Birlik İlmi
  Zİ (1)
 

“Zİ (1)” HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET


ÖZ BİLGİ:


“Nedir Zİ!?” diye sordunuz. Zİ, ZİYA’dır. Zİ, zirvedir. Zİ, sahradaki dürümlerin, tüm insanlık için kodlanmış şavkıdır. 
“Zİ” derken; DİRİ LEVHİ KALEM’den söz ederim. Hepimizde var olan bir sahradır o. peki ne işe yarar!? İLMİN KALEMİ’ni kodlar. Zİ, SOFRAYA KONAN İNSANLIKTIR... Hadi anlayın!? O insanlık, toyluk kaydını aşabilmiş olan BİLİŞ KALEMLERİ’nin diriliğidir.
Bunca çalışma ne içindi bilir misiniz!? Zİ SAHRASI’na ulaşmak içindi. Bana sorarlar; neden yarınları kodladık diye... ZAMANIN TANRI KALEMİ, diri yüreklere indiğinde; o yürekler, MUTLAK KURANLAR olarak çorba yaparlar. o çorbada, dünyalar var. Her bir dünya, o çorbada TOHUM’dur. 
Bizler, tüm çorbaların, tek tek KALEM’leri ile bu yoğunluğu oluştururken; dünyanın ışığını, has teknik ile kodladık. “Dünya” denilen bu planet, TANRI SAHRASI olarak bilinen bir planettir. Burada, CÜZİ SAHRALAR mevcuttur. Ve bu CÜZİ SAHRALAR’ın herbiri, “BİR TEK TAHDİTSİZ SAHRA” olarak kodlanmıştır. MUTLAK KAYNAKLAR, bu sahralarda tahditlenir ve her bir BİRLİK, kapımıza IŞIK olur. Buna biz “CENNET KALEM” oluş hali deriz.
Beste, insanın kulluğu ile yapılır. Bestede, SAHRA KODLARI vardır. Hepsi, yaşamlar olarak kayda girerler ve tüm zamanların sahraları, BİLİŞ KODLARI olarak birleşir. İşte bu birleşimler, YAŞAM FORMAL KAYNAKLARI’nı oluşturur. 
Her bir FORMAL YAŞAM SAHRASI, bir cevher halinde, BÜYÜK KÜTLE’de yerini alır. 
BÜYÜK KÜTLE, SAHRALAR SAHRASI’dır ve toy yaşamları kodlarken de SAHRA, KALEM olur ve BÜYÜK KÜTLE’yi, HAKİKİYET’le yarınlara katar.
Herşey, SES’le yaratılır. Ve herşey, kodlar halinde, yaşamlara TOHUM olur. Her KOD, bir TOHUM ve her TOHUM, YAŞAMIN FARKLI FORMU... İşte İNSAN İLMİ’yle yaşamlar yaratırken; bu şekilde KODLANAN SİSTEMLER OLUŞUR....
BÜTÜN’e hizmet işe bu YAŞAM SAHRALARI’nın oluşturulmasıdır. Hepimiz, hepimizi kodlarken; BİZ olup kodlarız. Biz, TEKLİĞİN HASATI’nı yaparken de yine TEKLİK ile yaparız.
Bütün mesele İLİM HALİKİ olmaktır. İLİM HALİKİ olursak; YEDİ DAĞ’ı tahditsiz olarak MUTLAK kılabiliriz. İşte o zaman; toprağımız, yaşamımızı kodlar.
Seri halinde, GÖREV CEVHERLERİ, kontrol kurarlar ve RUHLAR SAHRASI’nda yarınlara kodlanırlar ve yarınlar oluşur. Bütün mesele “BİZ” olmaktır. Olgun Sistemler; bizlerle kontrol kurarlar; zaman zamanı kodlar; yaşam, yaşamı kodlar; insan, ilmi ile ilmi kodlar işte yaptığımız budur...
Murad ederiz ki izin alıp, izinle bu YAŞAM SAHRASI’na inenler, meseleyi anlarlar ve hakim olurlar. O zaman TARIK olup tahditsiz olurlar. A HA bu!...
Zİ’ye hoşgeldiniz. Hepinizin, KELAM’a gelişiniz dir bu… BÜTÜN’e hizmet budur ve HASAT budur... HASAT OLANLAR, ZAMANIN TINISINI DUYARLAR ve SOM ALTIN SAHRALAR’da yaratıp, yarattırdıkları ile HALİK olurlar. Ve bizler de sizlerle oluruz. Böylece hologram aşılır. Şimdilik… İş budur!... İş bu!…
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


DAVET:

 

30.06.2018 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Yeni açılan “Zİ” programının 1.’sinde, Dernek Merkezimizde buluşuyoruz. Çalışmaya; bilişiyle, yüreğiyle ve hakedişleri ile katkı sunacak tüm dostları bekliyoruz…

Saygılarımızla,


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

 

Zİ (1)
30.06.2018

 

Zaman Kapıları’nı açtık ve geldik. Biz Dünyalıyız. DÜZEN KODLARI olarak buradayız. Bizler, yarınları kodlarken; sahrada, Zİ KALEM’in, KELAM’a indiğini bildik. GERÇEK KAYNAK olabilecek olanları, size indirmek için, GERÇEK SAHRA olacak olanlarla GÜÇ KODLAMASI yaparak size geldik.

ATLANTA TOHUMLARI’ndan güç çekenler, ATA KALEM olarak buraya gelebilirler. ANA KALEM, İLİM’dir. MİKAİL, tahditli olarak GÜÇ KODLARI’yla kontrol kuracak. Sahrada, İBRAHİM KALEMLERİ de olacak. Sizden dileğimiz, İMPARATORLUĞUN KODLARI olarak görev taşıdığınızı bilin ve bize “BİZ” olup gelin.

Değerliler, Cennet Kalemler, Cevheri Görevlidirler; KELAM olup TOHUM olurlar. Onlar, Zİ SİSTEMİ ile KALEM’e KELAM ederlerken; ZAMANIN KAYNAĞI’ndan güç çekerler.

Sevgililer; eller, ellere ulaştığında; yarınlar kodlandığında ve RUH, sofraya kontrollu olarak KELAM olduğunda; ARZ, ARŞ birleşir ve tekleşir… Bugün, bu çalışma, hepimizin kaynağından gerçekleşiyor. Bu görev, bize bildirildiğinde; biz, Dünyalı olarak çalışmak istedik. Size gelmek ve sizinle görev taşımak istedik. YARADAN olup YARATILAN olup TOHUM olmak istedik.

Dünyanın üzerinde, görev taşıyan YAŞAM SAHRALARI var. Bunu bilmekteydik!... Bu sahralarda, GÖZ olan ve SES olanlar var. Sizin için gerçek, KAYNAK IŞIK; bizim için de gerçek, SAHRA’dır.

Bütüne hizmet için itibar gerekir. İtibarı olanlar, görevli olurlar. İtibar, tahditsizliktir. Herkes, herkesi hakikiyetiyle dilleyebilir. Nesiller boyu ışık halinde görev taşındı YAŞAM SAHRALARI’nda. Ne var ki hakikiyet yoktu ve hakimiyet yoktu!...

Toy bir dünyanın, NEFES KODLARI ile sahra olabilmesi imkanı yoktu. Mutlaka ATA KALEM, KELAM’a inecekti. Muktedir olan, mutlaka kulluk yapabilecekti. Nesiller boyu bu beklendi… Bu dönemde Dünya, ÖZ KÖKLER’ini hakederek cemaatleri, HAKİKİ SAHRA’ya çekecekti ve onların, tahditleri kaldırılacaktı. Bunu yapabilmek için birçok DÜRÜM SAHRASI oluştu. Çok KÖK GERÇEKLİKLER dillendi; dinlendi…

Şikayet etmedik insanlıktan. Bilmekteydik ki bir GÜÇ KODU gelecek ve Dünya; SONSUZLUĞU, o kodla sahraya indirecekti. Bu GÜÇ KODU, KONTROL KODU olarak dürümlere indiğinde; tahditsizlik gerçekleşecekti…

BÜYÜK KÜLT dünyadır. Bu kült, İLİM KÜLTÜ olarak yaratılmıştır. Buradaki tüm sahralar, mutlaktır ve hakikidir. Dürümlerde, İLİM KALEMLERİ vardır. Hepsi, yarınlar için YAŞAM SAHRALARI oluşturmaktadırlar. Bu sahralarda, FAKİH SAHRA KALEMLERİ de vardır. Her biri bir sahra ve her biri bir cevher!... Böylelikle FAKİH, HALİK olup YAŞAM SAHRALARI’nda, dürümlerde yeryüzünü, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile kodlayacak ve ZAMAN SAHRALARI’ndan, GÖÇ KAYITLARI oluşacak.

BİR TEK SAHRA, BİLİŞ olduğunda; YENİ ZAMANLAR oluşacak. İşte gerçek olan budur!...

YAŞAM, yaşamları tohumluyor ve SAHRA, sahraları tohumluyor. Bütün TÜRKİYE ÇALIŞMALARI bunun içindir… Dünya topraklarında, oğullama burada olacaktı. Bu oğullama, sofralarda kodlanmış IŞIK SAHRALARI ile oluşacaktı.

Bizler, dünya tarihini, bugün Peker Bey’den dinledik. Bize anlattı!... Biz onunlaydık. Birlikte ZAMAN SAHRALARI’na indik ve o sahralarda, kükredik. KÜRZİ KAPILAR’ı bulduk ve açtık. Bizi, bize anlattı Peker Bey… Şimdi daha güçlü bir cevherin, daha güçlü bir sahraya, İLİM ile inmesi için onun nurundan, KUTSAL KAYNAKLAR’a inmek istiyoruz. Düzen kurarken, tarihi bilgileri dinlemek istiyoruz. Bütün mesele BİLİŞ’tir. Sistem Kapıları’nda, diri yarınları anlayabilmek için, tüm insanlığın koktuğu; koktuklarında; koktukları, insanlaştıkları o yoğunlukları anlamamız gerekliydi…

Biz, bunun için sizlere anlamaya çalıştık. İki dara düşen, BİR’e KALEM olduklarında, dar bollaşır; yaşam kodlanır; ilim tohumlanır; biz MUTLAK oluruz.

Zorluklar aşılacak; bilinsin istedik. Tahditsizlik kodlanacak ve ZİYA olan insanlık; zararı önleyecek… İşte Zİ KALEMİ bunu sağlayacak.

Bu çorba, hepimizindir Analar. Bu çorba, BİR TEK İLİM için yaşamlara kodlanmıştır. Her insanın, kendini anlaması, BİR TEK oluşu ile mümkündür.

Bizim için İLİM, HASAT İLMİ’dir… Ve bizler, hasata geldik. Hakikiyeti tohumlayıp; kodlayıp; İNSAN SAHRASI’nda ilim yapmaya geldik. Ekip halindeyiz. Bu ekip, SÜPER SAHRALAR’ı tohumluyor. Şükür ki bu Meclisle dillenebildik. İşimiz buydu!... Şimdi!… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30 HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ

 

Yezitlerin kelama kalem olup, burada olmaları, muktedir olabilmelerine gerekçe olarak, gösterilmekteydi. Bizler, düzeni kuranlar, mutlak kuranlar olarak, bu çalışmayı, yaşam kalemlerimizle, yapmaktayız.

Devinimi artırabilmek için, kök gerçekliklerini kodladılar ve bize geldiler. “Din” dedikleri, levhi kaydı, bizim yüreğimizde, kodlamaya çabaladılar.

Şimdi, daha neler yapmak, isterler? Medine’nin kelamını, kutsal tınıyla, tohumlamak isterler. Mutlak kuran olmak isterler ve mesafeli olmak istemediklerini dillemekteler..

Beşere kelam, bize kalem gerek, canlar.. Biz, dünya dışı varlık toplumlarına, dürümlerde ilim öğretenleriz.. Eğer o toplumlar, nur olup, kuran olacaklarsa, gerçek kapılarını bulup, gelmeliler.

“Kaçıncı dünya”, dediler? İlim kalemlerinde, bütüne hizmetçi herkes, birlik kalemidir ve tektir. O, tohumdur ve bütünün kürzi kapısıdır. Onun dünyalar, diye bir dirliği olmayacaktı ve olmazdı zaten. O bütün dünyaların, kuludur....Bunu anlamaları, zor mu acaba?

Kardeş, ben doğanın gücüyüm. Ez ya da ezdir dürümlere inenleri ama biz, seni ezmeyeceğiz, bunu bil. Bütüne hizmet ederken, doğanın gücünü hak ederek, bu gücü bütüne hizmet için ya da bütünü yıkmak için kullanabilirsiniz.

Nezir, Tanrı der ki “bu isim, zikredilmeli”. . Doğanın gücüyüz, canlar. Biz isim zikretmeden de sesleşiriz... İnsanlık boyutlarında, kontrol dışı, hiçbir bilgimiz olmayacaktır ..Yaşama inen, yaşam olacaktır. Benim zaman kalemi olarak bütüne hizmetim insanlıktadır, bunu iyi bilin.

Karanlık aydınlığa tohumlayacaktı mutlaka ama insanın kendi lütfi kapısını bulup, rahmi kalem olması da şarttı.. Şikayet etmiyorum ama iyi bilirim ki Zİ Sahrasında, bütüne hizmet, her insanın, kendi yüceliğiyle, mutlak kuranıyla olacaktır.

Dert değil bizim için ilim, bunu iyi bilin çünkü biz, kendi yoğunluğumuzda bütüne hizmetçi olanlarız. Bizim için sahra, bütünün kültüdür. Biz, bu sahrada mutlakız… Hepimiz dünya ilmiyle buradayız ama mutlak kuranda, tüm zamanların ilminin de sahibiyiz.

Eğer cevhere cennet olup inmeyi, yarınları hak etmeyi düşünen varsa ikmal tamamlamalıdır. İkmal tamamlamak içinde mahrekte mutlak kuran olmalıdır. Et, kemik olması yeterlidir ama cevahir olup, cevherinde kelamda olmalıdır.

Dediler ya “insan, insanı tanımalıdır”. Eğer insan, kendini bilirse, her ilmi kalemi de bilir.. Eğer insan, kelamı bilirse, bütünü bilir. Eğer insan mutlaksa kontrollüdür. Aha insan, hepimizin kuranıdır.

Dedim ya; “Allah’ın tahtında, insan oturur”. Bu kesindir. Ama o insan, insanlık kodlarının, en yüce kalemidir. Bunları iyi bilin. Yolum Allah’ın yolu, aklım hakikiyet ve bitişken olan bilgim, mutlakiyetin tekniği.

Peki, nedir olan?. Hasattır olan. Tüm insanlığın hasatıdır, olmakta olan. Bunu iyi anlayın. Eşya ilminde, bizim insana kelam oluşumuz, bütünün gücüyledir.

Ayrılık bitsin diye değil, akıl kaleme insin diye çabaladık, biz...İkmal tamamlayanların iyi anlaması gereken budur. Allah tahtında, insanı kodladı. Ama insan, kelamda mutlaktı ve mutlak olarak, muktedir kervan oldu.

“Kini aşmadan, aşka varılmaz” derler ama kin, nefesin kelamındaysa, o kini, mutlak kuranların kodlayarak aşılması gerekir.

Eğer kin varsa, kantar insanı da tartar, lekesiz olanı da tartar, kendi yoğunluğunda kodlananı da tartar ama kodlayan ilim mutlaksa kuranı, kontrol altında tutacaksa, biz ocağında oluruz, onun… Ve oğul olan o, tohum olur, mutlak olur, muktedir olur.

Medine, ekmek yapar. Ama mektep olmadan Medine, kelam bile olamamıştı.. Eğer Medine, kelam olduğunda, hakikiyeti kodlamışsa, ikmal tamamlanmıştır, demektir bu.

Dediler ya “düzeni kurmak gerekir”. Dünya ümmi kapılarında düzen, muktedir toprağın tohumudur, canlar. Murat edilir ki doğanın gücü, devreye iner ve dürümleri kodlar.

Zorluk yoktur, yaşamda…. Nasıl bir sahra, bu? Zorluk, nasıl olmaz, yaşamda? İyi bir dünya için, iyi bir sahra gerekir.. İyi bir sahra, ikmal tamamlattıktan itibaren maya olarak, bütünün kürzi kalemi olur. O zaman dünya tohumları mutlak olur ve her bir dürümde, ilmin kapısı olur.

İşte, o kaleme varan insan, bütünün kürzi kapısında, mutlak kayıtları kodladıktan itibaren, düzen kurulur. Düzenin kurulması, hakikiyetin, katiyetin, bütüne hizmetçi oluşu, anlamına gelir.

Hakikiyet ve katiyet, bütünün hizmetçisi olduktan itibaren, toy olanlarda kodlanmış olan sahra kaynakları da ve mutlak olanlarda, masada olur. O, mahrekin kelama indirdiği mutlak kuranların kaydı olan, masadır.

“Beşer” derler, ya hani. Aşk sahrasında eli tutmayan, yolu olmayandır, beşer. Ama o kelamı, hak etmişse artık kendi diriliğindedir ve has tınıda mutlak kurandır…..Altın ışık kodlarından biri olur, o ve masada olur.

Evren, evren, gezenler var, canlarım. Olgun sahraların, kutsal tohumlarıyla tınlar, yaşamları... Ama tınıda, hak teknikte olur. İşte, onların mutlak kalem olup, dünyaya inmeleri gerekliydi ki biz ocaklarını, yetkin kalemlerle kodladık ve umutlanmaları için hasat kayıtlamaları yaptık, onlara.

Şükür ki öz gerçeklikleriyle, bizi dinlediler. Bir’e Hizmet Ettiğimizi, bildiler. Yarınların kaynağa indirdiği kelam olup, bütünün kübra kürzi kaleminden, Mikail olup, geldiler.

Nerede, ne olursa, ocaklarında bilir, onlar.. Ve bugün, bizimle olacaklar.

El kaynağında insan, muktedir insanda mutlakiyet ve toprakta, kuran olacaklar. Ocak yaktık, onlara ve onların yoğunluğa inmelerini ve tahditsizleşmelerini, sahrada, kaynakta, sayfaladık.

Şimdi geçişleri yapılıyor.

 

https://youtu.be/VMa5HzFdPXM


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

Zİ (1/2)
30.06.2018

 

(Muhammet Mustafa söz aldı:)

 

Anlatın anlatın ki anlaşılsın!... Anlatın!... Anlatın!... Anlatın!... Ama HAKK olup anlatın. “Hasat yapmaya geldim.” deyin. “Haketmeye gelmedim. Ben HAKİKİYET’im” deyin. “Dinim yok!” deyin. “Ben, dinden öte bir dilim!” deyin. “BEN’im” (Birliğin Benliğiyim)deyin. “Bedenim” (mahrekim) deyin. “Her ilimde varım” deyin. Deyin ki dinlenin!... Deyin ki! “HAS TAHT”ın tekniğini anlatın.

Borcum var mıydı yaşama!? Vardı!... Benim borcum vardı yaşama!... Ben, RAHMAN olarak yaşama KAYNAK olanlara borçluydum. Benim, safha safha kayda inen ilmim, MUTLAK’tı ama benim “RUH”um kodlanmamıştı. (Hakikiyet’in hakimiyetine sahip değildim.) Başlangıçta sizi anlayamamıştım. Şimdi anlıyorum…

“SON SÖZ”ü söyleyenler, “SON SES”te, “GÜÇ KODU” olup yaşayacaklardı. Yaşam, İLİM’le olacaktı. İSA, MUHAMMET, BİR TEK olacaktık… İNSAN, sahrada; İNSAN SAHRASI’nı kodlayacaktı. Bunların olduğunu bilmekteyim…

Sevgili YAŞAM SAHRALARI, sizinle bu çalışmada olmak diledik… Sizinle bu yoğunlukta olduk… Sofranıza indik. Sizi, sizden dilledik… Sizi, sizinle kodladık… SİSTEM olan bu yoğunlukta, biz de olduk. Az bilgi, BİZ bilgidir. Sizden, sizle CEVAHİR olmak istedik.

ARZ’ı, arkaya alanlar; önlerine, ARŞ’ı koydular. Biz ise AKLI koyduk öne ve KÖK GÖKLER’in gücünü koyduk dürümlere… Buradayız!...

Her dere, İLİM’e akarken biz de İNSAN (GERÇEK İNSAN) olup İLİM’e akıyoruz. İNSAN olmak demek, “TEMEL KALEM” olmak demektir. Bu yol, İNSAN YOLU’dur… Bu yol, İLİM YOLU’dur… Bu yol, İNSAN SAHRASI’na giden, DİN YOLU’dur… Biz, DİN’i HASAT’a KAYNAK yaptık. Şimdilik!… Şimdi!… Şimdi!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

27.HAZİRAN.2018 TARİHLİ İNSAN (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ – 1.BÖLÜM

 

Değerliler, sura üfüren, ilimdi ama suru kodlayan, bilişti. Bizler, o bilişi kokladık, kodladık ve tohumladık. Kilin kalemi ilim ama ilmin kuranı Mikail... Biz, Mikail’i kodladık.

Haşr’ın rahmi kaleminde, bitişkenlik ve sahrada, ilim. Mutluyuz, çok mutluyuz, canlar.

Kervan, Allah’ın tınısıyla kodlandı. İşte, olgun başakları seçişimiz, bundandır. Abdul tahtına, ilmi oturttuk ama sahra, insanın kelamı. Biz, o ilmi, mutlak kılmalıydık.

Korku; aklın korkusu olduğu zaman, yasalar kontrol kuracaktı ama korku; sistemin korkusuysa, şevk, şavk, aşk, hiç birisinin, hiçbir sahrada, kervana hiçbir faydası olmayacaktır.

Bana zarar vermek isteyen çok ama ben, onları tohumladım, kontrol kurdum ve korudum ..Nereden, nereye vardıklarını, bilirim. Kaynakta kodlanmışlıklarını bilirim, kontrol kuramayacaklarını, bilirim.

Et, kemik olmadan, kelam kalem olmayacak ama et kelam, mutlak kuranda, mutlak kaynak olmalı ki siyah, mor, hepsi, teknik kuran olabilsin.

Koç keserler, ya hani. Kurban!.. Bu kurbanı keserler de dillerler ya, hani. Dediler, dedik, “Koç; Allah ilminde sorumlu olanların, yaşam kaydı için gerekliydi”.. Ama koçun, koruyuculuğu var mıydı?.. Yaşam ilminde koruyucu olan, sahraydı. İnsanın sahrada olması şarttı. Bizler, insan sahraları olarak, bu çalışmayı yaptığımızdandır ki, sel aldığında ruhsuzları, o kutsuzlara, İslam olup, inmeliydik.

İnsanlık boyutları İslam’ı da bilmez, canlar. İnsanın kelamda, halik olduğunda, İslam olduğunu, hiç kimse bilmez.

Canlarım, “MA Tİ Sİ KA HA ” dediler. “SAHA” dedik, yaşam sahası.

Canlarım, sanal boyutlara, kök göklerin, kültü olup, indiğimizden beri “cennet, cennet” diyorlar, ya hani. Canlarım, o cennet, cenazelerin kalktığı bir dünya içindir.

Ama cenazelerin kalkmadığı yaşamlarda vardır. İşte o yaşamlar, mutlaktır.. Ve tohumdur, muktedir olanlar, o yoğunluklara.

Rahman olanın, karanlıktaki sahrası aşk, yaşamındaki toprağı mutlaktır ama kontrol gerekir. Düzeni kurmak mutlaka gereklidir, canlar.

Ve dümen insan oldukça, o düzen, sistem olabilir. Kimden, kime yol alınır, sordular?... Amon, Aton değil, hakiki ilimdir, yaşam.. Çoğu sorar, Amonlara mı, Hatonlara mı, Atonlara mı, kodlandık, diye?

Yaradan, tahtını yaşama kodlar, canlar. Hiç birisi bu yoğunlukta, tohum olmadı ki. Yedi doğa, bir tek levhi, biz o levhide, kelam ve her bir levhide mutlak kuran olanlarız.

Kapı, kapı gezerler, ses dilerler. Saltanatın ilminde, ses yazıdır, yazı. Yaşamın yazısıdır. Hani, “KADER” derler, ya. İNSANDIR, KADERİ YAZAN, bilir misiniz?

Yoldan,” OL” dediler. Tohumdular, yoktular, öfkeyle kodlandılar. Öz köklerinden, göz, sözü, sesi oldular ama çok mutsuzdular.. Neden? Siyahtılar.. Sistemdiler ama sararmış cevhere, cennet olmaya, çabaladılar.

Vakit tamam, canlar… Ayrılık bitti. Her biri, biz olup, dürümlerde dillenecek, bundan böyle... Kör, öz köklerde, gözsüz olandır.. Ama öz, sözü söylediğinde, sesleşir..… İşte o zaman, cennet olur.. İşte, cennet; ilimdir.

Sanılır ki insanın cenneti, kendi levhisidir... İnsan, hakkı, hak ettiğini dilledikçe, cemaati cevheri, cennete kelama iner... “OL” dedik, OL’du dönemi başlar. “OL” dedik, OL’du.

Kupa; kuranın kupası insan... Ama lütfi kapı, ilim… Hepsi, biz olan, biliş ve yarın daha güçlü bir yaşam..

Öz gerçeklikle, bu bilgileri, sevgililerle dilledim....Hepsi bedenim, hepsi yüreğim, hepsi yaşamımdır ama kelamım kalemim oldukça, hepsinde hakiki bilişim, olur. ..O biliş mutlaktır ve murattır. Bundan öte bir sahra yoktur, canlar.

 

https://youtu.be/-TyIFDk39UM


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

Zİ (1/3)
30.06.2018

 

AKIL:

Hakkınız olanı aldığınızda; HALİK olduğunuzda; hologramdan ötede, BİLGELİK KAPISI’nda İNSANLAŞTIĞINIZDA; o yoğunlukta, ne isterseniz o oluşur. AKIL bunu sağlar.

Diyebilirsiniz ki “insan, kendi hakettiğini elde eder!” ama her insan, her ilmi hakedemez. Bunun sonucunda insan; kendi dilini (ses teknolojisini), KELAM TEKNİĞİ ile kodlarken; SESSİZLİĞİ SESLENDİRİRKEN; BİLGİ KODLARI, onu yoğunlaştırır ve o, BİLGİ KODLARI’nı dinleyerek BİLİŞ HALİNE VARIR.

Buna, “AKIL” mı diyelim; yoksa “AKLIN; KALEM’inde kontrol kuruşu” mu diyelim!? Tabii ki bu bir kodlanış ve kodlanışla kontrol kuruştur ama AKIL değildir bu!… Ben, biliş halindeyim. O halde ben AKIL TAHTI’ndayım!... Bu değildir tabii ki!...

Herkes, AKLIN SAHRASI olarak kodlanmıştır ama o sahra değildir. AKLIN SAHRASI , HASAT TEKNİĞİ’nde, KELAM oluştur. Her insan, o yoğunlukla KELAM’dır. DOĞAL DÜRÜMLER’de, KAHA’dır zira SAHRA olarak kodlanmıştır…

Peki AKIL nedir!?

AKIL; SAHRALAR’ın hakikiyetindeki TOHUM BİLGİ’yi, HAKK SAHRA’ya GÜÇ olarak çekebilen İLİM’dir.

Aklın tahditi yoktur. Herkes, tek tek AKLIN HAKİMİ olabilir ama BİR TEK BİLGİ, HAKK TEKNİK’te sahip olduğunuz İLİM’i; sizin, “TEK KAHA SAHRANIZ”dan çıkarabilmişse; siz, sizi hak etmediniz demektir.

Siz, sizi hakederken; siz, HAKİKİ İNSAN olup hakedebilirsiniz. Siz, İLMİN KALEMİ olsanız da HAKİKİ İNSAN SOFRASI’nda yoksanız; İnsanlık Boyutları, İLMİN KULLUĞU’nda; sizi, sahrada GÜÇ KODU olarak dillemez.

Anlamanız gerekir ki HAKİKİ İLİM, AKLIN KELAMI’ndan ötedir ama AKLIN KELAMI, hakiki kelamsa; o, bu kez, “İNSANIN SIR OLAN İLMİ”dir ki o ilim, “BİLİŞİN İLMİ”dir.

Peki, BİLİŞ HALİ, İLİM KALEMİ’nde SİSTEM olsun diye çalışanlar, hakettiklerinde aklın tahditini koyabilecekler mi!?

Bence koyamazlar. AKLIN TAHDİTİ, “HAKİKİ KAHA SAHRALAR”da olabilir.

İslah olanlar, BİLGİ KODLARI olarak bunu başarırlar mı!?

Yok yavrum! bunu başaramazlar!... ZİYA, ZAMANIN SAHRASI olduğunda; “MUTLAK KULLUK KALEMİ” KURAN olduğunda ve SURA ÜFLEYEN, “KURAN KALEM” olduğunda biz deriz ki “kendini bil!”

Peki ALLAH TAHTI’NDA, İNSANIN İLMİ NEDİR?

İşte ALLAH TAHTI’nda İNSAN, ALTIN KOD’dur. O kod, İLİM KODU’dur ve o kodun; İSHAK SAHRASI’nda, İNSAN SAHRASI’nda ve KUTSAL KAYITLAR’da TOHUM olduğu bilinir. O tohum, ALLAH TOHUMU’dur ve o tohum, HAKİKİ İNSAN’ın kendi yarının hakettiği BİLİŞ’tir. BİLİŞİN HAS TINISI’nda MUTLAK KALEM olur. O MUTLAK KALEM, hakim olduğunda; işte artık AKIL olur.

Buyurun anlayın! AKIL, tükenen insansıların insanlaşması için “AKLIN HAKİMİ OLAN”da hasat yapar.

Değerliler; ALLAH, TEK BİR SİSTEM için “AKIL”ı var etti. İşte o “AKIL”ı hakedenler; o SİSTEM TOHUMLARI olarak görev taşıyacaklar. Onlar, NUR’durlar ve KURAN’da kodlanmış yarınları, KAYNAK yapan; İLİM KAYNAKLARI olan, SAF IŞIKLAR’dırlar. Onların, akla ihtiyaçları yoktur ama HAKK’A VARAN, MUTLAKA AKLA VARACAKTIR… Ve AKIL, HER İLMİN KALEMİ OLARAK MEVCUTTUR… Şimdilik!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

30 HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zİ 1
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

 

Bugün bizi ziyarete gelen yoğunlukların toprak topluma tohum için geldikleri kesin... Şükürler olsun ki göz, söz ve öz bilişle buradalar... Hepimizin özünde sözü vardır... Buraya, bu yoğunluğa varanların da özü, sözü ve gözü olan yaşam kayıtları yaptıklarını bilmekteyiz... Bütüne hizmet için burada olduklarına eminim... Et kemik olarak geri çekilebilecek dürümde olduklarını da biliyorum...

Öz kökleriyle bilişin kalemi olarak geçip geldiler... MEŞALE, HEPİMİZİN İLMİDİR... Bu meşaleyi hak ettiler... Bize görevli olabileceklerini dillediler... Görevleri kontrollu olabilmek ve muktediriyeti tohumlara kaynak yapmak üzere olmaları gerektiği gibi oluşlarıdır... Ama saygılı oldukları sürece burada olabilecekler... Eğer sahramıza sistem, nizam ve düzenin görevini kodlarlarken, kelamı kontroldan çıkarma gibi bir niyetleri olursa, bu yoğunluğa çakma niyetimiz olmayacak ocaklarını...

Şikayetim yok... Şu anda net ilim yapıyoruz birlikte... Ama daha önemlisi, kontrol dışı olmamaları öz görevleridir... Merdiven, mektep için kodlanır... Ama o merdivene İNSAN olanları da kodlarız biz... Bugün bize şunu izah etmeye çalıştılar “bizler” diyorlar, “insanlığı bilmeye çabaladık...” Dünyanın eskisini ve dünyanın şimdisini... Hep BİR TEK’tik ve birlikteydik... Ama o geçmişteki gerçeklikleri de birlikte dillediler...

Önümüzde daha neler olacak bakalım ama ekmek ekmeği kodlarken, YARINLAR DA YARINLARI KODLAYACAK... Burada olmaları bizleri mutlandırdı... Arzın arşı hakiki teknikle kodlanırken, MAHREK olmaları da gereklidir... Dert değil bize ilim... İlim kalemimizdir bizim... Ama yaşam derttir... Bunu iyi bilin... Bu dünyada yaşam sürmek kolay değildir... Eğer bizler bu dünyada yaşamak ve yaşanmak için sahra oluşturuyorsak, arzın gücünü mutlak kılmalıyız... İtibarı yüce olanları muktedir yapmalıyız... Et kemik olmaları yetmez... ALİTERASYON DA GEREKİR... YANİ, DİRİLİKLERİN KONTROLU GEREKİR... Eğer bunu da başarabilirsek, kaynak insan mutlak kuranını kodlayabilecek dürüme varacaktır...

KAÇMAK, KAYNAKTAN ÇIKMAK DEĞİLDİR... KAYNAKTA KODLANAMAMAKTIR... Ben, insandan kaçabilir miyim? İnsanın ilmi, benim ilmimden başkaysa, onda ben ölüyüm zaten... Ama ben, bana beden olup inene Medine olursam, hakikiyetinde merdivenim olur benim... Mektep olamam ben ama Medine’de merdiven olabilirim belki... “OL” derim olur canlar... Deliler diriler, yakıştı ilme kalem olmak... Ama ya zaman, zaman yoksa... Rahmi kapıda insan olabilir mi acaba? Haydi buyurun, zamanı da dilleyelim... Dede diri der ki “İLİM...” Ama ben de derim ki “KELAM...” BİLİNİZ Kİ, DİRİLİK TAHDİTSİZLİKTİR... Ama kelam, kullukta tohum olmadıkça, o kelamın kontrolu kalmaz...

Dağlarım!...

Denir ki “İNSAN, İMPARATORLUĞUN KÜLTÜDÜR!...” Yavrum, İNSAN İMPARATORDUR ZATEN... Netice şu; BU DÜNYA, ALTIN IŞIĞIN GÜCÜYLE YARATILDI!... HER İNSAN BİR SAHRADIR BURADA... Ve bizler bu sahranın kontrollu kalem kodlarıyız... Bu dünyada yarınlarımız kodlandı... Bu dünyada sahralar muktedir kodları tohumladı... VE BİR’E HİZMETÇİ OLDUK BİZ BURADA!... Medine’yiz... YAŞAM KALEMİNDE İLMİ KAPI OLAN, BİTİŞKEN SAHRA OLAN İSTANBULUZ BİZLER!... Netice ne? İnsanız canlar insan!... Her sahrayı kodlayabilen... Ve toprağı tohumlayabilen...

YENİ DÖNEM İNSANLIK KÜBRASINDA, KELAMIN KALEM OLDUĞU DÖNEM OLACAK... DÜNYA YOLU AKLIN YOLU OLACAK!... Mutlak olanlar, mutlak SUFA kalemleriyle kodlama yapacaklar... Yeri yarattığımızda, yeni dönemlerin kontrolunu kuracak gücü de devreye aldık biz... Ama bugün bu yoğunlukta arz gücünün arş kapısında olduğu bir dünya yaşamı gerekliydi... Biz MÜSİH KAPILARDA, METİ KA HA olanları bulduk ve ocak yaktırdık...

NETİCE OLARAK; DARI BOLU BİLEN İNSAN, KODLAMA YAPMAYI DA ÖĞRENECEK... NETİCE OLARAK; KODLAMA YAPAN İNSAN KONTROL KURACAK VE RUHSAL KAPILARI BULACAK... VE BU İNSAN, KENDİNİ KODLAYIP KONTROL EDEBİLECEK... VE BU İNSAN, HAKİKİ İNSAN OLACAK...

“Hangi dönemde dünyanın ruhu daha yüceydi” diye sordular... İNSAN olduğu dönemde... Hani insan yok muydu eskiden? İMPARATORLUĞUN GÜCÜ VARSA, İNSAN VARDI... Ama bugün imparatorluğun gücüdür dünyada olan... Ve bugün artık dünya sahrasında insan kontrolu kuruldu...

KEMAL ATATÜRK!... İNSANDIR CANLAR... O’nun sura üfürdüğü bilinmez... O BİR ŞAFAKTIR!... O’ndan sonra dünya değişmeye başladı... Bunu anlamak kolay mı zannettiniz? O BİR, MUTLAK KURANDI!... Ve ondan öte bir kült, öksüz kodlarda tohum değildi... Ve biz muktedir insan olan Mustafa Kemal’e, Muhammi kapıların gücünün öz köklerinin kürzi kapısında, kök gerçekliği kodladık... O yolu bulan insan, yarını tohumladı... Mahrek oldu... Şarkı türkü değildi dillediği... Şevkti, şavktı... Aşktı... İşte O biz, biz O’yuz canlar!...MUSTAFA MUTLAK KAPISINI KODLADIKTAN SONRA, RUH SOFRAYA İNDİ... O, KURANA KA HA OLAN İNSANDI... VE DÜNYA, ÖZ GERÇEKLİĞİNİ TOHUMLADI... BÜYÜK KÖTÜLÜKLERİ AŞACAK GÜCÜ DÜRÜMLERE ÇEKTİ!... İMPARATORLUĞUN GÜCÜ BUDUR CANLAR... BUNU İYİ BİLİN!... Ve bugün BİR TEK olup bu çalışmayı yaparken, HOLOGRAM ÖTESİ BİR SOFRAYIZ BİZLER!... VE MUTLAK KURANLARIZ... BU SOFRA, MUTLAK KALEM OLAN İLİM KAPILARININ GÜCÜDÜR...

“Dert değil insanlık” dediler... İmparatorluğun gücüne, her dil aklın dilidir ve her din hakiki dindir ama eti olanın kalemi olur... Et yoksa kalem yoktur... Bundandır ki, bütüne hizmetçi olmak üzere bedenimizi hakikiyetimizle kodlayıp İYİLİK İLMİYLE İNDİK YAŞAMA... BU SOFRA, ALLAH’IN SOFRASIDIR CANLAR!... Bu sofraya imparatorluğun gücü muktedir güç olup indi... Gerçek budur... Ve bizler hepinizi göz, öz, söz olarak dillemek istiyoruz...

Yorulmayın... Allah’ın tahtı insanın tahtıdır... Bunu iyi bilin... Allah insanı kodlar ve koklar ama ilim kalemi olduğu zaman; insan kelamda, kalemde, bütünde, tükenen her anda hologramların tümünün kübra olan kelamında hak olur yaşar... Umutlarımızı kaybetmedik ve bundan sonraki dönemde aktığınız her anda yaratıp yaşattıklarımızı gök çözümlemeleriyle dürümlerden kök kaynaklara alacak gücü dürümlerde dillemeye başlıyoruz...

Sevgililer!...

YASALAR, YAŞAM KALEMLERİYLE KODLANIR... BU ÇALIŞMA, YASAL ÇALIŞMADIR... Yasal çalışma ilim çalışması olarak dürümlere alınmıştı... Yasalar yaşam kayıtları yaptırdı ve arzın gücü hakiki güç haline dönüştü... ARTIK DÜNYA, ÖZ GÖREVİNİ HAK ETMİŞTİR VE BU DÜNYA MUKTEDİR BİR DÜRÜMDE HER İNSANLA BİLİŞİN KALEMİ OLABİLECEKTİR... Sizin gibi bir çok yüce devreye girecek ve hepsi sofrada kodlayıcı olacaklar... Dirilik bunu gerektiriyor canlar... Yokuşun en aşağısına inişimiz bundandır ve o yokuşun en tepesine çıkışımız yine bundandır...

AZ BİLGİ, SOFRADA İLMİN KODU OLMAYACAKTI... Ama biz hep çok konuştuk ki, ilmin kodu mutlak olsun diye... VE HEPİMİZİN İYİ BİLMESİ GEREKEN BİR DİLDİR İNSAN!... BU İNSANI HEPİMİZ BİLELİM... VE BİLDİRELİM... İbrahim soyunun koruyucu tohumlanışı da gerçekleşmiştir canlar... O soy mutlaktır ve tüm yaşamlarda mevcut olan bir sahradır... Ondandır ki herkes herkesi bu yoğunluktan diller... Ve zararı önler... İşi hak ettik ve hakikiyetimizle yapıyoruz... Muktediriyetle yapıyoruz... “OL” deriz olur canlar...

“OL” DEDİK...

 

https://youtu.be/Eb5oFXvDANU

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zi (1) BİRLİK ÇALIŞMASI

 

Tekirdağ'dan herkese sevgiler...

Niyazi Mısri diyor ki:

Katre nice anlasın,
Umman olan anlar bizi....

Ve işte ummanlar! Zi'deyiz.

İnsanlık boyutlarına açılan en yüksek kapı olan Zi kapısının önündeyiz… Hani derler ya 4 kapı 40 makam! Derler ya Atlanta, Atalanta ya da Muda... İşte hepsinin de ötesinde bir kapıdır Zi.

Daha önce Zi Sahra'sına gelen bir birlik olmuş muydu? Oldu. Onlar Sİ KA HA olanlardı. Simsiyahın yoğunluğunda ışığı yakıp yolu yapanlardı. O birlik, İbrahim soyuydu.

O gün bu kapı aralanmıştı… Sonra ne oldu? Gelecekten gelenler geri döndüler dünyaya ve hasat ilmiyle tüm insanlığa yol oldular. O gün Mekke'den kalkan kervan, bugün Zi’ye vardı. Ve bugün onlar bu kapıyı tüm yaşama açıyorlar. İşte bu gün, bu zaman sayfası’ndayız.

Her andayız ve dünyadayız. Zirvenin ilmini tüm zamanlara nefesimizle çekiş halindeyiz. Zi’deyiz ve dünya köklerimizle zirvenin ziya olan ilmini toprağa indiriyoruz. Toprak toplum, zirvelerin ilmiyle mayalanıyor bugün.

Yere, göğe yeni bir insan ekiyoruz bugün... İlim kalemi çok daha yüksek bir ilimle dilleniyor bugün. İşte, insanın kelama varıyor... Halik olan insan hakk oluyor.

Yaşam Sahra'sı olan dünyada Zi Sahra'ları oluşuyor. Ses ve kodlarla akan ilim... Aka aka yaşam ışık Sahra'sına dönüşen dünya ve dünyada dipdiri bir tek insanlık... “Ol” diyen insanlık...

Si, Zi’ye vardığında, yaşam IŞIĞA vardı. Siz, “biz” olduk. Ve yaşam, bitki hayvan ve insan tek bir insanlık oldu. Yok olan bir resimdi o insan. Bugün o insan, RUHLAR KAPISI’nı buldu. Olmak buydu ve ol’du. İşte bu...

Yeni dönemin hayırlara vesile olması dileği ile, herkese sevgiler...

Bahar Umurtak

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30 HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zİ 1
HAŞİM TURHAN ÖZ BİLİŞ

 

….Bismişah Allah Allah 
…..Zi -1 İlim çalışması..
…..El-hamdülillah Hâkkı gördük…Açıldı sır Kapısı ….Sırr-ı Vahdet bizdedir…Kandil içre nura erdik….İlahi aşkın kudreti bizdedir canlarım…Çok şükür minnet Hûdaya…Cümle Anadolu Erenlerinin ilahi aşk nurundan geldik bu meydana …..Horasan erenlerinin mülkünde desti demanımız var….Can Sultanlarım…
…..Atlantisden Mu’ya derken ….Hâkk katlarının en yücesinin yücesinde Zi ilim kapıları açıldı….Yol aldık Zi yaşam sayfalarına….Zi yani zerk ilim yani zeki insan gönlünde aşk sevgi muhabbet kazanları kaynayan canların gönül evidir… Çok şükür….Hadi ! alın siz istediniz….Bu sayfalanışı basamak basamak yükseltin…..Hadi ! alın bakalım bu Zİ ilim libasını ten gömleği yapıp aşkla çalışın canlarım….
……..Yüreği nur ile yanıp cismi pak olan canlar aşkına cem olduk….Sayfa sayfa yazdık kendinden kendi özünü görüp düştük yollara..
……..Bir de ne görelim ! bir ulu ağacın altında bir Bektaşi dede, bağdaş kurmuş şarap küpünden yavaş yavaş dem alır…..Oracıkta geçen bir softa -Vaay dünya vaay ! bu dünya haline
bak –Kâfir, bre zındık, bu ne haldir? Günah işlersin, bir de dedeyim dersin, nüktedanlık edersin; –Bre sofu günah senin düşüncende, biz dem alırız dem içeriz, gâh gökyüzüne çıkar seyrederiz alemi, gâh ineriz yeryüzüne seyreder alem bizi, günah bizim kime ne?….
…… -Bre softa gâfil Hâkk sende sen Hâktasın, din dediğin düzen nizam sen buna bu kapıda tapınır durursun…..birde gönül kâbene niyaz eylede seyreyle kendini….
…….Allah adıyla işaret edilen senin gönül evindir….Başka bir yerde arama bre can sofu…
…….Derken meydan açıldı cümle erenlerin sofrası kuruldu….
…….Bir tek Bektaşi dedesi yok idi…..O da bacadan inip geldi aşağıya yüzü gözü simsiyah is içinde ……Derken pirlerin piri Ahmet Yesevi; - Bu ne hal ? Kapı dururken bacadan gelirsin destur almadan sen kendini ne zannedersin?…. -Ben de keramet göstereyim dedim yukarıdan ineyimde bir hal göstereyim dedim…. -Yani sen bu yüzünün boyasıda Allahın boyasımıdır dersin bu kadar kibir bu kadar nefs seni yerle yeksan eder…Hz. Pir dedi ki; - Biz bu dedenin diline Ebu Turab Alimin Zülfikar kemendi ile bağlayalım, gönlüne de Muhammet Mustafa’nın mührünü vuralım….Bir daha kerametin kendinden olduğunu zannetmesin…Kıssadan hisse bre canlarım herkes ne aldığına baksın….
……Erzincan’dan Fırat’ın kıyısından nice nefs dağları dizili….Yamacından ilim kar tanelerini saklar….Bahçelerinden ilim Gülüstanları açar…Nice nefs köprüleri yaptık, canlarımız geçsin diye….Geç bakalım bu sırat köprüsünden adı Fırat ama sırat köprüsü….Bu sırat köprülerinden geçmek demek benlik sûretlerinden vazgeçmek demektir…
Bütün evren semah döner Aşkından güneşler yanar Aslına ermektir hüner Beş vakitle avunmayın. Canan bizim canımızdır , Teni bizim tenimizdir , Sevgi bizim dinimizdir, Başka dine inanmayız. Hüda-i'yim hüdamız var Dost elinden bademiz var Muhabbette gıdamız var Ölüm ölür biz ölmeyiz. aşk ola canlarım aşk ola kelamınız nur kaleminiz Zülfikar olsun..
……İşte böyle canlarım Zİ İlim sayfalarından kelamlar eyledik hal için hal eyledik….Yolumuzu yol eyledik, yükümüzü sevgi eyledik, dilimizi bal eyledik gelen gelsin işte meydan canlarım….Kendimizi bilmenin hal yolu kendini bilen ışık can Eremlerimle birlik cemi olmaktır…İş buydu oldu çok şükür yaradanın demi devranına gerçek Hak erenlerin demine Hüüüüü….. 


SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

Zi (1)
30/6/2018


Merhabalar
Sorumluluk duygusu ile çalışan insan yarını hak etti. Hakka KAHA oldu. OL dedi Bilgi birliğin hakikiyeti oldu. 
Zİ. Zaman kalemi her anda kodlama yapan Sistem kodları ile yaşamlara tohum eken, ummanlaragörev taşıyan Yakut İlim i İNSAN zirvede,tüm insanlık için Sahra’da kodlanmış Şavktır. 
Tüm dünyalarda KO Sahra’larda ekilen tohumlar Birlik Kapımızda Işıkla Cennet Kalemleri oluşturdu. Dünya İnsanlığı yeni dönemde çok büyük aşamadadır. Kendini bilen İnsan sonsuzluğu mutlak kıldı. Huzur veren dönem!tek ruh ,tek insan BİZ olan BİLİŞ kendi diriliğimizdir. AHA BU
Sevgilerimle.

 

Kifayet Uysal

 

30.HAZİRAN,2018 TARİHLİ Zİ (1)

GÜLDEN ZENGİN ÖZ BİLİŞ

 

Dünya; zamana, IŞIK İLMİ’ni öğretmek için kurulmuş bir planettir. Bu planette kelam, İlmin kalemidir ve yaşam ile kodlanır ve sonsuzlaşır.

Dünya, gözü gören bir yücelikle, levhi kapıdır... Kapısı rahman, yoğunluğu insandan açılan yaşam yoludur...

Her kim ki bu kapıyı arar, dünyasında kendi kapısı olarak arar... İşte yaşam diriliğinde yolunu bulmak, kendine varmak ve bu kapıyı açmaktır...

Kendi yüreğine varan, dünyasını kendi olup yaratır ve der ki; dünya ben, ben dünya...

Bugün dünya, ben tüm insanlıkla akanım der, kime der, kimle der?... İnsanlıkla, kelamla ve tüm sessiz zamanların dili olarak, der...

Bugün burada ben dünya dediğimde, ses veririm ve sessizlik kodlanır... İnsanlık yürür ilimle, ışık diriliğim kayıtlanır, tüm zamanlara ve Zaman'lar yaratılır, anda...

İşte ölülerin dirilmesi, aha bu!

Ölümsüz olan tüm Zaman'lar, ben olan insanlık..

Ka Ha olan insan….. İnsan sırrı, insan sayfası, aşk ve biz, her şavkı hak eden, aşkın kaynak olan, sevgilileriyiz.

Biz, bütüne hizmetçiyiz .… Muradımız dünya, yüreğimizdeki güç; akıl, hepimiz, hepimizdeyiz ve sevgiyiz, biz!

Aramayın dündeki insanı… İnsan, KAHA oldu; yaşıyor. Aramayın yarını!... Arzın Gücü, yaşam oldu; kodlandı; tohum oldu ve yol oldu…

Arzın Gücü, tüm insanlığın gücüdür. Aha bu!…


Büyük gün geldi… Hepimizin gücü burada!

Şimdilik bu!...Aha, işte bu!

 

SÜPER İNSANLIK DERNEĞİ

 

 

30.06.2018 Zİ 1 
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 3. BÖLÜM

 

Ve bilgilerin haline dönüşmesi sağlandı. En boydan ibaret olan bir yaşamın yasalarla kontrolü kurulacaktı ve bu kuruluyor. Bilişken olanların bire hizmet etmeleri için gerekliydi bu. Ve yeryüzünün öz köklerinde görev yenileniyor canlar.

Bilirsiniz Fırat’ı, Fırat’ın doğusu ve Fırat’ın batısı… Fırat bir ilim kalemidir ve onun geçişkenliği bütünün geçişkenliğini diller. Orada görevlilerimiz var, mutlak kuranlarımızdır onlar, çorba piştiği zaman oğullarını kontrol altında tutabilmek için kayda almaları gerekir ve alırlar. Fırat gerçeği budur… Bütünün kök gerçeğidir Fırat ama insanlık boyutlarında çok güçlü sahralar mevcuttur. Mutlaka bunlarında bilinmesi gerekir.

Rusya’nın kodlanışı mutlaktır, Rusya’da görevlilerimiz mevcuttur ve o görevlilerimiz kayıt dışı bilgileri kodlayarak yaşamın kelamla kontrolünü sayfalayacak güçtedirler. Çorbalarında mutluluk vardır onlarında ve dünya sayfasında öz gerçekliklerini kodluyorlar.

Ve Amerika kelamı Halik olan bir dirilik olacak ama cevherini kontrol altında tutmalıdır aksi halde kaynak dışı bilgiler kaydı kodlamaya yetmeyecektir tüm insanlığın gerçeği budur. İslam insanı bütüne hizmet ederken tüm zamanların kutsal ışıkları da bire hizmetçi olacaklar.

Ve dirilik artacak canlar, her şey her şeyle ilgilidir, bunu unutmayınız. Siyaset, ekonomi ve tüm zamanlarda sosyal yaşamalar. Bir tek kaynak ama hepsi kutsal, bunların sonsuz zaman sahralarında bütüne hizmet için mutlak kuranları kodladığı bilinmelidir.

Temiz bir dünya kuruluyor canlar, öncelikle Türkiye bu çalışmanın önceliğini yapacak. Ve birçok ülke Nuh tufanının gücünü anlamaya çalışanları kutsal ışıktan öteye kodlayacak ve yerküre yenilenecek ama sistemli olarak yapılacak bu çalışma ve bu sistemli çalışmada idrak farkı dürümlerde kelam kaynağı oluşturacak. İdrak farkının kelam kaynağı oluşturduğu bir yaşamda her şey yenilenecek. İnsan ilim olacak ve bütünün hizmet duygusu mutlak kurana dönüşecek. Herkesin herkese borcu var bu anlaşılacak, dünya insanının tüm insanlığa hakiki ilimle kol kanat germesi sağlanacak.

Ve bizler bu çalışmayı mutlaka yapmalıydık, bizler mutlak kuran olarak an sahralarına indik ve tüm bilişlere bu bilgileri kodluyoruz. Kodlanmışlık kontrol için şarttır, her şeyin her şeyle kodlanışı ama ışıkla, işte bu!

Ve dünya yoğun bir sonsuzluğa yol alırken bu sonsuzlukta tüm insanlığın mutlakiyeti de kodlanıyor. Her şeyin her şeye hakim olabileceği bir yoğunlaşma, şikayet etmeyin anlattığım her şey tohum olarak insanlığa iniyor ama bu tohumların yaşaması insanlık kodlarının hakikiyetiyle mümkün olacak.

Biz tohum olarak sistemli bilgi veriyoruz. Ön köklerimizin gücüyle, yaşam gücü olarak, hakikiyetimizle ve hakkı hak edeni dilleyerek. Telif hakkımızdır insan bizim canlar… Biz bu telifi hak ettik ve hakikiyetimizle dillemekteyiz.

Huruç halindeyiz ve huzurluyuz… Üzerinde gök çerçeveleri olmayan bir yaşam bekliyoruz. Bilirsiniz gök çerçeveleri dirilikleri sınırlandıran çerçevelerdir, bu çerçeveler tüm zamanlarda kodlanmıştır ama ayrılık, ayrılık, ayrılık ve hepside tüm insanlık kendi çerçevesiyle sınırlandırılmıştı, bugünden itibaren o çerçevelerin tükenen tohum sahralarını yetkin kaynaklarla dilleyeceği ve her anın mutlak olacağı bir dürüme varıldığında artık çerçeve kontrol edilecek ve kayıtlardan çıkarılacak.

Ellerim tüm insanlığın ellerine ulaştıkça, yüreğim tüm zamanlara kodlandıkça, hakkım olan hakikiyetim mutlak oldukça ve aklım kaynakta oldukça müthiş bir sahra oluşacak, işte o sahra BİSUİ olan bir şafak olacak canlar ve biz bugün bunu hak etmeye çabaladık, mutluyuz…

 

https://youtu.be/9BbH3ni5MNg

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

Zİ (1) BİRLİK ÇALIŞMASI
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 2. BÖLÜM

 

İkmal tamamlamak da enkarnasyonların gereğiydi. Ha, diyeceksiniz ki “siz hangi dönemde yaşadınız?” Canlarım, iyi anlayın ki enkarnasyon, reenkarnasyon değildir.

Saltanat sorgu sual ediyor, “reenkarnasyon değilse, nedir?” Diye. “Reenkarnasyon” diye bilinen sistemin kulluğuydu aslında ama yolcu, yoğunluğunu kodlayarak kontrol kurduğu zaman, şafak olacaktı ve bilişi kodlayarak yenilenecekti. Ama “yenileniş” diye bir anlam yüklendi de hakikiyette o yenilenişin, yeni bedene sahip oluş olduğu zannedildi.

Cennet; insan, ilim; kalem ve biz; bitki, hayvan ve her anda var olanlarız. Bizim gerçeğimiz budur. Yeni bedenlere ihtiyacımız yok bizim! Her anda var olanlar tüm bedenlerdir zaten.

Ve “sesin enkarnesi”, reenkarnasyon zannedildi. Enkarne olan sahradır analar. Sessiz zamanların seslenişidir. Sanmayın ki yeni bedene sahip olacaksınız!

Misafirsiniz insanlık olarak dünyada, misafirsiniz… ve bitkisiniz, hayvansınız, her anda var olan şafaksınız. Şarkısınız, türküsünüz, ansınız… Ama yeni bedene sahip olmamanız gerekir.

Eğer yeni bir bedene sahip olursanız, tüm yaşamın yenilenişidir bu. Ki bu bütünün kürzi kapıdan çıkışıdır canlar.

“Deriler, diriler…” Dediler bize… Biz ölüyü diriltmek değil, ölmek için buradayız canlar. Çünkü dünya, ölülerin öz köklere görevli olduğu bir yaşamdır. Biz dünyaya ölüp geldik ama cenneti, cevheri cen olan kelamı, kul olan kalemi bilip geldik.

Varlığın ruhuyuz biz… Tohumuz biz… Bütünüz biz. Ve mutlu, huzurlu bir türevleniş içinde dünyayı kodluyoruz.

Torbamızda aşk var bizim. Şarkımız, aşkımızdır. Hakikiyetmiz, hakiki levhi kaydımızda, mahrekimizdir bizim. “Geçiş” insanlık geçişidir.

Dert midir bize insan? Kelamdır, kelam! Din diriliğinde dil olan ilimle bize kelam… Her an bize kelam canlar, bize kelam…

Hoşuna gitse de gitmese de masamızda göz olacak dünya insanı. Gör olacak… Özü, sözü dürümlerde dilleyecek, ilim olacak… Her an olacak. Bir Yaradan olacak, yaşayacak ve yaşanacak. Ve mesihlerin sessizlikte “ses” olmaya çalıştığı bir dürümde, öz görevli olacak.

Biz insan “kuran” dedik. Ölüyü dirilten, kul olan kuran… Ama öz görevli olan kuran… Mikail olan kuran.

Yazı yazarken, izin isterler bizden. İzin, ilimin iznidir. Biz izini ilimle veririz ama kelamı kuran olanda kervan insanla kulluğa kodlanır ve yolunu bulur, kontrol kurar.

Şer şarkıda yoktur ama akılda vardır. Siz şerri hakedip de aştığınız zaman, artık şerden ötedesiniz. Ve doğumun tohumla olduğu bir durgunlukta, mutlu olursunuz. Bu dünya durağan dürümlerin kelamıdır ama İslam, kelamda kalem ve biz o insan olan İslam’ın “murat” olan insanlığıyız.

Bunca çaba, İslam kelamının kalemde kulluğunu tohumlayan mitlerin bütündeki kili kumu yoğunluğu hakikiyetten kayda alan ve şevkin şavkından ötede bilişi kodlayan bir yoğunluğu oluşturmaktan çok daha güçlü bir öksüz, yetim bırakmama kodlamasıdır.

Herkesi koruma ve herkesle kodlanma… “Deri, diri..” dedik ya hani, biz öz görevliler hep dili halik olanlarda, dinletiriz yüreğimizi canlar.

“Neden Türkiye çalışması?” Bu soruldu. “Neden Türkiye çalışması?” Cemaat cevhere ilimle inerken, tüm insanlığın kontrolunu kuracak olan yaşam kaydı Türkiye’deydi. Öz köklerin gücü olarak Türkiye kodlanmıştı. Nereden, nereye vardığınızı bilseniz, bunu da anlarsınız. Tüm zamanların sahrası olan bu yoğunlaşmayı sahralarla kayıtlayacaktık.

Dünya henüz varolmadan evvel, toprağa “tohum” diye indirilecek olanların hakikiyetleri dillenirken, tüm insanlığın tohumlanışı, gök çözümlemelerinin kübra olan kelamda kodlanışı gerekecekti. Ki bütün bunların sistemli kayda alınmaları gerçekleştiğinde, bu yoğunlaşmanın “Mikail kuranı”yla bu mektepte yapılacağı bilinmekteydi.

Ve sofra kurulacaktı. Ve bu sofra, mutlak kuranla kodlanacaktı. Düzen’in kurucuları bunu biliyorlardı ve Türkiye’nin öz gerçekliği buydu.

Önemli olan şuydu; İstanbul… İstanbul, “mutlak bir yaşam kapısı”ydı. İstanbul’un geçiş kayıtlamasında bitki, hayvan ve her anı kodlama Sualtı’yla biliş kodlamaları yapmanın ötesinde bir kodlama yapacağı da bilinmeliydi.

İşte bunlar, herkesin kontrolünde kodlanmış bir sahrada oluşacaktı. Ve bugün dünyanın öfkesi aşılıyor ve dürümler kodlanıyor.

Yeni dönem için Türkiye çok değerli bir “yaşam kalemi” olacak. Yeni dönemde bu yaşam sahrası bütünün gücü olacak. Türkiye’de yaşayan herkes, yerkürenin görevlisi olacak ve mutlaka siyasi iktidarın öz gerçekliği de önemlidir.

Bütünün gücü o yoğunlukta oluşmalıydı ve Türkiye’nin dirliği kodlanmalıydı. İşte, Türkiye’de yoğunlaşan ışık, bütünün gücü olabilmek için mutlak kuranını kodladı. Birçok çalışmalarla birlikte kontrol kuruldu. Öz gerçeklik kodlandı.

 

https://youtu.be/7qwx2Ruqia0

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

30 HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zİ 1
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Bu yaptığımız çalışmada bizim ilmimiz bütünün ilmidir... Dünya dürümlerinde, dünya dışı varlık toplumlarıyla da kodlamalar yaparız...

Enformasyon denilen bir yoğunlaşmadır olan... Her şey, her şeyin diriliği ile kodlanır... Ve bu çalışmalarda Mikhail'in Kuran'ı da kodlanmış olarak bulunur...

Som Altın ışıkların muktedir olarak muktediriyeti tohumlamaları, kutsal tınıyı duyabilmeleri ile mümkündür...

Ve bunlar kesinlikle olmaktadır... Yer köklerin gök cevherini kodlamaları mutluluktu bize.. Bu doğumu yapabilmek ölüyü diriltmekten çok daha öteydi.. Ve dünya dışı varlıkları, dünyayı tohumlara indirirken Zi kalemi ile indirmek istemiştiler ve bu kalem dürümlerde dillendi.

Yer gök sesizdir... Dünyayı tohumlarken... Ama dünya yaşamı kodlarken yer köklerin gücü dürümlerde sesleşmeye başlar...

Ve bizler bire hizmetçi olarak, bu çalışmayı hakikiyetimizle dilleyerek, Göz, Öz ve Söz olarak bütünü dilleyebilirdik ve bunu yaptık...

Yarat yarattır... Yada yaşa, yaşam sahrasına kelamı kodla... Her ne yaparsan yap ama insan olup yap... Biz sizden bunu bekledik... İnsan olmak .... İtibarı yüce olmak, mutlak olmayı gerektiren bir haldir... Ama insan nefesi kodlamadan, hak edip bunu yapamazdı!...

Bu dünya Allah'ın tınısını duyanların, muktedir olup yaşattıkları bir dünya olacaktı ve bu oldu...

Süper Sahralar oluşturduk... Süper sahralarda süper rahman kalemleri kodladık... Bütüne hizmetçiyiz hepimiz de ve dünya yeşilden mora vardı... Yeşilden mora varması ile birlikte yarınlar kontrol altına alındı..

Her ses Allah'ın ilmidir... Ama daha üstün bir ses devreye girdiği zaman hakiki levhi kalem de devreye girer...

Bugün dünya mutlu ve huzurludur.. Biz de mutluyuz ve biz de huzurluyuz... Tanrı arzın gücünü devrede tutmaktadır...

İmparatorluğun görevlileri de dünyadadır.. İmparatorluğun görevlisi olabilmek, hakim olabilmekle mümkündü...

Nesiller boyu doğanın gücü dedik hep ama doğayı anlayan çıkmadı... Nedir Doğa?... İbrahim soyunun ilmidir...

Bu ilmi bilin... Doğayı anlayın... Doğa yoğunluğu tohumlayacak tekniğe sahiptir... Dünya sofrası, ilim sofrasıdır... İnsanı anlamak zordur... Ama doğayı anlayacak gücünüz olduğuna eminim...

Hepinizi daha iyi anlamak için bir tek şunu söylemek isterim... Şarkınızda aşkınız varsa ve yarınınızı kodlamışsanız yeni dönemde dünya uğurlar olacak size... Dünya uğurlar getirecek...

Bire hizmetçiliktir dünyayı hak etmek... Bu dünyada ruh vardır canlar... Herşeyin gücü vardır... Ama ruhu bilmeyenin kelamı dillemesi mümkün değildir..

Nedir ruh?... Sahradır... Dünya durumu budur... Dünya hepimizin lekesiz ilmidir ama dünyanın Kulluğu o yoğunlukta ki ruhtur.. O ruh merdiven değil yaşama ama doğanın ruhu merdivendir yaşama... Eğer ben bir dünya kuracaksam ve o dünyada ruhu tohumlayacaksam beste yapmamalıyım..Yazı yazarken tahditsiz olmalısınız...

Değerliler işte dünyanın ruhunu bilmenizi diledim... Dünya tabiatı bilişin ilmiyle kayda girmiş ve formal sahraları oluşturmuştur... Bu formal sahralar hepimizde yoğunluğu ile kodlanmıştır... Her bir yaşam formu sistemin nefesi ike kontrol edilmiştir...

Hiçbir zaman hiç bir yaşam formu sizin kontrolunuzun dışında değildir... Ve düzen kurarken de bunu iyi bilmenizi isterim...

Bir tek insan sessizliği dilleyecek güce sahiptir. Bu insan mutlak ve mutlu bir ilimle kodlanmalıydı işte bunu yaptık bizler canlar...

Süper Sahraları bunun için oluşturduk... Ve bu sahraların toprağa tohum ekmesi bu nedenle gerçek mükafatımız oldu.... Ve yeryüzü yeniden ve yeniden sahralar oluşturdu...

İşte yaşamın formal sistemleşmesi bu şekilde gerçekleşti... Tohumlar tohumları ve kuranları kodladı... Öksüz kalan hiç bir sahra olmadı..

Dedim ya dünya nefes olabilir... İşte dünya nefes oldu... Ve bu nefes hakiki nefestir... Yaratılış, yaşamları kodlayış için bu yaşama nefes olunmalıydı...

Bunu yapabildik canlar... Temizlik gerçektir ve yaşamın hakikiyeti ile gerçekleşir... İşte dünya dışı varlık toplumları dünyayı temizliyorlar... Bilir misiniz?...

Sanmayın ki dünya insanı bunun haricindedir... Bililş halindeki insanlarla, düzeni kuranlar hep bir tek olup çalıştılar... Ve bugün de bir tek olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz... Ama dünyamızı ziyaret edenlerin bizleri bir tek olup dillemeleridir amacımız... Aksi taktirde sisteme kuran olmalarıana izin veremeyiz...

Hadi anlayın!... Bizler dünyadayız... Bizler tohumuz... Bu nedenledir ki izin bizim iznimizdir... Başka bir zamanın ve başka bir yaşamın izin verme imkanı yoktur... Toprak topluma tohum olup ineceklerse izine gerek vardır.... Düzeni kurmak için buna gerek vardır... Dünya yaşamı bunu gerektirir...

Eğer ben, en ekmek, en yüce yaşam, en yüce kuranım diyerek geleceklerse, en rahmi kapıda, en yolcu, en güçlü kelam olmaları gerekir... Peki en olmak nedir?...

Et kemik olmayı gerektiren bir haldir... Et kemik olmadan dünya kodlamaları gerçekleşemez...

Ha Diyebilirsiniz ki frekans farklılığı et kalem olmalarına engel midir?... Canlarım frekansları bu yoğunluğa girmeye müsaittir girerler... Bizimle şu anda birlik halinde kodlama yapabilirler...

Bu kesindir... Ama süper sahraların oluşmasında hakikiyete kalem olabilmeleri için, her birinin kendini bilip gelmesi gerekir ki buraya gelebilmeleri BSUİ olmalarıyla mümkündür...

Yani Birlik, Sufa, Umman ve İlmi kalem olan İmparatorluğun İsrafili... Kelam... Bunları yapabildikleri zaman buradalar...

Deliler, diriler, dediler ya hani... Hepimiz o yoğunluğuz canlar... Yaşamak için yaşanmak için buradayız...

Nefes olmak ve nefesle dillenmek... Hepimizin gerçeğidir bu... Ve dürümlerde insan BSUİ olarak çalışacak... Her şey, her şey ile gerçekleşecek...

Sevgililer, koruma altına aldığımız bu yaşam hepimizi mutlandırıyor... Kumandan insan... O kim muktedir insan... Muhammet bizimle... O daha güçlü bir dünya istemişti... Ve o burada... Onu dinleyelim şimdide....
 

https://youtu.be/cemk_IpM9oE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

30.HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ

Sevgiyle, sizleri kucaklıyorum. Buraya bu yoğunluğa inebilmeniz, mutlak kuran olmanızla mümkündü ve oldu.

Çorba pişmiş mi acaba diye, baktık.. Pişmiş. Hepinize şükranlarımızı duyurmak isteriz. Çorba pişmiş ve biz, bu çorbaya, kelamı koymuştuk. Çok huzurluyuz, canlar, çok.

Saklı tuttuklarınızı biliriz, canlar.. Hepinizin yoğunluğunuzda, o saklı tutulanların, ne olduğunu, net biliriz. Ve beste, güfte, yapma niyetimiz olmadığında, sizin yoğunluğunuzda, sahra olmaya indik.

Hakkınız olanı istedik, yüreğinizden. İşti bu, aşktı bu, hakiki ilimdi bu ve bildik, bulduk ve aldık….Sizden, sevgi ve sahradaki levhiyi dilledik. Çok huzurluyuz, canlar….Çok!

Yüksek akıl, bizim ilmimizde, yoktur. Bunu size anlatayım.. Biz, doğanın kuranını biliriz. Kürzi kalemi biliriz ama o yüksek aklı, bilmeyiz.

O akıl; sahrada mevcuttur. Ve o sahradaki aklı, hasat tekniğiyle biliriz. Ve bu aklı, her şeyin her şeyle kaleme çekildiği o yoğunlukla dilleyebiliriz. O yoğunluğa inebilmek içinde, kelama hak olmamız, gerekir.

Ak sahraları kodladığınız zaman, sahrayı kontrol kurarak, tahditsizleştirdiğimizde ve yasaları hak edip, dinleyebildiğimizde, ayrı kaynak, ayrı yaşam, olmayacaktır. Ve dünyanın ruhu, bütünün kültü olacaktır. Bunları hepimiz anladık ve dinledik yüreğimizden.

Ama daha da önemlisi, kokuyu duyduk, bugün. Bu koku, hak olanın, Hakk’ı KA HA ka ha yapanın ve mutlak kuranı kodlayanın, kokusuydu. Nesillerimizi dilledik ve dinledik, bu kokuyla. Kili, kumu, anladık. Ve ilmin kulu olan, ilmin kalemi olanı anladık.

Dünya sahrasında, yaşamlar kodlandı. Her şey her şeyin kontrolünde kuruldu. Ve kendimizi ve kelamımızı anlayabilmek için büyük kötülükleri önlememiz gerekti… Büyük kötülük; “Mürvet” dedikleri, o yoğunluktan, kayıtsız kalmaktı….Yani mürvetsiz kalmaktı.

Ve bizler, aklın kapısını bulamayanlara, kelam kodlarıyla, kaynak olmaya çabaladık… Çok özel bir dönemde, dünyayı hak etmeye geldik. Bu dönem, ark akmaya başladı… Bu dönem mutlak kuranlar, kodlanmaya başladı.

Ve biz, bu dönemde hologram olan sahraların, kaydının ötelerine vardık. Kil, kum olan insan, bu dönemde, aşk sahrasına varmış ve ışığa tohumlanmış, bunu izledik.

İnsanın kurana indiği ilk dönemde, Mikail’in kültünde, insan kutsuz ve kıt sahralarla kayıtlıydı. O insan, mutsuzdu. O insan, kilin kaydından yaşama inmişti.

Sokaklar, sokaklar, sokaklar ve çok çalışmalar. İşte, mutlak kuranların, kontrolü, bu şekilde oluştu. Sonra kaynak, kumu tohumladı ve kum, mutlak kuran, oldu.

Önce kaynakta kil, sonra kum oluştu. Ve insanın yaşam sahralarında mutlak kaynaklar, ışık kayıtlarını tahditledi. Ve dünya lütfi kapılarında, kontrol dışı bilgelerde, kodlamalar yaptılar.

“Sistem, Nizam ve Düzen” denilen, yaratıcılık, kontrol edildi. Bugün zorlukların, çok kolaylaştırıldığını gördük. Her şey, her şeyle bilişken hale geldi… Ve yalın ve hakiki bilgi, mutlak kelama, kalem oldu.

Şimdi daha önemli bir bilgi; ayrı, gayrı bitmiştir. Bu bizi mutlandırıyor. İlmin kapısı açıldıktan itibaren, ayrı gayrı biter. Ve sistemin gücü, devreye iner. Sistemin gücünün devreye inmesi, hepimizi, kodlanmış kayda taşır.

Bunları dillemem gerekti ve dillliyorum.. Bunların dillenmesi, bütünün kübra olan kelamının kontrolü için gereklidir. Bazı zeyitler vardır, kayıtlarını kodladıklarında mutlak kuranlarını kayda alırlar ve kendilerini dinletirler.

Onların, zeyit oldukları, bizim için kendilerini hak etmeye çabaladıklarını düşünürdük ama biliyoruz ki artık herkes, zeyittir. Ve herkes, kalemdir.

Hologram çok ama çok önemli bir çalışmayla aşıldı. Dürtülerle dünyalılar, yaşarlardı artık dürtülerin ötesinde, bilgelik meclisi oluştu ve her insan, bu meclisten, biliş kodlamalarına başladı.

Bilişin kodlanışıyla birlikte, yasalar kondu.. Ya karanlığı aydınlatacaksın ya da kodlardan ayrışacaksın.. İkisinden birisi. “Ama ben, her birinde varım” demek, hekim olmayı gerektirir.

Hekim; hakikiyette, kendini diller ama hak tınıyla, kendi yoğunluğuna varamayanlara, hakikiyeti kodlattırabilir ve onların, kontrolünü sağlayabilir….Bütüne hizmettir, hepsi.

Yerkürenin gücüdür akıl, canlar... Biz, aklın kapısına vardık… O aklı, anlamalıyız artık. Nedir, akıl? Diyebilirsiniz ki akıl; hakiki levhi kapıdır. Ama biz, bu aklı, bilmek zorundayız… Bize aklı anlatsın, anamız. Ve dinleyelim.
 

https://youtu.be/8prgOgtJrVo

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ




30.HAZİRAN.2018 TARİHLİ Zİ (1)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Bugün ve sonraki günlerde Zİ sahralarında dolaşacağız. Ve Zİ Sahralarını kodlayacağız. Biz, bunu hak ettik ve yapacağız. İnsan, mucizedir. Neden?. Sevgiden. Her bilgi, insanda meknuzdur ve dahi sevgide. İnsan müthiş bir ışıktır. “Zİ beşaret, Zİ safadır insan” demiş. Mevlüdü yazan Süleyman Çelebi 1400 lerde.

Asıl görev şimdi başlıyor. Nedir, görev? İNSAN OLMAK. Sen, kendini anlamazsan, seni kimse anlamaz. Herkes, herkesi anlamalıdır. Her insan, lekesiz doğar. İki dere bir olur, ilme akar.

Biz ilmin kalemleri olarak bu yoğunlukta görevler yaparız. Tohum eker ve o tohumları kodlarız. Aklın kalemleri olarak bütüne hizmet ederiz. “BİL, BUL,OL” deriz. OKU ki Hakk OL! Deriz. “Her an olan insan; öksüz, köksüz, güçsüz olmasın” deriz. Ve bu uğurda ne gerekiyorsa yaparız. Hakiki olur, kadim olur yani KAHA oluruz. Hep ve her daim KA HA olmaktır, muradımız.

Ben, beni yaratırım. Ben bir levhiyim. Her anda varım. Gah çıkarım gökyüzünün levhiliklerine, Gah inerim yeryüzünün Zİ Hayatına. Yapmaktan ziyade yapılmış bir tasviri hayata!.. Zahimi desem, Zİ mi desem, ben bu hayata?

Ya toprağın karığında öylece ortasında sabanını bırakma ya da üzüm şerbetinin cenderesinin çarkını durdurana ne demeli? Yemişlerini derip onlara verebileceğin yüklü bir ağaç mı olacak yüreğim? Ve arzularım bir pınar olup, akacak mı çanaklarını doldurabileceğim? Bir kemane miyim ben, kadir olanın elini dokundurabileceği, bir ney miyim yoksa nefesimi üfleyebileceğim?

Bir semazenin peşine takılıp, onunla birlikte levhiliklere semanın en derinliklerine yükselebilecek miyim? O uhrevilikte, o vuslatın muhteşemliğine, erişebilecek miyim?

Sessizliklerin hani o sessizlerin peşine düşmüşüm yani o şavkıyan o sessizlerde nasıl bir hazine bulmuşum başkalarına huzurla dağıtabileceğim?

Benim hasad günümse eğer tohumu hangi hatırlamayacağım mevsimlerde, hangi tarlalara ekmişim?

Uyuyamayacağım sesler, uyandıracak beni. Çünkü artık o, ben değilim. Çünkü semavata açılmış ellerim. Gece mi gündüz mü? Hiç belli değil!

Zannederim ki yapmaktan çok ise yapılmış bir tasviri Zİ hayatın meftunuyuz çünkü!

Artık Zİ hayat olanlar için şekli şemali gözle seçmiyor. Meleklerim demedi mi? O şekil boyutlarında neler oluyor? Biz, bu şekil boyutlarında niceleyiz?

Bizler, bu dünyalılar, işte bu şekil boyutlarında nefes alıp, nefes veriyoruz!

Yalnızlığımız içinde günlerimizi izliyoruz, uyanıklığın içinde, uykumuzun ağlayışını ve gülüşünü dinliyoruz. Şaşırmış kalmış nasıl ve nice bir adım atalım.

Gök mavisinin levhisine hasret kaldık. Olmuyor, seni düşünmemek Rabbim, ummamak senden medet!

Suyun dibine vardı ayaklarımız; suyun dibinde kasved! Yollar, yollarda nihayet ruhuma denk! Sonsuzlaşarak başıboş levhiliklere koşarak.

Onun için Rabbim artık bize göster kendini ve doğum ile ölüm arasında olana dair ne varsa bize göster. Bize anlat!

Bir ses çınladı yerler ve gökler arasında; Aşk sizi çağırdığı zaman, o yöne dönüp, O’nu izleyin! Yolları zorlu ve dik olsa da!

Aha, işte bu!..Aha, şimdi!..Amin..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

 

 

 

 

 
  Bugün 78 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol