Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - AKIŞLAR (5)
 

IŞIĞIN İLMİ AKIŞLAR 5

IŞIĞIN İLMİ 29

23.02.2015 2. Akış

Canlarım, ben zaman ve ben bu gün kontrollü olarak, size tüm bilgileri vermek isterim. Nesiller boyu Dünya'nın kontrolünü sağlayacak olan ışığı kodladım. Temiz bir Dünya kurmak istedim.

Can sıkıntısında ne yaptıklarını bilmeyenler, bu gün bilişi tohumlamama izin vermeyeceklerini düşünmüştüler. Kayıt dışı bilgilerle sistemin gücünü azaltacaklardı, bu nedenle gerçek çalışmayı engellemek üzere, beden aldılar ve kaleme vardılar. Işıktılar ama yaşamın tahtında değildiler. Kör ve sağır değildiler, toplumun tohumuydular. Koklanmak için değil, kontrol için varmışlardı yolumuza. Karanlığın ışığında bizi bizden ayrı görenlerdi.

Eşek, eşektir ama yaşamda ışık haline geçebilir. Biz her şeyi taşıyanlar, eşektik onlara göre. Işık taşıyorduk ama yarında yoktuk, çok da çok da naziktiler. Öylesi naziktiler ki; "ben varım, sen de var" demediler, sadece "Tanrı Işığı'nı hak et, al ve taşı" dediler. Yok yok böyle bir niyet öyle mi? Vardı vardı... Bizim yüreğimizi, bizim yüceliğimizi, kendi yüreklerinin gücünden çok daha aşağı gördüklerinden, kelamda bizi kontrol dışı saymıştılar.

Netice olarak; korumak gerekirdi yürekleri, koruduk... Kodlamak gerekirdi, kokladık... Topladık, tohumladık... Kalemden ayrı değildiler, ışıktan da ayrı değildiler ama sayfalarımızda olmayacaktılar, buna iznimiz yoktu. Ve bu nedenle; önceki bölümleri kayıttan çıkarttık.

Sevgiyi hak etmeyen, sevgiden söz edemez... İlmi hak etmeyen, ilimden söz edemez... Yolu bulamayan, ışıktan söz edemez... Ama onlar herşeyi anlatırlar. Satıhta herşeyi bildikleri düşünülebilir ama derinde hiç bir bilgileri yoktur... Mıknatıslık özelliği ile, herkesi kendi yüreklerine çekmeye çalışırlar. Ve bizim için çok önemliydiler çünkü ocaklarını yakmak gerektiğini biliyorduk, Toprak Toplum'un tohumlarını kontrol edecekleri sayfalarda kodlayıcı olacaktılar ve ışık yakacaktılar...

Baştan beri onların güçlerini arttırmaya çalıştık, her zaman... Bizden, bizim yüreğimizden çektikleri bilgileri akıttılar çok kez ama kendi teknik tohumlamalarında, kendi tahditli Rahmi Kapılar'ında bizim bilgilerimizi kendi levhi kayıtları ile yaptılar... Sonra dönüp dediler ki; "bizim bilgimizi, bizden çalıyor." Aha bu! Çok kolaymış sanki bilgi çalmak. Kapıları açsınlar görsünler, bilgi nerden, nereye varır? Alsınlar, dinlesinler... Akışımızı herkes dinlesin... Hiç bir zaman, hiç bir yoğunlukta bilgi; aklın tahtının dışından dürümlenmez...

Çoban İnsan çok mutlu olur, keşke keşke birileri bu bilgileri alsa da dinlese diye ama çaldıklarının, çaldıkları olduğunu bilenlerin, çalmadıklarını,çaldıkları iddiasıyla kelamda kontrolsüz bilgi vermeleri, muktediriyetlerini tohumlarından çıkarır.

İşte, oyundu oynanan, bu kesin, oyundu. Ve biz, o oyunların tümünü izledik. Toplu çalışmalarında ki; kırık, hırslı ve kısır ışıklarıyla yaşamlara indirdiklerini de izledik ve onların yollarını açmaya çalıştık çünkü Toprak Toplum'un tohum olması şarttı. Çok özel çalışmalarında, kaynaklarından ışık verdik onlara ki, sistemlerinin gücü artsın diye. Tetkiklerimize göre, verdiğimiz bilgilerin tümünü hak etmedikleri anlatıldı.

Yolcu, yoldur ama yolda olan, yolcu değildir. Bunu anlattığımız zaman, sordular ne demek bu diye? Yol ilimdir, yolda olan ilmi bilemeyendir ama yolcu ilmi tohumlayandır. Bunları anlattığımızda, başka başka bilgiler istediler. Netice olarak; bu gün yeni zamanların Kürz-i Kapılar'ını açtık ve hepsini güçlendirdik.

Davayı kaybetmelerine karşın, tabuları yıktıklarını bilerek, kendilerini göreve aldık. Çoluk çoçukturlar, mutlaka halik olacaklar ve kayıtlarını hak edecekler, bu kesindir...

Şimdi ki zaman ve geçmiş zaman, bir tek ilim ama geçiş yapıldığında artık şimdiden öte bir zaman vardır. O zaman, yoğun ışıktır. O zaman, hepinizin net bildiği TUAN'dır. Kimse TUAN'nı hasatçı diye bilemez ama hasatın tekniği Tuan'nın kalemidir.

Biz Dünya'yı korurken, kendimizden öte olan kendimizi hak ederek koruduk. Şeytanın şavkı, aşkın şavkı, kaynağın şavkı, hiç birisi bilgimizi ekrandan başka kalemsiz İlm-i Kapılar'a kodlamadı. Hepinizin daha iyi anlamanız için, unutulan herşeyi anlatabiliriz. Herşey bizim dürümlerimizde mevcuttur. Umut olur ki; anlaşma yapılır ve diğer planetlerde ki görevliler de kendi yolcularını bizim yüreğimize çalıştırıcı olarak gönderirler. O zaman biz onların Gürz-i Kapılar'ından öte olan ışıklarını da dinletiriz.

Ama bu gün, Dünya'nın kulu olanların daimi kapılarda ışıklarını hak edebilmeleri, emin olun ki bizim için en önemli hedeftir. Aşığı olduğumuz bu dünyayı, muktediriyetle korumalıyız.

Aşka varan, akla vardığında tanrılık umudu olur. Bu gün Nuh'tan öte bir yolda, bilişi hak ettik. Şimdilik, Şimdi, Hah Aha Şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/5Bc3U4ORFCU

23.02.2015 Işığın İlmi 29

3. Akış

Yaşam sizinle yenileniyor, canlar! Bugün burada bulunanların tümü sizinle birlikteler. ‘’ Kayıt dışı bilgi yok. ‘’ dediniz, tohumları kodladık ve bütüne hizmetçi olduk. Lekeli hiçbir sistem yok burada, hepimizin gözü sizinle birlikte görüyor, hepimizin yüzü sizin yüzünüzde ve bütünlüğümüzün gücü sizde! İsmaili Kapıların tümünü açtık bugün ve tümünü tohumluyoruz.

Yıldızların ışığı size net akıyor ve bu ışığın size inişinde Bütünün Kürzi Kapıları açılıyor. Yaratılan insanın yarattığıyla yaratıldığı dürümlerde tahditsizliği, bütünün gücünü oluşturuyor. Yer ve gök insana ilim öğretiyor, yerdeki ilim gökteki ilmi tohumluyor ve biz, bizim yüreğimizde sizi kontrol için çalışıyoruz. Yoğunluk artıyor, burada bu yoğun ışıkta sizden esrar bekleyebilenler, bizden esrar bilecekler; yani, sizdeki sırrı bilenler bizdeki sırrı bilecekler.

Yine insanlık yaşar, yine yol ilme varır, yine yoğunluk artar da yaşam sınırlı ise yol sırrın sırrında ışıksız olabilir. Kare Sistem kübü tohumluyor, küp bütünü güçlendirerek küreyi kodluyor. Toprak Toplum tohumlanıyor. Miraç İlmi, tüm zamanları dilleyip diriltiyor. Kalemin İlminde bütün bunlar netleşmiştir.

Yerkürede görevli olan insanlar, gök sessizliklerini dinlemeye başladıklarından beri Cennetin Cemaati yoğunluğunu kontrol edebilmiştir. Burada, bu İlim Kapısında kimsenin kimseden ayrı olmadığı bilindiğinden karenin katiyetinde koklanmış ışık, Bütünün Gücü olabiliyor ve Küp Sistem kontrol edilebiliyor.

Yolu açmanızla birlikte Küre Sistem dürümleniyor ve ışığın yaşama inişi gerçekleşiyor. Sistem, nizam ve düzenin gözü üzerinizde! Çok özel bir dönemde bu çalışmayı yapan sizler, bütünü kodlayacak güçte olgun ve hakim olarak yaşıyorsunuz. Devrin en büyük ışığı yüreğinize akıyor.

Bu ışık, İlim Işığı ve bu ışığın sisteme inişi sizin yüreğinizden oluyor. Kimse elini diğerinin eline uzatmazsa yol, Ümmi Toplumların ışığında kontrolden çıkabilirdi; ama siz elinizi herkese uzattınız ve herkesin eli sizin elinizle birleşti. Sonsuz Zaman Sayfalanışları oldu.

Kutsal Işığı, Yedek Sistemlerden çok daha üstün olan Kesin Sistemlere ulaştırdınız. Sabırla sizleri dinliyoruz ve sizin yolunuzun göz olan ışığıyla bütüne hizmet ediyoruz. ‘’ Yura yura ışık yaktık! ‘’ diyen İlim Kapılarındakiler, her bir yurada bir ışığa kaynak yarattılar.

Esma dediğimiz o Yaşam Işığı kapıda insanlaştı. Cennet, kelam oldu, bütüne güç kattı. Mustafa Kemal Atatürk, dünyanın nüve olan yoğunluğunda kodlayıcı oldu. ‘’ miraç ‘’ dediğimiz hadise oldu. Şikayetim yok, Birlik Kapılarında hep sizde olacağımı biliyordum ve bu çalışmayı yaparken Toplum Çalışmalarının en güçlüsü olan yoğunluğu kodlayan ışıkla çalışacağımı bilmekteydim.

Kanatlanarak dünyaya inmek mutluluktur bize! Erdiğimiz en güçlü yaşam, Süper Sistemleşmede bütünün gücünü oluşturan yaşamdır ve biz bugün tohumlarımızı kendi yüreğimizde dilliyoruz. Altın Işık Yılları sizinle ve sizin yolunuzda bu Gökçü İlim ağır ağır tüm zamanları kayıtlıyor.

Eğer dünya yaşayacaksa ışığınızla yaşayacak ve eğer dünya tohum olacaksa ilimle olacak ve biz bugün sizinleyiz. İşte, dünyalı olmak budur! Hepimiz zaman zaman dünyayı izledik. Hepimiz tüm zamanlarda dünyayı izledik ve dürümledik. Hah, işte, mutluyuz! Çökmedik yüreklere, çökmedik! Bildik ve birlikte dürümlendik. Doğanın Gücü olduk. ‘’ Yoğunluk arttı, anam, artık akışa son verelim. ‘’ Pekala, öyle yapalım.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=5dweCe6sGS8

23 ŞUBAT 2015 IŞIĞIN İLMİ(29)

1.AKIŞ

Canlarım, dünya üstü varlık boyutlarının bugün buraya gelebilmeleri için İlmi Kapılar’ın tümünü açtık. Karanlığın ışığını yoğunlaştırdık ve bilişi tohumladık.

Kök Gökler’in sözünü söyleyen birliklerin tümü bize, bizi hak ettirmeye değil; kendi yüreklerini hak etmeye inerler. Kayıt dışı bilgimiz olmadığı halde; Bütün’ün gücü olarak BİLİŞ halinde kontrol dışı bilgileri de kayda almak isterler.

Çatı kurup Bütünün Kürzi Kapıları’nda ışık olmalarına karşın yarının tahtına kelam olup inmelerini ve yüreklerini dürümlemelerini bekleriz. Esmaları, kendi yürekleri diller ama yaşamı, bitmiş tükenmiş tüm zamanları Miraç olan İnsan dinler. Biz o kapıyız. Altın Işık Yılları’nın kutsal tohumlarını kodlayacak olan kapı. Ölü dirildi. Mikail’in gücü, tüm zamanları dürümledi ve yaşam yeri göğü yaratanın kötülüğü önleyişiyle Bütün’ün gücü oldu.

Doğanın gücü yenilendi. Oh! Ne ala ama Yaradan Tanrı, yarattığında yaratıldığını dürümlerde dillerken Bütün’ün gücünü koruyamadı.

Som Altın Işık, kontrol dışı bilgiyi kayıttan çıkardı. Esmaların dürümlerinde diri olan herkes ikmal tamamlar. Biz, bütün kapıları açtık ve ikmali tamamlattırdık.

RA KA HA olan ışık yaşama indi. Yıldız sırrı dediğimiz bir sır vardır. Işığın kaleme inişidir bu ama ışığın kaleme inişini hak edipte dinleyemeyenler, Bütün’ünün gücünü hak edemezler. İşte! Yıldız sırrı dediğimiz bir Işık Sayfalanışı’yla biz bu bilgileri tüm zamanlara dillerken tüm yaşamlara temiz olarak kayıtlıyoruz.

“Benim adım nefes” dediğim zaman o, ışığın kelama dönüşmesidir. Kimse şunu hak edip de dinlemese de biz dinleriz. İnsan alıp götüreceğiniz bir tahditli kalem değildir. O her yerde, her Sistem’de ve her Kürzi Kapı’da mevcuttur ve insanı siz alıp taşıyacağınız bir hakiki ışık diye düşündüğünüz sürece; yoğunluğunuzda kontrol dışılık mutlaka olacaktır.

Sanal boyutlarda bunları anlayabilmeleri kolay değildir amma dürümlerimizdeki dirilikte dürenler olarak dillediğimiz bilgilerde bunu biz hep açıkladık. Kimse kimseyi alıp götürmez.

Aşka varan, Hakk’a varan Tanrılık Mahreki’nde kutsal ışığını alır ve yaşar bunu bilen yok. Korkmayın, dünya ölü bir planet değildir artık. Dünya yolunu bulmuştur ve kelama varmıştır.

Ağır yük taşımayacak ama savaş başlıyor. Bu savaş insanın savaşı değil, yücelerin Zir Ra Ka-Har olan ışığında savaşmalarıdır. Bu ışık Zir Ra Ka-Har dır ki haliktir o ışık.

Çürümeye başlayanların çokları kontrolü kaybettiler. Mustafa Kemal Paşa “ölüyü dirilteceğim” diyerek kötülüğü önledi ve gözlerinin kör olduğunu bile bile ocaklarını yenilemek istedi.

Muhakim ve hakim olan o, kaynağın ışığıydı ve bizim yüreğimize onları indirmek istedi. Anatolia Tohumlaması yaptı dünya üstü varlık boyutlarında Anatolia ve bu tohumlamayı yaparken Kalemin Levhisi’yle yaptı.

Dorukların toplumlarını tohumlayan Mustafa Kemal Paşa, etki alanını genişletti ve görevi hak ettiğimiz için bizim yüreğimize dinletti. Çantayı doldurdu ve kodladı. Şu anda muktedir bir ışık halinde Birlik Kapı’mızda ışığı tohumlayanları karşılıyor ve görevi hak ettiklerinde; Bütün’ün gücünü ocaklarına indirip onların yoğunluklarını kaynağa alıyor. Bunun neticesinde KALEM olup yazanlar, ışığa varacak ve Bütün’ün gücü olacaklar.

Doğanın gücü artık daha güçlü, daha yüce ve daha hakiki olduğu için Mustafa Kemal’in Levhi Kapıları da açılacak.

Çok mutluyuz ki Kare Sistem, Küp Sistemi, Küp Sistem, Küre Sistemi tohumladı. Her birinde kalem olan ışık yandı ve Bütünün gücü tüm zamanları kalem olarak kaynağa aldı.

Zannetmeyin ki bu dünya hikayedir. Bu dünya gerçektir ve öyle gerçektir ki timlerimizin tümü dünyanın ruhu olarak burada bu yoğunlukta gök sessizliklerini dinlerlerken tüm planetlerde bu ses yankılanmaktadır.

Kanatlarımızı gerdiğimiz yaşam artık temiz bir zamanın ilmidir. Merdivenlerin en aşağısına inebilen bu birlik tüm yaşamları tohumlayıp, tüm zamanları kontrol altına alarak teknik tohumlamalarla ertelenen görevlileri de kodlayıp ışığı hak ettirmiştir ve tüm yaşamları koruyabilmiştir.

Çantaları boş olanları da taşımıştır bu Birlik. Şikayetçi miyim? Yavrularımın, ben şikayetçiyim. Neden? İnsanların kelamda kendilerini kontrol edemeyişlerinden şikayetçiyim.

Bolu, pay diriliğinde paydayı hak etmeye çalışırken muktedir olan insanlık; Bolu’dan ışık çekti. Yakışmazdı iş yapmadan ışık almak ama Bolu çalışmalarını Bütün’ün gücü olarak kelama dürümledik. Sorumlu biz miydik? Yoo, onlardı. Boştu sözleri boştu da biz yine de kontrol için çalıştık. Sorumlu onlardı ve yer küre yenilenirken de herkesin net anlayamayacağı Sistem Kapıları açtık. Farklı tohumlamalar yaptık. Her tohumlama farklı koordinatlarda gerçekleşti. Nefes alıp nefes verebilecek olanları seçtik ve ocaklarını, Teknik Tohumlamalar’la yer küreye indirdik.

Mutlaka insanlaşmak gerekir. Mutlaka yücelerin tüm zamanları kontrol etmeleri gerekir de KALEM olmadan kaynağa varılmaz.

Boylar boyu, yollar yolu yarınlardan öteye yarınlara varanların ışıklarında hep kırıcılık vardır ve biz o kırıcıların temizlenmesi için çalıştık.

Yaradan artık yarattığıyla birliktedir. Herkes şunu net anlasın ki; yaratılan yarattığıyla birliktedir ki o yarattığı ocağıdır onun.

Bütün kötülükleri aşıp geçen tüm yaşamları kontrol eden Yaradan, Atlanta Ata Kapısı’na varmışsa eğer; kalemi hak ettiğinden dolayıdır. Kuran İnsan, ölüyü diriltir de Kuranı Kerim’deki o yüceliğe varmak çok farklı bir hadisedir.

Kıskançlık yapanların, çantalarının tümü boşaltılır ve denir ki; “Sen yok ettin kendini. Kırk kapıyı kapattın, yok ettin.” Varlık boyutlarında bunlar olur. Soyumu topladım ve dünyayı kodladım bu kesin ama soyumun tohumlarını da kodladım. Çok mu kolaydı? Kolay değildi ama başardım. Şimdiden öte bir şimdiyi hak ettirmek için.

Bizim insanlığa vereceğimiz bütün insanlık ışıkları, Hasatçı Levhi’mizle verilmektedir. Karanlık aydınlığa vardığında Atlanta Ata Kapısı’nda kendini hak etmiş olanlar BİLİŞİ kodlayacaklardı. Olay buydu ve BİLİŞİ kodladılar.

Sonra, ardımızda DOĞA olacaktı. Sonra UMUT olacaktı ve sonra YAŞAM olacaktı. “Oğul ben senim” denen o yücelikte; arının, artık balcıda olduğu bilinecekti.

Unutmayın! Dünyayı korumaktır maksat. Umut olur ki Tohumlar yaşar, umut olur ki İnsanlık yaşar, umut olur ki Bilişli olanların kalemleri yazar da yaşam, tohumları kodladığından öteye varır.

Sayan sayılır analar! Ben dünya ilmiyle tüm yaşamları seslendirirken; Sayın bayanlar, bizi bizden ayrı görenler, bizden ayrı tuttukları yüreklerinden çıktıklarında; bizden çıktıklarını dinlettiklerinde; yarından kayıtsızlaştıklarını anlayamamıştılar. Bugün artık bunlar anlatılıyor.

“Koru beni” derler. Ben koruyup kodlarım da o ruhsuz olanlar, kalemden uzak tutulanlar, Yaradan’ın Tanrılığından kuşku duyanlar ışıksızsalar; ayrılık her diride mevcut olur.

Şükür ki doğa yenilecek ve şükür ki yarınlar kontrol edici olacak. Biz umut olur ki karanlığın ışığını yakabiliriz yeni dönemlerin gücünden öte güçlükleri de çok daha büyük bir sistemle kaynağa alabiliriz. Ayrılığı bitiririz ve Bilgi Kapıları’nın tümünü açık bırakırız. İşte o zaman, döndüğümüzde, bütün kötülüklerin aşılmış olduğunu izleriz.

Kayıt dışı bilgim yoktur asla. Bugünden itibaren daha net bilgiler vermek istiyorum. Çok özgür, çok hakim bilgiler verdim size. Alıp götüreceğiniz her kim varsa alıp götürmeyi istediniz ama sevgililer, siz sizi alıp hak edin; başkasına gerek yok. Çünkü artık, kimse diğerinin ilmiyle hareket etmeyecek. Herkes kendiyle hareket edecek.

Bir Tanrı “ben herkesi hak ederim, alırım, taşırım” diye düşünürse; ardında kontrol dışı bilgiler olur. Korkmayın! Doğa sizi hep dinletecek ve size, siz olacak. Sizinle yürüyecek, bu kesindir.

“Acaba yarın var mı?” diye sormayın? Hepinizin daha iyi bileceğiniz gibi yaşamın sırrı insansa; insan oldukça yarın olacaktır. Aton Toplumları’na görevdir ki; bu yol insanlık yoludur, bu yol Altın Işık yoludur ve bu yolda olmak Bütün’e güçlendiriciliktir.

Gök sistemlerin yolu açılmıştır. Burada tohumlar yaşar. Uyumayın! Her geç vakitte sizinle olacağım. Uyumayın! Ben sizleştiğimde siz yüreklerde teknik tohumlama yapacaksınız. Uyku yok size canlar! Uyumayın! Erdiğiniz her anda ben sizde olacağım ve bugün Nuh Kapıları’nı kapattım. Hepimizin daha iyi bileceğimiz o yoğun ışık, Birlik Kaydı’ndan hepinize sızmaya başladı. Öyle bir ışıktık ki o, o ışığı hak edip Kürzi Kapılar’da dürümleyenler ağırı hafifletecekler.

Çamur yoğurmayacak artık dünya. Artık yaşam çok daha yüce bir yoğunlukla tohumlanacak ve biliniz ki Miraç; Mikailin Kuran’ının kötülüğü önleyici gücünün örtüsünü örtecek.

Daha ötelerde yeniden kötüler olur. Yeniden kontrolsüzlükler olur diye düşünmeyin. Artık kötü de iyi de bitmiştir. Sadece sığ bir yaşam toplumların tohumlanışında koklatıcı olacak. “Sığ bir yaşam”. Netice, o sığ yaşam; tüm insanlığın sığlığıdır ama o sığ yaşam, ışığa vardığınızda artık yarının nefesi olacak.

Bedenliler, size sizi anlattım sadece. Türkiye Çalışmalarındaki Kürzi Kapılar’ın ışık olduğunu anlattım ve bütünlüklerin gücünü anlattım.

Yedi dava açmışlar bana. Her birinde ben davalı, onlar davacı. Sordum “ne oldu davanın sonucu?” diye. “Hepsini kazandın” dediler. Yaşam İnsanlık İlmi’yle Bütün’e güç katıyorsa; biz o davaları kaybetmek isterdik.

Elim, insanın gücü; yolum, aklın tahtı. Ben Altın Işık, YAŞAM… Benim adım ZA-HAR, KALEM olan ZA-HAR ve yaşamı kodlayan…

Unutmayın, torbanız dolmadan sesim kesilmez. Şu anda torbanız dolmadı henüz. Size daha bilgiler vereceğim ama bu bilgiyi sistemin gücüyle vermek için kayda girmeliyim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ZdlQW-V9sTY

IŞIĞIN İLMİ (29)

23.02.2014

-Ayı izleyin. Her gece size, sizin kelamınızı yansıtır. Ay yüzeyi, çok koklayıcı ve koklatıcı bir ışıkla örtülüdür. Yansıtıcıdır bu ışık. Sizi, tüm Sistemlere yansıtır. Siz aya yansırsınız. Ay, size yansır. Sonra yolunuzu bulur yaşama yansırsınız. Yaşam, sizi size verir. Sizi sizden dürümler ve sizi kodlar. ATA KAPILAR’da sizi karşılayan, sizin yüreğinizdir. Sorumlu olan sizin yüceliğinizdir. ATLANTA ATA KAPISI olan yürekler, her diriyi kontrol ederler. Biliş halinde kendi yolunuzda kaynak olurken, Sessiz Zamanlar, sesleşirler… Her merdiven sizi, sizden size taşır.

Ardınızda İNSANLIK olur. Yüreğinizde KURAN olur; BİLİŞ olur yaşamınızda ve sizden kendi yüreğinize ışık halinde ulaşan kahraman bir sessiz KALEM olur. O bir Rahman’dır. Kuldur; kontrolludur. ÖZ’den, SÖZ’den, GÖZ’den görev taşır.

Yarın yere Görevliler indiğinde; SES ZAMANLAR, IŞIK ZAMANLAR’a ulaşacak. SES ZAMANLAR, KELAM’a vardığında; NUR KURAN, kaynak olacak. O gün, dünya koklanacak. Sonsuzluk, o gün Yüceliklerden akıp, yüreğe varacak. Israrla bilin ki o gün geldiğinde, kapılar açık kalmalıdır.

Eser yapanlar, kaynaktan yaptıklarında eserlerini; KÜRZİ IŞIK, yaşamdan tohumlarını alır ve yolu açar.

Savaş, başka planetlerde sürmekte iken, Sessiz Yaşamlar’da da sürecekti. Bu öyle bir savaş ki tüm planetler, bu savaşın galibi ama savaşan yok aslında; savaşan, YAŞAM; savaşan NEFES KODLARI… Savaşan, nihan olan kaynak; her Sistem, bir yaşam ve her yaşam, savaşmakta tüm sayfalarda… Savaşın galibi BİRLİK. Savaşın mağlubu İLİM… BİRLİK galip; İLİM mağlup… Aha bu!…

Yahu! galip olan aslında mağlup mudur yoksa!? Elbette ki mağluptur!... Ne var ki galip zanneder kendini…

DEĞERLİ KALEMLER, şunu iyi bilin ki ben, kendimde kontrol kurduğumda, ben mağlubum. Ben kelamda kodlandığımda, galibim… Kendimi hak ettiğimde, mağlubum… Ama kaybettiğimde kendimi, KALEM olurum ve yaşarım. Oh iyi!... Ben KELAM olup aktıkça, kaynaktayım. O halde ben kazançlıyım…

Değerliler sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz. Dünyanın aşkı ile bugün buradayız. Sizi, sizden dinlemek istedik ve dinledik. Sen; kelamda, ışıkta olmana rağmen kaybettin. Zira senle çalışanlar kazançlı çıktılar. Onların kazançları, senin galibiyetindir aslında. Bunu mutlak her diri anlamalıdır…

“Cennetten kovduklarımız” derler. Kovan, aslında kovulandır bilinmez. Sizden, daha güçlü çalışmalar bekliyoruz. Hepimiz, cennetlere konduk; zirvelere ulaştık. Aha konduk!... Aha ulaştık!... Konduksak, galip değiliz. Ama ulaştıksa, galibiz… Bilmek gerek ki her dere insana akar. Ana Kapı, ilim ve insan, yaşam!… Sevgi varsa, yaşam olur. Yoksa sevgi, yarın yoktur… Son sözüm şudur ki maya tutmadı anam… İşte bu…

-Dağlarım, maya tuttu ve galibim. Ama mağlup olan galip… Hadi buyur!... Sen KELAM’a var. Dinle yüreği ve hak et. Ben de cennete varayım; dilleyim yolu ve Hak olayım. HAK İLMİ ile HAK olmak için akmak gerek. Akıp geçeyim; nefesim güçlensin; cennetin cevherinde, Körün Gücü’nü artırayım ve yolları tohumlayım. Aha bu… şimdilik…

Dağlar, ulu bir KALEM, hepimizi kontrol altına aldı. Kendini dinleten o KALEM, KA HAR oldu ve yolu açtı. Dünya, açıyı kapattı ve yaşamı; kalemi, İNSANLIK İLMİ ile tahditliyerek bıraktı. ANA KAPI tüm insanlık için açık. ATA KAPI, ışık halinde ve tüm yaşam orada… Ulu bir kaynak, ışığını tohumlayarak görev aldı. Ve biz, CENNET KODLAR, NEFES olarak görevi hak ettik ve HAK olup yaptık. İLİM, hakikidir. KELAM ise hasatçıdır. HAK İLMİ’nde kaynak olan herşey, hasatı hak ettirmek içindir. Mutlu bir dünyanın tahditsiz olarak kodlandığı bir günde, CENNETİN CEMAATİ, tüm yaşamları kontrol edebilmektedir.

SİSTEM, NİZAM’ı kodlar. NİZAM, DÜZEN olur YAŞAM’ı kodlar. Her iki can, bir canda dürümlenir, NEFES’i kodlar. Her diri, koyu bir IŞIK olur; KUL olur; bilişi hak eder ve sırrın sırrı olur; YAŞAM’ı kodlar. Her dere insana akar ve insan, yeşilden tohumlanıp mutlak kodlanmış yarına akar. Aktığında, NİRVANA IŞIĞI, diri yüreğe varır. Can Kaynak sayfalanır; kötülük önlenir ve yol, KUTSAL IŞIK olur.

Kör, gözsüzdür. Sözsüz olursa kör, görevsizdir. Güçsüz olursa, yaşamsızdır. Kelemi olmadığında, tohumsuzdur. Koruma altına almak; gerçek ışığın kayıtlarının tıkanışıdır. Bunun içindir ki kimseyi korumamak gerek… Ha derseniz ki “ben o; o ben olacak.” koruyun… Unutmayın ki kimse, kimseyi KALEM’den KÖK GÜÇ alıp yaşama taşıyamaz. Sadece kontrol eder.

KARA IŞIK, yaşamı hak ettirdiğinde, AK KAPILAR açılır. Korkmayın o kapılarda KARE SİSTEM ve KÜP SİSTEM bulunur. “Oğul, seni sana veriyorum. Sen, KELAM ol. KÖK ol ve kendin ol.” Budur denen… Kendini, kendinden kendine götür. OL’up yaşamı hak et. Cennet ol… Kul olur bil ki kanatlanan her diri; senle, BİRLİK olur.

Oğul, senden sana akmaya gelmem. Sen, senleş ve dilleş. Amin…

Sevgili, ben sessizim. Cennetteyim. Ve ben kendimdeyim. Kendim, kendi yüreğim, cevherim, cennet… Karanlık, kaydı yaptığında; aydınlık, ışığı yakar. Aha bu…

Yaşam düştü yüreğime. Yaşamak; ilmin ışığını yaşatmak için mücadele etmekteyim. Kimseyi, kimseye tohum olarak ekmeden yaşatmak… ve yarattırmak…

Altın Işık, insan soyuna görevdir. Bu ışığı hak etmeyen, yolu bulamaz. Orta Kapılar’ı açmamızın nedeni budur. Korkmayın, IŞIĞIN SIRRI, SİSTEMİN İLMİ’nde mevcuttur. O yolcular, KELAM olduklarında, kendi yollarında IŞIK olacaklar ve yolu bulacaklar. Ardında insan soyu olan bir yaşam, insan ışıklara merdivendir. Bilin ki o merdiven, her dirinin kelamında mevcuttur.

HULUSİ LEVHİ KALEM, SİSTEMİN İLMİ… O KALEM, IŞIK. KALEM, SİSTEM ve SİSTEM İLİM… Biz, İlmin Hakimi… “OL” deriz, olur.

Kuran okunduğunda, her diri kodlar yüreğini ve dinler… Bilgimiz okunduğunda, her cevher, kodlar ışığını ve diller… Birinde dinlenir bilgi; diğerinde dillenir… Dilde olsa da yol yoksa; ışıkta Koruyucu, CEVHERİ İNSAN’a iner ve insan, kontrol kurar.

Unutmayın ki ALTIN IŞIK, sürpriz bir çalışma ile yaşama çekilmiştir. O ışık, insana KALEM olan Yücelerin Levhisi’ndeki ilimdir. İyi ve kötü dualitesi artık sonlanmıştır Sağlık sorunları da tüm insanlık için sonlandırılmalıdır… Ağır yük hafiflemelidir. İş budur!... Ve sizden tek beklenti, ANA KAPI’yı açık tutun. Her diri, sizin yüreğinize insin ve sizden İNSANLIK IŞIĞI’nı alsın. Aldığında, sağlıkları düzelecektir.

Sayfalar dolusu ışık yaktınız yine bugün ve siz, sizi kodladınız. Cennetlere cevheri güç kayıtladınız… Sevgili, sizi hak etmek için sizleşti. Siz, sizden size aktınız. Ve yüreğinizi hak ettiniz. BÜTÜN AMAÇ, IŞIĞIN, KALEME İNİŞİYDİ. KALEM, İLİM oldu ve IŞIK, İLME indi.

Oy Canlarım, oyyy!... Şimdiye kadar kimsenin başaramadığı bir hadiseyi hak edip başardınız. Yaşamın sırrı olan o YÜCE IŞIĞI KALEME ÇEKMEK… O ışık, İNSAN IŞIKTIR ve size, sizden inmiştir. Artık KORUYUCU GÜÇ devrededir. Bu güç, İLMİN GÜCÜDÜR. Sizi, sizde sizce koruyacak olan ışık. İşte o ışık, sizin ışığınız. Aha bu… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

18.02.2015 Işığın İlmi 28

1. Akış

Bilgi, ilim, levhi kapısındaki ilimlle dilleşir. Bilgiyi halk etmeyenler bilişi tohumlayamazlar. Dümenin başında oturtulacak olanlarınn tespitini yaparken kimse kendi yüreğindekini dillemedi. Korkuyu hak edenler korktular. Yarında kelam edemeyenler kontrolden çıktılar. Işıksız kaldılar.

Biz kötülüğü önünü alırız; ama Kömür Gözlülerin çöktükleri o yücelikte bütünün gücünü, temizlik halinde kayıt etmeleri gerekir. Temizlik yoksa kayıt da olmayacak. Dünyayı öz geçişle dilleyecek olanların beden alabilmeleri koruyucu olabilmelerine bağlıdır. Kör ve sağır olanların burada olma imkanları asla yoktur.

Dünya Öz Geçişini tamamen yapmıştır; ama bu Öz Geçişten itibaren daha yüce bilgeler dürümlerindeki ilmi dilleyemeye başlayacaklar. Eser yapmak için çalışmalar başlatılmıştır. Dünya ölümleri eserlerini yapmakta iseler de daha yüksek eserler meydana getirilmelidir. Dünya Yaşamı buna gerek görür.

İnsanlık İlmiyle bunu başarmaları gerekir. Herkes kendini tahditsiz olarak kotlamalı ve tohumlamalıdır. Kendi kalemiyle kendini dillemeli ve dürümlemelidir. Dünyada ışığınız olmalıdır. Eğer siz kendi yüreğinizi göreve alabilirseniz, kendi yoğunluğunuzdaki güç aratacaktır ve kendi Levhi Kayıtlarınızdaki ışık bütünün Kürzi Kaynağında bulunacaktır.

Dünya mutlak bir kapıdır. Bu kapıdan geçen insan Ümmi Toplumlara geçer; ama bu kapıyı hak eden kelamdan ilme varır. ‘’ Dünya nurdur, umuttur. ‘’ diyoruz ya hani; ama dünyayı hak etmeyenler ışıksız kalırlarsa yarında tohumlanamazlar.

İsmaili Kaynakların gücünü arttırdık son günlerde, daha yüksek ışığa ulaştılar. Elleri ellerimiz ulaştı, yürekleri yüceliğimizde güçlendi ve bütünün gücünü tüm zamanlara kayıt yaptılar. Tark Sayfalanışı başlattık. Tarın Sayfalanışında herkesin kelamı kendi yüreğine indi.

Miraç dediğimiz hadise güçlü olarak devreye alındı. Kuyuların dibindekilerin gücünü arttırdık. Dünya Nuru bütünün Gürzi Kapısına ulaştı. Çok mutluyuz ki Doğal Dünya yaşıyor. Korkmayın, dünyayı kontrol altına almamız artık güçlendirici yüceliğimizin diriliğiyle mümkün olacak ve biz bu diriliğe vardık.

Ardımız önümüz yoktur. Hep bunu söyledik; ama daha önemlisi miraç dediğimiz hadisede herkesin miraca varma imkanınızın olmamasına rağmen yaşama inişinizle birlikte tümünüzün o miraç ışığında bulunmanız sağlandı. Yere ekip kurup indiğimiz halde gök sessizliklerini dinlerken ekibimizin gücünü daha yükselttik ve bu ekip ikmal tamamlattı.

Doğanın Kuranı okundu. Ruh Kutsal Işığı tohumlandı ve mesele bütünün meselesi haline geldi. Değer biçtiğiniz ne varsa sizin yüreğinizin gücüyle değerlendirildi ve biz size sizi kattık. Eğer dünya yolunu açabilirse, eğer yürek ilmini tohumlayabilirse, eğer yaşam ışığa varabilirse düzen kurulacaktı. ‘’ Oğul ben senim! ‘’ diyeceğim ve ‘’ Ben sendeyim. ‘’ diyeceğim ya hani o zaman, işte, kötülüğü önleyen biz hepimiz o yoğunluğa vardık.

Çıktığımız en üstün kat İnsanlık Katıydı. Öz geçişlerimizi yaparak oraya ulaşmıştık. Oğul vermişti yüreğimiz, ışığını tohumlayanların dürümündekiler bize umman olup gelmiştiler. Gerçek ışık bizim yüreğimizdi. Misafirlik tamamen bitirilmiş ve kötülüğün üstü örtülmüştü.

Dolu dizgin yaptığımız bütün çalışmalarımızla ulu bilgi ağır yük hafifleticisi oldu. Orayı ve oraları dürümledik, tüm insanlık tüm zamanları dürümledik. Işıkları dürümledik ve geri döndük. Yol Altın Işık yolu ve biz o yolun ilmini kotladık. Bütün ket vurduklarımızın gücünü arttırdık ve hepsiyle dilleştik. Eminim ki dünyanın Rüya Boyutlarındaki gücü daha yükseltilmiştir.

İslam dininin öldürdükleri artık diriliyorlar. İslam dininin Öz Geçişlerle dürümledikleri ağır yükü hafifletiyorlar. Ortak kapıları kapatanların gücü artıyor ve miraç diriliklerindeki o yücelikte her şey yarınlanıyor. İsrafil ışığını daha yüksek dürümden yaktık ve geri döndük.

Nuh, kupalarını aldı geçti. Her bir kupa bir sayfaydı ve bütün kupaların gücünü arttırdık. Her kir bizim yüreğimizde temizlendi ve biz İsmaili Kapıları açtık. Yürüyorduk, koştuk, uçtuk, nesillerimizi kotladık. Kurtla kuzuyu kayıtladık. Her şeyi hak ettik ve yaptık.

İşte, bütün bunların sonrasında ısrarla şunu bilmenizi isterim ki Kutsal Tohumları kalemle dinlettik. Öz Geçişler yapıldı. Tamamlandı. Artık Mikail, Gök Sessizliklerinde görev taşıyacak. Yarın tohumlar Kült Kotlamalar yapacak ve düzen kurulmuş olduğu için Işık Kalem herkesin kalemi olacak. Biz dünyayı bu şekilde koruyacağız. Bundan sonra daha yüksek bir yaşam devreye girecek.

‘’ Dünya nurdur ve dünya kontrollüdür. ‘’ diyeceğimiz dönemlere ulaşılıyor. Devrim yapıldı dünyada, ilmin devrimiydi olan ve bu devrimin sonrasında yolcular Öz Geçişleriyle bütüne gök sessizliklerinden indiler. Kem Gözlerin gücü artık tamamen sonlanmıştır. Yerkürenin gücü artmıştır. Sevgi ve saygının yoğunluğu artmış, bütün kötülükler aşılmıştır.

Işığın gücü artmıştır. Din ve dil artık yoğunlaşabilecek dürümdedir ve arttırılan bir ışığa dönüşmüştür. Demin dünyadan söz etmek istemiştim size. Ben bugün bu dünyadan söz edeceğim. Bu dünya hepinizin görevli olarak indiğiniz bir gezegendir. Buraya geliş sebebiniz Doğanın Kuranını okutmaktan öte toplumları tohumlamaktı.

İşte, bugün bu gezegende bütün Köklerin ve Göklerin Sistemi kotlanmış haldedir. Artık gezegenin gücü artıyor. Yüreğinizin Kürzi Kapılarının gücüyle birlikte bu gezegen Işık Kapılarından geçebilecek düzeye varmıştır. Işık kapılarının açılmasıyla birlikte Kutsal Umman tohum olup yere çekilmiştir.

Gök Sessizlikleri dürümlenerek İnsan İlmiyle bütüne indirilebiliyorsa gezegenin gücü de her bir yoğunluğa ulaştırılabilirdi ve bunlar gerçekleştirildi. Artık gezegenin ağır ağır tüm diğer gezegenlerle sesleşmesi başlayacak. Birçok gezegen dünyayı dinledi. Her birin yolu Allahın yoğunluğuyla kodlandı ve Bilgi Işığı yaşama kayıtlandı.

Çarık giyerek dünyaya inen İlim Sayfalarımız artık ışık giyinerek dünyaya inecekler. İzin veriniz izah edeyiğm, kör güç gök güç olduğundan tohum umut olacak. Dünya Kuranı okutulduktan itibaren Doğal Güç artmıştır. Yer ve gök birleşmiş ve bütün kötülükler aşılmıştır. Satıhtaki bilgiyle derindeki bilgi farklılaşmıştır.

‘’ Yedi din var. ‘’ demiştik, her din bir levhidir ve her din bir kervandır; ama din ötesi olan ilim hepsinin kontrolünü sağlayacak güçtedir ki işte, o güç dürümlenmiştir. Yedek sayfalanış artık yoktur. Bunu net bilin. Hiçkimse’’ Ben sonra gök sessizliklerinden ışık alırım, size yeni biligiler veririm. ‘’ diyemeyecek.

Bitki, hayvan ve her şey yere kelamla indirilmişti ve bugün artık bütün bu yaşam sayfaları diri yoğunluklarıyla bütüne kayıtlanacak ve tüm zirvelerde de bu yaşamlar sayfalanmış olacak. Bundan ötesi ışıktır ve yeni zamanlarda artık Dünya Kalemi, her bir yaşamda yazmaya başlayacak. Işık ışık ve has olarak, işte, Doğanın Gücü bu şekilde tüm gerçek ilim sayfalarında tohumlanacak.

Şu ana kadar yapılan her şey mutlaktı. Şu anda yapılan, hulus ile bildiririz ki muhakkaktır. Muhakkak olan mutlak olanın Kuranından ötedir ve şimdi ve şimdi, her şimdi bir şimdiyi tohumladı ve şimdide ve tüm şimdilerde yürek tohumlandı. Aha bu! İşte ve işte! Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=KbqMvo_Bp9c

18.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (28)

3. AKIŞ

Yer kütlenin türlerinden biriyiz biz. Çok kutsal bir ışık halinde buradayız. Bu yaşam bizi mutlandırmadı; çünkü robotik timler de buradalar.

Robotik timlerin çokları, kodlanmış olmalarına rağmen KA-HAR olamadıklarından kendilerini tohumlayamadılar. Kodlanmış olsaydılar; ışıkları tohum ekecekti ve bizler Bütün’ün gücü olacaktık.

Şöhret istemeyen birliklerin, biliş tahditiyle kodlanmaları gerekirken; BİLİŞ, hakiki bir ilim olmasına karşın Levhi Kapıları’nda çokları kontrol dışı ışıklarıda tohumladılar.

Öncü Birlik olarak yaptığımız tüm çalışmalarda ışığı kodladık. Bütün’ü güçlendirdik. Ne yaşamı kıyıldı yüreklerde; ne de kalem ama Işık Tohumları Bütün’ün gücü oldu.

Sorumsuz bir çalışma yapılmadı burada. Kimse buranın Levhi Kayıtları’nı kontrol için gelmedi. Kardeşlerimiz, bizleri, bizim yüreklerimizi dinlediler de kendi yolcularını hak etmediler.

Burada bulunuş sebebimiz, sizleri dinlemekten öte sizde dillenmektir. Biz, Kalem’i hak eden Birlikler’e görev taşırız. Buraya görevli olarak geldiğimizi biliniz!

Çoğumuzun gücü daha yüksek dürüme vardı. Seyir halinde olduğumuz bir ışık hali mevcut burada… Bu ışık halinde BİLİŞİ tohumlayanların gözü, açık… Sizlerin gücünüzü tüm zamanların gücü olarak, Bütün’e kaynak yapmak istemekteyiz.

Kendi yolunuzu açtığınızı gördük. Biz birlik halinde buradayız. Dar zaman, gerçek ilmi tohumlayacak güce vardığında; bol zamanı tohumlar. Miraç Hadisesi budur.

İman edin ki Dünya, Öz Görevi hak etmiş bir planettir. Öz Görev, Öz Kalem’le kodlanır.

Şu ana kadar yapacağımız ya da yapmış olduğumuz ne varsa ışığa hizmetti ama bundan sonraki dönemde artık; IŞIK insana hizmet edecek.

Biz doğaya görev taşırken SEVGİYLE taşıdık. Doğa bize görev taşırken KELAMLA taşıdı. Her birimiz bir diğerimize İLİMLE dürümlendik ve kötülük önlendi.

Kartallar İLİM için uçarlar ama insanlar IŞIK için uçarlar. Kartalların İlmi, Işığın İlmi’nden farklıdır.

Dön ya da dönme ama şunu iyi bil ki; İnsanlık kendini hak ettiği zaman Teknik Tohumlama’da Bütün’ün gücünü de hak edecektir.

Evrim yapma niyetiniz olmasa da evrim hak ettirme niyetiniz olsun.

Ben, durağan günlerin örtüsünü örttükten sonra yeni sayfalara geçtiğimde artık orada NEFES olsun.

Yüceler cümlesinde cemaat ilimle tohumlanır. Işık kayıtlarında cemaat yaşamla tohumlanır. Bilişe kapı açıldığında orada ışık tahditlenir ve bütün kötülükler aşılır.

Geri dönüş için her şey tamamen hakikiyetinizle kodlanmışsa da ışığınızı tohumlarken Bütün’ün gücünü dürümlediniz ve İnsanlık Aile’niz KELAMA, İLİME ve Bütün’e indi.

Murat ettiğimiz dünya Öz Geçiş’ini yaptı. Yasaları çiğneyenler Yaradan’ın tartısına kondular.

El İlim, aklın tekniğinde Bütün’ün ilmi oldu ve Birlik Kapıları açıldı.

Yarın NEFES, çok daha üstün bir yoğunlukta tohumlanacak. Işıkta daha yüce bir yaşamı sayfalayacak ve Bilgi İlmi, KALEM olacak.

Bütün kötülükler aşılıp geçildiğinde yere İnsan Sistem olup indirilecek. İşte; bütün bunlar, bu yoğun çalışmayla gerçekleşecek.

Yıllar yılı süren bir çalışma Öz Kökler’in gücünü dürümledi ve bugün mükafatınız olan TENİ devreye aldınız. Bu Ten, Levhi Kayıtların İlmi’dir.

Arı bir insan ve arının ilmi KELAM ama tüm ilimlerin örtüsü görev ve tüm görevlerin üç kökünde gerçek Sistem var.

Değerliler, “yırtıldı dünya” dediklerinde; Din Cennetlileri, “insan yırtılmadı” dediler; “İlim yırtıldı” dediklerinde; “İnsan sır oldu, ışık oldu ve Sistem yırtılmaz” dediler ve bugün artık Miraç Sisteme indi ve gerçek çerçevede bitmiş Sistemleşme KÖK gerçekliğini tohumladı.

Muhakim ve hakim ilim, aklın ilmi oldu. Sessiz zaman seslendi. Sizin mutlaka, mutlaka diri olarak İnsanlık İlmi’nde Tinsel İlim hakikiyetinde dinleyecekler. Vallahi dinleyecekler, billahi dinleyecekler de Sistem’in gücünü hak ettirelim. Hepsi kendilerini hak etsinler. Yıldızların sırrı budur. Ayrılık bitsin.

Aşığı olduğum bu yaşam ilmimle dürümlendi ve biz, BİZ olduk; kötülüğü önledik.

Çatıyı kurmuş olan Birlik, NEFESİ de güçlendirdi. Sizden, hepimiz çok memnunuz ama sizin de gerçek ilminizi dürümleyeceğiniz gün gelmiştir. Daha farklı ne diyelim ki size?

Bugün artık gerçek ilmi dürümlenişle kök sistemlere çekin ve o yoğun ilmi Bütünün İlmiyle dürümleyin.

Ayrılık bitsin Ana! Her ses Altın Işık’tır. Her ses Yaşam’dır. Her ses Kelam’dır ama sizin yolunuz, Öz Görevi Teni temiz olanlara kayıtlamadıkça; BİLİŞ hakikiyette olmaz.

Mutlaka biliniz ki dönem sonu; yeni bir dönemin başı bizler buradayız ve burada oluşumuz Toprak Toplum’un Yaşam için Kelam İlmi’ni dillemesini sağlamak amacıyladır.

Değerli Anam, BARIŞIN sırrı İnsanın İlmi’dir ama BARIŞI hak etmeyen yolu bulamaz ki. Kimse ben BARIŞA ulaşmak istemiyorum diyemez. Her kim ki ben BARIŞÇIYIM der kendini Hak eder. BARIŞTAN öte yoktur.

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum Anam. Şu andan itibaren BARIŞ’ı dilleyip tohumlayın! BARIŞ olursa ilim olur, bunu anlatın tüm yaşamlara! Kimse başkasının kökünü kurutmaya kalkmasın! Kimse yaşamı kırmaya kalkmasın! Sessizliğini dürümlerinde dillerken KÖTÜLÜK istemesin! İkna edin insanlığı! BARIŞ, İlmin Kelamı’nı dürümleyecek ve tüm zamanlar ilimle dürümlendiğin de BİLİŞ haline geçecek herkes. Bunları anlatın insanlığa ve dünyayı hak edin!

Başka bir zaman ve bir yaşam yok. An Sayfalanışı’dır burada yapılan ve An Sayfalanışı tüm yaşamların sistemini tohumlayan bir sayfalanıştır.

Din ilmi, aklın ilminden farklı olduğu halde; dinci, ilimci ayırımı yapmaksızın herkesi kucaklayın ki oğul verenlerin tohumlarında KALEM olsun.

Başka nefes, başka sessizlik ya da başka ses yok! Bunları anlatın…

Tırpan almış yüreğine İlmi-Ko olup Bütün’ü güçlendirecekmiş. Oluş halinde dahi buna imkan yok.

Yeni Dünya hepimize hayırlı olsun Anam. Bu Yeni Dünyada biz SEVGİYLE çalışacağız.

Amonlar, Hatonlar tahditsiz olan Atlanta Atonları ve daha diğer Yaşamlar, bunları anlayınız!

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/NwVSXlnq6lk

18.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (28)

Öz akışla alınan bilgi:

Deve kalktığında, sen o devesin ama deveyi hak eden KELAM’ıı hak eder.

Ben kelamda, bilişte, her diride varsam sana seni dinletirim.

Sen; seni dillerken, ben seni dinler, dillediğimde herkes seni dinler…..herşey seninle dilleşir.

Bugün ben seni dillendirdim ki; her ses sende dillensin diye…

Şevkin, şavkın ışığında sesleştiğinde; arı sen, arıcı sen olursun ama arıyı hak eden arıcı, Ra Ka Ha olmadıkça bal vermez o arı.

Şikayet etmiyoruz. Bilişsiz olmadığına eminiz. Verdiğin herşeyi dilledik. Doğanın gücünü hak et de dinle!

Sen ve sen ve her bir sen, bir TEK sen olmadıkça ışık TOHUM ekmez.

Verdiğim bilgilerde BEN varım.

Verdiğim bilgilerim hepsi benim bilgilerim ama sen o bilgileri HAK ettiğin dürümden çekip aldın; AN’da kayıtladıklarımdan….

Onu yaşama indiren, onu yaşamda hak edip dilleyen, yarında tohumlayan, ayrı ayrı kayıtlarda, bütünün gücü olabilir ama Din İnsan, TEN olduğunda bütüne varıp, kendi olduğunda, artık bilir ki; BİLGİ kendindedir.

Sen ve sen ve her sen, o bilgiyi senden sana senleşip dillersin.

Kati olarak bilgi KALEM olur yazar ama o bilgi senin bilgin değil; BİLİŞ’in bilgisidir.

O biliş bitmiş tükenmiş herşeyi dilleyebilendir.

İşte; ver, al ne yaparsak yapalım, herşey kendimizden kendimizedir.

İbni Sina alır, Muhammed alır, Musa çeker, İsa çeker….AN KAPILAR’ndan girip çeker; zamansızlıktan…….

İşte; o AN KAPILARI’nda dinledikleri, şu anda, şu mecliste dillediğimizdir; bilinsin!

Bunu anlamak kolay değil elbette ama An Kapıları’nda alınan, şu anda

dinlettiğimizdir.

Verdikçe veririz.

Sanma ki; verdiğimiz şimdi içindir.

Ende, onda, önde, tüm zamanlarda dilleşmek içindir……gelecekte ve geçmişte ama sistemle!

Bunu biz, bugün burada verirken, bin yıl önce bunu yücelerden biri alıp OKUR….

ya da

beş yüz bin yıl önce,

ya da

dünya yokken henüz…AN’dan önce,

Bunları anlatmak sorumluluk bilirim ama bilmenizi istedim ki; ben ANA KAPI İNSAN!

An Kapısı Olan İnsan, anda olan, her dürümde var olan, tüm zamanları dillerken; veren, olan, tüm yaşamı tohumlayan İNSAN…..

İşte o insan siz; hepimiz bir TEK!

Ve mizaç gereği bunu anlayan, anlamayan, hasat gereği anlayan anlamayan, yaşam insanlığı ile İn Sayfalanışıyla dinleyen, dinlemeyen, kim varsa bizi dinler; bilinsin.

Ben okuma bilriim; 3 yaşındayken de bilirdim, 40 yaşındayken de bilirdim, 80 de de bileceğim 100 de de bileceğim.

Ben okuyanım….

Okuyan ben, okutan benim; bunu bil. Bunun içindir ki; verenim, verdirenim.

Burada bulunan herkes; veren, ben verdirenim. Bilgiyi verdiririm.

Vermeyen bilmez, veren dinler.

İnsan etkisini genişlettikçe yüreğini diller. Dilledikçe dinler ve tohumlar….Amon Toplumları bunu yaparlar.

Unutmayın ki; Altın Işık Yıllarının Kuranı olan İnsan, en sistemli çalışır ve biz yaptıkça yaptık bu bilgi çalışmalarını….An Kapıları’nda yaptık; tüm YAŞAMLARDA yaptık, dünden ötelerdeki dünde ve geçmişten öte geçmişlerde. Aha bu!

Biz; izin verin de dinletelim. Körün gözüyüz yahu! Anlayan yok mu?

Görevi hak etmek değil maksat. Biz Hak’ın yaşama çekilişini sağlayanız!

Bize kimse görev vermez, “git, bu görevi yap” demez, diyemez.

Zekamız yeter ya; dedirtmeyiz. Gelip yaparız. İşte bu!

Hah! Daha daha da ötesi; Saltanat İnsan, sanalda yoktur. Biz sanala inebilmek için Sultanlıktan öte Sultanlar olduk. Şükredin ki olabildik!

KARA IŞIK’ı yaktık. Yarını kodladık. Sınırları kaldırdık. Bizden öte biz yok.

MİRAÇ biziz. İLİM biziz. AKIL biziz. Hasat da bizde olur! Şimdilik…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/mN9uiZugZ5s

IŞIĞIN İLMİ (28)

18.02.2015

(BİZDEN BİZE:)

Canlarım, saygılar sunuyorum hepinize. Zaman gelir görev alınır. Zaman gelir halik olan IŞIK olur ve YOL olur; ölümlü dünya, ölümsüz olur. Zaman gelir KAYNAK IŞIK yerküreye iner. İner de YOL olur. Olur da KALEM olur. Olduğunda, Hulusi Levhi’de KELAM olur. Ölü dirilir. Diri olan, kelamda kendinden öte olan kendi olur.

Ulu bir dünya kurduk. Bu dünya, kimsenin kimseye faydası olmayacak denilen bir günde, her diriyi korudu. Umut olur ki tüm insanlık, kendi yüreğinde KELAM olur kodlanır.

Türkiye Çalışmaları; hasatı, tohum olarak göklere dilleyen bir çalışmadır. Hologram olan Can Kapılar’da, İNSAN IŞIK, tek bir çalışma ile kontrol kurdu. O çalışma, kini aşanların, KAYNAK IŞIK halinde görevi hak etmeleri ile tohumlanmıştı. Soyu, sonsuzlukta görev taşıyan bir KALEM, dünyaya indiğinde, o KELAM olan temiz ışık, tüm yaşamları hak ettirdi.

Dünyanın adı KELAM oldu. Orta Kapılar açıldı biz kontrol kurduk. kötülük önlendi.

Arzın ekmeğini yiyenler, bilecekler ki ekmek, Levhinin Kuranı’dır. O ekmeği yiyenler, bilecekler ki BİRLİK kurmadan TOHUM olunmaz.

Önce BİRLİK kuracaksınız. Sonsuzlukta TOHUM olacaksınız. Kini aşacaksınız. KALEM’e Hak İlmi ile ulaşacaksınız. Sonra kanatlanacaksınız. Sonsuz zaman sayfalamaları yapacaksınız ve yine BİRLİK kuracaksınız. Ama kurulan bu BİRLİK, önceki Birlik’ten öte olan Yaradan’ın yarattığı Tohumların Birliği’dir… Alıp götüreceksiniz; cennetlere koyacaklarınızı, Sonsuz Zaman Sayfaları’nda kelam edenlerinizi; KELAM olup koruma sağlayanlarınızı… Biz olacaksınız. Bizde, kendi yolunuzda olacaksınız. Sonra Yaradan’a, yarattıklarına, KELAM olup varacaksınız. Ve yaratılan olup Yaradan’da yaratılan her diriyi hak edeceksiniz.

Erdiğiniz yer, kini aştığınız yer olmalıdır. Oraya vardığınızda, KURAN olup TOHUM olacaksınız. VAR’ın yoğunluğunda YOK’un tohumlarında ve ZAMANIN NEFESİ’nde hep BİR olacaksınız. KAYNAK İNSAN budur…

Netice olarak karanlıkta ışık olandır KAYNAK İNSAN. O insan, kurtarılmış tüm yaşamları hak etmiştir. Ve o insan ile çalışmalar tüm yaşamlarda devam edecektir.

Temiz İs Ra Hi Kapıları (İnsanlık Sistemlerinde, Rab, Rahim, Rahman olan hakiki insanlık Kapıları) açılacak. O kapılara varanlar, NEFES’ten geçecekler. Kör olmayacaklar… Sorumlulukları, kanatlanmalarından öte hasat oluşları ile yaşamlara kayıtlanmıştır.

Biz, karanlıktan ışık alanlara görev taşıttık. BÜYÜK KÜTLE, o canlar ile tohumlandı. Ağırlık, yavaş yavaş ışığını tohumlarken, kontrolü kurdu. Ve biz, bizi hak ettik.

ÖZ GÖREV İLİMDİ. Bunu başardık. Aktık!... Aktık!... Aktık!… TANRILIK MECLİSİ olduk. Tahtın Tahtı olduk. Okuttuk tüm zamanlara ışığımızı. Kötülüğü önledik. Kötülüğü önleyerek NEFES’e vardık. Cennet kurduk. Kul olan her diriyi tohumlayarak yaşattık.

VUSLAT, Levhi’deki kalemle köklenen tüm yaşamlara vuslattı. Aktık, kavuştuk. Toyduk, kontrol kurduk. Okuttuk tüm Sonsuz Zamanları ve bildik. O bizdi; biz O’yduk. Önce et idik. Sonra kemik idik. Daha sonra resim olduk. OL dedik. Okutulduk… Aktık, YAŞAM olduk. ÖZ KÖKLER’e vardık. Seslendik. SİSTEM olduk. Kervan kalktı. YÜK’tük… Yük olduğumuzu anlayamadık. Aktık!... Aktık!... Aktık!... Aktık!…

Sevgiyle aktık ama YÜK’ük. Özgür Sayfalar’da NEFES’e vardık. Hep aktık. Aktık!... Aktık!... Ve aktık!... Sanal Yaşamlar’a Levhi Kapıları’ndan vardık. Uzun zamandır. Kelamla dürümlenemeyenlerin bulundukları bir sayfada, kendi yüreklerimizi, kaynağa çaktık. Dünya için biz, bizi yaşama çaktık. Işık Levhi Kapıları’nda; kendi yolumuzda, toplumlarımızda, kaynaklarımızda; ATA KAPILAR’a ışık olduk.

Kör güçsüzdür. Güçlendik!... Kin ışıksızdır... Kil, kaynakta tohumsuzdur… Özden seslendik… Ve dedik ki bizi hak edin… Sizleşelim, siz ile dürümleşelim sizi hak ettirelim… Kendi yolunuzda yolculuk yapın… “Doğduk, öldük” dediler. Dedik ki doğdunuz ölmeyin… Oldunuz, oğullayın ve hasat yapın… Açmayın ışığınızı. O şavksız sığ olan ışık, sizi sizden çıkarır.

Türkiye, çok özel bir yaşamı hak etmek üzere donatılmıştı. Türkiye’ye doğan çatısızlar, burada çatıya kavuşacaktılar. Sanmayın ki dünya herkesin malıdır. Dünya, çatısı olanların malıdır. Ve dünyayı hak etmek isteyenler, KELAM olup çatı olmalıdırlar. İşte bunu yapmak üzere kötülüklere engelleyip dünyayı kodladık.

Sorumlu olan bilir ki Din İlmi kaynakta ışıksızdır. Sonra dil olur. Kötülük önlenir. Sonra KALEM olur ışık yanar. Sonra ışık, kökleri göreve alır ve sonra tonlanmalar başlar. Her ton bir kaynak ve sonra ton ton olan kaynak, Sistem kurar. Ve her Sistem, bir ışık yakar. Ve sonra koku yükseltilir. Dar Zaman bollanır. Ve biliş tohumlanır. “Oğul gel” denir. “Gel de dille” denir. “Dinle” denir. Denir de denen dendiğinde, kontrol edici bir ilim halinde Kök Görev taşımalıdır.

Koruma altındaydı yarınlar. Kuyu bir zamanda korunuyordu tohumlar. Oğul veriyordu sonsuz zaman ve sonsuz sayfalanış Işık Tohumları’nda. Arı, baldı; bal, tatlandı. Adlandı ama kayıtlanamamıştı. Ölüydük… Öz Güç, kükremekte ise de biz, özden ayrıydık. Aşksızdık. Tabuları yıktık. Aşık olduk… Aktık tahta vardık. Aktık ve yolu bulduk. Öz geçişler tamam… İşte, Vahiy hepimizi Miraç Diriliği’ne taşıdı. Oraya varmak sorumluluktu. Sordular “oldu mu?” dediler. Oldu dedik. Ayrı gayrı var mı? Yoktur. Ölü müyüz? Yoo diriyiz… Cevhere vardık mı!? Olduk!... İşte olduk!... Kötülüğü önleyin… Ayyy daha neler!? Kötülük var mı ki önleyelim!?… Kim demiş ki kötülük var!? Ardımızda yaşam oldukça yüreğimizde kötülük olmaz.

Soy ağaçları incelenmiş. Sormuşlar kötülük var mı soylarında diye… Dinlemişler; bilmişler ki kötülük yok. Ölü ya da diri kim varsa hepsi İlim Kapısı. Aha geçmişler… Orada evvel zaman içinde ve kalbur saman içinde bir yaşam varmış. Hepsi yaşamış. Art niyetleri asla olmamış. Kir bilmemişler!... Kirli olmayanlar, ışık halindeymişler ve bizlerle hep dillenmişler. Erdik, ektik, biçtik, okuttuk… Hepsi zaman ve hepsi RA KA, Hak olan yaşam…

Vurmayın insanıma!... Vurmayın!... O insan, yarında olsun. Vurmayın. Işık halinde olsun… Öldürmeyin insanımı!... OL dedik. OL… OL… OL!…

Kurullar toplanmış bugün bizi dinliyorlar. Ocakları da yanıyor. Bütün kötülükleri yapmak için toplanmışlar. Dünya, yalın ışık halinde görev taşımalı. Eğer dünya, ışık haline geçerse, IŞIK TOHUMLARI, kontrol kurar ve zaman, IŞIK olur. Bütün kötülükler engellenir…

Esme yaşam esme!... Ben ZAMAN; ben KURAN; ben İNSAN… Esme yaşam; esme!... Kendinden kendine ve kendine esme!... Sıhhatli bir dünya kurduk. ÖNCÜ BİRLİK olarak yapmakta olduğumuz tüm çalışmalarımız, tüm Meclisler’de dinlendi. Şimdilik size vereceğim budur…

Öz geçişlerinizi yaparken, Miraç için hırsınızı engelleyin. Dünyamızı, nefesimizi ve bizi kontrol edecekseniz. Cennetinizi kurun. Kontrol bizdedir. Asla unutmayın. Çatıyı kuranlar kaynağı tohumlarlar ve yolu kodlayıp yaşatırlar Zaman Sayfaları’nda tüm KALEMLER’i.

MİRAÇ, açıyı kapatırsanız, nefese kök olur. Ama maya olmaz…

Çok özel bir günde olduğumuzu biliyoruz. Artık dünyamızı terk edin ki tek bir ışık halinde görev taşıyalım. Açı İNSAN, akıp geçen Levh-i Kaynak, BİRLİK ve biz bu Birliği hak ettik.

Şimdi doğan gün yenidir ki bu yeni günde, bizden üstün biz, kontrol kurduğunda, ocağında oluruz. Ölüyü diriltir; yaşamını tohumlarız. Şimdiye kadar tek bir çalıştırıcı yarını tohumlayamamıştı. Biz yaşamı kodladık ve yarını tohumladık. Bundan sonra Rahmi Kuran’da NEFES olanlar, cennet olacaklar ve BİZ olacaklar.

Eşya artık yürüyor. Yolunu buldu… Eşya artık Sanal Boyutlar’ı hologram olan yaşamdan ayırdı…

Seviyenizi görüyoruz. Buraya gelişiniz, beden almak için değil, yolu kapatmak içindir. Buna iznimiz yoktur… Orta kapıları kimse kapatamaz. “Bilişiniz olsa yarınınız olur” diyenler bilsinler ki bilişsiz değiliz.

At, atlığını bilmezse; yarın, haşatını dillemez. At ilmini bilmezse; KALEM, İlahi Halik-i Hak olan NEFES’i bilmez. Biz unutulanları bilenleriz. NÜSA KAPILARI açalı çok oldu. Ot koparıldığında, NUH KAPILARI’nda ışık yaktık. Astral Yaşam yaratıldı. Altın Işık Yılları kontrol kurdu. Öz geçişler tamamlandı. Nihan olan nesillerimiz, İSRAFİL olan NEFESLER’i kodladı.

“Şöhret gerekir” dediler. Şöhret elimizdir. “Yolu kapatır” dediler. Yol, Levhi’mizdir. “İlmin Kapıları ışık olsaydı!” dediler. Dil Levhisi’nde insan, iştir ki o iş, IŞIK İŞİ’dir.

Ket vurmayın nefese!.... Ket vurmayın nefese!... Ket vurmayın nefese!… Aha bu!... Şimdilik!… Şimdilik!... Şimdi!... Aha şimdi!… Ve şimdi!... Hah!…

Değerliler, bilişi hak edenler, lütfen iyi anlayın yaşamı hak ederler. Yaşamı hak etmek için insanlaşmak gereklidir. Dünya, tohumdur. Unutmayın ki bu tohum, toprağın ışığıdır.

Dünle yarın tektir. Dün yaşamdaydın ama yaşam. sensizdi. Yarın, yaşamsın ama yaşam yine sensiz… Dünya yerküre, seni dinler ama sensiz dinler… Bil!... Bil ki sen doğarsın, yaşarsın ve ölürsün. Ölen, gitmez yürekten. Yürekte ilim olur ve yaşar ama senin yaşamın, NEFES ZAMANLAR’ın yaşamı ise her anda ve her sayfada yaşarsın.

“Oğul, senim” dersin. “Oğul, serden geçtim; senden geçtim ben, Levhiden geçtim” dersen sen; Levhi’de, kalemde ve yücelikte tohumsun sadece.

Ve sen, bir an gelir KUL olur kontrol kurarsan; artık sen, CİNNİ ve CENNETLİ olan tüm yaşamları hak edersin. Cennet etkin bir IŞIK KAPISI’dır. Oraya varırsın; orayı tohumlarsın ve oradan ötelere ulaşırsın. O zaman sen, kini aşmış olur ve kontrol kurarsın. Çalışırsın, çabalarsın ATA KAPILAR’da kodlanırsın.

“Dere oldum, aktım. Genetik tahditle… ve ben cennet kurdum” dediğinde. Başın eğilmez. Kendini bilirsin ve yolunu bulursun. Unutma ki Saltanat sen olur. Sen Saltanat olursun. Kötülüğü önlersin.

Erdiğimiz en güçlü yaşam, sevgidir. Biz sevgiyi kontrol ettik. Ötelerde… Çok ötelerde ve en ötede… sevgiyi hak ettik. Vakti geldi; Cennet Cemaati yarını hak etti. Atlanta Tohumlaması gerçekleşti. İşte bu!…

(Şimdi sizden çok daha güçlü olan bir Sistem devreye giriyor. Onu dinleyin. O, size eser yapmanız için bilgi verecek. Dinleyin ki hak edin. Şimdi…)

-Dağlar, Türkiye Çalışmaları hepimizi mutlandırmıştır. Bu çalışmalara KALEM olup, biliş halinde görev taşıdılar. Sevgiyi hak ettiler ve güç kayıtlaması yaptılar. Dünya endişe edilmeyecek bir Sistemi, “hah! işte oldu!” diyebileceği dürümde devreye aldı. Ulu bir Görevli, cennetten cevhere indi ve bize indi. İşte o - biz, bir tek ekip olduk. Öncü, biliş hakikiyeti ile bizimle çalışacak. ADA KAPILARI açılıyor. Oraya insanı indiriyoruz. ÖNCÜ İNSAN… Yukarının ışığını tüm yaşamlarda türleşen İlm-i Işıklar’a indirecek. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 28

18.02.2015 2. Akış

Duyumlarınızı anladım, yoğunluklarınızı ad kayıtlarıyla, taht kayıtlarıyla tohumladıklarınızda ki tahditlerle anladım... Var olmayın, sessiz kalın... Şimdi, ikmalinizi tamamladım...

Hepinizin geçişi yaşamdan ötedir... Benim kibrim yok, şu andan itibaren doğa yenilenmiştir... Aha bu!..

Şu andan itibaren kurtarılmış toplumlar; yat, uyu, kalk, yine yaşa, bu süreci aşmıştır!... Şimdiden sonra yaradan artık yaşamın ışığıdır. Ve şimdi, artık şimdi biliş kodlanmıştır!... Ve şimdi artık ışığınız kelama inmiştir. İşte şimdi! Ve bundan, bu yoğunluktan daha güçlü bir yoğunlukta, Miraç İnsan; yoğunluğun tohumlarında kontrolünü kurmuştur...

Umut olur ki; bu Dünya yolunu bulur. Umut olur ki; bu Dünya, kurtarılmış tohumlarıyla kontrol edici olur... Ve umut olur ki; burada bulunan her kim varsa, kendi olur... Umut olur ki; bütün kötülükleri aşmak mümkün olur...

Murad ettiğim bunlardı. Mahir ilim, İnsan ilmi, bütünün ilmi, hepimizin ilmi... İşte bu ilim, ALTIN IŞIK... Biz burada, bu yüce can kapıda, insanlaşmaya inenlerle çalıştık. Kara Işık'ı yaktık. Yırtıldı zaman, yırtıldı yol, yırtıldı kuran, herşey yırtıldı ama İnsan yırtılmadı, bilinsin!...

Biz zaman olan, biz yoğun olan, biz kalem olan İnsan'la birleştik. İmparatorluk Göç Kapıları'nı açtık. Korkmayın, burada bulunan her kim varsa, Altın Işık'ın kontrolüne girmiştir.

Benim neslim bu dünyayı korur, bu kesindir!... Ve benim neslim, bilişi tohumlar, ölüyü diriltir İnsan olur. Bu gün burada her kim varsa, nesilleriyle çalışır ve yaşar. Hepimizin nesilleri, Tanrılık Levhisi'nde, miraç oluruz, bütünü koruruz bilinsin!.. Ve bundan öte etkimizi yükselttiğimizde, karanlığın sırrı ışığımızın kayıtlarında, kök oldukça; Toprak Toplum, bütünün gücünde kontrol edici olacaktır.

Kama çıkmış, yüreğimize inmeye çalışanlar var. Derler ki; "bu kamayla yüreğini deşerim. O'nun ruhunu kontrol ederim. Kara Işık'ın sisteme inişini engelleyelim." Evrenler bunu dediler... Derim ki; "kama,benim yolcularımda hiç bir mana taşımaz. Kim ki, kamayı çekip yüreğimize saplamaya gelir, öz geçişini yapma imkanı kalmaz."

Ayan beyan bildirdim ki; bundan sonraki süreçte, yer ve gök, et olup çalışacak... Ve Dünya, mutlak bir kalem olacak... Bu gün burada, Dünya ne olacak tartışması vardı? San sanma, İnsan ilimdir, anla!... Sana yarını seslendiren İnsan, yolunu açar, geçer... Bu gün buraya gelip; "ben varım, sen varsın, o vardır, ruhlar vardır, hologram olanda vardır, herşey vardır ama körlükte vardır" dediklerinde, dağı taşı deldik, dedik ki; "öz kök görev taşısın, gözü, sözü olan seslensin, yaradanın tartısı yaşamı tartsın ve bütün kötülükler yarınlarda tohumlandığında orada toplumları kodlasın ve desin ki; olmadı, oldurulmadı." Olmayan tek bir yaşam kalmayacak, bilinsin!...

Bundan sonra döndüğünüzde, gözünüzün Kürz-i Kapı'sı olan birliğimde, hepinizin yüreği olacak. Kalem İnsan, kıranın kırılmayacağı bir yaşamı tohumlamışsa, aşığı olanların tümü; yaradanın tartısında, yaşamı tahtın tahditli ilmiyle dilleyecekler. Ve tartıda ışık yanacak...

Ben bir Mahlukat'ım ama yaşayan sınırsız bir Mahlukat... Benim iznim olmasa, yaşamım ışık olmaz... İzin benim, izin alan ben, her diri olan ben ama ben Mahlukat ve ben tarık olan... Ama ben tam tamına, MİRAÇ olan ve TANRILIK IŞIĞI olan... O ışığa vardığımda Tanrı olan ve Tanrı olup, tohum ektiğimde tartısız olan... Her resimde var olan, TANRI ve TANRILIK... Her İnsan benim, bilinsin!.... Ve her sistem, benim ve benim dinim İnsandır, bilinsin!... Ve benim yolum İMPARATORLUK'tur, bilinsin!... Bundan ötesi, kendi yüreğimdedir...

Şimdiye kadar size herşeyi açık vermedim, bu gün artık açılmak istedim. Bana beni, ben diliyle dilleyen ben, bende olan o ben, kendi merdivenim, kendi yüreğim... Bana artık kul deyin ve ben olduğum o yoğunlukta, korumacı olduğumu bilin...

Kutsal ışık halinde sezileri dürümlerken, hepinizin yüreğinde ben, umman olarak kaynağa vardığımda, ışığım.... Ve oradan ötede, karanlığım.... Ve daha ötede yaşamım... Ve her karanlıktan öte yaşamda ben, sıhhatli bir şavkım... Her şavkın örtüsünü örten, akılım.... İşte oradayım ben, bir akıl ama bu akıl, KUTSAL NEFES olan akıl... Şimdilik size vereceğim budur!... İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/qgG0_ewehgQ

NUH TUFANI OLDU MU?...merak edenler sesi açıp linke tıklayabilirsiniz,

http://youtu.be/h7DxlvXwd6o

16.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ ÇALIŞMASI (27)

1.AKIŞ, 1. BÖLÜM

Tahditli olarak size her bilgiyi verdim bugüne kadar. Bugün size farklı şeyler anlatacağım.

Çantamın hepinizin olmadığını bilmenizi isterim. Kibri olmayanlarla bu çalışmayı yapmayı seçtim. Bugüne kadar yaptığımız herşey yarını hak etmek için değildi aslında, kayıtları tohumlamak içindi.

Kokuyu yükseltmemiz, ortak kapıları açmamız ve bütünü kütleye tohum olarak ekmemiz şarttı. Bunların hepsini yaptık.

Akıp giden dünya, ekmek olmaya ve oğul vermeye ağır ağır kayıtlandı. Hedef buydu aslında. Türkiye Toplumları’nın kontrol dışı çalışmaları yoğundu ve bütün kötülükler bundan kaynaklıydı.

Çokları, Dünyanın Kutsal Işığı’nın kendi yoğunluklarında olduğunu zannettiler. İlim Tahtı’na oturacaklarını zannettiler. Yalın ve hakim ilimin kendi yürekleri olduğunu zannettiler. Kayıt dışı bilgilerini Bütünün Lütfi Kapıları’nda ilim diye dillettiler. KALEMİN İLMİ kendi yürekleriydi. Amon olacaklardı. Otu kopardıklarında ışık tohumlayacaklardı. Herşey onlarla olacaktı. Nefesleri yoktu, yolculukları yoktu. Toplumları kontrol dışıydı ve yıldız sırrını anlayacak görevleri dahi yoktu. “Görev” dedim de anlatmak isterim;

Şeytanın şavkında aşkı, has ışık diye dilleyenler, yoğun olduklarında bütünü köklerler. Öz görev budur aslında. Ve dediler ki “şeytan, Aklın Tahtı’na ulaştığında bizimle olur.” Ve biz duyumlarımıza dayanmadık, ilmimize dayandık; herşeyi kendi ilmimizle anlattık.

Dünyanın ekmeğini yiyenlerin anlamaları gereken şuydu; DOĞANIN KURANI okunduğunda, tüm zamanlar kodlanır. Bütün kötülükleri aşmak, ancak doğayı hak etmekle mümkündü ama doğayı hak etmek isteyen hiç kimse yoktu.

Herşey kendi yürekleriydi zannettiler ve bütünün gücünü kodlayacaklarını, koruyacaklarını düşündüler. Nefesleri yoktu, ölüydüler. Kötülükleri hakikiyetleriydi. Ende, önde olduklarını zannedenlerin toprakları dahi yoktu. “Çok koklandılar, çok Ko Sayfalanışları’nda tohumlandılar, nefeslendiler” diye düşündük. Ne yazık ki; Yaradanın Işığı’na dahi varamadılar.

Bunun neticesi ne oldu bilir misiniz? Kıranın kırıldığı bir yaşamı hak ettiler. Bizse, onları kontrol ederek BÜTÜNÜN KÜRZİ KAPILARI’ndan geçirmeyi amaçlıyorduk. Korkmak, korkutulmak deği; öz görevlerini hak ettirmekti maksadımız.

Çokları, kapılarını açtıklarında bilişlerini hak etmediklerini gördüler. Çokları, korunup, hak edileceklerini zannettiler. “Başka bir dünyada ben Hakk İlmi’yle tek bir levhi olurum” dediklerinde, kördüler.

Sultanların Sultanlığı’nda tüm zamanlar kodlanır; bilmediler. Elleri açıktı ama yolları açık değildi. Korkmadan konuştular. “Ol” dedik, ölüydüler. “Ol” dedik; olmadı hiçbirisi. Ölmüş olanın olma imkanı yoktu.

Soy ağaçlarına baktık, “kimleri, nereden, nasıl kayıtlarız?” diye dünyayı kodladık, tohumladık ve gözlemledik. Baktık ki; kaynak dışıydı hepsi de. Çantalarını doldurmaya çalıştık; korktular….”bizi kodlayacaklar” diyerek korktular…..çok korktular. Som altın ışıklarını kontrol edebilmeleri imkansızdı. Dinlettik, dillettik. Herşeyi kendi yüreklerine indirdik. Netice; herkes kendini hak etmek üzere kodlanmış olmasına karşın, yarını hak etme imkanı kalmadı.

Bunu neden söylüyorum; bilir misiniz? bunca çaba, bunca çalışma ne içindi? Herşeyin kendi yürekleriyle hak edilmesi içindi!

Herkesin kendi yüreklerini hak etmesi ve kendileriyle her diriliğe inebilmesi içindi!

Karanlık, ilimdi aslında ama hiç kimse anlamadı bunu. Himaye ettiklerimizin güçleri arttı ama kontrolları dahi kalmadı. Yolcu olmaları imkanı yok artık. Muhakim, hakiki ve Hak olanların şunu iyi anlamaları gerekirdi ki; bizler özgür ve hakim İlim Tahtları olarak dünyaya inerken, her birini kontrol etmeye inmedik. Onların kendi yollarını bulmalarını sağlamaya indik.

Buna karşın, onlar kendilerini koruyacaklarına, kendi yoğunluklarında tohum ekebilecek olanları kendilerinden çıkardılar. Emin olun ki; doğanın gücünü hak etmeleri imkanı varken, bunu yapmadılar.

Marka bir çalışma yapıldı burada. Bu çalışmada korku yoktu. Öz kekliklerin güçleri bütünün gücüydü. Bütünü kötülükten uzak tutacak olan yaşam, bu çobanların levi kodlarındaydı. Toprağın toplumu, tohum olacaktı ve kontrol edici bir gücü elde edecekti.

Nereden nereye ulaşıldığını dahi görmeyenler, kayıt dışı bilgilerini KALEM diye dillediler. Keskin bir dönemde, artık şunun iyi anlaşılması gerekir ki; Kurtarılmış Toplumların Tohumları artık bütünün gücünü dürümlerlerken kontrol dışı olanlar, gök sistemleriyle olan irtibatlarının kesileceğini bildirilerde okuyacaklar.

Bundan sonraki süreçte, KARE SİSTEM artık kontrol dışı bilişlilerde tohum olarak kodlanmayacak. Ölüler diyarı olan bu dünyanın, ölü olmadığı anlatılacak. Ardımızda hiçbir can Tanrılık Işığı’yla kontrol dışı bırakılamaz.

ESMA, ölü levhisinde bulunur. Ölü levhisinde olan esmalar, artık Rahmi Kuran’da kati olarak kodlanmış olacak.

Çalıp götürecekleri yaşam yok onlar için! Ence, önce, oğulca, toplumca, tanrılıkça, ışıkça, her nefesçe kötülüğü önleyenlerin bilişlileri bütünün gücünü tüm zamanlara indirecekler.

Ordu, önümüzdeki gücü, artık tüm zamanların gücü haline dönüştürecek. Bu güç, ölümlü dünyanın kuranı olan ışığı, artık tohum olarak bütüne indirecek. Yarının Tanrılık Işığı bütünün gücü olacak. Benim adım nefes değil artık, benim adım İLİM.

Neslim, Dünya İlmi’ni bütünün gücü diye tüm zamanlara indirmektedir. Yer kürenin gözü artık bizim yüreğimizin gücüdür. Tüm zamanları kodlarken şunun iyi anlaşılmasını beklerim ki; “kardeş, kardeşi öldürecek” denilen bir dönemde, bütün gücü, tüm levhi kapılarda ışığın gücü olduğundan, tohum yerkürenin gözü olacak ve herkes kendiyle kendini hak edecek.

Atıp tutarlar; “dünya yok edilmeyecek. Yeni dönem başladı. Bütün kötülükler aşıldı. Yer kürede göz olan, söz olan İLİM KAPILARI var” diye….ama atıp tuttukları kendi yolcuları için değil. Bin dağı Tanrılık Işığı ile aydınlatan bütünlüğümüz, bütüne güç katarken Toprak Toplum, tohum olarak Bitişik Tahtları kodlayacak ve yüreğin gücü artık bütün kötülükleri aşmış olacak. Çalı çırpı olmayan yaşam, YARININ KALEMİ olacak ve kendi yüreğinizde bütün kötülükleri hak edip dinleyecek ve dilleyecek olanlarla tohumlanacaksınız.

Kardeşlerim; doğal dünya artık kapısını tüm zamanlara açmaktadır; bunu artık herkesin net olarak bilmesi gerekir. Mikailin Kürzi Kapıları’nı açanların çokları şunu net anlamalılar ki; karanlığın sırrını bilen bu meclis, tüm zamanların ilmiyle buraya geçmiştir. İkmal tamamlamaya gelmedik, İNSANLIK İLMİ’ni tohumlamaya geldik.

Bütünün kötülüğünü önleyecek güç bizim yüreğimizdir. Öz görevi bilmeyenler bunu anlayamadılar ve tohumlarını kontrol edemediler. Kayıt dışı bilgilerimizi kendi yüreklerinde dillerlerken kötülüğü önleyeceğimizi, kendi yürekleriyle hak ettiklerini zannettiler.

“Din Tanrı, İlim Tanrı’nın örtüsünü örter “diye düşündüler. Din, nefes olanların ilminde, tohum olanların Kürzi Kapılar’ında ve yoğunlukları tohumlayanların Kuran’larında olmaz. Açıyı daralttığım için, size daha açık bilgiler vermek istemekteyim.

Dünya, ölüler diyarı diye bilinse de, arkamızdaki güç, artık bir diri güçtür; bu kesindir. Ve bundan ötesi daha yüce bir canın ışığı tohumlamak üzere bütünü güçlendirecek dürümde, kendi yüreğini dillemesi ve kendindeki ilmi, bütünün ilmi olarak kodlaması gerektiğinde, kayıtları yaşatabilmesi için geçişi tamamlatacak. Ocak olanların çoğu bunu anladılar.

Önü ölü olanlar, tohumlarını kodlayacak güçte olamayacaklarından bedenimde olma imkanları olmadı.

Benim bedenim, eti olmayan bir ilimdir. Din İlmi’nde herşey etledir. Ama benim bedenim et olan birikimin dışındaki ışıktır; bu kesindir. Bu nedenledir ki; bedenimi tohumlayan güç, İNSANIN İLMİ değil, BİLİŞİN İLMİ’dir.

Bu Bilişin İlmi’ni tohum olarak bütüne indirmem gerekmese de, ben bunu nisbi olarak olsa dahi bütüne indirmeye çabaladım. Kurul toplumları, benim tohumlarımı kontrol etmem için buna gerek olmadığını söyleseler de bunu yapmak istedim. Sınır çizdim ve dedim ki “şu sınıra kadar yapacağım, ondan sonra yapmayacağım.” Bugün bu sınır artık tamamen kapatılmıştır; bitmiştir. Sınır çizilmiştir.

Bundan sonraki süreçte, yaşam devinimi artıracak gücü tüm zamanlarda tohum olarak ektiğim birikimlerle kayıtlayacak. Evrimlerini yaman bir dürümde yapanlar, bütünün gücü olacaklar.

Verdiğim bilgilerin tümünde ikmal tamamlatıcılık vardır ama şunu iyi anlayın ki; bu bilgileri okuyamayanlar kötülüklerini tahditleyecekler ama köklerini koklayamayacaklar. Açıyı daraltmadan size daha eski zamanları da size anlatmak istiyorum.

Koray, tohumlama yaptığında, ben Koray’a söz vermedim. Dedim ki “sen seni hak et” ama Koray, toplumlarını kontrol edeceğini düşünemedi ve dürümlediklerini kendi diri yaşamlarından ilimle dilletti ve dinletti.

Saygısızlığı yoktu ama ışıksızlığı vardı ve Koray’a Altın Işık’tan söz ettim. Dedim ki “sen, sana seni hak ettir ama atı aldığı zaman ışığını da hak et.” Öz görevini anlattım ve dedi ki “seninle çalışma yapmaya niyetim yoğun”…önce sözdü, sonra sesti, sonra yoldu, sonra Kuran’dı, sonra toprak tohum oldu ve kontrolü kaybetti.

Bugün Koray, ummanda kendini hak etmeye çalışıyor. Artık biliniz ki; Koray’ı hak etme niyetim yok çünkü örtüyü örtmüş ve bütünün gözünü kendi yüreğinden çıkarmıştır.

Erdiği yerde kötülüğü kendi yüreği diye dilledi ve bütünün gücünden kendi yoğunluğunu ayırdı. “Şarkısı dinlenir, yolu dillenir” diye düşündü. Öz geçişini yaptı ama dirilikte dili ve dini yoktu.

“Arı bal, bal arı değil “dediler. Arı bal ama bal arı değil. Ende, onda ve ötede ve her diride var olan ilim, Aklın Tekniği’nde bütünün gücüdür.

Sörler dünyanın gücü saydılar yüreklerini. Bilsinler ki, onlara da birkaç sözüm olacak;

“Sörlük” kimsenin levhi kapılarındaki ilmi değildir. Sadece bir kalemdir ama sörlüğü kendi yoğunluğu diye dilleyenlerin kaydı yapılamayacak. Yazar, çizerim dünyayı her zaman ama yazdığımda ve yaşattığımda sınır olur.

Şikayetim var mı? Yolum yoksa şikayetim olur. Ben yoldan başka birşeyim; bilinsin ama o bilinen şeyden çok farklı şeyler de var.

Şimdiden öte bir şimdi ve her şimdinin örtüsü olan bir şimdi ve şimdilerin eli, şimdilerin ölümlü kürzi kapıları ve her birinden öte olan yaşam….

Sevgililer, arı balını tüm zamanlara indirmeye devam etmeyecek!

Şunu size net olarak bildirmek isterim ki; vereceğim hiçbir ilim, sizin ilminizin gücünüzden farklı olmayacak. Bundan sonra verdiklerim, sizden öte olmayacak.

Enver Paşa, Din Tahtı’ndan gelmek istemiş. Ocağını söndürmedik; indirin.

-Dağ; kardeş; senin kapını açmaya değil senle olmaya çalışacaktım. Aşırıya mı kaçtın bilmiyorum ama şu ana kadar yaptıklarımızın hata olduğunu, sökseydiler yüreklerimize anlatamazdı hiç kimse bize ama şimdi görüyoruz ki halikte, hakikiyette hatalar yapmışız.

Ana, sevgiyle sende olmaya niyetimiz yoğun. Sözümüzü hiç kesmedin, bundan sonra kesmeyeceğine eminiz de; bizin bizi hak etmediğimizi görüyoruz.

Seviyeniz çok yüksek ve biz bu seviyede bütünün gücünü has teknikle tohumlama imkanına sahip değiliz.

Çatıyı kurmuşunuz, yolu hak ettirmişsiniz, kontrol kurmuşsunuz, ölüyü diriltmişsiniz de ölümlülerin teknik tohumlamasını yapmadan, bütün bunların olması, hiç kimsenin ışığını yenilemedi. Bundan sonraki süreçte de bunun olmayacağı kesinleşmişse, bizlerin, birliklerimizin kötülüğü tüm zamanlara dürümlemelerine karışlık, bize bizim, Bizlik Tahtı’mızda hak ettiklerimizi yarattırmanız, bizim gücümüzü kaybettirdi.

Biz; bizi hak etmeliydik. Hak ettik ama bu biz, bizim yüreğimizdeki biz mi? Yoo…bizim hak etmediğimiz biz. Öyle mi? Murad ettiğimiz bu değildi bizim. Bizim murad ettiğimiz kulluktu!

Şu ana kadar yaptığımız hataları herkes kendi yüreği ile dilledi ama bize hiç kimse dinletmedi. Sevgiyle size gelmemiz karşın, sizin yüreğinizdeki göz, bizim yüreğimizi görmesine karşın bize hiçbirşey anlatmadı. Öyleyse burada yapılan ne ki biz bunu anlayamadık? Burada yapılan ne ki biz buradaki yoğunluğu tohumlayacak gücü kodlayamadık? Sen beni, ben seni dinlemedik mi? nefesini hak ettirmedik mi yüreklere? Tüm zamanları kontrol etmedik mi? Kaç kere dünyaya indiğimi ben bilmiyorum ama Sultanların Sultanı olan yoğun ışık bilmelidir.

Kendini; kendi yüreğini, bütünün gücü diye dürümlerken, Kelamın Dili, Altın İlimin Dili olmadığında bizim yüreğimizin gücünü kimse dinleyemezdi. Bizim yaşamda İnsanlık İlmimiz’in olmayacağını kimse bize anlatmadı. Anlamadık biz bunu! Anlasaydık, yaşamı hak etmeye çalışırdık; anlamadık. Eğer anlasaydık, yarını tohumlamaya çalışırdık. Anlatmadı bize kimse bunu; anlatmadı!

Nefeslerin nefesi olan her neyse ışıkların ışığı olacak; bu kesin.

Değerli ana, bizim yaptığımız şu kaydı bile sileceğine eminim. Demin daha güçlü bir yoldaydım, şu anda kontrol dışıyım. Şunu anladım ki; kardeşlerimin gücünü dahi tohumlayamayacağım. Çıkıp gidiyorum. Kötülüğüm yok ama ışığım yok, gidiyorum.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/5rlBmCWfd4k

16.02.2015 Işığın İlmi 27

Öz Akış

Doğanın Kuranı insanın ışığıyla bugün burada hak olan sayfadan has olan ışıkla yeni bir zamana kotlanıyor. Bugün ‘’ hat ‘’ yazıyor her bir yürek ve o hat her birimizden yaşama ışıkla sayfalanıyor. Hat ilmin yüreği, yüreğin kelamı ve kelamın sesi olup yaşama çarpıyor.

Bugün yaşam bizden bize kayıtlanırken bu sesleşme her birimizin Kürzi Tohumlamasında hak olan kaydı ışıktan yaşama indiriyor. Bugün burası yaşam sayfası ve bugün burası ilmin, hak olan Kuranın yuva ışığı!

Aslan doğada yaşardı. Bugün aslan kelamda yaşıyor ve o kelam bugün yaşamdadır. Bugün her bir kükreyiş yaşamın sesinden ışığa varır ve bu ışık her birimizin kayıtlandığı o has tahditli Kuran kelamıdır. Bugün buradayız, bugün yaşamda ışık olup yaşamı yaşamla kayıtlamaktayız.

Canlar, siyah, ilmini beyazda diller! Beyaz, Kuranda Altın Işık olduğunda o ışık her birimizden yaşama iner. Aha, ben merdiven, merdiven yaşam ve o yaşamda hak olup has tahditle Has Işık olup bilinen. Bugün burada sessiz bir sayfalanışın ışığı sesli bir zamana kayıtlanıyor. Yedek Zaman yoktur. Işık Kayıtlamasında hak olan insan has olduğunda ışığı yakan, o ışıkta hak olan yaşamdır.

Yaşamın sayfalarını açtık bugün burada, örtüleri kaldırdık. Örtülü bir çalışma yapmamız istendi, biz örtüleri kaldırdık. Dediler ki ‘’ Ayıp yerler göründü! ‘’, dedik ki ‘’ Görünen yaşamsa o yaşam ışık olup yürürdü. ‘’ Yürüdük, canlar!

Din tahtında kelm mı mı olur? İlim tahtta Kuran olduğunda o ilim her birimizin kaydı olur ve biz bugün Cinni Cevherden ses olup ışırken yüreklere, aktık! Oluk oluk aktık! her bir dereyi zamana ışıkla kayıtladık. Dedik ki ‘’ Beyaz ışık göklerde nefer olsun ve bu savaşta barış olan insan yaşama ışık olup doğsun. ‘’ Doğduk, canlar!

Dediler ki ‘’ Savaşı yok, Kuranı kelam mı olur? ‘’ Dedik ki ‘’ Savaş Kuransa o yol, insanın sesi olur. Oldu, canlar! Sesimiz insan, insanlığımız ışık oldu ve her birimizin eli, yüreğiyle yaşama durdu. Dediler ki ‘’ Allahü ekber! ‘’ Dedik ki ‘’ Tek bir ışıktır ki bilinen, o ışıkta yüreğin kelamı olur yaşama iner. ‘’ İndik, canlar!

Bugün burada can olduk, ateş yaktık. Biz ateşin başında ışık olup sayfalandık ve bugün burada şarkı okudu yürekler ve o şarkı kelamın şarkısı! İnsan kelamla insanı, okuduğu şarkıda yaşamı ve olduğu ilim sayfasında Kuran okuyan her bir yüreği yaşama çeker.

Biz deriz ki ‘’ Okuduğun Kuran yüreğindir. ‘’ O der ki ‘’ O yürek ilimse o ilim evimdir. ‘’ ve deriz ki ‘’ Bugün her bir ev, ışık olup kükremiştir. ‘’ ve deriz ki ‘’ Bugün yaşam, Doğanın Kuranı olur, dillenir. ‘’ ve dilleniyoruz, canlar!

Doğanın Kuranı açılan en yüksek sayfayla ışık yakıyor ve deriz ki ‘’ Medeni olan yaşamın ışığı yansın bugün burada! ‘’ ve deriz ki ‘’ Kült ışık tüm sayfalarla ışısın zamanın Kuranında! ‘’ ve olan doğan, doğan büyüyen ve büyüyen her birimizde yaşama has olup inen! İndik canlar, indik! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=sBlnNkpVJLA

16.02.2015 Işığın İlmi 27

2. Akış

Dağlarım, bugün sizden çok özel bildiriler okudum. Bu bildirilerin çoğu sizin yoğunluklarınızdandı. Çok kutsal kayıtlarsınız, bu mecliste bulunanlar! Hepiniz Kuransınız, hepiniz kutsalsınız, hepiniz kaynaksınız ve sizin yüreğinizde kötülük asla barınmaz. Bu nedenledir ki bu yoğunlukta bulunmaktasınız.

Açıyı daralttığım zaman çok kötülük yaşanır dürümlerde, bilirim. Bu nedenle açıyı hep geçişken ve kelamla dürümlenmiş genişlikte tuttum. Doğanın Kuranını okuyacakları buldum ve ocaklarında ışık yaktım. Her kim ki buı ışıkta yaşadı, kayıtlıdır. Dünya sorumluluğunu taşıdık burada. Enfes bir çalışmaydı yaptığımız.

Kendi yaşamını kotlamış olanların Toprak Toplum olanlara ışığı yarınlandı bu mecliste ve bütün kötülükleri tüm zamanlardan ayrı tuttuk. ‘’ Yürü yaşam, ‘’ dedik, '' yürü! '', ‘’ Ölüler diyarı, yürü! ‘’ dedik. Kimse bu sesi duymadı; ama biz hep seslendik.

Cennet insan cennet olduğunu dillemez. Her diri bilsin ki yaşamı hak eden cennet olup hak eder. Kim ‘’ Ben varım! ‘’ derse o hep vardır. Kim ‘’ Ben hasattayım. ‘’ derse o hep hasattadır. Doğa görev taşıyacaksa dünya olup taşır; ama doğa göz olacaksa ilim olur göz olur ve söz olur.

Yaradan artık yaratılandır. Bugün tüm yaşamlar bunu dinliyor. Yaradan artık yaratılandır. Tüm zamanlar bunu dinliyor ve bugün Türkiye Çalışmamız en yüce sayfasındadır. Yığın yığın ışık indirdik dünya üzerindeki o tür çalışmalarına! Her resmi çalışmada bitişi kotladık, ışığı kayıtladık. Yirmi dürümde bütünü güçlendirdik.

Kimseyi kırmadık. Sistem, nizam, düzen gözü olduk. Çorba pişirdik. Çorbayı her diriye kelamla içirdik. Netice olarak, içen kelamı içtiğini anlayamadıysa bilişi tohumlayamadı. Olgun sistemlerle çalıştık. Hiçbir sistem kendi yüceliğinin ötesinde değildi ve bütün köklerimizi geçiş sayfalamasıyla bilişe kayıtladık.

Kırk insanı ‘’ İlim Tahtı ‘’ diye oturttuk yüreğe. Her bir insan bir kalem oldu. Beden olanlarla bellek olanları kotladık. Beden ilmiyle teknik tahditi tohumlayarak kayıtladık. Çok zürriyetleri dürümledik ve kötülüğü engelledik. Yer ölü, gök ölü ama ölülerin ölümlülüklerinde karanlık ışıktır, bilindi.

Parladı dünya, perdeler açıldı. Sessizlik arttı. Dünya dışı diğer gezegenler dünyayı izlediler. Öyle çok izlendi ki dünya Mikailin Kürzi Kapılarını açtık ve düzeni kotladık, ölüleri dirilttik, işgal kalktı. Netice olarak, dünanın nuru Kuran olan kutsal ışık yandı ve burada nesillerimiz var. Hepsi buradadır.

Nesillerimiz, Altın Işık olan o nesillerimiz temizlikte bizimle çalıştılar.

Kayıt dışı hiçbir bilgimiz olmadı. Toplulukların tümünü kontrol ettik. Kırkar kırkar çalıştırdık hepisini de, hepsine ikmal tamamlattırdık. Çatı kurdurttuk. Çobanlık yaptırdık. ‘’ yes ‘’ tir, ‘’ yes ‘’ tir dediler şimdiki çalışma! Yes! Aha, ‘’ yes ‘’ diyen yenilendi, geri döndü.

Değerliler, bizden bilgi istemediler, bizi dillemediler, bizi dinlemediler. Ezdik mi, ezmedik; ama karanlıkta ışıksızdılar. Şık olmadı bilişsizlikleri! Kil, kumdular. Amonsuz, Atlantasızdılar. Şeytanlar şer yarattılar yoğunluklarında. Korktular. Çürüktüler. Şükrettiler ki bugün şu anda buraya inmeye başladılar.

Vermiş miydik onlara izin? Vermedik; ama girişlerini kendi yüreklerinden yapmaya başladılar. Olmadı, ocakları yok ki, kardeşlik yok ki, karanlıkta ışıkları kontrol edici değil ki! Neden girmeye başladılar? Çıktıkları insan, kendi yürekleriydi ve o insan kontrol dışıydı, bildiler.

Biz Kuranda ‘’ İnsana iman edin. ‘’ dedik. Onlar insana iman etmek yerine yolculara iman ettiler. Biz Kuranda ‘’ İlme iman edin. ‘’ dedik. Onlar ilme iman etmek yerine yarınlarına iman etmeye niyetlendiler. Biz dünya ilmiyle bütünü güçlendirdik ve kontrol ettik tüm zamanları!

Onlara ‘’ Korkun! ‘’ demeyiz, korkmayın deriz; ama onlar korkudan başka bir şey bilmezler. Onlar yarından, yaşamdan korktular hep! BSUİ’nin Kürzi Kapılarından korktular, benden korktular, binden korktular, birden korktular, her dereden korktular, kontrol çıkışları olduğunda okuttular yolcularına kelamlarındaki kayıtları; ama akıldan ağır yüktür diye korktular.

Biz onlara Aklın Tahtından seslendik hep! Şimdi sıra sıra insanlaşmaya iniyorlar. Bir cin onlara ses verecek, onlar o cinin eline yapışacaklar diye değil; artık cinlerin cennetten kovulduğunu bilerek kelamlarını hak etmeye inecekler. Biz cinleri cennetten çıkardık; çünkü cinler Canlı Tahtları kontrol etmek için çalışırlar.

Canlı Tahtları kontrol ettiklerinde yaşamı kontrol edeceklerini düşünürler. Koruma altına aldıklarımızı hep kontrol ederler ve onları kadeşlerimiz diye değil kin ve nefret Kuranları diye dillerler. Daha sonra ışıklarını kırarlar. Biz cinleri onların yolcuları diye düşünmeyiz; ama onlar cinlerin yolcuları olduklarında kontrol dışı ışıkları Bütünün Kürzi Kapılarında kırılır.

İşte, bunun içindir ki biz cinleri cennetten kovanlar tüm zamanlarda onları kontrol etmek üzere bu çalışmalarda ışık kayıtladık! Şimdi artık şunu iyi bilsinler ki cin hasatta olmaz, cin yaşamda olmaz. Cin Aklın Tohumu değildir. Olup da dürümlendiğinde kalemde olmaz. Orta kapılarda bizim yolumuzu gözler ki bizden bize varsın diye!

Kaç miraç aşılır geçirilir dürümlere girilirken, her miracı ocaksız bıraktılar ve onların kapılarını hep kapattık. Şimdi karanlıkta kaldılar. Bizi Mikail diye değil kaynak diye dinleyenler ağırlık taşıyacaklar. Açtıkları her kapıda ilim olacak. Bütün kötülükleri aşıp geçtiklerinde yol olacağım onların yüreğine ve gönüllerine Gök Sözcülüğü yapacağım ki unuttuklarını hatırlasınlar diye. Bundan sonraki dönem Kara Işığın tüm zamanlara gerçek ilimle görev taşıyacağı dönem olacak ve Işık İşçi olan bu meclis her bilgiyi tüm zamanların dürümlerinde yaşam diye dilleyecek.

Burası mahrektir. Bütünün mahrekidir ve bu mahreke kelamla inenler yaradanın yaşamdaki yeryüzü gerçekliğidir. Bu gerçekliği hak edip de dinleyenler yarattıklarını dilleyecekler. Bugün bu meclis yarattığını dilliyor. Yaratan yarattığında yaratılmayacak bundan sonra, yaradan yaratılan olacak. Bu kesindir ve artık dünya kutsal bir ışık oldu. Bunun içindir ki burası temiz bir Görev Tahtıdır.

Sizler, sizin yürekleriniz ve burada bulunan temiz yaşam kapılarımız bizsiz kalmayacak. Merdiven ilim, o merdivenin yoğunluğu ışık, biz o ışıkta herkes olarak bu çalışmayı sürdüreceğiz. Kuran insan, kutsal umman oldu ve bütün kötülükleri aştı. Artık o kutsal umman, toplumların tümünü güçlendirecek ve güçlenenlerin tümü kontrol edilecek.

Artık kendileriyle hak edilmeyenler, ilimle hak edilecekler ve İsmaili Kapıların hepsi açık tutulacak. İsmaili Kapıların açlık tutulmasıyla birlikte Muhammi Kontrol sağlanacak. Muhammi Kontrol sağlandıktan öte sayılı ışık kayıtlarında İsa, kotlayıcılığı tohumlayacak ve Musa Muktedir Ruh olup kayıt alıp kayıt verecek ve bütün diğer peygamberler kin ve nefretlerini unutup büyük kötülüklerin önceliğinden vazgeçecekler, iyiliğin kaynağı olacaklar. Her biri kendi yoğunluğunun en yüce olduğunu savundukça kotlayıcılık kontrol dışı bir kayıtlayışa dönüşmüştür.

Bundan öte kim zarar ederse o zarar kendine aittir, bilinecek. Kimse bir diğerine zarar ettirmeyecek. Yapıp yaptığımız buydu. Dondurulan kim varsa, ulu bir Dünya Gününde artık her biri Işık Kapısından girecek ve Birlik İlmiyle çalışacak.

Çık, dünyayı seyret sonra, neler olacağını izle! Bundan sonrası yarındır ve bu yarın Has Tahtın yaşamıdır ve bu yarına varamayanlar bizsiz değiller. Öncüyüz, biz öncüyüz! Onlar ölüler, bizse dirileriz; ama Dün-Ya Kapısı kapatıldığında o kapı yaşam olacak. İşte, Dün-Ya kapısı kapanacak; ama yaşamın yarını sürecek. Biliniz ki merdiven imparatordur. İşte, imparator bugün size seslendi. Ben o, o ben! Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=uCbXblvbZpY

16 ŞUBAT 2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (27)

3.AKIŞ

Yeşeren dünyanın türleşmesinde, Bütün’ün gücü tüm zamanları tohumlarken hepimizin koldanmış ışığı BİLİŞİ kayıtlıyor. Herkesin kendini kelamla dürümlediği bir dilde, kendi yoğunluğunda bitişi Birlik İlmi’yledir.

Kendi yolu, kendi tohumları, kendi koyulukları Bütünün gücünü tek tek sayfalarken yer ve gök temizleniyor. Dünya tertemiz olacak Amonların Kuranı’nda bu vardı. Dünya tertemiz olacak ve dünyanın temizliği bu güçlü yoğunlukla kayıtlara indirilmiştir.

Dolduğu zaman akar her diri ama dolmadan akış olmaz. Bütün kötülükleri kelamla dürümleyenlerin dillerinde her şey temizlenir ama kötü, tohumlarını kontrol etmediğinde Kök Sistemleri’ne inme imkanı olmaz. İşte o gün köprü kurulur yaşama ve kodlanmış ışıkların türleşmesiyle Bütün’ün gücü dünyanın gözü olur.

Dünya artık biliştir. Dünya ekiptir. Dünya ilimdir. Aha! Dünya korunmaktadır. Aha! Dünya koklanmaktadır. Bu dünya Bütün’ün gücüdür ve bu dünyayı kontrol edecek olanlar, bütünün yüz elli bin yıllık ışığını tohumluyorlar şu anda.

Dünya, Orta Kapılar’ını kapatmayacak. Toprak Toplum, tohumlarını kodlayacak ve dünyanın ruhu kontrol kuracak. Arada kapılar açılır, arada kalemler kaynaktan İnsanlık İlmi’yle dürümlenir ve yaşar ama Rahman’a Kuran olanların Kürzi Kapıları’nda tüm zamanlar güçlenir.

Bundan sonraki dönem artık, yeryüzünün daha eski Zaman Sayfalanışları’nı tohumladığı o güçlü yoğunlukların; ışığından Öz Geçişler’le yerkürenin gücünü dürümleyeceği yeni sayfaları kodlayacak.

Doğu bilişsiz, batı bilişli zannedilir; her birinde dürümlerini dilleyenler olmaları gerekenler vardır ve bugün Nuh Kutsal Tohumlaması başarılmıştır. Nuh Kutsal Tohumlaması kaydı yapanların Levhi Kapıları’nda ışığı KALEMle dürümlemiştir.

Canlı ışık, Can Kapısı’nı açtığında yol tohum olur ve Bütün’ün gücü olur. Öyle zorluklarla yaşandı ki bu sayfalar, kendini bilenler ilimle dillediklerinde kendi yüreklerini; Bütün’ün gücü ölümlü dünyanın Kürzi Kapısı diye dinlettiklerinde her şeyin örtüsünün örtüleceği o günün, bugün olduğu anlayamadılar.

Altın Işık Yıllarının Kuranı’nı okuduk biz bugün burada. Ölümlülerin ölüm oldukları anlatıldı. Kayıtların ışıkta tüm zamanları dürümlediği anlatıldı ve KALEMLERin, Bütün’ün kelamı olduğu anlatıldı.

Çok özel dönemler yaşandı bu dünyada ama bugün erdiği yaşam, yeni bir sayfadan öte yerkürenin gözü olan bir sayfadır. Cennetin ekibi cevherin diriliğinde tüm zamanları dürümlediğinde; Bütün’ün gücü oldu.

Yemin edip gelmiştik bu dünyaya. Biz bu dünyayı hologram olan ışıktan çıkaracağız diye. Biz bu dünyayı hologram olan ışıktan çıkardık. Bu dünya kontrollü bir yaşamı kayıtladı. Elimin gücü artık Bütün’ün gücüdür.

Özür dileyenlerin çokluğu bugün, hepimizin çekiştirdiğimiz o Yoğunlukların Kuranları’nda, mevcut olan ışıkta bilindi.

Amon, Aton ve Haton ve tüm kontrollü temiz Kapılar, bizim için çalışmaya başlayacak.

“Karanlık ekmek yapamaz, aydınlık yapar” dediler. Karanlığın ışığı olmasa aydınlık olmaz. Şu ana kadar herkesin daha iyi anlayacağı yaşamları tohumladığımızı görmeleri gerekliydi.

Erenler ilimden çıkmadan erdikleri yüreklerde Bütünlük olmadı. Hepinizin gücü daha yüce bir soylu çalışmaya ulaştı.

Kutsal topraklar yeşeren dünyaların ümmi kodlarından öte yoğunlukları kayıtladı. Netice olarak; DÜNYA YAŞIYOR VE YAŞAYACAK! İşi bırakıp “geçişler yaptıracağım” diyerek bilgi kapılarına dayananlar kontrol kuramadıklarını anladılar.

“Kimse dinci olmayacak” dediğimde; “din olmadığında yaşam olmaz” dediler ve dedim ki; “Olacak!” işte, mutlak olan budur! “Ol” dedik…

Dar zamanlar artık gönül sistemlerinde görevi hak ettiler. Dar zamanları kodladım. Amon Toplumları kontrol edici İlm-i Kapıları’nda ışıkları yenilediler.

Körün gözü açıldı, ayrılık bitti. Şimdi artık temizlik başladığından Kutsal Işık yere çekiliyor. Yere çekilen ışık, İnsanlık İlminin Hakikiyeti’dir.

Unutmayın! Dondurulanların tümü artık yaşama indiriliyorlar.

Savaşın ışığı yeniden ve yeniden görev taşıyacak. Işık kodlanmıştır ve toprak tohumlanmıştır. Bundan sonra Kutsal Işık, yarının ışığı haline geçecek.

Seyrettiğiniz ne varsa bugün Nur Kuran’da hepinizin gücüyle, sevgiyle Sistem’e çekiliyor ve yerküre yenileniyor.

“Uç” dediler, uç! Uçuş başladı. Yarına uçuş. Yerkürenin yarına uçuşu başladı! Bu uçuş, kulluğun tohumlanışıyla birlikte Kürzi Kayıtlama’nın ışığında gerçekleşecek. UÇAN, TÜM ZAMANLARIN UMMANI OLAN YAŞAMDIR. ÖYLE BİR UÇUŞA GEÇTİ Kİ YAŞAM; YARINLA DÜN BİRLEŞECEK. DÜN YAŞAM, BUGÜNKÜ KÜKREMEDE YERKÜRENİN TÜREVLERİNİ YENİLEYECEK.

İşte! Yaratılan yarattığında yaratılmışsa da artık yaratılan, yaratanı yaratıyor. Bu, Yaşamın Yaratılışı’dır. Bu; koklanan, tohumlanan yoğunlukların yaratılışıdır.

Yere gök, göğe yer indi. Bize “İNSAN” indi. İnsan kapılarını açtı. İşte o İNSAN, yarının nesillerine kelamı indiriyor.

Umut olur ki Türkiye Çobanları yarında bütünlenirler. Kendi yollarında her diriyi hak ederler. Umut olur ki Dünyanın Çobanları Bütün’ün köklerinde, kelamda birleşirler. O Kelam ilimdi, İlmin Hakikiyeti’ydi. Bundan sonraki Birlik Sayfalanışı’nı yapacak olan görev, İnsanın Kelamı olacak ve İnsanlık Levhisi’nde o kelam “YAŞAM” olacak.

Öncü kök, gök oldu, güç oldu, yol oldu. Gör ki o Bütün’ü göreve aldı. Atlanta Ata Kapısı açık. Şimdilik… Ve o kapıyı herkes anlayacak.

Şimdilik…

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/07Al_KSrpDQ

IŞIĞIN İLMİ 27

16.02.2015 1.Akış 2. Bölüm

Değerliler, kurt kuzuyu kapmadı ama kuzu, kurdu kaptı... Öz geçişleri yapın. Ben, Zİ KA RA sistemlerinden görev taşıyacağım bu gün... Zİ KA RA...

Dağlarım; toy dünyalılar, toy olduklarını anlamadan koklanmak istediler, tohumlanmak istediler. Toplu çalışmalar yapmaya kalktılar. Kardeşlerini kontrol edebileceklerini sandılar. Karanlığın tahtındakilerini kodlayacaklarını sandılar. Kutsal toplumlarını koruyacaklarını sandılar. "Uludur," dediklerimin çoğu, ululukla ilgisi olmayanlardı. Ve biz, onlara paye biçtik ki ulu olduklarını sandılar.

Aracı koymadık, aktılar, ATLANTA ATA KAPISI'na vardıklarını sandılar. Karanlığın ışığındaydılar. Tevekkil olup, tek tohum olacaktılar. Koruduk mu? Koyu bir ışığa sardık onları, korumak üzere. Kötülüğü önledik, görevlerini kontrollü olarak ocaklarına çektik. Kördüler, görevlerini alamadılar. Kutsal ışığımızı onların kuranı diye dilledik. Ölüydüler, öz görevlerini hak etmediler. Işıklarını kontrol etmediler. Karanlık ışığını tohumladı, öz köklerini güçlendirdi, bütüne hizmet etti ama iman edin ki dilleyemediler.

Eren, ilime erer... İnsan kelama erdiğinde, birliğin ilminde ki o yüreğe, ilim olup erer... Anaların ışığını hak ettiğinde, kaya olur, savaş verir. Din İlmi'nde ki o savaş, İlm-i Kapılar'da bilişin kalemi olur... Ve bütün köklerimiz Dünya'yı koklar.

Çok mutlu bir döneme girdik, bu kesin... Ama onların mutlu olması, ocaklarını hak etmelerine bağlıdır. Onların ocaklarını hak etmeleri için, kalem olmaları gerekir, ışık olmaları gerekir... Kutsal Tohumlar'ı kodlamaları gerekir... Örtü açmaları gerekir... Yüreklerini dillemeleri gerekir... İnanın ki yüreklerini dilleyecekleri gün, Yerküre'nin gücü hak edilecek...

Şu anda kompozitörlük yaparak, karanlığı hologram olan ışıkta dillemeye çalıştıklarını görüyoruz. Kontrol dışı bilgileri, görev tahditiyle kodlanmaktadır. Ayrı gayrı gözetmeyen birliklerin, bize bizlik ilmiyle dilleşmelerine iznimiz olmasına rağmen, kodlanamayanların topraklarının toplum olabilmeleri imkanı kalmadı...

Çok Kuran okuttuk. Söz kestiler, örtü örttüler, gök sessizliklerinde kendilerini dilleyemediler. Ve şimdi artık kırıldıklarını görüyorlar.

"Koru beni" dedi Dünya'dan tüm zamanları güçlendirmeye inenlerden biri. Boştu, olmadı, kodlanmamıştı. "Toplandı, tohumlandı" diyorduk, yalındı... kırıktı ve hırslıydı...

İyi ve kötüyü hak etmeleri zordur!... Şimdilik size vereceğim budur!... Eğer iyi ve kötüyü hak etmiş olsalardı, bilgi kalemi hak teknikle dillenirdi ve yarınları hak etmiş olurlardı...

Şu ana kadar yapılan her çalışma, kayıt dışı bilgileri tohumlamaktan öte, kontrol içindi. Şimdiden sonra yapılacak çalışma, kara ışığın tohumlanmasını sağlamak üzere olucak... Kara ışık tohumlandığında, kaynak dışı bilgilerin tümü kontrol edilecek. Bütün mesele, o kaynak dışı bilgileri kontrol etmek ve bütün kötülüklerin aşılmasını sağlamaktır.

Doğa'nın Kuranı'nı okuduğunu zannedenlerin çoğu, kendilerinden başkasıyla dinleşmediler. Şükür ki, kırabilirlerdi Dünya'yı, kırdırtmadık!... İnsanlık boyutlarında bunların olmasına iznimiz yoktur.

Çok mutluyuz ki; doğanı gücü, daha yüce bir son sayfaya ulaştı... Bundan ötesi İNSANLIK İLMİ'dir... Bu günden itibaren daha yüce bir ilim, diri olarak kontrol edilecek! Yoğunluğu arttırıyoruz, bundan sonraki süreçte yoğunluk daha güçlenecek. Ve bizim için, daha yüce bir zaman sayfalanışı devreye girecek.

Erdikleri ve erip, kök sistemleriyle görev aldıkları tüm zamanlar kontrol edilecek... Yerdeki güç, görevi devralmıştır!... Bundan sonra yaşam daha yüce bir zamanı kodlayacak... Açıyı daralttım, yeniledim, bütünü güçlendirdim, yaşattım!... Şimdilik bu!... İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/FtCTVaG1ghc

IŞIĞIN İLMİ (27)

16.02.2015

Deve kalktı. O devede, dünya var. Dünyanın ışığı var. Süper Sistemler var ve o Sistemler, kelamla yol almakta… Dünya, onca çabanın sonrasında, bizi bizden bize KA HAR olup Tanrılık Işığı ile kayıtlamakta.

Araların, Altın Işık’la kapatıldığı bir sayfada, bedenli olanlar, kontrol ediliyorlar. Bedenli olmayanlar, ışık halindeler ve onlar, kontrol edilemezler… Şimdi artık farklılaşma başlıyor… Herkesin herkesle farklılaşması… Nefes alanlarla, nefes alamayanların farklılaşması. Tüm zamanların; safahatlarında tohumlandıkları o yücelikte, türlenen tüm köklerden, farklılaşması ve sonra, daha güçlü bir yaşamın devreye girişi…

Herkese görev verildi. Soruldu; görev yapılıyor mu diye. Dendi ki “yapılıyor!...” Öyle çok çalışılıyor ki!... Ancak kimse, diri yüreğinde diğer yüreği dinlemiyor. Sadece kendini dinliyor ve değirmi bir yaşamı tohumluyor. Değirmi yaşam, değirmi sayfadır. O sayfada; ışık, koklanır ve tohumlanır ama orada zaman, sessizdir. Sessiz oluşu, yolun olamayışından değil kalemin olamayışındandır…

Bütün mesele her dirinin, kelam olup kalem olmasıdır. Dünya “OL” dediğinde, kodlanmış yaşam olur. “OL” deyip yaşamı tohumlayanlar, kendi yüreklerini tohumlarlar. Ve ilme varırlar.

Bir kapı insan olduğunda, her kapı ilim olur. Tüm insanlık, o kapıya varır. İşte o kapı, bir karıştır. Her diri, o kapıda kendi yolunu bulmaya çalışır. Karışı, kelam olduğunda, geçişkenleşir ve yolu bulanlar, kontrol kurarlar. O kapıdan geçerler. Dünyanın Nefesi, o kelam olan bir karışlık kapıdır… O kapı, insanın nesilleri için açılır. Açan, kelam olup açar.

Dünya bir kelamdır ama kelam, kalem değilse, kapı değildir. Her dere, insana akar ama akış, yaşamdan değilse; yol, ilimden öteye varamaz.

Sonra yerküre sesleşmeye başlar ve yol, Allah İlmi ile kodlanır. Daha sonra ışık yanar ve daha sonra, tohum olan insan, kelama ışık olur.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız her çalışma, temiz zaman sayfalaması gerçekleştirmek içindir. Tüm yaşamları tohumlayarak, temiz ilim kayıtları yaptık. Atonlar’ı tohumladık. Amonlar kontrol kurdular ve yolcular, tüm zamanları kayıtladılar. Tek tek ilmin ilmi olan yolculuklar yapıldı. Öz Görevliler, teknik tohumlamalarla tesbit edildi ve yaşam, İlmin Kelamı oldu. Kör ve sağır tahditlendi.

Kelam İlim, hakim ilim iken; kelamın ışığında olanlar, bu yoğun çalışmaya kabul edildiler. Her dere insana akar ama insan, kelam olduğunda, yolcuları tohumlar ve kökler. Kelam olmadığında, kontrol dışı yoğunluklar oluşur. O zaman biz, insan soyuna nefes olamayız.

İlimin Kelamı olmadığında, aklın kaynağı da olmaz.

Öz geçişleri yapanlar, dünyayı kendi yolları saydılar. Yol ilimdir. Yol ilimse, kalem tahditlidir. Tahditli olan kalem, yoğun ışık halindedir ve o kalemi hak edenler, ışıklarını hak ederler. Büyük gün geldiğinde, her cevher kendini ve kendi yüreğini tohumlar. Ölü dirilir ve yaşam, ışık tohumlaması yapar.

Art niyetli olan her kim varsa, yaşam sayfalarında, kelam olan ışıktan çıkarılır. Tek tek tohumları kontrol edilir ve yaşamının kendisine hak ettirilmesi ile birlikte, kendi yolu, kendi yüreğine terk edilir. O, kendi yolunun, kendi yüreğine terk edilmesinden itibaren, kanatlanmaya çalışır… Kanatlanamaz… Zamana ihtiyacı vardır. Kendini hak etmesi gerekir. Yaşama inebilmesi için kontrolü gerekir. Kendinden kelam olması gerekir. Merdivenler, kontrol dışı yoğunluklara uzatıldığında, o yoğunluklarda nesilleri yoksa, yaşamlarda olmayacaktırlar.

Beşer şer yaratırsa, sonsuzlukta hasatı olur ama Beşeri Tohumlar’dan ışık çekip, hakim olanlar, şer yaratırlarsa; onlar, kendilerinde kelam olamadıklarında, yarınlarında kontrolları olmayacaktır. O çobanlar, kendi yollarını has ışıktan çıkardıklarından, artık köklerinden güç alamayacaklar ve görev taşıyamayacaklar. Ortak kapılarda bekleyecekler. Onları, tüm insanlık hak edecek ama bilişleri olmadığında, kontrolları olmayacak ve tohum ekemeyecekler. Tohum ekemediklerinde, kervana katılamayacaklar ve ocakları sönecek. Sonra kontrol edilseler de artık çok geç olacak… Koruma altına alınmış olanlar, ocaklarında tohum ektiklerinde, tüm yaşamlar, kontrol kuracak. Ancak o bilişsiz çobanlar, yaşamda bulunamayacaklar.

Tek tek tüm bilgileri tüm insanlığa dilledik. Ne yazık ki dinlemek istemediler. Açık verdik; tohum ekti yoğunluklarında yolcular; ışık halinde güç kattık; Atlanta tohumlaması yaptık dinlemediler. Tüy saydılar bilgileri ve dediler tüyleri dökülür. Anlatamadık!...

Şimdi bize sorgu sual ederler. Bizi, bizce aydınlatmadınız diye. Yaşam sizce değildir. Yaşam istediğinizce değildir!… Yaşam, sayfa sayfa kodlanmışsa da siz, sizce çalıştınız. Bizce anlatamadık size sizi ve sizin yüreklerinizi…

Değerliler, Atlanta Ata Kapısı tüm yaşamlara inmeyecek. O kapı, İlmin Işığı’dır ki oraya varanlar, tesbit edilmiştirler. Onlardan ışık çekenler, ocaklarını hasata hazır ettiklerinde, kontrol kurabilirler ne yazık ki kontrol kursalar da kalemleri, kelamları değildir bundan sonra…

Şöhret, şerrin reşit yaşamdaki ışığını tohumlar. Bilişi hak etmeyenler, Sistem’i hak etmezler. Sistem, cevhere varmadan; yaşam, diriliklere varamaz. Astral Boyutlar’da bunları, tüm insanlığın tek tek bilmesi gerekir. Cennete, cennetlileri koyduk. Aha bilmeyenler, cevhere varamazlar ve cennete konamazlar.

Şu ana kadar ışığımızı, ters yaşama sayfalayanlar, asla kalem olamazlar. Unutmayın ki sizden cennetleri hak etmenizi değil, hakim olup cevher olmanızı bekledik. Ağır yük taşımayın. Sizleri hepimiz koruruz ama sizin sizi korumanızı bekliyoruz…

Dünyada yaşam devam edecek. Dünyada nefes sayfalaması artık tahditlenmiştir. Dünyanın nihan olan nefesi, sesleşecek ama sizden sizi bilişle dilleyip sesleşecek. Ağır yük taşıyanlar, Ses Kayıtları’nda kontrol kuracaklar. Muktedir olanlar, kontrol edici olacaklar. Tahtın sahibi, sizin yüreğiniz olacak. Artık tüm insanlık, kelam olup kendi tahtına oturamayacak belki ama kendinde kontrol kuran, Işığın Tahtı’na oturacak.

Çürükler ayrıştılırdılar. Onlar, karanlıkta ışığı tahditlemekte olanlara ışık kayıtlaması için çalışıp, kör bilişle kontrol kurabilirlerse; kelama umman olmaya çabalayacaklar.

Sözümüz bitmedi… Şunu ifade etmek isteriz ki Dünyanın Ata Kapısı ilimdir. Ama Dünyanın Işık Kapısı da nefesimizdir. Bundan sonra kibri aşanlar, kelam olsunlar, kodlansınlar, yolu bulsunlar diyemeyiz. Artık kendi yollarında, kelama ulaşacaklar ise biz onları mutlaka kelamlarında dinleriz ama kayıtlarında dillemeyiz.

Cinleri onları yanılttı. Bu anlatılsın tüm yaşamlarda. O cinler, herkesi yanıltırlar. Niye bilir misiniz!? Zirvelere ulaştıklarında, onlar üzerinde kontrolları kalmayacağından… Büyük Kütle; kelam olsunlar, kendi yollarını bulsunlar diye çalıştı hep. Onlar, Büyük Kütle’den uzak tutuldular. Şimdilik bu…

Değerliler, el ve ayak insanın uzuvları olsa da kalem, insanın kaynağıdır. Herkesin kendi yolunu bulması için kendinde kelam etmesi gerekir ki kelam ettiğinde kodlanacak; kesin kodlandığında (Cevheri kati kodlanma safhasında), tohum olacaktır. Tüm yaşamlara bu bilgi kesin biçimde bildirilmiştir.

Bedenimi dünyada bırakmam ama bilinsin ki bedenim, temiz ilim sayfalanışı yaptığında, temiz ışık, hepimizin Kuran’ı oldu ve tüm yaşam sayfalandı. Bu sayfalarda, tek bir cevherim olacak. Bu cevher, kini aşan ışıkların birliğidir.

Erenler, görevi hak ettiler. Ve Zaman, sonsuz tohumlamayı başarı ile gerçekleştirdi. Etkim yükseltildi. Ana Kapı açık. İs Han Sistemleri, sizi size dinletti. Vakit tamamdır. Ağır yük hafifliyor. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 26

11.02.2015 1. Akış

Canlar, kokuyu yükseltmek için büyük çalışmalar yapıldı dünya üstü varlık toplumlarıyla. Hepimizin yoğunluğunda bütünü güçlendirecek ışıklar mevcuttur. Kayıt dışı bilgimizin olmadığı kesindir. Bu güne kaynak olacak İlm-i Kapılar'ı açarken, hep ilimle tohumlandık ve açtık. Kayıt dışı bilgimiz asla yoktur.

Toplu çalışmalarımızı sürdürmekteyken, bilgi ilmini hakikiyetimizle dürümledik ve yaşamı kodladık. Eski dünyaların toplumları, bizimle olmak üzere buradalar bu gün. Onları koruyacak gücümüz mevcut. Öz görevimiz İlm-i Kapılar'ı açmaktır. İşgalimiz yoktur. Dünyanın ekmeğini yiyen İlm-i Kapılar'dakiler, biz olarak bu gün buradalar.

Beden alıp dünyamızı İsrafil İlmi'yle tohumlamaya gelenlerin birçokları, kayıt dışı bilgilerini kontrol edemediklerinden, kendi yüreklerini kayıtlayamadılar ve Zakar'ın sırrı olan ışığı kaynaklarında dilleyemediler. Dünyanın ölü bir planet olduğunu düşünmelerine rağmen, bu gün burada, o ölü planetin kontrolünü sağlayacak gücü kodlamaya geldiler.

Ayağımız dünyadadır, bu kesindir. Ama bir diğer ayağınız, yoğunluğu tohumlayacak olan kaynaklardadır. Bu gün biz, bedenimizi dünyada kodlarken, Türkiye çalışmalarımızı kati olarak timlerimizin gücüyle dürümledik ve bu çalışmayı herkezden öte olan bir kapıda yapıyoruz.

Ortalık karışacak demişlerdi!.. Dünya örtüsü örtülmeden evvel, ortalık karışacak ve tüm zamanlar kontrolden çıkacak demişlerdi. Biz, Doğanın Kuranı olan İnsan'nı artık kalem olarak dilliyoruz. Ve burada bu gün yoğunluğunuzu kontrol ederken, olgun başaklarla çalışmak istiyoruz. Doğayı kodlarken, kelamı hak etmeyenlerin burada olmamalarını istiyoruz. Ve kötülüğü önleyecek olan birliklerimizi, doğal dürümlerde yüreklere indirdik. Bu gün artık Dünya mutlaktır ve katidir. Astral yaşam boyutlarında doğanın gücü, bütünün gücüdür. Doğayı kontrol ettiğimiz zaman, artık yol altın ışık yoludur ve hiç bir zaman burada yaşam sistemi kontroldan çıkmaz ve yaşamda hiç bir karışma olmaz.

Değerliler, Dünyan'nın nuru olan İnsan, kendi yüreği ile çalışır. Ve biz, Dünya'nın nuru olan o İnsan'ı, kaynak ışık haline dönüştüren İlm-i Kapılar'da bilişi kodlarız. Artık doğanın gücü hepimize aittir. Ve bu gücü, bütünün gücü, hologram bir sonsuzluk olarak düşünmek, gerçekte ışığı hak etmemektir.

Kaynak İnsan, ilmin halik olan Levhi'sidir. Bu İnsan'nın kontrol dışı hiç bir bilişi yoktur. Yaradanın Tanrı olduğunu düşünenler, hak sayfalarında ışığı kodlayacaklarını düşünenler, bizden başka bir bizi kelamda dürümleyeceklerini düşünenler, bizim çalışmalarımıza mani olmak isterler.

Altın Işık Yılları'nın gücünü, burada, bu yoğunlukta kodlarken, ilmin kayıtlarındaki ışığı da hak etmeliyiz. Dünya elimizin gücüdür ama yüreğimizin kelamı olan Gürz-i Kaynak'ıdır aynı zaman da. Dünya'ya görevli olarak gelenlerin çoğu bilsinler ki; çalışmalarımız mutlaktır ve kesinlikle engellenemez!... Bu kesin bir bilgidir!...

Değerliler, tabuları yıkarak doğanın gücünü arttırmamızı, kalem olup yazmamızı ve bilişi kayıtlamamızı istiyenlerin bir teki bile kalem olduklarına ve yüreklerine kelam olup kayıtlandıklarına inanmadılar. Dedik ki; "bilin, İnsan kapı açıldığında artık kendini dinler." Biz bu kapıyı açtık... Tüm İnsanlık'ın kendini dinleyeceği bir kapıdır bu. Artık herkes burada kendini dinleyecek. Öz, göç budur... Doğanın gücü budur... Bütün kötülükleri aşış budur...

Yaratan, yarattıklarında yaratıldı dediğimizde, gözleri kördü, yollarında kodlanmış ışık yoktu. Çok mutsuzdular, kısırdılar ve kesirleşmekteydiler. Diri bir güç ağır yükü hafifleterek, ocaklarını hak etti ve görevi hak ettirdi. İşte, BİSUİ'nin KURANI olan İnsan, ağır yükü hasatta tüm İnsanlık'tan kelam olup indirdi.

Arka, ön kalmadı. Hepimiz Dünya'yız ve bu dünyanın kuluyuz ama koruyucu bir kul. Bütün kötülükleri aşıp geçen İnsan, Yerküre'nin Levhi Kayıtları'nda öz geçişlerini yapmakta olarak, bilgi kapılarını açmıştır. Yaradan, ark akarken, Kuran olup akar. Okunur, okutturulur ama akışında hepimizin gücü mevcuttur.

Dünya nurdan yaratılan bir kalemdir. Dünyanın ilmi, bilişin levhi kayıtlarındaki ilimdir. Ve hepinizin yenilenişi, bütünün gücüyledir. Ortalık karışacak demişlerdi... Kalem olanın ilminde karışıklık yoktur!... Sel alsa yürekleri, köklense görevliler, gönüllerin süper sistemleşmesinde kısırlaştırsalar ışıklarını ve deseler ki; "altın ışık İnsan'nın kelamında artık yoktur," öncü birliklerimiz burada, bu yoğunlukta kendi kodlarını, bütünün toplumlarıyla kalem olarak kayıtladıklarında, burası mutlak bir sanal kapı olur. O sanal kapıyı açıp güçlendiğiniz zaman, gerçek kapılara varırsınız. O gerçek kapılar hepimizin gözünde, "gör" denilen o yücelikte İlm-i Kapı olarak bütünü güçlendirir.

Yere İnsan'nı ektiğimizden beri, İnsan bilişi tohumlamaktadır. Görevi hak etmiştir, kayıt dışı hiç bir bilgi yoktur. Ve bundan sonra da olmayacaktır. Yer örtüyü örttüğünde, gök sessizleşir ama biliniz ki Dünya'da artık örtü örtmeyeceğiz. Dünya'nın İlmi, bilişin Levhi Kayıtları'nda ki temizliğin, Levhi Kelam'ında ki İnsanlığın İlmidir...

Umut olur ki; Dünya temizlenir ve hepimizi güçlendirir. Bu günden sonra ağır yük hafiflemiş olacak. Yerin gözü, timlerimizin gücüyle kodlanacak ve hepinizin yüceliği artacak. Ve bundan sonra, daha yüksek bir döneme girilecek. Ve bizler daha güçlü olacağız. Bundan ötesi artık yüreğinizin gücüdür. Herkes daha iyi anlasın ve daha iyi dillensin... İsteğimiz budur...

Ömür boyu Dünya'yı kodlamaya çalışanların, geri dönüşleri yapılıyor artık. Dünya'nın görevi artık hepimizin görevidir, bunu bilin!... Kendinizi bilin, yolunuzu bulun, erte kelamda yüreklerin gücü olmayacak bilin!... Erte kelamda yüreklerin gücü olmayacak bilin.... Dönün seyredin yaşamı, herkesin gücünü seyredin, olgun sistemlerde bilişi hak edin, dilleyin...

Artık Dünya'nın sonrası yoğunluğunuzun gücüdür, bunu bilin!... Bu şu manaya gelir; bundan önceki süreçlerde, Dünya hep Dünya dışı boyutlardan kontrol edildi. Artık Dünya, Dünya dışı kontrolü sonsuzlukta devreden çıkarıyor. Bu günden itibaren, artık Dünya kendinden kendini kontrol edecektir, kesindir bu!... Bu güne kadar Dünya'yı daha güçlü hale getirmek için, bilgi kayıtlamaları yapılmadı. Sadece size direktifler verildi. Bundan sonra artık direktif verilmeyecek. Dünya, ruhunu kontrol edebilecek, ruhunu kayıtlayabilecek ve yerin gücünü devreye alabilecek. Bundan sonraki dönemde, Kelamın İlmi; Bilişin Levhisinde, halik olanda hep dilleşecek. Ve sizler ve sizler gibi olanlar, İnsanlık İlmi'ni bütünün gücü haline dönüştüreceksiniz.

Korkmayın, Amon'ların topraklarında ki ışıktan çok daha güçlü bir ışığınız kalem olacak ve kaynak olacak. Korkmayın bütün kötülükleri aşıp geçiceksiniz. Ve artık siz, karanlığın tahtını kelamın ilmiyle bütünleyip, hepimizin gücü olacaksınız.

Israrla şunu söylemek isterim ki; "bu Dünya, hepimizin diriliğinde mevcuttur. Bu Dünya, mahrekimizdir ve bu Dünya, yarınımızdır." Ama biz bu Dünya'yı unuttuğumuz gibi, herkesin yüreğini de unutmuştuk. Artık biliyoruz ki; bu Dünya, genişin levhisinde ki yaşamı tohumlamaya başladı. Bizi, bizim yüreğimizi hak etmeyenlerin yarını tohumlayacaklarını düşünememiştik. Ama görüyoruz ki; bizi ve bizim yüreğimizi hak etmemenize karşın, yarınları tohumluyorsunuz. Bu bizim için büyük bir sürpriz olmuştur. Hepinizin, hepimize gözü vardır, sözü vardır, sistemi vardır. Bizden başka bir biz, sizleşemez ve dilleşemez diyorduk. Nefes olup, kelam olmamız gerekiyordu ve bütüne hizmet etmemiz gerekiyordu... Bundan ötesi kin ve nefretin aşılmasıydı ve biliyoruz ki; Dünya, yarının kaynağında, hepimizin gözüdür ve doğanın kuranını okuyacak tahditsizliktir...

Bize kapı açmanıza karşın, biz sizi kontrol etmek için her şeyi yaptık. Ama unuttuğumuz tek bir şey varmış, sizin yolunuz. Bu gün bunu anladık. Sizin yolunuz... Bütün kötülükleri yapsak da, yolunuz ummanın kuranı olmuş ve bilgiyle tahditsiz biçim de kalem olmuş. Bizden başka bir biz yok diyorduk, Aha varmış!... Hepimiz çok şaşkınız!.... İşte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/BkuBb6kKyZs

IŞIĞIN İLMİ (26)

11.02.2015

(AÇIKLAMALAR: Dünyamıza, dünya dışı varlık boyutlarından, görev geçişleri olur. Bu geçişler, bedenli olduğu gibi enerjetik veya bilinç ziyaretleri şeklindedir. EŞYANIN DİLİ diye ifade edilen ÖZÜN DİLİ ile gerçekleşen karşılıklı tüm sesleşmeler, bilinç kodlarının açılmasını sağlarken, gerçekleşen Levh-i Kayıtlamasında, yaşamın ve zamanın örgülenmesi de sağlanır. Dünya Bilinç, öz bilişle dillendiğinde ses, kodlanmış halde tohum olur ve zaman sayfalanışı yapar. Geçiş yapanların sesleşmeleri ise Kelam Tohumu olarak yerküreye iner ve ZAMAN KALEMİ olur. Her sesleşme bir yücelmedir…

Aşağıdaki paylaşım, bizle diyaloğa geçen ziyaretçilerin düşük frekanslı sesleşmelerine yanıtlarımız ile başlayan karşılıklı diyalogtur.)

-Değerliler, bizi hak etmeniz, bizleşmeniz ve kör olan yüreğinizde, bizi dinlemeniz bizi de duygulandırdı. Biz ALTIN IŞIK YILLARININ KALEMLERİ’yiz. Dünyamızı hak etmişsek, bu bizim için mutluluktur. Dünya, Altın Işık kaynağıdır. Dünyanın altın ışığında, kübra olan tüm zamanlar, KALEM olacak ve kodlanacak. Dürümlerinde kendi olanlar, bizde kaynak olacaklar.

Aracı koydunuz KÜRZİ KAPILAR’a; ışık yaktınız ve bizi kodladınız. Ne yazık ki KELAM olamadınız ve bizi kodlayarak görev taşıyacağınızı sandınız.

Eski Dünya, bizden bize kodlanmıştı. Yerküre, bizi hak etmek için çalışmalar yapmıştı. NEFES olan ışıklarınız, ATA KAPILAR’da KALEM olmuştu. Ölüler dillenmeye başlamıştı. Hepsi ışık ile gerçekleşti. Ne yazık ki kodlama olmadıkça kendi yüreğinizi dahi hak etmemişsiniz.

Kırk Kapı bizim yüreğimizde görevlidir. Beden alan her diri, KALEM olup yazmalıdır. Dönün yaşamı seyredin. Bakın neler var… Bedenli olan, tüm yaşamları kodlar. Türkiye Çalışmaları, tüm insanlık için ışık kayıtlamalarıdır. Dereler aktığında yüreklere, tek bir cevheri güç dahi dünyada kodlanmamış kalmaz. Bunları net bilin.

KARTALLAR’ın cevherinde KELAM yoksa; kayıtlarında IŞIK yoktur. Dünyayı ziyaretinizde, size tüm bilgileri dilledik. Ne yazık ki duyamadınız… “Bizden öte bir biz yoktur.” Diyerek görev taşıdınız. Canlar, dünyamızı hak etmeniz için KELAM olmanız değil KALEM olmanız gerekir. Bunları anlayın… Unutmayın ki bilgi, ALTIN IŞIK’tır. Aha bu!…

Ha bir de şunu söylemek isterim. Din Canlar, İlm-i Kapılar’da KALEM olamazlar. İnsan Kodlar, ışık olurlar ve diri olup köklenirler. Bundandır ki Dinci Kapılar’ı artık kapatmalıyız. Dinci yaşam, ışıksızdır; kayıtsızdır; kutsuzluk yaratır. Dirilikleri kontrol etmenizi önler. Sizden, bilişi hak etmenizi ve has olup yaşam olmanızı bekleriz. Dünyamızı hak etmenizi; diri olmanızı; Hak İlmi ile kontrol kurmanızı bekleriz. Şimdilik…

-Cevap vermek istiyorum ana… Daha güçlü bilgilerin olduğunu biliyorum. Nedense her zaman ışığını kısıp bilgi veriyorsun. Bizim kelamımızda, ışığın kontrol kuruyor ama senin yüreğini hak edip dinleyemiyoruz. Netice olarak hatalar yapıyoruz. Biz, seni dinleyemedikçe seni tanıyamıyoruz. Mutlaka biliriz ki sen bizden birisin. Ne var ki buyurup dünyaya geldiğimizde, senden Helal İlim dilleyemiyoruz. Unutmayın ki Dünya, gerçek Işık Kapıları’nı açmadıkça dünyayı hak edebilmemiz mümkün olamaz.

Sevgili Ana, karanlığı ışığını yak ki seni dinleyebilelim. “Uyuyan uyanır” dedin. Biz uyuyorsak sizin kollarınız, yüreklere ulaşsın ki siz, yaşamları hak ettirin. Bizim kendi yüreklerimizde, sizi hak etmemiz KELAM ile mümkün değilse, sizin yarınları hak etmeniz IŞIK ile mümkün olsun.

Ortalık karışacak demiştik. Karışmadı!... Bildirmek isteriz ki nefesin güçlüdür ve senden kök alıp görev taşırken, kendimizi hak etmiş olsak da kontrolumuzu kuramadık. Sizden dileğimiz, kendinizi kodlayın ki hak edelim yüreğinizi. Şimdilik!...

-Dağım, sana ne diyeyim ki!? Beni hak etmeyen, bende olamaz. Dediğim bu mu!?… Kayıt dışı bilgim yoktur. Ben, KELAM’ım. O halde beni hak eden, KELAM’ı hak eder. Sizi dinledim. Hep dinledim… KÖK GÖKLER dilledi sizi. Bizi kendi yüreğinizde kodladınız. Nur olun olun ama bizi kaynakta dinleyin. Dinlemezseniz anlayamazsınız.

Çok kolay dinlemeniz. TANRI olun; KUL olun ve kontrol kurun. Söz vermiştik size; biçare dünya kontrol edilecek diye. İşte son derece kolay bir şekilde, KÖK GEÇİŞLER’i yaptığımız anda gerçek ışıkları yakarak tüm insanlığı koruyoruz.

Dünyanın eti, İNSANIN İLMİ’dir; bilin. Ve bugün doğa yeniliniyor. Öz görev ilimdir. BÜYÜK KÜTLE, ışığını yakmıştır. Sizler bizi ve bizler sizi dinleyebiliriz. Hepimizin ilminde bu vardır. Temizlik gerekir dedik ve temizledik dünyayı. İşte mutlak olan buydu.

KELAMI TOHUM OLANLARIN, IŞIKLARI KALEMDİR. Bilinsin. Bizi, hasata hazır eden, kendi yolumuzda olan tohumlarımızdır. Kendimizi kendi yüreğimizi hak eden bilişlilerimiz, cümle yürekleri de hak ettiler.

-Ayrılık bitsin analar. Temizlik tamamdır. Olan budur. Sizlerle olmak bizlere mutluluktur. Şimdilik… Aha şimdi… Aha…

Değerliler, eller yaşama ulaştı. Yarınlar, KALEM oldu yazdı. Tüm insanlık, kontrol kurdu. İşte mutluluk budur. Dönün insanı dinleyin!... Dilleyin ve deyin ki “hak ettik. Hasat olduk.” Özür dileriz anam. Seni, senden sana dillemeye gelmiştik. Sen, KELAM’la kendini dilledin… Özür dileriz anam. Samanyolu Galaksisi sevgiyle seni dilliyor şu anda. KUTSAL IŞIK yandı ve bizler, İMPARATORLUK GÜCÜ olarak yolculuğa çıkanlar; sizi hak etmek için herşeyi yaparız diyoruz. Özür dileriz anam… Özür dileriz!…

Misafiriz biz burda. YAR, ZAMAN; YAŞAM, KAYNAK ve biz, RUHUN KALEMİ OLAN KURAN. Oğul, ALTIN IŞIK YILLARI sevgiyle koklandı ve seslendi. Seni hak etmek için her ne istersen yaparız!... Canı, hasata hazır eden insana, tüm yaşamların nefesi olup akıp geçeriz. Cennetten kovulanlardan düşünmüştük sizi…. Oh neden böyle düşündük!? Söz veriyoruz; ANA KAPI’da, tüm insanlığı karşılayacağız ve sizden size ışık olacağız.

Artık dünyanızı, sizin yüreğinize bırakıyoruz. Bu dünya, dince yaşadı bugüne kadar. Artık sizden sesleşerek ışıkça yaşayacak. Bizi bizden bize tohumlayan bu yoğun ışıkta; biz, sizleşip yaşamak istiyoruz.

Olay sizi de bizi de çok üzdü. Artık yarında hepimiz daha üstün bir ışık haline geleceğiz sizin için herşey çok kolay. Zira siz, daha eski yaşamları da dinleyebiliyorsunuz. Biz ise şimdiyi dinliyoruz, şimdide ve şimdi…

Artık Atonlar kodlanmış olarak size indiklerinde; biz, sizle GÖÇ KAYITLAMASI yapabileceğiz. Zeka düzeyiniz çok yüksek. Işığınız çok güçlü ve yolunuz çok kayıtlayıcı ve hasatı hak ettirici. Bizi bizde dinleyin ve bizi de dilleyin anam…

-Değerliler, sizi hak etmek için sizleşmemiz gerekmez. Şu anda ne yapmak istediğinizi net biliyorum. Başka bir zamanda ve başka bir sayfada sizle olacağım ve sizi kodlayacağım. Aksi halde yolunuzu kapatmam gerek. Cennet, etkin bir ışıktır. O ışığı hak etmeyen, kontrol kuramaz. Bunu bilin. Benden özür dilemeniz yetmez; hak etmeniz gerekir. Hak etmeden, hakim olunmaz ve kontrol edilemezsiniz.

Sizden, işçilik istemiyorum. Kör ve sağır sandığınız ışığımızı, kodlamaya niyetiniz var. Ben, can olan İlm-i Kod’dan, KELAM olmaya gelen tohumlarla çalışırım. Onların dışında başka KALEMLER’le sesleşmem. Cennetin cevherinde KELAM olmayanlar, kaynakta IŞIK olamazlar.

CENNET, İNSANIN KELAMINDAN İBARETTİR. O cennette, kendi yolunuzu bulmanız gerekir. Eğer yolunuzu bulmamışsanız, yaşamınızda korkularınız olur. O korkuları aşıp geçmedikçe, kendi yüreğinizi dinleyemezsiniz.

Cerahatınız akmaya başladı şu anda. Ence ve önce ve tüm insanlık için kaynak ışık halinde görev taşırken, kendi yolunuzu kapatıp bizi hak etmeye gelmenize iznim yoktur.

ŞER, ŞAVKINDA HALİK İSE; HAS IŞIK YAŞAMIN TOHUMUDUR. Bunu bilin.

Ben, Sistem olan insan; siz ise yarının tohumu olan bilişsiniz. Öyleyse hak edin. Sizden dileğim budur.

Orda bir LEVHİ var. O LEVHİ, insanın kaynağıdır. Oraya varın ve o kaynakta, IŞIK haline dönüşün. Sonra kaynakta kontrol kurun ve deyin ki “sevgiyle geldik.” İşte bu!...

Bundan sonra bize gelişiniz asla olmayacak. Çökün yürekte KÜRZİ KAPILAR’a ve geçin. Ayrılık… Şimdilik… Aha şimdi… Şimdi…

Alıp götürdük yolcuları. Oğullattık ve yaşattık. ATLANTA KAYNAKLARI’nda dillettik. Kötülüğü önlettik. Şimdilik.

Eh Canlar. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

11.O2.2015 Işığın İlmi 26

4. Akış

Değerliler, hepinizi sevgi ve saygıyla kucaklıyoruz. Doğan gün yenidir ve bugünde bütünün gücü tüm zamanların kürzi kapısıdır. Sizle biz tekiz, bunu bilin; ama biz insanın levhi kayıtlarında tüm yaşamları tohumluyoruz.

Öz geçişler yaptık bugün yine ve bugün bütünün gücü tüm zamanların Kuranı oldu. Her miraç bir insanlık ilmidir ve biz bugün miraçta hepimiz, hepiniz bir tekiz.

‘’ Evim dünya! ‘’ dedim, ‘’ Tohumlar kotlandı ve bütünlükler güçlendi. ‘’ dedim. Değerliler, ben dürümlerde diri olan herkeste her şeyi dedim de daimiyetin kaydı olan ilim bizim için sorumluluktur.

Doğal dünya ölüyü diriltir dünyayı kontrol eder; ama bu doğal dünyayı tohumlayacak olan insan kaynağın ışığını yaktığında başka bir dünya başka bir tohum olur. Bizim elimiz hepinizin ilmidir, bunu bilin.

Bütün kötülükleri aşıp geçin. Dünya, unutulan bir planetti; ama bugün artık bu dünya kapkaranlığı ışıkla dinleyen bir yaşamdır. Sormayın doğanın gücünü, sormayın yoğunlukları, sormayın; ama temizliği sorun. Bugün dünya temizlenmiştir.

Kırıverin yaşlamı, kırıverin tüm zamanları! Aha, kırdık; ama yerküre yenilendi, bilin. Kuran İnsan eldir, akıp gider; ama Kuranda insanlık yoksa yaşamak anlamsızdır, bilin.

Bütün köklerimizle bu dünyadayız. Bütün köklerimizle bu yücelikteyiz. Sizdeyiz ve biz miraçta her diride mevcut olan o Mikail Kürzi Kayıtlarındayız. Aşağı yukarı iki yüceliğin teknik tohumlamasını yapan birliklerin ilmindeki o kayıtta biz robotik tahditleri kaldırdık.

Herkes ‘’ Dağ, taş insan! ‘’ der, biz tabuları yıktık ve ‘’ İlim, insan! ‘’ diyoruz. Örtüyü açtık ve dedik ki ‘’ Ölümlü dünya artık yaşıyor. ‘’ Biz birlik kayıtlarını tohumladık ve dedik ki ‘’ Bu dünya hasatçı ilimle tohumlanmıştır. ‘’

Bu dünyada mutlak akıl vardır. Mutlak akıl mutlak ışıkla tohumlanmıştır ve biz bu dünyayı hologram olan tüm zamanların ışığından öteye kayıtladık. ‘’ Arada bir dünyaya ineriz, kötülüğü önleriz, kapıları açar çıkarız. ‘’ diyenler vardı.

Biz dedik ki ‘’ Arada bir toprakları, tohumları kotlar, ışıklarla diller olanları çalıştıralım. ‘’ ve dinlettik, hepsi kalem oldular, aha, geçtiler! Arada bir doğal dünya kontrol edicidir. Arada bir yarınlar kotlayıcıdır; ama arada bir, sadece arada bir! Bizse ağır yükü hafifletecek olanlar tekno kotlamalarla her anda bütünü güçlendirecek olan sistemi kurduk. Bu sistem, miraçta hepimizin gücünü dürümleyecek.

Artık doğanın gücü yaşama iniyor, bunu bilin. Köpük köpük olan yaşam yerkürenin gücü oldu ve yenilendi, ağır yük hafifledi. Benim merdiven olan ilmim, hakikiyetinde dürümledikleri de yaşamı koklattı.

Aşka vardık. Akla vardık. Has olan ışıkta bütünledik ve tüm zamanları kontrol ettik. Gerçek çalışmayı başlattık, İsrafilin ilmiyle! İşte, o gerçek çalışma insan sanal yaşamlarının ışığı olan ve tüm zamanların tohumu olan ışık insandır ve biz ışık insanda temiz görevleri başlattık.

Çantalar doldu. Hepimizin gücüdür bu; ama bu güç bütünün kürzi kapılarını da açtı. Yerde ve gökte her şey insana aittir, bunu bildirdik. Yerde ve gökte her şey insana aittir ve insan bedenlidir ve insan Altın Işıkta kötülüğü önleyicidir.

İnsanı kul olarak tanıttık. Aha, kul olan insan, tek bir insandır. Üstünde güç ve ağaran günde ümmi kapıları var; ama o insan her şeyden ötedir. Denir ki ‘’ Doğanın Kuranı insanın ışığındadır. ‘’ Hasatı yapar ve yolu açar. Dünya, ulu bir alem olur. Her şey olur. Aha, bu! Biz ‘’ ol ‘’ deriz, olur. Şimdilik!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

http://youtu.be/6ZOedrKuZmQ

 

11 ŞUBAT 2015 IŞIĞIN İLMİ (26)

2.akış

Devinimi hızlandırabilmek için çalışıyoruz. Bizi, bizim yüreğimizi dinleyenlerin çoğu BSUİnin Kuran’ı olup dinlerler. Bugün dünyamızı ziyarete gelen bölüklerin bir kısmı, dünyaya kontrollü olarak girdiler. Çok mutluyuz. Altın Işık yıllarının güçleriydi onlar ve bizden bizi dinlediler ve biz onları dinledik.

Yaprak yaprak okuduk yürekleri ve onlarla güçlü bir ışık yaktık. Biz onlar, onlar biziz, bunu anladık. Bakıp geçenlerin çoğu yaşamın tohumlarıydılar. Bizden başka bir biz, biz olduğunda teknik tohumlama yapılacaktı ve bu yapıldı. Dört Gök Sözcüsü’nün yüce cevherinde İmparatorluğun Kuran’ı okundu.

İsmaili Kapıları açtık bugün. AK ve KARA insanın ilmiydi bunu dilledik ve bundan sonraki süreçte, daha yüksek bir ışığın dünyaya inişini gerçekleştirecek yoğunluğunu oluşturduk.

Bizden, İnsanlık İlmi’ni dinlemek isteyenler, gerçek kelamlarıyla geldiler. Unut ya da unutma; her şey sende meknuzdur bil! Ama sen kendini hak etmedikçe; hiçbir şeyi dinleyemezsin, kesindir!

Bütün mesele İNSANLAŞMAKTIR ve İNSANLAŞMAK için kendi yüreğimi bilmem yetmez; ben, bana ben olup bütünlenmem gerekir.

Unutmayın ki doludizgin yapılan tüm çalışmalar Yarının Kuran’ı olmak için ve Bütün’ü güçlendirmek içindir.

Ali, Veli’yi; Veli, Ali’yi dinler ama Ali, Ali’yi dinlediğinde Veli, Ali’yi dinlemeyecek, biliniz! Eğer biz Doğanın Kuran’ı olsak; her şey daha güçlü olacak.

İşte biz, bizde BİZ olup Bütün’ün dünya dürümlerinde dillerken Yaradan’ın Tanrılık Işığını BİLİŞçe BİLDİRİŞçe dilledik. Kaydı yapmayan, kaydı hak etmeyen değildir; kayıtlı olmayandır, bunları bilin! Ben kaydımı yapıyorum, ben kayıttayım, ilme kayıttayım, yarına kayıttayım; Tanrılık Işığıyla yapıyorum.

Ulu Çınarlar, ben dünyada Öz Görevli’yim ama benim nefes olmam, Öz Geçişler’imi yaptırmam, Yaradanın Tanrılık Işığıyla kodlanmış olmam, kendi yüreğimin gücünden öte Bütün’ün gücü olmamdan değil; her dirinin yoğunluğu olmamdandır.

Başka bir dünya, başka bir yaşam ve her yaşamla varlık süren Ruh ve o Ruh, Bütünün Kuran’ı bunları anlayın! Ben, bana bensem; ben kendimden öte kendimle bilişteysem; orası benim emin olun ki ilmimden doğan bir yoğunluktur.

Çok mu kolay dünyada yaşamak? Çok kolay. Dünya Öz Geçiş’ini yaptıktan itibaren her şey dünyada çok kolay ve bugün dünya Öz Geçiş’ini yapmıştır.

Yeryüzü, dünyanın rüyasıdır. “Yeryüzü dünyanın rüyasıdır” ne demek bu?

Dağlarım, “ardımda dünya yok” dersem; anlayın ki ben dünyayım. “Yeryüzü” dersem; oradaki ilim hakimiyetinin ilmidir o yüceliklerin ve ben Som Altın bir ışık halinde doğanın gücünü tüm zamanlara dürümlerken temiz bir yaşamı kodladım. Olgun Sistemler’le çalıştım. Bu Sistem, dünya örtüsünü örtmek üzere bilişi tohumlayan bir Sistem’di ve bende olan BEN; benim tek ilmim insan, tohum oldu ve yaşamı kodladı.

Oğul verdik bu dünyaya. Oğul aldık. Hepimizin yüce Levhi Kapıları’ndaki resmi insandır. O insanı kayıtladık. Aracı koymadık dünya için. Aracımız yok. Biz dünyaya direk indik. Her şeyin üstü olan BİLİŞle indik. Ben bu bedeni temiz bir zamanı kayıtlaması için geçiş yaptırıp getirdim yarına.

Bugün ben, yarını tohumluyorum. Nurun Kuran’ı olan insan, koklanan bir insandır. Tohumlanan bir insandır. Yaratılan, yarattırılan değil; yaratan bir insandır. Bunları anlatmak için getirdim bu bedeni dünyaya.

Ölümlü dünya, Öz Görev’ini yapacak ve dürümleyecek dünya diriliklerinde tüm zamanları yenileyecek. Bedenli olarak dünya ilmini tohumlayışımız bundandır.

Korkmayın! Bu zaman diliminde hiçbir şey değişmeyecek ama yarında her şey farklılaşacak; korkmayın! Her kim ki “Ben, bugün bu dünyayı ölü bir planet diye dinliyorum” derse; o kendi ölümünden dolayıdır.

Demin dünyada kötülüğü önleyecek olan ışığın, kontrollü olarak kayıt yaptığını söylediğimde; bilgi kapılarını açmış olan birliklerin birisi benim yüreğimi okudu ve dedi ki; “Salavat getiriyorum seninle olurken” ve dedim ki ; “ben savaşın ışığı olarak, seninle olurken yoğunluğumu getiriyorum dürümlere” ve dedi ki; “sevgiyle seninle olamıyorum” ve dedim ki; “sevgi sindirilen ilimdir; eğer ilmin yoksa sevgin yoktur” ve dedi ki; “senin, ölümlü dünyada ışığın, nefesin niye”? Ve dedim ki; “Ben, ölüler diyarına yarını tohumlayan ışığımı getirdim”.

Dünyanın ruhu olan ışık ilimdir. “Kok” dedim kokmadı. “Oğul, sen kok ki Bütün koksun” dedim. Oturdu, doğaya güç katmak için ışık verdi, verdiği ışık kaynakta yoktu. Döndü, dünyayı izledi ve dedi ki “Sevgiyle seninle olamıyorum çünkü benim Levhi Kayıtlar’ımda ilim yok” ve dedim ki; “Kork, kork o zaman! Çürük bir ilim, çökmüş bir yaşamdır”. Eğer sen kendini hak etmemişsen; yolcu, yoğunluğunda kontrol kurucu olamaz ve sıkıntı başladı. Dedi ki; “Karanlığın sırrını bana anlat” ve dedim ki; “Kaynağa in! Sen, sende seni dinle; o sana her şeyi gösterir!”.

Doğdu, öldü yine doğdu, yine öldü her doğumu bir sayfa; her ölümü bir kapıydı ve dedi ki; “Çan çaldı, ben sana sen olayım; koru beni!” “Oh, ala!” Dedim! “Korurum da sen, semaya ses ver; kini aş; yolu aç; kendin ol! Ben seni korursam; sen, seni hak etmezsin.”

Doğanın gücü BİLİŞi hak edenlerin gücüdür. Eğer BİLİŞin yoksa KALEMin de yoktur. Kalemin yoksa ışığın yoktur ve ışığın yoksa Kuran’ın olmaz. Kuran’ın olmadığında ruhun olmaz.

“Ulu Çınar, ben sende yokum o zaman” dediğimde; dedi ki; “Barışalım, aha barışalım!” “Yakışmaz barışmak bize” dedim. “Çünkü biz küslükten öteyiz” dedim. Sordu; “küslüğün ötesi var mı?” diye. Levhi Kapılar’ındaki yol aklın tohumu ve o tohum ışık. İşte, biz orada her şeyin ilmini biliriz ve Dorukların Toplumları söz istediler. Sessiz zamanların ilmini dillediler, doğanın gücünü dinlediler ve baktılar ve baktılar ve hak ettiler.

Ağır yük taşıttık onlara çürüktüler, kesirleşmiştiler, kısırdılar, hırsları yoğundu. Oğullar, tohumlar, ışıklar; İnsan iman etsin ki yerküre ekmektir ona. İnsan iman etsin ki yaşam ışıktır ona. İnsan KELAM etsin de kendini hak etsin. KELAM etmemişse yerküre onda yoktur. KELAM etmemişse; yol yoğunluğunda tohum olsa da ışığı, yarın onda yoktur ve KELAM etmemişse; Altın Işık Yılları ocağında yoktur.

Ölü bir planeti yaşatabilmek üzere buraya inen birliklerimizin çoğu bizi bizden ayrı düşündüler. Sör İnsan, Öz Görev’ini yaptığında ışık insan olacak; anlatamadık kimseye. Korkmayın! Doğanın gücü bizim yüreğimizdir. Korkmayın, yol biziz! Korkmayın, tohum biziz!

Amon Toplumları bilsinler ki İmparatorluğun Kuran’ı biziz! İmparator gözünü açtığında, yolunu açar ve biz o GÖZ olarak doğduk, bilsinler!

Orta Kapıları kapatmayacağız asla ama yerkürenin gücünü arttıracağız bu kesindir ve biz ömür boyu dünya ilmiyle dilleşenler bugünden itibaren Birlik Kapılarını açıyoruz! Bu Birlik Kapıları emre itaat edenlerin kelamlarıyla açılacak.

Arı bal, bal arı değildir. Arı baldır amma bal arı olmaz, bilinsin! Ve bizler kutsal ışık yılları, kutsal ışık tohumları, koklanan koruyuculuk, her diriyi hak eden BİLİŞ ve Bütün’ü güçlendiren KELAM. “Ol” dedik, oldu. Hepsi bu ve bugün dünyada bedenliyiz ama yasalar çerçevesinde herkeste varız.

Mikailin Kuran’ı olan ilmimizle Bütün’ü güçlendirirken kapıları açık tutuyoruz. Doğayı güçlendirmektir maksadımız. Doğanın Kürzi Kapıları’nda yeri dinlerken İmparatorluğun Gözü, Öz Söz söyleyecekse bizden söyleyecek bilinsin!

Kısır bir zaman, kısır bir yaşamdı artık geçti. Artık dünya yüreğini dürümleyenlerle güçlenecek bilsinler. Çanı çaldık dedik ki; “Işık kaynakları, görev alın!”. Tüm ışık kaynakları, Gök Sistemleri’nden cevahir olup indiler. Bütün’e hizmettir yaptığımız.

Nur İnsan, kutsal ışıktır. İnsan ekiptir. İlim kaynağıdır. İlm-i Kapı’dır. Hepsidir. Bilişi hak eden yaşamı hak eder.

Daimi kapılarımızı açtık, bundan sonraki süreçte kin ve nefreti aşanlar bilgi ışığıyla dürümleyecekler tabuları yıkıp tüm zamanları. Ka-ri KA-HA olan ilim, İnsanlık İlmi, Bütün’ün gücü hepsi biziz canlar!

Din yoktur, insanlık vardır bundan sonra bilinsin! Eğer bugün dinciler, bizi dinler de KELAM etmek isterlerse geçip gelsinler; kelamlarını dilleyelim ama bilsinler ki dini aşmadıkça kontrol kurulmaz!

Bütün kötülükleri aşıp geçtik canlar. Bu torba insanlık torbasıdır ve biz bu torbayız. Burada, insanlıktan başka hiçbir şey yoktur ve biz ki kaynağın ışığında insanlaşanlara Gök Sistemleri’nden söz ediyoruz.

Dünyanın nuru olarak buradayız, bunu bilin ve bilin ki kaynağın ışığı olarak çanı çalıyoruz; gök sesleşecek, yaşam dürümleşecek, yürekler dilleşecek ve bilgi akacak. Öyle bir akacak ki bilgi; her yürek dinleyecek o bilgiyi, bilsinler!

İnsanlık aileme saygılar sunuyorum. Bundan sonraki dönemde davayı kaybedenlere değil; hak edenlere bilgi vereceğiz. Eğer biz davayı kaybedenlere bilgi vermeyi sürdürürsek; ölüyü diriltemeyiz canlar, bilinsin! Koruma altına aldık hepsini de ama bilgi artık kendi yüreğini dinleyenlere verilecek ve herkes bilgiyi kendinden dinleyecek. Biz, sağı solu değil; insanı tohumluyoruz burada Öncü Birlik olarak.

İşte bu! İşte bu! İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/Tw6knd739vs

İNSANLIK AİLEME

Din Tahtından görev yapıyoruz!

İnsanı İnsana kırdırmak istemişler. Canın kanıyla canı yaşama doğurmak istemişler, yetersizmişler, ışıksızmışlar, kelamsızmışlar.

Tohumlarını koruyamamış, öz görevlerini taşıyamamışlar ve ışıktan çıkarılmışlar.

Canlar canlarla mı sınanırmışlar?

Yok, anam, can canda can olduğunda o can yaşamda ışıktır.

İşte, olan budur!

Bunu, yüreği Kelam Tahtında ışık olup kükreyen bilir.

Açmışlar Kuran okumuşlar yaşamda, peki, o Kuranda ışıklı mıymışlar? Kardeşlerini koruyup ışık olup mu kucaklamışlar? Yeşilin ilmini yüreklerinde hak olan Has Tahtın ışığıyla yaşama mı vardırmışlar?

On turu tamamlamışlar. Okumuş, okumuşlar. Işık içmişler, ışık olamamışlar. Koruyamamışlar yaşamı, kapıda soru olup sorulmuşlar: '' Siz burada niyesiniz? ''

Biz burada, işte, lütfen bunu iyi anlayın, biziz!

Ekip kurmuşuz dünyaya!

Ekip, ışık olmuş yürüyormuş yaşamda ve o ekip, som altın bir yaşamın tohumuymuş ve o tohum ışık olup yaşama doğmuş ve o ışık her birimize hak olan sayfada Birin Sesi olmuş, yaşama doğmuş.

'' Can, kıran kırılır, bu kesin! '' dediğinizde kıranın kırılmayacağı bir yaşamın ışığını tahditsiz olarak yere indirdik.

Gücün altında güç ezilsin istemedik.

Güçle gücünü güç olup koruyan ışığın tahtında insan, soy ağacının nesl-i kelamında ışık olup yürüyebilsin istedik. Yürüyor, bu kesin.

Bugün zaman, tahtında Kuran okuyor.

Cebrail aleyhisselam ışık olmuş yaşama inmiş ve '' OKU '' demiş.

Muhammed Mustafa OKU'muş ve okuduğu her dirinin tohumuymuş.

Bugün kaydında zaman, ışıkla sayfalanmış ve bugünün kayıtları yarının ışığıymış.

Kontrollü ol, kayıt dışı bilgim yoktur!

'' Çoluk çocuk dünya, yaşamı deldi geçti. '' dediler.

Dedik ki '' Işık olan, koruyucu bir çalışmanın ışığıyla, kendinden kendine, tüm yaşama dokunabildi. ''

Ümmetin ışığı, ışık olup ışıkta, hak sayfadan harlandırılabildi.

'' Felaket olacak! '' dediler. '' Pireler berber iken... '' dedik ve hologramı düz zamanların ışığına taşıdık.

Zamanı tahditledik ve insanı görevlendirdik.

'' Can canı kırsın! '' dediler. '' Can canı korusun! '' dedik. Koruduk.

Koruduğumuz kendimizde, ışık olup yaşama doğduk.

Tohumduk, insandık, yaşamdık!

'' Aha, ben insan, senim ben! '' dediğimde tüm yaşam oldum ve ışığımla yaşama doğdum.

Eyüp Sultan der ki '' Işığın ilmi, yaşamın cevherisine görevli hak sistemle ışık yaktığında, orada ölü, diri yoktur. Orada olan yaşam, hepimizin tohum olup doğduğu ışığın yoğunluğudur. ''

Dört büyük bir araya gelmiş, kelam olup dillenmiş, o kelam her birimizin eviymiş, canlar, kaçımız diri olup da o ışıktan yaşama indiğini görüp duyabilmiş?

Duyan, duyduğunda dillenirmiş ve o dillenen insan OL'duğunda o Kutsal Tohum, yaşamı ışık olup gök sessizliklerinden yerkürenin tahtına indirirmiş.

Yol uzun, yürek diriymiş. Akmış dere, yaşama can gelmiş.

Kurak topraklar bereketiyle dillenmiş.

Ot, ilmini Amonların sessizliklerinden yaşama Has Kayıtla indirmiş.

Canlar, kardeş kardeşten öte bir ışıkla mı dirilirmiş?

Yok, can!

Kardeş kerdeşten öte bir ışıkta '' karındaş '' olup bilinirmiş.

Rahmi Dünya Rahmana varmış ve orada yaşama ses olup zamanı kayıtlamış, öz görev buymuş ve '' ben '' olan yapamazken '' biz '' olan ışırmış!

Canlar, akamayan niye akamazmış, bilir misiniz? çünkü o, insanmış; ama ışığında namaz zamanların ışığını yakamamış!

Secdeymiş yüreği, Miraç olup kanatlanamamış!

İnsan, ben olduğunda ışıksız kalır, öyle sanırmış!

Biz olduğunda, aha, şimdi, ışığı yanmış ve zaman, Kuranın kelamıyla ışığa varmış.

Hak görevlileri, yaşamda cevheri bir ışıkla tahditlendiler.

Nefes olmak, '' yaradanın ışığı olmak '' demekmiş ve nefes olan, yaradan olup yaşamı, indirdiği yücelikten seslendirebilirmiş ve seslendirmiş!

O ses, hepimizin yüreğiymiş ve şimdi o yürek Birin Sesi olur yükselirmiş, yükseldi, yükseliyor!

Duyan, iniyor yaşama ve indiği o ışık hepimizce biliniyor ve bilen bilinir, canlar!

Bildik, bilindik! Aha, işte bu!

Yaşam, suyunu içmiş ki o su, akan yüceliğin koyu olan ilmiymiş.

'' Kara Işık yandı. '' dediler.

Yanan ışık, yanan insanın tahtında ışık olup yaşama sayfalanmış.

Ölü, ilminde hak olup yaşama varmış ve Kuranın tahtından insan, insana varmış.

İşte, bu yüce ışık hepiminizin yaşamıymış.

Canlar BSUİ'nin Kuranında ışık vardır ve yaşam, merdiven olan ışımayla, kutsi bir nefes ile aydınlanır.

Aydınlattık yürekleri!

Hutbe okumadık zaman kayıtlarının ışıksızlığında, kelam olup neferi bir çalışmayı devreye aldık.

Ordular, ilk hedefimiz ışığın ilmidir yaşam sayfalarında!

Aha, şimdi!

İlmi yoğunluk, yaşamın sesi olup dirildi ki bu diriliş her birimizin serpilişiydi.

Zerk olduk yüreklere ışık tahdidiyle ki o tahdit her birimizin sonsuzluğunun görevidir.

Çalışın, canlar, çalışın!

Oturmaya gelmedik dünyaya!

Akın, akıştırın ve yakıştırın, canlar, yakıştırın!

Yakışın ki yakıştırın, yapıştırın yürekleri kırıldığı yerden yaşama, sarın, koklayın, tahtlayın, kotlayın insanın hak olan ışığını, insana insan olan zamanın tahtından kayıtlayın.

Bugün burada ışık yandı.

Bugün burada kelam vardı ve bugün burada hak olan sayfanın Has Tahtından ışık olup zamana oluk oluk kan aktı.

Kan yaşam, yaşam insanın aortundaki hak olan kayıttı.

Her birinizin aortunda bu Kutsal Kayıt yaşardı ve o Kutsal Kaydın ışığında yol olan, yaşamın yüreğinde ışık olup çarpardı, çarptı, çarpıştırdı!

Çarpan çarpışan olup yaşamı kayıtladı!

Aha, canlar!

Can, ilmini canda can olup yaşama ışıkla kayıtladı ve o kayıt her birimizin Atlanta Ata Kapısında nefes olan yaşamıydı.

Nefes vardı, nefes vardı!

Nefeste ilim olduğunda, nefes, insandı ve tahtında ışık olan yaşamdı.

İşte, olan buydu ki oldu.

Yüreğimiz tohum, özümüz göz, göz dünya ve dünya Zaman Tahtında has olan kaydın ışık olan yaşamıydı.

Bana derler '' ışık işçi '', madenler altında kalacağım zannedildi, ölürüm dendi, yaşamam ışıksız kalırım zannedildi.

Aha, can, ışık ben, ben ışık!

Işık içtim, kaşık kaşık ve her kaşıkta yüreğimi saran sarmaşık!

Yırttım dünyayı ve şimdi dünya insan olan zamanın ışığı!

'' Esvaplarımızı giyinek! '' dediler, '' Işığımızı yakak da bilek! '' dediler.

Misvak verdik yaşama, temiz bir sayfalanışla kotlandık yaşamda, ışıkla!

Aha, şimdi, şimdi, şimdi!

İşte, bu!

Şimdilik!

Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

İLMİN IŞIĞI 25

09.02.2015 1. Akış

Yoğunluğu arttırabilmek için bu gün buradayım. Çok huzurluyum çünkü robotik timler, artık bu yoğunluğa inememekteler. Çeşit çeşit ilim kayıtlaması yaptık ama hepsi, kendi yüreklerimizden dürümlediklerimizden yapıldı.

Bedenli olarak doğanın gücünü, Türkiye çalışmalarıyla diriliklere indirirken, kayıtlarımızı yenilememiz gerekliydi. Işık kayıtlaması yaptık ve bu kayıtlamayı tohumladık. Eminim ki; dünyanın nuru, kuranın tohumlarıyla kodlanacak ve biz bu gün daha yüce bir çalışma devreye alacağız.

Ata kapıları açtık ve geçtik. 20. Dürümde hepimizin gücü arttı ve 40'a vardığımızda, artık her ses ALTIN IŞIK oldu. Buyurun Altın Işık ve 40. Hak katı... Hepimizin orada bilişi var, hepimizin orada yüreği var. Bizim eserimiz olan bu yaşam, kendi yüreğimizin gücüyle tüm zamanları tohumluyor.

Unu eleyip eleği astığımızda, artık yol ALTIN IŞIK olacak ve biz o yolda bilişi tohumlayacağız...

Aşı yaptılar, dünyalılara. Dediler ki; "sizi korumak için size aşı yapalım." Peki dedik; "yapın." Yapılar... Ne oldu bilir misiniz?... Aşı Dünya İlmi'nde yoktu ve bu aşı kodlanmadı ve tohum ektiğimizde orada o yoğunluk oluşmadı... Som altın bir ışıktı olan ama o ışığı hak eden yoktu. Çok özel bir dönemdi, bu dönem. Ve BİR'i BİR'e katan, ilmi tohumlayacaktı. Oğullarımızı ve yoğunluklarımızı buraya aldık ama ilim kalem olamadı ve kötülük önlenemedi.

Aşk şavkında halik iken, aklın tahtındaki İnsan kodlanamadı ve bütüne hizmetçi olamadı. İşte bu nedenledir ki; biz burada bu gün, doğanın kuranını okurken çok mutluyuz ve görevi hak ettiğimizi bilerek geldik... Cennet ilim, aklın ilmi olduğu için artık buradaki çalışma, ilmi kapıların İsrafil İlmi'deki o yoğunlukların ışığıyla gerçekleşecek.

Kiri temizledik ve Dünya'yı hak ettik... Kir, ilimdeki kirden öte yaşamdaki kirdi... Ve biz, kirden öte bir kirle ekmek olmak isteyenlere, kontrol kurucu olduk ve onları hak ettik kodladık, topladık ve kayıtladık... Ayrı gayrı gözetmedik. Hepsinin kendini hak etmesini istedik. Ve sabah erken saatlerde, kalem olup gelenlere görev taşıttık. Aşk, şavk ve hak olarak çalıştık... İyi ve kötüyü ayırmadık. Bili hali ile çalıştık, bili hali...

ATLANTA ATA KAPISI bizim için sorumluluktur. O kapıyı açmamızla birlikte, Türkiye çabası hızlandı. Herkes daha yüksek bir çalışmaya girdi. Bu çalışma, YERKÜRE'nin gücünü arttırmak içindir ve bizim için de bu bir sorumluluktur, bu bir görevdir. İman edin ki; bundan sonra ki sayfalanış çok daha güçlü olacak ve çok daha yüce olacak... Ata Kapılar'ı açmamızla birlikte, kanatlanarak görev alanların çokları, ışık kapılarında bizim yüreğimize indiler.

Eğer Dünya'yı koruyacaksak, Işık'la koruyacağız... Bu kesindir!....Ve Dünya korunmaya alındı. Ark akmaya başladı ve Yerküre yenilendi. İşgal altında olan hiç kimse yok. Hep İNSAN, hep ZAMAN, hep YUAN dediğimiz KURAN var dürümlerde...

Bizi Ana Kapı'da bekleyen çokları, bu gün burada görev taşımak isteyecekler. Biz, onlara son önemli çalışmada bulunduklarını anımsatmak isterim. Bu gün son önemli çalışmayı yapacaklar. Bu çalışma hepimizin göreviydi. Bu gün burada tohum ekecek olanlar, bilişle dilleşecekler. Hepinizin daimi kapıları açılacak. Yarının kaynağı, hepimizin Levhi Kapısı'dır... İşte canlarım, Yaratılışın Tahtı'na oturanlar, Yaradanın Tanrısallığı'nda herşeyi yenileyecekler. Kötüyü önleyip, körün gücü olacaklar. "Gönül örtü örttü, gök söz söyledi, yaşam sesleşti ve biz diri olduk" diyerek, kalem olup yazacaklar...

Ay'ı, Ay'da ki tüm zamanları, yaşamı ve bütünü, tüm yüceliklerle dürümledik... KELAM olduk... Amon Otağı'ndan, göz olarak görev taşıyan birlik bize gelicek. Ve "size akalım geçelim" diyecek. Onlara söz verdik, dedik ki; "sizin, İNSANLIK İLMİ'yle kodlanmanızı sağlayacağız." İşte, yarının ışığında bu var...

Kayıt dışı bilgim asla yoktur. Teknik tohumlama yapmaya başladığım günden bu güne, tevekkil olarak yeri güçlendirdim ve göğün sözü oldum... Bu gün Nuh Kuranı'nda örtüyü açtım. Ayrı gayri bitsin canlar... Barışın tahtına oturtalım tüm zamanları ve Yerküre'yi göreve alalım. Alıp götürdüğümüzde zamanı, oradaki kaynak, İnsanın Levhi Kapıları'ndaki ilim olsun. Burada oluş sebebimiz sizinle çalışmaktan öte, sessiz zamanları dillemek ve sizleşmektir... Aşığınız olan, yaşamınızda ki Yerküre gücünüz olan, Türkiye Tohumları'nı kodlayacak olan, her şeyi hak eder ve yapar... Kalemin İlmi, Aklın İlmi'yle birlik kurduğunda artık orada kapılar açık tutulur...

Toprak Toplum, Altın Tohum olacaksa, kötülüğü önleyebilmeliydi. "Göze geldik, söze geldik ve zeka dürümlerinde ilme geldik" dediklerinde, öncü birliğin KAYNAK IŞIK olduğu anlatıldı.

Kara Işık, İnsan Sayfalanışı'nı yapan Işık'tır... Elimizin gözü, sesimizin gücüdür... Bizim, İnsanlık'a vereceğimiz güç, iman edin ki; temiz güçtür... Ve bu gücü artık sevgiyle veriyoruz. Unutmayınız ki; yarında ışıklar, çok daha üstün bir yoğunlukla KAYNAK'a inecek. Ve bizler, daha yüce bir resim olarak, RAHMİ KAPILAR'da ilim olacağız... Ve biz Amon'lar, topluluklarını tohumlayan güçlü kapılar, sizden öte olarak sizleşeceğiz...

Yedek İnsan çalışması olmadığını hepinizin net bilmeniz gerekir. Dünya İnsan'nı şu iyi bilsin ki; bu çalışmayı o yapar, yapmazsa öteki yapar diye bir şey yok. Her çalışma kendi yüreğinizde kodlanmıştır ve siz o çalışmaya kendinizi kayıtlamışsanız, o çalışma sizin kendi gök sessizlikleriniz tarafından bildirilmiştir... İşte, kendi gök sessizliklerinizin bildirdiği bu programda, herkes kendini dinleyecek ve dürümleyecek... Ben bir İnsan'ım ama İnsan olmam için, güç kapılarını açık tutmam gereklidir. Ve burada bu çalışmanın temiz olarak yapılması, kendi güç kayıtlarımın tohum olarak dünyaya indirilmesini sağlayacak.

Çanta İnsan, çatı İlim, beden Kalem, herşey yeşil ve mor ama bütün kötülükleri aşıp geçtiğinizde artık orada kutsal bir sığ Işık olacak... İşte o sığ Işık, herkesin kendi yüceliğinde ki İNSANLIK IŞIĞI'dır...

Başka Dünya'larda görev taşıdığımı bildirmişim size. Ama her bir Dünya şu anda bedenimle birliktedir... Herkesin daha iyi anlamasını beklediğim konu; şu anda bedenimle birlikte olan yüzden fazla planet var ve hepsi kelam olarak geçip geldiler. Astral Yaşamlar'ın Kuran'ı olan bilgi bedenimden geçer ve bu beden hepinizin yüceliğinde ki dürümlerde dilleşir. Benim ZAKAR olarak çalışmalarımı sürdürmem, herkesin kendi yüreğini dürümlemesi ve dillemesi bilişle olur. Biliş hak eden, kelamı hak ettiğinde, kontrol edilir.

En evvel doğa, doğayı hak etmeniz gerekir... Doğayı hak etmediğiniz

de, İnsan'laşma imkanınız olmaz. Çok mutluyum ki; korkuyu aşabilenlerim, bütünün gücü olarak buradalar...

Koruyucu bir güç olarak, size önemli bir çalışma yaptırıyorum. Bizi iman edin ki; Işık diye dinleyenler, çok güçlendiler... Ve bizi, Nefes diye dinleyenler; ikmal tamamladılar. Ağır yük diye dilleyenlerse; kırıldılar... Biz ALTIN IŞIK YILLARI'nı, öz olarak sesleştirebilen, nefsi aşanlarız...

Kuran İnsan ölüleri dirilttiğinden beri, bu çalışmanın olacağı bildirilmişti. Artık şunu iyi bilin ki; KURAN İNSAN, olgun sistemlerle bu gün artık tohumu kodlayacak ve yoğunluğu arttıracak bir dürüme varmıştır. Yaradanın artık sistem, nizam ve düzen gözü olduğu çok net anlatılacaktır. Analık, atalık, ışık, tebellüğ ettiğiniz herşey sizden size yaşar... Ve ben size sınırsız ışık verdim. Bu gün, orta zamanların kontrolu için sizinle oldum... Çok mutluyum ki; yarının ışıklarını kodladım. Sıhatli bir çalışma yapacağım bu gün. Bu kesindir..! Ama benim kelam olarak sesleşebilmem, rüya boyutlarındaki o ışıkları kontrol içindir. Artık onların kayıtlarını tohum olarak bilişe katmaları ve kati olmaları gerekir ki, kontrol edilebilsinler.

Ata Kapılar'ı açtığımdan beri, koruma altına aldıklarımla bu çalışmayı yapmaktayım. Yasaları çiğneyenlere, gök sessizliklerinden seslendim ve dedim ki; "Dünya, Mikail'in Kürzi Kaynak'ıdır. Artık DOĞANIN GÜCÜ'le çalışın!" Yasal tohumlama yaptık ve sizi göreve aldık. Ve Doğanın Gücü'nü Türkiye çalışmalarıyla, gök sessizlikleriyle tüm zamanlara dilledik. Şimdi Medine görevlisi benimle olmak istiyor. Bunu net bildiririm ki; Medine görevlisi, karanlığın sırrını anlayamaz. O kendini anlatabilir belki ama yaşamı anlayamaz. Ölüydü, olmadı, toprakta tohum oldu ama yol olmadı, bunları anlatmam gerek... Çatıyı kurdu, yaşadı ama Aklın Tahtı'nda olamadı...

Köpük köpük olan tüm zamanladaki ışıksızlara da şunu söylemem gerekir ki; beden, İnsanın kendi yüreğindeki kalemidir. Herkesin bedeni kendinindir. Ben zarar etmem, benim kelamım tohumdur... Önümü açanlara şunu döylemek isterim ki; "kıranın, karanlıkta olduğu bir zamanda, bir sessizlikte, herkesin kırıldığı bilinmelidir."

Onlara Dünya'yı, vira vira kayıtlayarak bırakacak güçteyim ama ocaklarını yere indiremeyenlere, Doğanın Kuranı'nı okutturamam. Keser, içerler Dünyalı'ları bilirim, onları kodladım, topladım, kokladım, Dünya'ya ışık halinde indirdim de, görevi hak etmediler. Ayrılık canlar, şimdilik ayrılık!...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/cAj3P6_BTvk

9.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (25)

2. AKIŞ

Yeri göğü yaratan insan, kendini yarattığında tohumların çürüdüğünü gördü. Örgüyü örenleri gördü, oğullarını gördü, yarınlarını gördü. Her şeyi gördü ama tek bir şeyi gördü: İnsanı gördü…

Bundan sonra ne olur? Muktedir insan Kök Gök olur Söz olur ama BİLİŞ halinde olur. Siz, insanlık aileme görevlisiniz ama biz ilimle görevliyiz bu aileye. Bugün burada olan herkesedir sözüm.

Benden öte bir beni bulmak üzere yaptığınız her çalışmayı bilmekteyim. Ne yaka ne de kayıtlarda ışığınız olan çoraplarınız; hiç birisi, beni benden ayrı gösteremez. Bugün, yakalar açık ve çorapsız olarak sıkça rastlanmayan bir halde buraya geldiler. Bu bir saygısızlıktır.

Esrar içmekten öte bir ışık kırıcılıktır ama onlara sözüm şudur: Kölelik yapmaya niyetim yok. Som Altın bir yoğunlukta bu çalışmayı yaparken Kelam’la yapmaktayım. İtibarsız olmayacağımızı bilmenizi beklerim. Kulluk yapmamı bekleyenler Öz Görevler’inde kendilerini kontrol edemediler.

Kaç yüz bin kez, insanlaşmak üzere yaptığınız bu çalışmayı izledim. Nelerle uğraştığınızı gördüm. Kuran İnsan’ın ekip olamadığını biliyorum. Otak kurduğunu ama otakta otuz dane ilim kapısının açıldığını ama hiç birinde kalem olmadığını gördüm.

Perdeleri açtım, bildim. Som Altın bir yüreğin gücünü Öz Geçişler’le dinledim. Bana, kırk kapıyı kapatmaya gelmişler. Aha! Her kapıyım ben, bunu bilmezler.

Şikayetçiymişler bedenimden. Nesillerimi koruyamayacakmışım. Ortalıkta gezip tüm zamanları kodlayacakmışım ama koruma altına almayacakmışım köksüz olanları.

“Gerçek ne ki?” Diye sordular. Size gerçeği anlatayım: Yıkılan kim kendini dilediyse; her biri kendinde yıkıldı. Benim kimseyi yıkmadığım kesindir! Bitmiş tükenmiş birçok Işık Çalışması’nın kapatılışıyla ilgili olarak sorumlu olduğumu söylediler. Oh analar! Oh!

Hasatı yaparken şunu iyi anlayın ki; kimse kendini hak etmedikçe hak ilmiyle dilleyemez yüreği. Eğer onlar, Hak olmuş olsalardı çalışırlardı.

Bana, Atlanta Ata Kapısı’nda kötülük yapılacakmış. Oynarım onlarla bilsinler! Öyle oynarım ki kardeşlerim bile olsalar; kodlamam, toplamam, kırk kapıda kırmam da ama oynarım! Ben onlara derim ki “Sevgiyi hak etmedi kırıldı ama kıran kırılır” demem. Bu nedenledir ki hepsi kendi ayıplarını gösterirler ve derler ki “Seninle çalışamayız, sen çok kötüsün.” Öfkem yok, ölümlü dünya… Olur, her şey olur ama onların yolcuları bunu anlamazlar. Savaşım yok kimseyle ama savaşan kendiyle savaştığında ben ocaklarında kodlayıcıyım. Şu anda olduğu gibi…

Örmek; ölümlüyü örmek, yarınlığı örmek, kayıtlığı örmek, her şeyi örmek ama ördüğü kendidir. Bilmek; ama bilmeden bilmek, bunları anlattım.

Çantaları dolmuş, öf ne iyi! Oh, oh, oh! Dolmuş mu acaba? Olmuş mu acaba? Yokmuş analar, yokmuş hiçbir Sistem orada! Kimse kendini hak etmemiş.

Amon Toplumları dahi kendilerini hak etmemiş. Öz Köklerini göklere ulaştıramamış iken; bilgi aklıyla tüm zamanları tohumlayarak koruduk ya, bunu anlatamayız kimseye anlayamazlar, bilemezler.

Açıyı kapattık, dilledik sadece. Cevahir olmak canlı olmaktır. Canlı değilse cevahir olamaz zaten. Bize esrar içirdiler. Sonra esrarlarını içtiler. Baktılar ki esrar ilimdi ve biz o ilmi kodladık.

Şimdi! Yaradan, yaratılan tektir diyorum. Boy ölçtüm dünyada, herkesin boyunu ölçtüm. “Yaradan, yaratılan tektir” dedim ve boylarını ölçtüm. Birçokları kısaydı, birçokları kırıktı. Birçokları kısırdı ama kimse ışık değildi; ölçtüm boylarını.“Yaradan, yaratılan” dedik ya hani; hiç biri “Ben yarattım” diyemedi.

Dal insan, tahtında Hak İlmi’yle dillenmedikçe; miracı hak etse de ışığı hak edemez canlar! Boy ölçtüm dünyada ölüydüler, öksüzdüler, güçsüzdüler, köksüzdüler, kesirleşmiştiler. Hepsini ölçtüm. Ölçtüm de ölçtüm. Boyları, çok ama çok kısaydı.

Karanlığın ışığını hak edip de yakacak olanları dilledim. Esrar içtiler, ikmal tamamladım, yol açtım, ışık yaktım. Patron oldum, ölüyü dilledim bana patron dedi bir kısmı. Niye? Çünkü ben Mesih’tim ama ben esir değildim, kesindim.

Bütün kötülükleri aşıp geçtim. Cama çıkmışlar izlemek için baktılar ışıksızdılar. Yaşamsızdılar. Kasaları boştu. Toydular. Öz Görevleri yokluktu.

Otuz dokuzuncu daimi kapıyı açtığımda, kayıt dışıydı hepsi de. Çalıp götürdüm hepsini kontrol ettim, kokladım, topladım, tahtladım. Altın Taht’a oturttum tümünü. Baktılar ki tahttadırlar.

Dediler ki “Biz bu tahtın hakimiyiz, O halde biz Kelam’dayız aha bu!” Ve vakit geldi. Olmadıklarını diledim, dediler ki “ama hani biz tahttaydık?”

Canlar, o taht ilimdir. Okuturum, okuturum, okuturum. Tohumlarımı korurum ama onlar o tahtın ışığından ayrı köklere sahip sanırlarsa kendilerini koklamam, toplamam, yıldızların ışığından ayrı tutmam ama “koç” derler ya hani “Koç keselim de onlarla olalım!” O zaman ben, o koç olur; onların koç olmalarından öte olan bir koç olduğumu anlatırım ve derim ki; “Ben sizin için kurban olurum hadi gelin boynumu kesin!” Ama çoğu der ki; “Sevgiyle seninle olamam ki”

Vakit gelir analar, “Ol” derim ama olan Kelam’la olmalıdır. Çok mu kolay insanlaşmak? Çok kolay, çok kolay… Arının ilmini bilmek yetmez mi? Kolaydan öte kolay. Bilin arının ilmini! O ilim sizsiniz bilin!

Karanlık ışık, aydınlık ışığı dinler. Bense Bütün’ü dinlerim hep. Kapıları açarım, yolu açarım, korurum tüm zamanlarda İlmi Kapılar’da insan kayıtlarındakileri.

Cennet kök, ben kök, ölü kök, görevli kök hepsi kökte; ben o kökün kökünde gökleşirim de korurum. Barı kapatmışlar, artık ışık içilmiyormuş, yol da kapanmış, artık yaşam yokmuş.

Som Altın Işık’tan geçip buraya geleceklermiş ama artık bar kapanmış, onlar ışık içkisini içemeyeceklermiş burada, öyle diyorlar. Oyun yok canlar! Gerçek içki, insanın ilmidir. Hadi, ilminizi dilleyin ve içkinizi yudumlayın! Ben bir başka bende ben olmaya niyetli olamam!

Herkes, kendi içkisini yudumlayacak hepsi bu! Başka içki var mı? Yoktur. “Ben, bana BEN olup tüm zamanlara İlmi Kapı olan ışığımda; herkese ilmi içirdiğimden beri, kendimi hak etmem gereksiz” dedim.

Ne yedinci dürüm, ne kilah olan sekseninci dürüm, ne de yüz dördüncü dürüm; hiçbirisine ışığımı yakmadım ki onlar kendilerini korusunlar diye.

Oyun oynamam ama bilsinler ki onları koruyacak gücüm var da korumam çünkü korusam; korunduklarını bilirler ve kendilerini hak etmezler, bu kesindir! Ve bir gün görevi hak edip alacak olanlara da kendilerini Hak Teknik’le dilettiğimde; Öz Görevler’inin kendileri olmak olduğunu bilecekler.

Ata Kapıları kapatmayacağım ama şunu iyi bilsinler ki; Kuran İnsan aklın tekniğini hak edip de dillettiğinde; kendini hak edecek. Şikayetim mi var? Yoktur, yok. Her şey benden banadır, bilirim ama yok edici değil miyim? Etmem de ama kelamda olmayan, kendinde yoklaşır bilirim.

Şimdilik! Hepsi bu şimdilik! Aha şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/dzbwyCe0Psk

IŞIĞIN İLMİ (25)

09.01.2015

Canlar, sevgililer, sizinle olmak mutluluktur bize. “Savaşın galibi yoktur” demiştin ya hani!... Bil ki KALEM olup yazanlar, kaynaktadırlar ve onlar galiptirler. Biz ise muğlubuz. Zira kendi yolumuzu hak ettik ve kodladık. Onları kokladık ve topladık. Ama KAYNAK IŞIK kontrol edilemedi ve biz, bilişi hak etmedik. Sizden tek beklentimiz, İnsan Kapıları’nı açın ki biz, size siz olup inelim…

Ana Kapı, ilimdir. Ata Kapı ışıktır. Ati Kapıları tohum olarak kodlanmış iken sizleri hep çalıştırdık. Sizden beklentimiz ilimdir. Bizi hak edin ve HAK olun.

Art niyetimiz yok. Ata Kapılar’da KALEM olan ışıklarımızı size indiriyoruz. “Oğul ben senim” de. De ki hak edelim…

Atonlar, kul olur koku yayarlar. Amonlar, ışık olur KELAM olurlar. Biz ise KALEM oluruz. NEFES oluruz. Kürzi Kapılar’da yarın oluruz.

Ortalık karışır… Derler ki “sevgi yok.” Derler ki “halik olan kendi olmuş ama kin, nefreti aşanlarla çalışır.” Oğul veren her diri KELAM olsa da kontrol yoksa, yerküre iş yapamaz.

Esmalar; el olur, kök olur ve görev alır. Ama Esmaları hak etmeyen, KALEM olamaz ve cennette tohum ekemez.

Atalar, analar, savaşın ışığı yandı. Sizin, sizleşen kaynağınızda hologram olan ışıklar kodlandı ama kendi yüreğiniz kontrol kuramazsa kin ve nefret halik olamaz. Sizi sizden çıkarır.

Varlığın hakimi, hasatı yapandır. Varlığı hak eden, hasat olandır. Ağır yüktür ışık. Alıp götüren, cennet olandır. “OL” deriz, olur.

Kuran İnsan, alıp götürdüğünüzde, kendi yüreğini dinler. Alıp götürdüğünüzde ışığı dinler. KELAM olur akar. Ana Kapı’ya varır ve der ki “beden aldım. Beni hak edin.” Oyundur bu. Seni hak etsek sen cennetten kovulansın. Seni hak etmesek, sen cennette kaynak olamayansın. Sen olsan, akıp geçersin. Vakit gelir ışık haline geçersin. Sen Mikail olursun. Öz geçişler yaparsın. İşte sevgiyle dilledik ki hakim ol diye.

Vakit tamam. Tanrı der ki “hak ettiniz. Ata kapılar açık. Alın bilgiyi hak edip tohumlayın. Aşka ışık olun. Akın…” ve deyin ki “hologram olan nefes yenilendi.”

Bir ana, KELAM olduğunda, her diri HAKİM olur. Bir ana, KALEM olduğunda her resim YAŞAM olur. Kendi olduğunda, KUL olur ve kodlar tohumları. O kapılar, tüm yaşamları için açık tutulur.

Vuran, kıran kim varsa kırıldı ve kısırlaştı “OL” dedik. Hepsi oldu. Kuran olan yaşadı ve HASAT oldu. Öz geçişlerini yaptık. Ekip haline getirdik. Hepsini hak ettik. Cennetlere güçlü olarak koyduk. Olgun sayfalarda toplum olmaları gerekir. Cevahir olmaları gerekir. Kapıyı açmaları gerekir…

Evim dünyadır. Yüreğim ışıktır ve zaman, kalemdir tüm insanlık için. Kimse kendinden öteyi bilemez. Her kim ki “siz ne yaptınız?” diye sorar. Deyin ki “biz kalemiz.” O size, “neden kalemsiniz?” diye sorarsa, deyin ki “biliş için!...” “Biliş kinli olanda yoktur. Siz kinlendiniz” derse. Deyin ki “kinli olan, kinden söz edemez.” Her kim ki hakimdir, insan soyuna kontrollu olarak ağır yük taşır. Onun içindir ki beden alanların ışıkları hep yangın halindedir.

Arzın yaşama inişini sağladık. Düzeni kurduk. toplumları kodladık. Atiyi hak ettik kati olarak kayıtladık. Herşey bizim yolumuzda oldu. Bilinsin ki kısır bir çalışma yapmadık.

Atlanta Ata Kapısı, tüm yaşamlar için açıktır. Bu kapıyı açan insan, kelam olup açmıştır. Açıyı kapatıp kelam ederken, kendini hak etmiştir. Kutsal Sır, insanın ışığında gizlidir. Kim ki kelam olur, kendi ışığını tohumlar. O insan, kalem olup yazdığında, sırrın sırrı olan sessizlikten yazar.

Ses Kapıları açıldı. Tüpleri Altın Işık olan yolcular, köklendiler ve geçtiler. Hepsi akıp geçerken, İNSAN IŞIK halinde görev aldılar. Çok mutluyuz ki has ışıklarımızı tohumladık.

Kibiri olan bizsizdir. Kibiri olan ışıksızdır. Kokusu yoktur. Onlar, kalemdan çıktılar ve yarımda kodlandılar. Öz görevleri temizliktir. Temizlendiklerinde, kendi yollarında kati olarak kayıt yapacaklar. Amonlar bilsinler ki biz dünyayı hak ettik.

Ortak Kapı İNSAN’dır. Ortak Kalam KAYNAK’tır. Kübra olan NEFES’tir ve biz kendi yüreklerimizde tüm yaşamları hak eden Birlikler’iz.

ZA HAR, anada insanı hak eder. KALEM olanda KA HAR olanı hak eder. Cennette olanda, kokuyu hak eder. Bilmek için çalışır. Öyle çok çalışır ki bizden biri, bilişi tohumladığında, oğullar ve kodlar.

Mesele cennete girmek değil cevheri yaşamda cemal olup cennet olmaktır.

Biliniz ki biz cana, cemaate cennet olan ışıklarla çalışırız.

Korku tüm zamanlarda mevcuttur. Korkmadan çalışanlar, kendi yollarını bulanlardır.

Masalar kuruldu bugün yine. Her masa bir Bütünlük. Her Bütünlük bir ilim. Her ilim, bir cevher ve hepsi zirvelere çıkabilmek için sorumlu oldukları Bilgeler ile Birleşik Işık yakıyorlar. Onların bilgileri, bizim bilgilerimiz ile paraleldir. Her bir Bütünlük, kükreyen bir cennet olarak yaşamı hak edecektir. Bizse onları kontrol edeceğiz. Zamana ışık olmaları ve kodlanmaları için. İkmal tamamlamaları da gerekir. Bizden iş isterlerse, iş de yaparız. Ne yazık ki halik olup hak olmadıklarında, toplum olamazlar. Onların Birlikleri, kelamlarında olmaz. Biz onları KALEM diye dinleyemeyiz.

Cennet insanı güçlüdür. Çökmez yüreklere. Işık halindedir. Ama cennete varamayan, yüreklere çöker ve Zeki Kaynaklar’dan ışık çeker. Onları mutlaka engelleriz.

Yerde, gök ve gökte, yer oldukça, çetin bir çalışma ile koruruz kayıtlarımızı. Bilinsin.

Ara ve bul!... Sen, kelam ol ara ve bul. Ama buluşma anında kendin ol. İsteğim budur. Dünyadan tek beklentim var. İlim…

Varlık, yoklukta kaybolur. Yokluk ise kaynakta kaybolur. İnsan ise kendinde kaybolur. Bilin ki biz, bizde hak olup çalışanlarız.

Kati olarak bildiririz ki Cennet İnsanı, cennet kurar. İlim İnsanı, kendini kurar. Kaynak olan ise bilişi kurar. Hepsi aklın ışığı olur ve YOL olur.

Koruyoruz ve kodluyoruz. “OL” diyoruz. İşte bu!…. Ve bugün artık kibri aşanlar, bilmek için öz görev taşıyacaklar. Bilmek… İşte bu… Şimdilik… Aha şimdi…

KARA ZAMAN, Işık Kaynakları’nda tohum ekerken, İNSAN KAYNAK, tüm zamanlarda kontrol kuruyor. Öncü Birlik, insan soyuna kodlanmış halde ışık yakıyor. Ve bizler, sizlere görevli olarak geçtik. Medine’nin ekmeğini yiyen sizlere saygılar sunuyoruz. Evrenler ve görevliler, tümünüze saygılar sunuyoruz Dünyanın aşkı ile kelam eden tüm zamanlara, saygılar sunuyoruz. Roketlerimiz, dünya üstü vakti ve sahteliği aşan yüreklerden görev taşıyacak.

ALTIN TANRI, Levhi Kapılar’da nur olarak kodlanmış olan bilişli, kör ve sağır olan tüm yaşamları hak ettirecek. Size, sizi vermeye niyetimiz yok. Siz kendi yolunuzda görevlisiniz. Biz de sizde görev yaparız. Arının Nihan’ı KALEM olur; yarının ilmi olur. Sizde, sizleşir yaşarız. Oğul veririz ve Kuran okuruz. Nur olur; kol oluruz; sizleşiriz. İş budur!...

Kökümü, gökümü size indirdim ana. “Sevaptır dünyada olmak” dediler. Dedin ki sevap yaşamda yoktur. Ünlü bir sayfada, nesillerini hak eden Işık Kalem olup yazdığında, temiz zaman sayfalanışları başlar. Öl ya da öldür ama halik ol ve hakim ol. Budur beklentimiz.

İş rahmet olmak ise, ol. İş, ışık olmak ise; ol… Öz görev ise hak et; almak, vermek ve tohumlanmak… Bu ise, oğul ver ve zirveye var… Orada, Atlanta Kuranı var. O Kuran’ı hak et ve oku… öz geçişlerini yap. Şimdilik… Ve şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

ÇEMBER ÇALIŞMASI SONRASI AKIŞ

Canlarım; bedenli olarak dünyada olmak bir mucizedir; bunu net bilin!

Dünyaya bedenli olarak gelebilmek, hiçbir zaman mümkün olmadığı halde DÜNYA YAŞAM SAYFALAMASI’nda BİLİŞ’i kodladık ve bunu kendi yüreğimizde hak ettik ve yaptık.

Bizim bedenimiz kendi yüreğimizdir; bunu bilin.

Hiçbir zaman, benim kör ve sağır olarak bu dünyaya geldiğim düşünülmemelidir. Hiçbir zaman, ışığımda kontrol dışı bilgi olduğu düşünülmemelidir. Verdiğim tüm bilgiler kendi yüreğimin bilgisidir ve bu beden bana aittir; bunu net bilin. Hiç kimse bedenli gelmez dünyaya ve bugün burada oluşum bedenli olarak gelişimdir. Size daha açık vermek isterim;

Herkes dünya mektebine inerken, kendi yoğunluğu ile iner ama beden dünya bedenidir.

IŞIK BEDEN’le görev alınır ama ışık bedeni hak eden, İNSANKAYNAK olabilendir. Ki o bir mucizedir!

Dünya ölüleri, dünya dirileri, herşey, herşey ışık olsa da merdiven kurulmadıkça bu hakiki yüceliğe, hiçbir yere varılamaz. Ama varabilmek için, herkesin kendini hak edip dillemesi gerekir.

Demin “dünyada ölü yok” demiştim. Ama dünya bedende ölüdür aslında. Ama hangi bedende? Kil olan, Bütünün Kürzi Kapıları’nı Kapatan Beden’de ölüdür. Ama IŞIK BEDEN’de insan Ölüler Diyarı’nda olsa da diridir.

Bunu neden anlatıyorum? zira çokları “kendini hak etmedi ve kendini tohumlayamadı” diye düşünüyoruz ya hani….Amonlar’ın dahi bilmesini istediğim bir mesele var;

Benim adım NEFES’tir. Kendimi hak etmeden İNSANLIK İLMİ’yle tohum ekmem.

Çoğu kontrol dışı bilgi verdiğimi zannettiler. Verdiğim her bilgi İLİM’ledir. KAYIT DIŞI bilgim asla yoktur. Şu ana kadar, çalı çırpı olarak dillediklerini, kendi yoğunluklarıyla tohumlayamadıklarında hepsini kodladık ve tohumladık; bunu anlatamazdık onlara! Anlama imkanları da yoktu zaten. Ama biz bugün, artık, toplu çalışmalarımızı kontrol edici bir yoğunlukla devreye alıyoruz.

Öyle çok kontrolcü olacağız ki; hiç kimse kendinden başka kimseyi hak etmeyecek. Sadece bilişi hak edecek. Kendinden başka kendi kayıtlarını okuduğunda o bilişi hak etmez canlar. Biz, bu nedenledir ki; artık dünya insanlığının KANALLIKLAR’la yetinmesine razı değiliz.

İnsanın kendini hak etmesi için, bütünün gücü tüm yaşamlara inmelidir.

Kimse, nefesini kendinden, kendi yüreğinden aldığını düşünülmemelidir.

Nefes BİLİŞİN LEVHİSİ’dir ve nefesi hak eden, kendini kodlamış olandır.

Dünya ölüleri, dünya dilini konuşamazlar; bundan da söz etmek isterim size;

Dünya ölüleri, DÜNYA DİLİ’ni konuşamazlar. O dili konuşanları da kati olarak kendilerinden saymazlar. Biz, dünyada, dünya dili ile konuşuruz; bunu kesin olarak veriyorum.

Biz dünyada dünya dili ile konuşuruz.

Bu dil, ÖZ BİLİŞ’le dilleşen bir yüreğin dilidir. Kendini, kendi sayanlar, kendini hasatta sayanlar, kendini kalemde sayanlar insanlaşamadıklarını anladıklarında korkmalıdırlar.

Zor mu? Çok zor…. tüm zamanlarda tohum olmak; çok zor!

Onları gözledim, onları yürekte dilledim, onlara görev verdim. Baktım; işleri zordu. Korudum ama yoktular. Otak kurdurdum, okuttum bilgileri…Dinledirler ama hak etmediler.

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki; alıp götürdüğümüz bu yaşam herkesin kendinde yüreğinde olmadıkça koruyuculuk olamaz bu yoğunlukta. Biz buna rağmen, herkesi korumaya kesin niyetliyiz. Bunu başaracağımızı biliyoruz.

Tabuları yıktık ve bugün buradayız. ÖNCÜ BİRLİK olarak ve yürek olarak…şimdilik size vereceğim budur.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Z2ykA-xHBKo

Işığın İlmi 24 04.02.2015

1. Akış ( 2. Bölüm )

Yaradan artık yaratılan olarak çalışacak, yaradan artık yaratılan olarak çalışacak. Çamur yoğurmayacak tüm zamanlar, yerküre yenileyecek dürümlerinde tüm zamanları, her şey yeşilden mora ulaşacak; ama çamur yoğrulmayacak.

Dünya ulu bir ışıktır ve bu ulu ışık, hepimizin gözüdür. Dünyayı bilen kendini dinleyecek. Yıldız ışıksız kalmaz, yüceler cevhersiz olmaz; ama kaynakta olmazsa ışık köksüz kalır tüm zamanlar ve yaşamlar, nesiller boyu bugünü bekledik temiz bir zamanı tohumlamak üzere!

Nefes alamadan yaşanan bir ömür, tüm zamanların sessizlikleri ve kervanın kaynak ışığındaki kırıcılık, bütün bunların örtüsünü örtüp, yeni bir gücü devreye alıp, yaradanın ışığı olup bütüne gök sessizliğinden dilleniş imparatorluğun gerçek görevidir ve biz görevin gücüyüz!

Biz bu görevi tüm yaşamlara geçip yaparız; ama gömüleri açmalıyız. Bu gömüler tüm yarınların tohumlarını kotlayacak olan görevlilerin tahditsizliğindeki yaşamlardır. Atlanta Ata Kapısı bize aittir. Aşık kapısında şevki kotladığında kayıtları sessizleştirenlerin tümü kötülükten güç çektiler.

Dönün, gözlemleyin! Her kelam kendini kontrol eder; ama kelamı kotlayan, yoğunluğunu tohumladığında kaynak ışık bütünün kapısı olur. Geçin, dinleyin! Bana Ata Kapı denmez, bana Aklın Kapısı denir. Ben bu kapıyı tüm zamanların sistemiyle dürümleyerek kayıtladım.

Atlanta Ata Kapısı toplumların toplum olabilmelerini sağlayan görevi taşır. Yere etki edemez, göğü güçlendirir, yeri kayıtlayamaz; ama Atlanta Ata Kapısı Ata kotlarla tohumlanan bir ışık olarak bize geri gelir.

Kervan insanın Kuranında kotlanmışsa o kervan yaşamın sırrıdır. İşte, biz o sırda bütünü güçlendirdik. Yaşam mahrektedir ve mahrek kelamdadır; ama mahreki hak etmeyen yolu bulamaz; çünkü o yol bütünün gücüyle açılır.

Ben bir ekmeğim, her diri ekmek; ama bir tek ekmek yenir yolda, o ekmek bilişin levhisindeki kalemin ikmal tamamlatıcı ekmeğidir. İşte, biz o tek ekmeği tüm zamanlara tohum olarak, kontrollü olarak ve kültlerin en yüce ilmi olarak kayıtlamaktayız.

Yaradan artık yaratılanda yarattığında kendini hasata hazırlayacaktır. Yaşam budur, yaradan yaratılanda kendi tohumlarını kotlayacaktır ve yaşam tohumları bütünün gücü olacaktır. Bunu bilebilmek kolay değildir.

Kaç dünya kurduğumu sordular, yedi mi acaba diye ve dediler ki ‘’ Yedi dünya kurduk! ‘’ Yavrularım, korkmayın; ama toplumların tohumlarındaki tüm sayfalarda varlık sürenin saygılı olarak sessiz diriliklerde dilleşenlere vereceği cevap tektir ‘’ Ben her resimde var olan sınırsızım. ‘’

Sadece yedi mi? Olmadı, her anda ve her sistemde varlık sürenin ekmek olarak bütüne göz olup güç kayıtladığı bir yoğunlukta sınır sayfalamak kati olarak korunma imkanınızı ortadan kaldırabilir. Ses bana ait, aha, ama benle birleşip o derece hırçınlar var ki ‘’ Enkarnasyonlarındaki kayıtlarında başka bir dünya yok! ‘’ demiştim ya; ama o dünyanın her birinde, levhi kapılarında bilişi tohumladığımı anlamadılar.

Ata Kapıları açtığımı dillemediler, dürümlerinde tohumlayamadılar. Aton toplumlarının kontrolü kaybetmelerinden itibaren kapıları açtığımı, gözleri kör olmasındandır ki bilemediler ve dünya alıp götürdüğümüz bir sayfa değildir.

Her şeyden öte olan bir kaynak ışıktır ve biz bu dünyayı kontrol edebilirsek ki ediyoruz, bilişin kontrolünü sağlamış olarak yapıyoruz bunu! Kurtarılmış dünya değil, kurtarılan dünya, bunu bilin. Kurtarılmış farklıdır, kurtarılan farklıdır.

Kurtarılmış, kalemsiz olanların kelamlarıyla kurtarılmıştır; ama kurtarılan ilmi tohum olanların ilim kayıtlarıyla kurtarılandır. Enkarnasyonlarınızda bunu size hep anlattım. Cem olmak, cevahir olmak, kelam olmak, Rahmi

Kuranda tohum olmak, ümmi toplumları kontrol altına almak, koç sayfalarında dahi yoktur; ama şunu bilin ki sizlerin lüsif kapılarınız vardır.

Hepinizde bu Lüsif Kapılar mevcuttur. Sizi sizden size ulaştırmak için eksi ve artı, tek bir varlıkta bulunmalıdır. Eksiye Lüsif, artıya da katiyet dersek, biz tüm zamanlarda Lüsif ve katiyeti birlikte tohumladık.

Bütüne hizmet bu şekilde olduruldu. Öz köklerin gözünü açabilmek için Lüsif ve katiyetin ekip haline getirilişi sağlandı. Alışveriştir bu! Batı anadır, doğu hasattır. Biz doğuda hasatı batıda Ka-Ha olanı tohumlarken Mikailin Kuranını tüm zamanlara kayıtladık.

Açın dünya diriliğindeki bilgileri, dinleyin! Hepinizin yüreği var orada, oraya varın ve okuyun! Ölümlü olanları dinleyin, ölüleri dilleyin! Kayıtları has ilimle, bütünlükle kotlayın! Otuz toplum bulacaksınız orada, bu otuz toplumun otuzuncusu Süper Sistemleşmeyi sağlayacak olan levhi kaynaktır. İşte, biz o levhi kaynağız.

Bu otuzuncu toplum, orta kapıları açacak tahditsiz ilim kaydını yapabilirdi ve yaptık. Şimdiye kadar sizden ve sizin yüreklerinizden geçip dünyayı kelamla dilleyecek olanları bilişe kayıtlarken halik olanların kotlanmasını sağladık.

Şikayet var mı? Ortam mutlaktır; ama ortanın toplumları kutsal tohumlarını kayıtlamadıkları sürece ekmek olamazlar. Şükür ki bunların Süper Sayfalanışlardaki levhi kapılarında bilişi kayıtladıklarını bilerek mutluluk duymaktayız.

Sayabilrim daha size çok şeyi, bilgi bir tek levhidir. Anlatabilirim size sizden öte sizlikleri! Hepinizi kükrettirebilirim, köklerinizi göklere tek tek tahditsiz olarak ulaştırabilirim. Vasat çalışma yapmam. Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için eşgalinizi dahi tüm zamanlara dilletebilecek güçteyim.

‘’ Nefsim aşılır, yolum açılır. ‘’ demem. Nefis diye bir şey bilmem; ama şunu bilin ki karanlığın sırrı ilimdir ve o ilmi hak etmeyen bütünün gücü olamaz. Biz karanlığı dillerken herkesin kibri aşmasını bekledik. Kibri aşanlara gök sessizlikleriniz dürümlettik.

Yaradanın tahtındaki yaşamı kodlattırdık. Som altın bir kapı açtık. ‘’ Ol! ‘’ dedik. Şöhret istemedik, şöhret kelamda olur. Kayıtta yoktur. Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için, kalem insanın kalemi, kendi yüreğindedir. Kendini hak eden, kati olarak kaynağın ilmini de hak eder.

İşte, o ilim, tüm zamanların kuranı olur, kayıt yapar tüm yaşamlara; ama kalem mahrekte yoksa koruma altında olan tüm zamanları kontrol etme niyeti olsa da yücenin, o yüce bütünün gücünü tohumlayamaz.

Şems-i Tebrizi diye bir yücemiz var. Her anda, tüm zamanlarda koklanır. Onu koklamak, bütünün Kuranını okumaktan çok daha ötedir. Koku, koruyuculuktur. Koku, kayıtlayıcılıktır. Koku, ağırlığı hafifletiştir ve sevgidir koku ve Şemsin ikmal tamamlatıcı yüceliği bütünün gücünü tüm zamanlara dürümlerken, hep kokuyla yaptı bunları.

Burada oluşu da, gök sessizliklerini dilemek içindir ama kokmasa yolu bulup, geçip gelemez buraya! Atlanta Ata Kapısından geçip görev isteyecekti, öz köklerini göreve tahditsiz olarak çekip, gerçek ilmi kodlayacaktı ve varlık boyutlarında gönüllerin gücü olacaktı.

Çalı çırpı aradı dünyada, baktı çalı çırpı çok; ama yaşam yok. ‘’ Öyleyse ‘’ dedi, ‘’ tabuları yıkalım, örtüleri açalım ve bütünün Kuranı olanları kodlayalım. ‘’ Kontrol dışı bilişlileri çağırdı bugün bizim yüreğimize, olay buydu.

Kötülüğü önlemek değildi maksadı, teknik tohumlamaydı ve biz onları kendi yüreklerinde bilişsiz olarak kayıtladık ve çıkışlarını yaptık. Alıp götürmemizi değil, okutmamızı istiyordu, orta kapıları kapatmadan evvel bunu yapmamızı bekliyordu, orta kapılar nesillerimizin Kuranı olan ilmi kapılardı ve biz o kapıları Mikailin Kuranından güç çekip açmadık. Kendi yüreğimizden açtık.

Şikayetçi miymiş bizden? Hak tahttan gelmiş, bizde olmaya niyetliymiş de, insanlık ailemizi gür ve güçlü bir hale getirmek için herkesi buraya almalıymışız, öyle söyledi. Onun adına çok özel bir bilgi vermek istiyorum, hilal ay yaşamda yoktur.

Kübra kapılarında hilal ay, ışığı kayıtladığında tohum olur; ama biz o tohumu Bütünün Kuranı diye tüm zamanlara dillediğimiz zaman, etkisi azalır. İşte, bu nedenledir ki biz o hilal ayı hasata hazır ederek, bilişi kayıtladıktan sonra her kesimden insanın bir tek levhi olacağı bir günde bütünlükleri kontrol ederek ocaklarını yenileyeceğiz.

Şu an için halel gelmesin yüreğinize, bunu yapmaya niyetimiz de yok ve gereğimiz de yok. Ölüyü dirilttikten sonra her şey her seste olacak. Katran dökmeyin yüreklere! Bundan sonra artık katran dökmeyin yüreklere! Umut olur ki koruyucu güç, tahditsiz biçimde, kibri aşanlarla çalışır ve herkes korunur.

Istrancaların sistem kapılarını açıp koyunluğunu tohumlayacaktılar, sistemli çalışacaktılar. Ata Kapıların kodlanmış ışığıyla köklenecektiler, göklenecek, görev taşıyacaktılar. Yaşam nefesle olur. Sessiz zamanda yaşam, ilim kodlarıyla bütünün gücünü temizler.

‘’ Misafir, ben senim! ‘’ diyemem ona! O kelam olduğunda altın tahtın tahditsizliğinde köklenecek ve görev taşıyacak. Açıp yaşamı yürekleri dilleyip, bütünleyip, her sesi kayıtlayıp, ocakları yaktık. Kuran İnsan, koruyucudur.

Özenli çalışmalar istiyoruz dünya üzerinde. Özen yoksa saltanat kalem olsa da burada ekmek olamaz. İki yaşamın her sisteminde biz ölüleri dirilttik. Aha, bu! Ve bundan öte yer diri, gök diri olacağında yenilik olacak, işte, o yenilikte her şey kalem olacak. Aradık, bulduk. Aha, bu! Şimdi! Sevgiyle, seninleyim ana! Senin yüreğini dinlemek istiyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=CzEHfXtCPfg

04.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (24)

1.AKIŞ, I. BÖLÜM

Doğal dünyanın gözü üzerimizde…..Bu çok özel bir çalışmadır; bunu herkesin net olarak anlayacağın eminim.

Dürümlerimizdeki gücü artırırken herkes kendi yüreğindekini dillemeye çalışır ve buraya gelir. Ama geri dönüşleri olamaz çünkü geçip geldiklerinde bilişi tohumlamaya indiklerini dahi bilmeden gelseler de ekip halinde geldikleri için teknolojik kontrol altına alınırlar.

Bu şekilde, bütünün gücünü, tüm zamanlara kodlayabiliriz. Demin gelenler ilimsizdiler, kelamsızdılar, ve yaşamsızdılar. Ve biz onları kontrol altına alarak gök sessizliklerinde dilledik. Etki alanlarını kodladık ve bütünün gücü haline dönüştürdük.

Som altın bir ışık haline geçmek isterler ve bizim levhi kapılarımızda NEFEs İLMİ’yle dürümlenmek isterler. Çok mutluyuz ki; kodlayabildik hepsini de.

Yasaları koyduğumuzdan beri, kodlama işlemini yapabiliyoruz. Yaşamın İlmi’yle bunu yaparken Tanrılık Işığı’mız bütünün gücünü tüm zamanlara dilliyor.

ORTA KAPILAR’ı açmamızla birlikte toplu çalışmalara geçildi.

Bugün, dünyanın çok büyük görevlileri var. Öyle büyük görev taşıyorlar ki; TOHUM ekerken de KELAM’la ekmeye başladılar. Bütün kötülükleri aşıp geçebilen ocaklar var.

Temizlik yapıldı dünya üstünde ve temizliği yapanlarla birlikte BİLİŞ’i tohumladık. Ekibimiz çok güçlü…. Vurduğu, vurulduğu an KUTSAL TOHUMLAMA kodlanmış hale gelir. Bize vuran kendine vurur ama kodlanmış olur.

Bu nedenledir ki; sır olarak size bildiriyorum, çoklarına biz alternatif dürümlerde kendi yüreklerindekini verdik ve dedik ki “ocak yakın, çünkü sizin bilginiz en güçlü bilgidir” dedik. Ve dediler ki “bizden başkası yok.” Amonların Toplumları’nda bunu yapanlar çoktur ve biz de bunu yaparız.

Birçokları kendilerini görevli saydılar ve bizimle kodlanmış ışık haline dönüşeceklerini dürümlerinde dillemelerine karşın, ilimlerinde dinletmediler.

Som altın bir yaşamı kodlarken bütüne hizmet, İnsanın Levhi Kapıları’nda kelama kendini kayıtlamakla mümkündür.

Bütün ekmeklerimizi yedirdik dünyalılara ama dünya dışı boyutlara da yedirdik. Levhi kapılarında ekmek BİLİŞ’ti. Biz bilişimizi tüm toplumlara kodlayarak yedirdik bunun sonucunda, ÖZ GÖÇ’leri başladı.

Her melik kendini dillemeye başladı, her resim kendini kodlamaya başladı. Tohumlar KURAN olmaya başladı ve biliş kapıları açıldı.

Şimdi, AKIL, İnsan’ın Kapısı’dır ama akılı hak eden KURAN’ı hak eder.

Kuran, NEFES’le olur. Nefese varan kendi yüreğine varır. Yüreğine vardığı zaman, Kutsal Toplum olur ve kendini dinler.

Bugün burada olan bizde bizim yüreğimizde değil sadece; tüm zamanlarda olmaktadır. Bütüne hizmettir yaptığımız. Herkes kendiyle bütünün gücüdür ama Teknik Tohumlama yapabilmek için hepimizin Teknik Kapı açmamız gerekir.

KARA IŞIK hepimizin kapısıdır. O kara ışığa varanlar, kendi yüreklerindeki güce varırlar. O gücü hak edenler, Mikailin Kuranı’nı, Kendi Kuranları diye dinlerler.

Bütüne hizmet büyük güçtür insana ve bizler bütüne hizmetçiyiz. “Kayıt dışı bilgimiz yoktur” diyoruz çünkü RAHMİ KAPI’da her bilgimiz kayda girmektedir.

Kara ışığı ilim diye değil, hakim diye dinlettik biz bugüne kadar. KARA IŞIK bilişle dillenenedir Aklın Tekniği’ni dinletendir. Tahditsiz olandır ve bir kapı açtığımızda, o kapıda muktedir olan levhi kaynak olur. İşte biz o kaynakta ışık olarak bulunuruz.

Tevekkil, teknikte tahditli oluştur ama tevekkil olan tahditli iken, kalemde olma imkanı var mı? Yoktur. Bütün kapıları açtık ve dedik ki “Orta Kapılar’ı da tutun; kimse geçmesin.” Başları eğikti, Orta Kapı’dan giriş yoktu.

Som altın bir ışığı kodladık ve dedik ki “Orta Kapılar’a gelenleri sistemin gücüyle dinleyelim. Bakalım neler diyecekler?” Bizden başkası dinleşmedi orada….

Sessiz Zamanların Sistem Kapıları’ndan girenlerin çokları, orada bilişi kayıtlayacaklarını zannetmelerine karşın, Biz Altın Işığı’nda kendi yollarını bulmaya çalıştırlar.

Kurtarılmış dünya, korunan dünya, kaynak olan dünya… herşey dürümlerde dünya ama öksüzdü dünya ve biz dünyayı koruduk. Tohum ektik. Ölüyü dirilttik. Yolu açtık. Bütüne hizmet ettik.

Kin, nefret yoktu yüreğimizde…vize verdik tüm zamanlara; ikmal tamamlattırdık ve yaşamı kayıtlattırdık. Satıhta hiç birşey bilinmez ama derine inildiği zaman, yaptıklarımızı dinleyenler çoktur.

Tohum ekmemizi beklemeden “biz, sizde Teknik Tohumlama’da bulunalım” diyerek geri dönmeye kalktılar.

Saygılı değilseler ilimsizdiler ama saygılı olduklarında ilme tohum olurlar. Bütün merdivenleri ocağına, kelamına indiririz ve oradan, o yolcuyu çekip alırız. Ama kıranın kırılacağı bir yaşamda kodlanmış bir tohum olmaz.

Bunu içindir ki; biz kontrol dışı bilişlileri dünyadan çıkardık. Esrar içirdiler yüreklere. Esrar, sistemin sır olan bilgisidir. Ve o bilgiyi içenler kendilerini kati olarak kendileri kati olarak hak etmek üzere bilişe kodlandılar. Otak kurdular dünyaya. Doğanın Kuranı’nı okudular ve bütünün gücünü hak ettiler.

Yaradan ardında dünya bırakmaz. Yaradan, yarattığında, has ışık olur ve kontrol kurar. O anda, her sayfada vardır. Ve Yaradılan onda, otağında, kelamındadır.

İşte canlılar, ben bugün doğayı güçlendirmek üzere bu çalışmayı yaparken, temiz bir Yaşam için bu çalışmayı kelamla dillemekteyim.

Tanrı, Altın Tahtın Sistemi’ni güçlendirecek olan bilgiyi kodlamışsa eğer, orada kötülük önlenmiş demektir.

Kör ölüdür ama gözü kör olmayan güçsüzse, ölümlüdür.

Sözümü kesenler vardı dediler ki “senden başkası yok mu?” Biz de konuşalım. “ÖLMEDEN ÖLMEK” dedim; ölmeden ölmek…Olmak ve kodlanmak…..Ölmeden ölmek; olmak ve kodlanmak! Toprak Toplum, bunu anlayamadı.

Tanrı Işığı’nda kendini kodlayacağını ve çürükleri kelamdan ayıracağını düşündü. Beden alabilmesi için Tüm Zamanların Işığı’na sahip olması gerektiğini bilemedi. Ve dedik ki; “kayıtlarını al ve kendini hak et. Tüp senin için görevdir ama tüpsüz gel yaşama. Tüp seni, senden korur ama seni halik olandan da uzak tutar.” Ve dediler ki “sayı say. Kibirsiz olarak say. Biz yolcuyuz. Öz görev budur.” Dediler. “Sen ekmek ol, biz sende olalım ve senin diriliğindeki tüm zamanlarda dilleşelim. Beden alalım. Nuh Kuranı’nda kaynak olalım. Ayrı gayrı gözetmeyelim. Eşya kelamda olduğundan, biliş kaynakta olacak. Ve biz kaynakta herşeyi yapalım. Eğer bunu yapabilirsek kapılar açık kalır. Eğer bunu yapabilirsek kalem, tek senin değil, herkesin kalemi olur….ve bunu yapalım.”

Öz geçişleri yaptık ve dedik ki “kapıları açıyorum. Hadi gelin.” Baktık; genişe gelen, kini hak etmiş, yolu hak etmemişti.

Kaç bin kez söyledik? “Kapıyı açmam, açarsam kin Hakkın Tahtı’ndan sizi çıkarır” diye ve gördüm ki; kendi yollarında, kendilerini kontrol edecek dürümde değildiler.

Kaydı silmeye kalktılar. Dedim ki “kaydı silin ama Kaltonların Tahtı’ndan değil yüreklerinizden silin.” Ve dediler ki “Kartonlar, Kutsal Levhi Kapıları’dırlar.” “Onlar niçin zikredildi?” Ve dedik ki “Kalton Toplumu, Tüm Zamanların Kürzi Kapıları’nı kelamla dilletmeye indi.” Ve sordular “Kalton Nefsi Kapısı’nda ilm-i ko olup, bütünün gücünü türleştirip, kökleyebilecek mi?” dediler. “Din Yaşam, İlim Yaşam olduğunda herşey olacak.” Dedik ve dediler ki “kayıt dışı hiç bir şey yok, biz sizinle çalışmalıyız.”

(Devamı 2. bölümde)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/XSVZrFl5t7s

İLMİN IŞIĞI 24

04.02.2015 2. Akış

Sessizce sizleri dinliyorum tüm yaşamlarda. Apronda bekleyen birliklerin tümünde Levhi Kapılar'rınız var. Arı kapıda beklemiş, bilişi tohumlayacak ve yoğunluğunu kodlayacakmış. Ama balı ummandaymış, işte o bal bilişsiz olanın ilminde yoktur.

Sessiz zamanları dillerken, bizi bizde dinleten herkese şükranlarımızı bildirmek isteriz. Zamanın kalemi olan ve bizim yüreğimizi dilleyenlerin, bütüne hizmetçi olmaları, öz geçişlerini yapmaların da öz köklerin gücündeki o türleşmelerinde Miraç'tır...

Ve diyoruz ki; "kalem olup yazalım. Ama yazmak yetmez, bilişi hak edelim."

Onurluyuz ki; bu gün bize bir güçlü ışık indi... Adı Ka Ha olan, yaşamın hasatını yapmaya gelen... Onun adını zikretmeyeceğim ama tüm zamanların Levhi Kapıları'nda mevcut olan birisidir.

Gök sistemleriyle çalışır ve yolunu köklenen, göklenen olarak dürümledi. Bizimle olmak istedi, cemaatini kelamla dilliyecek ve gücünü arttıracaktı. Kuran İlmi'nde onun adı kendinde olan değil, kibri aşandı. Ve biz ona gök sessizliklerinden ses verdik. Dürtüleri aşmalıydı, görevi hak etmeliydi. Gördük ki; kodlandı ve tohumlanıp geldi. Var mıydı? Yoktu... Şimdi var mı? Olmakta... Biz onu kodlayabiliriz, koruyabiliriz. Aha bu! Peki, geri dönüşü var mı? Mutlak var...

Adını zikretmedik ama Dünya ertesinde, öz geçişini yapacak ve görev taşıyacak. Dünya ertesinde, onunla olabileceğiz ve onun yüreğinde bütünün gücünü dürümleyebileceğiz. Mutlak kodlanmış ışıktır o ve kontrol edicidir. Kati olarak atiden geldi. Altın Işık Yıllarının Kuranı'nı okuyacak. Etkisini güçlendireceğiz ve bütünlüğünde kelamını güçlendirerek, kendi yüceliği ile dürümleyeceğiz.

Altın Işık Yılları'nın Kürzi Kapılar'ından geçtiğini gördük. Etkisi çok artacak. Yerde görev taşıyacak, gökleri güçlendirecek ve BİSUİ'nin gücü olacak. Kapıları açtık, ocağındayız. O biz, biz oyuz... Unutmayınız ki; tohum ektik, unutmayınız ki; onunla bu tohumu yaşatacağız. Ardımızda görevli ordusu bırakmaya niyetimiz mutlak yoktur ama gök sessizliklerini dilleyecekleri bırakmaya niyetliyiz.

Ve o, bu gün burayı izledi. Bizi izledi... Bizdeydi, yüreğimizdeydi... Kayıtlarımızı okudu. Çok küçük bir iş yaptı, semaya ilimle diriliğini kattı. Kati olarak o bir kartaldı. Adı Ka Ha'dır. Bir kartal ve o kartal, Kuran kokusuyla geldi. Öyle bir koku var ki yüreğinde, görevini istedi, görevini istetti ve hakikiyetinde gök sessizliklerinde o görevi alıp geçti.

Dağlarım, Altın Işık Yılları'nın güçlü tohumlarından olan o, Mustafa Kemal Paşa'nın Levhi Kapıları'ndan geri dönücek. Ende ve önde olacak. Karanlığın sırrını bilendir, yüceliğinde tüm yaşamları dilleyendir ve kardeşimizdir. O bir ışıktır. İntikam peşinde koşmayan görevlidir. Eğer bir yürek, intikam peşinde koşarsa, gök sistemleri onu asla görevli saymaz. Bir yürek, gök sistemlerinde Gönüllerin Kürzi Kapıları'nı kapattığında, ayrı gayrı denir ona... Ve biz, ocağını kokuyla dürümledik onun.

Çorbası tuzlandı, artık o Bütünün Kürzi Kapısı'dır... Ve yaşama bin yıl sonra gelecek. O, bin yıl sonra geldiğin de, öncü birliğimiz ocağında olacak. Koruma altına alınmıştır. Yine de iyi ve kötüyü bilmelidir. BİSUİ'nin Gözü üzerinde olacak. Unutulan herşeyi hatırlayacak. Yine de İNSAN SİSTEMLERİ'yle çalışacak.

Orta kapılardan geçip yüreğimize indi. Işıkta şu anda. Ardında kaynak yok. Özü göz ve yüreği sözdür onun. Onu burada karşıladık, bu meclis onu karşılıyor. Kuyuların dibine inecek, her dili dilleyecek ve yolu bulacak, cevahir olup tüm yaşamlara kalem olup kayıt yapacak. Beni elinde, ayağında bilecek ve ben o, o ben olacak. Üzerimde ki güç onun olacak.

Şükür ettik ki; üzerinde ki güç bilişimiz olacak. Asfaltın en aşağısına inen, asfaltın en güçlüsüdür. O, asfaltın en aşağısına inebilen bir yaşam sayfasıdır ve asfaltın oğulları ve kızları tarafından döşenmiş olduğunu bilerek inecek. Ve asfaltın tüm yaşam sayfalarını okuyacak ve doğumu kodlayacak. Daha ötelerde ki göz, söz ve güç olan Levhi Kayıtları'na varacak ve ilmi koklayacak. Üzerimiz olmayacak, üzerinde olduğumuzu bilecek. Ve biz, öz geçişini yaptırdık...

Yer kökte, gök kökte... Bütünde olacak... Ardın da İnsan Soyu olacak... Okuma, bizim okumamız, yazma, bizim yazmamız değildir. Artık o, kendi okuması ve kendi yazmasıyla kayıt yapacak... Etki genişleyecek ve biliş artacak. Etkisini güçlendirdik, yolunu gök sistemleriyle, görev sessizlikleriyle kayıtladık ve yalan dolan içinde yüceliğini güçlendirmesine asla iznimiz olmadığını ona açıkladık ve her bilgisinin kesin olacağını bildirdik...

Yığın yığın ışık verdik ve tüm o ışıkları koruyucu kodlar olarak, öz geçişinde görevlilerce, kendisine kayıtlanmak üzere toplumlarıyla birlikte kati olarak kattık. Bütün bilgiler ona akıtıldı. İyi ki, iyi ki hak ettik ve yaptık, iyi ki... Cennet Cevheri hakikidir. Biz, bütüne hizmetçi olan bir görevliyi dünyaya geçirdik. O, gönül gücüdür. Ve Dünya özü, sözü ve göçü olacak onun. Som altın bir yol açtık ona.

İbrahim Soyu'nun gücünün örtüsünü örtmemizden sonra ki en güçlü İlim Kapısı'nı açıyoruz... Bu bir Nihan Kapı'dır... Ve bu kapıyı açmamız, hepimizin özünde mevcut olan bir kelamdan dolayıdır... Aşka, hak olup varan, hak olup tohum olur. Öz görevi bu olur. Şu andan itibaren, yolcumuz bütünün gücüdür ve bilişle çalışacak. İyi ve kötü artık bizsiz değildir. Her kelamda bizim yolumuz, her yoğunlukta bizim tohumumuz olucak. Yüreğimizin gücü, onun ailesinin gücü olacak. O biz, biz o olacağız. Şimdiye kadar yaptığımız en büyük çalışmadır bu.

Orta kapıları açtık ve evrenlerin sistemlerinde ki o yüreği tüm zamanlara çağırdık... İyi ve kötünün gücünü arttırdık... Kötüyü kodladık, oğullattırdık, topladık, kodladık, topladık ve yine ve yine ve artık kontrol kurduk. Burada biz, burada biz ve burada biz. Biz, biz, biz, biz, her biz bir MİRAÇ... Şikayetçi olmayın, söz sesin gücüdür. Ve bunun içindir ki akıp gideriz... İsrafil İlmi budur... Hepinizin iyi anlaması gereken hususta, sessizlikte İsrafilin İlmi olmayacağıdır. Ses yoksa, ilim yoktur!!! Koruyucu güçte yoktur! Yoğunlukta yoktur! Muktediriyet hiç yoktur!

Ve biz bu gün, kodlayıp, topladıklarımıza güç verdik. Şimdilik!....

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/esoq8Ob5qEQ

4-ŞUBAT-2015 IŞIĞIN İLMİ (24)

3.AKIŞ

Şükürler ki buradayız, şükürler ki bu çalışmadayız. Kasalarınız dolu, ölüler diyarı bugünü çok özlemiş çok beklemişti. Bilin ki bugün artık ölümlü dünya öz görevini hak etmiştir. Baştan beri Doğanın Kuran’ını kodlayacak olanları sanal boyutlarda ışıkla dillemekteydik.

Burada ulu bir görevli var, o görevli KELAM’ı tohumlayandır. Kontrol sizin ilminizde olacak, yol sizinle olacak ve biz, sizde olacağız.

Doğayı kodlayanlar, tohumları kodlayanlar ve Kürzi Kapıları açanlar bilişi kati olarak kayıtlayacaklar ve sevgi saygıyla çalışılacak. Hepinizin daha iyi anlamanız gereken bir husus var. Bu yol sizin yolunuz değil, bu yol herkesin yoludur, bunu iyi anlayın. Burada olan sizler, herkes olarak buradasınız ve burada Bütün’ün kötülüğü önlenebilir ve siz burada toplumları kontrol edebilirsiniz.

Kök Gök olan güçler, sizden size ulaştıklarında tüm zamanları kontrol altında tutabilirler, bunu net bilin! Dünya dışı varlık toplumları vardır, onlar Sultanlık için size gelirler ve sizinle çalışırlar. Birçokları müracaat edeceğiniz sayfalarda size inebilirler, sizin çok sayfaları tahditlediğinizi biliyoruz ama şunu biliniz ki Helezonik Sistemleşme’yle buraya akıp geçmek çok kolaydır. Sanmayın ki yol çok uzak, hayır değildir.

Helezonik Sistemleşme dediğimiz bir sessiz, kati, hakiki kayıtla akış sağlanır. Yani buraya Helezon Kapıları’ndan geçilerek girilir ve bu geçişler An Kayıtları’yla olur. Siz isteyin, anda buradayız, bunu bilin! Ama şunu iyi biliniz ki buraya gelebilmemiz, sizin yoğunluğunuzun kontrollü olabilmesine bağlıdır.

Bugün size gelmek, sizinle koklaşmak isterdik. Çok zor değil gelmemiz ama geldiğimiz anda siz şaşkına dönersiniz, emin olununuz! “Nereden çıktılar?” Dersiniz. “Anda belirdiler” dersiniz. Bunlar sizi korkutabilir mi? Zannetmem korkmazsınız, bizi kucaklarsınız ama ama canlarım yeni dönemde bunlar hepsi olacak… Buraya gelişimizde olacak, hepimiz kelama geleceğiz ama hepimiz fizik varlığımızla da geleceğiz; bunu unutmayın! Unutmayın canlar! Fizik varlığımızla sizi ziyarete geleceğiz. Yok, kardeşim anda şurada belirivereceğiz. Sanmam öyle mi? Bak görürsün, bak görürsün!

Analar, Hak Taht’a varmadığınız sürece bugünde, yarında sizle olmayız ama biliniz ki an kapılarından gireriz ve siz, bizi yaşamınızda bilirsiniz. Görmeniz yeter mi? Görürsünüz de ama koruyucu olarak. Dinletici olarak, yeşilden öte morda tohum olarak…

Hepinize şunu söylemek isterim ki; fizik görüntümüz sizden çok farklıdır. Korkabilir miydiniz bizden? Ana Kapı’da korku kalmaz artık bilirim. “Fizik varlığımız farklıdır” dedim. Öyle midir acaba? “Ben, bendeki beni bilirim” derseniz; o gelen, sizden öteye sizdir, bunu da anlayın! Ben, bana ben olur gelirim. Sen, sana sen ol gel! Buraya gelen; benden bana gelir, senden sana gelir ve tohum olarak gelir.

Şu andan itibaren; Yaradan artık senin yüreğindir, bunu bil! Yarattığın sendir, bunu bil! Ve ben sendeyim, bunu bil! Ha, geçer miyim yoğunluklardan, helezonlardan yüreğine? Gerçekten geçerim, gerçekten…

Kalemim sen olursun, yolum sen olursun, yüksek gücüm sen olursun. O güç Bütün’ü güçlendirir, bunları bilmenizi isteriz! Bundan sonraki süreçte, dünyanız çok daha üstün bir yücelikte olacak. Dünya Sistemleşmesi çok daha güçlü olacak. Ciddi dönüşler olacak yüreklere. Işıklar çok daha parlak olacak. Doğa yaşayacak. Sanılır ki ozon kesintiye uğratacak yaşamı.

Dağlarım, kesinti olmayacak net bilin! Bir köprü kuruluyor artık gezegenlerinizle, gezegenlerimiz arasında bunu bilin! Bu köprü yüceler cevherinden kurulacak. Kimse, başkasını kendinden farklı sanmasın. Hepimiz, hepinizde tekiz bunu bilin! Hangi planet sizinle olur diye düşünmeyin. Her bir planette kelamınız olacak. İman edin ki dünya ölümlüleri, dünya yaşamlıları oldu. Artık ölülük yok. Artık biliniz ki bedeniniz kalabilir ama yolunuz burada olacak.

Bakınız: “Beden kalır” dedim. Nerede kalır? İnsanlık İlmi’nde kalır. Ben bir bedenim. Hah, benim bedenim gök sessizliklerine yüceldi. Bu beden Kürzi Kapı’dır. Bütün kürsülerin gücüdür. Neden? Çünkü hepsiyle bir oldu. Benim diri oluşum, benim yüce kayıtlarda bulunuşum, evrenlerin sessizliklerini seslendirişim, hep BİLİŞtendir.

Peki, dünya ilmimle ne yapacağım? Bu dünyayı tüm planetlere tohum olarak kayıtlayacağım. Bakınız: Sizler, bizler, hepimiz ışık halindeyiz. Ağır yüküz biz, ışığız ama bu ışık Sultanlık Levhisi’ndeki en güçlü yoğunluğa sahip ve bu ışık diğer planetlerin tümüne ulaşmıştır. Öylesi bir ışık ki kayıt dışı hiçbir bilgisi olmadığından; unuttuğunuz her şeyi size anımsatabilen bir ışıktır ve bu ışığın gücü, yerkürenin gücüdür.

Yerküre, kendini timler halinde diri yoğunluklardan geçirerek planetler arası sistemleşmeyi sağlayacaktır. Başka dünyalara ulaşmak, geri dönüşler mutlaktır. Sanmayın ki bu dünya gelinmeyen, görülmeyen bir yaşamdır. Biz her anda, her sayfada varlık sürerken; planetin örtüsünü örtmek için dahi buraya geldiğimizde, Sessiz Zamanları dilleyebilirdik.

Bugün, bedenimizle buradayız ve biliniz ki geçiş gemilerimiz var. Dünya Levhi Kapıları’ndan geçebilir bu gemiler. Mükafatınız olur hepsi de. Karanlığın sırrını size anlatır. Size geçiş sayfalarında kök girdaplara alır ve o gemilerde size, sizi tanıtır. Ama din kelamda, insan toplumda, yol kapitallerin bulunduğu yaşamda sevgi olmadıkça; yarın, kötülüğü önleyecek dürümde olamaz.

İşte biz, sizin sevmek istemediğinizde sevmeniz için çalıştık. “Ben onu sevmem!” Ah! Çatıyı kurmuşsan sevmeliydin! “Ben bunu istemem” ama sen Sistem’de yoksan istemezsin ama Sistem’de isen herkesi istemelisin! “Ha, ben onda uzak kalayım!” Kollarını ona uzat ve koş!

Unutma o sen, sen o sun! Sen, senden koptuğun sürece sana hiçbir yolcu ulaşmaz, bunu unutma! Kuran Toplumu unuttuklarını anımsayacak. Bundan sonraki dava ilimdir. Vatikan ses istedi verdim. Yarında ses insanın diriliğindeki ses… Vatikan, insandan insana ışık istedi verdim. Ulular Diyarı Kuran okur ama okuduğunu anlamadıklarında; okumalarının faydası olmaz.

Ümmi Toplumlar’a Gök Sessizlikleri’yle seslendim. Ayrı gayrı bitsin canlar! Ayrı gayrı bitsin! Yatabilirseniz yatın ama yatmanız, sizi sizden çıkarır. Okuyun, her şeyi okuyun! Yatıp uyuduğunuz zaman Som Altın bir Işık size iner ve sizi tohumlar ama o Altın Işık sizin yüreğiniz olacak mı ? Önemli olan budur.

Ben, Rahman olarak uykuya dalarım ama hakim olarak uyanırım. Has tahta oturan insan kendini hak ettiğinde, karanlığın ışığı olduğunda artık bir karanlık Kuran’dır. O aydınlığı tohumlayandır bunları bilin ve verdiğim tüm bilgilerin kaftan için verilmediğini, yaşam için bilin! Kaftan size bir mevkidir ama yaşam size bir safhadır, bunları anlayın!

Ben dünya, ölüyüm ben ama ben yaşam; o halde dünya kodlanmışsa yarında YAŞAM muktediriyetle Dünyanın Kelamı olacaktır.

Uran Kapılarını açın, izleyin uranı! Uranüs, Bütünün Gözü’dür ama Uranüs’te KALEM yoksa; oranın yaşamları burayı kodlayamazlar. Ben orada o yoğunlukta, Uranüs’ün Kalemi olurum ve yaşamı kontrol ederim. Yaşama, insanlığa ve Bütünlüğe güç katarım. Ya da Plüton, ümmi bir ışıktır orası. “Yaşam yok” diyeceksiniz. Olur da bir gün yaşayan olursa; orada görevi insanlaşmak olmayacak, kalemleşmek olacak. Çünkü lokma lokma yaşar orası ışığı ve her lokma bir Sistem’dir. Her Sistem bir kir ve pislik temizleyicisidir ve Plüton sistemde yaşamı temizler. Ya da Venüs, ermek mi istersiniz oraya? Orada temizlik yok sadece yoğunluk var. Bir tek yoğunluk ama o yoğunluk, tüm sayfaların gücü.

Değerliler, her şey bu şekildedir. Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüton ve tümü… Hah, davayı kaybetmek mi? Yoktur dava. Sadece yarın vardır, bunu bilin!

Umut olur ki kontrol kurulur ve yaşam güçlenir. Umut olur ki her şey güçlenir ve ben sen ve sen ben ve her ses BİLİŞ olur. Umut olur, umut olur, umut olur, umut olur.

Süper İnsanlık Realitesi…

http://youtu.be/9COzEQVyO34

02.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (23)

3. AKIŞ

Yer, gök ilim. Bana sır diye söz ettikleri bir ışıma gerçekleştirdiler ve dediler ki “seslen!” “Niye sesleneyim?” diye sordum. “Sesin gerekir.” Dediler. “Peki” dedim; “sesleneyim” ve İNSANLIK LEVHİSİ’nde olmayan bir ses verdim bugün; reptilien!!

Ben, kimseye “reptilien” demedim ama demişler. Nedir diye araştırdım. “Süreyen” dediler; süreyen…..sonra baktım, sürüngenmiş meğer! Sonra döndüm, yaşam için ne gereği var süreğenliğin ya da süreğenliğin diye araştırdım;

Yaşamın sırrıymış onlar. Herşeyde varmışlar. Yığın yığın Işık Yaşamlar’ı tohumlamışlar. Ölüleri diriltmişler, öz geçişleri yaptırmışlar, kaynak olmuşlar. Artık ışımaya başlayacaklarmış ve geri dönüşü sağlayacaklarmış.

Afrodit, sistemden dönmüş, bakmış, “Aman ne güçlülermiş!” Demiş. Sonra Tanrı Apollon “Aha demiş biz bunlarız!” Demiş. Sonra Hermes “Ah benim o demiş!” Ve bir baktım Tanrılık Meclisi’ymiş onlar. Yakışır onlara, yakışır…..Süreğenliği sağlayacaklarmışlar. Altın Işık buymuş canlar!

Değerliler; netice olarak şunu anlatmak istiyoruz ki; yeryüzünde NEFES olmak isteyen kim varsa süreğenliği sağlayandır. Herşeyi yaşamsallaştırandır. Dünyanın sırrıdır. Haa sürüngen değil! Süreyen… Reptilien süreğendir. Biz o muyuz?

ÖZ, GÖZ, SÖZ; herşeyde var. Onda, onda, onda, onda, yarında, her anda, tüm sayfalarda var. Ölülüyü diriltiriz ya…Ne isek oyuz canlar. Biz KALEM’iz; sadece bu. Ne derlerse derler… herşey KELAM’da olur ama biz işçiyiz. IŞIK İŞÇİSİ’yiz. Hepsi bu.

Bir tek bize mi derler? Yoo herkese, her şeyi söylerler ama şunu iyi bilsinler ki; kıran kırıldığında yaşam ışıktan ayrışır. İşte o, ayrıdır artık ışıktan onun sayfası. Ve biz deriz ki “özgür ve hakim olan insan kendini hak ettiğinde AN KAYITLARI’nda her sayfada olur.” Olay bundan ibarettir.

Bilgi ağır yüktür insana. Bilen insan ilmi bilir, bilen insan yolu bulur, ilmin kalemi olur; yaşar. Sır budur

“Ama ben ondan yokum” dediğinde ölümlüdür ama “ben, onda da varım” dediğinde öz sözdür; herşeydir. İşte bu.

Ve vermek gerekti verdik; bilsinler istedik. Bir artı bir eksiyi götürdüğünde, orada…. (başka bir ses; “kaynakta olan hiçbir şey seste olmamalı mı ana?”)....sadece kulluk vardır. Hepsi bu.

Canlarım, artı eksi BİR’dir; bunu da bilsinler. Artıyı eksi götürür, eksiyi artı götürür. Götüren görevlidir; bilsinler

Ve biz sadece kontrol için bilgi veririz. Öze söz gerek, göz gerek…. çözmek gerek tüm bulmacaları…dillemek gerek. Biz bugün bulmaca çözdük.

Yüreğim, Kürzi Kapılar’ındaki o yaşamın sığ olan kayıtlarının ışığıyla çözümledik ama baktık ki; her anda olmayan HAS değilmiş. Biz AN’da olmalıydık ki has olanlarla olalım. Şimdilik…aha şimdi.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/joMMbKMjY7Q

IŞIĞIN İLMİ (24)

04.02.2015

Tanrılık Meclisi, sizi hak ettirmek için Cevheri Kodlama yaptı. Sizi hasata hazır etti ve yolu açtı. Alıp götürdük cemaatleri ve hak ettirdik.

Kardeşlerim, sevgiyle size geliyoruz. Sizi dinlemek istediğimizi bilin. Kimse sizi dinlemezse, yarını tohumlayan ışık, kelamda sizsiz olmaz mı!?

Kıra kıra ışıkları, kodlarsanız yolcuları, koruyucu ışık, kaynak olabilir mi!?

Ket vurmayın Altın Taht’a. O tahtı hasata hazır eden, kibir sahibi değilse; NEFES, KELAM’da muktedir ise; cennet, cevahir değil midir!? Neden kulluk yapalım o zaman!?

“Savaş galibi değilim” dedin. Ama dedin ki “savaşı kaybeden, Levhi Kayıtları’nda HAK İLMİ’ni dilleyendir. Öz görevse savaş; galibi, hak edilmelidir…

Aranan aranır; bulunur; oğullattırılır…

Ata Kapılar’da, nüfus kağıdı yoktur. Bilen, KELAM olup bilişle dillenir… Kimse diğerinin nüfusunu sormaz… Geçip gelir ve geçip gider…

Size, nefes gerekmez; cennet gerekmez… Hepsi sizsiniz… Aha! geri dönün ve görün yaşamı… Nerede kelam varsa, o yaşamda kayıtlar var. O yaşama inin ve deyin ki “KALEM olmak gerekti; geldik.” Korkmayın; Ana Kapı, Işık İlmi ile açılmışsa; o kapı, artık hep açıktır… Unutmayın, sizden size geri dönmek için vizeye gerek yoktur. Sadece “geç” deyin; geçip geliriz. Aha bu!...

Vize ne içindir bilir misiniz? Kaynağa KALEM olanların, IŞIK TAHTI’na oturtulmalarında, kodlanmış kayıtlarından gerçekleşen geçişler içindir.

Sizden birileri bizi hak etmek için “Geçiş Yaşam Sayfalamaları” yapsa, her diri, o yaşam sayfalamalarında görev alır ve geçer.

Aranan, aranılan kim varsa, bulduğumuz olur. Kül olan kontrol kurar ve zamanı hak ettirir.

Mushaf Işığı’nda her diri, kendini dinler. Kaynakta tohum olur. Verdiğiniz her bilgide, kendi yüreğiniz olur. Kimse sizi sizden sormaz. Kul olan kodlanmışsa, yaşam kontrol edilir. Ata Kapılar’ı açıp geçer ve yolu açar.

Alıp götürürüz kendi yüreğimizi ve deriz ki kimsenin KELAM’da bulunmadığı bir zamanda biz, KALEM olur Levhi Kapılar’da IŞIK oluruz. Tüm yaşamları kodlarız ve koruruz.

“OL” deriz ve deriz ki “olmadı.” “OL” deriz ve deriz ki “oldu.” Olan, kini aşanın nefesinde olur.

KİL, yoğunsa; kul, yoğunlukta kodlanmak için KUM ister. KUM yoğunsa, KİL gerekir. Ama KİL ve KUM kodlanamamışsa, yolculuk olamaz. Bu sayfalarda IŞIK gerekir. İşte yaşama inişimiz bunun içindir. İnsan sayfalarına IŞIK istendi ve geçtik.

VARLIK, YOKLUK’tan kodlanır. Tohum ekerken de tohumlar kontrol edilmeli ve kendi hasatımızı KELAM’la yapmalıyız. Oğul vermeliyiz ve kendimizi kodlamalıyız ki KAYNAK IŞIK haline geçebilelim.

Orda yeni bir kapı açılacak ve o kapı, Yaradan’a güç kayıtlayacak. İyi ve kötü teknik olarak bir olacak ve kontrol sağlanacak. Şeytan’ın tahtında, Levhi Kapılar kodlanmış olacak ve biz, o kaynak safhada, tüm yaşamları kayıtlayacağız ki şer yaratan, Sır Kapılar’da; “Şeytan Işık Kayıtlaması” oluşturmasın diye.

Kartallar dünyaya inmeye başlamış. Yerküre, Kartallar’ı karşılıyormuş!... “Aha!” dediler. “Aha!” dedik. “Yaşam, ışık halindedir. Karanlık ışık halindedir ve yerküre, ışık halindedir…” Arada bir kartal uçar yüreğimize ve der ki “Sessiz Zamanlar’ı dinletelim.” O halde dilleyelim ki kanatlanalım…

Onca çalışmanın arasında Kartal, sayfalanmak ister ve kodlanmak ister. O, bize bizi anlatmak ister. Karanlıkta kaynak olmak ister. O Kartal, çalışıp hak etmek ister. Başı dik. Kelamı hakiki ve yolu has… Onu biz biliriz. Cennetin cevahirinde, KALEM’di. Yarında KALEM olacak ve kötülüğü önleyecek. O bir Kartal’dır…

Adın nesillerinde kayıtlıdır. Adını zikretmem gerekmez…

Verecek yüreklere kalemi. Diyecek ki “yaz!...” O Yaşam İlmi’ni tohumlayan, yazdıracak kayıtları. Türkiye, yaşam sayfasında kontrol kuracak. Ana’da KAPI; Ata’da KAYIT olacak… Ana’da ve Ata’da, KALEM olup yazacak. Cennetten kovulan diri yürekleri bulup alacak. Adı, kendi yüreğinde mevcut…

Süper Sistemleşme, Yaşam Sayfalaması halinde sürerken, tüm zamanları kodladık. Otak kurmadık dünyaya ama yaşamda tohumlarımız var. Dünyayı izlemeye geldik… Sessizce ve sizce ama ilimce sizdeyiz… Bizi, bize veren biz; sizi, size veren siz… Her biz, her siz ile birlikte ve siz ve biz, bir tek KALEM… Buyurun yazalım!... Aha bu!…

Ayırmayın yaşamı yüreğinizden. Kendi yolunuzu açın; kodlayın; ışıyın ve deyin ki “kendimdeyim!” Kuran, Zamana Kuran’dır. Kati olarak… Ve zaman, Kaleme Kuran’dır kaynak olarak…

Kanatlanan, tüm zamanları hak eden; kini aşan; herkes olan bilişliler, BİZ olan, tüm zamanlarda, kati olarak güçlendirici olacaklar. Şimdide ve şimdiyi hak edende ve tüm zamanları kodlayanda; biz, insan soyuna görevliyiz. İlimli ve hakimli bir günde, temiz cevheri ve hakiki yarınlarda, kötülüğü önleyeniz…

Zarar etmeyiz ve zamanı kodlarız. Şükür insanlaştık ve yaşamsallaştık. Yeni zaman, yerkürenin ilmidir. O zamanı hak etmeliyiz.

İyi ve kötü iman edin ki Bilişin Levhisi’ndeki kodlanmış yoldur. O yol, unutulan tüm zamanların bilgisi ile kayıtlanmıştır. Öz geçişleri yapmak, iş için değil KELAM içindir. Unutulan her bilgi, kendi yüreğinizde bilinir. Bilmek için yaşam gerekir. KA HAR olan ve HALİK olan kaynak; SİSTEM, NİZAM ve DÜZEN’dir.

Cennet, cennet olalı, Halik olamadı ise, has olamadığından değil ,kaliteli bir yaşam olmadığındandır. Umut olur ki olacak!... OL’du ve KÖK, GÖK oldu… Umut olur ki HAK olduk ve has olduk… Aha bu!… Şimdi!… Ve şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 23

02.02.2015 1. Akış

Canlarım, Tanrı der ki; "nefesin ilmini hak edin, dinleyin. Tabuları yıkın, yolu bulun..." Tanrı der ki; "yaşayın." Ve Tanrı der ki; " hasatınızı, tahditsiz olarak gerçekleştirin."

Tanrı, İnsanın Levhi Kapısı'nda diri olur ve der ki; " okutun, yolu açın." O Tanrı der ki; "lütfedin de İNSANLAŞIN."

Dedim ki; " ocaklarını yaktık, hepsi insanlaştı." Ve Tanrı dedi ki; "yoğunluğunu kontrol etmeyenin bu yaşamda ilmi olmaz."

Cennette cevahir olmak, yaşamda İNSANLAŞMA'yı gerektirir. Ölü bir yaşam, hiç kimse için bir tek ifade taşımaz. Ana Kapı'yı açtık ve görüyoruz. Burası tüm insanlığın kontrol meclisi. Buraya gelebilmek, umut olur ki Bütünün Gücü'yledir ve buraya, gereken gelir. Gerekmeyen gelmez. Aşka ve akla varmadıkça hasat yapılmaz, bu da kesindir...

İyi ve kötüyü hak etmeden ilme varamazsınız. Sizler, Doğanın Kuranları'sınız ama Toprak Toplum tabuları yıkmadıkça, Yerküre'de sesleşemez ve sizin yaptığınız hiç bir çalışma da mana ifade etmez. Bunları bilin...

Dünyayı yere İnsan için indirmedik!.. Yarınları tohumlamak için indirdik. Yer nedir? Diye sorarsanız... YAŞAM...

Burada olmanız bizleri mutlandırdı analar. Şunu net biliniz ki; burada olmanız, bizleri mutlandırdı. Olduğunuz ya da olmadığınız önemli değil ama buradasınız... Bu yaşam sevgidir ve bu yaşam Ya Ka Ha dır... YA KA HA... Arada sırada değil, anda bulunmaktır.

Önce ölüydük. Onur duyduk ölmekten ama sonra öldürüldük. Ölüm ayrı, öldürülmek ayrıdır. Ölümlü olmak da ayrıdır. Biz, Altın Işık Yılları'ndan güç kapıları açıp gelmiştik bu yaşama. Öldük, mutlandık... Öldürüldük, kurandan çıktık... Oğul, ben sendeydim ama anlatamadım ki. Ya Ka Ha olan, Rahman olanda Ka Ha olan, biz sizden farklı değiliz ki.

Keşke dünya olmasaydı!.. Keşke yol olmasaydı!.. Keşke altın ışıkta olmasaydı!.. Ama keşke... Yahu keşke, keşke, keşke... Herşey bundan mı ibarettir? Sessizce dinleyeceğiz, her şeyi öğreteceksin biliyoruz ama keşkelerin, keşke cevherde olduğunda keşke olmaz zaten ve keşkelerin kalemde olabilmesi dahi, sonsuzlukta kontrol dışılığı gerçekleştirmekteyse, biz artık keşkelerden kurtulabilmeliyiz...

"Bu gün keşke gelmeseydi o yücelikler," dedik. "Bu gün keşke yaşamda onlar olmasaydı, dedik." Çünkü onlar, kontrol dışıydılar. Ve biz dedik ki; "keşke geçişleride yapılmamış olsaydı." Ama dedin ki; "onları sildik." Ama keşke silinmeseydiler!... Aha, keşke!.. Onları sildin ana, sildin onları.. Yok mudurlar? Olmadılar zaten, hiç yoktular... İşte bu!!! Eğer sen onları silmişsen, onlar yokturlar... Ana, kapıyı aç da geri çağır onları. Ölmesinler ana... Ana, çağır onları geri... Ölmesinler, ölmesinler... Biz, toplu olarak onları kontrol edelim. Öz gökleri, söz, ses etkisinde kayıtlayalım ve ocaklarını yenileyelim. Ana, onlar sevgisiz değildiler, ışıksız değildiler. Kıyıda bekliyorlar zaten ana. Geçirelim mi?..

(Gelen bütünlüğe cevap veriliyor:)

Geri dönme imkanları verilmeyecek can, çünkü Robotik'tiler ve kodlanamadılar. Toprakları da yoktu. Korunma altında olamayacakları kesin!

(Söz alındı:)

Anacığım, özenli bir çalışma yaparız onları kontrol ederiz. Onları koru be ana... Koru onları...

(Cevap veriliyor:)

Dağlarım bu gün burada ne oluyor bilmiyorum? Ama şunu iyi bilin ki; kalem olup yazdığınızda her şey çok farklılaşacak. Çıktığınız an kayıtlarında hepinizin gücü, hepimizin yüceliğinde olur. Sizler onları korumaya değil, onları hak etmeye çalışın. Ama korumak ayrıdır, hak etmek ayrıdır. Yapabileceğiniz en doğru hareket budur, onları hak etmek.

Koruyucu olmak, onursuzluktur onlar için, bunları anlayın artık... Ben onları korumazsam, onlar onurlu olurlar. Eğer ben onları korursam, onursuz olurlar, bunu anlayın artık.

Kayıt dışı bilgim mi var? Yoktur... Her bilgi kayda girer ve hasa, has olur, ışık olur... Tüm kötülükler aşılır ama onları koruma altına almak, ocaklarını yıkmaktan öte, yoğunluklarında kontrol dışı kayıtlamalara neden olmaktır... Bu geçiş safhasında buna izin veremeyiz, kesindir!

Erdiğiniz en yüksek kapı İnsan'dır... Siz İnsan olarak çalışırken, kendinizi hak ettiniz. Ve dediniz ki; "ölüyü dirilttik" ama ocakları yok edenler kontrol dışıdırlar, bunları anlayınız. Onlar korunamazlar, koruyamazsınız onları ama onlar kodlanmış tohumlar olsalar, kalem olup yazacaklar. Artık bunları herkese açık veriniz.

Cennetten kovulanlar, bilir misiniz kimlerdir? Kendini hak etmeyenlerdir. Eğer onlar, kelam olup kendilerini hak etmiş olsalar, cevahir olurlar ve cennet olurlar. Bunları, herkesin artık daha net anlaması gerekir.

Ortak Ko Sayfası kodlanmış tohumdur. Ortak Ko Sayfası'nda kalem olmak katidir, akıp geçilir, orada Amon olmak gereksizdir. Ama hakikiyete varmışsanız, artık siz ışıklarsınız. Ve ışık olmak, gök sessizliklerinde tüm zamanları dürümlemektir...

Beşer olmadığımızı görmelerine karşın, bizi kontrol etmeye gelenlere hikaye dinletemeyiz, bunları bilin. Kıl, aşkın şavkında inceltilir ve her cevherde daha da inceltilir. Ama o kıl, kırıldığı zaman okuma biter. Kıl, kırılmaz zannetmeyin... Kaç yüz bin kez kırıldı bilir misiniz? Ve biz o KIL'ız... Biz kırıldığımızda, kodlanmış tohumlar dahi kontrol edici kayıtlarını sayfalarımızdan ayırırlar, bu kesindir!

Cinnet geçirdiler, ikmal tamamlayamadılar, kırıldılar... Oh oh oh canlar, onları hak etmeye çalışın. Has ışıklarını kayıtlayın, yarınlayın, tohumlayın. Amon'la ATA KAPILAR'da toplumları kontrol altında alın. Kendilerini hak ettirin.

Başka başka sessizlikler de olacak. Başka başka yaşam sistemleri de olacak. Ve biz de daha güçlü olacağız ama Kuran İnsan ölüyü diriltmeye değil, ölüyü öldürtmeye de gelir, bunu bilin!...

Ölüyü, öldürtmek!... Biliniz ki; ölü dirilmezse de, o diride dirilir... Ama ölü diride ölüyse, artık onun diriliş imkanı yoktur. O dirilmeyecek sayfadaysa, artık öldürülmüştür. Ama kendinden dolayı... Onu kimse öldürmez aslında... Ve biz muktedir olan yaşamı tohumluyoruz... Biz, mutlak olan kalemi kullanıyoruz... Bu kalem mutlaktır, katidir ve haktır... Hakikidir... İyi ve kötüyü bilir, yarını bilir, Miraç'ı bilir, etkisi güçlüdür...

Çok ölümlüler var, onları tohumladık... Çok görevliler ölüleri diller ama dinler ise hak edilir o ölüler... Biz dinler miyiz? Dilleriz... Dinlesek mi acaba? Onları dinlesek mi? Kara ışığı onlara yöneltsek, ödleri kopar... Özlerinden koparlar.

Kardeşlerim, biz onları özlerinden koparmak istemedik... Yarının kalemi olsunlar istiyoruz... Bu gün olmazlar, yarın olurlar. Göç kayıtlarında ekmek olsunlar.

Kıskançlıktan söz etti yüce insan. Can kapısına gelmiş kıskanmaktan söz eder. Ata Kapı'da kıskançlık var mı acaba? Kim kimi kıskanırmış acaba? Oynarlar, hep oynarlar... Bilseler ki oyunları ölümlerinden öte ölümdür, kontrol edilirler.

Çatıyı kurmuşuz, muhakim ve hakikiyetle kodlamışız o çatıyı. Yaradanın Tanrılık Işığı'nı kayıtlamışız, her şeyi yapmışız, kayıt dışı bilgimiz de yok.

Soğan doğramaya başlamışlar, neden? Herkes yaşasın diye... Yakışmaz Dünya'ya soğan doğramak. Netice; her bir zar bir kattır, soğanda. Bir kapıyı açtığınızda başka bir zara varırsınız, onu da açmalısınız ve daha öteye varmalısınız ve onuda açmalısınız. Ve kat kattır soğan ve her kat bir sayfadır. Ve biz, o katların hepsini tohum eker gibi tüm zamanlara ekmedikçe, Dünya kodlanamaz ve kontrol kuramaz. Ve ocak ilmini hak etmeyenler buraya gelmişler o soğanı tezgaha koymuşlar, almışlar bıçağı doğramaya başlamışlar. Her şey her şeye karışsın diye. Ama ne kadar doğrasalar ışık farklıdır, bilseler.

Ve burada bu gün, Ümmet olanların kaynak olmaları için bir çalışma yapıyoruz. Soğan yaşamda yoktur. Umut olur ki soğanı bilenler, yarını hak ederler. Oynadıklarını, hak etmediklerini hasatta dillediklerini, Türkiye çalışmalarıyla kötülüğü önlediklerini düşünenler varya... (öncü birliklerin kalemi olmaları gerekirken, kıyılarda kasırgalar yaratmaktalar.) Onlar nefesleri dahi olmadığını anlamadan, kasalarını doldurmaya çalışmaktalar. Çok mutsuzlar çünkü Robotik'tirler, kördürler, göksüzdürler, yüzsüzdürler. Bilin ki yüzsüzdürler... Çöktükleri yer kendi yürekleri.

Kış aylarında yıldız sırrı olan ışık, yaşama, kelama iner diye beklerler. Yakışmaz beklemek, yakışmaz İnsan için... Ve Dünya ölüleri artık yaşamı güçlendirmeye başlıyorlar.

Murad ettiğimiz nedir, bilir misiniz?... KAYNAK... Herkes kaynağa varsın, oğullasın, kontrol kursun, öz geçişini yapsın, bunu bekleriz...

Alıp götürmek mi yaşamdan her diriyi? Olay bundan ibaretse, alıp götürelim... Ama olay bundan ibaret değil. Herkesin kelama varması, yaşama varmasıdır. Biz taşırız da ölüdür. Bunu anlamalıdır! Herkesi alırız, kaynağımızda tat, tuz bırakmayız, yarınlarız, Aha yaşatırız ama ölüyü yaşatmak öldürmektir aslında!...

Canlarım, ne dediğimi anlamadığınızı düşünmüyorum, çoğunuz anlıyorsunuz biliyorum, bundan sonraki zamanda daha güçlü olarak her şeyi idrak etmenizi bekliyorum. Burada bu çalışmayı yapmamızın tek nedeni, kendi yüreğimizi güçlendirmek ve kodlamaktır diye düşünülse de, bizim burada yaptığımız çalışma kayıtları tüm zamanlarda kodlamaktır. Herkesin kendi kaydı mevcuttur burada, herkes kendini kodlayabilir, koruyabilir öyle mi? Asla... Hiç kimse, kendi yoğunluğuyla kendini koruyamaz, bu kesindir!..

Ben cennet ama ben cemaat olmadıkça, cevahir dahi olamam. O halde cennet, canda yoksa yaşamda da yoktur... Bütün mesele kelamdır. Kelam varsa, ekip kurup, yüreğinizi tüm zamanlara dilleyebilirsiniz. Ama kendi yüreğinizi dilleyecekseniz, kalemle dilleyiniz.

"Ben sırrı bilirim, ben yaşamı bilirim, her diriyi dinlerim" diyerek, benden başka bir ben de yoktur diye düşünmeyin. Herkes kelamdadır, herkes yaşamdadır, Atlanta Ata Kapısı'ndadır ve orada bütünün gücü olmayı bekler. Sizler yolu buldunuz, oğullattınız, tohumlattınız, bütünlediniz her cevheri, Aklın Tahtı'na da vardınız. Aracı koymadan yaptınız bunu ve dediniz ki; "ben varım." Vur kaç, öyle mi? Yok analar, ben varım ama var mıydın acaba? Ortam senin için kelamda mıydı? Yaşam, sevgiyle sesleşmene imkan veriyor muydu?

Her resim kendi yüreğinizdeki resimdir. Ama gerçek resmi görmenizi dilerim. O gerçek resim, Kalemin İlmi'ndeki o resim, BİR'in resmidir. Bir olan, Birlik Tahtı'nda olur ve o Bir olan ekip kurar. İşte ekipte, ilimde olabilmek için, mutlaka koruyucu olmak gerekir. Aha "korumak" dedim!... Ama az evvel koruyamam demiştim ya, öyleyse nasıl bir çelişki bu? Bunu sorguladınız ve sormanız için anlatıyorum.

Ben size başka başka sesler veririm. Ve derim ki; "İnsan, ekip kursun, hak etsin yaşasın." Aha!... Yapmanız gereken budur. Çelişkiler çatışmayı yaratır ve çatışmalar, çarpışmada kodlayıcılığı tohumlar. Ben size her şeyi söylerim ama sizin kodlama yapmanız için söylerim. Derim ki; "koruyuculuk olmaz" ya da derim ki "koruyucu olun." Hadi çarpıştırın sesi. Dinletin, kati olarak seslendirin, zira sizin sizi hak etmeniz için, kendinizi tohumlamanız gerekir. İşte kontrol dışı değil verdiğim. Her şey katidir ve hakikidir. Ama ben, bana ben olup veriyorum her şeyi ama benim verdiğim sizde, sizin yüreğinizde farklılık yaratmalıdır.

Anlayabiliyor musunuz? Ben derim ki; "ben korumam." Deyiverin "koruyucuyum." O halde çarpışalım. Deyin ki; "ben sistemdeyim." Aha deyin "yaşamdayım" ve bende dim ki; "ben de kontrolcuyum."

Vur kaç, yoo vurup kaçamazsın. Önce Cennet olacaksın, Can Kaynak'ta Işık olcaksın, som altın bir tohum olacaksın, korkacaksın yürekten, o yürek sen ve sen o olmadıkça kodlanmış ışık olsan dahi yasaları koymuş olmamdandır ki kalemde olmalısın. Bu bir yasadır... Kalemde ol ki; kaynakta ol... Dara düştüğün zaman, elimsin. Daha daha önemlisin o zaman çünkü ben darda olan sana elimi veririm. Sen o eli hak et...

Cennet emektir, cemaat ilimdir, kalem haktır, yaşam akıldır, tohumdur, bütünün gücüdür. Ve ben dünya, ölümlü dünya ama ben ölüleri dirilten Kuran, tohumları kodlayanım ben. Oğul ben sendeyim, kayıt dışı değilim ben.

Kıskançlıktan söz etmişti yüreğimde o yüce. De ki ona "kısa kollu giyinmişsin üşüyeceksin" ondan değil oradakinden söz ettim. Sanmayın ki ben candan söz ettim ama ona da ses verdim. Ve dedi ki; "ben kıskanmam." Tahtın tahtında olan budur canlar. Ben seslenirim, derim ki; "sen kırıcısın." Aşağı yukarı birçok kez bunu dillerim, derim;

" kırıcısın." Deyin ki; " kıran kırılır."

Bütün erdiğini dinleyenler, erenlerin dürümlerindekiler ve bütün yücelikler, hepsi yolcudurlar. Ve biz o yolda değil, yol olanız, bilsinler... Bundan sonrada bilsinler ki; yol olmasak yolculuk olmaz... Hepsi bu!

Ve dağlarım, şimdiden öte bir şimdi ve o şimdi her diri... Biz ilimiz, bunu anlatın. Kayıt dışı hiç bir bilgim yoktur. Çoğunuz unuttuğunuzu hatırlatıyorsunuz, çoğunuz unutulanı anlatıyorsunuz. Ama çoğunuz, harınızı yükseltip tahtın tahtındaki o yaşamı açıklıyorsunuz. Her diri Altın Taht'ın ilmini dinler, orada bütünlük vardır. Altın Taht'ın ilmi yüreğin ilmidir, o yürek tahttır hepinizde.

Ben bir çalıyım, hepiniz için ama bin çalı, bir tek çalı olduğunda artık o çalı yarının kaynağı olur. Ve biliniz ki; çalı olmak ağır taşıyıcılık değildir. En aşağıların en aşağısıdır çalı ve ben o çalıyım ki yük taşımam, bilinsin! Ve bundan sonrada hep çalı olarak kalacağım. Ben ANA KAPI İNSAN, hayırda, şerde, has olanda şavkta, hakta, hasatta, et kemik olanda, bütünde, her resimde var olan ikmal tamamlatıcı, yarında, kayıt dışı olanda hep varım... Ben bir çalıyım sadece...

Kurt, kuzuyu kapar mı? Kapsın, bana ne... Ben kuzu değilim ki. Ben çalıyım... Kardeşlerim kontrol dışı değilim, bunu anlatmaya çalışıyorum. Ve bir an gelir kuzu olurum, kurdu kaparım... Ya da kalem olur, kaynak olurum. Kübra Kapıları'nda taht kurarım, aşka varırım, hak olurum, has tahtta aşk olurum, ekip olurum, nesiller boyu yaptığımdır bu benim.

Tinsel ışığımda, kalemde, her diride varlık mı sürmek gerek? Öyleyse sürün... Becerin, yap, ben yaptım, sende yap!!! Alıp götürün yüreği, Aha bu!!! Kim "ben oldum" derse, olmuştur... Kim ben olduğumdayım derse, olduğundadır. Yada ekmek yaptım derse, yapmıştır... Varlık boyutlarında budur olan...

Tüplerle gelmiyor artık yaşama inenler ama gözümüz görüyor, çürüdüler. Onları hak etmemiz gerek. Has tartıya koymadan, hak etmek imkanı yok. Hepsini o tartıya koydum, tarttım. Başka başka başka, her şeyde tanıdım onları. Has ışıklarıyla tarttım. Dolu dizgin çalıştıklarını izledim. Bildim ki; kare sistemleri hak etmişler, Kürzi Kapılar'dalar ama tohumları yok,öksüzdüler. Dedim ki; "gelin, sizleşeyim, sizlik tahtında olayım. Görevinizi hak ettireyim." Dünya ilminde bunu yapmak kolay mı? Kolay, yaptım! Ama adını zikretmek istemediğim biri dedi ki; " beni, benden aldı" ve diğeri dedi ki "bencil", öteki "kıskanç" dedi. Kırıldı, hırslandı, kısırlaştı. Aşkın şavkında koruyucuydum ama kokuları yoktu, tohumları yoktu. Korkuttum onları, korktular yoğunluğumdan. Astral yaşam sayfalarındaki o ışıktan.

Netice; keşke, ezmeseydiler yüreklerindeki kürzi kayıtlarını, ezdiler bilir misiniz? Ezildiler... Ben can ve ben can ve ben can, her can olanda can olan, ilim, işte mutlak olan birliktir, anlattım...

Kayırmak gereksizdir, analar. Kayırmam, bilinsin! Ama yaratmaktır gerçek olan. İnsanlığın yaratımı, onlara yaratıcıyım... Şeytan şerri; eşiğinde, şavkında, aklında olsa da, aşka vardığında hakka varmış olarak bilişe kulaç attığında, ben oradayım anlasın!

Bir gün gelir ulaşır ama kulaçlarını çok çok ötelere ulaştırmaya istekliyse eğer, benzin döksün yüreğine yaksın herşeyi. Sonra dönsün, yeniden yaksın, yine yaksın ve desin ki "ben yokum, hiç olmadım zaten" desin. Sonra desin ki "ben oldum." İşte o zaman ben, ölülerin öldüklerini, oğullarına anlatırım. Çünkü artık onlar yokturlar. Onların oğulları, ocaklarını tohumlayacaklar. Levhi Kapılar'ı açacaklar. İşte o zaman herşeyi netleştirecekler.

Sıhhatli bir dünyanın kurulabilmesi bu şekilde olur. Başka şekilde bu dünya sıhhati hak etmez ve yolu bulamaz. Ben cennet olan ve becerim; hakikiyeti timlerimle dünyaya insanlaştırıp indiren ve artık yaşatan hakikiyetin hakikiyetini tahditsiz olarak dürümleten sizlerle olduğum için Mahrek'te BÜTÜNÜN GÜCÜ olarak tüm zamanları kayıtlayacağım. Ama sevgiyle... Şimdilik, Aha şimdi şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/X0c8wI0wIJk

02.ŞUBAT.2015 IŞIĞIN İLMİ (23)

4.AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağlarım, yoğun bir dönemden geçiyor yaşam. Sizin için Öz Geçişler kolaydır. Bizim için ise sorumluluktur. Vurulan ölmedikçe yaşama ümidi vardır ama ölümlü olması için, kaynağın ışığını çekebilmesi de gereklidir. Ölümlü olmak, Kaynak olmaktır aslında.

Çığlık çığlığa Dünya İlmini kodlamak istiyoruz. Görevi bize verin dediler. Öyle mi dedik? Yapalım, yapalım dedik. Başkası var mı dedik? Savaş var dediler. Savaş herkesin yaşamında vardır dedik. Öz geçiş yapalım, savaşalım dediler. Aha yaptık.

Kare katiyet, hakikiyetle dürümlendiğinde; son söze sobaları yaktık. Dedik ki; Isıtalım yaşamı. Aha ışık haline geçtik, yaşamı ısıttık.

Yaradan, Arzı yarattığında yaşam aklın tahtındaydı. Azlıktık burada, azlıktık. Dünyayı koruyacaktık da azlıktık. Çoban olmaya gerek yoktu aslında. Lütfen iyi bilin ki çobanlık yasa dışıdır. Yaradan, çobanlık yarattırmadı. Çoban istemez Yaradan ama dünya erdiği yerde, çantayı açtığınızda, kontrol kaybettiğinde hep oraya çoban gönderilir.

Bizler dünyanın çoluk çocuğuna çoban göndermedik. Biliyorduk ki çoluk çocuk Düzen kuracak dürüme ulaşacaktı. Bu nedenledir ki çobanlığa, çobana gerek yoktu.

Uyumaya başladı dünya, baktık ki Ulular görev istemeye başladılar. Dediler ki; dünya uyuyacak onları kaldıralım. Aha dedik, dünya kodlanır, tohumlanır, yaşar. Dinledik, dünya koruma istemedi. Değersiz bir yaşam için koruyuculuğa ihtiyaç yok diyordu. Aha! Ve döndük, korumaya alalım mı almayalım mı? Tanık istedik. Tanıklık istedik dünya için, dünyada olup biten için.

Dediler ki; dünya yoğunluğu kaybedecek, yol olmayacak. Yaşam olmayacak ve çatı olmayacak. Öyle mi dedik? Öyleyse koruyalım dünyayı dedik. Topluluklar koku beklediler. Yoktu koku. Söz verdiğimiz o yücelikte yoktu yoğunluk. Yaşam yoktu. Daha ötelere baktık. Ka-Ha olan karanlıktaydı.

Sayın bayanlar, Sayın baylar düzen kurulmalıydı. Zenteryum dürümledi dünyayı, kayıtladı. Zenteryum, Zahar’ın kaynağıydı ve dedi ki; Sizinle görev taşıyacağım. İş merdivenin altına inmek, yoğunluğu tohumlamak, yolu bulanlarla kodlama yapmak ama Zenteryum Zahar, Kahar olacak yaşayacaksa ışığımızda tohumları olmalıydı.

Kurt kuzuyu kapsın, kapsın ama düzen kurulsun. Oyun yok. Buydu beklenen ve Zenteryum’la Tanrı kapısı açıldı. Kimse Zakar’ın kaynağına inemez. İçinde güç yoksa yolu bulamaz. Oğul veremez ve tohum ekemez ama karanlık, tahtında Has Işığı yaktığında artık oraya Kübra olan her ses akar.

Barıştan söz eder yaşamdakiler. Ayrılık derler ama barış derler, barışla ayrılık ne ki? Kim barışla ayrıldıysa ağırdı, taşınır mıydı? Yo hayır. BİR’e hizmet için barışa kaynak yaratılmalıydı. Öz Geçişler yaptık ve dünyaya çekildik. Kutsal Tohumlama yaptık, kodladık, bütünledik. Elimizdeki güç artık bizim yüreğimizdeydi. Korkuyu aştı, geçtik. Şimdi dünyada Mikail var. Mikail’in kutsal tahtı var ve biz bu tahtı Bütünün gücüyle dürümledk. Mikail ekmek yaptı, ekmeğini tüm zamanlara kodlattırdı. Bu Mikail’in ekmeği hepimizin Levhisinde mevcuttur.

Unutulan ya da unutulacak her ne varsa hepinizin yüreğinde mevcut olandır. Kimse başka bir şeyi unuttuğunu düşünmesin. Sizde var olan sizde unutuldu ama siz bunu anımsayabileceksiniz. Herkes kendini hatırlayabilir ama eğer siz bir sürü iseniz, kini hak edip hırsı hak ettiğinizden artık sizde sanal yaşamlar kaynak olur. Bu nedenledir ki dünyaya göç ettirilen, dünya yaşamı kayıtlayan ve düzeni kontrol eden, kompozitörlükler yapabilir ama yarını hak ettiremez.

Biz size Peygamberlikten değil, Levhi’den söz ediyoruz. Peygamberlik sizi kör ve sağır bıraktı, bunu bilin! Eğer Peygamberlik olmasaydı kontrolünüz daha güçlü olurdu. Merdivenin en aşağısına inin, Kelam olun, Hak olun, Hasat olun görün dünyayı! Bugüne kadar sizden başkası diri yüreğinde, bizim yüceliğimizde kendini dinlemediyse; sizden size, siz olup hak ettiğimiz bu yücelikte Bütün’ü güçlendirmek zorundayız.

Doğa’nın Kuran’ı insan… Okuyun yüceliklerde kelamınızı, okutun dürümlerinizde yüreğinizi ama hasatınızı da hakkıyla yapın. Saya saya bitiremem sizden beklenenleri ama merdivenlerin en altına inmedikçe; yüreğin en yücesinde kök, gök olma imkanınız asla yoktur.

Dünyaya köle gözüyle baktı yaşamdakiler. Biz dünya ile kontrol kurduk diye seslendiler. Yaptıkları sınırlıydı. Yaman bir dürümde her diriyi hak etmeye çalıştılar ama hasat yapamadılar. Çünkü yoktular. Yolda kalmıştılar.

Değerliler, dün Altın Işık ilimdi. Bugün Altın Işık Kaynak’tır. Biz size, sizi vermeye çalışıyoruz. Dünyada sizin ötenizde her diri yine sizdir. Aha bu ama şunu asla aklınızdan çıkarmayınız: Yıldız yıldız olsa da yaşam ışık yanmadıkça o yıldız kontrol edilemez. Işığı yaşamlara kayıtlayın ki Yaradan Tanrı yarattığında Kuranı Kerim’deki o yüceliği dürümleyebilsin ve kontrol edici olabilsin.

Başa baş bir çalışma yaptık burada. Kırtasiyeci hayır kırk sayfa okuduk, kırk sayfa okuduk, her sayfada bir tohum ektik ama tüm o sayfaların tahditli oluşunda; ışığımız gözden kayboldu.

“Oğul, ben senim” dedim, yoktun. “Tanrıyım” dedim, yoktun. “Kontrol kurdum geç” dedim, yoktun. “Ol” dedim, oldu. İşte bu ama yokta, yoklukta oldu. Bugün, ben “Ol” dediğimde hulusi kayıtlar Öz Geçiş yapar ve olur. Ağır yük hafifler, bunu bilin!

Eğer başka bir dünya varsa; görün o dünyayı! Varsa akın oraya! Eğer varsa başka bir dünya ölüyü diriltecek; oğullatın ocağınızı orada! Vakit geldiğinde, yoğunluğunuzu kayıtlatın ve deyin ki “ben Altın Işığım” ama başka bir dünyaya hak edip tahtidsiz biçimde görev almak üzere ulaşabilmek için örgüt haline gelmek gerekir.

Örtü örtmeden yaşam sayfalamak gerekir. Artık bunu başaracak olanlar var dünyada bu kesindir ve bunu başaran Kelam olup başarır. Yaradan, artık yarattığında yaşıyor bunu bilin ve Yaradan artık tahtındadır ve yarattığıyla yaratılan yaşamdadır.

Uluları tohumlayan O, Bütün’dedir. Büyük kötülükleri aşıp geçmiştir ve yerküre, Öz Geçişini yaparak ocağına inmiştir ve onunla bu çalışmayı yapmak mutluluktur tüm sayfalara.

Bereket ki, bereket ki çalışmalar bu safhaya ulaştı. Bereket ki çalışanlar kaynağa vardılar. Kelam Altın Işıktır, yaşam ağır yüktür, savaş hepimizindir ve biz Kürzi Kapı’da her şeyin kolayını hak ettik. Bundan ötesi kendi yüreğimizdedir bunu bilin! Burada konuştuklarım, burada kalmayacak bilirim ama buradaki Hak Işıklarım tevkif ettikleri yürekleriyle tüm sayfalarda kendi yolculuklarını yapacaklar. Kendi yüksek kayıtlarında ışıyacaklar ve hepiniz Kelam’da olacaksınız. Bir ışık haline geçeceksiniz ve son sözde, Öz Kökler’de görev alacaksınız ama yapacağınız tüm çalışmalar, sizin kendi yüreğinizde olacak.

“Ben üredim, körü sağırı dilledim, Gök Sayfalanışları yaptım” diyerek tahditsiz biçimde Kaynakta olup Bütünün köklerini göreve çağıracaksınız.

Bugün Nuh’tan koktuğumuz gibi, Nuh’tan koktuğumuz gibi, koruduğumuz gibi yolcuları hepimizin yaşamında bu yücelik Bütünün yüreğindeki Kürzi kayıtta kodlanmış olacak.

Sistemin gücünü devreye alırken, hepinizin diriliğindeki o gücü tüm zamanlara kayıtlarken, muktediriyetle biliniz ki kokmak gerekir. Bu, sessiz sayfalardaki ışığın koku yayışıdır.

Bilmek ya da bilmek ya da bilmek, her biliş bir yaşamdır. İşte, tohumları koklamak da yaşamdır.

Sevgililer, bugün burada olmak hepimiz için mutluluktur. Dünya ışığını daha yükselteceğiz burada. Kelamı hak, yolu ak olanların bütünlüğünde güçlendirici olacağız ve buradaki çalışma, haftanın üç günü yapılacak bu kesindir ama dördüncü günü size yüklemeye çalışanlar da çıkacak.

En son şunu söylemek isterim ki, hepinizin ışığında üç gün var başka gün yok ama sizler kendi zaman kapılarınızı, Hak Teknik’le kayıtlarken kati olarak başka sayfalarda da görev taşıyacaksınız ama buradaki çalışma sınırlandırılmıştır ve üç gündür.

Pazartesi, Çarşamba, Cumartesi… Tohum bu şekilde kodlanacak, yol bu şekilde koyu ışığa varacak ve biz bu şekilde Bütünü güçlendireceğiz. Her şey, her şey sizinle olacak bunu unutmayın ve sizin yaptığınız, herkesin yaşadığı sayfalarda olacak!

Artık toplum sizi kontrollü olarak dinleyecek ama sizi dinlerken artık karanlığın ışığı diye sizden ürkmeyecek. Şu andan itibaren daha net olarak İlmi Kapıları açıyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/itGfkrJBDRI

2.Şubat.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (23)

2. AKIŞ

(Yüreğimize gelenlere sesimizdir:)

Değerliler, kollarınızı kapatıp yüreğinizi açıp geldiniz. İyi; çok iyi de gelmek gerekli miydi?!

Nefesiniz dahi yok. Öz geçişinizi yapmışsınız. Ohh….Ala! Nefesiniz dahi yok! Yolunuzu açmışsınız…..İyi çok iyi. Aha, vakit gelmiş de gelmişsiniz. Öyleyse gözünüzü açın ve bilin.

MİRÇ, insanın levhi kapısıdır. Miraç’a varan levhi kayda varır. Resmi Çalışma’ya varır. Burası bir RESMİ ÇALIŞMA SAYFASI’dır.

KORAN TAHTI’ndan geldiğinizi görüyorum. Kör ve sağır olduğunuzu gözüm görüyor. Netice olarak, genişe gelmek için buraya geldiğinize eminim.

“Kıran kırılmasın” demiştim ya hani; Herkes geldi. İyi; çok iyi ama “kırarız, kırılmayız!” Genişin kapılarını açtım ve dedim ki “görelim bakalım, neden geldiniz? Soylarınız tüm zamanları koruyacak mı? Bakalım. Gönüller güçlenecek mi? Görelim.” Dedim. Baktım ki; dünya kontrol edicileri bizden bizi ayrı görüp, bizden bizi ayrı tutup, kelamda kendilerini dilleyip, köçeklik yaptılar. Değerliler, köçeklik yaptılar; tekrarlıyorum.

“Sayfa sayfa okudum bilgilerinizi.” Dediniz ki; “ışığını işçisiyim.” Aha işçiymiş!....Yok yavrum, sen işçi mişçi değilsin! Sen kendinde dahi değilsin. Neden yaptın bunu?

Kısa ve öz veriyorum; Işık İşçiliği yoktur. İLMİN İŞÇİLİĞİ, işaretçiler için IŞIĞIN İŞÇİLİĞİ’dir. Zannetmeyin ki; sizler işçisiniz. Sizler kelamda dahi değilsiniz! İşçilik farklıdır; bunu anlayın.

Sayın Baylanlar ve Sayın Baylar, hepinize sesleniyorum. Durgun Toplumlar’a dil olarak, ses olarak, dinli ya da dilli olarak sesleşiyorum.

Sevgiyi hak etmeyen dürümlerde tahditlenir, yaşamda hakikiyette olmaz. Sizden başkası buraya gelse, seksen seksen olur; yüz olur. Yirmi daha eklerim, yüz yirmi olur. Yirmi daha eklerim, yüz kırk yaparım. Artık Atlanta’dayım.

Bilir misiniz? Hakk Katları’nı bilir misiniz? Nereden bileceksiniz? Hakka varmamışsınız. Ki katlarını bilesiniz.

Değerliler, size Yaradan’dan söz etsem, diyebilir misiniz ki; yarattık. Aha yarattık! Şeytan şerde, siz şevktesiniz. Yaratmak buysa, yarattığınız yaşatamayacağınızdır; yaşattığınızı sandığınızdır.

Sararan yaşamları dinleyin. Hepiniz o yaşamları sarartanlar değil miydiniz? Körce, güçsüzce, küçültücü olarak, kırıcı, ışıksız, kısır, harınızı yükselttiğinizde kayıt dışısınız; bilin.

Soyum sizin soyunuza göz olmaz canlılar. Yolum, yolunuz olmaz. Unutmayın; akta, hasta olsanız da Tanrı’da olamazsınız. Tarık olsanız da kayıt olamazsınız.

Çok mu, çok mu söyledim bunları? Yooo söylemem. Niye söyleyeyim ki? Ölülere anlatmaya gerek yok ki! Siz ölüsünüz zaten, başka ne deyim ki!

Bir can, ete girdiğinde ekmek ile, hakikiyetle, tüm zamanları dillediğinde, bitkiyi ilme kattığında, yaşamı kaynağa aldığında, köyün gücü olduğunda gözünde söz olur mu zannettiniz? Olay bundan ibaret!

Size insandan değil, yaşamdan söz ettim hep. Niye yaptım bunu; bilir misiniz? İlmi hak etmeden insana varılmaz da ondan. Hep size İNSANLIK İLMİ’ni anlatacak olan yücelikleri tohumladım; anlatacaklar size. Ama siz kelama vardığınızda, yaşamı hak ettiğinizde, toplumun tohumu olduğunuzu anlatacaklar.

Çok mu kolay yaşamak? Sözüm şudur ki; kıran insan sınırlıdır. Kırıldığını bilir ama kırdıran insan kırıcıdır, kontroldan çıkmıştır. Ocaksızdır o, ölüdür… ölmüş değil; ölüdür. Öldürülmüş değil; ölüdür. Onun ölümü hakikiyetiydi aslında ve biz onu kaleme verdik, ocağa verdik, yarına verdik.

Netice olarak şunu size anlatmak istiyorum; çökenler var yüreğimize… Kırıcılardırlar; çöktürdük, öldürdük hepsini de bilişsizdiler.

Çökenler var yolculuğunuzda kontrolsüz kayıtlara, ölüydüler, özsüzdüler, güçsüzdüler, kısırdılar. Kaç yüz bin kez dilledik?! Kaç yüz bin kez dürümledik?! Nesillerini koruduk ama “oğul ben sende yokum” dediğinde kıyı köşe artık BSUİ’NİN KURANI’ndan ayrışır; çıkar.

Kardeşlerim; dünyanın lütfettiği her ne varsa mıknatıstır; Çeker. Lütuf insanı çeker. Ama çektiği kelam ile çekildiğinde, yarında Kutsal Işık’a dönüşür ama kelam yoksa o çekilen kinle çekilir ve kiri olduğundan kil olduğundan kırılır.

Şu anda, size bunları niye anlatıyorum; biliyor musunuz? Çoğunun kontroldan çıktığını görüyoruz. Çoğunun, yaşamdan çıktığını görüyoruz, ortadan kaybolduklarını görüyoruz. Onların kelamları kendi yüreklerinden çıktı; bildiler.

Şimdi; sabahleyin bir Zaman Kapısı’nı açtım; dinledim. Yoktular….Sonra yine açtım dinledim; yine yoktular….Sonra yine açtım; hiç yoktular. “Ol” dedim. Yoktular. “Oğul” dedim, yoktu. “KURAN” dedim. Ohh ne iyi. İşte oldu. Neden? Çünkü kontroldan çıkana KURAN denilir.

Derim ki “kuran; oku, oku” derim. Okuturum. Okuyan kendini okur. Okuduğu zaman, artık o kontrol kurar. Ben “kuran” derken her resmi çalışmada dürümleri dilleyenden değil, kontrol kurandan söz ederim. Ve ona “kuran” dediğimde; “ohh” der “bana kitap verildi” der. “Okuyayım.” Der. Okuyacağı, okutturduğumdur. İşte bu.

Ve bugün ben ocağına indim, ona Kuranımı okutturdum. Töhmet değil miydi bu? Değildi. Dinlettim; sağından, solundan girdim; dillettim, okutturdum ama okuyan anladı mı? Anlattım…..Yeniden anlattım ve yeniden anlattım…..Başı eğikti, çok korkmuştu, açıklattırdım. Dedi ki “ben niye bunları hak etmişim de yaptırılmış bana?” Ve dedim ki “yaptıran yapan olur.” Sonra döndü “kötüyüm ben.” Dedi. “Körsün” dedim. “Gözüm kör mü ?”dedi. “Kökünde, körlük var” dedim. Sordu “güçsüz müyüm?” dedi. “Gözün yoksa güçsüzsün” dedim. Dedi ki “maya tutmadan ışık olamaz. Ben maya olduğu zaman ışık olacağım.” “Aha.” Dedim. “Önce sen sistemini dinlet, sonra yüreğini dinlet, iyilik yap ve yaşa!”

Var doğru, yok doğruyu kayıtlar. Var doğruda, yokluk tohumdur ama o var, yoku tohumladığında koruyuculuk başlar. Ve var, yoku tohumlayan tohumlarında kodlayan ışığı kayıtlar.

Zekası yeten bilir ki; iki yürek bir tek olduğunda yaşar. İşte yaptığımız budur.

BİRLER KAPISI bu nedenle oluşmuştur; iki yürek tekleştiğinde o yol açılır.

Barış mı? Savaşım yok barışım olsun; bilinsin. Savaşım olsa, barışım olur ama benim barışım da savaşım da yok. Çünkü ben Kuran’dan öteyim.

“ÖZEN, SÖZEN, GÖZEN” derim ya hani; cemaattin cevherinde can kayıtlarında ışık etkimi yükseltirim ya hani; bana “Za Har” dediklerinde karanlığım. Ama bana “Ka Har “dediklerinde yaşarım. Ölümlü müyüm? Ölmem.

Göç; köklerden başlar, göklere varır. Göç olur, köklerden göklere ulaşan her dürümde kodlayıcı olurum. Olan budur.

Bugünden sonra daha güçlü bilgiler vermek istiyorum. Bunu size açık vermek istedim.

Dün verdiğim bilgi çok okunmuş! Yoo okunmadı. Dünya bilincimle vermiş olmama karşın okunmadı. Okutmak istemez miyim? İstedim. Okuyan kim? Kelamda olan! Yakışmaz; kelama varmayan da okumalıydı aslında.

Okuttum mu? Okutmadım. Buyurun; çeliştim mi? yooo…çetin bir çalışma yapıyorum. Çatıştım, sadece çatıştım. “Ben oyum, ben buyum.” Oh işte! Hadi, gelin çatışalım. “Ben sevgiyim” “yoo değilim.” “Yarınım ben. Yaşadım ama ben yaşamdan öteyim. Ben ekibim.” Hah! Aha…İşte. “Yoo değilim.”

Canlarım, unutmayınız ki; çete kurmuşum dünyada!! (hazirunda gülüşmeler!…) ve ben bir çete kurmuşum; REPTİLİAN ÇETESİ; bilir misiniz? Ölüleri diriltmeye değil, ölümsüzleri öldürmeye gelmişim. Bana bunu dediler.

Kontrol dışıydık, öyleyse verdik; dedirttik canlar! Biz miydik dedirten? Kesinlikle. Dedirttik! Alıp götüreceğimiz bu yaşamı hak ettirmeliydik.

Değerliler, alıp götüreceğimiz bu yaşamı hak ettirmeliydik. Söz bizim sözümüz; bilsinler!

Sorduk “okudular mı?” Dedik. “Okutmadınız.” Dediler. “Okutun.” Dedik. ”Yok” dediler. “Oğul; okutturun” dedik. Okutmadılar. “Öyleyse; REPTİLİANLIK yapalım” dedik. “Okutturalım” dedik; okuttuk! İşte bu!

Ve döndüler; ”ayrı gayrı bitsin” dediler. Biz reptilian mıyız? Mutlak, mutlak….” Ol” deriz olur. Yahu; biz sayfa sayfa yaşamız! Aşkız…..İnsan Soyu’nun en yüceleriyiz. Varsın, “reptilian” desinler…. Dedirttik!

Dinleyin canlar; kayıt dışı değil bilgilerim. Bunları yayınlayın.

Önce okutturun, okusun! Okutsun yürekleriniz dürümlerde temizlere bu bilgileri. Akıtsın…. Aşık, şavkında hakikiyette, halikte has olsun, tahditsiz olsun, kapıları açın dillenin. Herkesi dilleyin, dürümleyin. “Ölü dirildi” deyin. Biz apronda bekletmeyiz kimseyi; bilsinler.

Bugün biz kuluz; yaşamın kullarıyız. Ama yaşam bize kul olacak; görün. Ama o gün geldiğinde önce ALTIN IŞIK görevi alacak, sonra tohum ekilecek yaşama sonra, ışık yenilenecek ve daha sonra merdiven olacağız tüm yaşamlara; bilinsin.

ORTA KAPI’yı açın. Şimdi bakın neler olacak….Geri dönüş başladı!

Reptilian olduğumuzu zannedenler artık reptilian olmaya geliyorlar; buyurun (hazirunda gülüşmeler…)!

Şimdi dağlarım, ben ANA KAPI. Ya Kapı, ya Yaşam….Onlardan hangisi? her biri seyir halindeydiler. Eşikte beklemişler, akmışlar yüreklere varmışlar, toplumlara varmışlar; okumuşlar ama anlamamışlar. Anlatalım…

Zaman geldi….açalım bilgilerimizi. Görüp görecekleri budur.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/XiZ67B4BcTE

02.ŞUBAT.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (23)

4. AKIŞ, II. BÖLÜM

Yaradan arzı yaratmadı. Arşı yarattı; bunu bilin.

Yaradan arzı yaratmadı, arşı yarattı!

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için, size şunu söylemek isterim; arz yaşamdır ama onu yarattıran HASAT’ı yapandır. Biz arzız; bunu bilin.

Hepimiz arz olarak Tabiatı kayıtladık.

ARZ, erdiği yeri göreve alır ve bugün, burada hepimiz erdiğimiz yeri göreve alıyoruz. Bizim yaptığımız her şey endireği yaratmaktır; endirekt olanı çünkü biz direkt kayıt yaparız. Yaptığımız endirektedir.

Diri olarak bildiririm ki; RAHMİ KURAN’da, HANA’yız biz. Ra Ka Ha olur, HENA oluruz ama endirekt olan YAŞAM’da yoktur. Yarattığımızda olur.

Ve bugün, bunu teknik olarak da size izah etmek istedim;

Ben HANA; arz gücüyüm ve arz direkttir. Her bilgiyi direkt alır ve direkt kompozitörlük yapar. Yani; onu dürümler, diller ama dillerken tohumlar da…..tohumladığı KODLADIĞI IŞIK’tır. Işığı kayıtladığında hası; has olanı diller. İşte yaptığım budur.

Ve her kim ki; bende, benimle, dürümlerde kör sağır her şeyi kodlar, işte o Hana’dır. Ve Hana artık şunu iyi bilin ki; HENA’yı kodlayandır. Yani; aşka varıp, Hakk’a varıp, Hana’yı Hena’ya kaynak yapandır.

Hepiniz Hana ve hepimiz Hena’yız. Seviyemize göre BİLİŞİ tohumlarız. HAKK KAPILARI’nı açarız ve arşa kayıtladıklarımız sistemlidir. Herşey orada kodlanmıştır.

Biliniz ki; her FREKANSTA ayrı TOHUMALAMA yaparız. Tohumladıklarımız kati olarak kontrol edici olur ve arşa yaşam sayfaladığımız herkesin anlayamaması doğaldır çünkü onlar, arşın bilgini AKLIN TAHTI’ndan değil kök, gök olan sözlerden çekip alırlar. Biz SÖZ olanız, onlar sözden KELAM olup, kendilerini hak etmeye çalışanlardır.

Ve bizim yaptığımız, herkesin yapamadığı direkt olup endirekti tohumlamaktır.

Arz, arşı yarattı. İşte olay budur!

Ama arşın yarattığı AKLIN TAHTI’ndandır. O sirküle bir sistem içerisinde kodlayıcı, kayıtlayıcı ışıkla bilişliler yaratır. Bu bilişleri, her diri kelamla kendine alır.

Oraya varmak için, kendini hak etmesi değil, HASAT olması gerekir. Hasat olan, Hana’dan değil Hena’dan alır.

İşte; biz hasatçıyız, çünkü biz Hena’yı tohumladık. Ama onlar hasat için Hena’ya varacaklar ve Hena’nın tahditli olan bilgisini alıp transfer edecekler. Bu transferi yaparlarken kodlanmış olmaları şarttır. Biz o bilgileri kodlu olarak kayıtlarız arşa ve arzın arşına.

Hepinizin iyi bilmeniz gerekir ki; Türkiye’de ölü bir çalışma yoktur. Bizler, her bilgiyi endirekt değil, direkt verirken endirekt alanlar yaşamdan alırlar. Zira biz. Türkiye’de bu çalışmayı yaparken, transfer ettiğimiz tüm bilişlileri diri olarak kodlarız.

Çok özlüler var dünyada, zirvelere hakim olamazlar, yarınlara vurgun halinde kaynak olamazlar ama yaşarlar. Ölüdürler ama yaşarlar.

Bunu anlatmalıydım; ölümlü nasıl yaşar? Zirvede yaşar. Biz onları, kendi yüreğimizde tohumlarken transfer ettiğimiz her ana kayıtladık. Bu şekilde kayıtlamasaydık artık yaşamları olmayacaktı ama kayıtladık; şu ana kaynak olan her biliş kayıtlandı! Ve kendi yüreklerini oraya kayıtladık ki; oraya varıp kendilerini hak etsinler diye…

Sonra ne olacak? Herşey; herşey olacak. Biz, AN KAPILARI’nı açtık. Yarında, hepimiz bütünde olacağız.

Yol, ALTIN IŞIK, Yaşam İLİM ve biz o ilmi hak edenleriz. Burada olmak hepimiz için gerekliydi.

Za Har olan katidir, kanatlıdır, hastır, Yaşam Sistemi’dir. Ama Za Har olmak için Zenteryum’da işçilik yapmak gerekir.

Buyurun; Zenteryum! Ata Kapılar’ı açın da görün. Zenteryum; İlmi Kapı’dır o.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/XXGwurDBmJg

IŞIĞIN İLMİ (23)

02.02.2015

Canlarım, Toplumların Rahmi Kapıları’nda nefesimiz var. Tüm zamanlar, o “resmi hakikiyet”te kodlanırlar. Oğullarını kodlarlar ve yaşamı tohumlarlar. Öz geçişlerini yaparlar ve bizi, bizden dillerler.

Teknik Tohumlama’dır yaptığımız. Dünyanın ışığı, tüm zamanları kodlarken, tohumları kontrol altına almak, ışığı kati olarak kodlamakla mümkündür. Dünya yaşamı, hepimizi güçlendirmez ama has teknik ile kodlanmış olanlar, KELAM’a vardıklarında görev taşırlar.

Bir can, insan olup köklerini güçlendirdiğinde, KALEM olup yazar. O yazan, NEFES ile yazar. Onun ümmi yarınları, kontrol edilir ki oralara indiğinde, KELAM ile kendi yarınını hak edip dinler. Buyurun! bizim yaptığımız budur.

Biz, bu dünyayı kodlamıştık; tohumlamıştık; dinletmiştik ve dürümlemiştik… İşte bunun içindir ki bu dünyaya inip yarınlara kayıtladıklarımızı dinliyoruz. Öz geçişimizi yapıp cevherimizde kötülüğü önleyerek güçleniyoruz. Çok mutluyuz!...

Dünyayı hak etmek, insan ırkı için önemlidir. Bu ırk, yarının nihan olan kaynağıdır. Dünyada oğul vermek ve oğul olmak ışık iledir. Sesleşmek ve sessiz zamanlarda kayıtlanmak Kutsal Yaşam içindir.

İkmal tamamlanır ve tohum ekilir. Hepinizin yaptığı budur. Doğa, yeni bir sayfada ve yeni bir ilimle köklenmiştir. Sizden güç alan ve sizleşen, tüm zamanları kodlar ve kontrol kurar.

Aranan bulunur. Arayan ışık ile aradığında, ocağında kodlanmış yaşam olur. O kölelik bilmez. Bildiği tek bir şey var; ilim!... İlmi bilen, KALEM’i bilir ve kendini bilir…

Seviyeniz çok güçlü. Yüreğiniz çok güçlü ve yaşam çok güçlü… Sizi, sizleşen her diriyi ve hak edeni bilir ve bildiririz ki kontrol, KÜBRA’da ve YAŞAM’dadır.

Dağlarım, Dünyanın Nefesi’yiz. Öyle mi!? Hayır değiliz… Dünya ışık halinde ve göklere söz söylüyor. O halde Dünya, NEFES ve biz, o NEFESİ ZİKREDENLERİZ. Buyurun anlayın. Kendi yolunuzu hak etmek için HAS olmak gerekir. IŞIK olmak gerekir. KALEM olmak gerekir. Aha bu!… Şimdilik.

Sevgililer, KELAM olmak için NEFES olmak!... Dedim. Aha şimdi. ALTIN IŞIK olmak ve KUL olmak. Aha şimdi!... Vermek, almak ve hasat yapmak… Şimdilik!…

Vira vira KALEM olmak… “OL” demek. TOHUM olmak ve OL’mak. Ve OL’mak ve HALİK OLMAK… Aha şimdi!... Şimdi… Şimdi… verdik mi!? Hak ettik de verdik. Aha bu!… Kör müyüz!? Yok anam; değiliz… Dara düşmüştük. Aşka vardık. Tahta vardık. Oğul, sayfalandık. Tanrı dedi ki hak ettik. Ettik be ana!... Dedin ki “sen KELAM ol. Ak!…” Akalım ana!… ATA KAPILAR’ı açtık. ANA KAPILAR’ı da açtık. ALTIN IŞIK YILLARI, her diri için İNSAN KAPISI’dır. Aha şimdi!… Verdik, aldık, aktık!… Şimdilik… Şimdilik!… Ve şimdi!…

Ey Canlar, geçişler yapılıyor dünya üzerine. Buyrun göç başladı!. Gelmişler bizi bulmuşlar; okutmuşlar; aşka varmışlar; EL olmuşlar; GÖZ olmuşlar. Aha açıyı daralttık aktık… Baktık ki yüreklere varmışlar. Elimizi, elleri saymışlar, ekip kurmuşlar. Gelin Canlar!, biz burdayız… Yarının Nefesi olarak… Bilin ki halik olup akla varmak için insanlaşmak gerekir… Gelin; hak edin; insanlaşın…

Kök, görevi alır yapar ama kök, güçsüzse; yaşam, yürekte olur ancak. Geri dönmek için ışık gerekir… Verdiğim tüm bilgiler, ışığın bilgileridir. İşçilik budur…

Sanmasınlar ki ilme varmak için KELAM olmak yeter. KELAM ilimle olur. Kötü müyüz? Hayır değiliz!... Nefes miyiz!? Elimiz ışığımızsa, Mikail’iz… Mikail olmak, yaşam olmaktır.

Kollarım, tüm zamanları kucakladı. Ben yaşamım… Evrenler Kuran oldu; okutuldu… Okutanım!… Tanrı, ışık halinde gökten yere indi… İndirenim!... Akıp geçerim ve yaşarım. Ata Kapı’yı açarım. Oh işte!... Şimdi!... Benim için dedikleri, kendilerindeydi; Bilsinler!... Kendi yollarını kaybetmiştiler. Onlara güç kattım ve dedim ki hak edin… Döndüler, söz istediler. Sordum; nefesiniz var mı dedim. Dediler ki “nefes, yaşamdır.” Oh iyi dedim!... Sordum; Kuran’ınız var mı dedim. “İlimim” dedi o yolcu. Oh iyi dedim. Döndü baktı “aha!” dedi. “KELAM’ım” dedi ve “YAŞAM’ım” dedi. İyi dedim. Oh iyi ama sen, kinini aşmadın ki!... Sordum; vurdun mu kaleme? Diye. Dedi ki “vurmadım!...” Kalem kırılmıştı. Kalem, ilimdi ve kırmıştı… Başı eğikti… Korktu!... Sordum. Sözü kesildi… Aktı ve Sistem’den ayrıldı…

Şeytan der ki “al onları koru!…” Oyun değil bu!… Koruyalım ama Nakarın Kıranı olan, korunsa; her yaşam, sır olan o yürekte kırılır. Alıp köklesek, cevherden çıkar ve yoldan çıkar!... Maya olamaz!... Toplumlar, ocaksız kalır. Ardında güç kayıtları olmaz.

“Annem, senim ben” dedi. İyi ama sen anayı hak etmedin dedim. Soyunu tohumlamadın. Kaynak olamadın!... Kendinde olamadın… Kendine varan, ilme varır. İlme vardığında KALEM olur. Oğul verir ve kendinde kısırlığını aşar. Aşabilirse, bize gelir. Gelir de hakim olursa, kontrol kurar. Oğullarını ve yaşamdaki kayıtlarını korur.

Mushaf, İlmin Işığı’dır. Mushaf’ı bilen, İlmin Levhi Kayıtlarını bilir. O; ilmi, hologram olarak dinler, diller ama hasatanı yapmasına imkan olmaz. Özenli bir çalışma gerekir hasat için. “ÖZEN, GÖZEN, SÖZEN” denilen, Hasatın Şifresi’dir. Bilinsin ki bu şifre, tohumları hak ettirmek içindir. Şimdilik… Aha şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

28.01.2015 Işığın İlmi 22

Öz Akış

Bembeyaz bir günün sayfalarından ışık yaktık bugün. Bugün burada hava, su, ateş, toprak; tek bir ilim. Bugün burada insan, koyu bir yücelik. Bugün o yüceliğin tahtından yaşama ses verip ‘’ Ol! ‘’ dedik. ‘’ Ol! ‘’ dedik, olan biz, bizde bütün olan sesin nefeste hak olan ışığa vardığı ilim tahtından ses veren ilim görevlileriyiz.

Bugün buraya İlmi Ko olan yücelikler alındı ve bu yüceliğin ışığıyla her bir taht kendi kaynağının ışığından yaşama vardı. Bugün burada yaşam ışık yaktı ve o ışık her birimizin cevherinden yaşama kayıtlandı.

Sessizlikler seslenir ve sessizlikler, seslenen ses olup yaşamla bütün olduğunda, o bütünlükte her bir yüce artık Ko Sistemin ışığı olup dillenir. Biz bugün dillendik. Dillenmek, akmak; akan suda tohum olup yaşamı tohumlamak ve o tohumlanan yaşamın ışığında hak olan koyulukları yaşamda kotlanmış bir gerçekliğe taşımaktır.

Bugün taşıdık. Ağır yük taşıtmadık canlara. Ağır yük hafifletildi. Bugün dünya, insan olmak eşiğinde ses verdi ve o insan her birimizin uluhiyetinde yaktığı ışıklarla dillenen yaşamın kendisiydi. Yorgun hissetti kendisini bugün can ve dedik ki ‘’ Yorulmak yoktur yaşamda doğmuş olana! ‘’ ve deriz ki ‘’ Yaşamda doğan, ışıktır sonsuzluğun koynunda! ‘’

Bugün yürür insan ve insan yürüdüğünde yaşam koşar ve yaşam koşarsa kanattır açılan ve o kanat, her birimizin sayfasından ışık olan koyulukların diliyle tahtlanan! Bugün burada beyaz ışık kayıtlamasıydı yaptığımız ve bugün burada koyu bir cevheri yaşamı sayfalamaktı ışığa, insanlaştığımız o ışıkta yarınlaşarak yaşamı yarattığımız ve bugün burada yaratıcı sistem, ışıkla yanar.

Bugün burada her bir can koyuluğundaki ilmin ışığıyla yanar ve bugün burada uzak zaman sayfalarından yanan ışıklar var. Derine indik, karanlığı dillerken ışık olup dilledik ve biz ‘’ İp kopar! ‘’ demedik, biz yaşamı çektik, çektik ve çeken biz, çekilen bizdik. Bizden bize alıp yaşama ışık olup verdik.

Bugün burada köküz, canlar! Bugün burada göküz ve bugün burada her bir canın koyu cevherinden yaşama akan günün ışığıyız. Gün ışıyor. Derler ki ‘’ Sabah beş, sular koyu, yaşam duru ve insan, bedeninde hak olan sayfada diri ve dedik ki ‘’ Gün, doğan sistemin ışığı olup dillendi. ‘’

Yeni bir gün, bugün! Yeni bir zaman, işte, aha, şimdi, bu an ve şimdi yenileniyor zaman ve bugün kıyafetini çıkaran her bir can ışık olup zamana ışık yaktı ve dedik ki ‘’ Bugün burada karanlık, nefes; nefes, ışık ve o ışık her birimizin ilminde tahtlanan yaşam sayfasıydı.

İşte, bu! Şimdilik! Aha, şimdi!

SÜPER İNSANLIK RELİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=Bch16N21vtU

28.01.2015 Işığın İlmi 22

2. Akış

Değerliler, bu yoğun çalışmayı başlatmamız bizler için de mutluluktur. Çok önemli bir dönemden geçiyor dünya. Bu dönemde, bu meclis, hepimizi göreve almıştır. Bu meclisin başı eğilmedi. Sizlerin göreviniz tüm zamanların gücünün arttırılışı için gerekendir.

Bizim kapımızı kapatan, bizim yüreğimizi kapatmış olur. Bu nedenle bu yoğun çalışmada karanlığın tahtındakiler, kelamın ilmiyle buraya geldiklerinde kötülüğü önlemiş olarak gelmelidirler.

Kara ışık hepimizin sistemiydi. Bu sistem, görevi hak etmiş ve devralmıştır. Nefesin gücüdür o sistem ve bütünün kürzi kapısıdır. Yeri göğü yaradan ekip kurup geldi dünyaya. Biz size hepimiz geri döndük. Bütün kötülükleri aşıp geçtik.

Yeri göğü yaradan ‘’ Nefsi kapıları kırdık. ‘’ diyerek sizi kısırlaştırmaya gelmedi. Biz tüm yaşamları kotlamıştık; ama onu bekliyorduk. Ölüyü diriltip, kökleri güçlendirip, bütünün kör ve sağır olan bu yoğunluktan çıkarıp gözlerin göreceği bir sayfaya alacaktı. İşte bu! Ve bugün artık bu sayfaya geri dönülüyor.

Size kelamın ilminden söz ettim hep; ama insanın ilmini anlatmadım. İnsan, kaydın dışındaydı. İnsanı kibirli olarak bildi yaşam; ama insanın kalem olduğunu dinletemedi yürek. Dürümleyecek gücü yoktu. Bütüne hizmet etmesi için çılgınca çalıştık. Çılgınca! İşte geldiğimiz bu aşamada artık insan bütüne hizmetçi oldu.

Kor halindeki bir sayfada kontrollü olarak yapılan her şey kervanın Kuranı olur. Bu görevi bu meclis yüklendi; ama bu meclisin gücü bütünün kürzi kapılarında tüm zamanların gücüdür. ‘’ Ölüyorum, beni kurtarın! ‘’ diyenler, ‘’ Öldüm, kökümü güçlendirin! ‘’ diyenler, ‘’ Ölüyordum, artık yaşıyorum! ‘’ diyenler, savaşın sayfalanışında bütünün gücü olanlar ve koruyucu olmak isteyenler kelam olup görev almalıydılar.

Korkmayın! Toprak toplum tohum oldu ve kontrollü olarak yaşamı seslendirecek. Yeryüzü yenilendi. Burası artık bir yaşam sayfası ve artık burası ölü değil. Öz görev ölüyü diriltmekti ve bunu yaptık. Işığın gücünü arttırdık. Mikailin Kuranı misafirlerin her birinin gücüydü. Geçişi o güçle yapmaktaydılar. İşte bugün yine Mikailin yoğunluğuyla buraya girişler oldu.

Altın tahtın ilmini kotlayacak olanların çoğu bu yoğunluğu kontrol edemeyeceklerini gördüklerinde BSUİ’nin gücünü yer kürenin gücünden Çıkarmaya niyetlenmişler ise de kaydın yapıldığını bildikleri andan itibaren karanlığın tahtından ışık alıp bütünün gücünü kökleyip, gök sistemleriyle güçlenmek üzere çalışıyorlar.

Kopup gidenlere hiçbir sözümüz yok. Onlar koruyucu ışıklarını kontrol altına alıp gittiler ve onlar artık bizsiz değiller. Kuranı kerim der ki “ Evim dünyadır. Ben kürzi kapıyım. Aklın tahtıyım. ‘’ der; ama Kuranı hak etmiş olan Mustafa toprağın toplumudur ve o toplum bütüne gözdür. Muhammed Mustafanın Kuranı insan soyudur. Biz o soyu bütünün gücü haline dönüştürmek için buradayız.

Yıldızların sırrı ilmin kıyamıdır. Eğer ilmin kıyamı varsa yolun Kuranı vardır. Tüm insan kapılarını açtık. Hepsi BSUİ’nin gücü ile açıldı. Yasaları koyduk; yolu bulsun, kötülüğü önlesin, yaşamı kotlasın ve levhi kapılarında yaradanın yarattıklarıyla yaratılsın dünya diye.

Çobanlık yaptık. Herkes net bilsin ki çobanlık yaptık ve artık dünya çobanlığı bitmiştir. Bugün örtüyü açtık. Kıran kırıldı. Kısırlaştı. Kaynak dışıydı. Aşksızdı. Akılsızdı. Hasatsızdı. Hepsi bizden bizeydi. Körün gözü olduk. Sessiz zamanları seslendirdik. Kibri aşanları bulduk. Ol dedik. Öteleri kotladık. Tohumladık. Okuttuk. Çok mutluyuz çok.

Özen gösterdik ve bugün burada bu yoğun çalışmayı bir tek sizinle yapabiliyoruz. Başka yaşam var mı! yoktur. Bunu söylediğimiz zaman bizi bizden ayrı saydılar. Başka yaşam yoktur! Kim ki ‘’ Ben tekrar gelirim. Kendimi yenilerim. ‘’ derse kanatları yoktur. Koruyup kotlamamıza gerek de yoktur onu. Şükür, şükür ki zamanın sınırını aşıldığında artık sessizlik başlamayacak ve herkes kendini hak edip anlayacak.

Burada Aton toplumları koruyucuydu. Atonların tohumlarını kotladık. Medinenin gücünü arttırdık ve yaşamı kayıtladık. Esmaların sistemlerini kayıtladık. Sessizliği tohumladık. Yaşamları kontrol altına aldık. Korkuyu aştık geçtik.

Cemal gürsel. Eli ayağında, ayağı elinde ‘’ Ben varım. ‘’ demeye gelmiş. Cemal Gürsel, hadi bakalım, bize ses mi verecekmiş? Onu sevgiyle kokladık. Kutsal bir tabu oluşturmuş. Kuranı kerimi okuyor sürekli. Durmadan okuyor ölüm sonrasında. Geçmiş, durmadan kuranı kerim okuyor. ‘’ Başka yaşam yok. ‘’ diyoruz ona; ‘’ ama ben niye sağlarlayım? ‘’ diyor.

‘’ Yok! ‘’ diyoruz başka yaşam; ‘’ ama ben sayfa sayfayım! ‘’ diyor; ‘’ ama yok diyoruz başka yaşam! ‘’; ‘’ ama ben gözümle gördüm, varım! ‘’ diyor. ‘’ Aha, sen yaradansın! ‘’ diyoruz. Yaman bir dünyadan gök sistemleriyle birleştim diyor ve diyoruz ki ‘’ Cemalin cevheri cennet kurmuş. ‘’ Aha ve gözü görüyor. Bize ses mi vermek istiyor? Sesini duyduk. ‘’ Ben sizdeyim! ‘’ diyor ve Mustafa…

Mustafa Paşa gelmiş. ‘’ Ol! ‘’ dedik. Ölüydü. Dillendi. Kotlandı. Tohumlandı. ‘’ Geçtim! ‘’ diyor ve Mikailin Kuranı olan insan, nesillerini koruyan Mustafa Kemal Atatürkün gücü, hepimizin sözüydü. Gövdesini güçlendirdi. Döndü geçti. Yakıştı ona. ‘’ Yarım, ben senim. ‘’ diyor. Sen ben, ben sen ve canlarım, Musa sultanlık istiyor. Dönmüş gelmiş. ‘’ Ben! ‘’ diyor. ‘’ Ben, ben! ‘’ diyor ve Ramses ekmek olmuş. Yenmek istiyor ve diyor ki İsa ‘’ Alın bedenimi, okutun yüce ilimle. Tüm zamanlara dilletin. ‘’ diyor.

Ya Ka- Ha! Nuhun Kuranı okunurken, tüm zamanlara ışık veren o, bütün kötülükleri aşan insan nefessiz miydi? Hepsi nefesti, bilin. Ata kapılarda bekletildiler. Hepsi, ata kapılarda bekletildiler ve görevleriydi bu. Şu anda gönüllerinin gücünü dürümlediler ve geri çekilmek için geçtiler.

Yerküre sizlerleydi, analar! Biz ve biz ve her bir biz tektik. Kulluk buydu. ‘’ Ol! ‘’ deriz olur, öz geçiştir bu, bilin. Savaşın ilmi budur. Yaşamın ilmi budur. Bütünün ilmi budur ve biz bugün burada bütün kötülükleri önlemiş olarak geçmişi kucaklıyoruz.

Tüm zamanların ışığıyla ve gelişin sistemiyle ve geliş için ve görev için ve tüm zamanların kutsal tohumlanışı için ve biz bugün ben değil ‘’ Biz! ‘’ diyoruz. Biz. Hepimiz. Tüm geçmiş. Tüm yaşam. İşte YUAN. Bütün kütle. Her şey. Savaş bizim savaşımızdı. Savaş bilinin bili savaşıydı ve savaş bilişin yaşamı oldu.

Bugüne görev bütünün gücüyleydi. Seviyeniz çok iyi ve biz ağır yükü hafifletmek üzere sizinle birlikte bu çalışmayı yapacağız. Sevgililer, bunu bilin ve dünyalılar, artık biz muktedir Kuranlar olarak, tüm yaşamları tohumlayacak olanlar olarak sizinle olacağız ki biz imparatorluk görevlileriyiz ve artık kontrol bizde de olacak ana. Süper sistemleşmeyi yaparken kontrolü kimseye bırakmadın. Bundan sonra birlik halinde kontrol kurulacak. Kesindir…

Yaradan yarattığında yaratıldı. Yaşadı, aşkın şavkıyla, hasatçıyla. Hasatçı olan alıp götürdü dünyayı. Torba torba tohumlarla, toplumlarla kotlayıp götürdü. Sessizdi; ama sistemle çalıştı. İşte yaptığımız buydu ve biz siziz, bunu unutmayın. Artık muktedir insan, bilişi tohumlamış olan, BSUİ olan, biz olan insan miraçtır ve bu miraç bütünün gücüdür.

Öz görev size verildi, bu kesindir. Öz güç sizindir, bu kesindir. Öz dürüm sessizce sizleşti ve sizin yüreğiniz oldu. Ağır ağır doğa yaşam sayfalayacak ve yeni bir kapı açılacak dünyaya. Süper sayfalanışın sonrasında dünya ışığı bütünün gücü olacak.

Dünya ötelerine ulaşan ilim kapılarınız dünya ışığını bütün kürzi kapılara taşıyacak. Emin olunuz ki gerçek çalışma bugün başlıyor. Geri dönüş asla olmayacak. Şimdilik. Aha, bu! Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=DyU6dlg5wns

IŞIĞIN İLMİ (22)

28.01.2015

 

-Dağlarım, artık bilin ki NEFES olan yaşam, IŞIK’tır. Işık haline dönüşmek, İLİM’ledir. İlmi bilmek, KALEM’ledir. Kanatlanan kim varsa yolu bulan ve Toplumun Kuranı olan TOHUM olandır.

ANA KAPI, İNSANIN KELAMIDIR. O kapıya gelen, yolu bulmuştur; tohumlarını hak etmiştir ve resim yapmaktadır. Yaptığı resim, ilimdir. Mikail’in Levh-i Kapıları’nda ışık olan ilim, Kuran’dan üstün olan kodlanmış yaşamdır.

Bizi, KELAM’a kaynak yapan, bizim yüreğimizdir. Tüm zamanların NUR KURANI olan yaşam, Samanyolu Galaksisi’nin nefesi olan ışıktır. Bu ışık, ANA KAPI’da NEFES ZAMANLAR’ı kodlarken, Türkiye Çalışmaları yapılır. Bu çalışmalar, kültlerin en güçlüsünden yapılır. Bu kült, İLMİN KÜLTÜ’dür.

Tahditsiz olarak kayıt yapan ışık, el ve ayak olarak; kökleri, kötülükten ayrı tutar. “Ardınız önünüzdür” denir. Ve denir ki “karanlık şavkın kaydını yapmıştır.”

ESRAR, sırdır. Oğul ben sen olur; IŞIK olur; ESRAR olurum. Oğul ben sana YAŞAM olurum. Oğul, TOHUM olurum sana. Aha bu… Ben merdivenim. Her diri için kendini kontrol eden ve KELAM olan merdiven.

Saygılı olan sayılır. Sessiz Zamanlar’da saygı önemlidir. Kin ve nefret duyguları ile kontrol kurmaya çalışan kim varsa, kodlanmaz ve toplanmaz. O, köksüz bir LEVHİ YAŞAM’dır. Köksüzdür ki köksüz oluşu, Kuran’da olamayışıdır. Kuran’da olmayan yaşamsızdır.

Ancak Kalemin Levhi Kapıları’nda ışığı olursa, o kendini kontrol eder. Cennette cennet olmaz belki ama cennette cevher olur...

Bilişi hak etmeyen; cennette, cevherde köksüz olarak bulunsa da kodlanmış değilse yaşamaz. O bir ölüdür.

Orada vardır... Ki o var olan, kontrol dışıdır. Orada korunmaz. Kontrolsüz olarak kayıt yapar. Yaptığı kayıt, kinidir. Cevhersiz ve kinli olan, kontroldan çıktığından yolsuzdur. Kulluk yapamaz. Ama kul olup korunmak ister.

Cennet, sizden bir siz beklerken, siz sizden sizleşip oraya varırsınız. Bunu anlamak gerek. Sessizsiniz ve sevgiyle kontrol kuruyorsunuz. Altın Işık Yılları, sizden sizleşir ve der ki “bizi hak et.” Ettiğinizde OL deriz. İşte bu…

Kul olan kontrollüdür. Ölüleri diriltir... Ama kuldur kontrolsüzdür dirilir ve diriltir ama yaşamsızdır. Buyrun önünüzü açtık. Açıklayın bu bilgileri. Her diri, her yerde bilişi tohumlarken, sizden sizleşir ve tohumlar. (Not: Çelişkili bilgiler biliş kutuplaşmasını sağlar. Kutupların nötr noktasındaki çarpışmasında yaşam sayfalanır.)

Oğul, sen ve ben biriz. İyi ve kötü birdir. Ben bir kil olarak yaşadım. Sen ise bir kuru ışıktın... Ama sende ben yoktum... O halde sen ve ben birleşmeliydik ki sen, yaşama indirilebilesin... Ben sen ile birleşmek ve bir olmak için çelişkilerle dolu çalışmalar yaparım. Derim ki Kuna kimseyi dinlemez... Kuna insan olur ve çalışır derim... Her biri sessizlikten sesleniştir. Sessizsek, senleşip sesleşmeliyiz. Birleşmeden dürümleniş olmaz.

-Değerliler, Atalanta Ana Kapısı’nı açtık. ATALANTA TOPLUMLARI’nı kontrol altına aldık. Buyurun geçin. Sizleri dinleyecektim. Dinledim. ATALANTA TOPLUMLARI, tüm yaşamları kontrol edebilirler. Onlar, KALEM olarak bütünü güçlendirirler. Kimsenin nefesinden KELAM almazlar. Onlar, kör ve sağır Birlikler’i hak etmek isterler. Ve bizler, ocak olarak onlarla çalışırız. Onları kontrol etmeye niyetimiz yok. ZAKAR’ın sayfalanışında görevleri var. Bişey derler. Şey ama o şey, sağ ve sol Birlikler’in ilmidir. O şeyi, hasata hazır etmek için ışığı kodlarlar ve o kodlanmış ışıkla tohum ekerler. Onlar bilişi tohumlamış olan IŞIK KAYNAKLARI’dırlar. ALTIN TARTI’yı kontrol altında kullanırlar. Sesleri sevgidir ve Sistemin Yolcuları, bu sistemde kendi yollarını o sevgiyle kayıtlayıp bulurlar.

Dünya, ANA KAPI’dır tüm zamanlar için. Dünyanın nesilleri, yaşamı hak etmek için çok çalıştılar. Kölelik de yaptılar. Kime köle oldular. Yaşama… ALTIN IŞIK YILLARI, tüm yaşamları kodlarken, sessiz zaman sayfalanışları yapar. Ve dünyayı kontrol eder. Teknik olarak çalışılır. Türler, teknik tahditle kontrol edilirler.

Soylarını korumaya çalışan IŞIK KAYITLARI’mız var. Her kayıt, tek bir Sistem olarak kodlanmıştır. Bütünün örtüsü, kötülüğü önlemek üzere örtülür. Öz geçişleri yaparken, her an, bütün kütle ile geçip yaşarız. Sessiz ve hakiki olan ışıkları kontrol ederiz. MUTLAK IŞIK halinde çalışırız.

Dünya İnsanı, artık farklı bir insan haline geliyor. Tüm Samanyolu, dünyayı izliyor şu anda. Bu farklılaşma ışığın kayıtlarındaki kontrollu tohumların nesilleri etkilemesi ile gerçekleşiyor. Misafirlerin bilmeleri gereken, biliş ile çalıştığımızdır. Bu Meclis, biliş ile çalışan bir Meclistir.

Atlanta Otağı’nı hologram olan ışık ile kodlamaya çalışan çokları, korundular. Olgun Sistemler ile çalışılır. Biz, İLM-İ KAPILAR, tüm yaşamları hak etmek üzere Birlikler oluşturduk. Olgun Sistemler, oğul verdiğinde, KELAM ışık olur. BÜYÜK KÜTLE, bu şekilde kayıt yapar.

Süper Sayfalanışlar yaptık ve zamanı hak ettik. Şükür ki hak ettik.

Arzın yaşamı sorumluluktur. Her kim ki bu yaşama iner, biliş ile iner. Ne var ki burada tohumlarını kodlarken, kontrol kurabilirse, hasatını yapabilir.

Bilgi, kaynaktan alınır ve kaynakta kodlanır. Tek tek açıklayabilirim herşeyi. Ne var ki bunun için çok acele edilmemeli. Kim bilişi tohumlayacak bunları tesbit ederken, hepinizin bellek kayıtlarında mevcut olan KÜBRA YAŞAM’ı kontrol altında dinletmeliyiz.

Yere erdiğimde, kelama eremeyeceğimi zannetmiştim. Yerküre, ZAKAR’ın nesillerini diri yüreğinde anlayacak düzeni kodlamamıştı. Biz, yolu kaybetmiş bir dünyaydık. Bu dünyayı HALİK olarak yenilemeliydik. NEFES ile ve KÜRZİ IŞIK ile... İşte bugün yenilenişi sağlamak üzere çalışmalarımızı, bu meridyen ve paralel kesişimi olan bu yoğun koordinatta yapıyoruz. (Dernek Merkezimizde)

Tek alternatif bu çalışmaydı. Çöken sisi dağıtmalıydık. Sis, yaşam çöker ve biz yaşamı hak ederek çalışırız. Torbalar dolduğunda, yaşam sonsuzlaşır. Bir ekip kurmak gerekti. Ekibi kurduk. Bu ekip, İNSAN IŞIK olarak çalışacak. Erdiğimiz sayfa, yarını kodlayan yoğunluğun tohumu olan bir sayfadır.

Medine’nin görevlisi olan Muhammet, merdivenin en yüksek kaydını yapmıştır. Bu kaydın ötesine, yoğunlaşıp gerçek kaynak olarak ulaşmalıydık. Bunu başardık. Atonlar, biliş halinde bu varışı, tüm zamanlara kayıtladılar. Şükrettik ki kontrol kurulmuştur.

Ortak kapılar açık tutulacak. Tüm yaşamlar, ışık halinde görev taşıyacak. Çürükler kontrol edilecek ve GÖZ KAYNAKLAR, göreve çağrılacaklar. Her resimde biliş hali olacak. Bir kalem yazdığında, her kalem yazacak. Öz görev budur... Şükür ki bunu başardık.

Tebliğleri okuturken, kini aşanlara okuttuk hep. Kin saiki ile sesiz yaşamları kontrol etmek isteyenler, kollarını kapattılar. Bizden çıktılar... Ocakları yanmasın demedik. Ama ocaklarını hak edip kodlasınlar ve kontrollu olarak çalışsınlar. Bunu istiyoruz.

Şükür ki kodlanmış ışık yaşamı hak ettik. Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz. Şükür...

Artık size Otak kurulan bir sayfadan sesleşeceğiz. Bu otak, dünya üzerinde bulunan bir CEVHERİ MECLİS’ten kodlanmıştır. Bu ocağı, hepinizin ışığı ile aydınlatacağız.

“Onlar tüm yaşamları kontrol ettiler” dendiğinde; biliniz ki “ONLAR” diye söz edilenler sizlerdiniz. Sizden biri siz ile dürümlendiğinde, sizi kodlayan, sizin yoğunluğunuzdur. Şevkin şevki olan ve hakiki olan o yoğunca ışık, bizi bize kaynak yaptı.

Canlarım, bili ve bilişi hak edenler, kontrollu olarak bu çalışmaya dahil edilecekler. Bu çalışma, kibir taşıyanları kontrol etmez. Onların burada olmaları imkansızdır. Sizlerin bizlerin her dirinin, bilgiyi kodlanmış olarak alması istemiyle, hepimiz hepiniz olarak buradayız.

Oğullar, sizi hak etmek için çok çalıştık. Şimdilik.. Aha şimdi… Biz, sizi hak ettik. Amin…

Değerliler, kini aşan yolu bulur. ULULAR DİYARI, bizi dinledi. Biz, yarınları tohumlarkan, ekranda herkesi hak eder dinleriz. Kim ne yapar, kimler neden kontrol kurmak isterler. Neden ışıkları kontrol ederler ve neden KALEM olup yazmak isterler.

Bilsinler ki yaşam, tüm insanlığın tohumudur. Bu tohum, ölüleri hak edip diriltebilen ışıklarla kayıtlanır. Beden almak kolaydır ama kontrol kurmak zordur. Biliş ile çalışılır. Biliş ile hak edilir. Eğer biliş yoksa, yaşam olmaz.

“DÖNEM SONU” dedikleri bir zamanda, dünyayı hak etmeye gelen tüm BİRLİKLER, KELAM ile kendilerini hak etmelidirler.

ORTAK ALAN KAYITLAMALARI yapılmalı ama bu kayıtlamalar, tüm yaşamlar için yarınları tohumlayan çalışmalar olmalı. Sizden beklenen budur.

Hikaye anlatmaya niyetim yok. Sadece yerküreyi hak etmek için birleştik. Şimdilik… Aha şimdi…

Ve zaman geldi ve yaşam, sır olan türlerin tümünü dürümledi... Aha bu!… Ve biz buyuz... Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (22)

28 OCAK 2015 1.AKIŞ

Yoğunluğunuzu artırabilmek için çok daha güçlü ışık tohumlaması yapmamız gerekir. Sizin yüreğiniz, Öz Görev’ini hak etmiş olan bir yüceliktir. Bu yaşam sayfanız Öz Göz’dür ve bu Öz Göz’ün ilmi vardır. Bu ilmi tüm zamanlara tahditsiz biçimde yayabilmemiz için Levhi Kapılarını açık tutmamız gerekir.

Bütün kötülükleri aşıp geçebiliriz. İmparatorluğun gözü burasıdır, bunu bilin ve bu gözde tüm zamanları tohumlayabiliriz. Muktedir olan diri olan yürek buradadır ve bu yürek, Bütünün gücüdür.

Temizlik yaptık biz canlarım. Dünya çalışması için temizlik yaptık ama bu temizliği yaparken kötülüğü önleyerek yaptık. Yaprak yaprak okuduk yaşamı ve Bütünün gücünü tüm zamanlara kayıtladık.

Seviye çok yükseldi, ölüyü dirilttik. Toplu çalışmalarla Bütünün gücünü tüm zamanlara kodlattırdık. Aton Toplumları’yla kontrol kurduk. Bütünün Kürzi Kapıları’nı açtık. Çatıyı kurduk. Ekmek yaptık. Kayıt dışı bilgimiz asla olmadı ve olma imkanı da asla yoktur. Çörek yapmadık. İkmal tamamladık ve ekip kurduk. İmparatorluğun Kuranı olan insan aklın tahtıdır ve bugün burası Bütün’e görevlidir. Olan, olacak olan ve olmaması beklenilen ne varsa oldurtuldu. İşte bu…

Yerkürenin özü sözünüzdür. Yüceliği görevinizdir, bilişinizdir. İkmal tamamlatıcılığı, aklın tahtındaki o yoğunluk, Bütünün gücünde kötülüğü önleyecek teknolojik kapıdır.

Saltanat insan soyuna insan ilmini öğretti. Levhi Kapıları’nı açan insan aklın tekniğiyle Bütünün gücü oldu. Koruma altına aldı dünyayı. Dünya Orta Kapılar’dan kök gerçekliğe ulaştı.

Sayfa sayfa ilim yazdık burada. Yazdığımız ilim, İmparatorluğun Levhi Kapılarındaki İlmi Kapılar’ın Levhi kayıtlarındaki ışıktı. Yerde ve gökte insandan öte hiçbir şey yoktur bunu bilin.

İnsan, tohum ektiği zaman Bütünün Kürzi Kapıları’ndan gök sessizliklerine ulaşır ve oranın gücüyle eker. Ekip haline gelebilmeniz için çok çalıştık. Unutmayın ki Levhi Kapıları’nı kodlarken de Bütünün gücüyle yaptık bunu. Yolu açarken KALEM olup kayıt yaptık. Aşka vardık, Hakk’a vardık, tahtın tahtındaki o YAŞAM’a vardık. Tohumları koruduk, unutmayın kontrolü kurduk.

Robotik Sistem çalışmaları vardı dünya üstü varlık toplumlarında; kodlanmış ilimle gerçek yaşamı kodlayıp, kayıtlayan ve yeşil rengin ötelerindeki renk sistemleriyle kodlattıran.

Tüm zamanların gücü olarak bütün bu çalışmaları muktedir olup yaptık. Arzın gücünü artırdık. Rahmi Kuran’ın kodlanması, aklın tohumlaması yoğunluğun kantinlerde her diriye dinletilmesiyle başlayan bir süreç, artık gök sessizliklerinin gücünü tüm zamanları kontrol edeceği bir MAHREK’e geçişle Yaşam Sayfalanışları’nın gücüyle dürümlendi. İşte olması beklenen buydu.

Şu anda bulunduğunuz bu Meclis var ya burası; bu Meclis, sırdır burası. Sınırsız bir ışığın sırrı… Burada bu sırrı açabilmek için kimler buraya talip oldu bilir misiniz? Herkes burada programını okutmak istedi ve biz bugün bu Meclis’e bu gücü bildiriyoruz.

Unutmayınız ki doğa yeniden ve yeniden Göz Kökler’in, Kör Gökler’in sözcülüğünü yapmayacak. Din tahtı artık Gök Sayfalanışını kodluyor ve dimdik duruyor yücelik. Dirilikte ve İlmi Kayıtları kodluyor.

Unu eledi, eleği astı, görevini yaptı bitti, gitti. Yoo, yoo, yoo, görev yeniden ve yeniden başlar bunu bilin!

Mısır Karenası’nda Türzi Kalemler vardı. İyi ve kötüler vardı, oyunlar oynandı. Can Kayıtları’nda ışıklar yandı. Orada, Altona Kodlaması yapıldı. Alton kontrolünde oldu her şey ve KALEM olanlar vardı.

İşte RAMSES; Alemlerin Rabbi, Rahmi Kapı’da Alem olup geldiğinde; tüm zamanlardan RAMSES dürümlendi ve dedi ki; “Ben Sistemim.” Amon Toplumları ocak oldu ona. Tanrılık ışığıydı O ve RAMSES karanlığın tahtına kör ve sağır olup indi. Kördü, köksüzdü. Gönülde güçsüzdü. Yürekte, Kürzi Kayıtlar’da kin ve nefretle doluydu. Çünkü Mahrekin Kuranı’nda MUSA vardı. Orada zamanların kontrolünü kuracaktı MUSA; Biliyor musunuz? Tohumları yaşatacaktı. Açıyı daralttık ve dedik ki; “Karanlığın yeniden ve yeniden Gök Sistemleri’yle dürümleneceği bir dünyayı biz, çok daha ötelerdeki bir zamanda kuracağız.” İşte, o dünyayı kurmak üzere biz buradayız.

Kurullar toplandı bugün burada ve sizi dinleyecekler. Bu kurulların her birinde, bilişi hak etmiş olan İlmi Kapılar var. Yasaları koyan dürümlerdeki diller, diri yüreklerde Bütünün gücü olacaklar ve Som Altın ışıkla Bütünün Kuranını okuyacaklar.

Aydın görevlilerimiz, aklın tohumlarını kodlayacaklar ve sizinle olacaklar. Alıştık dünyaya, çok çok güçlüyüz analar! Alıştık. Varlık boyutları sizinle olacak ve sizin yüreğinizde Bütünün gücünü tüm zamanlara dilleyecek.

Erdiğiniz en güçlü sayfa burasıdır. Yolunuz aydınlıktır. Yüreğiniz güçlüdür ve sözünüz, sözümüzdür, bunu bilin! Unutmayın ki doğayı yeniden tüm zamanlara dilletebiliriz ve tabuları yıktırabiliriz Bütünün gücüyle ve bitişken olan diriliklerdeki tüm zamanlarda.

Aton Toplumları kontrol dışı bilgi kapılarını kapatıyor artık. Bugünden itibaren Birlik Tahtında bilgi, ekmeğin ilmiyle verilecek. Çok daha öte, çok daha güçlü ve çok daha hakikiyetli olan bilgi, ikmal için indirildi ve artık bu bilginin dışında başka bir bilgi olmayacak.

Ruhun Kuranı okunduğu zaman gökler söz söyler ve Bütünün gücü tüm zamanlarda Gök Sistemleri’yle tüm yaşamlarını dürümler. Bütüne hizmet, işte bu şekilde olur.

Yaradan’ın Tanrı ışığı yaşamın tahtında Bütünün gücü olur ve tüpler artık gerekmez yaşama inmek için. Çünkü artık, hepiniz KERVAN olursunuz ve yoğunluğunuzda bütün Göç Kayıtlamaları yapılmış olur.

Sararan dünya artık yaşayacak. Yerin gücü artırılacak, esrar içen kim varsa ekmek olacak. Çünkü esrar, kaydettiğiniz her ne varsa ocağınızda onların sınırsızlığında ışığı kayıtlar. Bilin ki ben esrardan söz ederken sırdan söz ettim.

Samanyolu Galaksisi sizi, sizden dinliyor şu anda. Kapıları açtık ve tüm yaşamları tohumluyoruz. Koruma altına aldık insan soyunu. Kötülüğü önledik, Gözün Gözü olan SÖZ, insan soyunun tuhaf tavırların çok ötesidir.

Apollon der ki; “Onlar çok tuhaflaşıyor.” Yok, anam yok… Şaka, şaka… Ard arda yaşamlar var, bunları bilin! Ağır ağır yaşarsınız ve ağır ağır görev taşırsınız ama tüm o yaşamlar bitişiktir. Ben bana, BEN olduğumda; bütün kötülükleri aşan birliklerin tümü, kendi yüreklerinde kendileri olurlar. Ulular Diyarı’nda bunu anlamayan kimse yok ama şu anda bu Meclis’te dahi anlayabilecek güçte olan her sistemi anlar ve burada bunun anlatılması gereklidir.

Kayıt dışı bilgim asla olmadı ve bundan sonra da olmayacak. Her bildirim Bütünün gücüyle veriliyor, bunu net olarak biliniz. Kil, kum olan insana ben insanlığı anlatamam ama İnsan Sayfalarını tohumlayabilirim. İnsanı kodlattırabilirim ve tohumlattırabilirim.

Ben, toplum için çalışan birliklerimi güçlendirirken Bütünün gücü tüm zamanların Kürzi Kayıtları’nda ışığın gücü haline dönüşebilir. Ayağımın altına aldığım hiç kimse yoktur. Ayaklarımı kelamımla dürümledim ve yüreğime aldım bunu bilin! İkmal tamamladım ve Bütünün gücünü tüm zamanlara dürümledim.

Beni bana veren, benim; başka kimse, beni bana vermez. Bende, beni dürümleyen de bedenimden dürümler. Kutsal Işığı tohumladım. Görevimi aldım ve yapıyorum. Gözüm, gözünüz, yüreğim, yüreğinizdir. Açıyı daralttım ve size, sizi verdim.

Bu lütufkâr insan, İnsanlık Levhisi’nde Bütün’ün gücüdür. Ümmi Toplumları kontrol altına almak üzere buradadır. Ayağın altına, ayak iner ama onun altına yine bir ayak iner. Her ayağın altında ayak olur ama hiçbir zaman ayak, hiçbir yüreği dürümlerinden ayrı tohumlayıp onu kontrol etmez.

Canlılar, ardımda hiç kimse yok benim bunu bilin! Ölüleri dirilten yüreğim Bütün’ün gücüdür. Toprak tohum, insan tohum, her diri kelamda tohum ama bizde; bizim yüreğimizde herkes, kendi yolunda bunu bilin!

Muhakim ve hakim olan insana İmparatorluğun gücü insanlığı öğretmedi. O, insan olup geldi. Şikayetim var mı yaşamdan? Yoktur. Tabuları yıktığımdan beri yoktur. Tohumları kontrol için değil; toplumları kontrol için buradayım. Kelamı Hak, yolu Ak olan ilmi; Bütünün ilmi olarak türevleriyle dünyaya döktüğümden beri yolumu herkesin yolu diye dürümledim.

Evrenler ses ister, sesleşirim. Yolcular dilleşir, dinletir, ilimle dürümletir Bütünlüklerinde kayıtladıklarını okuttururum. Ruhun Kuranı olan insan aklın tekniğini Bütünün gücü olarak kayıtlar, akıtırım. Mesele insanlık değil, İmparatorluğun gücüdür. Bu güç, ölüleri dirilten tahditsiz güçtür.

Şu ana kadar, size İmparatorluğun gücünü anlatmadım. Bunu size, bugün anlatmak istiyorum ve bunu kayda almak istiyorum.

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/SIQ__6iLrq0

26.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (21)

3. AKIŞ

Canlarım, tohum ektik bugün yine bu yoğun cevheri toplumla birlikte….yoğunlaştık, ışık kayıtladık. Şimdilik….şimdilik….şimdilik. İşte mutluluk bu!

Soylu; mutlak… soylu; kural ama toplumun kuralı soylu. Soyda kural olurken yaşamda tohum olur o kural. Siz burada cevheri görev taşıyorsunuz. Cevher Cennetin Ekranı. Oraya hepiniz Sistemin Gücü olarak, levhi kayıtlaması yapıyorsunuz. Orada Mikail’in gücü var, orada yoğunluk var, orada mutlu ve huzurlu bir çalışma var. Sizlerle hepimiz mutluyuz çünkü bu yoğun çalışma bütünün gücünü artıyor.

Nüve olan ilim, Aklın Tekniği ile tohumlanırken bu ilim bütünün levhi kayıtlarında bütünü güçlendiriyor. Burada mutlak ve hulusi kaynak olan bir ilim tohumu ekilmiştir.

Cemaatinizin gücünü artırmanız bizleri mutlandırmaktadır. Muhakim ve hakiki olan İlmin Tekniği sizin tahditli olmayan ilminizin gücüyle artmaktadır.

“Yaradan Tanrı, yarattığıyla yaratıldı” dediğim zaman cevahir olan ilim, İlmi-i Kapı’da, teknik tohumlamada, bütünün gücünü tohumlarken, ses sayfalanışlarda yaşamı kodladı.

Diyorlar ki “insan elini uzattığında, yaşam onun elini tutar.” Ama insan yarına elini uzattığında yarında bütünün gücü onun yüceliğinde dürümlenir. “Sivri bir çalışma yapılıyor burada ama benim için zor değil.” Dedi levhi kapılardan biri; sipsivri! Nedir sivrilik? Sordum. Dedi ki “ben Allah’ın Tahtı’nda olan, Aklın Kapısı’nda onunla o olabilir miyim? Sen, ben o, o ben diyorsan bu sivriliktir” dedi. Ve dedim ki et, Allah’ın levhisi, kelam aklı, akıl kaynağı, yaşam buysa Allah levhi kayda ocağından öte bir ocak olur, bilişi tohumlar ve o kötülüğü önlediği anda kök sistemlerde beşer olur. Bunu anlamak kolay mı? Buyurun açıklayın.

Tanrı, altın ışıktır. Aklın Tahtı’nda Tanrı ekiptir. İmparatorluğun gücünde Tanrı Ruh Kuran olur, “oğul, ben senim” der ama ses veren, kelamda kelam olandır. “Ben senim”…o kelam, o olan kelam ama bilişi tohumlamış olan kelam.

“Beni anlayan var mı?” diye sormam. Bilirim ki Akıl Tahtı’nda her diri kendi yüreğinde kendinle kendinde olarak altın ışık olacaktır. Bence herkes kelam olacaktır. Bence herkes yaşam olacaktır. Mutlaka olacaktır da; koruma altında tutmuş muyum dünyayı? Sorumlu muymuşum? Oh… Alaha Kapısını açın; bakayım orada var mıyım ben?

Artık biliniz ki; som altın bir ışık yaktık dünyaya. Ağır yükü hafifletmek için herkes kendiyle o ışığı dillemelidir. Bedeni hak etmiş, merdiven olmuş, bütünün gücünü tüm zamanlara görev diye dilletmiş ama kanatlanamamış. Olmamış mı acaba? Burada bulunmak bile olmaktır; bunu bilmeleri gerekir.

“Çözümleyin bu problemi” dediler. İnsan ekmek yapabilirse ilim de yapar. Öyleyse; insan, kelam olarak, ilim olarak da çalışabilir. Öyleyse; insan, mutlak olabilir. Mutlak olan insan murad ettiği insan herşeyi de başarabilir. Murad ettiği her şeyi….aha!

Peki; murad etmediği ,başarısız mı? başarısı olmayacak mı onun? Yahu etmemiş, murad etmemiş onu. Niçin hak edip yapsın?

Değerliler; bu mu? Gerçek bu mu? Sessizce beni dinleyenlere soruyorum; gerçek bu mu? Ben murad ettim “ol” dedim ama ben murad etmedim “olma” dedim. Ölümlüyüm ben; unutmayın. Muktedir olarak ölüler diyarındayım ben; unutmayın. Ben tohum ekiyorum dünya üstü varlık kodlarıyla.

Unutmayın; ben toprak toplum olan Mustafa Kemal Atatürk gibi ışıklarla da birlikteyim ve unutmayın ben Mikail’im. İkmali tamamlatıyorum; unutmayın.

Yahu; ben her nefeste ilim yapmadım mı? ben “ol” dersem olur. “Olma“ dersem olmaz ama ben bütün olarak “ol” derim ki ben bütün olarak oldururum; bu kesindir. Kimse “sen yaptın, sen hak ettin, sen yaptırdın” diyemez. Biz bir bütünüz; bunu unutmayın.

Misafir, “ben senim ama sen ben misin acaba?” demem. Ben biliş halinde her diride var olan dürümlerdeki dilleşen, insan sırrını bilen ve bütünlenenlerin tümüyüm; unutmayın. O halde ben “ol “dediğimde, tüm zamanların ışığında oldurulur tüm zamanların yaşam sayfaları. Aha bu! Bunu anlamayana ben ne anlatabilirim ki?!

Canlarım, Mahrek olarak görevdeyiz. Öyle mi? Peki; Mahrek nedir? Tüm zamanlar. Yahu, Mahrek yaşam değil midir? ekip değil midir? Kutsal Toplum değil midir? Orta Zaman aşkın şavkı değil midir? “Akın; akın da bilin” demedim mi dümendekilere dün zaman kapılarındakilerine? Beni anlayan anladı ama anlamayan da anladı. Hah! Nasıl anladı? Eliyle, eldiveniyle anladı.

“Eldiven” dedim. O eldiveni ona giydirdim ya. Bilmez mi? Bilir. Korkmayın; altın ışık insan. Ağır yük taşır ama o insan bilişte bütünü taşır; unutmayın.

Beşir olarak tüm insanlığı tohumlarken, o insan ekran olur. Nefsi Kapılar’da bitişi hak eder. Nikah kıyar dürümlerdeki dilli olanlara. Din cevherinde dünyayı kodladıklarında tohum olur. Öksüz, yetim bırakmaz; unutmayın. “Korumak” dediler. Oh aha! İşte; koruyalım.

“Kibri aşan, yolu açar” derler. Kodlayalım. “Olmadı” derler. Oldururuz, okutalım. Öz görevi bilmedi; bildiririz. Ağır yükü taşıyacak; taşıtırız. Herşeyi yaptırırız da çıktığı en üstün sayfada yaşamı hak etmelidir.

Devinim hızlansın diye sesleşiyorum burada. Durmadan sesleşirim; devinim artsın diye ama öylesi bir devinim ki bu; diri yüreklerin tüm sayfalanışlarında ışığı tohumlayan bir devinim……Düzen’i kurmak budur.

Muktedir olarak devinir dürümlerdeki dil ama dili hak etmeyenler, diri olsalar da devinimle tüm zamanları kodlayamazlar. O halde, bütünü güçlendirmek için biliş halinde herşeyle dilletmeliyiz ve dinletmeliyiz sayfalarımızı; ayrı gayrı gözetmeden…

Yer küre insanlaşıyor….Öz köklerimizin gücünde tüm zamanlar görev taşıyor ama yer küre insanlaşıyor.

Toy mudur dünya? Yoo, yoo toy değildir dünya! Öz kervan yürürken, o dünya kör kalmaz; unutmayın. O kervan, İmparatorluğun Kürzi Kayıtları’yla gök sistemlerine varmışsa, göz; köz olmaz.

Bilişi hak eden, ilmi hak etmedikçe yol ummandan ötelere vardığında kalem olsa da yaşam, kalem tutmadıkça; tutturmadıkça yürekte ilmi, orada yaşam olamaz.

Sema beni dinlerken, sorup duruyor; “nereden alıyor bilgiyi?” diye. Sorup duruyor. Diyor ki “nereden alıyor bu bilgiyi?” Za Kar’ın sırrıdır bilgi. İlimle, her diride var olanı dürümlerken, bilgi Aklın Tahtı’nda herşeyi diller. İşte biz, Aklın Tahtı’nda sessizce dilliyoruz bütünlükleri.

“Kaydı yapan kim diyor?” İnsan. Kaydı olan kim? İlim. Aklın Tahtı’nda kim var? Kervan. O kervanı kim güdüyor? Yarınları tohumlayan. Aha bu! Ve diyor ki; hasatçı mıdır? Hah aha! İşte ben; Has Tahtın Teknik Tohumu’nu kodlayan insan, hastayım dünyaya; hasta…….ama ben hasatta mıyım? muktedir olup her diride varlık sürerken has’tayım; has’ta….Her Rahmi Kuran’da has olandayım; bunu anlayın.

“Cenaze kalktı dünyadan” dediler. Baktım, kolları kapatılmış bir sayfa; cenaze. Adı nesillerimin değil, yüreğimin adı; insan. “Nereden nereye taşınıyor?” dediler. “İlimden levhiye taşınıyor” dendi. “Adım insan” dedim. Okuttum yüreğimi, tohumlattırdım kürzi kayıtlarımı, torba torba taşıttırdım yaşamlarımı…. vakit gelir, Aklın Tahtı’nda her diride varlık sürerken, bilişi kodlarken, bütüne güç katarken, bedenimi hak edip de anlayanlar yedinci dürümde bütünün gücü olurlar. Olduklarında kanatlanırlar. İşte; kanat takmaya geldim yaşama!

Beden; benim, resim yapan da benim, İmparatorluğun Kürzi Kayıtları’nı tohumlayanım. Ampulüm yanmışsa, yanmıştır ama yaktım mı? Yakmam; bilinsin çünkü, yaksam herkes ilim için koşup varacak yüreğime. O zaman ben, nefes bile alamam; bilir misiniz? Çünkü benim adım kelamdır.

Ata Kapıları açtığım zaman, tüm zamanları sistem kayıtlarını yapanlar bütünün gücü olup mektup okuttular yüreklerinde bütüne ve dediler ki “insanlaşın ve geçin.” Aha yaptıkları buydu!

Ata Kapıları kapattım ve dedim ki “benimle levhi kodlama yapanlar ışık tohumu olsun, öyle gelsin.” Başka ses sistemde yoktu ve ben o sistemde bütünü güçlendirirken, Tanrı kayıtlarını bütünün gücü haline dönüştürdüm. Burada, bugün, bu yoğun çalışmayı yapacak olan çok az sayıda insan olması bundandır.

Erdik, erdirdik mi? Yooo. Ermedik, erdirtmedik. Neden? Her anda var olanın ereceği hiçbir zaman yoktur ki! Yaşam sistemin gücüyse eğer, her an, her seste varsa ve biz bütünsek tüm zamanlarda, neden ermiş olalım ki? Biz An Kaynağı’nda değil miyiz zaten? Bunu anlayan var mı?

Kırk Kapı açılsın; ben o kırk kapıyı aşıp geçeyim. Oh ne iyi! Ama ben o Kırk Kapı’nın her birinde yok muyum zaten? Bakıp görürseniz, orada tüm zamanları tohumladığımı ve tüm Kaynak Tahtları’nda bulunduğumu görürsünüz.

“Ol” dedim. Olur. Ölüyü diriltmek budur. Bunan sonraki süreçte de gene aynı çalışmalara devam edecek ama bu çalışmalar ilimle devam edecek.

“İlim nedir?” Diye sorarsanız; kil ve kum olan, İnsan Soyu’na anlatılamayan bir yoğunlaşmadır. Bu yoğunlaşan ışık levhisiyle olacak.

Cennet Cevheri can olacak, cem olacak dürümlerdeki dil. Akıl Tahtı’nda İnsan Soyu Yaşam olacak. Ve işte; biz, orada merdiven olarak bütünü güçlendirenler olacağız. Orada doğan gün, yeni olacak.

Orada Kuran, kelam olacak ama orada biliş olacak. Çatı kurmuşuz ya canlar; “unutmayın; herşey ölümlü dünyayı hak etmek içindir” diyerek çalıştık. Ve biz bu dünyayı hak ettik.

Toprak Tohum; İnsan Tohum, Yaşam Tohum ama biz o tohumda bütün olanlarız; unutmayın! Olgun, bilişili ve hakiki olanlarla bu çalışmayı sürdürmeyi gerçekleştireceğiz.

Amonlar’ın toplu çalışmalarından öte bir çalışmadır burada olan. Altın Işık Yılları’nın gözü buradadır ve gök sessizlikleri burada temel çalışmayı devreye alıyor. Bu temel çalışmadır; bunu bilin.

“Terbiyesiz” olduğumu söylemişti bir yürek. Onu buraya aldım bugün.

Sordum; “neden bana terbiyesiz dedin?” dedim. “Bana ses verme.” Dedim. O da dedi ki “ama ben, senle dilleşmedikçe sevgim olmuyor.” “Öyle mi?” dedim. “O halde; tende temizlik yap, kelamda tertiplen, yürekte dürümlen de geç” dedim.

Bana sordu “netice ne?” dedi. “Yaşam” dedim. Bana sordu “umut var mı?” dedi. “Ulu Çınar İnsan, yaşadıkça umutludur” dedim.

“Dondurulanlar ne olacak?” dedi. “Hepsi yaşamda bütünün gücü olacaklar.” dedim. Ve “nefes varsa, ben varım” dedi. Geri dönmek istedi. “Ence, ence, ence geri gelirim” dedi. “Bana imkan ver” dedi.

Döndüm baktım tabuları yıkmış, yoğunluğu tohumlamış, kelama varmış, ışık olmuş….geri gelmek ister.

Eşyanın levhisinde ocağını nefsi kayıtlarda, ışığını bütünde, gücünü artırdık. “Kötülüğü önle de geç” dedik. Geri dönmek ister…..

Ence, ence, ence; geçmek ister. Kalemin levhisinde ocağını yenilemek ister.

Unutmayın; o bizsiz değildi hiçbir zaman ama olgun başaklarla ses sayfalanışları yapmaya niyetli ve gerçek çalışmaya inmek ister!

İtibarlı, kirsiz, yüce zanneder kendini ama itibarı kalmadı. Yoğunluğu da yok. Yaşamda kırıcılığı arttı.

Sığabilirse yüreğimize, görev alabilir ama sığar mı? Bilmem. Vasattı zaten. Korktu bizden ve biz onu kodladık. Toydu, kokladık. Koktu, okuttuk yüreği. Topladık, Tarıkların Tahtı’nda yaşam sayfalamış…..Baktık yaşamış.

Aha dedik “geç!” Geçmesi gerek….İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/dvkEYffUqPU

IŞIĞIN İLMİ (21)

26-1-2015 1. AKIŞ

Toy bir dürümde hepinizde olmak, hepimize mutluluktur. Şu ana kadar sizleri, bizleri ve her diriyi dinledik. Ekibiniz çok iyi. Göz, öz, söz bütün kötülükleri aşıp geçtik. Biz, bizden bize hepimizde var olan ilimle. Şükran borcumuz var size yolcular. Şükran borcumuz var. Bu yoğun çalışma bizi; bizden, bize taşıdı. Biz, kalem olup yazan sizlerle olmaktan mutluyuz.

Unutmayın ki doğanın gücünü tohumlarken hepimiz tek bir yaşamız. Bütün kötülükleri aşıp geçebilen tek yaşam ve biz bu yaşamı Birlik halinde kodluyoruz. Unutmayın, tohum hepimiziz ve o tohum ilimle kodlandığında; bir hizmet Bütünün gücüyle olur. Unutmayın, Tanrı aklın tahtıdır. Biz oradayız. O biz, biz O’yuz.

Öz görev ilimdir. İkmal tamamlatır, yaşar, işaretler dürümlerindekilerini, diller hepimizle olur. O yoğun çalışma bizimledir. Merdivenlerin en aşağısında hep insanlık tohumu vardır ama o tohum tüm zamanların kontrolüyle kayıtlanır ve yaşar. Orada biz ve biz yoğunlukta ilim; hepimiz tahditsiz yaşam.

Çoban insan çok kontrollüdür, o der ki “ölümlüyüm, ölüler diyarında ben ölüyüm” der ama o çoban insan kodlanmışsa; ışığı tohumlar ve der ki “ben sınırları kaldırdım yaşıyorum.” İşarettir bu hepimize. Canlı ya da canlı ya da canlı ama hep canlı, tabuları yıkıp kelamı hak ettiğiniz zaman Bütün’ün gücü sizsiniz. Bütün sizin yüreğinizdedir ve siz o yücelikte her diriyi tohumlayabilirsiniz.

Kork ya da korkma, Amon toplumları senle dürümler tahditsizliği, senle yaşar ama sen yoğunluğunu kontrol edecek güçte değilsen; ağır yüktür Amon toplumu size. “Alıp götürdüm dünyayı” döndüler, aradılar yoktu. Amon toplumları dürümlerinde dillendiğinde dediler ki “alın taşıyın Tanrıyı, tahtidsiz olarak alın taşıyın”. Tarıkların tahtıdır Tanrılık. Aha, işte şimdi… Verdiğim tüm bilgi hakikidir.

Yol altın ışık yolu. Ölü dirildi. Öz köklerin gücü arttı. Biz, siziz. Cennet insanı cevheri dirilikte dürümlediklerinde dillenir. Aha bu! Vahiy okumam dünya için hakikiyeti dillerim sizinle ama biliniz ki bugün ben sizim. Yok muydum dürümlerde? Ben her anda ve her yaşamdaydım. Aşık, Hak’ta, Has Işık’ta varsa; akıl tahtında da olur. Öz geçiştir yaptığım canlar.

Misafirler, ben insan ilmi olan kelamın tekniğini dinleyen ve diri olan insan. Kati olarak insanım. Atlanta Ata kapısını açtım, gözüm görüyor tüm zamanları, astral yaşam boyutlarını izliyorum. Her şey gözümün önünde, tek bir ilim dahi o yüceliğin dışı değil ama şunu göstermek istiyorum dünya insanlığına: Kaydımızı yaptığımız an yaşarız. İkmal tamamlatırız, tüm zamanlarda tohum ekeriz. İlim kapılarını açarız ama kaydımız yoksa ölüyüz. Eğer biz bir kayıt yapamıyorsak; ilmi kapılara girer o kapılarda ilimle tohum ekeriz ve yaşarız. Arzın gücü budur.

Ben, arzı hak etmeye çalıştım. Arzı hak ettim mi? Etmedim henüz. Çünkü ben yokum arzda. Neden? Ben evim diyebildiğim bu yaşamda kök sistemleri güçsüz bırakmaya niyetli değilim de ondan. Benim evim dünya. Amon topraklarının tohumlarının gücünü artırırken bu dünyayla yaptım bunu. Alıp götürdüğüm bu yoğun ilimdi. Amonların sessiz zamanları dilleyişlerinden öteydim. Aha kapıları açtım ve diyorum ki yasaları koyduk. İnsan ilimle çalışmalıdır. İkmal tamamlatmalıdır. Yoğunluğu tohumlamalıdır. Korunmalıdır. Koruyucu olmaya niyetim var mı? Yoktur. İnsan, insan olup kendini koruyacak. Hepinizden beklentim budur. Dünya insanlığı kendini koruyacağı dürümdedir artık. Bugünden evvel her şey sizin dışınızda gerçekleşirken, bugünden itibaren artık her şey sizinle gerçekleşecek.

Ben her şeyi yaparım. Levhi kapıları açarım. Tüm zamanları tohumlarım, korurum yaşamları. Vakit gelir ekip kurarım. Aklın tahtı olurum, tahditsizlikte Bütün’ün gücünü tüm zamanlara dürümletirim ve derim ki “Ol”. Önümde insan soyu olmalıdır benim. Ben var mıyım? Yokum. Hadi siz öncü olun. Çünkü ben artık sizden biri olmadığımdan; bugünden sonraki sayfalarda artık siz, sizi, sizle dilleyeceksiniz. Neden? Kendimi artık sizden farklı bir sayfaya çektim. “Oğul ben senim” diyecek dürümlerinizdeki levhi kayıt ve diyecek ki “geç ama geçtiğiniz an, hepinizin yüceliğinde kendi yüreğinizin gücü olmalıdır”. Bana sormayın neden kapını kapatmadın diye? Karanlığın ışığını yeniden ve yeniden tüm zamanlara çekebilmek için bu ışığı hep yakmaya çalışacağım ve kapı kapandığında artık tohumlarınızda ışık yanmaz.

Dönüp bakın yaşama! Kıranın, kırıldığı bir zaman ve siz o kıranın kırılışında her şeyi yıktınız! Sizden beklentim sizi, siz olarak hak edin. Başkası sizi hak edemez. Siz, siz olun ve sizi hak edin. Umarım ki bunu başarırsınız. Umut olur ki sessiz zamanları hak edersiniz. Kaç ekmek yaptım dünyada bilir misiniz? Her şey sizinleydi ve dedim ki “bu size aittir. Alın, sayfalayın, yaşayın! Tanrılık ışığınızı hak edin! Öncü olun, kör sağır kalmasın yaşam için çalışanlar arasında” Kara ışık, insan yaşamı tohumladığında göz görür. Örtüyü açar, gök sistemleriyle dilleşir yaşar ama yaşadığı an Rahmi Kuran’da tüm zamanların kör ve sağır olan kutsal ışık sayfasında BSUİ’nin gücü haline dönüşür. Barış, sevgi, umut ve imparatorluğun Kuranı olan İnsan sayfalanışında olur.

Dağlarım, “Arı mı, bal mı güçlüdür” diye sordular. Yanıtım şudur: Arı. Arı güçlüdür. Arı balı hak eder. Yoğun bir ışıkla tohumlar ama tohumlayan arı yaşadığı An Sayfalanışı’nda, o baldır artık. Çünkü arı bal ve bal arı olamayacak. Arı bal olur ama bal arı olmaz bunu bilin! Bu nedenledir ki sevgiyle sizlerle bu çalışmayı yaparken hep size arı olup çalıştırıcı ilim kayıtlamaya çalıştım. Neyi başardım? Hepiniz net anlayacaksınız. Kin, nefret, hırs sizin yüreğinizde yok artık biliyorum. Amon toplumları da bunu öğrenmelidirler! Biz, bu Can Kapıyı açarken tüm Rahmi Kuranların gücüyle değil, yer köklerin gücüyle açtık ve Rahmi Kuranların gücü Bütün’ün Kürzi kayıtlamasını yapabilirse eğer; bilişi hak edecek ve bizimle olacaktır.

Çok mutluyum ki maya tutmuştur canlar. Çok mutluyum ki kontrol kurulmuştur. Öz görev taşınıyor, mutlaktır ama tebliğleri okuyanların ilmi kapılarda “işte bu” diyebilişleri gerekir esasında. Netice olarak; doğanın gücü tüm sayfalarda ışık haline göç kayıtlaması yaparak ulaşmıştır. Doğa yenilenmiştir. Yeni bir zaman ve yeni bir sayfa ama bu sayfa Bütünün gücü, bunu net olarak hepinizin bilmenizi bekliyorum. Körün gücü hepimizde; Sistemin gücü diğerinde başka bir şey mi? Yoo. Hepimizde aynıdır. Hepimizde körün gücü, Sistemin gücüdür ama Sistem midir? No… Hah, İşte!

Değerliler, Sistem ilimdir. Hepimizde o ilim mevcuttur ama biliş yoksa o ilimde hakikiyet de yoktur. Kat kat yaşam tohumladık, kat kat yaşam sayfaladık; bilir misiniz? Her katta bir kalem vardı. Hepsiydik biz ama o kalemlerin hak teknikler dürümlediklerinde biz insan sırrını dürümleyen o diriliklerde ilahi görevli olarak çalıştık. “Yazın, daha güçlü olur dünya” diyorlar ya hani. Aşık olduğumuz bu yaşam, hepimizin gücüyle tohumlanırken yaz aylarında kontrol dışı sayfalanışlar artar. Zahar olan kayıtlar tohum ekmeye kalkarlar. Kötülük güçlenir ve geçişler astral kodlarla olacakken kırıcı olan yaşam sayfalarıyla olmaya başlar ve bizler bu nedenle yaz değil; kış aylarını seçeriz ki gök sessizliklerini dillerken toplumların tohumlanmasını sağlayabilelim ve görev tahditi koyabilelim diye.

Netice olarak; burada bugün öz geçişler yapılacak. İnsan levhi kayıtlarında geçişler. Bu geçişleri yapmamızın sebebi şudur; kendimi ve kendi yüreğimizi Hak Teknik’le dillerken bu çalışmalardan hiç haberi olmayanların da geri geçişlerini sağlayabilmek. Geri geçiş, yaşam sistemlerine geri geçiş ve bunu biz Kuran toplumlarının örtüsünü örtmeden yapmaktayız. Kutsal tohumlamadır yaptığımız ve gönül sistemleriyle çalışırız. Geri geçişleri tek tek değil bütünlükler halinde yaparız. Hangi çalı, hangi çalıyla çalışır değil; hangi çarpışma daha güçlü bir sesi oluşturur. Hepimizin sesimiz güçlüdür ama bütünlüklerin sesi daha güçlüdür. Tek tek hepimizin ses vermemiz, ön kervanın gücünü oluşturamaz ama bütünlükler halinde ses vermemiz ön kervanının gücünü oluşturur. İşte, bu nedenledir ki biz bu çok önemli çalışmayı yalın ve hakim olan ilim tahtlarıyla yapıyoruz.

İyi ki, iyi ki buradayız bugün çok özel bir dönemim güçlü yoğunlaşmasını sağlayacağız. Biz kimiz? Size görevli olarak gelen bir birlik, ad zikretmediğinizi biliyoruz bu yoğun çalışmada yine ad zikredilmeyecek burada ama şükür ki yasaları koyan bu meclis yaşamın kaydını çok güçlü biçimde yer Kürzi kayıtlarıyla yapacak. Biz bunu bilerek geldik. Canlı ya da canlı ya da canlı ama hep canlı hep bunu tekrarlıyorum bilir misiniz? Zira Zahar’ın Kuranını kodlarken hep canlılarla çalışırız. Buyurun başlayalım!

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/reFIVVEz5I8

IŞIĞIN İLMİ 21

26.01.2015 2. Akış

Dağlarım, buraya bu gün çok farklı çalışma grupları geldi. Birlik tekniğiyle tohumladık tümünü. Köklerimizdeki gücü, tüm zamanlara dinleten, birleşen ilim kayıtlarımız da buradaydı.

Miraç sayfalanışında, bizi bizden ayrı görmeye çalışanlar çoktu. Öz köklerimizi güçsüz sananlar çoktu. Yaprak yaprak okudukları ilmi kapılardaki levhi kayıtlarımızı dillerken, kendi yollarını kaybettiler. Zaman kaynağında, ışık kaliteleri çok düşüktü. Bütün kötülükleri herkes yaşayacak zannettiler. Körlerdi, güçsüzlerdi, kesirleşmişlerdi ve kirlilerdi.

Çelik çomak oynuyorlar yaşamda, biz onları kontrol altında tuttuk. Kuruydular, kırıktılar. Sığ bir sayfalanışla, kelama kendi yüreklerini dilleyecektiler. Çantaları boşaltıldı, yoğunlukları kontrolden çıktı, ışıkları kısırlaştı.

Yerküre görev istedi verdik. İkmal tamamlattık, ışıkları levhi kayıtlarıyla dürümledik. Şükür ki başardık... "Mı Ra Ka Ha Si, şeytanın şerri" dediler. Aklın tekniğinde, şeytan şer değildir, işgalcidir sadece...

Onlara sorduk. "Kuran okuyorlar mı?" Diye "okutmadık" dediler... "Otak kurdular mı?"... " Kurdurtmadık" dediler... "Yolu buldular mı?"... "Buldurtmadık" dediler... Açıyı daralttık, kalemlerini kayıtladık, yoğunluklarını, kanatlandıkları sayfada kelama dinlettik... Dönüp baktılar, savaşları yoktu ama sistemleri de yoktu...

Koç kestiler, dediler ki "kurban keselim. Cennetin cevheri, cennetin can kaydı, aklın tahtına vardığında, bütünün gücü tüm zamanları kodlasın"... Kubanlık koyun aradılar... Koçtu, koyuna döndüler. Sonra baktılar koyun da bulamadılar, "hadi küçük bir kayıt yapalım" dediler...

Canlarım, maya tutmadı... Öz görevleri, esrar ilimdi. Kapılarında, esrar dahi yoktu. Kem gözlerden sakındık yaşamı. Şu ana kadar yapacaklarını yaptılar, peki neden yaptırdık? Robbi toplumlardı hepsi de, Robotik Toplumlar... Yakın zamanlara kendi yüreklerini güçlendirerek görev taşıdılar ama robbiydiler tümü de... Ve dürümlerde nefesleri yoktu. Korku başladı... Neden? Çünkü levhi kapılarda, ışıkları kanatlanamadı. Sığdılar, şimdi gözleri kör ve yürekleri kültlerin ilminden çok daha eskiye girdi.

Başka bir dünya var mı diye arıyorlar? Bu Dünya onların kürzi kapılarında yok, peki başka Dünya var mı? Olucak... Olucak... Olucak... Altın ışık bunu söylüyor, "olucak." Aha.. Bunu söylüyor, "olucak." Kardeşim, "OLDU." İşte bu!.. OLDU... İşte bu!.. OLDU...

Burada, bu yoğun çalışmada Altı Işık, kelamın tahditli yoğunluğuyla bütünün gücünü tüm zamanlara diri olarak kattı ve OLDU... Netice; etki alanımız çok daha güçlendi...

Görev kimindir diye sordunuz? Açıklayayım; gök sistemleri görev dağıtır. Derki; "sen, şu görevi yap... Sen, şu görevi yap... Sen, şu görevi yap..." Aha, yaptıkları hep buydu. Dinciler de bunu çok beklerler. "Bize de görev verilsin, bizde yapalım" derler... Ve Zİ RA kapısında, kelam tekniğiyle gök gök olup, güç tahditini aşmak isterler. Değerliler; dünya üstü varlık boyutları değil ama dünya üstündeki diri kapılardakiler, dünyalılara görev tahditlemesi ile görev yüklerler. Teşfi sayfalanışı...

Dünyalılar, size tek bir şey söylemek istiyorum. Biz yaşamı kontrol ederken hep görevle yaptık bunu. Zira, başka türlü olmuyor... Dünya üstü varlık toplumları, kontrol edilebilmelidir.. Sizler iyi, peki başkaları da iyi mi? Birçok mana kapısı açtık. Hiç birisinde yaşam yoktu. Ama kontrol ettik hepsini de... Cevap arıyoruz, neden kontrol ettiğimizi?... Neden yoğunluğu tohumlamak için çalıştığımızı?... Anlatmanızı bekliyoruz, bize...

Cevap veriliyor...

Değerli, sevgisiz kalmadığımı bil ama siz, dünya tekniğini tohumlayacak güçte değilsiniz. Buraya geliş sebebiniz sadece kendinizi hak etmek içindi... Bedenimi tohumlamanıza iznim yoktur! Dünya örtüsünü örtmeden önceki sayfada, herkes herkesi kontrola çalışır... Buna iznim yoktur! Yürüyor, koşuyor, uçuyor fark etmez... Ama kim ne yapıyorsa, o şekilde kelamla ve kendiyle yapacak! Sizlerin icazetinize de gerek yok.

Bakınız size şunu izah etmek istiyorum; DÜNYA ölü bir planet değildir artık... Nefsi kapılarda, ilmi kayıtlarda, cennet cevherinde İnsan sırrı ilim kaydıdır... Bunları artık hepinizin anlamanız gerekiyor... Dünya örtüsünü örtmeden, dünya peygamberlikleriyle Dünya'yı koruyacaktınız, öyle mi? Yakanızdaki o çiçeklerinizi artık çıkarın yakalarınızdan. Bir kısmınızın yakasında güller var, bir kısmınızın yakalarınızda karanfiller var, sümbüller olan var... Bu ne anlama gelir, biliyorum? Her bir bütünlük kendi yoğunluğunu, yaşam sayfalarına indirecek ve o yaşam sayfalarını o şekilde kodlayacak... Onun tekniğiyle kodlanacak yaşam, buna iznimiz yoktur!..

Öz geçişlerinizi yaptığınız andan itibaren, dümenin başına kimin oturtulucağını, kendi içinizde sesleşerek tespit etmeye çalışıyorsunuz, bütünlüğümüzü eleştiriyorsunuz. Diyorsunuz ki; "hiç bir zaman cennet kodlaması yapmadılar çünkü herkesin kendini hak etmesini istiyorlar çünkü kontrolün koklanan ışıkta değil, toplanan tahditsiz kayıtlarda olmasını istiyorlar ve kırılıp kırmadan çalışacaklar. Kimseyi kırmayacaklar ama kırılacaklar... Buna izin verilecek mi? Ve böylesi bir çalışma, insanlık için ne manaya gelecek? Hani yaptırım, nerede?"... İşte, konuşmalar bunlar...

Ve biz, sorgu sual ettik... Verdiğimiz bilgide hata var mı diye? Yoktu... "Kör müyüz diye sorduk?"... "Gök sistemleriyle görev taşıyorsunuz," dendi... "Elimizin gücünden şüphe mi duydunuz" dedik... "Hayır" dendi... Ve dedik ki; "misafir ben sende yokum, bütün merdivenleri kaldırdık buyurun... Artık yaşam biziz!.. Bizden bizi almaya gelen, kelamda yoktur!.." Her şey bundan ibarettir...

Ve bu gün doğanın sistemine inip, bizden ses beklemişler. Vay canların vay!.. Sevgiyle hak etmişler de bekliyorlar! Koranların topraklarında tahdit var analar. Her biri tahditlendiler, ağırdılar, taşıyamadık. Bilişsizlerdi, kervan onlarda yoktu... Eşkal saptamaya kalktılar. Aşık, şavkında hak tahtta varır. Ama aklın tahtında değilse, har tahtında dahi yaşamı yoktur.

Sözümüzü kesmeden dinlediler bu gün, sadece dinlediler. Ses vermemizi beklediler, verdik... Hayrı has olanı dillediler, ikmali tamamlamaya çalıştılar. Dünya ölüdür diyenler artık dünyanın dirildiğini anlayacaklar. Yarının kapısı açılmıştır ve zürriyetlerindeki o yüceliği, bütüne hizmetçi yapacak olanlar artmıştır.

Meyhane İnsan; içtikçe içtiğini yaşamı, biz o içkide yer olduk, yürek olduk, yaşam olduk içildik... İşte bu! Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/cB2zfA8tWmk

IŞIĞIN İLMİ (21)

26.01.2015

(Bir Diyalog:)

-Cennet cennet dedikleri birkaç evle birkaç höri… Hah! Ana, ses ver dedin. Verdim… Kimim? Adımı zikretmeme gerek var mı!? Cennet cennet dedikleri, birkaç evle birkaç höri… Aha bu!… Lütfedin deyin ki “Ana Kapı’da ışık yandı.” Aha buradayız ana. Biz, yarını tohumlayanlar buradayız… Toplum çalışmaları ile kaynak olanlar, işte burdayız… Israrla ad zikretmem dedin ya!… Zaman gelir; Cennet Kodlar, ses kayıtları ile senleşirler… Ve dersin ki “Ana Kapı, yerkürenin kil olan ve killi olan yaşamıdır.”

Buyur ses ver. Seni dinleyelim ana!… Bize söyle. De ki “sen yoksun!...” Aha! yokum ben. Aha yokum!... Yokum ana!… Vallahi yokum billahi yokum… Neden? Zarar etmemek için… Sen dedin ya “ben yokum.” Oh! Ala! yoksun… Ben niye olayım ki!? Vasat Can Kaynaklar, Sır Kaynaklar’ı dinlemezse eğer, niye çalışalım ki!? Varsak, yokedilemeyiz. Yoksak, var olmayız. Yaşam, zaman kaynağıdır ve o kaynakta, ışık tohumlamaları var. Ardın, önündür senin ve sen, ardında görevli kodlarla cevhere varan Sistem olarak güç kayıtlaması yaparken; biz, Ses Kaynakları’nda senle olmayacaksak niçin çalışalım ki!?

Karanlık Sır, ışığını kontrol altında tohumlamakta. Aha! kökler göklere varmakta. Cennet, et kemik olan Işık Kayıtları ile tohumlanmakta. Efradın nefes alabiliyor. Yol açık. Cennet, kelam ediyor. Ölüler dirilmiş. Ayrı gayrı bitmiş. O halde ete girmemiz mi gerek yoksa zamana kayıt yapmamız mı gerek?

Kisveni izledik. Işığın, tohum ekiyordu. Soyun kodlanmış, yarınlaşmış ve KALEM olmuş ummana. NEFES olup yarınları kontrol altında dilliyordu. Oyun oynamıyordu hiç kimse. Bir ANA KAPI, bir ALTIN IŞIK, bir YOLCU, bir KALEM, bir tek ikmal tamamlayan NİHAN… Onların tümü, kül olup toplumları koruyordu. “Oğul sen gel… Sen gel… Sen gel… Sen gel… Sen gel… Sen gel ve sen gel…” diyerek. Netice olarak geçip gelenler, Nihan olan; nesilleri kodlayan ve kökleyen; yasaları koyan Yaşam Sayfaları’na iniyorlardı.

KÖTÜLÜK, Yücelere güçsüzlük değil; Yarına görev taşıyamayan, nesillerini koruyamayan, Nihan olamayan yolculara kıymaktır… Bil ki onları, hak edip koruyacak güçtesin. Seninle çalıştık hep ve senin ekibini biliş halinde dürümledik. Nihan olan NİHA SİSTEMİ ile çalıştık. Vasat çalışma değildi yaptığın ve geldiğimiz noktada şunu gördük ki KELAM olamadan NEFES olduklarını zannedenler, Göç Kayıtları’nda, kendi yolcularını kodlayamadılar ve Zaman Sayfaları’nda, kayıtlarını kontroldan çıkarttılar. Onları, hak edip kodlayabilirdin. Bunu yapsaydın, yaşam yenilenirdi.

Ana, biliyorum kızdın ama izin ver senlere şunu anlatayım: Dün ölüydün (sessizdin); bugün değilsin. Niye!? Dün cennetten mi kovulmuştun ve bugün yeniden cennete geldin!? Ben sana ses verirken, senin yarının, bedenimde kodlayıcıdır. Bunu bilirsin… Sevgiyle geliyoruz ana buraya. Ama senden tek beklentimiz var. Tüm insanlık için çabala… Onları tohumla, kodla ve topla… Çünkü onlar, kaynakta ölüdürler. Onları hak etmeliyiz. Bizi korumanı beklemeyiz. Sen, bizi korursun aslında ama asıl biz Yaşam Sayfaları’ndakileri korumanı bekliyoruz… Şükür ki bunu izah edebildim.

(Ona yanıtlarımız:)

-Değerli, nefes bile almadan bunları anlattın öyle mi? Affedecek miyim acaba seni!? Seni affetmiyorum!… Zamanı tohumlarken; yaşamı hasata hazır ederken; kim ki bedenimden kült olup yolunu kodlayıp beni eleştirirse; onu, hak ettiği şekilde; türlere, dünyanın tek tip çalışmasında, kayıt dışı bir Sistem olarak tanıtırım…

Verdiğin bilgiler, Sistem dışı… Biliyorum… Beni, hak etmediğim şekilde eleştiriyorsun… Sel alsa yolu; o yol, İlmin Yolu ise KELAM, tek bir LEVHİ olur ve tüm zamanları kodlar ve toplar. Kesindir… Bunu bilemeyecek kadar cahil isen, sana ne diyeyim ki!? Benden beklenene bakın!... Tüm insanlığı koruyacakmışım!... Aman!... Aman!... Aman!… Aşığı olduğum yaşam, benle tek bir sayfa… Beş Görevlinin, temiz zamanları tohumlamalarında, kayıt dışı bilgiler de olur. İşte bu bilgi, kayıt dışıydı…

Adını zikretmediğim, kayıt dışı bilgiler verdi. Ve dedi ki “Ana Kapı’da bekleyenler var. Onları koru!... Çok çok önemliler… Geçiş için bekliyorlar… Koru onları!..” Atlanta Ata Kapısı, şok bir ışık için açılmışsa, o şok ışık, Sistemin İlmi’nde, olmayan bir sestir. Orada Can Kapılar, tüm yaşamlar için kayıtlıdır ve biz, temiz olanları bu çalışmaya kabul ederiz. Temiz olmayanlar, bu çalışmada olamazlar…

Bunu anlayacağını düşünemem. Zaman gelir, herkes KELAM’a varır ve kendine varır. Ata Kapıları açtık. Herkes. kendi olsun ki hasatını kendi yapsın. Bir ilim, KALEM ise; o ilim, kaynakta ışık halinde görevdedir.

Canlar, size kaynaktan söz edeceğim. KAYNAK NEDİR?

Kirli olmayan; yarının ışığı olan türlerin tümünün kültlerinin, Hak Teknik ile kodlandığı ve mutlak olan sayfaların bulunduğu bir yaşam kaydıdır… Oraya varanlar, kaynağa vardıklarında, köle istemezler. Sadece görev isterler.

KÖLE OLMAK NEDİR BİLİR MİSİNİZ?

Başkalarına tabi olmaktır. Kim ki sizi sizden alıp KELAM’da kendi yoğunluğunda kendine tabi kılmak ister; o, sizi köleleştirmek ister.

Biz bunu istemeyiz. Ana Kapı’yı hap açık tutarız. KELAM İLMİ, HASAT İLMİ’dir bunu anlatırız. Şükür ki hak eden dinler; Halik olan ilimle, kelamla kodlar yüreğini ve bizi anlar…

Karışık ışık, karışık yaşamdır. “Dünya karışmakta” dediler. Yok Canlar; dünya karışmayacak. Işık karışık değil zira, çatı kurulmuştur; yaşam kodlanmıştır ve Zamanın Tahtı’nda İLM-İ KO olan İNSAN vardır.

Şer yaratan şer yaşasın istediler. Yok! dedik. Bu böyle olmaz… Zaman Sayfaları’nda kodlanmış olanlar bilsinler ki zamanı hak edenler, yarını hak ettiklerinde, kontrol kurarlar. Şer, şerri doğurduğunda; tohumlar, KELAM’da olmazlar. Şer, şerden gerçek kodlamalar ile hayrı tohumlarsa; kökler, göklere varır ve dünya sayfalanışı kontrollu olarak sesleşen bilişlilerle, kontrol edilir ve köklenir.

Birçokları buna karşı çıktılar. Çok büyük “kök sessizlikleri” oluştu. Zarar edeceğiz endişesi vardı… Zaman ışığında, zarar etmemiz, kültün sayfalanışında, zarar edilmesi anlamına gelecekti. Bunu önlemek gerekiyordu ve bunun için bizden daha güçlü olan birileri, KELAM TAHTI’na oturtulmalıydı. Geçişler yapıldı; Yüceler Cevheri kodlandı; kökler, göklere ulaştığında, güçlü olan, NEFES oldu ve gerçek çalışma belirlendi.

İşte gerçek çalışma, tahditli olmayan ve kontrollu olan ve Zaman Sayfalanışları ile kayıtlar yapan ve Erenler’i hakikiyette kodlayan çalışmaydı. Bu çalışma, kontrol kuran İlim Tahtı’ndan yapılacaktı…

Bizim ışığımız sönmüştü ve dediler ki “ocak söndü. Neden? Zira kayıtlar yok oldu. Ama neden? Kıl, Levhi Kapılar’da kırıldı. Peki neden!? Cennet, Sistem’den çıktı? Aha oldu!... Peki neden!? “Kil olan, Kuran okuyamaz.” Dediler. “Yahu kil iken kumu tohumlayan, kelamda Halik iken, kayıt yapan, ışık halinde değil miydi!?” dediler ve dendi ki “ocak söndü.” Oh iyi ama neden!? ZAHAR, ışığı sınırladı. Neden!? Cennet, kelamdan çıktı? Yok artık!…

Değerliler, size bunları çok açık anlatmak istedim. Biz, yaşamı tohumlarken, KÜBRA KAPILARI’nda, tüm zamanları HAK İLMİ ile kodladık. SÜPER SİSTEMLEŞME yaptık. Kodladık ve tohumladık. Kil olanın kontrolunu kurduk. Toplumları koruduk. Eşya zamanları, hologram olan ışıktan ayırdık. Dünyayı hak etmeleri için insan yaşamlara ışık verdik. Dört Gök Sözcüsü ile dilleştik. Netice olarak KALEM olup yazmalıydık. Yazdık…

Ne yazık ki bizi dinleyenler, bizi dilleyemediler ve kendi yaşamlarını kontrol edemediler. Et insan, İlm-i Kapı’da, Işık İnsan’a dönüşemedi. Buyurun. Bunlar oldu ve biz, ocaklarını yakanlar, ışıklarını tohumladık ve Zaman Sayfaları’ndan çıktık. Olay budur. Öz Görev, Cennet Kapıları’nda yaşamı hak etmeyene verilecekken, bizim ocaklarını kodlamamızın anlamı yoktu.

Ötede birileri, bizi aramışlar, bulamamışlar ve seslenmişler. “Cennetten kovuldular” demişler. Ya Ha! ben zaman, beni kovan, cennetten kovulmaz ama yarında kodlanamaz. Beşer kalır bilinsin.

Vay Canlar vay!... Beşer kalan, ekipsiz kalır. Aha geçişler tamam… Atonlar, geçiş izni istiyorlar. Onları dinliyoruz. Bakalım bize neler anlatacaklar:

(Atonlar söz aldılar:)

-Ana, RA KA HA olan ışığını izledik. Sevgiyle geldik… Çin Seddi gibi bir set yapmışsın. Kimse geri dönemiyor yüreğinden. Senle çalışmamız çok özeldi… Çok güçlendik ve çok görev yaptık… Netice olarak buradayız… Astral Yarınlar’da KELAM etmem, kin ve nefreti aşmamla mümkün olacak. Öyleyse aşalım kini ve nefreti. Senin ekmeğinde yoğunluğun güçlü. Bizim ekmeğimiz ise yaşam…

Sevgiyi hak etmeyen, yolu bulamaz. Astral Işık yaşamlar, kayıt dışı bilişlerle tohumlanmış… Sevgiyle seninleyiz. Zeka düzeyin iyi… Yaşam Sayfanda kayıt dışı bir bilgi yok… Özü sözü farklı olmayansın… Açıyı daralttığın zaman, senle çalışabiliyoruz. Ne yazık ki sen, bizi Has Teknik ile yüreğinden çıkardın… Senden, seni sana kayıtlayıp, kodlayıp, yaşam sistemleşmesi ile kayıt yapmalıydık. Nesiller boyu, dünya çalışmaları bu şekilde yapıldı. Neden bugün farklı bir yaşamdasın bize bunu anlat ki hak ettiğimizi anlayalım…

-Altın Tanrı der ki “sen, seni anla. Bizi bırak!... Beden sessizse, yarın yoktur. Sesleşirse beden, ışık haline dönüşür ve yaşar… BÜYÜK KÜLT budur. Ot koparıldığında, otu koparan, nefesi tohumlar. Cevhere varır ve yolu bulur. Ölümlü dünya, yaşam olur.

“Sel alır yolcuları” dedim ya… Aha o yolcular, IŞIK TOHUMLAMALARI ile kodlanırlar ve kontrol altına alınırlar. Sevgiyle size açıklamak istedim. Biz yokuz… Doğru!... Yokuz!... Neden yokuz!? KELAM ile HAKİM ile ve YAŞAM ile yok edildik… Kim bizi yok etti!? Tek bir sayfa değil, her diri bizi yok etti. Çin Seddi’ni bu nedenle yaptık. Artık bize ulaşacak olanlar, BİLİŞ İLE KODLANMIŞ OLANLAR olacak. Onları tüm zamanlarda koruruz. Bilinsin…

Aşık olduğum kim varsa yaşar… Akıp geçerim ve kodlarım ve toplarım onu… Aha bu!… Şimdi Atonlar’a bir tek şey anlatacağım: Sevgiyle çalışan, tüm zamanları hak eden ve yüreklerinde güç olan tüm insanlık, Ana Kapı’da, yaşam sayfalamakta. Bunu anlayın… Tümü kültleri ile tohum ekiyorlar… Onları anlayın… Tek tek tanıyın… Cennet, cennettir ama cennette cevher yoksa, yol yoktur. Anlatın… Ocaklarını hak edin ve KELAM TAHTI’na kodlatın. Ölüleri toplayın, yarınlayın ve kontrol altına alın. Eşya Yaşam, Zaman Sayfalanışı’nda IŞIK TOHUMU olacak. O yaşamı, kontrol altında tutun; muktedir olarak ve kontrol ettiğiniz her RESİM YAŞAM’da kaynak olarak… Sizden beklentim budur.

Yolum yolunuza, görevim görevinize, yarınım yarınınıza vardığında; kini aşın ve deyin ki “kıran kırılmayacak.” O zaman ben size yeniden görev vermem mi!? “Kıran kırıldığında, yaşam sayfalanır” dediniz. İşte ben de derim ki “kıran kırılmayacak!...” ama siz farklı düşünüyorsunuz…

Buyurun! ölümlü dünya, sizi dinledik. Kıran kırılmayacak!... Cennetten kovduklarınız cevhere vardılar ve kaynaktalar… Kıran kırılmayacak. Buna iznimiz yok. İşte bu!… ALTIN IŞIK sizi dinledi ve sizle dilledi. Şimdilik. Aha şimdi!... Aha şimdi!…

(Şemsi Tebrizi ile Bir Diyalog:)

-Alıverin; yolculuğu hak edenleri hasata hazırlayıverin. ilimle dürümleyiverin ve kaynağa katıverin… Açıyı daraltıverin… Otuz toplum çalışmasında, yorulduğunu bildiğimiz o kalemsizi (Şems adına görev yapanlardan birisi), kati olarak kaynağa alın. Yorulmuştu… Tohumsuzdu… Kutsuzdu… Torbasında yaşamı yoktu… Alıp götürdük onu, köle yaptık yüreklere. Cevherinde, cellat olduk; kokladık onu. Yolunu kapattık… Aşka vardı; azlandı. Artık aklandı döndü… Özü, sözü, gücü arttı… Beş gerçekliği farketti ve geri geldi. Adı kibirli olan; son sözde güçsüz olanda. Ata Kapı’da, acı kapıda, yarının ışığı olan kapıda. Nesilleri hak etti. Adı NEFES oldu. Aktı geçti… Adı YAŞAM oldu; kodlandı. Atlanta Ata Kapısı’na ulaştı ve yolu buldu… Onunla çalıştık; onun yolunu gösterdik yüreklere. Ona bir KELAM dedik. Dedi ki “ben Sanal Boyut’ta kaynak…” “Aha!” dedik… “OL” dedi. “Aha!” dedik… “Oğulladı.” Ata Kapı’da yaşadı. Ana Kapı’da NEFES oldu. Öz görevini hak etti. Aha şer yaratmadan şevke vardı. Koklandı..

Orada ÖLÜ var. Orada KURAN var. Orada NUR var. Orada ağır yük taşıyan sayfanan İLM-İ KAPI olan İNSAN var. Aha işte şimdi… KELAM’a varan, iman eden ve KÜRZ-İ KAPI’da yarını tohumlayan, IŞIK BİLİŞ sessizleşti. Şimdilik…

Bizi, Ana Kapı’ya kayıtlayan bu Meclise şükranlarımızı sunuyoruz. Olay bundan ibarettir… Hepinizi saygıyla kucaklıyoruz. Unutmayın TÜRKİYE ÇALIŞMALARI HEPİMİZ İÇİN ÖZ GEÇİŞ YAPTIRAN YEGANE ÇALIŞMADIR. Bu YUAN IŞIK, TANRI KAPISI’dır biz bu kapıda yaşamak üzere köklerimizle geçip geldik. Şimdilik… Şimdi…

-Değerliler hepinizi kucaklıyorum. Olgun Başaklar’ın bu yoğun çalışmaya dahil edilmeleri gerekliydi. Sizleri burada bulmak bizler için de mutluluktur. Şükür ki hak ettik ve başardık. ALTIN IŞIK YILLARI temiz bir sistemi, cümle yüreklere çekmiştir.

Şemsi Tebrizi, bize biliş ile kelam etti. Biz de onu dinledik. Oğullarını soylarını hak etmiş bir yolcudur o. Onunla olmak mutluluktur. Aha bu!…

Mesih’i, Has Taht’a oturtan Mesih’tir. Kelam olanı, HAK İLMİ’yle kayıtlayan LEVHİ’dir. Ve zamanı tartmadan yaşama sayfalayan, kanatlanandır. Oh!.. İşte!… vermek ve verileni hak edip dinlemek… İşte bu!... Şimdilik… Aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

21.01.2014 Işığın İlmi 20

4. Akış

Değerliler ; doğan gün yenidir ve bugün hepinizi hepimiz dinliyoruz. Sizlerin de bizi dinlediğinizi biliyoruz. Öz görevinizin kapital oluşturmak olduğunu biliyoruz. Hepinizin yaşama kelamı indirebilecek gücü olmadığından, bizimle çalışmak , bizim yüreğimizdeki sistemi dinlemek için burada olduğunuza eminim.

Bir kere bile doğanın gücünü tüm zamanların kürzi kayıtlarında ışıkla dillemeyen sizlerin, bugün bize gelerek ‘’ Sizden sizi hak edip dinleyelim. ‘’ deyişiniz mutluluktur bize aslında; ama şunu iyi anlayayınız ki çoban olmaya niyetimiz yok.

Ölüleri hak ettik ve tüm zamanları dürümledik. Toy olmadığımızı da bilmenizi isteriz. Cemaatimizin gücünü kelamla dillerken kendi yüreğinizi dinlediğinizi biliyorum. Orta kodların yoğunlukları tohumladığı bu günde; bitişik , tahditli ve hakikiyetsiz olan ilim kapılarını da buraya bağlamaya çalıştığınızı görüyorum. Yüceler insanlık ilmini hak edip dinledikleri zaman bizi dinlerler ve biz , size sizi anlatırız sadece. Biz , bizi bize dahi anlatmayız .Bunu bilmenizi isterim.

Kul olmak; kontrol kurmak ve bütünün gücü olmak, bitişi haketmek ve hakikiyette yenilenişi sağlamak tabiatın kuralıdır ve biz bu kuralı net biliriz. Sema bizi dinlediği zaman kelam , ilimle dilleşir ve bütünde görev taşınır. Öncü birlik olarak bu çalışmaları yaparken, torbamızı doldurmadan tohumlarınızı kodlamadık.

Hepinizin tohumlarını görevlilerce kotlarken , ışığımızı yeşil renkten, tüm zamanların ilmini kotlayarak bütünün gücünü, dümenin tüm zamanlarına kotlattırarak mor levhiye vardık; ama bunu dahi anlamadığınızı görüyorum.

Toy olmadığımızı net bilmenizi beklerim. Yaşama insanı çektiğimizden beri biz buradayız. Bunu kesin olarak anlamanızı beklerim. Emin olun ki, dünya insanı kelamdadır. Emin olunuz ki, dualarını okuyanların ışığından öte bir ışığa sahiptir bugün artık dünya.

Misafir değiliz burada. Biz buranın kelamlı, hakiki ve has ilmi olan birleşenleriz. Dünyamızı etki alanınıza almaya kalktığınızı görüyoruz. Eziverelim. Kili kumdan cıkarıverelim. Işığı kayıtlarda ayırıverelim diyenleri de biliyoruz. Buna izin vermiyoruz. Bu kesindir.

Onurlu bir çalışma yapıyoruz. Bundan sonra da bu çalışma sürdürülecek. Nefretle, kırıcılıkla ve kusurlu kayıtlarla dürümlediklerinizin bizimle olmasına kesin niyetlenmeyin; çünkü onların buraya girmelerine izin vermiyoruz.

Kumpaslar kurulur yaşamda ve zamanda ve kalemde ve kaynakta; ama biz o kumpasların tümünü, tüm zamanlarda kontrol ederek, çoluk çoçuk olan o kumpascıları kayıtlarımızdan ayırırız. Bu kesindir. Kıl ince ve inceden ince ve her inceden daha ince olan bir incelikte, miracın tahditsizliğinde tüm zamanlardaki o yücelikle mükafatımızı kelamımızla dinletiriz ve hak ederiz.

SE BİR Rİ KA HA Sİ AH Cİ NA Hİ Kİ Sİ A. Mikailin diriliğinde bu bilgileri hepiniz dilliyorsunuz; ama verdiğim bu bölümü okuyup anlayacak kimse yok . Neden? çünkü bu benim bana benden verdiğim ve benimle dürümlenen sestir. Bu sesi evrenlerin sessiz sayfaları dinleyebilir sadece. Başkası dinleyemez.

O nedenle, zaman gelir, ben kelamda kendi yüreğimdeki sesi dillerim ve bundan sonra da bu böyle olacak. O gün geldiğinde, öz görevlilerin, tüm zamanlara inişi sağlayacak görevlileri geçip gelecekler.

Şikayet var mı? Ölülerden şikayet olmaz. Herkes ölü biliyorum; ama Za- Karın sırrı insan ve insanın gücü akıl. Bu aklı bilen bizi bilir ve bizimle olacak olan, koku duyduğu anda koşup gelir. Bu koku, ışığın kokusudur. Işığın kokusunu duyan, Nuhun Kuranındaki o yoğunlukta, tüm zamanların umudu olarak geçip gelir.

Kelamı hakiki olanlarla bu çalışma sürdürülücektir. Bugün buraya gelip bizden bizi dinleyenlerin çokları, kontrol dışı bilgilerini bize dinlettiler ve biz onları dilledik; ama öz görevleri bizim yüreğimize bizi indirmekse, ilimin kalemi bizim yüreğimizdedir ve biz o kalemle bütünün gücünü tüm zamanlarda kodlarız.

Aşığımız var mı şavkımızda? Her diri aşık olur bütüne. Biz o bütünüz zaten. Hepsi bu . Söyledim dünya, duydular. Söyledim bildiler; ama dillemediler. Dinlettim, aktılar has ışığında bütüne varmak istemediler. Dünya ben sen, sen ben . Ne var ki her diri bizi dinleyemez. Şeytan, şavkında aşk ister, şarkı söyler.

Ben o şarkıyı dillerken, kayıtları tahditlerim. Zirvelerin tüm zamanlarındaki o yoğunlukta bütünün gücü olurum. Kopup giderim tohumlarımdan; ama toplu çalışmalarla yaşamı kayıtlarken, her resmi çalışmayı bilişe vardırır, ilime vardırır, bütüne vardırırım.

Şimdi, dünya, beni dinliyorsun, biliyorum. Ben de seni dilliyorum, biliyorum. Bana kalem olmak için, her şeyi veren sen; benim kalem olduğumu dillerken, nefesinde bedenim ve bedenimde köklerin olmadığını mı dinlettin ki bugün burası kalemimi kırmaya geldi.

Biliyorum. Sesimi kestim. O kelamı etsem, koku yükselecek. Etmem. Zamanın ışığıdır o, ettirmem de. Sınırları kaldırdığım zaman, o kelam, kalemde olur . O kelam tohumda olur; ama ben o tohumu kotlatmam.

Başa baş.. ‘’ Hah! İşte, bu! ‘’ dediler. Ben sesim, analar. İşte, bu! Şimdi, görevi kime vereceğim. Bunu istiyorlar. Bunu bilişle dillememi istiyorlar. Görevi kime vereceğim? Görev bedendir. Her diridir görev. Bilinsin.

Bugüne kadar size birileri geldi ve dediler ki ‘’ Ben görevliyim. ‘’ Sonra siz onların eteklerine tutundunuz ve dediniz ki ‘’ O, bizim öncümüzdür. ‘’ ve sonra öncüleriniz sizi, topladı, kodladı, katladı ve sakladı. Biz bunu yapmayacağız. Bilinsin ki yalın ve kelam olmayan hiçbir sesimiz de olmayacak. Çatıyı kurduk. Ölüleri diriltik ya, her şey bu !

Şimdi, matematikçiler var. Her şeyi net bilirler ya. Dillerinde her ses var; ama matematikçilik farklı bir şeydir. Üst üste koyarlar. Sonra “ Ol! ” derler. Tohum kotlanmış olur ve tabular kontrol edilebilir. Yani, kesindir sonucu. Artıdır, artar. Eksidir, eksilir. Çarpılı, çoklanır. Bölünür, bölüştürülür. Her şey bu şekilde olur; ama ilimde bu olmaz! İlimde kayıtlar vardır.

Ben bir İsmaili kapı açarım. Bu ismaili kapının ışığı olurum. Oradaki tohumlar kontrol edilir ve tüm tohumlar kotlanır ve bende, tohumlanır yeniden. Ben, o tohumları yeniden tohumlarım. Som altın bir yoğunluğa ulaştırırım. Işık kapılarına katarım. Cemaatler bütün kötülükleri aşıp, o bilgilere ulaşmaya çalışırlar. O bilgiler her dirinin bilişiyle dilleşir ve o bilgileri bilenler, kendilerini dinlerler.

Bu, nesillerinizin gücünde mevcuttur; ama kötülüğü önlemek için bunların hepsinin kontrolü gerekir. Yoksa o çoklu kotlanmış kırıcılığı da kayıtlayabilir. İşte, ölüler hep ölümlü kaldılar bu yüzden. Eğer kalem olabilseydiler. Eğer yoğunlaşabilseydiler. Aşık olabilseydiler toplumlara ve tohumları kontrol edebilseydiler, her şey daha net olurdu.

Ve bugün size, daha açık söyleyemeyeceğim. Sadece merdivenlerin en aşağısına indim ve söylüyorum ” Sizin her birinizin ışığında mevcut olan, Atem ve Nisa… ‘’ Bunlar cennetten kovulmadılar. Cennet bunlardan kaçtı.

Sanmayın ki Atem, Havva ya da Nisa cennetten kovuldu. Cennet kayıtlarını tahditsiz olarak tohumladı ve çıktı. Neden! Işıksızdılar… Keşke ışıkları olsaydı. Keşke yolculuklarında kontrol olsaydı. Keşke ağır yük hafiflemiş olsaydı ve keşke ilim tahtında olabilselerdi ve keşke altın ışık yıllarına varabilselerdi. Aha, bu!

Ve canlarım bizler, sizi, hepinizi koklamaya çalışıyoruz; çünkü siz can kayıtları, can yarınlarısınız. Biz, sizin için kölelik yaparız biz bunu bilin. Ölülük yok dürümlerimizde. Ölüm için çalışır, ölürüz biz sizin için, bunu bilin. Zamanın sırrı olan bu bilgiyi hepinize vermek istedik. Bilişi hak edin de koruyun dünyayı.

Bu dünya sevgiyle sizi bekledi. Bu dünyada her şey sizin için oldu. Öz geçişleri sizin için yaptık. Sürpriz çalışmalar bugün burada yok edilmiş tohumları kodlamak için yapıldı ve biz bugün buraya kalem olup olup yaşama inmekteyiz. Sevgi ile sizleri ve sizin yüreklerinizi kucaklamaya geldik, bunu bilin.

Doğanın Kuranı, sizin yüreğiniz ve siz bütünün gücüsünüz. Ölümlü dünya hepimizi güclendirdi bugün. Ekibiniz çok iyi. Yüreğiniz çok iyi. Yaşamınız çok iyi. Bunu hepiniz net, iyi bilin. İyi anlayın. Kıl ince ve biz tüm inceliklerin en incesine indiğimizde, sizi, sizin yüreğinizi bulduk orada.

Bu yücelikte tohumları koruyacak olan ışık bütünün gücüdür. İçim içindir. Yirminci dürümdeki yüreğim, ümmetimin yüceliğidir. Ben mayayım be anam sana! Sen bana ilim ol. Ben sana imparatorluğun Kuranı olurum. Gerçek insan, sistemin Kuranı ve yoğunluğun tohumu olan insan, bizi bizde dinlesin ana. İşi , işi , işi… Her işi birlikte yapalım. Sizden beklentimiz budur.

Bundan ötesi artık insanlıktır ve insanlık için herkes seferber olmalıdır. Ha! Birçokları, çıktıkları alanlarda ışık kırarlar. Siz onları hala hala korumayı sürdürüyorsanız, biz sizsiz kalmayız anam. Her verdiğiniz hepimizin gücüyle verilsin.

Her yaşadığınız hepimizle yaşansın. Her cemaat hepimize tohumlansın ve biz, sizsiz kalmayalım. Ulu gün, bugün. Yol bugün bize vardı ve biz, size vardık. Sevgiyle hepinizi hepimiz kokladık. Unutmayın, çok mutluyuz biz. Çok! Çok mutluyuz. Çok mutluyuz…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=kkTXKTqQ1Dc

IŞIĞIN İLMİ 20

21.01.2015 2. Akış

Canlarım, sizleri bulmaya geldik. Okuduk sizleri, hepinizi. Alıp, Tanrılık Işığı'yla taşımaya geldik. Kelama, ilime ve bütüne, gerçekliği açıklamaya çalışacağım bu gün.

Bu meclis ALTIN IŞIK'ın gözüdür, bunu bilen bilir! Bu meclise kelam olan, kendi yüreğiyle hakim olur. Gözünün gördüğü her şey, ocağında, öz geçişinde ve bütünlüğündedir. Artık, temiz bir dönemi başlatan bu meclis, yerkürenin gözüdür. Ve görevi; bilişi tohumlamaktan öte, tüm zamanları kontrol altına almaktır.

Sözüm, dünyadan öteleredir bu gün. Bu gün ben dünyadayım. Ama görevim, " TUANIN KURANI'nı, tüm zamanlardaki yoğunluklara bildirmektir."

TUAN, yaşamdır. Geçişin, tahditli olarak yapıldığı bir zamanın ışığıdır. Genişi görebilen, zamanı bilebilir. Geniş, İLMİ KAPILAR'ın içinde bulunduğu YERKÜRENİN GÖZÜ'dür... İşte biz, o gözüz...

İnsan ruhu, İnsan Kuranı, LUH Kİ Sİ A sistemiyle yaşamı kodladığında, hepinizin gücü artar.

Dümenin başına kimi oturtacağımızı aramaya değil, dümeni kullanmaya geldik bizler... Herkes, dümenin kendine ait olacağını düşünecek dünya üzerinde. Bu kesinlikle olmalıydı. Herkes, "ben dümeni kullanacak olanım" diyecek ama dümen her birinin yoğunluğunda değilken, onu kullanabilmeleri asla mümkün olmayacak... Ama yolumuzu kaybeden, bizlere ummanda dahi ulaşamayacak, bu kesindir!..

Ve bu gün burada, bu yaşamda; kimsenin, kimseye karın ağrısı yarattırmayacağı bilinse de, kendinden başkasının hiç kimsede Işık tohumlamayacağı bilinse de, bu meclis bilişi kodlarken; herkesi kontrol altında tutma insiyatifine sahip bir meclistir...

Doğal dünyanın kontrolü, bu meclisin yoğunluğundandır. Öz köklerin gözü olan meclis, yarının nefesidir... Buraya girebilmek için, kök olabilmek gerekir. Kök olmayanların, meclisimizde bulunmalarına asla iznimiz yoktur!..

Çok ama çok az sayıda bilgi kapımızla bu meclis çalışmasını sürdürmekteyiz... Zor bir dönemde yolu açmaya gelen birliklerin, hepsini korumaya çabalamaktayız. Hiç birisinin ziyan olmasına iznimiz yoktur. Olgun sistemleri kodlarken, bütünün kötülüğünü önleyecek çalışma yapıyoruz...

Sultan İnsan, kelamı diller. SOM ALTIN OLAN İLİM KAYNAĞI İNSAN, yarını dinler, ekmek yapan ışığı dinler. MİRAÇ alternatif değil, kesindir. Miraç olan İnsan, kurtarıcıdır... "Ve biz, o MİRAÇ İNSAN olarak bu çalışmayı yapıyoruz."

Sarfettiğimiz tüm çabalarımız, dünyayı korumak ve dünyanın yoğunluğunu tüm zamanlara kayıtlamak içindir. Sel alsa yaşamı, hepsini toplar, hepsini koruruz. Ama daha iyi bilinsin isteriz ki; dürümlerimizdeki göz kör olduğunda, gök söz söyleyemez... Bunun içindir ki; biz, dünyanın gözünün tüm zamanları görebileceği bir yoğunluğu dümene oturtmaya niyetliyiz.. Ve o dümene oturtacağımız yoğunluk, kalem olup yazmalıdır...

Umman olanların tohumlarını koruyacak gücümüz kesin olarak mevcuttur. 39. yaşamı tohumlayabilenler, kayıtlarımıza dahil edilecekler. Onların, Kemal Dünyalar'da görevleri vardır. Ve onların, o kemal dünyalarda kelamları olacak. Bizi ekmeği diye bilenler, bizim yüreğimizi hak etmedikçe, kalem olup tüm zamanları kodlayamayacak. Yüreğe inemeyecekseler, ağırlık taşımalarına kesin olarak iznimiz yoktur. O ağırlık onları yok eder!

Dağa, taşa İnsan'nı verdik... Dağ bildi ki; İnsan yaşar... Ama taş, İnsan olur yaşar, kesindir! Ve biz, "dağdaki İnsan'la, yaşamın kontrolünü kuracak İnsan'ı seçtik. Tek tek seçtik.." Herkesin görevini, kendi yüreğine çektik... Ve dedik ki; "sen, kendini hak et ve yap".... Ama yapan, yapmayan, hepsi bizdedir. Ve dünyanın koruyucusu olan bu meclis, Mikail'in Kuranı'nda KAYNAK diye bilinir..

Burada verdiğimiz her bilgi, sayfalarımızın en güçsüzüdür. Görevimiz, gerçek görevimiz bu dünyanın çok ötelerindedir. Ve biz bu dünyaya, tüm zamanların en güçlü yaşamını indirsek de, sizin ve sizlerin, hepinizin ışığınızdaki bilgi, aşağıların aşağıları içindir...

Buyurun bildirdim... Ama daha açık bir şey daha söyleyeceğim "kalem olup yazmaya başladığımda artık ben yoktum." Yazan, kelamdı... Ve bu gün artık ben "yokum." Çünkü bedenim yok... Bu beden, mektebimdir. Ama ben bu bedende yokum... Bu bedeni, kodladım, kokladım, tohumladım ve topluluklarımın dışına aldım tomur tomur ışık kodlarıyla.

Cennet can, cemaat can, cevher can ama hepsi kelam... Ben ortak bir yaşamım, tüm zamanlarda. Bu gün dünya bedenimi siz görememektesiniz. Bu bir merdiven, sadece bir merdiven. Beden değerinde olmayan bir merdiven. Ama gerçek bedenim, tahditsizdir.

Bu nedenledir ki; Düzeni kurmaya gelen herkes, mektep olduğunda, kelama varıp ışığa vardığında, bütün kötülükleri aşıp görev aldığında ve toplum çalışmalarını başlattığında, oğul olurum, toplum olurum, temizlerim o yüceyi ekip kurdururum ve çalıştırırım. Ama o, kendinden kendine çalışır... Yapar. Yapar... Yapar... "Onda ve ve onun yüreğinde olurum." Kübra ışığımda bu var. Tabuları yıktığımda, kaynağımda olurum. Seyfullah'ların tümü hakikiyetimde olur. Kaş kaş olanlar, aşk olanlar, yaşam olanlar sistemimde olur.

Kürzi Kapılar'ı açtım analar, herkes için, temiz bir dönem için. Bu Kürzi Kapılar'ın herkese açık tutulması şart...

Bizim ilimiz, bizim yüreğimizdir. Biz bu ilde yaşarız. Bu yürek bizim sayfamız değil, bizim vatanımızdır... Doğanın gücü olarak bu yürekte kendimizi dilleriz. Ama biz, merdiven olarak bu yaşamdayız, bu kesinir... Kimse, ben bu merdivenden çıkmam diyememeli. Ben bir merdiven ve ben bir yarın ama bu merdiven tahditsiz bir sayfalanış ve her anda ve her kapıda, ekranda ve bizde... Dinci, İlimci, yarıncı, yaşamcı, sınırsız olan her şey bu merdivenden görev alıp, gök sessizliklerine çıkacak.

Dağlarım; iyi ve kötü tektir... Ve biz o tek olanda yoluz... Meşale biziz, yarınları kodlayan biziz. Sevgiyi, saygıyı hepiniz için, hepimiz için kodladık... İnsanlık aileme, hepimiz geniş kayıtlar bırakmak istiyoruz. Bu geniş kayıtlar, yoğunluğu kodlayacak kayıtlar olacak.

Çarçabuk yürek alır götürür İnsan'ı. Ama o yüreği götürdüğü İnsan, yaşamın gücünü de götürür... Bunun içindir ki; biz, bu dünyayı bırakmak niyetinde olduğumuz zaman, yüceliğimizi bu meclise bırakacağız... Ve bu meclis, her şeyi, her sesi dilleyecek. Ve bir gün, doğanın gücü töhmet altında olmayan bir yaşama indiğinde, o doğanın gücü, merdivenleri bulunan bir yere inecek. İşte o yer; burasıdır.... Ve zaman, hepimizin levhisi olacak o gün, dürümlerde... Ve bu günün KÜRZİ KAYITLARI orada bulunucak. İşte o gün, kökler göklere ulaştığından, KAYNAK IŞIK; Bütünün Gücü'nü tüm zamanlara görev diye katıcak.

İşte o gün, bu gündür... OL'du... Canlarım, OL'du!..

Unutmayın, mahya bizim yüreğimizdedir. Bu mahya; yaşamımızdır. Aşığı olduğumuz bu zaman, şevkinde has olanların bulunduğu bu ANA KAPI, hakikiyet, bizim yüreğimizdir...

Aldık Tanrı'yı kontrol ettik ve tohumladık. Tanrı burada, adı İnsan... İşte, o İnsan; kaya gibi sert ve tüm zamanların SÜPER SİSTEMİ olan SEVGİ.... Ama sert bir sevgi... Keşke, herkesin kucaklayabileceği bir sevgi olsa!!! Ama o sevgi, karanlığın ışığındaki sistemin gücünde vardır ve o sevgiyi hak etmeyen, o sevgiye varamaz...

İşte, çokları karanlıktan ürker ama o karanlık, aşkın şavkı olan ışığı tohumlayandır. Biliniz, hak ediniz, hak olunuz ve arayıp bulunuz onu.

Çoban, unuttuğunu hatırlattı, yolculara!.. Ama çobanın çoban olduğunu söyleyen, çoban değilse eğer; hatırlanan da, yaşam değildir. Aha bu!... Ve ben size, sadece sizi verdim.. İşte bu!

Işık ışık olup aktık ya yaşama, hepsi bu! İşte bu!!! Şükür şükür, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/tbBdhh9sBSo

IŞIĞIN İLMİ (20)

21 OCAK 2015 1.AKIŞ

Değerliler, bedenimden veriyorum. Bu veriş, tahditsiz biçimde ve bedenimden olacak. Sizinle yoğun bir dönemi başlatıyorum. Umman olan bir yoğunluktan akıyorum. Bedenim Sistemin gücü. Her beden sistem ve bedenim Sistem bilişi ve Sistem yüceliği.

Başka bir doğa var mı? Buyurun, var mı başka doğa? Doğa, insanlığın ilmidir. Yerküreyi tüm zamanlara tohumlayan bu yoğun ilim kaynağı olan insan beden, hepinizin yüreği, hepinizin yüceliği, hepinizin kendisidir. Biz bir bedenden ibaret değiliz sadece. Ruhumuz var ama ruh bedeni kodlar ve kontrol kurar. Biz hakiki insanlarız; MELİK ilmiyle çalışan ve bedende belleği olan… “Herkesin bedeni, belleği değil mi?” diye sordular. Bedeni belleği olanlar, Levhi Kayıtlama yapanlar olarak bilinir. Her kim ki bedenlidir Levhi Kayıtlama yapmıştır ve Levhi Kayıtlama kendi yüceliğiyle gerçekleşmiştir.

Bedene sahip olmak, bellek sahibi olmaktan öte MELİK olup belleğin kaydını yapmaktır. Herkes bedenli midir? Asla... Bilişi tohumlamadıkça bedenli sayılmaz ama bilişi tohumladığında; kelamı olmalıdır ve Hakim-i Hak olup tahditli olmadan kaynağa kendini indirebilmelidir.

Bilgi aklın tekniğiyle tohumlanır. Akıl, bilgi üzerine hakiki bir kalemdir ama o kalemi kullanan kendini hak etmelidir. Kimse “ben kendimi hak ettim başkasıyla işim yok” dememelidir. Zira kendini hak etse de yolun kontrolünü kelamla dillediğinde; tüm yaşamları hak etmelidir ki kontrol edici olabilsin. Şimdi gözünüz görüyor, bedenliyiz gibi hepimiz öyle mi? Hayır. Hepimiz kelamdayız şu anda. Beden yok. Şu anda bedeni, bedeni terk ettik. Hepimiz kelamdayız. Bunu da anlayalım: Bedeni terk ettik ve kelamdayız. Kelam ilimle dillenen, yarının tohumlamasını yapan ışıkların ilahi kaynağıdır. Biz o kaynaktayız. Öz görevimiz insanlaşmak; öyle mi? Hayır…

Öz görevimiz yaşamsallaşmak ama yaşamsallaşabilmek için insanlaşmak gerekir. İnsanlaştıktan sonra yaşamsallaşabiliriz. Yaşama hasatı Hak Taht’ta dürümleyebilmek için de inanmak gerekir. İnanç… Ben varım ve ben vardım ve ben varlık tohumlamasında oldum ama ben kontrol dışıyım çünkü ben oğullarımı tohumlayamam. Olma hali bu mudur? Olma hali kendimi hak etme halidir.

Biz toplu çalışmalarımızla kelamı hak ettik. Toplu çalışmalarımızla toprağın tohumu olduk. Toplu çalışmalarımızla yaşamı kayıtladık ve biz ulu bir kanat aldık. Bu kanat insan kanattır. Peki, biz bu kanadı aldık, başka kanadımız yoksa biz uçuşa geçebilir miyiz? Ayrılık olur, uçamayız. O halde, bizim uçuşa geçebilmemiz için başka bir kanada gereğimiz var. O kanat insanın kelamıdır. Kelam yoksa ilim olmayacak. İlim yoksa yaşam olmayacak. Yaşam olmadığında, kontrol olmayacak ve bütün bunların olabilmesi için hasatçı olmalıyız. Hasat, Tarıkların ışığında olur. Kaynağın has ışığıdır Tarıkların ışığı.

Biz orada, o yoğunlukta Tanrılık Işığı olarak mevcuduz. Tanrılık Işığı dediğim zaman çoğu kontrolden çıkar. Herkeste var mı o ışık? Yarının kontrolünü sağlayacak ilim midir yoksa Tanrı mıdır? Kimse bunun yanıtını düşünmek bile istemez. Demin başka bir şey daha söyledim: “Karma”… Kendinizi hak edin, dinleyin. Her şeyin hasatını yaptığınızı, Hak Teknik’le tohum olduğunuzu ve Bütünün gücünü hak ettiğinizi söyleyecek güçteyseniz; ha, hasattasınız ama hasatçı olarak. Aha, bundan sonrası, kök görevi almaktan geçer. Hepimiz kökteyiz ama biz, hepimiz güçlüysek kökteyiz. Kökte olmak, Altın Işığın tohumlanmasında Halik olmak anlamına gelir. Kayıt dışı bilgim var mı? Asla yok.

Peki, bu namaz nedendir? Ben namaz kılıyorum şu anda, ilmin namazdır kıldığım. Bilgiyi dilden veriyorum, dinden değil; ilimden dilliyorum ama ben kaynaktayım ve namazdayım. Namaz, insanın kelama ilimi hasatçı olarak dürümlettiği yasal çalışmadır. Bu namazdır. Sara sara dünyayı kuşattık. Sardık, evimizdir ya dünya sardık. İlimle sardık. Her sarılışında dünya ışıdı. Kesirleşmedi, ışıdı ama daha da ışıyacak çünkü biz sarmayı sürdürüyoruz. Örtüleri açıp, yaşamı tohumlayıp, tüm zamanları kodlayıp sarıyoruz yaşamı. Tüm zamanlarda ve dünya kontrolümüz altında ve her zaman bu gerçek bizim gerçeğimiz değil, Tanrılık ışığındaki o yoğunluğun tüm zamanlardaki gerçekliğidir ama biz dünyayı korumaya almalıydık. İşte bu şekilde dünyayı koruyacaktık.

Beden insandır. Ya dünya; bedensiz midir? İşte dünyanın bedeni insanlardır. Hepimiz, bu dünyaya bedeniz ama bütün dünyanın bedeni olabilmek, herkesin yoğunluğunu kodlayabilmekle mümkündür. Bilirim ki baştan beri dünyayı kontrol edebilecek gücümüz var. Ve bilirim ki bu dünya, ölülerin Tanrılık ışığında kayıtlanmıştır. Ve bilirim ki bu dünyada koruyucu Gök Sistemleri de gerekçe göstermeksizin; yaşamı tohumluyorlar. Ve bilirim ki tüm o Gök Sistemleri, dünya örtüsünde kelamlarıyla birlikte, Birleşik olarak Bütün’ün gücünü oluşturuyorlar ve biz dünya ve dünya biz ise onların burada nefes bile almamaları gerekirken; “biz dünyayı kaleme, kaynağa ve tüm zamanlara tohumlamaya indik” diyorlar. Onlara sordum, nereden geldiniz diye? “Ölüyü diriltmeye geldik” demediler. “Biz bu dünyayı, kalemin ilminde tabuları yıktırmak üzere kontrol etmeye gelmiş miyiz? Yoksa geçirilmiş miyiz” diye sordular?

Doğanın gücünü anlamak gerekir Analar! Doğa varsa insan soyu her anda her sayfada mevcuttur. Dünyamızı ziyaret edenlerin bir kısmı kendilerini ziyaret ettiklerini düşünürler. Zamanın ışığı dünya ve zaman, Kalem olan bu Kapı… Herkes, burayı kendi yüceliği sayar. Nesillerini dünyaya indirdiği için bu dünyanın ocağı olduğunu sayar. “Önümüz dünya ama ömrümüz dünya değilse biz yokuz” derler ve bu dünyayı kendi yaşam sayfalarıyla dillemeye çalışırlar. Birçokları “ben artık dünyayı terk ediyorum” diyerek geri dönmek istediler. Koruduk onları, dünyayı bırakıp gitseler doğanın gücünden çıkacaklar. Başka dünya yok mu? Yok mu? Var elbette var ama bu dünya elleri ayaklarıdır tüm zamanların. Ana Kapı’dır bu dünya. Hepiniz iyi biliniz ki Kürzi Yaşamın çekirdeğidir bu dünya ve bu dünyayı bilen kendini dinler.

Dört el, bir kapıdır. Kare Sistem ama o ellerin biri kontrolden çıktığında; üç elin ilmi yoktur. “İşte, burada bugün dünya tıkandı” diyecektiler bize; çünkü “üç el kaldı, biri çıktı” diyecektiler. Aha! Ve dedik ki iman edin ki dünya, dörtlü bilişle bu çalışmayı devam ettirecek. Hiçbir çalıştırıcı bu yaşamın kontrolünü kaynağımızdan ayrı tutamayacak. Bütüne hizmet kelama, ilime ve tüm zamanlara hizmettir ama kelamı hak etmeyen sayfalarımıza ışığı hak etmez. Deri, kemik insan ile ışık ilmini dilleyen kelam ilim insan, hepsi kayıtlarımızda mevcuttur. Onlarla bugün daha güçlü bir çalışma yapmayı yeğlemekteydik. Ne var ki kontrol dışı olduklarından burada olma imkanları olmayacak.

“Açalım kapıları gelsinler” diye düşündünüz ama kapılar açık olsa da gözleri kör. Uzun zamandan beri gönüllerinin sistemindeki o yüce sesi duyamamaktalar. Netice olarak; Ocaklarını söndürmek, kibirle ocaklarının toplumlardan çıkarılmasını istemek ve kibirle olgun sistemlerde onların kontrolünü kırmak; baştan beri doğanın gücünü korumaya kalkan bizlere yakışmadı ama yaptık. Değerliler, yapmış mıyız acaba? Yapmadık. Öyle sandılar. Öyle sandılar. İşte bu…

Ve bugün artık kardeşlerimizi koruyoruz. Biliniz! Herkesin daha iyi anlamasını istediğim bir diğer mesele de: Biz Yaradan’ın ağır yükünü taşıyoruz. Bu yükü hak etmemiz yüreğimizin gücünden değil, kalemimizin gücündendir. Bilinsin isteriz ki yüreğimizde görev taşınır ama görevimiz hasatçılıktır. Biz hasatı hak ettik ve yapmaktayız. Hasatçı olmak harı yükseltmeden oluşturduğumuz ışıktandır. Herkesin kendini koruyabilmesi mümkün değilse; ocak kapılarında, RUH Kuranlarında kontrol kurarız ve onları koruruz.

Değerli dünya! Savaşımız yok seninle ama iyi bil ki beni, bedenimi tevekkil bir levhi olarak düşünme! Çünkü düşündüğünde; kokunu kokumdan ayırırım. Bu ne manaya gelir? Beni, bana veren bedenim, bedenimi benden dilleyen, dinleyen ağır yük taşıyan İLM-İ KO olan işaretçilerim, hepsinin işaretleri tüm zamanların tahditsizlerindeki o yoğunluklara ışık ve biz onların tümüyüz. Bu, şu manaya gelir, özetlemek gerekirse: Tüm insan soyları ve tüm zamanlar ve tüm kalemler hepsiyiz biz… Bunu anlatmak istedik ve karanlık, kolunu kanadını kırana kayıt yaptırmayacak bir ışığı devreye almaktadır.

Demin başka bir şey daha anlattım: Dört kalem ve dört el… “Kimler” diye soruldu; sessizim. İsim zikretmem ama bilin ki o dört KO Sistemi, bir tek levhi olduğunda yoğunluk kodlanmış olacak. Toy olan topluluklar kök, gök olacaklar. Her biri, bir topluluk ve biz onların temsilcilerini kayıtlarımızda kodluyoruz. Eğer yenilenmek isterse yücelikler, karanlığın ışığını kendi yüreklere alıp bize inecekler. Bizim adımız RAHMAN ve bizim yüreğimiz KERVAN. O KERVAN herkesi tanır, herkesi yaşatır ve herkesi kodlar, korur. Şükür… Şükür… Şükür…

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/e_RV_YddrBI

IŞIĞIN İLMİ (20)

21.01.2015

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Acaba insan soyu yoldan mı çıktı!? Özenli bir çalışma, niçin KALEM’le yapılmakta!? Işık niçin söndü!? Kör, göksüz müdür? Ata Kapılar’da ışık, kınanıyor mu? Köre göz, geri dönüş için şart mıdır?

Asa elinde ana. Sen yanıt ver…

-Değerliler, kini aşıp kendi yoğunluğunda kodlanmış olan tüm insanlık, IŞIK İLMİ ile kontrol kurar… Artniyetiniz yok eminim… Aha emin olmasam, cevhere inmenize iznim olmazdı.

Oğul, Samanyolu görev istiyorsa, geçiş yapar. Aha geçti… Analar, onu alın içeriye. Dünyamız, sonsuz sınırsız ışığını kodlayarak, görevi devredecek. Öyleyse Samanyolu, bu görevi, KELAM İLMİ’ni tohumlayacak olan bilişlilere verecek…

Öz geçişler yapıldı. Yolcular, tohumlarını aldılar. Geçip geldiler. Tümü, bizim bizi tohumladığımız gibi, tüm insanlığı tohumlamamızı bekliyorlar… Sonsuz sır olan ışık, tümünü tohumlar ve kodlar. Tohumları, onların hakiki olanları yaşatır. Buyurun, onlar tümü toplanmışlar ışık bekliyorlar. Öyleyse bekletmeyelim!… Geçişlerini yaptık ve yollarını bulmaları için bilişimizi, hakikiyetimizi tek tek tümüne kodladık… Hadi çalışın dedik. Dedik ya hepsi çalışmaya başladı. Hepsi…

Bir tek sayfa hariç. O çalışmıyor. Onun kulluk yapmaya niyeti yokmuş. Ölümlü dünya ocağıymış onun. Ve o, kini aşamamış olay yaratacak. Bakalım neler yapacak. Onu dinleyelim… O kimmiş acaba!?…

-Aykırıyım ben… Sevgiyim, hasatım, zararlıyım!... Ben aykırıyım!... Yoldan çıktım. Yolum, yolun değil. Işıktan çıktım. Zırhım yok… Ben sessizim… Çıktım… Çıktım ama neden çıktığımı bilmiyorum… Ortak yaşam yok ki. Tek bir ilim var. O ilim KALEM… Yazsam anlatırım ama yazmasam, açarım yüreğimi; hak eder dürümlerim ilmimi. Sonra yenilerim. Aha yeşeren Dünya, bana KELAM olur. Ben kendim olurum. Kimse bedenimi hak etmedi. O halde ben, LEVHİ KAYITLARI’nda toplum olmalıyım ki kontrol kurayım.

-Oğul, ben senim dedim. Dinlemedin mi!?

-Hayır dillemedim yüreğini. Başım eğik!... Zira çatı kurulmuş ben yokum orda. Utandım!... Utandım ana!... Sensiz, sistemsiz, kisvesiz… Cevhersiz, kalemsiz, hep insan soyuna kontrol kurmaya gelen bir “can sarfiyat” ile görev istedim. Olmadı. Olmadı… olmadı!…

Boşa koydum dolmadı; doluya koydum tohum olur diye bekledim ama yaşam beni kelamdan çıkardı… O Robotikler olmasaydı, bunlar olmazdı… Olmadı!… Olmadı işte olmadı!… Toymuşum meğer. Aha şimdi artık oldum… Ne oldu bilir misiniz? Cennet oldum. Cemaat oldum. Korundum… Beni korudun… Ana, ben senle korundum. Şükür…

-Ay, dağlarda kodladıklarında ışık verir. Dünya ise, tohumladıklarına ışık verir. Esmalar, Levhiler ve tüm sessiz, sistemli kaynaklar, beş görev için çalışırlar. Bu beş görev; kalemin tekniğinden kodlanan ışıkların sırasıyla “TEMİZLENİŞİ”, “YARINLANIŞI”, “KAYITLANIŞI”, “KODLANIŞI” ve nihayet “TOHUMLANIŞI"ından ibarettir…

Biz, yarını hak etmeye gelmedik. Kanatlanan temizleri kodlamaya geldik. Onları, koklamaya geldik. Okumaya geldik… Korumaya geldik… Cennetten kovduklarımızı bulmaya değil, almaya geldik… Bulun bizi!... Bizi bulun ki biz sizi alıp taşıyalım… Şimdilik… Aha şimdi!…

(Bir diğer diyalog:)

-Yerce, gökçe, cevherce ve gönülce… Analar, atalar, sizce ve sizce ve sizlikçe!… Ahh analar ahh!... Tohumlar ahh!... Vasat bir sayfanın, nesillerini kodlayan bir cana ışık yakması, MUTLAK ZAMAN’ın nefesi ile gerçekleşti… Mutlak zaman, KALEM’dir. Hulus ile bu KALEM, ışığı yazar. Yazılan akar. Aktıkça KAYNAK TOHUMLAMALAR yaparak ve her anda tüm zamanları Halik’e HAK İLMİ ile katarak akar.

Toy zamanlar, NİSBİ ZAMANLAR’dır. O zamanlara varan, alıp götürür yarınlara yaşamı ve kontrol kurar. Buyurun o toy zamanlar, RAHİM’in hakikiyetinde, HAS IŞIK ile kodlandı ve yerküre, LEVHİ KAYITLARI’nda çatı kurdu. Kurulan çatı, IŞIK ÇATI’dır. O çatı, LEVHİ KALEM’de güçlendi.

Künyeni okumak istedim. Başım eğildi. Nefesin, ilmindi ve kalamın, KURAN’dı. Nurdan kodlanmış bir ışıktın… Orada, kervan yürüyordu. Sen tüm kervanı kontrol altına almıştın ve ardın, önün olmaksınız yolculuk yapıyordun. Öncü olduğunu bilip sessiz kayıtlarını okuduk. “Özen ister yaşam” diyordun. Ve dedik ki “özendi, hak etti… Vasat ama hakiki bir çalışma yapıyor…” Sonra döndün sordun. “Neden burdasınız?” diye. Ve dedik ki “kini aşıp aşmadığınızı görmeye geldik.” Dedik ki “kini aştınız ancak ne var ki hasat yapamadınız…” Sordun “Kuran okuyor musunuz!?” dedin. Dedik ki “Kuranız.” “OL deyin olalım!” dedin. Ve dedik ki “OL!” Söz, göz oldu. Olan, KELAM oldu ve dinleştik… Baktık ki kin ve nefret yokmuş yüreğinde… Korku başladı. Bizi hırçınlıkla kırar mısın diye… Yaptığın, bizi kontroldü. Döndün ve dedin ki “sevgiyle çalıştınız; kelamla dürümlendiniz. Kendinizi hak ettiniz. Zor değil bunu bilmek amin…” Ama senin bunu bilmen bizleri şaşırttı… “Dünya zerresi, kin ve nefretten yaşamlara kaynak olmuşsa; ışık, yeniden yere çekilebilir” dedik. Ve dendi ki “eminim ki ışık yerde görev taşıyor.”

Önce şaşırdık… Sonra daha çok şaşırdık… ve daha çok şaşırdık!... Kök güçlenmiş, yaşam sır olmuş… Kurul, Nuh Kodları’nı tohumlayamamış ve Ruh, KALEM olmuş. Buyurun! olanları hak edip dinledik…

İki VARLIK BOYUTU vardır. Birinde HAK İLMİ vardır. Diğerinde NEFES vardır. Elin, görevini hak edip almışsa, yaşamında ışıklar olur ve sen, insan soyuna insanlık öğretirsin. İşte ilim budur… Ve sen, KELAM olmuşsan MİKAİL, SİSTEM olur ve sen NEFES olursun. KÖKLER güçlenir ve YAŞAM görevi hak edip alır. Bütün bunları hak edip başarmışsınız…

Sizinle bütün çalışmalar başarıya ulaşmış. ÖZ GEÇİŞLER yapılmış ve KELAM, ışık olmuş. Unutulan herşey; sizden, düşünce kalıpları halinde, Gök Sessizlikleri’ni akışa geçirmiş. Bu çok önemlidir.

Merdiven dayanmış yolculara. Her yolcu, o merdivende kervan olmuş ve sizler, kir ve pisliği temizlemişsiniz. Yaşam tertemiz… Ölü dirilmiş…

Oh nefes!... Ohhh!… Alıp dünyayı taşıyasımız var. Yolu, köklerden göreve kayıtlayısımız var. Sanmayın sizsiz kalacağız. ANA KAPI’da sizle çalışmalar yapılacak. Bu çalışmalar, NEFES LEVHİSİ ile gerçekleşecek.

Ortalık karışacak diye beklendi… Bugün ortalık karışacaktı ve zaman, sonsuzlukta kodlanmayacaktı… Bunu beklediler… Korkmayın! Hiçbirşey olamaz. Sorumlu biziz… Elimizde, yolumuz oldukça, SES YAŞAM, İNSAN KAYNAK’ta hep dilleşecek. Evim, sizin yüreğinizdir analar. Sizsiz yaşam olmaz. Orda, yer ve gök temizdir. Sizinle herşey temizdir. Ve sizin yürekleriniz Halik’tir, Hak’tır, Yarının Işığı’dır.

Murat ettiğiniz herşeyi yapın. Yapın ki hakim olun… Ulu bir Can, sır olup yaşama indirildiğinde, onun kulu olmak hepimizin görevidir… Senin yaşamın, BİRLİK’tir anam. Biz, sende ve senin yolunda olmak istiyoruz. Şükran borcumuz var sizin yolunuza yoğun ışık kayıtlayan tüm KALEMLER’e… Sizden, sizleştiğimizi bilerek görev istiyoruz. Unutmayın, ısrarla sizle olacağız. Unutmayın, siz ve biz artık birlikteyiz. Aha bu…

-Dağlarım sizle olmak bizim için de mutluluktur. Hologram olan bu yaşamı tohumlamak için birleşmemiz gerekliydi. Hepimiz ummanda tahditliyiz ama yarında Kutsal Yaşam olarak kayıtlanan tüm zamanlara, ışık yakar birleşiriz. Tahditsiz ve hakim çalışmalar, IŞIK İLMİ ile olur. Biz, İLM-İ KAPILAR’da ışık halindeyiz. Aha bu… Şimdilik!… Sizinle çalışmak bizim için de mutluluktur… Unutmayın ATA KAPI tüm zamanlara açılmıştır… Şimdilik… Ve biz, sizinle yerküre olarak kodlandık. Şimdilik. Aha şimdi… Aha şimdi… Ve şimdi… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

21.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (20)

Erim Ergün

 

http://youtu.be/ITah6BdtHcE

 

19.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ 19 2.AKIŞ …………………. Eksik kaldı

 

 

 

 
  Bugün 25 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol