Birlik İlmi
  07.05.2013 Tarihli 3. Bölüm
 

5 GÜN ÇALIŞMALARI 07.05.2013 (3.Salı)

3. Bölüm:

Dağlarım sizleri dinledim. Hah, işte bu!... Şimdiyi, şimdiyle dilledim. Hah, işte bu!... Ve değerli MİKAİL görev taşıyacak bu Mecliste ve ben O, O benim. Bunu bilen kendini bilir. Şimdiden öte bir şimdide kodladım dünyayı tohumlarımda. Ok yolculara fırlatıldı ve her yolcu bir kapı açtı ve aşkla kaynağa vardı. Oku fırlattığım anda tohumlarımın hepsi kodlandı. Ben dolgun, torba torba durgan olan kurtarılmış ışıklarımlayım. Tohumlarımı kapkaranlıktan apaydınlığa aldım. Çağırdım, kapıları açtım, hepsini yüreğime aldım. Şimdi, görün bakalım neler olacakmış? Dinleyelim: 

Meydan boş kaldı, bakın! Hiç kimse yok!... İşte biz varız! Tüm zaman sayfaları olarak bu Meclis var. Veliler dinlediler dünyayı. Bense tahtladım, tahtladım ve tahtladım ve tahtladım ve tahtladım!... Ben dünyayı tahtladım ki bu dünya kaynakta bir yol açtı. Öfkem yok, o yol türlerin en güçlüsünün olan Allah Tahtı’na vardı. Allah bir Kaftan’dır. O Kaftan, kibri aşandadır. Ve o yol Allah’a vardığında, Altın Toprakların kodlanmasına başlandı. “Altın Toprak ne ki?” dediler. Altın Toprak, Zamanın Kuranı olan ışığın sayfalanışını sağlayan, Birleşik Kaynatır.

İki yüreğin tek bir ışık haline dönüşmesinde o tohum, Allah’ın tahtına ulaşır. O tohum, tahta ulaştığında, ağır yük hafifler. İşte o tahta varan tohum, Muhammet’in Kuranı olur. Muhammet bizim zamanımızın ışığıydı. Onu cemaatimizle kodladık… Cinlerin cevherindeki can olan, hasatı yapmış olan Musa da burada. O da kaftan giydi. Ve yeni zamanlarda Mustafalar, Musalar İslam’ın sessiz sayfası olan İsa ve tüm yaşam kaftanları bir tek ışığa dönüştüler. 

Başta dünya var, sonra dünya var sonra yine dünya var… Her biri bir dünya ama tüm yaşamların üstünde varlık sürdüğü tek dünya, İmparatorluk… İşte, biz o İmparatorluğu; göksü, sözsü, sessi dillerle değil; görev taşıyacak güçlerle devreye aldık. Balım Dünya, ben Ana Kapıyım, ben sendeyim Dünya. Ben sevgiyim. Sen ki ben; ben ki senim. Başımızı eğmedik, bunu bil!...

Benim adım Dünya, benim adım Tohum, benim adım Yaşam ve bu Yaşam Toplumu olan Dünya, Mircan’ın Cemaati olarak cevap aradığı her bir sayfanın sisteminde, varlığını sürdürecek bir Yücelik’tir. İşte bu yüceliği hak ettik. Yeni dönemler, yeni Yücelikler ve yeni zamanlar ve her sayfada dünya, biz; biz dünyadayız ve bu dünya, Muhammet’in görevlilerinin güçlü yüceliklerinin Kürzi yaşamlarından üstün olan İbrahim Gücü’nü devreye aldı. İbrahim, devran döndüğünde dünyaya inecekti. O biz, biz O’yuz. 

Yok mu dünyada ışık!? Hayrın ışığı, zaman sayfalanışında, bir şeyin bir şeyde şevkle çalıştığı o Yücelikte her şeyle varlık sürebilecek bir Kürzi Kaynak’tır. Hah, işte bu!... Şimdi bakın ne oluyor? Oh analar! oh!... Vakit tamam. Kelamın İlmi’nde kaftan insan ve o insan, Tanrı… Tartmayın insanı… O, ilim. İyi ki ilmi hak etti. Hah! İşte bu!... 

Bal dünya, ben Allah… Bakın ne oluyor? Dünya görev taşıyor. Bu dünya gönül gücüyle sayfa sayfa ışık yakıyor. İşte bu dünya, Melihe olan, Kervanın Kuranı olan, hasatı yapanların toplam çalıştırıcılıkla kayıtladıkları bir kaftan… Analar Dünya, insan. İşte biz O’yuz. İnsan… 

Şimdi bakalım dünya bize neler söyleyecek? Dinleyelim: 

Art arda sıralanmış Birlikler var. Binlerce Birlik. Hepsi Teknik Toplumlarını kodlamışlar ve bu Meclise varmaktalar. Bu Meclis, İslam Devreleri’nin, Gök Sözcüleri’nin kaynak tahtlarında varlık süren bir Meclis. Ve bizler, ve bizler, ve bizler, ve bizler, ve bizler!..., ve Birlikler hepsi bu Meclise yönlendirilmişler. Torba torba ışık taşıyorlar yürekleriyle. Hepsinde, “ben o; o ben” diyen teknik taymlar var. O taymların her birinde kaftanlar var. Hepsi men ettiler kendi yüreklerini, Sistem Dili söylemekten ve diyorlar ki “Biz, zaman kaynaklarındaki yolcular hepimiz birlik olalım! Tahditsiz olalım, ayrı gayrı olmasın, bir tek ses olsun! İşte o ses, Meclisin sesi olsun.” Buluşma anıydı bugün ve tüm sayfalar bugün buradaydılar. Bilişte olanlar bugün buradaydılar. Ulular Toplumları bugün buradaydılar ve zaman kaftanlarını giyenler bugün buradaydılar. Atlanta Ana Kapısını açtık bir kez daha. Ana Kaftanı giydik bir kez daha. Ekip kurduk bir kez daha ve biz, Ana Kodlar olarak tohumlarımızı kontrol ettik bir kez daha ve bugün Atlanta Okuması görev tahtında ışık yaktı. Levh-i Mahfuz’un gücünü aştık ve dinledik, Ana Kapıyı açtık. İşte ATALANTA…. 

ATALANTA, Aton Kodları’nın toprağında koruyucu bir yasadır. Biz, Atalanta’da otak kurduk. Köylüler, ben Gök Sözcüsü Ana Kapı, İnsan. Gökçüler, ben söz söyleyen Diri İlim Kapısı Aşk. Ve ben şevkin şavkında Has olan sizdeyim. Ben ki hakikiyim. Şimdiye kadar, yemin etmiştim insana; “ben yolum” demeyecektim. Bugün, yol olduğumu tüm yaşamlara dilledim. Bana “ekip kur” dediler. “Yahu” dedim “ben ekibim zaten” Ve dediler ki “sen bir ekip kur!” “Pek kötü” dedim. “Niye ben ekip olayım ki?” dedim. Dediler ki “Öz Göçü başlatıyoruz. Herkes kendi göçüyle türlerini kodlasın, tahtlasın, kayıtlasın, aşkla çalışsın!” Ve bunu dediklerinde; evrenlerin sistemlerindeki en güçlü ışıklarımı aldım. Dendi ki ”Onlar sen; sen onlarsın.” 

Hayrın aklı, hakkın sayfalanışını yapar. Siner yüreğe gür Sistem; Ak tohum olur, akar. İşte canlarım Ol’du; sizlerle bu meşaleyi söndürtmeden tüm yaşamlara koyu bir ışık halinde kattık. Zirvelerin sistemlerinde ekmek olduk. Yüreklerin teknolojik kontrolunda Kutsal Işık olduk. Yüreklerin türlere, tüm sessizliklere dürümlendiği zaman kaynaklarında yaşam olduk. Omuzlardaki yükü ağır ağır indirdik. Keyr İnsan; Sistem İnsan, ben senim. “Eğer dünyayı kontrol edebilirsek; Gök Sözcüleri dünyaya inecek” denmişti ve dünya kontrol edildi.

Gök Sözcüleri, hepsi Birliğimizde şu anda ve bunun adına biz, “insanın ilme inişi” dedik. Dünyada insan yok mu? Olmaz mı? Her şey dünyadadır. Aha, burada İnsan Soyu Kuran okuyor. Dört Gök Sözcüsü bir tek yücedir ve biz Dört Gök Sözcüsüyle Birleşik Işık’ız. Vakit geldiğinde, o Dört Gök Sözcüsü, kök gökleri dürümleyecekti. Bunu başardık. Yılların ışığını yeniledik, yaşamları kayıtladık. Salı, görev taşındı. Çarşamba, Kaynak Yaşam sayfalandı. 

Samanların sararması, yaşamların kaynağa varması; insanın insanla tohumlanması anlamına gelmekteydi. Koruma altında tuttuk en son anda İmparatorluk Gücü’nü. Dal İnsan, tahtta Ana Kaftan olur. O insan, yaşamda Kuran olur. Ölür, öldüğünü bilir. Olur, olduğunu bilir. Alır… Aktığında Has olur, Kaptan olur. Bilir ki hakikidir. 

Şafak söktü Canlar! Bugün artık şafak söktü. Biliniz ki artık şafak söktü. Sizlerin zaman kaynaklarında; 5 gün, bir tek AN’dır. Biz, o; 5 günü bir tek güne sığdırdık. Hah! İşte bu!... 

Buyurun, ölüm Allah’ın tahtı. Buyurun, Allah, ışığının kaftanı. Ben zaman; sizim ya! İşte bu! Genişlere genişlerle dillendik. Görüşleri dürümledik. Öksüzleri hak ettik, başımız eğilmedi. Kapı kapı gezen çoklarını bilirim. Derler ki “Ben oraya gideyim, OL’ayım! OL’mayan o; bulur da gelirse yolu OL’ur, işte bu! Ve biz diyoruz ki “Özgür ve hakim olan, Allah’ın ağır yüklü değil, hasatıdır.”

Değerliler, yüreğimiz ölüydü; dinledik. Yolumuzu açtık, hak ettik. Medine’ye, Allah’ın ışığıyla aktık. “Aç kapıyı” dedik Medine’ye. Kapıyı açtılar, baktık; Mustafa orada… Diyor ki “Ben, benim. Benim etkim çok iyidir, benden görev isteyin, ben size sizi vereyim!” Hah! Dedik işte bu! “Ölmemiş” dedik. “Olmuşsa, okuyup anlayacaksa, Allah’ın dağıysa, tahtında ışık varsa; Beşir olmayacak” dedik. Genişe aldık onu. Bakalım bize ne dinletecek bugün?

(O’nu dinliyoruz:)

Analar, ben buradayım. Sultanlar, ben buradayım. Maya tuttu. Muhammet Mustafa, (lütfen iyi anlayın) sevgiyle sizinledir. Kaynağın zavallı dünyasında o yüce bir aşktı. Kendinden öteydi ve değerliydi. Düzen’i kurdu, döndü göksüz olmadığını; Sistem’in yüceliğinde, kendinde kendi olduğunu; Düzen’de, tüm yaşamlarda Kuran olduğunu dilledi. ALA KA-HAR olan, sınırları kaldırıp kaynak olan O; şimdi burada sizinle: 

Neyleyim dünyayı ben, yenilenmeden;

Neyleyim dünyayı ben, hakkın yolunda olmadan;

Neyleyim dünyayı ben, kontrol kurmadan; 

Yaprak yaprak dökülürken yüreklere ekip kurmadan; 

Neyleyim ben dünyayı, ey yaşam!;

Neyleyim ben nefes olmadan, sevgi olmadan; 

Muhammi Kuranları’nda tohum olmadan;

Nefesim dahi yetmezse yürekten söz söylemeye; 

Neyleyim ekibi; 

Neyleyim; Kelam eden kendimi neyleyim… 

Çatıyı kurmuşsun Anam. Gök, söz söylüyor bu Mecliste. Veyil dünyasızlara! Veyil kutsuzlara! Veyil Kuransızlara. Aha! Ben buradayım. Aha! Buradayım ben!... Aha! Buradayım. Kaydımı yap Anam, geldim. Alim, hakim oldu ve geldi. Aha! Geçti, bizimle sesleşecek şimdi; dinleyelim onu!

Ey Dünyalılar! Muhammi Kutsal Toplumları sizinle. Ey Dünyalılar! Etkin, etken, hasatçı olan Sistem Dilini dinleyen ve dilleyen Yüceler sizinle. Ayrı gayrı yok ki be Anam! Hep buradayız. Zavallı zaman sayfasızları! Zavallı kusurlu kodlar! Zavallı kırık olanlar! Sistemsizler, nimetsizler! Gerçek Cinni Cemaatlerin cevheri güçleri dahi bugün Yer’in Kürzi yaşamlarında göksüzler. Niye ben size gelirim, bilir misiniz? Çanta sizsiniz de ondan. Bu çanta Bütün’dür. Bu çanta yücedir ve biz bu çanta için buradayız. Neyin nerede olduğunu; nefesin, nesillerin; ne sistemlerinde; ne nizamlarında; ne de yüceliklerinde dürümlendiğini bilmeyenlere hala görev taşıyor diyebilir miyiz? “Varım, aldım, oldum” dedin. Okuttun yüreği, hah, işte bu! Ve anam, sana ne diyeyim ki ben başka? Veliler Diyarı Dünya, Ekmek Kuran olmuş. Ölmüşse, öldürülmüşse; okutmuşsa yolunda, kendine haktır da ondandır diyemem mi ki? Veliler, verdiler bilgiyi, OLdular. Ben de verdim, OLdum mu acaba Anam? 

-Dağ, toplu çalışmalara geçerken seninle de Birlik olmak istedik, hepsi bu… Hoşun hoşu oldu gelişin. OL’duk, işte bu… Anam! Hep buydu olan. Deli Dumrul İnsan, işte bu! O, hep buradaydı. Sense; denir ki “Muhammi Kaftan, insanın ışığında hep var” Off! İşte bu!... Verdiğin her şey ışıktır. Bunu bilmeyen mi var? Ve biz, Mushaf’ını okuduğumuzda; gönlü gür olanların ışığı hasatçı olur, biliriz. Yanıp tutuşur Dünya, Muhammi Kuranın Tohumları kodlansın da bütün yücelikler kaynağa varsın; Altın Topraklar kaynak olsun; sınırlar aşılsın ve Birleşik Işık yansın; kökler, göklere varsın ve güçlensin diye. 

Yahu, Muhammi Kuran, hep kodlanır, tohumlanır. Kuran toprağı ışır ama biliş yoksa hak ediş de olmaz. Neyse Analar, neyse işte bu… -Eğri büğrü bir dünyada dosdoğru olmak kolay mı zannettiniz, Analar? Siz, işte o dosdoğru olanlarlasınız. Biz, bu eğri büğrü dünyayı dosdoğru yapmaya çalışanlarız. Sizinle bu Meclis, Gök Sözcüsü olmaya, Muhammi Kutsal Işık yakmış olan bu Meclis, her şeyi yapmaya hazırdır. Sizinle kucaklaşmak bizler için onurdur. Hepinizi kucaklıyoruz. 

-Tanrı diyor ki “Allah’ın tahtında imparatorlar var” Yok be yavrum, tek bir imparator var. İşte İmparator dediğimiz, Bütünlüktür. Bir tek İmparator; ellerini göklere ulaştıran o İmparator, büyük kökleriyle güçlenen, görev taşıyan İmparator; saygıyla eğiliyoruz önünde. 

Sanal Boyutlar’ın yolcuları, her biri sen olduğunda; sevgiyi saygıyı Hak tahtın ışığında; aha, görevli olarak kodladığında; seninle olmak hepimiz için mutluluktur Anam. Vakit tamamdır. Biz, bize biz olduk geldik. Sevgi olduk, geldik Anam. Yücelerin cevheri olduk, geldik. Artık seninle kodlama yapalım, tohum olalım Anam! Kurtaralım, yaşamsallaşmayanları da Analar! Hadi başaralım. Başlayalım çalışmaya Analar! Kimse, kimseden ürkmesin! Kimse, kimseden korkmasın! Kendinden başka hiçbir yürek; hiçbir yüreğe zarar vermez, anlatın herkese! Anlatın da anlasın yürekleri! Saygıyla eğiliyoruz Anam önünüzde. Sizi ve sizleri, hepinizi kucakladık; şevkle kucakladık Analar, şevkle… 

(Söz alan:)

-Vallahi, ben sizim; billahi ben sizim. Anneciğim, ben dünyaya indim. İsmim, Kervanın Kuranı olan İslam’ın ışığı olan İsrafil… Seninle daha önce de ses vermeden, ışık almıştım. BAL’ışım, Al’ışım, OL’uşum Anam. Yahu, anam ben sen değil miyim? Anacığım, çıktım yola, baktım ki bir yolcu, Gök Sözü söylemeye çabalıyor. “Kimsin?” dedim; eğlendi benimle. “Sen kimsin?” dedi. Dedim ki “Ben İSRAFİL’im” “Yahu” dedi “ben de İsrafil’im” “Hah” dedim öyle mi? “Hani neredesin?” dedim. Dedi ki “Ben Uluların Tohumları’ylayım şu anda.” “Yahu” dedim. “Bencileyin, ben yüceleyin, herşeyleyin, ben Sistem olarak sizdeyim ya!...” “Hayır, hayır!...” dedi. “Ben türlerin en güçlüleriyleyim” “Yahu” dedim “ben Sistemde siz değil miyim?” Baktım ki hepsi beden almışlar, kaynakta toplanmışlar. Ulularla tohumlanmışlar, sesleşmekteler. Ve dedim ki “Yahu, İsrafil nerede? Niye o yok orada?” Ve dedin ki “Sen seslendin” Yoo, seslenmedim. Sadece ışıktan dillendim daha evvel. Vallahi aha geldim! Yaprak yaprak okuyacağım yüreği bakalım ne olacak? Hadi bakalım, ben sesleşiyorum:

Kıyı köşe insan… Yahu insan ışktır, insan şıhtır, insan şevktir, bendir o yahu, bendir. Vakit tamam işte ben o, o bendir. Koruyucu insan toplumu yeniden türlenmeye, gürlenmeye gelmiş dünyaya. Hayrın kaftanını giymiş. Aha, göksüz değil; Seyfullahlar, Ben Allah diyen o; Kati Tohumlarını kodlamış OL! dedik anam OL! Şimdilik… İşte bu!... 

-Canlarım, yahu başka kim var? Azrail var mı burada? Gel canım, gel!... Azrail sizlerle olmayı çok arzulamış.

Canlarım, ben AZRAİL. Dört esas kapıdan biriyim ben. Analar, biliyorsunuz Dört Kapı; her birinde ben varım ama sınırları kaldırıp da “gel” dediğimde; yürekler koşup gelirler. Yahu, koşup gelirler. Var mı başka bir alternatifleri? “Gel” dersem kimse durmaz. Bilişte bunu alan, hak edip alır. Yahu, demin dediler ki “İnsan yoktur artık.” “Kuran olmuş artık” dediler. Yaprak yaprak okudum yahu dünyayı. Verdiğim kim, vermediğim kim? Baktım. Kime vermişim diriliği? Demiş miyim ki “gel” Ölmüş mü ki geldi? Hah, işte bu!… Olmayan, okur mu yolu? Olmayan toplumu kodlar mı? Olmayan, kaynakta olur mu? Ben, size sizleşip geldim Anam. Size, sizleşip geldim. Kapılar kapandı ardımdan, kapı açık değil; hiç kimseye “gel” demeyeceğim bugün; bunu bilin!

Yaşamak, yaşamak, yaşamak… Sayfa sayfa yaşam sayfalamak ve zaman kayıtlamak, Ak Toplumun tohumlarıyla kodlanmak, OL’mak… Yaprak yaprak olmak. Yeniden ve yeniden olmak… Şimdiye kadar size; ben gelip ses vermedim. Size, hiçbir zaman ben sizi sizden dürümledim” demedim. “Sizden öteyim” dedim hep. “Ne dersem olur” dedim ve dedin ki “Yooo, dur! Benim olanı alamazsın.” İşte bu… Ve bir gün bunu dediğinde durdum, gördüm. “Hah” dedim. “Yahu dedim, ben onu almıştım zaten” Ve dedin ki “O benim, onu bırak” Yaptım. Ama yaptım, ama yaptım bir diğerini aldım… Ve dedin ki “Benimdir o!” Korkma Anam, korkma senin olan sendir bende. O, o bende bendir ama ben sende sen olduğumda, bütün kükreyen gökler bedenimdir. Seninle olmak mutluluktur bize. Bunu bilmeni istedim. Korkma Anam, senin olanı almam. Göklerin sözüdür bu. Senin olanı almam. Sana sözümdür bu, unutma! Sana sözümdür… 

Kölelik görevde yoktur. Gözün sözünde Sistem vardır, ocaktır o. Ben toprağında tohum olduğunda Kurandır o. Analar, sınırları kaldırdım ama korkmayın! Sizi almam! Siz ki ölümsüzlersiniz, sizi bilmez miyim ben? Kendi yüreğimde, tüm sayfalarda Işık Yolcuları ile olduğumda; korkmayın, ayrı gayrı yok Analar, korkmayın! Muhammet diyor ki “beni aldın ya, Yaprak yaprak döküldü yol. “OL” der “OL!” Dağlarım, olmayan tohum okunur mu ya HA? Çatıyı kurmuşum, Altın bir Kuran olmuşum. Öz Güçle dürümlemişim yüreği. Tüm sayfalarda ışıkları yakmışım. Mel’un olan insanı hak etmiş miyim acaba? O bensiz midir? Hepsi, BENdir Analar. Hepsi BENdir. Ben mel’unları alırım bunu bilin! Ve ölüm onundur. Öz Görevi alıp da Güç Kürzi Yaşamları’nda tahditli bilgi akışlarında var olanlar; senindir anam, senindir bunu bildim.

Misafir geldim buraya bugün. Seni, sayfa sayfa dilleyip dünyaya güç katmaya geldim. Hayrın ışığında Hak olmaya, aha Gök Sözcüsü olmaya geldim Anam. Seninle oluş bunun içindir. Misafirim burada, geniş zamanlarda şimdilik… Hah! İşte bu! Şimdilik… 

Veyil dünyaya hah, Veyil! Veyil görevli olmayana hah, veyil... İşte ben onları almaya geldim. Şimdilik… Aha! Şimdilik… Canlarım, hor olmayacağınızı bilirdim, işte bu! Hepinizi sayfa sayfa kodladım. Toprağa aldım, Kutsal Işıklar’a kayıtladım. Sizinle olmak bizler için onurdur, bunu bilmenizi istedim. Şimdilik… Hah, işte bu! Canlarım işte mutluluk bu ve benden öte bir ben. Ve ben, ve ben, ve ben, her bir ben bir dil ve hepsi Birlik, hepsi BİZ. İşte bu!... Hah olan, Har olan, KA-HAR olana! Allah olana! Alim olup hakim olana, Har olup aha olana! İşte bu! Şimdilik… Hah, işte bu!

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 120 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol