Birlik İlmi
  İNSANLIK ÇALIŞMASI (8)
 

İNSANLIK ÇALIŞMASI (8)
12.07.2014

(Yücelikle Bağlantı kuruldu ve diyalog başladı:)

Alın bilgiyi!... Hak ettiğiniz yok edicilik olmadığı gibi hasat da değildir. “Hak ettik ve yaptık” dediğinizde, yara bere içinde olacağınızı düşündük. Amin… Değerliler, hadi siz verin… Analar; sizi, hak etmediğiniz şekilde itham ettik. Ve dedik ki “siz hak etmediniz.” Cennet cevherinde ses kodlaması yapılır. Bunun için size, gerçeğin aksi bilgi verilir ve sizden yanıt beklenir. Denir ki “hak etmediniz” ve denir ki “siz kanatlandınız ama hak etmemiştiniz.” Buna karşılık sizin de cevap vermeniz gerekir. Ve sizden cevap bekliyoruz.

(Cevaplarımız:)

Dağlarım, bu tarz bir çalışma yolcuların her birinin hevesini kırar. Siz, bizi hak ettiğiniz zaman artık tahrik etmezsiniz. Ve biz, sizi size verdiğimizde, ağır yük değildir taşıdığınız. Can Tartı’ya koyduklarımız bilsinler ki han olan ışık yanar. Yandığında halik olan ışığın tartısında tohum olur. Kör güçsüz olur ama koklandığında yarınlaşır. Bütün amaç yarınlaşmayı sağlamaktır. Dünyanın yere çektiği güç, yarını tohumlamak içindir. Biliniz ki dünya, yarını tohumlayacak olan görevlileri harekete geçirmiştir. Onlar kelam olup kaynak olacaklar ve zamanı, Hak olup hasata kodlayacaklar.

Eşkali bilinen her diri; kin, nefret kıskançlık, kibir ve benzeri zafiyetleri aşar ve dillenir. Bütün amaç aklın ışığına varmaktır. Aklın ışığına vardığında Kuran olur; ölüler diyarında kul olur; Mikaili olur; ölümün umudu olur ve yaşamı, hakikiyette Teknik Hakim olup kayıtlar.

Var’a güç katmak ve Yok’u kodlamak “Suphaneke Kuranı” iledir. Kuran okunmaz zamanda ama zaman, Kuran’dır ve tohumdur Dünya için.

Yürüyoruz yaşamda… OL dedik. Okuduk yarını… Okuduk ve okuduk!… ama yaşam için okuduk. Yaşamı tohumlamak için ve yarını tohumlamak için… Bilmek için… Kelamın nefes olduğunu her diride dillemek için… Verin ışığı yaşama ve hak ettirin… Ama bilin ki ışık, Hak olmadıkça yarını tohumlamaz.

Sevgiyi hak etmeyen yolu bulamaz. Yolun umudu insan, savaşı kaybettiğinde, Cevheri Güç’ten cümle yüreklere kırıcı olabilir. İşi bilmeyen der ki “o niye kırıcıdır!?” O kırıcıdır… Sırrı ve sırrın sonsuz yoğunluğunu bilir. Bilişi kaynaktan değil ama kayıttandır… Tüm insan soyları, kaydolmuştur tüm sistemlere. Her diri, o yüreklere kayıtlıdır. Ama karanlıkta hiçbir bilgi net olmadığı için kaynağı bilmez ve yaşamı bilmez onlar…

Söylediğimiz ve yazdığımız tüm bilgiler, rahmet olan yol içindir. O yolu hologram diye dinleyenler, hak etmediklerinden böyle düşünürler. Hak olsalardı, hakim olur bilirlerdi.

“Kara şavk, aşktır” denir. Ak Teknik’te kapıdır o şavk. Aha kapıyı açtık ve kollarımız yarınlara açıldı.

Kem gözler görsünler ki bir tek ışık yandı. O ışık, ilmin tohumudur. O ışığı hak eden bilir.

Vermeden okunmaz bilgi. Vermek ise Ak Işık iledir. Ak Işık, Can Tartı’da ilme aktığında, her dürümde o ışık yol olur. Bütün kütle o yol olan ışığı dinler. Ve der ki “hata yok.” İş bilinir… İş yaptığımız değil, yaptıkları da değil; tohum olan, yoğunlukta kaynakta tutulandır. O kaynakta tutulana varmak ve o yaşam sistemini, tohum olarak kodlamak gerekir. O kodlandığında, artık iş başlar. Her diri, o işi yapar. Yapan ekmek olur. Yaptığında yenir. Yenen ilimdir.

Dört gün ve bir Türkiye Işığı!… Dört günde bir resim yaptık. Bu resim “Işık Resim”dir. Yaptığımız resim, altın tartıya kondu. “Önce dünya” dedik. Dünyayı o resme koyduk. Sonsuz yaşam sayfaladık. Sonra kurtarılmış kodları o resme koyduk. Daha sonra Rahman olanları, Rahmi Yaşam’a koyduk. Sonra kati olanı koyduk. Ve dedik ki “bu resim tamam.” Tamam ama yarınlarda Kuran olacak olanlar bu resimde yok. O halde hakim olalım ve onları da resme koyalım. Baktık ki hakim olan bilmiş ve inmiş resme yer bulup kelam olmuş. “Oh ne iyi!” dedik. “İşte şimdi tamam!...” Ve gördük ki kapılar kapanmamış. Birlikler, Timler ve Yürekler tohum için bekliyorlar. “Olmadı!” dedik. “Bu da olmadı bu resimde kodlanmış yaşamlar olmalıdır.” İşte onları da kapı açık iken koyduk resme. Çok mutluyduk. “İşte oldu!...” dedik. Sordular “korunma var mı bu resimde?” diye. Ve dendi ki “korunan kelam olup korunsun.” Ölü mü yoo diri!... Ama kodlanmamış bir sistemde kendini tohumlamak zordur. Yol yoksa yaşam da olmaz. O halde hakim olalım ve resim olalım… İşte resim olmak için Kuran olmak gerekir. Oldu. Kuran olduk. Okuduk ve okunduk. Baktık ki MA RA KA resmi tamamlanmış… Yeşil mavinin örtüsü altında… “İşte!” dedik. “OL’du. Oh ne güzel!... oldu!... Mutluyuz!... Ölüler, ilim için dirilecek ve yarınlar kayıtlanacak.” “Şimdi!” dedik. “Aha şimdi!…” Ve dedik ki “Alimler, Hak olsunlar kodlansınlar ve yarınlansınlar…” Sonra baktık ki ışık yağmuru başladı. Işık ırmak oldu aktı. “Ah! ne güçlüyüz!” dedik. “Vakit gelmiş ve yarınlar hak edilmiş. Mutluyuz!... Vakit gelmiş ve yaşam sistemleşmiş. Nefes alıyoruz. Öz görev başlıyor. Aha başladı.” Ve dedik ki “başka ışıklar da koyalım bu resme ki Hakk’a varan, cana varsın; Cevhere varsın; Kuran okusun; kendini okusun; okusun ve okutsun!... Öz geçişleri yapsın. İşte bu!…” Ve işte damak tadında bir tablo!... buyrun!... Oldu mu?… Bütün mesele resim değildir. Işığı kodlamaktır. Işığı Rahim’e kodlarız. Kodladığımız resim, yaşama ses olur. O resimi gören der ki “OL’du”. OL’an insan değil yer ve göktür. OL’an aklın ışığıdır. “OL!” dedik ve o resim yaşam oldu. Şimdilik… Aha şimdi!… (Not: Kelamın Resmi’nin 4.’sündeki süper sistem sayfalanış aşamaları anlatılmıştır)

Eğer ben rehin kalsaydım yaşamda. Biliniz ki o resimde yol açar, kul olur yürürdüm. Ve ben o resim olurdum. Zira ben kaynak olan nefes olup yüreklere indim. Onur duydum. Bunun için.

Verip gördüm ki halik oldum. Hak oldum. Hasat yaptım. Yaptığım o resim, hasatın cevherindeki kodlamadır. Kil ve kum olan tüm yaşam forumları o resim ile yaşayacaklar. Amin… İşte bu…

Ve Dağlarım, Alimler, Hak olacaklar. Ak Tartı’ya konduklarında kaynak olacaklar ve Birlik kuracaklar. Oğul verecekler. Kapı açılacak ve Zaman, Sistem’e inecek. İndiğinde ve yol ve yolcu gerektiğinde; ben ve beden olan her dere, ışık halinde görev alan o yüreğe inip; çevre koşulları, ana kayıtlar ve yoğunluklardaki Halik Sistemler ne olursa olsun, görevi hak edip alıp yenileyeceğiz tüm yaşamları; bilinsin.

Bugün dünya; yarın bir diğer dünya… Ve obir gün başka bir dünya!… Biz bunu hep yaptık ve yapmayı sürdüreceğiz… Şimdilik… Aha şimdi…

Hasat tamamdır Canlar. Can tartıya konan ışık, yangın halindedir. Ölüler ve diriler tek bir resimdeler. Aha oğul, beden aldı. Oğul yaşama vardı. Oğul Süper Sistemler’de dillendi. Oğul, yol oldu. OL dedik. OL’du. Aha OL’du…. Oğullar ve yaşama inen sayfalar, her diri ile birleştiler. Aha aşk, Ak Kapı oldu… Kök Güç yaşama indi. Aha indi!… Ve zaman insana kök oldu…

Önümüz açık… Altın Tanrı dünyadadır. O Tanrı, nefes oldu. Şükür ki hakim oldu. Olan insan için “Kırk Zaman Sistemi”dir. Her zaman sisteminde bir kapı var. İşte kırk kapı… “Bir kapı kapandığında tüm kapılar kapanır” derdik. Ama artık tek bir kapı kırk kapıya bağlıdır. Her kapıyı kapatsanız da o kapıların tümü tek kapıdan yeniden açılır. Artık yer ve gök insanlaştı. Ve yaşam sayfalandı. Ve zamanı hak edenler Tanrı oldular kollarını, tohumlarına uzattılar. Önce yaşam ve yaşamın teni olan kelam… Ve zamanı kayıtlayan nefes… O nefes, intikam peşinde koşmayan, Tekno Kodlama yapacak olan İN-SAN… Yani inkar edilemeyen, sevgili Ana Kaynak… İş budur…

Sizi yaptığınız görevden dolayı kutluyoruz. Çok mutluyuz ki sizinle çalışabiliyoruz. Çok mutluyuz ki siz olup kodlama yapabiliyoruz. Şükür ki hak ettik. Aha! kapıları açtık. Şimdi Ana Kapı’dan giren Nefes Kod, ölümlü olmayanlara biliş halinde bildiri okuyacak onu dinleyelim…

(Nefes Kod Söz Aldı:)

Canlarım, Amonlar, Atlantalı Koruyucular, Aton Tohumları, Birlikler, Kaynak Zaman Sayfaları, bizi bize verenler, kini aşıp yaşama varanlar, kapı olanlar, nur olup kül olanlar, asaf olanlar, ayrılığı; kontrolsüzlüğü koyu ve hakim olan aşkın ışığı ile kontrol edip, kavuşup dillenenler ve birleşenler; sevgililer, sizinle olmak bizlere gururdur. Her resimde bir ışık yandı. Yakan yandı; yaktı, aktı!… Hepimiz birlikte akmaktayız, yüreklere ve Yüksek Yaşam Sistemleri’ne. Vakit geldi. Amin…

“Eğer yaşam devam edecekse ışık yanmalıdır” demiştik. Yandı ışık. Nikah kıydık tüm yarınlara. Yaşama nikahlıyız. Yandı ışık ve zaman, Sistem Kodu oldu. Zümre Sistemleri’nden en güçlüsü yarını tohumladı. Verdik ve verildi… Aldık ve alındı… Ağır yük taşınmadı… Zaman, Sistemi hak etti ve Zabura Yaşam sesleşti. Aha geçti Yürek Nefes’e. Alem ışık yaktı ve yol, Altın Işık Yılları’na vardı. Eh işte!…

Eyler yaşam ışığı. Yaşar, ışık yanar… Artık Zabura Kod sistemleşir. OL dedik. OL… OL… OL…. Oğul ver. OL… OL’du. İşte bu!…

Değerliler ben Mikail… Size ses veriyorum. Yorum yok sadece ses… “Yolu kökledik” dedik. “OL” dedik… OL’du… Amin… Mikail, ilmin kıyısında değil tam ortasındadır. Bilir ki yaşam son sözünü söyledi ve “OL” dedi. OL!… OL!… OL!… OL!… Hayrı görülsün!... Yaşam oluştu. Hah işte…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 111 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol