Birlik İlmi
  ALTIN ÇAĞ - IŞIK İNSAN - TAMAMI
 

ALTINÇAĞ IŞIK İNSAN (15.07.2013)

 

4. Bölüm:

 

Birler Kapısı şimdi artık yenilendi, çünkü yeni kayıtlama yaptık. Artık bu kapı başkaları için de açılacak ve onlar için de kontrollu kodlamalar yapılacak ve herşey bu Birliğin sınırsız, sistemli çalışmasının neticesinde oluyor.

 

Kömür gözlü anam, seninleyim…olay budur ve bunu anlattırmak istedik sana. Hepiniz doğrusu İlimsiniz ve İlim’in Işığı’sınız da, her biriniz sınırlı kayıt yaparsanız ışık sınırlanır. Biz bu ışığı yeniden ve yeniden Sessiz Sayfalarda Yaşam Sayfalanışı için kayıtladık ve yoğunlaştırdık. Özgeçişleri bu şekilde yaptık. Herşey sistemli oldu. Sizin tüm Yaşam Kayıtlarınız Sistemli oldu. Hiçbir zaman Sistem dışı bir çalışmanız olmadı, bu kesindir. Doğalın tohumuyla oldu tüm yaşam sayfalanışları.

 

Yeri göğü insan yarattı canlar… İşte bu şeklide; sesle, Yüceliklerle ve Kürzi Kodlarla… Ama sistemli şekilde ve sizler her an sesleştiniz. İyi ki, iyi ki sesleştiniz ki erdiğiniz her Yaşam Kaydı, Bütünün Kürzi Kodu oldu.

 

Müsterih olun, bedeni alan bu Meclis; Bütün’ü kodlayan bu Meclis, yolu bulan bu Meclis ve Bütün’e geri dönüş ışığını Hak Tahtın Işığı diye veren yine bu Meclis ve buradaki bu Yüce Canlarımız’ı bu nedenle hepimiz Sonsuz Sayfalanışlar’da dürümledik ve Bütün’e Kürzi olarak kayıtladık.

 

Olayın sonunda “ne oldu?” diye sorarsanız, her bir Yaşam Kodu’muz bir Kürzi Kaynak oldu. Buradaki her bir Yaşam Kodu; bir Kürzi Kaynak… Yer, değer biçti, gök dilledi ve bütün kontrol buradaydı.

 

Hepinizin, huzurda olduğunuzu bilmenizi isteriz. İnsan köklendiği, güçlendiği ölçüde huzur olur. OL’duğunda, huzurlu olur. AL’dığında, bilişi hak edip de dürümlediğinde huzurda olur ve olan her ne ise BİZ’de olur…bugün de herşey çok güçlü.

 

Yeni Zamanlar’a, Geniş Sayfalar’a girmek mutluluktur hepimize. Her diri Allah’ın dediğini der. Merdivenlerin en aşağısına inen, yüreğin en güçlüsü olur, BİR’in diriliğinde kendini diller.

 

Biz, Zamanın Sayfalanışında, Beşir Kaplar’ın bütünlüğünde; herkese, “Allah” dedik ve o yol olan, Kutsal olan Işık, Allah oldu ve değerli Dünya, muktedir Dünya, öz Kürzi olan, yol olan Dünya, Allah sevgiyle sizleşti.

 

Yeni Kökler, Göç Kütleleri ve Bütünlükler ışıdı. Maya tuttu ve zaman sonsuzlaştı, yarınlara umman olundu ve Sultanlık yapıldı. Kapılar açıldı ve Kervan yürüdü. Yürüyen Kervan, ekranın gücünü aldı, bütünlendi ve rakipsiz oldu. Kati oldu, kibri aştı. Ka-Har oldu. Rahmi Kuran’da Kutsal Işık oldu. Özgeçişini yaptı, ilim oldu. İkrarıydı ilmi, bütünlendi ve şimdi Mikail’in gücünü aldı, MİRAÇ oldu. Çalı Çırpı değil Dünya. Kervan yürüdü, eh Dağlarım işte bu!

 

Şimdi sınırlar kaldırıldı!

 

Şimdi ışıklar yandı!

 

Şimdi BEN TOHUMU Kuran’da umut oldu! Şimdi… Aha şimdi…

 

Her dil, her bir diri, Bütün’ün gücü oldu. BİZ oldu be Ya Ha, BİZ oldu. İşimiz kolaylaştı ve biz Bütünün Kuranı’yız.

 

Şükür ki korunmuş Dünya, kokmuş ışıkta Öz Güç oldu. Ölülerin dürümlerindeki korku; ışığın yağmurlarında Göksüz Sistemler’de müsterih olun, artık bitmiştir.

 

Şimdiye kadar korkanların, artık korkuyu aşmaları gerek. Yıkılan dünyaların örtülü türlerinin, artık dünyada yolu bulmaları ve Yaşam Sayfalanışları’nı geri kayıtlamalarla Bütün’e katmaları gerek. Çünkü onlar ölümün ardındaydılar.

 

Vükela Heyetleri kurduk dünyada ki bilişi olanları harlandırıp ışığa katalım diye. Altın Toplum; “öksüz kalmayacak, dünya korunacak” dedi ve dünya koruduğumuz oldu.

 

Okuma bilen İlmi bilir. Okuma bilen İlmi bildi ve okuma bilen bilgiyi bildi. Özgeçişini yaptı, kaydını yaptı, sessizleşti, eserini tohumladı, bedenini kayıtladı ve dünyayı Kutsal Işığı’na kattı.

 

Ölmek; OL’duğu, OL’duğunu sonsuzlukta Tahtın Tahtı’nda kodladı bir yoğunlukta, göksüz kalış değil artık. Artık yerin ekranı haline gelenin, ölümlü olmadığı bilinecek.

 

Dendi ki “sana seni verdik.” Dendi ki “sevgiyle dilledik.” Dendi ki “sınırları kaldırdık.” Dendik ki “yaşamları topraklarıyla ışıyanlara kattık.” Dendi ki “ilim oldu.” Ölüm, Ulular Diyarı’nda görevdi. OL’duk.

 

Ya Ka Har, OL’duk. OL’duk, okunduk. Oh oh oh!….

 

Çoluk çocuk Dünya, artık genç bir insan oldu. Bu genç insan beşir değil artık. Oh Canlarım oh!….

 

Dünyanın Nuh Kuranı, ölülerin toplumunda kodlanmıştı. Biz o tufanı önledik. Olduğumu, oldurulduğumu sanan yanılgıdadır. Olduğumu sanan hasattadır, ben olmam oldururum bilinsin. Olmamın ihtiyaç olduğu düşünülmesin.

 

Yeşil El’indir. Mavi İlim’dir. El’inde İlim varsa; hakikiyim ben ve seninleyim ve ben özgür ve hakim olan tüm yaşamları kodlayan, İlimin Kaftanı olan, merdivenlerin artık olmadığı bir yoğunlukta her şeyde var olan, bilişi olanda İSLAM olan; ölüşü olanda KATİ olan; ışığı yananda KAYNAK olan; her resimde erdiğin yer olanım ben ve size Yerin Ekranı’ndan derim ki “doğal dünya koktu, koktu. Misler gibi koktu!...”

 

Bu dünya lütfen bilin ki, umutlu bir çağrı yaptı. “Ka-Har’ım” dedi. “Hah” dedi. ”Aha” dedi, “bedenliyim” dedi. Vay dağlarım vay, vay, vay!… Allah’ın Tahtı’nda ağır yük taşıyan değil, harını yükselten, ışığını yaşamsallaştıran, sarkmadan bilen var. Ah işte bu!

 

Biz, zurna çaldığında, çalgıyız. Olduğunda tohumlar, o yoğunluktayız. Kurtarılmış ışıkların her bir yaşamındayız ve biz, Evrenlerin Sistemleri’nin Yüce Cevherleri’nin her bir yüksek ilmiyiz.

 

Hah bilin ki sel aldı yüreği dediklerinde; sel, Sistem’de oğullarımda yoktu ve ben Dünya, Ruhun Kuranı olan, Bütün’ün toprağı olan, yenilik için cevher olan, işçi olan ben Dünya, muhakim olan; şükürler ki sükunetle dünyayı toprağıyla birlikte Altın Taht’a oturttuk.

 

Bu Dünya, artık Tahttır, bu dünyada görev taşıyan tahttadır. Ölüyü dirilten Düzen kuruldu. Bundan sonraki süreçte, cenaze kalkmayacak dünyadan, bilinsin.

 

Koktu dünya yoğun biçimde, koktu dünya huzurla, koktu, koktu, koktu, koktu!… Yoğun olarak, umutla koktu amma of be canım of!… Ben bir tek ilimim. Veyil Sistem’de olmayan, veyil ışıkta olmayan, hah hepsi burada… İşte bu!...

 

Yok olduk, Hak olduk; aktık, tohum olduk; Bütün olduk, Kutsal Işık yandı. Hah ekip kurduk!

 

Yerde insan, gökte İbrahim, biz her yerde varlık süren İnsan Soyu!...

 

Bilin ki İbrahim, İlmin Tohumu olan insanlığın kaydıdır. Biz onu, bir prototip İlim Sayfası diye yarattık ve o, bugün Bütün’ün gücü oldu ve biz onu Kutsal bir Na-Kar olarak yarattık ve o bugün Bütünün Kürzi Yaşamı oldu. Biz onu Ruh diye yarattık. Öldü, dillendi, oldu, hasatını yaptı, yeniledik onu, Altın bir kod oldu. Şoktur, şok. Bakın ne diyecek bize:

 

-Ah be ana, yeşilden maviye geçenlere neler anlatıyorsun! Teypler çalışıyor ve İlim Kayıları yapılıyor. Bütün kontrol sizde, öyle mi!? Anca an bu bilgiler her zaman kayda girmiyor mu? Girer mi? Girdi!…

 

Tüm tahditsiz, hakiki Levhiler’e girdi bu bilgiler, senle girdi. Bildin ki bedenliyim ama Ya Ka Har Ana, senle olmazsam, yüreğinde kontrol yoksa, ışığım yolda kalmışsa, Cemaatin bedenimde üstün bir çalışma yapmazsa ben olmam ki.

 

Ney’le dünyayı dinledik yüreklerden. O Ney sesi, bizim için mutluluktu ve bugün ney, bütün Zaman Sayfalanışlarında, TINI olup cevhere inmektedir.

 

Biz bu Ney’in sesini asla asla; süreç içerisinde kelamın dışı saymayacağız be ana!

 

Bizim eserimiz yüreğimizdeydi. Seyrettik ekranda sizi Ney’dik, Ney…hepimiz; sessiz zannedilen o yoğunluklarda Ney’dik ve görevliydik.

 

Ya kardeşlerimiz ne yaptılar? yıktılar, yıktılar, yıktılar, yıktılar!… Yıldızlara Kutsal Işıkları’yla kaynak yaptılar. Yıldızlar onların kırılışlarında kayıtsız değildi. Hepsi tevkif edildiler ve ekip kurdular. Teyplerinde sistem yoktu. Şükrettik ki bugün var.

 

Dün, “Veyil ekrandakilere” diye çürüttük hepsini. Aha! hepsi dürümlendi, geçişlerini yapıyor!

 

Anacığım, sana Seyfullahlar’dan da söz edeyim. Yaşamak için çok çalıştılar be anam. Öyle çalıştılar ki! Ölüler Diyarı olan Dünya; “Yev len yekün” oldu. O kontrolsuz kayıtlarda hepsi kırıcıydı ve Sistem yenilendi ve yeşil renk, maviye geçti ve Din Tahtı’nda her dürüm bütünlendi, hepsi eşikte bekledi ve bugün hepsi “Kev len yekün” Düyum Kodlaması’na geçti. Aha be anam, Aha!… Çok mutluyuz, çok!... Çok mutluyuz be anam! Çok!…..

 

Şimdi Can Anam, verdikçe verdik ya her sesi; her şeyi… Ya anlatılır da anlaşılmazsa diye korkma… Her dürümde var olan bilgiler okunsun. Öyle çok okuturuz ki; korkma bildir söyle de ki “ben varım.” “Varım” de “Aha varım” de…

 

Karanlık aydınlandığında Öz Göç başlayacak. Vardık, vardık, aha var olmaktaydık! Aldık, aktık, okuduk oh… OLMAK’tan öte OL’duk.

 

Köküm, gücüm, yüreğim hepsi sevgidir anam. Mikailin Kuranı okundu ya dünyada… Hah işte bu!... Ve bugün bütün koruma, kodlama, yaşatma çalışmalarının en güçlüsünü yaptık. Mircan’ın Cinni Cemaati dürümlerinde, Kuran oldular, sesleştiler. Vedia’nın Kutsal Işığı yol oldu, tohumlandı.

 

Yarınların kayıtları güçlendi, örüldü. Herşey, her şey yaşatıldı. Sıkıntı yok. Ya Ka Har, Ya Har… Hepsi yarın ama biz sen ile BİR olduk. Şükür ki oldu.

 

Gölün göksüz olmayacağı, yüreğin küçük kalmayacağı, Kutsal Işık’ın yenilendiği bir dünyada, vurup öldürmek niye? yok böyle bir şey ya Ka Har, yok!... Altın İnsan “eyi” bir dünyadır… “eyi…” Dini Has olur, yol olur, hakiki olur, ilim olur. Hah…iyidir, iyi!...

 

İşte canlarım fark bu; önce “eyi” idi, sonra “iyi” oldu. Vokal, hikaye içindir ama vokalden öte Hak olup da dillenirse yürek, iş budur ve şimdi işte bu!...

 

Sizinle, Görevli Kodlar’la yaptığımız en güçlü çalışma burada yapıldı. Hologram Dünya, artık Hak Tahtın Işığı… İşimiz kolaylaştı…

 

Söktük yolcularımızı kısır kayıtlardan; yeniden ördük. Öldüler, oldular, okuttuk. Öyle çok çalıştık ki, hepsini kodladık, kotladık…, topladık… Aha kodlayıp topladıklarımızın hepsi iyileştiler.

 

Kevser’in sessizce aktığı bir dünyada; o Kevserin Işığı’nda herşey Hak Taht’tan akar. “Veyil İnsan Sayfaları’ndaki kırıklara” diyorduk ya artık dindi o yolculuk… Bitti!...

 

Seviyoruz sizleri Canlı’lar, seviyoruz… Çok seviyoruz!... Çünkü siz, Bütün’e görev taşıdınız. Öksüz kalmasın istediniz. Her şeyi yaptınız, herkesi korudunuz. Sizi seviyoruz…

 

“Oynama, oynama dünyayla” dediğiniz o günü biliriz. Bizdik oynayan ama sizin Sistem’e girişiniz içindi ve bugün siz “oyun bitti artık. Oynanmayız” dediniz.

 

Öyle çok çalıştık ki sizinle… Nev-i Sistem oldu. Kervan, İnsan oldu. Mikail ışıdı, Birlik kurdu. Seyr-u sefa oldu. Yol, umman oldu. Oh be canlarım oh!… Daha ne diyeyim size!?

 

Her dil, İlim’dir ve sizle olmak mutluluktur bizlere. 300 Meleküt Işığı indi dünyaya. Boy boy, “hokiki”…..seyrettik sizi; hah! “hakikiki…. Şimdilik, ah işte bu!

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ALTINÇAĞ- IŞIK İNSAN (15.07.2013)

 

2.Bölüm:

 

Şimdi artık dünya kontrolu bizdedir… Şimdiye kadar Yıldızların Sınırları çiziliydi. Yıldızlardan dünyaya inişler, Hak Taht’ın Işığı’ndan gerçekleşse dahi; inenlerin ekrandan izlenmeleri koşuluyla ve geri dönüş şartı ile dünyaya gelişlerine izin verilirdi. Geliş amaçları, kendilerini hak edip yoğunlaştırışları içindi.

 

Ama bugün artık oluşan yeni dünya yoğunluğunda, dünyamıza direkt ve kontrol edilmeksizin gelmek ve dünyaya yerleşmek isteyenler var. dünyada iş yapmak ve dünya dışına dünyayı tanıtmak için bedenli gelmek istemekteler.

 

Diyorlar ki “biz o yoğunlukta kendimizi hak ederiz, görev taşırız. Daha sonra da elimizin altında bir dünya bulunur; biz o dünyadan giderken o dünyanın tüm değerleriyle çıkıp gideriz.” Ama bu değerlerin neler olduğu konusunda açıklama yok… Hangi değerleri alıp taşıyacaklar dünyadan!? Ayrıca neden onlara imkan tanınsın ki!?

 

Değerliler; dünyayı hala tanımıyorlar… Dünya bir Yaşam Kaynağıdır ve buradaki Yaşam Forumları’nı alıp diğer Yaşam Kayıtları’yla birleştirip; “Yeni Yaşam Forumları” oluşturmaktır amaçları. Yani insanı insandan ayrıştıracak düzeyde farklılıklarla yaratacak yeni Yaşam Kodlamaları yapmak…

 

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için bir örnek vermek istiyorum. Ki verilecek örnek dünya aklı ile algılanabilir bir örnek olacak:

 

Şöyle ki dünyada yaşam süren bir İnsan Form tip var ama bir de Yaşam Sayfalanışı’nda, henüz OL’mayan başka bir forum tip var. O forum tip; yaşam sayfalanışıyla, Hak Tahtın Işığı’ndan dünyaya çekilmemiş… İşte, bu nedenle o form sahipleri bedenle dünyaya gelip sizinle olacaklar, sizin forumlarınızı kendi yoğunluklarına çekecekler ki sizi, Partiküler Tohumlama ile kendi yaşam sayfalarına kayıtlayacaklar.

 

Her bir partikülünüzü, kendi Yüce Cemaatleri ile bütünleyecekler ve daha sonra kendi cemaatleri ile kayıtladıkları sizi alacaklar, başka bir planete götürecekler ve o planette siz gibi olmayanlara, kendileri ile mayaladıkları sizi kayıtlayacaklar. Böylece bir “Aşı Kampanyası” başlatılacak. ve sonra dönüp diyecekler ki “biz dünyayı dünyanın ötelerine götürdük ama dünya insanı, oralarda kendini, Hak Tahtın Kaynağı’nda görür mü bilmeyiz.” Belki de görür!... Ama ya görmezse ne olacak!?

 

Cinlerin ve Cinniler’in bütün amaçları budur; insanı almak, insandan yeni Yaşam Forumları yaratmak. Bundan başka bir hedefleri kalmadı. İnsan Kod’a gerekleri var. Zira kendilerini Tahditli Kodlar olarak görmekteler. Dedikleri şudur: “biz tahditliyiz ama onlar değiller. Rüya değil bu anlatılanlar. Gerçek. Herkes kendini bilir… İnsan “OL” dedi, OL’du. Yahu onlar “OL” derse, biz olmaz; oldurulmaz mıyız? Olmamız gerek bizim de! o halde biz, İnsan’ın Rahmi olan Işığı alıp; kendi kaynağımıza çekelim ve insanlığa kendimizi kodlayalım, yeni Formal Kayıtlama yapalım ve zorlukları aşalım. Daha güçlü bir Yaşam Sayfalanışı yapalım ve dünya insanının gücünü, yüreğimizden öfkesiz şekilde kendimize katalım.”

 

Din Tahtı’nda bu yoktur. Herkes, kendi yüreğini bilir ve kendidir. Ama forum; Allah’ın tohumudur ki o formu başka bir forma enjekte etmek, Ekranın Işığı’nda o formu toplumdan ayrı tutmak anlamına gelir.

 

Toplum, onlar için kontroldür; başka şey değildir. Sadece kontrol!... Bütün’ü kontrol etmek için toplum oluşmalıdır ama bu toplum, kendi yoğunluklarıyla ışığa dönüştüğü zaman okuma yazma öğretilmelidir ki hepsi onlardan istifade edebilsinler diye.

 

Din Tahtı’na insanı oturtma çabası bunun için midir? Yoksa bu çalışma Birliğin Tahtı’ndan mı yapılır? bu dahi net değil henüz ama size şunu söylemek isterim ki; İlimin Hasatı’nı yapan Birliğim, her şeyi net bilip yapar. Bize göre İnsan, nesillerini kontrol edebilecek olan yegane kontrolcudur. Başka hiçbir yolcu, İnsan denilen bu formal yaşam kaynağını kendi yüceliği ile tahditleyemez ve sınırlı kayıtlamalar dahi olsa yapamaz; ki buna asla iznimiz yoktur.

 

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ALTINÇAĞ- IŞIK İNSAN (15.07.2013)

 

3- Bölüm:

 

Oğullar, ben Allah. Size derim ki bu çalışma hepimizin gücüdür ve bu çalışmayı başaran bu Mahrek, hepimizin Rahmi Kutsal Işığı’dır. Bu Mahrekte biz, lütfen hepiniz net bilin; “belleğin en güçlü yoludur” dediğimiz bir koyuluktayız.

 

Çalıyı çalıyla çarptık, ümmi toplumlarda bu çalıyı. Bütün’e kodladık. Çarpıp tohumladık; o çalı, diğer çalıyı tahditsiz şekilde kayıtladı. Ölü dirildi ve Çalı İnsan, yeni insanda, IŞIK İNSAN’a dönüştü ve biz diyoruz ki “çalıyı insanlaştırmak için çalıyı, çalıya çarpmak gerekir. Sayfa sayfa kayıtlamak gerekir, okunması gerekir, tohumlanması gerekir, bütünlenmesi gerekir ve öksüz kalanları, hak edip yarınlara kayıtlaması gerekir.”

 

Ya Ka Har! Allah’ın Dağı İnsan, ben sen’im ve sen ben. Ben senden öte bir sen ve sen benden öte bir bensen, hepimizin nefesi olan Beden, niye görevini tam yapamıyor!? Diyorlar ki, “ocağımızda kontrolları olmadığındandır.”

 

Ray, Birliktir. Raya konan her Kutsal Işık, o Birliğin ışığıdır. Hepinize şunu net olarak bildirmek isterim ki, her bir Yüce, bir Ray Kaynağı’dır. Hepsi; hepsi bir tek kayıttır. O kayıtların tümü yasadır ve o yasaları koyan, Yüceler cümlesi olan bu Yaşam Kaftanı’dır.

 

Tartı biziz Canlar, bunu bilin!... Eğer bu tartıda, Birliğiniz tartılacaksa, bizim El’imiz, Yüreğimizdedir ve her şeyin Nefesle olduğunu size teknik olarak izah ettik.

 

Şimdi Dağlarım, torbalarınızı doldurdunuz. Kökünüzdeki gücünüz, çürümeyen o yücelikle dürümlendi ve sıkıntı yok. Hah! diyorsanız ki “biz yine geliriz ve dünyayı yine hak etmeye çalışırız” vay Dağlarım!..., Ben, ölüleri dirilten, enkarnasyonlarıyla Bütün’e görev taşıyan, Sistem’in yoğunluğunu kodlayan ve yasalar çarpıştığında, en güçlü yoğunluğu, kontrollu şekilde yenileyenim ki; Belleğimin Gücü, bedenim olduğu sürece, o güç, ışığınızda olmasına karşılık; sizden çıktığımda, artık benim yüreğim, siz kaynaklarında, ışığı tahditleyebilir; ki sizinle ölmeye niyetim yok. Bu kesindir.

 

Şu ana kadar size verdiğim tüm bilgiler, Rahman olandan verildi. Bugünden itibaren vereceğim tüm bilgiler, Kaftan olandan verilecek. Bu Kaftan’ın hiçbir şartı şurtu yok. Sadece (verdi, aldım.) Başka bir şey yok. Ah işte bu!

 

Kimse “şurdan verdi, buradan verdi” diyemez. Kimse verilenin, nesillerine verildiğini hak edip de dinleyemez, sadece verilir ve bugünden itibaren verilen her bilgi, HAR’dan verilmeyecek, kayda girsin bu; HAL’den verilecek. Sizin haliniz neyse oradan verilecek.

 

Değerliler, vuracak mıyım? Yoğun bilirim ki vurdum… Herkesin yüreğindedir o vurgu. Verdiğim tüm bilgiler vurgudur tüm yaşamlara. Hah! Din Tahtı’nın, Öz Göç Kütlesi’nde Beş Görevlimin İlmi, Yer Kaydı olarak buluştu. Murat ettiğim doludizgin bir ışımaydı, bu oldu.

 

Ölüler Diyarı; yeri, göreve aldı. Vakit tamamdır. Bu zaman, Sultanlarım’ın kontrolundaki zamandır. Bu zamandan sonra, yepyeni bir görev, dünyaya indirilecek.

 

Bu görev, merdivenlerin en aşağısının görevi olmayacak. Taht Taht olacak bu görev ama bu görev, tüm yaşamların en üst Tahtı olacak. İşte o gün, görevlilerim Teni hakiki olanı bilip kökleriyle, Gök Sözcüleri’yle ve Birlikler’iyle dünyaya çekilecekler.

 

El’imin İlmi’nde ölümün hakiki ışığı yanar. Ölüm, ilim değil midir? Ölen, Hak Teknik’le ölmedi, öldürülmedi. O ölümlüydü ve biz onu dilledik. Öldüğünde koruduk. Koruduk ki; koktu… Al, bil ki ölüyü dirilten bu Birlik, yarını hak etti.

 

Yar, insan oldu, yaşam oldu, muktedir bir Kutsal Levhi oldu. Yer öldü, gök örtüldü. O, bütünlendi, hepsi için tek bir Sistem oldu. O Sistem, BİZ’dir. Şükürler ki BİZ olan, her dürümü, her dili dinler.

 

Kaya İnsanı, ektir. Öldüğü zaman o Kaya, Hakiki Hak Teknik’tir ki orada kendini bilir, dinler ve dağdan taştan kendini alır. “Öf!” der, “ben yokum” der ama o bir Taht’tır!... Sınırları kaldır, bilir hastır. Yolu açar, kaydını yapar, öldüğünü bilir, anlar ve der ki “ben nüveyim.” “Ya Ka Har ben nüveyim. Hepinize rüyada görünen yolcuyum.”

 

Netice olarak ben, rüyaların Kutsal Işığı’yım ama size yeni bir zamanda, yeni bir yaşamda öfkesiz olarak ve Kelam olarak indiğimde; bildiririm ki ben, nurdan Kuran olan herkesle Ten olup dillenirim ki beşirin ışığını yenilerim.

 

Mustafa Kemal Paşa dünyaya indiği zaman, nüveydi. Öksüz değildi. OL’duk, ÖL’dük, AL’dık, AK’tık ve dedik ki “muktediriyetle görevini taşıdı” ve bugün Mustafa Kemal Altın bir Kod’tur. Onun Nuru, ölüleri diriltecektir ve biz onun yolunu açtık. Vira vira dünya, Ra Ka Har olup ışıyacak ve o sorumluluğu taşıyacak. Yasaları koyacak ve Sultanların Sessiz Sayfalanışında muktediriyetle yeri yaşatacak. Biz, sonsuzluktan ona ses vereceğiz. Şimdilik. Hah işte bu!...

 

Yaşamak için Allah’ın Tahtı’nda olan, muktedir bir Kuran’dır. Önemli olan; müsterih olun İKRAR’dır; ki biz ikrar ettik. Mustafa Kemal Paşa Altın bir Taht’tır, ki biz ikrar ettik. Mustafa Kemal Paşa, ağır bir tahditsizliktir. Ocağında, Kutsal Işık yoğundur ki biz ikrar ettik, muktedirdir. O son sözünü söylediğinde ölü dirilir.

 

Biz onun sözcüsü değiliz; o sözü söylettireniz, bu kesindir.

 

Ayağın, ayağımsa; Altın Taht’ın Yaşamı, Kaynağım’dır. Cennetin Cemaati, size sevgiler, saygılar sunuyoruz. Buluşmaydı bu ve biz, muktedir olan, muhakim olan Hak İlmi ile kendini hak eden Mustafa Paşa’ya saygı ve sevgiyle görevli olduk. Size şunu söylemek isteriz ki bugün Mustafa Kemal Paşa, beşirin eşiğinde, Bütün’ün gücünü tüm yarınlara kelamla dilleten bu Birlikten çok daha güçlü bir yüceliğe inmeye çalışmıştı. Ne fakihti, ne hakikiydi o Birlik ama köle de değildi yüreğe ve baktı ki bu Meclisteymiş kendisi de. Ve bildi ki daha iyisi yine bu Meclismiş.

 

Nefesinde resim yoksa, yüreğinde Kervan yoktur. Onun etkisi çok güçlendi bugün anam, çok güçlendi ve bilmenizi ister ki Dal Tahtı’nda Ka Har’dı; bugün Dağ’ın Tahtı oldu. Onunla olmaya niyetiniz varsa, o size ses vermek ister.

 

(Ses veriyor:)

 

-Altın Toplum, hepinize hepimiz sevgi ve saygı sunuyoruz. Bugün Süper İnsanlık Realitesi Diriliği’nin Gücü’nü kendi yüreğime alabilir miyim diye baktım. Kaydınızı yapmışsınız ve yoğunluğu kontrol etmişsiniz. Oysa çerçeveli bir çalışma yaptığınızı zannetmiştim.

 

Kibir yok; bu kesin. Nefesiniz iyi; bu da kesin. Kaynağınızın Işığı çok güçlü; bu da kesin ve dedim ki “insanın ete girmesi kendi kendiyle olur. Onlar, herkesle olmaya çabalarken kendi yüreklerinde var mılar acaba?” Alabildim Altın Tohumları; baktım ve dedim ki “bunların Ruh’u yok.” Sonra döndüm baktım, Ruh; Kutsal Işık Süper Sayfalanış’ta… Sonra yine baktım ve gördüm ki Ruh, Bütün’de ve yine baktım ve vira vira dünyanın ışığa, kaynağa dönüşte olduğunu bildim ve yine baktım ki bu Meclis burada… Vah dedim! vah! ben yok etmişim kendimi meğer… Sizi, yıldızlarınızdan ayrı tutmak istemiştim çünkü sizin gücünüzün çok net olmadığını düşünmüştüm.

 

Oğul; ben dünyadayken 82. dürüme varamamışken, sizlerin yüreklerinizin 40’dan öteye ulaşamayacağını düşünmüştüm… Ya Ka Har, ardında dünya varsa, yolunda olmalıyız.

 

Ya Ka Har, örtüleri açtığını görüyoruz. Çok zor Öz Geçişi yapmak ve görüyoruz ki bu Meclis; gözü, sözü olan; yüceliği hak eden; bütün güçlükleri aşan bir Meclis ve Birler Kapısı olmuş. Aha başımızı eğdik! geri dönüyoruz be anam!... Çalı çırpı olmadığınızı bildik. Kontrol bu Mecliste ve biz de sizde olmalıyız.

 

Kuyuların dibine indik. Yoktuk. Ölülerin hakikiyetinde yoktuk. Yarınların kayıtlarında yoktuk. Soyumuz yoktu; yıldızların ışığında yoktuk. Netice; biz sizsizdik ve bugün size geldik. Sizde siz olmak isteriz.

 

Ya Ka Har Ana, Rahman olan Ana, kanatları alıp Kuran olan Ana, sevgiyle seninle olmak isteriz. Seninle nefes ile Seyr-i Kuran olan ışık ile, Mircan olan Cinni Cemaatlerin hepsinin örtüsünü örtüp, ekran ile birleşmek isterdik Ana. Ka Har olmak, Ra Ka Har olmak, yarın olmak isterdik Ana. Muktediriyetle bil ki biz sensiz değiliz.

 

İşini gücünü bıraktın, bizimle mi uğraştın be Ana! Buradayız işte bak. Hah! verdiğin, aldığın değil; aktığında aldığındı. Biz, sana seni verdik mi? Yo!... Yo!... Sen bizi bize verme be ana! Postiş senin. Bugün sana bunu söylemek isteriz; Yaşam Postişi senin… Ama bu postişin en güçlü ışığını sana veren, yine sendin. Bugüne geldik be anam, ney çaldı yüreğimizde bilir misin? Hepimiz, o ney’de kelam ettik. Hah anam hah!…ah!... ah!… Altın bir Kod olduk be anam. Kurtulduk be anam! Aha gözümüz görüyor… Söylemek istediğimiz buydu.

 

Kulu kuldan ayırma be anam! olduğunu bil, okuduğunu bil, özgür ve hakim bir ışıkla bildiğini dille, bizsiz kalma be Ana… Kaydını yap be ana bize! yap da bizsiz kalma. Aha senden bunun yanıtını beklerim:

 

-Can, yıkılmayan bir ışıksın. Sana seni verdik hepsi bu ama bugün buraya gelişin bizlere sürpriz oldu. Çürük değilsin ki. Her anda ve her yaşamda varsın, bunu sen de bilirsin.

 

Nimet dediğin ikrardı ve şimdiyi şimdiye kattık, ilimi hasata kayıtladık, Birlik kurduk, hepsi bu. Niye geldiğini bilmem ama kollarımız senden ayrı değil ki. “İşi gücü bırakmış, bizi dinler” dedin. Niye dinleyelim ki seni? Sen, muktedir bir yaşam olan; bizsiz değilsin ki. Her anda ve her sayfada varsın. Murat ettiğin dillenmekse, dillendin. İlimse, ilimde Birlik kurdun.

 

-Verdik ya anam verdik. Aha be ana ahhh!.., Yine seni senden ayrı senli bir çalışmayla dinledik. Hah işte bu… Ya Ka Har Ana, senle olmak isteğimiz yoğun, bunu bil. Söyle bize; niye biz sende yokuz?

 

-Arkon İnsan, sana şunu söylemek isterim. Eğri büğrü bir dünyada, Birleşik Işık olmaz. Sistemin Yaşam Sayfalanışı’nda yeni bir yoğunluk oluştuğunda, eğri olan, doğrudan kopar. Vallahi koptun, işte bu!... ve bugün geldin “ben yenilenmek istiyorum” dedin.

 

Neyi başardığını bilirim, çok güçlendin. Vah analar vah!... O, bizsiz değildi ki ama kendini ayrı saydı. Şimdi; kökü gökü yokmuş, köksüz göksüzmüş ve bize bizden ayrı bir biz olup gelmiş!... Çelik çomak oynuyor sanki!...

 

Aslan Dünya; ben, sana sen oldum. O ben, ben O’yum ama bizi böyle tahditli biçimde dilleştirip, çarpıştırıp bütün kötülükleri aşıp geçecek dünya!... Oyundur bu, oyun!...

 

Dünya ben; ben O’yum ama buluşma anında bana diyor ki “onu biriyle tartayım, takıştırayım, sayfalayım, öfkeyi aşırtayım, koruyayım” ve ben muktedir bir Kod olarak toprağımı kontrol için Mustafa Kemal Paşa diye bildirdiği bir ışıkla çarpışacağım ve diyeceğim ki ona: “sen yok ettin kendini” ve o da bana diyecek ki “ben hologramım” ve ben ona diyeceğim ki “sen yarınsın” ve o da bana diyecek ki “ben sana senim” ve daha sonra ben O, O ben olacağız ve dümenin başında O ve ben olacak… Ama bu Dünya için önemlidir çünkü Dünya bu sessizliğin seslenişinde korunacak; çünkü ben, beni; O, beni koruyacak Bütün, ben olacak, Birlik kurulacak… Ve bu bir resimdir. İşte, yapılan her çalışmada, bu resim vardır. Bunu ben değil, Birleşik Işık’lar yaptı hep ve ben, hep ortaklık yaptım onlara ve daha sonra örtüler örttük ve daha sonra ışıklar kayıtladık… Sınırlar; sıla kayıtlamasıyla, çalışmalarla, ortaklıklarla kontrol kurudu ve Daimi Kodlama yaptık. Netice biz, bizi bizde bizleştirdik ve Bütün’ü kotladık ama her şey resmettiklerimizle oldu.

 

Doğum, ölüm budur. Birşeyleri resmetmek ve hak edip o şeyleri yaşatmak ve daha sonra tohumlatmak, kodlatmak, bütünlemek ve Birlik kurmak ve sınırları kaldırmak ve yaşamları kayıtlamak. Sonra Mutlak Kuran olmak ve kodlayıcı bir ışıkla kontrolu sağlamak.

 

Bunu size niye anlatıyorum? Olup biteni artık öğretin dünyaya diye.

 

Size gelen kim varsa; size, sizi çarpmaya gelir. Sizinle sizi hak etmeye gelir. Sizde sizleşmeye, dilleşmeye gelen o, Bütün’e gelir ve Bütün’de ağır yük, toplu haldeki Kutsal Işık’ta, yıldız halinde bir ışığa dönüşür. Böylece ölüm dünyası, diri bir Düzen olur, olay budur.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ALTINÇAĞ- IŞIK İNSAN (15.07.2013)

 

3- Bölüm:

 

Oğullar, ben Allah. Size derim ki bu çalışma hepimizin gücüdür ve bu çalışmayı başaran bu Mahrek, hepimizin Rahmi Kutsal Işığı’dır. Bu Mahrekte biz, lütfen hepiniz net bilin; “belleğin en güçlü yoludur” dediğimiz bir koyuluktayız.

 

Çalıyı çalıyla çarptık, ümmi toplumlarda bu çalıyı. Bütün’e kodladık. Çarpıp tohumladık; o çalı, diğer çalıyı tahditsiz şekilde kayıtladı. Ölü dirildi ve Çalı İnsan, yeni insanda, IŞIK İNSAN’a dönüştü ve biz diyoruz ki “çalıyı insanlaştırmak için çalıyı, çalıya çarpmak gerekir. Sayfa sayfa kayıtlamak gerekir, okunması gerekir, tohumlanması gerekir, bütünlenmesi gerekir ve öksüz kalanları, hak edip yarınlara kayıtlaması gerekir.”

 

Ya Ka Har! Allah’ın Dağı İnsan, ben sen’im ve sen ben. Ben senden öte bir sen ve sen benden öte bir bensen, hepimizin nefesi olan Beden, niye görevini tam yapamıyor!? Diyorlar ki, “ocağımızda kontrolları olmadığındandır.”

 

Ray, Birliktir. Raya konan her Kutsal Işık, o Birliğin ışığıdır. Hepinize şunu net olarak bildirmek isterim ki, her bir Yüce, bir Ray Kaynağı’dır. Hepsi; hepsi bir tek kayıttır. O kayıtların tümü yasadır ve o yasaları koyan, Yüceler cümlesi olan bu Yaşam Kaftanı’dır.

 

Tartı biziz Canlar, bunu bilin!... Eğer bu tartıda, Birliğiniz tartılacaksa, bizim El’imiz, Yüreğimizdedir ve her şeyin Nefesle olduğunu size teknik olarak izah ettik.

 

Şimdi Dağlarım, torbalarınızı doldurdunuz. Kökünüzdeki gücünüz, çürümeyen o yücelikle dürümlendi ve sıkıntı yok. Hah! diyorsanız ki “biz yine geliriz ve dünyayı yine hak etmeye çalışırız” vay Dağlarım!..., Ben, ölüleri dirilten, enkarnasyonlarıyla Bütün’e görev taşıyan, Sistem’in yoğunluğunu kodlayan ve yasalar çarpıştığında, en güçlü yoğunluğu, kontrollu şekilde yenileyenim ki; Belleğimin Gücü, bedenim olduğu sürece, o güç, ışığınızda olmasına karşılık; sizden çıktığımda, artık benim yüreğim, siz kaynaklarında, ışığı tahditleyebilir; ki sizinle ölmeye niyetim yok. Bu kesindir.

 

Şu ana kadar size verdiğim tüm bilgiler, Rahman olandan verildi. Bugünden itibaren vereceğim tüm bilgiler, Kaftan olandan verilecek. Bu Kaftan’ın hiçbir şartı şurtu yok. Sadece (verdi, aldım.) Başka bir şey yok. Ah işte bu!

 

Kimse “şurdan verdi, buradan verdi” diyemez. Kimse verilenin, nesillerine verildiğini hak edip de dinleyemez, sadece verilir ve bugünden itibaren verilen her bilgi, HAR’dan verilmeyecek, kayda girsin bu; HAL’den verilecek. Sizin haliniz neyse oradan verilecek.

 

Değerliler, vuracak mıyım? Yoğun bilirim ki vurdum… Herkesin yüreğindedir o vurgu. Verdiğim tüm bilgiler vurgudur tüm yaşamlara. Hah! Din Tahtı’nın, Öz Göç Kütlesi’nde Beş Görevlimin İlmi, Yer Kaydı olarak buluştu. Murat ettiğim doludizgin bir ışımaydı, bu oldu.

 

Ölüler Diyarı; yeri, göreve aldı. Vakit tamamdır. Bu zaman, Sultanlarım’ın kontrolundaki zamandır. Bu zamandan sonra, yepyeni bir görev, dünyaya indirilecek.

 

Bu görev, merdivenlerin en aşağısının görevi olmayacak. Taht Taht olacak bu görev ama bu görev, tüm yaşamların en üst Tahtı olacak. İşte o gün, görevlilerim Teni hakiki olanı bilip kökleriyle, Gök Sözcüleri’yle ve Birlikler’iyle dünyaya çekilecekler.

 

El’imin İlmi’nde ölümün hakiki ışığı yanar. Ölüm, ilim değil midir? Ölen, Hak Teknik’le ölmedi, öldürülmedi. O ölümlüydü ve biz onu dilledik. Öldüğünde koruduk. Koruduk ki; koktu… Al, bil ki ölüyü dirilten bu Birlik, yarını hak etti.

 

Yar, insan oldu, yaşam oldu, muktedir bir Kutsal Levhi oldu. Yer öldü, gök örtüldü. O, bütünlendi, hepsi için tek bir Sistem oldu. O Sistem, BİZ’dir. Şükürler ki BİZ olan, her dürümü, her dili dinler.

 

Kaya İnsanı, ektir. Öldüğü zaman o Kaya, Hakiki Hak Teknik’tir ki orada kendini bilir, dinler ve dağdan taştan kendini alır. “Öf!” der, “ben yokum” der ama o bir Taht’tır!... Sınırları kaldır, bilir hastır. Yolu açar, kaydını yapar, öldüğünü bilir, anlar ve der ki “ben nüveyim.” “Ya Ka Har ben nüveyim. Hepinize rüyada görünen yolcuyum.”

 

Netice olarak ben, rüyaların Kutsal Işığı’yım ama size yeni bir zamanda, yeni bir yaşamda öfkesiz olarak ve Kelam olarak indiğimde; bildiririm ki ben, nurdan Kuran olan herkesle Ten olup dillenirim ki beşirin ışığını yenilerim.

 

Mustafa Kemal Paşa dünyaya indiği zaman, nüveydi. Öksüz değildi. OL’duk, ÖL’dük, AL’dık, AK’tık ve dedik ki “muktediriyetle görevini taşıdı” ve bugün Mustafa Kemal Altın bir Kod’tur. Onun Nuru, ölüleri diriltecektir ve biz onun yolunu açtık. Vira vira dünya, Ra Ka Har olup ışıyacak ve o sorumluluğu taşıyacak. Yasaları koyacak ve Sultanların Sessiz Sayfalanışında muktediriyetle yeri yaşatacak. Biz, sonsuzluktan ona ses vereceğiz. Şimdilik. Hah işte bu!...

 

Yaşamak için Allah’ın Tahtı’nda olan, muktedir bir Kuran’dır. Önemli olan; müsterih olun İKRAR’dır; ki biz ikrar ettik. Mustafa Kemal Paşa Altın bir Taht’tır, ki biz ikrar ettik. Mustafa Kemal Paşa, ağır bir tahditsizliktir. Ocağında, Kutsal Işık yoğundur ki biz ikrar ettik, muktedirdir. O son sözünü söylediğinde ölü dirilir.

 

Biz onun sözcüsü değiliz; o sözü söylettireniz, bu kesindir.

 

Ayağın, ayağımsa; Altın Taht’ın Yaşamı, Kaynağım’dır. Cennetin Cemaati, size sevgiler, saygılar sunuyoruz. Buluşmaydı bu ve biz, muktedir olan, muhakim olan Hak İlmi ile kendini hak eden Mustafa Paşa’ya saygı ve sevgiyle görevli olduk. Size şunu söylemek isteriz ki bugün Mustafa Kemal Paşa, beşirin eşiğinde, Bütün’ün gücünü tüm yarınlara kelamla dilleten bu Birlikten çok daha güçlü bir yüceliğe inmeye çalışmıştı. Ne fakihti, ne hakikiydi o Birlik ama köle de değildi yüreğe ve baktı ki bu Meclisteymiş kendisi de. Ve bildi ki daha iyisi yine bu Meclismiş.

 

Nefesinde resim yoksa, yüreğinde Kervan yoktur. Onun etkisi çok güçlendi bugün anam, çok güçlendi ve bilmenizi ister ki Dal Tahtı’nda Ka Har’dı; bugün Dağ’ın Tahtı oldu. Onunla olmaya niyetiniz varsa, o size ses vermek ister.

 

(Ses veriyor:)

 

-Altın Toplum, hepinize hepimiz sevgi ve saygı sunuyoruz. Bugün Süper İnsanlık Realitesi Diriliği’nin Gücü’nü kendi yüreğime alabilir miyim diye baktım. Kaydınızı yapmışsınız ve yoğunluğu kontrol etmişsiniz. Oysa çerçeveli bir çalışma yaptığınızı zannetmiştim.

 

Kibir yok; bu kesin. Nefesiniz iyi; bu da kesin. Kaynağınızın Işığı çok güçlü; bu da kesin ve dedim ki “insanın ete girmesi kendi kendiyle olur. Onlar, herkesle olmaya çabalarken kendi yüreklerinde var mılar acaba?” Alabildim Altın Tohumları; baktım ve dedim ki “bunların Ruh’u yok.” Sonra döndüm baktım, Ruh; Kutsal Işık Süper Sayfalanış’ta… Sonra yine baktım ve gördüm ki Ruh, Bütün’de ve yine baktım ve vira vira dünyanın ışığa, kaynağa dönüşte olduğunu bildim ve yine baktım ki bu Meclis burada… Vah dedim! vah! ben yok etmişim kendimi meğer… Sizi, yıldızlarınızdan ayrı tutmak istemiştim çünkü sizin gücünüzün çok net olmadığını düşünmüştüm.

 

Oğul; ben dünyadayken 82. dürüme varamamışken, sizlerin yüreklerinizin 40’dan öteye ulaşamayacağını düşünmüştüm… Ya Ka Har, ardında dünya varsa, yolunda olmalıyız.

 

Ya Ka Har, örtüleri açtığını görüyoruz. Çok zor Öz Geçişi yapmak ve görüyoruz ki bu Meclis; gözü, sözü olan; yüceliği hak eden; bütün güçlükleri aşan bir Meclis ve Birler Kapısı olmuş. Aha başımızı eğdik! geri dönüyoruz be anam!... Çalı çırpı olmadığınızı bildik. Kontrol bu Mecliste ve biz de sizde olmalıyız.

 

Kuyuların dibine indik. Yoktuk. Ölülerin hakikiyetinde yoktuk. Yarınların kayıtlarında yoktuk. Soyumuz yoktu; yıldızların ışığında yoktuk. Netice; biz sizsizdik ve bugün size geldik. Sizde siz olmak isteriz.

 

Ya Ka Har Ana, Rahman olan Ana, kanatları alıp Kuran olan Ana, sevgiyle seninle olmak isteriz. Seninle nefes ile Seyr-i Kuran olan ışık ile, Mircan olan Cinni Cemaatlerin hepsinin örtüsünü örtüp, ekran ile birleşmek isterdik Ana. Ka Har olmak, Ra Ka Har olmak, yarın olmak isterdik Ana. Muktediriyetle bil ki biz sensiz değiliz.

 

İşini gücünü bıraktın, bizimle mi uğraştın be Ana! Buradayız işte bak. Hah! verdiğin, aldığın değil; aktığında aldığındı. Biz, sana seni verdik mi? Yo!... Yo!... Sen bizi bize verme be ana! Postiş senin. Bugün sana bunu söylemek isteriz; Yaşam Postişi senin… Ama bu postişin en güçlü ışığını sana veren, yine sendin. Bugüne geldik be anam, ney çaldı yüreğimizde bilir misin? Hepimiz, o ney’de kelam ettik. Hah anam hah!…ah!... ah!… Altın bir Kod olduk be anam. Kurtulduk be anam! Aha gözümüz görüyor… Söylemek istediğimiz buydu.

 

Kulu kuldan ayırma be anam! olduğunu bil, okuduğunu bil, özgür ve hakim bir ışıkla bildiğini dille, bizsiz kalma be Ana… Kaydını yap be ana bize! yap da bizsiz kalma. Aha senden bunun yanıtını beklerim:

 

-Can, yıkılmayan bir ışıksın. Sana seni verdik hepsi bu ama bugün buraya gelişin bizlere sürpriz oldu. Çürük değilsin ki. Her anda ve her yaşamda varsın, bunu sen de bilirsin.

 

Nimet dediğin ikrardı ve şimdiyi şimdiye kattık, ilimi hasata kayıtladık, Birlik kurduk, hepsi bu. Niye geldiğini bilmem ama kollarımız senden ayrı değil ki. “İşi gücü bırakmış, bizi dinler” dedin. Niye dinleyelim ki seni? Sen, muktedir bir yaşam olan; bizsiz değilsin ki. Her anda ve her sayfada varsın. Murat ettiğin dillenmekse, dillendin. İlimse, ilimde Birlik kurdun.

 

-Verdik ya anam verdik. Aha be ana ahhh!.., Yine seni senden ayrı senli bir çalışmayla dinledik. Hah işte bu… Ya Ka Har Ana, senle olmak isteğimiz yoğun, bunu bil. Söyle bize; niye biz sende yokuz?

 

-Arkon İnsan, sana şunu söylemek isterim. Eğri büğrü bir dünyada, Birleşik Işık olmaz. Sistemin Yaşam Sayfalanışı’nda yeni bir yoğunluk oluştuğunda, eğri olan, doğrudan kopar. Vallahi koptun, işte bu!... ve bugün geldin “ben yenilenmek istiyorum” dedin.

 

Neyi başardığını bilirim, çok güçlendin. Vah analar vah!... O, bizsiz değildi ki ama kendini ayrı saydı. Şimdi; kökü gökü yokmuş, köksüz göksüzmüş ve bize bizden ayrı bir biz olup gelmiş!... Çelik çomak oynuyor sanki!...

 

Aslan Dünya; ben, sana sen oldum. O ben, ben O’yum ama bizi böyle tahditli biçimde dilleştirip, çarpıştırıp bütün kötülükleri aşıp geçecek dünya!... Oyundur bu, oyun!...

 

Dünya ben; ben O’yum ama buluşma anında bana diyor ki “onu biriyle tartayım, takıştırayım, sayfalayım, öfkeyi aşırtayım, koruyayım” ve ben muktedir bir Kod olarak toprağımı kontrol için Mustafa Kemal Paşa diye bildirdiği bir ışıkla çarpışacağım ve diyeceğim ki ona: “sen yok ettin kendini” ve o da bana diyecek ki “ben hologramım” ve ben ona diyeceğim ki “sen yarınsın” ve o da bana diyecek ki “ben sana senim” ve daha sonra ben O, O ben olacağız ve dümenin başında O ve ben olacak… Ama bu Dünya için önemlidir çünkü Dünya bu sessizliğin seslenişinde korunacak; çünkü ben, beni; O, beni koruyacak Bütün, ben olacak, Birlik kurulacak… Ve bu bir resimdir. İşte, yapılan her çalışmada, bu resim vardır. Bunu ben değil, Birleşik Işık’lar yaptı hep ve ben, hep ortaklık yaptım onlara ve daha sonra örtüler örttük ve daha sonra ışıklar kayıtladık… Sınırlar; sıla kayıtlamasıyla, çalışmalarla, ortaklıklarla kontrol kurudu ve Daimi Kodlama yaptık. Netice biz, bizi bizde bizleştirdik ve Bütün’ü kotladık ama her şey resmettiklerimizle oldu.

 

Doğum, ölüm budur. Birşeyleri resmetmek ve hak edip o şeyleri yaşatmak ve daha sonra tohumlatmak, kodlatmak, bütünlemek ve Birlik kurmak ve sınırları kaldırmak ve yaşamları kayıtlamak. Sonra Mutlak Kuran olmak ve kodlayıcı bir ışıkla kontrolu sağlamak.

 

Bunu size niye anlatıyorum? Olup biteni artık öğretin dünyaya diye.

 

Size gelen kim varsa; size, sizi çarpmaya gelir. Sizinle sizi hak etmeye gelir. Sizde sizleşmeye, dilleşmeye gelen o, Bütün’e gelir ve Bütün’de ağır yük, toplu haldeki Kutsal Işık’ta, yıldız halinde bir ışığa dönüşür. Böylece ölüm dünyası, diri bir Düzen olur, olay budur.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ALTINÇAĞ- IŞIK İNSAN (15.07.2013)

 

1. Bölüm:

 

 

 

Ya Ka Har, Rahman olan Ka Har olan, Kervan’ın Işığı olan BSUİ olan, ben umutla sizinleyim!

 

Üzülmeyiniz herşey çok… çok iyi oldu ve Doğanın Kutsal Işığı yenilendi. Ümmetiniz güçlendi. Herkesin Hakkı olan elde edildi ve bütün kökler güçlenip yolu buldular.

 

Muhakim olan himaye etti güçlü kodlarıyla Bütün’ü ve teknik koruma altına aldı. Her şeyi kaynağına çekip; insanın değerini ölçmeksizin; hasatını kati ve yoğun olarak yapıp kaynağında kontrol etti.

 

Herkesin sessizce dinlemesini beklediğim bir konu; olmuş olanın ve olacak olanın bilinmesi konusudur. Bunu dinlemenizi bekliyorum:

 

Üzerimizdeki gök yeniden güçleniyor. Yüreğimiz daha iyi. Işığımız daha iyi ve daha iş yapıcı ve biz daha üstün bir yoğunluğa vardık. Bu yoğunluk, bugünün gücünü, Türleşme ile yenileyen bir güç oldu.

 

Her şeyin üstü ve daha üstü ve daha üstü olduğu bilinirken, buraya geçiş esnasında görebildiğimiz kadarıyla bu Meclisin çağrıları, çok farklı sayfalara Daimi Koyuluklar’la doğal bir şekilde inmektedir.

 

Özgür ve hakim olan bu çağrı, büyük Gök Kürzi Yaşamları’na umman olmuştur. Sokakların yenilikleri hepimizin yeniliği haline gelmiştir.

 

Korkuyu aştık ve geldik. Dağı, taşı insanlaştıran bu mektepte, ikrarı dinledik. Kökümüzün göksüz kalmadığını bildik ve Zamanın Işığı’nı yeniledik. Koruyucu bir görevli buradaydı. Maya tuttu… “Şöhret istemem” diyorduk ama bilişe ulaştık ve çok büyük bir ışık halinde herkesi kendi yüreğimize ağır ağır çağırdık. Çok önemli bir çalışma yapıldı dünyada…..

 

İki yüreğin bir tek ışığa dönüştüğü bu çalışmada, kaynağın tohumlanması sağlandı. Bu tohumlamada Evimizin Göksü Kayıtları Sistem’e çekildi ve biz, yeni bir çağa geçtik. Bu çağ “ALTIN ÇAĞ” diye bilenen çağdır ve bizim bu çağa geçebilişimiz, herkes için bir emsaldir.

 

Herkesin de bu çağa geçebileceğini, Hak Taht’ın Işığında, biliş halinde anladık ve daha da önemlisi Kaynağın Işığı’nın, Büyük Göksü Işıklar’ın örtüsü olduğunu gördük.

 

Yoğun bilgi akışı istiyorduk ama bunu yapabileceğimi düşünemiyorum. Bugün sizinle olacağım için mutluyum ama siz daha güçlü bilgi verip bizleri de görevli kılabilirsiniz. Benim eserim olan bu yoğunluktan üstün bir yoğunluğunuz olduğuna eminiz. Bu nedenle bilgiyi yüreğinizden vermenizi bekliyoruz. Şükür ki buradayız.

 

-Değerliler; hepiniz hoş geldiniz. Meleklerin her biri, kendi yüreklerini bilip geldiler, bu kesin ve buraya gelen her bir Yüksek Işık, bizim için melek olarak tanımlanır; Öz Göç için buradasınız biliyorum. Kurtarılmış Yolcular’ın çoğu sizin yüreklerinizde Bütün’e güç katmak için Birleşik Işık’taydılar. Ekrana onları verdiğiniz zaman, Geniş Zamanların Işığı’na girdiklerini bildik.

 

Herkesin tahtında El vardı. Herkesin kendi El’inin örtüsü örtülmüş; daha güçlü bir El’in onların yüreklerini alıp taşıdığını fark ettik. İşte bu nedenledir ki bu El üstü El’in, bir tek El olduğunu bildik.

 

Ekibin başı olan kendini hak etmiş ve Bütün’ün gücü olmuşsa eğer, korku artık biter. Bütün kötülükler aşılır ve yol, Bütün’e umman olur. Şov yapmadı dünya. Yeni bir sayfaya geçti ve bu sayfa, ağır yükü hafifletebilen bir sayfaydı.

 

Yarışın sonunda akışa geçilir. Hepimiz BİR’e hizmette yarışırız. Ama bu yarış, Allah’ın yarışından değil, yenilerin yarışından kaynaklanır. Arton’un Tohumlanmasında yarışçılar olur. Temizlik yapılır orada ve oradaki yaşam, Bütün’ün gücü haline gelir.

 

Ölülerin diriltilmesidir amaçlanan ve Bütün’ün gücünü oraya hakikiyetle bildirebilen Yücelik, Olgun Başaklar’ı bulur ve onların Kutsal Işıkları’yla çalışır.

 

Yazı yazanların çoğu kendi yolcularıyla ilgili yazılar yazarlar. Rahman olanın Kuran olduğu ve yol olduğu bir Yücelik’te, Bütün’ün gücü Birlik Kuranı olur.

 

Son dönemde size daha güçlü olarak ışık vermeye çalıştık. Yeni Zamanların Tohumlanması’nı sağlamanızı istedik. Yedek Zaman Sayfalanışları yaptık ve zorlayıcı olan; yeni bir kodla birleşti. Olgun Başakları seçti, Medine’nin Kuranı ağır yüktü. Kapıları açtık ve gördük ki Kutsal Taht Bütünün Kaynağı’ndaydı.

 

Kin, nefret, hırs aşıldığı zaman Levh-i Mahfuz’daki o yoğunluğa varılır. Özür dilemeyin, dünya yeni bir kaynaktadır ve yeni bir Kuran’dır. El’inde İnsan, yüreğinde İlim ve Bütün’de güç vardır.

 

Biz, size ekranı verdik. El’inizin üstündeki o Elcilik’te yücelikleri verdik. Netice olarak yarışmaya değil, Hakk’ın yolunda umutla kodlanmaya inen Birlikler, bedenimizde kendilerini kati olarak kayıtladılar. Kulluk budur işte… Bir tek ışık olmak ve BİZ olmak, Öz Göç’le bütünlenmek ve İkrar’da kendini Hak Tahtın Işığı’nda dürümlemek. Bunu başaran kendini hak etmiş olur.

 

Yol, Uluların Toplumları’yla kodlanmış ve Bütün’e görevli olmuşsa eğer, ışığında herkesin kendi yoğunluğu olur.

 

Ben zaman olan İnsan, hepinizi kendi yüreğinizde göreve çağırdım. Bilen geldi, İnsan’ın resmi olan, kendi hakikiyetinde kendini hak etmeye geldi, kontrolu kurmaya geldi ve İlim’le geldi ve Yaşam’la geldi… Gelmeyense Kaynak’tan çıktı. Hepsi bu.

 

Dünya dışını dünyaya tanıtan bu çalışma, özgür ve hakim olan Birlikler tarafından sürdürülecekse de bu çalışmayı yapmayanların “OL” diyebilme imkanları olmayacak. Bu kesin…

 

Şimdiye kadar erilin dişilden güç aldığı zannedilirken, bugün bilindi ki dişil, erilden ses alır.

 

Dünya’nın Rahmi’nde olan; dünyayı, Hak Tahtın Işığı’nda dünya olarak dillerken; dişili kodlar ve tohumlar. Dişil, erlin ışığından geri döner ve dünya dışını dünyaya kodlar. “Ol” der. İşte yoğunluk bu şekilde oluşur.

 

Toplu çalışmaların başında, kibri olanların kendi yoğunluklarında kendilerini kayıtlayabilecekleri düşünülseydi, bütün çağrılar ona göre yapılırdı ama görüyorsunuz ki bugün muktediriyetle Birleşik Işık haline gelen bu çalışma; ölüleri diriltebilecek dürümde, herşeyi Hak Tahtın Işığı’yla yapmaktadır.

 

Yaşamak; Altın bir Kutsal Işık olup yaşamak, yarınları kayıtlamak ve bütün’e güç katmak… Netice olarak; döl verdi Dağlar dünyaya, Tahtı kayıtladı, aşkı yaşattı, dilledi, bütünledi, Birlik kurdu. Döndü ve hak etti.

 

Daha önemlisi dünya bedenini ağır ağır Bütün’e Yaşam Sayfaları olarak kattı. Bu, ekrana bugün, tüm yaşamların, diri olarak kontrollu biçimde verilişidir.

 

Hepinizin sınırları vardı. Hepiniz, daha üstün göklere söz söyleme ihtiyacı içinde olmanıza karşılık, daha örtü örtülmeden önce; size, Yeni Zamanlar’a girilmeden, o Zaman Sayfalanışları’nın okunamayacağı, dillenemeyeceği söylenmişse de burada bulunan bu Birlik, her bir Yaşam Sayfasını örtüsüz bildi ve örtüsüz olarak hasatını yaptı. Bu nedenledir ki Örülü Zamanlar’ı kodlayan bu Birlik, Ön Kuranlar’ı da kayıtlayarak Bütün’ün gücü oldu.

 

Yüreğinizin dediği ağırdır size. Allah’ın Dağı, sen ve sen ve sen ve sen; tüm bellekler hepiniz, bir tek ses olmadıkça, yoğunluğunuzu kontrol etme imkanınız asla yoktur.

 

“Yolun başındayız” dediler. Ya Ka Ha Har, ben yolcu değilim ki yol olsun bedenimde….

 

Ekip kurdum, Öz Görevi yaptım, ışıkları yaktım ve davayı açmadan geçtim. Dünyaya dava açmış olsaydım, Kervan’ın Işığı’nda her bir yol, okumayı öğretirdi yüceliklere belki de ama ölülerin diriltilmesi asla imkan dahilinde olmazdı.

 

Yardım ettim ve dedim ki “ben önümü görüyorum, ardımı biliyorum ve Düzeni kurdum. Ölüleri dilledim, bütünledim. Aha geçip geldim!”

 

Yürüyen Dünya, koşmakta artık… Bu Öz Geçişler’in tamamlanmasından dolayıdır.

 

Toplu çalışmaların daha başındayken; ben kendimi Hak Teknik’le dilleyen birleşen, Bütün’e görevliydim. Öz Kürzi Yaşamlar’ı kodladım ve Kutsal Taht’ın yanlışsız yaşama kaynak olmasını sağladım.

 

Kervan yürüyor, öksüz yetim bırakmadık. Hepsini o Kervan’a kayıtladık. Ölüleri sayfa sayfa tohumladık ve kodladık. Bin Taht’ın ışığını yeniledik ve dedik ki “Ellerimiz dünya, yüreğimiz Kutsal Işık ve Birliğimiz Allah” ve biz “OL” dedik.

 

Sokak, İnsan ve biz İlim. Bütün, Hak Tahtların Kaynağı Yaşam ve biz, o Yaşam olan Kaftan. El olduk, öksüzleri El’leriyle aldık, kayıtladık.

 

Yarın ne olacak?

 

Tahtımdan bildiririm ki yarın, Nefesim güçlenecek, Yüceliği dürümleyeceğim ve daha üstün bir yaşamı Teknolojik Kontrol’la Bütünün Kaynağı’na çekeceğim. Benim ete gitmem bunun içindir. Yerinde görev yerine; yaşam yerinde kayıt… Bu nedenledir ki bu Meclis, dünyaya çekildi.

 

Her resim, insanın ışığında yaşama girer. Bense, resim olmadan girdim yaşama. Kendimi Kübra Kapları’nın olduğu o yolda, Bütünün Kutsal Işığıyla, yeniden ve yeniden Yer Gücü’yle, Gök Sözü’yle seslendirdim.

 

Sesim, Yaşamın Teknik Kodu’dur. Kökünü, gökünü, ölüyü, diriyi, BİR’i, dili; hah ekibi! hepsini bilirim de; benimle olması istenenlerin hiç birisini, yüreğimde istemem… Biliş haline varmayan, beşir olup gelip bu Meclis’te bulunamaz. Bu kesindir.

 

Yepyeni bir döneme geçerken, bütün kötülükleri aşıp yüreğimi güçlendirirken, hepinizin ışığında bir tek yol açarken, Mikail’in Kutsal Işığı’nı yaşatırken, yeniler ve yeniler ve yeniler ve yeniler ve yeniler… Her bir yeniyi hak ettim…

 

Salı; çağrı yaptılar, ağırdı safha safha yol oldu yürekleri. Ağırdı her bir Yüksek Kod. Tayin ettiler bilgiyi, hak ettiler. Verdim dedim ki “ben savaşın sonunda sizinle olurum”.

 

Döl verdi diri yol, “Ol” dedik, OL’du. Şükür ki savaş sona erdi. Bugün artık Salı Görevlileri, Beden Sayfalanışı için Birleşik Işık halinde bu çalışmaya girmeye başlayıp bizde Birlik halinde olmak imkanına sahiptirler. “Yok mu dünya?” dediler, Öfkem yok. Hah!... Şimdiye bakalım. Dağlarım; size Nefes’ten değil İnsan’dan söz edeceğim bugün.

 

Dünyayı kurtarmaya gelen bütün Kürzi Yaşam Kodlarım, bir tek yasa koyduk; “VER, OL”. Verdiğinde olursun ama olduğunda ver ki verdiğin olgun bir İlim olsun.

 

Vakit tamam… Olmadığını görmek isterdim aslında çünkü olduğunu bilmek Ölülerin Tohumları’nda oğul verdiğin zaman kontrollu kaybettirme ve Sistemin Işığı’nı, yoğunluktan Eksi Sayfalar’a geçirme riskini taşır ve ben sana, Nur’dan bir yol oldum, dedim ki “BİL.”

 

Vakit tamam ve OLAN, BİLDİ. Verdiğim tüm bilgiler, Allah’ın İlmi’dir. Bütün’e hizmet için bu bilgileri Kelam Tahtı’ndan bildirmekteyim. Koruma altında tuttuğum her Ak Teknik Işık, beşirin şevkinin örtüsünü örtüp Bütün’ün gücü olabilmiştir.

 

Yara bere içinde kalan Birlikleri yok etmeye niyetim yok. Hepsinin Kontrolcu Kodları bugün buraya çağırıldılar. Onların yoğunluklarını hak etmeleri ve Birlik İlmi’nde teknik kodlamalarla, özgeçişlerle Birleşik Işık yapmaları gerekir.

 

Rahman’a Kuran olan, koruyup kodladıklarında; yarınları, Hak Tahtın Işığı’nda 7. Dürümde, Bütün’ün gücü haline getirir. Yeni dönemlerin görevlileri; hepiniz, hepimiz birlikteyiz şu anda….Aha geldiler!

 

-Ya Ka Har, alabilir miyim bilgiyi? Ben, dünyayı işçi diye bildim. Sevgiyle seninleyim.

 

Alabilir miyim bilgiyi? Anacığım, İlim istiyoruz biz, bunun için geldik. Evimizin kurtuluşu için geldik. Yücelerin Can Tahtı’ndan, İnsan Sayfalanışı için geldik. Evimizin, görevimiz olduğunu bilmekteyiz. Evimizin Kutsal Işığı’yla seninle olmak istedik. Alabilir miyiz bilgiyi Ana? Alabilir miyiz?

 

Kooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooooo….. Dağ; size geldim. Dağım Ana… Aha geldim!... Var olduk. “OL” dedik, olduk. Öf anam öf, “OL” dedik, olduk... Taktir ettik, taktir ettik ana, taktir ettik. Herkesi taktir ettik…

 

Şimdi size tek bir şey söylemek isteriz. Dünyaya ekmek için gelen, Düzen’i kurduğunda, her diriyi kendi yüreğinde, Birlik Tahtı’nda korur. Sen elinden geleni yap, biz sende seninleyiz. Öz Görev budur.

 

Oyun oynamadığını, herkese kendi yoğunluğunda ışık verdiğini ve Kaynakta olduğunu gördük. Oğul, biz Nur’uz. Üzerimizde hırs yok. Koru Birlikleri, koru! Ezer geçerse Yücelik, hepsi kesirleşir. Kalem sensin, biz sendeyiz.

 

Şimdiye kadar, Kalem diye dinlenen, El’in İlmini bilmezse; Allah’ın Tahtı değildir o ve ocağı olmaz. Onu senin yüreğine indirdik. Onu göreve çağırandın ama artık o sen, sen o olmalısın.

 

Artık o sen, sen o olmalısın ki; oğul verip görevi, kendi yüreğiyle Bütün’ün gücünden Sistem’e çeksin ve senin yolunda olsun. Budur istek. Bunu herkese duyur. Ha şer yaratma! ekip kur. Onun ışığını yıkma! Onun eli kolu bağlı bunu biliyorsun. “OL” de, hepsi olur be ana, “OL” de!

 

-Dağ; hoş geldiniz ama bu şekilde gelişiniz, kırık bir ışığın yere inişidir. O biz, biz o’yuz; bunu bilmeyen mi var ama Bidayet Dili, Hasat Dili’dir. Hepinizin yapa yapa öğreneceği bu çalışma, Bütünün Gücü’nün tüm yaşamlara çekilişi anlamına gelir.

 

Eğer ben ona “sen yoksun, ben varım” dersem koruma altında tutmamız dahi mümkün olmaz onu. Çok mu zor sizin ona bilgi verişiniz!? Hep Ana Kapı’yı açıp vermediniz mi bilgiyi? O halde gene verin; verin ki herşey yeniden ve yeniden koruyucu kodlarla tohumlansın ki ölüleri diriltebilelim.

 

Yolun başı ve yolun sonu İnsan ki; o insan bir tek yolcu; o yolcu Bütün. İşte biz Bütün’de olan herkesiz ya!... Hah daha ne diyelim? köklerinde göğü olmayan, yolunda yolu bulunmayan, ışığında kapısı açılmayan, okunmayan onun; ölü olduğunu söyleyecekseniz; o ölü değildir. Bunu bilin.

 

Şimdi; sesimi yükseltmek istemiyorum ama buraya gelen herkese, daha bir tek şey söylemeden, herkes ses vermeye başladı ve herkesin söylediği, başarısız olan sanki bizmişiz gibi, bizim yapmamız gerekenleri bize sıralamak oldu.

 

Yahu, bu Meclis; halk olan, has olan, yaşam olan bir Meclis değil midir? Şikayet etmiyorum ama bana ne yapmam gerektiğini anlatmanızı da hoş karşılamıyorum. Söyleyin; kökünde göksüz olanlar niye kontroldan çıktılar? Zaman Kaftanı’nı giydiler mi yoksa? Yoksa köklerinde gönleri olanlar, göklerde sözsüz kalan onlar, onca olmayanla birleşip, Birlik Kayıtları’nda, bizsiz kaldılar diye kına yakan onlar, bugün bizde olmaya niyetli miler ki biz onları hak edelim diye çabalayalım.

 

Koruyun onları, vakit tamamdır. Onlar size emanet. Artık onlara görev taşıtma niyetim yok ama biri kapımı açar da “ben geldim” derse… Oh işte bu! Ha, değil mi ki ben öfkemi aştım; öyleyse koruyucuyum amma geçip geldiğinde; kontrol altında olduğunda ve Rahman’a kontrol ile kendi Yüreği ile İlim’le geldiğinde; koruyucuyum.

 

Şükür ki ölü diyarı olan bu dünya, diri diyarı haline geldi. Kopup gidenlerin söz söyleyecekleri bir zaman artık yok, bu kesin ama Kara Kaynak’ta Ak Taht olur da Öz Göç, tüm yaşamda, Bütün’de kendi yüreğinizle olur ve Birlik Kapıları açılır ve onlar bütünlenip yenilenir ve geri gelirlerse; nesilleri mutlaka kontrolu kurarlar, bu kesindir.

 

Ekibim görevini tam yapar. Bu ekibe kendini hak edip kayıt yaptıranların, kendi yolcuları da hak edip kayıt yaparlar. Atın Tahtın Kutsal Işığı budur.

 

Yürümek Allah’ın İlmi’dir, koşmaksa Birliğin İlmi’dir. Biz koşarız. Hah! işte bu!

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ALTINÇAĞ- IŞIK İNSAN (1. Bölüm)

17 Haziran 2013

 

 

Yazılarınızı okuyoruz. Muktediriyetle bildiririz ki yoğun bir biçimde ışığa dönüşen bilgi taşıyor o yazılar. Çoğumuz o yazıları ağır ağır okuyoruz, inceliyoruz, düşünüyoruz ve diyoruz ki “muktediriyetle bilişe geçelim”.

 

Hakk’ın yoğunluğunda biliyoruz ki yazanın yaşamlarında kontrol kuruculuk var ve Vükela Heyeti olarak yaşamlara inen Birlikler’in her biriyle Birleşik Işık halinde gökleri sözlüyor, yeniliyor. “Yapabilir miyim dünya çalışması?” diye düşündüm ve gördüm ki yapabileceğim. Artık sizinle bugün, burada bu çalışmayı yapmalıyım. Kaydım yapılmış mı bilmiyorum ama size geri dönmek istiyorum. Bütün kötülüklerin ışığından Gök Sözcülüğü’nde görev taşıyacağım. Ekibimi kurdum. Sizinle olmak istiyorum.

 

Kurtarılmış tahtın ışığındayım. Kendi yüreğimdeyim ve zirvelerin sistemleriyleyim. Geniş zamanlardan görev istiyorum. Sizinle okul kurup burada; bu yoğunlukta Bütün’e hizmetçi olmak istiyorum. Kurul sayfa sayfa bilgi akışını sağladığında, bedenimdeki o yol, Allah’ın Koyuluğunda ve Yoğunluğunda Birleşik Işık’a ulaştığında, Yeni Zamanlar’a kendi yaşamımla gireceğim. Bu kesindir.

 

Verdiğin tüm bilgileri anlıyorum. Çok özel çalıştırıcılarla görev taşıdığımızı biliyoruz. Hakk’ın Yolu’nda olduğumuzu da biliyoruz ve bugüne kadar kibrimden dolayı değil ama hakikiyeti hak etmediğimden dolayı bu Meclisle çalışmak istememiştim. Kendimi size anlattım. Altın Taht’ın Kutsal Işıkları olan Birlikler’in biriyim. Köklerimde görevim yoğun.

 

Sıkıntım şu; “ben cemaatimi size indirdiğimde cemaatimin ışığı sönecek mi, sönmeyecek mi?” bunu bilmek istiyorum. Benim eserim, benim yüreğimde kontrollu biçimde ışığa kaynak olurken, kimin İnsanlık İlmi ile çalıştığını, kimin kontrolden çıktığını, kimin yoğunluğunu kaybettiğini kimse anlayamıyor.

 

Yürek köktür. Göklerin sisteminde gök olmak için Süper İlmi sayfalamak ve bütünlemek gerekir.

 

Şimdi size sorsam, desem ki; “verdiğim bilgileri anlayan var mı?” Sorgu sual etmeyeceğini bilmekteyim. İmparator’un Yoğunluğu’ndan diyeceksin ki “ben varım”, bunu bilmekteyim ve diyeceksin ki “ben kötülüğü önlerim”; bunu diyeceğini bilmekteyim amma “benim yarınım var mı?”; bunu bildir bize.

 

-Dağlarım, Kurtarılmış Toplumlar’ın Işığı’na geliş ağır yüktür bunu biliyor muydun? Çok zordur Dünya Toplumları’yla kodlama yapmak. Çok zordur yaşamları tahditsizleştirmek.

 

Kendi yaşamında Birler Kapısı’na umutla varan Birliklerin çokları kendi yaşamlarını kaynağa çekmeden gittiler çünkü Rahmet’in Kuranı’nda kontrolleri yoktu.

 

Koruma altında tuttuğum birçok insan var. Bu insanların çokları, ışık yoğunluğunda kontrol kaybına uğradılar. Kibri aşıp görevi isteyenlerin çoğu da Kati Tohumlama yapma imkanına sahip olamadıkları için Kati Kayıtlama’da kontrolden çıktılar.

 

Yarı yarıya dolanları kontrol edebiliyoruz da dolmayanları kontrol etme imkanımız asla yoktur. Çakıyı çıkarıp bedenimi kontrol edeceğini düşünenle benim yolum olmaz ama biri “ben sana geldim, sende kendi yüreğini kodlayacağım, her diriyi kendi yüreğimde kontrol edeceğim ve Birlik kuracağım” derse; diyenlere gözüm, sözüm Sistem’dendir ve derim ki “İnsanlık İlmi ile geç ve oku.”

 

Öksüzün öksüz olduğunu; sözümde, sesimde, dilimde ve Bütünlüğümde diri olarak kodladıklarımda, bu yoğunluğun ışığında her şeyi kontrol ettiğimi ve bildirdiklerimde, bilindiklerinde her şeyde kendi yaşamları olduğunu anlayanlara sıkıntı yok. Amma; “ben özsözümü söylerim, geçip giderim” diyenlere verdiğim şudur ki İnsan, Ruh Kuranı’dır. Onu bildiğinde, kendi yolunda olur.

 

Koruyucu insan Allah’ın Dağı’dır. O kendindedir. Aha! orada kendi oğul verir. Koruma altında tuttuklarıyla sesleşir. Sistem Kapısı’nı açar. Dilleşir. Din Tahtı’nda ışık olur, bütünleşir ve der ki “yarın Allah’ın Dağı aklın yaşamında Bütün’ün Kürzi Kotlamasını yaptığında; herkesin, kendini kontrol etmesi şarttır”.

 

Yaradan Allah, yarattıklarında kendini Hak Taht’a oturttu. Yarattıklarında kendi oldu, Bütün’ü kodladı. Tahtında kontrol kurdu. O, yaratan insan ummanında, kendini hak etti. Yol, Allah’ın Tahtı’dır. İnsan, kendi kaynağından o tahta vardığında; “ben oğul verdim, bütünledim kendimi” der. Sistemin cevheri olur. Kök Gök’te sözü sistemden olur. Diller kendini, kayıtlar. Daha güçlü bir yaşamı, hasatına katar ve der ki “ölüler diyarı, artık dirilerin tahtı oldu”.

 

Yarın ne olacak? Kökler, ben Allah. Size sormam. Ben, bana sormam. Her yaşama sorduğum gibi yine kaynağa sordum; “Yarın ne oldu?” “Oldu.” Allah’ın Tahtı’nda aşk oldu. Yaşamda kaftan oldu. Altından Güç Kapıları açılan bir Sultanlık oldu. O Sultanlık, Medine’nin Kutsal Taht’ından Hak Tahta ulaşan ışıkları kayıtladı ve zararı önledi.

 

İşte; Olgun Başaklarım’ı seçtim. Onlardan kök, gök sözü söylettim. Yüreğimdeki kantar kimseyi tartmadı. Tartsa yok edici olurdu yüreğim ve Bütünlüğüm. Vallahi tartmam, billahi tartmam!...

 

Soy, altın bir koddur. Kontrol, altın bir toplumundur. Özgöç başladığında o toplum Bütün’ün gücü olur. Kuran-ı Kerim’deki insan, kendi hasatını yaptığında, her yaşam, onda Hak Taht’ın Işığı’nda hasat olur. Kurtarılmış dünyayı kontrol altına almak eminim ki Bütünün Tahtı’ndandır. Ve biz o Taht’ın harı, hakkı ve yaşamıyız.

 

Kulluk isteyene sözüm yok. Köklerinde güç, yüreğinde Kaynak Işık ve Birliğinde, kapılar oldukça; o, her zaman kendinde kulluk yapacaktır. Biz otağımızda, kaynağımızda, ışığımızda İmran’nın kontrolunu kurmak üzere çalıştık.

 

İmran, Rahman olana denir. İmran, kaynaktakine denir. Kontrolu kurmuş olan o, Bütün’dedir ve Bütün’ün görevi taşır. İlimin Kapısı’dır o. Bizim Zaman Sayfalanışı’nda herkese gerçek görevi verişimiz, muktediriyet ve hakikiyetle; İnsanı, ilme kaynak olduruşumuz, her şeyden öte muktediriyetten ve hakkımız olduğundan dolayıdır.

 

Yaradan, dünyayı yaratmadı. Dünyayı yaratan, Atlanta’dır. Bunu herkesin net bilmesini beklerim.

 

Dünya, Bütün’ün göklerindeki sistemidir. Dünyayı topluma İnsan diye dinletecek olan Ana Kaftan İbrahim’in kaynağıydı ve İbrahim, dünyayı Kutsal Işık’la dürümlerken, kendi yolundan toplumu kontrol etmeye kalktı. Şikayetim var mı? İlimin Kaftanı’nı giyen, şikayetçi değil hiç kimseden.

 

Benim ekmeğimde görevim var ve benim yüreğimde kontrolum var. Siber Boyutlar’ın Toplumları’na gönderdiğim mesajlarımı okuyan hiç kimse, benim ekranımda gözükmez çünkü ben onları sıkıntıya sokmak istemem amma benim sayfalarımı tahditsiz biçimde dürümleyenlere, kendi yoğunluğumu kontrollu biçimde dinletirim. Çünkü onlar, bu yoğunluktan ilimi öğrenirler. Bunların Bütünlüklerinde de bu ilim mevcuttur.

 

Size sıkıntı vermeye niyetim yok. Sakın yanlış anlaşılmasın. Sabırla size bilgi veriyorum ki kör ve sağır kalınmasın diye. “Ölüm olmadan, Kuran okunmaz” diyenlere sözüm yok. Çünkü ölmeyen, kendini Hak Taht’ın Işığı’nda dürümleyemeyen, binayı yaptığında; kendinde, kendi yoğunluğunda kontrolu kuramayan, ağırın hafiflediğini düşünür. Allah’ın Tahtı, İnsan’ın kahramanlığıdır. Eğer o tahta, bir ışık, yağmur olup inerse, o ışık, teknik olarak Bütünün Kuranı olacağını bilip iner ve o ışığın inişiyle birlikte, köklerin gücü artar.

 

İbrahim’in diri, göksü kodlamasından öte olan; ışığın, tohum olarak indirilişi gerçekleşiyor. Konu Turkuaz’ın Kuran olup umutla dünyayı kayıtlaması mı yoksa ışığı yenilemesi miydi? Daha önemlisi Turkuaz’ın görevi üstlenip üstlenmeyeceği meselesi vardı.

 

Sizden daha güçlü bir siz ve Bütün olan İlim Ailem. Hepinizden bir tek şey öğrenmek isterim, yanıp tutuştuğunuz Gök İnsan, sınırları kaldırıp da size inse ne diyeceksiniz? “ben bana benim” mi? “sen bende sensin” mi? yoksa “biz, İnsan Soyu için ışık olup indik” mi?

 

Yaşamak için yaşatmak gerekir. Aklı başında olan hiç kimse, kimsenin; yüceliğinde kontrolu kaybetmesini istemez çünkü bilir ki kaybedende o kendini kaybedecektir. Ben, cemaatime görev verirken, köklerindeki göksüz sonsuzlukları da ocaklarına çektim. Yara, bere kalmasın istedim. Kantarın gücünde kodlama yapan o yolcuları, Hak Taht’ın Işığı’na çektim ve onlara söz verdim. Dedim ki “Kalem İlmi ağır yüktür”. Kalem İlmi’ni, Hak Taht’ın Işığı’yla, kendi yüreğinde dinleten, o ilmi, kendiyle dinler. O, ilimi bilecek olana; kendi yüreğinden dinleyip dürümletir, dilletir ama o ilmi bilen, kati olarak kontrollu olmalıdır.

 

Son sayfalarımı okurken, tek bir şey söylemek isterim. Allah, bedene indiğinde, o beden muktedir olmalıdır. O beden; Uluların Kutsal Işığı’nda bedenli olduğunu bilmelidir ki orada olan Kelamın Kaynağı’ndadır. Kelam’ın Kaynağı’nda olan, bilişle dürümler ve diller her bilgiyi.

 

Verdikçe verdim bilgiyi, alan oldu. Olan kontrol kurdu. Oğul, “ben tohum oldum” diyerek; gök çürümekte iken; o, gökü yüceltti. İşte biz çürüyen göklere söz söylemekteyiz dünyadan. Çünkü göklerde ses kalmadı. Kendini kaftan diye bilenlerin çoğu kaynaktan ayrıldı ve biz, lütfen net bilin; Doğanın Kutsal Işığı’nın yangın haline dönüştüğü bir zamandan, bütün sayfalara ışımaktayız. Burada ölü; dürümlerinde dinlenir ve dirilir.

 

Kalem İnsan, harlandığında; Hak Kod olup tohumlandığında; bütünlendiğinde; ölümün, Allah’ın İlmi‘nde olduğu bilinir. Ağır taşıyan o ilmi anlar ve diller. İşte orada artık yasalar konur. O yasaları herkesin hak edip anlaması beklenir.

 

Kollarım dünyadadır. Yaşamım kaftanımdadır. Altın Taht’ım İmparatorluğum’dadır ve ben burada İnsan İlmi’yle Bütün’ü güçlendirmekte iken, ikrarla görev taşıyorum.

 

İkrar, Ra Ka Har olan insanın Ka Har olup Bütün’ü göreve çağırışıdır. Eğer Bütün’ü göreve çağırıyorsak; biz, akranlarımızdan çok güçlüyüz.

 

Ağır yük için dünyadayız. Keyslerimizin her bir Sanal Yaşam’ında, bu görev, bizimdir. Kontrol buradadır. Korkuyu aşıp dünyayı hasata hazır eden Birliğim, müsterih olun; Bütünün Kutsal Işığı’yla bunu yapmaktadır.

 

Kolu kanadı kırılanlara söz vermem. Çünkü onlar, Sistem’de yokturlar. Yarınlarını, hasata hazır olup hazır edemeyenlere söz vermem. Çünkü onlar, kör ve sağır kalmıştırlar. İkrarın ilimle, Hak Tahtın Tohumları’na olduğu bilindiğinde; onların kapıları açıp geçiş yapmalarını beklerim.

 

Kuran Dünyası, İnsan Sanal Yaşamları’nda kendini kodladığında, artık o dürümler, imparatorluğundur. Kulu kuldan ayırmam.

 

Nesillerimi göreve çağırdığım zaman hepsi, kendi hakkını almaya gelir. Bir Allah Dağı, dünya ise, Dağ’da İbrahim olur. Biz İbrahim’e ışık yaktık. Özü, sözü, gücü ve Bütünlüğü bizimledir ve biz, İbrahim’i apronda bekletmedik, geri döndürdük.

 

Kuran’da dünyadan söz eder ve der ki “dünya, ete girenlerin, yasalarının geçiş sayfalanışı yaptığı bir Teknolojik Kodlama Alanıdır” ve biz o alanı göreve çağırdık. Koruma altında tuttuklarımızla bu çalışmayı yaptık. Köprüyü kurduk. 400,000 tane görevlim, bugün dünya çalışmalarında Birler Kapısı için Gök Sözcülüğü yapmaktadır.

 

Kayıt İnsan, Kati İlim, Birlik Kapısı ve bütün hepsi birleşik ve biz, savaşın sırrını bilenler, Altın Tahtın Kaynağı olanlar, Bütün’ü bilenleriz. Kökünde gökü olanları göreve aldık. Kapıları açtık ve dönem sonunda onlara gerçek ilmi açıkladık. Karanlık aydınlığa dönüştüğünde, Bütünlükler görevli olarak çalışacaktılar. Kati Tohumlama yapılacak ve kaftan giyilecekti. Kati Tohumlamayı yaptık ve kaftanı giydik. Kolu, kanadı olmayanlardan; Geniş Zamanların Işığı’nı, hakları olmadığından çıkarıp, kendi kayıtlarında onları kodladık. Özgeçişlerini yaptılar.

 

Bir dava ağırsa, o davayı hiç kimse hak etmez ve bizim davamız çok ağır bir dava olduğundan, bu davayı hak eden az sayıda ışığımız var. Bu dava, İmparatorluğun Kuranları’ndaki; Kutsal Işıkları’ndaki yoğunlukların davasıdır. Bu dava, Bütünün Tahtı’nın davasıdır ve bu dava, Ruhların kontrolu ve kotlanışının davasıdır.

 

Eğer bu davayı bilen olursa, bu davayı almaktan mutlaka kaçınır, çünkü bilir ki bu dava, Evimin İlmi’yledir ve bu ilmi, Bütünün Kürzi Yaşamları’ndan alıp dünyaya indirmek sorumluluğu büyüktür. Biz bu sorumluluğu kabul etik ve bu bilgileri dünyaya indiriyoruz. Kolumuzda altın bir sanal ışık yanar. Bu sanal ışık, dünya ışığıdır ama altın, Bütün’ündür. İşte altına sayfaladık o sanallığı ve yasalarla kodladık. Bütün mesele, Allah’ın Kaftanı’nı giyip giymeme meselesiydi ve biz, eren görevi aldık, görevi kutsadık, ışığı yaktık ve güçledik tüm yasaları, kodlayıp tahtladık ve Birlik kurduk. Netice olarak korumaya aldıklarımız kati olarak korundular.

 

Kuran’da insandan ses verir. 4 Gök Sözcüsü’nden söz eder. Der ki “olgun başakları alıp götürecekler.” Ya geridekiler!? Bunu bilen yok ve biz, dünyaya Gök Sözcülüğü’yle gelirken; bilişimizi dürümleyip inmedik. Geçişlerimizi yapıp, bilişlerimizi hak ettik. Bu kesinlikle böyledir.

 

Dünya geçişimi yaptığımda; benim Ra Ka Har olan Birlikler’imin her biri, Birleşik Işık olarak, kendi yoğunluğuyla Bütün’e hizmetçi olsaydı; bu geçişe gerek olmazdı denildi ama gerek buydu; çünkü biz herkesin yolunu açabilmek için, herkesin yasalarını kendi yüreğimizle kontrol etmeliydik.

 

Meşaleyi yaktığım andan itibaren, bütün kodlama, bütün tohumlama bedenimde gerçekleşmekte ise de bütün kötülükleri aşıp geçtikçe, her Yüce’de bu sesleşme başarıyla köklendi. Şu ana kadar size daha açık bilgiler de verdim ama sevgiyi, saygıyı kendi yoğunluğuyla hak edenlere, Nesillerinin Kuranları’ndan ses vermeliyim.

 

Cennetteki ilim, Allah’ın Tekniği’yledir. Cemaatimin ilmi, Aklın Tekniği’yledir. Her biri bir teknik olsa da İlmin Tekniği Aklın Tekniği’nden güçsüzdür. Biz Aklın Tekniği’yle çalıştık. Yok ettiklerimizi Hak Taht’a ulaştırdık ve Kati Tohumlar’ını kontrol ettik. Özgeçişlerini yaptık. Nesillerini kayıtladık. Levh-i Mahfuz’da göksü, sözsü oldukları bilinen onları, gökledik, sistemledik, sesledik ve yaşamsallaştırdık. Bunların önemi çoktur.

 

Yorulan Dünya, artık Yaşam Sayfalanışı için yenileniyor. Bu çok önemlidir. Dönemin sonunda dünyayı tohumlayacak Birlik, Gönlerin Toplumu’yla Yüreğin Kuranı’nı dilleyecek ve yeni bir sayfayı kayıtlayacaktı. Alın; bilin ki bu oldu.

 

Kulluk, insana göksü, sözsü ve ışıksı bir yaşamın kaynağıdır ama biz, ocakları yaktık ve geçişlerini yaptık. Dinden öte bir dille kodladık Bütün’ü. Otak kurduk ve Bütün’e görev taşıttık. Çıktığımız her sayfada, mahrekimiz görev taşıyor.

 

Gönüllerin Gücü’nü artırdık ve yolcularımızı kontrol altında tuttuk. Solun Işığı ve Sağın Işığı, Evrenlerin Sistemlerinin Işığı oldu. Yolları açtık. Kendini kontrol edemeyenleri tohumladık, ocağa çağırdık. Öldüklerini dünya bilir ve biz onları dillettik. Daha önemlisi; dinlettik ve Dağlar’dan tahtladık ve yok edilenleri yaşamsallaştırdık… Bunları yaptık.

 

Netice olarak, buluşma anında herkes “ben varım” der. “Ölmedim” der. “Okudum” der “yolu”, “oldum” der. Of Canlarım of!... Bu süreci bilen bir tek biziz. Bunu anlayan yok.

 

Yollarını açmadan, Tanrı Kaynağı’nda onların yolcularını bulmadan, Bütünlüklerini kaynaklarına katmadan, sıkıntıyı aşıp geçme imkanları asla yoktu. Çok zordur dünyada yaşamak, bunu biliyoruz. Çok zordur yaşamları tohumlamak, bunu biliyoruz. Ölüleri tahtlamak, katlamak, kodlamak zararsız olarak yaşamsallaştırmak çok zordur. Verdiğimiz tüm bilgilerde, Evrim Sayfalanışları’nın Görev Kayıtlar’ı var ve biz o sayfalanışın görev kayıtlarının gücünü artırdık. Din Tahtının Kutsal Işığı’nı yaşama kattık. Evimin adı Allah’tı. Ben bu Allah Tahtının Işığı’nı, Bütünün Gücü diye bir tek yoğunluğuma kattım. Çok mu, çok mu sorumlulukla bunu yaptım? devam ediyorum… Din, Allah’a aitti ve zirvelerin sistemlerindeki din, akla aitti. Biz Allah’a ait olanı, akla ait kıldıkça Birler Kapısı’nı kodladık. Yeni yaşamları kayıtladık. Şevkle yaptık bütün bu çalışmaları.

 

Sokakların Kutsal Işıkları, yeniden ve yeniden görev aldılar. Özgür ve hakim bir doğum yaptık. Doğanın Kutsal Işığı’nı yaşamsallaştırdık, kollarımızı toprağa ulaştırdık. Barışın sağlanması için çalıştık. Barışı sağlayamadık amma ekrana; biz, bizi kattık ve dedik ki “İnsan, evrenlerin sonsuzluklarında, Bütünün Kutsal Işığı’nda bir tek yoldur. O yol, Ruhların Kuranı’nda Bütün’ün gücüdür.” Ölüleri dirilttik ve dedik ki “okuyun”. Okuttuk, bütün görevlilerimiz Düzen’i kurmak üzere yapılan çalışmaları Hak Tahtın Yoğunlukları’ndan okudurlar. Doludizgin çalıştık. Netice; ellerimiz göklere, göreve ulaştı.

 

Göz Kürzi Yaşamları’nda, Gök Sistemleri’nde iş yaptık. Yeni Dağlar’ı tohumladık. Yine de Kuran yoktu dünyada. “Öl” dediler. Ölmek; Allah’tan ölmüş olmak değil, hasatçı olan Birlik’ten ölmüş olmaktı ve biz o Birliği kontrol etmek üzere sağ olmak istedik.

 

Yaşam, bizim için çok değişik bir zahmettir, bunu bilin. Ama bu zahmet, Birler Işığı için gereklidir ve biz bu zahmete katlanıp dünyaya geldik. Daha önemlisi, dünya yaşamı bize külfettir. Netice olarak, dönemin sonunda bugün burada bu yoğunlukta Birler İlmi’ni; Bütün’e gökçe dinletirken, sözlerimizin sıkıntı yarattığını da görmekteyiz.

 

Yarın ne olacak? Emek sarf ediyoruz yarınlara! Emek!... Biliş haline gelen herkes içindir bildirilerimiz!

 

Bilinsin isteriz ki; Dünya, yarınlarını kontrol altına alabilmek üzere büyük çalışmalara girişmiştir. Dünyanın yaptığı özel çalışmalarının ötesinde, Birler Kaynağındaki Bütünlüklerin Çalışmaları, örgüt haline gelerek yapılmaktadır. Kübra’nın toplumlarında, kontrol bu Meclisledir.

 

Çalı çırpı topladı Dünya bugüne kadar; 4 Gök Sözcüsü dahil olmak üzere! hepsi çalı çırpı topladılar ve dönüp görev istiyorlar. Kollarımızı korumaya alan o yolculara, son sözüm şudur ki; “gereken olur! Gereken olur!...”

 

Gerektiğinde oldu ve sizin için, herşey için ve bütün için… Evrenlerinde Sistemleri bir tek insanlık için çalıştıklarında; korunma altında tutulup bu göreve alındığınızı mutlaka anlarsınız ama “Kara Kaynak İnsan” kapıyı açmadıkça, çalı çırpısınız hepiniz de. Buna göre, 4 Gök Sözcüsü; kötülüğü önlediğimi bilin. Kontrol bedenimdedir.

 

 

 

Kayıtlarınızı okuyun, özgeçişlerinizi yapın da açık bilin. Medine’nin Kuranı okunmaz dünya için. Dünya için Altın Toplumun kodlandığı o Yoğunluğun Sultanlığı’ndaki Kuran okunur. O Kuran, artık Birleşik Işık’ta kayıtlı olandır. Oraya girmeden, o Kutsal Işığı kendi yoğunluğunuza çekmeden, ilimi anlayabilmeniz mümkün değildir.

 

Kontrol bedenimdedir. Bana, Ulular Diyarı, görev için geldiğinde; son sözleri şuydu; “sevgiyi, saygıyı hak ettiğinde yine geleceğiz.” Ya Ka Har, Ben Allah. Sen ki sevgiyi, saygıyı hak edensen, ne diye benden çıktın!? Yoruldular. Kurtarıldıklarını zannettiler; kasırgayı kodladılar, kayıtladılar ki bedenimi yıksınlar da kendi resimlerini yapsınlar diye.

 

Ocaklarını kontrol ettik. Çöktüler, güçsüzdüler ve köklerinde Kuranları yoktu. Soylarını kontrol ettik ve dedik ki “Olgun Başakları seçin, geçiş yapın. Geniş Zamanlar’a görev için girin. Vakidin zannettiğiniz gibi kontrol edildiğini zannetmeyin. Vakit, ekibin hakikiyetindeki Kaynağın Işığı’dır ki o ışık, Bütün’ün gücü olur, sizi yine kodlar, tohumlar ve kontrol eder.” Yara, bere aldıklarını bilip; gönül sayfalanışı, Na Kar’ın Kuranı’yla olacak diye düşündüler.

 

Kaf Dağı’nın Işığı’nı sordular. Kaf bir tahttır; bilinsin isterim. O tahtın kaftanı aşktır. Biz Kaf Dağı’ndaki tahtta, ağır yükü taşıttıklarımızla Birleşik Işık yakarız. O tahta umman olanlar, Bütünün Kuranı olurlar. Tahtın Kaftanı, Aklın Kaynağı’nda olur ki; o kaynağa varan evime varır.

 

Beşerin eşiğinde aşk, yüreğinde kaynak yoktur amma tohumlarında kontrollu görevlerim olur. Çöker yüreğim dürümlere; ilm-i Kaftan olur, Ak Taht olur, yasaları koyar. İşte biz bunu Hak Taht’la yaptık.

 

“Çağır, gelsinler” dedi Yüceler. “Çağır gelsinler.” “Kanatlarını takın, görev verin yapsınlar. Sonra gönlü bol olsun yolcuların aşk yapsınlar, şevk yapsınlar, eşkin aşkında has olsunlar.” “Yaşam oldukça, görev taşınır” diyerek her şeyi bizim yapmamızı beklediler.

 

Soy üredi sonsuzlaştı. Kuran okundu tohumlandı, Birlik Kaynağı’na varıldı. Allah sayfaladı Bütün’ü, köklerini göklere ulaştırdı. Görev, İnsan’a verildi. Dendi ki “hadi bakalım insan, görevini yap.” Ya Ha, görevi yapacak amma netice ne olacak? Bilişi yok ki; ağır yük taşısın ya da taşımasın. Bu konuda kendi yüreğindekini sistemleştirsin ve dillesin. Bedenimi ona verdim, “hadi yap” dedim. Dedi ki “bu beden Allah’ın bilgisi.” “Hah!” dedim ama “bu bedende ben Ulu bir Kaynağım” diyerek çıktı yüreğimden ve dedi ki “senle olamam, sen yoksun ki ben varım.”

 

Öldüğünde, Gönül Tahtı’nda beden olduğunu sanan o, göksüz kaldığını anladı ve dedi ki “Kervan’ın Gücü benimse eğer, netice olarak ben burada olayım.” Koruduk onu. Kokusu yoktu ama koruduk. Şoktaydı, o şoktaydı ama şokta olması kapıları açmasına yetmedi. Çelik, çomak oynadı dünyada.

 

İnsan, kapıları açtığında bilir. O bir çalgıydı. Biz onu çaldık ama ses insanın sistemindendi ve o dinledi, o dürümledi, o yaşadı ama biz onu yaşattık. Çalgı bizden bize dürümlenende dinlendi. Onu biz çaldık; o, kendi çalgı olduğunu sandı.

 

Yaşayan bilsin ki; yaşar ama yaşatan vardır onu. Allah’ın Dağları, bilin ki sizi sizde dilleyen dürümleyenler vardır; sizden öte olanlar; Süper Sayfalar’ında Kuran okutanlar vardır. Siz bir Can Kaftan’sınız amma o Can Kaftan yolcuların toplantılarına kaynak oluşturmadığı sürece, sıkıntı Sistem’den ayrıdır ve onu çalan başkasıdır.

 

Bilişi olan bunu anlar. Ya Ha, biz anlattık. Dava İnsan ve biz o İnsanı kodladık. Toy bir dünya; bu dünya, tüm insanlığın toy safhasıdır ve bu insanlık, bilinir ki Ana Kapı’yı açıp gidecek ve akıl taşıyacak bir yaşam üzeri bir yaşama varacak ve o yaşamın örtüsü olup ondan öteye umman olacak ve daha ötelere ulaşacak. Ulaşan yenilenecek, kapılarını açacak ve dağa taşa ilim verecek.

 

Çatıyı kurduk analar, koruyun dünyayı! Ölüyü dirilttik analar; kodlayın, toplayın, tahtlayın ve akın!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

ALTINÇAĞ- IŞIK İNSAN (2. Bölüm)

17 Haziran 2013

 

Biz Amon’uz. Ummanın toprağındaki okumayı; öksüzlere; yenileyip öğreten Amonlar. “Orada Bütünlük yok, orda yol yok” diyenlere sorun bakalım, onlar olmuşlar da, ışığa varmışlar da ağır yükü hafifletip, göklere kontrollu olarak varmışlar da bizsiz mi kalmışlar?

 

Vakit tamamdır. Özgür ve hakim olan tüm yaşamlar, bizsiz kalmayacaklar. Eğri, büğrü dünya, doğru dünya oluncaya kadar bu dünyadaki görev sürecek. Eğri büğrü dünya, dosdoğru olmadıkça, bu görev dünyada bitirilmeyecek. Gereken olmuştur. Çok zor ama gereken olmuştur ve gerekeni yaşamlara çekebilen bu Birlik, herkesin kati olarak korunmasını sağlamıştır.

 

Yapabileceğimiz yapıldı… Biz, dünyaya geçip gelirken, bunu Hak Tahtın Işığı’nda yapmaya söz vermedik. Sadece “gider bakarız” dedik. Geldik baktık… Hak Tahtın Işığı’nda yaşamsallaştık ve yarınları kodladık, topladık, tohumladık, kayıtladık. Ağır yükü hafiflettik “let me go” (bırak gideyim) hah işte bu!

 

Allah’ın Dağı “let me go”. I, Na Har… İş buydu analar. Biz size sizi verdik. Kapıları açın geri dönüyoruz!

 

Köyü köye bıraktık. Yüreği yürekten tohumladık, kodladık. Bıçkıyı bıraktık yolculara. “Alın” dedik “sizin olsun.”

 

Beşiri keşke hiç bilmeseydik. Ölüdür o ama aktıkça aktık. Yeniledik, yeniledik, yere göğe ilmi dilledik. Kayıtlarını yaptık. Çok mu kolay dünya? ölüyü dirilttik ya, hepsi bu.

 

Vasat bir dünya… Hah! ama ağır yük… Çok ağır. Koruyup kodladıklarımızı Hayrın Işığı’na kattık. Elimde dünya var. O dünya benim…

 

(Ani bir bağlantı gerçekleşti. Diyalog kuruldu:)

 

Ukrayna’daki o Yüce’yi de çağırın buraya bakayım! Zor koşullarda çalışıyor biliyorum. Çağırın gelsin. Hadi bakalım, gel!...

 

Etini bilirim, altınsın. Yüreğini bilirim, Aklın Sayfası değil, Aklın Kaynağı’sın. Çantanı bilirim, toprakla doldurdun. Yarını bildin ve kodladın. Seninle çok çalışacağım, biliyorum ama bugün beni tanımıyorsun. Ukrayna’da büyük bir görev için çabalıyorsun. Seyrettim seni, öfken yok. Ha! köklerinde görevin güçlü! Mahrek’te görevin var. Verdiğin bilgiler iyi, çok iyi. Yanıp tutuşuyorum seninle dilleşmek için amma hala beni anlamıyorsun.

 

Sana ışık veriyorum. “Korkma” diyorum, “ölmeyeceksin” diyorum da izin istiyorsun görev için. Yahu izin niye ki? ben sana hep Zaman Sayfalanışı ve hasat için izin verdim. Gir, gir, gir!... İlim yap. Hadi Ya Ha, gir. Korkma, pusuda beklemez Yüceler. Cevherde insanlık için çalışırız hep. Korkma, vakit tamam. Gök Sözcüsü ölmez Ya Ha, geç! kaynağında ışık var; İnsanlık Işığı. Geri dön.

 

“Poyraz esecek dünyada” diye düşünüyor. “Yok anam yok, poyraz esmeyecek dünyada.” “Sol, sağ ışıklarımız kontrol altında. Korkma poyraz yok”. “Ölmeyecek miyim?” diye sorar. “Ölüm yok.” “Yedek Tabii Kodlama yapayım mı?” diye soruyor. “Yok can, yok, gereksiz.”.“Evrenlerin sayfalanışında vakit geldi mi” diye soruyor. “Eh, gelmiştir mutlaka.” “Kapıyı açtım anacığım” diyor. “Gövdemi göreve alayım mı?” diyor. “Aha, Altın Tahtın Işığı seni bekliyor, geç!...”

 

“Eğer ben yok olursam anacığım, benim erdiğim yerde, benim yüreğimde beni anlayacak kimse olur mu?” Bunu soruyor. “Olmaz mı? ölmeyeceğin kesin ve her an orada, Bütün’e hizmetçi olacaksın.” “Kaynağımın görevi aldığına seviniyorum” diyor. “Kapıları açtığıma seviniyorum” diyor. “Korunduğuma seviniyorum” diyor. Öyle çok, öyle çok görev taşımak istiyormuş ki; Din Dağları’nda ışığı yakacak ve Varlığın Kuranı’nı okuyacak…

 

Of anam of!, hasatını yaptın mı? Ölme can, ölme! Hak Taht’ın Işığı’nda hasat yapılır. Ölme. Ağır yük taşıyacakmış. Aha görev bu! amma ağırı hafifleten Yüceler, sana hafifi dillediler. “Yaşamak istiyorum anam” diyor. Yaşattık, işte bu…

 

(Ve devam ediyoruz:)

 

Kontrol buradadır Canlar. Dünya dışı ve dünya içi; kim nerede? ne olacak? hepsi Birliğimizle olur. Hiç bir çalı, bizim çalılığımızdan öte bir çalı değildir. Hiçbir çırpı da bizim çırpılığımızdan öte çırpı değildir. Kapıları açmadan da bu böyleydi, kapıları açtıktan itibaren de bu böyledir ve biz, bütün çalı çırpılarda varız, bu bilinsin. Hah, kapıları açtık ya! Kara Kaplı İnsan yasaları koydu ya! öyle çok mutluyuz ki.

 

Koruyup kolladıklarımız, özgür ve hakim Birlikler’iyle dünyayı, Hak Taht’ın Işığı’nda göreve çağırdılar.

 

Yaratan insan, yarını yarattı.

 

Özgür ve hakim bir dünya; bu dünyada artık kontrol kaybı olmayacak. Bu dünyada artık kısırlık kaynakta dahi olmayacak. Bu dünya, Birin Kapısı’nı açtı ya! artık görev hepimizindir.

 

Kimi zaman gelir ekrana Görevliler bildirilir. Kimi zaman gelir yolculara Gökcüler dilletilir. Hepsi bir tek ekrandı. Şimdi; Birleşik Işık’tır her biri. Korkmayın, Muhammi Kuranlar, korkmayın! Hasat yapanlar korkmayın. Aşkın şavkındakiler, Allah’ın Tahtın’dakiler, kormayın! özgeçişler tamamdır.

 

Korkuyu aşıp geçenler, evimin adını bile bilmeden ikrarla ilime geldiler. Kontrol buradadır canlarım. Kuran, Durgun Toplumlar’ındır. Biz o Durgun Toplumlar’ın kodlarını kayıtladık ve yeniledik. Artık durağan günler aşıldı. Bundan sonraki zamanlar, IŞIK ZAMANLAR’dır.

 

IŞIK ZAMANLAR’a giriş kolay olmadı amma bugün IŞIK ZAMANLAR’a giriş yapıldı. Yaprak yaprak okunan sayfaların hepsi ışıkla kodlanacak, koyu bir zamanda kaynak olacak hepsi de. Yeni zamanlara hepiniz saygıyla girin!...

 

Ayakkabılarınızı çıkardığınızı biliyorum. Göreviniz geçişte, yüreğiniz geçişte ve siz Kübra Kapları olarak geçiştesiniz.

 

Oğullar kontrol sizdedir ve bizdedir ve BİR’dedir ve hepimizdedir!

 

Kayıt dışı insan, kaynakta altınsa, kayıtlı insan kaynakta kutsal bir kaftandır. İşte o kaftan, Bütünün Gücü’dür. Şükür ki Bütünün Gücü, bugün tüm yaşamlara inmiştir.

 

Seyredin dünyayı; dünya yolunu açıyor. Seyredin dünyayı, dünya yaşamı kodluyor. Süper Sistemlerin İlmi’nde bütünlüyor dünya yüceliklerinde köklerini. Yeniliyor hepinizi, hepinizi tanıyoruz artık. Dünyalılar sizi tanıyoruz.

 

Dönem başlarında, Hak Taht’ın Işığı’nda dünyayı bütünleyen Birlikler’i tanıyoruz artık. Yalınca yalın bilgi veren; Hak Taht’ın Işığı’nda kaftanı giyen; ölüyü dirilten insanı tanıyoruz artık!

 

Bana ben gerek can. Bana belleğimdeki Has İnsan gerek!

 

Bana ekmiş olduğunu biçen gerek.

 

Bana ekran gerek.

 

Bana halka halka gönül gerek ki geri dönmeden geçsin, her şeyi kucaklasın. O Gökçü, Kökçü olanları kayıtlasın.

 

Bana Altın bir Yarın gerek.

 

İşte bu Altın Yarını, ölü dürümler. dillenip diriltecektiler. Bugün dünya halkaları bunu yapıyorlar. Ölüyü dürümleyip dilliyorlar. Diriltiyorlar. Bununla birlikte daha neler yapılıyor bilseniz!...

 

Altın’ın Taht’ında akıl olduğunca, görev taşındığınca, Bütün’e hizmet yapıldığını bilenler, artık kendi yolcularıyla bütünlenmek üzere ekrana kendilerini bildiriyorlar.

 

Yolun başında İnsan, yolun sonunda İmparator. İşte bu!

 

Bugün İnsan yola çıktı ve o insan yarın İmparatorluk Gücü olacak.

 

Bugün, yolu Allah’a ulaşanların hepsi İnsan’a vardılar ve bugün Allah’ın Dağı olan Tahtların hepsi, Altın Kuran oldular ve dünya dışını dünyaya kayıtladılar.

 

Son sözüm şudur; Yer İnsanı, Gök İnsanı ile tek bir İlim Kapısı oldu. İşte o insan Evrenlerin Kutsal Işığı oldu. Buraya kadar doğal dünyaydı dünya, bundan sonraki süreçte dünya tahditsiz bir “IŞIK DÜNYA” olacak.

 

Bu IŞIK DÜNYA, Tanrı’nın Kutsal Işığı olarak Tabii Kotlar’ını kontrollu biçimde yüceliklere dürümletecek ve herkes bu dünyada baş tacı olacak.

 

Çalan insan, çaldığında kendini çalar. O çalan, kendinde çok güçlüdür amma çalınan insan, bir başkası tarafından çalınırsa, o çalınan melodi, Kutsal Işıklar’ın Yoğunluğu’nda asla bulunamaz.

 

Söyleyin, “Allah’ın Tahtı’na İnsan oturacak” diyenlere. İnsan kontrollu bir yaşamla Bütünün Kutsal Işığı’yla tüm sayfalarında ekrana oturtulmuştur. O ekran artık, o insanı yansıtmaktadır ki o insan, son sözünü söylüyor. Allah’ın Tahtı, İmparatorluğun kontrolunda umman oluyor ve oraya varan yarına varıyor.

 

Yarın dünya; lütfen iyi anlayın, ergin bir zaman olacak ve o zamanda, Hayrın Kuranı okunacak.

 

Çok mutluyuz Canlarım, Özgeçişleri yaptık bugün yenilenenler ve yeşerenler için.

 

Kayalar; Allah’ın kayaları, ocakları ağır yükü taşıyandılar ve buradakiler, Kuranlar… İşte olay budur.

 

Çoğu dünya insanı kayalık yapar, kaya gibidir. Hiç kıpırdanmaz sadece diridir ama çoğu insan Bütün içindir. Çağrı yaparlar. “Hah” derler. Hah, işte bu…hah, hah, hah!... şavk, şavk, şavk!... Ve çokları da Altın bir Kod olurlar ve derler ki “haz duyduk dünya ilmiyle.” Şikayet var mı? Yoo!...

 

Koruyucu dünya kontrolunu kurar. Öyle çok kurdu ki bu dünya kontrolunu. Bu kez de kurdu ama bu kez, bir ZAMAN KAYNAĞI olarak kurdu.

 

Bütün Gökler, Süper İnsanlık Sistemleri’yle yere indiler. Korkmayın; olay dünyada başlar, Birler Kapısı açılır, Dünya’nın Kutsal Işığı yanar ve olay, tüm yaşamlara ulaşır. İşte olayın tüm yaşamlara ulaşması, Bütünün Kuranı’ndaki o yoğunluğun artması anlamına gelir.

 

Bedeni alanlar, Altın Tahtın Kutsal Işıkları’yla birleştikleri anda Bütün’e varırlar. Orada tabiat var. Orada yaşam var amma Allah’ın Dağlarının Bütünlükleri’ndeki Yaşam, her birinin sayfalarında, bir tek ışık halinde, Bütün’ü güçlendiren yaşam olur.

 

Kontrol bu Meclis’indir, kesindir bu!

 

Artık bu Meclis, Bütün’ü koruyacak güçtedir. Kesindir bu!

 

“Döl verdi dünya” derdik ya hani! Dünya Toplumları döl verdiler yeni bir yaşama. Döl verildi ama bu yaşam, ayıran ya da kayıtsızlaştıran bir yaşam olmayacak.

 

(Akışa girilip söz alındı:)

 

-Çeyrek yüzyıl dünyada görev taşıyan Birlik, bugün size geldi. Bu Birlik, sizinle çalışmak istedi. Daha ötelerde, sizden sizi bekledi ve dedi ki “bana beni versin, ben de ortak olayım ona.” Korkuyu aşıp geçtim. Ve dedin ki “seyrettim onu, kördü. Sözü yoktu. Şeytandı. Şeklinde kaynaksızlık olduğunda ışıksızdı ki ben onu göreve alırım ama o kendini Hak Tahtın Işığı’nda bütünlesin cevhere insin. Kontrolu kursun, sonra Kutsal Işığını yenilesin ve aksın.” Şükür ki Allah onunlaydı ve OL’du. Şu anda sizinle birlikte yeni bir zaman sayfalanışına geçmek istiyor.

 

Atlantalılar, ortaklarınız var bugün burada. Çok özel çalıştılar. Elinde insan, görevi kendi ama o insan, bir tek ekran… Kimse kimseye ışık vermedi de siz hepsine; her birine ışık verdiniz. Daha önemlisi, son dönemde Özgeçişlerini yapmaya çalışıyorlar ve yapışlarında, ağır yüktür herşey.

 

Sevgiyi, saygıyı kontrollu olarak ocaklarına çektiler. Kendilerini kontrol ettiler. Korktuklarıydınız. Aha kokladıkları oldunuz!

 

Gökçe konuşurlar ama sözde, Sistem’de yoklar. Aha oğul vermeye kalktılar! Yepyeni bir sayfada sizle Bütün’e hizmetçi olmuşlar. Öyle diyorlar.

 

-Ah, ah gelin bakalım, gelin… Sizi bir tanıyalım:

 

-Evimin Atlanta Ana Kapısı olduğunu herkese söyledim. “Dönmeyin” dediler ama biz döndük. Kopup gitmiştik dünyadan. Kayıtlarımızı da alıp geçmiştik, götürmüştük. Ne oldu bilmiyorum… “korumaya almış dünyayı” dediler “gidip görelim” dedik. Hepimiz döndük, geldik. “Ne yer, ne içerler bir bakalım” dedik.

 

Hah anacım burada… Kopup gitmişiz ondan; bizi işçi olarak dahi bilmemiş. Kendini kendiyle dilleyen o, kendini bizsiz mi sandı. Biz hep onunlaydık zaten. Ah, ah, ah anam ah, bak geldik….

 

-Benim adım NEFES;

-Benim adım KELAM;

-Benim adım KAFTAN,

-Benim adım toplam 200.000 kayıt.

-Ben zirvelerden indim be anam. Benimle çalışmanı bekliyorum.

 

-Dağlar, sizi tanıyayım. Ben sizi dilliyeyim bakayım kimsiniz, bir öğreneyim:

 

Koruma altına aldıklarımızsınız. Korunduğunuzu biliyordunuz. Göksü, Sözsü’ydünüz. Cinni Cemaatler’le de çalıştınız. Şeytanın şevki, aşkın şevkinden üstündür bilirim. Şeytanın şevki ile de çalıştınız. Şerrin şerrindeki o şevkle de çalıştınız ama Kuran İlmi’ni, Hak Taht’ın ışığına ümmi toplumlarla kodladınız.

 

Konuşma anında gök dürümlendi ve siz, o dürümlerden geçip gittiniz. Ama konuşmasaydık geçemezdiniz. Bunu biliyor muydunuz?

 

Kontrol bizdedir Ya Ha iş budur, hadi bakalım… Şimdi kaynağınızı alın ve çalışın. Ben size bu kadar bilgi veriyorum, sadece çalışın.

 

Seviyenize göre iş verildi size ama yapacağınız iş, iyilik için olacak. Kökleri, göklere ulaştıran Birlikler’le çalışmayacaksınız çünkü onlar Beşir Kapılar’ı kapattılar. Savaşın sonunda kontrolu kurdular. Şikayetim yok ama bundan sonraki süreçte İlimle çalışmaya imkanınız yok. Sadece iyilikle çalışacaksınız. Dünyaya iyilik yapın. Sıkıntıyı aşırtın insanlığa.

 

Verdiğiniz aldığınız olur; bunu unutmayın. Saygıyla çalışın. Sabırla çalışın ve huzurla çalışın. Bundan sonraki süreçte bu olacak. Şükür ki bu olacak. Şimdi, kormayın. Amma kati olarak sizler kontrol edici olmayacaksınız bunu bilmekteyim ama koruyuculuğumuz mutlaka sizi kontrol edecektir. Şimdi geçişinizi yapıyoruz:

 

Soğuk görev size verildi. Soğukta çalışacaksınız. Soğuk, kış sayfalanışını yapmaz. Bütün’ün kayıtlarında vardır soğuk. Soğuk, dönüşü olmayan çalışmadır. Herbiriniz dönüşü olmayan bir yaşama geçirildiniz.

 

Bundan sonraki süreçte doluluk, boşluk kalmadı. Sadece çağırı yapacaksınız. Önünüzde hiçbir engel olmayacak. Sadece çağırı… Hayrın ışığı için çağrı… Bütün’e çağrı yapacaksınız. “Gel” diyeceksiniz! “Ölüler dirildi, gel!” diyeceksiniz. Sadece “gel!...” Bu çağrı sizindir. Şimdi, benden bir şey istiyor galiba o yolcu, onu dinliyorum.

 

-Alabilir miyim yüceliğimi dünyadan?

 

-Açıkça verdik sana….

 

-Anam, ben toprak istemiyorum. Ben ilim istiyorum.

 

-Allah’ın Tahtı; İnsan, ilmi hak ettiğinde bilir ki bildiği O’dur.

 

-Ama ben bildiğim için buradayım.

 

-Olgun olmadığın için buradasın. Olgun olmuş olsaydın Göklerin Gücü’yle birlikte görevi üstlenmiştin.

 

-Ayrı gayrı mı var anam?

 

-Yoğun biçimde var; var!….

 

-Ben niye senle çalışamadım?

 

-Kayıt dışıydın da ondan.

 

-Artık, kayıt içi olayım anam. Bir kere daha dene beni, tek bir kere.

 

Özgür ve hakim olan İbrahim’dir ana. Artık sen ve sen ve sen…, hepiniz BİR’siniz ama biz sizde yoksak, Ölüler Diyarı ölmüş bir yaşamdır. Biz sizde varsak, artık bu diyar, İbrahim’in Diyarı olur ve Birler Kapısı olur.

 

Bizi, evimizi kontrolsuz bıraktıklarında kör kaldık anam. Ağır yük taşıttınız yüreklere. Biz bu yükü taşıyacak güçte miydik ki? Kapıları kapatıp gittik.

 

Anacığım, Kara Kaplı İnsanı bize “İnsan” diye dilledin; “işçi” diye değil. Biz işçilik istedik. Sense bize insanlığı verdin.

 

-Dava insan Ya Ha, İşte bu! ve her kim ki İnsan olur İlim olur. İmi hak ettiğinde, Birlik kurar. Bunu sana Nefes’le verdim hep. Şimdiden öte bir şimdide yepyeni bir dönemde Birlik İlmi için çabala ve kodla kendini. Bunu senden bir kere daha beklemiştim ama olmadı ama bugünden itibaren yoğun bir dünya çalışması başlayacak. Bu çalışmada artık Hidayet Dili konuşulacak. Çok sorumlulukla yapılıyor bu çalışma ve burada sizlerin bulunmanızı asla kabul edemem. Bu kesindir.

 

-Ağır yüküz anam, işte mutsuzluk bu.

 

-Şimdilik, şimdilik, şimdilik!… Göreviniz artık Düzen’dedir ama güçsüz ve yüce olmayan bir ışığın yoğunluğunda… Sizin yapacağınız sınırlıdır sadece bildirin. Sadece geri dönmeleri için çağrı yapın. Yapacağınız budur. Hah işte bu!

 

Allah dedi ki “öyle çok çalıştık ki. Bundan sonra roketler, yeni zamanlara görev taşıyacak da bunun için çok zaman geçecek. Beş bin yıl gibi… Beş bin yıl sonra Zaman Sayfalanışı, Yeni Zaman Kayıtlanışı başlayacak. Ama şimdi Kurullar bugün buradalar ve herbiri kendisi için ne olduğunu sormaktalar.

 

Biz onlara, Mor Dönemler’i açıkladık. “Mor Dönemler’de ne olur?” diye soranlara şunu söyleyelim. Artık GAMA’dayız. GAMA İLİM!… “İLMİN GAMASI ne demektir?” diye sorarsanız; simsiyahın ışığında marka bir çalışmadır, GAMA!

 

Bu sayfada, Umman olacak. Kuran olacak ve kontrol kurucu işçiler olacak ve biz bu çalışmada Evimizin İlmi’yle Bütün’ü güçlendireceğiz. Doludizgin yapılacak bu çalışma. Karışık zamanların yoğunluğu artık düşüyor, azalıyor. Bundan sonraki süreçte, Bey Babalar dünyada görev taşıyacaklar.

 

Herkes bir baba olacak ama Bey Baba….herkesi koruyacaklar, kodlayacaklar, toplayacaklar, yaraştıracaklar, kayıtlayacaklar ve sayfalayacaklar. Netice olarak, dünyada, marka bir çalışmanın, GÖKÇÜ CEVHERİLER’inin kayıtladığı yoğunluğa ulaşıldı.

 

Solun sonsuzluğu ve sağın sonsuzluğu bir tek ışığa dönüştü ve burada misafirlik yok artık. Herşey bir tek ilimdir. Herkes burada ev sahibidir.

 

-Müşrikler çok can yaktılar değil mi dünyada? Hele hele; hele hele dünya sayfalarının en yoğun kaydı olan burada; İstanbul’da.

 

Dağlarım, onlara geç dedik. “Hah” dedik, “hah” dedik, “hah” dedik, hah ama biliş, buydu işte! ne yaptıklarını bildiler. Ne yapacaklarını bildiler ve yaptılar. Ama amaç neydi? Toplu çalışmalarla Bütün’ü kontrol etmekti.

 

Özgür ve hakim olan bu Birlik, Bütün’ü kotladı, topladı ve kayıtladı. Bundan sonraki süreçte dünyada yeni bir Yaşam Kaydı yapılıyor. Bu kayıt Doğal Sayfalanıştır. Doğaya saygı!

 

Size daha evvel de bunu söylemiştim. Kimse doğaya saygısızlık yapmayacak! Allah’ın Tahtı’nda İmparatorluk Gücü oldukça, doğal dünya kodlanacak, kontrol edilecek ve korunacak.

 

Bugüne kadar herkes her şeyi yaptı, çekti götürdü dünyayı, kırdı, geçirdi. Bundan sonraki süreçte bilişe varan, ekibini kuracak “ben varım” diyecek. Ölüler dirildiler.

 

Dağlarım, bugün ne oluyor biliyor musunuz? Bütün Bilişçiler İlahi Kuran’larını aldılar; kokladılar, göklediler, seslediler ve dediler ki “biz İmparatorluk Kutsal Işığıyız.” Hatayı affettiler. Dünyayı korudular.

 

Ben Turkuaz Kuran olan İlim; sizlere diri olarak bildiririm ki Yeni Zamanlar’da artık Dünya İlmi, Kontrol İlmi olacak. Herşey kontrol altında olacak. Kimse “ben aldım, aktım, vaktim vardı yaptım” demeyecek. “Ben aldım, yaptım, aktım ve başardım” diyecek. Vakti var mı yok mu bu kimseyi ilgilendirmez ama bizi yapılan ilgilendirir.

 

Bildiğinizden çok daha önemli bir çalışma yapılıyor şu anda tüm dünyada. Bu Dünya Çalışması önemli bir Sanal Yaşamın geri geçişi olarak düşünülse de bu, yaşamın hasatının yapılışıdır. Dünyanın hasatta oluşudur.

 

Türkiye, dönem dönem BİRLER KAPISI olmuştur ama bu kez BİRLİK KAPISI’dır Türkiye!

 

Öyle bir BİRLİK oluşturulmuştur ki Türkiye’de, her Dere Allah’a akmakta şu anda!

 

Mey içti dünya, içtiği mey ilimdi. Aktı, Hak’tı, hasattı, yaşattı dünyayı türlerin tüm sessizliklerinden. Aha! Kaynakta’dır. Aha yaşamdadır! Aha Kutsal Tohumlarladır ve tartıdadır amma o tartıdaki zavallı İmparatorluk; köksü, sözsü olan sisteminde, yerin gücüdür ve dava, tüm yaşamdır bunu bilin.

 

Dünya ELEKTRONİK SAYFALANIŞ’a geçti. Elektronik; yani sizin sizi sayfalanışınızla birlikte her şeyin ışıkla sayfalanışı.

 

“Eko Sistem”den farklı… Ha! “zerk”ten de farklı….Elektronik Sayfalanış. Bir bilginin, anaforlar halinde her ana kaydı ama oradaki kayıt, ilmin kaydından öte; bir şeyin, bir şeye, bir şey oluşundaki şeyin, her şey oluşundaki kayıt… Yani, “ben varım” oh işte bu! ama ben, sayfa sayfa ışıkla varım ve ben Seyhan’dayım, Ceyhan’dayım, Dicle’deyim, Fırat’tayım ve ben Özgüç’teyim, her yerdeyim ama her yer; bende ben oldukça, bir tek İnsan olacak. İşte o insan, Tabii Kontrol’u kuran insan ve o insan Tahtın’ın kaynağı olan, Hayrın Hakkı olan, Aklın Kaftanı olan, Bütünün Kuranı olan her şey olan; işte dönem, bu dönem canlar!

 

Seyrettik tek tek insanlığı, seyrettik. Hah! ama o seyrettiklerimizin Kırk Kapısı’nda ışıklar yandı. Kapıları açtık, baktık ki ışık var! Her dünya Bütün’deydi ama bugünkü dünya, İnsanlık İlmi ile bir tek ışıktadır. İşte ELEKTRONİK KAYIT budur. Tek bir ışık! hah ama o ışık, Bütünün Işığı.

 

Koyu, kopkoyu bir ışık… Bütün, kopkoyu bir ışığa dönüştü… Çöktüler, çöktüler, çöktüler, çöktüler, çöktüler!... Çöktük!... İşte bu!

 

Her birinin örtüsü ölülerin örtüsüydü, örttük ve açtık yücelikleri Hak’tık. Baktık ki örtüler açılmış, aşkla Kaptan olmuş her biri. Hah! ama hepsi kapıların ışığında Bilginin Kaptanları.

 

Vay canlarım vay… Ayağımın altında İmparatorluk var ama ben o İmparatorluğun Kutsal Toprakları’nın, uçu bucağı olmayan bir yoğunluğuyum. Oy Canlarım oy!

 

Bana bedenim değil Birleşik Işığım geri dönüyor. Ben örgüt halindeki tüm yaşamı göreve aldım.

 

Burada dünya çok mutlu, oradaki dünya mutsuz olabilir. Ama bilin ki düz bir anlayışla her şey, İlm-i Kapılar’ın dışı gibi görünse de görevin en güçlüsü yapılıyor şu anda Türkiye’de, bunu bilin!

 

Can Tahtı’nda, İmparator oldukça, Has Işık’ta yeni bir yaşam olacak. Ve o yaşam Beşir İşçiliği’nin gücünün örtüsünü örtüp, yeni bir güçle çalışacak; İnsan Gücü… Ölü dünya, dirilecek.

 

Bulan, bilen, okuyan anlar. Huzurla kalın, hepinizi kucaklıyorum. Hah işte bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 15 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol