Birlik İlmi
  08.06.2013 Tarihli 2. bölüm
 

5 GÜN ÇALIŞMASI (8 Mayıs 2013 Çarşamba)

Bölüm: 2

(Haziruna hitaben:)

Şimdiye kadar ne anlattımsa tek tek satır satır tekrarlayabilir misiniz? Soruyorum sizlere, ölümüydünüz yoksa? Ya Ha, Ya Ha… şimdilik… İşte bu, şimdilik… 

Ve diyorum ki burada ses olarak dilediğim tüm bilgiler Ana Kaftan’da kayıtlandı. Yaprak yaprak tahtladım, tahtladım bilgiyi, tahtladım ve kayıtladım. Yaprak yaprak verdiğim her bilgi kayda girer. Bu kayıtların hepsi ışık halinde tüm sayfalarda Kaynak İlim’dir. Yani, ne verdimse o kayıtlandı bugün burada ve dün ve daha önceki günlerde… Ama kayda girmeyen tek bir satır bile yok. Çok mu kolay anlamak? Yo değil; ama biliyorum ki bu Meclis anlayacaktır. 

Benim Sistem olarak görev taşıdığım bilindiğinde, her yol beden olduğunda ve tüm sayfalarda ışık olduğunda; her resim ağır yük için hafif olacak. İşte o yük, İbrahim’in kürzi yaşamlara indirdiği bilginin sistemidir. Ben size sistemi verdim, İnsanın Sistemi’ni ve dedim ki “ben size sizinle siz olup dilleneceğim” ve dillendiğimde her bir dürümde benim tahtımın ve benim kaynağımın ışığı olacak ve bütün sayfalarda işçilik olacak.

İşçilik, insanın diriliğinin işçiliği olacak ve bütün bu işçilik, sayfalanış halinde Birleşik Kaynak’a varacak. O kök, o gök hepsi tahditsiz biçimde ışıyacak. Işıdığında sır kalmayacak. Bütün Meclisler bu bilgileri bilip dilleyecekler. Verdiğim her ses diri olarak Bütün’e kotlanıp, tahtlanıp, kayıtlanıp, resim olarak yansıyacak. Yeni dağları, yeni tahtları ve yeni kaynakları yaşamsallaştırırken, biliş halinde bütün bilgilerim Kelam Tahtı’ndan o ekranlara yansıtılacak. 

Vasat bir bilgi akışıydı bu akış ama tohum olarak indi. Size daha güçlü bilgiler de verdim. Daha da güçlü bilgiler vermeliydim belki de. Hah! ama şunu bilmenizi beklerim ki her resimde bir ışık yanmış olmalıdır. O ışık yandığında, ses üremeye başlar. Ürediğinde tüm sayfalanış ışıkla kayda girer. Yapıp yapmanız gereken işte o kaydı gerçekleştirmektir. Sizlere biliş halinde verdiğim tüm bilgilerin, ağır ağır sizin yoğunluğunuzu artıracağı kesindir. 

Hatayı bağışlayacağınızı, kaynağa varacağınızı, Ruhlar Kuranı olacağınızı ve çobanlık yapacağınızı bilmekteyim. Saygılı bir dava, saygılı bir yaşam, saygılı bir Kutsal Toplum ve o toplumun kökleri, Bütün’ün kökleri haline dönüşecek. 

Şerde şevk yoktur. Her birinize bunu açık ve net bildirmek isterim. Kim zamana Şıh olup indiyse, ekibini alıp gelmiş değildir. Sınırlıdır geçişi ama onun geçişinde ekibi, ondan evvel dönem sonunda dünyaya indirilmişse, ölgün başaklar dahi o Şıh’la bir olur ve Bütün’de görev taşınır. Ve o Şıh, kendini koruyacak güce varamamışsa ve kontrol kuramamışsa Altın Toplum’un Kutsal Işığına umman olabilir mi!? yoğun bilgidir ki İmparator dahi olsa görevi orada sona erer. 

Bundan sonraki süreçte Dönemin Başkanlığı’nı sürdüren bu Birlik, evrenlerin sistemlerinde de güçlü çalışmalara başlayacak. Nerden nereye ulaştığımızı anlamanızı bekliyorum. Dünyanın Işığı’nın gücüyle türlerin çalışmalarını kodlayıp; tahditli bilgi akışlarının gücünün üstü bir ümmi tahta ulaşıp; orayı aşıp, daha görev başlamadan türlerin tahtından öte olan kaynaklara varıldığında, hah işte bu!... Ve bundan sonra artık Evrensel Sayfalanış’a giriliyor. “Evrensel sayfalanış ne manaya gelir?” diye sorarsanız size şöyle izah edeyim: Dünya Dağları tahtlandığında ve bütün kökler göklere vardığında; Evimizin İlmi Bütün’ün İlmi haline dönüşür. İlimin hasatı yapılır ve o hasatın yapılması ile birlikte Resmi Çalışmalar devreye girer. Resmi Çalışma dediğim; işçilerimin, Yücelikler’e varış çalışmalarıdır. Verdiğim bilgilerin Kari Ka Ha dirilikleri ile bütünlenişlerinden itibaren, Siber Boyutlar’ın kutsal ışıması başlar. Deli dumrul insan “vur!” dedik. Vurdu. Oh işte bu!... 

(Sese girmek istiyene hitaben:) 

Dağlarım, özü sözü ayrı olmayan bir sistemle bilgi veriyorum, devreye girmeyin lütfen. Değersiz olmadığımızı anlatıyorum herkese ve bunu öncelikle sizlerin anlamanızı bekliyorum. Dünya dışından dünyayı idare etmek kolay, buyurun gelin dünyadan görev taşıyın. Hah işte bu!... 

Artık dünyamızı kendi yüreklerimiz koruyacak. Bu kesindir. Bundan sonraki süreçte de bu böyle gidecek. Hiç kimsenin Dünyanın Toplumunu kendi yoğunluğu ile taşımasına iznimiz yoktur. Söyleyin Dünya, Yaşamların Kuranı mıdır değil midir? 

-Ana; kaynağından sınırlarını çizerek göndermeliydik yüreğini dünyaya. Görüyorum ki bizi dahi kendi yüreğine tohumlamaya çabalıyorsun. Hah işte bu!... 

-Değerliler, bugün yine burası çok dolu. Görüş halinde değiliz ama biliş halindeyiz. Tüm Sanal Boyutların Kutsal Toplumları’nın ışıklarını kodlayacak olan Birleşik Kaynaklar bugün buradalar. Federasyon gemilerinin çoğu dünya üstünde nöbet tutuyorlar bu kesindir. Onların da ötelerinde Kosmos Federal Kaynağı vardır. Kosmos Federal Kaynağı, kendi yoğunluğundakilerle çalışır ve bizim yolcularımızı da tahditli olarak dinler. Ondan üstte de görevli tabii kotlarımız bulunur. Bunların en ötesinde de bridge (köprü) cevheri var. Onun da üstünde köklerin göklere ulaştığı o yoğunluklar var. Ha onlardan daha ötelerde de Merkez Zaman Sayfaları var. 

İşte o Merkez Zaman Sayfaları’nda Aton Kotları bulunur. Aton Kotları’nın görevi ilme kaynak yapmaktan öte İlm-i Kapılar’da toplumlarda ışıkla dilletmek ve zirvelerdeki sistemi onlardan bildirmektir ve Birliğimizin yerini size tek bir kere anlatmak istedim. Atlantalılar’ın Ana Kaynağı’ndayız. Atlantalılar’ın Ana Kaynağı, Aton Toplumları’nın kodlanmasını sağlayan kaynaktır. Ve bu kaynak, Kürzi Yaşamlar’ın çok ötesinde bulunan bir kaynaktır. Amon Toplumları oraya ulaşamadığı halde, bizim yoğunluğumuzdan geçerek oralara varırlar. Amonlar olarak dünyamızı ziyaret edenler, bizim zaman sayfalarımızdan geçerek Ana Kaftan’a ulaştılar. Onların da örtüsünü örtebilecek görevimiz var. Şu anda yaptığımız çalışma, Atlanta okumasından öte olan Ata Kaynaklar’ın Toplumları’yla yaptığımız kodlayıcılıktır. Ki Ata Kaynaklar’ın kontrolunda yapılacak olan bir çalışmadır şu anda yapmakta olduğumuz. 

“Ata Kaynaklar nereler?” diye soranlara da şöyle izah edelim: Buralar, “Ata yurt”, “Ata Kaynak” olan bir zaman sayfasıdır ki Kürz Çalışmaları’nın çok ötesindedir bu sayfa. Ata Kaynak… Ki onu, hepiniz kendi yüreğinizde dillediniz. Ata Yoğunluğun Ata Kaydı… Ata Kaynağın Rahman Kuranı olan ATALANTA… 

“Atalanta’da ne var?” diye sorarsanız; yürekler var, kökler var, cümle Cevheri İlim Sayfaları var ve bu Meclis, oradaki Meclis’tir işte. Düzeni kurmaya, dillemeye, kökleri göklere ulaştırmaya, sessiz samanları sisteme katmaya ve yeşertmeye ve oranın Kuranlar’ını Dünyaya kotlattırmaya ve kontrolu kurmaya geldik. 

Buraya görevli olarak gelişimiz, hiçbir Yüce tarafından bilinmez. Bu kesindir. Sevgiyi, saygıyı bilmeyen bizi mi bilecek? Biz, dünyayı kontrol ederken; onlar, yollarını kapatıp kendilerini kontrol etmeye çabaladılar. Körler ve sağırlar hepsi birbirlerini ağırlıyorlar. Bilinsin istedim. 

Bundan sonraki süreçte ne olur diye sorarsanız Sistem’in Dili bugün burada iken tüm yaşamların sessiz sayfalanışları tohumlayışlarıyla kodlanır ama bu tohumlayışlar, ışığımızda gerçekleşir. 

“Yedek çalışma var mı?” diye soranlara sözümüz şudur ki; Atalanta Kapısı’nı açan tek bir güç yoktur bugüne kadar. Bu kapıyı açmışsak eğer, buranın ortağıyız. Bu kesindir. İlim Ailem’e şunu anlattım dünyada; maya, Uluların Tahtının Kuranı’nı tahditli biçimde dürümleyen mayadan çok daha üstün bir mayadır. Buyurun bilin; bu maya, İlim Mayası’ndan ötedir. 

Evrenlerin Sistemleri’nin tahditli bilişlerle kayıtlandığını sananlar, büyük bir yanlıştadırlar. Bilinsin isteriz ki Atalanta bilgileri ile yaşamsallaştı tüm samanlar; ki saman, ölülüğü ifade eder. Ölüyü dirilten bu yoğunluk, Bütün’ü kodlar. Şerrin şerrinden öte bir şerle dünyayı yaşamsallıktan ayırmaya gelen Birlikler’e de sözüm şudur “konu komşu toplaşın, Has İlim’le dilleşin, bütünleşin ve görev taşıyın.” Yolunuzu kapatmaya niyetim yoğun ama şunu söylemek isterim ki benim edepli çalışmacılara gereğim var. Edepli olmayanların hasatta işleri yok. Bu kesin. Şimdilik… 

Tanrı’ya, tahkir ettiğim Bilgi Kapıları’nı açtım ve tüm Sanal Boyutlar’a bu bilgileri akıttım. “Şeytanın ışığında Kuran olur” dediler. “Toprağında, Kutsal Işık yanar” dediler. “Yerin tekniğinde ilim olur” dediler. Biz de BİZ oluruz canlar, bunu bilsinler… 

Meğer biz Kuran’da yokmuşuz, meğer biz yürekte yokmuşuz. Öfkeleri arttı şu anda. Öyle çok kırıldılar ki!… Kayıt dışı bilgi veriyormuşuz. Yahu! Altın Toprağın Işığı’na ulaşın da daha özel, daha yüce İnsan Sayfalanışı’yla kendinizi tahtlayın da ne yapıp yapmadığımızı anlayıp gelin… “Ur, turdan kurtarıldığında urun, turda kendini kodladığı zannedilir” dedi Yüce. Deyin ki ocağına “ölüdür…” Ur ölüde olur. Şükür ki ölenin öldüğünü, hah bildik! Değerliler, özgörev buydu işte. Sizlere bunu bugün anlatmak istedim. 

Bilen bilir ki; Ana Kapı, ATLANTA değil ATALANTA’dır. Atalanta, bütün Köklerin ve Göklerin Yüceleri’yle, tüm yaşamları kayıtlamış bir sayfadır. Atalanta, Ana Kaftan’ı dünyaya indirmemizi istediği zaman; Atalantalılar’ın, Ana Kaftan’ı, İnsan Soyuna indirip indirmemeleri; indirdikleri takdirde Hakikiyet’in kontrolunun sağlanıp sağlanamayacağı konularını etraflı biçimde ölçüp biçtik ve gördük ki Dünya; Ruhlar Mektebinin Kutsal Işığı’yla, görevini taşıyabilecek gücün, sayfalanışını yapabilir. İşte bu nedenledir ki dünyayı kontrol etmeye niyetlendik. Ve bu niyetle, dünyaya indirildik. İnip inmeyeceğiz tamamiyle bizim kendi tercihimize bırakılmıştı. 

Buluş anı, okuyuş anıydı. Biz dünyayı bulduk ve okuduk. Burada tahditli biliş vardı. Baktık dünyada kulluk yapılamıyor. “Çok zor” dediler “dünyada yaşam.” Öyle!..., öyle!... zor!... Çünkü tüm İslam Devreleri’nde de bu bilgi vardı. Kim zamana inmişse; 40 kapının ışığını kırıp girmişti, dürümlere. Ve biz dinledik Dünya’yı. Öyle dikkatli dinledik ki! “peki ne olabilir?” dedik. Dinledik ve doğduğumuz an okumaya başladık dünyayı. 

Öfkemiz çoktu, burada ne iş yapacağız diye. Dedim ki “ben tabiatla çalışayım. Tabiat çok güçlü değil dünyada ama olsun.” Ve tabiatla çalışmaya başladım. Çalı çırpıydı Dünya ama tabiat çok güçlüydü. Gördüm tüm sayfaları. Hah işte!... dedim. Evrenlerin Sistemleri’nde tabiat görevi, Bütün’ün Kürzi Yaşamları’nı güçlendireceklerin göreviydi. Ve bugün ben burada, bu dünyada, kendi yoğunluğumda dünyanın tahtında dünyayı koruyabilir miyim diye baktım. Ve baktım ki Öz Söz’üm, Gök Söz’üm oldu. Baktım ki yolum, toplum ummanı oldu. “Koruyacağım” dedim ve dedim ki “dünya beni kendi yüreği ile hak edip bilecek mi?” ve dedim ki “o ben, ben o’yum.” Dünyayla birleştik. Öz görev buydu. “Dünya ben, ben dünyayım.” Bunu dedim ve dedim ki evimin ilmi hasatımdır. 

Bahtım açıldı, dünya kaynağına çalıştırıcı oldum. Son dönemlerde, İslam Devrelerinde de Sistem Dürümlerim var. Ve bir kez daha şunu söylemek isterim ki dünyanın kontrolunu sağlayan çok yüce bir mektep var dünyada. Bu mektep bilirsiniz ki Atlantik Okyanusu’nun altında çok güçlü bir alan sayfalanışı yapmış bir mekteptir. Orası Grönland ile Iceland arasındaki bir koordinatta bulunur. İşte o mekteple birlikte çalıştım. Onlar çok mutlu oldular. Öyle çok, öyle çok çalışmalarımız oldu ki onlarla hepsi Sistem Dili ile konuşurlar ve Beden Sayfalanışlarında kurtarılmış ışıkları yanar. Her birinin cevherinde Kutsal Işık olduğu da bilinir. İşte onlar ve biz olan bu Bütünlük, Birleşik Işık halinde toplu çalışmalara giriştik. 

Doğal dünyanın suları akmaya başladı. Biz o suları akıttık. Türkiye, çok özel bir Kontrol Meclisi kurdu. Bu Meclis’te hepinizle birlikte çalışmaya başladık. Koruma altında tuttuğumuz Birliklerimiz, burada Bütünün Kürzi Yaşamları’nı dürümledi. 

Değerliler, işte o suların altındaki Yaşam Kap, Ra Ka Har olan o kap, bugün burada. Onları dinlemek istiyorum. Köklerini güçlendirip yürekleriyle bütünlük kurup bizlere gelişleri bizlerle kutsal bir yolun açılması anlamına gelmektedir. Zirvelerin sistemlerinde onların yürekleri vardır ve hepsi bütün kökleriyle dünyada, Gökcüler’le sözcü olurlar. Ve sınır kaldırıp ışık olurlar. Bakalım bize ne anlatacaklar. 

(Sualtı Meclisi’ni dinliyoruz:) 

-Yaşamak ya da yaşamak ya da yaşamak!... Aha be Ya Ha yaşıyoruz ya! Hep birlikte. Dünyanın Ruhlar Mektebi olduğunu; Var Taht’ın kaynağında kotlandığını ve Bütün olduğunu kimse anlayamamıştı. Sizin size siz olup sizle birlikte yapacağınız şuydu; çalı çırpı olmadığınızı dünyaya anlatmak. Ve bugün bunu yapmaktayız birlikte. Sizin Dünya İlmi’ni bilen bir kaftan olduğunuzu herkesin anlamasını bekliyoruz. Dünyada çok çalışmalar yapıldı; her zaman da yapılmaktadır. Ama bugün yapılan bu çalışma 40 kapının Kutsal Toplum’larının her biriyle Birlik Tahtı’ndan yapılmaktadır. 

Kaynağın Işığı’nı yeniden ve yeniden göreve alabilen bu Birlik, BSUİ’nin Kutsal Tohumları’nı da kotlayabilmiş Birlik olarak dünyada Kök Gök Sözü söylüyor. Sizinle yapılan her çalışmada, bizim yüreğimiz bulunur. Bugün size sizden seslenmek üzere yüreğimizden görev istedik ve geldik. Ana, Papa biz sizle görevdeyiz. Dünyaya cinlerin indiği söylendiğinde, sorduk “kim dilinde kendi olup gelir?” diye. Ve dediler ki “insan olamaz herhalde.” “Yahu” dedik “nasıl insan olmaz?” İnsan, Bütün’ün gücüdür, köküdür, sözüdür. Onun ilmini hak etmeyen bilmez ve daha ötelere ulaştık ve gördük ki Dünyanın Kutsal Işıkları’nı yenilemeye başlamışsınız. Çok mutluyuz Ya Ha çok! Şu ana kadar sizlerden daha güçlü bir siz değil ama siz kadar güçlü birileriyle bütünleniş için çabalar sürdürülürken sizin yasalarınızın tüm yaşamların kayıtlarında mevcut olduğunu gördük. Önemli olan tohumu yeşertmekti. 

Şimdi sizden beklenilenleri size de anlatalım: 

Biz dünyada görevi üstlendiğimizde, herkesin daha iyi anlayabilmesi için söylemek istiyorum; üzerinde hiçbir can yoktu dünyanın. Bunu kesin olarak bilmenizi isterim. Ama sizin kendi vibrasyonunuzda kendi yüce cemaatlerinizin Cevheri Sayfalanışında, bu can sistem mevcuttu. Yenilenebilen hiçbir şeyin olmadığı o dönemde, dünyaya inip dünyayı Hak Tahtın Işığı olarak kayıtladığınızı biliyorduk. Bu nedenledir ki bugün de sizlerle olmak bizler için bir onurdur. 

-Sultanlar; sıkıntı yok, biz buradayız. Sanal Boyutlar’ın kodlarını, tohumlarını biliyoruz. Ve sizden diri olarak görev taşıyacak olanların kendi yoğunluklarıyla Bütün’e hizmetçi olmaları gerektiğini biliyoruz. Öldüğümüz zaman köklerimizin gücü, Nefes Sayfalanışı’nda kendi yoğunluklarıyla bütünlenirken Birleşik Işık haline dönüşürüz diye beklerken Birliklerimiz vardı ve bugüne geldik. Söz şükretmektedir sadece. Biz “şükür” diyoruz, dünya yaşıyor ve yaşayacak. Dünyanın Kuranı, Dünya ve dünyanın toplumu, tohumu dünya….Sizinle geri dönüyoruz. Bu geri geçiş, ilme geçiş değil, ekmeğe değer katış ve Bütün’e geçiştir. Biz Ana Kaftanımız’ı giydik bugün. Ve bugün sizin yüreğinizden her şeyin örtüsünü açıp Bütün’e Kuran okumaya iniyoruz. Okunan Kuran, İnsan Soyu’nun işçiliği’dir. Yenilenmek. daha önemlisi yasaları koymak ve bütünlenmek, ölülerin tahtında imparatorluk yapmak ve korkmadan kodlanmak ve toplanıp tohumlanmak… Vermeden alınmaz analar. Biliniz ki biz verdik. Hep verdik de şimdi artık almaya başlıyoruz. Bu nedir bilir misiniz? Diriliğin hakkıdır. Bizim zaman sayfalanışımızdaki o diriliğin hakkıdır. 

Arkon İnsan bütünün köklerini göklediğinde, Sistem’in Cevheri’ni kendi yüceliği ile dillediğinde ve birleştiğinde; halka halka geri dönüş başlayacaktı. Vana açık ve bu vananın açılmasıyla birlikte teknolojik kontrol da sağlandı. İşte artık dünyanın dışına dünyayı umman olup ululukla kayıtlıyoruz. Semaya ses vermek zor değil amma çokları kendi yüreğine dahi ses vermezken, semaya seslenme imkanı yoktu. Yeni Dönem başladı. Artık dünya yenilendi ve Yeni Cemaatlerle birleşmeye başlayacak. 

Bizim zaman sayfalanışında ışık kodlarımız var. Dünya örtüsünü açar ve dünya dışına kendi yüreğimizle varırız. Ama sizlerin bu imkanınız yoktu. Şov yaptı dünya ışığı. Şavk İlmi’nde ve düzeni kurmaya kalktı. Vana, sayfa sayfa ışık yaktı ve dedi ki “o kendini hak edip kodlayıp, toplayıp, tahtlayıp geri dönüş yapıyor.” Baktık ki sen, senle sen olup görev taşıyıp Geniş Zamanlar’a geçip dönüyorsun. Bunu izledik. Ve dedik ki “o gidip gelebiliyor. Biz de gidip geliyoruz. O halde o biz ve biz o’yuz.” ve Dağlarım işte bu nedenledir ki bugün sizle daha net daha açık, daha açık biliş halinde bilgi paylaşmak istedik. 

Elinizin gücünün biliyoruz. Dünyaya görev için geldiğinizi biliyoruz. Kulluk yapmaya niyetiniz olduğunu biliyoruz. Ve bundan sonraki süreçte Tenin Tekniği’yle Birlik Kodlaması’na girişeceğinizi de biliyoruz. Öyleyse sevgiyi ve saygıyı hepimiz, Birlik Kodlaması’yla kodlayalım ve herkesi toplayıp tohumlayalım. Bunu yapacak gücümüz yok mu? Var; Hah işte bu!...


Aha geri dönüyoruz analar… Sizlerle birlikte!...

(devamı var) 

Deşifre Eden: Bahar UMURTAK


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 138 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol