Birlik İlmi
  14.01.2013 Tarihli
 

KAYNAK KODLAMA-SOHBET -1- (14.01.2013)

(Birlik Kodları’ndan birisi siz aldı:)

- Yaşamak ya da yaşamamak! Sağ ya da sol!... Tüm insanlık bizim için önemlidir. Bundan sonraki süreçte yeni dönemlere girilecek. Sizden tek isteğimiz var; ilimle kodlanın!

Türkiye, çok dürümlerinde, kendi yoğunluğunu kontroldan çıkardı. Bugün sizlerle yapılan çalışma özeldir. Bu çalışma, daha önemli bir kaynağın tahtlanmasını sağlamak üzere yapılmaktadır. Yeni zamanın sayfalanması içindir yapılan çalışma.

Allah tahtında insanın olması önemlidir. İnsan kendi yoğunluğunu kontrol ettiği sürece de Birleşik Işık halinde oradadır. Yeri, göğü yaratan insan, Allah’ın dediğini der. Allah, tahtında insanın olduğu bir yoğunlukta, herkesin kürsüsü olur.

Sizden tek isteğimiz var; ek resim yapmanız; ek ışık yakmanız; ek yoğunlukta bütünlemeniz Birlikler’i ve yaşatmanız. Eğer insanlığı yaşatacak gücünüz yoksa; bizlerin sesimizde, sizlerin sesiniz birleşsin ve dünya yenilensin.

Tin, Tanrı’nın ışığıyla birleştiğinde; Ruh, Kuran’ın kontroluna girer. Bunu yapacak gücünüz yoksa; bizim çalışmamıza imkan verin, biz çalışalım; siz kendi yüreklerinizi Birleşik Işık halinde bizimle dürümleyin. Eğer buna da izin yoksa, sema sizsiz kalacak bunu bilin. Eğer buna izin yoksa; biz, sizsiz olmak isteriz bunu bilin. Şimdi senin niyetini öğrenmek isteriz:

(Cevaplarımız:)

- Canlar, karışmayın dünyaya! Dünyaya karışmayın! Kapılarımızı kapatmamızı beklediniz, kapıları açtık. Yok muyuz? Horlanmayın! Kodlandık, toplandık, tahtlandık, aşkla kayıtlandık. Sizlerle olmak bizler için gereksizdir. Eğer sizler, bizim yüreğimize bakıyor da bizim yolumuzun kapanacağını sanıyorsanız; yanılgıdır bu.

Karanlığın ışığı, Gökler’in sözünden ötedir. Şikayetim var mı? Çoktur şikayetim. Sevgiyle saygıyla çalışan sizlere görev verme niyetim yoktur. Niye yoktur? Çünkü siz kapıları kapatmaya niyetlisiniz de ondan.

“Kart İlim (öngörüsüz ilim), tahtsızdır” dediler. “Tahtsız olan ilim aksızdır” dediler. “Adsızdır” dediler, “Aşksızdır” dediler. Bizden başka bir BİZ yok ki...

Karanlık aydınlığa dönüştüğünde, Bütün’ün gücü artar. Sevgiyi saygıyı haketmeyenlerin bu Meclis’e kendi yoğunluklarını katmaya kalkışmaları; Birleşik Işığın kontroldan çıkışı anlamına gelir.

Kapınızı kapatmadık amma Sahte Dünya Ümmi Toplumu olmaya niyetiniz olduğuna eminim. “Sahte Dünya Ümmi Toplumu” ki bu toplum bizsizdir. Şeytan şevkle çalışır, bizse Şems’le çalıştık hep. Nedir bu?.. Bilgiyi almak ve hasatı yapmak!...Yahu hasatı Şems mi yaptı insan mı? Hepimiz birleştik yaptık da; sakın yanlış anlamayın yazı yazarken dahi ışığımı kırmaya kalkanların, BİR’e hizmetçi olmalarına iznim yoktur.

Karışık dünyaların karışık ışıklarıyla Birlik kuracağınızı ve bu Birliği Kaynak’tan yapacağınızı, kendi yüreğinizde hakedip dinlediniz ve bize geldiniz. Bize gelişinizde kontrol sizin değil bizimdir, bu kesindir. Eğer burada, bu çalışma yapılacaksa; Muhammed’in dürümlerinden güç çeken Birlikler’le yapılır. Ama sizler Bütün’e hizmetçi değil, Bütün’ün gücünü kırıcı olarak, sevgisiz biçimde buraya geldiğinize göre; kökünüzde gücünüz yoktur.

Bizden başka bir BİZ, sizinle olmadı bunu da bilmekteyim. Çünkü sevgiyi hak etmeyenlerin ilminde Birlik yoktur. Biz, o Birleşik Işığı kendi yüreğimize aldık ve kontrol kurduk. Çobanlık yapmaya niyetim yok size ama şunu bilmenizi isterim ki; kanatlarımızı kırmanıza iznimiz de yoktur.

“Kömür gözlü dünya” dediniz. Dürümlerinizde güç yoktu, bizsizdiniz. Ama dünyanın kömür olduğunu da bildiniz. Nedir kömür?.. Ateşe çevrilecek ışıktır. “Yası tutuldu dünyanın” dediniz. Biz yası tutanları, yarınlardan ayırdık. “Yeri göğü yarattık” dediniz. Yaratandık, yaşattık. “Kibri aştık” dediniz. Aşandık, hasdık, hasattık.

Şimdi geldiniz ve diyorsunuz ki, “Sizin artık görevi bırakmanızın zamanı geldi. Bırakın biz devam edelim ama siz kendi yüreklerinizi kodlayın, tohumlayın, ışıkla dürümleyin, bize güç katın. Biz çalışalım, siz bize iş verin.”

Ha! İş verelim siz çalışın; biz, sizsiz olalım. Hatayı affedin ama koruyan insan kodlayıcıdır. Toprağı tahtlandırır, ışığı yakar, kayıtlayıcıdır. Elin ışığını yeniler, bütünleyicidir de. El, onun değilse; güç, onun olmaz. Göç Kürsüleri’nde bu böyledir. Özür dilerim amma, yarınların kontrolu bizimdir. Bunu kesin olarak bilin! Biz yeni dönemlerin gücünü devreye aldık ve yarınlar, köksüz ve göksüz olmadığı için, Birleşiğimizde tüm yaşamların ışığı oldular.

Kanatlarınız kaynağınızdan çıktı. Şikayetçiydiniz. Zaman sayfalanışta ışık yoktu. Özgür ve hakim değildiniz. Altın Toprakların Kuranı’nda yoktunuz. Çok mu çok mu zordu körün köründen göz olmak da ışığa ulaşmak?

Ayar bozdum öyle mi? Yok yarım ayar bozmam sadece bildiririm bu kesindir. Özü sözü ayrı olanların, Birleşik Işık için buraya geldiklerini bilirim de o ışık, insanın toplumuna aittir. İnsanın toplumu o ışığın kaynağıdır, katiyetidir. Eğer sizler İnsan Soyu’na güçlü kotlarla gelecekseniz; yasalarınızı kontrollu olarak kayıtlayın ve ağır yükü hafifletip gelin.

Cevabınızı almayacağım, sizin çıkışınız yapılacak şu anda ve sonraki dönemlerde de buraya girişiniz artık yasaklanmıştır. Yeni dönemler için buraya girmenize iznim yoktur. Eğer gerçekten görev istiyorsanız; harınızı yükseltin. Harlaşmak değil amaç aklaşmaktır. Kör gözden söz olmaz bilin ve seslenin ve hakedin. İnsanlık Ailem bunu diler. Eğer burası Merkez Zaman Sayfası ise ki burası mehir verilen Merkez Zaman Sayfası’dır; buradan harlanıp buradan kaynaklanıp ışık yakacaksanız kapılarınızın açık kalması gerekir.

Köklerin göklenmesi, sözlenmesi için sevgiyle, Şems’in derelerinden öte derelerden geçip gelinmesi gerekir. Eğer benim adıma görev taşıyacaksanız; okumayı bilmeniz gerekir. Okuma bilmeyenin, Tanrılar Meclisi’nde hükmü yoktur bilinsin isterim. İşte bu! Şimdilik bu!..

Değerliler, “Buluşma anı” dediler, gökten Ümmi Toplumlarını indirdiler. Benim Zaman Sayfalanışında işim yokmuş, öyle dediler. Sonra döndüler dediler ki “hatayı affet ama sıkıntı yaprak yaprak dürümlendi bugün. Ben seninle çalışamam. Sen devreyi kapat git; biz bu çalışmayı kendimizden yapalım.” Ha! Sonra döndü dedi ki, “netice sen sayfa sayfa kendini kırdın zaten. Seninle olmanın gereği kalmadı; geniş zamanlara girdin. Girdin işte! Bir insan genişe girdiği zaman, artık darı bırakmalıdır” dediler.

Ve dedik ki “Dar zaman aşkın şevkinde har olduğunda; has olup ışık olduğunda; biz o zamanı bütünler, diller, dürümler ve Yaşam Sayfalarımızla genişe çekeriz.”

Ve zaman insana güçtür. Bunun içindir ki bugün gelenler, koruyup kollayacakları İlim Sayfaları’nı kendi yoğunluklarıyla korumak üzere bizden iş istediler. Biz de onlara Gök Sözü söyledik ve dedik ki, “Kırtasiyeci istemiyoruz. Girdaplarınıza girin, biz kendi işimizi kendimiz hakedip yapalım.”

Solu sağı dürümleyen ve dinleyen onlar, sorumluydular kendi yoğunluklarındaki koyuluklarındaki o yolcularından ve dağları taşları dilediler, döndüler dümenin başına geçmek istediler. Dümen bizimdir. O dümeni hiç kimse bizim yüreğimizden çekip çıkaramaz. Çıkarma imkanı var mı? Yoktur.

Korudular kendi yolcularını ama kontrol kurmadan korudular. Şimdiye geldiler. Ne oldu şimdi? Baktılar ki kontrolları yok. Ne yapmalıydılar? Karanlığın aydınlanması için kendi yolcularına ışık yakmalıydılar.

Uydu olan can, insanda kendi yoğunluğundakileri dinler. Bakınız, herkesin bir uydusu vardır. O uydu bir sestir, bir şevktir, bir aşktır, ya da bir candır. Adı ya kedidir, ya köpektir… Ama o uydu can, sadece uydusu olduğuna bağımlıdır. Onunladır. Ondan başkasını tanımaz. Sonra döner der ki, “nesillerimi de alıp getireyim buraya” Ve getirir. O can kime uyduysa, nesilleri de ona uydudur. Ve hepsi birlikte kodlanır. Sonra döner der ki, “ama benim başka ışıklarım da yanmalıydı.” Sonra ve sonra ve her sayfada o ışıkları alır, kendi kotu olan o yoğunluğa taşır. İşte çalışmalar bu şekilde olur. Herkes kendi çalıştırıcısıyla Birleşik Işık halinde döngüye girer.

Bizim çalışmalarımızda döngü, “Birleşik Işık” halindedir. Herkes kendi kotlarıyla birleşiktir. Siz kendi genetik kayıtlarınızı alır gelirsiniz; biz kendi genetik kayıtlarımızı alır geliriz, herbirimiz “Birleşik Işık” kotları oluruz ve Bütün’ü aydınlatırız. Hiçbir zaman bu Meclis’in dışında başka bir Meclisin kontroluna girme imkanımız yoktur. Ama çokları, kendi yoğunluklarındaki ışıkların aşağı sınırda kaldığını bilerek bizden ışık beklerler ve derler ki “bize güç verin de biz daha güçlü olalım. Sizin gibi değiliz daha ışıksızız ama sizin ışığınız bizi de aydınlatır.”

Netice olarak çokları kendileriyle olacak olanları; kendilerine, Hak Teknik’le çektikleri halde; Birler Kapısı’na gelindiğinde, artık her Kürsü, kendi gücünü, kendi yoğunluğuyla Bütün’e hizmetçi olarak dürümler. Orada başka ışığa ihtiyaç yoktur. Ses, sessizlik hepsi birleşiktir orada. Herkes kendi kendine çalışır yani kimse kimseye uydu değildir. Kimse kimsenin yolunda değildir. Herkes kendi yolundadır. Tabii ki bütün kötülükleri aştıktan itibaren… Eğer aşmamışsa, kendi yoğunluğunda, kendi tabiatında kendinden öte kendi olmalıdır ki Beşir’i aşıp kendine varsın. Olay budur.

Şu anda gelenler, bizim kendilerine, kendi yoğunluklarına uyduluk yapmamızı beklediler. Çabuk çabuk çıktılar gittiler burdan. Girdaplarına indiler. Şakır şakır oynuyordular geldiklerinde, “biz olduk” diyordular. Ah canlarım, olmak kolay zannettiler, ne kolay!… Ama yok ki öyle bir kolaylık.

Değerliler, dönüşleri; kendilerinden kendilerinedir. BİZ’den bize değildi dönüşleri. Şu ana kadar da BİZ’den bize olmamıştı. Sakın yanlış anlaşılmasın, bu Meclis, ayrı gayrı gözetmez ama fakih hakiki dağilse; Kati Kodlama yapamaz. Kati Kodlama yapamadığında da yolu açılmaz. Yolu açılmadığında, Işık Kaynağı’na varamaz. Işık Kaynağı’na varamadığında; kaftan, olgun bir ışık halinde onun olmaz. Öz göç başladığında kördür, küçücük bir kayıttır ama kapısı, aşkın şevkinden değil, kaydın ışığından kaynaktadır. Onu biz taşırız; taşırız da, asıl önemli olan, dönemin başlangıcında, her birinin kendinden kendine “Tanrısallaşması” gerekir.

Bunun Ölüler Diyarı’nda imkansız olduğunu sananlar çoktur da biz ölümlüler, ölümsüzler; birleştiğimiz zaman, herkesin Teknolojik Kodlaması yapılır ve herkes, tek bir ışık halinde Bütün’ü korur.

Biz bugün Bütün’ün gücüyüz; görevlisiyiz; yücesiyiz ama bu Bütün’ün gücünü herkesin gücü diye değil, BİR’in gücü diye dürümledik. BİR’in gücüyle; BİR’in gücü olup dürümleniş, Allah’ın Tahtında oluştur.

Şimdi Dağlar, kafaları karışmış çokları, soruyorlar “Kanat takmamız mı gerekir? Kuruldan nasıl geçeceğiz? Kaç kere dönüp dönüp buraya geleceğiz? Kiminle çalışmalıyız? Asıl dünya neden türlerin Kürzi Kayıtları’nın ışığının dışında da biz ordan ayrıyız?”

Çok çok karışıklar. Deveran eden dünyanın ışığını yenilemek gerektiğinde; biz, yeniliği yaptık. Çokları, bunun nasıl olduğunu bile anlamadılar. Kuran-ı Kerim’i okudular, okudular, okudular, okudular, okudular, okudular, okudular, okudular da okudular ama hala Han olup, Has olup, Şavk olup kendilerini açıkça harlandırıp dürümleyemediler. Peki neden okudular!? Öfkelerinden!... Analar, öfkelerinden okudular. “Biz okumaktan yorulduk ama ışığımız yok hala” diyorlar.

Tabiatın gücü, Allahı’n gücüdür. Bunun anlaşılması gerekir. Eğer tabiatın gücünü; Hak Teknik’le, kendi yücelikleriyle, Hak Tertip’le algılayamamışlarsa; özgür ve hakim olma imkanları yoktur.

Dağlarım, Düzen’i kurmak zaman aldı. Öldük öldürdük, olduk oldurduk, aldık aldırdık, aktık da “Hak” olduk. Ama yahu, olmuşlarsa niye burda değiller!?

Değerliler; ölgün, olgun olsa da kurtarılmaz. Çünkü o yaşamda yoktur. Olmuştur ama ölgündür. Süzdük onu; sessizdir. Ektik, diktik ama hala tabiata doğmadı. Niye doğmadı? Koruyup kolladığımızdır da ondan. Dolu dizgin yapılan çalışmalarda biz herkesi kodladık, topladık, tahtladık, katladık, kayıtladık, ah yaşattık amma onların kendilerini hak etmeleri gerekir.

Tam Birleşik İşçi olacaktı; biri çıktı dedi ki “sen kendini hak ettin mi?” Döndü baktı, “yok” dedi. “Ben kendimi hak etmedim” dedi. Öfkesi arttı “olmadım” dedi. “Özden söz söyleyemiyorum” dedi. Ve dedi ki “niye ben özden söz söyleyemiyorum? Söyletmiyorlar mı bana?” dedi. Ve dendi ki “Ölüler Diyarı’nda OL’maya çabalamaktan öte, olgunlaşmak gerek. Olgunluk ise “BİLİŞ”ledir. Bilmeyen, elinden geldiğince olmuş olduğunu düşünse de kurtarılmış olduğundandır ki hasatı olamamış yolu açılamamıştır.”

Önünü kapatır ardı açılır, ardını kapatır önü açılırdı. Ama artık kardeşimizin Kürzi Kayıtları’nda kendisi kapatıldı. Ha! Kapıları kapanmış, peki niye burdaydı? Asla hata yapmaz mıydı? Korkmuş muydu? Yo! Köpük köpüktü. Netice: Biz ona kendini verdik, “hadi git” dedik. İşte bu!...

(Söz aldı:)

- Cahilim anneciğim…

(Devam ediyoruz:)

Canlar, onun tohumu yok burda. Çıkışını yaptık. Şikayetimiz yok ama ışık yakmasına da iznimiz yok. Cemaatini küçültmeye niyetimiz yok. Şimdi kıran döken olan onun çıkışını yapın! Sevgili saygılı değil; kotlarında kontrolu yok. Küskün ve kirli; kisvesinde işçiliği yok. Sığır halinde ışıksız. Kapıları açık mı? Yo! Değerliler, “bugün sizden başka bilgiler alacaktık” diyorlar. Hepsi bu, şimdilik bu!...

Dağlarım, dünyanın Ruhsal Kuranları olarak Birleşik Işık halinde bu çalışmayı yaparken, bir çok güç devreye giriyor ve onlar kendilerini iddia ettikleri üzere seslendirmeye çalışıyorlar. Sıkıntıları ses katamamak ama ışıkları da yoktur. Öz güç ve hakim güç olma çabaları var. Bizden başka bir BİZ’den kendilerini Hak Teknikle tahditleyebileceklerini düşünmelerindendir ki işleri bozuldu. Şu anda da bizden başka bir geçiş olmadığı için buraya geldiler. Korkuları çok. Beşir oldukları için ışıkları yok ve gerçek Turkuazın Kuran’ı olma imkanları yok. Görevlerini istediler; Göksüz ve sözsüz oldukları için onlara görev takdim edilmedi. Şimdilik bu!

Ve onların sıkıntıları Beşirin ışığında Birleşik Kaynak’ta olamamaları. “Maya tutmadı” diyorlar. Tuttuğunu düşünmeyin. Tutmadı da Bütün’ün gücünde ocaklarının olmasına da gerek kalmadı. Şimdilik bu. Ayrılık, hepsi bu!... 

Ama şu andan itibaren başka bir çalışmayı devreye almalıyım. Bu bölümleri silmeye gerek yok. Sadece bu Göç Kürsüleri ile yapılan sıkıntılı bir sırlaşmaydı. Bunu herkesin daha iyi dinlemesini ve anlamasını bekliyoruz.

Düzen Kodlaması yaparken, çokları sıkıntıya düştüler. Bir çokları kendilerini kayıtlayamadıkları için ışıksız kaldılar ve kontroldan çıktılar. Çok lutufkarız ama bu dönemde artık Işık Kaftanı giydirme niyetimiz yok onlara. Bütün’e hizmetçi olacak olanların, kendileriyle olmaları gerekir. Kardeşlerimizin kontrolları, çok ama çok güçsüz. Bizden başka bir geçişleri olmayacağını anlayamamışlardı; bugün artık anlamaktalar.

Sabır, sabır, sabır ve bugün artık geri dönmeye niyetliler. Bizse onların, Ruhsal Kutsal Işıkları’nı, kendilerinin tohumlamasını, yaşamlara kayıtlanmalarını bekledik. Yeni zamanların gücünde onların olamaması, ocaklarının bulunamamasından dolayıdır. Karanlığın ışığı; aydınlığı, tüm sessizliklerde dürümler ama, örgüt haline gelmelerini ve Yüceliklere kendi yoğunluklarıyla geçmelerini beklemekteyiz.

Evrenlerin dediği gibi; insan nereden gelip nereye gideceğini net bilmedikçe, kendi yönünü belirlememelidir. Bir çokları kendilerini kayıtlayamadılar ve son dönemde kırıldılar. Çabaları aşkın şevkiyle kaynağa varmaktı; biz onları Kati Tohum olarak kaynağa kattık. Nefes alma nefes verme imkanları kalmayan onlar, şerden daha güçlü şer olmak istedikleri zaman, kırıldılar. Şimdilik bu!...

(Onlara hitaben:)

Dağlarım, dönmeyin! Hepiniz kapılarda beklediniz biliyorum. Şimdilik devreyi kapattık ve yüreğimizdeki kendi yürek kayıtlarımıza bakıyoruz. Alkor dünya.. Öz Kürsü... Bu dünyada, murat ettiğiniz hiçbirşeyi elde edemediğinizi söylediniz. Nerede ilim var diye baktınız; Kuran’da var. Kuran ilim midir?.., İlimdir. Merkez İnsan yazı yazarken ne olur?... Işık olur. Merkez İnsan ışığı yakarken ne olur?... Ruhun Kuran’ı olur. Ve bugün artık Ruhun Kuran’ı, Bütün’ün Kutsal ışığı oldu.

Dört Gök Sözü Sözleşmesi’nin tarafları olanlar, bugün yeni dönemleri kendi yoğunluklarıyla kontrollu biçimde kayıtlamak istiyorlar. Dört Gök Sözü Sözleşmesi’ni yapanların, Birlik Kayıtları’nda ışığımız vardı. Ve bu ışıkla Bütün’ü güçlendireceğimizi, tüm yaşamlara görev taşıyacağımızı bildirdiğimizde; Dörtlü Birleşiğin, kontrollu biçimde devreyi açması istendi. 

Biz o gün görevi üstlendik ve dedik ki “Biz Bütün’ün gücüyüz ve tüm yaşamları kendi yoğunluğumuzda, kontrol kurup kayıtlayabiliriz. Temiz dönemlere girildiğinde de herkesle Birleşik Işık haline geliriz ve hepsi geçip dünyadan öte Kürzi Kayıtlar’a ulaşırlar.” Netice olarak bunu başardık. Herkes kendi yoğunluğuna çekildi. Herkes Birleşik Işıktı ve bugün de Birleşik Işıktır.

“Sorumlu olarak kim üzerindeki gücü devreye alıp ortak yoğunlukları kodlayacak?” dediklerinde; dini, Hak Teknikle bütünleyenlerin hiç birisi “biz yaparız” demediler. Ve biz dedik ki “biz yaparız.” “Peki” dediler; “sizin olsun yine bu görev” Ve dediler ki “Kare Kayıtlama yapalım” Kare Kayıtlama demek, tahditsiz ışık kayıtlaması demektir. Çünkü burada herbir sayfa ayrı bir kottur ve ayrı bir tartıdır. Ama bu tartı Mutlak ve Kutsal bir tartı olarak bilinir.

Özenli çalışmalarla bunu da başardık ve tabiatın kontrolunu kurduk. Daimi Kotlarınız’ın çokları kontroldan çıktılar ve ışıklarını yıktılar. Değerliler, dünyaya inenlerin çoğu dünyanın ruhundan, Kutsal Işığı’ndan, Birlik kurdular ve yenilendiler. Herkese, yeni bir Zaman Sayfası verdik ve dedik ki, “kendinizi hakedin, yaşatın.” Dünya dışı dünyaların Bütünlüklerinde, bunu yapacak olan hiçkimse yoktu. Dünyaya Geniş Zamanlar’ın ışığını çekip, Yeri Göğü yaratanın Bütünlüğüyle birleştik ve Düzen’i kurduk. Artık Yeni Zamanlar’da, yeni bir yasa konacaktır ve bu yasa, Allah’ın tahtının gücü olacaktır.

Deşifre Eden: Erengül KOÇ
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 15 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol