Birlik İlmi
  07.05.2013 Tarihli 2. Bölüm
 

5 GÜN ÇALIŞMALARI 07.05.2013 (3.Salı)
2. Bölüm:

Amon, şu anda dünyadadır. Dünya Meclisidir ve bu meclistir. Bunun ne anlama geldiğini sorarsanız İzah edeyim; Bu meclis, Amon Kod’dur. Yani hepimiz bir tek Amon’uz bu mecliste ve bu meclis, Amon Kod olarak görev taşıyor. Yeni dağların yaşamsallaşmasını sağlayacak olan bir Kuran olup Gök Sözü söylüyoruz birlikte. Amon, bu mecliste görevini üstlenmiştir ve Amon Ana Kapıdır. Atiyi kodlayıcıdır, geri dönüşü sağlayıcısıdır ve biz 32. Dürüm’ün göksü, sözsü olan o yüreklerinin gücünün örtüsünü örtmeden; dalı budağından ayırmış olmayanlarla birlikte, gönlü bizimle olanlarla bir Işık Kapı olduk. Bu Işık Kapı, atide Gök Sözcüleri tarafından da dile getirilecek bir çalışmadır. 

Geniş zamanların görevini üstlenen bu Birlik atiyi kodladı. Yeni sayfalama, yeni yaşamsallaşma ve yeni yoğunlaşma ile birlikte beşirin gücünü dürümledi ve yoğunlaştırdı. Öz Göç başladı. Yeni sayfalar ve yeni kaynaklarla… Misafirlerim bugün şunu bilsinler ki dalı, dağdan öte taht diye bilene, tahtın tahtında kaftan giydirmemiz sorumluluktu. Biz, zorun sonsuz suretleri kayıtladığı o yoğunluktan gözcü, sözcü olan, sesçi olanları bulup aldık. 

Analar, İnsanlar, Ulular, Kuranlar, Tahtlar, Işıklar, biliş haline olgunlukla varış halinde olanlar; sizinle olmak hepimize gurur vermektedir. Merkezin sessiz sayfalanışında size sizi vermek; bize, biz olmaktır. Çatı kuruldu... Yok etmeyin yolu! O yol, ilim yoludur. Yok etmeyin yolu, o yol kapı olan bir Kuran’ın yoludur. Oluş halindeki Kutsal Işıklar’ın yoludur. Olgunların, toprakların, tohumların, kodların, kaynakların herbirinin yoludur, yok etmeyin! Eğer ben; devam insanında, devam ilminde sizinle devam edeceksem; burada olmanız mümkün olacaktı. Kapıları kapattığınız anda, işçiler dünyaya inmeyecekler artık. Orada yol olmayacak artık. Öyle bir dönem, öyle bir yoğunluk, Öz Göçün Kürzi yaşamlarının ötesinde oluşursa eğer; o gün yine buradayız Canlarım. Bilişte, alışta, Has tahtın ışığında, kaynakta biz yine buradayız. Verdiğiniz tüm bilgilerin, Öz Göç için verildiğini herkesin net anlamasını isterim. Yeni dönemde ekran bizi göstermeyecek artık. Çünkü biz, tüm yaşamların sığ bilgisinin üstünde olacağız. Ama şunu bilmenizi isteriz ki bu sığ bilgilerde dahi size sizi verememişsek eğer; onun ötelerine ulaşma imkanınız asla olamayacaktır. Değer mi Canlarım? Diri olmak için bunca çabaya değer mi? Var ki oldu. İşte bu!... 

Verdiğim tüm bilgiler, önce insana verildi. İnsan bu bilgiyi hak ettiğinde; bu bilgi, işçilere verildi. Onlar bunu hak ettiklerinde, bu bilgi yolculara verildi. Onlar bunu hak ettiklerinde bu bilgi, arta kalmayanlara da verildi. Ya arta kalanlar!? Yol, onlardan ayrıldı işte bu!...

Ve bugün burada olanlar herkese tek bir ses vermek isterim; Merkezin ilme gereği yoktur. Mektebin ilme gereği yoktur. Rahmanın ilme gereği yoktur. Emre itaatle dünyaya inen bütünlüğümün ilme gereği yoktur. Gerekli olanlaradır ilmim. 

Vermeden, almadan, olmadan ölüm dürümlerinde, Kuran olanlar; biz olduğumuzdan öte olduklarını sandıklarında; kendilerinde olmadıklarını anlayamazlar. Ağırdır yük analar. Yük ağırdır!... Biz o yükü çok bilip geçtik dünyaya. O yükü, Tanrılar Meclisi olup taşıdık ve o yükün örtüsünü örttüğümüz zaman; onun da üstünde yeni bir güçle dürümledik Bütünü ve oranın kırk kapısını açtık. Yaşamaktan öte yaşamsallıkla, tüm sayfaları, rakipsiz bir görevci ile tohumlattık. Yaşamak, asla yanlış yapmadan yaşamak ve kaftan çıkartmamak… Bizim zararımız olmadı bu nedenle… Biz, herkesin zeki çalışmacı olduğunu görmeden de onlara görev taşıtmaya çabaladık. Neyi hak ettiklerini, ne hikayeler dillediklerini bildik, bilmezden geldik. Herkesin harını yükseltmek istedik. Nakarın Kuranı olan onların, hasat yapmış olduklarını düşünmeleri, belki onların yoğunluklarını artıracaktı. Bunu dahi yaptık ve dedik ki “Siz, göklerin sözünü söyleyenlersiniz.” Neyi başarıp neyi hak ettiklerini bilmeyen onlar, buna net inandılar. Ha! ve dedik ki “Sizi hak etmek değil maksat; siz olmak da değil ama siz, sizi hak edin… Ve bundan sonra da hedef budur. Her bir Bilgi Kaftanı, kendi olup kendini hak etmelidir.” Aha, bundan söz ettiğim zaman herkes “Hah” dedi. “İşte bu!...” Ya HA, yaprak yaprak okuduk. Okuduk da gördük ki köklerinde güç yoksa sesleri de olmaz. Aha, olmuş olsalardı; bu Mecliste olurlardı. Bunu diyemedik, demek istemedik. Zamanın tahtında olma imkanları kalmamıştı zaten. 

Ve Dağlarım, buraya kadar görev taşıyabilenler, bundan sonraki süreçte de bu Mecliste güçlü bir çalıştırıcı olabilirler. Resmi çalışma yapılan yer burasıdır. Bunun dışında dünya üstünde başka bir resmi çalışma yoktur şu anda. Bütün’e hizmet Bilgeler Meclisimledir ve Bilgeler Meclisim, evrim sayfalarının Sultanlığında kontrollu biçimde çağrılar yaparak BİR’e hizmet etmektedirler. Döngü şudur: Bütün’e hizmet, Altın Toplum’la olacak ki Altın Toplum Birlik Kaftanını giyebilen bu Meclistir. Kelam İlmi Allah’ın ilmidir. Kelam İlmini bilip de ağır yükü hafifletebilenler, kokladıkları gücün üstünde yeni bir gücü hak etmeye çabalayacaklar. Bu güç, meseleyi bilenler için söylemekteyim; insanın Kürzi yaşamlarındaki görevidir. 

80 değeri kendinde hak edip de var edebilen Bütünlüklerimin çokları bugün buradalar. 80 değer nedir? 80 Kaynak, hepsi bir tek ışık ve o ışıkta maya var. Ölüler Diyarı insan, Diriler Diyarı olacaksa eğer; Bilgi Kaftanını giymelidir. Bilgi Kaftanını giymeyen, misafirdir bu Mecliste. 

Canlarım, mali durumlarınızı sorguluyorsunuz çoğunuz. Size şunu söylemek isterim ki ben de mali durumumu sorgularım çoklukla. Aha, bugün de sorguladım ne kaftan giydim dünyada ne de kapı aldım, kapı açtım. Öyle mi!? Herkese tek bir şey söylüyorum: Kanatlarınız, sizin görevliler olarak yüceler cümlesinde; cevhere güç katışınızı sağlayacak en büyük kazancınızdır ve bunun ötesinde bir kazanç yoktur. Hah! “Ben kendi yüreğimdeki bilgiyi alırım, geri dönerim, Gönül Kürzi Yaşamlarında güç kayıtlarım ama bugün bana para lazım” diyenlere bir tek şey söylüyorum: Ölüsün! Şimdilik… Aha, şimdilik…

Dava insan Canlar. Bir Kuran, olduğunda “Ben oldum” demez. Bir toprak olduğunda “Ben oldum” demez. Bir Ak Levh-i Mahfuz Kaftan, geri dönmek istediğinde der ki “Elimde insan var. İşte oyum ben.” Meleklerin her biri bizimle, mektebin gücü burada bugün; Koruyucu Dürümler Bütün’ün güçlü yüceleri, yüreklerinde Kürzi yaşamları olanlar, hepsi bugün buradalar. Dans ettik yüreklerde, İsrafil’le bugün. Biz, dünyanın gücü olduk. Kodladık, kodladık, kodladık Can tahtında ışıklarla güçlendik ve biz merdivenlerin en aşağısından daha aşağılara indik ki en güçlü olanları tohumlamak üzere. Çantanız doldu, öfke yok; bu çanta mektep; İşte bu mektep olarak SİZ’iz.

Yeşil İnsan kırmızıya dönüşür ama maviye dönüşen insan kaftan giyer. Biz kaftan giydik. Hey dünya! Yok mu tohumları yaşatacak? Yok mu yürekleri topluma kayıtlayacak? Çanı çalacak, kibri aşan; Hak olan yok mu!? İşte mutluluk! Var! İşte bu!... 

Din Allah’ın ışığında, Kuran okutanların yoğunluğunda, Sanal Boyutlar’ın yaşamlarında olduğunda Birlik Kodlaması yoktur orada. Din ilmi kodladığında, kaynak olduğunda ve yol açtığında Bütün’e meslek çalışmalarında, birlik kurulduğundan işte “OL” dedik. Hepimiz, Zemzem içtik yüreklerde bugün. Zemzem, İsrafil’in gücünden, sözünden sizin yüreklerinize iş oldu. Aha! Kat-ı Kaynak olanda sayfa sayfa ışıdık. Yeni dağların tahtında KA-HAR olanlar, “ya Har, ya Har biz varız” dediler.

Marka bir çalışmadır burada yapılan. Ne diye bu sözü söyledim, bunu size açıklayayım: Bir tek burada yapılır bu çalışma. Herkes, daha açık bilsin diye bu kelimeyi kullandım. Herkes net biliş halinde bilir ki her marka tektir. Ve burada yapılan çalışma tektir ve bu çalışmayı yapanların, teknolojik kontrolla yaptıkları da biliş halinde olanlarca bilinir. Sema dinledi bugün bizi; biz semadaydık. Sestik. Bizi dürümleyen diller, bizimleydiler. Biz Sanal Boyutlara seslendik yine bugün. Köyün, köylerin, her bir görevlilerinin güçlü Kürzi yaşamlarının sıla özlemleriyle Birleşik İşçi olup bizim zaman sayfalanışımıza umutla ulaşmak üzere yaptıkları görevleri izledik bugün yine. 

Verdiğimiz her şey emin olun BİR için; Birleşik İlim içindi. Yapıp Allah’a arz ettiğimiz bilgi kayıtlaması, Allah’ın sahrada dillediği iş kayıtlarıdır. Bu zaman toplumu, her kaydı yaptı ve yaptığı kaydı, sayfa sayfa yoğun biçimde koyuluklara kayıtladı. Nesillerin gücü arttı ve biz bu gücü Bütün’e kodladık. Böyle bir çalışma dünyada, öncelikle bildirmek istiyorum ki dünyanın yaşamsallaşmasından beri yapılmamıştı. Niye bunu açık ve net veriyorum bugün? Çünkü bu çalışma tahditsiz bir çalışmadır. Geri şekil, ileri şekil yok burada. Şavkın şavkında teknik kodlamanın yapıldığı bir ses var. Bu ses, insanın teknik kontrolunu sağlayacak ses olduğu gibi; Bütün’ün kontrolunu da sağlayacak bir sestir. Ve ses, ekmeğin sistemindeki sesten daha üstün bir sestir.

Ekmek, Birlik Kayıtlamasıyla yoğrulan ve kodlanan ve yaşamsallıkla teknik kaynağa indirilen ve Bütün’e arz edilen bir ekmek iken; bu çalışmalar, Birlik Kodlarıyla yapılıp bütün kükreyen görev kürsüleri tarafından kendi yaşam sayfalanışını yapmak üzere; Işık Kaftanlar’la çalıştırılıp, kayıtlanıp, ağır ağır köklendirilip, göklendirilip, Bütün’ün gücü olarak görev taşıyacak hale getirilip birliklere arz edilmektedir. Burada yapılan çalışma; göklerin sözcülerinin Sistem sayfalanışlarının gücüyle yapılmaktadır.

Sistem, Nizam ve Düzen görevi bu Meclis tarafından üstlenilmiş bir çalışmadır ve bu Meclisin yaptığı tüm çalışmalar; “Ben, olgun başaklarımla çalışırım” diyebilenlerin çalışmasıdır. Dağlara, taşlara Kuran olan Işıklar’ın, Bütün’e güç verdiği bir çalışmadır. Sahra bizim için küçücük bir Işık Kaftan’dır ve biz bu Işık Kaftan’ın gücünü tüm sayfalanışlarla göreve çağırdık. Yemin ettik ki melekler bugün burada olacaklar diye.

İşte MİKAİL bizimle; Mikail, geniş sayfalara geçerken de bizimleydi. Ve biliyorsunuz ki Mikail’in yoğunluğunda Gök Sözcüleri, hep Sistem Diliyle güçlü bilgiler de paylaşırlar. Ama biz Mikail’e geniş sayfalarla hiç görev taşıtmamıştık. Bugün Mikail bu Cevhere inmek istedi. Sözün sözü olan, sözün sözü olacak olan ve her sözden öte; olacak olan bir sözde, kendi sözünün de olmasını istedi. Özgür ve hakim olan insanın geri çağrılması diye düşünülen bir dönem çalışmasının, yeniden yaşamsallıkla kodlanması ve kulluk yapılması için bu çalışmanın geri amaçlardan öte ileri amaçları taşıması beklenmemişti ve görüldü ki bugün bu çalışma ileri amaçları Hak Tahtın ışığıyla kodlayacak dürümde yapılmaktadır. Gönlü, ümmi toplumlarda olan O, geniş zamanlara girdi ve bizden sesleşmek ister. 

Biz şu anda Mikail’i dinleyeceğiz. Bize bilgi paylaşımında bulunmak istedi. Kayıt dışı değildir Mikail’in bilgisi. Bizim Zaman Kaftanımızda o hep vardır. Sıkıntısı yok çünkü Ruhlar Mahrek’inde o; Gök Sözcüsüdür. Yüreğinin sisteminde o hep vardır ve evrenlerin SİZ olan yüceliğiyle BİZ olup bütünlenip birleşecektir. Kendini, hakikiyetini dilleyecek. Vergiyi verecek ve girdaplarına inecek. Ses, vergidir, bilinsin! Tüm zaman sayfalanışlarında her sesleşen vergicidir, vericidir ve biz, vergi vermekteyiz. Şimdilik… Ve bekliyoruz!... 

(Onu dinliyoruz:)

Alam, Ummanım alam. Aha, kaftanım alam. Alam da hak olam, anam. Aman, aman, aman Anam! Aman, kayıtlarımızı silme anam! Kök, kök olsun da gök. Kök olmadan söz söylesin! Çağrı buydu… Ben çıldıran bir dünyada yolcuları tohumlamaya çalıştığımda; Merkezin Kuranı okunamamıştı. En-El-Hak olup. Yoğunluklarda o Kuran En-El-Hak olduğunda; bütün kökler, göklere söz söyleyecekti. Yıldızların kırk kapısı olmaz ama tohumların koklandığı anlarda kırklarca kapısı olur. İşte o kırklarca kapının her bir sayfasında ben Mikail’in Gök Sözcüsü olur inerim. Ya HA, ben Rahmi Kuran’da koklandım, koklandım ve Rabbi Tohumlar’la tohumlandım ve toplum için çalıştım ve bugüne geldim. Bugün ben umman oldum ve bütün köklerimi göreve aldım. Rahle sizin yürekleriniz ve bu yüreklere üzerinde görev taşıyan ışık halinde girdim.

Sema, insana Sistem olup iner. Yürek, ilme Hak olup iner. Bütün gökler ses olup iner de ben, emin olun; Merkez zaman olup indim yüceliklerden. Sizinle olmak hepimize gururdur. Çünkü bu Meclis, Bütün’ün göksü, sözsü bütün sessiz sayfalarını tohumlayacak, geçişleri yaparak her şeyi göreve alabilmiş bir Meclis olduğundan, Atlanta Oğullaması yapabilmiş bir meclis olduğundan, BSUİ’nin görevini taşıyacak tekniğe sahip olduğundan; Sistem’in Kürzi yaşamlarıyla Birlik Kodlaması yapabildik. Size cemaatimizi tanıtmak istiyoruz. Bu cemaat, merkezin görevini üstlenmiş ve bugüne kaynak olabilmiş bir cemaattir. Ben merkezin görevini üstlenmiş birliklerimle tüm yaşamlara görev taşıyorum. Dünya dışında 300.000 Tane Işık Kaynağım vardır. Her bir kaynakta Bütün’e görev taşıyacak görevlilerim bulunur. Görevlilerin teknik kodlama yapabilmeleri, Bütün’e görev taşıyabilmeleri için Birleşik Işık haline gelmeleri gerekir. 

Söz insandan açılmışken şunu söylemek isterim ki dünyaya geniş zamanlara inebilen bu Meclis, merkezin ekmeğini yenileme imkanına sahip bir Meclis olmasına karşılık; “Yes!..., Allah İlmi’ni bildik” diyebilen bu Meclis, Bütün’e görev taşıyacak tekniği kodlayabilmiştir ve Bütünün Kuranı olabilmiştir. 

Yarı yarıya dolan Bilge Kod, Allah’ın toprağındadır. Tam dolmuşsa eğer, Işık Kaftan giyer. İşte bu Meclis, hep Işık Kaftan’la tüm yasaları koyabilmiş bir Meclis olarak; çekip görevlileri kontrol edebilecek güçtedir. 

Senin adına herkesin, hepimizin görev taşımak istediğimizi bildirmek isteriz. Bundan sonraki süreçte, burada hepimizin görev taşıyabilmemiz için kendi yoğunluğunda, Birleşik Işık halinde BSUİ’nin gücü olduğun için “Ben varım” de! “Ben hasatı yapacağım” de! “Yolu açtım” de! “Yücelerin cemaatleriyle Bütün’e hizmet edeceğim” de! Ve de ki “Her kim ki Allah’ın tahtına oturmak ister, biliş halinde bu mecliste çalışabilir.” İşte o gün, bütün köklerimiz seninle olacak. Ya HA, senin yüreğinde hırs yok, “Görev taşıyan herkes bizimle olur dediğin anda; bütün gökler senin yüreğine çekilirler, bu kesindir!

Şems’in dediği gibi, eller insan ulaştığında ekmek, Ummanın Mutlak Kuranı’dır. İnsan ekmeğe ulaştığında müsterih olun; ilim Kuran’dır. İşte o Kuran, Bütünün Kutsal Işığını yaşamsallaştırır ve dirilikleri kayıtlar. Sistemin Kürzi Yaşamlara göçü budur. Demin dünyaya inen bütün kökler, bugün senle bir tek ilim oldular. Ayrı gayrı yok anam, sen de ki “OL”. Olur. Sen de ki “Hah, işte bu!” Hakikiyetin işçilerinin tümü burada olur. Sen de ki “Eminim oldu.” Olmayan hiçbir şey olmaz, Tanrının resmi budur ve bu resim sensin. “Eğer ben Allah ilmiyle kodlama yaptım, tüm sayfalarda Bütün’e güç kattım, Bütün’ü göreve aldım diyecek güçteysem; vallahi, billahi ben ölmem” de. Öldüğün an; köklerde, göklerde, sözlerde, sistemlerde kible dahi kalmaz, bunu bil! Şimdilik sana vereceğimiz budur. 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 201 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol