Birlik İlmi
  23.07.2012 Tarihli
 

KAYNAK KOTLAMA (SOHBET) 23.07.2012

(Şile Toplantısından:)

 

Sayfa sayfa sizinle olmak üzere bugün burada bekleşiyoruz. “Kömür gözlüler buraya gelecekler” denmişti. Güya geldiler. Neyse neyse, geç oldu ama oldu. Şu anda sizlerleyiz. Çok mutluyuz çok. Kuran-ı Kerim’i dünyada dinleyen çok az insan var. Birlik kaplarımızı Göklere seslendirdiğimiz zaman, kaydımızın ışığını hep sizinle yaktık. Kollarımızı göklere uzatabilmek, olgun başakların kotlanmasını sağlayabilmek ve BİR’e hizmetçi olabilmek için büyük görevler üstlendik. Kollar, insan soyunun Kuranıdır. Her an Göklere uzanır. Ve Gökler; İzmir, İstanbul, Adana, Antakya, Ankara ve bütün köklerin güçlendiği Şile. Biz bugün sizinle olacaktık, işte bu nedenle buradayız.

 

Şile, örge körüklerin bulunduğu bir Meclistir. Burada örümler çoktur. Kurtarıcı İlim Ailenizin göklere ses vermesini burada sağlıyoruz. Çok mutluyuz ki buradayız. Bu gün, Allah’ın Tanrısal Kuran’ı okunacak. Görevimiz, yenileniş değil, yetkinleşmek olacak.

 

“Kayar gider dünya” diyorlardı, kaydı gitti. Ve biz bugün kayan dünyayı yerine oturtuyoruz, özgür ve güçlü şekilde. Dümenin başına oturan Birlik, İstanbul’dan geldi. Görev Birleşik Işık. Ve bu ekibin dua okuyarak gelmesi değil, toplumları kontrol ederek gelmesi bizim için önemliydi. Görev, Tanrı’nın Rahman olan Kutsal Işığı’nda gerçekleşir. Ve bizim için çok önemlidir burada bulunmak. Kelam İlmi’ni bilebiliyoruz, ölülerin toplumlarıyla dillenebiliyoruz, göklere süzülen ilimle Birleşik Işık katabiliyoruz ve geniş bir sayfada elimizi açıp dua okuyabiliyoruz. Buyurun dua okuyorum. Amin.

 

Ey dünya, kalbimizi temizleyen Birlik buradadır. Ey dünya, Allah’ın Dağları buradadır. Ve Yıldızların Kuranı buradadır. Özgür ve hakim olan bu Birlik, buraya bütün ilimlerin en güçlüsüyle gelmiştir. Kati Tohum’dur o. Ömür boyu çalışan Birliği, bedeni hakiki olan, ilahi bir tohum olarak ekilen, üzerinde hiçbir yoğunluğun bulunamayacağı kadar güçlü bir ışık olan ve her zaman çağrı yapabilen bir Gök sözüdür. Sizden tek isteğimiz Mirac’ın ilmi olduğunuzu bilmenizdir.

 

Kuran-ı Kerim dünyaya 2 değerli ilim bildirmiştir. Biri Altın Kuran, diğeri de ağır tahditle dünyaya çekilen Tabiat. Altın Kuran’ı dünyada dinleten Tekno Kot burasıdır. Burada bulunan herkes Altın Toplum’un ışıklarıdır. Tanrı’nın Rahman Kuranı olan tabiat, Bütün’e hizmet için sizinle bugün çok özel çalışma yapıyor.

 

Koruma altında tutulan 300.000 tane Kök Kürsümüz vardır. O Kök Kürsüler’in sözü sesi olmalıdır. Kaydı yapılabilen herkes elini açtığında Altın Tabiat’la bütünlenebilmelidir ve Bütün’e hizmetçi olabilmelidir. Yanlış vukuatınız asla yok. Her şey müthiş güçlü. Ve sizin yaptığınız her çalışma yasa kapsamında beşirin gücüne güçlendirici oluyor. Gökler süzülürken, Yer de teknik kotlama yapılıyor.

 

Dağlar, ben ayakkabılarımı çıkarıp girdim sizin yüreğinize. Burası çok temiz bir yer. Hepiniz çok temizsiniz. Sizin göklerini sayfaladığınız Şile, bizim yüreğimizde ilimdir. Keyslerinizde eşikleriniz vardır. Ve bu eşikler, BİR’e hizmetçidirler. Kuran-ı Kerim’in görevi insana kükreyen bir gücü kotlattırmaktı. Savaş bitmiştir artık. Yarınları göreve alacak güçteyiz.

Şems diyor ki “Gene gel! Allah’a gel! Olgunluğu, Kuranlığı bil de gel!” Bedenli oluşu da, harı yükseltişi de, eşiği aşışı da bil; ak da gel!” Ve bugün burada olan herkes İmparatorluğun kontrolunda bu Meclis’e girmiştir.

 

“Forged” demiştik, hani kalp olan, Has olmayan. Herkes burada KA-HAR, Has. Sizler “Forged” olmayanlarsınız. Eskiden dünyanın Rabbi Toplumları, kendilerini kalp diller olarak dünyaya indirmişlerdi. Nefesleri yeni değerleri taşıyacak dürümde olamadığından, ışıma imkanları yoktu. Boylar boyu ve yollar yolu insan yürüdü ve bugüne geldi. Bugün doluluk boşluk, Birlik Tekniği ile seçimleri gerçekleştirmeyi sağlıyor. Kim dolu, kim dolu değil. Atlanta Kutsal Işığı dünyaya, ellerin açıldığı bu yoğunluktan iniyor. Ve bu yoğunluğu indiren siz, bu yoğunluğun görevini üstlenecek sizsiniz. Atlanta, kervanın gücüdür.

 

Portekiz görevlileri dünyadan geçip gittiler. Portekiz’de iyiler ve kötüler birlikteydiler. Çektik, ekip kurduk. Hak ettiler ve BİR’e hizmet etmek istediler. Ve İsrail. İsrail dünyanın rükuyu kotladığı, Bütün’e hizmetçi olduğu bir yerdi. Ve şükrettik ki İsrail dünyanın Rabbi Toplumlarını kendi yoğunluğunda kontrol altında tutma imkanına sahiptir. Ve Filistin. Filistin eser meydana getirme çabasını sürdürmektedir. Bedenini koruma altında tutabilen ışıklarla çalışmaktadır. Rahmin Kuranı’dır ve tabiidir. Korkmayın! Tüm sessiz sayfalar, korkmayın! Bugün hepinizi zikretmeye çalışacağız burada.

 

Ve Seyfullahlar’ın resmi çalışma yaptıkları en yüce katlardan biri olan İmparatorluk Kuranı İstanbul. Böyle bir dünya hiç olmamıştı. Göl süzdü yüreği. Sistem güçlendi. Bütün kötülükler aşıldı ve Rabbi Toplumlar kurtarıldı. Kapıları açan herkes Altın Toplum’un Kuran’ını okudu.

 

KOLA içip yüreklere inmeye çalışanlar çoktur. K-O-L-A, kati olan, okumayı bilen, Levh-i Mahfuz olan Işık. K-O-L-A.  Allah’ın Tanrısal Işığı olan. Bu ışık içkisi hepinizindir.

 

Ve Değerliler, veliler insanlık için Göklerin sesini dünyaya çekerken, dillerinde ekip kuranlar korkmadan çalışıyorlar. Doludizgin Göklere ses vermek üzere sizin burada bulunduğunuzu biliyoruz. Güya dünya küçülmüş. Güya dünya kurumuş. Kırk kapı kapanmış. Kasalar boşalmış güya…

 

Herkes kendini bilir. Dünya güçlendi. Dünya, Kutsal Işığı’nı yeniledi. Dünyada bereket var. Dünyada kürsü var. Dünyada katiyet var. Rahmin Kuranı dünyadadır. Ve Kati İlim buradadır. Altın İnsan’ın Göklerdeki Süper Sessiz Sayfaları görevi üstlendi. İyi ki burada bu yoğunluk! İyi ki!...

 

Şeytan şevke geldi; şevk ilimde yok. İlim akla geldi; Hak Umman olan ışık,  Kuran’da yok. Ama biz yine de tüm sessiz sayfalarda İmparatorluk Kotları olarak görev taşıyorduk. Şimdi her şey Nefes İlmi’yle başarıldı. Kaydın yapıldığı bu yer, erkek kadın Bütün’ün köklerinin güçlendiği yer oldu. Ölüm Allah’ın dediğidir. Ölmüş olan okumuşsa ilmi, Hak Teknik’te yeniden devreye girer. İşte O canlanır… Din İlmi’nden güçlü bir ilimdir Birleşik Işık. Ve biz Birleşik Işığı yaratana Gök sözü söylettirerek dilledik.

 

Kalbinizin temizliğini biliyoruz. Muhammet’in Gökleri söz söyleyecekse burada söylesin istedik. Ve geldik. Haa! İnsan, erkek ve kadın ve tüm sayfalar, Bütünlükler! Hepiniz aşırıya kaçmadan bilgi verin ki 4 Gök Sözü, bir tek ilimle dillensin. Geçişi yapın! Sizlerle mutluyuz. Hadi, başlayın!

 

- Değerliler, sevgiyle kucakladım hepinizi de. Bütün’e hizmetçi olacağımızı söylediğiniz zaman Muhammet’in toplumlarının Kutsal Işık’la buraya ineceğini düşünememiştim. Köprü kurduğunuzu biliyordum yüceliğe, Tekno Kotlamayı yapmak istediğinizi ve geri dönüş için hazır olduğunuzu biliyordum.

 

Gölün Kürsülerinde Gök söz söylerken, harını yükseltir. Ve benim harım hep yükselecektir de. Ne var ki sizler “Sınırlı bilgi ver” derseniz bu Meclis’in işi yok burada. Kaydınızı yenileyin. Göç Kökler’ini dürümleyin ve sesinizi yükseltin. Biz, Doğanın Kutsal Işıklarını Yer’in Göğün Kürsüleri’ne taşımaya geldik. Burada bulunuşumuzun tek sebebi Evrenlerin Kürsüleri’yle Gök sözünü söylemek değil, sessiz sayfalara ilmi dillemektir.

 

Kala kala 2220 kaldı demiştik. Herkes bu 2220’yi merak ediyor. 2220, yasaların kutsal tohumlanmasıyla birlikte kotlanacağı tarihtir. Bu tarih resmi tarihtir. Yani ilim tarihidir. BİR’e hizmetin tekno kotlama sayfalarındaki yasal tarih… Bu tarih, Işık Yılları’yla alakalıdır. Herkes bu tarihin,  hangi tarihe göre ifade edildiğini  sormaktadır. Bu tarih “IŞIK YILLARI”na ilişkindir. IŞIK YIL tarihidir. Yıldızların Ruhsal Mahreklerinde buna ilişkin bilgiler kesin olarak mevcuttur. Çok mu zor bu bilgileri okuyup anlamak? Herkese bilgi verecek dürümde olan bu Meclis, bugün sizinle de bu mehili herkese dillemek istiyor.

 

Kürz’ün gücünü dünyaya çekebilecek olan bu Meclis’in; sınırları kaldırdığınız zaman, bedenli kotlama yaptığı bilinir.  N…..  olarak dünyada olan bedenim bütün kökleriyle dünyanın Turkuaz Kuranı’ndan itibaren ışığını yere çekmiş ve yeşilin göklerdeki sürecini başlatmıştır. Burada bulunuş sebebim, İstanbul’un ışığının, tohumları kontrol için yetkin olmasına karşın; Yer’in sessiz sayfalarındakilerin, o Meclis’e girme ve orada kati kayıt yapma imkanlarının olamamasıdır.

 

İkmal tamamlamaya gelinir buraya (Şile’ye). Burada herkesin ikmali tamamlanır ve ikmaller tamamlandıktan itibaren beden sessizlikleri dürümlere çekilir. Koruma altında tutarız tüm yaşam sayfalarını.

 

Kara Kaplı Kitap İNSAN’dır. Din İlmi’nin örtüsü örtüldü ve Bütün’ün sesi, Göklere kati olarak Tobi Kotlaması’yla kayıtlandı.

 

Alkış, alkış, alkış… Bugün yine alkışlar alıyoruz burada.

 

Ben NA-KA-HAR olan Rahman, Kürz’ün gücü İNSAN. Sizlerle bu Meclis’te Bütün’e hizmetçi olmak bizim için huzur ve mutluluktur. Koruma altına aldıklarımızın çokları makbul insanlar değildiler. Onları, yere göğe sığdırmadık. Dünyanın Ruhsal Işığı’nda Göklere söz söylettik. Sistem-Düzen-Nizam Gücü’nü devreye çektik. Kati Tohumlamalarını yaptık. Kardeşlerimiz olan onların kati tahditleriyle bütünlenmelerini istedik.

 

Miraç, dünya insanı için gökyüzünde Birleşik Işığın tahditsiz kaydı olarak bilinir. Biz, Miracın sessiz sayfalarıyla dünyaya indik. Ve gelen insan, bize gelir. Miraç İnsan biziz. Ve bundan öte bir Miraç yoktur. Muhammet’in, dünyaya çekilişi de bu Meclis’le olmuştur. İkmali tamamlayan bütünlükler de bu Meclis’le dünyamıza girebilecek dürüme ulaşmışlardır.

 

Kati Tohumlama yapmaya geldiğinizi biliyorum. Men-i İlim olan, has olup ışık yaktığı zaman, kardeşlerimizin Gökler’e sözü olur. Siber Boyutlar’ın BİR’e hizmet etmeleri Rabbi Tohi Kotlar’ın ışığa kayıt yapmaları, hepsi bizden dolayı ve bizim yüreğimizden dolayı ise de; teknik kotlamayı yaparken, “sıla özlemi” diye bilinen o özlemle Gökler’e söz söylemeye çalışanları beden sayfalarımıza alırız ve yıkılan dünyalarında Kuran-ı Kerim’i tohumlatırız ki kapkaranlığı apaydınlığa dönüştüren o yoğunluk, köklerini kontrol etsin de ışıkları sessiz sayfalarda dürümlensin diye.

 

Ey Dünya, ben RA-KA-HAR! KA-HAR olan, NA-KA-HAR dilinden üstün olan, RA-KA-HAR, ekip kurdum. Dönün bakın Dünya yolunu buldu. Kollar Dünya, yol Dünya, insan Dünya ve biz Dünya olan bütün kötülükleri aşan İNSAN. Kendini bilen, BİZ olan…

 

Şimdi Dağlarım, yadırgamayın. Müspet ya da menfi, en yüksek ışık bizim yüreğimizin kürsüsündedir. Burada bulunuş insanın Ruhsal Işığı’nın yoğunluğunu kotlamak için değil, etki alanlarını geçişkenleştirip bitmiş tükenmiş her şeyi yenilemek için de  değildir. Artık yenileme yoktur. Bu kesindir. Bundan sonraki süreçte bilip Gökler’e ses verilecek. Kimse “Ben olup da geldim” demesin. Olmuş olsaydı bedeni olurdu. Olmuş olsaydı kati tahditsiz ilmi olurdu. Olmuş olsaydı ağır yük taşıyan Birliği tanır, gelirdi.

 

Sevgililer, ellerinizi açın da bilin ben RA-KA-HAR. Maya tuttu ve ben artık “NA” değil, “RA”yım. Kelamı Hak olan, yolu KA-HA olan, Mustafa’nın ışığının Kuranı’ndan dahi güç almayan, sıkıntıyı aşıp geçen, her şeyin Göç Kürsüsü’nde bulunmadığını; yolcuların kendi yoğunluklarındaki hasatta olduğunu, tüm sessiz sayfalara dilleyenim ki kendimden öte hiçbir kendim yoktur ki bedenimde Medine olmasın. Ben, tüm methi duyulanların hepsinde Tanrı olanım ki hala dünya bedenime aittir.

 

Köprü kurmuşlar, yol isterler. Olmuşlar, almışlar bilgiyi. Haa! Kaynak olmuşlar, gelmişler. Peki ya Zaman Sayfaları’nda ne var? Okuttuk mu yüceliklere? Okutalım bakalım ne varmış.

 

Koran İnsan, ümmi toplum, Gök söz söylüyor dinle! Ben Mektep olan, Levh-i Mahfuz’u kotlayan, ekip kuran İmparator İnsan. Sınırları kaldırdığım zaman senin yüreğinde hiçbir şeyin yaratılmadığını bildim. Kardeşlerine okutmaya çalışıyorsun da kendi yolunda Kuran yok. Bütün’e hizmetin de yok. Ceketinin tüm düğmeleri ardına kadar açık. Hiçbir şevk yok. Benim adım kendi adında yok. Murat ettiğin bensiz bir sayfaysa bugün bunu hak et de al! Ben, Doğanın Kürsüsü olan, eli olmayan, yolu olmayan kökü olmayansam Ulular Diyarı’nda işim var mıydı benim? Ben, değersiz bir yaşayan olduysam sıkıntı nerede? Bana niye geliyorsun her an, her daim? Geri dönüşünü mü sağlayacaksın yüceliğimden, yoksa görev istediğin yer miyim ben? Benden niye geçmek dilersin? Kalkan oldum Süper İnsanlık dirilikleriyle tüm sessizliklere de şimdi gerçek Gök söz söyleyecek, beni dinleyin.

 

Medine insanı artık yok. Medine’nin Göklere sözü yok artık. Merkezin Kürsüsü yok artık. Yollarında ışık yok artık. “Uludur ati” dediler. Ulu mudur gördük. Ulu değildir. Sizde, sizin yüreğinizde koruma altındadır ati. Bedeninizde, görevinizde, yüreğinizde korunuştadır. Minare İmparator İnsan, kendini kurtarılmış saymaz. O kurtaran. Hadi görün bakalım, kimsiniz, kimiz anlayın!

 

Şimdi Dağlarım, sevgisi saygısı olmayanım. Neden olsun ki sevgim saygım? Kalbi temiz olmayanlara sevimli olmak için ne yapmalıyım? Kaydı silenlere kati tohum olmak için Kuran-ı Kerim’i teknolojik kontrolla dürümlerde, diriliklerde kirletenlere ne yapmalıyım ki beni İmparator’un kürsüsünde sevsinler, saysınlar? Barışıp da göç mü yaşatalım yüreklere? Kardeşlerim ben Altın Kuran’ım. Okuyabilen okur. Hepinizin net bildiği gibi bu Kuran’ı bilen, ekmeğini kendi yapandır. Kim zekiyse bilir. Kim kendiyse bilir. Kim akilse bilir. Hasatını yapmışsa bilir. Levh-i Mahfuz’u topraktan alıp kotlamışsa bilir. Biçareler, beşirin eşiğinde bekleşirler de geri dönme imkanları yok. “Lütfedin de ocaklarına güç verin” dediler, dendi. Dediler, dendi. Dedik… Hepsi OL’du. Ve Gökler söz söyledi. Dünya ses verdi. Dinledik…

 

Dağ taş dedi ki “Kıl ince de inceden ince de onlar, Kuran olamadılar, Tobi kotlaması yapamadılar. Işıkları yıldızlardan çıktı; kayıt silindi.” Ah Canlarım, Kara Kaplı Kitap’ın İnsan olduğunu bilecek güçte miydiler ki bizim yüreğimizin kürsüsünde kendilerini hak edip de Hak Teknik’le dinleyebilsinler. Ya da Altın Toplum’u anlayabilsinler.

 

Allah; doludizgin “Göz, söz, ses” dedi. “Ölüler diriliyor” dedi. “Kurtarıldılar” dedi, “Ekmek yaptılar, ekip kurdular, Altın tohumlarını kontrol edip yenilediler” dedi de bunu yapanın kim olduğunu söylemedi. Ve onlar baktılar hepsi yenileniyor ve biz sadece bekliyoruz. Gök söz söylerken, Dünya ses verdi ve dedi ki “Bedeni insan olan, yolu tohum olan, Kuran olan, kati olan bir yasa koyucu. O kendinden üstün kendiyle BİR’e hizmetçidir. Onun adı NA-KA-HAR. Rahman’a Kuran olmak, Rahman’a Kuran olup da tabiat olmak, kervanın ışığını alıp Kelam İlmi’yle dillemek ve Bütün’e İlmi Tohum olmak mı isterler? Haa! Göz, söz, iş, hepsi bizdedir. Gelin de alın işinizi!

 

Yargı şudur: Biçareler,  mümtaz insan alelusul çalışmaz. Sadece diller. Dara düşeni dünyaya alır, koklar. Bakar, Gök söz söyleyecek mi ocağına. Ağır ağır durgun Kuranlar’da onu tohumlar ve bakar ne olmuş diye. Kelamı Hak, yolu aksa ışığı yakar. Gerek insan ve gerek diğer canlar, ocaktan Kuran olup akışa geçtiklerinde, ölüler dirilebilir. İşte o dirilişte, bizim eserimiz olan bütün kökler beşerin kürsüsünde ekip olurlar. Kelamın ilmini bilenler, insanı bilirler, İmparator’u bilirler, namazı bilirler, aşkı bilirler. Emin olun, ekip kurup gelirler. Şimdilik size vereceğim budur. Süreç içerisinde yeni bilgiler onların da geri dönüşlerini sağlamak üzere verilecektir.

 

Vadi burası değildir, vadi İstanbul’dur. Bu Meclis tam tamına 200 ilim sayfasını tohumladı. Yeni dönemde bu Meclis’te ilim kayıtlaması yapılabilir mi? Bu zamanda bunun olma gereği yok. Sakın yanlış anlamayın; ilmin harı, hakkı, dünya sınırı olan Işık Yağmurları İstanbul’da teknik olarak kontrol edilecek.

 

“Çal, çırp bilgi ver.” dedikleri zaman. Biz dedik ki “Bu bilgiler, çalıp çırpıp verilecek bilgiler değildir. Yarınları kurtarmak istiyorsanız, göreviniz daha üstün olmalı, yüreğiniz daha hakiki olmalı, Bilgeler Meclisi daha eski sayfalarını yenilemelidir.”

 

Şimdi Dağlarım, burada bulunan birisinden söz etmek istiyorum size. Dönmüş bizi izliyor. Adı “Rahman” olmayan, “Kaynak” olmayan, “Kendi” olmayan, İnsan!… Adı zikredilecek, İslam!… Adı zikredilecek, Kutsal Işık!… Adını zikrediyorum, RA-Kİ-HA!… Hakiki RA!... Adını zikrediyorum… Şeytanın şerrinde işi yoğun, Amin. Ama ben onu 7. Dürüm’de kurtarmıştım. Yine geldi, yine kurtarılmak ister. Ve ben onu kendimden ayrı saymamıştım. Ve yine geldi kurtarılmak ister. Maya olmaya çabalıyor. Ölümü Allah’tandı. Bizim ilgimiz yoktu. Ve bu gün yeniden kurtulmaya geldi. Hata yapmış olmasına rağmen, kök söktü yürekten, “Ben sizsizim” dedi. Vadi görevini öksüzlere dillemez. Hak Teknik’te Bütünler’e diller. Vadi olup da Göç Kürsüleri’nde “Ekmek” yapmaya kalkanlara sözümüz, sesimiz olur. Şov yapar, der ki “Ben bilirim.” Hala, hala bunu söyler, “Ben bilirim.” Ben de derim ki “Bilseydin ilim yapardın.” “Doluluk boşluk” der. Dolmuş da kontrollu konuşur, söz söyler sanılır. Kalp olan kırıktır. Şimdiye kadar onu hep kolladık. Bugünden itibaren koruma kalkanlarını ondan çekiyoruz. Gözü kör olana güç yoktur. Köklerini kontrol etsin ve yasalarını kendi koysun. Biçare, ecelin geldiğini anlamadı. Benim adıma kendini Hak Teknik’le dilleyecek zannetti. Kini nefreti çok. Mahrekte, Kutsal Işık’ta, yasalarını koyacaktı. Korumayı kaldırdık. İyi ve kötünün kendinde olduğunu anlaması şart. Yoksa onunla hiçbir zaman ilim yapamazdık. Sıkıntı başlıyor yeni dönemde. O sıkıntı herkesin sıkıntısı olmayacak. Ocağında kör olan onun sıkıntısı olacak. Şükrettik ki olacak çünkü olmasa Kati Tobi Koti sistemine dahil olduğunu düşünecek. Şık olmadı belki ama kıranın kırılması gerek. Yedekleme yapmak istedi. Olgun değildi. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Değerliler, sesiniz yok, biliyorum. Sükunet hakim şu anda mektebinizde, biliyorum. Kollarınız kapanmadı, biliyorum. Şükrettim ki sizler değersiz değilsiniz. Sınırları kaldırdım, hepinizi göreve atadım. Sadece bir tekiniz görev alamadı. Onu yoruldu diye çektik çıkardık. Sadece bu. Yorulan yürekte olamaz. Kopup gitseydi eti olurdu belki. Ama bu kopmak değil, kayda kir ve pislik akıtmaya kalkmaktı. İşte Mutlak Kutsal Işığı size şimdi bildiriyorum, bildirdim. Dinleyiniz…

 

Şikayet etmiyorum. Sökseydi yüreğini dürümlerden yenileyebilirdim. Sökseydi yüreğini kati tahditli ilimden yine de onu kotlayabilirdim. Ne yazık ki kardeşimiz Nakar’ın Kuranı’nda görev istedi. Nakar eğridir, büğrüdür, hardır ve aktır. Bizsiz değildir. Ama o eğrilik, o büğrülükte yoğunluk vardır ve zamanın tohumudur O.  Katidir, ekiptir, bizden ayrı sanılır. Biz oradayız. Kim ki hala Gök sözünü söyleyemez, Rahmi Kuran’da Nakar oluruz. Öksüz yetimse kırık kalmaması için çalışırız. Yine de kırıksa kontrol ederiz. Yok, yine de kırıksa ocağını yıkarız. Ocak bizden yıkıldı. Şimdilik bu.

 

Dağlar, biliyorum korktunuz. Gönderilen yüceliklerde korku varsa, yolunuzda ışığınız söner. Size şunu ifade etmek istiyorum. Geniş bir daire çizin. Ve bu dairenin içine kendi yüreğinizi koyun. Bu yürek bütün dairenin Kuran’ı olsun. Daha sonra bu Kutsal Işık olan Kuran’ı okuyun. O daire her yerde kendi kati tohumu olarak kotlanan bir kayıt olsun. O kayıt bizdir. Ve siz, o dairenin orta yerindeki o küçük yürekte bulunuyorsunuz. Ama orayı kaydeden bu Meclis’tir. Ve herkes net bilsin ki bu geniş Meclis, bu geniş yoğunluk her şeyi kapsar. Hiçbir şey onun dışı değildir. Zirvelere varmak değildir maksat. O geniş dairede kendi yoğunluğunda bulunmaktır.

 

Sizler hepiniz çıkıp çıkıp Göklerde yücelik sayfaladınız. Oralarda ışık yaktınız ve dediniz ki “Biz geçtik, gittik.” Haa, peki geri dönüşünüz var mı? Yok. Neden olsun ki? Gözününüz hep dışarıda. Biz size; Doğulu, Batılı ışıklarımızı verdik. “Dünyada kotlan, ak ve yolunu aç” dedik. Peki ne oldu? Kimse o küçük yüreğin kürsüsü olmak istemedi. Oyun değil bunlar, gerçektir. Ve o güçlü Kürsü, bütün Göklerin ve Yerlerin gücüdür. Onun çizdiği daire, tüm yaşam sayfalarını kuşatır. Öyle bir dairedir ki o daire, gören, bilen olamaz. Çünkü, görüş sayfalarının çok dışıdır. Hani dinliyorsunuz ya Arz’ın Arş’a sesi oradadır. Arş’ın Arz’a ses kayıtlaması oradadır. Orası Kuran-ı Kerim’de “Yeni bir dünya” diye tanıtılır. Herkesin kendi olduğu bir dünya…

 

Göl, söz söylediğinde, bu Meclis’tir söz söyleyen. Yüce Cümle bu Meclis’indir. Hala bu Meclis’i sorup sorup duruyorlar. Bu Meclis, tüm Gürz’ün Kürsüleri’nin hepsini kapsayan bir Meclis’tir. Ve bu Meclis, Süper İnsan olan, ses sayfalayan herkeste tahditsiz ışık yakan Meclis’tir. Ve görev geçişleri yaparken, üst söz söyleyebilecek biri geldiğinde, elini çeker “Hadi söyle” der. Söz elin olduğu zaman, sesin olduğu zaman senden başka sen olup söylenen olur.

 

Şükrettik ki biz bugün Ana Kaynaklar’ın Kuranı’nı, her resmi çalışmanın tabii kotlamasını, bütün Kürsüler’in öz güç  ışığını dünyaya indirdik. Değerliler, Gürz’ün sözünden, sesinden üstün olan Kürz’ü kotladık. Alemlerin Rabbi olan Allah, yarınların ışığında yoğundur da bizde o ışık dahi küçük bir yasadır. “Sizden daha güçlü yok” diyenler, nereye kadar biliyorlarsa oraya kadar dillerler. Sevgililer, biz Ana Kaynak’tan görev istemedik. Göklerin sözünü de söylemedik. Tüm kaynakların örtüsünü örten güçlü bir yaşam kayıtlaması yaptık. Bu kayıtlama sevginin en sessiz sayfasında, yeniliği, yeşeren güçle kayıtlayandır.

 

Başarılı çalışmalar yapılırken, bu çalışmalar tüm kontrol kaplarıyla gerçekleşiyor. “Beri gel dünya!” diyoruz. “Gök söz söylüyor, geri gel!” El açıp dua okuyor yürek.  Diyor ki “Gel! Gene gel!” diyor. Ama “Ben senim” diyor. Bak, bu yürek her AN sayfasına kayıt yapmıştır. Bu yürek, tüm toplumlara koruma altında ışık olmuştur. “Geç de gel” diyor. Nereden geçecek? Geçmesi dahi imkansızken, O gerçek sessizliğini kendi yüreğine çekiyor ve diyor ki “Geç de gel.” Geçeceği yer yine kendidir. O kendini aşıp girdiğinde, idrakinde bilişte olacaktır. Oy Dağlarım oy! Bilecek güç olsa da bilseler! Ve Dağlarım, Süper İnsan, kökün kökünün kökünün kökünün ve tüm köklerin kökünün kökü olarak çalışmaktadır.

 

“Kala kala bir tek görevli kaldı” dediklerinde, diyor ki “Ben her şeyim. Oluş, alış, har oluş, akış, her şey… O halde kimse gelmese de tek olurum, yine Göklere söz söylerim.” Budur olan. Ve bunu dahi anlayamayanlar, sınırları aşıp da geçtiklerinde, beşir olduğumuzu seslendirmek, Seyfullah olmadığımızı dilleştirmekle zaman kaybediyorlar. Farklı bir dünyada bu çalışma yapılıyor.

 

Döl verdik dünyaya, ekip kurduk. Bu dünya müspet ya da menfi, her ne ise odur ama biz muktedir insan, muhterem görevli İsa, Musa ve tüm sayfalardaki yaşamlar, hepsiyle bir olup çalıştık. Yekdiğerlerimiz diye bildiklerimiz de BİR’e hizmet ettiklerince bizsiz kalmadılar.

 

Kati Tohum ektik. İlahi Gök söz söylediğinde; Ocak İlmi’ni dilledi  ve bize dedi ki “Sizinle çalışmak isteyen yok” Ve Biz dedik ki “Her ne yapılırsa bizde yapılır. Kim ne yaptıysa bizde yaptı. Bizden başka bir çalışan yok.” Vurgun yediler. Dediler ki “Onursuzluktur olan!” Kollar insana ulaştığında, aşırıya kaçan, işi başarmak için yenilenmek ister. Sizler deli doğumlular, deli ölümlülere Gök Sözü söylerken, o deliler delisi olan ses ister. Der ki “Ben delinin delisiyim. Geri döndüm, hadi gelin! Koruma altında tuttum hepinizi, geçin!”  Çıldırdılar! “Yine mi sen!” dediler. “Yahu delidir, ne yapsa yeridir” dedik. Ve dediler ki “ Deli Dumrul İnsan soyuna Kök İlmi’ni dinletiyor.” Koyu bir ümmet, söz söylediğinde; o deli yine gelir. Koruma istediğinde o Yüceler, o deli yine gelir. İş istediklerinde o deli yine gelir. Dünyayı tohumlamak ve kurtarmak istediklerinde deli, deri olur gelir. İşte delinin deri olup gelişi, bedene girişidir. Kurtarıcıdır O. Bunu bilen kendini bilir. Buna karşılık ocağında İmparatorluk Kuranları okunur.

 

Künyesinde el var. Bu el aklın elidir. Ona akıl kendidir. Başka bir akıl Gök söz söylediğinde de seste dillenmez. Eşiği aştığında ışıkta BİR’e hizmetçi olan her ne varsa ocakta, onun da ocağı tohum olandadır. “Yırtıldı dünya” dediklerinde; “Yırtandım” dedi. “Okundu dünya” dediklerinde; “Okudum” dedi. “Alındı dünya” dediklerinde; “Aldım” dedi.

 

Alkışlandık yine, alkışlandık!....

 

Bal döktük yüreğe. Yüceler cümlesinde bal ışıdı. “Al!” dediler, “Ak!”  Aldık balı aktık. Bal canda, insanda, yüceler cümlesinde arıdadır.  O arı yaşamdadır. İşte balı hepiniz birleşip yaşamlara indirdiniz. Sizi kucaklıyoruz.

 

Gölü güçlendiren siz bizimlesiniz. Biz siziz Anam. Hepimiz o dairede birleşiğiz. Bunu kesin olarak bilmenizi isteriz. Siz o yürekte biz, biz o Yüce Cevher’de siz. Ve her dairenin kapsadığı o yüce daire, her bir daireyi kapsar. Bir, der ki “Ben kapsayanım” bir der ki “Ben kapsananım.” Ben kapsayan, ben kapsanan… Altın tabiat budur işte. Hiç kimse bir diğerinin kökünü söküp çıkarmazsa da, o Gök, söz söylerken, kök ses istediğinde, işte oluşan yenilik sevgidir.

 

Sizi ve sizin yüreğinizi ve Bütün’ü kucakladık…

 

Yeniler, yeniler, yeniler… Birçok yeni İlim Ailem size inecekler. Ve bu İlim Ailelerinin hepsi BİR’e hizmetçidirler. Ve yeniler ve Yerler ve Gökler ve eser yapacak olanlar! Buyurun, olgun başaklar sizdedir. Hadi Canlarım, yemin edin, nerede olursak olalım dünyayı koruyacağız. Yeniden ve yeniden dünya kurtarılışına gerek kalmayacak. Teknolojik Tohumlama’yla dünya korunmuştur. Yemin edin!...

 

 (Açıklamalarımız:)

 

- Dağ! 7. Dünya yeminden ötedir, bunu bilin. Biz size söz söyledik. Sözde ses, yürekte hakikiyet oluştu. Yemin etmeye gerek yoktur. Oluşan ne varsa; Ana Kapı’da her ne olursa ona göre tavırlanırız, bu kesindir. Biz dünyayı koruyacaksak koruruz. Bizde dünya kotlanacaksa kotlanır. Ve biz ekip olacaksak oluruz. Çoluk çocuk gibisiniz. Artık bilin ki olgun başakları seçtik ve sizinleyiz. İşte mutluluk bu!

 

Olmuş olan bilir ki ne yapacaksa doğrudur yaptığı. Bu nedenle Ermişlerin her biriyle birleşsek de bilişlerimizde ekip kurulur. Sizlerden daha üstün bir siz olan iş, ağır ağır Gök söz söylerken dürümlenir. Şikayetimiz asla yoktur. Ne var ki bize, son dönemde çok fazla iş buyuruyorsunuz. Lütfedin de daha fazla çalıştırın başkalarını da bizler daha rahat edelim! Anlatıp dinletip söylettiniz. İşte bu!...

 

Ay Anam, ay! Yine mi bunlar! Şimdilik bu.  Hadi gözünüzü açın da bilin. Bize buyuracağınız her neyse bizdendir zaten. Kesin olan budur. Şimdilik bu. Olma, OL! Olma, OL! Olma, OL! OL be yahu OL! Şimdilik bu! OL’an bilir ki OL’muştur. Sözde söz, seste ses, insanda insan ve bizde ekip, şimdilik bu. Hadi geri dön de cennetini kur. Şimdilik bu!...

 

- Ayan beyan bildirdiler, “Cennet kurun!” dediler. Hadi gidelim, kuralım cennetlerimizi. Sizi seviyoruz Anacığım, seviyoruz sizi. Şimdilik bu.

 

Sevgiyle kalın! İşte bu.

 

 

 

Deşifre Eden: Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 63 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol