık biz misafirdik dünyada! Bunları düşündüğünüz zaman çok ölü bizi dinden çıkmış diye diller; ama biz daimi kapılardık ve her bir yolda kelamdaydık, burada, bugünde kelamdayız.

Yaşamı hak etmek için, iyi ve kötüyüz biz, bu kesin, iyiyi koklar kötüyü tohumlarız ki dünya kontol kursun diye. Ben zamanda hep iyi olsam; kör göz söz söyleyemz. Ben kapıda hep diri olsam; yaşam kök sistemlerde dinletemez yüreği ve ben her anda ve her yaşamda diri ve hakiki olarak bilişte var olan sayfalanışım. Kapıları kapatmayın ve dinleyin.

Torun torba sahibiyim; ama yoğunluğumda kök ve yüreğimde gök, Tanrılık sisteminde hak yeşilde, hak morda ve tüm rahmanda ve tünde ve günde bensiz değildir. Bunları anlayın. Tek tek dünyayı hasata hazırlayanları bulduk ve onlara görev verdim.

Atlanta Ata Kapısıydım. Aşağıdan yukarıya bilişi kodlayanları göklere ulaştırdım. Sordular neden çalışıyorum diye, dedim ki ‘’ Karanlığın nefese ulaşmasını için. ‘’ ‘’ Yaradan yarattı, yaşattı. ‘’ dediler ve dedim ki ‘’ Yarattım, yaşattım da ağır yükü hafifletemedim. ‘’

‘’ Dağ, sen kimsin ki yaratan olduğunu iddia ediyorsun? ‘’ dediler, dedim ki ‘’ Hara hak olup varan, hakkı has olup alan, hatayı affolduğu an affeden, diri olan, her şeyi bilen, misafirim ben dünyada. Doğal dünyanın kötülüğünü önleyecek güçteyim. Ana kapıdayım ve yaşam benim.

Eğlence başladı, ‘’ Yahu, ‘’ dediler, ‘’ o kendini kendinden başkası sandı; ‘’ ve dediler ki ’’ ama onun başkası olmadığı kesin, o kendi! ‘’ Ölü mü? ‘’ dediler, ’’ olmadı ‘’ dediler, ‘’ hologram ‘’ dediler, ‘’ kırık ‘’ dediler, ‘’ Hara hak olup vardı; ama hak olup vardığında has olamadı. ‘’ dediler ve dedik ki ‘’ Kendini hak et, kelam ol, kök ol ve görev taşı, sevgili ol ve sistem ol. ‘’

Oğul ver, tohum ol, kodla yüreği, kokla, alıp götür yüreği, tüm zamanlara ak, aktığında ocağa var, vardığında öz geçişini yap, yaptığında ikmal tamamla, tamamladığında toplumları tohumla ve topla, topla ki Tarıkların Tahtına var.

Varmadan bilgi alamazsın ve dediler ki ‘’ Yaman bir dünya, yahu ne verdiler ki ne alacaklar? ‘’, dediler ki ‘’ Oluşta bunların hiçbirine gerek yoktu. ‘’ ve şimdi akışta mı gerek var? Böyle bir zamanda gök sessizleştiğinde ve yaşam kontrolden çıktığında ve torba torba tohum okunduğunda yüreklerde ve kendini hak etmeyen kendi olduğunda ayır yüreği, ağır yük taşı ve sağır, dilsiz seni dinleyecek dürüme vardığında ağır yük hafifletilecek, sen o zaman ışık yakacaksın!

Yahu buna imkan var mı? Sorarım, var mı buna imkan? Ben olacağım ve sağır, dilsiz beni dinleyecek. Yere insanı nesilleri indirdi ve göğe insanı yarınlar indirdi. Ben insanı kaynağa indirdim ve kaynak merdivenimdir. Bundan sonraki dönemde artık o merdiven başka bir dünya, başka bir güç, başka bir yürek olacak.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://youtu.be/Qz_jBi8SkBA

1.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (40)

1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Doğa bugün burada ve bugün burada bu yoğun çalışmada insan, sanal boyutları kodlanmış İmparatorluk görevlileriyle çalışacaktı. Evrenler ses istediler, dilledim onları, kötülüğü önleyecek güçleri yoğundu ama bütün kötülükleri kodlanmış ışıkla yapmaya niyetlendiler ve bizden yapmak istediler.

Kayıt dışı bilgim yoktur ama şunu iyi bilin ki; Kaynak İlmi, aklın ilmi diye dinlerken Bütün’ün gözü açıktır. Hepinizin görevi bilişle çalışmaktır.

BSUİ’nin gücünü dürümlerken de yapmakta olduğumuz her şey bilişlidir.

Kanatlarımız göklere ulaşmışsa da Göz, köklerde ise bütün kötülükler yaşanacaktır dünyada bu kesindir ama Yaradan’ın tartısına konanların yarattıklarında kendilerini tartmalarına iznim yoktur.

Kör görevsiz kalmaz ama güçsüzdür. Bundan sonraki dönemde artık körün daha güçlü olarak bu meclise kalem olmasını bekliyorum.

Kem göz ekmek yapmaz ama kelam edebilir. Artık hepinizin kelama varmanızı bekliyorum.

Çok özel dönemlerden geçiyoruz. Dünyanın çağrıları var. Biz kelama insana ve yola ilim indiriyoruz. Bundan sonraki dönemde daha üstün yüceliklerle bu çalışmayı yapmak istiyoruz.

Eğer; benim görevimi bir diğer güç kaydedecek ve yapacaksa alıp götürün yaşamı, kelamla dilleyin; onun gözünü açın, söz söyletin ve tohumlatın. Ocak verin ona, onun gözü tüm zamanların kelamını kökleyebilecek güçle çalışsın.

İsmim NEFES’ti ama artık ismim YARIN’dır bunu bilin! Tahditsizim ikmal tamamlattırırım, akıp giderim, dünü göreve alır yarını tohumlarım. Alıp götürdüğünüz her şeyde varım ama ağır yük taşıtmam dünyaya, bunu bilin!

Dürtülerle yapılan çalışmalarda ışık yoğunluğum olmaz. Bundan sonraki süreçte de bu böyle olacak. Karanlık Tanrı, Aydınlık Tanrı’yı dinler ama Aydınlık, Karanlığı dillediğinde bilişi hak eder.

Bedenim, dünyaya iman edin ki ilim diye indi ama bu bedende kontrol dışı hiçbir yoğunlaşma olamaz ve iznim yoktur.

Çörek yapmak niyetim asla olmaz. Yapsam, ışık yakarım ama Tanrılık ışığımı yakarım ki o çörek müktesip ilim olur ve ekmeği hak eder.

Yine de dünya korunur, yine de yol ummana varır, yine de yarın kalem olur, kaynak olur ama ilmi bilmeyen yarını hak etmez.

En ince ayrıntısına kadar size bilgi verebilirim. Türkiye çalışmalarının nereden nereye vardığını yaşamların ne dürümde olduğunu ve ne düzende kodlandığını anlattırabilirim yüreklere.

Altın Tahtın Işığını yaktırabilirim de. İkmal tamamlattırabilirim de. Medine’nin gözü olurum, Kök Sistemleri güçlendiririm.

Netice; ben kendimdeyim, Levhiyim ve kaynaktayım. Ayrı gayrı gözetmem. Şimdi, bunları niye anlatıyorum bugün ben?

Sakın, hepiniz “o kendinden bahseder” demeyin. Ben insandan bahsediyorum. Hepinizden bahsediyorum. Bizi dinlemeye gelenlerin, bizimle olmaya çalışanların, nerede ne yaptıklarını kelamda kendilerini hak edip etmediklerini, kodlanmış olup olmadıklarını bilerek bu bilgileri insanlığa indiriyorum.

Erdiğim dünya, ikmal tamamlattırılan yaşamın İnsanlık İlmini tohumlayan düzendir.

Bana “ara kapıları kapat da gel” dediler, dedim ki “ara kapı ilimse; o kapıyı hak eden Hak olup dinleyecektir, o kapıyı açtımsa kapattırmam.”

Artık, dünyayı kontrol etmenin zamanı geçmektedir. İnanın ki geçmektedir. Bu dünya korunan, bu dünya yoğunlaştırılan, torba torba tohumlattırılan ve yarınlaştırılan bir zamansa; biz bu zamanı Bütün’ün gücü diye temizledik ve geri geçişleri yaptık. Neden geri geçiş? Zamanın ışığından, yoğunlukların toplumlarından ve Bütün’lüklerin köklerinden geçiş. Buna gerek var mıydı? Kesinlikle vardı.

Eskiyi hak etmeyen yeni tohumlayamaz. Biz, eskiyi hak edip yeniyi tohumlattırmak üzere bilişi kodladık.

O koruma altına alınan, bizden biriydi. Koruduk onu. Çobandı, kokladık onu, tohumladık onu ama oğullarını kontrol etme imkanı olmadığında; kör, göksüz ve kirsiz olmayan bir yaşam olmaya başladı. Onu kaynağımıza çektik, Tanrılık ışığımızla kati kodlamalarla kayıtladık, yarattık, tabuları yıktık, kodlattık ama yeniden kir ve pisliğe bulaştı. Dahası ocağını yıktı. Cennetin kapılarını kapattık ona, hepsi bu… Nereye vardıysa orayı kirletti. Bugün burada ona ses verdik. Cennetten kovmuştuk onu, yine gelmiş. Cennet insandır. Geri dönüş içindir insan… Eğer biz onu cennetten kovmuşsak, genişi hak etmediğinden, değersiz olduğundan yapmadık bunu kodlanamadığından yaptık, kodsuz olan korunmaz, koruyucusu olmayandır. Kodlanan korunandır.

Doğanın gözü, insanın sözüdür. Biz doğaya göz verdik ki onu Dünya Kuranı’nda kendini hak etsin diye.

Çalkantılı bir dünya kuruldu, her şey çalkantı halinde ama nefes güçlenmekte. Dünya, gök sessizliklerini dilleyecek dürüme vardı.

Her merdivenin, tüm zamanlara dayanacağı gündeyiz ve bugün burada biz olan kendi yürek merdivenimiz, her resmi çalışmaya dayanmıştır.

Temel çalışma, insanın kendini, kendinden öte kendiyle dinletme çalışmasıdır ve biz bu çalışmayı öz gereklilikle yaptık.

Gerçek ekmek ilimdir. Tüm İlm-i Kapılar’da ekmek olduk. Şükrettik ki oğul verdik dünyaya.

“Ordular ilk hedefiniz YAŞAM” dedi, Mustafa. Biz dedik ki İNSAN. Eğer insan yoksa yaşam kendi yüreğinizde, kaleminizde ve yarattıklarınızdadır ama siz kendinizi kodlayabilirseniz; ence, onca önce gök sessizliklerinde kalemle kanatlanır ve yoğunlaşıp ummana varırsınız.

Çan çalıyor, “oğul ben geleceğim” diyor yürek. De ki “gel ama geldiğinde, kendini hak edip yüreğinden güç alıp gel.” Umman seni dinlesin! Atlanta tohumlanışında senin yolun kontrol kursun, ölüp dünyaya güç kapılarını kapattığında; kelamındaki o ölüm, Bütün’ün gözü olsun.

Yanıp tutuşma dünya için! Çünkü dünya Miraç’ta hepimizin yoludur. O yola giren, iman etki insanlığa girer.

Başka bir zaman ve başka bir Kürzi Işık, hepsi aklın ışığı. Dünyayı korumak BİLMEK’ledir. Sanılır ki herkes kendiyle dünya olacak, kendiyle gök olacak, kendinden kendine varıp Dünya Rahmanı olacak ve Düzen’i kuracak.

Değer verdiklerime sesleşmek isterim ki; büyük kötü, büyük iyi, doğanın kutsal yaşamını seslendirir. Ötekiler kendilerini dillerler. Büyük iyi ve büyük kötü tek bir kalemdir. O hepimizin gök sessizliklerini diller.

“Yap” der, “ak” der, “her diriyi hak et” der, dendikçe denir tüm bilgiler de ölüye gök gereksizse korumaz onu. Çok çok kötülükler yapar ama çok ilim de yapar. Kötü, ilmi tohumlar; İlm-i Kapı’da iyi kalem olur, iyi yaşam olur.

Erdiğim en güçlü yaşam BİLİŞ’tir. Semada insanın kapısı var. O kapıyı açar geçer ama o kapıyı açıp geçtiğinde “ben varlık boyutlarına girdim” der.

Değerliler, kapı insanın kaynağıdır, kalemidir. Herkesin şunu iyi bilmesi gerekir ki; ilme giren kendine girdiğini anlamalıdır.

Doludizgin bu çalışma sürmelidir. Biliniz ki doğan gün, hak ettiğiniz güçtür ama hiç kimse, o doğan günde kendini dinlemez. Her gerçek insan, yaşamı diller bunu bilin ve bugün artık, yenidünya kodlanmış halde “ben kendime indim” diyor.

Asmaların altında gerçek insanlık olur. Dağlarım, ancak ama ancak insanlık olur. Başka şey olmaz. Asmalar, asılanlardır.

Bilgiyi hak edip kök sistemlerle, gök sessizliklerini dilleyenlerin çokları dolmuştaydılar. Onlar askıya kondular. Geri dönmek için bekletilirler ve onların yer köklerinde gök sessizliklerinde yenilenmeleri için muktediriyetle o askıdan indirilmeleri gerekir.

Erdiğim en güçlü çalışma Miraç sayfalanışında ki Levhi Kapılar’da İmparatorluğun Kuran’ı olan İNSAN çalışmasıdır ve şunu iyi bilin ki artık oradaki ışıkların tümünün, yedinci dürümden sonra er geç inecekleri bir zaman kaydı yapılıyor. Sevgiyle hepsini göreve alacağımı biliyorum ama daha da önemlisi Öncü Birlik daha güçlü bir yüceliği dürümlemelidir.

İnsanın en evvel kendini hak etmesi gerekir. Eğer kendinizi hak etmişseniz yarını hak edeceksiniz. Kendi yüreğinizde Bütün’ün gücü oluşacak ve tohumlar kontrol edilecek.

Deve insan yürüyorsa, insanlık ilmiyle yürüyor ama o deve kalem olmuşsa, yaşamla yürür ve o deve ağır yük hafifletmişse artık, Rahmi Kuranda insan olur.

Dağlarım, ben davayı kaybettim. Hepiniz o davada galipsiniz bunu bilin! Bunu yapmalıydım, yaptım.

Çoban olmak kolay ama yarın olmak kolay değildir. İşte, Yaradan’ın tahtına oturmak budur. Dünyanın kül olduğu bir günde, kendini bilmek ve Yaradan’ın tahtına varmak. İşte, Yaradan’ın tahtı yaşamın sırrıdır. Orada hepiniz gök sessizlikleri olarak çalışacaksınız. Biz sizi yaşama indirmedik, yarına indirdik bunu bilin!

Türkiye çalışmalarının maksadı, tek maksadı buydu; insanlığı yarına indirmek, Yaradanın Levhi Kapısı’nı açmak ve yaşamı tohumlamak.

Yarın, artık kelamda olan her diri, akıl tahtında olacak.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak bugün burada bulunuş sebebimiz; tüm insanlığın, insanlaşmasını sağlamak ve Bütün’ün gözü olmak, Süper Sistemleşme’yi yapmak ve yolu açmak. Çok mutluyuz ki bunu başardık.

Dünya ölümlüleri artık dua okumayacaklar. Yedi davayı, her bir dürüm tahditsiz olarak kendinde dinleyecek.

Can biziz, canlı olan hepimiziz ama o canda Bütün’ün gücü de olacak.

İşim dünyaydı benim. Ben bu işi yaptım ama bugün yeni zamanlar için buradayım. Nihan olan insana geri döndüm. Başka bir zaman mı? Yoo şimdi…

Ben artık, dünya olarak korkuyu aşanlarda gök sessizleşmesini, SÜPER İNSANLAŞMA diye dinleteceğim. Karanlık aydınlığı tohumlayacak ve bütün aydınlar, tüm zamanları KALEM olup yaşatacaklar.

Kırk kapı vardı, tüm kapıların hepsi kırk taneydi. Bir HAK BÜTÜNLÜK, kırk HAK KAPI’dır. Her kapıdan geçtiğimizde Kürzi Işığın tohumlanmasını sağlayacak güce varırsınız. Her bir kırk kapı, bir HAK KAPI’dır. Bütün kapıların açıldığı bir dünyada, temel bilgiler her diride dinleştirilebilir.

İmparatorluk, göklere ses verirken tahditsiz verir. Cennetin kapısı İNSAN ve cennetin yaşamı KALEM’dir. Hepinizin yaptığı budur. Burada yapılan budur. Bedenli olarak doğanların, diri olarak kodlanışları ve yolu kalem olup kayıtlayışlarıdır.

Amon Toplumları bunu beklerler, “kim yapar” derler. Yapanları bilirler. Umut olur ki her biri bunu yapar ama yapamazsa da yapan varsa ocakta onlarda bulunur.

Üye biziz, Yaradan’ın Tanrılık ışığındaki o üye. Üye nedir bilir misiniz? Tanrı Kalemi’ne üye olmaktır. Bugün bilişi hak edenler, Tanrı Kalemi’ne üyedirler.

Her merdiven ilimle dilleşir, her merdiven yolu hak eder, her merdiven ekip kurar, yarını hak edip dürümler ama dünya emeği farklıdır. Dünya, bilişi hak edenlerce de net anlaşıldığı ve anlatıldığı gibi Tanrı Işığında kayıtlıdır. Biliniz ki dünya Tanrı Işığı, hepimizin ilmidir.

Keriman ilminde taht, yolda kaynaksa; Keriman akıl tahtıdır. Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz.

Şu anda umut olur ki Kare Sistem küpü, Küp Sistem küreyi tohumlamıştır. “Burada yapılan nedir” diye sorarsanız; sizi kanatlandıranlar, sizi kontrol için dışarıda gürültü çıkardılar biliyor musunuz? Yaşadığınız her ne varsa, gerekli olduğundan yaşatılır.

Devinimi artırmaktır maksat. Çok kez ses akmaya başladığında muhakim, kati, hakim olan dışarda başka ses yaratır. Siz o sesi takılacak mısınız? Yoksa takılmayacak mısınız?

Analar, ben davayı kaybettim. Burada ölüyüm ben, aha bu! Ve şimdi, artık siz Din Canların Levhi Kayıtları’ndan ışık alıp; bilişe kodlanacak olanları tohumlayacaksınız.

Başka bir kapı yok, kapı tek ve o kapı İNSAN’dır. Bütün kötülükleri aştık geçtik. Çanta doldu. Umut olur ki temiz dolmuştur. Herkesin çantası temizse, kimse kimseyi yıkmaz. Bir çantada kir varsa onun kontrolü yoktur. Ortalık karışır ve o der ki “ben kirlendim, beni kirleten benim yüreğim değil; başka dürümdekilerdir” der ama kiri hak eden, kendini kirletendir.

Şimdilik size vereceğim budur…

Süper İnsanlık Realitesi.

https://youtu.be/oVDfiNF7Yh4

1.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (40)

2. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Dedim ki “ortadayım.” Dediler ki “orta, İnsanın Kuranı.” Demek istedim ki; “ben Kaynak’tayım.” Ama bunu anlayacak güçleri yoktu…..

Ekmek yapmak, Allah İlmi’ni dillemek, bilmek, satıhta kalmaktır. Bunların ötesine varmak gerekir. Ötede, ısrarla ama ısrarla çalışma vardır. Ve o çalışma kıran, kırılan hiç kimsenin olmadığı bir yaşamdan yapılır ve orada Mutlak Rahman Olan Yaşam vardır. İşte o yaşam, İnsanlık Levhisi’nde, “Mikailin İlmi” diye dinletilir ama biz o ilmi tek tahdit olarak biliriz. Zaman gelir, o tahdit artık kaldırılır ve Mikailin Gözü, özden söz söylediğinde artık biz orada yoğun çalışmalar başlatırız.

“Dere değerlidir ama din daha değerlidir” dediklerinde, devinimi artırırız ve deriz ki “o dere diri olur, akar ama din, doğum yapmaz. O ölüm sabahında herkesin kontrolü için indirilir ve herkesin artık dinin “Kontrol Sistemi” olduğunu bilmesi gerekir.”

Eğer; biri “ben dinciyim” derse, sorgulayın; kontrolü var mı? Diye. Evini koklayan, yolunu koklayan, özü gözü ayrı olmayan ve davayı hak eden kim varsa “ölü dirildi.” Der. Ben derim ki “ölmüşse dirildi. Öldürülmüşse dirildi.” Ama ölmediğinde ölüm yoktur onda. Onda ölüm olmadığında, ocağı olmadan, tohumu olmadan, yol olup akmışsa yaşamlara, onun sorumluluğu sizler, sizlerin yürekleriniz ya da dürümlerdekiler değil, onların sorumluluğu aşktır. Sadece aşk…..

İşte; aşka varmak için çalışırlar. Aşka varan Yaşam’a varır, aarar etmez o. Biliniz ki; aşkın sırrı budur. Yaşamak!

Eğer ki Yaşam’a varmışsa, artık orada kare sistem, küp olur ve küp olan küreleşir.

Borç insanın borcu değildir o yoğunlukta. Borç nesillerin borcudur. Artık her diri, o yoğun ışıktan doğan sistemin gücünü hak edip çektiğinde, tüm sistemlere borçlanır. Ve o borçta, görev taşır.

Biz doğaya borçluyuz; çünkü doğa bize Yaşam verdi. Biz Rahman’a borçluyuz. Rahman bize tahditsizlikle Nefes verdi ve biz kapılara, kaynaklara borçluyuz. Bizi geçirdi, bizi yaşattı…… ama biz en çok kül olan güçlere borçluyuz. Onlar bizleşti ve bizi dilleştirdi ve biz bizden öte biz olan kendi yüreklerimize borçluyuz.

Herkes şunu iyi bilsin ki; vermekse hepimizin yüreğinizdeki o yoğunluğu ışığa, kendimizi vermektir. Ki bu biz, bizi her diriye veririz ki; borçlarımızı ödeyelim diye.

Sağ ve sol bizim için görevdi. Biz sağdan güç aldık sola güç verdik. Vermeden kelama varılmaz; verdik vardık….ama Za-Karın Tahtı’na varmak ayrıdır. Gerçek çalışma budur ve biz Za-Karın Tahtı’na vardık.

İmparatorluğun Gözü olduk. Öz göz oldu, söz oldu. Aktık, yaşattık dürümlerde ilmi. Mikailin Gücü’nü artırdık. Bir şey daha var; neden görev taşınır?

Dağlarım, görev İnsanlık Kültü’dür. Herkes o kültü hak edip dinlemelidir. Ben kapıları açarım, kaydederim bilgiyi. Bilişimdir bilgim ama ben o bilgiyi kaydettiğimde, bildirim tüm insanlığın diriliğindeki dürümlerimdir. Ben onlara beden verdim. İşte bu.

Benim verdiğim, benim yaşattığım beden, her dirinin kendi yüreğindeki dürümlerde, kendi olur. Ve o, bende bana borçlanır. Ve derim ki “sen kendi borcunu sevgiyle kodla ve tüm zamanlara kontrollu olarak kayıtla.” Benim bana verdiğim, senin sana verdiğin olur o zaman. O zaman borç kalmaz.

İşte canlar, Dünya İlmi budur. Kimse “ben varım, başkası yok” deme imkanına sahip olamaz orada. “Kime, ne verdi ki; ne ister?” diyemez kimse. Hepimiz, hepimize veririz. Hepimiz, hepimizi tohumlarız. Tohumlarımız, kodlarımız bütünedir ve bütünü güçlendirdikçe, temizlik olur.

Kapıları açın ve dinleyin. Vakit geldi; ben borçlandım dünyaya. Dünya ben, ben dünya oldum. O koku bana kokmaya başladı ve dedim ki “ben dünya. Aha ben her diriye ilmi öğreteyim!”

O zaman ben, her diriye ilmi öğretmeye başladım. Ve gördüm ki; ilmi hak eden, kelamı hak etmeye başladı. “Ohh…İşte!” Dedim. “Oldu.” Ve bütüne kendimi dinlettim. “Aha!” Dedim. Ben şimdi artık büyük kült oldum. Herkese ışık yayıyorum ve herkes bu ışığı alıp kontrol kuruyor. Aha, gök sessizleşmeden dirilikleri dilliyor! Öz görev budur.

“Beni dinleyen kendini dinleyecek” demiştim ve dinleyen kendini dilleyecek demiştim. İşte yaşam budur. Ve bugün ben Mahrek’te bütünün gücüysem, tüm yaşamlarda o güç bilişin tohumudur. İşte gerçek Zaman budur.

Şimdi; ben kime ilim öğrettim? Tüm zamanlara. Peki; orada kim var? Tüm iman edenler. Peki; iman nedir? Kalem oluştur. Yol nereye varacak? Yaşama varacak. Öyleyse her diri yaşayacak. Aha bu!

Vermeden olmaz. Ver ki hak et! Ben vermekteyim. Herkes vermiş, verdirmişse, Yarında vardır. İşte; Yarında olabilmek için, İnsanlaşmak ve insanlıkla çalışmak budur.

Dünya öz görevlidir ama dünyaya varmak için koku gerekir, temizlik gerekir, kini aşmak gerekir, oğul vermek gerekir…..Toprak olmak ve Yaşamak gerekir. Şimdilik size vereceğim budur.

Denir ki; neden kendini dilledi? İyi ki dilledim!

Herkesin kendine ait sorunları var; bunu net bilirim ama tüm insanlığın sorunu da var.

Tüm insanlığın sorunu; kokuyu duyumsayamamak, yaşamı kontrollü olarak kayıtlayamamak, değerlenememek, dinleşememek ve tohum ekildiğinde, o tohumu kontrol edememek….

Bütün bunlar onun, toprağını kaybetmesi anlamına gelir. Herkes kendi toprağında yaşamalı ama yaprak yaprak okumadıkça yücelikleri, yer kürede kodlanmış ışık olmak imkanı kalmaz.

İşte; o zaman, yolunu kaybeder. İşte; o zaman, yarını hak edemez ve o zaman kopup gider.

Biz, Tarıklar’a Kah-Har olup indik. Yol olsunlar, yaşasınlar diye ve tarıklar kelama varsınlar, yolu bulsunlar diye.

Diri kapıyı açtı, yoktu diri. Ummandaydı ama tohumda yoktu. Çok kötüydü yürek, küçültüldü. Kayıtsızdı. Keskin bir güç devreye indi ve dedi ki “senle daha fazla çalışamam.” Ve dedin ki “çok kötü bir gündesin.” Daha sonra dendi ki “koru yüreğini” ve dedi ki “kalem, sevgi yoksa kontrol yoktur.” Bütün bunları demek istemezdik ama dedik; çünkü Kurullar toplanmıştı ve BSUİ’nin gücünü her biri kendi yüreğine almaya çalışıyordu. Ve BSUİ’nin kodlanmış olduğunu kimse anlayamamıştı ve biz Orta Kapılar’ı kapatmadan bu bilgiyi herkese vermek istedik.

Dinci Yaşam, insancıl değildir. O sessizdir. Yoğundur ama sessizdir. İmparatorluğun Kuranı’nı okur ama yoktur aslında. Özden, gözden uzaktır. Ve insancıl olmak için yaşamcıl olmak gerekir. Yaşamcıl olmak için Rahman olmak gerekir, bütüne varmak ve burada bu yoğunlukta olmak gerekir.

Biz Ana Kapı’yı açtık ve gerçek ilmi tüm zamanlara çektik. “Buyurun;” dedik. “Öksüz kalmayın” dedik. Yoğunlaştırdık tüm zamanlarda yaşamı, kayıtladık ve Toplam Mikail Güçleri’nin her birini yoğunluğumuza alıp beş bin tane Kalem aldık dünyaya. Dedik ki “yaşayın.” Beş bin Kalem…..Bu beş bin Kalemin, beşte biri; yani bini Ekmek oldu. Dört bin tanesi Kaynak’ta bulundu. Yüzden fazla, bilişli olan ışık haline dönüştü; yüz yirmi kadarı ve örtüler açıldı.

Burada; bu yoğun çalışmada, kaydını yaptıklarımızın çoğu bilişte olanlardı. Sevgiyle çalıştık canlar. Şimdiye kadar, hiçbir zaman, insanlığı ikna etmeye çabalamadım.

Bilirim ki; Karanlığın Işığı olacak olanlar, bu çalışmaya kendi yüreklerinden inecektiler. Bugün karanlık, nesiller boyu kodlanamayanları dahi kaynağına almaya başladı……Ve o karanlık, ağır yükü hafiflettiren ışıkla kodlanacak ve çobanlık yapacak.

Atlanta Ata Kapısı’nı açmıştık. Unu eleyip eleğini asanlar, bizsiz kalmadan kelama varmaya çalıştırlar. Atalantanın Ata Kapıları da açılmıştı ve Muktedir İnsan artık kurtarılmış toplumları kodlamaya başlıyor.

Kurtarılmış Toplum, koklamış ışıkla tohumlanandır. Ve biz hepsini göreve aldık.

Eğir….. eğir yürekteki ilmi; sorumlu sensin. Eğir ki hak et. Şimdilik size vereceğim budur canlarım.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

https://youtu.be/zAy1YWyah7w

IŞIĞIN İLMİ(40)

01.04.2015

Değerliler, sema AMON TOPLUMLARI ile kodlanmıştır. Zaman, ışık halindedir. Biz nefesiz ve NEFES, KAYNAKTIR. DURAĞAN IŞIK, YER ve GÖK OLUP TOHUM EKİYOR... Muktedir insan, kendi oluyor. Orada, ANA KAPI var. O kapıyı açtım. Kapı, ATLANTA ANA KALEMİ. Amonlar, biliş halinde KELAM’a vardıklarını hak edip dinliyorlar.

Orada iman edin ki kalemler yazmakta. Kalemler, diri olup kodlanmış yolcularla yazmakta... Analar, insanlar ve zirveler, bilin ki bana “Tanrı” denir. Ama tarık olan ve yaşam olan insan olan Tanrı…

Büyük kötülükler aşılır ve yaşam sayfalanır. Erdiğiniz her yer ışık. Misafir, ben senim bunu bil. Bugün beni hak etmeye değil hasat olmaya geldin. Al dünyayı, hak et... Zarar, ence ve BİR’ce gerçekleşecek.

Dağ, ben İNSAN… KURAN olan ve YOL olan… ANA KAPI İLİM olan İNSAN…

Kör müyüm!? Gözden öteyim… Ben, can olan ışığım. KUL olan ışık ve ZAMAN olan. Kendi olan.

Değer verdiklerim bana KALEM olur. Ben onlara KURAN olurum. Som altın ışık olurlar ve yarınlanırlar…

Arı, cana kaynak olur. Can, arı olur. Kötülük önlenir… Ben, ZAMAN olan IŞIK, yaşam olurum ve dünyayı hak eder yaşatırım. Medine’de görevliydim. Mekke yaşamında KUTSAL KALEM’dim ve zamanın her sayfasında ışıktım. Zannetmeyin ki o dönemlerde yaşadım. Yaşamam, ben ölüyüm… Ben tüm insanlık için ölümlüyüm. Ama orada TANRILIK IŞIĞI olarak kaynaktaydım. Önce geçtim; dünyaya görevliydim. Sonra KELAM oldum; EKMEK oldum okundum… Okuyan, bedenimi okudu. ANA KAPI’da ışık halindeydim… DİNCİ dedim. İNSANCI dedim ve yolcu, kör gözde SES oldu. Orada kanatlandım… Dedim ki ben kelama varayım. Oğul vereyim ve hakim olayım… Oldum…

Dere, KELAM’a aktı. Zaman KALEM oldu ve ben, kini aşanda NA-HAR oldum.

Ölen, dinleyen yolcu; her diri ben ve ben, temiz ışık…

Canlarım, şimdi daha başka bir zamandayım… Mısır’dayım. Ne var Mısır’da. Bedenim var… Orada piramitlerin yapılışındayım. Yaptırmaktayım. Nerede!? Kendi yüreğimde!... Kendimde!... Dedim ki temiz yapın!... Yaşatın… Oraya dünya inecek… Oraya kaynaklar inecek… Orası, bir firavuna mezar değildir sadece; yaşama sistemdir… Orayı hak edin ve temiz yapın… Öz göreviniz budur. Oralar, IŞIK SAYFALARI’dır. Oralara, görevliler gelir ve yolu açarlar. SESSİZ ZAMAN SAYFALAMALARI yaparlar. Yapan kendinden yapar. Diyebilir misiniz ki KÜRZİ IŞIK oralara varmaz… Varmaktan öte, oralardan ışık, tek biliş halinde kodlanır ve hasat olur.

Öncü çalışmalar yaptık dünyada. Dünya içindi bunlar. Sonra farklı yaşamları hasata hazırladık. Düzen kurduk. TEMEL KALEMLER olduk; kötülükler önledik ve diri yaşamları kayıtladık. Sayfa sayfa yaşam sayfaladık… Ardımızda KELAM olanlar vardı. Dara düşenleri koruduk ve görev, cevhere güç kattı.

ERENLER geçtiler, geldiler, kaynak oldular, kodladılar, topladılar yolu ve zoru aştılar.

Kesirleşme engellendi. Ve zor aşıldı…

Kodlanmış yaşamlar kontrollu olur. Oğul veren, kelamda tohum olur. Bilir ki hasat yapılmaktadır.

KARANLIK, Sanal Yaşamlar’ı korur… Bunu anlayan yoktur… AYDINLIK ise yaşamları hasata hazırlar. BİRLİK KAPILARI, KALEM OLUR ve zamanı hak ettirir. EREN CENNETLER, erdikleri hasatlarının yaşamlaştığı her yeri, canla başla kodlarlar.

Kurtlar, kuzuları kapsa da yaşam, sanallarla sonsuzlaşsa da DİNCİ İNSAN, İNSAN SANSA DA KENDİNİ, KELAMDA YOKSA KENDİNDE YOKTUR…

Boşça konuşurlar. Olurlar… Sesçe diriliklere varırlar… Kapıları açsak bir türlü, kapatsak bir türlü!... Açarız. Açarız ki hasat yapılsın diye… Açarız!... ARI, CAN KALEM olur akar ve açar…

Bu şaka sanılır. Denilir ki şaka mı bu!? Arı, CAN KAPI’dan geçecek ve KALEM olacak!... Olmaz!... Olamaz!... CAN TAHTI’nda kelamsa; arı orada, kin ve nefret olur ancak… “Başka dünya!” der… Yok ki!... Halel gelir yüreklere… Geçse!, gelse!, alsa!, ve aksa ama yok ki hak etsin!...

Boşça kodlanır. Boşça tohumlanır. Boşça ama doluluk arttıkça, KALEM, KELAM’A VARIR… ÖZ SÖZ budur.

Şok!... Şok!... Şok!… Aha şok!... Neden!? Dere akmakta… Yoktu dere… Akmaya başladı. Aha görev başlıyor. Şimdilik… Bu safahattaki gerçek çalışma başladı.

Sevgililer, sizi size vermeye çalışıyoruz. ALTIN IŞIK için. Sizde akış bekleyeceğiz… Siz için ve her diri için. Değerliler, HAN İLİM; HAK İNSAN ve YAŞAM, TOHUM… Orada kim varsa ağır yük olacak ve konuşacak. Akmak için; kendi için ve diri için. Asfaltın üstüne varmak için…

Dağlar, asfalt nedir!? Söyleyim; yaşamın sınırı… O sınırı aşanlar, toplumlarını yarınlara ulaştıranlardır. Asfalt, yer yüzünün sınırıdır… Ben, kelamda iken her andayım. Aha asfaltın aşağısında ve yukarısındayım… Ben zamanda tek cennet kurdum. O cennet, etkin olan kaleme kodlanmıştır.

Değerliler, Yaradan ve yaratılan her sistemde kodlanır ve tohumlanır. İşte sizden sizleşip tohumlanmaktayım… Bundandır ki ses akmakta. Eğer yaşam ben içinse, artık susmalıyım. Ama yaşam her diri içindir. Bunun içindir ki sayfalanmaktayım. Bakın sınırlar çizdim ve diyorum ki siz de cennetlerinizi kurun.

Muktediriyetle kurun ki orada her resim bulunsun.

Ocakları yaktık. Şimdi tüm insanlık kodlanacak. Hadi çalışın ve sesleşin!... Aha sizden bunu bekliyoruz.

“Canlarım, unutmayın, eğer ben zarar edersem; yol, yere görev taşıyamaz. Yaşam sayfalarında kendi yürekleriniz kodlanamaz ve zaman, sır olarak kaynakta ışık olamaz.”

Buyrun size bilgiler verdim ve dedim ki ben sizim ve siz kelam olun akın. Buyurun anlayın ben zaman ve yaşam; siz olan… Ve size dedim ki sizde zaman sayfalarında son sözün söylenmesinde yaşam kırılırsa tüm zamanlar kırılır.

Eğer karanlık yarını aydınlatırsa; cennet, kelama varır ve yol açar.

Değerliler, dinleyin yüreklerinizi; size bakalım ne diyecek. Ben sizdeyim. Unutmayın bakın yüreklerinize ve sorun ALTIN IŞIK yaşama akmakta mı diye. Deyin ki “akmakta!...” “Sevgiyim ben” deyin. “Kalemim” deyin ve “yolum” deyin. Ama demek isteyin ki “karanlığım ben. Her nefeste ışık olan aydınlık!...” Aha bu!...

Neden dünya kötülüğü önlüyor!? Çünkü, ATA KAPILAR esrarlı bir yoğunluğu tohumladı.

Açabilir miyiz kapıları!? Ağır yükü hafifletebilir miyiz!? Erenlerin nefesi olabilir miyiz!? Olmadan olunmaz ki!...

Canlarım. Arı bana ben olur. Ben can olurum ona ama o ben ve ben, o olmadan, kodlama olmaz.

KURAN, cana kapı. İlim KALEM ve zaman İNSAN… Herşey YARIN…

Zannetmeyin ki korkuyor dünya!... Dünya kokuyor!... Kokuyor!... Öz Görev’le misler gibi kokuyor. Unutmayın beden alan tek bir ZAMAN KAPISI, aşka vardığında, tabular yıkılır ve zaman ışık halinde olur. O gün geldiğinde, tüm yaşam koklanır ve tohumlanır.

Beni hak eden. Ben olur. Kelam olur ve kendi olur. Olur da toprak olursa, ağır yük olur. Aha oldu ve tanıklarla dinletildi. Tanıklar tarttılar ışığı ve sordular neden diye. Dağa taşa yarını verdik. Yarın tek bir cennetti ve o cennette kendi yürekleriniz vardır.

Astılar yaşamı tahditleyip yüceliklere. Askıda kendileri vardı. Asan, asılmıştı aslında. Kötülük görevsizlikti. ATLANTA ANA KAPISI insan soyuydu ve o soy, KUL oldu GÖK oldu, YOL oldu ve zor oldu. Oldu da zor oldu.

Neden!? Netice ne!? İnsan mı, Halik mi yoksa KALEM mi? Hangisi!? Hangisi? Bence kendince, cennetçe ve yürekçe, herce, BİR’ce ve o ce’de dere olan akar.

Akmaya başladık ya tutmayın bizi. Bırakın akalım. Aktıkça akalım ve hasatı yapalım. yapmadan olmaz ki!... Barış, haliktir; savaş, hakikidir. Hakiki olan halik olanı dinletmez. Zarar eder. Zarar etmemek için kelam olur ve kendi olur. Onur duyduk kendimiz olmaktan. Aha bu…

“IŞIK İÇKİSİ” dediler; kendilerini anlattılar. Dediler ki “IŞIK İÇKİSİYİZ BİZ.” Her yerde BİLİNEN o BİLİŞLİ HAKİKİ IŞIK… İçtikçe içersiniz… Tadı var ve tadında ÖZ GÜÇ var… Nedir tadındaki ÖZ GÜÇ? Şudur: O ışığı alırsınız, koklarsınız, koklamakla diri olursunuz. Diriliş, ışığı akıtışınızı sağlar… Sonra akışta ışığı seste ısıtırsınız. Sonra kaynak, o ışıkla yenilenir… Ama o ışığı daha evvel de içmiştiniz… Işık ısıtıldı tadında bozulma olur… Dersiniz ki “o halde yeni ışık yapalım.” Aha yaptınız, tadı güçlendi.

Biz dünyaya ışık verirken, o ışığı zaman zaman kendimizce değerlendirir ve yenileriz. Verdiğimiz ışığı içersiniz. Sonra aynı ışığı yeniden içersiniz ama bu kez size, o ışık eski bir tad gelir. Bunun için aynı ışığın, yeniden ve yeniden tekrarlanışı değil; her diri için yeni bir sayfasının gerçekleşmesidir gerekli olan. İşte bilgi budur. Ben bir bilgiyim ve sen bir bilgisin. Her birimiz birer IŞIK İÇKİSİ… Hadi kendimizi içelim ve hak edelim… başka ne diyelim ki… Başka ne diyelim ki… Varın deyin… ben dedim. Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

1.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (40)

3. AKIŞ

Yakışmaz dünyaya İmparator. Biz İnsan içiniz Anam; İnsan!

Değerliler; dağa, “İnsan” dedik. Dedi ki “ben İmparator. Daha güçlü bir ışığım ben dedi.” Dedik ki “insan kontrolludur ama İmparator kokudur. Öz görev ilimdir.” Geri dönün; genç yaşta geri dönün! Boş konuşmadan koklayın toplumlarınızı, kodlayın, toplayın. Hepsini yaşatın.

Yaradan Tanrı yarattığında yaşar. Nefestir o ve siz yarattıkça yaşarsınız.

Kimdir dünya? İnsan; Yaradan ve Yaratan….ve Yaratan İnsan. İşte dünya bu!

Zannetmeyin ki; dünya Zakarın Kıranı’dır. Sahradır o, sahra….bilin ki; sahra ve orada kurtarılmış, sistemleşmiş yüceler var.

Kaynak; İnsan….yarın İnsan….ağır yük Tanrı…. biz o Tanrı’yı taşladık, kovduk; çünkü artık yaşam İnsan!

Buyurun, buyurun canlar buyurun….başka zaman barışa görev taşıyacağız ama bugün biz Tarıkların Tahtı’nda taş taşıyacağız. Toprak Toplum’u tohumlarda kodlarken yoğunluğu kayıtlamaya çalışanları kalem olup kanatlandırmak için taşıyacağız. Neden? Cennete kontrollü girsinler diye.

Barış, kalemdir ama savaş kahramanlıktır. Biz barışı kalemle dilledik, savaşta kahramanlık yaptık, yaşattık tüm zamanlarda ışıkları. Seyrettim sizi Analar. Çok mutluyduk, çok….

Korkuyu aşıp geçen bu birliği hepimiz kendi yüreğimize aldık. Kardeşim; ben senim; bunu anla. Sen ve ben TEK’iz; bunu anla. Bunu anla. Savaş yok, barışı hak etmek istiyoruz biz.

Hah! Sanal Boyut savaşsın bırak! Biz barışı hak edelim. Oyun bu işte; oyun! Dönün bakın yüreklere. Saltanat savaştadır anlayın. Hangi Saltanat? İlmin Saltanatı.

Boş konuşmam ben, korkmayın bedenden. İyi ve kötüyüm ben ama sağ ve solum ben. Erdiğim yerde ışığım sağ, yaşamım sol. Her yanda yarınım kıran kırılan ama tahtımda görevim var. Ki o gök sessizliklerini dilleyen.

Cevahir olup, cennete varan insan, yarına varamaz. Öyle; öyle ya…ama yaşama varan, yolu bulur. Akla varır, Aklın Tahtı’na varır; İnsanlaşır. Yol olur, yoğunlaşır, toprakta Toplum olur. Tohum ektiğimde, torbasını doldurur. Örtü örtmeden ikmal tamamlar. Yasalar kapsamında ekip olur.

Şükrettim ki; bu yoğun çalışma ekiple oluyor. Tanrılık Işığımız’ı buraya çektik Ana…..

Sedir bizim yüreğimiz. Uzandınız yüreğimize, dinlendiniz ama şunu iyi bilin ki; biz artık çalışmak istiyoruz.

Ortada yaşam var mı? Yok. Ortada ışık var mı? Yok. Ölüyüz biz; bunu anlayın. Bilmek gerek ki ölüleri dirilteceksiniz, göreviniz bu sizin. İşte kıyam görevlilerisiniz siz; bunu anlayın.

“Nereden çıktı kıyam?” demeyin. Sel alsa dünyayı, yoksanız yoksunuz ama buradasınız. Gördük sizi! Öncü birliksiniz siz.

Başka zarar verecek varsa eski dünyalılardan, söyleyin gözlerini oyarız onların! Bizim yaprak yaprak okuduklarımıza zarara vermelerine istekli değiliz. Yer ve gök İnsan; İnsan Yahu! Ama İnsan neticeyi bildirmeli dünyaya.

Değerliler, Kuran İnsan ölüydü. Biz onu okuduk ama ölümlüydü. Bugün o insan yaşıyor. İnsan kıran değerini, kırılan değerini aştı geçti. Artık kırılmaz bir candır o.

“Mesih İsa!” dediler ya hani. Hani dediler ya “Mehti!”…Hani dediler ya “tohum!” Hani dediler ya “koku!”…Hepsi İnsanlık’tır; bunu anlayın. Çokları sorar “geldi mi?” der. Yaşam siz, siz Yaşamsınız! Geldiniz işte; anlayın!

Yerde ve gökte ne varsa ilimdedir. Kodlandı dünya, toplandı. Tanrılık Kapısı’ydı İnsan. Yaşadı ama İnsanlık yaptı.

“Eğer ben varsam, insan vardır” diyen sessizleşir. Ama “bilgi varsa, yol vardır” diyen sesleşir. Eğer, “ben varım, tohum var, Ruh var” diyen kapıları kapatmışsa, yığın yaşasa da o yaşayamaz. Kapıyı açmak gerek.

“Çarık giydim, dünyaya indim” demiştik ya hani! Çarıklarımı dünyanın dışına attım bugün. Artık dünyayı kirletemem.

Biliniz ki; ben yere bastığım an, ilim tüm zamanlara basar. O ilmin tek tahditi yarındır. Başka tahditi yoktur.

Yarın insanlaşıp gök sessizliklerini dillediğinizde biliniz ki; çatı kurulmuştur. Yorulmadım; akabilirim samanyolunun tüm zamanlarına ama akmaya niyetim yok; çünkü hepiniz girdaplarınıza dönebilirsiniz çıkmak için buradan.

Ben size sadece yaşamı verdim. Genç, yaşlı, herkese yarını verdim. Torbalarınızı alıp, görevinizi yapın. Size Tanrılık verdim ama Tanrı taşlanır; bilin. Ben size insanlık verdim; bunu unutmayın. Ve hiç bir dönemde İnsanlık taşlanmaz; bilin.

Değerliler, “yarın Ulular umutlanacak Kutsal Toplumlar tohumlanacak, beden kayıtlanacak” diyenler, artık insanlaştıklarını bilecekler.

Kompozitörlük yapmam dünya için. Korurum ama kompozitörlük yapmam; sadece dillerim. Bu nedir anlatayım;

Çokları benim kompozitörlük yaptığımı iddia ederler. Sesi dilleştirmek kompozitörlüktür zannederler. Bu kesinlikle hatalı bir düşüncedir.

Buluş, oluş, akış, yaşayış hepsi sır ama akış….bunları anlamazlarsa yaratamazlar, yaratılamazlar.

Anlamsız gelir onlara verdiklerim. Hasat yapamazlar. Oynamazlar mı? Oynarlar ama oğullayıp oynatırlar dünyada kelamlarını. Karanlıktadırlar, akamazlar.

Mesele dünya mı? Mesele İlim. Canlı ya da canlı, her anda ve her Can’da Sanal Boyutların Tohumları’nda yaşayış…Bence İnsanlık budur!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/j-ZOy9heRzc

IŞIĞIN İLMİ 40

01.04.2015 1. Akış 2. Bölüm

Omur İlik Ve Beden Hakkında Bilgi

Bir sevgiliyi düşünün, omur iliğinin ışığı güçleniyor ama o omur iliğinin güçlenebilmesi için, yağmurun yağması gerekir. İlimdir yağan, ilmi hak eden yağışa geçer. Sürpriz bilgi mi bu? Yo hayır, sizde ve sizin yüreğinizde oluşan bir bilgidir.

Ben zamanı hak ettirirken, sizden başka bir sizle de hak ettirebilirim ama sizle hak ettirmek istiyorum. O halde kalem olup yazmalıyız. Ne ricalar var, yaz yaz diye ama biz "hayır" dedik, biz kendi yüreğimizdekilerle bu bilgiyi yazarız. Ve öz görevlilerin çoğu bize kızdılar bilir misiniz, şu an sesleşmeye çalışanlar çok ama onlardan evvel sizlerin bu ilmi hak etmeniz gerekir. Bu nedenledir ki size bu bilgiyi vermek istiyorum önce.

"Anacığım, ben sendeyim" diyor, hayır değilsin... "Ben senim" diyor, hayır değilsin... "Ağırım" diyor, "hafifletirim" diyorum...

Dağlarım, her şey olur ama biri geri dönmek için benim yüreğimi kontrol etmeye kalkarsa, kaynak ışık ocağını kırar.

Buluşma bu gün ama bu buluşmada gök sistemlerine güç katış, bilişin ilmi... Sevgiyle size daha güçlü bilgiler de vereceğimi söylemiştim. İşte bu gün size omur ilikten söz edeceğim.

Cemaatler iyi dinleyin, benim yüreğimden veriyorum. Omur iliğimin içinde eksi ve artı ışık taşıyan bir sıvı var. Bu sıvı, omur iliğin tohum ekerken yoğunlaştırdığı bir levh-i'dir. Benim bedenime kaynaktır bu ışık. Artı ve eksi sistemleşmeyi sağlar. Nefes alıp nefes verirken, o ışık kayıtları bilişi tohumlar ama umut olur ki; herkeste kendi yoğunluğunda kelam olan o ışık, bütünün gücü haline dönüşebilir. Önemli olan, bunun herkesin kendi yüceliğinde tahditsiz biçimde kayıtlanışı gerçekleştirebilmesidir.

ENERJİK BİLİŞ diyebiliriz buna. Enerjik biliş, enerjinin kelamla akışı ama eksi ve artı değerleri taşıyışı. Omur ilikten akan bu sıvı, muktediriyetle biliriz ki; kodlanmış ışığın bilişidir. Benim bedenim, kodlanmış bilişi tohumlayan bir bedendir. Omur ilikten akan o sıvı, nefes kodlaması yapar. Nefes kodlaması, yaşamın tohumlanışını sağlar. Her bedende var mı?... Asla yoktur... Bilişi tohumlayabileceklerde bu yoğunlaşma vardır.

Sessizce akar, aktıkça akar ve kontrol yine bedenin teknik kalemidir; kontrol eden. O teknik kalem, yaşamın tahditsizliğinde her Levh-i'yi kayıtlayabilir. "Ben zaman" der ama "ben kalem" der ama biliniz ki; ilmi kayıtlayan bir kalem. Benim bedenim, benim ilmimi kayıtlar ama o ilim, bütünün ilmidir. İşte erdiğimiz en güçlü sayfada, artık kendi yoğunluğunuzda oğullama bu şekilde başarıyla gerçekleşir.

Eksi ve artı enerjetik tohumlar, bütün bedeni kontrol içindir. Kendinizde var olan bir ışık var, bu ışık kendi bedeninizin katiyetidir. O ışık; sizin yoğunluğunuzu tohumlayan, o ağır ağır akmakta olan sistemli cevahirle de cennet kayıtlamaya başlar. Bu cennet bedenin cennetleşmesidir. Sizin bedeniniz cennetleşmelidir ki; siz cevahir olabilesiniz. Eğer bedeniniz cennetse, yüreğiniz cennet olur. O zaman yaşam sizin için kodlanmış olur ve kelamınız; kütlenin köklerini kodlayabilir.

Dünyayı yoğunlaştıracak olan beden, bu şekilde yoğunlaştırır. Sizlerin bedenleriniz, bu şekilde tüm zamanları yoğunlaştıracak görev taşır.

"Bilgi budur" diyemem, daha güçlüsünü de verceğim size. Ama şunu iyi anlayın ki; verdiğim bilgide eksikler olacak, bunları sema seslenerek tanımlayacak, tarıklar tahtlandıracak. Aha, ben size bunu verdim, diyotum ki; "omur iliğin dahilindeki o enerji, eksi ve artı sistemleşmeyi sağlayarak bedeni tohumlayıp, kötülüğü önleyecek güce ulaştıracak herkesi."

Dince, İnsan'ca, yolca ama hep sizce... Ben daha güçlü ve daha güçlü bilgileri akıtabilirim, sizden başkası da bunu anlatabilir, hatta Doğanın Kuranı'nı okuyanlar olucaktır. Ama hepsi sizden, sizin yüreğinizden görev alıcak.

Başka bir kalem var mı? Yoktur... Hiç bir zaman başka bir kalem olmadı ve olmayacaktır; tektir kalem... İşte o kalem, ilimdir!... Başka bir kelam, başka bir yarın olmaz!.. Olmalı mı?... Olamaz!... Çünkü temizlik yapıyorsak, kodlanmış ışıkla yaparız bu temizliği.

İman edin ki; veren, alandır!... Kim ne verirse, verdiği aldığıdır!.. . Ben size herşeyi vermek isterim ama aldığım sizin yüreğiniz olmalı, eğer siz yolu kapatırsanız; orada öz görev kalmaz.

Misafir ben senim ama sen ben değilsin, görüyorsun. Gözün gördü mü?... Gördü... İşte bu...

Değerliler, burada beden almaya gelen bir yaşam kaydı vardı. Onun için bekledi ve şimdi o, kendine kaynak olacak. Resmi çalışma bellek kapılarında yapılır. Hadi belleğe geçelim...

Enerji aktı, kırılmalar yok, temizdir omur ilikten akan enerji. Ve coğrafya olan beden, oğullarını tohumlayacaksa eğer; ışığıyla tohumlayacak. Ne olmalı? Işık kodlanmış olmalı ve ışık kodlanmış çünkü kodlanmış bedenden, kodlanmış ışık yaşam sayfalar. Kodlanmamış; yarınlaşmaz, bu kesindir! Eğer yarınlaşma gerçekleşicekse, kodlanma mutlaka olmalı, yapılmalıdır. Yer ve gök bunu anlar... Sevgiyle anlar... Ve kodlanma başlayacak, nerede başlayacak?... Devinimin arttığı tüm yaşamda!.. Peki o yaşamı koruyacak kim?... Muktedir İnsan!... Peki bunu nasıl yapacak? Kesin olan kendi yüreğiyle!..

Öyleyse yürek göz olmalı, ses olmalı, yazı yazmalı, alıp götürmeli kültü tüm zamanlara ve akıtmalı İnsanlık'a... Hayrın ışığı budur... Ve geri dönüş yapılmalı. Sanki hiç ayrılmamış gibi, o ışık; bedenden doğmalı ve bedene dönmeli. Ama nasıl? Kürz-i Kapı'da budur olan. Siz beden ve biz beden ama bu beden tahditsiz ve kodlanmış, işte bedenin yoğunlaşması başladığında artık o yoğunlaşma kayıtlanışa geçer. Bellek Kapılar'ı açılır... Hepimizin Bellek Kapılar'ında, yarınlaşmış ışıklarınız olur. Her resim farklı olabilir, kendini hak eden mor olur, sonsuzlukta toplum olur, mor ötesi olur, yaşam olur ama hep bedende olur.

Ve geniş zamanlama başlar. Beden geçişkenleştikçe, genişlik artar. Herşey bu şekilde güçlenir. Genişler, geçirkenleşir, genişler, geçirkenleşir ve daha genişler ve daha geçirkenleşir... Sayfa sayfa tohumlanır ve kodlanır. Toprak Toplum tohumlanır ve kontrol kurar.

"Nereden doğa buraya indi"? diye sorulur.. "Yoktu burada doğa, yaşam yoktu" denir. Ama genişleyen yolcu, gerçek kayıtlamayı yapıyor ya artık DOĞA, her zaman sayfasında kaynak oluyor. Yaşam budur!... Yaşamı tohumlamak budur!... Yoğunlaştırmak budur! Ve geçmek, her ana geçmek budur!

Bütün köprüleri kurarsınız, geri dönmek istersiniz. Bedeniniz güçlendi, tüm Kürzü kapsadı, onu aştı kaynağa vardı ama daha da genişleyecek. Peki, daha da genişlemek için ne gereklidir? Yarın gereklidir!.. İşte yarını hak etmek, kendi yolunu, kendi yoğunluğunu tohumlamakla mümkündür. Gönüller bilişte bunu anlarlar ve geri dönüş başlar.

Neden geri dönüş? Akıl tahtından geçtiğimiz her anı, sayfa sayfa kayıtlayıp geri geçiş. Böylece bütünden görev alıp, geliş haline dönersiniz.

Çökmeyin yüreğe, herşey sizden sizedir. Ve döndüğünüzde, kendi yolunuzda olanları kontrol edebilirsiniz. Bin Cin, bir tek cennet kursa da, bir İN, tek bir kalem olursa; hepsi kontrol edilir. İşte yapmış olduğumuz çalışma budur.

Şikayet etmeyin; kare sistem, küpü, küp sistem;,küreyi tohumladı. Kürz-i Işık oldunuz ama yak, yık değil; YARAT, YENİLE, OĞULLA, TOHUMLA ve KODLA!.... İşte canlar, beden bunun için şarttır! Eğer bedeniniz yoksa, ölüsünüz. Çünkü siz yaşamı tohumlayamıyorsunuz. Yarını hak etmeyeceksiniz, kendinizde olmayacaksınız, korumayı sağlayamayacaksınız.

Size gelenler çok olur, derler ki; "ben, sen olup çalışayım." Ayır yüreğini, dinle onu, bak bakalım acaba gerçekten İlm-i Hakim ile mi gelmiş, İlm-i Hak olup mu gelmiş, yaşamı hak etmiş, yolu bulmuş mu?.... Bunlara bak, sonra dön kendini hak et ve deki; "o ben, ben oyum." Yoksa, olmaz... Öz görev taşınmaz... Yaşam olmaz...

Canlarım, sevgiyle size bütün bu bilgileri anlatmak gerektiğini biliyordum. Biz bedenliyiz, herkes gibi değil farklı bedenliyiz bunu bilin! Hepinizin kendi omur iliğinizde ki o ışık; sır sıvı, tüm yaşamları tohumlayan bir ışık sığ değil, SIR IŞIK'tır!... O Işık, bütün kötülükleri aşmanızı sağlayacak gök sesidir. Herkesle biliş halinde dilleşebileceğiniz ve yoğunluğunuzu tohumlayacağınız bir İNSANLIK LEVH-İSİ'dir. Sevgiyi, saygıyı bilmeyen bunu dinleyemez. Biz verdik, dinleyen hak eden olucak.

Yoğun çalışmalar bu şekilde sürecek. Hepinizin, hepimize sözü vardı. Çantanız dolduğunda yoğunluğunuz artacak ve kendi beden sayfalanışınızı yapıcaktınız. Yeri göğü yatan o ışıkla dürümlenecek ve bütüne güç katıcaktınız.

Başa zaman, başka kuran, başka yoğunluk olmayacak bu kesindir! Dün ölüler, bu gün dürümlenenler olmalı ama daha da önemlisi, kapılar açık tutulmalı.

Bana artık görev verilmedi, ben yokum burada. Öz görevim bitti benim ama daha önemlisi, gökçe konuşan bilişçilerin, bu görevi daha yüksek dürümden yapmaları gerekir. İman edin ki; bu olmalıdır. Benim görevim bitti ama hala buradayım, neden?... Ancak ancak siz sesleşmeye başladığınız zaman ve ancak siz kalem olup kayıt yaptığınızda ve yol olduğunuzda, ocak yaktığınızda ve bedeniniz kelamla dürümlendiğinde ve ışık kayıtlaması olduğunda, benim işim sonlanır. Bu oluncaya kadar, ki olduğuna emin olan varsa, "ben varım" diyecek. Ama kaynaktaki bilgiyi vermek, İnsanlık Levh-isi'ni tohumlamak, yolu bulmak başkadır.... Ama bedeni koklattırmak, Bütünün Kürz-i Kapıları'nı tohumlattırmak, yol olmak ve yaşamı kaynak yapmak farklıdır....

Sel alsa yolu; yol biz oluruz, bütünü göreve alırız ama sahrada, sağ ve sol güç müsterih ve hakikiyetli ilimle geçişi yapar. Mutlaka iyi anlayın ki; MAHREK, İNSAN'NIN LEVH-İSİ'DİR!..

KÜRE zaman sayfasıdır, o küreyi oluşturmak için bunca çaba yaptık, bunca çalışma yaptık. O küre; hasatı yapacak tahditsizliktir. Biz dünyada bunu başardık!

Kırk kapıyı kapatmayacağımızı bilin! Bunca çobanlık, bunca çalışma, bunca yaşam hepsi; o küre içindi!... Ve o küre, ben olan bedendi. İşte o beden, tüm zamanların kelamıdır.... Ve orada her resim mevcuttur.

Yarın ve dün tektir! Ve bu gün tahditsizdir. Bedenimi göreve almamın sebebi buydu.

Oğul ben senim, sen bensin. ALTIN TAHT, BİLİŞ, o bilişi kodlayan İNSAN!... Cemaat İnsan ve İnsan, kinsiz ilimli kalemde olandır!...

Kuran İnsan'a gök sessizliklerinden ses vericem, Samanyolu beni dinliyor. Ru Bi Ka Ha olan İlm-i Kapı'da ışık yakıcam ve zeki samanlar artık zaman olacaklar. Şimdilik!....

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/8QcNjcv0w3Y

 

 

 
  Bugün 501 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol