Birlik İlmi
  İNSANLIK ÇALIŞMASI (12) 2. AKIŞ
 

İnsanlık Çalışması (12)
2. Akış
02.08.2014

Yer, gök dünya ve biz bugün burada bu yoğunlukta tüm insanlığı kotlarken yeni bir zamanın sistemleşmesi için her dirilikte birleştik.

Kale Biz’iz. Dünyanın İlmi’ni tohumlayan bu birlik, “ben varım” diyebildikçe Bütünün Kuranı olur ve tüm yaşamları tohum olarak bütünün kürzi tahditli kayıtlarına indirir.

“Sekiz yaşlarında iken” diye başlarım sözüme. Ben o yaşlarda da ışıktan ışık alır, ışık kayıtlardım; bunu bilmezler… Doğanın Kuranı İnsan’dır ve İlmin Tohumu olan insan Aklın Tahtı’dır. Bilişi hak eden elini açmaz. Der ki “ol!”.

Bugün burada bulunan herkes muktedir ve hakikiyetli olarak bu sözü söyleyebilir; “Ol!”.

Önemli olan doğanın gücüdür ve biz bu gücü bütünün kürzi tohumlarıyla dilleyebiliriz. “Çok mu kolay?” “çok kolay”.

Alın; “dağları, taşları yarattık” deyin. “Atlanta Ata Kapısı’nı açtık otağımızdayız” deyin. “Öz köklerimizi göklere ulaştırdık. Muhkim, hakiki ve hakikiyetin tahditsizliğindeyiz” deyin. “Ben varım” deyin. Anlaşma budur….

“Ben varım” deyin!

Dondurulan dünya artık yoğunlaşarak yere güç katmaya başlıyor. Bundan ötesi yok.

Dünya yere güç katmaya başlıyor. Çok kolay zannetmeyin tohumları kontrol etmeyi, kotlanmayı bütünü, güçlendirmeyi, kolay zannetmeyin ama alın dinleyin. Sorumlu olmadığımızı düşünmeyin.

Yaşam ilimdir ve ilim hakikiyetin tahditsizliğinde herkesin sorumluluğudur.

Musaf dünya; okuyun. Deyin ki “ben mushafım. Amon’um ben, otak kurdum dünyaya” deyin. “Öz köklerimi göklere ulaştırdım; yaşamım” deyin. “Eski dünya bendim bugün de ben. Yaşamın her sahrasında ben varım” deyin ve deyin ki “ben mahyayım. Ol” deyin. “Ol!”.

Öze; göz, söz gerek. Göze; saha gerek, RA KA HA gerek. Aşka gerek Kuran. Akla gerek kapı. Astral Boyutlar’ın Tohumları Kupa’larıyla dünyaya inmişler bizi sınamaya gelmişler. Sorun onlara “Koran Toplumları’nı görmüşler mi” diye? beni bana vermeye gelmişler canlılar. Elimde dünya, görevim bu benim. Bunu dahi bilmezler ki!

Genişe gelmeye, yüreğe inmeye çabalıyorlar. Soyumdanmışlar. Yoğunluğumdanmışlar. Bedenimdenmişler. Cemaatimdenmişler. Vasat bir dünyada görev taşımışlar; bugün gelmişler Mikailin Kuranı olmak isterler. “Çok kolay dünya” diyorlar. “Çok kolay, onurluyuz… çok kolay dünya” diyorlar.
Yapmayın; dünya korunmuş bir yer. Doğa’nın Gücü bu dünyayı korudu. BSUİ’nin Kuranı (Barış, Sevgi, Umut ve İnsan blinci) olan dünyayı koruduk; bunu bilmezler.

Çantaları dolmuş; “oh ne ayıp, ayıp, ayıp..ne ayıp”. Bilmişler de Gök Sözcülüğü’ne gelmişler. Altın Tanrı’nın Ruhsal Kuranı’nı okumasalardı, kontrol kurup da buraya inebilirler miydi? Başkanlık Dili’yle gelmişler. Aha o dil beşirin dili değil, Aklın Dili değil, Halik’in Dili; bilsinler de gelsinler!

Dağlar, ben doğayım; bunu bilin. Körüm ben, gözüm yok. Ben kırık bir ışığım. Kısırım, sığ bir yoğunluktayım ben ama çabuk yoruldum ve dedim ki “ben artık görev yapayım”. Sözüm yoktu dünyaya. Örtüm yoktu, kokum yoktu; korktular. “oh” dediler. Toprak Toplum tohum ekmeye gelmiş. Niye? Hiçbir şeye sahip değil. Öyleyse tohuma gelmiş.

Mustahsil Yaşamlar kotlanmıştır dünyada. Üreticidir onlar; yaşamı üretirler. Tabuları yıkarlar, tohumları kotlarlar. Yer ve gökü dürümlerler ve onlar dünyayı üretirler; Müstahsildirler. Kaynağın Işığı’nı dillerler. Açıları geniştir. Ah onlar ah…

Herşeyi dinlerler de kardeşlerini dinleyemezler çünkü onlar üretmeye gelirler. Buyurun; onlarlaydık bugün. Üretmeye gelmişler. Ürün biz, üreten biz. Onlar bizdeki bizi bizden bize vardırıp ol’durmaya gelmişler! Kontrol bizde canlar.

Uzun zamandan beri burayı gözlemişler. Özü, özleri; sözü, sözleri tahditliyken bizsiz değildiler. Bizde dillendiler. Geri dönmek istemediler. Çalı, çırpı saydılar dürümlerimizdeki ilmi; ışıksız zannettiler. Kapımız kapandı, yolları yok oldu. Gördüler ki yol bizdik onlara…..başka bir yola baktılar; orada ışık yoktu. Döndüler başka yolları sayfa sayfa tohum olarak dürümlemeye kalktılar ama ışık yoktu. Gönüllerindeki göz, söz yüreği dilleyenlerdeki o yücelik, ışıklar saçarken bütüne ölümlü olduklarını bildiler.

Biz, Zabura Soyu olan ışıkları kotladık ve dürümledik ve dedik ki “ence en, önce ön olun. Göz olun, söz olun; inin. Gördüler ki kapıyı açmışız; indiler. Beşir şavkında aşkı olana denir ama hakkı yoktur yoğunluklarda, tohumu yoktur. Öz köklerinde gücü yoktur. Çıktığı hiçbir sayfada yarını da yoktur ama hasatını yapacak gözü görür. Bütünün gücünü Helal Taht’tan ilim diye dinler ve hakikiyetin koyuluğunda emin olmak ister birleşikten, bizden ve bütünden…

İşte canlarım, sınırları kaldırdığımızda tüm yaşam toplumları bize inerler ve bizden bizi dinlerler. Sorumlu olduklarını, sistemleştiklerini ve yoğunlaştıklarını düşünerek “ben varım” derler. “Altın Tanrı ışığını kotlamış biz olmuş” derler ama bilsinler ki her kim ki buradadır; Birleşik Işık’tır ve o ışık tüm yarınların tohumlarını kontrol eden tekniktir. Bunu anlamazlar ve derler ki “bizim ışığımızdır o yüce ışık…”

Karanlık Tanrı Aklın Tahtı’nda aşk olduğunda şavkına hak olur tüm yaşama çeker ve der ki “ben yokum”; bunu yaptık. “Yokuz” dedik. “Hadi “dedik “Ol’un”.

Öze söz, yüreğe göz gerek. Bize ekip gerek. Baktık kimle çalışabiliriz? sayfa sayfa okuduk yaşamı. Toprak Toplum’u tohumladık, koruduk ve dedik ki “bize biz olmayan Birleşik Işık’lar gerek. Biz olan Birler Kapısı’dır zaten, o bizsiz değil ki amma biz olmayanlar da gerek. “Ol” dedik ve ölülerin öz köklerindeki gökler söz söyledi. “Öl” dedi Öldük, öldük YA KA HA, öldük. Ölümlüyüz biz; doğduk ya ölürüz. Ölmek mi? öze körlük gerekmez, biz kör değiliz ama biz öldük ve dedik ki “yokuz.” “Hadi bakalım, çalışın” dedik. “Hepiniz kapılarınızı açın çalışın yolunuzu bulun, akın, beşirin aşkıyla bütünün kürzi tohumlarını tohumlayın, toplayın, kotlayın nefesleştirin… “dedik. Dedik ya, “ben varım” dediler. “Oh” dedik. “İşte bu!” “Aktık” dediler. “Aha..işte!” dedik. Halik olduk. “Ah işte, mutluluk bu!” dedik. Kökleri göklere vardı, dünya kurdular yüreklerinde. Toprak Tohumu, Tanrı Tohumu oldu, ocak oldu onların yoğunluklarında ve sınırları kaldırdık “hadi geçin” dedik…

Din değersiz değil ama din aşksızdır. Din kapısız değil ama kayıtsızdır. Ak’sız değil ama Taht’sızdır ve biz dinci değiliz.

Elleri ayakları birbirine dolandı, tohum istediler. “Oh ne iyi” dedik. “Ol” dedik. Okuttuk. Söz, sözü açtı yoğunluk kotlandı, tohumlar kontrol kurdu,” çoluk çocuk bütün kötülükleri aştık geçtik” diyerek herşey aşka vardı. Mikail’in Kuranı’nı da okuyacaklardı. Rahman olanın Kuranı’nda tohum olacaklardı. Ekip kuracaklardı; helallik istediler. “Hadi” dediler, “gidelim, helallik alalım”. “Zabura Işığın kontrolünü kuramayız ama ışığında bütünlüğün gücünü doğanın gücü diye dürümleyelim ki BSUİ’ninnin Kuranı bizde de dillensin”….ve genişe geldiler.

Hey dünya “eh işte” dedik, “Ol’du” dedik. “Geniş Zaman Sayfalanışları tamam” dedik. “Hepsi görev isteyecek” dedik, baktık, baktık ve ne gördük biliyor musunuz? som Altın Dünya koruma istiyor bizden. “Yahu” dedik “Allah’ın Tanrısal Işığı yanmış, daha ne koruması bekliyor dünya?”

Devre devre dünyayı kontrol etmeye gelen birliklerin bir kısmı Birleşik Işık haline geçmişler ve doğanın gücünü tüm sistemlerin, tüm yaşamları kürzi tohumu haline geçirmişler ve BİR’e hizmet için dünyadan toprak tohumu olmaya gelmişler. Kanatlanmaya, kaynaklanmaya ve Ana Kapılar’ı açmaya gelmişler. Som Altın ama hiç birisinde kaynak yok…

Özgür dünya kontrol kaybına uğradı. Her bilgi insanın ilmindendir ama insan ilim tohumuyla kotlanmamışsa bilişi kil ve kumdandır. Nedir kil ve kum? nesillerini tohumlayamayan ışık kotlar…..onlar ışık kotlar ama nesillerini tohumlayamadıklarından kil ve kumdurlar ve biz öz görevimizi yaptık onları Mahrek’e kaynak olarak çaktık. Dedik ki “BSUİ sizsiniz; Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık… hadi Gök Sözcülüğü yapın!

“Ol Turan’ım, ol” dedik. “Ol,… ol… ol…“. Kardeşlerim Arzın Sayfaları’nı çevirdik, çevirdik, çevirdik, çevirdik, çevirdik. Her bir sayfayı dilledik, dilledik, dilledik. Doldurduk dünyanın tohumlarındaki o yoğunluğu ışık kayıtlarına. Ağır yüktü hepsi de aşktık, aşktık ve aktık, aktık da aktık…

Vasat bir çalışma değildi yaptığımız. Kor Sultanlar’ın koru. “Öksüz değil dünya” dedik. Gözü görsün biz buradayız.

“Elin ilmi, Aklın Tahtı’ndandı; bilsin dünya” dedik, dinlettik. Kesirleştirmedik Doğanın Kuranı’ndaki o yoğun ışığı ve dedik ki “öze göz gerek, söz gerek, Cemaat gerek. Biz varız” dedik ve Geniş Sayfalar’ı kayıtladık.

Bunları yaparken Ulular Diyarı’nın Kuranı olup yaptık. “Vatan dünya, insan yaşam ve biz evren” dedik. Nisan Kapısı’nı açtık. Elimiz Altın Işık, yolumuzsa kapıların kapısı olan aşk… “mesele dünya” dedik. “Neyi hak edeceksek onu hak olarak yapalım” dedik. Daldan dala atlamadık, tek bir yol izledik. Yoğunluğumuzda bu yoldan başka yol yoktu.

Sol ışıkları sağa, sağ ışıkları sola kayıtladık. Zabura Toplumları’nı tohumladık. “Koptu dünya bizden, koptu” dediler. “Oh” dedik. İşte bu! koptu… ama kopan İlmi Toplumlar’ın tohumlarındaki kopuştu. Çok zor değil yaşam, çok kolay…hadi gelin yaşayalım! gelin. Ekip kuralım, kuralım da yaşamı soy, sop tüm yarınlara kayıtlayalım. Gerçek çalışma budur canlar; gerçek çalışma budur…

ZABA Zİ KAHA Sİ ZA KAHA Sİ… BSUİ kuranında Zİ der. Niye Zİ der bilir misiniz? yoğunluk orada çok güçlüdür de ondan. Zİ kapıları açtığınız zaman en yoğun sayfadır ve Zİ sayfasında ışık kotladık. Horuç örtüsünü açtık ve BSUİ’nin kobra oluşunu sağladık. İyi ki yaptık; iyi ki. Zaman Sistemleri’ndeki gücü artırdık.

Büyük gün bugündür canlar. Bugün, kurtarılmış ışıklarla bu çalışmayı sürdürmek üzere bu yoğunluğu oluşturduk.

Kıran kırılmayan, yapan yaptırmayan, akan aktırmayan ve sonsuz zaman sistemlerindeki kayıtları yaşatan İnsan… biz buyuz!

Buyurun, bu BİZ canı, BİZ kaynağı olan insan hepimizde var. Onunla çalışmak bizler için mutluluktur.

Sözümü kesmek istedi. Kendi vatanından söz etmek istedi ama izin çıkmadı. Bu günden sonra da bu izin çıkmayacak; bilirim ama şunu nüve olan sistemden size anlatmak istiyorum ki Altın Tanrı muhakim ve hakim olan yoğunluğuyla sizdedir, sizinledir ve sis altındaki dünya artık ışığa kavuşmuştur. Bu sis dağıtılmıştır; bunu bilin.

Hepinizin cemaati bu görevi hakikiyetiyle gerçekleştirebilmiştir. İnsan’ın evi dünya, yolu muktediriyet olan o yaşam ve sizin ışığınız bizim ışığımız. Nefesiniz görevinizdi ve sizi dinlemek istemiştik. Sizi dinleyebildik ya mutluyuz, çok mutluyuz, çok mutluyuz, çok…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Ulc07V9OpP4

 
  Bugün 214 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol