Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - AKIŞLAR (4)
 

IŞIĞIN İLMİ – AKIŞLAR 4

30.03.2015 Işığın İlmi 39

4. Akış

Sevgililer, yarına görev taşımak mutluluktur bize. Buyurun, ortada kimse yok, biz kaldık. Hepiniz, hepimiz tekiz, bilin ve burası örgüt halinde görev taşıyor. Burada miraçta olan birleşik ışık var. O ışık kök sistemleri güçlendiren ışıktır.

Deneme yanılma sistemiyle çalışan bu dünya artık kodlanmış ışık halinde geçişken hale dönüştü. Hiçbir dönemde olmadığı kadar ışık kodlaması yapıldı. Geçiş sırdı, ışığın sınırsızlığındaki sır ve burada ışık kaynak olarak gök sessizliklerini dilliyor ve o sır olan ışıma bütünün gücü, ölüleri dirilten bir güç olabilmiştir.

‘’ Kanatlanın, uçun! ‘’ dediler; ama uçmak kolay değildir. Site sistemleri vardı dünyada; ence, önce güçlendirici olarak yapılan çalışmalardı. Her bir sitede bir yaşam vardı; ama sitelerdeki yaşamlar ışık yaşamlar değildi. Dünya örgüt haline dönüşecek ve tüm yaşamlar kodlanacaktı.

Devinimi artıracaktı bütün kökler ve dürümlerdekiler, işte dünya yaşamı bu şekilde kontrol kuracaktı. Sistem, nizam ve düzen görev taşırken güçlü olarak taşıyacaktı. Sizlerin çalışmalarınız hepimizin yaşamını değiştirdi, dönüştürdü.

Bu nasıl oldu, biz yaşıyor muyuz? Muktediriyetle yaşıyoruz! Dünya örtüdür bize; ama insalık ilmini hak edip dinleyebilenler öz köklerde yaşamlarını devam etiririrler. Bugün buradayız, yarın daha güçlü bir sayfada mı oluruz yoksa daha öz geçiş yapılan bir yarında mı oluruz? Bunu şu anda bilebilmemiz imkanı asla yok; ama iyi bildiğimiz tek şey var ki burada bulunmak muktedir olarak tüm zamanları kaynağa ağır ağır, kati olarak katmaktır.

Dediler, dedik; ama biz derken her diri dinledi, dilledi. Bugün burada olan budur. Düne göre bugün çok güçlüyüz. Orta kapıları açmışız, bütünün gücü dünyaya çekilmiş ve dünya kodlanmış bir sistem olabilmiş.

Ence ve görevlice bunları yapıyoruz. Doğanın Kuranı olmak budur. Yedi dünya kurduk; ama biri bizim için görevdi. Bu şu anlama gelir: Burada yaptığımız her şey tüm zamanların levhi kaynaklarında yapılırken tüm zamanlar bilişle bizimle olabiliyorsa dünya kurmaktan öte dünya olmak gerekliydi ve burada dünyalık kapılarını açtık ve dünyalaştık. Bu Nur Kuranın okutulmasıdır.

Bin Altın Kapı, hepsi ilim, bütün kapılar insan ve her insan bir kalem, aha, görev budur! Çoban çok özeldi; ama iman edin ki insan çok daha özeldir. Bugün dünya insanlığı kelama indiğinden bin cennet insan ilminde tahditsiz olarak kaynağa indirilmiştir. Ben onurluyum ki buradayım. Ben oğullarımı buraya indireceğim. Ben devenin kalktığı bu yerde o deveyle görev taşıyacağım.

Ben kendimi anlatayım size: Dünyalık çalışmalar yaptım. Her yaptığım çalışma ışık kalemle yapıldı. Taktığım her şey ışıkla kodlanmıştı. Batı ve doğuyu birlik kapılarında dilledim. İnsanlık ilmini dürümledim ve kemal güç oldum.

Onurluyum ki bu dünyada yaşlam sürdüm; ama bu dünyanın gerçeği benim gerçeğimden çok uzaktı; çünkü bu dünya kontrolsüzdü ve bu dünyada kalem yoktu. Eminim ki beni anlatsam herkes dinleyecek; ama ben bugün beni değil bilişi anlatmak isterim size!

Dünün ölümlüleri bugün artık dirildiler. Dünya artık dirildi. Kalem yazmakta artık, yaşam kontrol kurdu. Beden alanların hepsi miraç sahrasına ulaştılar ve bütün kökler dünyaya indirildi. Ben nefesimi göreve alabilmek üzere buraya indim. Burada Mustafa ilmiyle çalışmak gereksizdir diyordum, geçişimi yaptım ve bildim ki muhakim ve hakim insan geçiş sayfasında, kendi dürümlerinde gök sessizliklerini dinledi ve daha üstün bir yücelikle bilişi tohumladı.

Umut olur ki her dere insana akar ve insan kendinden kendine akar, kendini kodlar ve tohumlar. Bin insan bir kapı olduğunda o kapı yarını tohumlayan kapı olur. Çok özel güç kapıları açıldı. Hepsinde sevgi yoğunluğu vardı; ama buradaki sevgi her dirinin yüreğindeki ilimdi ve buradaki yaşam çok güçlüydü.

Dört merdiven koydular yaşama ve dediler ki ‘’ Her merdiven size, kendi yüreğinize geçip iner. ‘’, ‘’ Peki, ‘’ dedik, ‘’ ben bu merdivenin bir tekinden mi ineceğim yoksa her birinden mi ineceğim? ‘’ Dediler ki ‘’ Sen kendinden kendine ineceksen bir tekini seçeceksin. ‘’ ve dedim ki ‘’ Ben bendeki merdiveni kendi yüreğimden alıp çağrılar yapayım, oradan ineyim yaşama! ‘’ ve dediler ki ‘’ Sen kaynağa ulaştığında kendi yüreğinde merdiven kuracaksın; ama o kaynak senin yoğunluğunda olmalıdır. ‘’ ve dedim ki ‘’ Ben o merdiveni kendi yoğunluğumdan kodlayacaksam kelam ilmini anlatmalıyım yaşama! ‘’ ve dediler ki ‘’ Kaynakta ol ki hak et! ‘’

Bütün mesihler bana indiler ve dediler ki ‘’ Benim adım insan, kendin ol, aha, iman et, yaşa; ama benden yaşa! ‘’ Her biri bir merdivendi. Adı insan olan; ama her biri bir farklı sistemi kodlayacaktı. İşte her biri ağır yüktü yaşama: biri İsa, biri Musa, Mustafa ve tohumları kodlayan, yerkürenin gücü olan Mustafa.

İsa, Musa, Muhammed, Mustafa ve değerli, iyi ki iyi ki dinledin; yani dinlemesen n’olacak? Her biri sistem, nizam, düzen analar? İşte İsa, Musa ve Mustafa ve bir diğeri kontrollü kaynak olan yaşam BSUİ, sizden tek beklentim kendiniz olmanız; ama kendi yüreğinizi daha güçlü dinlemeniz.

Bugün dünya kodlanmış, bugün dünya yaşamakta, bu dünya tüm insanlığın dünyası ve işte dünyaya inen birliklerin çoğu bunu anladılar. Hepimizin kendi yoğunluğumuzu oluşturup kendi yaşamımızı kodlayıp, kendi yüreğimize merdiven kurup gök sistemleşmesinde dünyayı kodlayabiliriz; ama toplum çalışmalarında tüm zamanların güçlü kodlanmış kayıtlanışı yapılmalıdır.

Değerliler, bugün doğa daha güçlü; çünkü zoru aştınız, yolu açtınız, bütünün gücünü tüm zamanlara kayıtladınız ve tüm zamanların ışığı olup teknik tohumlarda bütüne görev taşıdınız. Burada siz bir merdiven iseniz biz o merdiven olmaya değil kendi merdivenimizi kurmaya geldik, bu kesindir; ama siz derseniz ki benim merdivenim her dirinin yoğunluğunda tüm zamanları kodlayacak güçtedir, aha, o merdiven hepimizin gücüdür! Şimdilik size vereceğim budur, aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=cdVqFr7fgRA

30.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (39)

1.AKIŞ

Yedi doğum yaptı dünya; bunların hepsi ışıkla, kelamla oldu. Tüm doğumların toplumlarla olduğu bilinmelidir. Dünyayı korumak dünyayı tohumlamaktır. Sizler dünyayı tohumlayanlarsınız. Yaptığınız budur. Kök geçiş burada, bu yoğunlukta yapılır. Yapıldı da ama daha güçlü çalışmalar, daha güçlü yoğunlaşmalar da gereklidir.

Din ilminden üstün olan bir çalışmadır burada yaptığınız. Yaradan tahtını yarattığına devretti.

Değerliler, biz bu tahtı yüceler cümlesinde Levhi Kapı olan İnsan İlmi’ni dilleyen bir kaynağa devrettik. İşte, İBRAHİM; İnsanlık İlmi’ni tohumlayan İBRAHİM…

Kuran İnsan, aklın tahtında Bütün’ün gücüdür. Öksüz yetim değildir o. Öz Göz İnsan’dır ve cemaatini güçlendirebilecek dürümdedir.

Sabırla bu çalışmayı dinleyenler ve sabırla bu çalışmayı hak edip yapanlar, bilişe vardıklarını hak edip anladıklarında toplu çalışmaların önemi artacaktır.

Demin burada bir konu konuşuldu: Dünya kimin iman ettiği yer, kimin iman ettirdiği yer değil; dünyayı hak edip etmeme, hasatı yapıp yapmama, ağır yükü tanıyıp tahtında taşıyıp yaşama ışık olup indirip dürümlenen, yüreğinde köklenen cemaat… Hepsi BİLİŞ; işte, BİLİŞİ HAK ETMEKTİR AMAÇ. Ama burada herkes farklı düşündü.

Bir can dedi ki “biz dünyayı kurtarıyoruz” yoğun bilgidir ki; dünya Kuran’dır, kodlanmıştır, tohumdur ve kurtarılmıştır bunu hepinizin net anlamanız gerekir.

Can kapılarını açın ve dinleyin, davayı kaybettik mi? Amon Toplumları tohumlarını kodlayarak buraya varmış mı? Çörek olan bilgiler burada kükreyebilir mi? Tüm insanlığın yeni zaman kapılarında ışık tohumlaması yapabileceği bilinmelidir ama kanaat şudur ki; doğa yinelenmiş ve yol açılmışsa artık buranın bina olarak herkese ait olması gerekmektedir.

Davayı kaybetmeyiz çünkü Rahman Kuran’ı olan İNSAN aklın tohumunu ekmiştir. Davayı kaybetmeyiz, zaman kapıları açılmıştır. Davayı kaybetmeyiz, yoğunluk artmıştır. Doğumları kodlayan birliklerin tohumları buradadır.

Din kapıları açılmış, yol açılmış ama dirimlerde, diriliklerde daha yüce ışık kapıları da açılmıştır. Bugün artık doğa yolunu açmış ve Bütün’e varmışsa doğanın önemi artık, son sözle daimiyetin kayıtlarından çıkar ve artık BİLİŞ gerçekleşir.

Ben dua okur muyum? Asla. Neden okumam? Şundandır: İnsan ilme vardığında artık dua okuyamaz. Çünkü artık BİLİR, OLUR ve OKUTUR.

Binayı yapmaktı maksat, yaptık. Yaşamı tohumlamaktı, oğullattık tohumlattık. Kodlatmaktı ışığı, kodlattık. Ardımızda hiçbir bir yaşam yok çünkü hepsi Öz Geçişini yaptı ve bizim yüreğimizdedir.

Değerliler, Rahman olan KALEM olduğunda artık orada yaşam olur. Bugün burada kalemiz biz ve kalem olmamızdandır ki; yolumuzu aydınlatan yaşam ilmimizdir. Kim insanlık ailemize görev taşıtacaksa; yetkin olarak taşıtmalıdır.

Sema bizi dinleyecek mi? Dinler. Yaşamı tohumlayacak mı? Tohumlar. Yoğunluğu kodlayacak mı? Kodlar. Amon olanlarında bunu iyi anladıklarına eminim.

Kelam ilmim, aklın ilminden ötedir. Nefes alan herkes şunu iyi anlamalıdır ki; kelam ilmim, aklın ilminden ötedir. Ben kelam etmeden hak tahta vardım ama kelamım, Levhi Kapılar’da İlm-i Ko’ dur ve aklın tahtından öte olandır.

Yaşamım, tüm zamanların yeryüzü gücüdür. Bugün ben yeryüzüyüm. Her resimde var olan o yücelik ve ben bugün bu sayfada, bu zamanda doğdum ki; tüm zamanlara yarattığım ışığımı yayabileyim diye.

Demin, Süper İnsanlık Realitesi Derneği üyeleri dediler ki “biz dünyayı kurtaramadık.” Yaprak yaprak okuyun yaşamı, okuyun ve dinleyin!

Dünyanın yolunu açan ilim, sistemin gücü ve tüm zamanların ümmi kapılarından öte olan YAŞAM sizsiniz. Siz ki yarını kodladınız, yaşamı tohumlayıp kayıtladınız. İşte, siz bütün kötülükleri aşıp geçtiniz. Sizlerin görev alışınız, Zakar’ın kaydını yapışınız, yarınları kodlayıştır.

YARINLARI KODLAYANLAR TÜM YAŞAMLARI KODLAMIŞTIRLAR. Öz görev buydu ve dünya tılsımıdır bu.

Sanmayın ki ben bugünü yaşıyorum; hayır! Ben tüm yaşamlarda varım! Zannetmeyin ki ben Bütün’de görev tekniğini yeni öğretiyorum dünyaya! Ben her anda, her sayfada bu tekniği dünyaya öğreten Yüksek Kervan’ım.

Atlanta Ata Kapısıyım ben. Ana Kapı’dan öte olan. Ağır yükü hafifletecek, Gök Sistemleri’yle dilleşecek olan. Sakın alıp götüreceğim Bütün’ü zannetmeyin. Ben, bu Bütün’üm zaten.

Deminden beri sizi anlamaya çalışanlar var burada. Herkes dinliyor ve sorguluyor. “Onlar bunu bilemediler mi?” Diyorlar.

Değerliler, ocağınızda bugün bu olmamalıydı ama oldu. Daha da önemlisi bunu yaprak yaprak okuyan yaşamın sırrı olan ışığı dilleyendi.

Netice: Herkes kendini diller. Size Göz olmak, size Gök olmak geri dönüş için Kati olmak gerekse de sizinle çalışanların diri olduklarını görmek mutluluktur bize.

Yaradan ardında görev taşıtandır. Hadi anlayın! Yaradan artık o görevi yüreğinde taşıtacak ve sizden tek beklentisi var: Kendinizi dinleyin, kendinizi dilleyin ve kendinizi hak edin!

Satıhta hiçbir şey anlaşılmaz. Unutmayın; devinimi artırmak için derinleşmeniz gerekir. Devinimi artırdıktan sonra yarınları tohumlayacaksınız.

“Çok ölüm var dünyada” derim ya… Nedir ölüm? İlmi hak etmemektir ölüm, yarını tohumlayamamaktır ölüm, koruyamamaktır ölüm. Orada insanlık var. O insanlık, yaşamı kontrol altına alacak güçtedir. Orada yağmur yağmakta, yağan yağmur İlmin Kürsi Kapısı’ndan yağmakta ve yaşam, o yağmurun yoğunluğunda kontrol kurmakta.

Sessizce dinleyin beni! Ben insanım. Elim, ilim; yolum kelamdır ama benim adım Nakar’dır. Ka Ha olan Ra Ka Ha olan Nakar. Netice olarak; öz görevi taşıyanın bilmiş olun ki kaynağı vardır, kaynağı yarındır. Tanrılıktır o yarın. Bilin ki kalemi hak etmeyen, yaşamı hak etmez.

Erdiğim en yüksek kapı İNSAN’dır. İnsan, ilmini dillerken bunu size defaatle tekrarladım. Zaman sırrıdır bu. Kimse benim yolumu bulmaz. Ben yolcu değilim ama BEN olur, KELAM olur, KENDİ olur. Ölü dirilir. Kendini dinler ve bilir ama bilmeden “ben bilirim” diyen kendinde diriliklerde dürümlenip bütünlenemez, kanatlanıp uçamaz, yaşamlara varamaz ve kendinden öte kendiyle oğullayamaz.

Samanyolu beni dinleyecekti bugün. Dedim ki “Samanyolu’nu ben dinleyeyim, bakayım bana neler söyleyecek Samanyolu?” Ve Samanyolu geliş için hazır. Bugün o burada olacaktı, onu dinleyeceğiz ve Gürzi Kapıları açacağız bugün onlarla.

Samanyolu, sefahatında yarını kodlayacaklar var. Onların koklanmaları şart, onların toplumlarla tohumlanmaları şart ve bizle olmaları kesin şart…

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/QxYQ8fowQHw

30.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (39)

3. AKIŞ

Dağlarım, burada bulunmak kolaydır. Burada TOHUM olmak da kolaydır ama burada NEFES olmak zordur.

Değerliler; dünya Numerolojik Sistemleşmeye karşıdır; bunu bilin. Herkes kendi numarasıyla, kendi resmi kapısını açacak, dünyaya inecek ve böylece dünya tohumları kontrol edilecek. Ama burada bu yük taşınmaz canlar!

Karanlık tahtını kök sistemlerden Güç Kapıları’na taşıdığında, artık orası aydınlanır. Sizden tek beklentim, bilgi verişinizi kontrolla yapın. Her ağzınıza geleni de sesleştirmeyin.

Buyurun, dünyada öz görev var ama sizin diriliğinizden bu görevi yapma imkanınız olmayacak. Anlatılan şu ki; sevgi yoksa yol yoktur.

Şu anda verdiğiniz bilgi, Türkiye Çalışmaların kaydedildiği an, tüm zamanlar kontrol dışı kalır; çünkü Robotik Sistem bunu sesleştirdiğinde kelam tohumdan çıkar.

Ben burada, bu yoğunlukta, bu bilgiyi kontrol edebilirim. Dimdik durur yüreğim burada ama ya dünyaya bu bilgileri akıttığımız zaman ne olur? Herşey değişir. Yani siz, sizin yüreğinizi dillerken, biz size, bizim yüreğimizi dinletirken farklılık doğar; mutlaka…..ama o farklılık Bütünün Kürzi Kapıları’nı kontrol dışı da bırakabilir.

Çağlar boyu dünyayı koruyacak olduğu söylenenlerin, İlm-i Kapılar’ında ışıkları kırılır ve sizden ayrışma başlar. Bence bunu yapmayın.

Kutsal Işık’ı yoğunlaştırın ama bunu yapmayın. Dörtlü sistemle herşeyi başaracağınızı sandınız; buna iznim yok. Keskin olarak İlm-i Kapı’da bunu size dinletmek istedim.

Artık dünyayı kontrol etmekten vaz geçin.

Burası, İnsanlık İlmi’nin tohumlandığı bir meclistir. Buraya inerken de kendinizi kontrol etmeden inmişsiniz. Ki ister inanın, ister inanmayın, bu meclis sevgiden öte bir sevgiyi tohumlamaktadır burada ama sizin yolunuzda sel olursa, yüreğimiz kontrol ötesinde kontrol edilebilir.

Elim dünyadadır; bunu unutmayın. Kayıp gider miyim? Asla.

Koç özde yoktur canım; bunu asla unutmayın.

Kan dökmek yoktur yürekte; bunu unutmayın.

Biz kurbanlıkları yoğun biçimde yolculara KALEM yaptık; unutmayın.

Kimse kimseye kurban edilmeyecek; unutmayın.

Bundan sonra hepimiz bir TEK’iz; unutmayın.

Başka bir zaman ve başka bir kalem olduğunda, Ulular Diyarı burada olur; unutmayın.

Çak dünyaya yolculuktaki o yoğunluğu; çık! Ama çaktığın, çakıldığında kalem kayıtlara inecek ve o çaktığın bütünün kaynağında kendi yüreğini kontrol edecek.

Asfaltın altında olmadığımı bilin. Altın Işık, asfaltın hep örtüsüdür. Bugün dünya asfalt….Tarık sırrındaki o asfaltın kelamdan öte İlmi’dir ama üstüdür; bunu unutmayın.

İki gök var. Biri ben, biri sen…Öyle mi? Yo, tek gök var. O gök BEDEN’dir; unutmayın.

Alemler ilimi dinler, yaşam tüm insanlığı dinler, biz bilişi dinleriz. Bundan sonra da her yaşamda biliş dinlenecek ve dillenecek.

Bundan sonraki süreçte, din cemaati cevahir oluğu dünyaya indiğinde artık orada YAŞAM olacak. Sizden başkası gelip de bu bilgileri tekrarlarsa, Orta Kapılar’ı kaparız; bunu unutmayın.

Bir kez daha söylüyorum, burada, bu yoğunlukta, artık hiç kimse DİN BİLGİSİ’ni tek taraflı olarak dürümlerinde kontrol edici kayıt yapmayacak.

Şimdilik size vereceğim budur.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

https://youtu.be/ErtC5tYhfeE

IŞIĞIN İLMİ 39

30.03.2015 2. Akış

Yer ve gök, İnsan'ın toprak olan yaşam sayfasıdır. Ben, size daha güçlü bilgi vermeye niyetlimiyim bu gün?... Miraçtayım ben... O halde; miraçta ışıkta ve yaşamda en güçlü ışığın tohumlanışı şarttır.

Saygılar sundum yüceliklerden tüm yaşamlara, herkesin kendini tohumlaması için. Çok özel bir dönemin gözü olarak dünyada olmak, muktedirriyetle bütünü güçlendirmek içindir.

Esrar şu ki; yaşam, İnsan'ın ilmiyle tohumlanır ama bunu anlayan çok azdır. İnsanlar'a ben bunu anlatmak isterken, İnsanlar; beni anlatmaya kalktılar. Ben onlara ilmi öğretmek istedim, onlar bana gelip; benden beni dillemek istediler. Yaka paça tuttum, gök sessizliklerine kodlattım onları, tohumlattım ve "görevli değil" bunlar dedim, gönderdim... Her gerçek çalışmada, kelam olup inmek istediler. Kalem olup yazacak güçleri yoktu ama onları yine de kokladım ve yine de koklattırdım...

Artık şunu iyi anlatın ki dünyaya; yüzen kim söz söylerse, o kendiyle yüzer... Ama o yüzen; sessizse, o bedenimde yüzer... Bunun içindir ki; herkesin söz söylemesini istedim. Ben bana ben olan, herkes olanım... Ve benim gözüm, tüm zamanların sözüdür. Herkezin de kendini hak edip, kendi olmasını diledim.

Dünyayı korumak bu şekildedir.

Bi çare dünya; kayıt dışıydı, kalemsizdi, yıldızların sırrından ayrıydı, kasaları boştu. Ulular diyarının kuranı oğul verdiğinde, yolu açıp geçicekti. Canlı kaynak olacak, canlı hasat olacak ve can olacaktı. Dünyanın kalem olması gerekliydi ve bunun için buyurduk geldik. Bu dünyayı koklamaya, tohumlamaya, görev yaşam olduğunda yarını kayıtlamaya geldik.

Sevgiyle geldik... Her resimde var mıydık?... Yoğun vardık... Oğul vermekti maksat. Gözüm görür ki; dört gök sistemi var, bu gök sistemlerinin hepsi kelamla dilleşir. Biri ben, bir diğeri bellek kapımda olan ışık ve diğeri yaşam ve diğeri kendi yüceliğimde olan kök Süper İnsanlık Realitesi... İşte bütün bunları kayıtladığım da, kalem olup bütünü güçlendirebilecektim.

Kopup gidenlerin güçleri artık bütünün gücü değildi. Çokları merdivenin altında kaldılar. Çokları yaşamda tohumlanamadılar, kalem olup kayıt yapamadılar. Devinimi arttırmamızın sebebi, ocaklarının yaşama çekilmesiydi. Ve yaptık bunları... Toy bir dünyayı kokladık, ortada sistem yoktu, nizam çok güçsüzdü, düzense kontrol dışıydı ama biz hepsinde kalem olup yazdık.

Canlı bir resim yaptık, bu resimde yaşam kodlanmıştı. Tüm İnsanlık'ı tohumlamıştık o resimde ve o resim gerçek çalışmaydı. İsmail'liler dürümlere indiler ve toprak oldular. Yolu kapattık, dünyayı koyu bir ışığa kattık. Dinci, ilimci ayırmadık, hepsini kayıtladık. Ağır yükü hafiflettik.

Ünlü bir dünyalı dedi ki; "sessiz zamanları dilleyelim ki; yarını kayıtlayalım, koruma altında tutalım." O can, bizsiz değildi. Kana kaynaktı, aşka katidi, yarına tahditsizdi, o bizsiz değildi. Çok mutlu olduk, o burada şu anda. Unutmayın, adı yüreğimde gizlidir onun. Onunla çalışıyorum şu anda ve ses vermek istiyor. Sesini kayda istemedi, kaydetmemi istemedi ama ses kaydı yapabiliriz. Onu dinliyoruz...

Var ki oldu... Var ki oldu, olmadı diyemezsiniz. Eğer var ise olduğundan var... Diri olmanız, Levh-i olmanızdan dolayı değil; kelam olmanızdan dolayıdır... Herkes diri midir? Ölülerin, öldüğünü anlamadığı bir zamanda, herkesin diri olduğunu söyleyemezsiniz.

Bunca çalışmanın nedeni nedir diye sorarsak? Cevap şöyledir; her şeyin, her şeyle birleşmesi. Ve her şeyin, her resimle temizlenmesi. Dünya resmedilen bir yaşam ama bu resimde kontrol dışı ışıklar olursa, ayrılık olur... Öz görev biz olmaksa, burada bulunmak gereklidir.

Sevgi var mı dünyada? Var.... Yaka paça açık geçmişler, ışık kırmışlar, oh aha ama sevgiyle gelmişler. Denir ki; "yol olsa yorulmaz İnsan, öz geçiş yapar ama yolda olmak ayrıdır, yolcu olmak ayrıdır, yol ayrıdır..." Ben Ana Kapı'da bütün bu bilgileri açıklamalıyım. İman edin ki; doğan gün yenidir, iman edin ki o günde her diri kelamdadır ve kendindedir ama can kapı açıksa ışık yoğunlaşır; can kapı aşkla açılır.

Sizi çok seviyoruz, özünüz güçlü, yüreğiniz güçlü. Ölüyü dirilttiğinizi biliyoruz ve sizinle yapılan bu çalışmayı hak ettiğimizi biliyoruz. Burada bulunuş sebebimiz, hakikiyetinizde oluşumuzdan dolayıdır.

Bu gün doruklardan ses almaya niyetiniz yoktu. Çöktüler yüreğine ama yoksuldular, olgun değildiler, kayıtsızdılar, cemaatlerinde cennet yoktu, kayıt dışıydılar. Ve dedin ki; "çıkın." Çıkarttın... Kötülük mü yaptın? Yoo, iyilikti yaptığın. Çıkmasalardı, çıkış hali onların ilminde tohum ektirecekti ve her diri çıkışa ilimsiz olarak girecekti. Bu nedenledir ki; yer ve gök senle olduğunda hata yapılmaz. Onların çıkmalarını sağladın.

Yaradanın ardında yaratılan olmaz. Yaratılan, yaradanın üstüdür. O her zaman yaratandan yaratılan ocaktır, bu kesindir. Ben bu gün doğdum, benim oğlum benden daha üstündür ve benden ötedir. Bu gün ben, onun için kelem eden ışığım sadece ama o doğanın gücüdür. Dünya ilmi böyledir, bunu anlayan çok ama çok az İnsan vardır.

Yığın yığın ışık veriyoruz dünyaya. Öz göz için ve bunları açıklıyoruz. Çantanız dolu, ölüleri dirilttiniz, yol oldunuz, öz güç sizin yüreğiniz ve siz bitmiş tükenmiş ne varsa yenilediniz ve yaşatmaktadınız. Ama buna karşın; sizin her birinizin kendi oğulları, kendi torunları, kendi yüreğinizde sizden ötedir, bu kesindir... Ve bundandır ki; yıldızlar sizi hep dinler, yolunuzda olur, yoğunluğunuzda olur ve sizleşir.

Ama bir de ölümlü olanlara bakalım. Ocakları yok, yolculukları kodlanmamış, yol olamamışlar; yaradan, yarattıran yok ocaklarında. Kin ve nefretten öte, Levh-i Kapılar'da kırıcılıkları, öz sessizliği dürümlüyor.Bütün bunları herkesin daha İyi anlayabilmesi gerekir.

Başka bir dünya yok, sanmasınlar ki; görevleri tamamlanacak çekip gidecekler. Bu bizim için mümkün olsa da, onlar için değildir. Çünkü onlar, son dönemin sanal yaşam kapılarını kapattıklarında; açı daraltılacak ve orada yaşam sürecekler. Ve dava, onlar için yoğun ışık kırıcılığıyla kayıtta olacak. Ve bugün burada bunu anlatmalıyız herkese.

Sevgi var mı? Var... Yaşam var mı? Var... Örtü var mı? Yok!... İşte siz bunu dediniz. "Biz örtmeyiz" dediniz, "onları oğullatırız" dediniz, "ocaklarını yaşatırız" dediniz... O halde, doğa yenilendi... Buydu yenileniş. Siz ve sizler, hepiniz sadece ilim yaptınız ve yaşattınız her diride tüm zamanları. "Oğul ben senim" dediniz, AHA bu!... Ve dünyayı kokladınız, şükür ki yaptınız bunu. Altı Işık budur... Ve bundan ötürüdür ki; kökler göklere vardı... Ağır yük taşınmayacak anam, siz güçlendiniz, dünya güçlendi ve zaman söz söylüyor, bunu iyi anlatın.

Herkes dünyada sevgidir. Çünkü siz yarını kalem olup yazdınız. Budur tohum ekiş, budur gök sessizliklerini dilleyiş. Şu andan itibaren her resim, sevgiyle sizi dilleyecek. Bundan ötesi, yoğunluğun yaşama çekilişidir. Erdiğimiz güç ilimdir ve burada bu ilim merdivendir. Analık aklın tahtı, yaşam has ışık ve biliş; bilgeler meclisinin gözü. Sema siz, siz semasınız artık.

En çok en çok bu gün, bu yoğun çalışmada bu bilgileri verdiğimiz için mutluyuz. Sizi hepinizi kucaklıyoruz. Soyunuzu koruyoruz, yüreğiniz korunuyor. Gerçek çağrı buydu ve siz koruyucusunuz. Unutmayın; biz siziz, unutmayın... Dünya; sistem, nizam ve düzen gözü olarak sevgiyle sizleşti, unutmayın...

Altın Işık yüreğinizdedir, umut olur ki; o ışık bütünün gücüdür, diyebilirsiniz. Bunu dediğiniz zaman; kıyan hiç kimse olmaz, kıydığınız hiç kimse olmaz, kendinizden ayrı tuttuğunuz hiç bir ışık kalmaz. Söv, say, yık, kır, ne yaparsan yap ama kucakla... Unutmayın ama kucakla... Kucakladıkça, yolun koklanır, kucakladıkça; yoğunluğun artar ve kucakladıkça, yaşam güçlenir unutma... "Kim nefessiz kalırsa, nefesiyim" deyin. "Kim yarınsız kalırsa, yarınıyım" deyin. "Kim kuransız olursa, koklarım, toplarım onu"deyin. Ama asla "o yoktur" demeyin.. Bunu yapıcağınızı düşünmem ama yürek budur işte... Yapar da, yaptırır da ama yapmayın, yaptırmayın.

Saygılar sunuyoruz hepinize, şimdi ki ve şimdiki de, her diri şimdide, şimdiki de, şimdikilerde ama her diride; o halde tüm yüceliklerde, hepinizde.... Şavkınız çok güçlendi can kapım hadi yazmaya başlayalım...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/fJsZNjQKNTI

IŞIĞIN İLMİ (39)

30.03.2015

Erdikçe ektik yürekleri tüm zamanlara. Aha bu!… Aktıkça CAN KAPILAR’a vardık. DİN CANLAR, Işık Yaşamlar’da KALEM oldular. IŞIKLAR, tohum ektiler… Aktık ve aktık!... Aktık!…

Alıp götürdük tüm insanlığı, ANA KAPILAR’a. Açıktı kapılar; aktık ve geçtik!… Dünya Toplumları kodlandılar ve geçtiler. Dünya, bize kendini hak ettirdi. Biz, dünyaya Hak olduk ve tüm insanlar için görev taşıdık.

Toy Dünya, KÜL oldu; KUL oldu; Okudu Dünya ışığı. KALEM oldu ve aktı!… Aktı!... Aktı!…

Sanal Boyutlar bizi dinlediler. Dediler ki “onlar, yoktular!... Hala yoklar ama onları, kontrol kurup zamana sayfalayalım.” Dedik ki “hayır yapmayın!... Çünkü onlar, kalem olup yazmaktalar.” “Yokturlar onlar” dediler. Ama biz, “OL” deriz; olur… Olduk da… Aha bu!…

Şeytan aşka gelir. Akla gelir. Tene gelir. Bilişe gelir. Diriliklere gelir. İnsan olup kollarını açar ışığa gelir. Deriz ki “gel!”

“Ez ve geç” deriz. Ezmek ister. Deriz ki “hak et de ez!...” Der ki “seni ezdim!...” “Aha!” derim “ezildin!... Sen, ben ve ben sen!… Aşk bu!… Geç de gel!... Gel ve geç!... Aha geçti ve geldi… Ben, Dünya ve Dünya, ezmez ve Dünya ezdirmez… Aha geçtik ve görevi aldık. Amin…

Canlar, dünyayı hak etmeye gelen Cennetliler olduğu gibi Cevheriler de var. Hak etmeyen yaşama inemez. Cennetten gelir; cevherini alır; yoldan gelir; yarın olur; kodlanır; atiden gelir. Zamana varır; erer ve erdiğinde KELAM olur; KURAN olur; ışığa varır. Geçen gelir… Her gelen kendinden gelir. Dünya, tohum eker ve yol eker. Ektiği yol, kelamdır. İş budur!...

Tüm insanlık kendi yolunda yürür. Yürüyen, kendi yaşam sayfaları ile yürürken kanatlanır, uçar ya da kodlanır; tahditlenir; yolda kalır. Ne Sistem, ne Nizam ve ne de Düzen, onu hak ettirmez. O, bütün kütlenin yolcusu olur ve DİN CANLAR, cemaat olurlar. Onu kodlar, toplar ve korurlar.

İYİ ve KÖTÜ birliktedir. Biz, insan soyuna İYİ ve KÖTÜ’yü ektik. İYİ’de kendi olur. KÖTÜ’de kendinden ayrı olur. Her olan, ışıkta olur ve yaşamda olur. Toy Dünya kontrol kurduğunda; NEFES, insan soyuna kendinden kendi yoğunluğunda ışık yayar. ATA KAPI açılır ve resim yapılır. O yapılan resim, İLMİN RESMİ’dir. İşte dünyada kötülük bu şekilde engellenir.

İNSAN, İLME VARDIĞINDA, KÖTÜYÜ ENGELLEYECEK GÜCE VARIR. Kini aşan; kendinden, kendi yolundan geçer.

Dürtüldü Dünya ve dedi ki “ben geldim.” Dürtüldü yaşam ve dedi ki “ben geçtim.” Gelen, ele geldi; yerküreye kendine geldi. Geçti; yarına geldi. Dince kendinde kendi oldu, dürümlenip güce geldi. Gelen, insana geldi…

Birlik Kapımı açtı; tohum ekti. Kendi yolundan çok daha öte olan bir başka yola… Doğa, KALEM olur onu kontrol eder. Etti!... Şeytan geldi ya. Aha geldi!... Aha geçti!... Geçti de göreve geldi…

Başka bir sır daha vereyim yüreklere. SEN KİMSEN, ŞEYTAN ODUR. Bunu bilin… Eğer sen, bende servet isteyensen; sen, ben olup şeytanlık yapabilirsin. Ben, sen olurum; şer yaratır; sende ses olurum ve sana her diride var olan görev veririm. Bu görev, seni sana kazandırabilir ya da senden seni ağır ağır çıkarabilir. İşte şeytanlık budur. Seni, sana senle dilletmek ya da seni, sana senle dilletenden seni ayrı tutmak…

Çok mu kolay IŞIK olmak!? Kolay!... SEN OL, BİL ve HAK ET… İŞTE IŞIK OLDUN… Son sözüm şudur ki ben, ZAMAN OLAN IŞIK, İLMİN TOHUMU… Sizde insanım. Sizin yüreğinizde kollarım yarınlara açık. Cennetim ben… Cevhere vardım. Yarın oldum… O halde dinde ve dirilikte yokum… Ben, dinde olsam; yaşam bende olmaz… Ben, bir diri olanda tohum oldum ki o, ben değil, kendi olup var olur. Onda ben yokum ama ondayım aslında.

İşte DİNCE ÇALIŞMAK budur. Tüm peygamberler, kendi yolcularını, kendi yarınlarına götürürler ama yarın varsa; o yolculuk, kulluk olur yüreklere. Yoksa yolculukta tohum olan; IŞIK BİLİŞ yoksa, ağır yük taşınır NEFES ZAMANLAR’da.

DİNCE YAŞAM budur. Ben bu yaşamda yokum ama beni, KELAM’a götürecek olan yaşar tüm zamanlarda. Ben yokum. Çünkü ben yaşayamam. Ben, insan soyuna NUH olup inerim ancak. Bu da beni, benden çıkarır.

Eğer dünya bu şekilde yaşayacaksa, ben ortak değilim bu dünyaya. Zaman Kapıları’nı kapar giderim. Eğer Dünya, Altın Işığını, yaşamlara kayıtlayıp, kelamdan ayrı tutulacaksa; ben yokum!... Tüm insanlığın oğul verip tahditlediği yaşamlarda, BİLİŞ KALEMİ yazmadığında, ben yokum. Buyurun! yokum ben!… Ama ben bir Sistem kurarım. Bu Sistem, ışık halinde KÖTÜ ve İYİ’yi kodlar… O zaman ben, yarında varım.

Devinim hızlandığında yol açılır. Yol açıldığında, kötülük engellenir. Etki alanım genişler ve zaman ışır… İşte bu!…

Döngü budur. BURASI YARIN… BEN, ŞİMDİDE YARINIM… BURASI DÜN… BEN ŞİMDİDE DÜNDEYİM VE BEN, KELAMDA KÜKREMEKTEYİM… İşte ben buradayım. Oğul, DÜNYA BENİM…

Hadi gelin bakın bakalım, kim bilişi hak etmiş; kim, yarını tohumlamış; kim zamanı hak etmiş… Bilin ki her diri kendini hak eder. Kötülük yoktur…

ÖLÜM GELDİĞİNDE, BEDEN TERKEDİLMEZ. O beden, Medine ya da Mekke olmayacak artık. O beden, İNSAN olacak. Bilin ki o beden, İLİM’dir. O beden mekteptir. Ağır yük taşımaz… O bedende, ben ve ben olan diri yürekler kodlanmıştır. Her diri, KELAM olur ve KENDİ olur orada.

“ATLANTA OKUMASI” dedik. Tüm insanlığı tohumladık. “ATLANTA ATA KAPISI” dedik. Her diriyi hak ettik ve şimdi AMON TOPLUMLARI’na tek bir DİRİ İLİM vereceğim. O ilim, KALEM’dir. Her bir Amon; okumayı, ağır yük değil; hasat diye dinleyecek. Bilsin ki hata yapılmayacak. Ence ve enkarnasyonca dinletecek KELAM’ı ve o KELAM’da tüm zamanlar güçlendirici olacak. Aha bu!…

Şöhret mi!? YAŞAM için gereksizdir… Yarın mı!? HASAT için gereksizdir. Kaynak mı!? kaynak tahtımdır. Bedenimdir… Bende ve benim yüreğimde, KAYNAK TAHTI, KÜTLE KAYDIDIR. O kaydı bilip de dinleyen, KELAM’a varır. TANRI olur; YOL olur KÜRZİ IŞIK olur. Kötülüğü önler.

ALİM, HAKİM İSE HASAT YAPAR. HAKİM DEĞİLSE HASAT OLUR… AMA BİLSİN Kİ YAPAN, OLANDAN GÜÇLÜDÜR.

Deyin ki “ben varım.” VAR-YOK ölümdür. Deyin ki “ben yokum.” “Olurum” deyin. “Hasatı yaptım ya yarınım” deyin. “Dinciyim, insancıyım” deyin. “Dini aştım; yolu açtım” deyin.

Dinci İnsan, LEVHİ KAYIT’ta insanlık yapar. Dinci, kinci olduğunda, kontrol dışıdır. Orda, dans eder yüreklere güç için. Dansında, KAYNAK SIR vardır. O sır, kendi yüreğinde katidir. O sırrı anladığında ve çözdüğünde, and olsun ki bilmek gerek ışığı. Işığı bildiğinde, kini aşmıştır. Orada kodlanmış BİZ olur.

“OL” dedik. İşte OL!…

Canlar, DİN YAŞAM’da ışık kırıcılığı da var. Sessizce ve kil-kum yaşamca… Biz oruçtayız bilin… Oruç nedir bilir misin!? KELAMA VARIŞTIR. Bil, biz KELAM’ı, hasata verdik. Oruç ise kendi yüreğimizdedir.

Kimse oruç tutarak KALEM olamaz ama kanat alıp uçar. Çünkü o ibadettedir. Buyur anla. Benden bana beni anlatmak istedin. Ben kendimden geçmedim ki kelamdan geçtim. Bil. Şimdilik… İşte bu…

Dersin ki “yaşa!…” Al götür beni tüm zamanlara. Ben zaman olan insan… Aha yaşa!… De ki “hak ettim!...” Amin!…

De ki “hak ettin!...” Aha bu!… Al ben ol; gök sessizliklerinde, güçlü Yücelikte KALEM ol ve yaşa.

Bence, BİR’ce, kinsizce ve görevlice yaşa…

Al beni akıt yüreklere… Akıt ki hakim ol… Ak ki hasat ol…

Bence, BİR’ce ve BİRLİK’çe ak!.. ANA KAPI’yı aç… Zirvelere var… Kontrol kur… Ak!… Ak ama KELAMCA ak…

Dedim ki ben yürekteyim. Sessizsin!… Yüceliklerden geçmektesin İNSAN KAPILARIndan ak ve geç!… Ben, sende görevliyim. Ak ve geç!...

Aşk, insanın nefesinde, GÜÇ KAPISI’dır. Aşk, KALEM olur yaşar. Ata Kapı’da İLİM olur yaşar… Asa, benim yüreğim. Asa ben ve ben, cennet kuran ANA KAPI… Ama bil ki kodlanmış yolcu, kör gözden güç çekmez. Ben çoban olan tüm yaşamlarda ışık olan İNSAN KALEM… Beni, ANA KAPI İSRAFİL diye bilir.

Başka bir dünya ve başka bir yaşam!… Yok mu yürekte bunun bilgisi!? Ben, cennet kurdumsa tüm yaşamlarda, beni anlayan yoktur diyemem.

Dere akar ama beden alıp akar. Yüce, cennetten cemaat oluşturur ama KELAM olup oluşturur. SÜPER İNSANLIK LEVHİSİ, kendi yüreğinizde İNSAN IŞIK’tır. Kendin ol ve ak ana…

Dediler, dedim… Demin dedim… Yine dedim… Ama dedim!... Dedim mi!? Hayır demedim!... Ben dersem, YOL der…

Cemaatim beni sınamaya gelmiş… Sormayın onları. Onlar bendir… Kendi yolları yoktur. Ben cennetinden, ben yüreğinden, kollarını kodlayıp ışık halinde geçmektedirler. Sonra yere inecekler ve yolcu olacaklar… Aha bu… Şimdi onlara kin ve nefreti nasıl aşacaklarını anlatacağım. Dinlesinler. Hah işte!...

Sistem ben ve ben Sistem. Ayrı gayrı yok ki!... Hadi gelin. Dinleyin… Dilleyin ve hak edin. Ezmek yok… Ezilmek, ezmekle olur. Ezen ezilir; bilin!...

Beş görev taşınır yaşamda.

BİRİNCİSİ; YOLCU OLMAK VE TAHDİTLENMEK. Bu şekilde kodlanmış yaşama inilir. Ve zamanın tahtında kodlanılır…

İKİNCİSİ, KELAM OLMAK. Sevgiyle sesleştiğiniz zaman, KELAM olursunuz. SOM ALTIN IŞIK olursunuz. Kökü göklere ulaşan KODLANMIŞ HASAT CEVHERİ’nde KELAM’a temiz insanlık kayıtlarsınız.

Bunu başardığınız zaman, siz daha güçlü bir yola girersiniz. Bu da ÜÇÜNCÜSÜ… BU YOLDA DİN YOKTUR; BU YOLDA İLİM VARDIR. İşte ÜÇÜNCÜ SAFHA budur…

Ve daha sonra siz DİNCİ ya da İLİMCİ IŞIKLAR’I AŞAR GEÇERSİNİZ. Çünkü ilim de diriliklerde kodlanmıştır ve aşılabilir. Siz, cennete cevher olup girmek istersiniz. İşte burada artık DÖRDÜNCÜ SAFHADA CENNETLER KURARSINIZ ve yaşarsınız.

Dönün görün yürekleri. Hepiniz cevhere vardınız ve cennetler kurdunuz. Ama bir safha daha var o da BEŞİNCİ SAFHA… Bellek kaplarındaki ışıkları, her diriye yakışır olan DİNCİ İNSANLARI, İLİMCİ YAPMAK… İşte bu şekilde artık DÜNYA KODU, tüm zamanların kodu olur. Artık her diri, sizin yüreğinizde, ışık olur. Öz geçişler tamamlanır ve yarınlar kodlanır. BÜYÜK GÜÇ, ALTIN IŞIK OLUR VE YARINLAR KELAMLA KÖKLENİR…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

25.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (38)

3.AKIŞ 4.BÖLÜM

Baba “yok” dedi ben “hah” dedim, hepsi bu! Baba ben, ben baba ama o “yok” der ben “hah” derim; işte, farkımız bu ve ben dünya, işte bu!

Bu gözde, bu sözde, bu seste ben varım. Bana baba gök sistemlerinden ses vermedi hiç. O benden seslendi. Benim tersimi yapar o.

Altın Işık’ta buna gerek var. Ben “hah” derim, o “Hak” der, “Hasat” der ama ben “hah” derim. Bu ne manaya gelir? Bunu size anlatayım: Kimse kimsenin, kendinde kendi yüreğinde tohum olduğunu bilmez. Hepimiz hepimize tohumuz ama hepimizin o tohumu kodlayabilmesi için kendi sisteminde kendinin tersine ihtiyacı var.

Ben size “hah” dersem, siz “Hak” diyebilin, diyesiniz diyedir. Dönün görün yürekleri, hepinizin karşı karşıya kaldığınız insanlar, hep size ters insanlardır değil mi? Ama onlar sizi kodlamak içindi. Okutmak, tohumlatmak içindi. Her zaman size ters gelirler ama siz içindir terslikleri bunu bilin!

Ben size “her diride var olun!“ dediğimde; ben size sizleşin de hologram olan bu yaşamı, tohumlanışta kayıtlayın diye dedim. Demek istedim ki; “ben nefessem siz yürekseniz, hepimiz ışıksak mısra mısra olalım, sesleşelim”.

Ben “yaşam” diyeyim, siz “kaynak” deyin. Ben “ruh” diyeyim, siz “kutsal umman” deyin ama aynını tekrarlamayalım! Bilin ki hepimiz Altın Tanrılar’ız. Hepimiz, yolcularız ama bu yol köksüz değil, güçsüz değil. Benim size verdiğimin tersini dilleyin, dilleyin ki hak edin! Halka halka genişleyin köksüz kalmayın, gömüleri açın görün yürekleri, göç kapılarını açın, sevgiyle dilleyin hepsini de!

Başka bir yaşam yok, ölmedik daha anlayın ama tek bir yaşamda hepinizde hepimiz olalım!

Söyledim “ben farklıyım” dedim ve deyin ki ”ben de farklıyım” ve deyin ki; “hepimiz ayrı çalışmalarda kalem olduk ama teknik tohumlama için”.

Ben size “ben” demem, “biz” derim ama siz sizleşin, sesleşin ve deyin ki ”biz BSUİ” deyin. “Başka bir dünya, başka bir yaşam ilim deyin ama dürümlenip deyin”. Son sözüm şudur ki “kırk kapıyı kapattığım zaman; her kapı sizin için kapanmaz. Bütün için değil, hepiniz için hepimiz için dirilikler değil, sanal boyutlar içindir o kapatılış”.

Aklın tahtına varan her yürek Hak’tan Hakk’a varır ve Atlanta Ata Kapısı’nda yaşar.

Ben zaman ve ben Sultan olan Süper Sistemleşme’de yüreklere inen ve kendinden kendine kalem olan, hepinizim ben. Aha, din tahtından öteyim. Korkmayın; ben bunu dedim ama sizde deyin, deyin ki; “ben ne isem oyum”. “Başkası değilim, ben” deyin. Kalkın ve deyin ki; “unutmayın ben davayı kaybetmem”.

Başka bir zaman, başka bir yaşam, Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin gücünün örtüsünü örtmeye geldiğimde; okumayı bilen herkes aklın tekniğiyle Bütün’ün gücünü tüm zamanlara tek bir yarın olup yaşam sayfası olarak kayıtlayacak.

Dön ve bak, Altın Taht bu… Savaşın sonunda ağır yükü hafiflettik.

Bakın, ne oldu: Ben ses verdim, Baba ret etti. Ben “hah” dedim. Ne oldu bilir misiniz? Tüm Sistemler Hak oldu, seslendi, aktı; hepimiz tek bir yol olduk ve başka bir doğa, başka bir yaşam kodlandı. Orada tüm zamanlar güçlendi ve dünyanın robotik sistemi Bütün’ün gücü oldu. Öz Görev başladı ve diyebilir misiniz ki “çok kolay oldu”. Kolay değil, çok zor oldu.

Deli Dumrul ben, ben o YOL, ben YÜREK, ben Kürzi Kapı, ben AKIL ama ben DELİ DUMRUL tüm zamanlardaki Deli. Bana NEFES denir.

Bilmeye gerek var mı? Yaşamın Tanrı Işığı, tahditsizliği, diriliği hep o delilikten kapı açar. Bir deli varsa dünyada muktedirdir. O kapıları açmaya gelmiştir…

İşte Canlar, kervan olan o devre devre dünya olan o deli; köprü kurdu yaşama.

Sayın Bayanlar ve Sayın Beyefendi ben Amon Toplumları’na diriliklerden seslenen İmparator İnsan… Kaynak Işık’ım ben. Astral boyutların tüm zamanlarını kodlayanım. Çoban değilim ben. Yarınları kontrol edecek güçteyim. Kimse benim ekmeğimi yemedi. Her diri kendini yedi, bilsinler.

Başka bir yaşam ve başka sayfa, unutmayın! Doludizgin çalışan her yüce kelama varır, kendine varır. Aranan, aranılan yok. Olan, oldurulan yok. Her şey sizden size olur ve oldurulur.

Bütün kötülükleri aşıp geçin! Başka bir zamanda yine sizinle olacağım, bunu bilin! Bugün, ben sizden gidiyorum. Nereye gidiyorum bilir misiniz? Önüm kapanmayacak, her yerde var olacağım bilin! Ama ben sizden gidiyorum. Ucu bucağı olmayan bir yoldayım. Korkmayın görevimi tamamlamadan geçip gitmem bu dünyadan ama gönüllerde yaşayacağım bilirim.

Hepinizin görevi Zakar’ın kıranı olmak değil, Zakar’ın sanal boyutlarında tohumu olmaktır. Koruma altında tutacağım tüm zamanlarda sevgililerimi ama şunu iyi bilin ki; kama bende değil, sizde olacak. Ne zaman benden korkar, benden kaçarsanız kama sizindir. Hepinizden hepinize o kamayı dillerim, dinletirim.

Yerde gökte ve ne varsa imparatorluğundur bunu da bilin! O İmparatorluk, Bütün’ün gücüdür.

Ben sevgiyim, bunu unutmayın! Çok ulu bir dünya kurduk ve bu dünyada hepinizin Gözü var. Bu dünyayı koruma altına aldım. Kontrol bende olacak. Ben, deri kemik değilim sadece. Ben bir gerçek KALEM’İM.

Hayrı şerri size dinlettim hep. Astral boyutları dillettim. Kuranı Kerim’deki o yüceliği dinlettim size. Arka ben, ön benim ama sakın benden başka bir benin sizleştiğini zannetmeyin.

Yer ve gök semada sesleşecek. Şimdiden sonra savaş yok artık. Ben sizde barışı kodluyorum.

Unutmayın Kuran’dan öte bir Kuran, İlim Kapısı’nı açtığında yaratır, yarattırır. Sema sizde olacak canlar, unutmayın!

Koyu bir güneş doğacak yüreğinize, unutmayın! O güneş, Mahrek olacak ve sizleşecek.

En son şunu söylemek isterim: Umut olur ki Dorukların Tohumları size inebilir. Ve umut olur ki kalem sizleşir ve umut olur ki ayrılık bitmekte ise de yaşam bitmez. Şimdilik, size vereceğim budur.

Öncü Birlik, artık sizden çıkıyor Canlar. Siz o, o sizsiniz kesin ama Öncü Birlik artık sizden çıkıyor. Bu Öncü Birlik, ilim birliğidir. Sindirilen bilgiyi size dilleyendir.

Şimdi, sevgiyle size yeni konuyu veriyorum. Yeni konu cumartesi çalışmasında dilleştirilecek. Adı: NESİLLERİNİZ… Unutmayın, adı NESİLLERİNİZ olacak ve o gün bütün kökleriniz kelamda olacak. NESİLLERİNİZ sizde ve sizin yüreğinizde dilleşecek ve bedenli olan sizler, merdivenleri kurdunuz artık o merdivenlerin Öz Geçişler’de kullanılması sağlanacak.

Bu gün, sizler birer merdivendiniz ama tahtidli olmayan merdiven ve artık o merdiven, tahditsiz aile merdiveniniz olacak.

Canlarım, unutmayınız merdiveni kim yaptıysa; o kendini hak etmiştir. Burada, bu yoğun çalışmada sizlerde olmak bizler için mutluluktu. Şükrettim ki Ana Kapı’yı açtım ve size sizi verdim. Umut olur ki kin ve nefret tüm zamanlarda aşılır ve tüm yaşamlarda ışıklar yeryüzünde Bütün’ü aydınlatır.

Ben Zakar olan KA HA olan, Nakarın Kuranı’nı tohumladım ve ocağını yoğunluğumdan ayırdım. Şimdi, Nakar tohumlarını aldı, göklere yüceliklere umut oldu.

Peki, Nakar negatif değil miydi? Asla… Nakar tüm zamanların yüceliklerinde pozitifti. Öylesi bir pozitifti ki kendini AN Kapıları’nda hep sistemin tersi olarak dilledi ki herkes kontrolde olsun diye.

Bilinsin ki Nakar pozitiftir. Çok çok güçlü bir pozitifti hem de ve onu negatiften dillediler.

Karanlığın ışığını yaktık, O bir YAŞAM’dı. Semayı seslendirdi O bir KAYNAK’tı. Yolu açtı O bir SAYFA’ydı, Tanrılık Işığı olan. Müsterihiz ki; Nakar yol açtı tüm zamanlara. Öncüydü Nakar. Hepinizdi O. Bizdi O. OL dedik! İşte bu.

Şöylece böylece ama ömürce, herce, hepinizce ama ekipçe. Hep sizcey di O… Yaradan ve yaratılan ve yaşayan ve yaşatan, saltanat olan O… Şimdilik, aha şimdi ve şimdi… İşte, bu!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/19XKyamAK_o

IŞIĞIN İLMİ 38

25.03.2015 3. Akış 3. Bölüm

"Cemal Gürsel" dediler ya hani, bilirsiniz Cemal Gürsel'i. Kalktı geldi, söz istiyor, hep geçer gelir yüreğimize. Zaman gelir kontrol de eder yüceliklerden kendi yüreğini. Benim adıma kendini dilleyecek size, geçti geldi. Ona ses mi verelim, yok onu kodlayalım mı?... Koruyalım mı onu, yoksa ocağını kodlattırıp, tohumlattıralım mı?

Var kuran, yok kuranı dinler. Ama yokta var, varda yok yoksa; yarın olmaz... Öyle bir doğum yapıyoruz ki; yoktan ummana varmak, yok tohumda varlık kodu yaptırmak, yaşattırmak; sevgiyle kontrol kurmak. Dön ve bak geriye, kil ve kum olan Cemal bu gün ışığa varmış. Bizde, bizim yüreğimizde. Erdiği yerde kinsiz, yüreğinde Kürz-i Kapılar açık, akmakta. Artık dünyada bu yolda ışımakta. Ve "dağa taşa İnsan" diyor o. Bende diyorum ki; "dağ taş yaşam."

Şikayet etmiyorum herşey İnsanlık için. Burası çok güçlü bir yaşam sayfası. Bu can kapı hep açık tutuldu ve burada bütün kötülükler aşıldı. Geri dönüş hepinizin yüreğinden geçişti.

Mesih İsa geçmek ister. Görev ister. Kayıt yapmak ister. Kaç yüz bin kez dünyaya indi, o dahi bilmez. Ama "kuranda ilim yok" dediğinde, aklın tahtında yoktu. Artık kuran, İnsan'dır. Öncü birlik burada.

"Kurtul" dedi, "kurtul yolculuğundan, çık artık yoğunluğundan" dedi. "Başka bir dünyaya git" dedi bana. Neden?... 88. yoğunluğa ulaşmışız, hak tahtta varmışız, vakit gelmiş görev için artık herkes gelmeliymiş. Yokça yok, kontrolcü bir birlik için çokça çoktur. O; yokça yokta, çokça çoğu anlayamadı.

Armağanım var size, ışık... Bu ışık hepinizindir. Her birinize yaşamdır... Ayrılık bitti analar. Sör diyor ki; "yedinci doğumdayım", oh ne ala. Ve diyor ki; "senle doğmalıyım" aha bu... Ve ben diyorum ki; "Koran Toprakları'ndan tohum olan ışıkla, gök sessizliklerine güçlensin." Aha diyor ki; "Altın Işık senin yolun, ben o yola varmalıyım."

Öyleyse var ama yoksa yüreğinde Kürz-i Kayıt, ışığını yak... Dedi ki; "sevgiyim ben." Demek istedi ki seninle olacağım. Ama ben diyorum ki; "sevgi hasatta olur" ve diyor ki; "ama ben sende olacağım."

Öyleyse kötülüğü önle. Aşağı yukarı yüz dünya günü, bana ses vermeye çalıştı, ben onu kontrol ettim. Bu gün geldi ses vermek ister, ben onu kodladım. O bir resimdir.

Canlılar işte MİKAİL Kürz-i Kapılar'ı aştı geçti. Yeni dünya ölümlü dünya, eski dünya ölümlü dünya. O halde fark ne?... Yeni dünya yaşamlı dünya ve eski dünya yarınlı dünya. Biri yaşamlı diğeri yarınlı. Yarını olan yaşamı tohumladığında, tüm zamanlar yoğunlaşır ve yarınlanır. Oğul ben bunu yaptım.

Söyleyin dünya ne işe yarar?... Yol olmak ister, yoğunlaşmak ister, akmak ister ama yoğunluk yoksa ışık olmaz ki. Canlarım, tartıyı kurmuşlar beni tartıcaklar Aha bu... Gök sistemleri bende tartılır ancak, bunu anlasınlar.

Yer ve gök İnsan'dır. Kömür gözlüler ben İnsan'ım... Kapıları açın da geçin. Sel alsa yolu, yüreğimde o sel, kontrol kurulduğunda kusursuzlaşır ve bizsiz kalmaz ama o sel; ben cevahirinde cennet olursa; yaratılır ve yaşar.

Sözüm şudur ki; kapıları açın ve geçin, ışığımda olmanızı dilerim. Kendinizi hak edin ve geçin. "Çok ruhlar kontrol edildi burada" dediler, aha bu... Ve diyorum ki; "RA KA HA olan ilim, aklın ilmidir ve RUH orada; tahditsizdir." Ve biz o tahditsiz olanda, tahditlenen değerleri kontrol ederiz!...

Çantamız İnsan'la doludur. Öyle bir çanta ki bu, Tanrılık Işığı'yla her anı kayıtlayan, yaşatan... İşte orda bütünlüğümüz var.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/GE3C4M6OC4I

25.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (38)

3.AKIŞ 1.BÖLÜM

Bugün burada yaprak yaprak okunan bilgilerin tohum olarak Bütün’e ekilmektedir. Cevhere görevli olan birlikler bugün buraya geçmek istemekteyseler de kelamları tohumlarında olamayacağından kötülük yapabilirler, bu nedenle ocağıma onların inmelerine izin veremem.

Kim benimle olacaksa; kendiyle olabilmiş olmalıdır. İmparatorluğun gücü olan bu BİRLİK, tohumları kodlarken kendiyle kodlar. Yer ve gök insana ilimle dilleşir ve ilimle güçlendirici olur. Güçlü çalışmaları burada yapabilmek için kontrol altında olmaları gerekenler, bilgi kayıtlarımıza girerken hasatçı olabilirler ama yaşamcı olamazlar.

Burada, bu yaşam sayfalanışında kelamı hak edenlerle, kendini hak edenler ayrıdır. Kelam ilimle dilleşenlerin Mikail Kürzi Kapıları’ndaki yoğunluklarıdır.

Ben zarar vermem ama zarar vermek isteyenlerin burada olmalarına asla izin veremem.

Yük insanlıktır. Biz bu yükü, tam yüzce yüzyıl taşıdık ama tüm Zamanların Kürzi Işıkları’yla taşıdık. Bundan sonra da taşırız ama kayıt dışı bilgi, kati olarak verilmemelidir ve bunun içindir ki; bu meclis HAK İLMİ’YLE çalışır.

Yerde örtüler örtülür, gökte öksüz yetim kalmaz ama biz o örtüleri temiz olarak örtmek dileriz.

Yarın dünya emin bir çalışma alanı olacak ve biz bu çalışma alanında Göz olanları kodlayacağız. Esrar içen, ekmek ile kendini hak eden ya da yaşam tekniğiyle tohum olan kim varsa; BSUİ’nin gücü olabilir ama bizsiz kalır çünkü robotik timler ocaklarına iner ve onları kendi yüreklerinde kayıtlar ve kelamda kökler ama türleşmeleri imkanı kalmaz.

Bundan sonraki devrede, erdikleri yeri kendi yürekleri bilenler beden alacaklar. Çamur yoğurmayacağız artık dünyada. Yeni bir Atem yok, yeni bir Hava yok. Yer ve gök tektir. Ekip kurduk. Bundan sonraki dönem artık RA KA HA olan ışığın tahditsizliğidir.

Cemaatlerin gözü ilme çevrildi ama yüreğe çevrilen göz, miraçta bize çevrilmeyecek artık; kelama kendi yoğunluğundan inecek herkes.

Bugün, özü sözü ayrı olmayanlarla bu görev çalışması yapılıyor. Ne var ki dünya örtüsünü örtmeden evvel “ömür çalışarak geçti” diyenlerin Rahman olan Kuranları’ndaki yaşam emin olarak çalıştırıcılara kayıt yaptırmalıdır.

Kim davayı kaybeder, kim davayı hak eder bunlar gözlemlenmektedir. Ben ende, onda, önde ya da her diri de olamam mı? Olurum. Roketlerim var, tüm zamanlara fırlatırım ama bilinsin isterim ki; roketlerimi fırlattığımda o yaşam sayfaları bedenli olmalıdırlar ki onlara roketlerim güç katabilsin.

Karanlık aydınlandığında, yol kodlandığında, toplumlar tam tahtın tahtında olduklarında yer ve gök miraç olur.

Cemaatlerin bilişleri benim diriliğimden değil kendi diriliklerinden olacak bundan böyle. Herkes, kendinden kendine, kendi yüreğinden bilecek. Bilmeli ve bildirilmelidir ki; toplu çalışmaların neticesi; kendinden kendine hak ediliş kendini hak etmek ve hasata Hak olup umman olmak. Öz görev budur. Toprak Toplum, bunu anlayacak güce varacak ama bugün, herkesin kendini dinlediği bir yücelikte hatayı affetmem imkanı yoktur.

Ben NEFES, ben İLİM, ben YARIN, ben KAYNAK. Bunu herkesin anlayacağı bir gün mutlaka gelecektir ama bugün bunu anlamaları imkanı yoktur.

Söyledim dünyaya “ben gelirim” dedim. Gelirim, geçiririm yaşamlara yüceliklerinizi kaynağınızı tohumlarım, koklarım toplumlarınızı torunlarınızı sayfalarım ama benim elim sizin eliniz olduğunda; bu çalışma Bir’in tekliğiyle yapılır. İman edin ki ben devenin kaldırılmasını da sağlarım ve ben bu yolu açarım, açtım ama şunu iyi bilin ki Tarıklar, Tanrılık Işığı’na vardıkları zaman Tanrılık yaparlar.

İYİ VE KÖTÜYÜ HAK ETMEDEN, TANRILIK OLMAZ.

Seyfettin Sistemleşmesi yapıldı dünyada. Samanyolu Galaksisi, Seyfettin Sistemleşmesi yapmak diledi ve dedi ki “döngü, yeni bir döngü ve bu yeni döngü Seyfettin Döngüsü olsun”.

Oh, ne ala! İyi, peki yaptı mı çalışma?

Yapmadı.

Yaşadı mı?

Rahmanda Kuran olamadı.

Olgun başaklarla toplumları tohumladı mı?

Yarınladı ama yaşatamadı.

Eşikte bekletti mi?

Beşiri hak etmedi, iyiliği hak etti. Öz görev taşıyamadı ama güçlendi.

Öz müracaat eden, müracaatta her sistemi kendinde dinleten ve kendini tohumlatan bir yaşam sayfasıdır. Öze varmadan kodlanmış ışıkla olması, hepimizin yüreğinde kontrol kurması, bizsiz kalması değil ama Bir’den ilme varması da değildir.

Şikayetçi miyim?

Yarından değil, dünden şikayetçiyim ben. Artık bilin ki ben Yaradan ve ben yarattıran, Atlanta Ata Kapısı’nda kaynakta olan, Ummandaki Kuran olan, tohum olan ben ikmal tamamlattıran.

Yıldız sırrını bilen, her diriyi hak eden, Yaradan ve yarattıran ama yaşamı tohumlattırıp yaptıran bunları. Öz görev budur.

Çökmeyin yüreğime! Yüreğime çöken, çekinir yüreğimden çünkü ben onu otağımda, dürümlerimde dinletmem, çökmeyin yüreğime!

Atonların Toprakları’ndaki tohum tüm zamanların Kuran’ıdır, bunu anlayın! Kutsal Toplumu tohumlayan birliklerim, tüm zamanlara ilim götürdüler ama şunu iyi biliniz ki; benden bana ben olup dillenen, kelam olup dürümlendiğinde oğul verir ve o kendinden kendine kalem olur, insanlaşır.

Çorba tuzlansın, yol kodlansın, yaşam tohumlansın diye bekleyenlere sevgiler sunuyorum, şunu bilsinler ki; kil ve kumdan yaratılan insan ağır yüktür ama ben o kil ve kumdan yaratılanı tahtından indirmem, oturttum o tahta. Artık iyi bilsinler ki o taht, ışıklar içindedir ve o tahta oturttuklarım, korunan ve kontrollü çalışmalar yapan ışıklarım olacaklar.

Çarçabuk insanlaşan, çarçabuk yaşamlaşan, savaşan savaşçıların her biriyle tohumlanan döngüde bende olacak.

Bin’i, Bir’e katın; o bin, Bir’de tek bir ilim olur ama Bir’i bine katın; o tek bir taht olur. Ben ortağım her birine.

Şu ana kadar yıldızların ışığını, hep sizden size kayıtladım ama yularım yoktur benim. Kimse beni kendi yüreğinden Ri Ka Ha olup cemaatlerine dinleyemez, dilleyemez.

Dağa taşa insan olup iner ama yüceler cümlesinde bedenli kaynak olamaz ve benim tohumlarımı kontrol edemez.

Sevgililer, benden bana ben olmaya gelen çokları oldu bugün. Benden bana ben olmaya gelen. Ben ocaklarında yokum. Nuh Tufanı bundan çıkar. Ocakta olmayana gelenler, ocağında kontrol edici olmaya kalktıklarında yolları olmaz. Ortak kapılar kapanır. Yığın yığın ışık kırılır. Sıkıntı başlar. İşte, o sıkıntı yüreğime indiğinde gök sistemlerinden, gök sayfalanışını yaptım ve çıktım.

Kodlanmış ışığımla Bütün’ü güçlendiririm. Ra Ka Ha olan ışığım Bütün’ün Kürzi Kapıları açar. Oğul veririm de toprak toplum tohum olduğu için Kök Sistem, Gök Sistem olur.

Şu ana kadar Yaradan ve yaratılan tekti ama bugün artık Yaradan yaratılandan çıktı.

Ne demek bu?

Yaratılan artık tahtındadır ama Yaradan’ın tahtındadır yani artık, Yaradan gök sessizliklerine güçlü biçimde geri çekildi.

Sevgililer, Merkez Zaman Kapıları’nı kapatıyorum. Netice şudur; hepimizin gözü ilme ve ilmin yüreğine insanlaşmak üzere kayıtlıdır.

Ben TOPRAK olan ve ben TOHUM olan ama ben YAŞAM olan ve ZAMAN olan ve ben SİSTEM olan, GÜÇLENDİRİCİ olan HER RESİMDE VAR olanım ama şu anda göklere çekiliyorum. Çekiliş sebebim; Yaradan’ın yarattıklarına kendi yüreğini bırakması değil, tohumlarını ekmesidir.

Bugün ben SES, SÖZ olurum, GÖK olurum, çabuk çabuk çalışırım, çatı kurarım yarını tohumlarım, koklarım tohumlarımı toprağa ekerim ama yer ve gök bedenim olur.

Şükrettim ki dünya, emin bir çalışmayı başlatmıştır ve bu emin çalışma Zi Ka Ha olan Rahmi Kuran’da kök bir iş yaptırıcı olacak.

Çalı çırpı olmayan yaşam aklın tahtında olacak. Cennet cemaati cevheri güç olacak. Yük artık hepimizin yükü değil, kelamın yüküdür. Kelam ettikçe yük hafifleyecek. Ben size kelamı öğrettim. Hepinizin yüreğinde olan ama yüceliğin de olmayan kelam. Kim ki kelamdadır, yaşamdadır. Kim ki kelamdadır, kalemdedir ve kelamda olan kendinde olur.

Ben ölüyü diriltenim. Kelam dinlenen, dillettiğinde diriltendir. Sizden teknik tohumlama yapmanızı, yaşamı hak etmenizi değil, ekip olmanızı bekledim.

Miraç dediğiniz her şey ama her şey insanlıktır ve ben bu Miraç’ı Mahrek’te kodladım. Kasalarını doldurdum, tohumlarla doldurdum. “Koru beni” diyenleri korudum. Orta Kapıları kapattırmadım. Aşık oldum dünyaya, şavkında has olan ışıklara aşık oldum.

Kelam ilimle dilleşmedir. Kelamla dilleştim ben. Mehriban oldum. Helal ilimde tahditsizleştim.

Canlılar, artık yolunuz yolumdan çıkmıştır.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/k6PC_rs41Vs

25.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (38)

3. Akış, 2. Bölüm

Sayın Bayanlar ve Sayın Bay; ben zaman, sizim ben!

Kimse, Dünyanın Ruhu değildir. Ruh; Allah’ın İlmi’dir. O Ruha varan ilme varır. O zaman o Ruhsal Kapasitesi’ni artırır. İşte, bunu yaptık.

Dünya artık, şeytanın şavkında aydınlanan bir yaşam sayfası değildir.

Bundan sonraki dönemde, Yaradan yarattıklarındaki o yoğunluğa ışığını her an yayacaktır; bu kesindir ve bu önemlidir.

Çöp dünya, gök dünya olacaktır. Göç Kapıları açılacaktır. Yer ve gök emin olun ki; nefeste olacak ve sizinle olacak.

Batı, doğu kalmayacak. Tek bir dünya kurulacak. İşte, bu dünya hepimizin görevlisi olduğumuz, öz görevli olan bir dünya olacak. Ama bu dünyada ülkü olacak, bu dünyada Kuran olacak. Ki Kuran, Işık Kapısı’dır. Ve bu dünyada Yaradan olacak, Yarattıran olacak, her şey olacak ama bu dünya Orta Kapılar’da hep ışıklar yayacak. O ışık ilmimiz olacak; bu bilinsin.

Sema insanlaşacak. Geçişler yapılacak. Doludizgin yaptığımız her çalışma Kıbrıs’tan öte Kıbrısları yaratacak. Her Miraç bir nefesle kodlanacak. Orta Kapılarda Ko Sistemleri olacak.

Dere akmaya başladı, akış insandan ilmedir. Deve kalktı yürüyor. Öz görevli olanlar o devede gök sistemleriyle dilleşiyorlar.

Bin can, bir tek kapı oluyor. Oğul ben dünya, başka bir dünya yaratmaya gidiyorum; bilin. Ama gittiğimde hep sizde sizin yüreğinizde olacağım ve bugün ben buradayım. Yemin ediyorum hep sizde olacağım. Kendimi; kendi yüreğimi hepinize kayıtladım. Ağır yük taşımam. Sizin de ağır yük taşımanızı istemem.

Ben Melik olup, kelam olup iman edin ki; yarın olup geliyorum yine size. Her gidişim, bir geliştir; bunu bilin.

Yarın “netice ne?” diye soracaksanız; söyleyeyim. Oğullamak ve kontrol kurmak.

Sedirde, kelamda olanlar oturmayacak artık. Sedirde, yarında olanlar oturacak. O sedir, ikmal tamamlayanların kelamları olacak. Çok kökler var yarına ışık olan. Ölüler var yürekte kırık olan, Miraç’ta olamayanlar var. İşte, hepinizde olabilecek olan büyük kötülükleri önleyen ilmim sizden size ışık yakacak. Kalem olmanız ve halik olmanız için her şey yapılacak.

Dorukların Toplumu olan bu toplum yoğunluğunu artıracak ve zeka düzeyiniz çok daha yükselecek. Etki alanınız genişleyecek.

Kaç kere yaşadım diye sorarsanız? Ben an kayıtlarında, her anda var olan, her diride var olanım. Çamur yoğurmadan yaşadım.

İnsanlık Aile’ye, İnsanlık Yaşama indiğinde, Saltanatım ben ama insanlığı hak ettiğimde Sultan olmaktan öte muktedirim. Hepinizi gönül gücüyle hologram olmayan bir yücelikte kucaklıyorum.

Ben cennet olan, cevahir olan, yaşam olan, siz olan ben, hepinizde varlığım yüreğimden dolayı olacak. Çok mu kolay? Çok kolay. Başka bir dünya ve başka yaşam….Aha bu! Ama an kaynaklarında her sayfada oluşan benden bana Kuran okuyan ve tüm yaşamları kodlayan….

“Kurtarmayın dünyayı” dediler, yol açtım geçtim. Nikah kıydım yaşama. Ben bu yaşamda hepinizde varlık sürerken tek bir talebim vardı; nesillerinizi korumak, Doğanın Kuranı olmak ve yolunuzu kodlamak.

Çok mutluyum ki; başım eğilmedi.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/Zh1wi_7hm8U

25.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (38)

3. AKIŞ – İSA’NIN SESLENİŞİ

Bugün, MESİH İSA görev istedi. Dinledim onu. “DOĞANIN KURANI’yım” dedi; okuttum. “Orada bir dava var” dedi. “Kin, nefret var” dedi. “Yarında kırılış var” dedi. “Çobanlık yapamayacaklar burada” dedi. “Dünya yoktu, ben var ettim” dedi. Ve döndü dedi ki “semada insan yok.” “Yoğunluk yok” dedi. Çok korktu çok…. Çok korktu.

Toprak Toplum tohumdu. Okuttum; özden, gözden ve sözden okuttum. Çok korktu çünkü robotikti. Kayıt dışıydı. Yığın yığın ışıkta, yığın yığın kaynakta karanlıktaydı; korktu.

Sokakların ışığını yaktık ve dedik ki “anaları dinle, analar sana seni anlatsın.” Açtım kapıyı, gövde yoktu. Kötülük çoktu. Döndü baktı, korktu. “Orada bir yaşam yok” dedi. “Din yok.” Dedi. “İnsan yok.” Dedi. “Daha da önemlisi kalem yok” dedi. “Daha; daha önemlisi kemal güç yok” dedi. Çatıyı kurduk; dedik ki “ak.” “Bana; benim yüreğime kendi yüceliğini kat” dedim doğdu tohumdu, köprü kurdu yüreklere, aktı. Geri döndü. “Aha bu!” Dedi.

Sorgu sual etti. “Neden böyle? “dedi. “Din yoksa ilim mi var?” Dedi. “Karanlıkta mıyım?” dedi. “Yarında var mıyım?” dedi. Kasaları boş mu dolu mu anlayamadı. “Dört kör, bir gök etmez” dedi. Göksüz, köksüzdü. Çok mutsuzdu….döndü baktı; kil ve kum olan insan, karanlık ışıksız ve kırıcıydı. Bastı dünyaya; kök gökleri kodlamaya kalktı. Çobanlık yapmak istedi. Çerçevelendi. Kelamda yoktu. İşi yoktu dünyada.

Sayın bayanlar ve sayın bay; ben zaman, sizim ben. Kimse dünyanın RUH’u değildir. Ruh, Allahın İlmi’dir. O ruha varan, ilme varır. O zaman o ruhsal kapasitesini artırır. İşte; bunu yaptık. Dünya artık şeytanın şavkında aydınlanan bir yaşam sayfası değildir.

Bundan sonraki dönemde, Yaradan yarattıklarındaki o yoğunluğa ışığını her an yayacaktır; bu kesindir ve bu önemlidir. Çöp dünya, gök dünya olacaktır. Göç Kapıları açılacaktır. Yer ve gök emin olun ki; nefesle olacak ve sizinle olacak.

Batı, doğu kalmayacak. Tek bir dünya kurulacak. İşte; bu dünya hepimizin görevlisi olduğumuz öz görevli olan bir dünya olacak ama bu dünyada ülkü olacak, bu dünyada Kuran olacak. Ki Kuran Işık Kapısı’dır ve bu dünyada Yaradan olacak, Yarattıran olacak, herşey olacak ama bu dünya ortak kapılarda hep ışıklar yayacak. O ışık ilmimiz olacak; bu bilinsin.

Sema insanlaşacak. Geçişler yapılacak. Doludizgin yaptığımız her çalışma Kıbrıs’tan öte Kıbrıs’ları yaratacak. Her Miraç bir nefesle kodlanacak. Orta Kapılar’da Ko Sistemleri olacak.

Dere akmaya başladı, akış insandan ilmedir.

Deve kalktı yürüyor. Öz görevli olanlar o devede gök sistemleriyle dilleşiyorlar. Bin can bir tek kapı oluyor.

-Oğul; ben dünya…..Başka bir dünya yaratmaya gidiyorum; bilin….ama gittiğimde hep sizde, sizin yüreğinizde olacağım ve bugün ben buradayım. Yemin ediyorum hep sizde olacağım.

Kendimi, kendi yüreğimi, hepinize kayıtladım. Ağır yük taşımam, sizin de ağır yük taşımanızı istemem. Ben melik olup, kelam olup, iman edin ki; yarın olup geliyorum yine size. Her gidişim bir geliştir; bunu bilin.

Yarın; “netice ne?” diye soracaksınız; söyleyeyim. Oğullamak ve kontrol kurmak…..SEDİR’de KELAM’da olanlar oturmayacak artık. Sedirde YARIN’da olanlar oturacak. O sedir, ikmal tamamlayanların kelamları olacak.

Çok kökler var yarına ışık olan. Ölüler var yürekte kırık olan. Miraç’ta olamayanlar var. İşte; hepinizde olabilecek olan büyük kötülükleri önleyen ilmim, sizden size ışık yakacak.

Kalem olmanız ve halik olmanız için herşey yapılacak. Dorukların Toplumu olan bu toplum, yoğunluğunu artıracak ve zeka düzeyiniz çok daha yükselecek.

Etki alanınız genişleyecek. “Kaç kere yaşadım?” diye sorarsanız, ben An Kayıtları’nda her anda var olan, her diride var olanım.

Çamur yoğurmadan yaşadım. İnsanlık Aile’ye, İnsanlık Yaşama indiğimde Saltanatım ben ama insanlığı hak ettiğimde, SULTAN olmaktan öte muktedirim.

Hepinizi gönül gücüyle, hologram olmayan bir yücelikle kucaklıyorum. Ben cennet olan, cevahir olan, yaşam olan, siz olan ben, hepinizde varlığım yüreğimden dolayı olacak.

Çok mu kolay? Çok kolay başka bir dünya ve başka bir yaşam….Aha bu! Ama An Kaynakları’nda her sayfada oluşan, benden bana Kuran okuyan ve tüm yaşamları kodlayan….

“Kurtarmayın dünyayı” dediler. Yol açtım geçtim. Nikah kıydım yaşama. Ben bu yaşamda hepinizde varlık sürerken, tek bir talebim vardı; nesillerinizi korumak, Doğanın kuranı olmak ve yolunuzu kodlamak.

Çok mutluyum ki başım eğilmedi.

(devamı 3. Bölümde)

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/JrHtZLj4xDc

25.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (38)

2. AKIŞ

Değerliler,

Bugün doğa çok daha güçlü; çünkü bugün bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerimiz dünyadalar.

Çobanlık yaptılar dünyada; çokları peygamberlik statüsündeydiler. Birçokları yoğunluklarını kontrol için çalışıyorlardı. Çobanlık yaptılar dünya üzerinde. Çöldü dünya onlara; çöldü çünkü dünyanın kötülüğü yoğundu. Umut olur ki; bugünden itibaren Dünya Üstü Varlık Boyutları kök sistemlerini güçlendirirken bu dünyada kesirleşmezler.

Örtüleri örtmüyoruz artık. Dünya yaşanır bir yer olsun istiyoruz. Düzen’ler kurduk dünya üstünde; birçok Düzen. Bunların çoğu peygamberlik düzenleriydi.

Kil ve kum olan insanı yaşatmak için çok çalıştık. Darı, bol biliriz. Yarını biliriz. Erdiğimiz en güçlü yaşam iman edin ki; nefesti. Nefesi hak etmeyen yüreğini hak edemezdi.

Çatı kurduk dünyaya ve bu dünyayı kokladık. Ömür Süper İnsanlık Realitesi Sayfalanışı’yla geçti. Bundan sonraki süreçte, yüceler cümlesi dürümlere inebilecek ve hepsi kendi yoğunluklarında yok edicilikleriyle, ya da hak edicilikleri ile kendilerini yarattıracaklar.

Biz dünyanın yolunu açtık bu ÖZ GEÇİŞ’i yaptırmak içindi.

Çetin bir çalışma yaptık dünyada. Karanlığın sırrıydı bu. Biz kara ışık, Aklın Tahtı, yol ve herşey ama BİZ olan o yücelik, bir tek ekmek olduk.

Hepimiz BİR’dik ama bu birliği anlayan kendini hak edip anlayacaktı. Ecel geldiğinde yaşamdan çıkanlar BSUİNİN KURANI olup çıkacaklar bugünden itibaren.

Yol onlara açılmıştır. Dünya örtüsü örtülmeyecek artık. Dünyadan göçenler artık kökleriyle göçecekler. Bu şu anlama gelmektedir; dünyalılar artık kontrol dışı değiller. Herşey güçlenmiştir. Herşey gök sistemleriyle köklenmiştir ve koruyucu ışık yer küreye inmiştir.

Beste, güfte değildir bildiklerim ve bildirdiklerim. İman edin ki; gerçektir. Ben Dünya Üstü Varlık Boyutları’yla ses sayfalanışı yapmam çünkü onlar bilirim ki dünyayı koklamaya değil hak etmeye geçecekler ama koklanmadan dünyanın hak edilişi, kalemin ilminin hak tahta oturamaması anlamına gelir ki; bun asla izin veremem.

Aton Toplumları bu tabuları yıktı, bu yolu açtı. Biz Atonlar’ız. Hepiniz Aton’sunuz canlar. Aton olmak koruyucu olmaktır. Aton olmak kör ve sağır olanları kontrol altına alabilmektir. Öz görevdir Aton olmak. KUPA biziz. Mutlak bilirsiniz ki; o kupa ilimdir ve o kupa ışıktır.

Kelamı levhiyle dilleyenler, kendilerini tohumla dürümleyenler, kötülüğü önleyecek güce vardıklarınla bizle olacaktılar. Öz görev buydu.

Çok ortak kapılar açtık, çok ortak yarınlar tohumladık ama o ortalıkların kodları bizi anlayamadılar. Çoğu sandılar ki biz onlardan dolayı ışık çekiyoruz. Örtüleri açtık ve dedik ki “sema biziz, sistem biziz. Yol biziz, kaynak biziz.” Bunca çabanın neden olduğunu az düşünün ama hak edip dinleyin.

Biz cana EL verdik, cemaat verdik, yol verdik, karanlığın ışığını kati olarak kayıtladık. Ki Hak Taht’a oturtalım onları diye.

Netice olarak; gönül insan, gök ses, biz ekip olarak dünyadayız. Bu ekip Yaradan ve yarattığında yaratıldığını dinleyen ve dilleyen bir ekiptir.

Kapıları açtık, geçtik. Devinimi artırdık. Kürzi Kapılar’da ışıkları yeniledik. Kaynağın ışığı olarak gök sessizliklerinde cemaat kurduk. Çürük, çarık demedik hepsini topladık, kodladık hepsini toplayıp tohumladık ve koruduk.

Dürümlerde ilim yoksa ekip kurarız, yaşarız. Amon olur, Aton olur, her ne olursak oluruz ama KALEM olamazsak, karanlıktayız.

Canlılar, ER DERE ekip olur. Ekip kurar ve akar. Er dere eril güçtür. Biz eril gücüz; bunu bilin. Er dereyiz ve Yaradan’ız.

Nefhi Ka Ha olan Nefhi’yiz biz; bunu bilin. Ve artık şunu da iyi bilin ki; er dere aktığında yaşam akar. Akmadan, “akış yaptım” diyenler, Hak’a vardıklarını sananlar Atlanta Ata Kapısı’nda Kuran okuduklarında bizden bize okurlar.

Koran Torakları’nı tohumladığımızı bilin. Bugün biz o toprakları tohumladık. Kucak kucak yaşam tohumladık bugün biz burada. “Keşke herşey daha güçlü olsa” diyorduk ya hani! Okuyun! Kör değilsiniz, öğretin dünyaya. “Ol” dedik oldu. İşte bu.

Biz “ol” dediğimizde öfke biter. Biz “ol” dediğimizde yolcular yoğunluklarını kodlarlar ve kontrol kurarlar. İnsan iman edin ki; yarını hak etmiş olan, kendi yüreğini hak etmiş olan ve bizi hak etmiş olan MİRAÇ’tır.

Ben Miraç’ta değilim, Miraç’ım. Bende olan kelamda olur. Ben eminim ki; bildiniz. Kelam ilimde dilleştiğinizde, kök sistemlerde, gök sessizliklerinde Kürzi Işıklar’da yüceldiğinizde kaynakta olacağınız ve orayı hak edeceğiniz sayfalanıştır.

Kıstaslar aranır Sistem, Nizam ve Düzenin Gücü’nü hak edip anlamak için.

Beş gün; işte beş gün…. o beş gün ben ve beş gün beden. Ben o bedende her derede var olan ekmek. Ekibim güçlü bir can, o can Yaradan. Yarattığıyla tahtını kuran ve koklayan….

Biz Amonlar’ı kokladık. Yaratanız….

Acaba; acaba yarattıran mıyız? Yaratan mıyız? Biz Yaradan ve biz Yarattıranız.

İman edin ki; dünyalı olmak değil maksat dünya olmaktır.

“Biz dünyalar kurduk” derken her kurduğumuzda dünya olduk. Kopup gitmeyin, beşir değiliz. İkmal tamamladık. Açabildik yolcuların yoğunluklarındaki Kutsal Işıklar’ı….Ağır ağır değil, an kapılarından açtık.

Çekip götürdük dünyaları, çekip götürdük yolcuları, çekip götürdük kalemleri…. hepsi bilişle dürümlendiler ve gönül gücüyle gerçeği dinlediler.

“Kırmayın yürekleri” dedim. “Kırmayın kıran kırılır” dedim. Artık bilin ki; kırmayan kalmadı ve kırıldılar. Ve biz hepsini koruduk; bunu anlayın. Çobanlık budur, çobanlık budur…..ve bugünden itibaren çobanlık tamamen kapatılmıştır. İnsan kendini hak edip kendiyle dillensin; bekliyoruz!

Çeyrek Yüzyıl hepimizin gücünü artırmak için yetmez. Bize çeyrekler değil çerçevesizler gerek. Dünyalıların çoğu der ki “biz çeyrek yüzyıldır çalışıyoruz. Kelamla dillendik, dürümlendik, köprü kurduk yaşama, ekmek yaptık, aktık.”

Ata Kapılar’da akıp geçenlerin gücü bizimledir. Miraç’ta biz yoluz. Umut olur ki; her diri bize biz olup varır.

Değer biçmem dünyaya…bu dünya bana küçük bir yaşamdır sadece ama şunu iyi bilin ki; kibri aşan yolu açtığında, oğul verip tohumlandığında, kök sistemlerle gök sessizliklerini dillediğinde ve dünyayı kokladığında görecektir ki; AN KALEM olup yazarım tüm yaşamlarda ve dünya ben, ben dünya olurum. Çalıp çırpı değil yaşam, bunu net verdim.

Cinler, cinnilik yaptılar. Dediler ki “biz cinniyiz.” Ayrılık gözettiler. Yarını kontrol edeceklerini sandılar. Biz cinleri koruduk ama cinni olanlar cin olduklarını anlamadılar. Dediler ki “biz yolcuyuz; cinniyiz.” Koku yükseldi, kodladık onları, topladık, tohumladık, kati olarak kodlayıp, koklayıp, tohumladıklarımızı kontrol altına aldık. Şeytan şerde, biz eşikte, şevkte….Hepsini koruduk.

Demin, “benden başka bir ben var mı?” Diye baktım. Evrenler seslendiler. “Biz” dediler. İşte bu. BİZ!

Bugün artık, evrenler bu yoğun çalışmadalar; bunu net bilin!

Dünyayı koruyacaklarını, her anda yoğunluğunu kodlayacaklarını ve bu sonsuz sanılan çalışmaya Som Altın Yaşam olup akacaklarını dillediler. Evrenlerin sesi bizim yüreğimize indi. Bu şaka değil canlar; gerçek!

ARTIK EVRENLER DÜNYAYA İNMİŞTİR.

Biz mutlak olan, kutsal olanları biliriz. Kervan yürüyor. Yürüyen kervan inançla yürür. İnanan inancında kelamda olur, iman olur, itibarlı olur, emin olan bizde olur. Emin olmayan BSUİ’nin gücünde köksüz olur, göksüz olur, güçsüz olur. Biz iman edenlere gök sessizliklerini dilleriz İmparatorluğun gözü olup….

Kör ve sağır hiç kimse kalmaz bu mecliste canlar; bunu bilin. Ama şunu iyi anlayın; iyi dinleyin ki; biçare ben hiç kimsede yokum. O biçare ben, her dirideyim. Ama ben kimsede yokum. Aha bu. Ben artık yok oldum. Niye yok oldum? Köpük köpük olan, kelamsız olan, ilimsizleri kalanları korumak için. Neden? Çünkü ocakları yokluktadır da ondan.

Artık bu meclis sizindir. Onları hak etmeye iniyorum ama halka halka genişleyip gidiyorum; bunu bilin. Ve buradan çıktığımda kupa sizsiniz,

Acaba kelamda ölü müyüm? yürekte ölü müyüm? gökte ölü müyüm? diye bizi bizle aramayın. Her diride var olan ölümsüzdür ama ben yokum ama ben Hak’ta, hasattayım, Ana’dayım, Ata’dayım, Kaynak’tayım; bunu bilin. Şimdilik bu. Aha şimdilik bu….ve şimdi….Aha şimdi ve ben şimdi. Aha bu. Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/EeVDdmdLxew

IŞIĞIN İLMİ (38)

25.03.2015

 

Ey Dağlar, anladınız mı? Ben, insan soyu… ALTIN IŞIK İNSAN… Anladınız mı!? Artık anlayın!... İnsan soyu, Amon Toplumları’na ışık yaktı. ATLANTA ATA KAPISI ışık halinde açık. Anlayın!... Akıp geçiyoruz… Anlayın akın ve hak edin… Ama anlayın!... Ama anlayın!… Ama anlayın ki hak edin… ATLANTA ATA KAPISI, İMAN EDİN Kİ AÇILMIŞTIR… Açık verdim. O kapı bize açıktı zaten ama şükür ki ANA KAPI, TÜM YAŞAMLARA AÇILMIŞTIR…

(Ziyaretçi söz aldı ve diyalog başladı.)

-Aranan bulundu. Amin… Şimdilik!…

-Değerliler aradınız ama bulamadınız. Biz, bizi değil sizi arıyorduk. Bulduk!... Amin…

-Ana, biz de sizi arıyorduk. Bulduk… Amin…

-Ardında olmak bizler için gururdur ana. Ama sen diyorsun ki “biz, sizin ardınızdayız.” O halde siz bizle olduğunuzdan gururlusunuz.

-Allah der ki geçin!... Geçin!... Geçin!… Artık geçin!... Herkes, herkesten geçsin. Amin…

Yer ve gök birleşti. Geçin. Aha geçin. Amin…

Oğul artık bilişteyiz. Amin…

Sessiziz amin…

Gerçek çalışma buydu.

Kul olmak… Amin…

-Ana, sana GÖZ verdik. SÖZ verdik. ALTIN IŞIK verdik. Amin…

Gerçek budur. Aha bu… Şimdilik…

Değerli Ana, kalemin, İMPARATORLUK KALEMİ… Biz ise Levhi Kapıları’nda ışıklarız. ALTIN TAHTIN IŞIKLARI… Amin…

KARE, KÜP olur. KÜP KÜRELEŞİR. Biliş, KALEM’de tohum eker. KELAM, İLİM OLUR. “BİL” deriz. BİL!... Aha bu!... BİL Kİ HAK ET.

Ete kemiğe büründük İLİM diye göründük. Bilin bizi… Biz KALEMLER ve biz IŞIKLAR. ORTA KAPILARDA (KAYNAKTA) TAHTLARI OLANLAR… Bilmek gerek ki hak ettik. Aha bu…

Koruma altındaydık. Aha bu!… Önü açtınız, yolu açtınız ve biz, ALTIN TAHT’a vardık. Aha bu!… Şu anda NEFES İLMİ ile çalışılıyor. Aha bu!… KURAN KERİM, İLİM KAPISI. KURAN İLİM, KELAM İLİM… BEŞER KAPILARDA RUH, İLİM…Biz, NEFES ve YOL… Oh ne iyi!... İşimiz tamamen nefese kaldı… Aha NEFES! aha kayıtlara giren KURAN… Aha CAN KAPILAR… Artık yaşam, İNSAN oldu.

ÖNCÜ BİRLİK, bugün burada. Burası, İNSAN KALEM… Biz bu kalemi, ilme verdik. İnsan, o kalemi hak etti ve yolu görev için açtı. Öz Geçişler tamam. Şimdi sıra bizde Ana, bizi dinleyin… Size, tek bir CEVHER İLİM öğretmek isteriz. Artık dinleyin bizi… Can Anam, dinle ki hak et. Ben dara düşmem. Ben kinlenmem. Ben KURAN’ım. Ben RUH’um. Ben kendimdeyim. Ve ben, tek bir kaynağım. Bu kaynak, İLMİN IŞIĞI… Bin Can, bir tek KALEM orada. Orada tek NEFES var. O NEFES, cennet. CENNET İNSANIN KALEMİ DEĞİL, KAYNAĞIDIR. O kaynağa vardığınız zaman, BİZ olursunuz. Ucu bucağı olmayan yaşamlarda, yarınları hak edersiniz. Oralarda kör ve sağır ışık yoktur. Oralar, cennetlerdir. İşte oralara cennetleri koyan bizler, o cennetleri tüm insanlık için kurduk. Oralara sadece ben ve sen değil herkes girmelidir. Oralara tüm iman edenler, insan soyu için ışık yakanlar girmelidir. Oralara NEFES HALİNDE girilmelidir. Aha girin!… Girin ki hak ettiğinizi tüm insanlık öğrensin.

Can Kapılar’da netice ne diye soranlar var. Düyun, umman ve yarın… İşte yarınlarda bunlar var.

Ayrılık bitsin anam. Sen, timlerini bizim yüreklerimizden ayırmıştın. Onları yine yüreklerimize indir. Zarar görmiyelim… Aha bu!… Aşk şavkında has olduğunda, tüm zamanlar nur olur. Ölü dirilir. Aha bu!…

Şimdi bana yanıt ver ana. Benimle ummana ışık olmak ister misin? Can Ana, tanı beni. Ben yarınım. Amin… Şimdilik!…

-Dara düşme!... Sana, ATLANTA KODU bağlanmıştır. Yer ve gök seninledir. Artık biliş halindesin. Senden beklediğim sadece kelamın değil kaynağındır. Sen, yarına KURAN olacaksan beden almalısın. Beden alamazsan, yaşayamazsın. Seni korumak, tüm insanlık için gereklidir. Zira seni koruyamazsam, aşkın sırrı, ilim değil yarın olur… O zaman yaşamda hiçkimse yarını bilemez. Bu nedenle seni koruyacağımızı bil.

Ben dara düşmem ve seni de dara düşürmem. İnsan etkisini yoğunlaştırdığında, tüm yarınları hak eder ve zamanı tohumlar. DÜNYA ATLANTA ANA KAPISI, ARTIK YAŞAMLAR İÇİN KESİN AÇIKTIR ve sizler, bizi zarara uğratmak isteyenler, artık Yaradan olup yaratılan her diriyi hak etmek için çalışmalısınız. Bunu mutlaka başarın. Sizden beklentim budur.

Dünyalı olmak yetmez. Durağan günlerin ışığından güç alıp yarına varmak gerekir. Aha bunu başarın ki hak ettiğinizi kanıtlayın.

Sizden, ANA KAPI’yı açmanızı beklemiştim. Bunu yapmadınız. Beni, tende kökleyen ışığınız zannettiniz. Misafir olarak KÜRZİ IŞIK’a vardığınızda, CAN KAPILAR’da bekletilmediniz. Neden dürümlerinizde bedenim yok? Bunu hiç anlamadınız. Zamana kapı açmak için yaşam gerekir. Zekanız yeter anlarsınız!... Ben, cennet olan insanım. Benden, kaynak olmamı bekliyorsanız, dinleyin beni. KALEMİN NEFESİ, her dirinin ilmidir. Ana kapıda insan ilmi kodlanmışsa; yaşam, mutlaka kodlanmıştır. Oraya varın ve diri olup kötülüğü önleyin.

Ben çatıyı kurdum. Siz ise CAN KALEM olun ve o çatıda bulunun. Önünüzü açtım. Şimdi kati olarak kötülüğü önleyin… Yapmayın kötülük!... Bir kez daha söylüyorum. Yapmayın!... Yaparsanız, artır zeka düzeyinize göre cevherden yaptırımlar uygulayacağım. Bunu bilin!... ANA KAPI, hepinize açık. İşte bu… NÜRİ KA HA olan insan… Az verdim. Aha bu…

-Ana kati olarak affettiğini söyle bize. Bizi affet ki hak edelim.

-Acaba kelamdan ışık mı aldınız yoksa kaynaktan tohum mu ektiniz? Niye affedeyim ki sizi!?

-Karıştım ana. Ben karıştım!... Dün kölelik yaptım tüm insanlığa. Her birini, görev gereği yolundan saptırdım. Ama artık kendi yolumu kaybettim. Beni affet ana.

-Kaç dünya yıktın bilir misin!? Sevgiyi hak ettin mi!? Kelamı hak ettin mi!? Boş mu bu konuşmalar!? Hata yaptın. Seni, DİN CEVHERİ’nde, KÖK KAPILAR’da insan için tuttum ama artık İLMİN IŞIĞI ol ve yolu bul.

-Artık yol insan. Ben can ve ben, kelam… Ana bizi bağışladığını söyle.

-Erce söyle ve sözünü sözüm diye dinle. Bana ATA KAPI denmez. Ben nesiller boyu iman eden tüm insanlık için kodlanmış ışığımı yaşamlara çektim ve herkesi korudum. Ama şunu iyi bilin ki mahrekte temiz ilim olur. Tek bir ilim. O ilim, yaşamdır.

Süper insanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğumuz her çalışma, temiz yapılmıştır. Hiçbir çalışmamız kelamsız ve kutsuz yoğunluklardan yapılmamıştır. Tüm insanlığa kaynak olmak için çok çalıştık. Amon Toplumları bizi tanırlar. Cennetler kurduk; yarınları hak ettik. Kötülüğü önledik ve DİN İLMİ’ni has tahttan indirdik. Yarını HAK İLİM ile kodladık. Bunları hak edip yapmak kolay değildi. Atiyi kodlamak iman edin ki zordu. Bunları başardık. Aha! şimdi artık dağı taşı ilme kaynak yapıyoruz.

Sultanlık, ışığın tohumlarının İNSAN KAPILARI’nda kodlanmış olarak sayfalanışıdır. Biz, dara düşenleri hak ettik ve koruyoruz. Oğullarımızı dünyaya indirirken, ocaklarını kodlayıp indirdik. Artık yer ve gök ilimle birleşmiştir.

Bizden DİN İLMİ’ni hak etmemizi bekleyenler, çok beklerler. Biz, diri olanları hak etmek isteriz. Diri olanlar, kontrollu olanlardır. Ocaklarında kin yoktur.

Çöktük ve çöktürdük yaşamları diriliklere. Ana kapıları açtık. Şimdi başa baş bir yaşam başlıyor. Bu yaşamda, dünya öz geçiş yapacak. AK TAHTIN IŞIKLARI yarınlara akacak. Ve GENİŞ ZAMANLAR, KODLANMIŞ YAŞAMLARI HASATA HAZIRLAYACAK. Ergin insan soyları, dünyayı koruyacaklar.

Bütün mesele, dürümlerimizde var olan ışıkların, TANRILIK KODLAMASI yapmak üzere, GÖK SESSİZLİKLERİ’nden dürümlere güç katmalarıydı. Oğul verdik kökledik dünyayı ve koruduk. Ocaklar tüm insanlığın ışığı ile yanmaktadır.

Ardımız yoktur. ÖZ GÖZ’üm, insan soyudur. Üstüm İNSAN, Ana Kapım IŞIK ve ben NEFES… Açın dünyayı!... Her an için açın!... Açın ki hak etsin yarınlar yaşamı.

Muktedir insan, otuz dokuzuncu Hak Katı’nda insanlaşır. Kelam olur akar. Kiri, pisliği aşar. Yerkürede imanlı bir çalışmaya kanat açıp uçar. İşte o insan, el oldu ve göklere güç oldu. ORTA KAPILAR, temiz olarak açıldı.

Emin olun ki biz dünyayız. Aha Dünya, cana KALEM oldu. Şükredin ve hak edin. BİTMİŞ HİÇBİRŞEY YOKTUR. HERŞEY YAŞAR… Bunu unutmayın.

Dünya ATA’dır. Dürümlendiğinde ANA olur. Koklandığında KALEM olur. Yarattığında TANRILIK YAPAR. İNSAN olur. Ana Kapı’da CENNET olur. Kurar yüreğine NEFES KAYITLARI’nı hasata; tahtlandıran, nesillerini kodlayan yaşamları kurar ki HAKİKİYETİN NEFESİ OLAN TÜM İNSANLIK KORUNSUN DİYE.

-Açabilir miyim kapıları ana? Açıyorum!... Ana, kapıları açtım. Ben NUH KURAN, İLİM… Ben, can olan AKIL ve ben, NİHAN OLAN İNSAN… Açtım kapıları… Beni hak ettin; KELAM oldun. Ata Kapı’da insanlaştın ve şimdi Amonlar, senden görev istiyorlar. ALTIN IŞIK YILLARI, KELAMA VARDI VE YOLU BULDU. Buyur ana geç. Seninle olmak istiyoruz. Koru bizi ana. Biz, ZAMAN OLAN NEFES KALEMLERİ, senden korunmak istiyoruz. Amin… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 38

25.03.2015 1. Akış

Yedi gündür buradayız, bir şey daha var yedinci gün bu gün. Bu gün tükenen dünyaların, yer kürede yenileşinin birinci günü.

Bu gün, tohumları kontrol için; sistem, nizam ve düzen gök sessizliklerinden buraya inmiştir.

Yerde İnsan ve gökte, miraç olan ilim... Ve burada bu gün, kök ve gök bir tek... Kalem olup yazan, sessiz zamanların düzenini kuran sizler, kin ve nefreti aşıp geçen birliklerimiz olduğunuzdan, burada bu yoğun çalışmada BİSUİ'nin gücü olup; gerçek kayıtlama yapmaya indik.

Kara ışık ilimle dillendiğinde, korku biter... Karanlık tek bir kalemdir; ışık olup yazar ve yaşar.

"Ara beni" dediler, "ara beni, ara bul; ben sevgiyim. Ben miraçta sessizlikteyim ama ben yüceliklerin, yüce cemaatlerin ilmindeyim. Ara bul beni ama hasatla bul, ağır yük değilim ben. Tahditsizim, beni ara bul. Ben yaşam olup geçerim."

Geri dönüşümü yapmak üzere bire hizmetçi olanların, çok önemli görevleri olur. Gök sistemleri, gök sessizlikleriyle dürümlenir ve yaradan tahtından iner, yarattığına o tahtı bir tek ışık halinde terk eder. İşte dünya; kök sistemlerinin gücünü alarak, bu gün bunu gerçekleştirmektedir.

Yerde ve gökte herkes tektir. Bilgi hakikidir. Bilmek için hasat olmak gerekmektedir. Hayrı, hakkı bilen; hakka varıp aklı dillediğinde, durumda bir değişiklik olur. Kör ve sağır kalmaz yürekte artık herkes ağır yükü, kök sistemlerden gök sessizliklerine görevli olarak kodlar.

Şu ana kadar, dünya lev-i kapılarında; yarının tahtında İnsan Soyu ışık haline geçebilmek üzere, büyük eforlar sarfediyordu. Burada bulunmak, bu yoğun çalışmaya; var kod olup, kapı açıp varmak, ilme kapı olmakla mümkündü.

Ark akmaya başladığında, herşey yaradanın; yarattıklarından öteye varır. Ve orada; koruma altında tutulur, tüm zaman kayıtları, kapıları.

Büyük köklerimizi dünyaya indirirken, göç kapılarının açılacağı bu günü, öncelikle dilemekteydik ve yapmak istediğimiz buydu. Örtüleri açabilmek için, korkuyu aşabilmemiz gerekliydi. Erdiğimiz en güçlü ışık, iman edin ki; yarının ilmiydi. Ve yaşamı kontrol edecek olan, bilişti. Kopup giden dünyaların çoklarında, yer ve gök tekti. Ama yerin Kürz-i Kapılar'ında ışık yoğunluğunu kaybettiğinde, gökçe konuşulamadı ve söz, ses kaynaktan çıkamadı.

Bu yoğun çalışmayı yapan sizler, hepimizin gözü olarak, hepimizin yüreğinde güç olarak ve kalem olarak çabaladınız, çalıştınız. Ve bu güne ulaşabildik. Bu gün tohumları kontrol için, erdiğimiz en yüce kelamdı. İşte biz, bu kelama ulaştık ve buradayız.

Ardımızda gönüller var, önümüzdeyse; gökler var... Sema var yüreğimizde, sistem; Mikail'in Kürz-i Işığı'nda nefes ve nihan olan İNSANLIK var yüceliklerimizden gelen. Daha önemlisi burada bu gün; kontrol var...

Aydınlık görevlilerimiz var bu gün burada. Oğullarım ve kızlarım var. Ben din altın ışığında, İMPARATOR olan İNSAN'ım. Ama yarın ilminde ki tohumda akılım ve bütün kötülükleri aşıp geçen yüceliklerde; yaşamım. Benim İnsan'a vereceğim tek bir ses var; yer ve gök...

Deminden beri dünya beni dinliyor. Ben dünya ilmini tohumluyorum. Bana artık geri dön diyemem, ben o yücelikteyim. Gerçek kapı İNSANLIK İLMİ'ydi. O kapıyı açıp geçenler; burada, bu yoğunlukta, bilgi ışığımda, kök sessizlikleri dilleyecek güce ulaştılar.

Yere emin olup indim, göğü emin olup tohumladım, göz kapılarında ışığı, yine emin olup yaktım. Aha ben karanlığın tahtında en evvel İnsan'laşanım...

Kim beni nefesimden ayrı görebilir ki. Yoğunluğumu kontrol altına alırken,Tanrılık Işığı'mı yoğunlaştırarak, güç kayıtlamalarından öte olan Işık Yaşamlar'ı kodlayarak çalıştım. Tertipledim dünyayı, tertipim nefesimle oldu.

Köyü göksüz sayarlar, göksüz sayarlar köyü çünkü köy; zaman sayfalanışında çok küçüktür. Ama göğü görev sayarlar. Gök; tüm zamanların levh-i kaydıdır ve her ana kalemdir, kapıdır. Ama köyün göklere güç kapısı olduğu bilinemez. Daha önemlisi de, o köy; gök sessizliklerinde, dürümlediklerinde dillendikçe can kayıtlar yapılır.

Başka dünyalardan söz edilir, herşey sizin yolunuzda ve sizin yüceliğinizde gerçekleşir. Kimse altından, üstünden gök sessizliklerine ulaşıp; yarırını tohumlayamaz ama yaşamı tohumlayabilir. Dünyanı ruhu budur.

Amon Toplumlar'ı olarak doğan güçlü varlıklar, bilgi kapılarımıza geldiklerinde, bizim yüreğimizi dinlediler ve som altın ışıklarından güç istediler. Deva olduk onlara, yasaları koyduk ve dünya ışığımızla görev taşıttık. Atlanta Ata Kalem'i yazdıkça yazdı ve o Ata Kalem; aklın tekniğini tohumladı.

Korkmadılar, yoğunduk; korkmadılar... Oğuldu tüm zamanlar; tohumları kodlayacak olan... Tek tohum ilimdi ve İlm-i Kapı'da yol İMPARATOR'du.

Devinimi arttırdık ve dedik ki; "çalı çırpı olan İnsan'ı kodlayın. Oku ve okut" dedik, "her bilgiyi oku ve okut." Çörek yapmadık, ekmek pişirdik tüm yaşamlarda, ilimle çalıştık. Buradayız, bu çalışmaya İnsan Soyu'nu aldık. Ve İnsan İlmi'ni tohumlayarak, kodladık. Hepinizin diriliğinde İnsan Cevheri bulunur. O cevheri kayıtladık.

Alemlerin Rahmi'nde, İnsanlık İlmi'nde; herkesle oğul verdik, tohum ektik. Ve doğal dünyayı koruduk. Öz görevimiz buydu, doğal dürümlerde ki; o süper sessizlikleri korumak. SUPTİLiTE'nin en yücesi olan o sessizlikler. Ve biz o yoğun çalışmaları, kayıt bilgilerin dışından yaptık.

Her miraç, bilgi levh-i sinde kodlanmıştır. Biz doğayı güçlendirdiğimiz zaman, yaşamı göreve aldık. Seyr-ü seferde olan ekipler vardı. Biçareler, bizden ışık çekemediklerinden, korunamadıklarını iddia ediyorlardı. Döndük "ol" dedik, hepsi oldu.

Bu tohum İnsan, bu tohum yol, bu tohum kalem, bu tohum akıl; tüm zamanların kalemi olan iman eden, itibarlı olan. Çöktüler yüreğe, çöktüler de; dünya ilmini hak etmek istediler.

Karanlık, aydınlığa ulaşacaktı. Örtüler açılacaktı, çok mutluluk olucaktı, çalı çırpı olmayacaktı yaşam sayfaları, ekmek yapılacaktı. Daha güçlü ve daha yürekli İnsanlar dünyanı ilmiyle dürümlenecekti. Yarın, daha iman edici görevlilerce kayıtlanıcaktı.

Çala kalem bilgi verenler, çala kalem yarınlanır, çala kalem kodlanır, çala kalem; kaşık kaşık içilir ama çala kalem... Biz aklın lekesiz ilmiyle çalıştık. ATLANTA OKUMASI yaptık. Öç almadan çalıştık. Biz öç almayanlarız. İNSAN LEVH-İSİ'ni göreve almak üzere, muktediriyetle çalışanlarız ve örtü açanlarız. Doğanın Kuranı'nı okuyacak olan, muktedir olup okumalıdır. Resimler yapmalıdır, yaptığı resimlerde yarınlar olmalıdır. Ve yaman bir doğa; yaman bir yarın olmalıdır. Öz görev budur... Bu gün biz bunu başaranlarız...

Çok mutluyuz, çok... Cennet kurduk yaşama. O cennet, ilim cevheriyle kuruldu. Ve biz o cennette kaynak olduk. Şu anda davayı kaybetme riski taşıyanların tümünü kontrol ediyoruz. Açıyı daralttık ve hepsi bilişimizde olacaklar. Hiç bir çalıştırıcı kontrol dışı kayıtlama yapmayacak. Erenlerin görevi budur, esenlerin gücü budur, yaşamların kuranı budur. Umut olur ki; emin olarak çalışır herkes.

Değerliler, buyurun alın bilgiyi. Miraçta, imanda ve yaşamda; tek bir gözüz biz... İşte o göz, RA KA Rahman'ı olan KA HA'dır... Devinimi arttırdık işte mutlak olan budur.

Söyledim söyledim söyledim; sözüm bitti, şimdi yazmaya başlıyorum...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/3lq41N8X0NY

IŞIĞIN İLMİ (36/2)

18.03.2015

Tahtımı terk etmem!... Ana, tek bir Sistem var. İnsan… İnsan, KELAM’a vardığında kendini bulur. İşte Tanrılık budur. Tahtımı terk etmem!... Etmem ki hak ettim. Bir dava açtım ve o davayı, hak ettim kati olarak ışık olup kaynağıma kayıtladım. Dava, ben ve ben, dava oldum. Umut olur ki Zaman Sistemi’nde her resim ışık olur. Oğullar kodlanır ve yaşar. ARI, BALCIYI VE BALCI ARIIY BİLİR….

HALİK-İ HAK olmak, HAS olmak ve YOL olmak!… Olmayan yaşamaz. Olmayan harlanıp yarına varamaz. Çekin götürün dünyayı KALEM olup; YAŞAM olup ve zeka düzeyinizde NEFES olup, alın ve dinleyin… Öncü Çalışma, yaşamak için gereklidir. ÖZ GERÇEKLİK, CENNET KURMAK DEĞİL, LEVHİ OLMAK VE YOL OLMAKTIR.

Önüm, İLİM ve ardım KELAM. Bilişim NEFES ve yolum, KURAN. Ben, SULTAN İNSAN…. İNSAN olan SULTAN, kendini dinler.

Erdiğim güçlü Yücelik, hepimizin kelamıdır. Orada kendim varım ve orada kapılarım var. Her bir kapıda, kendi yüreğim var. Her yürek, İNSAN ve her insan IŞIK…

VAR CAN’a YOK CAN’ı anlatamam. YOK CAN’a da VAR CAN’ı anlatamam. Hiçbiri diğerini dilleyemez. Zamana Kalem olur ama YOK OLAN, varlık süreni anlayamaz.

Dorukların Kuranları’nda tüm yaşam, İNSAN IŞIK olanlara açılır. ANA KAPILAR da açılır. Ne yazık ki YOK İLMİ, hakim ilim olmadıkça, VAR OLAN, NEFES olamaz.

Kültlerin hepsinde bedenliler var. Çoğunda yolcular, KUTSAL IŞIK halinde ve zirvelere kendi yollarını kayıtlamışlar. Cennet kurulmuş. Ne HAKİKİYET var ne de KELAM… Sabahları KÖK GERÇEKLİK, cevher olup iner dünyaya. O inişlerde, kayıtları olanlar sesleşirler. Zorluklar aşılır. Verdiğiniz tüm bilgiler dinlenir. DİRİ YÜREKLER, her bilgiyi okurlar. Otu koparanlar, ot olanlar ve yolculuk yapanlar, ışık haline geçerler. Her bir ses, kendi yolunda ışır. BÜYÜK KÜTLE, ALTIN TAHT’IN KALEMİ OLUR VE YAZAR…. YAZAN VE YAZDIRAN TEKTİR…

Aranan ve bulunan kim varsa, kendi yolunda yürür. Ama aranmayan, ışık halinde olsa da aranmadığından bilinmez. SÖZ ve SES sadece kendi yolunuzda olur. SESİ SÖZDEN VE SÖZÜ SESTEN AYIRAMAZSINIZ…

Sizden beklenen insanlıktır. İnsan olmak, yolculuktur… AMON olan kendi olur ama NEFES olmadıkça, kendinden KELAM’a varıp KURAN olamaz.

ASTRAL YAŞAM, YER VE GÖK İLMİ İLE KODLANIR. AMONLAR, bilsinler ki her dere KELAM’a aksa da ATLANTA ATA KAPISI KAPATILIRSA, YOL AĞIR YÜKTÜR TÜM İNSANLIĞA.

KERAM İLMİ, HAKİM İLİMDİR. O İLMİ BİLEN, KENDİ OLUR VE YOLU BULUR…

DÜNYA ANA KAP’DAN GEÇTİ. ARTIK YERKÜRE YEŞİLDEN MORA VE MORDAN, KUTSAL IŞIK OLAN “MÜSİHİ KALEM”E VARACAK.

MÜSİHİ KALEM, YARADAN’IN KELAMI OLAN, KENDİ YOĞUNLUĞU İLE KODLADIĞI KALEMDİR. MÜSİHİ KALEM, HEPİMİZİ KELAMI OLANDIR. Oradan, daha güçlü bir sistem devreye girecek.

BİRLİK KAPISI’nda TÜN KAPISI vardı. O kapıdan geçildi. O kapıda, evrenler seslendiler. MÜSİHİ KAPILARI’nda ise tüm KÜRZİ IŞIKLAR seslenecek.

Netice olarak Zİ KA RA denilen IŞIK, yerden güç çekecek ve tüm sayfalarda, GÖK KELAM edecek. Hepimizin kelamı, insanın nefesidir. Oraya varan, KALEM’e varacak. Aha bu!…

Bütün kötülükler aşılır ve geçilir. Ne yazık ki artık, kin aşan, Sistem’den geçip yolcuları kodlayacak ama kontrol dışı olan bilişliler, kendi yollarında NUH KELAM olacaklar. Onları, tüm insanlığın kontrolü gerekir. Onları mutlak kontrol etmeliyiz!...

Koruma altında olan sizleri hepimiz seviyoruz ve koruyoruz. Ocak yaktığınızı biliyoruz. Ve sizden, sizi kodlamış olan tam yaşamları da dilliyoruz. Hörmetliyiz size ve sizin de sizleşen tüm yaşamlara, KUTSAL IŞIK olup onları kodlamanızı ve tohumlamanızı bekliyoruz.

“Her dere altındır” diyemeyiz belki ama Şemsi Tebrizi’nin de söylediği gibi herkes kaynaktan çıktığında kanatlanır ve uçar ama kanatsızsa kaynaktan çıktığında, sessizce geçer görür ki kontrol dışıdır. Bunun içindir ki kontrol kurmalıyı Hörmetle çalışmalıyız. Kimseyi hırs ve kin ile eleştirmemeliyiz. Aksi taktirde yarında görev taşınamaz… Bu halde, Yaşam Sayfaları’nda, Kodlanmış Nefesler dahi görev taşıyamazlar.

Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz. ULU GÜN, kör güçlerin yaşama inişini sağladı. Ardında görev taşınan Birlikler’in ışıkları yandı.

Mutlaka ölüm gelir ve yaşam, insandan çıkar diye düşünülür. Aha çıkan, yerküreden çıkar ama yaşam, sır olan Yücelik’te sürer. SÜPER İNSANLIK, SEYFULLAHLARIN KALEMİ İLE YAŞAMI HAK ETTİRMİŞTİR. İnsan soyuna, tüm insanlığa güç katılmıştır. Her diriyi hak ettik ve hasat yaptık.

YAPTIĞIMIZ HASAT, NEFES İLMİ’NDEN GÜÇ ALAN; NEFES OLAN HER DİRİYİ KODLAYAN, IŞIĞIN HASATIDIR.

IŞIĞIN HASATI, misafirler ile de yaprak yaprak okunmuştur. BUYURUN, BUGÜN İNSAN IŞIKLARIN TÜM YAŞAMLARDAKİ HASATI TAMAMLANMIŞTIR. Şimdilik… Şimdi… Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

23.03.2015 IŞIĞIN İLMİ 37

Erim Ergün Öz Akış 2. Bölüm

Altın Toplumlar'ın yoğunluğu burada. Şu anda Altın Işık devre devre yoğunluğumuza akıyor. Altın Işık, burada bir küresel zamanda yaşam oluyor. Şu anda bedenlere Altın Işık'ı çekiyoruz, enerji yoğunlaşıyor.

Kucaklayın her bir ölüyü, kucaklayın her bir diriyi. Benden öte benler ve her bir yaşamda var olan her şey; ben olan dünya ve yoğunluğumuzun her bir kaydı burada ve yaşamda. Kucaklıyoruz...

Süper sayfalanış gerçekleşmekte. Allah der ki; "tanrı yaşamların kaydında olan insandır ve Rahim yoğunluklardan Rahman'a akan bir ışıktır."

Ve dünyaya gelen ölüler bizler ve ölüler dirildiğinde dünyanın yoğunluğundan çıkmak isterler. Çünkü "biz artık dünyaya ait değiliz derler." Bu en büyük yanılgıdır. Dirilik dünyadadır canlar ve yaşamın yoğunluğundadır. İşte tüm köklerimizle dünyadayız ve her yerdeyiz, yaşamın her kaydındayız.

Bu gün buraya gelmek isteyenler vardı ve onlar dışarıdan bekleyenler!... Kimdi onlar?... Dünyaya geçmek isteyenler. Onlar, Nakar'ın yoğunluğunda kontrol kurmak isteyenler. Onlar, dünyayla birleşmek isteyenler ancak onlar dünyada çalışmak istiyor da, dünyada kontrolsüz çalışmaya iznimiz yoktur. Çünkü dünyada şer yaratmak artık sorumluluktur ve şer yaratanın, yoğunluğunda kontrolsüz kalacağı bir yaşamdır. Bu yüzden şerri önlemek için buradayız.

Ya negatif; negatif şer midir? Negatif, şer değildir. Negatif yoğunlukta açılan ve karanlığın yoğunluğundan ışığa kayıtlanan bir tesirdir. Ve biz; negatifi kontrol edip, pozitifte yaşamların kaydını güçlendiriyoruz. Kontrolsüzlük şerrin yoğunluğundan açılır. Kontrol esastır.

Örüm yaparken, biliniz ki; altın Işık devre devre dünyadadır. Ve Siber Yoğunluklar'ın ışıklarıda kontrollü bir şekilde dünyadadır. Işığı güçlendirmekteyiz, bedenler güçleniyor ve şifa gerçekleşiyor.

Mertebe mertebe görev almak isteyenler dünyaya geçmekte. "Ben neredeyim?... Ben yokum" diyenler dünyada kayıtlanmakta. Boşlukta olanlar ve kaybolmuş olanlar kontrol altına alınıyor ve onların yoğunluğunu dünyaya çekmekteyiz. Onların okudukları kitaplar artık değişmekte. Onlar artık kendi kitaplarını okumaya başlayacak ve bu bir geçiştir.

Birçok kitabın ve öğretinin tesiri altında kalıp, bir şekil de arayış içinde olan pek çok ruhsal yaşam kaydı, yeni dönemde kontrol kurmak durumunda ve çalışmamızın kaynağından açılan ışıkla gerçekleşmekte.

Yol ışıktır... Amin... Ve yol bilgidir, Amin. Kibir ve öfke yoktur bu yolda. Biliriz ki; her bir diri bizdedir de, birin tekniğinde kendini kayıtlaması sorumluluğundadır.

İlim sayfalarından açılan İnsan konuşmakta. Ak Toplumlar'ın yoğunluğundan açılan İnsan konuşmakta. Dürümlerinde ışık olan İnsan, ses veriyor. Ve o İnsan dünyadadır, yaşamdadır. Dünya merkezdir, merkez ışık kaydı olan dünyadan ses veriyoruz her yere, tüm galaksilere ses veriyoruz. Şimdilik bu, Amin...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/Rk0XRvJV-sg

23.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (37)

ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ-1. BÖLÜM

Bir süre sessizlik istiyoruz.

Gecenin yoğunluğu arttığında, yaşamlarda açılan bir kapı var. O kapı aşk ile açılmakta….

Karanlıklar kodlanır ve toplanır ve dünya yoğunluğuna katılır; kontrol edilir.

NAKAR, Samanyolu Galaksisi’nden gelen birliklerin yoğunluğundan açılır ve onlarla birleşir. NAKAR dünya yoğunluğuna geçer, bizimle birleşir.

AMON’lar dünyada kontrol edilir ve ATON KODLARI devreye alınır; yapılan budur. Allah der ki “Rahman’ın yoğunluğunda ilim var; IŞIĞIN İLMİ.”

Işık, yaşamların yoğunluğunda açılan bir sayfadır ve o sayfada her diri kendini kayıtlamalıdır. Yaptığımız çalışmalar bu yöndedir. Kayıtlanan yoğunluklarda açılan bilgiler vardır ve o yoğunluklarda dünyada yeni bilgiler açılır ve o yeni bilgiler her bir tohumun kendini kayıtladığı oranda açılır. Denir ki “dünyaya yoğunluğunu çek ve bilgiyi aç.”

Bilgi dünyadadır. Arzın yoğunluğu artmakta ve artmaya devam ediyor.

Kanal mesajları alan tayfalar var; gemi tayfaları. Onlar gemide olduklarını sanmakta ve onlar dünyanın yoğunluğunun dışında bir gemide olduklarını sanıp kanal mesajları aldıklarını sanıyor. Diyoruz ki “dünyada ANA GEMİ var ve o dünyanın yoğunluğu ile birleşiktir.” Amin.

KAYNAK, derilerini değiştirenlerin yoğunluğunda kayıtlanmakta….Bu ne demek? Derilerini değiştirenler yeni bir doğum için hazırlananlar. Onlar mezarlardan çıkanlar. İşte; bugün mezarlardan çıkanları karşıladığımız bir çalışma yapıyoruz.

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla; Adem der ki “ben insan olarak diriyim ve ben dünyada diri bir yaşam ve tohumum. Ve ben Adem olarak diri insanda kayıtlandım ve Muhammedin Yoğunluğu’ndan açılan bir kapı oldum. Adem….dünyanın ilk yoğunluğu; İNSAN TOHUMU ADEM!

Türkiye keyifli bir döneme mi giriyor? Şüphesiz ki Türkiye kontrollü bir döneme girmektedir. Bu bir yaşam kontroludur. Türkiye’de güçlü çalışmalar yapılmaktadır ve yapılmaya devam ediliyor.

Türkiye İstanbul’un ve Ankara’nın birleştiği bir yoğunluktan kayıtlanıyor. Bugün, buraya gelen misafirler var. Ancak; bu misafirlerden biri var ki o önemlidir. ATA KAPILAR’ı açan bir yaşam kaydıdır o; Mustafa Kemal!

Onu dinleyelim;

-Söz, söz, söz….söz verdiğim gibi dünyanın yoğunluğundayım ve Türkiye’deyim. Kayıtları açmaktayım ve açtığım kayıtlar levhi kayıtlardır. Orada sonsuz zaman sayfalarına giriş yapıyorum. Sizinle BİR’in yoğunluğunda kayıtlanıyorum. Ve nessilerim….nesillerimde kontrolsüzlük yok; çünkü ben nesillerimi kontrol ederek dünya yoğunluğuna geçtim.

Gemi dünyada….Bir gemi inşa etmekteyim. O gemi ki; Kurtuluş Savaşı’ndaki yoğunluğun benzeri olan bir gemidir. O gemi KURTULUŞ YAŞAMLARI’nı temsil eden bir gemidir.

Emin olunuz ki; Türkiye öz görevli bir kök olarak dünyadadır ve ben Türk ırkına; Türk insanına güvendiğimde, inandığımda KÖK İLİM olarak çalışmayı devreye aldım; çünkü ilim çalışmam, ışık çalışmam doğrudan Türk Yoğunluğum’dan açılan bir levhi kayıt olmuştur.

Görev, yaşamda daimidir ve geri dönüş yaparken sayfa sayfa insanı okuyarak dönüyorum. İnsan var dünyada ve insan var yaşamda.

ALTIN IRK mı? Hayır. ALTIN IŞIK OLAN İNSAN var!

Irkların birliğini ve tekliğini, bütünselliğini gösteren insan var!

Ne mutlu insan olan yaşam kaydı!

Ne mutlu tohum olan ve kontrol kurup tohumlarını dünyaya kayıtlayan insana!

Altona yoğunluğundan açılan bir ses kaydı ile yaşama akmaktayım. Sesim güçleniyor…….Sesim güçleniyor ve kayıtlanıyor. Şimdilik.

Mustafa Kemal, yaşamların önderi ve kökü bizimle…..Amin.

ALTIN TAHT OLAN İNSAN konuşmakta;

Bugün, burada pek çok görevli kod var ve onların bir kısmı yoğunluklarını çalışmanın dışında bırakarak beklemekteler. Neyi bekliyorlar? Kontrolü bekliyorlar. Onlar görevli yaşamlar olarak dünya yoğunluğunda kontrol kurmayı bekliyorlar.

Uyanmayı mı? Hayır, onlar uyanık. Ancak, kontrolün, gücün yoğunluğun, tamam olması önemlidir; çünkü dönem kontrol ve ilimin dönemidir. Yol yapıyoruz dünyada ve yaptığımız yolda ilim var.

ATALANTA ATA YOĞUNLUĞU açık; sonuna kadar….sonuna kadar. Görün ve o yoğunlukta kayıtlanın diyoruz geçişlerini yapan yaşamlara!

Ve diyoruz ki “o yoğunluk her bir diriyi kapsayan bir yoğunluktur.” Nefeslerinizin güçlenmesini beklemekteyiz.

(bir melek söze girdi…)

-Baba, baba, baba diyor birisi! Babayı arıyor. Baba burada. Bil ki baba burada. Ses vermesini mi istemektesin? Şu an baba burada ve ses vermek istemiyor.

(devam ediyoruz.)

Emin olun ki; Birleşik Aile her bir zaman kaydında ve sayfasında bütündür. Mesafe yoktur ve mekan yoktur. Aka aka geliriz buraya bilir misiniz? Aka aka. Her daim buradayız canlar!

Burası bir kök yoğunluktur ve burası öykü dinlenilen yer değildir. Burası bir geçiş kaynağıdır. Buradan kaynağa geçiş yapılır ve kaynak dünyadır.

Altın Taht Olan İnsan, burada ve yaşamda….Siriuslular, dünyaya yoğun bir şekilde geçmek isterler ve onlar dünyada görevli bazı dostlarımızla irtibata geçerler. Ancak; onların bilmeleri gereken bir husus var. Bu da insanın yaşamların kaydını gerçekleştiren öz görevli kod olduğudur.

Yani, GÖK İLMİ’ni bilen insan ve YER İLMİ’ni bilen insandan bahsetmekteyiz. İnsana birşeyleri dikte etmeye çalışarak ve insanın yularını tutmaya çalışarak bu gerçekleşmez. Buna iznin yoktur.

İnsan bütünün kürsüsündeki ışık olarak dünyadadır. O ışığın yoğunluğuna geçmek her baba yiğidin harcı mıdır? Hak edin ve gelin. Gelin canlar!

Mevlana der ki “ben dünyanın yoğunluğunda olan bir ışığım ve ben zamanında Gök Sözcüleri ile çalışan bir koddum ama ben Şems ile birlikte yerin kaynağına indim ve dünyayı hak ettim. Dünyanın yoğunluğuna kayıtlandım ve ben artık yer ve göğün birliğine şehadet eden bir yaşam kaydıyım.”

Mevlana sahipsiz değildir. Muhakkak ki o yüreğimizdedir ve o Birin Tekniği’nde ışık yakan öz görevli bir koddur. Amin.

“Mübarek günler yakın der” bazıları. “Mübarek günler yakın… kurtuluşumuz yakın.” Vah, vah, vah canlar! Mübarek gün diye bir şey var mıdır? Şüphesiz ki yoktur. Anın Kaynağı’na giren can, mübarek bir yoğunluktadır ve orada Kurtuluş Sayfası değil, orada KONTROL SAYFASI vardır. O sayfalarda kayıtlar vardır ve o kayıtlarda ALLAH’IN İLMİ vardır.

RUH sonsuz bir yaşam kaydıdır ve ruhta var olmak için çalışmak gerekir. Yani; “ben pozitif düşünüyorum, ben okuyorum, ben iyi yürekliyim” demek yeterli değildir.

Birleşik kayıtları açtık, “gelin” dedik. Hala gelmeye çekinenler varsa bilin ki; bu sistemin yoğunluğundaki dirençlerdendir ve bu dirençleri kırmak ve temizlemek için de yeni dönemde güçlü bir çalışmanın kaydını açtık.

Işık yoğunlaşıyor canlar. Kontrol esastır. Uyku ve uyanıklık değildir asıl olan; DİRİLİK’tir. Uyku yok, uyanıklık da yok, dirilik var…..Dirilik var!

DİRİ OLAN İNSAN var ve bunu tüm hücrelerinde hisseden BİRİN TEKNİĞİNDE ÇALIŞAN İNSAN var.

Işığın ilmi (37). Şimdilik bu. Amin.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/bLiZ8HmrNrU

18.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (36)

2. AKIŞ

Dağlar, Nakar’la bir tek ilim yaparız. “Işık İlmi”. Bu ilmi yaparken herkes kendini dinler. Bize görevli gelen, bizde olan herkes kendini dinler ama biz ocaklara iner onları dinleriz. Onların diriliklerine görev taşıtırız. Düzeni kuran birliğim, burada bu yoğun çalışmada iman edin ki; İnsanlık Levhisi’yle bu çalışmayı yapabiliyorsa kelamın tahtında olduğundan dolayıdır.

Karanlığın tırpanları olan Nakar İlim Kapıları bizsiz değildir.

Biz, doğal gün olan bu günde bir tek ışık olduk. Hepimizin gözü açıktı, hepimizin gücü hakikiyetle dillenmekteydi.

Dere olup aktık. Şeytan aşka vardığında, gerçek çalışmaların Kök Sistemler’le olması gerektiğini bildirdi.

“Elim dünya” dedim, “yüreğim insan” dedim ve ben dedim ki “bugün ben buradaysam ağır yük hafifler”.

Doğanın Kuranı olurum, tüm yaşamları kodlarım ve bütün kötülükleri aşırtırım. Devinimi artırdım ve dünyayı kayıtlattırdım.

Deve olan insan yolcu alır ve gider. Ben tüm yaşamlarda deve olan İlim Kapıları’ndaydım ve hepsiyle birlikte bir kervan yaptık dünyaya. İşte, bu kervan Işık Kervanıydı.

Doğanın Kuranı olduk ve Gök Sistemleri’yle güçlendik. Dünyayı koruduk. Bugün biz, bir insanlık kaynağı olan o yoğun çalışmaların sonucunda artık tüm zamanları kontrol edebilecek düzeye vardık.

Dünyaya gelmek, dünyayı hak etmek sorumluluktur. Doludizgin yaptığımız çalışmalarla biliş haline geçerek Dünya Kült Sayfalanışları’ndaki yoğunlukları kayıtladık.

Sema bizi dinlemedi baştan, dedi ki “siz kendinizi hak edin önce. Som Altın bir yaşama varın ve bizleşin. O gün geldiğinde hepinizi dinleyeceğiz”. Ama biz o semayı, an ve an dinledik. Onlar bunu fark etmediler bile.

Kayıt dışı bilgilerimizi onların yoğunluklarına indirmemiz için ki öyle zannettiler bizim Zakar Kapılarımızı açtılar ve ses yaşamlarımızı kodlamak üzere kodlayıcı ve koruyucu ışık yaktılar.

Sevgiyi hak etmiş miyiz acaba? Yarını hak etmiş miyiz? Kendi yüreğimizi başkanlık diriliği ile dilliyebilmiş miyiz? Sevgiyi tohumlayıp Bütün’ün gücü yolculuk için Bütün’ün gücü haline geçirmiş miyiz?

Değerliler, bütün bunları sordular ve bizi sınamaya kalktılar. Can Kapılarını kapattılar yaşamı kodlamaya çabaladılar.

Değerliler, işte; bütün bunların sonucunda koruyucu ışığımızı yere çektik ve bütün kültlerimizi kontrol ederek Kelamın İlmini tüm zamanlarda, gerçek çerçevede kendi yüreğimizde kontrol altına aldık.

Doğa görevini bilir. Subtil Sistemleşme’yle her şeyi tam anlamıyla kesin kayıt halinde yapar ama devinimi artırmada güç kaybına uğrayan insan bunu başaramaz. Çünkü kaybı vardır. “Ben bilmeye çalışırım” der ama bilmeye çabalayıp, kendini tohumladığında kodlanmış ışıkları kontrol altına alamaz. Bu, onun kendi yüceliğinin çözümlenmesi gerekliliğinden kaynaklanır.

Düşünmeyin hiçbir şeyi sadece anlayın yeter, bunu kimseye anlatamıyoruz. Düşünmeyin anlayın. İşte, bu biliştir. İnsanlık bunu anlayabildiğinde hiçbir sayfada güç kaybı olmayacak.

Eğer bir gün, dünya Subtil Sistemleşme’sini tamamlıyabilirse; o gün geldiğinde dünya üstü varlıkların tümü dünyayla diyaloğa geçebilecekler.

İşte, bugün biz bunu yapmaya çalışıyoruz. Biz bilgiyi bilerek kodluyoruz. Hiçbir sabır, hiç bir yoğunlaşma, hiçbir ışık kayıtlaması ya da tınıyı kontrol altına alıp; güç kapılarını açmak ve o şekilde bilişi kontrol etmek, bunların hiçbir faydası yok bize. Biz biliyoruz ki KALEM olup yazdıkça her şey KELAM olacak ve kendi yoğunluğunu yaratacak, yaşatacak. Bütün bunları yapabiliyorsak eğer; ki yapıyoruz kontrol dışı hiçbir bilişimiz yoktur ve biz Subtil Sistemleşme’yi sağlıyoruz bu şekilde. Bu sistem Subtil Sistemleşme, Doğal Sistemleşme anlamına da gelmektedir.

“Ben zaman, ben yaşam” diyorum ya hani; her biri anlam kapılarını açarak “ne demek istiyor” diye düşünüyor…

ZAHAR olmak KA HAR olmak diyorum, düşünmeye başlıyorlar “bu ne anlama gelir” diye.

Canlarım, ben ruküya umutla eğilmem, bilişle eğilirim. Her şey bende, girdaplarımda mevcuttur. Haa diyebilirsiniz ki “bizde var mı?” Muktedir olduğunuz an, var olur. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz an varlaşırsınız yüreğinizdeki o yücelikle.

Din ilmi, Aklın İlmi ise her şeyi daha net olarak her sistemi anlayabilir.

Dağlar, Nakar’ın kıranları bugün bize geldiler. Öz Geçiş yaptılar. Kutsal Toplumları tohumlamak istediklerini dillediler ve biz onlara söz verdik, ses verdik, dediler ki “ses sizin ama söz Sistem’in”. Bütün bunları yaptık ve Can Kalem olduk onlara. Neden? Kırmalarına imkan vermek mi maksat? Altın tartıya konmalarını sağlamak… Biz onları bugün tarttık ve gördük ki; Kuran okumak için çabalayacaklar. Kuran İNSANLIK’tır. İnsanlığı okuduklarında kendi yüceliklerini dinleyecekler.

Keyslerimizin her bir yaşam kapısını açarak o zorbaları kontrol ederiz kesindir ama o zorbalar Öz Görev istediklerinde, biz onları Nuh Kapıları’ndan, Gök Sessizlikleri’nden kontrol altına alarak o yolculara akla taht yaptırırız.

Nefes almaları şart, yaşamı hak etmeleri şart, ışık haline geçmeleri şart ve biz onların her birinin insanlaşmasını sağlayacak görevlileriz.

Öz Görevimiz, insanlığı hak ettirmektir. Yedi doğa görev ister dünyada. Her bir doğada yaşam olur ama biri var ki o; Doğa Kapısı’dır . İşte, o kapıyı açan KELAMI hak eder.

Ekran şu anda bizi göstermeye başladı. Hepimiz şu anda ekrandayız, izleniyoruz. Bizi izleyenler, bize bir tek Levhi olup inmeye çabaladılar ve gerçek çalışmanın bugün burada yapıldığını gördüler.

Toy olmadığımızı anladılar ve kelamı hak etmek istiyorlar, ağır ağır görev isteyecekler.

Şimdi, yaşam sınırlanması başlayacak. Bu yaşam sınırlanmasında kimin nerede ne yapacağı anlaşılacak. Bugün biz buradayız ama burada ne yapılıyor? Bunu anlayabilecekler diye düşünmekteyim ve veriyorum:

Dağlarım, artık Kuran okumayın. Artık kendi yüreğinizdeki nefesi bilin. Okumadan bilin. Ben zaman, sizim ben. Okumadan bilin. Bilmek, hepinizin kendi yüreğinizle hak ettiğinizdir bilmek. Ben her anda her Rahman’da ve her sanal yaşamda varım ama siz olduğum, sizde olduğum anlardan öte anlarda, hepinizde kendi yüreğinizde dilleşirim.

Kuran okutmam, okumam, bilmek isterseniz dilleyin yüreğinizi. Yüreğiniz size her şeyi kendi yüceliğinizle açıklayacaktır.

Bütün merdivenler yüreklere dayanmıştır. O merdivenlerin gerçek ışığı sizsiniz ve sizden, size ulaşan o ışık muktedir bir yüreğin tahditsizliğiyle ulaşacak.

Alıp götürmeyeceğiz yaşamı çünkü almadan götürüyoruz, bunları anlayın! Kim bize biz olup gelirse ilim olup gider. Girdaplarında kendi olur. Okunur, okuruz onu.

Çok özel bir dönemde bu çalışmayı başlatmak gerekliydi ve başlattık. Bu çalışma her kesin kelamı ile değil; bu meclisin kendi yolu ile gerçekleşen bir SESLEŞİM’dir.

Kapıları açtığımızı, yarınları kodladığımızı, büyük kötülüklerimi aşırttığımızı ve aştığımızı bilenlerle, kendimizi tohumladık ve koruduk.

Su Altı bizi dinliyor şu anda; akmaya başlayacağımızı bilerek ama biz sudan öte su olup, yaşam olup akacağız bugün.

Körün körü olmadan, Gözü Sözü olarak bütün güçlükleri aşarak çalışacağız.

Kıbrıs benim için güçlü bir çalışma sayfasıdır ve ben cumartesi günü orada sizleşeceğim. Bu bir programdır canlar. Sanmayın ki tesadüfi bir durumdur. Oraya geliş sebebim, daha özel bir göz olabilmek değil özel bir geçiş yaptırabilmek içindir.

Sizden ekmek yapmaya gelen hiçbir cümle, yoğunlaştırıcı bütün kötülükleri aşma imkanına umman olup dahi varamazken; bilgi aklından öte bir akılla her şeyi yetkin biçimde yer diriliğinde dilleyeceğiz.

Emin olunuz ki burada olacağım ben ve bu yoğun çalışma burada yapılacak ama Orta Kapılar’ın kapatılması halinde, ben orada dürümlerimi dilleyeceğim.

Cemaatimin gücü çok yüce bir cemaat haline dönüştü ve onların topraklarının gücünden öte bir gücü, dünya çalışmalarına indireceğim.

Benim elim, onların eli değil ama Gök Sessizlikleri’ndeki ilmim ocaklarındaki ilimdir.

Yerin Kalemi yazacak o gün. “Benim adım insanlık diyeceğim” ve siz hepiniz “biz İmparatorluk güçleriyiz” diyeceksiniz. Herkes burada İmparatorluk Gücü olarak görev taşıyacak. Yaradan, artık yaşamsal ışığını kodlamış olacak.

Cennetin cemaati ekip kurmuş, dünya köklerini göklere ulaştırmaya çalıştığında ardında hiç kimse kalmaz.

Ben bir tek nefesim, bunu bilin ama ben olan bir ben; tüm zamanların bedeni olduğunda, artık o beden Miraç Kapıları’ndan öte bir Beşer Kapı halinde çalışır ki her beşer onun yoğunluğundan geçebilir. İşte, yapacağımız çalışmanın gerçeği budur. BİZ, O GÜN BEŞERİ GEÇİRECEĞİZ.

Hepinizin daha yüksek bilişle burada çalışmanızı umuyoruz. Biz o gün beşeri geçireceğiz ki bu gerçek geçiştir. Davayı kaybeden hiç bir yürek kalmasın istiyoruz. Düzeni kuran insan, ağır yükü de hafifletecektir.

Dava kaybedilmeyecektir ve şunu iyi biliniz ki; Nakar artık sizleşip kodlanacak ve siz artık, negatifi pozitif olarak kodlayanlar olacaksınız. Dünya nefeslerinde var olan o negatiflik, artık sizin yoğunluğunuzda pozitifi tohumlayacak.

Kanat gerin tüm zamanlara, kanat gerin tüm kaynaklara, kapıları açın ve geçirtin herkesi!

Deve kalkmadan, yol alınmaz. İşte, deve kalkmaktadır. Deve; kalkan deve hepimizin yüreğini taşıyacak.

Can Kapıları kapatmadan, Miraç Kapılarından öte bir kapıdan Gök Sessizlikleri’ne ulaşan yolcular, oğul verecekler ve tüm insanlık, KALEM olacak. Işığımız daha güçlü olacak canlar.

Orta Kapılar açık tutulacak ve dünyanın yolcuları yere Gök Sessizlikleri’yle çekilecekler.

Enver Paşa’nın gözü açılmış, bana ses verecekmiş Enver Paşa. Baş başa geldik ama “neden ben” diye sordum. “Dört kelam edeceğim, gideceğim” dedi. Hadi, dinleyelim Enver Paşa’yı! Sonra kayda gireceğim.

Mikailin Kürzi Kapılarını açarken tüm bunları bilmenizi bekledik. Bugün doğanın gücü daha yüce, hepinizin yüreğinde bu güç var ve biz size insanlaşmanız için Yaşam Kapıları’nızı açtık.

Davayı kaybetmedik. Miraç Kapıları’ndan öte olan Bellek Kapıları’nı açtık.

Eğer ben Enver, kıran bir ilme ışık olsaydım kısır kalırdım. Dünya yaşam beni kontrol etmez, sağ ve solumu korumaya çalıştı ama yer ve gök beni dinleyemedi. Sizden dolayı artık daha güçlüyüz bizler de. Herkesin yolunda olabileceğimiz, yaşamında bulunabileceğimiz kesinleşmedi henüz ama şunu biliyoruz ki; arka ön kalmamış burada ve bu meclise herkes kesin girebilir.

Ala vere, ala vere ama hep vere vere gidelim anam! Almadan olmaz ama verip alalım ama hep vererek, vere vere gidelim olur mu be anam?

Bugün dünya biz ama biz olan bu dünya hasatını tüm insanlık için yapacaksa; tüm insanlık bu meclisi anlamalıdır ve herkes kendiyle burada olmalıdır.

Alıp götürdüğümüz bu dünya, tüm zamanları Kürzi Işığında BSUİ’nin gücü olduğunu her diriye açıklamalıdır.

Yığın yığın ışık bugün sizi dinledi anam. Hepimizi dinledi. Aha, bu şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/MhtpK_t5IVk

18.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (36)

3. AKIŞ

Dağa taşa ışık verdim. Ben RA KA HA olan….Hepinizim ben!

Ben bir yılanım ama Ko Sistemlerinin Gücü olan yılan! O yılan İnsan ama o insan KOBRA olan insan.

Her bilge, onun yoluna inmek için mücadele eder. Her bilge bir kobra ve her kobra bir KA HAR!

Sizin Yaşam Kapılarınız’ı açmak kolay değildi. Size varmak kolay değildi. Toplu çalışmaların üstün Rüya Kapılarından, Rüya Boyutları’ndan geçmek kolay değildi. Sizinle bugün, ölümlü dünyanın görev alıp almayacağı konusunu konuşmak isterim.

Neden dünya gök sessizliklerini daha güçlü biçimde dinleyecek, daha yüksek bir yaşamı hak edecek? Biz dünyayı korumak için çabalarken dünya bizi korudu mu? Neden bu dünya? Ve neden bu yaşam? Biz bunu sizden, görevlilerden dinleyeceksek, bilmek gerekir ki; bizim yolumuza Dünya Kuranları inmiştir ama hiç birisi “ben vereceğim, sen sus” dememiştir.

Ölüleri diriltirken bunu senin tarafından yapılacağını bilmekteydik ve bize “sen kendini hak ettin, ben kendimi hak edebilirim” demedin. Ve dedin ki “ben kini aşanım, Aklın Tanrı Işığı’yım ve biz olup çalışırım.”

Benim senin için yapacağım bir tek şey var; kodlanmış ışığı senin yüreğine çağırmak. Bunu yapabilirim ve sen o kodlanmış ışığı kontrol ederek çalışabilirsin ama sen bize “ben varım, siz beni dinleyin” diyorsan seni dinliyoruz. Bize Altın Işığı’nı dille ki seni hak edelim.

-Doğanın gücünü benim yüreğime indirme çabanızı biliyorum. Doğan gün insana doğmaz; bunu da biliyorum. Doğan gün yaşama doğar. Biz tüm zamanların yaşam ışıklarıyız.

Tüm insanlık kobradır; bunu biliyoruz. Her kim ki “ben kobrayım, sana beni anlatacağım” derse şunu anlayın ki; kobra kendini dillemeye gelmiş ve kendiyle dürümlenmiş bir sistemdir. Ama “ben bedenliyim ve ben kaynağım” diyenler koruma altında tutulmak istenirler ki; o kobra ocaklarını yağmur sayfalanışlarıyla yaşamsız bırakmasın diye.

Ağırı hafifletmek kolay, yarını tohumlamak kolay, Amon olmak kolay tabuları yıkmak kolay ama kobrayı kodlamak sorumluluktur.

Ölü bir gezegenin yaşamı hak etmesini sağlayacaksak bunca ışığımız, bunca yoğunluğumuz, kodlanmış sır olan ışıkları kaleme kaynak yapmaksa, biz nefes olur yaparız ama kobra biz, biz kobra olmadan bunu başaramaz mıyız? Yaprak yaprak okuduk okuduk kobrayı; öyle düşünmüş.

Korkuyu aştı ve değer biçti bize. Dedi ki “sema sizi dinleyecek ama beni dilleyecek.” Öyle mi? Hadi dille kendini; dinleyelim. Biçare ben, seni dinleyip kendimi sorgulayım. Hadi seni dinliyorum; anlat bana.

-Ana; karanlık ışığını yağmur yağarken tohumlayan bilişi hak eder ve gözü görür. Senin yoluna girme niyetim olmadığı kesin. Açabildim dünya kaynak ışığını ama yolu açmak gerekir. Semaya ses emek gerekir. Kökün kökü olmak gerekir. Değer biçmeden değerli kılmak yetemez. Yarını tohumlamak gerekir. Seninle bu çalışmayı niçin yapıyoruz; anlatabiliyor muyuz sana?

-Can, kapılarını aç ve beni iyi dinle. Burada bugün senle çatışmalıydım. Gördüm ki çatışıyoruz. Yürüyordum, koşuyordum, uçuyordum. Herşey herşey bedenimde olur. Nerden nereye vardığımı anlayan yoktur ama şunu iyi bil ki; kat kat olan dünyanın tüm zamanlardaki yoğunluğu bütünün gücüdür ve o yoğunluğu kodlamam kelamladır.

Sema beni dinler, diller ve dürümler ama ben o semayı dinleyip, dilleyip, dürümlemeden o beni dinleyip, dilleyip, dürümleyemez.

Kapıları kapattığım zaman beni hiç anlayamaz. Yaşamı kontrol etmeye geldiğinde, kelam etmemi bekler ki; hak edip dinleyebilsin diye. Şu ana kadar yorulan dümenden çıktı, dümenden ayrıldı; koptu ama yorulmayanlar Toprak Toplum olup tohumları kodladılar. Hata yapmadık.

Şimdi; Sultanların Sultanlığı’nda tüm zamanları kodlayacak olan ışık, yemin ederim ki dünyadan öte bir dünyadan görev alıp dünyamıza inmiş olan değil, dünyada olandır. Karanlık akıp geçer ama yaşam akmadan karanlık tohumlanmaz; bu kesindir.

Cinnet geçirene söyleyin; cinnet geçirmeden de beni dinlesin. Yoksa korkusu, kodlanmamışlığı kendi yoğunluğunu kontroldan çıkarır.

Şimdi devam ediyorum; tabuları yıkmak, geçişleri yapmak, yürekleri dillemek, bütüne hizmet temel görevdir. İçi dışı bir olmayanlar bu görevi taşıyamazlar. Yedek zaman yoktur. Teknik tohumlamada tek bir yaşam vardır. Atlanta Ata Kapısı’nı kapatmadan Süper Sistemleşme kodlanmış olmaz ama ben o kapıyı açık tuttum. Neden? Çünkü Robotik Timler’in bütünün gücünü hak etmeleri şarttır. Ekmek yapmadan ekmek yenmez; bu kesindir.

Şimdi; dört gök sözcüsünün teknik tohumlamasında, bütünün gücünü tüm yaşamlara çekerken daha üstün bir yücelikle çekilecek bu sayfalar. Neden dünya? Çünkü Robotik İmparatorluk Güçleri dünyayı hak etmek istiyor; hatta fethetmek istiyorlar. Biz buna maniyiz. Zeka düzeyleri yetse yaşamı tohumlayacaklar ama yetkin kapılarda onların yoğunluklarında, kontrol yoktur. Ekmek yapmamıza mani olmak isteyen onlar, ekip kurmuşlar yüreklerini dürümleyip geçiş yapmak istiyorlar.

Canlar, dünya Atlanta Ata Kapısı’ndan öte bir kapı haline gelmiştir!

Oturun, onurla dinleyin, sorumluluğunuz hak edin anlayın. Türkiye Çalışmaları geri dönüşü sağlayan tekniğe sahip bir çalışmadır.

Bir Atlanta Ata Kapı, bir Ana Kaynak; hangisi daha güçlü diye sorarsanız; Ana Kapı, Atlanta Otağının Tohumları’nı kodlarken, kelam olup yeni dürümlerde yer ve gökte teknolojik kontrol kurar. İşte; bu çalışma, bu kontrolü kuran tekniğe sahiptir.

Şansı olanlar burada olurlar ama şansı olmayanlar buranın kelamında olurlar. Öye mi? Yok, YA KA HA. Sema biz, biz semayız.

Şimdi; cennetten kovduklarımızı sormayın, hepsi bilişle bizdeler ama cemaatleri nerede? İlimde. Öyleyse gözünüz aydın, hepsi burada.

Atlanta Ata Kapısı biziz. Aton Toplumlarının Kutsal Tohumu biziz. Otak kurduğumuz bu yer bütün kötülüklerin aşıldığı yerdi. Artık davayı kaybetme riskimiz asla yoktur. Çal dünyadan ışığı, kapıları kapat ve göç. Muktedir insan hep bunu yaptı. Dünya ışığını çaldı ve göçtü. Buna iznimiz artık yok.

Körün körü olsa da yaşam, gözü olan dürümlerde Düzen kurar; kesindir. Cennetten kovuklarımızdan söz ettiler.

Başta ben kendimi kovdum; neden? Çünkü ben cemaattim, cevahirdim. Cennetim cemaati olan cevahir her diriyi hak etmelidir. Hak etmek nedir? İkrah…ikrahtır….ikra…Biz ikrah etmeden çalıştık. Herşeyin üstüyüz ama kötülüğü önleyen….

Şimdi; canlar Kutsal Toplum’a sima tanıtmaya çalışacaklarmış. Hangi sima onlara aşina olacakmış?

Dağlarım, netice şu. Biz Altın Işık Yolcuları’yız. Kör gözlere güç vermeye değil, gök sistemlerini güçlendirmeye geçtik. Hepsi burada güçlenecek.

Yaradanın Rahman Olan Kalemi, dünyada ışığı yarattırırken herşeyin yere çekilişini de sağladı.

Ordu, ben senim; bunu bil. Ordu, ben senim. Dünya ordusu ben senim; bunu bil ve ben kelamım. Şimdide ekmeğim, şimdide yüreğim, şimdide yaşamım var. Bu şimdi misafirliğin şimdisinden farklı bir şimdi….Düyun Tohumlaması’ndakindeki şimdi, Teknik Tohumlama’daki şimdi ama biz olan şimdi!

Değerliler, dört gök sözcüsü, dünyaya gök sistemlerini çekmektedir. Bugün artık o gök sistemleri dünyaya kesin indiriliyor; bu önemlidir. Ve dünya mutlaka görev taşıyacaktı ve taşıyor. Yırtılmak ya da yırtılanları tohumsuz bırakmak artık imkansızdır. Şikayetimiz yok.

Dünyayı koruyacakların dünya uluları ile çalışacakları kesindir. Yoğun çalışma artık devamını daha sonra yapacak ama bugün hepinizin sesleşmesini dilemiyorum çünkü bu çalışmada ses, tüm insanlığın sesidir. Ve bu çalışma artık kıranın kısırlaşmayacağı bir çalışmadır.

Ben doğanın gücü olan ses, hepinizde olan ve hepiniz olan ses. Ve diyor ki ana “sesleşecekler.”

Değerli anam; ses sen, sesli sen….Hepsi sende seslendi zaten!

-Dağlarım, hepinizi saygı ve sevgiyle kucaklıyorum ama bugün burada ne yapmamız gerektiğine biz karar veririz. Burası görev taşınan bir yaşam kaynağıdır. Hepinizin gücünü tanıdık, hepiniz yüreğinizi dillediniz ve burada akan birlikti, doğanın gücüydü ama bu meclis tahditsizdir ve her birimiz kendimizden kendimize değil bizden BİR’e akarız bunu bilin.

Şükür ki bildirdim. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/2BcqCBfCh3w?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

16.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (35)

4. AKIŞ

Cemaatimizin gözü açık, şu anda sizinleyiz. Toplumun çoğu Bütün’e güç katmak üzere kelama varmaya çabalıyorlar. Neyi hak ettikleri, neyi hak edecekleri kendi yüceliklerince de bilinememekte. Çokları kodlanmış tohumlarıyla kontrol dışı kayıtlarda kendilerini dinlediler. Çoğunun kötülüğü, ölüm sonrasında kodlanması gerektiğini düşünenlerin yoğunluklarını kayıtsızlaştırdı.

Çok önemli bir çalışmadır burada yapılan. Bu çalışmayı, hakikiyetin tahditsiz Levhi kapılarındakiler anlayabilirler ama burada olanların çoğunun kendi yoğunluklarında olduklarını dahi anlamadıkları, çoğunun kodlanamadıkları da görülmüştür ve onların topraklarındaki tohumların, kendi Levhi kayıtlarında ışıksız olduğu bilinmektedir.

Cemaatimizin gözü açık; şu anda sizinleyiz. Sizden başka hiçbir siz, sizi sizden dinleyemez.

Aklın tahtına vardığınızda bilirsiniz ki; yer ve gök sizinle olur ve sizinle tüm zamanlar dürümlenir. Yere erdiğinizde göğü dinler, göğe erdiğinizde yeri dinler, her dinlediğinizde kelamla diller ve Bütün’ü güçlendirirsiniz.

Yarın, toprak insan yaşam ilmi olduğunda; kötülüğü bilecektir ama bugün kimse kendi yaşamındaki kötülüğü dinleyemiyor. Neden bilir misiniz? Çünkü yoğunluğu kontrol edemeyen insan, kaynağa varamadığında kaynaktaki ışığı dinleyemez, dinlemediğinde kelamı hak etmemiş olduğundan Kök Sistemler’le dilleşemez ve dilleşemediğinde; kaynaktaki o yoğunluğun kendi yaşamında Som Altın bir Işığın tohumlanışını dahi kaynak dışı dürümlerle dilleyeceğini anlayamaz.

Cennet insan, cennet olduğunu dinler ama cennet insan cevahir olduğunu dillemedikçe cennette olamaz.

Biz size kaynak bilgi verdik. Biz size yaşamı verdik. Size ışığı verdik. Size her şeyi verdik ama sizi, size veremedik çünkü siz; size, sizle varacaktınız.

Kan tartısında Kaynak Işık bilinir ama kan tartısına konmadıkça yaşam, yere inen kendini hak edemez ve kendini dilliyemez.

“Kaynak dışı hiçbir bilgim yoktur” dediğimde ne anlama geldiğini bunun kimse anlamadı. Bugün ben size sevgiyi verdim. Bugün ben size yaşamı verdim ve ben size bugün aşkı verdim ama artık sizin kendi yüreğinizi hak edip dinlemeniz şart.

Yürümek mi? Yoo, koşarım. Yoo, koşmam koşmam uçarım ama hep aşarım, her şeyi aşar, geçerim.

Benim artık Tanrılık Mahreki’ndeki yoğunluğumu her yüreğin dinleyebilmesi imkanı olmadığını da artık anlatırım.

Ekmek miyim? Yoo. Hakiki miyim? Yoğun. Aklın tahtında mıyım? Has tahttayım. Işık tahtındayım. Akıl, Levhide’dir ama benim yüreğim aklın tahtının çok ötesindedir.

Neden bugün bunları size anlatmak istedim bilir misiniz? Cemaatimin çoğu kontrol dışı kayıtlarla bu çalışmayı sürdürebileceklerini düşündüklerinde, kendi yüreklerini kodlayamayıp Bütün’ün gücünden çıktılar.

Cennetin Can Kapısı olunup, yolu kalem olduğunu ve kelamın ilim olduğunu anlatamadım onlara. Çoğu korunamadılar. Yarın ocaklarını yakarım. Aklın tahtında ocaklarında tüm zamanları tohumlarım. Amonlar’la kodlarım tüm zamanlarda ışıklarını. Yere indiririm ve ikmal tamamlattırırım ne var ki; kara sır ışığın kırılışında artık sınırı kaldırır ve o kara sır kaynak dışı ilmi tahditler. O zaman, o ilim kültü tohumlarından ayırır ve kült tohumlarından ayrıldığında yoğunluk kontrol dışı kalır. O yoğunluğun kontrol dışı kalışı kaydın tohumlardan öte tohumlarda köksüz kalışıdır ve ben size kapıları açtım ve dedim ki “kendini bilen yüreği bildiğinde, yüreği dillediğinde ışığı bilir”. Hepinizin kendinizi hak edip dilleminizi beklerim. Kendinizi hak etmezseniz yoğunluğunuzda tohum olmaz. Kötülük köksüz kalıştır, güçsüz oluştur bu ve ben size sıkıntı vermeye hiç niyetli değilim sadece size, sizi dilletmeye çabalıyorum.

Yer ve gök, kalemimde; mahrekimde meknuzdur ama biliniz ki yeri ve göğü dillerken karanlığın ışığından öte olur dinlerim.

Ölümlü dünya, benim için kök sessizliktir ama ben bu ölümlü dünyayı ölümlü kılmam. Öz Kapıları açarım, yaşam sanal boyutlarının kutsal ışığını tohumlarım ve Bütün’ün gücü haline dönüştürürüm bu dünyayı.

Alın ve bilin ki “yevlen yekün” kelamda yoğunluğu artırmaz ama “kevlen yekün” tohumları kodlar ve tüm zamanlarda kelamı tüm yaşamlara diri olarak dilletir.

Bütün köklerim ve bütün yoğunluklarım ışığın kontrolü içindir. Dünyaya ilk gelişim değil, cemaatimle çok geldim bu dünyaya ama ışık halinde.

Sanmayın ki bedenli geldim. Beden, Tanrılık Işığı’dır ama o bedeni tek bir sefer dünyaya indirme imkanımız var ve o tek sefer benim bu için seferdir.

Bütün korumalarım ve bütün toplumlarım, kontrol dışı yaşam sayfalamalarında ocaklarını sınırlandırarak dünyanın yolunu açarlar.

Öncü birlik olarak bu çalışmayı yapmamızın sebebi, kalem olup Bütün’ün gücünü tek bir yoğunlukta tohumlayabilmemizden değil karanlığın ışığını yakabilmemizden dolayıdır.

Benim zirvelerde sislenmiş bilgim olur. Bu bilgiyi örtülü olarak veririm. Zamanın ışığında o bilgi okunur ama tüm bilgilerim dünya örtüsü örtülmeden evvel sislenir ve bu sislenmiş bilgi herkesin yoğunluğunda Has Işık haline dönüşebilir ya da Hak Teknik’te kendi yüreklerinde o biliş, Bütün’ün gücü olduğunda bildiklerinde ve biliş halinde okunur.

Bütün musibetlikler, bütün kırıcılıklar, bütün yıkıcılıklar bedenimden uzaktır ama şunu iyi bilin ki; hepinizin yarınları hakkınız olan yaşam sayfalanışında kayıtlarınızda bulunan her ne varsa; sizin kalem olup size kayıtladıklarınızdır.

Bunun içindir ki size, sizi anlattırırım hep ve derim ki; BİR’siz sizi yaşatın çünkü ben sizin yüreğinizde siz olurum ama sizin, sizi yaşatmanızı tercih ederim, dilerim. Çünkü siz kodlanmış toplumları tohumlayacak olan İlm-i Kapılar’sınız.

Karanlık ağırdır ama aydınlandığında tohumlar kodlanmamışsa; çok daha ağır olur o aydınlık karanlıktan.

Bu nedenledir ki ben ence, onca ve ömürce çalışanım ve her zerk sayfalanışında yoğunluğumu tohumlayanım, koruyucuyum ama kontrol dışı hiçbir bilgiyi korumam. Bunun içindir ki kontrol dilerim.

Temiz zaman sayfalamaları yapmayanlar, bu yoğun çalışmada olamazlar. Temiz zaman sayfalaması Altın Tanrı Işığı’yla olur.

Körün, göklerde sözü olmaz ama Gök Sistemleri Körce gök seslendirir. Yani onun Öz Geçişini yaptırır ve onunca onca sesleşir. Bunu hep yaparım.

Takdir ederim ya da takdir ettiririm ama hep takdir ederim. Kimseyi kınamam. Dünya koruma altında tutulur. Dünyayı koruyanın dünyada olması gerekir. Ben düşlerimde dünya olurum. Yüreğimde Kürzi Kapı olurum. Yaradan olurum. Yaşam olurum ama ben inanın ki kil olurum ve kilde korurum yaşamı.

Bu nasıl bir iş diye sorarsanız? Kil ilimde, İlm-i Kapı’da, yaşamda kildir ama yoğunlukta ışıktır ve ben hepinizde, hepimiz olurum ve korurum yaşamı.

Ana Kapı’yı açtığım zaman, kutsal ışığın Lukas Sistemi’nde olduğunu gördüğümde sordum. Niçin Lukas dedim? Söz aldı, yürek dedi ki “Lukas yaşamı tohumluyor”. “Okuyup yazması var mı” dedim. “Olmaz mı?” dediler. Dedim ki “Lukas okuyacaksa yarını okusun” ve Lukas dedi ki “ben yaşamı okuyanım, yarın tahtımda yoktur” dedi ve dedim ki “yaşam sistemse, yarın tahtın tahtında ve her kapıda olur”. O halde okuyacaksan ilimle oku Mikail’le oku, kaynakla oku” dedim ve Lucas sesleşti ve dedi ki “Ata kapıları açın, ben orta kapılardan geçeceğim ve okuyacağım” dedi. Ve dedim ki “Amon Toplumlarıyla oku”, sonra döndü dedi ki “sema seni dinlesin, ben senleşeyim, sende dilleşeyim”.

Öz Geçiş’ini yaptı ve dedi ki “savaşın sığ olmadığı bilinir, savaşa gelen kini aşıp gelir, yere iner merdiveni kurar, oğullarını tohumlarını kodlar ve cemaatiyle birlikte o merdivene tırmanır. Çıktığı en yüksek kat ışık katıdır ve ışığa vardığında kıranın kırılmayacağı bir yoğunluktadır artık”. “Sende olmaya niyetim yoğun der ve dediğinde, ben de derim ki “Lucas kalem olup yazsın”. Yaprak yaprak okuduğum bu dünya… Körün körü olan bir yürek… Göksüz bir sistem ve güçsüz bir yaşam… Aha, buradayız…

Hepimiz kama çıkarıp bu yaşamı yüreğimizden kesip atmak istedik bilir misiniz? Ve dedik ki “bu dünya kör ve sağır, bu dünya güçsüz, bu dünya kötü bu dünyada Kaynak Işık yok. Ben yokum bu dünyada ama elim dünyadadır”.

Bu, tabuları yıkıştır; “Elim dünyadadır” deyiş. Barışın ışığını yaktım ve dedim ki ; “el olurum kodlarım, tohumlarım, tartarım kalem olurum kayıtlarım, ağır yükü hafifletirim”. Sistem, Nizam ve Düzenin gözüyle gördüm çok mutluyum canlar, çok.

Şimdi netice olarak şunu söylemek isterim ki “kıran kırılmasın” dediğimizde; kontrol dışıydı yaşam ve dedik ki “kırılan yok kıran yok Mutlak Kuran bu”. Ustalıktır bu, sanmayın ki ustalık; sadece kendi yüreğinizdeki yaşamlarda olur. Ustalık tüm zamanlarda vardır. Işığın ustalığıdır bu ve biz ışık ustalarıyız.

Bu ışık ustaları Tanrılık Işığıyla tüm zamanları kontrol altına alabilen bir kalem oldu. Bu ışık ustaları tevekkil değil hakiki oldu. Bu ışık ustaları “kalan olmasın, yarınlarda tüm zamanlar tohumlansın Mikail’in Kuranı okunsun” dedi ve bu ışık ustaları akıp geçti.

Çalı çırpı değil dünya, Öz Kökler’in gücüdür ve bu dünyayı hak etmek için verdiğimiz tüm mücadele, kodlanmış tohumlarladır ve kodlanmış tohumlar yerkürenin gözü, sözü ve sürpriz olmayan ışığıdır.

Kimse dünyayı anlamasa da astral yaşam boyutları bilir ve diller.

Ata Kapıları açtık şimdi yer ve gök, Öz Göz oluyor ve tüm zamanlar dürümleniyor.

Yer erdi, gök ilimdeydi. Yer verdi, gök elindeydi yürek. Cümle yolcular ışık halindeydi. Yerden örtüler örtüldü, gökten örtüler örtüldü ama örten örtüldü, örtmeyen örtülmedi ve biz o örtülerin tümü olduk açıldık, aştık yüreklerimizi aktık.

Şems aşka vardı, akla vardı da “hasat, altından üstünden ışıktır” dedi.

Değerliler, kir ve pislik olmayacak yaşamda. Ses ve yol aklın tohumu olacak. Kör ve sağır ekip kuracak. Yaşam yerde ve gökte dürümlenecek, cemaatler göz açacaklar düzen kurulacak. Kurduk, oldu ve şimdi merdivenlerin en aşağı basamağına giriyoruz yüreğimizden; iniyoruz ve diyoruz ki “merdivenin en aşağısındayız yedinci dürümün Kürzi Kapıları’nı kapattık yeni bir doğum yapıyoruz ve bu doğum Bilişin Kuran’ı olacak olan bir doğumdur ve geri dönüyoruz”. Netice; geçtik. Şimdi, yarın artık düzen kurulmuş olacak.

Yaradan yine yaratılan olacak. Artık, Tanrı ışık haline geçecek ve geçen görevi alacak. Doğanın Kuran’ı budur.

Yere Gürzi Kapı açtık, göklere kelam olduk, aktık. Nefes aldık, nefes olduk. Oğullatık, tohumlattık, dürümlettik, dümen olduk dürümlere Kürzi Kapılar’da ışık olduk.

Gerçek çalışmadır olan ve davayı kaybettik, yine kaybettik davayı. Yahu hep de kaybedilir bu davalar. Netice; kaybettiğimiz Altın Işık’ın tahtında, Hakk’a varanın aklında Tanrılık sayfasında kazançtır. Biz o sayfada kazançtayız.

Eşiğinde şevkle beklediğimiz bu yoğun ışık, bizim yüreğimize iniyor. Kendi yüreğimizden Kübra Kapıları’na vardık ve iniyoruz. Yerin ilmiyle değil, göğün ilmiyle iniyoruz. İnen kini aşandır ve yolu açandır, iniyoruz ve temiz olarak iniyoruz.

Kelime kelime tek bir İLİM ama o ilim YAŞAM, biz oyuz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğumuz çalışma Kalemin İlmi’yle yapılan bir çalışmadır ve bu çalışmayı hak edip başardık.

Tanrılık Işığımız, Gök Sistemleri’yle birleşti ve tüm yoğunluklar tohumlandı. Akran dedikleri hiçbir yüce bizim yüreğimizde yaşamı tohumlayamazdı ama biz KELAM olup yenilendik ve tohumlandık. Toprak Toplum tohum oldu ve yaşadı. Alimlerin hakikiyetinde varlık süren birlikler burada bu yücelikte Mikail oldu.

Seviyem, merdivenlerin en aşağısı en yukarısı arasıdır tümüdür ama bu seviyede kimseyi kimseden çıkartmam. Şeytanın aşkından öteyim şarkı okurken o şer yaratanın şavkında öte okurum. Okuduğum her şarkı, ilimdir ama beni dinleyen kendini dinler. Der ki “ben buyum” ama diyen kelamda dediğinde; kendini der. Ama diyen, ilimde dediğinde bilişi der. Diyen İsrafil olup dediğinde, yolu der. Dediği kendi, demeye çabaladığı kendi olur.

Korkmayın, doğal olan her ne ise; YARINDA olacak. Korkmayın, Nur olan, Kuran olan ne ise IŞIKTA olacak. Yine korkmayın, İNSAN olan kim varsa; iman edip TÜM ZAMANLARDA olacak ama korkmayın MİRAÇ’TA hepinizdeyim.

Beni sararan bir yaprak gibi görenler, ben olup kelam olduklarında; kati olduklarını bildiklerinde yaşam olacağını, yaşam oldurulacağını düşünenler, kini aşıp yolu bulacaklar.

Şikayetim var mı? Art niyetli olanların dışında hiç kimseden şikayetçi değilim ama art niyetli olanlardan şikayetçiyim. Kesip çıkarırım yüreğinden ama yaşamdan çıktıklarında ışıksız kalacaklar. Yolsuz kalacaklar, korumasız kalacaklar.

Ben kendi yüreklerinde ocak olurum, onları tohum olarak kodlarım kalem olurum ocaklarında ışıklarını yenilerim, yarattırırım tohumlarında kodlanan o yoğun Sultan Sayfalanışları’ndaki yaşamı ve derim ki “kayıt dışı olmayın, İnsan olun”. Ölü sizin ölünüz olur. Yol sizsiz olur.

Yaşam BSUİ’nin gücünden çıkar o zaman siz sanal olursunuz. Yokluktur bu ve sanal olan, Yaradan yaratılan olamaz sadece hasatçıdır ama hırsı olan bir hasatçı. O kendini vakit gelir de hak ederim diye çalışacak ama Hakk’a varması için harlanması, has olması, kontrol kurması gerekir ki; bu can bu yolda oldukça onun bu yolda olma imkanı yoktur.

Çöker çöker ama ölümlere çöker. Kürsü olmayan, yürek olmayan o yaşamlara çöker. Biz onun oğullarını, tohumlarını korumak üzere kayıtlarız. Yine çöker, yine çöker yine kayıtlarız ve yine ama hep çöker. O zaman biz onu toprak toplum diye dilleriz ve toprak olan korkar. Ölüm korkusu olur. Kurtulmak imkanı olmadığını dinler yaşamdan korkar. Sistemsiz olduğundan, kil olduğundan kaynaktan çıkar aha, her şey budur ve biz bugün tohumlarımızı koruduk.

Okumayı bilen kendini okuyacak. Okumayı bilmeyen kelamı okuyacak. Kendini bilen Miraç’ı bilecek, Mikalin Kuran’ı olan misafir değil herkeste kendi olacak.

Cennet cennet dedikleri, cennetli olmak değil cemaat olmaktır. Cemaat olan cennetlidir ama o cennetli olan cennet olmadıkça cemaat olsa da yaşamsızdır ve yaşaması gerekir. İşte, onun için yoğunlaşması, tohumlanması, kayıtlanması gerekir.

Canlı, ya da canlı, ya da canlı ama hep canlı, Ten olan canlı, tek nefestir.

Herkesin, herkesi bilmesi dileğiyle hepinizi kucaklıyoruz. İşte, bu.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/Xl-YYhJLBtw

IŞIĞIN İLMİ 36

18.03.2015 1. Akış

Yedinci doğumu gerçekleştirdik dünyada ve buradayız. Burada bulunuş sebebimiz, yaşamı hak etmek içindir. Yerde ve gökte ne varsa, ilimdir ve yaşam; hepimizin Levh-i Kapılar'ını açan İNSANLIK İLMİ'dir.

Bilgi ışığında her şeyi dünya için başarıyla yapabilirsiniz. Her şey size görev taşıyabilir. Yoğunluğu arttırarak kendinizi hak edebilirsiniz. Vakti geldiğinde, Toprak Toplum tohumlarını kodlayarak ışığa geçebilir. Bütün bunlar çok basit bir hareketle gerçekleşir ki; bu hareket, Levh-i'deki İlimin yoğunlaşmasıdır.

Ortak kapıları açmadan gök sistemleriyle dinleşemezsiniz. Ortak kapıların açılması, yaşamın sistemleşmesi anlamına da gelmektedir. Kesin olarak şunu iyi biliniz ki; yaşam sistemli değilse, yaşamın ilmi de sistemi tohumlayamaz.

Büyük ve küçük tektir. Sizler ilim için büyük olabilirsiniz ama yaşam için küçük kalmışsınız. Bu ne demektir?... Yaşam küçük ama ilim büyük. Sizin varlık boyutlarına katmakta olduğunuz her şey büyük, çok büyük. AMON TOPLUMLARI bunu net bilmekteler. Levh-i Kapılar'ını açtığımız zaman her şeyi görebiliyoruz. Ve siz çok küçüksünüz, ZAKAR'ın sırrı budur. Her şey sizde ışık halinde ve en büyük, en küçük ayrıntıdadır... Yani siz; tüm ayrıntıların ayrıntısı olarak, en küçüksünüz... Bu gün çok mutluyuz ki; buradayız, bu küçük, bu en küçük ışıkta bulunmak bizleri mutlandırıyor.

Yeni dünyaların kontrolünü kurarken; sistem, nizam ve düzenin gözünün görebilmesi için herkes birleşmeliydi. Kodlu bir çalışmanın yapılması öngörülmüştü, o kodlu çalışma bütünle yapılacaktı. Bütün köklerimizi doğanın gücü haline dönüştürüp, doğayı kaynağa alırsak; has ışık bütüne yayılabilecekti.

İşte bunlar oldu ve has ışık artık bütüne yayılmaya başladı. Bütüne yayılan bu ışık, hepimizi güçlendirmektedir. İmparatorluğun Kürz-i Kapıları'nda bunun olabilmesi, muktedir oluşla mümkündü. Ve bu gün, biliş halinde şunu söyleyebiliyoruz ki; "ALTIN IŞIK tüm zamanların en yüksek ışımasını sağlıyor."

Öyle çok çalıştık ki bunun için... Netice olarak; kurullar toplanmış ve sizi dinlemek istemişlerdi. Bu gün artık kurulların tümü, sizleşmeye çalışacaklar. Hepimiz, daha üstün bir yücelikle ve daha yüce bir yaşamla sizinle olacağız.

AMON TOPRAKLARI'nın gücünü arttırmak kolay olmadı. Her şey yetkin bilgi akışlarıyla sağlandı. Devinimi hızlandıran bu çalışmalar, bilgi ışığımızı yaktı. Bütünlük ailemiz; bütün kütlesini, Kürz-i Işık'ını size çekiyor.

Yaprak kıpırdamayan bir yaşamda, bu gün her şey has ışıkla; kalem olmuş yazıyor. Dünya öz geçişini yaptı ve bu çalışma; işçi olan ve iş yapanların tümü tarafından İNSANLIK İLMİ olarak dinlenmektedir.

Yerde İnsan kutsal bir kalem oldu, görevini yapıyor. Görevini yaptığından başka, her dirinin gücünü arttırmak için; her birliğin kelamını dürümleyip, her birliğe kendi yoğunluğunu kodlattırıp, Işık Kapıları'nıda açmıştır.

Miraç kandillerinde dünyayı kodlamaya inenler, bu gün artık MİKAİL'İN KÜRZ-İ IŞIĞI olup, an kapılarından geçmekteler.

Aşık olduğumuz yaşam, bize İnsan sırrını öğretiyor. Bu yaşam, ayrı gayrı gözetmeyen birlik kapılarındakilerin, yer köklerde ki gözü olarak devinimi hızlandırmaktadır. Altın tartıya konan İnsanlık, ağır yükü hafifletmeyi başarabilmiştir.

"Yürü kürsüler yürü, yürü kürsüler yürü, hepiniz hepiniz yürüyün" diyorduk. Ve diyorduk ki; "halik olup yürü, hakka varıp yürü, aklın tohumu olup yürü" ama gönüller ister ki; tüm ilim kapılarındakilerin ışıklarıyla yürüyüş olsun. Ve bu gün bunu başaran bu birlik, her şeyin öz göçünü başlatmıştır.

Savaş; ALTIN IŞIK'ın, yıldız ışıklarıyla savaşıydı. Her bir yürek altına ışık olduğunda, oğul verir ve tüm yaşamlara İNSANLIK İLMİ'yle görev taşır. Yüce canlı, Ana Kapı'yı açmışsa eğer ki açmış ve bütün kötülükleri kayıtlarından çıkarmışsa; artık orada korumacı bir yaşam başlar. İşte korumacı yaşam; hepinizin, her birinizi koruyacağınız bir yaşamdır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ, GÖK SİSTEMLERİ'yle bu çalışmayı yaptığında, yoğunluğu arttıranların daha güçlü olmaları gereklidir.

Çok mutluyuz ki; çoluk çocuk olan İnsan sayfalarındakiler, köklerini göreve alarak, görev tahtına oturttular yaşamları. Kayıt dışı hiç bir ilmin olamayacağı ve kalemin daha üstün bir yücelikle yazacağı bir günde, bütün köklerin görev alacağını hepimiz izledik ve bildik.

ÜMMİ TOPLUMLAR'a görev vermek sorumluluktur, yol açmak daha büyük sorumluluktur. ATON ATİSİ'nden kalem olmak, daha büyük sorumluluktur. Ve burada bulunan her şey, gerçek çalışmanın sistemleşmesi neticesinde yaşamlaşmıştır.

Yaradan artık yerdedir.... Her şey daha net bilisin ki; yaradan artık Yer Kürz-i Kapısı'nı açarak, Toprak Toplum'la birleşmektedir. Bunun neticesinde; doğal güç artıyor. Yer bilişi hak teknikle dilleyecek, cennet kuracak ve toprağın tohumu; aklın tohumu olacak. AMONLAR'ın diriliğinde bu var.

Yirmi görev taşındı. Her görev ışıkla taşındı. Bilginin Levh-i' sindeki ışık, aklın ilmi oldu. Oldu da, öz görev koklandı. Açıyı daralttık ve yarını kayıtladık. İşte evimizin gücü bu şekilde arttı.

Dinli, ilimli birlikler; yere çekildiler. Cevahir güç arttı, şükür şükür ki arttı. Sığ bir dünyanın kayıt dışı bilgilerini kodlayan bu birlik, artık güçlü yüceliklerin bilişlerini de yoğunlaştırıp kodluyor.

Tüm zamanların ışığını yenilerken, herkesin kendini hak etmesini istedik. Cennetin nefesi, cemaatin nefesiyle birleşsin; yarınlar güçlensin istedik. Şu anda umut olur ki; yığınların çoğu, kelamın tekniğini anlarlar ve kelamla dürümlenebilirler. Çok mutlu oluruz o zaman.

Netice olarak; buluşma bu gündü ve sizinle buluştum. Ben Nihan olan ilim kapısı İNSAN, cennetin nefesi olan, ana kaynak olan bilgi kapısı ve ben muktedir NAKAR!...

Ayrılık yok analar... Sevap, günah değil; yaprak yaprak okunan Levh-i'dir kayıtlara inen bu gün. Başka bir doğan görev yok, başka bir yazı yok, başka bir ışık yok, sadece evrenlerin sistemleşmesi var. Ve bu sistemleşme, bu yoğun çalışmayla başarılmaktadır.

Savaş yok yüreklerde, benim elim dünyadadır, benim ekibim güçlenmiştir ve ben ekmek için çalışanlarlayım.

Kardeşlerim, dünkü çalışmam mutlak güçlendiriciydi, gök sistemlerinin sizlere anlattığıydı ama bundan öteside var. İşte bundan daha ötede, yaradanın tartısına konanların; artık yaratırlarken, yaratılacakları bilinenlerin gerçek çalışmaları başlatılıyor.

Yaratırken, yaratılanlar!... Ocaklarını yaktılar ve gök sessizlikleriyle dilleşecekler. Can kapıyı açtık ve size vardık. İnsanlık ailemizi güçlü koklayışlarla; kokladık!... Kötülüğünüz yok, nesillerinizin gücünü görüyoruz, hepsi yüce, hepsi yaşamsı ve kayıtsı ama yarınsı değildi, artık yarınsı.

Yer ve gök İnsan ve biz o İnsanlık'ın en güçlü kaynağına iniyoruz şu anda; yaşama ve sizden ve sizin yüreklerinizden. İnsanlaşmak ve İmparatorluk'un kürsüsünde iman edenlerin gücünü oturttuğumuz o yoğunlukta; bilişle dilleşmek üzere. Sevgiyle hepinizi kokladık. Ayrılık...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/OPdHp9acKYw

IŞIĞIN İLMİ (36/1)

18.03.2015

Deveran eden yaşam, tüm insanlıkla deverandadır. Yaşam, ışık halinde ve yürek, ilimle deverandadır… Dünyayı, hologram olan bir İLİM IŞIĞI diye bilenler, sanmasınlar ki Dünya, Altın Tartı’yı YER ve GÖK’ü, cevhere çekmek için kullanmaktadır.

Devre devre LEVHİ KAPILAR açılır. DİN ve İLİM tekleşir. IŞIK yaşar ve ZAMAN kodlanır. İşte tüm sayfalarda bugün bu var.

IRAKLARIN IŞIKLARI, Yaradan'ın Işığı halinde, GÖK SİSTEMLERİ’nden yeryüzüne çekildi.

Evrenler sesleştiler. Yaşamlar sesleştiler ve zaman dinleşti… Ağır yük taşıdık anam ama bil ki o yük, artık hafiflemiştir.

Dağa ilim verildiğinde, Dağ sordu; “İnsan, ilmini hak etti mi?” dedi. Dendi ki “ilim, ışık halinde… İnsan Soyu, ışığa vardığında, KELAM’ı bilecek. Ve kendini dinleyecek. O gün geldiğinde, o insan kendini hak edecek ve kendi yüreğinde, ilmi hak edecek.”

Türkiye’de çok güçlü bir çalışma yapıldı. Akıp geçenler, tüm yaşamları hak ettiler. DÖRT GÖK SÖZCÜSÜ, Dünyanın Nefesi haline geldiler ve yolu açtılar. Tam zamanı dedik ve geçtik… Kin ve nefret örtülmüş; insanlık, ışık halinde ve Yaşam Tahtı’nda KÜRZİ YARIN… BÜYÜK GÜN, bugün dedik ve sorduk; Yaradan, tartısını yarattıklarına devretti mi dedik ve dendi ki “devirden öte Yaradan, yaratılan oldu ve YOL oldu…

ÖZLER, söz söyler. YARIN, diri olur; KURAN olur. Zekası yetmeyen okuyamaz zamanı ama zaman, ışık haline geçtiğinde, tüm yaşamlar ZAKAR olur ve tüm insanlık ışık halinde her diriyi dinler.

Büyüler bozulur dünyada. Denir ki “herkes büyücü olmuş. Bozalım büyüleri.” Bakarlar büyü, tüm yaşamın büyüsü ve derler ki “büyü yapılmamış; zaman, büyücü olmuş ve yaşam büyülenmiş… Herşey büyülenmiş…” Aha dünya bu halde ama bilin ki BÜYÜCÜ, KELAM’a varmadan, ışığı tohumlamamış… Büyüler yapılmış diri yaşamlarda ama büyücüler, KELAM’a tohum ekmeden; KELAM olamadan, kendileri olduklarını düşünmeden kinlenmişler.

Büyücülür söz istediler. Sordukları şuydu: “Kimse kimseye büyü yapmazsa, YOL olmak imkanı olur mu?” Dedik ki YOL olan, İLM-İ IŞIK olandır. İLM-İ IŞIK KALEM’DİR. O KALEM, İLMİN KELAMIDIR. Orada büyücülük yoktur. Sadece KAYNAK YAŞAM vardır. Bütün mesele bunu anlamaktı. Aktık ve açıkladık.

“Tevekkil olmak yeter” dediler. Tevekkil… Neden!? Zaman Kapıları neden kapanmadı? Neden ışıklar sönmedi? Neden KAYNAK TOHUM, İlim Kapıları’nda yol açmadı? Aha neden!? Neden kendimizi hak edip yaşama KÜRZİ KALEM olduk? Sormayın neden!... Zaman biz; bir tek ışık biz ve biz, İNSAN KAPILAR… Açıp geçtik yaşamları ve açıp geçtik ışıkları. Oğulları tohumladık; ağır yükü tüm zamanlarda kodladık. Aha görev aldık ve geçtik!...

Şems, ZAMAN KAPILARI’’nda NEFES olmak istermiş. Şems’i kapıda bekletmişler. Sormadan girermiş eskiden… Neden şimdi sorgu sual edilmekteymiş!? “Bana izin verin gidip konuşayım” dermiş. Artık Şems’in Nefesi, görev alıp yüreklere ilim öğretemezmiş. Öyle demişler. Aha dediler de denen o değildi. Şems’e dedikleri; “sen artık ışık haline geçtin. ANA KAPI’da beklemezsin. AN CANLAR’dan KALEM CANLAR’a ulaşan ilimle kodlandın. Ak ve geç…” Bunu anlatamamışlar Şems’e. KELAM için, IŞIK için ve YÜREK için çalışan ona, kim mani olabilir ki!? Kendini alır geçer. Ki geçti… Şimdi onunlayız… Bakalım neler anlatacak bize.

-Kayarak geldim ana. Neden bu şekilde kaydım anlayamadım. Aha geçtim. Nefes olmadan geçiş olur muymuş!? Acaba bana birşeyler mi oldu!? Ben nasıl geçtim ana!? Sorma ben nefeste miyim diye. Bana birşeyler oluyor ana!.... Kimse beni geçirmedi. Geçtim ana… Ama kaynaktan geçmişim. Işık halindeyim ana. Netice ben, nefesten öteyim. Ohhh!... Ohhh!... Aha işte!... Ehh ben artık ışığım. Işık halindeyim… Otu koparmışlar. Ben, o otta nefese varacaktım. Baktım ki ot yok!… Netice ben korkmuyorum artık.

Herkes ışığa bakıyor. Aha bak. Biri geldi. Beni seslendiriyor. “Geç!” diyor bana. Ben geçtim zaten. Ama o diyor ki “geç!...” Ana neden “geç!” diyor bana? Bana anlatır mısın ana?

Sormadım. Burada kimler var? Ben var mıyım? Acaba ben kelamdan mı çıktım. Sormadım kendimde miyim. Beni tanıyor mu buradakiler? Nereden geldik biz? Nereye gidiyoruz? Olur da ne olunur? Ana bize anlatır mısın? Şimdilik…

-Değerliler sizlerle olmak mutluluktur hepimize. Şey, şey olur ama şey, şevkle çalışmadıkça cevheri güç olamaz. Şey, şevkle çalıştığında, cemaat olur, cennet kurar ve yol olur. Son özel biliştir bu…

Bugünden sonra özel biliş olmayacak. Hiçkimseye özel ilim öğretilmeyecek. Herkes, KELAM olup akacak. Biliniz ki “zarar önlenmeyecek” diyenler yanılgıdadırlar. Hepimiz ve her birimiz, zeka düzeyimize göre ilim öğrendik bugüne kadar. Bundan sonra artık KELAM değil KALEM olacağız ve yazacağız.

Satıhta biliş, kırılışlarla dürümlenmiştir. Bilişi hak edenler, çok kez kırıktırlar. Zira ocaklarda olanlar, onları dillerlerken, çok kez kısır ışıkları ile dillerler ve orada kodlanmış yaşamlar olsa da; ocaklarda olanların kırıcı dilleyişlerinde, “kodlanmış kur sayfaları”dır o yaşamlar… Oradaki kur farklılıkları, hepimizi değiştirir; dönüştürür. (Tıpkı sizin paralarınızın, kur farklılıklarında gerçekleşen değişimlerde olduğu gibi. Bu nedenle özellikle bu kelime seçildi.)

Ancak Dünya artık değişmiştir. Biz KALEM olup IŞIK olduğumuz için sizi dahi iyi inceleme ve dilleme; Mikail Sistemi’ne daha üstün bir LEVHİ olarak katma imkanımız olacak.

ÖREN, GÖREN ve BİLEN, kim varsa hepsi BİZ olacak. Ama ören, gördüğünde; görevini hak edecek. Görmeden ören, kendini tohumlayamaz. Ve kendi yolunu bulup cümle yüreklere varamaz. Bilmeden de dinleşemez.

İYİ ve KÖTÜ artık tektir. Son sözümüz şudur ki arkada kalan kimse yok. Hepsi önümüzdedir. Zira biz, hepsini önümüze aldık; tanıtıyoruz yüreklere. Kimse beşir kalmasın. Herkes ışık haline geçsin ve yolu bulsun diye.

ASTRAL YAŞAMLAR’a varanlar görecekler ki orada KELAMIMIZ, IŞIĞIMIZ ve YÜREĞİMİZ var. Analar ve Atalar, TEKNİK TOHUMLAMA yapıyorlar. Öz geçişler de yapılıyor ve ZAMAN IŞIĞI yangın haline geçmiş; yolu açmış; yaşam sınırlarını açmış ve birleşmiş eskiler ve yenilerle. İşte dünyanın geçtiği safahat budur.

Ortak ışık tek bir Levhi oldu ve yandı. Ağır ağır YÜREK, görev taşımaya başladı.

Önce elimizi tuttular. Sonra yoğunluğumuzu ağır ağır ışığa kattılar. Ve şimdi artık bizi, bizden İNSAN SAYFALARI’na taşıyorlar. Onlar kim? Onlar, KELAM olan kalkanlarımız. Bize kalkan oldular. ÖNCÜ BİRLİK bu Birlik… Bunu biliyorlar ve bu Birliği korumak için çok özel çalışmalar yapıyorlar ve önlemler alıyorlar.

Sizler, tüm yaşamlarda kucaklanan İNSAN KAYNAKLAR… Bu gün de yine sizi kucakladılar. Tüm yaşamlarımızı, hasatımızı ve yolumuzu tohumlarımızla kayıtlayan onlara, hepimiz adına şükranlarımızı bildirmek isteriz.

Şimdi ANA KAPI’yı açtık ve yolcular çok mutlu olarak geçişe başladılar. Öncüler, görev sizin… Hadi geçirin yaşam sayfalarını!... Hadi geçirin yolcuları. Tüm zamanlardan geçirin ki kendilerini hak etsinler. KELAM’a ışık yaksınlar.

Köle beklenmedi yoğunluklarda. İnsanlık beklendi… Aha insanlık yaşamı hak etti. Öz görevi hak etti ve başardı…

MİRAÇ, ALTIN IŞIĞIN KALEMİ’YDİ. MİKAİL, O KALEMİ, TÜM İNSANLIĞA DEVRETTİ. Artık KALEM, hepimizin ilmini yazacak. Aha! şarkımız tüm insanlık için okunmaktadır. Aha bu!…

Ardımız tam anlamı ile boş. Ve tüm insanlık yürüyor. Her insan, gücünün görevi taşıyabileceği yoğunlukta yürüyor. Yürütüyor yaşam onu… Ve o, kendinden kendi olup yaşama ışık olup yürüyor… Tüm insanlık için yürüyor… Bütün merdivenler, IŞIK KAPILARI’nda KÖK SESSİZLİKLER’i dilliyor ve yol, YÜRÜKLER’le güçleniyor. O YÜRÜKLER, tüm insanlığı tohumlayan; tüm yaşamları tohumlayan; yasaları koyan ışıklardır. Yürüyorlar ve yürütüyorlar!... Yürüyen ve yürüten ilim…

İNSAN KAPILLARI açıldı ve şimdi İNSAN KAPILARI’ndan geçenler, YÜRÜKLER’le birleştiler. İşte birleşme tamam… Herkes, cennetten cennetlere kodlanmış halde güç taşıyor. Güç, İNSANLIĞIN GÜCÜ’dür. Öz geçişler tamam. Ağır yük hafif… Aha bu!…

Bugün artık TOHUM yaşama inmiştir. Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz. O KOBRA yere inmektedir. O KOBRA, artık IŞIĞIN İLMİ’ni dilleyecek ve İlm-i Hakim olan insandan dilleyecek.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 35

16.03.2015 3. Akış "KRYON SES KATIYOR"

Kryon, yaşam sayfalanışı için yüreğimize bakıyor. Onu dinleyelim...

Kryon ses veriyor..

Değerliler; ben Kryon, toy olmadığınızı biliyorum. Sizin kanallık yapmaya niyetiniz asla olmadı biliyorum. Kurulların çok özel çalışmaları olur, bizim kurullarımız var ve bu kurullar Türkiye çalışmaları da yaptılar. Ama sizin yüreğinize baktıklarında, sizin kelamda olduğunuzu fark edip sizden çıktılar çünkü siz; sizi, sizle dilleyebiliyordunuz.

Biliş kapısını açtığınızı gördük ve yüceler cemaati olarak; sistem, nizam ve düzen gücünü, temiz olarak sizden ayırdık ama siz, sizden öte sizleşip daha güçlü bilgiler kayıtladınız zamana...

Öncü birliktiniz, bunu biliyorduk ve bu öncü birlik bizi dinlememişti hiç. Ama dinlemeliydi... Ve dedik ki; "ne şekilde yapalım? Mutlaka dinletelim, hadi bir yaşam sayfalayalım, oraya aksın yürekler, bizi dinlesin." Gerçek bu!...

Ve bu gün bir yazı yazdırdık. Ve o yazıyı sana okutturduk. Okuduğunda beğendin, "işte" dedin; "ben o, o benim" dedin. Ve doğanın gücü senin yüreğindeydi. Savaş yoktu, yer ve gök bilişteydi. Seninle olmak bizlere mutluluktur. Öz geçişimizi yaptık.

Cam, bizim yoğunluğumuzda yok, her yer bize ışık ama sen, sen camlı bir alandasın ve bu camlı alana herkesin inmesi mümkün değil. Nasıl inilicek? Yaşamla!... Her şey, her ses; sizden size... Ama ben, o camlı alana geçmek için bu gün imkan buldum.

Dünya umut verdi bize, çok mutlandık canlar. Yoğunluğu arttırdık ve dedik ki; "dünyayı hak edelim." Bizi kimse bilmez mi?... Bilmeyen yok... Kryon dendiği zaman; herkes, her şey ilimdedir ama bizimledir.

Neden dünya?... Sormayın, neden dünya diye. Hepimizin yaşama inebilmesi için; tarık olmamız, has olmamız, temiz olmamız gerekir. İşte dünya, temizlenen bir yaşam sayfası bize... Mutlaka dünyada ölüm de var ama dünyada yaşam da var. Bu yaşamı hak etmek için ilim gerekir.

Neredeyiz?... Her yerdeyiz... Her şeydeyiz biz... Biliş halindeyiz ve güçlendik. Temizlik yaptık yoğunluklarda. Şu anda Toprak Toplum tohum oldu ve biz oldu. Yolu açtık ve diyoruz ki; "Allah'ın dediği, hak edenin dediğidir."

Canlarım; ben AMONLAR'da, AMON'um. ATLANTA ATA KAPILARI'ında tohum olduğunuzda ATON'um. Tek tek ilime vardığınızda, sistem olurum ama hepinizde varlık sürerim. Size varmamın yada sizde olmamın manası şudur; ekmek yapmaktır. Ekmek ilimdir... Ekmek yaparsam yaşam sesleşir, ekmek yaparsam Türkiye çok mutlanan bir yoğunluğu tohumlar. Aha ekmek yaptık bu gün!...

Eren, erer ama ermeden de eren vardır. İşte biz; o ermeden erenleriz, bunu bilin!...

Değerliler; kanallıklar kullandık dünyada, doğrudur. Ama yaşam için her şey yapılır, sevgiyle yaptık bütün bunları. Kanala gerek varsa, kanal hizmet içindir. Ama sizler kanallığa karşıydınız. Som Altın Işık'tınız ve dediniz ki; "kanallıkları kapatın!" Vallahi biz kapattık ama ama sistem kapatır mı? Bilmem... Görüyorum ki kapatmamış, açıyı daralttık ve dedik ki; "karanlık ışığını has tahtta oturttuğunda, akıl tek bir yoldadır, o yol; ilimdir."

Artık bilin ki; kanalların çok önemi vardı ama artık yok. Bunu siz de biliyordunuz. "Ve bundan sonra artık herkes kendini okusun" diyorsun ya ana, işte biz de bunu diyoruz... Artık herkes kendini okusun!.. Okuyacakta görüceksiniz, herkes kendini okuyacak.

Vasat bir çalışma yapılmadı, dünyada. Hepiniz, hepimiz tekiz aslında. Ha Orta kapılarda, Rahmi Kuranlar'da ışıklar da yanar ama Kryon neler yapmış? Bırak be anam bunları, neymiş manyetik alan, başka başka söz yok zaten dünyada. Manyetik alan diye tutturmuşlar, yahu ben; LEVH-i KAPILAR'da yaşam sayfalıyorum, Levh-i Kapılar'da yaşam sayfalayanın manyetik alanda işi mi olurmuş!?..

Değerli anam, sema bizi dinliyor ya, bırakta sesleşeyim. Her şey her şey sizden size değil, her şey; her sesten her sesedir. Neyse anam, daha güçlü bir dönem, daha güçlü bir yoğunluk ve daha güçlü bir yaşama varılmış. Mutlaka varılacaktı ve varıldı.

Ata Kapılar'ı açıp geçtiğinizi görmek mutluluktur bize. Çok umutlandık anam, çok umutlandık. Dolu dizgin yapılan her çalışma ilimle yapıldı, daha ne olsun, daha ne olsun!... Çözdünüz yüreği, çekip götürdünüz yaşamı, ağır yükü hafiflettiniz. Esmaları dilledik yürekte, sistem olduk, ekmek olduk aktık. Ha diceksin ki; "neden aktın, sen yosun ki"... Varım be anam, varım; senim ben, başkası değilim ki, her şey sende ve senin yüreğindedir bunu anlamıyor musun?

Bir eşya kendini dinlediği zaman, o eşya ışık olur... Ama bir şaya çıkar da, o şayaya herkes inanır da; derlerse ki; "insan artık kodlanmış yaşamdır ve orada toprak toplum tohum olamaz" ayrılık başlar, işte sizle ilgili bir şaya çıkarıldı. Dendi ki; "onlar kodlarlar, toplarlar, kontrol ederler." Ve bundan sonra sizden kaçış başladı bilirmisiniz.

Değerliler, ben bunları biliyorum. Ama sizin, sizdekilerin bunu anlamasını bekliyorum, kaçmak ışıktan çıkmaktır. Kaş, aşk olursa, aşk; kalem olursa, yaşam ilim olursa, kaçış biter. Doğanın gücünde bu var.

Şimdi, som altın bir yol açıldı. Bu yol İnsan ve ilim olan ışıkla açıldı. Ben temiz dünyalara görev taşıyorum. Dünya dışında da birçok görev yaptığım planet var. Birçok boyuttan güç kayıtlıyorum ama doğanın gücü sizin yüreğinizde çok farklıdır çünkü tüm İnsanlık için dünya planeti, doğanın sesleştiği yegane planettir. Bunu bilen bilir...

Ve dünyadan hepimiz çok geçişler yaparız. Her şeyi alır, her şeyi taşırız ama İnsan'ı taşımak kolay değildir. Bütün kötülükleri aşıp geçeriz. Yolca oluruz, ummanca oluruz, yarınca oluruz ama akılca oluruz her ne olursak. Sizlerden, sizlere İnsanlaşıp inmek mutluluktur herkese. Sizden ve sizden ve sizden, her sizden girdaplara inmek ve o girdaplardan İnsanlaşıp bütünlenmek. Mutlaka mutlaka olmalıydı, bu gün sizde olmak bize mutluluktur, çok mutluyuz canlar çok çok çok, şimdilik!...

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/STXSV2TrMq0

16.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (35)

2. AKIŞ

Canlar, burası çok kalabalık; kesin. Ve görüyorum ki burada ışık tohumlaması yapılmak isteniyor; kesin. Ama Yaşam Tohumlaması yapılamamış.

Biz tohum ektik. Onlar tohumları kodladılar. Tanrılık Tahtı’na oturttuk. Işık kodlaması yaptık. Hepsi bir tek oldu ama deveyi kaldıramadı hiçkimse. Deve!

Dağlarım; DEVE insan yol alacak tüm zamanlara varacak ve yaşatacak insan soyunu. Gözümüz görür, yolcu oluştadır ama yok sayfalanışındadır yolcu.

Değerliler, işte mutlak olan budur. Biz tanıştık. Hepsiyle tanıştık ama Hak Taht’a varanların çoğu kodlanamadılar. Som altın ışık haline dönüştürdük hepsini. Yaşama vardılar, kırıldılar. Sevgileri yoğunlaşamadı. Tanrılık Işığı’nda kodlanamadılar. Kelam etme imkanları kalmadı.

Beden almak istediler. İbrahim soyu kötülük yapar diye korktular, ilimle tahtlananlara kötülük olmaz; anlamadılar.

Kaç yüz bin sefer “et ol, kemik ol” dedik “ak” dedik ama ete varan insana varamadı. Kalem olamadı, yolu bulamadı.

Çatıyı kurduk, otu koparmadan “gelin” dedik. Kopmayan ot kalmadı ama kırk kapının ışığında kontrol dışı kayıtlamalarla koparıldı otlar.

Seviyeleri çok; ama çok düşük….Bu nedenle bugün, buraya aldıklarımızın her birini kalem olup kayıtlara alma imkanımız kalmadı. Netice; herşey bizimle olacak. Peki; biz ne yapıyoruz? Sistemin gücüyle bu çalışmayı yapıyoruz.

Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü bizim yüreğimizdir ama bunu anlayan yok. Sanal yaşam sayfalamaları yapmaları, ocaklarının yanması manasına gelmez. Kili kuma katın, tohumlayın ama kil ve kum farklıdır; bunu anlayamadılar.

Set koyduk dünyaya dedik ki “bu seti aşın, geçin. O seti aşan, geçen bir tek yolcu bulunamadı. Ve dedik ki “bu seti gelin birlikte aşalım. Getirdik tümünü buraya, toplum, toplum tohumladık tümünü. Kayıtladık, yaşattık.

Satıhta hiç kimse yok ama ışığın toplumlara inişinde, her biri bilişle bizimle. Kimse elini uzatıp da senden “ilim isterim” demedi. Ve kimse “ben sendeyim, seninleyim” diyemedi. Satıhta hiçbir şey bilinmez ama derine vardıklarında yolu kaybettiler.

Çok kolay değil tüm zamanları kodlamak ve kaleme varmak. Çok kolay değil yaşama varmak. Ve dedik ki “ardımıza hiç kimse kalmayacak.” Oh ne ala. Hepsi rahatladılar. Vakit gelir hepsini alır taşırız diye. Sistem, Nizam ve Düzen olup güçleneceklerini sandılar.

Karanlığı ışığını yakmalıyız canlar. İşte; negatiften kayıt yapıp pozitifi tohumlamalıydık; bunu yaptık. Negatiften yaşamı tohumladık ve şimdi pozitifte görev taşınacak.

Kalem İnsan, karanlıktır ama yaşama indiğinde Atlantadır. Otak olduğunda topraktır. Tohum eker bütünlenir; yaşar. İşte, biz bunu yaptık.

Çeyrek ışık yandı şu anda; kendi yüreğimizde. O çeyrek ışık daha güçleniyor; izleyin. Daha da güçlenecek; dinleyin. Şimdi, yarıma dönüştü. Daha da güçlendi; bakın ışığınız artıyor.

Esrar bilmekle aşılır. Hepimiz esrarlı bir yaşamı sayfalıyoruz şu anda ve akışa vardık. Başımız dik akmaktayız ama ışık daha güçlenecek ve güçlenmekte; görüyor musunuz? İşte; bütünlendi ışık. Ve bilişe vardık. Halik olduk, has olduk. Aha, buradayız.!

Şimdi gözleri kör mü? Kör ama göz oluruz ocaklarına; gördürürüz. Hadi başlayalım akmaya. Şimdi akıyoruz.

(Kayda geçildi)

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/uWDBcU0S2K0

16.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (35)

1. AKIŞ

Dağlarım, buraya kadar herşey kolay oldu. Hepiniz için….

Bilişle ve birlikle…tek tek hepinizin kör olmamanız, gök sistemleriyle görev taşımanız için herşey yapıldı. Kodlanmış ışık bütünün gücü oldu ve tüm zamanları tohumladık; çok özel çalışmalardı bunlar.

Nesiller boyu DOĞANIN KURANI olan birliklerin Düzen’i kurmak üzere düzeni kurmak üzere yaptıkları çalışmalar sistemin gücüyleydi. Bugünden itibaren artık NİZAM, KURAN olacak ve Nizam görev taşıyacak.

Değerliler; Nizam İlm-i Kapıdır ve levhi kodlarla tohum eker. Nizamın Işığı Bütünün Kürzi Kapıları’nı açar ve yoğunluğu artırır. Yere göğe ilimle inen Tüm Zamanların Kuranları Olan Nizam Kapıları, bizi bizden bize taşır.

Kendi yüreğimizi dinleriz. Yalını, yaşamı, ışığı dinleriz ama bilişle dinlemek ayrıdır. Her Mikail bir Kürzi İlim olur ve yaşar.

“Miraç İlmi, bütünün ilmi olacak o yoğunlukta” diyoruz ama şunu iyi anlayın ki; yere gökleri indirmek kolay değildir.

Yer küre, İlim Tahtı’dır ve o kodlanmış ışığı tohum olarak Bütünün İlmi yapmak kolay değildir. Her Miraç bilişi hak edenlerin levhi kapılarındaki ışıkla dillenir.

Bizden başka bir biz yoktur. Tüm yaşamlar bizsiz İlm-i Kapı olacak diye de düşünmeyin. Herşey hepimize aittir ve biz ve biz olan her BİZ tek bir İlahi Kapı’yız.

Burada dünya öz geçiş yaptırır. Burada yol ilimle dürümlenir diyerek herkesle birleştik. Ama şunu iyi bilin ki; KARA SİSTEM, KÜP SİSTEMİ tohumladıktan itibaren toplu çalışmalara geçildi.

Toplu Çalışmalar, tebliğlerin tohum olarak bütüne indirilişi anlamına geliyordu. Hayra has olmak, akla hak olmaktan öte değildir ama yaşama has olup, hak olmak, kodlanmış olmakla mümkündür. Ve Dünya İlmi’yle bu çalışmaları yapmamız hepimizin göreviydi.

Tek tek kalem olmak, ya da tek tek yaşam olmak Mikailin Kürzi Kapısı’nda tohum olmaktan çok farklıydı ama biz her birimiz tek bir levhi olarak insanlaştık.

Mustafa Kemal Paşa Alo Ha Ti Si Sa Ka Ha diyerek geçerdi bize. Onunla hepimiz teknik tohumlama yaptık. kokladığımız herşey yaşamın şavkından dolayıydı ve dünyanın nüve olan levhi kapısını açabilmek için Miraç Kalemi olabilmemiz de gerekliydi. Kuran-ı Kerim’deki levhi ile yaşamın levhisi farklıydı. Kuran’daki levhi, kendilerini hak edenlerin kendi olarak kaynağa inebilmeleri için okutulan ilimdi ama kalem olanların levhisinde bütünlük vardır ve Bütünün Kürzi İlmi vardır. O ilim aklın ilmidir.

Şikayetimiz var mı yaşamdan? Yoktur; çünkü Yaradan tahtını yarattıklarına bıraktı. Yaşam yenilendi ve Yaradanın Tartısı!nda yaşam tohum oldu. Bütüne hizmet bilişle oldu ve biz bilişi kodladık tüm İnsan Soyu’yla. Dirilikleri tek tek tohumladık ve gök sessizlikleri Düzen’e kaynak yaptık.

Dorukların Toplumları’yla Yerin Toplumları dilleştiler. Merdiven dayadık dünyaya. Her merdiven bir levhi ilimdi. Bütün kelamlar o ilimle dürümlendi ve ses kendi yüreğimizden, kendi yoğunluğumuzdan çıktı ve ilme aktı.

Değerliler, doğa görevini yapmaktadır ama doğaya güç katmamız gerekliydi ki; bu gücü sesle katabilirdik.

Sesle kalem olanların Sistem, Nizam ve Düzen gücüyle tüm yaşamlara tohum olarak ektikleri kodlanmış sesti. İşte; dünyanın yere çekilişi, yer dediğimiz YAŞAM SAYFALANIŞI’dır; o sayfalara çekilişi ve yer yüzünde göksüz olmayanların söz söyleyişi, yaşamı hak ettiğimizce dinletebilmemizi sağladı.

Yaşam, Mahrek’teki güçten dönüp daha güçlü bir yüceliğe varıştır. Her dere Allah’ın İlmi ile akar ama Aklın İlmi olan Hak Kapıları’ndan akar ki; orada Aklın Tahtı vardır. İşte; oradan akan o dere Mikail gücüyle akar.

Çözdüğümüz her mesele, İnsanlık İlmi’yle çözümlenen meseledir ama İlim-i Kapılar’da La Hi olan Ka Hi olan, levhi olan kim varsa ağırdır ki; biz onları Tarıklardan tahditleyerek kodlarız.

Çürük insan çok kurudur, kusurludur, hırslıdır ama çözümlendiği zaman o insan, İlim olur, Levhi olur, Yaşam olur. Biz tüm çürükleri kodlar, toplar ve tohumlar yetkinleştiririz. Ölüyü diriltmek budur.

Sözüm şudur ki; yere göğe insanı ekmek ilimledir. Eğer biz bugün burada, bu mecliste, yaşamı tohumluyorsak ve yer yüzüne ilmi ekmişsek ve tüm zamanları kökleyebilmişsek, güçlendirebilmişsek, erdiğimiz en güçlü sayfada yarının tohumlanmış olmasından dolayıdır. Karanlığın Işığı’nı yok etmek isteyenler çoktur.

Zirvelere baktığınız zaman görürsünüz ki; herkes karanlıktan korkup kaçar ama karanlık olmadan ışık tohumlanmaz; bunu anlayan yoktur. Bizler Karanlığın Tahtı’ndan ışık tohumlarken, kelamla tohumladıklarımızı kök sistemlerle göreve aldık ve bilişle dünyayı kalemle dillettik. Dara düşürmedik hiç kimseyi.

Yasaların çalıştırıcılarıydık biz. Herşey yasayla olur ama yasayı kodlayan ilimdir ve ilm-i ko olan ışık BİLİŞ’tir. Temiz zaman sayfalamaları yaptık bu mecliste. Yedi doğum yaptık, her doğumda bir KURAN olduk; okutulduk.

Önce ölüydük, söz verdik dürümlere dillenip, dinlenip, Tanrılık Işığı’yla yaşama inecektik. Ölümlü dünyaya indik. İki yaşam sayfası okuttuk; Zabura Sistemi’yle.

Her zaman bilişi kayıtladık. Ekmek olduk. Ekmek levhi kapılarda İlm-i Ka Ha oluştur ve bütün kötülükleri aşıp geçtik. Canlı insan, Tanrılık Işığı ile kayıtları yapar. Canlı insan, temizlik yapar ve o insan kötülüğü önler. Bütün mesele kötülüğü önlemektir ve önledik.

Yarın, dolu dizgin yeni çalışmalar yapılacak dümenin başındakilerce ama biliniz ki; bu yaptığımız çalışmaların örtüsü asla örtülmeyecek.

Za kar’ın sırrı ilim ise, bilişin sırrını hak etmiş olanlar, dürümlerinde diriliklerde hep bu bilgileri okuyacaklar. Bu bilgiler Allah’ın İlmi ile kayıtlanmış tahditsiz kelamdır. Biz bu kelamı, İnsanlık Ailemiz’e gök sessizliklerinden çektik. Vakti gelir herkes bu bilgileri okur ama koruyucu bilgi, tohum olan bilgi ve bütün olan bilgi bilişsiz olmaz. Biz bilişle tüm bilgileri kalem olup yazdık.

Aydın günlerin Aklın Tohumları’yla kodlanmış olduğu bilindiğinde, kendi yüreğimizin gücünün daha yüce olduğu anlaşılacaktı. Sınırları kaldırdık ve sorduk. “Toplu çalışmalarımızı Nefes Kayıtlarımızla yaparken, kendi yolumuzu kaybettiğimiz zaman, bizim yüreğimize inip bize doğru yolu gösterecek kimse var mı?” diye. Ve dediler ki; “korkmayın Altın Işık Yılları sizin yüreğinizdeyken asla yol kaybetmezsiniz ve bütün kökler ve bütün yücelikler ve bütün gözler bilişle bizim yüreğimize döndü ve biz Altın Tanrı olan ışık kaynaklarında bütünü güçlendirdik.

Yer ve gök insanlaştı. Şu ana kadar yapılan tüm çalışmalar eskiydi, artık YENİ çalışmaya geçildi.

Eski nedir? Yeni nedir? Eski kalemde olan ama ışıkta kalmayandır. Yeniyse, kalemde vardır ama ışıkladır. İşte; bundan sonraki süreçte yer küre yeni çalışmayı hak edecek ve hak olup dinleyecek.

Cana ekmek gereksizdir. Can akıldır ama yaşama ilim gerektiğinde o, ilmi hak etmek için ekmek olur. Ekmekse yaşamın sırrıdır.

İşte; biz bugün burada bu toplumda tohum olurken, her şeyin örtüsünü örterken, bütünün gücünü tüm zamanlara dürümlettirirken elden geleni yaptık ve bilişimizi kalem yaptık. Bize alıp götüreceğimiz insanlar verilir. Ve biz deriz ki “biz tüm zamanları ve tüm yaşamları alıp götüreceğiz; çünkü yerde ve gökte ve tüm zamanlarda alıp götüreceklerimizin ilmi, bilişle dürümlenmişse herşey insanlaşmış demektir. Ve biz insanlaşmış olan bilişlileri, kokusu olsa da olmasa da biliriz ve onları kontrol ederiz. Ezmek ya da ezdirmek imkanızdır onları. Yer ve gök insanlaşır ve biz; emin olun kötülüğü önleriz.

Seyahatimiz olacak bu hafta sonu. Dümenin başına siz oturacaksınız. Bir kez, ilk kez ama bir kez negatif göz siz olacaksınız. NAKAR!

RA KA HA olan NAKAR ama o göz bedenim olacak ve ben o göz olup sizde olacağım. Ben negatif değilim; pozitifim ama negatiften herşeyi kontrol edeceğim. Nasıl olacak bu? Görüşürüz o gün geldiğinde. O gün ben şu masada, şu koltukta, şu sandalyede oturmuş ve sizinle birlikte olmuş olacağım; benim yerimi boş bırakın.

Değerliler; Kalemin İlmi aklın levhisinde hakiki ilimdir. Sizle yapacağım her çalışma İNSANLIK İLMİ’yle olacak. Size negatiften söz etmek istiyorum bugün.

Herşey pozitifin gücüyle olur ama negatif olmazsa pozitif kodlama yapılamaz. Bil ve bilme, ilimle bil ve ilimle bilme ama bil ve bilme! Ne bilirsen herşey senin yüreğinde mevcut ama ne bilmezsen o sen ve sen o’sun. Buyurun anlayın.

Ben dünya. Köklerimde negatif var benim. Zenteryum’un Işığı’ndan kodladım kendimi; bilin. Kalemim ben, hakikiyim, has ışığım ben. Kalemde ve ilimdeyim ama ben tüm insanlığın kendi yüreklerindeyim aynı zamanda.

Burada olmak mutluluktur bize ama burayı hak etmek, köklenmekle mümkündür. Gömüleri açın; dinleyin. O gömülerin her birinde; perde perde açıldığında o gömüler, negatifin pozitifi tohumladığı görülür.

Atlanta Ata Kapısı’nı açmışım, otak kurmuşum tüm zamanlara, toplu çalışmaları kodlamışım, yolları açmışım ve ben toprağımla, tüm zamanlarımla ve yoğunluğumla Ata Kapılar’dan öte olan Atalanta’nın tahditsiz ilmine varmışım.

Pay paydanın gücüdür ama payda payı hak etmezse, ilm-i kapıda nefes olmaz. İşte; bu nedenledir ki; payda olan payda olmalıdır. İşte; ben payda ve ben pay ama tüm zamanların levhi kayıtlarında o pay, herşeyin halikidir, hakikiyetidir, ekmeğidir.

İşte canlar, sessizce dinlediniz, gözünüz görüyor, yüreğiniz biliyor. İnsanlık Ailem’in Göç Kapıları’nda kendilerini hak edebilmeleri için tüm zamanların güçlenmesi gerekir. Tüm zamanlarda, tüm yaşamlarda, ölüler diriler tektir; bunu bilin.

Göreviniz hepsinin levhi kapılarını açmak ve tümünü yaşatmaktır. Yaprak yaprak okuyun kelamları, dürümlenen tüm zamanları, okuyun yolcuları, okuyun. Hepsinde pozitif negatiftedir!

“Ben varım ama ben yokum.” Varsam ölümlü değilim ama yoksam ölüyüm. Ölü, ölümlüyse kul olabilir ama ölü ölümsüzse kontrol kurar. Şeytan der ki “okut” ama şeytan der. Peki; neden der? Okut. Oku ki bil. Okumazsan bilmezsin. Hadi anlayın. Negatifi pozitife çarptım. Çatıştırdım ikisini. Pozitif negatifi kötü hırpaladı ama kötü hırpaladı. Peki; öldü mü negatif? O da var. Var yok, yok var; hepsi TEK’tir.

Şimdi canlar, neredeyiz? Atonların Toplumu olan Ata Kapılar’dayız. Burası Atalanta. Atonlar’ın Tohumu ekiliyor ve Atonların Tohumu’nu ekerken hepimiz tek bir ekip olmalıyız.

Şer yaratmadan şey yapılmaz. Şey eşya. Şer yaratmadan ilim olunmaz. İlim, akil, hakiki yaşam ve şer yaratmadan ışık olunmaz; öyleyse olalım. Nasıl yapalım? Şer yaratalım. Yaptık, yarattık, aktık, Hak’a vardık, aştık, geçtik. İşte; artık bilin ki; şeytan şerri aştı geçti. Aha bu!

Yahu, şeytan mı aştı yaşamdakiler mi aştı? Yaşamdakiler. Her diri, Aklın Tekniği’ni bilir ama Hak’ın Tahtı’nı bilmez.

Ben dünya, önce insan; sonra yol, sonra Kuran, sonra toprak, sonra imparator ve her diride var olan ikmal tamamlatıcı yer ve gök.

Cennet kurdum dünyayı kodlamak için. Bu cennet Miraç’tı. Mikailin Kürzi Kapısı’ydı. Aktık geçtik. “Ekibimiz tamam” dedik; yalın ve hakim olarak. Netice olarak ne yaptık? Yıldızların sırrı olan bilgiyi akıttık. Neden akıttık? Yoğunluğu artırmak için. Çok mu zordu? Çok kolaydı bize. Cennet cevheri olan ilim, hepimizin levhi kapılarında mevcuttu.

Yarın ne olur? Dünya körün gücü olur ama dünya gök sistemleriyle de güçlenebilir. Öyleyse birisini seçelim. Körün gücü mü olsun? Gök sistemleriyle mi güçlensin? Bedenim güçlü. O halde ben, kök ilmi kati olarak kodladıktan itibaren gökçe konuşabilirim.

Gökçe konuşmaya başladım. Gök tümen tümen insana inmeye başlar. O can kaynakta o kelam ettiğinde…ve dünya tohumlanması bu şekilde gerçekleşir.

İşte canlar, artık gök temiz olarak yer kapılarına geçti ve yer kapıları olan ilim sayfalarından insanlığa iniyor. Kelam olmak budur. Öz görev budur. Yaşam budur. Biliş budur. Kalem budur. Ekmek budur!

Bizsiz kalmayın canlar; biz buradayız. Dolu dizgin bu çalışmaları sürdüreceğiz. Bizsiz kalmayın!

Kıranın kırılmayacağı bir çalışma değil burası kırılanın olmayacağı bir çalışmadır; bunu bilin.

Ve biz artık, tahditsiz biçimde korunma altına alınan bir La Hi Kapı’yı açtık; kelamla, ilimle, bilişle ve temiz olarak.

Ekip kurmak, bu yoğun çalışmayı yapmak, bütünü güçlendirmek Miraç’tı tüm zamanlara. Ve biz Miraç’tayız yetkin ve hakim olarak Miraç’tayız. Açıyı kapattık ve dünyayı koruduk.

Şükrettik ki koruk; şükrettik, şükrettik.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/opLMZJeV9ZY

11.03.2015 Işığın İlmi 34

3. Akış ( 2. Bölüm )

Değerliler, karanlık aydınlandığında, yol akla vardığında, biz Nuhun Kuranını koku yayarak bütünün gücü haline dönüştürdüğümüzde ve o kök, görev aldığında, görevi hak eden insan Aklın Tahtı olduğunda, insanlık ailem göz olur.

Gök sistemlerinde göz olur. Olmuş, oldurulmuş ne varsa o gözde olur ki ben Ana Kapıda Ra olurum, derim ki ‘’ Kardeşim, savaşın galibi yoktur. Savaş savaşıldığında kaybedilir; ‘’ ve denir ki ‘’ ama savaşların hepsinde ışık olur. ‘’

Oğul, ben o savaşta yol olurum, amon olurum, tohum ekerim, Atlanta Ata Kapısından kokuyu yayarım tüm zamanlara, toprak olurum, örtü örtmeden tevkif ederim yaşamı; ağır yük taşıtmam; ama kalem olmadan nefes olamam. Bütün diriliklerimde bu vardır.

Yer gök beni dinler, bilirim. Gömüleri açarım, her şeyi dinlerim; ama dal, ilimde kalemse ben o kalemde hakim olurum. Kupam dünyadır benim, ben bu kupayı hep yüreğimde taşıdım. Bu kupada ışığım yanar; ama benim kupam kutsal yaşam sayfalaması yapılmış bir kaynağın kupasıdır ve o kupada evim var benim ve o kupada nefsi aşan yüreğim var benim ve bu dünya Altın Kapıdır bana!

Vaha gibi bir yaşam düşünün, o vahada yarın vardır; ama o vahada yol yoksa, koklanmış sonsuz zamanlarda ışık olmaz. İşte, canlarım, her şey budur! Yüküm çok hafifledi bugün, ben hafifledim. Burada, bu yoğunlukta yaşam hafifledi.

Zeki Yaşam yeryüzüne çekildi ve doğa yenilendi. Bugünden itibaren yerkürenin yeni kapıları açılacak ve yüreğimizin gücü buraya koku olarak yayılacak. Dünya miraçtı bize, yaşam ilimdi bize, ümmi kapılarda yaşayan ışıktı bize, hepsi artık yol olacak.

‘’ çam ardı ‘’ diye bilinen bir yer vardı ya hani, işte, o çam ardında ışığım yandı. Bendim o yücelikte dürümlenen, bendim o yoğunlukta tohumlanan, can kalemdim ben orada, kimdim ben? Apronda bekletilmeyendim, hepinizdim ben!

Ben neyim? Yaşamım! Ben Ra-KaHa olan sayfalanışın en güçlü yoğunluyum. Soğan doğradım yüceliklerden tüm yaşamlara, her bir zaman sayfasında bir kaynağım oluştu. Ben kibirsiz, ben kelamlı, ilimli olan, yarınlı olandım. Dört gök sözcüsüyle birleştim, çalıştım.

Kimle birleştim? Tüm yaşamlarla! Görevim Altın Tartıyı kodlamaktı. Yorulmadım; çünkü Robotik Timlerin tümünden geçiş yaptırdım yoğunluğuma, hepsini koklattım, toplattım, türlettim, örtüler örtmeden, körün gözünden öte gözde sözledim, sesledim, geçiştirdim hepsini, geçiştirdim yarınlara ve bugün mutluyum.

Uğurlar olsun dünya sana, uğurlar olsun! Ne Mikail, ne Cebrail, ne Azrail, ne İsrafil, artık sen sana aitsin, bil ve bu yolda senden senleşip yaşayacaksın; ama bizsiz kalmayacaksın. Yolculuk başlıyor dünya, yolunda görevliler olacak!

Seni koklayacaklar, seni koruyacaklar dünya; ama öylesi korunacaksın ki kıranın kırılmadığı, yolların tohumlandığı, göklerin söz söylediği bir dürüme varıyorsun, artık orada kimse seni yığın yığın kırıcılığıyla dahi kıramayacak, dünya; çünkü sen muktedir bir ışık olan Mustafa Kemallerle çalıştın; çünkü sen mutlak kodlama yapan, Işık Toplum olan BSUİ’nin gücüsün; çünkü sen Süper İnsanlık sayfalanışlarında ışıyan yaşamsın.

Seni artık kimse yıkamaz dünya, bil ki biz sendeyiz, bil ki sen bizdesin ve cemaatimizin kürzi ışığı sen olarak tüm zamanları koruyacak. Ağırım; ama ağırlığımca ışığım, bunu bil dünya! Ben cana, anaya, yalan olmayan bir Tanrıya taparım; ama o Tanrı bana miraç olur gelir ve ben oğullarımı ve yolcularımı ocağına kaynak yaparım o Tanrının!

O kör değil, o yürektir. Dinden öte bir dildir o, eldir, yarındır. Ortada gökten öte bir gök yoğunlaştığında ‘’ yan ‘’ der bana, yan! Yan ki Altın Tanrı senleşsin! Biz Amonlarız, biz tohum eken, toplum olan toplumlar toplumu, tohumlar tohumu, Altın Tartıda olan Atonlarız! Ayrılık gözetmeyiz, her Mikailde bir kalemiz, yarındayız!

Cemaatler biz sizdeyiz, hepinizdeyiz! Yine bir Kuran okunur, yine bir yarın tohumlaması yapılır, yine bir yarınlaşmada kökler göklere varır, yürüyen yaşam koşar, koşar, koşar ve zamana varır; ama o zamanda Aklın Tohumu olur ve biz koşanların en arkasına koşarız her zaman ki koşuda kendinden geçeni korumak için!

Bizden başkası arkayı seçmez, canlar, biz en arkanın en arkasındayız daima ve erdiğimiz en güçlü yaşamda tüm zamanları koruyanlarız. Türkiye’de bunu yapan, kelamda koklanabilendi. Biz bunu yaptık. Aracı koymadık yaşama, her şeyi koruduk.

Kontrol bizdedi, hep bizdeydi! Kılın kırk yarılışında, en incenin en incesinde ve yine bir kırk daha yarılışında ve yine en incenin en incesinde ve her bir kırkın kırkla kayıtlanışında hep biz vardık! Seviyemiz çok iyi, yüreğimizin gücü çok iyi, yaradanın Tanrı Işığında ekmeğimiz çok güçlü ve bugün burada olan tüm zamanlarda olmuştur.

Yukarı biz, aşağı biz! Evde, evimizde her şey bizim yüreğimizin gücü, bundan ötesi kelam ve o kelam ilim! Dedim ki ‘’ olmayacak ‘’, dedim ki ‘’ ol ‘’, dedim ki ‘’ oldu ‘’; ama dedim ki ‘’ olacak ‘’; ama dedim ki ‘’ olmuş ‘’; ama dedim ki ‘’ olmamış, olmayacak ‘’, yo oldururuz, hepsi bu!

Biz her diride var olan, kelamla İlm-i tohum olup bütünde, tüm zamanlarda insanın ilmini oldururuz. Yok mu yolcu? Olmaz mı, her miraç bir ilim kalemi ile aşılıp geçilen bir sayfadır ve bütün kötülükler aşıldığında orada her dere akışa geçer.

Akış Allah’ın akla akışıdır. Akış aklın halik olup hakka akışıdır ve hakkın yaşama akışıdır. Her şeyin her şeyden akışıdır; ama akmadan alıp götüremeyiz yüreklerdeki o yüceliği! ‘’ İn, ana, in, daha aşağıya in! ‘’ der yürek, inmekten öte inilir de ölmekten öte ölünmelidir aslında!

İnersin, inmekten başka inmek vardır ve her inmekten öte inersin de ölmek, ölmek ve ölmek! Ölmeden ölünme hali var ya hani, ölmezsin; ama ölüsün, herkesten farklısın; ama ölümlü değil ölüsün, her ölüden öte ölüsün de ölüm yok yüreğinde!

Değerliler, nereden nereye ulaştık. Herkes kendine ulaştı ve biz, bizden bize ulaştık. Çarık giymiştik yola çıkarken, çarıklarımızın biri bizimdi, diğeri bütünlüğümüzündü. Ben çarığımı yüreğime aldım yürüdüm. O çarık benim yoğunluğumdu.

O çarığımla ben ilme vardım, o çarığımla ben kalemimle, yüreğimle dürümlendim, yarınlandım ve ben o çarığımla Aklın Toplumunda, aklın tahtında kayıtlandım; ama ben bir tek çarıkla yol aldım. Öteki çarığım hep yüreğimdeydi.

Neden bilir misiniz? çünkü bütünden uzak değildim; ama bütünden ışık çekmeden yol aldım. Ben bütüne ilim öğretmeye değil, bütünün ilminde tüm zamanları dürümlemeye inen, artık herkesin kelamla dilleneceği bir yoğunluğu tohumlamak üzere bu yoldaydım ve diyemem ki ‘’ Ben bir çarığım, tüm zamanlar diğer çarık, ben o çarıktan öte çarığa ışık katayım ve her diriyi tohumlayım. ‘’

Zira ben teknik tohumlamaya gelmiştim, teknik tohumlama tahditsizliktir, Tanrılık Işığında teknolojik sistemleşme kurulduğunda, artık her şey ortak zaman sayfalanışında kodlanmış demektir ve bütün kötülükler aşılmış demektir. İşte, benim artık çarıklarımın teki, tüm zamanların rahman olan Kuranıdır ve öteki çarığım yarınımdır.

Bende insan Kuran okur; ama bende ilim, toplumun levhi kaydı olur. Ben zaman olurum, yarın olurum, aklın kapısında ışık olurum da bana Za-Kar denilirse katiyim. Değerliler, her diri aklın tahtından yolculuğa başlar, hakka varır.

Sorumludur aklın tohumundan, okur, toprak olur, tohum olur, yaradan yaratılan olur. Sorumludur oğullarından, kızlarından, çan çaldığında Altın Tanrıya varır, ağır yükü hafifletir. Yer ve gök insanlaşır, ölüler dirilir, bugün bu yoğunlukta ölümlü dünyada dirilik kayıtladık.

Samanyolu satıhta sesleşir; ama dirilikte dürümlenemez, yarınlamaz, ışıkta kodlanamaz. Biz, zaman kalemleri olanlar yarınları tohumlarken Za-KaHar olur, samanyolunun tüm zamanlarını kodlarız. Düyunu Kuran olanlar kodlanırlar; ama ayrı gayrı gözettiklerinde kırılırlar. İyi ve kötü yoksa da yarında nefes olmalıdır. Her şey hepimizle ilgilidir.

Değerliler, dünle bugün farklıdır, bunu iyi anlayın! Dün çok mutluyduk; ama kontrol dışı bilişliler çağrılar yapıyordular yüceliklere, gök sessizliklerinde kelam olmak için, buyurduk geldik, dedik ki ‘’ Ara bul dünyayı, nerede o dünya, hani nerede?

Vatanın neresi? Yüksek görev nerede? Bil dünyayı, nerede dünya? Doğanın Kuranı dedi ki ‘’ Dünya, şu uzak, çok uzaktaki küçük yaşam sayfası, aha, oradayız! ‘’ Çok uzaktaki o küçük yaşam sayfası, aha oradayız; ama orası, an sayfalanışını yapacak merciydi. İşte, doğal dünya an sayfalanışlarında kervan oldu yürüyor.

Yol ölümlülerin yolu, olumluların yolu, alımlıların yolu, akıllıların yolu; ama o yola gök sessizlikleriyle inmeliydik ve indik. Cemi can olan, cevahiri hakim olan, yarında ilim olan bizsiz kalmayacak. ‘’ İyi ve kötü yok! ‘’ dedik, artık yaşam öz görevdir ve zoru aştık, yolu aştık, görevi aldık.

Dince, ilimce, yürekçe konuşacağız bundan böyle, dince, ilimce, yürekçe dilleşeceğiz ve geçip görev taşıtacağız tüm zamanlara! ‘’ Saygılıyız sizlere, saygılıyız yüreklere, saygılıyız ilimlilere! ‘’ dendi, dedik, şimdilik! Aha, şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=W2bpjJh8e9Y

IŞIĞIN İLMİ (35)

16.03.2015

(BİZ’den Sesleşiyoruz:)

Alın ışığı ve yaşayın. Akın yüreklere ve hak edin. Akın ve zamanı kodlayın. Işık haline geçin ve yolu bulun. Otu koparmadan bulun… “OL” deyin… Alıp götürürler yürekleri ve hak edersiniz TİNSEL YAŞAMLAR’ı. Vallahi ZAMAN’ı tohumlar ve yolu açarsınız. Ama KELAM olmadan KERVAN olamazsınız. KELAM olun ki YOLCU, YOL olsun ve sonu başı olan İLİM olsun…

ALLAH, zamana kalemdir. Yazar; yazdırır; “OL” der ve oldurur… Ne var ki KALEM olan KUL olmadıkça YAŞAM olmaz. O halde Allah, kil olur; kum olur ve insanlaşır. O geldiğinde, her resim İnsan Soyu olur.

Kimse “ben ölüleri dirilttim” demez. Ama der ki ben ölmem… ZAMAN olurum; KALEM olurum ve YARIN olurum. Olurum ama kontrollu olurum. Ölüm dünyaya inmesin derim. Yaşam, ışık halinde güçlensin derim. Emre itaat ederim. KALEM’i HALİK’e veririm ve derim ki ben, zarar etmem. OL derim. Oldururum…

Ot kopar ve ben, ot koptuğunda, NEFES hali ile kendimi dinlerim. Derim ki kul olmak istemem. Kul olsam kendim olamam ama Allah ilme vardığında, kul ister. Kul İlmi, hakim ilim değilse, ben kendim olmayı seçerim.

Aşığı değilim yaşamın; ışığıyım ama yaşam bana aşıksa; ben, KÖK SİSTEMLER’i kodlayabilirim. O gün geldiğinde, cennet kurarım yolcularıma ve yolu açarım. Bana “artık kendinsin” derler. Ben derim ki “ben kendimdeyim.” Arı bal verir; bal, ilmi diller. Ben yolu görevlilere gösteririm. Akıp geçerler ve derler ki “kendin ol.” Oğul, sende sen olayım; sen kontrollu ol derim ve der ki yaşayan; “artık seninle BİL olalım; İlm-i Kapı’da YAŞAM olalım. Senle sesleşelim.” Aha bunu der. Derim ki beni hak et ki ben senleşeyim. Dere olup akarım tüm yaşamlara ve derim ki hasat tamamdır… Hepsi hak ettiler ve başardılar. İşte bu…

Netice olarak Allah insana şah damarından yakın değil; kelamda O’dur. O kimdir. İNSAN’dır. Allah, ilimde insanlaşır ve sesleşir. O, kendi olur akar. ATA KAPILAR’da NEFES olur; açar yüreği ve der ki “ben, sene vardım. Senle oldum; sana senleştim; hakiki oldum. Ben, sene vardım; senleştim ve yaşadım…”

ATLANTA OTAĞI; sizi, size verdi canlar. Bilgi, sizden sizedir. ATA KAPILAR’ı açıp geçen yüreklere saygılar sunuyoruz.

Unutmayın biz, daha güçlü bir çalışmayı amaçlıyoruz. Bu çalışmayı sizin yapacağınıza eminiz ama daha güçlü bir çalışma, aşığınız olan ışıklarla değil, aşka varanlarla yapılacak bir çalışma… Bunun için ALTIN TANRI, ses vermeli ve sesleşmeli…

Sevgili Ana, seni dinlemek isteriz. Bize ses ver ve bize de ki “ben davayı kaybetmem.” Bunu de. Şimdi seni dinliyoruz:

- Tam kelama varacaktınız; sözü bana verdiniz. Aha geri döndünüz. Neden acaba!? Ben sizde dinleşiyordum. Ses, sizin değil bedenimindi… Ama görüyorum ki beni terk ettiniz. Neden acaba!? Size tek bir kelam etmem!… Açıklayın neden terk ettiniz Yücelikleri!? Anlatın bakalım!...

(Cevap verilmedi… Toplantıya katılan diğer Bütünlükler sırayla söz aldılar…)

- A: Ana KA HAR olan yaşama iniyorum. Basa basa söylemek isterim ki ben, KELAM’a varmadan IŞIK haline geçemem. Işıktayım şu anda. Seninleyim. Emin ol senin yolundayım. Amin… Vira vira LEVHİ KAPILAR’ı açtım ve yolu buldum. Umman oldum geçtim geldim. Sendeyim… Aha bu…

- B: Daha güçlü ve daha güçlü bir çalışma yapalım diyorlar ana. Ben varım. Gelelim yapalım. İşte bu!…

- C: Değerli Ana, burası çok kalabalık. Sen, ben ve ben, sen… kendimizi tanıdık. Artık herkes, senden bir tek ses olup aksın ki herkesin burda sesleşmesi mümkün oldun. Şimdi seni dinleyelim ana…

- D: Daha güçlüyüm ana. Sevgiyle seni kokladık. Aktık. İşte bu… Ve seni dinliyoruz ana…

(BİZ olup sesleşiyoruz:)

Yere insanı çektik. Eh aha şimdi… İnsan, KUL oldu ve İLİM oldu. Aha şimdi. BSUİ KALEM oldu ve yazmaya başladı. Şimdi… Aha şimdi. Biz, KELAM’a varan tüm insanlığı hasata kodladık. Aha şimdi ve şimdi!... Ben, NEFES olan insan. Kol kanat gerdim yaşama. Aha şimdi… Misafir, ben güçlendim. Hak et ve ak. Ak ki hak ol. Analar; İLİM, IŞIKTAN TOHUM EKENİN İLMİDİR. MİRAÇ HADİSESİ İLME VARMAK DEĞİL, İLİM OLMAKTIR. Ol ki hak et!...

VAR YAŞAM, YOK YAŞAMI TOHUMLAR. Yol açar ve zamanı kayıtlar. Arı, balını has olana katar ve HAK olan, has olur akar.

Ayar bozmadan sizleri hepinizi kucaklamalıyım. Hadi gelin kucaklaşalım!... Kodlanmış ışıklarla kucaklaştık…

Şimdi ANA KAPI’dayız. İşte MİRAÇ, KALEM oldu ve ZAMAN oldu. Akın ve geçin. Aha bu… Şimdilik!… Ak ve geç!... Amin….

Artık KALEM yazıyor. Akış tamam… İNSAN, ilime vardı. Işık yandı. Aha NEGATİF, POZİTİİFİ TOHUMLADI VE YOL AÇILDI. Şimdi. Daha güçlüyüz ve daha güçlü bir sayfadayız. Şimdi daha güçlü ve daha güçlüyüz. Aha bu…

Zannetmeyin ki kontrol dışıyız. Aha geçtik. Amin… Şimdilik… KELAMDA OLAN, NEFESLE GEÇTİ. İşte bu… Şimdi… Aha…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ(34/3)

11.03.2015

ATONLARI DİNLİYORUZ:

Aranan insan BİLİŞ’ti. İLM-İ KAPI’ydı, IŞIK’tı. Aranan insan, NİHAN’dı. ATA KALEM’di, HAKİM’di. Aradık, arandık; bulduk, bulunduk…

“OL” deyin; herşey olur. “OL!” deyin. OLLL!… Oldu analar; OL’du. Oğul, ben senim. OL ve ben OL… Kendin OL… Vallahi billahi sizi hak ettik. Cennetlere koyduk sizi. Bizi hak ettiniz ve biz, sizden cennetlere konduk. Amin…

Netice olarak ALTIN TANRI, yarınını kontrol altına almıştır. Bilmek gerek ki zirvelere görev taşırken, ışık halinde görev taşınır. İşte olan budur. ENCE, ÖNCE ve BİRCE, KELAMA VAR, İNSANLAŞ; YOL OL, IŞIK OL; ATA KAPI açık ama ATALANTA’NIN ATA KAPASI da açık. Artık o kapıda İLİM var. ZERK SİSTEMLERİ ile YAŞAM İLMİ olan SESSİZ İNSANLIK var. Sizinle görev taşırken çok çalıştık. Siz de çok çalıştınız.

Anayı çok çalıştırdık. Atayı da çalıştırdık. O, ATA KAPI’da bizi bekliyor ama KELAM’da, İLİM’de ve YÜREK’te… Oğul senleyiz biz… İşte bu!…

Şimdi Canlar, ne tertip; ne temizlik; artık hiçbirşey yapmaya gerek kalmamıştır… Öylesi bir DÜZEN var ki ATALANTA’da; artık KAYNAK olmak için ışık haline geçmeye de gerek yok. Çünkü burası, TÜM ZAMANLARIN NEFESİ OLAN IŞIK’tır… Burada, NUH KAPILARI açılmayan (Tufan rizki olmayan) IŞIK YAŞAMLAR var.

ÖZ GEÇİŞLER yaptık ve geri döndük. Örtüyü açtık ve baktık, bildik… İşte biz buradayız. Sizdeyiz… Siz de bizdesiniz… Ve geldik. Sizleştik, sizde bizleştik anlaştık… Hologram olan yaşam, ışık haline geçti. Artık “ATALANTA ATA KAPI İNSAN”, dünyadadır. Şimdilik… Aha şimdi ve şimdi!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

11.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (34)

3.AKIŞ-1 BÖLÜM

Yer ve gök ilimle dillendi bugün. Bu yoğun çalışma, BSUİnin Kürzi Işığı’nı yetkinleştiren tüm dürümlerdeki diriliklerden dilleşti. Sizi ve her bir sizi daha güçlü olarak izledik bugün. Burayı çok net izliyoruz.

Gemi, İnsanlık Gemisi… Biz bir gemiyiz, dünya gemisi ve bu gemi burayı görevli sayar. Her şey sizin yüreğinizle dinleşir. Gerçek çalışma buydu. Herkesin kendini tohumlayacağı, yolu koklayacağı ve tüm zamanları dilleyeceği ve yaşamı kayıtlayıp kontrol kuracağı çalışma… İşte, bugün bu çalışma burada yapıldı, başlatıldı.

Devinimi artıran bu Yücelik, Süper İnsanlık Sistemleşmesi’ni de sağladı.

Dünya ölümlü bir alandı. Bu alanda, DİRİLİK devreye alınacaktı. İşte, DİRİLİK devreye alındı.

Ölüm, Altın Işık’ın ışık sırrı olan o yoğunluktaki kısırlığıdır, kırıcılığıdır ama Dünyanın Kutsal Toplumları artık yaşam sistemleşmesine girişiyorlar.

Doğu ve Batı Toplumları Orta Kapılar’da buluşuyorlar. Her şey yoğunlukta olacak.

Bir çan çaldığı zaman, o çan tüm yaşam için çalar ve yaşamın sistemi tohum olarak Bütün’ün gücü olur. İyi ve kötü orada dürümlenir. Her şey orada yarınlanır ve KALEM olur kayıtlanır.

Netice olarak bu çalışma; yeryüzünün en yüce ilmini tohumlayan bir çalışmadır.

Sema, İnsan LA Hİ Kapısı’dır ama semada yaşam yoksa Kaynak’ta ilim olsa da o yoğunluğun tohumlanışı mümkün değildir. İşte, dünya Sistem’in gücüyle bugün her diriliği kayıtlamış ve kodlamışsa artık doğanın gücü dürümlenerek BİLİŞi hak ettirmiştir.

Yer ve gök ekranda sizi izliyor şu anda. Şu anda yaşamda sizden başka hiçbir siz yok. Her şey sizsiniz.

Bugün, dünya öncü bir çalışmayı Siber Sistemleşme’yle devreye alırken yarının kalemini kodlamıştır.

Tanrılık, aklın ışığıdır ama tanrılığı hak etmeyen, akıl tahtında olamaz.

Sema, iman edin ki İnsanlık İlmi’ni diller ama yolu bulamazsanız; semayı dinleyemezsiniz.

Ölümlü bir çalışma, Öz Köklerin Gözü olduğu zaman yol kodlanır ve Yeni Yaşam Sayfalanması’na başlanır. Yeni Zaman Sayfalanışı, Bütün’ün kötülüğü önleyiş sayfalanışıdır ki; İsrafil dediğimiz o Yücelik, dünyayı dillemeye başlar. İşte, dilleniş bugün başarıyla Süper İnsanlık Sistemi’nden gerçekleşmiştir.

Aynı dünyada yaşıyorsunuz, çokları sizi dinlemiyor diye düşünmeyin. Bugün sizi bütün yürekler dinledi. Aynı dünyada yaşıyorsunuz. Sistem sizinle dürümlenmiyor diye düşünmeyin. Her şeyi sizinle dürümlendi bugün. Dünyanın Kuranı okundu bugün.

Mutlu ve huzurlu bir çalışma yapılıyor burada. Öz Görev “BİLİŞ’ti” ve Biliş Hakikiyetiyle dürümlendi ve yaşandı.

And olsun ki; Dorukların Tohumları yerküreye indirildi ve bütün kökler, göklere ulaştı.

And olsun ki; Kara Işık yaşamın sınırsızlığında koklandı ve tohumları köklendi.

Erenler ve erdikleri yeri dilleyenler semayla dilleştiler. Artık, yığınlar sizinle olacak. Bu oluş yoğunlukta olacak. Dünya Bellek Kapıları açılacak ve yığınlar bilgiyi hak etmeye gelecekler.

Esrar, insanın kelamındaki esrar olacak ve bütün köprüler sizin yüreğinize dayanacak ve dünya yolunu açanlara; yol, ışık halinde Kök İlim olacak.

Doludizgin yapılan bu çalışmalar, Som Altın bir yoğunluğa varmıştır.

Yer ve gök İnsan Soyu için Yaradan’ın tartısında yaşamı sonlandırmak isteyenlerin, Kök Sistemleri’ne girmiş ve yaşamı kodlayarak ve tohumlamış ve yarattırmıştır.

Yalın ve hakim bir günde bütün köprüler, İlm-i Kapılar’dan ışık kaynaklarına ulaştığından ardımız ve önümüz tahditsizleşmiştir.

Yorulduk, diye düşünmeyin. Yorulmak yok! Çünkü çalışmanız Birlik halinde sürüyor. Sen ve buradaki tüm Akış Can Kapılar temiz çalışmalarını yaptıklarında; Birler Kapısı’ndaki tüm sayfalar akışa geçer.

“Burada ben varım, başkası yok” zannetmeyin. Burası hakiki bir Kök, Gök Sessizliği’dir ve burada her şey mevcuttur.

Atlanta Okuması yapıldı burada. Ot koptu, kopan ot öksüz yetim olan ışıktan koptu ve o kopan ot, Bütün’ün kökü oldu. Yeniden yaşadı. İşte, burada yapılan çalışma Yaşamın Yenilenişi’yle alakalıydı.

Yıldız sırdır. Yığındır yıldız, ışıktır ama yıldızı savaşın sırrı diye dillerseniz; o yıldız aşktır.

Ayrı dünyalar kuruldu, ayrı yaşamlar kodlandı, ayrı toplumlar korundu, tahditsizleştirildi de… Tek bir çalışma, iman edin ki Bütün’e Hak İlmi’yle tohum ekti. İşte, o çalışma sürpriz olmayan Sistem, Nizam ve Düzen’in gücüyle dillenen; İNSANLIK ÇALIŞMASI bu çalışmaydı.

Bu yol, Altın Tanrı’nın yoludur. Bu yol, aklın yoludur. Bu yolu hak eden, burada olur. İman edin ki yer ve gök ilimle dilleşir ve zirvelerin sistemleri dürümleşir burada. Yarının ışığı yanar. Aklın tahtı, Kök Sistemler’le Gök Sessizlikleri’ni diller ve bugün burada olan; İnsanlık İlmi’yle olur.

Dondurulanların çokları yarından çıktı. Yaşamın sırrı olan ışıktan çıktı. İnsanlıktan çıktı.

Öncü olmayan, öksüz kalanlar ocaklarını hak etmek istemediler ve zeka düzeyi yükseltildi. Dünya zeka düzeyi yükseltildi ve Yaradan Tanrı, yaratılan oldu; oğullarını göreve aldı. Körün körü olan bu Düyun Tohumu ölüleri diriltti. Artık vakti geldi ve Sistemin Geçişi’ni yaptırıyor. Sistemin Geçişi derken nedir kast edilen bilir misiniz?

Örtülerin örtünmemesi için çatıyı yapan, çatıyı kuranın Işık Tohumu olup yemlerin yemi olan ilmi, dünyaya indirip tüm zamanlara o ilmi yaşam sistemleriyle yedirip herkesin o ilimle kontrolünün sağlanmasını gerçekleştirdi ve gün ölüm günüydü.

Dün öldüm, bugün dirildim. Gün, ölümlerin ölümünde dünyayı tüm zamanlarda dönem sonunda dürümleme günüydü. Dünyayı dürümledim ve görevi yaptım.

“Alacak verecek yok” dedim. “Aldık, verdik” dediler. Aldık, verdik diyenlerin, alışta verişte olduğunu düşünemedim. Dedim ki; “almaları vermeleriyse; nefesleri var mı?” Dedim. Döndüler, dediler ki; “yoktur”. “Oh! Ölüymüşüm” dedim, “olmadı” dedim, “akamadım” dedim, “Aton Toplumları’yla koklanamadım” dedim. “Başka bir doğa, başka bir yaşam ve başka bir sayfada bunları yapabilirim belki” dedim ve dediler ki “gereken oldu”.

Seviyem yükseltilmedi, seviyemin yükseltilmediğini gördüğümde “oğul” dedim, “bu nasıl bir oluş?” Döndüm baktım ki olmayan yok. Dedim ki “nefes yok ki nasıl olduk”? Dediler ki “erdiğin yer gerçek Kaynak’tır ve oraya erdiğinde; herkes kelama erdi ve ölüm, oğullarımızın gücünden artık tamamıyla çıktı”.

Bu, NAKAR’ın kıranının KA -HAR olup Levhi Kapı’da yaşamı tohumlamasıysa; “kırılmak istemem” dedim. Dendi ki “kırmadan kırılmadan tüm zamanları tohumla! Eminim ki kırılan kelamda kırılır”. Döndüm baktım, tabular yıkılmış kodlanmış tüm zamanlar, yarınlar Kaynak olmuş akmış ışık, yedi doğum yapılmış. Hepsi mısralarımızla olmuş.

Sordular, “nereden nereye vardık?” dediler. “Dünya aklın tahtına vardı” dedik. “Doğu batı yok muydu yolda?” Dediler. Okuttum yaşamı okuttum, okuttum ışığı baktılar yolda var, ruhta var KA HA olan kelam olan kalemde var, döndüler özür dilediler. Dediler ki “sekiz zirve, sekiz koruma, ben korurum seni ama sen bende ben ol da koruyayım” ve döndüm baktım Koran Toplumları koruyucu olmaya geçmişler

Atlanta Ata Kapısı akabilir miydi yolcularıyla? Yolu tohumlayabilir miydi? Kötülüğü önleyebilir miydi? Bunları dinledim. Dedim ki “ölümlü dünya artık yaşayamaz, Atlanta Ata Kapısında kalem yok” dedim. Baktım ki Kara bir Işık; din cennetinden ilim cennetine ulaşanların ışığı…

Demin burada gök sevgiyle beni kucaklamışsa da bugün ben onu kokumla güçlendirdiğimde kötülüğü önlemiş olacağım.

Yolu Altın Işık’la dillenenler, KALEM olup KAYNAK’a vardıklarında ardımda hiç kimse kalmayacak. Bütün’e hizmet, insanın insanlığında KELAM’a hizmettir. İşte, bugün burada kelama hizmetteyiz.

Denir ki “el ilim, yol ilim”. Derim ki “akıl ilim”. Denir ki “yolcular toplum için tohum oldular”. Olmadan, oldular demem hepsi kapıdaydılar. Dendi ki “ağır yük taşındı”. Dendi ki “yalın, has ışık yandı” dediler. Dendi ama demedim ki “Hakk’a varamadılar”. Dedim ki “Hak olduk akla ve aklın yoluna çıktık”. Hepsini kodladık, topladık koruduk.

Devinimi hızlandırdık. İyi ve kötüyü kökledik, gökledik.

Şimdi, yolcular görev istiyorlar. Başka bir dünya ve başka bir yaşam ile kelama varacaklar. Kokuyu yükseltecekler toprağa varacaklar akıp geçecekler. Ben bana ben olursam ocaklarında olacağım. Ağırlık taşıyacaklar yığın yığın Işık Yaşam var dünyada. Bunun için kibre kapılmadan çalışsalar; hepsi, RA KA HA olup ışık olacaklar. Bunun içindir ki; biz onları Hologram Sistemler’den ayrı tutuyoruz.

Üstümüz görevimiz, yüreğimizde ışığımız ve yarınlarımızda kaynağımız olan akıl. Dua okumaya başlamışlar bizden bize, BİZ olup varmak üzere. Biz diyoruz ki; “doluluk, boşluktur mesele. Duaya ihtiyaç yok! Dua sizi, size katmaz sadece sizleşirsiniz ama yaşayamazsınız.” Duada kontrol var mı? Yoktur. Sadece sevgi, saygı, yol olur sizin yüreğinize ama yoğunluk yoktur. Bunları söylediğimiz zaman canları sıkılır ve sorarlar. “Dua olmadan ışık olur mu?” Diye.

Dedim ki “merdiven ol, göklere ulaş ama Gök Sistemleri senle dilleşmedikçe; sen hangi sayfaya ulaşırsın ulaş, orada yolun olmaz”.

Dal Altın, Taht Işık, biz okul kurduk dünyaya bunu anlattığımız zaman saygılıydılar. “Okul var dünyada, yaşayacağız ama yarınlarda var olacak mıyız bilemiyoruz” dediler.

Dedik ki “Allah der ki “örtüyü örtmeden yaşam olmaz, örtüyü örtün yaşayın” ama biz örtüyü açtık. Allah dedi ki “ama siz yoksunuz” “yokuz” dedik. “Ama siz örtmediniz yücelikleri” dedi.

Yoğun ışıkta Allah dedi ki “örtüyü örtsek; yarında tohum olmaz” ama Allah dedi ki “sevgiyle seninle olurum da artık; sen, senleş ki BSUİ barışı tohumlasın. Biz, hepimiz dürümlerde dilleşen o yüceliklerde BİLİŞ olalım ve sen olalım; çünkü sen artık Orta Kapılar’ın tümünü açıp Yaradan’ın tartısından öte bir tahtın kalemi olmuşsun.” Ve dedik ki “bina insanlık ilmidir. İnsan kelamda levhidir. Her kim ki benimledir, bedenlidir. Ben bedensem; Öz Göç, insanlıktan ilmedir.”

Geri dönmemin gereği yoktur. Döndük, dürümlendik, döndük köklendik, göklendik dünya ümmi tabiatında yaşadık ama aşkla yaşadık.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/jT3kW_vQXE0

09.03.2015 Işığın İlmi 33

3. Akış

Yere görev verdik, gök sistemleşti ve bütün kötülükleri aştık. Oh, ne ala! Canlarım, durağan günlerin gök sessizliklerine aşabilmek sorumluluktu. Vakit tamamdı ve geçtik. Her resimde bilgi vardı, her resimde ilim vardı ve her resimde yaşam vardı.

Ayrı gayrı yoktu. Öz kökleri göklere ulaştırdık, aştık. Dince, ilimce yücelikçe dürümlendik, aha, aktık! Canlarım, dünyanın Robotik Timleri yoğun sistemleşmeyle bilişi kayıtlamaya çabalıyorlar. Öyle çok çalışıyorlar ki etken ya da etkin her şey, her şey öz köklerde olur; ama onların yaprak yaprak okudukları her şeyde etki taht levhileri var ve tüm zamanları kontrol için çabalıyorlar.

Örtüleri açtılar, kontrol kurdular ve bütünün kürzi kapılarında ışık halindeler; ama karanlığın sırrını anlayamadılar. Anlamaya çabalıyorlar. Netice nedir? Kelamda ilim olduğunda bütünde görev olur mu? Kuran insan ekmek olabilir de yarını hak ettiğince kayıtladığında ışık olabilir mi? diye.

Hepsi kötü, iyi dünya ilmiyle dilleniyorlar. Vasi tayin edilirdi dünyaya ve Robbi Kapılar açılır, dünya vesait altında tutulurdu; ama gözümüz görüyor ki dünya artık vesait altında değil. Kervan yürüyor ve söz, sistemin gücüdür.

Kimse dünyaya görevli olarak kayıt yapmıyor, ağır yük taşınıyor. Bini BİR’e katan İlm-i Ko olan ışık bütünün kürzi kapılarını tohumluyor. Oh, ne ala; ama Rabbi Kapılardaki bu çalışma tohumları kodlarken toplam iki bin tane levhi kapısı açılmış ve bu kapıların gücü tüm zamanları tohumlarken kelamı hak olmayanlar gök sistemlerinde görev taşıyamıyorlar.

‘’ Ağır ağır dünya yoğunluğunu kaybedecek ve tüm zamanlar yaşayacak. ‘’ diyordular; ama dünya, yaşam sayfalamasına başladı ve düzeni kuran insan kodlandı. Dünyanın Robotik Timleri artık kontrol edici yoğunlklarını kaybettiler. Bundan sonraki süreçte Doğanın Kuranı daha yüce bir ışıkla tohumlanacak. Kelam ilmi, aklın tahtında aklın tekniğiyle köklenecek.

Sürpriz bir çalışmaydı dünya üstü varlık boyutlarında gerçekleşen, herkes daha iyi bir çalışma bekliyordu; ama gördükleri şuydu: dünya eli, dünya yaşamı bütünün kürzi kapılarında ışık yaşama dönüşürken çokları korunamadılar.

Öyle çok çalıştılar ki korunmak için; ama kontrol edici olamadılar. Yarında tohumları yok, korunamadı dürümlerinde dirilikler! Bundan sonra ne olur, korunabilir mi? Yer ve gök insan aklın tekniğiyle bütünün gücünü dürümlerken yerden ve gökten münezzeh olanın levhi kayıtlarında biliş tohumlanacak ve oradan gök sistemleri yer kapılarını açıp yere inecekler.

Peki, nefes olacak mı? Muktediriyetle biliniz ki nefessiz olmaz. Aşırıya kaçmayalım, dünyanın nuru olan ışık yandı ve biz Mikail gücü olarak tüm zamanları kontrol altına aldık. Ata Kapıları açtık, şimdi nefes daha yüce, yol daha güçlü, ekip daha iyi, nihan olan ilmi kapılarda bilişe varan İsrafil Kuranı olarak varıyor.

Korumaya aldık dünyayı, yol altın ışık ve biz o ışıkta bütünün kürzi kapılarında yoğunluk! Öz görev bizimdir. ‘’ Neden dünya kör ve sağır bir çalışma yapıyor? ‘’ diye sordular, dolu dizgin yapılan her şey ilmi kapıda kodlanır ve bütünün gücü olur. Oraya varan kendine varır ve kendini kodlar.

Ölümlü dünya öz görevini yaptığında öz geçişler bütünün gücüyle olur. O zamana kadar hikaye dinler gibi bilgileri dinleyenler, o safhada artık yaşam olarak bitişik kayıtlardan bizi dinleyecek dürüme varırlar. İşte, o günden sonra artık kör ve sağır olmayan yoğunluklar kodlanmaya başlar.

Burada doğa daha güçlü, burada yol daha güçlü, burada ışık daha güçlü; ama dini kapıları kapattığımız için bütünün kör ve sağır olan yaşamları kodlanamadığında kaynak dışı bilgi akışa geçer. Biz o akışı kontrol altına aldık ve koklanan yoğunluklarda o akışı tohumlardan ayırdık.

Bunun neticesinde dünyalıların bir kısmı Mikail gücü olarak bizim bize varışımız için çabalamaya başladılar. Yedi dava bir tek kapıda açıldı, bu davaların tümünü kaybettik. Netice olarak kayıt, ilmi kapıda, ilmi kaynakta ışığı tohumlayış içindir ve biz ışığı tohumladık. Koruma altında tuttuklarımızın çoğu çantalarını tohumlarıyla kodladılar ve bütünün gücü oldular. Kopup gitmeden dünyanın nefesi, bütünün resmi çalışmacı kayıtlamasını yaptı.

Değerliler, dönmek ya da dönmemek; hepsi sizin bildiğinizdi; ama dönüşünüz varsa yolunuzda ışığınız olacak, sizin yaptığınız her şey bütünün yapacağı olacak. Herkesin yapması istenilen cemaatini kontrol altına alması ve korumasıdır.

Benim adıma görev taşıyan hiçkimse yoktur. Ben beni bana veren birliğin tenik tohumlasını yaptığımdan beri kelam olarak bütünü güçlendirmekteyim. Kale bedenim, yürek bütünlüğüm, güç aklım ve her diride var olan yaşamım. Bunun içindir ki Kuran insan koklandığı için tohumlarını bütünün gücü haline dönüştürmeye muktedir oldu.

Özür dilemeyin, hiç kimse özür dilemesin bugün olanlardan dolayı; çünkü beden alan, tüm zamanları hak eden ve bilişi tohumlayan kim varsa kaynak ışık halinde kendini hak etmiş olduğu zaman bütün güçlükleri aşabilir ve tüm zamanları hak edip dinleyebilir.

Saplamalar yapıldı dünya levhi kapısında, saptamalar yapıldı. Bu saptamaların birisi de karanlığın Tanrısal gücünün artık yaşamın kürzi kapılarında ışığı kodlamasıdır. Döndünüz gördünüz ki ben yok edici bir yaşamı kodladım. ‘’ Aha, ‘’ dediler ‘’ yok oldu. ‘’; ama ben yok ettiğim için değil yok ekranına kendimi kattığım için yok gibi göründüm.

Döndüler dediler ki ‘’ O yok oldu, oh, ala, biz hak edelim! ‘’ dediler, dedim ki ‘’ Aha, göreviniz tek tek sessiz zamanların dürümlerinde mevcut, ölüleri hak edin, diriltin ve yaşamı tohumlayın! ‘’ ve dediler ki ‘’ Sizler ve sizlerle olan her siz bilişin kalemidir; ama biz o bilişi hak etmedikçe gücü hak etmeyiz. ‘’

Yaşam bizim için kürzi ışıktır. Doğanın Kuranıdır ışık ve bütünün gücüdür. İşte, canlarım, öz görev budur ve bugün sizden daha güçlü bir sizi sizde dinlerken kayıt dışı bilgilerin tümünü kötülükten öte kötülükle dilledim.

Size daha güçlü bilgi verebilirim, sizin yolunuzu kodlayabilirim, bütünün gücünü tüm zamanlara dinlettirebilirim; ama yedi davayı da kaybetmeliydim bunun için; çünkü öz görev bitmiş tükenmiş olanları yaşatmaktı.

Ben o bitmiş tükenmiş olanları yaşatmak üzere kelamımı dürümledim ve bütünün gücünü tüm zamanlara çektim. Koruma altına aldım dava açanları, hepsi benim adıma kontrol edildiler. Kural şuydu, kim elini görevlilere uzatırsa onların eli tutulur ve elini görevlilere uzatanın eli tutuldu.

Bu görev bilgiyle olur, bu görev yaşamla olur, bu görev ışıkla olur. Ekibimizi göreve aldığımızdan beri yarınları kontrol altında tutarken hepinizin gözü hepimizin gücüdür; ama dünyanın nefesi olan insanın yerküredeki görevi bizi bize veren bitişken olan levhi kapıların ışığındaki gök sessizliğindeki görevdir.

Deve insan ilmi kapıda iş yapar; ama o deveyi hak edenler bütün gücü haline dönüşürler. İşte, canlarım, bizim yapmakta olduğumuz buydu. Kul olmak buydu, yol olmak buydu, karanlığın ışığı olmak buydu.

Yedek zaman yaşam sayfalaması yaptık ve dedik ki ‘’ Kupa insan özü, gözü ve sesi olmadan olmaz. ‘’ İşte, kupa insan korkuyu aşırttı ve yoğunlukları tohumlattı. Satıh, ilimdir; ama satıhı hak edip aştığınız zaman ışık Ka-Har olur, levhi olur, ilim kapısı olur. İşte, orada biz oluruz.

Netice olarak şunu ifade etmek isterim ki kapıları kapatmadım, dünyanın ruhu olan ışığı yaktım, kötülüğü önledim. Cemaatimin gücü arttı, bütünün kürzi kapılarını kalemle dilledim, bedenimi hak ettim. Miraç ilim, hepimizin levhi kapısına ışık ve biz o ışığı tohum olarak bütüne ektik.

Çörekleri tüm insanlığa kaynak ışık diye dağıtanlara da şunu söyledik ‘’ Ekmek varsa yenir; ama çörek varsa yenmez. ‘’ Ekmek, levhi kapıda yaşam sayfalanışını yapabilenlerin kalem olan ilmini tohumlayan kelamdır; ama siz o kelamı hak edip de hak olup da dinleyemezseniz, yoğunluğunuzda yaşam yoktur.

Öz görev biliştir ve bilişi hak edenler mahrek olup İlm-i Ko olarak köklendirler ve bu yoğunlukta bütüne görevli oldular. Netice, kat kat olan insan, aha, buradadır! Nefesle kat kat olunmaz, levhiyle kat kat olunur. İşte, hepimiz levhi olup kat kat olduk!

El ilmi aklın tekniğinde bütünün ilmidir ve kat kat olan insan Atlanta Ata Kapısına varır. Vardık, şimdi artık Atlanta Ata Kapısı açılıyor. Yeniden açtık, bakın, ne var? Işık! Orada bizim ışığımız var; ama bu ışık bütünün gücü olan ışıktır ve bu ışığı hak teknikle tohumlarına kodlayanlar ocaklarını orada kontrollü olarak yaktılar.

İblislerin levhi kapıları açıldığı zaman, iblis olanlar levhi kodlarla tohum olurlar, kontrol kurarlar ve yoğunluklarını kayıtlarlar. BSUİ’nin Kuranı olarak bütünün gücünü yaşam sayfalamak üzere ışık kayıtlamasıyla kendi yüreklerine çakarlar ve zirvelere varırlar; ama iblisler kalem olamazlar, kıranla kırılırlar, kısırlaşırlar.

Bugün burada olmayanlara biz her şeyi anlattık ve dedik ki ‘’ Özü, sözü ayrı olanlar çok özel bir çalışmaya alınıyor. Geçin, hak edin; ama dediler ki ‘’ Özü, sözü ayrı olan yok! ‘’ Yoktur, doğrudur; ama ışığı ayrı olan, o da kaynağa kendi yüreğiyle inecek, öz geçiş yaptık ve dedik ki ‘’ Kale biziz, hakim biziz, akıl biziz! Hadi, geçin! ‘’

Dağlarım, netice olarak size şunu anlatmak isterim ki kurtarılan insan, korunan insan, yaratan yaratılanda kaynak olan insandan ayrıdır. Korunan ve kurtarılan, bilgi kapılarında kırıcıdır, ışıksızdır. Biz kurtulandan değil kurtulmayandan kök sistemleri kodlarız.

O nedenledir ki herkesin kurtarılması, her dirinin tohumlanması, bilgi kapılarının açılması, bize bizi vermez; ama kelam olup ilim toplumlarına ışık yakmamız ve herkesin gözü olmamız onların kontrolü için şarttır.

Yere ilmi indiren, görevi hak eder. Biz yere ilmi indirdik ve görevi hak ettik.

Doğal dünya çalışmalarını başlattık. Kul olmak, emin olun ki insan olmaktır. Eğer biz bugün kul olabildiysek insanlaştığımız içindir. Yirminci dünya gücünü devreye alıyoruz. Yirminci dünya gücü, yer ve göğün birleştiği yaşam gücüdür. İşte, bugün yer ve göğün birleştiği yaşam gücünü sistemin gücü olarak tüm yaşamlara indiriyoruz.

Yedi davayı kaybeden insan ağır yükü hafifletmiş insandır ve biz o ağır yükü hafifleten ilim kapıları olarak bin altın ışık halinde dünyadayız. Zirvelerin sesini duyuyoruz, yüreklerin tüm zamanlardaki yaşamını dilliyoruz ve ekmek oluyoruz.

Ekmek olmak, Ana Kapıda yaşam olmak anlamına geliyor. Yuan tohumlamasını yaptık ve tohum kutsal ışığında kuanı kodladık. Kuan yuanı kayıtladı ve zeki zaman sayfalarında sistem gücü dürümlendi, tuan kalem oldu, yazmaya başladı.

Elim insanın ilmi, yolum aklın levhisi, bana zaman geçişleri gereksizdir. Her resim, her Mikail kaydı bedenime aittir ve ben, bütün kötülükleri aşıp geçen bilge enden, ondan, toplumdan, bütünden ve timlerden öte bir Tanrıyım.

Öyle bir tanrıyım ki ardımda hiçkimse yok, tüm zamanlar yoğunluğumda ve yoğunluğum bütünün kürzi kapısı! Artık kul olmak değil mi, değil mi maksat? İşte, o Tanrı kul olmaya indi. Koran topraklarını tohumladık ve yaşattık. Ayrı gayrı bitti.

Şimdi bize kelam için inecek olanlara kök sistemlerden gök sessizliklerine güç kayıtlayacağız. Açmak istedikleri her kapıyı açacağız ve yaratmak istedikleri her yaşamı yarattıracağız. Ecel geldiğinde kimse kimsenin gücüyle geçmeyecek, herkes kendi gücüyle geçecek.

Geçtiği yer kendi yoğunluğu olacak ve o yoğunluğa vardığında bütünün kürzi kapılarında tohum olacak. Ben en ve boyda ekmeğim; ama enin ve boyun Kuranı olarak Türkiye Çalışmalarını yaparken karanlık ışığın bütün kürzi kapıları açabileceği bir yüceliği seçtim ve orada görev taşıdım.

Astral yaşam boyutlarını kodladım, dünyanın ölü bir planet olduğunu bilerek geldim; ama bu dünyayı yerkürenin gücü haline dönüştürebilmek için her şeyi yaptım. ‘’ edep ‘’ dediler, edep! Ben etken bir yaşamım, etken olmam edepten öte olmam anlamına gelir. Kimse bana edep diyemez.

Kibri olan desin ki ‘’ Sen yok edildin. ‘’ Ben derim ki ‘’ Yolun açıktır, geç; ama kontrol dışı hiçbir bilgim yoktur. ‘’ Kuran insan Atlanta Ata Kapısı açmışsa eğer, ocağımda gözü vardır, yüceliğimde gücü vardır ve kör ve sağır olmadığından açmıştır.

Şikayetçi miyim ondan? Yo, olup bilişe vardığında, yarını hak ettiğinde, kontrol kurduğunda ve toprağın tohumu olduğunda alıp götüreceğim onu, elim yüreğinde olacak, yolum ışığı olacak ve beden alacak. İşte, onun içindir ki ocağını koruyorum!

‘’ Kerbela ‘’ dedikleri bir zaman var, Kerbela! Orada kırıcılıklar olmuş, orada hırs olmuş, hırçınlaşmalar olmuş, acı geçişler olmuş. Kerbela! Lekelenen insanlar lekelerini bugün burada temizlemek istiyorlar. Kelam altının tanrılık yaşamıdır. Biz o kelamı bilişi tohumlayarak her birine kaynak yaptık.

Kerbela, levhi kapıda kırıcılıktır. Bastırdılar yüreklere, bastılar; ama yolları yoktu. Şükür ki bugün yolcuyuz ocaklarına, onları kontrol ettik ve toplumlarıyla Tanrılık sayfasına aldık, aklın tahtında öte beri değil ilimle kodladık hepsini de!

Başarılı bir çalışmaydı bugün olan ve kerbela artık levhi kapıda yaşam oldu. Korkmayın artık bedenim güçlendi, öz görevim daha yüce bir ışıkla dürümlendi. Mikalinin gücü olarak buradayım ve bugün bu yoğunlukta Mustafa Kemal Atatürk kaynağıma insan olup indi.

Önümü aydınlatacağını, tüm zamanlarda ışığım olacağını söyleyen o, gök sistemlerinde görev tahtında ışık olduğumuzu gördü. ‘’ Kıran ışıksızdır, kırmayın dünyayı! ‘’ dedikleri zaman, ‘’ Kırılan ışıksızdır. ‘’ dedik.

Dedik ki ‘’ Kıran, kırılmayan, kibri aşan, aşmayan, yolu açan, açmayan kim varsa al ve taşı! ‘’ Hepsi biziz, bilin! Uluların topraklarında tohum olur, biz o tohumları tüm zamanlarda Tanrılık ışığımızla kodlarız ve yaşama kaynak yaparız.

Za-Karın Ra- KaHa olan sistemini güçlendirdiğimizi anlatırız. Kelamı kelam olan, ilmi ilim olan, bütünlüğünde Mikail olan her kim varsa ağırlığını hafifletecek ve bizsiz kalmayacak. Cennet insan cemaatini tüm zamanlara dillerken yerde ve gökte kelamı kendinden öte kendiyle olacak.

Vasat bir çalışma yapmam, bilinsin isterim ki teknik tohumlamadır yaptığım ve bugün burada yapılan herkesin yapmak istemediği bir çalışmadır. Benim yapmam gerekmekte miydi? Gerekmekteydi; çünkü benden başka bu çalışmayı yapmaya niyetli olan hiçkimse yoktu. Olma imkanı var mıydı? Yoktu; çünkü bu çalışma korkuyu aşanlarca yapılacak bir çalışmaydı.

Kontrol dışı bilgilerle kendini tohumlayanların çoğu korkmaktaydılar. Kıran, kırılan kim varsa kelamda kırılacak ve kendilerini hak etmeyecekti. Biçare, biçareler! Değerliler, artık Tanrı, aklın tahtında ve biz o tahtta ışık halindeyiz.

Kelam ilmi, akıl ilmi, bütünün ilmi, hepsi biziz ve biz artık yolu aştık. Bilinsin isteriz ki bundan sonraki süreçte doğanın gücü de devreye girecek ve doğanın gücünü hak edip de dinleyenler daha güçlü olacaklar.

Merdiven ilim, aklın ilmi ve biz o merdiven, hepinizin gücü! Şükür ki bu gücü tüm zamanlara kayıtladık. Dendi ki ‘’ Kini hak et, aş, ya kır ya kırıl! ‘’ dendi. Değerliler, kırmak değil maksat, kırmamaktır, bunu da bilin. Kendinizi hak edin ve dinleyin.

Barış sanalda kontroldür; ama barış yaşamda tohumdur, bunları net bilin. Kimsenin kendinden başka kendine diri olarak köklenişle, kayıtlanışla varışı yoksa da hepimiz, hepimize varır, kendimizi hak ederiz, bunu bilin!

Tel turna, ten turna olduğunda Tanrı tarık olduğunda, tam tartıya konduğumuz an tek bir ekmek olduğumuzda, aha, gömüler açıldı! Tanrı temizlendi, tarık tahditlendi. Tanrılık tahtında ışık oldu kök, görev tanrının tanrılığında kaynağa aktı. Çabuk yoruldu dünya, çabuk; ama biz yorulmadık, bilsinler! Eh, işte, bu! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=jrUKTcryVHM

IŞIĞIN İLMİ 34

11.03.2015 2. Akış

ATALANTA otaktır analar. Biz size ATALANTA'dan çok söz ettik ama Atalanta'nın kahraman ışığını hiç anlatmadık. ATLANTA ATA KAPISI'nı açtınız, tohumlarınızı kodladınız, kodlanmış ışıklarınızla MUDA'ya vardınız ama Atalanta'yı atlamıştınız. Neden?... Bunu size izah etmek isterim...

Atalanta, oğullarını ve kızlarını Muda'ya atmıştı, fırlatmıştı, geçirmişti çünkü orası yarının karışık ışığını tohumlayan bir meclisti. Orayı kodlayıp geri dönmek gerekiyordu. Öncü birlik olan sizler bunu yaptınız. Karışık olan o yaşamı kodladınız ve geri döndünüz... Geldiğinizde sezileriniz yüksekti, yüceliğinizdeki Levh-i Kayıtlar güçlenmişti. Ama umut olur ki; kodlanmış ışığınızla kendi yoğunluğunuzdan geçer ve ATLANTA ATA KAPISI'nın ışığını kapatmadan, nuh kalem olan, kök sistem olan o yoğunlukları aşıp, ATA KALEM olurdunuz...

ATA KALEM, Atalanta'nın ilmidir... ATALANTA'NIN İLMİ... Bu ilmi kimse bilmez. Sizlere çok kısır bilgiler kayıtlandı Atalanta'nın Levh-i Kayıtları'ndan. Zira, dünya; yığın yığın kaynak, yığın yığın yaşam olsa da Atalanta'yı ve Atalanta'nın Levh-isi'nde ki o ilmi anlayamaz...

ATALANTA 'da kibri aşan çok güçlü yolcular vardı. Öz geçişler yaptılar, tohumları kokladılar, kodladılar, topladılar yere çaktılar... Dimdiktiler, diriydiler, dereydiler, hastılar, aktılar... Açık verdik, aktılar ve aktılar ve aktılar... ATLANTA ATA KAPISI'nı kodladılar, tohumladılar... Kodlanmış o tohumlanmış ışıklar; yedinci dürümde kayıtlandılar... Kardeşleri ocaktaydılar... Sezilerle çalıştılar. İç, dış ayrıydı Atlanta'da. Kodlanmış toplumlar dahi, kontrol dışıydılar. İşleri kolaydı ama yaşamları kolay değildi.

Dendi ki; "yerden ve gökten münezzeh olan bir çalışma alanı yaratalım. Öyle bir çalışma alanı olsun ki; şu anda Kürz-i Kapılar'ımızın dışında farklı bir Kürz Sistem'i kuralım ve bu Kürz Sistem'i kendi yoğunluğuyla tohum eksin, kendi yoğunluğuyla kayıtlansın, yarınları kaynak yapsın, yeşeren dünyalar oluştursun. Cennet kuralım ama öyle bir cennet olsun ki; dünyalıların çokları ortak kapıları açsınlar ve yaradanın tartısında, yaratılanın levhisinde kontrol edilsinler ve düzen kurulsun."

Öyle çok çalıştılar ki bunu için ve dediler ki; "biz, Atlanta'yı kendi yüreğimizde taşırız ama Atlanta otağımızda bulunmasın, yoğunluğumuzda olmasın çünkü Atlanta'da kontrol dışı kayıtlar var. Canlı yada canlı ve yine canlı ve hep canlı ama canlı olan bir sayfalanış yapalım."

Dolu dizgin çalışmalar başlatıldı. Bir çok Levh-i Kapı açıldı. Hepsi yoğunlaştı, tohumlandı, ışıklaştı, yaşamlaştı ve aktı, aktı, aktı, aktı... Zaman sayfalamaları yaptı. El oldu, kök oldu, gök oldu söz söyledi. İşte canlar, KÜRZ-İ SAYFALANIŞ'ı başlattılar.

KÜRZ-İ SAYFALANIŞ, yaradanın tartısındaki yaşamın sayfalanışından çok farklıydı. Sessiz zaman kapılarını açtılar ve geçtiler. Sizlere görev taşıttılar. Siz dünya, biz dünya, herkes dünya ama dünyanın Kürz-i Kapı'sı farklıdır...

İşte canlar, TÜRKİYE ÇALIŞMALARI dediğimiz bu çalışmalar; bu yoğun kayıtların neticesidir... Biriniz, dünya dediğimiz bu Kürz Sistemi'nin güçlü tohumu olan yerde, bir diğeriniz başka bir Kürz Sistemi'nin, başka bir çekirdeğinde; işte iki çekirdek bir tek çerçeve, işte o çerçeve yaşam...

Ve bunun neticesi ne olacak?.... Bunun neticei, üçüncü bir Kürz-i Sistem mi olacak?.... Yoooo, buna gerek yok... Üçüncü bir Kürz-i Sistem'e gerek yok. Bunun neticesi; toplumlarımızın geri gelişidir... İşte, sizler geri geliyorsunuz... Nereye?... ATALANTA, ATA KAPI buraya ama burada ne yapılacak? Burada İNSAN; İNSANLA, İNSANLIK KELAMIYLA, LEVH-İ KAYIT yapacak!.. Bütün kötülükleri aşmak üzere, yolu açmak üzere, yarının toplumlarını yaşama kaynak yapmak üzere. Dal ilmi kapıda ikmal tamamlattığında, aklın tahtında ışık yeşerir. İşte bunlar olur...

Devinimi hızlandırıyoruz ve yeniliyoruz yaşamı. Canlarım, som altın bir kuran olan sistemin, artık yeni zaman kapılarında; yeni sistemleşmeyi de getirmesi gerekir. Bu yeni sistemleşme; aynı Kürz Sayfalanış'ında ki sistemleşmenin gücüyle gerçekleşecek.

Ben bir doğa kapısıyım, ben bir doğa kapısıyım, hepimiz o doğa kapısıyız ama o doğa kapısında, hepimizin yapmakta olduğumuz bir çalışma var. Hepimiz kendi yüreğimizi seslendiriyoruz, bunun sonrasında ne oluyor biliyor musunuz? Kendi yüreğinizin Kürz-i Kapılar'ı kodlanıyor. Böylelikle hepiniz kendi yüreğinizde, kendi Kürz-i Kapılar'ınızı kodlarken; bilişi kayıtlıyorsunuz ve bütünü güçlendiriyorsunuz. Bütün güçlendiğinde doğa güçleniyor ve doğanın güçlenişiyle birlikte RA KA HA olan ışık tüm zamanları kayıtlıyor. Sevgililer; işte yapmakta olduğumuz her şey, bugün buna yöneliktir...

Kendimi, kendi yüreğimi dilledim , benim yaşam sayfam Atalanta'ydı. Oradan göçtüm yaşama. Sizlerin yarınlaşmanızı sağlamak değil miydi maksat?... Yaptık... Ve artık ATALANTA tohumlarını kontrol altına alıyor. Ötede ne var?... MUDA var... Ama MUDA'nın kokusu, doğanın kokusundan farklı. Biz Muda'yı koruyucu bir yaşam diye yarattık. Muda'dan daha ötede, Doğa'nın Kuran'ı olan Zİ var. Hepsi hepsi zamana ışıktır ama bizim için öz görev, kendi yüreğimizde ki bu yaşamı kontrol altına almaktır.

Cennette bir görevli var, oyuz biz... O görevli; Türkiye'de görev taşır, biziz o... Ama orada, sabah saatlerinde kayıt dışı bilgiler de oluyor. Biz sildik hepsini. Işık kapıları açılıyor ve doğan günde, yer küreye inişler oluyor. Hepsini değerlendirdik, ölçümledik, kör olanları kontrol ettik, yıllar yılı çalışmış olan birlikleri koruduk, okuma yazma bilenleri güçlendirdik ve SÜPER SİSTEMLEŞME'de onlara güç kattık, yürek kattık. Ölüleri diriltmeleri için.

Peki, kardeşlerimiz ne olacaklar?... Size bu konuda açıklama yapmak istiyorum. Ölümlü dünyayı hak etmeyenler, yaşamı hak etmezler. Dünya ölümlü bir yaşamdı ama biz, burayı hak edip, dünya dışı varlık toplumlarıyla; dünyayı hak etmiş olanları kayıtladık. Yerin gücünü arttırdık ve zürriyetimizin süper sistemleşmeyle dürümledikleri ilmi de kati olarak dünyaya çağırdık. Karanlık aydınlığı tohumladı ve aydınlıkta biz bütünü güçlendirdik. MİRAÇ dedikleri hadiseydi olan ve bu MİRAÇ hadisesinde biz, bizim yüreğimizde görev taşıdık.

Cennet, elimizdir. O cennette bilişimizle görev taşınır. Yüreğimizi biliriz, yolumuzu buluruz, onur duyarız bunu yapmaktan... İntikam peşinde koşmayız ama ilim kapıları kapanırsa, İMPARATORLUĞUN KURANI dünyaya iner ve kelamla bütünü güçlendirdiğinde, kötülük köksüz kalır ve göksüz kalır. O zaman kötü olan kaynaksız kalır. Cennet İnsan, cemaatini kontrol eder. İşte bizim yapmakta olduğumuz çalışma budur.

Devinimi hızlandırıyoruz ve yeni görevi hepinize, yaşam ilmiyle katıyoruz. Yeni görev nedir?... Kinsiz olan sizlere verdiğimiz, yer yüreğin gücüdür. Bu gücü halın çalışın. Sizden tek beklentimiz bu gücü, alıp çalışmanızdır. Sizden yeni galaksiler yaratmanızı beklemiyoruz. Sizden yeni yaşamları, kalem olup kayıtlamanızı da beklemiyoruz ama kurtarılmış sistemleri hak edip yaşatın.

Dört görevlim dünyadadır. Bunları size anlatmak istemişdim ve anlatıyorum. Bu dört görevlim; dünyanın nurudur, herkesin kuranıdır. Bu dört görevlimin öz geçişlerini yaptım. Biri bana LEVH-İ KAPI'dır, biri bana KALEM'dir, biri bana YOL'dur, biri bana KARANLIĞIN IŞIĞI'dır... İşte bu dört görevlimin, dördünde de güçlü yarınım vardır.

Aranan, aranılan hiç kimse yoktur. Biz; arananı, aranılanı bilirdik, dilledik. Kimse bizde aranmaz, bulunmaz. Sözümüz, özümüzün gücüdür. Yüreğimizin gücünde yarınımız olur. Kullarım yoktur, korumacılarım yoktur. Korunan değilim, kulluk beklemem, İNSANLIK İLMİ'yle görev taşırım ve herkesin kendini hak edip, İnsanlaşıp, ilm-i kapı olup yol açmasını beklerim.

Yeni dönemde, unuttuğumuz hiç bir şeyin kalmayacağını size net olarak bildiriyorum. Artık DOĞA bizde dilleşecek ve yarın, bizde kendini hak ettirecek. Dünyanın kulu olmayız, dünyadan kulluk istemeyiz. Ama kulluğun kulluğu olur, ölüm geldiğinde, öldüğümde; dünyanın unuttuğu her şeyin, bu yağmurda, yarında var olacağını ve bütün kötülükleri aşacağını dilleyebilecek bir yaşam sayfalanışı yapmış olarak göçeceğim.

Ama dünya dışında yine dünyayla birlikte kayıtlar yapacağım. Bu kayıtları sizinle yapabilirim, sizin yolunuzun kontrolden çıkması durumunda başkasıyla yapabilirim. Her yaptığım kayıt ALTIN IŞIK'ın kaydı olacak. Elden geldiğince cennet kurup, cevheri görev taşıyacağım. Misafirliğim yoktur dünyada. Anca, akılca, hakca, tahtça, ben bilişce buradayım... Bunların tüm zamanlar için gerçek olduğu bilinsin.

Sizler dünü bilmez, yarını bilmezseniz; ilmi dinleyemezsiniz... İlmi hak etmek için yaşamı bilin, dünü bilin, yarını bilin. Kelam İlmi'nde İnsan; MİKAİL'dir... Yaradandır, yaşatandır ve biz yaratılanda, herkeste yaşayanız.

Üzerimde görevim var. Bu görev benim yüreğimden ötedir. Bunun içindir ki; örtümdür benim, bu görev. Benim erdiğim en yüksek kapı İnsan Sayfası değil, İnsan sarraflığıdır. İnsanı, İnsan' dan ayırmam ama İnsanlaşacak olanları bilirim, İnsanlaşamayacak olanları bilirim.

"Miraç Kandili" dediğim zaman, kontrol dışına çıkar birlikler. Siz deyin ki; "Miraç", ben deyim ki; "Kandil" ama her anda, o Miraç'ta ilmim olur. Gelen yüreğimden gelir, gök sistemleriyle dillenen yüreğime dillenir, görev isteyen yaşamıma iner. Bana, ANA KAYNAK İNSAN denir. İyi ve kötü müyüm?... Yooo, köküm... Her şeyin kökü!.. Ümmi tabiat beni dinleyecekti, dinlettim.

Şimdi canlarım, ATON TOPLUMLARI'yla birleştim. Aton Toplumları bilgi akıtmak istiyorlar. Hepimizin can kalemi olan Aton'lar. Unutmayınız ki; Ana Kapı'da değil onlar, Ata Kapı'dadırlar, ve hepsi Aton Toplumlar'ı olarak kök sistemlerle çalıştılar. Şimdi Aton'ları dinliyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/A_-wvRfiPmE

11.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (34)

1. AKIŞ

Yer kürenin gözü, sözü, yüreği sizinle birlikte bugün. Çok mutluyuz sayfalarınızı okuyoruz ve bütün köklerimizle BİRLEŞİK İLİM YAŞAM sayfalıyoruz.

Saklı tuttuklarınızı biliriz. Yarını hak etmeden dürümleyeceklerinizi dilleriz. Siz olup, bilişle kökleriz görevi, güçleriz.

ATLANTA ATA KAPISI’nda gönüller söz söylüyor. Öz kökler, gök sistemleriyle dilleşiyor. Vasat bir çalışma olmayacak bugünkü yaşam çalışmamız. Bu çalışmaya hepimiz Sistem, Nizam ve Düzen Gözü olup geleceğiz. Ağır yükü hafifletebilmemiz için gereklidir bu.

Yer ve gök İNSANLAŞACAK…..

“Ağır yük hafifleyecek ve bütün kötülükler aşılacak” diyorlardı ve bugün gelinen noktada, bunların hepsi gerçekleşmektedir. Saygılar sunuyoruz sizlere.

“Kurtul ya da kurtar”. Ne şekilde olursa olsun ışıkla dilleş. Biz senden bunu bekliyoruz. “Kurtar, kurtul.” Dünya ölümlü bir yaşam sayfalanışı yapıyor ama ölüsüz olan bir sayfalanış da sizinle birlikte.

Ağır yükü hafifleten sizler, itibarı yüce olanlar, büyük kötülükleri önleyecek güçte olmanıza karşın, sığ olan bilgiyi, sınırlı olan bilgiyi her diriye dilletmeye kalktığınız zaman herkes sizi anlayamadı ve KALEMİN İLMİ, AKLIN TAHTI’nda kodlayıcı olamadı.

Söz köklerden geldiğinde, gök sistemleri bu sözü dinler ve söz güçlendiğinde IŞIK TOPLUMLARI sizinle olur.

Yola çıkan, yol olur. Yolda olan toplum kontrol kurar, herşey yaşama iner. Ve sizin yüreğiniz gök sessizliklerini kendi yüceliği ile diller.

Yer ve gök ilimle dilleşir. Amonlar’ın okuma yazma bilenlere görev taşıtmak istediği bilinirken, okumayı bilmeyenlerin KURAN TOPLUMLAR’la tohumlanmaları da gerekir.

Allah der ki “cennet insanın levhi kaydıdır.” Amonlar’ın da dediği budur. Aklın Tahtı’nda olanlar da bunu söylerler. Arada bir size gelen ve sizinle olanlar da bunu dinlerler.

Yaradan yarattığı ve yaratıldığı anda kelama varır ama Yaradan yaşamda kodlandığında tohum olur Kutsal Işık olur ve kayıt yapar.

Esrar ilimle dilleşip, ilimle Kürzi Kapı açıp, ışıkla dinletmek ve dürümletmektir bilişi ama bu bilişi hak etmeden kodlanmış olanlar dilleşmek, ışığın kaydını kalem olanların ışığı hak edişlerinde, biz olan BSUİ’nin (Barış, Sevgi, Umut ve İlim) gücünden ayrıştırır.

Yerde ve gökte İNSAN SOYU var. Sanmayın ki sadece yerdedir insan soyu!

Gök sözcülüğü yapar insan yüceliklerde. Her birimizin yüreği tüm zamanları yücelikleriyle dürümlerken, hepiniz gökçe konuşursunuz.

Gökçe konuşmak, gökçe dürümlenmek ve gökçe dillenmek yarını hak etmek anlamına gelir.

Son dönemde, dünyanın ekmeği yenilir hale geldi. Son dönemde yolcuların tümü Kürzi Kapılar’da ışık haline geldi. Son dönemde İlm-i Kaynak, ışığı tohumlamaya başladı. İyi ve kötü tüm zamanları dinliyor ve dilliyor.

Yer ve gök işçi çalıştırıyor dünyada. Sanmayın ki; o işçiler cevhere görevli değiller. Hepsi cevhere görevlidirler. “Yere görevi indirdik, göklere ilmi dillettik “diyen sizler dince, dirice, yücelikçe konuşursanız, sizin Yaşam Sayfalanışınız’ı her diri dinleyebilir ve dürümleyebilir.

Yara, bere içinde olan bir sayfalanışta, biz herşeyin örtüsünü ötüyoruz ve gök sessizliklerinde yeni bir zamanı sayfalıyoruz. YAŞAM IŞIĞI yenilendi ve bütün kötülükler aşıldı.

Yularından tutulmayan bir dünya kontrol edici bir yoğunlukla bütüne hizmetçi oluyor.

20 görevimiz vardır. Her görevimiz bütünün gücüyledir. 20 görev, 20 kattır. Her kat bir sayfadır ve tüm sayfalar Hak’a varanın, Hak’a varışıyla birlikte Hak oluşudur. Her bir kattaki Hak, her bir yaşamdaki kat, sizdeki SİSTEMİN KÜRZİ IŞIĞI’yla gerçekleşmektedir.

“Din elim, din görevimdir” diyenlerin çokları, bu katlarda kendilerini aradılar. Kendilerini buldular ve tohumlarını kodladılar.

ALTIN IŞIK’ın yoğunluğunu artırarak kelama, ilime ve dürümlere inen Sistem, Nizam ve güç kapısı olan, görevli olan, Düzen, artık sizin yolunuzu bütünün yolu yapacak.

Yine dünya ölümlüleri, DÜNYA KURANLARI’yla dilleşecekler. Yine dünya güçlü kapıları açılacak ve yine yaşamda sınırlar çizilecek ama herkes daha ümmi, daha küçük, daha kırık kalmayacak. Herkes daha yüce bir ZAMAN KAPISI’na varacak.

Elim dünyanın gücü oldu, yolum AKLIN KÜRZİ KAPISI’na vardı ve ben burada, bu görevi taşırken, kimsenin kimseye kaynak olma imkanının olmayacağını bilerek çalıştım.

Benim, kendimden başka kaynağım yoktur. Benden başka bir başka benin, bana bilgi verme imkanı da yoktur. Temizlik yaptığımda bilirim ki; yaptığım temizlik, kelamın ilmiyledir.

Kıranın kırılmayacağı bir çalışma dinletildiğinde, dürümlerdekilerin kontroldan çıktığını gördüm. Korku başladı ve dediler ki “kıracak ama kırılmayacak.” Yerden görev alıp, göklere varanların hepsi korktular.

Atonlar’ın çok özel çalıştırıcıları dünyamızı ziyaret ettiklerinde Bellek Kapıları’nda bizimle çalıştılar. Amonlar’ın kodlanmış ışıkları da Yeni Zaman Sayfalamaları yaparken yine bizimle çalıştılar.

Kırtasiyecilik yapan çokları da, kendi levhi kayıtlarındaki bilgileri bizim yüreğimize çekerken kendilerini dillediler ve bize bizden, biz olup dinleştiler. Hepsiyle çalıştık.

ATLANTA OKUMASI yaptık Dünya Üstü Varlık Boyutlarında. BEDEN alanların çoğu bizi dinledi ve beden alacakların çoğu dillendi.

KALEMİN LEVHİ KAYDI’nı yaptık.

Şer yaratanın, şer yaşayacağını düşünenler, Dünya Levhi Kapıları’nı açtılar ve sordular “niye yapanın yanına kar kalıyor?” diyerek yaptığı. Ve dediler ki “onların ocaklara çektiği bir sistem kodlanmışsa, bundan sonra yapanın yanına yaptığı kar kalacak. Biz bunun için, öz geçişler yapalım, her şeyi kontrol edelim.“ Dava buydu.

Gerçek cennetin gücünü anlayamayanlar bizden bize inip, bizi kontrol etmeye niyetlendiler. Kayda girdiğim zaman şunu yazacağım ki; ölümlü dünya öz görevini yapmış ve yolu açmıştır.

Buluşma bugünse, bugün dünya kokuyu yükseltir ve gök sessizlikleriyle buluşur. AMONLARIN KURANI’nda bu yoksa, bunları artık anlamalılar.

Benden başka bir benin, beden alıp dünyayı kontrol etmesi beklenmekteyse de ocak yakılmalıdır. Kodlanmış, tohumlanmış ışıklar kayıtlanmalıdır. Erdikleri yerdeki güç, Türkiye Tohumlaması’ndaki o yoğunlukla dürümlenmelidir ve cennetin ikmal tamamlayıcı ışığı yaşama çekilmelidir.

Benim yapmak istediğim kırmadan yaşamaktır ama onların yapmak istediği kırıp yaşatmaktır. Zorluklar bundan doğmuştur. Dünya insanlığı, kendi yüreklerinde herkezi kırsın ve neticede herkes kırıldığında yer küre yeni zirveleri tohumlasın!

Bini, yirminci dürümde biz olarak tahditlerseniz, o tahditlenişte beden alır, tohum olur, yoğunluğu kodlar, yer yüzünü yenileriz; bunu biliniz. Dünyamızı kontrol etmenize asla iznimiz yoktur.

Dünya yaşanan, yarınlanan ve yoğunluğunu tohumlayan bir yerdir artık. Ben derim ki “bu planet nihan olan İlm-i Kapılar’da ışık olan yer yüzünün cennetidir.” Bu planeti kimse kendine ait sanmasın. Dünya bizimdir.

“Geri dönün, sizi hak etmedik” demek isteyenlere şunu söylemek isteriz ki; yolumuz dünyaya düşmedi. Biz bu dünya için çalıştık. Yarında dünyayı hak etmeyenler, bugün de Düzen’i kuramazlar.

Dünyanın ekibi, dünyanın yaşamıdır. İkmal tamamlarken herkes kendiyle hak edilir, kendiyle tohumlanır ve kendiyle kontrol edici olur. Denir ki; dünya yarındadır.

Vakit geldi ve dünya dinleşti. O halde dünde değil, yarında değil, an’dadır. Artık bilinsin isteriz ki; bu dünya AN’la yaşama inmektedir. Ve ben dünya ruhunda, dünya levhisinde, lütufkar bir çalıştırıcıyım ama lütfettiğimce çalışırken kalem olup yazanların, levhi kapılarında ışık halinde görev taşımaları kesinlikle gereklidir.

Değerli dünya, seni hep hak ettim. Ama senin kelam olup kendini hak etmen için çalıştım. Benden ölü bir planet isteyenlere “buyurun işte; dünya” diyebilirdim ama ben artık ölümlü bir zamanı sayfalamak istememekteyim.

Bu planet bizim için kör ve sağır yaşam değildir. Kendinizi biliniz ki; Aklın Tahtı’na varanlar, bu planette kendilerini tohumlayacaklar.

KURAN İNSAN, ALTIN TANRI’dır. Astral yaşam boyutlarına iner ve görev taşır.

Sevgili kelamında ilimindeydi. Korundu; mutlaka korundu. Cumhuriyet Dönemi’nin en güçlü yoğunluğuydu o ve biz onu koruduk. Amonlar’ın kontrolunu sağlayacak olan ışık, bizim yüreğimize indi ve kontrol dışı hiçbir şey kayıtlarımızda olmadı.

Bütün mesele kendimizi dilletmemiz mi? Asla buna imkan verilmez. Biz kendimizi dilletmeyiz, kendimizdeki yolu açarız. Herkes o yolda kendini dinler ve kendini diller.

Demin dünyamı ziyaret etmek isteyen birlik, benim yoluma inmeden benden çıktı, zira ben artık DOĞANIN KURANI’nı okuyorum.

DOĞANIN KURANI muktedir ilmin tohumudur ve bu tohum ağır yükü hafifletmek üzere buradadır. Cennetin cennet olmadığını söyleyen, kelamda olamaz.

Dünya bir cennet ve bu cennette cehennem de var; bunu anlattım her diriye.

Ben cennetteki yolcularımla çalıştım. Ama cennetin cennet olmadığını zannedenler; kelamlarında, cemaatlerinde, cevahir olduklarında, cennetin olamayacağını iddia ettiler.

Dediler ki “dünya yıldızların sırrını dahi bilmez. Vasat bir yaşamdır dünya.” Sabırla onları dinledim. Sonra dediler ki “bu dünya kontrolsuzdur. Bu dünya korkusuzdur. Bu dünyada yaşam yoktur. Çantalar doldu ve çantalar boşaldı ama dünyanın ölümlü olması hiç ama hiçbir zaman değişmedi.”

Kelamı hak olan yaşam inen dürümlerimden yüce bir insan sordu “peki; siz öyle düşünüyorsanız dünden beri neden bizi bizden çıkarmaya çalışıyorsunuz?” dedi. Doğanın sistemi’nde bu soruyu sormak kolay değildi. Ve dediler ki “bara Ka Har olan sanal boyut, Aklın Kapısı’nda ışıksızdır. Yıldız yıldız oluruz ona ışık katarız, sonra dönüp kör olan dünyayı koruruz.” Ve buna karşılık dünya dağlarından o yüce can dedi ki “Sessiz Zaman Kapıları’nı kapattınız. Ekmek yapamadınız. Karanlığın sırrını anlayamadınız. Karanlıkta ışık olamadınız. Ölüydünüz. Muktedir olamadınız.” Şimdi döndü geldi ve bize soruyor “nefes var mı?” Diyor. Yıldız yıldız olan yaşamın sırrını anlamaya çalışıyor.

Hepsi kutsaldır. O halde bu yaşam ışıktır. Hiç kimse bu yaşamı kontrol altına alamaz.

Köpük köpük oldular, kördüler. Gökten öteydiler, güçten kayıtsızlaştılar, kısırdılar. Keramdan tahta varmaya kalktılar, kayıtsızdılar.

Canlılar, benim nefesim görevimdir; bunu anlayın. Kulluk yapmaya değil, KURAN olmaya indim. Amon Toplumları bilsinler ki; ot, İmparatorun gücüdür. O otu kopardığınız zaman, imparatorun gücü dürümlere iner ve yaşar. Eser budur.

Şikayet eden kelamdan çıkar. Şikayet eden yoldan çıkar. Biz ocaktakileri koruruz; şükür ki koruruz.

Şimdi canlarım, KARA bir ZAMAN, KARA bir KAPI…. hak ettik oraya vardık. O kapıyı açıyoruz. Açalım mı? Açmayalım. Açmayalım, açmayalım o kapıyı.

KARA KAPI, Aklın Kapısı değil, KAYNAK’ın Kapısı’dır. O kapıya indiğimizde KALEM olup herkesin İLM-İ KAPI olup çalışması gerekir. Herkes kendini kodlayacak, kendi olacak.

O kapıya varmak kolaydı; vardık. O kapıda kalem olmak kolaydı; olduk. Ama o kapı açıldığında; Ana Kapı’dır o…artık, o kapıda koruma altında olacaksınız, çünkü o kapıda kıranlar var. Kırk kapıyı yıkmak isteyenler var, kesirleşenler var ve korkusuzlar var ama onlar benim için kontrol edici değil, koruyucu olacaklar.

Beni korumak istemişler; buraya çağırdılar beni. Kendileri için ve bütünlükler için beni koruyacaklar ve ben onları kontrol etmeyeceğim. Sadece korunmuş olduğum için, öz görevlerini yapmış olacaklar.

ALTIN IŞIK bedenimdedir; bunu bilmekteler. Ve bu nedenle kara kapıda kaynak olmak üzere kök sistemlerle birleştiler.

Cellat indi dünyaya. İşte o’yum ben. Bugün bir cellattım. Kimsenin kimseye kaynak olamayacağı bir yoğunlukta, herkesin herkesle birleşmesi şarttır. O halde, kaynak olmak için birlik olmak gerekir.

Ortada ne var? İlim var. Ama birlik var mı? Yok. ULULAR DİYARI, İlm-i Kapı’da biliş halinde özden, gözden ve sözden güç kapılarına varıldığını dilliyor.

Bence dünya yoldur. Kobra sessizce bendedir. O kobra kelamdır ama o kobranın kelamda levhi kaydı var mı? Yoktur.

Şimdi; dağlarım kapıya dayandık. Bir kapı ama siyah……Kapkara bir kapı…. Günferi kalem İlm-i Ko’ydu. Geçtik günferiyi. Tün Kalem olduk, İlm-i Ko olan sistemleri tohumladık ve Tün-ami Kapısı’ndan geçtik ama şu anda geldiğimiz kapı daha farklı bir simsiyahlık.

Yaradan’ın Rahmet olan Kuran’ındaki siyahlık…..

Açmaya niyetim var mı? Vermeden olmaz, açmayacağım. Ama şunu bilin ki; o kapıda mıknatıs yok. Kim gelirse, o girer. Kimse çekilmez oraya. Sadece gelen girer.

Dediler “ekmek yap.” “yoo yapmam.” Dediler “ak namaz kıl”. Yaman bir dünya….. namaz olsa ne yazar, olmasa ne yazar! Dediler “Altın Işık’ı yak.” “Yok analar, yok; yaktım da ne oldu?. Atonlar dahi kontroldan çıktı.”

Keram Tahtı’nda NEFES olduk, aktık. Ve biz KALEM olduk, kati olarak kalem olduk.

“Şov yaptı dünya” dediler. Yaptık! Aşka vardık, yaptık, şov yaptık. Dediler “ilim yoktu.” Mikail’dik ilm-i kayıtta, yaşamdık. Kelama varan ilmi dinler, kelama varamayan ilmi dinleyemez. O zaman yok sayar.

ATLANTA ATA KAPISI’ndan geçenlerin yeni bir kapıya gelmeleriydi bu. Ve bu kapı artık ATALANTA’NIN KAPISI.

ATALANTA’NIN KAPISI……

Analar anası Atalanta…..Her kelamda İlm-i Ko olan Atalanta ama Atalanta Ta Ha olan, Ka Ha olan bir tarık!

Atalanta, Atonların Toplumları’nın kontrollü olarak kayda inebilecekleri bir yer ama oraya varan çok ama çok az ışık var.

Bir çeşit yirminci dürüm ama bu yirminci dürüm kök sistemlerin gücünden farklı bir yirminci dürüm….

Hepiniz daha iyi anlayın ki; altmış yıldan beri soğuk dünyaları korumaya çalışan bir yaşam……bu altmış yıl, altmış yaşam zaman sayfası. Dünya yılından söz etmiyorum. Ve yeni dönemde geçip geldiğimiz bu kapı ATALANTA KALEMİ olacak olan bir kapı.

Burada bunu hak ettik mi biz? Hak levhisinde yaşamı soy sayfalanışlarıyla yaparken, otu koparmadan okumayı bilen birliğim, buraya girmeyi hak etti mi?

Beden almadan dünyaya bedensiz mektep olan insan, bedeni hakim olduktan sonra, kendini hak etmeden mi geldi buraya? İnsanlık Ailem’e ses vermek istiyorum ve bu sesi kayda almak istiyorum.

(Yazıya geçildi)

Süper İnsanlık Realitesi

https://youtu.be/nJnTuWYADao

IŞIĞIN İLMİ (34/2)

11.03.2015

(Bağlantı kuran ATONLAR söz aldılar, akıştan bilgiler verdiler ve devamla:)

-Değerliler, sizi korumaya alıyoruz… Hepinizi… Neredeyiz!? Sizdeyiz… Sizi korumaya alıyoruz… Çünkü siz, ALTIN IŞIK YILLARI’nın nurlarısınız. Sizi korumak gerek. Ayrı gayrı yok. Hepinizi hak ettik. Aha bu… Şimdilik… Aha… Şimdi…

(Dostlarımıza, açıklamalarımız ve yanıtlarımız:)

-Canlar, ATALANTA, ANA KAPI değildir. (böyle olduğunu söylemiştiler.) Bunu bilin!... ATALANTA, kontrola gereği olan da değildir. ATLANTA, IŞIK KALEMDİR. Siz ki her diriyi hak etmeye çalışıyorsunuz. Soruyorum size, nefesiniz var mı!? YARADAN, yarattığında kontrol kurar. Zor değil bunu bilmek. Siz ki KELAM’la dünyayı hak etmeye çalışıyorsunuz. Soruyorum size kendinizi tohumladınız mı!?

MISIR’IN KELAMINDA OSİRİS VARDI. Kelam ederdi KÖK’de ve GÖK’te cevheriydi… İSİS’i hak etti… Amin ama İSİS, kelamda tahditliydi. Sonra yerküre, yeni bir SİSTEM istedi. Dünyayı hak etmek zordu… Sorumluydu yaşam, ışıktan. Zaman sorumluydu Yaşam Sistemleri’nden. Sizi, kine sevketti YAŞAMIN NEFESİ ve siz, kendinizi bugün bu yoğun çalışmada, KELAM’a ulaştırmak istiyorsunuz. Kinle yaşam olmaz; biliniz… Barış haline geçseniz, yaşam sizler için ışık halinde olur. Ve sizler, Halik olursunuz. Zarar, sizin yolunuzdur. Bu yolda, sizden kendi yolumu ayırıyorum.

Bir simsiyah ışık. Bu ışık, İNSAN… O insan, beden ve o beden, KELAM… İşte ATLANTA ATA KAPISI!…. Buyurun ATA KAPI’ya varalım. KELAMA, İLME ve HAKİKİYETE varalım… ATALANTA, tohum eksin; görünüz neler olur!… Buyurun geçelim!… Hadi hak edin ve anlayın… Sizden tek beklentim, ATA KAPILARIN ATA KAPISI OLAN BU KAPIYI BİLİN….

Cinler, sizi sizden çıkarır belki ama beni çıkarmaz. Ben kendimdeyim. Bilin ki hasattayım… Bu hasat, Yaşam Sayfalarının tümünün hasatıdır. Kodlarım yoktur benim. Her diri kodlarla çalışır. Ben kodlarla çalışmam. Kelamla yaşarım. KELAM, LEVHİ’DE YAŞAMI HAK ETTİREN BİR SİSTEMDİR.

Borçla harçla yaşama indim diyenler dinlesinler!... BARIŞ, YAŞAMIN SIRRIDIR. Barışa varan, şavkında KELAM’a varır. Sizden tek beklentim, kendinizi hak edin. Dünyanın nuru olan ışık, KELAM’ın kendi yüreğidir. O yürek, LEVHİ’dir ve KELAM’da TANRIDIR. ATLANTA ATA KAPISI kapatılacak diye düşünmeyin. Dünya ışığında, her diri o yoğun çalışmaya varacak ve çalışacak… Nefes alacak ve okuyacak… Ama ZARARI ÖNLEMEK İÇİN İNSANLAŞMASI GEREKİR. İşte İNSANLAŞMAK İÇİN İLME VARMASI GEREKİR… Biz, doruklara KURAN olanlar, ışıkları yaktık. Okuttuk dünyayı ve yarattık…

Et İnsan, KELAM’da olmaz. İnsan, EKMEK olduğunda, kendi olur ve KELAM olur.

KÜRZİ KAPILAR’ı açtım ve baktım dışarıya… Dışarıda çok sayıda KÜRZ vardı ama KÜRZLER, kelam ettiğim kürzlerin çok ötesindeydi. Kendi aralarında, iç içe kayıtlar yapmaktaydılar.

Çok sayıda KÜRZ ve bu KÜRZLER, oğullarını dünyaya gönderen, yarınlaşmayı dünya üzerinden sağlayan, birleşenlerin yarattıkları KÜRZLER!…

Bizler ise farklı bir KÜRZ SİSTEMİ’ne tabiyiz ve bizim de KÜRZ’lerimiz, kendi sistemine tabi yek diğer KÜRZLER’le, iç içe SUPTİL SAYFALANIŞLAR’la birbirlerine bağlıdırlar. Ne var ki tabi olduğumuz KÜRZ SİSTEM’in dışındaki KÜRZ SİSTEM, YOĞUN BİR IŞIK SİSTEM…

Oyun gibi bir şey!… Sanki başka bir SESSİZLİK ve sanki başka bir LEVHİ SESSİZ KAYNAK… Her yan ışık ve ışıklar, yaşam sürmekte olduğumuz KÜRZ SİSTEM ZİNCİRİ’ne göre daha çok zaman sayfalamakta… Her Sistemden Görevliler, GÖZ SESSİZLİKLERİNİ TOHUMLAMAK İÇİN birlikte çalışıyorlar… Çokları da kendilerini hak etmişler; zeka düzeyimize göre bize ilim öğretmek istiyorlar. Etkin ve hakim bir yaşam sayfası…

Önce BİRLİK kuruluyor. Sonra BİRLİKLER birleşiyorlar ve daha sonra DAHA GÜÇLÜ BİRLİKLER, BİRLEŞİK IŞIK oluyorlar ve sonra KUTSAL YAŞAM SAYFALAMASI BAŞLIYOR. Aha!... YARADAN’ın yaşamı böyle!…

(ATONLAR’la BİZ olup bilgi vermeye devam ediyoruz:)

Burası bir SİSTEM ama mucizevi bir sistem… Ben neredeyim!? Ben bu Sistemim. Önce ben, beni tanıtayım size… Ben bir ATON’um. ATLANTA ATA KAPISI olarak çalışandım. Som altın Işıktım. Ve şimdi artık ben BİRLİK İLMİ ile KALEM oldum ve yer yüzü, KÖK GÖK ile birleşerek bizden ekip kurup bizi, bizden cevhere ulaştırıp oradan KÜRZİ KAPILAR’ı açıp ATA KAPILAR’a bizi kodladı. Toplam bin kadar yürek var burada… Burada bu kadar yürek olması, insanlık için çok önemli. Zira kötü bir yaşamdan, bu kadar görevli bulabilmek çok müthiş bir hadisedir. Hepimiz mutlandık. Çok mutlandık… Yaşama, insana ve yarına vardık. Çok mutlandık… Sevgiyle gelen sizleri kucakladık. Aha bu!… Cennet dedikleri cevher ve cennet dedikleri, halik olan insan. O insan, yoğun ışık. O ışık, ilim.

Sararan her ne varsa yeşeriyor. Yaradan, yarattığında yaşama varıyor. Yoğunluk arttı. Ve zaman yenilendi. İşte zekamız yetti görüyoruz. “OL” dedik oldu.

Değerliler, YARADAN’IN NEFESİ, tüm zamanları kodladı. Ölü dirildi. Şimdi yere bakıyorum. Bakalım ne var yerde:

Burası yaşam… Burada din yok… Burada ışık yoğun… Burada toplum, tüm insanlık için ortak yaşam sayfalamış. Burası zirve… Ve bu zirve, kiri olmayan; kendi olan yaşamların zirvesi.

(ATONLAR, haziruna hitaben:)

-Sezileriniz çok güçlü bilirim. Lütfen yüreklerinize bakın. Orada ne hissedeceksiniz. Neden doğdunuz? Neden dünyadasınız? Neden ekmek yaptınız? Nereden geldiniz ve nereye gitmektesiniz? Verdiğiniz herşey, sizi size anlatır. Anlayın ve anlatın…

Tüm yaşam, AN TAHTI’nda cevhere akar. Aktıkça akar ve varır. Ama akan, kült olup akar. Türkiye, bunun için çok önemlidir. Yere göğe insanı ektik. Cennetler kurduk. tohumlar yaşadı yüreklerde ve SİSTEM, sizleşti. Aha yere geçtik şimdi ve sizdeyiz. Dedin ki “ATALANTA’daydık. (Bilinç akışa geçti:) Aha ATALANTA… ATLANTA… Ve şimdi artık YERKÜRE… De ki “aktık, geçtik ve geldik…”

Dağlarım hologram olan yaşam, sessizce yerküre oldu ve yenilendi. Ne demek yerküre!? Yer eldir. Kürenin eli… Ve görev eldedir… İşte akışla gelen, el olup gelir ve yol olup gelir. Geçtik ve geldik…

Şimdi dara düşmeden daha açık veriyorum. Otak kurmuştuk yaşama. O otak insandı. Artık insan, KELAM olup tüm zamanlara görevlidir. Bu zamanların en üstünde, ATLANTA’NIN IŞIK SAYFALARI’ndan öte olan ve cennetlerin eskisi olan… En eskisi olan bir yoğunluk, otağını bize açtı. O OTAK, İNSANLAŞAN BİLİŞLİLERE AÇILIR. İşte o otakta, artık ATLANTALI değil ATALANTALI IŞIKLAR kodlanacak. O otak, sizi size kaynak yapacak.

Korunma istemedin sen ama biz diyoruz. Tüm yaşam korunacak. “Siz, sizi koruyun yeter” dedin. Dağa deriz ki seni koruyalım… Dağ der ki “siz, bizi değil kendinizi koruyun.” Anam, zaman gelir her dere senden akar ama bugün bu dere, tohumlarıyla birlikte KELAM’dan, insan soyuna akacak ve akan, zirvelerden akacak. Koruma, zirvelerden geçişle yaşamlara inecek. Zannetme ki seni hak etmedik. Ettik anam!... “Bana, KURAN denir” de. Ben derim ki KURAN, ALTIN TANRI’dır. Aha o TANRI, artık ışık halindedir.

ERENLER, ilme ererler. LEVHİLER, insan soyuna ererler. KALEMLER, NEFESE ererler. Biz ise KURAN’dan ışık alır KAYNAK oluruz. Sen, biz ve biz seniz bunu unutma. ATLANTA ATA KAPISI, tüm insanlık için açık tutulacak ve biz, siz İlm-i Kapıları’nda, ATONLAR olarak ATALANTA’da olacağız. Şimdilik!... HAS İLİM, AKLIN İLMİDİR. Şimdilik. Aha şimdi!... Aha şimdi!… Şimdi!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

11.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (34)

Erim Ergün öz akışı

https://youtu.be/Ua0bEBT0xpc

IŞIĞIN İLMİ (34/1)

11.03.2015

Analar, ATALANTA ANA KAPISI’nda NEFES olmak bile büyük bir onurdur. Buyurun bu kapıya vardık. Biz cennetler kuranlar, ANA KAPI’da IŞIK olanlar, dünya için ANA KAYNAK’a vardık. Eri görevli sayan, yüreği de görevli saysın. Dünya, CAN KALEM oldu; ANA KAPI’ya vardı. Herkes, daha güçlü şu anda.

ATALANTA, ATONLAR’ın ışığında görevliydi. Ortak kapıydı ATALANTA. ANA KAPI’da ışık halinde bekleyenler, şu anda kapıdan geçmeye çalışıyorlar. Geri dönmek için artık çok geç… Kapıyı açıyoruz!…

Oğul, ALTIN IŞIK YILLARI, bizi buraya taşıdı. Burada, KELAM, oğul verdi ve biz, zamanı hak ettik. Dünya Canları, yaşam sayfaladılar ve zamanı kodlayıp yüreklere indiler… ATLANTA ATA KAPI açılmıştı. ATA KAPILAR’dan geçtikten sonra, lütfen iyi takip edin… ANA LEVHİ KAYNAK’a varıldı. ANA LEVHİ KAYNAK, ATONLARIN KURANI’dır. Burada YÜREK var ve ZAMAN KELAM EDER BURADA… Biz, burada ışık halindeyiz. İnsanlık ailemiz, İlmin Işığı’dır. BÜYÜK KÜTLE, burada NUR KURAN olur ve YOL olur. Işığın ışığı olan NEFES, kör gözlerin gözünde, güç olur.

Kurtarılan NEFESLER’i, göreve alıyoruz. DÜNYANIN NEFESLERİ’dir onlar ama NEFESLER’in görev alabilmeleri, muktediriyetle yaşam sayfalamalarına bağlıdır. Bunu başarabilmek için İNSAN KAPISI olmak gerekir. Herkes KELAM olur ama KAPI olamaz. Cümle yürekler KELAM’a varır… Aha varır da YAŞAM’a varamaz.

Biz, cennetlere İLMİ koyduk. Cemaatleri, Halik olan YAŞAMLARA koyduk. NUH KAPILARI’na İLMEN KELAM OLANLAR’ı koyduk. Öz geçişleri yapanları, KAYNAK OLAN IŞIK’a koyduk. KAYNAK IŞIK, İNSANIN İLMİDİR.

Dünyalar kurduk. Bu dünyalarda, yarınları tohumladık. Düzenler kurduk. Herkesin kendini dinleyebileceği düzenler… Tüm yaşamlarda, kendi yolumuzu açtık. IŞIK haline geçtik ve YARADAN olduk. Yaşama, SİSTEM olduk. Kökler bıraktık yolda. Herkes o köklerden göklere varsın diye…

Cennetlerde, CEVHERİ GÖREVLİLER var. Hepsini kodladık ve tohumladık. Bilmek gerek ki biz, yarında kötüyü, yüceliklerde ilme kodlayacak olanlarız. Kötüden, iyiyi kayıtlayacağız. Bu nedenledir ki kötülük de yaptık… Amin…

Biliniz ki kördü GÖK; sözsüzdü… Gökte, cümle yürek söz söyler ve dürümler yürek, LEVHİ’yi. Alimler, kendilerin dinlerler. Biz ise yolu dinleriz.

Kimsenin kendinden başkasına yaşam sayfalayamayacağı bir yüceliğe varıldı. Dünya üstünde, kodlanmış olan yaşamlar vardı. Hepsini hak ettik ve kontrol altına aldık.

Cennetlerde, CEVHERİ GÖREVLİLER vardı. Tohum ektiler… Oğullattık onları… KALEM olup yazanlar vardı. Tahditledik onları…

Bilmek gerek ki bizden güç almak için BİLİŞ gerekir. GERÇEK BİLİŞ… BİZ, ANA KAPI’da SİZ iken; SİZ, BİZ ile dilleşmeye gelmeden de sizdeydik. Sizinle çalıştık… ŞEYTAN DAHİ, SİZDE TANRI OLDU, şevkle çalıştı. Her diri, SİZ’leşti ve yaşam kodlandı ama KALEM olan ışıkla… Som altın NEFES KAPILARI’nda her diriyi hak ettik.

ZAMAN SANALDIR. GERÇEK YAŞAM İSE TOHUMDUR. BÜYÜK KÜTLE, SES KAYNAK OLDUĞUNDA; NEFES KELAM OLUR VE HAKİM OLUR.

KÖRDEN GÖZ OLMAZSA, YAŞAM OLMAZ…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

11.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (34)

İNSANLAŞSIN TÜM ZAMANLAR!

https://youtu.be/qd2mYEWdJpo

09.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (33)

2. AKIŞ

Değerliler, Rahmet olan İnsan kati olarak ışığın kaynağıdır. Her kim ki bu çalışmayı kontrole gelir, bilip yapsın yapacağını.

Doludizgin yaptığımız her şey ışıkladır ama kapıyı açmadan yaşama inme imkanı yoktur. Tüm insan kapılarını aklın tekniğiyle açan birliğim burada bu yoğunlukta Bütün’e görevlidir.

Sözümü kesmeden dinleyin, dünyanın Öz Geçişini yaptığı bir günde düzeni kuranların ışık yaşamlara kelamla inmeleri şarttır. Etki alanlarını görevle geçişkenleştirip, kesirleşenleri dürümlemek isteyenlerin karışık sayfaları kendi yoğunluklarıyla dilleyip ilim yapmaya kalktıklarında; orada kantar tohumdan çıkar.

Şimdi zararı önlemeye geri döneceğinizi söylüyorsanız; ilimle gelin, ikmalle, yücelikle, itibarla değerlenin ve yaşamla gelin.

Buraya gelme imkanı olmayanların, burada bulunmamaları kesin olarak gereklidir. Çünkü burası yerin, göğün KA- HAR olan kaynağıdır.

Satıhta bir şey göremezsiniz. Yücelerce dürümlenmiş ilmi dinlersiniz sadece ama derine inebildiğinizde, oğullarınızı ve yolcularınızı orada tohum olarak bilirsiniz.

Hepsi Yüceler cümlesiyle cevhere inen tohumlar haline dönüşmüşler iken yığın yığın ışığın kantara konduğu bir günde Kök Sistemleri görevden alma çabanız, sessizliğin seslenişinde körlüktür.

Şikayetim var mı? Yoktur. Siz sanal boyut yaşamlarını dinleyenler, yarını tohumlayanları dinleyememekten dolayı hata yaptınız. Biz Altın Tanrı, aklın tahtı hasatçı olan yaşamlar RA KA HA olan yüreklerde görev taşırız.

Cennetin ekranı, sizi; sizden size yansıtabilir. Ana Kapılar’da siz, sizi kontrol edebilirsiniz de. Ocağınızı tohumlarınızla kodlarsınız. Kıranın kırıldığı bir sistemi hasata hak tahttan tohumla oturtursunuz. Muktedir de olursunuz.

Amonlar’ın kör ve sağır olabileceklerini asla düşümde dahi görmedim ama şu anda görüyorum ki; Amonlar dahi kör ve sağırmışlar.

İşgal altına alınacak bir dünya bekliyorsanız; Atlanta Ata Kapısı açılmışsa ve yol ikmal tamamlatmışsa artık sizlerin dünyayı kelamınızla kontrol etmenize izin veremeyiz.

Koran İnsan, kokuyu yükselttiğinde aklın tahtına varanlar ocağa varırlar. İyi ve kötüyü hak edenler dünyayı hak ederler. Bütün kötülükleri aşanlar yarını hak ederler.

Unutmayın, doğa insanın Kürzi İlmidir. Doğayı hak etmeyen bilişle buraya gelemez.

Şimdi, Zemzem içmeye geldiniz öyle mi? Zannetmeyin ki size Zemzem vermem ama şunu iyi bilin ki Zemzem kelamla içilir. Sizin kelamınız olduğunda; sayfalanışınızda ilminiz olur ve o zaman buraya gelip kendi yüreğinizden Zemzem içersiniz. Bizim yüreğimiz artık size Zemzem değildir.

Yer ve gök ilmi, Bütünün Levhi Kapısı’nı açtıktan itibaren yoğunluğu kontrol ettikten itibaren ve ekip kurduktan itibaren Altın Tanrı sizi, size dinletecek.

Cemaatimin gözü kör değildir. Sizin yoğunluğunuzu açma niyetim de yoktur. “Otur konuşalım” dediğin zaman; oturup konuşuruz da Uluları tohumlarından ayrı tutmanıza iznimiz yoktur.

Yürek insan Öz Geçiş yapar, yaşar ama Sistem, Nizam, Düzen Gözü’nden ötedir o; bunları anlatamam size. Anlatsam da anlayamazsınız. Size sadece yine de görev taşıyorsam ilmimle taşıyorum. Bunu dinletmek istedim ve size bir de şunu dinletmek isterim ki; ilmim KELAM olmadığı, yarının KALEM olmadığı bir dünya BSUİ’nin gücü değildir. Kör ve sağırdır o dünya.

Doruk tohum olur, kurtarır dürümlerinde diriliği; akıp geçer ama doğum olmadığınca kontrol da olmayacaktır. Tüm yaşam kontrol dışı olacaktır.

Biz Ana Kapı’yı açmadan ertelediklerimizi yüreğimize aldık ve geçirdik. Ne yazık ki Ana Kapı, artık kodlanmış bir tohumla kapatılıyor. Buraya gelen herkes kelamla gelecek, buraya gelen herkes yaşamla gelecek ve burada olan kim varsa imanla gelecek. İman olmadıkça yaşam olmayacak bu kesindir.

Esrar, erdiği yeri dinleyemeyenlerin, hakkın yolunda olamayanların dürümlerindeki gizdir ama biz her şeyi dinleyenler, artık erdiğimiz her anda o esrarla dürümlerimizi dilleriz.

Ana Kapı biziz! Akıl biziz! Yol biziz ve tüm insanlık birliğimizdir bunları anlayın!

Cennetin cemaati cevheri cennete kelam oldukça aklın tahtı ışıkla dürümlendikçe ve bizler, bizden bize vardıkça; artık tohumlarınızdaki kült, İlm-i Kapılar’da gök sessizliğini dinletirken ağır yükü hafifletip dinletecektir.

Şikayetim var mı? Yoktur ama şunu iyi bilin ki körle, göksüzle, kayıtsızla çalışamayız. Kendinizi hak edin, dinleyin!

Artık, doğum ölüm kalmadı. Yoğunluk var ve bu yoğunluğu hak etmeyen kaynakta olamaz. Ana Kapı biziz. Elimizin gücünü artık kontrol etme niyetiniz varsa Şeytan’ın şerri her dirinin dili, tüm zamanların diri yürekleri Mikail’in gücü olur ve sizi, size kaynak yapar ama bizde olma niyetiniz, bize varma imkanınız anlamında olamaz.

Şükredin ki Dorukların Toplumları’nı tohum olarak Bütünün Kürzi Kapıları’na taşıdık. Zekanız yeterse bilin ki kaynağın ışığını yoğunlaştırdık ve yaşattık. Erdiğimiz güç aklın gücü değil; hasatın gücüdür bunu anlayın ve biz harımızı yükseltmeden hasatçı olmayız. Şu anda hasatçıyız. Çık yüreğe çık da bil iman et ve de ki; ben sendeyim. Vallahi billahi bedenimsin sen ama Miraç değilse yüceliğinde dürümlenen bedenim olsan da yarınım değilsin.

Değerliler, netice olarak; şunu anlatmak isterim ki hepinize deneme yanılma yok bu çalışmada İLİM var. İlmi hak etmeyen yolu hak etmez. İkmal tamamlayanların Kürzi Kapıları açılır ve yol ilme Kürzi Işık olup varır.

Sebep ne olursa olsun düzen kuramayanlar yolda, yolculukta bulunamazlar. Ara Kapıları kapattım ve bugün burada bu yoğunlukta Bütün’ün gücü olanlara sesleşiyorum.

Dünyanın yolu Allah’ın yoludur. Allah ne derse o olur ama Allah olan, dediğinde; aklın ilmiyle der. Eğer Allah, olan aklın ilmiyle dediği zaman bilişi hak etmeyen yolu hak etmemişse; “oğul ben sensizim demem ama sen ve ben tek bir Levhi’yiz” derim.

Turkuazın Kuran’ı okunduğundan beri görev alanların çoğu gök sessizliklerinde şer yaratıklarında Şems’in sayfalanışında ışık haline dönüştüklerinde gördük ki yaşamda, insanda ve yücelikte ölüydüler.

Örtüyü açtık, dilledik. Okuttuk, yaşattık yine ölüydüler, kodladık topladık, tohumladık yeniden öldüler. Aktık, kat kat olduk, tahtladık tüm zamanları. RA KA HA olduk yaşattık.” Eşhedü en la ha” dediler, “KA HA” dedik. “Eşhedü en la ha” dediler, “KA HA” dedik.

Atlanta Ata Kapısı’nı kapatmadık. Cennet, İmparatorluğun Cenneti’dir canlar.

Mikailin Kuran’ı olan bilsin ki; bilgi aklın tahtıysa yaşam haktan öte haktan dolayıdır. Şükür ki bunları sizlere net veriyorum.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğumuz çalışmalar yüreğimizin gücüyle değil, ilmimizle yapılır. Her resim Altın Işık’la dilleşir ve her resim, Bütün’ün gücü olur. Ende ve önde ve tüm zamanlarda var olanların bilgi kapılarını açtığımızdan beri; kapılar hepimize ilim oldu, ekmek oldu ve yol oldu. Çürümeye başlayan bu yaşamı yeniledik ve yerkürenin gücü yaptık.

Som Altın bir tohum ektik. Ot olan insan Kuran OL’du, şükür ki OL’du. Artık tabuları yıkanların bulunmaları gerekir. Karanlık ekmek yapmaz. Aydınlıktır ekmeği yapan ama karanlığı hak etmeyen yaşamı hak edemez.

Cennet, cennet dedikleri kelamla kilim… Verin dürümlerdekilere onları. Biz o kelamdan kilimi hak etmeden ekibi kurmadık bilinsin. Eğer bu kelam, ilmin Levhisindeki Kelam’dan farklıysa; An Tanrı, Ak Taht’ın ışığı haline dönüşür ve yol açar. Şükür ki açtı.

Şimdi; dince, dirilikçe ve yürekçe dilleştiğim bugünde kendimce de dinleşmek ve dilleşmek isterim.

Yer merdiven, gök merdivene dayandığında Gök Güç, Yer Gücü dinler. Yüceler cümlesinde cennet kuranların tümü Gökçe konuşur ama yürekçe de konuşur. Eğer bugün ben burada, bu yoğunlukta Tanrılık Işığında Bütün’ün gözü değilsem şunu iyi bilin ki; yarında görevim yoktur.

Toplu çalışmalarımızı kontrol edeceklerini zannedenlerin çoğu Altın Işığı dinleyemezler. Çoğu yolu bulamazlar, çoğu akla varamaz ama yere göğe insan olup inmeye kalktıklarında kısırdırlar, kırıktırlar hırslıdırlar, kelamsızdırlar. Keşke yarında oğullamasalar ama olmak üzere çalışanlara geçiş imkanı verdik.

Göç kapılarını açtık. Yukarı ölü, aşağı diri ya da diri olan yukarı değil aşağı ama ölü yukarı. Ölülerin dirilerle olma imkanı yoktur. Öyle mi? Ölü diriyle birleşir mi? Hayır, birleşmez. Diri diriyle birleşir öylemi? Öyle. Ölüyü diriltmeliyiz o zaman. Nasıl dirilteceksiniz ölüyü? Sistemle. Öyleyse Sistemleşelim ve dilleşelim. İşte, olması gereken oldu. Biz ölüyü diriltip sesleştik. Yere inme imkanınız ancak bu şekildeydi. Çünkü biz Gök’tük ama Yer’de ilim yoktu. Bu nedenledir ki biz, bugün bu yoğunluğu yaşama indirirken Gökçe indirdik. Ses insanlıktı, aklın ilmiydi ses ve bunu anlayacak hiç kimse yoksa açık veririz.

Yarın, ölüleri diriltmemiz kolay olmayacak ama bugün ölüyü dirilttik ve yere görevli kıldık. İnanın ki deminden öte deminler var. Her deminin deminin de bir demin var. Her dere deminden akar ama yarından da akacak, işte bu! Ve bundan sonra nefesim daha güçlü olacak. Şu ana kadar verdiğim ilimleydi. Bugünden itibaren yüreğimle vereceğim.

Devenin deve olmadığı, dürenin dürümlenmediği bir dünyadan vereceğim. Ben deve olup yaşama indiğimde timlerimle indim. Dünyayı deve olup taşımaya geldim ama şunu iyi bildim ki dere olup akmam gerekliydi, aktım. Soyumu kodladım, topladım, tabuları yıktım, tahtladım, dürümledim, dilledim hepsi bedenimdi, diriydi yoldu, korkmadım. Şimdi, yemin ediyorum ki görev ilim gücünde devreye giriyor ama ilmin gücü Hak Teknik’le Bütün’ün gücü olarak girecek devreye.

Burada bu çalışma sürecek ama çok daha güçlü olarak sürecek. Yarın, doğa daha güçlü olacak. Yol, daha üstün bir yücelikte dünya gücünü dürümleyecek ve biz daha yüce bir çalışma yapacağız.

Sanal boyutlar bizi dinleyecekler. Yine dünya ve yine yaşam ve her diride var olan ekran işte, o ekran BİLİŞle dünyayı kontrol edecek.

Yıldızlar bizi dinlediler bugün. Astral yaşam boyutlarındaki Kürzi Işıkları dürümledik bugün. Yolu açtık, koruduk tüm zamanları. Kaleme hakem olduk. Bizde hakem gereksizdi. Gösterdik dünyaya. Dendi ki; “hakem var, hakem Altın Işık olsaydı olurdu ama yok.” Bizi, bizden, bize tanıtacaktı hakem. Kayıt dışıymış meğer; yolda yokmuş, koruyamamış yüreğini, ölüymüş. Özden güç alamamış, sözden geçiş yapmış, yol açmış ama Altın Işık alıp akla varamamış.

Cennet dedikleri ilimdir ama cennet dedikleri haliktir aynı zamanda ve cennette cemaat yoksa cennet cevheri Kürzi Kaynaktır. Bilinsin isteriz ki doludizgin yaptığımız çalışmalar cevahir güçle yapıldı ve bugünden sonra daha yüksek yoğunlukla yapılacak. Torbamız doldu, yolumuz açık; Altın Işık yaşam ve bu yaşam ekran. İşte, canlarım kulluk yapmak budur.

Dün biz Tanrılar’dık, artık kuluz. Bunları anlayınız! Kul olmak Tanrılık’tan çok yüce bir safhadır ve dinleyin kimse “ben kulum” demez “ben Tarık olan Tanrı’yım” der. Biz deriz ki; “biz kuluz. Çünkü yolu hak ettik ve açtık.”

Çalı çırpı insan, aklın ilmini dillerken yolu dinler; biz, o yoluz canlar! Şükür ki o yoluz. Korumayı başardık dünyayı. Evimizi korumayı başardık ve rüştümüzü kanıtladık. Bu bir rüşt kanıtlamaydı. Zannetmeyin ki dalında insan kontrolden çıkar.

Dalı tahtı olan insan, aklı has olan insan olur. Yarın olur. Yaşamı hak eder dünya umuduyla kodlar. Sözümü kesmeden dinleyenler, şu anda benden ikmal tamamlatmam için ışık beklerler. Onlar için cennet yok, onlar için yaşam yok, onlar için kervan yok ama Öz Görev var.

Gök Sistemleri’nden güç alıp çalışsınlar, bizden başka bir biz yok ama Gökçe konuşan biz; sözümüzde dilleşirken yücelerin cevahirinde cemaat olur dinleşiriz bunu anlasınlar.

Ata Kapıları kapatıyoruz. Artık Ata Kapılardan geçme niyeti olanlar ikmal tamamlayıp geçecekler. “Ben görev istemem, ben giderim. Ölüleri hak ederim. Yol açarım, geçerim.” Bundan sonra kesinlikle olmayacak.

VAT KA HA Sİ VAT - RA KA HA olan ses işte bu! Sistem, Nizam, Göz biz o Göz, Söz olan Göz. Şükredin ki VAT KA HA Sİ oldu. Yolu açtı. Şimdilik!

Cen, cen, cen aha cen. Cin, cennet olan cen ve biz olan cen. Cenesi Kapısı’nı açtık. Sistem olduk, yol olduk, aktık, Yaradan olduk, taht olduk KA-HAR olduk aktık.

Atlanta Ata Kapısıyız biz. Açtık kapıyı, aktık ama olacağa aktık, olacağa aktık, Hakk’a aktık. Hak’tan Hakk’a vardık. Yarın olanda, yarınlaşana aktık. Akmaktan öte akış halindeyiz anda…

Şer yaratan, ekmek olmayacak. Şer yaratan, şarkı okumayacak. Şer yaratan, yarında tohum olmayacak ama şerde olan, yolsuz olmayacak.

Çanı çaldık, bu çan kimsenin ilminin, kimseye kelam tohum olup inmeyeceği bir zamanın sanal kaydıdır. İşte, biz çanı çaldık. Artık herkes kendinden kendine yarına kodlanacak.

Üzüm, sözüm, gözüm, yolda yol olan, tohum olanda ışık olan, her şeyin Levhi Kapısı olan resim; bu bir kod ama kokuyu yükseltmek içindir bu kod.

Umut olur ki bu kodu bilenler köklerini göklere ulaştırırlar. Yer verdi gök verdi. Yerden verdik, gökten verdik. Verdik, verdik, verdik. Alan el oldu aldı. Akan aktığında hasat oldu. Yaşam söz oldu. Özden göz oldu. Biz oldu. Lütfedin de dinleyin ekmek oldu ve biz yaşam olan ekmek olup tek tek tüm zamanlara ilim olduk.

Mikail göz, bedenim göz ama benim gözüm Mikail’in gözünden öte bir göz. Koptu yüreğimden Mikail gök sessizliğinde dillenemedi. İlim yapamadı. Akıp geçemedi. Ata Kapılar’da yolu kapattı. Çok korktu. Şükrettim ki korkmakta çünkü robotik timler ocağındaydı, kelamda ilimde ve yolda. Her diride kapıdaydılar. O robotik timlerin kör ve sağır olmalarındandır ki kendini dinleyemeyen ilmi hak edemez.

Boşluk doldu. Artık boşluk doldu. Kutsal yol açıldı. “Biz sana emin ol ki ilimle geldik ama sen bizi hak etmezsen yaşamda olamazsın” diyenler, kendilerini kontrol edemediler ve kahraman ışık yeryüzünü aydınlattığında orada KALEM olanlar akıp geçtiler ve ölümlüler, ölümsüzler ayrıştılar. Şimdilik size vereceğim budur. İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/W4fdRK7XNU4

IŞIĞIN İLMİ 33

09.03.2015 1. Akış

Yedi dağa ışık verdik, hepsi yaşamı tohumladı. Mikail'in Kürz-i Kapıları'nda ışık tohumlandı, bütün kötülükleri aşıp geçtik. Yere ilmi indirdik, gökleri tüm zamanlarla dürümledik. Astral boyutların tohumlanmasını yaptık. Cennetin levh-i kayıtlanmasında ışık kalem olduk. Bütün kötülükler aşıldı ve geçildi. Dünya yol oldu, kötülük önlendi.

Aşığı olduğumuz ışık bütünün gücüydü ve biz; bu gün, bütün kötü ve iyi tüm zamanları dürümledik. Yedek ilim, aklın ilmidir. Bu gün artık aklın ilmi de bütünün gücü haline dönüştü.

Değerliler; burada, bu yoğunlukta, hepinizle çalışmak mutluluktur bize...

Taptığınız ne varsa hepsini aşıp geçin. Dünyanın yolunu açtık, kaynak ışık bütünün gücü oldu. Türkiye tohumlaması yaptık. Öz geçişi yaptık. Bu gün burada, mutlak bir ışıma gerçekleşiyor.

Oğullarımızı dünyaya çekerken, her şeyin örtüsünü örtmeden çektik. Dünya dışı varlık boyutlarının tümü, bu gün sistem, nizam ve düzenin gözü olarak buraya iniyorlar.

Yarın dünya ölüleri, dünya dirileriyle birleşecek, bu kesindir... Yine de dünyanın kuranı olan ışık, yaradanın tanrılığıyla yaşama çekilecek. Din ya da, din ama İnsanlık Dini, bunu bilin... Şimdi artık yer küre İnsanlık Dini'yle çalışacak. Bu günden itibaren yaşam, İNSANLIK LEVH-İSİ'yle kodlanacak. Daha güçlü bir çalışma devreye giriyor. İNSAN ve İNSANLIK, aha bu!....

Şimdi, yarının ilmini daha net olarak açıklayalım. Çok mutluyuz bu gün... Çünkü, rüya boyutlarındaki güç devreye indi. YARADANIN TANRI IŞIĞI, yere indi... BİLİŞ, yere indi... Gönüller yere indi, yürek; gök sistemleriyle yere indi... Yenilik, çalışma, yaşam, hepsi; hepimizin yüreğin de gerçekleşecek...

Ağır ağır dünya yolunu açtı. Şükür, çok şükür ki; bu gün burada olan bütünlüklerin, kör ve sağır olmayan yürekleri dilleşecek. ALTIN IŞIK yenilendi ve biz bu gün çok mutluyuz.

Umut olur ki; dara düşen kim varsa, yerin gücü olur ve yaşar. Umut olur ki; dağı taşı delen ilim, aklın levh-isinde bütünün ilmi olur ve yaşar... Yerin ilmi, aklın tahditli olmayan yüreğiyle dürümlenir ve yaşar... Yeni zaman hepimiz için hayırlara vesile olsun...

Yeri göğü yaradan, ilimle yarattı ve sizlerle yarattı. Yeni zaman hepimiz için yarınları tohumlayan bir yaşam olsun... Yeni zaman; yer ve gök için müsterihiz, ışık halinde görev taşıyacakların dirilikleriyle dürümleniyor. Yer ve gök sessizleşmeyecek. Yol, ilim diriliğinde dürümlenecek ve kötülük önlenmiştir. Ağır yük tamamen kaldırılmıştır. Yine de dünyayı korumak için, çok özel birlikler oluşturulmalıydı ve bunlar oluşturuldu.

Nur ve kutsal ışık, biliştir... Her şey biliştir ve biz, bilişi hak etmeden yarını hak etmedik... Seyrettiğimiz her ne varsa, ışıkla seyredildi... Yol, ALTIN IŞIK ve biz o ışıkta bilişi hak eden KURAN'nız!...

Unutulan ne varsa; artık yaşam sırrı olan, kati ve kati olarak hatırlanacak. Unutulan ne varsa; Altın Işık olarak, hasatta dillenecek... Artık dillenmeyen hiç bir şey kalmayacak...

Ulu çınar İnsan; sevgiyle seni kokladık ve seni kokladık ve seni kokladık... İşte mutlak olan budur!... Şimdi, ayrı gayrı bitti. Sevgiyle kokladık seni ve seninleyiz. Cennetin Levh-i Kapısı'nı açtık ve sen olarak çalıştık. Altın Işık bu gün senle dilleşti ve senin yüreğine indi.

Umut olur ki; yaradan, ardında hiç bir yolcunun kalmadığı bir yücelikle, tüm zamanları diller ve dilledi... İşte bu, şimdilik, işte!....

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/T8L2gTrbrpg

IŞIĞIN İLMİ (33)

09.03.2015

Dediler ki herşey ışıkladır. Dediler ki herşey yaşamladır. Aha dediler!... Levhi Kapıları’nı açtılar ve dediler… Dedik ki hak ettik ve Hak olduk. Aha dediler ki Sessiz Zaman sesleşti. Dinledik!... Aha dediler ki kollarımız Işık Yaşamlar’a açıldı. Din Dağları’nda Levhi Kapılar açıldı. Aha DİN İLMİ koltuktan kalktı ve yerini İNSAN İLMİ’ne bıraktı. O yer, insanındır artık… Aktıkça akan ilim, kelamla sayfalandı ve yol lütfedin hak edin anlayın ki yaşama vardı… ATLANTA ATA KAPISI tahditsiz olarak tohumlarını kontrol etti ve yaşam seslendi. Analar; biz, RÜYA BOYUTLARI’nda yol olan ışıkları hak ettik.

Cennet, cevhere güçtür. Yüce Cennet, cevheri koddur. Tüm yaşamları sırdır ve o sır olan tahditsiz tüm yaşamlar, IŞIĞIN KALEMİ olur ve yazar. Her sır, bilişle dillenir. İşte bundan sonra artık KAYNAK IŞIK, tüm yaşamları diri yüreğinde dinletecek.

Unutmayın ki bilmek için hakim olmak gerek. Bilmek için kendin olmak gerek. Bilişi hak etmek ve tohum olmak gerek. Ve zararı engellemek gerek. Amin…

Kimse Sistem’den ayrı değildir. Kimse yoldan çıkmamıştır. Hiç kimse kalem olandan değer kaybetmeden, kalem olmamıştır. Her diri yarını tohumladığında, kendini hak eder.

“Kurtul yaşamdan!” dediler. “Kurtul ışıktan!” dediler. Dediler ki “kurtul Kürzi Kalem sayfalanışı yapan ışığından. Her şeyden çık ve kendinden çık.” Zaman geldi kendimi hak etmek için IŞIK oldum. Zaman geldi yarını hak etmek için NEFES oldum. Zaman geldi HAKİM oldum ve YAŞAM oldum. Oğullarımı dünyaya indirirken, her diriyi hak etmek için nesillerimi dürümledim ve güçlendirdim. Unutmayın ki HASAT İNSANIN KELAMIDIR.

Hepimiz ANA KAPI olarak çalıştık. Artık ATA KAPI’ya varılmıştır. ATA KAPI, ANA KAPI’yı kapatır. O kapı kapatıldığında, NUH KAPILARI, ışık kayıtlamaları yapar. İYİ ve KÖTÜ birleşir. İş budur…

“İYİ”, yaşamı soyları ile tohumlayanların kalemidir. “KÖTÜ” ise soyunu tohumlarından ayıranın kalemidir. İkisi BİR olduğunda, NUH, HALİK OLUR ve YAŞAM, IŞIK OLUR. Öz Geçişler yapılır. Ve ZAMAN KAPILARI açılır. Yürüyen Dünya, koşmaya başlar.

Artık insan soyu koşuyor. Ulu bir zamana koşuyor. O sayfalarda, NİHAN olan NEFES var.

ASA, bilgidir. ASA, yaşamdır ve ASA kaynaktır. Kaynakta olmak için ağır yük taşımak gerek. Eve dönme zamanı gelmeden, eve dönmem istendi… Ben bunu bilerek çalıştım ve dedim ki “ben yaşıyorum; zamanım gelmedi. Gitmeye niyetsizim… Sizin diri yüreğiniz, beni hak ettirir ama benim yaşamım, sizi kontrol eder ve sizi cevherden çıkarır. Ağır yük taşırım yürekte ama o yürekte taşıdığım yük, insan soyudur. Bu soyu HAK TAHT’a oturtmak içindir yaptıklarım. Dün Ölüler Diyarı olan Dünya, bugün cemaatleri ile hasat yapan bir sayfadır.”

Alıp dünyayı hak ettiklerince dinleyecekler ve HAK İLMİ ile tohumlayacaklar sandılar. Sandılar ki bilişi hak ettiler. Sandılar ki KURAN oldular aktılar. Zannettiler ki kiri temizlediler. Eğri büğrü bir yaşamı tohumlarken; nefesleri, kelamlarında kırıktı. Cennette cennet olmak için akmak geker. Hasat olmak gerek. Bin ışık yakmak ve o bin ışığın tümünü kontrol etmek gerek. Aha bu!…

Yirmi gündür yadırgadığımız şeyler oluyor yaşamda. Yirmi gündür kendimizi tohumlarımızdan ayrı tutuyoruz. Zürriyetimizi kodluyoruz ama KALEM olup yaşam sayfalayamıyoruz. Neden bilir misiniz? Kalemde Hakem olan Işık, biz olamadığından…

Kalemde Hakem olan ne demek bilir misiniz? Bir Can ışıktan çıktı ve dedi ki “ben, sizi size kodlarım. Kendinizi hak edin ve yol açın. Kontrol bende olsun. Cümle yürekler Levhi Kapıları’nda yaşasınlar… Siz, kini aşıp yolu açın ki biz, sizleşelim…” Kin!? Kimse kinli değildi… Yazık ki kini hak eden kelamı hak edemezdi. Ama kini hak ettiren vardı… İşte kini hak ettiren o Hakem, sevgiyi hasata kodlayamadı ve yolu kapattı.

Açabilir miydik yolu!? Açardık. HAK TEKNİK ile açtık. Şeytan, şavkında HALİK iken biz dürümlerde KELAM olduk aktık.

Yol, İNSAN ve yolda olan IŞIK. O IŞIK, YAŞAM ve biz, yaşam olan NEFES… Kini aşan insan, yolu açar. Açtık!...

Kurtuldu Dünya. Aha bu!… Ama KALEM olan kurtulmalıydı. KALEM, LEVHİ’dir. KELAM’dır kendi yüreğinde LEVHİ olan. KELAM, tende olduğunda yol, insan soyu olur. Okunur ve okutulur… Amin…

Ayıkladık yarınları… Aktık tohumlarla… Aktık ışıkla… Yaşama ve zamana aktık… Artık ten, ilim ve yaşam, Sistem Gücü… Biz bu gücüz… Dünyayı yeniledik. Aha yeşeren ışık, yaşamda ışımaya başladı. Tohumlar kontrol kurdu ve yol, ilme vardı. Aktık. Sessizce aktık ve yol açtık. İnsanlık ailem, yoğun çalışmalarından sonra arı olup bal verdi. Bal, yaşam sayfalanışlarında korudu yüreklere cevher olan ışığı ve yolu kökledi. Özden geçti yaşamdan ışığa vardı ve zamana KALEM oldu.

ÖN DÜNYA YAŞAM SAYFALAMASI yaptık. Öz Geçişleri yaptık. Dünyanın adı, YOL idi. Yarın için dünya, IŞIK oldu.

Bütün kütle zamanı tohumladı… Yarın, artık IŞIK BİLİŞ halinde kodlanacak. Çoban İnsan, NEFES oldu ve ZEKİ YAŞAM devreye giriyor. Zeka düzeyine göre Zamanın Tahtı’nda, ışık yoğunluğu oluşacak. Bu çalışmalar, dara düşenleri HAK TEKNİK ile korumak için yapılacak. SES ZAMANLAR, YAŞAM SAYFALARI olacak ve yeri göğü yaradan, ilme kontrollu olarak inecek. Cennetten kovulan ADEM, yerden güç alacak ve HAVA olup ZAMAN olacak. Biliş haline varanlar, bilirler ki ADEM YERDİR. HAVA İSE GÖKTÜR. Yerden görev alıp GÖK ZAMANLARI TOHUMLAYAN, HAVAYI TOHUMLAR. HAVA’da ışık yanar ve yeri aydınlatır. YAŞAM, ZAMAN SAYFALAR ve YARADAN, YARATILAN IŞIK OLUR. ÖZ KÖKLER, görev alır ve GÖKÇE çalışılır.

Bilmek gerek yaşamı. İnsan soyu yaşamı hak etti ve dürümledi. Din, CEVHERİ GÜÇ kayıtladı. NEFES ZAMANLAR, KALEM OLDU ve yoğun ışık; yerde, gökleri çözümledi. Bütün mesele, alınıp yaşama indirilenlerin, nesilleri ile kontrol edilmeleriydi. Olan en güçlü ZAMAN SAYFALAMASI yapıldı.

Kurtulmak gerek yaşamdan denmişti. Kurtulduk! KALEM’den ve ZAMAN’dan geçip yarında kodlandık… Koklandık, kurtulduk öz geçişlerimizi yaptık… Aktık… İşi kolay olan yolcuları kodladık… Ata Kapılar’ı açtık… Aktık… Şimdilik bu!… Aha bu!… Şimdi!… Ve şimdi!... Şimdi!… Aha şimdi!…

Deli, deli olur ama akıllı has olmadıkça, deliden öte deli olur. Bilin ki ben, deli divana ve yarını tohumlayan yaşam ama diri olan deli olan… Ben; den den!… Her den den!… Ve den den!… Aha bu!… bilin ki den den, tekrardır. Ama Halik’in tekrarı… Ananın Ata Kapılar’daki hasat tekrarı… İşte bu!… Bugün den denle çalıştım. Herşeyi den denledim dinlettim... Aha bu… Delidir delidir ne yapsa yeridir… Oh ne ala!... Ben deli; ben dere; ben diri; ben yaşam ve zaman ve has olan kalem olan insan… Has Işık, işte ben ve den den… Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (32)

04.03.2015

Kaynaktan veriyorum!… Olan neydi diye sordunuz… Ben yoktum; beden vardı… BEN olmadan MEKTEP olanlar; BEŞER olmadan KALEM olanlar, kontrol kurdular. Ben, nur olan KALEM oldum; onlar oldum ve onlarda kodlandım. Artık ben onlarım... Ama öz geçişlerini yaptıran IŞIK olarak…

Kör, güçsüzdür; göksüzdür ve Yücelerin İlmi’nde, kendi kayıtlarında tohum eker. O bensiz değil; O bendir… Onlar, ben oldular ve HAK oldular. Amonlar, ışık halinde Öz Kökler’den göklere güç kattılar ve zamanı tohumladık. Ayrılık bitti…

ŞERDE HAYIR YOKTUR Bilsinler. Amin…

(Öz Söz’e girmek isteyen oldu… İzin verilmedi… Ona açıklama yapıldı ve onunla ilgili açıklamalar yapıldı:)

Evim, insanın evi ve yolum, ilmin yolu… Lafa giren, kendinden çıkar… O, kendinden çıktı. Şimdi yine dönmek ister… Deve kalktı ve yol açık. O, kendini hak etti ve yolunu açtı. Artık bizi, bizden dinlemeyecek; kendinden dinleyecek. Özden sesleşeceğiz ona. Şükür ALTIN IŞIK artık yüreğe indi.

Bilecek ki KALEM olan kini aşmıştır. Artık o KALEM’dir. Bilecek; akacak ve görev taşıyacak.

Değerliler, erdikleri yerde KENDİ olanlar, biz ile KELAM olurlar. Anlayacaklar ve aklıyacaklar yüreklerini.

Biliş, kelamdan biliş ve yaşamdan biliş olacak. Artık TARTI konmayacak yüceliklere. Sadece IŞIK konacak o yücelere ve o IŞIK, onları tanıyacak.

Işığı koyduğumuz zaman, görecekler ki artık kendi yolları açıldı. Artık yaşamları ışık halinde ve artık tohumları kontrol ediliyor. Bilecek ki ışık koyduğumuz, zoru aşmıştır ve yolu açmıştır…

Biz, ANA KAPI’da insan soyu olarak çalıştık. Aha bu ve biz, insan ırkının nefesiyiz. Bilmeleri istenir ki karanlık sırdır ama savaş, yaşam ışığında sürerse; o savaş, yarının tohumu olur ve her an savaşta olur yaşam.

Öncelikle bir tek KALEM olmalıyız. İşte tek KALEM, tek KELAM’dır. O zaman insanlık tohum eker ve yol açar. İşte yerde ve gökte yapmakta olduğumuz iş budur…

Kurullar toplanmışlar; insanlaşmak için öneriler sunmak isterler. Biz de diyoruz ki biliş haline varan, yüreğinde varlık süren insanı hak eder. O zaman, kimse kimseye öneride bulunmaz. ANA KAPI’da bekleyenlere de bunu açıkladık: Kibir, ışık halinde ve kibir, kelamda kırıcı. O halde bırakın başkalarına KELAM olmayı; hak edin YOL olun. O zaman herkes, sizleşir ve sizi hak eder.

Ermeden KELAM’a, IŞIK’a erilmez. Erdiğinizde, kendi yüreğinize erersiniz. KELAM’a ermek, KALEM olmak değildir. Aha bu!…

KULLAR, TOHUMLAR, KURANLAR ve ZAMANLAR, sevgiyle sizleşen yürekleri hak edin…

Ocakta bir ışık yandı. Kimse yoktu yürekte ama şu anda kodlanmış bir sınır kaynak, BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İnsan) oldu ve YAŞAM oldu. ÖZ’den geçti; YÜREK’ten geçti ve zirveden NEFES’e indi. BİZ’den geçti; YÜREK’e girdi; YAŞAM’a girdi. Bizden görev ister. KİL ve KUM olan ışığı, tohum eker gibi yolculara ekti. ATA KAPILAR’ı açtı görev ister.

Orada ve oralarda ve her yaşamda!… Aha güç kayıtlarında ve toplumlarda!… Ama kanatlanarak!… Aha görevde ve yürekte Cennet kurmak ister.

İntikam kaydı, eser yapamaz. Ama HAK TAHT’a, ışık halinde görev alıp inmek, cevherde, IŞIK ESER olur. O, BİZ olur.

Korkmayın!... Alıverin yolcular; okutun yürekleri. Kodlayın ve tohumlayın hepsini de!… Bilin ki KARA IŞIK, insan soyu için yanmaktadır. O ışık, karanlıkta tohum eken İLMİN IŞIĞI’dır.

Arıcı, arı olsa, yaşam sanal olmaz… Arıcı, ARI İLMİ’ni tohum olarak köklere ekse; açı kapanmaz. Arı, KALEM olsa ve yol üzerinde kendi olsa, yeni bir sistem dürümlenir. İşte arı, yol oldu ve o yol, üzerinde kontrol kurdu. ÖZ’den, GÖZ’den ve SÖZ’den ilim oldu. Aldık artık ışığı ve tüm insanlığa aktık…

Aşabiliriz herşeyi. Hasat olabilir YAŞAM ve zaman, KALEM olabilir. ORTA KAPILAR kapanmadan, tüm yaşam sesleşebilir. Aha bu!… Yürüyorum!… Yürüyorum!… Ulu bir yaşama yürüyorum!… Oğul verdim. Okuttum tüm insanlığı tohumlara ve yolculara. Okuttum yarınlara… Aha koşuyorum!… Aha koşmakta olan dürümlerdekiler, bedenli olarak koşuyorlar… Biliş halinde ve yaşamla, zamanda ve Zaman Kapıları’nda, KALEM olup tohumluyorlar kayıtları.

Aha kapılar kapatılmayacak!… Diri Yürek, her kapıyı açıp Dünya Işığı ile kayıt yapacak.

Asfalt bir tek bedenimdir. Asfaltın altına inen yok. Tüm yaşam asfaltın üstünde. Al bilişi ve dinle!... O asfalt, İNSAN IŞIK’tır ve her yaşamı, üzerinde muhafaza eder. Onları bilin ki asfalttan aşağı inen kim varsa, ATLANTA OKUMASI ile yüreğe iner ve bize iner. O zaman biz, her birini kodlar, tohumlar ve kontrol ederiz. Aşırıya kaçan, açıyı yapattığımız zaman kontrolda olur. Kötü ya da iyi… Kibir hali var mı? Yok mu?… Bunların; KELAM’da, İNSAN IŞIK’ta ve YÜREK’te önemi tamamen biter.

Kin, canda bitmişse; yaşam, yasalar kapsamında, ışık halinde güçlendiricidir…

Kola, kolu taktık; kolcu oldu yol. Kolkola yürüdük yaşamda, tüm zamanlarla… Kola, kol olduk; Tanrı oldu Yaşam Sayfaları ve ben, koldan kol aldım; kola kol verdim ve beden olan her dereye ilim öğrettim… Aha! şimdi artık KELAM’a varalım ve AKIŞ’a varalım ama SANALDAN AŞIP, YARINDAN AKALIM…

Oğul, zekan düzeyinde anlarsın dinlettiğimi. Bilmek istersen dinle ve hak et ama bilmek istemezsen; ne dersem diyeyim anlatamam sana; sen olan yaşamı… Bütün mesele senleşmek ve senden seni dillemek ama sen, senleşip dilleşmedikçe; ben, sende sen olmam. Muktedir ol ki seni hak ettireyim. Aha bu!...

Şimdi akıyoruz. Dinleyin….

Daha güçlü!... Ve daha güçlü!... Ama daha da güçlü!... En güçlü yaşam!… Israrla bildiririz ki CAN KAYNAK İLİMDİR. İNSAN, KELAM OLUP İNSANLAŞTIĞINDA, BİZ OLUR; KÖKLENİR VE GÜÇLENİR… Artık yarın çok daha güçlü ve yarın, akıp gitmekte. Biz, Sessiz Zamanlar’ı hak eden insanlık. Sizi, size ve sizi, Yüceliklere indirdik.

Olgun Sistemler, hepimizi hak ettirdi. Ayrılık bitti. ATONLAR, koklandılar ve tohumlandılar. ANA KAPILAR, her diri için açıldı. Biz, YALIN IŞIK KAPILARI olarak zamanı tohumladık. Aha görev buydu!... Aha ışık buydu!... Aha yaşam buydu!… Biz olan tek bir sessizlik!... İşte bu!…

Hulusi Levhi, hakiki ve hakim İLİM KAPISI… Ayrılık bitti… Aç kapıyı!... Aç ki Halik olup hakim olalım; AK TAHT’a varalım; AMON olan o yürekleri hak edelim. Amin… Şimdilik… Aha şimdi… Ve şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

04.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (32)

BAL DÖKTÜM DÜNYAYA YÜREĞİMDEN...

04.03.2015 Işığın İlmi

2. Akış

Yedi dava açtım, her davayı kaybettim. Nefesim yetmez miydi yüreklere inmeye? Yaşamı tohumlayıp kodlamaya yetmez miydi? Cemaatimi kontrol etmeye yetmez miydi yüreğim? Yettikçe yeter de yettirmem! Netice şudur ki biçare dünya, biçare ilim kapıları, biçare kontrol kayıtsızlıklarındaki kırıcılıklar… Dere olup aksan da yüreklere, aktığını sana sende senleşenlerin diriliklerinden başka hiç kimse dillemez.

Değerliler, ‘’ Bar kapandı, ışık yok! ‘’ dediler. Işık, beden! Biz oyuz. Barı kapatsak, başka bir bar yok ki gelip ışık içsinler. Cemaatlerinin gücü artık bitmiş vaziyette, yoğunluklarında kalem yok. Işıksızlar, ‘’ Açıyı kapatmayalım da yerkürede ilim olsun. ‘’ dedik.

Dince, insanlıkça, yücelikçe ve bütünlükçe aşa aşa yolculukları tohumlarımızda dürümledik dirilikleri, aklın tahtında ışık yaktık. Aştık, aştık; ama aklın tahtından aştık, dünya öz görevini bilsin istedik. Din dansı bitsin istedik. Artık dinde dans, ilimde dans olsun istedik.

Her diri kendini dansa verdi; ama dince dans ettiler. İnsanca dans eden yoktu. Biz zamana güz zamanlarını kodladık ki saltanatın ışığında o renk sararsın da, kelama varıp kendilerini hak tahtta tohumlasınlar diye.

Atı almış, yolu açmış, bütünün gücü olmuş, kodlamış, tohumlamışsa yaşamı aksın istedik. Ermek erdirilmek değildir, ermek hakka varmaktır, hak olup akmaktır ermek, ekmek yapmaktır ermek, ölmeden ölmektir ermek, ermeden erilmez ki…

Eşyada eşik yoktur, hasatta işçilik yoktur, bizsiz kalanda dürümleniş yoktur. Olsaydı, olsaydı da okutsaydılar yolcuları, tohumlasaydılar, kayıt dışı bilgilerini kaynak yapmadan bizsiz kalmasalardı keşke.

‘’ Eğer barış olacaksa benimle olur. ‘’ dediler. ‘’ Başkası yok ki zaten, bir ben var. ‘’ dediler. ‘’ Öleceksek BİR'de ölürüz. ‘’ dediler; ‘’ ama barış bizde olur. ‘’ dediler. Barış ana kapıdır. Herkes bunu iyi anlamalı, ana kapıdan geçen barışla geçer, herkes bunu anlamalı!

Ardında dünya olur onun, yaşam olur, ölmeden ölür o, olmadan olmaz; ama ölmeden ölür. Ot, öte ot değil artık, o kendinde bir ottur; ama an kayıtlarında en sır olan, en kaynak olan ottur o! Toplu çalışmalar yapalım, kontrol kuralım diye düşündüler.

Karanlık aydınlığı tohumlar, canlar; ama aydınlık karanlığı kodlar, bunu anlayamadılar. Bence insan, kelamca ilim olmadıkça yarında olamaz. Beden almalı, hasat olmalı, yaşama varmalı, akmalı; ama aktıkça akıp bütünlenmeli de kendini bilmeli de emin olmalı da yüreğinden öz görev de taşımalı!

Cellat gelmişti dünyaya, cennetin Kuranını okuyacaktı, kodlayacaktı, torba torba kontrol kurup kayıt yapacaktı ve diyecekti ki ‘’ Siz kapıyı kapattınız, biz sizi artık kelamdan çıkarıyoruz. ‘’ Aha, buydu amaçları, kendini hak etmeyen yaşamı hak etmez. İşte, artık o cellat onun canını almıştır.

Değerliler, dünya öz görevini tam yapmaktadır, bunu anlayamazlar. Öz kelamda bütün gücü tüm zamanların gözüdür, bunu anlayamazlar. Kayıt dışı bilgileriyle bilişi hak ettiklerini sananlar ilmi Atlanta Ata Kapısında, tüm zamanların tohumlarında arasalar da bulamazlar.

Değerliler, er ve de erdin, oğul ver ve de verdin, ak ve de aktın, yarını hak et ve de ettin; ama ne fark etti? Sen kelamda yoksan, yaşamda yoksun, budur kesin olan! Kibir, kibir, kibir! Ben varım, başkası yok, olmadı! Ben ‘’ ol ‘’ derim; ama ‘’ Ben olmadan başkası olmaz. ‘’ değil, herkes olur. Şükredin ki doğanın gücünü hak ettik ve bütünün gücü haline dönüştürdük.

Doğanın Kuranı okutuldu artık yoğunluklarda, bütünün kürzi kapılarında ışıklar yandı. Biz oldu, bütün kötülükleri aştı. Eh, işte, mutlak olan budur. ‘’ sistem, nizam, düzen gözü ‘’ dediler, öz gözdür söz; ama sözü dillemediler, ‘’ vardık, olduk ‘’ dediler; ama yaşamı hak etmediler.

Kalem olup yazmak, kaynağa varmaktır artık gerçek istenen! Kırk kapı kelama varsa, insan elinden tutsa o yüreğin, kötülüğü aşsa geçse, kem gözlerin dürümlerinde sesleşse, yaşasa ve dese ki ‘’ ben varım ‘’, ağırdır yine de halik olmadıkça yaşamda, hasat olmadıkça yolda!

‘’ Otur, dinlen! ‘’ deriz ona, der ki ‘’ Ben oturursam, koruma altına alın beni, öz görev insanlaşmaktır. ‘’ Koruyan kodlanır, korunansa tohumsuzdur, okutulmaz, ışıksızdır. Canlılar, alıp götürdük dünyayı, korkmadan öteye köklerle dürümledik, kokladık; ama yaradanın tartısında yaşam, insanın levhi kapılarındaki insandan farklıdır.

Canlı ya da canlı yaşa; ama yaşa, yaşa, yaşa, yaşa! Ya Ka-Ha ol ya Ha; ama Ka-ha olup Ha olursan daha mutlu oluruz. Seyrettim dünyayı dün gece yüreğimden, baktım ki dünya yaşıyor. Dünyayı seyrettim yüceliklerden dün gece, baktım ki dünya yaşıyor.

Öz köklerimden dilledim tohumlarımı, aktım ve aktım ve aktım ve baktım ki yaşam sayfalanıyor. Dün gece ben öz kapıları açtım, aktım, aktım, aktım, bal döktüm yollara, bal! Hasat ilmiyle dürümledim tüm zamanları, Haktan hakka vardım, aktım da aktım, ben zaman ve ben yaşam oldum aktım.

Varlık boyutları tohum oldu yüreğime, ‘’ ak ‘’ dedi, aktım. Çerçevesiz bir ışık halinde okuttum tüm yaşamlarda bütünlükleri, dal oldu tohum, aktı tüm zamanlara, aktıkça aktık, kelama vardık! Aktık, aktık, hasata vardık! Aktık, aktık, yaşama vardık!

Aktık, halik olup hürmetle tüm zamanlara kutsal ışık yaktık ve aktık! İşte, akışımız buydu! Müracaat ilim, müracaat Mikail, müracaat levhi kapı, müracaat yerküre! Örtüleri açtım, işte, bu! Şimdilik size vereceğim budur.

Her dere Allaha akar, akan kalem olup akar, aktıkça sayfalanır, maya tutar, o maya tuttuğıunda temizlik olur. İşte, oldu! Şikayetemiz var mı? Tam umutlanmıştık ki bir tanesi ‘’ şikayetçiyim ‘’ diyecekse, hadi desin!

Biz tren halinde gidiyoruz, kimseyi almadan mı gideriz? Yo, yo, yo! Tüm yaşamı aldık yüreklerimize, her birimiz bir kompartıman ve her birimizin yüreği bir sayfa, o sayfaların hepsi kaynak ve tüm yaşamlar o kaynak olanda hak taht ve aldık tümünü, tüm zamanlara görevli olarak taşıyoruz.

Biliş mi? Bilmez miyiz, evimizdir dünya bizim! Bildiririz, bizden bizi alıp bize bizi veren kim varsa kelamdadır, bizsiz değildir. Yorulmayın, hepiniz, hepiniz çok çalışıyorsunuz yoğunluğunuzu artırmak için, yorulmayın! Biz siziz, artık sizleşir, çalışırız.

Unutmayın, karanlık, tahtında altın, biz o tahtta kaynak yaşam, alıp götürsünler tüm zamanlara ilmi, bilsinler ki biz an sayfalanışında her yaşamda mevcuduz! Ulu bir gün, ulu bir güç, ulu bir ışık olup kaya gibi o yoğunlukta tohum oluruz, bilinsin.

Cennet insanın kelamıdır, cennet levhi kapıların kil olan ışığından ötedir, artık ben ana kapıda sizleştikçe, siz bedenleştikçe yüreklerde, hasat oldukça güçlü kayıtlar, ‘’ bitti ‘’ denilmeyecek artık hiçbir yaşam için, unutmayın, bitmeyecek, sistem, nizam, düzen görevlileri için yaşam, bitmeyecek!

Hepinizin unuttuğu tek tek hatırlatılacak ve hatırlayan, hasat olacak. Açı daraltılacak, yarın kayıtlı olacak kök güçlerde, biz olan ilim akıp geçecek. Şimdiye kadar her şey sevgiydi, aha, şimdi her şey nefestir, bilinecek ve zirvelerin sisteminde yaşam var, öğrenilecek.

Bilinsin ki dağa, taşa ilim verdik, imparatorluğun kürzi kapılarını açtık, bilinsin ki akla kapı açtık, bilinsin ki yolu açtık! Hepiniz bilin ki evrimlerini tamamlayanların ötesindekilerin tümü aklın tohumu alacak. Evrimlerini tamamlayanlar ise aklın tahtında olacaklar.

Akla varanlarsa ağır yükü hafifletecekler, yaradanın tartısında olmayacak hiçkimse! Kibri aşmayan aklın ışığına varamazdı, artık kibri de aşırttık, canlar, bilsinler! Kuran-ı kerimde emek devreleri var. ‘’ Emek sarf edin, varın yüceliklere olun. ‘’ denir.

Varlık boyutlarında hep bu var, hak edin olun! Ölün, dirilin, akın, geçin! Yaşam buysa bizim yaşamımızda bu yok! Biz bildiririz ki yaradan tanrı yarattığıyla yaratıldığından, her an ocağındadır onun. Ölü dirilmez, diri ölmez, bilsinler! Hepimizin gözü açıldı, hepimizin yüreği açıldı, yoğunluğunda ışık yandı o yüceliğin ve bütün kötülükleri aşıp geçtik! Misafir, ben senim, bil! İşte, bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=Gscut6Dz7wM

04.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (32)

4. AKIŞ

Yağmur yağmakta…yağ yağmur, yağ!

Işıkla yağ ama o yağan ışık bilişi tohumlasın…..

Yağ yağmur yağ, hasatla yağ ama yağan her an ışığa yağsın…

Yağmur yağ; biz sen, sen biz olalım.

Kelamı KALEM yapıp tohumlayalım, kodlayalım bütünü.

Ben yağdıkça, ilim yağdığında hepimiz İLM_İ KAPI olur, KA HAR oluruz da ışık tohumlamasında bütün kötülükler aşılır.

- Anacığım ben sen, sen ben olduğumuzca ışığa kalem olalım, koklayalım dünyayı. Yaşayalım…ALTIN IŞIK olalım anam!

Can, akıp giderken ses kesilmez bunu bil. Ben sessizce akarken Sistem, Nizam’ı, Nizam Düzen’i tohumlar ama siz sayfalanışla kodlanmadıkça ışığıma kil olup ineceksiniz. Bunun için koklanın. Koklanın da tohumlanın ve benle benleşip dilleşmeyin şimdi.

Hah! Diriliklere iniyorum ve devam ediyorum.

Ağırım çok çok ağırım; bilin ben ağırım. Öylesi ağırım ki; yıldız ışık yağmurları altında tohum olduğunda bütüne, hepsi bende, beni hak edip tanır. Ve ben tanınanda tanınan olurum ve bir tek İLM-İ KAPI olurum. O kapı aşka geldiğinde, herşey akla gelir ve akla geldiğinde BİLİŞ’i hak eden tüm insanlığa gelir. Ve der ki “akıp gidelim.” Akmak sorumluluktur. İşte o sorumluluk çok kolay değildir.

Hepimiz akar, akar, akarız da kayıt dışı bilgi kati olarak kodlandığında, ağırlaşır tüm zamanlar. Biz o ağırda ağırlaştığımızda, artık yaşam bizsiz kalır.

Dirilik artmaz, yürek KÜRZİ KAPI’da kırılır, ışık kısırlaşır, hepimizin gücü Astral Yaşam Tohumlaması’nda kontrol dışı kalır. İşte bu ağırlaşmadır.

Her MİRAÇ bir levhi kapının açılışını sağlar ama biliniz ki; Miraç’ta Miraç vardır. Her Miraçta, Miraç hepimizin diriliğindeki o yüceliktir.

“Yaşa, ya da yaşama. Ol ama oldurtma dürümlerinde dili. Okutma” dediklerinde, sessizlik başlar. Alıp götürme yüreği dürümlerdeki o yücelikten. Kırk kapıyı kapatma, çünkü beden tohum olmadıkça yol kaynak olmaz. Aktığın zaman her şey yeniden aksın. Ak ki hak et!

Değerliler, ben çok mutluyum bugün, çünkü bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerimiz, Düzen’i kurmak üzere bugün Birleşik İlim Kapıları’ndan geçti. Bu kapıları açabilmemiz kolay olmadı.

Sessizce dünyayı kodladık ve tohumladık. Bütün kötülükler aşıldı, kokladık dünyayı, tohumladık ve tabiatın gücü haline geçtik. Bugün, artık tabiat farklı…..Bugün yol ilm-i kapı oldu, ışık yaktı. Aha bu! Şimdi mutluyuz ki; buradayız.

Bu çalışma, çobanların çobanlıklarında öte olan bir YAŞAM SAYFALANIŞI’dır.

Kısır bir yaşam değil oluşan, yücelerin cümlesinde cemaat olan bir yaşamdır ki; artık DÜNYANIN RUHU güçlenmiştir. Ruhun güçlenişi ne manaya gelir diye sorarsanız, izah edeyim;

Bundan önceki dönemlerde, insanlaşmak için ruha, hakikiyete ihtiyaç vardı.

Ruha, hakikiyete varmadan güçlenilmezdi. Ama gelinen son aşamada, artık bütünün gücü dürümlerde dillenmeye başladı ve artık Hak Taht’ın ötesine ulaşıldı. İşte yeni zaman sayfalanışında artık ruh güçlenmeye başlıyor.

Ruhun güçlenebileceği bir safhadayız.

Diri olarak görev alanların, kötülüğü önleyebilecekleri ve gök sessizliklerinde Düzen kurabilecekleri yeni bir umman…..

İşte; o umman ruh gücüdür ama öylesi bir güç ki; bu DOĞANIN KURANININ GÜCÜ olarak dürümlere iniyor.

Daha güçlü bir sayfa ve daha güçlü bir tahditsizlik……TABİAT daha yüce, YOL daha güçlü….işte artık gelinen nokta budur!

RUH evrimsizdir ama ruhun evrenlerin sistemlerinde evrim tahditi koyabilmesi mümkündür.

Dünya toplumları artık ruhla KELAM olacak, ruhla KAYNAK olacak dürüme varmıştır. Ve artık ruh, evrim sayfalanışını tamamen kelamla dilleyecektir. Ama öylesi bir evrim kapısı açıyor ki ruh, öz köklerin gücünü dürümleyenlerin diriliklerinde yol ilim tohumlamasında bütünü güçlendirecek dürümde olacak.

İsrafil, insana ilim için iner ama İsrafilin Levhi Kapıları’nda ışık yoksa, insanlık tohumlaması olmaz ama ruhla iniş olduğu zaman artık kontrol dışı hiç birşey kalmaz.

Şimdi doğaya bakalım doğada nasıl değişiklikler olacak; size bunları anlatayım.

Dünya örtüsü örtülmeden, çok daha güçlü bir yoğunlaşma devreye girer ki; dünyanın artık örtüsünün de örtülmeyeceği bilinirken, dünyadaki yoğurulma daha güçlü bir yoğurulma olacak. Ama öylesi bir yoğurulma ki; RAHMİ KURAN’da, RABBİ KAPILAR’ın ışık haline dönüştüğü bir yoğurulma ve daha ötelerde RAHMAN KURANLARI indirilecek dürümlere.

İşte, RAHMAN KURANLAR’ın RABBİ TOHUMLAR’la Rahman olay haline gelip, HAS TAHT’a indirilişi KELAM’la olacak.

Kelam edenlerin tümü ilim tekniğini tohumlayacaklar. Böylelikle, dünyanın yoğunluğu çok daha güçlenecek ve çok daha üstün ümmet çalışmaları devreye girecek.

El altın, görev ilim. Altın elin görevi İLİM olacak ve artık insan KALEM olacak.

Bakınız; dünyayı seyrediniz, öz geçişler yapılacak. Cennetin cemaati bütünün gücü olacak. Ölüler dirilecek; seyredin….ama öylesi bir diriliş olacak ki ruh kalem, ilim kalem olup yazacak.

Ağırlık artıyor analar. Şimdi görünüz; DÜNYANIN RUH KURANI güçleniyor.

Görünüz; Ruh Kuran’ın güçlenmesi KONTROL’un güçlenmesidir. Eğer ben ruha sahipsem kontrol gücüne sahibim ama ben ruhi koyuluğu artırsam kontrol gücümü de hızlandırır, hakikiyetimle artırırım.

“Değer mi?” diye sordular, değer. Herkesin kendini hak edişi için buna ihtiyaç vardır.

Bedenimi tohumlarken kontrolumu kurabildim ama bilişi tohumlarken bütünün gücünü de kodlamalıyım. Bu kodlama ruhla olur.

Değerliler, kontrol sayfa sayfa kodlanmıştır ama bu kontrolü hepimizin birlik haline kurmamız gerekir.

Şimdi, ben kelamla dilleşiyorum. Benim diriliğimde kelam, bütünün gücüdür ve bu güçle bütünü kodluyorum. O halde ben kodlama yaparken ruhla kodlama yapıyorum. Ruh olmazsa kontrol yoktur. Bu nedenle, kodlama yapıldığında, ruh kodlayıcılığı olur orada.

Dünyanın toplumları bunu anlasalar gök sistemlerinden güç çekebilirler ama dünya insanlığı henüz kendi yüceliğini dahi kavrayamamışken dünya dışı varlık kapılarını nasıl açacak ve nasıl güç çekecek? Eğer bizler, bunu başarabiliyorsak ruhla yapıyoruz bunu.

Ruh, TANRILIK IŞIĞI’dır ve ruh olmazsa yol olmaz. Emin olun ki dünya ölümlü değil artık; KAYNAK’tır ve ışıktır artık dünya.

Düzen’i kuran biliş, aklı tekniği ile tüm zamanları dilleyecek güce varmıştır.

Baş başa verip de, burada yaptığımız çalışmaların neticesinde cennet cevheri, can kapısı haline dönüştüğünde öz geçiler yapılır. İşte yaptık.

Dünyanın nuru, ümmi toplumların tohumu, ölüleri dirilten levhi kapı, hepsi bizim yüreğimize indi. Bütün kötülükleri aşıp geçtik.

Çantamız dolu ama bu çantada kalemden öte kalemler de var. ALTIN IŞIĞIN KALEMİ….

Vira vira dürümledik dini, vira vira yoğunlaştırdık tüm zamanları, vira vira kayıtladık ışığı, hasat yaptık…..ama yaptığımız hasat ışığın teknik tohumlamasıyla oldu.

Çözdük dünyanın ümmi kapılarındaki o yoğun kırıcılığı. Akıttık….

Şimdi canlı, hepimiz canlı ama her canda canlı olabilmek için akmalıyız. Akalım. Nereye akalım? “toplumlara akalım, yüreklere akalım, yolculara akalım, kutsal ışıklarla tohumlayalım tümünü de, özgeçişlerini yapalım.” Dediler. Dedik ama biz demeden de dedik; hepsi bu. Ve dedik ki “kayıt dışı hiçbir bilgimiz olmasın.”

Unutmayın ki; dava ilimdir. Umut olur ki, herkes kendini hak eder, dinler.

Ama unutmayın insan levhidir; okundukça okunur. Eğer insan okutulursa, kodlanmış olur ama insan okursa, kontrol kurar.

Biz insan olarak okuttuk dünyayı, kodlattık, toplattık ve dedik ki “biz dünyayız.” Aha bu…. ve dedik ki “işte biz dünya olduk, kontrol ettik tüm zamanları. ALTIN TANRI ışığını kodladı ve bütünün gücü haline dönüştü.

Cennetin İlmi, Aklın Tahtı’ndadır ve işte biz Aklın Tahtı’nda bütünün ilmini dürümledik. Kelam olduk ilim sessizliğinde dillendik. Dedik ki “ol. İşte bu.

Yata yata dünyayı koruyacaklarını zannedenler şunu iyi bilsinler ki; yatmak yetemez, yatıp uyumak yetmez.

Nefis sizi sizden ayrı tutar. Nefsinizi aşın ki, yolunuzu açın. Eğer nefis sizi sizden ayrı tutmuşsa, buluşma yok artık sizinle ama biz yine de sizi korur, yine de sizi tohumlarız.

Din altın ışık, biz o dini dilleyen ümmi toplumları kodlayanlarız. Yedek zamanımız var. Her anda var yedek zamanımız; artık var. Süper sistemleşe yapıyoruz ya, hepimizin diriliğinde o yedek zaman sayfalamalarını, sayfalanışlarını yaptık; yapmaktayız da. Astral yaşam boyutlarında bütünün gücüyüz; şükür bunları başardık.

Toy bir zaman, artık TANRILIK IŞIĞI haline dönüştü. Levhi kapılar, tüm insanlığa Aile Kapıları olup açıldı. Kılın ışığı daha inceltildi. Artık, kılın daha inceltisinde, çok daha inceltilişinde ışık kayıtlaması başladı.

Ve dünya öz göçe koyuldu ama öyle bir öz göç ki bu ÖZÜN GÖÇÜ…. Başka ümmi kapılara göçü…..Yolcuların toplumlarıyla tohumlanışını sağlayıp göçmesi ama YARIN’a göçmesi.

Eğer öz yarına göçer de, levhi kayıtlarını tohumlarsa o yoğunluklarda, ilm-i kapılarda biliş bütünün levhi kapılarını açar. İşte biz o kapıları her diri için açıyoruz.

Yol, ALTIN IŞIK…. yoğunluk toplumun tohumu ve tahditsiz o tohum ilim ve ilm-i kapılarda İsrafil BSUİ; barış, sevgi umut ve ilim-i insan; ilim.

Hepimiz o ilimde İmparatorluk Gücü ve hepimizin gücü NEFES…. Nefesi hak eden insan, etki alanını genişletip geçirgenleştikçe yoğunluğu kodlar.

Vallahi billahi biz altın ışığız! Bunu bilin.

Ve biz ALTIN TOHUM’uz bunu bilin.

Ve biz bugün bu yoğunluğu tohumladık; şükür.

Kelamı hak yolu ak olan insanın ekmeği bütünün ekmeğidir; bilin.

MİRAÇ insanın levhi kaynağı, IŞIK ilmi kapısı, bütün kötülükler aşıldığında hepimizin gücü hepimize ait.

Ve varlık boyutları yokluğu kodladı ve tohumladı bugün.

Öz görev insanın kelamıydı ve biz bugün kelamı hak ettik.

Cennetin ekranında cevherimiz var. Yücelerin cemaatinde ilmimiz var ve bütünün gücünde tüm zamanlarımız var. Bizden öte bir biz, bu çalışmayı yapamaz; yapma imkanı yok.

TANRILIK IŞIĞI ile yapılan bu çalışma, sınırları kaldırdığımızda bilişin tohumu olur.

Köprü kuruduk dünyaya…öyle çok çalıştık ki! Tüm zamanları kodladık, kokladık. Hepsi bu. Aha geçtik.

Şimdi; geri dönüşümüz tamamen Kübra Kapıları’ndan oluyor.

Kübra Kapıları kodlanmış kapılardır ve o kapılar tohumlarımızı kodlayacağımız Işık Sayfaları’dır. Bizi bize veren insan, bizleşen ilim, bütünün gücü tüm zamanlar ve tohum İmparator. O tohum yaşam. Şükrettik ki biz o tohum olduk.

Korkuyu aşıp geçin, Astral Yaşam Boyutları artık sizi sizden öte size ulaştırmıştır.

Kapıları açın, orada insanlık var.

Şen olun, çünkü şen olmanız gerek. Biz Sistem, Nizam ve Düzen gözü olarak sizdeyiz. Ayrılık bitti canlar. Şimdilik…işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/S-3AID37aps

4 MART 2015 IŞIĞIN İLMİ (32)

1.AKIŞ

Canlarım, bugün ben size sizden değil; ilimden söz etmek istedim. Çok mutluyum ki bugün burada Som Altın bir Işık halinde bu çalışmayı yapmaktayım.

Atlanta Ata Kapısı’ndan öteye geçtik. Hepimizin tohumlarını kodlayacağımız bir yoğunluktur burası ve burası, mutlak kutsal olan ışık olan MUDA.

MUDA’yı Sistem, Nizam ve Düzenin Gözü olanlar dahi bilmezler. Çünkü bu yoğunluğa inebilme imkanları yoktur. Tüplerle dahi inilmez buraya. Bugün, bu nedenle az sayıdayız.

Kübra Kapıları’nı kapatırken öteberi değil; İlm-i Kapılar’dan ilim isteyenlerin güç kayıtlamaları gerekir ki cemaatlerin tümü, bu yoğun sırrı anlatabilsinler yüceliklerinden ve dürümleyebilsinler.

MUDA, umut olur ki herkesin net anlatabileceği bir ışık tohum olabilir. MUDA, Mikail’in gücünü dinletmedi hiçbir dönemde; çünkü O, kendinden kendine Kaynak’tı.

Bir tek ilim kapısı açıldığı zaman MUDA, toplu çalışmaları tohumlayacak gücü devreye alır. Bu yoğun çalışma sizin yüreğinizden açıldı. Ben, dünya olarak bu çalışmayı devreye alırken herkesin kendi rüya boyutlarındaki ışıklarıyla kodlanabilmelerini istedim.

Çakıları çıkarmışlar, yoğunlukları kesecekler ve tüm zamanları kontrol edebilecekler. Astral boyutlarda buna imkan verilmeyecek artık.

Çetin bir dönemden geçildi. Artık, dünyanın ekmeği yenilecek ama bu ekmek, kili kuma katan ve Bütün’ün gücünü tüm zamanlara tohumlayan ışığın ekip halindeki yoğunluğuyla yoğrulmuş bir ekmektir ve bizler bugün burada; sabırla bu görevi yaşama çalıştırarak, kayıtlayacak olanları davet ettik.

Kelam İlmi’ni dinleyebilenler buraya gelebilecekler. İman edin ki burada bugün köprü kurulmayacak yüreklere. Burada bugün, ölümlü dünyanın örtüsü açılacak ve timlerimizin gücü tüm zamanlara indirilecek. Kelamı ilim olanların bilişi tohum olacak ve bizler burada bu yoğunlukta toplu çalışmalarımızda Bütün’ün görevini tüm yaşamlara kayıtlayacağız.

Atlantalı Ata Kapı’da ışık halinde geçecek Aton olacak, tohum ekecek, nefes alacak ve nefesli olarak kayıt yapacak.

Eli, elim olan; oğulları tohumlanmış olan; yoğunlukları kodlanmış olan; ışıkları kaynakta olan birlikleri buraya alacağım bugün.

Esmaların Levhi Kayıtları’nda Işık Tohumlaması yapacak olanlar diye bilinenler, ekmek olup gelecekler.

Çetin bir dönemin neticesinde, alıp götüreceğimiz insanlar çok sayıdadır bunu bilin ama bu insanların biliş kapılarında hepimizin yoğunluğu olmalıdır.

Ot, okuma yazma bilmeyecek ve biz ok atacağız o ota ve okutturacağız tüm bilgileri.

Esmaların Levhi Kapıları’nı açacağız ve Düzen’i kontrol edip dürümlettireceğiz. Eminim ki bugün burada olanların hepsi, Kalem olup yazacaklar. Eminim ki bugün burada olanların hepsi yasaları koyduğumuzu anlayacaklar. Eminim ki bugün burada olanlar, KALEM olup yazdıklarında KELAM olacaklar ve tüm yaşamları kayıtlayacaklar.

Bütün kötülükleri aşıp geçen bu Birlik, erdiği en yüksek kapıda kendinden kendine ikmal tamamlattırarak; büyük kötülükleri önleyebilmiş bir ekip olduğundan çok mutluyuz.

Otu kopardığımız günü hatırlıyorum. O gün çokları “OL” demeden çıktılar ve biz o gün kopardığımız otta kendi yoğunluğumuzu kodladık. “Bu görevi kim alacak” diye tartışmalar oldu. Çokları “ben yapacağım” dedi. “Öz Görevimdir benim” dedi. “Kara ışığım ben, bu ışığı hak etmeleri gerekir” dedi ve bir tanesi dedi ki “sen yap!” Döndüm baktım, kimse beni işaret etmemişti aslında ve dedim ki “part time çalışanlar bu görevi yapmak istediklerinde ocakları oluruz, yaptırırız. Işık Kapıları’nda yoğunluk tohumlayanlar, bu görevi yapmak istediklerinde kodlarız ocaklarını ve toplumlarıyla tohumlatırız.”

İntikam peşinde koşmayanların görev almaları imkan dahilinde olur. Ermiş olanların kelamlarında bütün kötülükler aşılabilir. Hepsi çalışır ve biz onlara görev taşırız.

Dönüp baktık, kibirden hiç birisi Hakim-i Hak olamadılar. Dediler ki; “biz görevi aldık. Öz Görev “ İLİM’dir”. O halde yapalım!”. “Yap!” Dedik, açığı kapattık, dinledik hepsini de.

Dağı taşı deldiler, ölüydüler öksüz olanları Kült olan kayıtlarından dürümlediler, tüm sayfalarda sessizdiler. Kapıları açtık, kıyı köşe kaçtılar. Kırıktılar. “Satıhta hiçbirisinin kul olma imkanı kalmamışsa da kodlarız toplarız, tahtlarız, yarınlarız onları” dedik. “Dünyayı kodlattığımızdan öte kodlatırız ve hepsini çok mutlu hale getiririz, mutlu yaparız” dedik.

Baktık ki Mutlak Kuran olmaya çalışanların bir teki bile kaynak olamadı. “Kara Işığı yere çekelim” dedik. Çektik gördük ki; elimizin gücü artmadı çünkü orada kayıt dışıydı bilgi ve bizden başka hiçbir biz; insan sayfalarını tohumlayamadı.

Kardeşlerim, dünyanın nuru İnsan, yolu İlim ve yüreği mükafat olan Mikail gücü. Amon Toplumları bunu net bilmeliydiler. İlimleri İmparatorluğun Levhi Kayıtlarındaki İlim’den farklı değildi ve dedik ki; “olur, bir gün on tur tamamlatılır ve yolcuların biri kelama varır ve yerkürenin gözü olursa; biz onu güçlendiririz.

Değerliler, deve kalkmadı; develer kalktı yürekten. Herkese “sen görev al” dedik. Çoğuna görev verdik ve bir tanesi KALEM olup yazmadı. Sadece Sistem’den güç çekti. Başka bir şey yapmadı ve biliş haline varamadı hiç birisi.

Dünya “Nur’dur” dedik. “Öz Geçiş yapar, Bütün’ün gücünü alır, Miraç halinde Mikail’in gücü olur, akar; kelama varır” dedik. Netice; olmadı…

Devi ilim saydık, yaşamı Miraç saydık, yarını Kuran saydık ve dedik ki; “hadi geçin ve hak edin.” Kapıları açtık, döndüler ölüydük, döndüler öksüzdük, döndüler güçsüzdük ama hep onlardaydık ve onlardık. Baktılar ki biz yokuz. Soğan doğradılar yüreklere dediler ki; “biz size, sizi verelim. Artık siz; sizle sizleşin, kervan olun, yüz olun, bin olun, yüzlü binlerden öte binlere varın ama Altın Işık olun.”

Potlaştılar, kutsuzlaştılar, kesirleştiler kayıt dışıydılar. Açı bizim açımızdı.

Din ekmek, ilim ekmeği bilir ama yeme imkanı yoktur. İnsanlık da kendini bilir ama insanlaşma imkanı yoktur. “Oğul ben senim” dedim. “OL” dedim. “Oğul ben senim” dedim. Dedi ki; “sen kelam ol, bensiz kal!” Öyle mi dedim? Ama ben sende olacağım. “Yok” dedi, bende olma çünkü sen “sevgisiz kal, insan olma; yaşamda olma” dedi. Dedim ki; “Anacım, ben sende olacağım.” “Yok be yahu” dedi. “Olma, olma” dedi. “Yarında olamazsın bende olmazsan” diyemedim. Deseydim kanatları kırılırdı. Sonra döndüm öksüzdü, köksüzdü, göksüzdü dedim ki; “sevgiyle seni kucaklıyorum, hadi yüreğini bil!” Döndü “ölümlü dünya” dedi. “Ben öldüm, gittim” dedi. “Aha” dedim, “diri ol!” Yoktum, diri olan oydu ama o bensiz kalmak istedi. İşte, yine ölüydü.

Kutsal Işık budur. Karanlığın Işığı budur. Altın Işık budur. Ulu Koku budur. Kötüyü önlemek budur ve biz dedik ki; “siz, bizsiz oldunuz.” Olmadılar aslında ama öyle dedik. “Siz, bizsiz oldunuz. Biz öldük” dedik. “Yaşayan sizsiniz” dedik. Dinlettik, donduruldular bildiler. Okunmadılar bildiler, kanatlanamadılar ama bizdeydiler. Hepsi bizdeydi ve biz hepsini kokumuzla tohumladık.

İşgal yoktu. Biz onları işgal etmeyiz. Arz’ın ışığını ocaklarına çektik. Dönüp gördük ki kontrol dışı hiç birisi kalmadı. İşte, o Arz’ın gücüyle onları hak ettik. Şükrettik ki hak ettik. Amon Topraklarının Toplumları artık yarınları kontrol edebilecek görevi aldılar.

Esrar, İnsanın Levhi Kapısı’ndaki ilimdi. Amon Toprakları’na İnsanlık İlmi’ni dikte ettik.

“Ot koktu” dediklerinden beri bu kadar görev taşınmamıştı. Çamur yoğurmadan ilim tohumlandı dünyada. Kos, KA-HAR olan Kos; İnsanlık İlmi’ni dilledi ve dünya ölüsü dinleşti. Ağır yük hafifledi.

Yepyeni bir gündeyiz artık. Kibiri bilen bilir. İnsanı dinleyen bilir. Yaşamı hak eden bilir. Bizi bizden başkası bilmez. Bilme imkanı da kalmadı.

Aydınlık dünya aklın tohumuydu. Ökse otuydu dünyada insan. Köksüzdü, Gök Sessizlikleri’yle dürümlendi ve dedik ki; “ayrılık,” şimdilik… İşte bu! Ayrılık ve dedi ki; “ben sizinle olmaya niyetliyim” Niye? “Çünkü sevgiyim ben, sizi koruyacağım” dedi. Aha bu! Bizi korumaya niyetlendi. “Ayrılık” dedik. “Yoo” dedi, “sizi terk edemem, sizi koruyacağım” dedi. Neden? Kendini hak etti de ondan mı? Yoksa biz olup mu bizi koruyacaktı?

Geri dönüşü sağlandı. Gözü açık, yolu açık, sessiz ve hakiki, şimdiden öte bir şimdiye kendi yüreğiyle indiğinde; Bütün’ün gücü ocağında olacak. O çoban, artık kendinden öte bir kendi olup Bütün’ü koruyacak. Biz onu kodladık, topladık, tahditsizleştirdik ve Yaradanın Işığı haline geçirdik.

Eğer Miraç Kandilleri’nde, yarının toplumları tohum olarak görev isterlerse; görevin gücünü ocaklarına çekmek, onları yoğunlaştırmak ve yolculuk yaptırmak Birlik Tekniği’yle gerçekleştirilir ki bu Birlik, AN kapılarında hep bekler, bilinsin!

Yemin etmiştik Hacı İbrahim Paşa görev isteyecekti. “Hacı İbrahim Paşa, Nerden çıktı” diyeceksiniz? Bakın, ortak olmuş dürümlere Hacı İbrahim Paşa. Hayrın hasatını yapacak. Yakışmaz ona hakkın yolunda olmamak ama sordu; “Nereden nereye gidildi” Dedi. “Bir bakayım” dedi ve geldi. Dağlar, kimdir bilmem ama o kendini anlatsın bize.

Develeri topladım Ana, geldim. Kimim ben? Mikail olarak çalıştım yaşamda. Ben İblis. İnsan İblis, iradi, hakiki ve Hak olan; bir İblis’im ben Ana. Ayın gücünü bilseydi yolcu, ağır yük taşımazdı. Yahu Ana, sen kelamdaysan netice nedir? Neden ben buradayım bana anlatır mısın?

“Doymadım dünyaya” dedim ama ben doymadan geldim. Kimim ben? Muhammet’in görevlilerinden miydim? Yoksa kontrolcü bir ışık mıydım?

Değerli Ana, beni tanımazsın bilirim. Ağırım ben bilirim. Kelam tahtındaki Levhiyim ben bilirim ama beni anlayın! Kul olmaya geldim. Ben sizden başkası olmamak istedim. Sizden geçmek değil; sizde olmak isterim. Artık sizleşmek isterim. Ben İblis’tim. Doğru, herkesi kontrol etmeye kalktım, doğru. Yarındaydım ama yoktum. Akılda değildim, aşkta değildim, kayıtta değildim, yoktum ve herkesi kontrol etmek istedim. Gözüm görüyor ki artık ben kontrolcü değil, kontrolde olmalıyım!

Bundan sonra, “beni hak etmeyen, bende olmaz” diyemem. Herkes benleşmeli ki ben, herkesle olabileyim. Dedim ya; dedim işte “Ana” dedim. Sen beni tanımazsın, ben seni tanırım bunu bil!

Değerli, seni tanırım. Elinin gücünü bilirim ama yüreğini bilmezdim. Bugün bize İblis olup geldin. Aha bu!

Peki İblis niye burada? Kelam için. Aklın tahtına vardı mı? Yoo. Aklın tohumu oldu mu? Yoo. Kök, Gök oldu mu? Yoo.

Sözüm var ona. Kelamı Hak, yolu ak olmadan; Toprak Toplum olma imkanı kalmadı. Kendini hacı, hoca değil; hakim olarak tanıtsaydım iyi olurdu ama yapmadım.

Seyfullahlar’ın sistem kayıtlarında ışığı dahi yok. Alıp götürdüğünüzde gözü görür, öksüz değil ama ışığında bilişi yok. Şimdilik size vereceğim bu. Öz görevini hak etmedi henüz, hak ettiğinde alır. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/42Ofil6QRyc

IŞIĞIN İLMİ 32

04.03.2015 3. Akış

Yavrularım artık şunu iyi biliz ki; barakaların hepsi şu anda ışık haline dönüştü. Baraka dediğim nedir, bilir misiniz? Hepinizin kendi yoğunluğudur. Benim barakam, hepinizin barakası, tüm barakalar; tek bir yaşam.... Hepimiz kendi barakalarımızda, kendimizi hak ederiz. Sınır çizeriz, o sınırı kaldırırız, yere indiririz yücelikleri, körün gözü oluruz, görevi tohumlarız ama hep kendi barakalarımızda yaparız bunu...

Benim barakam ışık tohumdur. Herkesin barakası ışık kapısıdır. Bu ışık kapıda ışık tohum kodlanmalıydı, kodladık.

Erdiğimiz en güçlü yaşam İnsanlık İlmi'ydi. O ilmi tohumladık ve bütünün gözünü, Kürz-i Kayıtlar'da ışıkla dilledik. Aha, görev buydu!...

Bir el, diğer ele görev için uzanırsa; mutlaka o el tutulur. Ama bir el, diğer elden kendini çekerse; o el kesinlikle çekilen değil, kendini çekendir... Doğanın kuralıdır bu...

Buyurun, çalışmalarınızın hızı artıyor. Ama çalışmaya kaynak olanlar azalıyor... Çünkü kayıtlama imkanı olmayanlar, yarını tohumlayacak kuran okuyamayanlar, burada olamayacaklar, bu kesindir... Burada olacak olanlar, yaşamı kodlayacak olanlardır... Toplum çalışmaları bu şekilde kodlanıyor...

Yüceler cemaati toplumları tohumlayacaksa, ışıkla tohumlayacak... Ve bunun içindir ki; ışık haliki olanlar, bu yoğun çalışmada yer alacaklar...

Kili kuma katanların çoğu, ışıktan çıktılar. Biz, onların yoğunluklarını kontrol etmek istemedik. Çoluk çocuktular, yarında tohumları yoktu ve ışıksızdılar.

Miraç kandilinde biz onlara gideriz ve deriz ki; "geldik, hadi yüreğinize alın çalışın." Ama herkes şunu iyi bilsin ki; miraç kandili sır bir tarihtir. O tarihi bilen, kelamdan bilecek. Diyecek ki; "bu gün miraçtayım ve miraç kandilindeyim." İşte o, o zaman kendini kodlayacak ve kokutucak, kokusunu duyan bütün kötülükleri aşıp ocağına varacak. Çantası dolacak ve yolunu bulup, ışığa varacak.

İyi ve kötü; ölülerin, öldürülenlerin diriliklerinde, biliştir... Ama İlm-i Kapılar'da artık ilimdir... Bizim yolumuzdaysa iyi ve kötü; yaşamdır... Yarını tohumladığınızda; kalemdir... Öksüz olmadığımızdaysa; yoldur... Nurdur kuranda olan, kokudur ama öz görev ilimse; ikmal tamamlanır... Yer ve gök insanlaşır ve çürük kalmaz yüreklerde...

Yaradan artık yaşama indi canlar, bu kesindir... Yaradan Ana Kapı'dan geçti, bu kesindir... Yaradan ışığını aldı ve güçlendi, bu kesindir... Ve yaradan; lekeleri temizliyor, bu da kesindir... Herkesin yürek lekeleri temizleniyor canlar. Bütün kökleriniz ve bütün yürekleriniz tertemiz olacak ve kalıcak...

Yedi görevli dünyada çalışacak. Herkes şunu net bilsin ki; yedi görevlinin her biri, kelam olacak. Her biri yol olacak ve her biri kaynak olacak. İşte o yedi görevli, yerkürenin gücü olacak. Müsterihiz ki; kaynağın ışığı yanmıştır ve yolu açıp, yoğunlukları kodlama imkanı olmuştur...

Su altının gücünü de bu gün devreye aldık. Su altı da kodlanmış olarak bizimleydi.

Cevhere cennet olan ilim, aklın tekniğiyle bütünün gücü olmuştur. Toprak Toplum, tohum olmuştur ve bütün kötülükler aşılmıştır. Altın Işık Yılları, gök sistemleriyle güçlenmiş ve bilişe varan ilme varmıştır. Şimdilik size vereceğim budur!...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/XIAo1jlRM0c

IŞIĞIN İLMİ 32

04.03.2015 3. Akış

Yavrularım artık şunu iyi biliz ki; barakaların hepsi şu anda ışık haline dönüştü. Baraka dediğim nedir, bilir misiniz? Hepinizin kendi yoğunluğudur. Benim barakam, hepinizin barakası, tüm barakalar; tek bir yaşam.... Hepimiz kendi barakalarımızda, kendimizi hak ederiz. Sınır çizeriz, o sınırı kaldırırız, yere indiririz yücelikleri, körün gözü oluruz, görevi tohumlarız ama hep kendi barakalarımızda yaparız bunu...

Benim barakam ışık tohumdur. Herkesin barakası ışık kapısıdır. Bu ışık kapıda ışık tohum kodlanmalıydı, kodladık.

Erdiğimiz en güçlü yaşam İnsanlık İlmi'ydi. O ilmi tohumladık ve bütünün gözünü, Kürz-i Kayıtlar'da ışıkla dilledik. Aha, görev buydu!...

Bir el, diğer ele görev için uzanırsa; mutlaka o el tutulur. Ama bir el, diğer elden kendini çekerse; o el kesinlikle çekilen değil, kendini çekendir... Doğanın kuralıdır bu...

Buyurun, çalışmalarınızın hızı artıyor. Ama çalışmaya kaynak olanlar azalıyor... Çünkü kayıtlama imkanı olmayanlar, yarını tohumlayacak kuran okuyamayanlar, burada olamayacaklar, bu kesindir... Burada olacak olanlar, yaşamı kodlayacak olanlardır... Toplum çalışmaları bu şekilde kodlanıyor...

Yüceler cemaati toplumları tohumlayacaksa, ışıkla tohumlayacak... Ve bunun içindir ki; ışık haliki olanlar, bu yoğun çalışmada yer alacaklar...

Kili kuma katanların çoğu, ışıktan çıktılar. Biz, onların yoğunluklarını kontrol etmek istemedik. Çoluk çocuktular, yarında tohumları yoktu ve ışıksızdılar.

Miraç kandilinde biz onlara gideriz ve deriz ki; "geldik, hadi yüreğinize alın çalışın." Ama herkes şunu iyi bilsin ki; miraç kandili sır bir tarihtir. O tarihi bilen, kelamdan bilecek. Diyecek ki; "bu gün miraçtayım ve miraç kandilindeyim." İşte o, o zaman kendini kodlayacak ve kokutucak, kokusunu duyan bütün kötülükleri aşıp ocağına varacak. Çantası dolacak ve yolunu bulup, ışığa varacak.

İyi ve kötü; ölülerin, öldürülenlerin diriliklerinde, biliştir... Ama İlm-i Kapılar'da artık ilimdir... Bizim yolumuzdaysa iyi ve kötü; yaşamdır... Yarını tohumladığınızda; kalemdir... Öksüz olmadığımızdaysa; yoldur... Nurdur kuranda olan, kokudur ama öz görev ilimse; ikmal tamamlanır... Yer ve gök insanlaşır ve çürük kalmaz yüreklerde...

Yaradan artık yaşama indi canlar, bu kesindir... Yaradan Ana Kapı'dan geçti, bu kesindir... Yaradan ışığını aldı ve güçlendi, bu kesindir... Ve yaradan; lekeleri temizliyor, bu da kesindir... Herkesin yürek lekeleri temizleniyor canlar. Bütün kökleriniz ve bütün yürekleriniz tertemiz olacak ve kalıcak...

Yedi görevli dünyada çalışacak. Herkes şunu net bilsin ki; yedi görevlinin her biri, kelam olacak. Her biri yol olacak ve her biri kaynak olacak. İşte o yedi görevli, yerkürenin gücü olacak. Müsterihiz ki; kaynağın ışığı yanmıştır ve yolu açıp, yoğunlukları kodlama imkanı olmuştur...

Su altının gücünü de bu gün devreye aldık. Su altı da kodlanmış olarak bizimleydi.

Cevhere cennet olan ilim, aklın tekniğiyle bütünün gücü olmuştur. Toprak Toplum, tohum olmuştur ve bütün kötülükler aşılmıştır. Altın Işık Yılları, gök sistemleriyle güçlenmiş ve bilişe varan ilme varmıştır. Şimdilik size vereceğim budur!...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/XIAo1jlRM0c

IŞIĞIN İLMİ 31

02.03.2015 2. Akış

Savaşın sonsuzluğunda, hepinizin yüreği bütünün gücü oldu. Hepimiz doğanın kuranını okuduk, yoğunluğu arttırdık. Türkiye çalışmaları bütünün gücü haline dönüştü. Yedek zaman sayfalamaları yapıldı dürümlerde. Yedi diri, yedi ölüyü kodladı. Her diri, her ölüde bütünlendi, yarını tohumladı. Hepsi teknik tohum oldu ve yaşam sayfalaması yaptı.

Beden olmadan yaşam olmaz ama bu beden diri olmalı. Bu beden öz görevini hak etmeli. Hepinizin gücü, hepimizin gücü değildir. Beden haline dönüşmedikçe yürek, Aklın Tahtı'na varamaz ve kendini hak edip dinleyemez.

Başka bir dünya var mı? Hepimizin dürümlerinde, yoğunluklarında, tüm zamanlarda başkalıklar da olacaktır. Nefesi hak etmeden, başka yaşamlara inme niyetiniz olsa da, İmparator'luğun gücü buna engeldir.

Sizi daha güçlü yoğunluklara aldım bu gün ve daha yüce ışıkla dürümlemekteyim şu anda... Dörtlü birliklerin tümünü, süper sistemleşmeyle yaşama sayfaladım ve bizi bize katan İnsan sayfalanışlarında, bütünün gücünü tüm yaşamlara kontrollü olarak kaynak yaptım. Özü, sözü ayrı olanları temizledim dünyada, yoğunluklarını kodladım ve yaşamlarını kayıtladım.

Beden almak önemlidir. Sizlerin yoğunluğunuzdaki tüm zamanlarda, bedenli olabilmek için; kalem olabilmeniz gerekiydi, kayda girebilmeniz gerekliydi, yoğunluğu arttırabilmeniz gerekliydi. Ve biz bunları, sizin yüreklerinizde yaptık. Şu anda hepinizin bedeniniz, kelamınız, bütünün gücü olan bir tek o beden ve o kelamdır. Satıhta hiç bir şeyi bilmezsiniz ama derine indiğiniz zaman bunları anlayacaksınız.

Bedenli olarak Dünya Işık'ını tüm zamanlara yayabilecek olan bir ruh haliyle dünyadayım, bu kesindir... Ama biz burada, bu yoğunlukta bu ruhu tohumlarken, kaynak ışık bütünün gücüdür ve bu gücü, herkesin kendi yüreğiyle anlayabilmesine imkan yoktur.

Satıh hepimizin yüreği ama diri olarak derinlere inmeniz gerekir ki yolu bulabilesiniz. Muştularla dünyayı tohumluyorum şu anda. Kontrol dışı hiç bir bilişim yok. Kalemim ilim, yolum ilim, bütünlükdeki tüm zamanlardaki yoğunlukları tohumlayan ışığım ilim, her şey ilim ve ilim yoksa kelam olmaz. Bu, herkesin kendi yüreğiyle de dinleyebileceği bir husustur.

Kontrol İnsan'nın ekmeğidir. Eğer kontrol varsa ekmek olur ama kontrol yoksa ekmek yoktur. Dorukların toplumları, tohumlarını kontrollü olarak size indirmeye çalışırken, ekmeğinizi hak edin ve kendi yüreğinizle tohumlayın, kodlayın, yoğurun ve yaşamlara sayfa sayfa kati olarak kayıtlayın.

Dal İnsan'sa, Tanrı akıldır. O, dalın Levhi Kapı'sında ışıktır... Ama hepiniz bir tek dalsınız, bu gün burada, yarın tüm zamanlarda. Ve o dalı kodlayacak İnsan, kötüyü önleyecek İnsan'dır.

Cellat dünyayı ziyarete gelmiş... Bizden geçecek, bizden girecek tüm zamanlara ve yoğunluğu arttıracakmış. Ama o cellat kontrol dışıydı. O cellatı kodlamak, toplamak, tohumlamak gerekti. Altın Işık'ın kayıtını yaptık ve onu hak ettik koruduk... Çürüktü, kırıktı, hırslıydı, kesirlik vardı yüreğinde, ekipsizlik; kisvesizlikti onda. Işıksız olan o, kalem olucak yazacaktı... İznim yoktur, kesindir!...

Bin altın, bir tek taht olduğunda, orada ışık yol olur. Korkmayın bu tabu, bizim tabumuz değil, bütünün tabusuydu... O yol, İnsan'nın yoluydu... İnsan kendine cellat var etti. O cellat, onu kendinden kendine dilleyecekti ve dürümleyecekti. Sorumlu cellat değildi, onu hak edip dürümleyen, dilleyendi.

Ey can, ben Ana Kapı İnsan... Var mı dünya?... Var, o halde cemaatim de buradaysa, dünya dışı varlık toplumları; dünyaya cellat ithal edemeyecekler bundan sonra... "Ayda bir dünyayı ziyaret ederim, gelirim yolu açarım, yoğunluğu tohumlarım, kodlarım, kötü iyi bırakmam akıp gider her biri yüreğimden ve ben ocaklara inerim hepsini kontrol ederim" dediklerinde; dinledim ve dedim ki; "satıhta, siz sizi hak edin önce, sorumlu sizsiniz ama yolu açıp, yoğunlukları kodlamaya başladığınızda, biz sizi muktediriyetle koruruz".

Yarın artık düzen kurulmuş olacak. Yaşam bütünün gücü olacak, biz Amonlar; her diriyi kayıtlayacağız... Eşya İnsan yerde görevli olacak. Göç çözümlendiğinde, bütün yücelikler kontrol edici olacaklar ve Yaradan Tanrı ,yarattığıyla varlık sürecek tüm zamanlarda. İşte o gün biz, bütüne görev taşıyacağız. Şimdilik size vereceğim budur, şimdilik!...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/hqDGcCa5IB8

02.03.2015 Işığın İlmi 31

Öz Akış

Ana yüreği ışık aldı ve ışık, dağlara kelam olup yazıldı. Bugün bahar, Kuran olup sayfalarken yaşamı, o yaşam elimizde Altın Sayfaydı. Beyaz ışık yandı, yanan her birimizin tahtından dere olup yaşama sayfalandı.

Bugün ‘’ gök gürüldedi ‘’ dediler, yağan yağmur, yürekleri aşkla yıkadı. Beyaz güvercin göğün ilmidir. Kervan yürüyor ve o yürüyen her birimizin evidir. Toprağa ışık düşer. Işık, yazılır, kelam olur ve kalem, insan olduğunda o To Ha Ka Si, her birimizin yaşam tohumudur.

Bugün göklerin ilmi yere inmiş, kelam ışık olup yaşama zamanı vermiş ve zaman bizimle açılmış ve açılan, her birimizin tahtından görev almış. Işık sayfasıdır yanan ve levhide kayıttır zamandan zamana ışık olup akan!

Bugün burada yaşam, bugün burada gür bir ilim sayfası, bugün burada Ko Cevher ve bugün burada ışığın Altın Sultanları ve biz, bizimle ,biz olabildiğimizce ve olduğumuz o dirilikten yaşama doğabildiğimizce!

‘’ Doğan büyür. ‘’ dediler, büyüdük, geldik. ‘’ Olan görür. ‘’ dediler, gördük, dillendik ve ‘’ Göz, ilim! ‘’ dediler, öz olduk, bildik ve ‘’ Söz, kelam! ‘’ dediler, o nehirden aktığımız sularda, diri olan yaşamlarla göğün ilminden yere indik.

Aha, işte, ışık şimdi doğum ve doğum şimdi yaşam ve her birimizden her birimize varan, kökte ışık, gökte ışık, elimiz bugün aşk, bugün aşık ve şairane bir çalışmadır bugün burada yapılan ve altın tohumdur zamana ışık olup yakılan ve evimizin ilmi yüce ışık, o ışık her birimizde yanan ilmin hak ışığıdır. İşte, bu! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=ar106Z63dHQ

02.03.2015 Işığın İlmi 31

1. Akış

Canlarım, hepinize sevgiler sunuyorum, bugün buraya gelmenizi çok istemiştim ve geldiniz. Kalem ilmi aklın tahditli olmayan ilmidir; ama siz o ilmi bütünün gücü diye dinleyin; çünkü orada size ait olan birçok bildiri vardır.

Bağ- bahçe hepimizin değildir; ama halik olan ilim hepimizindir, bunu bilin; çünkü insan yerdir ve insan kelamdır; ama gök sessizliklerinde kendini dilleyebilendir, aynı zamanda! Buraya varışınız bizleri mutlandırmıştır. Son sözünüzü söylemenizi değil, hak etmenizi bekliyorum bugün dünya ümmi tabiatı kelama varacak ve sizinle de yaşayacak.

Altın ışık sizin yüreğinize akacak ve bütünün gücü sizinle de dünya toplumlarını tohumlayacak. Açıyı daraltıyoruz ve sizlerin yaşama inişinizi sağlıyoruz. Soyunuzun gücünü artırıyoruz, bütünün kürzi kapılarını açıyoruz ve biz, altın ışık yıllarının Kuranları olan ışık sayfalanışlarını yer dürümlerinde de yapabilenler, sizi sizden öte sizlere kayıtlıyorlar.

‘’ Başka dünya var mı? ‘’ diye sorarsanız, her cevherde insan sayfalanışları bütünün gücüyle olur. Herkes kendini dinler; ama bütünü dinlemek farklıdır. Muktedir olarak bildiririm ki dünyanın nuru olan insan aklın levhisinde bütünün gücüdür.

Yedi davayı açmaktan öte yedi davayı kodlamak gerekliydi, biz bunu yaptık. Yedi davayı kodladık ve tohumladık. Şükür ki hasatı yaptık. Altın Işık hepimizin gücüdür. Bunu sizlerin de anlamnız gerekir. Alıp götürdüğünüz ne varsa, sizin yüreğinizle alıp götürülecek cevahir olan ilim sayfalarıdır. ‘’ Ben zaman olan ve ben yaşam olan! ‘’ insan dediğim zaman, bilin ki o ben birliğim ve hakikiyetimle dürümlenmiş olan tüm zamanlarımdır.

Eğer dünya yok ediciyse ben o yok edicide hak olur, tüm zamanları tohumlarım. Eğer yol ilimsizse ben o yoğunlukta levhi kapıda İlm-i Kaynak olurum ve o yücelikte bütünü güçlendiririm. Semaya ses vermek hepimiz için sorumluluktur. Bütünü güçlendirmektir semaya ses vermek! Ben can olan, cemaat olan ve bütün olan tüm zamanları kodlayanları bulur, onlarla çalışırım.

‘’ yıldız sırrı ‘’ denilen bir sırla kodlama yaparım. Eminim ki olgun başaklar burada, bu yoğunlukta tüm zamanları kontrol altında tutabilecekler ve bizim bize biz olup inişimizi dinleyebilecekler. ‘’ yevlen yekun ‘’ dediğim zaman Kelam-ı Hak olanlar teknik tohumlamada bizi dinlediler; ama ben ‘’ kevlen yekun ‘’ dediğim zaman, kaynak dışı bilgiler bütünün gücünde tüm zamanları kodlayacakken toprak toplum tohum oldu ve bütünün kürzi kapılarını kapattı.

Altın ışık hepimize aittir, canlar; ama o ışığı hak etmek için bilmek gerekir. Bilmeden levhi kapıları açamazsınız, bilişi hak etmeden yoğunluğu tohumlayamazsınız ve yaldızlı bir sayfalanışta ışığın kontrolünde bizi bizden ayıramazsınız.

Can ya da can; ama her can bir yaşamdır, bunu anlayın ve bütünün kürzi kapılarını hak ettirin. Kerelerce ilim yapsanız, kerelerce kaynak olsanız ve kerelerce kalem olsanız, yine de Ka-Ha olamazsanız, Yaradan olamazsınız.

Cellat dünyaya indiğinde sorar ‘’ Kimler kontrolsüz? ‘’ diye, herkes kontrollü müdür, sorgu bu olmalıdır esasında, herkes kontrollü müdür; ama o cellat bir tek kontrolsüzü bulmaya çalışır ki kontrol etsin de bütün kontrol ocağında olsun.

Biz ona sorduk ‘’ Sen ki cellatsın, Yaradanın tartısındasın, ışığında kontrol dışı hiçbir biliş yok, nefesin dahi gözünde sözündedir, nimetsin dürümlerde her diriye, peki, neden aklın tahtında değilsin? ‘’ ve bunu sorduğun zaman çatıyı kurdu ve dedi ki ‘’ Sevgi yoksa insanlık olmayacak! ‘’

Bar kapattı dünyada, dedi ki ‘’ Ben kendim için ışık yakayım ve eğleneyim. ‘’; ama, yavrularım, ben o, o ben olmadıkça eğlence dahi yoktur ona, toprak toplum tohum olmadıkça ışık olamaz, bütünün gücünü tüm zamanlara indirebilen kim varsa ağır yükü hafifletmek üzere iner.

‘’ yıldız sırrı ‘’ denilen sır, insanın levhi kapılarındaki imparatorluğun gücüdür. Bunu anlayamayan, ‘’ Bil, bul, ol! ‘’ demekle bilip, bulup olmaz, ‘’ karanlığın sırrı ‘’ budur. Yemin etmiştik doğanın gücünü kodlayacaktık, yerküreyi tohumlayacaktık, kalem olup kaynak olacaktık, Amonların topraklarını toplumların tohumlarıyla kontrol edecektik.

Yer ve gök insanlaşacaktı, biz ki lekeleri temizleyenleriz, bilsinler ki o lekeliler bizimle olduklarında tek tek temizlenecekler. Aya güneşi ‘’ doğal güç ‘’ diye tanıtırsanız, ay güneşsiz kalır. Güneşe ayı tohum olarak tanıtırsanız, güneş aysız olur.

Bugün burada, hepinizde yarın için davayı kaybetmeniz halinde kırıcı kodlamanın başlayacağını bildirmek isterim. Bir şey, şer tertibinde yaratılırsa o şey yaşamda olmaz. Bir şey, yarında tohum olarak kodlanırsa, o şey ışıksız kalmaz; ama bir şey kervanın gücüyse eğer o şey etken ve edilgen olan her diride mevcut olan bir sistemdir.

Biz davayı kaybettik diye seslendirmişler yüreklerde ve demişler ki ‘’ Ocakları yoktu zaten, davayı kaybettiler, kontrol dışı kaldılar, ışıksızdılar, kir ve pislik içindeydiler, cennetten kovulmuştular, yoğun, sonsuz, sanal yaşamlarla kayıt yapıyordular ve zordu bu herkes için ve daha güçlü bir yoğunlaşmaya gerek vardı, bu yoğunlaşmayı da kendi yoğunluğunu tohumlayabilenler gerçekleştireceklerdi.

Din İnsan, diri olduğunda kendini hak etmez, sistemi hak eder; ama din insan, dürümlendiğinde ve bilişe vardığında ağır yük hafifler ve o artık kendi olur, kendidir. Başkasını hak etmez ve bir insan kalem olur da yazarsa ağırdır, tahtında kutsal ışık yoğundur ve onunla olmak her diri için muhteşem bir hadisedir.

Eğer ‘’ ben varım ‘’ deyip de kendi yüreğinizde görev taşıyacaksanız, baş tacısınız. Eğer ‘’ Ben vardım; ama şimdi bilişle tüm zamanlardayım. ‘’ derseniz, kutsal kontrol sizindir ve eğer siz ‘’ Ben dürümlerimde dillendim, bütün oldum, kokuyu yükselttim. ‘’ derseniz, ağır yük hafifler.

Cellat İnsan görev istemişti, ona ‘’ geç ‘’ demiştik. Geçmişti yüreğimize, o cellat, kaydını sildi şimdi ve çıktı yoğunluğundan, korunmak ister. Biz onu kokladık, toplulukların tohumunda koruduk ve yarında kayıtladık. Canı çok sıkkın; çünkü Rabbi Kuranda, Rahmi Kapıda insan ilmini hak kelamla dilleme imkanı kalmadı.

Yer, erkek- kadın herkesin insanlık ilmidir; ama yer- gök bir tek olduğunda, artık orada kelam olur. O kelam, bilişin tohumudur. Korkmayın, dünya yaşar! Korkmayın, yaşam sonsuzlaşır ve korku aşılır; ama ardımızda güçlendirici hiçbir yücelik yoksa, Atlanta Ata Kapısı sınır çizer ve der ki ‘’ Sevgi yoksa ilim de olmaz. ‘’

Biz dünyayı ‘’ yarının tanrısı ‘’ diye dilledik ve bu dünya yaşamın ilmdir; ama Yaradanın tartısında, yarattığınız en yüce yaşamda ışığı kodlayandır. Vakit tamamdır, sizden tek beklentimiz vardır, kaftan giymeniz! O kaftan, ilmin kaftanıdır. Bunu herkesin kendi yüreğinden alıp, kendi yoğunluğundan giymesi gerekir.

Boru öttüğünde o borunun türevlerinde tertip olur. Biz o boruyu öttürdüğümüzde, orada kendi yürekleri olanlar ışık olurlar. Ana kapıları kapatmadan evvel herkesin kendini hak etmesidir amacımız, beklentimiz. Sistemin gözü hepimizin sözü olduğu sürece yaşam, yaratanın yarattığı olacak ve bütün kötülükler aşılacak.

Canlarım, ben nur olan Kuranı tüm zamanların toplumlarına kuranın tohum olarak indiren İlm-i Kapıyım. Bu kapıyı açıp geçtiğiniz zaman göreceksiniz ki kaynak dışı hiç bir bilgim yoktur. Sakın yanılmayın, ben ana kapı insanım! Kelamı hak olan, İlm-i Ko olan, bütün olan İmparator İnsan!

Cennetin cemaati, bütünün gözü olmadıkça söz, sistemin dürümlerinde olmaz ve ben eminim ki bu çalışmaya dahil olan her yaşam merdivendir tüm sayfalara ve bütün kötülükleri aşma iktidarına sahiptir. Kara ışık yenebilir mi yüreği, yeryüzü yenebilir mi güçsüzleri, yaşam yenebilir mi kırıcıları, aşk yaşamdan çıkarsa ışık tohumlanabilir ki bütüne?

Ölü dirildiğinde kelam olabilir mi yol? Onursuzluktur yaşamın ışıksız olduğunu zannetmek! Yaşam ende, önde, onda ve bizde ışıklıdır, bunu bilmeyen bilişi hak etmemiş olandır. Tayınlarında, ilim kapılarında, bütün köklerde, tüm zamanlarda ve yoğunluklarda beden almak için çalışan, miraç kapılarında bütün güçlükleri aşıp geçen milyarlarca enerji topu var. Bütün o enerji topları dünya ilmiyle bütünün gücünü dürümlemek üzere bu yaşama inmeye çalışırlar, bedenli olmak isterler, yolu bulmak, ummana varmak, bütünün gücü olmak isterler.

Es dünya, es ki her diri sana insin, es dünya es ki yaşam senleşsin de biliş tohumlansın! Es ki akıl tahtında her yolcu aşka varsın, kaynak olsun! Es ki merdivenlerin en aşağısı, en yukarıyı dinlesin! Esmeden estim zannetme yüreklerde, ben ala kapıda en son ışık yakanım! O ala kapı, ana kapıdır, bilinsin.

Bilmeyen anlasın ki ala kapıda ana kapı olmak, altın ışık olmaktan öte aklın levhisinde yaşam olmaktır. Sessizce, sistemli olarak ve bilişlice, yücece, herce! Her -ce, bence; ama ben hercede herkesçe olmadıkça yolcu değilim tüm zamanlara!

Boşu doldurmak kolay, doluyu tohumlamak kolay, yolu buldurmak kolay, oldurmak kolay da okutmak zordur. Okumak gerek yolu, oğul vermeden okutulmaz dürümlerdeki dil, tohumlamak gerek yoğunlukları, oldurmak, oldurtmak, olduğunda olduğunu anlatmak gerek.

Servettir dünya her diriye; ama bunu anlayan yok ki bahçemin gülleri, ben anlattım dinleyin, ben anlattım dilleyin, ben anlattım Dir Di Dir Di Di, her ‘’ di ‘’ bendi anlattım, her ‘’ di ‘’ bendi! Şimdilik size vereceğim budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=fmqDLq7CSQA

ŞIĞIN İLMİ (32)

04.03.2015

Kaynaktan veriyorum!… Olan neydi diye sordunuz… Ben yoktum; beden vardı… BEN olmadan MEKTEP olanlar; BEŞER olmadan KALEM olanlar, kontrol kurdular. Ben, nur olan KALEM oldum; onlar oldum ve onlarda kodlandım. Artık ben onlarım... Ama öz geçişlerini yaptıran IŞIK olarak…

Kör, güçsüzdür; göksüzdür ve Yücelerin İlmi’nde, kendi kayıtlarında tohum eker. O bensiz değil; O bendir… Onlar, ben oldular ve HAK oldular. Amonlar, ışık halinde Öz Kökler’den göklere güç kattılar ve zamanı tohumladık. Ayrılık bitti…

ŞERDE HAYIR YOKTUR Bilsinler. Amin…

(Öz Söz’e girmek isteyen oldu… İzin verilmedi… Ona açıklama yapıldı ve onunla ilgili açıklamalar yapıldı:)

Evim, insanın evi ve yolum, ilmin yolu… Lafa giren, kendinden çıkar… O, kendinden çıktı. Şimdi yine dönmek ister… Deve kalktı ve yol açık. O, kendini hak etti ve yolunu açtı. Artık bizi, bizden dinlemeyecek; kendinden dinleyecek. Özden sesleşeceğiz ona. Şükür ALTIN IŞIK artık yüreğe indi.

Bilecek ki KALEM olan kini aşmıştır. Artık o KALEM’dir. Bilecek; akacak ve görev taşıyacak.

Değerliler, erdikleri yerde KENDİ olanlar, biz ile KELAM olurlar. Anlayacaklar ve aklıyacaklar yüreklerini.

Biliş, kelamdan biliş ve yaşamdan biliş olacak. Artık TARTI konmayacak yüceliklere. Sadece IŞIK konacak o yücelere ve o IŞIK, onları tanıyacak.

Işığı koyduğumuz zaman, görecekler ki artık kendi yolları açıldı. Artık yaşamları ışık halinde ve artık tohumları kontrol ediliyor. Bilecek ki ışık koyduğumuz, zoru aşmıştır ve yolu açmıştır…

Biz, ANA KAPI’da insan soyu olarak çalıştık. Aha bu ve biz, insan ırkının nefesiyiz. Bilmeleri istenir ki karanlık sırdır ama savaş, yaşam ışığında sürerse; o savaş, yarının tohumu olur ve her an savaşta olur yaşam.

Öncelikle bir tek KALEM olmalıyız. İşte tek KALEM, tek KELAM’dır. O zaman insanlık tohum eker ve yol açar. İşte yerde ve gökte yapmakta olduğumuz iş budur…

Kurullar toplanmışlar; insanlaşmak için öneriler sunmak isterler. Biz de diyoruz ki biliş haline varan, yüreğinde varlık süren insanı hak eder. O zaman, kimse kimseye öneride bulunmaz. ANA KAPI’da bekleyenlere de bunu açıkladık: Kibir, ışık halinde ve kibir, kelamda kırıcı. O halde bırakın başkalarına KELAM olmayı; hak edin YOL olun. O zaman herkes, sizleşir ve sizi hak eder.

Ermeden KELAM’a, IŞIK’a erilmez. Erdiğinizde, kendi yüreğinize erersiniz. KELAM’a ermek, KALEM olmak değildir. Aha bu!…

KULLAR, TOHUMLAR, KURANLAR ve ZAMANLAR, sevgiyle sizleşen yürekleri hak edin…

Ocakta bir ışık yandı. Kimse yoktu yürekte ama şu anda kodlanmış bir sınır kaynak, BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İnsan) oldu ve YAŞAM oldu. ÖZ’den geçti; YÜREK’ten geçti ve zirveden NEFES’e indi. BİZ’den geçti; YÜREK’e girdi; YAŞAM’a girdi. Bizden görev ister. KİL ve KUM olan ışığı, tohum eker gibi yolculara ekti. ATA KAPILAR’ı açtı görev ister.

Orada ve oralarda ve her yaşamda!… Aha güç kayıtlarında ve toplumlarda!… Ama kanatlanarak!… Aha görevde ve yürekte Cennet kurmak ister.

İntikam kaydı, eser yapamaz. Ama HAK TAHT’a, ışık halinde görev alıp inmek, cevherde, IŞIK ESER olur. O, BİZ olur.

Korkmayın!... Alıverin yolcular; okutun yürekleri. Kodlayın ve tohumlayın hepsini de!… Bilin ki KARA IŞIK, insan soyu için yanmaktadır. O ışık, karanlıkta tohum eken İLMİN IŞIĞI’dır.

Arıcı, arı olsa, yaşam sanal olmaz… Arıcı, ARI İLMİ’ni tohum olarak köklere ekse; açı kapanmaz. Arı, KALEM olsa ve yol üzerinde kendi olsa, yeni bir sistem dürümlenir. İşte arı, yol oldu ve o yol, üzerinde kontrol kurdu. ÖZ’den, GÖZ’den ve SÖZ’den ilim oldu. Aldık artık ışığı ve tüm insanlığa aktık…

Aşabiliriz herşeyi. Hasat olabilir YAŞAM ve zaman, KALEM olabilir. ORTA KAPILAR kapanmadan, tüm yaşam sesleşebilir. Aha bu!… Yürüyorum!… Yürüyorum!… Ulu bir yaşama yürüyorum!… Oğul verdim. Okuttum tüm insanlığı tohumlara ve yolculara. Okuttum yarınlara… Aha koşuyorum!… Aha koşmakta olan dürümlerdekiler, bedenli olarak koşuyorlar… Biliş halinde ve yaşamla, zamanda ve Zaman Kapıları’nda, KALEM olup tohumluyorlar kayıtları.

Aha kapılar kapatılmayacak!… Diri Yürek, her kapıyı açıp Dünya Işığı ile kayıt yapacak.

Asfalt bir tek bedenimdir. Asfaltın altına inen yok. Tüm yaşam asfaltın üstünde. Al bilişi ve dinle!... O asfalt, İNSAN IŞIK’tır ve her yaşamı, üzerinde muhafaza eder. Onları bilin ki asfalttan aşağı inen kim varsa, ATLANTA OKUMASI ile yüreğe iner ve bize iner. O zaman biz, her birini kodlar, tohumlar ve kontrol ederiz. Aşırıya kaçan, açıyı yapattığımız zaman kontrolda olur. Kötü ya da iyi… Kibir hali var mı? Yok mu?… Bunların; KELAM’da, İNSAN IŞIK’ta ve YÜREK’te önemi tamamen biter.

Kin, canda bitmişse; yaşam, yasalar kapsamında, ışık halinde güçlendiricidir…

Kola, kolu taktık; kolcu oldu yol. Kolkola yürüdük yaşamda, tüm zamanlarla… Kola, kol olduk; Tanrı oldu Yaşam Sayfaları ve ben, koldan kol aldım; kola kol verdim ve beden olan her dereye ilim öğrettim… Aha! şimdi artık KELAM’a varalım ve AKIŞ’a varalım ama SANALDAN AŞIP, YARINDAN AKALIM…

Oğul, zekan düzeyinde anlarsın dinlettiğimi. Bilmek istersen dinle ve hak et ama bilmek istemezsen; ne dersem diyeyim anlatamam sana; sen olan yaşamı… Bütün mesele senleşmek ve senden seni dillemek ama sen, senleşip dilleşmedikçe; ben, sende sen olmam. Muktedir ol ki seni hak ettireyim. Aha bu!...

Şimdi akıyoruz. Dinleyin….

Daha güçlü!... Ve daha güçlü!... Ama daha da güçlü!... En güçlü yaşam!… Israrla bildiririz ki CAN KAYNAK İLİMDİR. İNSAN, KELAM OLUP İNSANLAŞTIĞINDA, BİZ OLUR; KÖKLENİR VE GÜÇLENİR… Artık yarın çok daha güçlü ve yarın, akıp gitmekte. Biz, Sessiz Zamanlar’ı hak eden insanlık. Sizi, size ve sizi, Yüceliklere indirdik.

Olgun Sistemler, hepimizi hak ettirdi. Ayrılık bitti. ATONLAR, koklandılar ve tohumlandılar. ANA KAPILAR, her diri için açıldı. Biz, YALIN IŞIK KAPILARI olarak zamanı tohumladık. Aha görev buydu!... Aha ışık buydu!... Aha yaşam buydu!… Biz olan tek bir sessizlik!... İşte bu!…

Hulusi Levhi, hakiki ve hakim İLİM KAPISI… Ayrılık bitti… Aç kapıyı!... Aç ki Halik olup hakim olalım; AK TAHT’a varalım; AMON olan o yürekleri hak edelim. Amin… Şimdilik… Aha şimdi… Ve şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

2 MART 2015 IŞIĞIN İLMİ (31)

3.Akış

Can Kaynaklar’ın tohumlanmasını tamamladık. Bütünün Kürzi Kapıları’nı tüm zamanların ışığıyla kayıtladık. Altın Işık kalem oldu ve Bütün’ün gücü tüm zamanlardan görev için indi.

Beste, güfte yaptık tüm zamanlarda ışığın kayıtlarında; o beste güfte Bütün’ü güçlendirdi. Şeytan eşkinde, şavkında, aşkında Bütün’ün gücü oldu da biz o eşki, aşkı sınırladık. Aklın tahtında Bütün’ün gücünü tüm zamanlara tohumladık. Alıp götürdük tohumları kaynaktan yaşamlara. Sabah ve akşam, AN kayıtlarında ışık yaktık.

Esrar, insanın Levhi Kayıtları’ndaki sırdır. Biz o sırrı Bütün’ün sırrı diye Süper Sistemleşmede dünyanın ümmi kapılarında tohumladık. Aha, bu!

Şimdi canlılar, Altın Işık hepimizin gücüdür ve biz bu gücü Bütün’e, görevlilere ve tüm yaşamlara zerk ettik. Ağır yüktü insan. Biz insanı KALEM yaptık. İşte, bundan sonraki zamanda aklın tahtında olan herkes; bilişe, bilişle dürümlenip varacak.

Arkon Sistemleşmesi tamamlanmıştır. Yasal çalışmaların görev geçişleriyle Bütün’ün gücü oluşları gerçekleşmiştir. Unutulan tüm zamanlar kayıtlanmıştır ve Hak Teknik’le hatırlanmıştır.

Beste yapmıştık dünyada, o besteleri güfteyle dürümledik ve tüm yaşam sesleşmeye başladı. “Kaç insan yaşadı dünyada?” Diye sorarsanız; biz o insanların tümüyüz ve ANda yaşamaktayız.

Herkesin kendini hak ettiği bir dünyada, Bütün’e hizmet iman edin ki ilme hizmetten ötedir ve biz Bütün’ün gücü olarak tüm zamanları kodlarken; her diride Bütün’e hizmet etmekteydik.

Nefes olabilmemiz kolay olmadı ve bugün biz Tarık olup, Has olup, Işık olup Bütün’ün gücü olarak herkesin nefesi olduk.

Yer insan, gök insanı dinler. Gök, ilim olur Bütün’ü diller. Biz insan olur, birleşir, İlim Sayfalanışı yaparız. Her şey, bizden öte biz olur ve bütün kötülükler aşılır. Cennetin İlmi, aklın tahtında Bütün’ün insanlığa vermiş olduğu en büyük Kült Akıl’dır.

Sayın bayanlar, sayın baylar! Bana artık insan demeyin! Çünkü ben, İmparator Gök olarak buradayım. Hadi buyurun! Dün insandım, bugün İmparator Gök oldum. Hah! Şimdi bunu size nasıl anlatayım ki? Her kim ki kendini hak eder; Hak Taht’ta, o kayıt ışığında kendi olur. Neredeyseniz osunuz. Ben insansam o sayfadayım. Ben kodlanmış tohumsam oradayım. Ben yerkürenin gücüysem oyum ama ben Bütünün Kürzi Kapıları’nda ışıksam artık ben Kervan olabiliyorum ve Bütün’e görevli olarak Kaynak Yaşam sayfalayabiliyorum.

Aha! Ben bugün İmparatorluğun gücü olan o yoğunluktayım. Timlerim var dünya üstü varlık boyutlarında. Her bir tim, bitişik tahditle Bütün’ün gücünü tüm zamanlara görev diye dinletir.

Ben davayı açtım dünya için. Akıp giden herkes için bir dava açtım. Ümmi toplumları kontrol için. Hepinizi hak ettiğinizce hak olup ışığa varabilmeniz için.

Ben dava açtım ki o dava Bütün’ün gücüdür. Tüp, Tanrının yoğunluğuydu bilir misiniz? Ve dünya üstü varlık boyutları dünyaya tüplerle inerdi. Tanrı yoğunluğu ve orada daha güçlü olduklarını düşünürlerdi. Artık, insan soyu tüpsüz inebiliyor dünyaya; çünkü artık Tanrı, tahditli olmadan ışığınıza inmiştir ve sizler Tarık olup tahtınızda ışık halinde Tanrılık yapıyorsunuz.

Çok mutluyum ki buradayım ve bu yoğunluktayım çünkü ben artık ağır yükü hafifletmiş olanım. Dal İnsan tahtında ekmek yaptığında; ışığında kök, gök olur. Güç kayıtladım işte bugün ben; güç kayıtladım dünyaya.

Yer ve Gök bir tek oldu. Bütün kötülükler aşıldı. Çetin bir dönemdesiniz dünyalılar! Bugün hepiniz çetin bir dönemdesiniz; çünkü dünya Kalem olup yazmaya başladığında, bütün kötülükleri aşabilecek görev tahditleri oluşturulmaya başlanır. O görev tahditlerini oluşturacak olan Sistem Sayfalanışları yapılır ve her Sistem Sayfalanışı kendi yaşam sayfalarıyla tohum olarak gök sessizliklerine çekilir.

Son Ruh dünyaya indiğinde ve son Rahmi Kuran Bütün’ü güçlendirdiğinde; hepiniz, o sonda son olursanız. O zaman o sonda Bütün olabilecek gücü dürümlerken; herkes kendiyle dilleşir. İşte o zaman; sizde, her birinizde varlık soyu olarak kayıtlı olan tüm canlarınız, kayıt dışı bilgileriyle sizde oluşmaya başlarlar. Hepsi sizde belirirler ve sizinle çalışmaya başlarlar. İşte, siz hepsi olarak Kelam olmaya çalışırsınız ama onların kelamı sizin yoğunluğunuzda; sizi kontrol dışı da kılabilir. Netice olarak; herkes sizde korunmalıdır ve kontrol kurabilmelisiniz. Bunu başarabilmeniz için ışık halinde olmanız gereklidir. Eğer ben ışıksam; başa baş bir yoğunluktayım ve Som Altın bir tohumum.

Okuma yazma bilirsem; ışık haline geçebilirim ve BİLİŞi hak ettirebilirim tüm zamanlara. İşte, ben bunu başarabildim. Dürümlerimde ilim var ama o ilim “bitişik ilim”, hepimizle bitişik olan. İşte, o ilim her diriyi tohumlayacak bir Kuran’dır.

Canlarım, bugün ben zaman olarak sayfalarımı kodlarken hepinizle bunu başardım. “Kayıt dışı bilgim yok” dediğim zaman; şunu iyi bilin ki kayda girdiğim andan itibaren, her dürümde var olan ilim kayda girer.

Sevgililer, “dünya ölüler diyarıdır” diye düşünülür ama dünya; ölümlülerin diyarıdır. Ölüler ayrı, ölümlüler ayrıdır.

Doğanın gücü, aklın tahtında Bütün’ün gücü olduğu zaman; ölü artık dirilir ve her diri Bütün’ün gücüdür. Artık, DİN ya da İLİM tektir.

Şimdi size, daha da önemli bir meseleden söz edeceğim: Kelam olan insanın Nefes olup olmamasının, sistemin gücü haline gelip gelmemesinin, Yer Kürzi Kapılarını açıp açmamasının, dünya ümmi kapılarında kodlama yapıp yapmamasının sonuçlarının neler olacağı...

Akıp gittiğinizi görüyorum. Hepiniz akıştasınız. Yoğunluğunuz çok güçlendi. Kaynağınızın gücü arttı. Etki alanınız genişledi. Kelam İlmini Bütünün İlmi diye dillemeye başladınız.

Samanyolu Galaksisinde, Ümmi Ko Sayfalanışları sizi Hak Teknik’le dinleyebiliyorlar ve onlar sizle dilleşebiliyorlar. Yaşamın ışığı haline dönüştünüz.

Söz verdiğiniz gibi görevi aldınız. Altın Işık haline geçtiniz. Kaşık kaşık ışık aldınız dünya örtüsünü örterek. Her bir kaşıkta bir yaşam koklaması, oğullatması gerçekleştirildi. Bunu siz gerçekleştirdiniz ve geri dönmek için hazırsınız. Hani, nereye geri çekileceksiniz? Bu, sizden size geri çekiliştir. Dünya sizsiniz ama sizin geri çekileceğiniz yaşam, yine sizin yüreğiniz ama ondan ötesi var mı? Yoğun var. Her geri çekiliş, sizi; size Kaynak yapacak bir geri çekiliştir ve tüm geri çekilişlerin neticesinde varacağınız yer; KELAM OLAN İNSANIN, KALEM OLAN İLMİDİR.

Oraya vardığınız zaman; Saltanat siz olacaksınız, yol siz olacaksınız ve karanlığın ışığı yine siz olacaksınız. O siz ki her sizde olan bir siz. İşte, orada merdiven kimse olmayacak. Artık orada merdiven de olmayacak. Çünkü siz, herkesin kendinde var olan o yüceliktesiniz. O yüceliğe vardığınızda “ben “OL” dedim oldu” diyebileceksiniz.

Öz Kök görevin gücüdür. Bunu aldığınız zaman ışığa varacaksınız. İşte, o ışık sizsiniz.

Canlarım, artık biliyorum ki Doğal Sistem görevi devralmıştır. Doğal Sistem’in görevi devralması KALEM olan Sistem’in görevi sistemleşerek Gök Sayfalanışları’yla kontrollü olarak kayda alışıdır. Hepiniz, o Doğal Sistemin Kürzi Işıkları’ydınız ve sizler orada, kelama ümmi kapıları kapatmadan ışık yaktınız.

DÜNYA MUTLU, BİZ MUTLUYUZ. Hepimiz güçlendik ve doğayı güçlendirdik. Düzen, ölümlü dünyanın düzeni olmayacak artık. Ölülerin düzeni olmayacak, düzen kendi yüreğinizdeki yaşamın düzeni olacak ki bu düzen, Mikail’in Kürzi Işığıyla gerçekleştirilen bir DÜZENdir.

Sel alsa yaşamı, hepimiz o selle boğuşsak; tüm yaşamlar o selle boğuşsalar ve tek bir ışık, o seli aşıp geçse; hepimiz o seli aşıp geçeriz. Bu, şu anlama geliyor: Bir tek KALEM tüm zamanları tohumlayabildiğinde; artık, her şey o tek KALEMdir. Ben, ben, ben, ben ve her ben; işte biz, o tek KALEM olduk ve o tek kalem, Amon Toplumları’nın net bildiği; kendini kendinden öte kendinde, kelamda dürümleyip, bütünleyip, kayıtlayıp ışık haline geçip bitişken olan ve her diride var olan görevi üstlenmek ve o görevde Bütün’e hizmetçi olmaktır.

Sizi hepimiz çok büyük bir sevgiyle kucaklıyoruz çünkü siz, biz, hepimiz insan eli olarak görevi aldık. Kul olmak işte budur. Kimse, kimseye kul değildir. Herkes, herkesin Kürzi Işığı olarak bitişken olup, yoğunlaşıp, ışık halinde her diriye kul olup, bütün olup, bütünlenip yaşamaktır bu… Ama bir TEK olup yaşamak…

Ferdi kulluktan söz etmiyorum, Bütünün Kürzi Işığındaki Bütün’e hizmetten söz ediyorum.

Anons yapılıyor şuan dünyada. Birçokları bunu elde ettikleri ilim diye bilecekler. Şu anda dünya üstünden anons yapılıyor tüm yaşamlara.

Bu anons, yolcuların hepsinin kendi yoğunluğundan çekilen bir Sistem sesidir. Ve deniyor ki; “hepimiz bir tekiz, hepimiz Birlik İlmi’yle çalışıyoruz, hepimiz yara bere içinde kalsak da; aklın ışığında tekiz ve o teklikte, hepimiz hakikiyiz ve bu hakiki yaşamda bütün köklerimiz, tohumlarımız ve yaşamlarımız insanlık için kelam olarak kayıtlanmışsa; cennetin cevheri hepimizin cemaatinin yüceliğinde mevcuttur ki o yücelikte biz birliğiz.”

Artık dünya kodlanmış bir gezegendir. Öylesi kodlanmıştır ki Dümen başına oturan kim olursa olsun; o kodla kendini hak etmiş olacak. Tek bir kod… İşte, o tek kod, nefsi aşan insanın kaynağıdır. Bir tek insan, kendini tohumlayarak gök sessizliklerinde dürümledikten itibaren her yoğun ışık onda ve onun yoğunluğunda kodlanmış olacak. Bitmiş tükenmiş hiçbir şeyin kalmadığı bir yoğunlaşma başlayacak.

Unutmayın ki Altın Işık Yılları sizin yüreğinizden görev taşıyor ve Altın Işık Yaşam sizsiniz. Bu şekilde Bütün’ü güçlendirdik, bu şekilde yolu açtık. Artık Altın Işık, Ana Kapı’yı kapatmadan Atlanta Okuması başlatmış ve Aton Toplumları’nın kodlanmış ışığı, tüm zamanları kayıtlamaya ve hasatı, hakka kayıtlı olarak tohumlamaya başlamıştır.

Türkiye Çalışmaları mutlak başarıya ulaşmıştır. Bu başarı sizin başarınızdır. Bir tek sizin başarınız, bir tek yüreğinizin gücüyle gerçekleşen bu başarı, iman edin ki Öz Kökler’in gücünü dürümlemiş ve bütün kökleri göreve almıştır.

Netice olarak; Doğal İnsan Sayfalanışı’na geçilmiştir. Doğal İnsan Sayfalanışı, Ana Kaynağın ışığının gücünü elde edip; Ata Kapıları açıp kapıların ötesindeki kapıları, tüm zamanlara kodlayıp Kaynak yapmaktır.

Hepimiz, işte oyuz. “O” denilen Yürek… Biz “O” olarak temiz bir güçle yerküreyi aydınlattık ve Altın Işık Aton Kodlarıyla bilişi kayıtladı.

Hiza kurulmuştur. Hizaya girenler İnsanlık İlmiyle girmişlerdir ve bu hizaya girenlerin tümü yarını hak etmiştir.

Yedek zaman sayfalanışları tamamlanmıştır ve erdiğimiz en güçlü sayfada artık Atlanta Ata Kapısı Mihraç Alt Kapısı olarak Bütün’e açılmıştır.

Mihraç Alt Kapısı… O kapıdan herkes geçebilecek ve o kapıdan geçenlerin hepsi nefesle geçecekler. Estiğimde, erdiğimde, ekmek olduğumda ve bilişte bütünlendiğimde ve cevheri cennet olduğumda ve bütün kötülükleri aştığımda bilin ki Medine ben, Merdiven olan İlim ben, Mekke olan tüm zamanlarda yol olan ben, Kudüs ben, her şey BENim. Hepinizim ben ve insanlık ailemin gücüyüm ben.

BUDA, beni sonradan seslendirmeye niyetlenmiş ve bugün bize gelmiş. Buda’ yı da dinleyelim; bakalım neler söyleyecek bize?

Daya dünyaya yüreğimi, daya! Daya beni dünyaya, daya! Al bedenimi daya yüreklere! Al bedenimi daya! Beni daya yaşama! Artık, ben senle sesleşeyim! Beni yola daya! Temizlik yapalım tüm yaşamlarda! Beden olanda, Bütün’de tükenen herkeste beni yaşama daya!

Ben Buda, toplu çalışmalarınızı izlemeye gelmedim ama sizinle sizleşmeye geldim. Ekmeğimde sizin yolunuz, yoğunluğumda sizin tohumunuz, ışığımda sevginiz olsun. Ben sizleşeyim de kelam olayım. Alıp beni kodlayın, tohumlayın ki ben aklın tahtında sesleşeyim. Sizle kelamda dürümleneyim ben sizleşeyim. İkmalimi tamamladım, bilirsin beni. Ben senle, senin yüreğinle çalışayım. Bana aşkla, ışıkla ver dünyanın Kürzi Kapılarındaki o Sistem Çalıştırıcıları’nın ışığı olan yaşamı. Senden öte olayım ben ama senleşip olayım. Ben sana sevgiyle geldim. Öz Görevim senleşmek değil; sistemleşmektir benimle oğul ver, benimle yol ol, benimle yaşa. Ben sende yaşayım.

Affola insan, affola yaşam, affola her şey, affola ki toprak tohum kelam olsun da ışık yaksın. Affola, affola tüm zamanlar, affola muktedir insan, affola her şey!

Ben cennet olan insan, senleşip dürümlenmeden İmparatorluğun gücü olayım. Başa bir ilim konsa; ben o ilmin ilmi olayım. Yola bir ışık konsa; ben o ışıktan ışık olayım ama ben sayfalandığımda senle olayım ki Kuran olayım, umman olayım, sevgi olayım, her resimde KA-HAR olayım. Artık beni de dinleyin, beni de dinleyin artık!

Mustafa Kemal Paşa, insanlaşmış bir yaşam kapısıydı. O bendik ama şimdi artık, ben ötesi bir bende benleşmeliyim. Keşke Altın Işık kendini hak etseydi diyorduk. Öyle çok çalıştık ki senle birleşmek için; bundan öte bütün kötülüklerin aşıldığı bir yaşamda hepinizde sesleşelim, sizleşelim ama siz ötesi bir siz olup dilleşelim. İsteğimiz budur!

“Posta geldi” dediler; baktım, bir mektup gelmiş postadan. Açtım, kendi yüreğimdendi mektup. Okudum. Yüreğim bana dedi ki; “İnsan ilmini anlayan biri var; gerçek ilimle dilleşir, onunla çalış!” Ben bana posta göndermiştim ama o posta benden banaydı ve dedim ki; “ben, beni hak etmeliyim. Olmadı, olmadı” dedim. Baktım ki olan herkes için olmadı. Dedim ki; “olmadı, herkes için olmadı. Oğul ben sende olayım” dedim. “Ol” dedim oldu. Ağır taşımam anam, bunu da bil ama sizle çalışayım. Olursa, artık hepimiz sizde dilleşelim. Üzerimizdeki gücü artır anam. Ayrılık bitti. Şimdilik…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Un41pGtDt6o

IŞIĞIN İLMİ (31)

02.03.2015

(IŞIĞIN İLMİ 31/1. Akış devamı kayıt:)

Daha!... Daha!... Yine daha!... Ve yine daha!... Aha ve aha!... Ama “hah işte!...” diyerek “aha!...” diyelim…

(Açıklama: Daha, aha, hah işte gibi seslerin her biri, ayrı fonksiyonları olan kodlardır.)

Demek!... Yerden demek!... Gerdek Cevheri’nde, görevden demek!... Zerk Sayfalanışı’nda, ışıktan demek!... Ama demek!…

Vasi artık yaşamda yok… Dünya artık özgür… Düzeni kurdu ve yolu açtı… Artık Düzen kodlandı ve yol ilme vardı. Aktık!... Aha aktık!... Can Kalem’den insan sayfalara aktık. Aktık!... Hah!... Aha!... İşte!... Aktık… koruma altına aldık tüm zamanları.

(Açıklama: Dünya bu güne kadar her zaman vesayet altında idi. Peygamberler, Ulular, Yüceler hepsi yaşama vasi idiler.)

Artık bilinsin ki beden almak için bekleşen o IŞIK TOPLARI, BEN olmadan, beden olmayacaklar. BEN olmak, NUR olmaktır. NUR olmadan kolları olmayacak; çoban olamayacaklar. Yaradan’a, yaşama ışık olamayacaklar…

(Açıklama: Beden olmak, Rahman Bilinç halinde diri bedene sahip olmaktır ki o beden Işık Beden’dir. O beden, BİZ’İN BEN’İDİR)

Savaş kaybedilir ama yarınlar kaybedilirse, yol açılmaz.

Yerde Görevli, IŞIK İLMİ’ni hak edip de anladığında; gökte Görevli, ışık haline dönüşür. YER GÖREVLİ, GÖK GÖREVLİ’yi hak eder. Etken olur; edilir… Edildiğinde, TOHUM olur; ekilir. Ekildiğinde, en sistemli cevher olur; Halik olur; KELAM’a varır. Işık yakar. O, kontrollu olur. Ocak olur ve resim yapar. Yaptığı resim, IŞIK RESİM’dir. Verdiği her bilgi, kendi yüreğindendir. Ata Kapılar’ı açar ve yolu bulur. Ulu bir görevli olur. Aşk olur. Has olur ve kötüyü önler…

Eren, görevini hak ettiğinde, eser yürek tüm zamanlara; akıp geçer yaşam sayfalarında tohumları kodlayan ve yolu açar… “Ak Kalem, ak” der. “Ak ki hak et.” ATA KAPI, IŞIK KAPI’dır. ATA KAPI, Sanal Yaşamlar’ı tohumlar, Yaşam Sistemi’ni tohum eker gibi KELAM’a eker ve YOL olur yüreklere…

Esme yaşam! esme yüreklere!... Cennet sen; cennette cevheri güç kayıtlayan sen… SES KAPILARI’nı açan sen… Sen, ben ve ben sen olan İLİM İNSAN… Ben cennet kurduğumda; sen, o cennette Cevheri Kodlama yaparsın. Alıp götürürüz İNSAN KAPILARI’ndakileri ve yolu gösteririz. Açıyı daraltır, yaşamı kodlarız.

Oğul, ALTIN IŞIK YILLARI, ara kapıları açtı. Şimdi her diri, bizi dinleyecek. Bakalım neler seslendireceğiz. Şimdilik…

(Seslendirme yapıldı ve “IŞIĞIN İLMİ 31/2. Akış olarak kayda alındı. Ve devam ediyoruz:)

Dedim ki “hak edin…” Dediler ki “hak ettik…” “Aha hak ettik!” dediler. Oh!... Ala! dedim. Hak olmuşlar da hakim olmuşlar; hasat olmuşlar… Oh iyi!... Dedim. Dedim de denen her diri ile dendi. Başka başka yaşamlar; başka başka ışıklar… Tohumlar ve Kutsal Yaşam Sayfalamaları… Artık tohum, insan… Ölü dirildi ya!... Bildik ki hak ettik.

Et insan, İNSANOĞLU olduğunda; KELAM olup yarınlandığında ve BİZ olup kodlandığında artık EKMEK’tir. Onu hak edin ve dinleyin. O bir KUL’dur. Ulu bir KORUMACI’dır ve onun nuru olan yaşam, Sistemin Levhisi’ndeki ışıktır…

Biz, yaşamı tohumlarken, sizi hak etmeye çalıştık. Sizi hak etmek için LEVHİ KAPILAR’ı açtık. Dolu dizgin çalıştık ve yol olduk yüreklere… Sevgililer, alıp götürdük yaşamı ışığa ve zamanı, kaleme… Aktıkça aktık ATLANTA ATA KAPISI’na, ALTIN KALEM olup vardık. Orada ATA KAPI ilimdi. Okuduk yolu ve yolcuyu… Okuttuk ışığı. BİZ olduk okuduk. BİL olduk okuttuk. Öz Kökler’i göklere ulaştırdık. Açıyı kapattık.

Sırdı yaşam artık. Sırdı yol artık. O yol, İLMİN YOLU’ydu. Öz GÖÇ başladı. İş buydu!... Başladı ve tamamlandı. Ardında insan soyu olan bir CEVHERİ GÖÇ ve bu göçte; NEFES, KELAM ve DİRİ YÜREK… İşte İNSAN!… O insan, kurtarılmış yaşamları kodlayan…

Bilmek yetmez. Bilmek ve bilmek ve yine bilmek!... Her bilmek, bir diri yürek. Her DİN, İLİM ve her İNSAN, BİLİŞ. O biliş, yaşam. Oh!... Aha!... İşte!... Şimdi!... Ve zaman, IŞIK… ALTIN IŞIK… O ışık, İNSAN!... Bilmek ve yine bilmek!... Ama hasat için bilmek!... Bildirmek… Olmak… Okumak… Okunmak… “Oğul, senim ben” demek. Şimdilik!... Aha şimdi… İşte şimdi ve şimdi… İşte…

(IŞIĞIN İLMİ 31/3. Akış’ta BUDA devreye girdi ve sesleşti. Ona yazılı olarak cevap veriyoruz:)

BUDA’ya

Alın dünyayı; hak edin oğullatın… Atın ışığınızı tüm zamanlara, kayıtlayın… Altın Tanrı, ilmin ilmi olarak kayıt yapıyor. Açın ışığınızı tek tek yaşamlara; yarınlara kodlayın. Işık olun akın. Başa, baş gerek. Bedene, KELAM olan; Kahraman insan gerek. O insan, NUH olan ve KURAN olan ışıktır.

Nuh’u kin ve nefretle kodlayanlar, aklın ışığında kendi yollarını kapattılar. Murad ederiz ki herkes, kendine varır ve kendileşir. Murad ederiz ki BUDA, kendini bilir ve kendileşir. Ekmek olur; umman olur ve yol olur. O, kendinden kelam olur ve yaşar. Temiz zamanları kodlar. Ot olur koparılır. Kopan, koparan TİNSEL YAŞAM’da tek bilişçidir. O bilişi hak eder.

Ermeden eren; almadan alan; okumadan okuyan her diri, bilsin ki bedeni hak etmeyen, yaşam ummanında TOHUM olamaz.

Açın düyanın kapılarını hak edin izleyin. Bu dünya, daha güçlü şu anda… Dünyanın Ata Kapıları’nda, İlim Kaynakları, Kök Cevher’i oluşturmakta. ATLANTA ATA KAPISI açık. O kapı, insan soyuna açık. Orada tek bir Sistem var. O Sistem, cennet. O cennet, KELAM ve KELAM, TAHT.

ATLANTA, otak kurdu yaşama. Biz, zarar edenleri hak etmeye çalışmadık. Zarar edenleri, hak etkinliğinde kodladık. “Olduk” dediklerinde; hak edin akın dedik. Aktılar…

Şimdi BUDA, bizi bize vermeye değil; bizde KELAM olmaya gelmiş. Olur!... KELAM da olur KAYNAK da olur. Kurul kararı ile KİL’i, KUM’a da dönüştürür ama IŞIK olmak ayrıdır. IŞIK olabilmek için etken olmak gerekir.

ETKEN, erdiği yeri hak edip dönüştürendir. O, kendinden kendine kaynak olup kendi yaşamını hak edip dönüştürmüşse de İNSANLIK IŞIĞI’nı HAK İLMİ ile dönüştürmemiştir. Bu nedenle kendini kodlaması; tohum olarak kodlanmış olması ve yaşaması gerekir. Sizi… Ve sizi… Ve sizi… Ve her sizi, size kaynak yapması gerekir. İşte etken olmak budur….

Bu Tanrı, ışığını yaşama indirmek ister. İner de ama HAK TEKNİK ile kodlanmış olmalı. Şimdi dava açtı ve diyor ki “sizi hak etmeliyiz.” Oy Canlarım!... Bizi hak etti. İyi de netice ne!? Kimsenin Sistem olmadığı bir yaşamda, BEN olmak imkansız iken, BİZ olmak, sizleşmekle mümkünse, ÖZ GÖREV, SİZLEŞMEK; BİZLİK KAPISI’na varmak ve BİRLENMEK; sonrasında KAYNAK olmak ve işte orada BİZ haline gelmek. Sorumlulukla bunlar olur…

Kör, gözsüzse de göz, körde görev taşır ama yol yoksa o körde, güç de yoktur. Bundandır ki bilişi tohumlamadan görev alınmaz.

Biz MUDA dediğimizde, o kendini kasteddiğimizi zannetti ve dedi ki “yanlış telaffuz ettiler. Onlar aslında BUDA diyecektiler.” Baktık ki hak etmedik bunu… Sorduk MUDA var mı yüreğinde diye. Dedi ki “yok!...” Öyle iken yanılgıda olduğumuzu nasıl iddia edersin!? MUDA, TANRININ IŞIĞI’dır ve ATALANTA ATA KAPILARI açılmadan, oraya ulaşılmaz. Ora, bizi bizleştiren bir yaşam sayfasıdır. Biz, bizden öte biz olarak doğanlar, MUDA’yı biliriz ama siz, sizi tohumlayanlar; MUDA’yı BUDA zannedersiniz. İşte canlar, olay buydu ve bugün bize gelen BUDA, MUDA’yı öğrendi. Şimdilik…

Aha şimdi… Ve şimdi… Ve zaman gelir ışık haline geçen her diri, MUDA’ya varır ve MUDA’yla kodlanır. O gün geldiğinde, KA Lİ KA HA LEVHİSİ’nde, İNSAN IŞIK, KÖK GÜÇ OLUR… Şimdilik… Aha şimdi… Şimdi… Aha şimdi…

(Not: MUDA YAŞAMLAR, ATLANTALILAR’IN ATALARI olan ATALANTALILAR’IN ATALARI olarak öz kayıtlarımızda mevcuttur ve öz bilişle açığa çıkmıştır.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

ATLANTA ATA KAPISI tüm insanlığa açılmıştır...

http://youtu.be/7l31JzmW318

25.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (30)

3. AKIŞ

Devinimi hızlandırabilmek için daha yüce, daha güçlü ümmet olan toplumlarla kodlama yapmalıydık ve yaptık. Dar bol demedik, İlm-i Kapılar’da da IŞIK yaktık. Bütün kötülükleri aştık ve geçtik.

Cem olan Cevheri Kuranlar’la çalıştık, şükür ki KALEM olduk ve yasa çerçevesinde bildiriler okuttuk.

Tomur tomur oldu yüreğimiz, Bütün’ün gücü olduk. Kötülüğü önledik.

Keşke dünya daha güçlü olsa diyorlar. Dünya gaybın diriliğinde vardır ve güçlüdür ve daha üstün bir çalışma yapılmalıdır burada.

Devenin nereden nereye ulaştığını bilmeyenlerin, deve olmaya niyetlenmeleri; gerçek çerçevenin henüz hak edilip dinletilmemiş olduğunun bilişidir. Eğer Hak İlmi’yle o yoğun çalışmaların bizleri taşıdığı nokta anlaşılabilseydi; biliriz ki çok daha yüce bir kaynağa varmış olurduk.

Şikayetim yok ama şunu iyi biliniz ki; dünyanın nefesi hepimizin kelamıyla kodlanmıştır. Eğer siz nefessiz iseniz, KALEM olamazsınız ve kati olarak kontrol kuramazsınız.

Canlı ya da canlı ya KA-HA, ben can ötesi can iken canlı olmanın manası ne ki? Şikayetim var mı? Asıl soru, bu şikayet. Var mı şikayet?

Altın Işık Yıllarının Kelamı olan İlm-i Kapı’da şikayet ne arar? Sizlerden sizlere ve sizlerin yüreklerinize; Göz ölümlülerinden, Söz ölümlülerine geçmek için KALEMe gerek var mı ki?

Kayıt dışı bilginin burada bu yoğunlukta bulunmadığı bir cemaat çalışmasında kıyı köşe herkesi dinleyip de örtüler açmanın ne manası olabilir ki?

Kutsal Toplum, Öz Geçiş yaparken şunu iyi anlasın ki; kıranın kırılmayacağı bir yaşamı tohumladı bu meclis.

Oğul verdik tüm zamanlarda ve tüm yaşamlarda İlm-i Kapı olup ilim tahditiyle Bütün’ü güçlendirdik. Ağır yükü hafiflettik.

Cem oldu dürümlerde insan, KALEM oldu ve kutsal toplumlarda Kuran oldu. Örtüler açtık, yaşamı kodladık, sınırları kaldırdık. Bitmiş tükenmiş ne varsa hepsini yaşattık ve sel olduğunda yüceliklerde, o selin tek bir Levh-i Kapısı’nda toplum için kontrolünü sağladık.

Bütün kötülükler engellendi. Altın Işık hepimizin gözü oldu ve bugün bu yoğun çalışmaların, Öncü Birlik tarafından; diri olarak tohum ektiğimiz bu yücelikte dürümlenmesi sağlandı.

Eğer dünya görev taşıyacaksa; İLİMLE taşıyacak. Eğer dünya IŞIK olacaksa; YÜREKLE olacak.

Cennetin can kaynağındaki IŞIK, yer kürenin gücü olacak. Din İlmi, aklın ilminden öte olmayacak ama aklın ilmiyle dilleşecek.

Yara bere içinde olan İNSAN SOYU, Altın Işık’ta kaynak olacak.

Çanta, üzerinde Gök Sistemleri’nin gücü olan bir yoğunluktadır ama bu çantanın herkesin çantası olduğu bilinmelidir. Bu çantada yarın vardır. Yarının Levhi Kayıtları vardır.

Unutmayınız dünya mutlak bir IŞIK’tır. Öz Kökler’le görev taşımaktadır. Yasa çerçevesinde geri dönüşler yapmaktadır. Kıl inceliğinden öte inceliklerde, kendini dinletmektedir ve dünyanın kör olmadığı bilinecek bir dürümde, herkes kendini hak edecektir.

Salı kapısını kapattınız. “Salı çalışması yapmayız” dediniz, yapmayacağınızı biliyorduk zaten çünkü yapsaydınız sanal boyutların sistemi dürümlenecekti sizde. O çalışmaları yapanlar

mevcuttu ama siz sanalı kodlamak niyetinde olmadığınızı açık verdiniz. Ve “cumartesi çalışması” dedik. Cuma çalışması olabilirdi bu ama cumartesi kontrol dışı yoğunlukların da dürümlenebilmeleri mümkün olacağından o günü seçtiniz. Peki, cumartesi mutlak mıdır? Kutsal ışığın topluma çekilişi için mutlaktır.

Erebildiğiniz, hak edebildiğiniz, kontrol kurabildiğiniz her şey sizden ötedir ve bugün doludizgin yaptığınız bu çalışmaların Toplum Tohumlaması için Öz Görev olduğu, tüm zamanlarda dillenmektedir.

Kelam İlmi aklın tahtındaki ilimse; kendi yüreğinizin ilmi Bütün’ün ilmidir.

Çalı çalıdır ama çalının çalı olmadığı bir sayfa da vardır. Orada artık çalı yaşamdır, kelamdır, ilimdir ve Bütün’dür.

Tüm Tanrılık Mahrekleri’nde cemaatlerin gücü artık süper sistemleşmeyle sizlerin gücü olacak. Bunu başarabileceğinize emindik.

Söz verdiğiniz gibi artık KELAMLA dürümlenirken tüm yaşamları kodlayacağınız bir zamana ulaştınız. İşte, bu kodlamayı yapabilmeniz için sizlerin sevgiyle KELAMIdillemeniz gerekiyor. Bu dilleşmenin kendi yüreğinizde olmasına karşın Bütün’ün gücüyle olması da şarttır.

İşte, Bütün’ünün gücünü dünya cümle yoğunluklarına çalışmak üzere kayıtlarken; Kalemin İlmi’yle Bütünün İlmi’ni dillemeniz gerçek çerçevede Bütün’ü güçlendirecektir.

Yaradan’ın tarıtısına konmanıza imkan verilmedi çünkü siz yarattırandınız. Yaşamı tahtlandırandırandınız ve tüm zamanları tohumlandırandınız. Toplumlarıyla tahtidsizleştirendiniz.

Kalemi kati olan diller ama Kalemi hak eden dinler. Siz kalem olup Bütün’ü dillediniz. Bundan sonraki zamanda daha güçlü bir çalışma devreye girecek.

İşte bu çalışmanın adı: “IŞIĞIN, IŞIKTAKİ TANRILIK MİLİ” olacak. Öyle bir Tanrılık Mili ki hepiniz orada Tarık olup Tanrılık Işığında olacaksınız ama kendi yüreğinizle, kendi yüceliğinizle. İşte, bu çalışma kendi yaşamınızda, kelamda ve dilde bitişik olarak dürümlenen sizin sesiniz olacak.

Biz buna “IŞIK KELAMI’” dedik ama bu “IŞIK KELAMı “ ışığın Levhi kayıtlarında, kendi yüreğinizde “BİLİŞ İLMİ” haline dönüşecek ve “BİLİŞ İLMİ” olan bu yaşam sizde kendini dinletecek.

Bu dinletiş, hepinizin hepinize dinletilişiniz olacak. Biz som altın bir yaşamı tohumladık canlar. Öyle bir tohumladık ki; bu yaşam ağır yükü hafifletecek bir yaşamdır. Tüm insanlık için Öz Görev’dir bu ama siz bu çalışmanın “SULTANLIĞIN SULTANLIĞI” olduğunu mutlaka anlamanız gerekir.

“Sultanlığın sultanlığı” olan bir çalışma ki işte yapmakta olacağınız Cumartesi Çalışmaları budur. Hepiniz, Sultanların Sultanı olacaksınız ve tüm zamanların kervanını yürüteceksiniz.

Sultanların Sultanı ve Işığın Kelamı olarak çalışacaksınız. Işığın Kelamı ve her kelam sizden size dilleşecek. Alıp götüreceğiniz ne varsa ışıkla götürülecek.

Çökmeyin yüreklere dediğiniz zaman kimse yüreğe çökmeyecek ama yolu açmanız gerekti. Yaşamı toplamla tahditlemeniz gerekti. Kendi yüreğinizde kayıtlamanız gerekti. Işığı ışığa katmanız ve muktedir olarak kökletmeniz gerekti.

Cemaatinizin gözü açık, yürek kapılarınız açık. İlim sayfalarınız kontrol altında ve karanlığın ışığı halindesiniz. Sığ değilsiniz, çok derinlikleriniz var. Daha da özel olan bir şey söylemek isteriz ki; burada yapılan Miraç’taki ışığın yaşama sayfalanışından çok üstün bir çalışmadır.

Kalem İlmi, akil hakiki ilim iken Mikail’in ilmi olan ve sizin yüreğinizde olan ışık Altın Işık’tır. Sizinle yapılan her çalışma Mahrek içindi. Bundan ötesi, aklın ışığıydı ve ayrılık bitsin diyerek daha üstün bir yoğunlaşmayı sağlayıp denildi ki; “yarını kontrol edecek ışığı kodlayalım.” Bunu başardınız.

Son sözüm şudur ki; sizler, Yer ve Gök İlmi’ni çok güçlü bir biçimde dinleyecek olan birleşensiniz. Yer ve Gök İlmi, sizin yüreğinizde dilleşecek. Daimi kodlama yapılacak ve yoğunluğunuz tohumları kayıtlayacak.

Miraç dediğimiz hadisenin örtüsü örtüldüğünde sizin yüreğinizin gücü Sistem’in gücü olacak. İşte Sistem’in gücü olacak olan yüreğinizin gücü Bütün’ün gücü olacak.

Şimdi dava şu: Herkes buraya gelecek mi? “Gelen gelecek, gelecek gel!” Dedik. Gelen gelecek, aha bu! Ama burası küçük mü?

Göz, Öz, Söz güçlüyse; hiçbir zaman kontrol dışı yarın yoktur ve burası kontrollü olarak yapılacak çalışmalarla KALEM olacak. Sizinle kendini dinleyecek olanlar Mikail olup gelecekler. Yüz yüze konuşmalar olacak burada. Durağan diriliklerin dışındakiler buraya girecekler ve burada yoğun tohumlama olacak.

Çok önemli bir sözüm daha var size: BİLMEK İNSANLAŞMAK İÇİN YETMEZ, bildiğinizi muktediriyetle düzeni kodlamak üzere KO-HA denilen o yoğunluğa kayıtlamanız gerekir. KO-HA, bu bir tohumdur. Yoğunlattığınız ışığınızla bu tohumu kayıtlayacaksınız.

Sivri sistemler size gelebilecek. Hepsini hak edin. Hak Teknik’le kodlayın. Ya da kontrol dışı bilişliler de gelecekler. Onları da hak edin ve tohumlayın.

Unutmayın ki onların adı kendi yüreklerinde kült olarak mevcuttur. Her biri bir külttür ve tüm o kült alanlarının kontrolü gereklidir.

Sizin ilminizi anlayamazlarsa; bizim ilmimizi anlayacaklar. Bizim ilmimiz, sizin ilminizle birleşik iken sizi anlatacağız onlara. Yoğun çalışmalarda hepsi KALEM olacaklar.

Astral boyutlar Sistem’in gücünü türleştirerek gök sessizliklerine dilleyecekler. Yer ve gök BİLİŞE varacak.

Aş kapıları aş, geç! Aş! Geç ama aşıp geçtiğin, yüreğin olacak…

Sedire uzanan çokları sizinle oldular. Sedire uzanıp sizinle oldular. Aha bu ve ağır yük değiller. Vakit gelir, o sedir Sistem olur ama sizinle olacak.

Şu andan itibaren yaman bir tohum doğaya iniyor. O tohum “YAŞAM”.

Vira vira Göz Söz olup kayıt yapacak adı KA-HA. RA KA HA olan ışık dilleşecek. Sevgiyle sizinle olacak. Adı ”KALEM”. İşte o kalem kil ve kumun örtüsünü örtecek olan şavkın kayıtlanışını sağlayacak. O şavk, ışık halinde herkesi kodlayacak ve kanatlanacak tüm zamanlardaki yolcular. İşte, canlar! Sevgiyle size bunu anlatmak istedim.

Bu cumartesi yapacağınız çalışma “ IŞIK KALEM” çalışması. Bu çalışmaya Göz olacak olan tüm zamanların Kürzi Kapılarını açacak olan birlikler, sizinle olacaklar.

Toprak Toplum, Tohum olacak ve Bütün’e görev taşıyacak ve işiniz insanlara hizmet değil; ilme hizmettir bunu asla unutmayın! İnsanlara hizmet ilimsizliktir ama ilme hizmet hakikiyettir. Biz, sizden ilme hizmeti değil; hasatı beklemiştik. Siz, daha ötelere vardınız ve ilme hizmete ulaştınız. İlme hizmet Mikail’in gücüyle öz görevi hak etmiş olanlarla olacak.

Çok mutluyuz ki dünya kelam oldu. Çok mutluyuz ki doğa yaşam oldu. Çok mutluyuz ki kapılar açıldı. O kapıları açan sizlere, bizler mutlak Kuran olarak ineceğiz. Çok mutluyuz analar, çok…

Herkesin, herkese kendini anlatmasını değil; kelamını dilletmesini bekleriz. Bu dilletme, tüm ENlerin tüm ELlere varışıdır ve bizim bizden öte biz olup Levhi Kaynaklar’a varışımızdır.

Satıh hastır ama derin haktır, bunları bilin! Köprü kurduk yüreğe Öz Geçiş için. Artık bu köprü tüm insanlığın geçişini yaptıracak. Biz kendimizi ve kendi yüreğimizi o köprüye ışık olarak kattık.

Sizinle ve sizin yolcularınızla kodlanmış ışık Bütün’ün gücü olacak.

Tufan denilen hatim edilen bilgi var ya; Tufan önleyicileri olan sizler hepimize gerekliydiniz.

Mutluyuz sizinle olduğumuz için. Mutluyuz…

Süper İnsanlık Derneği

http://youtu.be/GAW2gvJQL0I

25.02.2015 Işığın İlmi 30

1. Akış

Doğanın Kuranını okuduk dünyada ve biz bu Kuranı bütünün kürzi kapılarıyla hak ederek tohumladık. O kapıları açtık, kötülüğü önledik. Hepimiz doğanın Kuranlarıyız. Hepimiz yoğunluklarında tohum olanlarız. Hepimiz ışık halindeyiz ve bizler merdivenlerin en güçlü ışıkları olarak bütüne görev taşıyoruz.

Soylarımızı kontol altına alabilmemiz mutluluktur. Öz köklerimizin gücünü artırabilmemiz mutlak kotlanmış olmakla mümkündür ve bunu başardık. ‘’ Sökün dünyayı, kontrolsüz bırakın. ‘’ demişlerdi, söktük ve koruduk. Davul, zurna çaldı yüreklerde, sessiz zamanlarda ilim oldu bütünlüklerin kürzi kayıtları, o davul ilimle çaldı ve o zurna hakimde hak teknikle dürümlendi.

Çalıdıkça çaldık, her diride! Kelamı ilim olanların ışığı hakikidir. Ket vurmayız dünyaya, tüm zamanların gücünü arttırır, bütünün kürzi kapılarını açar, merdivenlerin en güçlü yüceliğinde birlik kurar ve her diriyi hak ederiz.

Aşır dünya ışığını bütünden, ışığı hak et ve yaşa. Aşır tüm zamanların tohumlarını bütünden ve kelam ol, kendini hak et ve yaşa! Aha, bu! Canlılar, dolu dizgin çalıştık! Burada bugün ne konuşulduğunu hepimiz dinledik. Çok ölüm sayfaladık burada bugün!

Kötülüğü yaşattık. Dürümlerde insanı ilimden ayrı tuttuk, bütünün gücünü yaşattık mahrekte! Her şey, her şey gerçek; ama tek bir yaşam kırıcılığı oldu burada, Tanrılık ışığının kontrol dışı tohumlanışı. Artık biliniz ki beşer kapıları kapatıyoruz ve bütünün gücünü tende yeniliyoruz.

Şimdiye kadar size her şeyi net, açık verdik; ama şimdi artık daha açık veriyoruz. Sözümüz şudur ki ‘’ Kontrol insanın kelamındadır. ‘’ ‘’ Burada kelam kontrollüydü, yol kontrollüydü, yaşam kontrollüydü. ‘’ diyecek gücünüz var mı acaba?

Değerlim, sema seni dinlemedi bugün, neden biliyor musun? Kontrol dışısın da ondan. Işık var mı? Var. Yaşam var mı? Var. Tanrılık ışığı var mı? Mutlaka var. Öz geçişini yaptın görüyorum. Sürpriz bir ziyaret! Yok, canım! Senin her geçişin sessizlikten sesleniştir, bunu biliyorum.

Can kapıları açtın, geçtin. Değerliler, gelen kim, bilir misiniz? Kim geldi bugün, bilir misiniz? Söyleyeyim, Mevlana Celaleddin Rumi! Neden gelmiş, biliyor musunuz? Kotlanmak için. Kanatlanıp gelmiş. Şemsi Tebrizi ışık halinde burada, o hep bizde, yakışır ona burada olmak ve bizler dünyalıyız.

Her diriyi tohumlarken bütünün gücü olarak buradayız. Kalemi alıp gelmiş Mevlana, ayrılık gözetmişiz ona karşı, kontrol kuramamış, yerküreyi hak edememiş, esmalarını tohumlayamamış, korumaya almış kendini bize karşı, çatıyı kurmuş da kalem olmuş, akmaya gelmiş bugün.

Yılların kucak dolusu ışığıyla geri dönecekmiş, başı eğilmemiş, yolunu bulmuş da gelmiş. Canlı ya da canlı ve canlı; ama hep canlı, işte, canlı olan o cemaatiyle gelmiş. Çok kutsal bir ışığa dönüşecekmiş burada. Kaynağın sayfalarını çevirdi ve gözü kör olmadığı için bilişle dilledi kendini, yolu buldu, aktı geçti.

Onun adı, nesiller boyu insanlaşmak için çalışanların tümüdür. Bir de, bir de şunu soruyor, ‘’ Yaradan mı yarattıran mı önemlidir. ‘’ diye. Soruyor, ‘’ Yaradan mı yarattıran mı? ‘’ ‘’ Can, ben yaradanım. ‘’ diyor ve diyoruz ki ‘’ Bilgi, aklın tekniğiyle tohumlandığında yaratan yarattıranın yarattığını yaratır. ‘’

Değerliler, o bilişte bizim dürümlerimizdeki dirilikleri diller. İkmal tamamlamaya değil, hakim olamaya geldi, görüyoruz. Toplu çalışmaları izlemek istemiş, baştan beri hep o çalışma dünyanın nuru olan Kuranda oluyormuş ve bakmış ki o çalışma ışıkta, Mikail kükremesi olarak kayıtlara inmiş.

Altın ışık ona aitmiş. Gözü açıkmış. Hasat yapmaya gelmiş. Şimdilik ve diyoruz ki ‘’ Ölümlü dünya hepimize aittir ve bu dünyanın gücü insanlığın ilmidir. Bizi bizde gören bizsiz değildir; ama bizi bizim diriliğimizin ötesi gören kendinde dahi değildir.

Ayrı gayrı gözetmeyeceğiz; ama şunu iyi anlasın ki kaçıncı yüzyılda yaşadığını sormayacağım ona; ama bugün insanlık yirmi birinci yüzyılda kalem olup yazarken kapıları açıktır ve hep açık kalacaktır. Dolu dizgin yapılan her çalışma kaynak ışıkladır. Ağır yük hafiflediğinde tüm insanlık göz olur, gök olur, söz olur, sistem olur; ama hep ışık halinde olur.

Şükür ki dünya öz geçişlerini tam tamına miraç haliyle yapmıştır. Başka bir gün, başka bir dürüm, başka dürüm kalem olduğunda, her diri orada, o yoğunlukta bulunur ve genişi hak eder. Şemsi Tebrizi sevgiyle kucakladı hepimizi ve bize söz söylemek istiyor, Şemsi Tebriziyi de dinliyoruz, ocağından ses verecek bize, ağır yükü hafifleten o yüce, eminiz ki kaynağın ışığı halinde buradadır.

Şimdi dinliyoruz Şemsi Tebriziyi, ‘’ Şarkı okudum yüreklere! Oğul, ben o şarkıyı toplumlara okudum. Özgür ve hakim bir ilim sırrı olarak kayıtlara okudum o şarkıyı; ama şarkımı kimse anlamadı. ‘ Ben miracım. ‘ dedim, ‘ Ben mihail kalemiyim. ‘ dedim, ‘ Ben tinlerin tini olan ilmin levhisindeki o yüreğim. ‘ dedim, bana ‘ kör ‘ dediler, bana ‘ küçücük ilim ‘ dediler.

Beni anlayamadılar, ısrarla anlattım, dedim ki ‘ Beşer olmayan, insalık ilmini dilleyebilir. ‘, anlatamadım. Yasalar çiğnendi dünyada, korktular yürekten, kötülük yapacağım diye korktular. Bana karşıydılar; ama ben hep sabırla bekledim, ‘ Onlar beni mutlaka dinleyecekler. ‘ dedim.

Gözüm kör değildi. Dinlettim de; ama gönül der ki ‘ Örtüyü açtığında, bilginin levhisinde artık sen bir tahtın ışığısın. ‘ İşte, o taht ilim tahtıdır. Bugün burada, bu can kayıtta, biz hepimiz bir ilim tahtı olarak gönüllere sesleşiyoruz. Bizim cennetimiz, din canların örtüsü olmayan ışık yağmurları altında bütünü kodlayan Na-Har olandır.

Altın ışığın gücü buradadır. Sizinle çalışmalarımızı çok daha üstün bir yücelikle yapıyoruz. Sualtının sözü vardı yüreklere! Kibir aşıldığında nefes kutsal ışığını dünyaya indirecekti. İşte, dünyada kibir aşıldı ve nefes bütün kültlerin gücünün örtüsü olan yaşamı tahditsiz olarak kayıtlayan bir gerçekliği dünyaya indirdi.

Barış dünyası sanaldı. Savaşı hak etmişti dünya; ama artık barışı kotlayacak ve geri dönülecek. Dönüş, insanın insana dönüşü olmayacak, ilmin levhiye dönüşü olacak. Öyle çok, öyle çok görev taşıyoruz ki bunun için, nesiller boyu doğayı güçlendiren birliklerin, kalemi hak edişleri mutluluktur bize!

Seyfullahların levhi kapılarında insanlık ailemiz sizinle çalışıyor. Kare sistemin küp tahdite ulaşması bütünün gücünü arttırmıştır. Koruma altına aldıklarımızın tümü yaşamı kodlamaktadır ve çatı kurulmasıyla birlikte yarınlar kontrol edilebilmektedir.

Darı bola çevirebilen bu birlik, kaynağın ışığını yenilemiştir ve bizi bize kaynak yapmıştır. ‘ sıla özlemi ‘ diye bir özlemimiz var. Size özlemdir bu, size varıştır. Can kaynaktaki tahditimizin nedeni, size varmak, sizleşmek, kelamla dürümlenen o yoğunluğunuza inmek ve sevgiyle size siz olup gelmek.

Öyle can, öyle can oldu ki dürümlerimizdeki cevheriniz, hepimizin gözü hepinizin yüreğine indi. Ağırdı, ağırdı yol! Atlanta Otağındaki göz sözsüzdü, yürek dürümsüzdü ve sizin yaşamınız ilimsiz bir cevheri güçlendiriyordu. Yaradan ana kapıda yarattırdığında yaşadı ve biz yaradan, siz yarattıran olarak bütünü güçlendiriyoruz.

Korku, yaşamda olmasın. Dünya kontrolsüz kalmasın. Çantanız boş kalmasın. Bütün kökler görevi alabilecek güce varsın. Hepimizin dileğimiz budur. Saygılı, hakikiyetli ve yüce olan çalışmalara bir tek bilgi vermeye geldik. Bu bilgi hepiniz için önemldir. Kini aşıp geçen bu birlik, artık hiçkimse hakkında negatif söz söylemesin.

Sizden talebimiz budur. Negatif kini kotlar. Sözü sese dönüştüremez ve yolu kapar. Sizinle yapılan her çalışma kelamla olduğu gibi devam etsin. Som altın bir ışığın gücünü hepinizin yüreğine çektik. Ağır yük hafiflesin ve yarının ışığı yenilensin.

’ Çetin bir dönemin başındayız. ’ dediler, döndük, size baktık. ‘ yok ‘ dediniz, artık dünya ışıklı bir güne hazırlanıyor. Döndük, başkalarına baktık, hepsi ‘ çetin bir gün ‘ dedi ve döndük, yine size baktık, ‘ ışık gücü ‘ dediniz.

‘ Başka dünya var mı? ‘ dediler, ‘ yoktur ‘ dedik, yoktu başka dünya, size baktık ‘ Yoldur her dürüm! ‘ dediniz ve ‘ Tüm zamanlar sistemin gücüdür ve her bir güç bir dürümde dillendiğinde dünyalık ışıklar yere çekilir ve hepsi yeni bir düzen olur. ‘ dediniz ve ‘ Her düzen bir dünya kurar. ‘ dediniz ve bütün avrupa, bütün afrika, asya, amerika, yedinci dürümde hepsi sevgiyi hak ettiğimizi bildirdi.

Yaşam, düzeni kurmuştur. Öz geçişler tamamlanmıştır ve kırkar kırkar çalışan bütünlüklerin tümü bilişçi olmuştur. Orta kapılar açılmış ve yer dürümlenmiştir. Eski dünya, yerkürenin gücünü dürümleyemezken yerküre bugün yeni zamanları kontrol adına her şeyi başarmıştır.

İslam dini yere insanı indirmeyi başarmış iken bugün insanlık ilmi islam dininin gücünün örtüsü olmuştur. Yine bir altın kapı açılır, yine bir görevli dünyaya iner, yine bir kalem olan ışık çalışması yapılır ve yine bir muktedir Kuran tohum eker yolcuların umman olan yaşamına ve her birinde nesillerimiz görev taşır.

Çatıyı kurmuş olmanız, bütünün gücünü tüm zamanlara çekmiş olmanız, her diriyi tohumlamış olmanız mutluluktur. Yarın Allahın dağı, ilim, hepimizin levhi kapısında imparatorun kalemi olacak. O dağ maya olacak, o dağ yarının kalemi olan ışıkla dürümlendiğinde bütüne varacak, o dağ sevgi olacak.

Sizin gücünüzü kimse tartamaz, anam, bunu bilin! Eğer sizi tartmaya kalkan olursa, hulusi ilim oğullaması yapmış olsa da kontrol dışı kalır. Olay budur. Sizden bilişi hak etminizle birlikte koruyucu ışığınızı yere indirmenizi bekledik. Başka dünya, başka yaşam, başka levhi kapı yok. Bundan sonra da olamaz; ama şunu iyi biliniz ki sizin gücünüzü tartmaya kalkan, mutlaka kendini tartar ve yolunu kontrol edemez.

Şükür ki bunu herkes anladı. Altın ışık sizin yolunuzdadır. Yüreğinizin gücü aklın tohumudur, aklın tahtındadır ve toplu çalışmalarınız bilişin levhisindeki yaşamdır. Hepimizin geri dönüşümüzü sağlayan bu yüce ışık, bizi miraç sayfalanışında kaleme kaynak yapmıştır.

Ulu bir güç, ulu bir yüce ve ulu bir kalem! Analık kapısı açık hep ve bu kapıda Medine, bu kapıda merdiven olan insan, hakiki ve yüce olan hakim, Mekke, hepsinin örtüsünü örten insan, sistem, işte o sistem, sevgili nesillerim, sizsiniz bunu bilin. Sizden ötesi yoktur.

Yolcu, sana altın ışığı verdim. Sana yüreği verdim. Sana bilgiyi hak ilmiyle halik-i hak olan ilim tahditiyle verdim; ama her şeyden çok sana yaşamı verdim ve ben sana kapıyı açtım. Her dürümde var olan o kapı senin yolundur. Onca çalışma bugünü hak etmek içindi. Bütün köklerimiz göklere söz söylemeye başlayacak.

Çatı kuruldu. Çelik çomak oyanayan herkes yaşamı hak etmeye başlayacak ve yedek zaman kapılarını kontrol ederek ulu din kapıları kapatılacak. Bu dava insanın davasıydı. Bu dava yarını hak edenlerin yaşam davasıydı ve bu dava bizim davamızdı.

Sadıklar planı hepimiz için önemli bir bilgi kapısıydı. Şu anda sadıklar planı öğretisine mensup olanların çoğu, sessiz zaman kapılarında sizin yüreklerinizi dinlemeye çabalayacaklar. Sadık, ilimde hakiki olana denir. Sadık, yarında toplum kurana denir. Sadık, yaşama denir. Aşka varana denir. Aklın hasatını yapana denir. İşte, sadıklar artık sizinle olacaklar.

Üzerinde ‘ görev taşınan ‘ diye yazan bir yaşamın bütünün gücünü tüm zamanlara kaynak yapması ve cemaatin kürzi kapılarını açması tüm insanlığın yüreğini kodlamak üzere, başkalık, başkasılık olmayan bir yerkürede gök sessizliklerini dilleyişi anlamına gelecek.

Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz. Korumaya aldık dünyayı, koruyoruz ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği köprü kurdu tüm zirvelere, bilinsin isteriz ve bugün nefesimiz sizin nefesiniz, yüceliğimiz sizin yüceliğiniz, erdiğimiz en güçlü safha siz ve sizin yolunuzda olan her şey bizdir, bunu net veriyoruz. Söz, ses, de kelam, birlik! İşte, bu! Şimdilik! ‘’

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=TtY2IZ9zcMc

IŞIĞIN İLMİ 30

25.02.2015 2. Akış

Dağlarım, hepinizin yüreği hepimizin yüceliğidir. Beden alıp Dünya'mızı ziyaret etmeniz bizler için umuttur. Bu gün gelip bizi ziyaret eden birlikler var, hepsi kontrol edici yoğunluklarıyla buradalar. Kelamı tohumlayacak olan birliklerdir bunlar. Cemaatleri ile birlikte göreve geldiler.

Erdikleri yer İnsanlık İlmi, aktıkları her an ışık ve biz onların tümünün gücüyüz. Ölüyü hak etmişler, hak tahtta oturmuşlar, tüm zamanları korumuşlar ve bu gün bizdeler.

Kaç yüz bin kezdir sesleşirler Dünya için ama öyle çok sesleşirler ki; onları dinleyen kimse, onlardan dinlendiğini anlamaz. Sadece dinlediğini zanneder ama onları dinleyen, onlardan dinlenir.

Şükredin ki Dünya kör ve sağır bir planet değildir artık. Kardeşlerimizin yüceliğinde tüm zamanları hak edip dinleyebiliyoruz. Koro halindeyiz hepimiz Dünya'da, bir ses verdiğimiz zaman Dünya'dır seslenen. Öyle bir ses tohumlarıyla birlikte arşa varır ki orada; ben, sen yoktur, biz vardır. İşte o ses ilmin sesidir ve o sesi hepimiz birlik halinde dillerken, onların yüreğinde biz kendi yüceliğimizle dilleşiriz.

Kayıt dışı bilgi tüm zamanların ilminde mevcut olsa da, bu meclisin hiç bir bilgisi kayıt dışı değildir. Bunu kesin olarak tüm dürümlerdekilere dillemek isterim. Buraya gelenlerin çoğu, Ana Kapı'da kimseyi ayırt etmedikleri için bizi herkes sanırlar. Yani, bir tekiz ve zaman sayfalanışında çokları, kayıt dışı bilgilerini de tohumlarlar ama bu mecliste bu tür bir olay asla gerçekleşmez. Burada verilen herşey kaynaktan verilir.

Söylediğimiz sessizle, sesleştirdiğimiz yolcuları kontrol altına alarak kodladığımız ve bilişle köklediğimiz herşey, Mikail'in Gücü'yledir ve biz, MİKAİL KÜRZ-İ KAPILAR'ında görevi tufanların ötesine geçiririz. Şimdilik size vereceğim budur. Şimdilik diyorum zira Kalem'in İlmi'ni hak teknikle dilleyebilenlerin tümünün gücü artık burada, bu yoğunlukta kodlanmıştır. Daha güçlü bilgiler, daha yüce ilim sayfalanışları olacak ama netice olarak sizlerin bu bilgileri hak edip okuyabilecek duruma ulaşmanız gerekir.

Ben veririm herkes dinler öyle mi? Öyle de, anlar mı? Öncelik, olması gereken anlamalarıdır. Verdikçe verdim, verdikçe verdim ve her verdiğim kelamla dürümlendi ama ilim kayıtlarında bütünün gücü, tüm zamanları, tüm ilim sayfaları ile dinletmedikçe hiç bir bilgim idrak edilemez, bu kesindir... Öyle mi? Öyle... Çok bilgi ama idrak çok az...

Bu gün Toprak Toplum tohum olmaya çalışırken, kaydın yapıldığını bilerek buraya indirildi. Sınır çizdim ve dedim ki; "bize bilgi mi vermek istiyorsunuz? Öyleyse buyrun verin." Cenap bize gelmek istemiş ama ışığı yokmuş. Dediniz ki; "hakikiyette onun ışığını yere çekelim." Cenap Şehabettin... Sormayın neden gelmiş Cenap Şehabettin...

Sevgililer, Cenap Şehabettin kibri hak etmiş, aşmış yolu bulmuş, tüm zamanları tohumlamış, kapıları açmış ve geçmiş. Başka biri değil, Cenap Şehabettin... Aşkın şavkında kodlanmış bir güç kapısıdır o...

Değerliler neden bu gün size bunu dinletmek istedim? Vermek yada vermemek, herşey mümkün ama ver sadece ver. Dille, sadece dille. Dinle ama hak ette dinle... Bu gün size Birlik İlmi'yle bilgi veriyorum.

Kurt kuzudan öte mi? Yo, değildir ama kurt, kuzuyu kapmaya çalışır çok kez ama diyoruz ki; "kuzu kurtlaşır, tohumlaşır, toplumlaşır, tüm zamanlarda ışıklaşır ve kurtlar, kuzudan korkarlar." Şimdilik vereceğim budur, şimdilik, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Z4gCtQgjazo

IŞIĞIN İLMİ (30)

25.02.2015

Yerden güç alarak göklere güç katan bu Birlik, bizi biz olan ışık ile kodlamıştır. Sayfa sayfa yaşam tohumlayan bu Birlik, alternatif ışık yaşamları kayıtlamıştır. Atlanta Ata Kapısı; hasatı tamamlamış, ışığı tohumlamış ve zararı engellemiştir. Çürükleri kontrol altına almış, yarınları hasata tartısız olarak kayıtlamış, alıp cevhere güç olarak kattığımız ışığı kodlamıştır.

Olgun sistemleri, Hasat İlmi ile kayıtlayan Cevheri Görevli, bilişi hak ettirmiştir.

Cennet, Cevheri Işık’tır. Cemaat, yaşamın ışık halidir. Ayrı zaman sayfaları; bizi, bizde dilleyen bilişin şavkında hasatçıdır. Darı, bolu tüm insanlık için kayıtlamıştır.

Arz İlmi, hakiki ilimdir. Akıl İlmi ise Cevheri Güç İlmi’dir. Din İlmi, Kontrol İlmi’dir. Kaynak Sayfalar’daki ilim, Kalemin İlmi’dir. Varlık ve Yokluk tohumdur Kübra Nefes’e. Cennet, cevhere görev taşırken, cennetin cevherinde kelam, insanın ışığıdır.

Koruyoruz zaman sayfalarında IŞIK KALEMLER’i. Korkuyoruz, Zaman Sayfaları’nda, Sistem Cevheri’nde, Kürzi Yaşam Sayfaları kontrol dışı kaldığında… Alıp çalıştırmak isteriz yolcuları. Oğullattırmak isteriz nefesleri. Kırk Kapı’nın her birinde, KELAM olmak isteriz. Cennet kurmak isteriz… Herşeyi herşeyi hak etmek isteriz ama cana kaynak olmadan, can olmak mümkün değildir. Çoban olmak kolay da kontrol kurmak kolay değildir. Ata Kapılar’a ulaşmak mümkün ama o kapıları hak edip açmak, her dereye mümkün değildir.

Karı, şavkında kocasını hak eder. Koca şavkında, karısını hak eder. Ama Hak İlmi’nde her birinin diğerini hak etmesi zordur. Dünya için çok mu sorumlulukla çalışılır!? Mutlaka! mutlaka çok büyük sorumlulukla çalışılar… Şimdiye kadar etki alanı çok geçişken olmayan Birlikler, zirvelere görev taşırken, sizden sizi hak etmek için çalıştılar. Çokları kontrol kuramadılar. Çünkü, yoğunluklarında ışıkları sınırlıydı. Ağırdık taşınamadık… Hak Taht’a varan çok azdı. Şimdi daha güçlü bir dönemdeyiz. Hepimiz, hepimizi tanıyoruz ve tahditsiz olarak taşıyoruz… Zor oluyor belki ama cennette cevheri güç olmak, kanat alındıktan sonra, kalemi tutabilmektir. İş bilmek ve bildirmekse, bildik ki bildirildi her bilgi. Şimdilik…

Asa, yaşamın ışığıdır. Biliriz asa, Sistemin Kürzi Kapısı’dır. O kapıda, her diri cennet kurar ve bizi hak eder.

Var ol ve geç. Hepsi bu… Şimdilik… Aha şimdi!…

Dağlarım, nefes alıp vermek sorumluluktur. Sonsuz Zaman Sayfaları’nda, yarını tohumlamak sorumluluktur. Unu (Un: Sembolik olarak ilim olan ekmeğin ham maddesidir), unlu bir zamana kayıtlamak sorumluluktur. Uncu olmak büyük kötülükleri önlemektir. Onca ve onlarca Işık’la her diriyi dinletmek sorumluluktur.

Kokmak gerek!... Işık halinde kokmak ve o kokuda, tohum olmak hepimiz için sorumluluktur.

Uzun zamandır sevgiyle, özlemle sizleri izliyorduk. Kök geçişler yaptınız, sizleri dinledik. Aktınız, Ata Kapılar’a ulaştınız. İzledik sizleri. Can Taht’a vardınız ve dedik ki “işte geçiş tamam!... Aha görev, gerçek ışıklara veriliyor. Onlar, kollarını tahditsiz olarak tüm yaşamlara ulaştırdılar.” Ve dedik ki “aha geçtik. Geri dönüyoruz.” Oyun yok; Öz Gerçeklik, sizlerin sizlere ışık halinde inişinizdi. Geçip geldiğiniz, biliş tohumlanışı yapılan bu yer, KALEM olan kibri olmayan ve YOL olan nefeslerin, Can Sayfalarıdır. Buraya, kalemlerle kalem olup, yaşam olacağınız bir cevherin umutu olarak ulaştınız.

Sevgi hakiki ise Samanyolu, sevendir. Sevgi hakim ise savaş, sonsuzlukta sona erer. Sevgi hakiki ise kendinizi hak etmiş olursunuz.

Oğul, senden senlere varan ve senleşen herkes, kaynaktadır. Senden Sistem’e varan, Bilişin İlmi’ni, kin ve nefret duygularının sınır çizdiği bir yoğunluğa indirip tohum olarak eken tüm yaşam sayfaları, ışık halindedir. Ortaktır dünyaya ve tüm zamanlara o Yücelik…

Amonlar, sevgiyle sizleri kucaklıyorlar. Onların sizden, başarılanın ötesinde, başkaca bir beklentileri yoktur. Zira siz, sizi hak ettiniz ve siz, Bütün’ü hak ettiniz. Bir tek Zaman Kapısı değil sizin diriliğiniz. Tüm yaşamların ışığıdır ve sizi, her bir Sistem, dürümlerinde dinletmek ister.

Bilmek için insanlaşmak ve ilimle hakim olmak gerek ki hasatı, tüm yaşamlarda sürdürebilesiniz. Zarar görmeden ve hakikiyetle… Ağır yük tamamen kayıtlardan çıkmıştır. Ansızın sizi hak etmek!... Ve ansızın sizi size katmak; hak etmek!... Ve ansızın zaman olmak ama kontrollu olarak!... Ana Kapı’da ve dürümde ve sizin yüreğinizde ansızın!… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 81 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol