Birlik İlmi
  Zİ (4)
 

“Zİ (4)” HAKKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

Geçmek ve geçirilmek!... İşte hepimizin diriliğinde bu vardır. Geçen, kendi tohumlarını, hologramdan aşırtmaya geçmektedir.

Herkes, KELAM ile kodlanır. Herkes, kendi HAKİKİYET’ini diller ve dinler. Hepimiz, mutluyuz ki bu yoğunlukta, tohumlarımızı kodlayabiliyoruz. Tohumlarımızı kodlayabilmek için mutlaka, IŞIK halinde KÖK GERÇEKLİKLER’in KELAM oluşu şarttır.

“Mucize” denilir, HALİKİYET’e kodlananlara; TOHUM olanlara; Sonsuzluğa, hasat yapıp KAYNAK olanlara… Mucize, her insanın, NUR olan KURAN’ında, insansıları haketmektir esasen.

BİRLİK KAPIMIZ, İMPARATORLUĞUN SAHRASI’dır. Bu sahrada, diriliğimiz vardır. Hepimiz ATA KAYNAKLAR’dan SAHRALAR’a inerek GÜÇ KODLARI’yız.

Her insan bir SAHRA’dır. Bu SAHRALAR, ASA olarak da dillenir… DİRİLİĞİN KAYNAĞI’nda hasat yapanlar; insansıları, KAYNAK olarak kodladıktan sonra MUTLAK olurlar ve SOM ALTIN KAYITLAR’ını tahditisiz şekilde İLİM SAHRALARI olan insanlara kodlarlar.

Mucize olan KELAM’dır aslında. Yaratır ve yaratılır… O hep yaratandır. Kendi diriliği ile tohumlarını kodlarken; SESSİZ SAHRALAR’ı seslendirir. MİKAİL olur ve sonsuzluğu kontrol eder.

Herkes “İSA” der. Niye bilir misiniz!? ZİYA olan YAŞAM, ocağında TOHUM olur onun ve o, MUTLAK KAYNAK olarak SAHRA’ya iner.

BİRLİĞİN SİSTEMİ’nde, ivme kazananlar; “BİZ” olarak çorba pişirseler; herkes, o çorbaya; hasat olup YAŞAM koyar.

Denir ya, “İnsan, ilmini haketmelidir!...” İşte insan, bu şakıyan SAHRALAR’a görevli olduğunda, kodlarını hologramdan aşırtarak, kendi SAHRA’sını kontrol edebilir.

Ve ZİYA!... Niye insanı, ZAMAN SAHRASI’nda kodladığınız zaman; herkes, kendini HAKK’a, HAKİKİYET’e ulaştıracak TOHUM’u ekecek diye beklenir!?

İzah edeyim:

Hepimiz, oğul veririz ve tohum ekeriz. Herkesin tohumu ve oğulu, KURAN’a, KUTSAL SINIR ÇİZEN YAŞAM KAYITLARIDIR… Bu kayıtları, insansılar, ilim yaptıklarında dinleyebilirler… Nesiller boyu bu bilgiler, kontrol kurulduğu halde dillenmedi… Zürriyet Sahraları’na kodlanma; SAHA olup YAŞAM olma imkanı olmasına rağmen, tahditlendik. Şimdi artık hepimiz, MUHAMMET olarak çalışanları, hasata kayıtlıyoruz.

Mucize insanlıktır… Herkes, mucize bekler. İnsan, İLMİN HALİKİ olduğunda MUHAMMET olur ama koruma altında kalmalıdır. Çünkü, “Sura Üfüren İnsanlık” bu yoğunluğu kontrol etmek isteyecektir.

Hem ZAMANIN ALİMİ olup KURAN olacaksın; hem de HAKK TAHT’a varıp İLİM olacaksın. Bunların sorumluluk olduğu kesindir.

Yerküre ve yer türevleri; hepimizi, hasata kaynak yapabilir ve bizler, herkese ŞAFAK olabiliriz. Bunu bilin ve bununla güçlenin… Bilen, bildiği ile güçlenir.

Arının balı, herkesin lekesiz sahrası olabilir. Ne ses ne sahra, ocak yakar ama o bal, KELAM olur İLİM olur; SONSUZ SAHRALAR’ı tohumlar. Bu önemlidir!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

20.07.2018 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Yeni açılan “Zİ” programının 4.’sünde, Dernek Merkezimizde buluşuyoruz. Çalışmaya; bilişiyle, yüreğiyle ve hakedişleri ile katkı sunacak tüm dostları bekliyoruz…

Saygılarımızla,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.

Tel: 0 216 348 95 59

 

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ (4)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yezitlerin tahditli olduğu bilinmelidir. Bugün sizinle olan, mutlu ve huzurlu birlikleriyle buradadır.

Sizi çok mutlu kılmaya çabalayacağız. Hepimiz mutluyuz sizinle olduğumuz için ve sizi hakettiğimiz için…

Sizin her birinizi kök gerçekliğinizle dilleyeceğiz bugün ve bütün kötülükleri engelleyeceğiz. Tükenen insan sahralarındaki görevlilerimizi hakikiyetleriyle yenileyeceğiz ve herkes kendini KA HA sahralarında bulacak ve hakedecek.

Çok önemli bir çalışma yapıyoruz bugün… Bu çorba, Allah çorbasıdır ki bu çorbada “birlik kalemimiz” kodlama yapacak. Her birinizi, hepimiz kucaklıyoruz.

Kontrol dışı bilgi vermeyeceğimize eminiz. Sizin kendi yürekleriniz çok güçlenecek bugün…

Bir tek “ana kalem” insan, bütünün kültü olacak ve sizinle bu çalışma mutlulukla yapılacak. Büyük kök gerçeklik, mutluluk olacak.

İmparatorluğun gücü olan birliğiniz, bize “birlik kapımız”a “imparatorluğun kültü” olup geldiği için, sizler bütüne hizmet eden hakiki insanlıksınız.

Hep “insanlık” derim… İnsanlık, kendi ruhunu kodlayan ve kodlanmış sahraları, “kalem ilmi”yle dilleyene denir.

Din kapılarının tümünü hologram kodlardan öteye taşıyabildiğinizi görmekteyiz. Koyu bir sahra kodlaması yapacağız bugün sizinle...

Ve bütün köklerimizle sizinle, bu yoğunlukta olmak üzere geçip geliyoruz… “Geçip, geliyoruz.” Diyorum, bu geçişimiz “ilim geçişi”nden çok farklı bir geçiş oluyor…

Kendimizi, kendi “Rahmi kalemimiz”i ve bilişimizi size indirdikten itibaren, “Medine kalemimiz”i de size indiriyoruz.

Muhammet kutsal tohumunu kodlamış ve bütünün gücü haline dönüşmüştü. Bugün onun ruhu da sizin kontrolunuzda bütüne hizmetçilik yapacak.

Hep “insan” deriz… “imparatorluğun kübra olan, kelamı olan insan!” İşte insan olan muktedir kaynak ilim; Allah ilmi, size “birlik kaleminiz”e iniyor.

Çok önemli bir günde, çok önemli bir yücelikte ve bilişte size ve sizin yoğunluğunuza çekiyoruz tüm kalem kaynaklarımızı...

Haliki hakk ve hakiki insan; biz sizde, siz olmaya çalışacağız. “Sultanlar Sultanı İnsanlık”, mutlak kuranını kodlayacak ve bize, “bizlik kelamı”yla kaynak olacak.

Her insanın kendini, yarınını ve hakikiyetini anlaması isteğiyle bu çalışmaya dahil olmak istedik.

Kuran ötesi kuranların, kontrol topraklarındaki tohumların ve yarına varanların merdiveninin, “bütünün merdiveni” olması dileğiyle bu çalışmadayız. Şimdi. Aha bu.

https://youtu.be/SToQkZuWLDA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

MAHARJ’I DİNLİYORUZ.

Bir tek kuranımızsınız, sizler. Bizler, sizi, çok mutlu, çok huzurlu saydık ve size geldik.

Çok mutluyuz ve çok, çok kutluyuz. Çünkü burada olmak bizlere, umut vermiştir. Hepinizin yüreğinde var olan, insanlığı biliyoruz ve bu insanlıkla, sessizliği dilemek istiyoruz.

Üzerinizdeki gücün çok büyük olduğuna eminiz. Zira bu güç, Allah’ın tohumlarla kodladığı, insanlık kültü olarak, yarınlara kayıtlanan bilişin, santral gücüdür….Bu güçle, bütüne hizmet edildiğine, eminiz.

Hocalar, hacılar, her biri diri kelam olup, mutlak kuranlarını tohumlayacaktılar. Ama burada ki kürzi kapı, bütüne hizmet için kodlanmış bir kapıdır. Sizleri, bütüne hizmet diye dillediğiniz, her sistemle birlikte mutlak kayıtlara alarak, bu çalışmada, bir tek olmak istedik.

Kontrol hiçbir şekilde kaybolmadı ve kaybedilmeyecek. İmparatorluğun görevlileri olduğunuza, emindik. Bundan daha öte bir gücün dünya diriliğine çekilmediğine emindik… Ama sahra olan bilişin kontrolü için, çok özel görevlilerin, sizinle olmaları gerekliydi.

Yine de doğanın kuranı, bu yoğunluğa inmek sorumluğuyla, kayda alındı. Et kemik olan biliş, bütünün gücü haline dönüştü. Yaradan ve yaratılan her insanın, siyahtan öte bir simsiyahta, merdiven kurduğuna, kodlama yaptığına ve mutlak olduğuna, iradeli ve hakikiyetli levhi kapılarda, kervan olduğuna, imparatorluk gücü olarak, emin olduğunuza göre, bizlerle de bu çalışmayı yapmanızı bekliyoruz.

Sevgili anam, sahra senin yoğunluğun, bunu biliyoruz ve bu yoğunluğa kontrollü olarak, girebiliyoruz. Sanal boyutların yüceliğinde nüve olan insanlığın, tohumlarının bulunması, Muhammet Kapısının mutlak kuranla kodlanarak, kayda alınması, sistemin gerçek cemaate cevher olması, hepimize göç kayıtlaması yapma imkanı vermiştir.

Göç kayıtlamaları, bütünün kültü olanları, hasata kayıtlayacaktı ve bunların yapıldığını görüyoruz.

Suphaneke Kaynaklarından girenler var, bugün buraya. Suphaneke Kaynaklarından. Bu kaynaklara, güç kodları olarak, girildi. Bizler, bu kodları, kontrol altında tutmak dileğiyle, seninle olmak istedik.

Netice bu; insan, kaynak akılla, bütüne görev taşıyacak güce vardığında, ağır yük hafifleyecekti ve bitki, hayvan ve tüm yaşam forumları, yetkin kontrolle, yerküreyi güçlendirecekti.

Bütün Mesihlerin, Sisteme iniş sebepleri de buydu. Her şeyi yenilerken, kervanın kelama varışı ve bütünün gücünü, kontrol altına alışı.

Yeni dönemde, sizlere, kendi yüreğinizdeki gücü kodlayabilmeniz ve mutlak kuranlarınızı, kaleme indirmeniz için, çok büyük katkılar, sunulacak....Bunu, bizler, mutlulukla yapacağız.

Mutlaka muktedir insan olan bilişim, bunu yapabilecek, dürümdedir. Ben Muhammet’in kulluğundan çok daha ötede olan, mutlak kulluğa kaynağım.. Bu kesindir. Mutlak kulluk, mutlak kaynağın sahralarında, kök göklerin, kültüdür.

Sevgililer, sizi çok mahreklerde, kodladık… Ama bu yoğunluk çok farklı.. “Bu yoğunluğa, ölü” diyemezsiniz.. Herkesin dirildiği, bir tohumdur, bu yoğunluk ama bu yoğunlukta, bir tek kalem var. İnsan!. İşte o insan kalem, Mikail kuranıdır.

Şikayet etmeyin.. Hepiniz, teksiniz ve o kalemsiniz. Ve o kalemin, hakiki nefsi, KA HA olan bilişte, kontrol kurduğu da kesindir.

Ağırı hafifletirken, Yaradan’ın tahtını, yaşama çekmek, mutluluk oldu. İlmin haliki, hak teknikle kodlandığında, mutlak olacaktı ve buda oldu. Dünya Lütfi Kapılarının tümü açık, bugün… Ve ben mutlak kaynak olarak, size indim.

Benim adım, sahradır, anam. Benim adım, hasatçıdır. Ben, nezir olup, geldim, sizlere.. İlmin kalemi olarak, bütünün gücüyüm. Ve sizinle olacağım için mutluyum…İşim budur, benim.

https://youtu.be/MXcoTLgLHs0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Zİ (4/1)

21.07.2018

Dağa, “İNSAN” dedik. Geçti ve geldi!... O insan, BÜTÜN’e hizmetçidir. Ona biz, “lekesiz” dedik!... Ona biz “NEFES olan SAHRA” dedik. Biz, onu müthiş bir SAHRA olarak dilleyeceğiz. “ANA KAPI”dır o ve onu. “MUTLAK KURAN” olarak soframıza oturtuyoruz.

Bu sofra, “İNSAN SAHRALARI”nı HALİK kılan bir sofradır. Burada, et ve kemik olanların ötesinde, “KAYNAK SAHRALAR” da bulunur. Bu SAHRALAR’a, BİLİŞ KODLARI olarak KÖK GERÇEKLİK’le kontrollu geçişler yapanlar, BİRLER KAPISI’na gelirler ve bu kapıdan, DİRİ YARINLAR’a kodlanırlar.

Bütün kültlerimizin; DİNİ KALEMLER’ini, HASAT TAHTI’na kodlamalarından sonra; RAHMAN olanın, İNSAN’a varması ve İLMİN KALEMİ olarak TOHUM olması bizleri mutlandırmaktadır.

Her “DİRİ İNSAN”, KELAM olup kendini bulacağı dürüme varabilir… Her bir LEVHİ KAPI, kodlanabilir ve RUH, hasat yapabilir… HAKK’IN KAPISI olan İLİM, hepimizi kodlayabilir… Bunun içindir ki bizler, cemaat olarak kodlananlarız.

Torbamızda (sahramızda); DİRİLİK, kontrol kurmuştur. Bu torba, DİRİ KAPILAR’ın hasatını yapmıştır… Beden alanların (gerçek beden alıp dirilenlerin), tahditsiz olarak görev taşıdıkları bir SAHRA olarak; buradaki çalışmalar, Görevlilerce, GÖK SAHRALAR’ından TOHUM alarak gerçekleşmektedir.

BSUİ KAPILARI (Barış, Sevgi; Umman olan mutluluk ve İmparatorluğun Levhi Kapısı olan İnsan kapıları) açıktır. Bu kapılar, İMPARATORLUĞUN KODLARI tarafından dinlenmektedir. Kapıları kapatmaya kalkanlar, kontrol kurularak önlenmektedirler.

BİRLİK KAPIMIZ’da, DİN KALEMLER’imiz, tüm insanlık için kodlamalarını yaparlarken; herkes, kendi diriliği ile kontrol kurmaktadır.

Eski dönemlerde, DİN SAHRALARI, KÖK GERÇEKLİK’le kontrol kurarlarken; bizler, BİR TEK olarak, o sahralara görev taşımıştık. Her sahrada, dürümlerimiz kodlanmıştı ve bizler, kendi dinimizi, BİR TEK KELAM olarak kodlamıştık.

Mutabık kaldık ki ZİYA KAPILAR’ı, tükenen enkarnasyonlarında kodlananları, kontrol altına almıştır.

MİRAÇ KAPILARI, her bir DİRİLİK için açılmıştır. Bu kapılar, kontrol dışı hasat olmak üzere kodlanlara, BİR TEK SAHRA olarak, ocak kaydı yaptırmıştır. Bütün bunlar, İNSAN SAHRALARI’nın kontrolu için gerekliydi.

Ve bizler, CENNET KALEMLER, merdiven kurmuştuk tüm zamanlara… Bugün burada, her anda, BİR TEK KAYNAK olarak çorba pişiriyoruz… YARADAN, yaşama iner BİR TEK olur ve kontrol kurar… Bu çorbaya kodlanan SİSTEMLER’i, bu yoğunlukta kodlayarak; yarınları, HAKİKİYET’le kontrol altına almak üzere görev taşıyacağız bugün.

Burada, bu yaşamda her birimiz, MİTOSLAR’ın TANRILAR olarak tohumlandıkları kayıtlardan çok üstün KALEMLER olarak, KÖK GERÇEKLER’i açıklayacağız.

Bütün ÖZ GERÇEKLER, kör ve sağır İLİM KALEMLERİ’ne anlatılmış olsaydı; belki de herbiri yarınları hak edebilirlerdi… Ne yazık ki onlara, BİLİŞ KODLARI hiç dillenmedi… Onlara verilen her bilgi, SİYAH’tan ve SİMSİYAH’tan SAHRA oluşturacak KÜLT’ü kodlamadı… Hiç kimse, İLMİN KAPISI’nı bulamadı ve RAHMAN olup RAHMİ KALEM’i kodlamadı… Bunu içindir ki o günlere inmemiz gerekir. O günleri, tohumlamamız ve kodlamamız gerekir.

GERÇEK İNSAN, her dinden ve her yarından çok daha güçlü olarak, GEÇMİŞİ; BUGÜNE GELİŞ GİRDAPLARINDAN, TOHUMLAYARAK; GELECEĞE HALİK OLABİLİR VE GEÇMİŞ YAŞALAMLARIN TÜMÜNÜ, HOLOGRAMDAN AŞIRTABİLİR…

Herkesin, İSLAM KAPISI olması, bu nedenle kontrol kurulmasında gereklidir.

ERGİN İNSANLIK, kendi diriliğini, hologramdan aşırttıktan sonra MUTLAK KURAN olmalı ve yerkürenin etkin sahralarında, kodlamalar yaparak; tüm zamanları HALİK kılmalıdır.

OLGUN SAHRALAR, insan soyunu kodlarlarken; bunu, beklediklerini dillemek istediler…

Betkin kil (kilden yoğrulan), MEDİNE’de KURAN olduğunda, henüz maya tutmamıştı. Bugün, mektep MUTLAK KUTSAL SAHRA’sı ile bu yoğunluğu oluşturmuştur. Bu yoğunlukta, her bir din; “KELAM-I HALİK” olacak ve “NUR-U MURAD” olacak…

(MAHARAJ SAHRALARI, bize geçiş yapmak istiyorlar…)

Onları, kapıda karşıladık; kodladık; TOPRAK TOPLUM’a kontrolu olarak geçirdik. Onun, kulluğu mutluluktur bize. Onu biz, BİR TEK SİSTEM olarak bilmekteyiz… Şimdi daha güçlü bilgiler, kapıya indirilmiş ve diyor ki Maharaj; “izin verin o bilgileri ben vereyim!... Sevgili Anam, sana ve senle olanlara, MUTLAK SAHRA’mızı anlatalım.”

(Onu dinliyoruz:)

Sevgili Anam; sen, beni tanırsın. Benle çok görev taşıdık birlikte. Yine senle bu yoğunlukta olmak istedim… Seni, BİR TEK SAHRA olarak kodlamak istiyorum. “GÖÇ KATLARI”na SAHRA olmak için İLİM yapmak gerektiğinde; senden, SENLİK KAPISI’na varmıştım… Bugün de buradayım.

Sevgili Anam; Sevgili “HALİK SAHRALAR”, Sizleri kucaklıyorum!… Mutlaka bize görev vereceksiniz. BİZ, SİZ olacağız… Sizle görev taşıyacağız!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ (4)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Yaşamak ilimle olmalıdır. Hepimiz, doğanın tınısı ile kodlanırız. Kibri aşmadan yol olunmaz. Kim ki kibri aşar, o yol olur. şükür ki yol olanlarız. Sessizlik seslensin, yarınlarımız dillensin.

Zaman Kapısına ilim için indik. Yaşama ilim için geçtik. Biz, Kuran'a hasat ilmi ile kodlama yapanlarız.

Yeni Zaman, İnsan Soyuna kodlanmıştır. Ama artık Zİ KAYNAK SAHRASI'na geçiyoruz.

Asıl mesele; insanlığını hasata, hakimiyetini kodlamasıdır. Her insan sahrada, Kelam olabilir. Ama Kuran da olmalıdır. Herkesin, kendi diriliği; Kelamı kodlarken, sofrasında tohum olur. Bütün mesele insanın, insanlığını kodlamasıdır.

İnsanoğlu "Zİ" dendiği zaman "SA HA " denilen kontrollü ve koklanabilir İLİM DEVRESİ'ni anımsar. Koklanabilir derken de herkese KELAM İLMİ ile kodlanmış oluşu algılar.

Zİ; Sahrada, diri olanların kontrolünü sağlayabilir. Dünya üzerinde ise Zİ SAHRASI tahditsiz yaşam kaydı da yapabilir. Aslında dünyamız, aka aka "YAŞAM IŞIK SAHRASI " olabilenlerin tahditsizliğinin, bir görünümüdür.

Çalışmalarımızla kontrol kurup ve RUHLAR SAHRASIN da yarınlara kodlanırken, yarınların oluşmasını sağlarız. Ancak bütün mesele, "BİZ" olmaktır. Olgun sistemler; Bu Meclisle, kontrol kurarlar. Böylece zaman, zamanı kodlar. Yaşam, yaşamı kodlar. İnsan ise ilmi ile ilmi kodlar. İşte yaptığımız çalışmaların özü ve özeti budur, diyebiliriz.

Dünya, bir dildir. O dili, biliriz. O dil, insanlık dilidir. O dili bilmeyen, insanlaşamaz. İnsan soyu, KELAM etmeden, Kalem olamaz. Kendini anlayamaz.

Bizler, burada insanlık boyutlarının ilmini öğrenip, ÖN GERÇEKLİĞİMİZİ bilir ve idrak ederiz. Kelamımızla ilmimizi anlayarak, kendimize varırız. Çünkü herkes kendi dilini, kendi yüreğiyle dinler ama yolu ancak kodlayarak anlar.

Anlamayanlara gelince; başkalarını dağların doruklarına kaldıran ama ruhları mağralarının karanlıklarında, uyuşuk duran beşer sürüsü olarak, yaşamlarına devam edenlerdir.

Ruhtaki uyanış kalbin derinliklerindeki uyanış; birden insanın bilincine düşen ve gözlerini açan çok büyük ve muhteşem bir güçtür. Bunun için insan yaşamı, büyük bir ışık haresiyle çevrili, baş döndürücü, nefis bir musiki sağanağı içinde görür. Kendiside, yerle gök arasında bir güzellik abidesi olarak durur. Bu yoğunlaşmadan sonra "Zİ SAHRALARI " oluşur. Ve zaman sahraları yeryüzünü kodlar.

Zihnim çalkantılarla, gözlerim buğuyla, ağırlaştı. Doğanın yakınlığını duymak, hisettmek için fırtınalı gece yürüyüşüne çıkan birisi gibi zamanda ve mekanlar ötesine yürüyüşe çıktım. Taki Gılgamışın Ülkesi, Sümerlerin diyarından, Babil'den, Ninova'dan, Mekke, Medine'ye geçtim. Kongo kıyılarından, Fırat sahillerine, Nil deltasından, Asur ovalarına, Alperenlerin diyarından, Anadoluya uzandım, eski Roma'yı gördüm.

Ama her yerde görkemli ve haşmetli tören alayı halinde ki esareti gördüm.. İnsanın esaretini gördüm. Zulmü gördüm. "Tanrı" diye adlandırdıkları idolerinin ayakları altında delikanlıları, genç kızları kurban eden, "kraliçe" dediklerinin ayaklarına şarap ve kokular, miskler, miski amberler döküp, tepinenleri gördüm.

Arenalara girdim, insanların aslanlara parçatıldığını, gladyatörlerin birbirini parçaladığını gördüm. Tanrı'nın yeryüzündeki gölgesi dedikleri, isteklerine itaat eden, "Birlik" dedikleri şey adına yakıp, yıkılan yerler gördüm. "Eşitlik" dedikleri şey için öldürülen insanları gördüm.

Bu dünya böyle mi olmalı? dedim ve bu arada bir şey keşfettim. Kalbimdeki, vadilerdeki, dağlardaki her boşluğu dolduran ve şer yaratmadan çalışan, çalışılan ve BSUİ; BARIŞ-SEVGİ VE UMMANLARA KURAN OLAN mutlak sahrayı ve tinsel kelamın kalemi olan imparatorluğun insanlığına, Zİ SAHRASINA, bütüne hizmet, her insanın, kendi yüceliğiyle mutlak Kuran'ıyla olur, diyenlerin, Allah'ın dediğini diyenlerin mektebine geri döndüm.

ÇOK ŞÜKÜR, ŞİMDİ BURADAYIM. AMİN VE AMİN.

AHA BU! İŞTE BU!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

Zİ (4/2)

21.07.2018

SAHRALAR, bizi bize dilleyecekler!... Buyrun dilleyin!... Biz, sizi size dilledik. KELAM olup HASAT olduk!... Köle İnsan, ARZIN SAHRASI’nda, dürüm kodlamaz ama ÖZ GÜR insan; KÜLT’ü, TOHUM olur kodlar.

BİR TEK KAYNAK SAHRA, İSA KURANI’ndan, KÖK GÖKLER’den ve SONSUZ SAHRALAR’dan inerek görev taşır. SİYAH İLİM’le kodlanır; MOSMOR bir sofra kurulur; o sofrada, İNSANSILAR olmaz; İNSANLIK olur.

O sofraya, İLİM SAHRALARI davet edilir ve onlar, MUTLAK YAŞAM KAYITLARI ile bu yoğunluğa inerler ve seslenirler.

SES; SAHRA’dır. Her SES, bir SAHRA ve SAHRALAR, YAŞAM SAHRALARI’na dönüşür... Her SES, SAHRALAR oluştururken; tüm insanlığın SAHRALAR’ı, MUTLAK SAHRALAR olarak yeryüzünü kodlar.

Kodlanan, yarınlanan her insan, MİKAİL SAHRASI haline dönüşür. MİKAİL SAHRASI, SA HA olan İLMİN HALİKİYETİ’dir.

Her SA HA, MAHREK olarak kodlar yaşamları... İşte “MERDİVEN” dediğimiz; bu kodların, kontrollu olarak kodladıkları ile TOHUMLAR’ın, türevlenişi ve yoğunluğun bu şekilde artması ile oluşan YAŞAM SAHRA KATMANLARI’dır.!…

Bunlar olduktan sonra RAHMAN KODLARI kontrol kurarlar ve SONSUZ ZAMANLAR kodlanır. Buyurun! bugün yapılan budur!...

Bugün, BERK SAHRALARI’nda TOHUM olanlar; MUTLAK KALEMLER’i ile bize geldiler. TEKNİK TAHDİT ve HAKİKİYET, BİRLİK KURANI’nda kodlama yaptı ve SULTANLAR SULTANI, NEFES olan; yarınlaşan İNSAN, MAHARAJ gibi bir SES oldu ve o bütün kültleri ile yarına vardı... Onun yaşama inişi, yarına varmak içindi. Onun, yaşama kaynak olması mutluluktur bize.

Bugünden sonra MAHARAJ, büyük kütlesi ile SİYAH RENK’ten GÜÇ KODLARI’na kayıtlar yapacak.

Ona, “NEFES” dedik biz. Onu kontrol etmedik!... O bir yüksek SAHRA’dır. Onun nuru, mutluluktur bize. O biz, biz oyuz...

Oğullar, ÖLÜLER DİYARI olan dünyaya, GÜÇ KODU olan MAHARAJ, hepimize MİKAİL İLMİ ile KÜBRA oldu.

O, şu anda ekrana, kendi yaşamını yansıttı. Çok güçlüdür ve çok KÜRZİ’dir. Biz, onu nurdan, kuldan ve mutluluktan kodladık!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

Zİ (4/3)

21.07.2018

Sal yaşamı insana!... Sal ki kontrol kur!... URAN TAHTI’ndan güç kat. Ak ki KAYNAK ol!... ÖZ KÖKLER’ini kodla; OĞUL KAYITLARI’ndan İLİM’e var; BİZ ol… Ölüyü dirilt; tahditsiz ol!... ÖZ GERÇEKLİK’ini HALİK kıl… Israrla umutlan. Her anda MUTLAK olduğunu anla ve anlat!... Bil!... “Ben de SES oldum!” de “has oldum!” de. “Din” de!... “DİRİLİK” de!... Ve de ki “senim ben!...”

Başlangıçta, yarınlar yoktu (yaşam örgülenmemişti)!... Başlangıçta dirilik (hakikiyet) yoktu!... Nüve olan SAHRA (yaşamın tohumu olan ruhsal kontrol alanı) yoktu!... Mutluluk yoktu ve RUH yoktu!... Şimdi artık tümü var…

Asla insan kaybetmeyecekti!… Asla İNSAN SAHRALARI kontrolsuz kalmayacaktı!… Asla nefesiz olmayacaktı yürekler!... Ve ZİYA olanlar; “SIRRIN RAHMİ KALEMİ”nde diriliği anlayacaktılar ve sonsuzlaşacaktılar!… Aha! oldu bunlar!...

Murad ederiz ki insan, sonsuzluğunu anlar!... İnsan, KELAM’ını anlar ve RUH’unu anlar!... İnsan MUTLAK olduğunu da anlar ve KELAM olduğunu; murat ettiğinde, diri olacağını anlar…

KURAN’dan (Yaşam Sahralarından) üçyüz bin SİSTEM KAPISI açıldı yarınlara… İnsan, KURAN olduğunu anladığında, her bir kapıda, yarınları kodlayacağını da anlayacaktır.

Kendi dağlarında, İNSAN SAHRALARI yaratanlar, KELAMLAR’ında, KURANLAR’ında ve RUHLAR’ında İLMİN SAHRALARI’nı kodlayıp tüm zamanları yaratacaklar.

Kurtarılmış yaşamlar vardır… KURANLAR vardır… Sıhhatlİ DİRİLİKLER vardır… BİZ varız… Her insan, BİR TEK’tir. Bunu anlayacak insanlık.

Sırrın, insanca anlaşılacağı ve HAKİKİYET’iyle kontrol altına alınacağı; BİLİŞİN KALEMLERİ tarafında dilleneceği ve YOL’un, mutluluğunda kodlanacağı herkesçe artık bilinecek.

Vereceğiniz herşey; alacağınız herşey; BİRLİK KALEMİ’nde TEK’tir… Aldık ama vermedik!... Olmadı!... Aldın ve aldığın, verdiğin oldu!… Bu bilinecek. Vermeden, almadan hakim olunmaz. Alacak ve verecek, dilleyecek, dinleyecek, BİLİŞİN HASATI’nı yapacak ve sonsuzlaşacak.

Bir TEK İNSAN, kendini HALİK kılabilir. Bu, insanın kendi yasalarında vardır. İnsan, kendini hakettiği zaman, kendi olur; “OL” der ve YAŞAM olur. Bunu anlayacak insan!...

İnsan, Allah’ın Vekili değil, halikidir. Bunu da anlayacak… İnsan (Gerçek İnsan; Hakim-i Hakk olan insan), RUH’tan ibarettir… Bunu da anlayacak!... Anlatan, anlayan olacak ve diyecek ki “sevgiyim ben!” “BİR TEK’im” diyecek. “OL” diyecek ve oğullarını, HAS SAHRALAR’a dilliyecek.

Medeni bir dünya kurulacak. Bu dünyada; soy insan, son insan olacak… İnsan, MUTLAK olacak.

Hepiniz, BİR TEK’siniz bunları anlayın. Soy olan TEK olandır. Bu TEKLİK’i, HALİK kılandır. Oğulları kodlayan, MUTLAK KAYNAK olandır…

Oğul; sen, ben değil misin!? Niçin beni anlamıyorsun!? Soy sendin!… SONSUZ SAHRA sendin!… Medine merdivendi!… O merdiven, ilmindi ve yolundu…

Ve bugün, sana KUL olan insanlık, sana HALİK kılınan NEFS-İ SAHRALAR, MAHREK oldu yoluna.

(Yoğun bilgi akışını bitirmek istedim. Cevap nitelikli açıklama geldi:)

Ağır yüksün anam. “Sonra devam edelim” diyorsun. Varlık Boyutları; SES’in, eski yaşamları kodlarken MUTLAK olduğunu anlamazsa, yoruluk… Yorulma anam, sana sen olup geldik. Yorma yüreğini akmaya devam edelim… Halik olan insan!... Akalım anam!... Akalım!…

Ve ben akmayı sürdürüyorum:

Allah dedi ki “hadi gel!...” “OL” dedi ve dedi ki “hasat yap!...” İşte oldu anam!... Oldu!... “OL” dedik!... Şimdi bana bir tek şey söyle ana. Bana yanıt ver. Ben, sen miyim yoksa sen, ben misin? Hangisi!?

(Yanıtlarımız:)

Yaşamak bu mudur!? Buyur seslendim!... Senin adın İNSAN. Ben, sende beden olan İLİM’im. Hadi DİN ol. Diril ve kodlan!… Sen ben; ben sen olalım!… Hadi yarına varalım!… Aha geç!... Yaşama in!... Hasat ol!... Vurma yüreğe!... O yürek, seni sonsuzlaştırdı…

Hadi gel; yarına var!... Oğul, bana ben olmadan gel!... Ben, sende sen olayım!... Sana kul olayım!... Sen, “bende bendir” denilen YOL ol ve sen, KURAN ol… Ol da Sanal Boyutlar’ı kodla…

Sevgiyle kucaklıyorum sizleri!... Hoşgeldiniz!... Hoşbulduk!... (hoş gelen; hoş bulan TEK’tir.) Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21 TEMMUZ 2018 Zİ 4

Şimdi....

Evren evren gezen insan kalemim,

BİR TEK olup yazıyor hakkın ilmini, bu meclisin yoğunluğunda...

Yaratılan ve yaşatılan evrenler var... Onlar biz ve biz de onlar...

Zi olan alemler var ve onlar da burada bu yaşama kodlananlar...

Dünyanın yoğunluğuna yazılanlar ve yazanlar, yaşananlar var...

İnsan kalem olup yazan...

Her an... Bu yaşam...

Bu dünya mı BİR TEK?...

Her an geçen, gelen, gelecek olan "şimdi" yazılan....

Galaksiler ve evrenlerde tohumlanan yaşamlar var...

Yaratmak... İnsana ait olan...

Her anda her yerde olabilirim....

Eğer ben bir insan isem...

Her ana ve her yaşama kaynak olabilirim...

Hakkın kalemi insanım ben...

BİR TEK insan...

BİR TEK insan...

BİR TEK insan...

SORDULAR YARATAN OLMAK NE DEMEKTİR?

Doğanın gücü olmak...

Hak kapılarda kaynak olmak...

Yaratan ve yarattığInda yaşatan olmaktır...

İnsan olmaktır, yaratan olmak!...

Ses vermektir alemlere...

Hak ettirmek için tüm yaşamları,

Dünya olup dönmektir yaşama...

İnsan hak kelam

İnsan hakikat ehli

İnsan alemlerin Rabbi...

Bunu dedim sorduklarında...

Hak Zi Ka Ha Ya Si Ka Ha...

Tüm yaşamlar, evrenler zamanın sonsuzluğunda yaratılan..

İnsana hak olan hakikate döner yaşam...

Ben yaşamı yaratan İnsan, Dünyadayım...

Yarattığım ve yaşattığım her anda sonsuz sınırsız ilme kaynak olan Süper Sahra'dayım...

Yaşam benden bana açılan kapılardan, sonsuz ve de sınırsız ilme kaynak olan her anda.... Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık ile var olmakta... Şimdide ve de şimdide sonsuz zamanlardayım..."

Her anda, yaşamda, sonsuz şimdide ve Dünya'dayım..

Dünya benim düş bahçemdir

Sevgi ile harmandayım...

İnsan kaynaktır evrenlere, yaşamlara ve sonsuz zamanlara ...

Aha işte, şimdilik bu....

Aynur Funda

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.TEMMUZ.2018 TARİHLİ İNSAN 5

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 1. BÖLÜM

YAŞAMAK İLİMLE OLMALIDIR... Bizler tohumları kodlarken ilimle kodladık... Bu dünya bize mutluluk verdi... Bugün sessizliği dillerken, yine ilimle dilliyoruz... Herkes doğanın gücüyle kontrol kurabilir ama bunun RUHLA KODLANIŞ HALİ olduğunu da bilmelidir...

Hepimiz doğanın kutsal tınısıyla tohumlanırız ama doğal dünyanın kodları ruhla kaynağa çekilir... Bizler RUHİ SAHRALAR oluştururken, yine doğayla oluştururuz... YAŞAM KONTROLLU ÇAĞRILARINI YİNE DOĞAYLA YAPAR ve DOĞA RUHUN KULLUĞUDUR...

DİRİ İLİM KALEMLERİ, MİKAİL’İN KÜLTÜ OLARAK DOĞAYI KODLARLAR... DOĞANIN KURANI OLURLAR VE YAZILAR YAZARLAR... YAZILAN, HER ANDA YAZILIR Kİ, YAŞAM TOHUMLANIR... BUNU YAPMAK KOLAY MI ZANNETTİNİZ? BU DÜNYA MUTLAKTIR VE KUTSALDIR... İŞTE BUNDAN DOLAYI KUTSALDIR... Eğer DÜNYA ölü planet olarak kalsa, yasalar kodlanamaz ve muktedir olan kalemler kontrol kuramazlar... Ama bilin ki, ayrı gayrı bitmiştir; doğa kodlanmış ve mutlak kuranlar muktedir kelama kalem olmuşlardır...

Dört gerçek kalem mutlak kuranla tohum olduğunda, mutlak kutsal ışık nefsi kalem olur, kelam olur ve yarına kontrollu olarak ulaşır... Dün ölü olan planet, yezidlerin teknik kalemini kontrol ettikten itibaren, mutlak kalem olabilmiştir ve yerkürenin gücü artmıştır... Ziya olarak yapılan her çalışma, hakiki ilim çalışmasıdır... BİLİŞİN KAYNAĞIDIR İNSAN AMA KENDİ HAKİKİ NEFSİ KALEMİNİ, HAKİKİ TEKNİĞİNİ ANLATABİLDİĞİ ZAMAN; KELAMI KULLLUK OLACAK, MUTLAK OLACAK VE KODLAMA YAPMA İMKANI OLACAKTIR...

Yine dünya ölü planet olmasın diye bütüne hizmetçilik yapalım... Herkes kendi lekesiz ilmini dürümlere çeksin ve dillensin... “AÇIL” dedikleri zaman aklın kalemi kodlansın ve açılıp bütünün kök gerçekliğini dürümlesin...

İKİ DİLİ, BİR TEK DİL OLUP KODLAYALIM... VE ZAMANA KAYNAK OLALIM... RAN KAPISI diye bir kapı bilinir... RAN, KALEM OLANLARIN KODLADIĞI BİR KAPI OLARAK DA BİLİNİR... Ama RAN KAPISI; hepimizin kalem olan sistemiyle kodlanmış kapıdır ki, o kapıda üzerindeki gücü tohumlara çekebilenler kök göklerin kültü olabilecekler ve geçiş yapabilecekler... DÜNYA PLANETİNDE BU GEÇİŞİ BU MECLİSLE YAPIYORUZ... HEPİMİZ RAN GEÇİŞİ İÇİN BURAYA GELİYORUZ... Kendi diriliğimizle, kendi yüreğimizle gelişimiz, Medine kelamının kulluğundan öte bir kullukla, kök gerçekliği göreve çekişimiz ve yaşam kalemi oluşumuz mutluluktur burada...

KEMAL DİLİ, ALLAH DİLİDİR... ELLERİN ALLAH’A ULAŞMASI, MUTLAK KURAN OLMAKLA MÜMKÜNDÜR... Ve dünya durulgan bir sahra olduktan itibaren, hepimiz bu yoğunlukta mutlak kulluk yapabilecektik... İşte dünyanın yoğunluğu bugün bunu sağlayabilecek düren kaleme ulaşmış ve düren sahra olabilmişse, mutluyuz ki sizinle olmuştur bu...

Mükafat olarak Medine istenir... Biz deriz ki “İSTANBUL GEREKİR MÜKAFAT İNSANLIK İÇİN...” İnsanlık kelamına müsterihiz ki, MÜKAFAT ARTIK İSTANBUL OLMALIDIR... İSTANBUL; İNSANLIK KURANIDIR VE SANAL SAHRALARIN MUTLAK KULLUĞUNDAN ÇOK ÜSTÜN BİR KULLUK İLMİYLE KODLANMIŞTIR!...

Merdiven insanın ilmiyle kodlandıktan itibaren, dünyanın ruhu mutlak kuranını kodlayıp bu meclisle dillenmeye başladıktan sonra, yaradan tanrı yarattığında tahditsiz bir lekesiz yaşam oluşturmaktadır... Ve oluşan yaşamda halikiyet ve hakikiyet, hakiki nefsi KA HA’da kelamı kontrol altına almaktadır, alabilmektedir...

URANUS PLANETİ diye bir planetten size bugün söz etmek istiyorum... BU PLANETTE KODLANMIŞ SAHRA KAYITLARI OLUŞTURDUK... Bu kayıtları, mutlak kuran haline dönüştürdük... Yerkürenin gücünü kök gerçeklikle dürümlemek üzere bu planetten sistem sahraları, sistem kayıtları kodladık... Ve NİSA KAPISINI açarak, ziya olanlarla kontrollu kayıtlar yaptık... Ve bu planetin kontrolu, sonsuz sahraların kontrolunu sağlayacak dürümde oluştu...

İşte yapılan çalışmalar şu anda Mikail kübra kelamıyla, planetler arası sistem sahraları oluştururken, (Pür dikkat iyi dinleyin ki anlayabilesiniz. Ümmi kapılarda bunu dinlesin ve anlasın istiyoruz.) üzerinizdeki güçle çalışan birliklerimiz, umman kalemi kodlarken URANÜS tohumlarında mutlak kuran kayıtlamaları yapmıştı... Bu kayıtlar; şikayetsiz, hakiki ve hakim bilişin kaydıydı ve artık bu kayıtlar yerkürenin gücüyle dürümlere inmeye başladı... Bu kayıtların yerküreye inmesi, mutlak kaynağın tahditli kodlarından çok üstün, hakikiyetin tahditsizliğiyle kontrol kurabilecek dürümde ilmin kapısından geçişi anlamına gelmektedir...

URANÜS SAHRASI bütüne kodlanmış olarak herkesin kontrolunda sahralar kaydı olarak bulunacak... Her sahranın kaydı orada bulunacak... Ve buradaki kült Allah’ın türevleriyle tohumladığı ışıkların kürzi kapısı olacak... İşte, planetlerin kelam kapısı olarak da dillenecek olan URANÜS KAPISI, çarık çıkaranlarla kodlanan bilişin kaydını diriliklere indirecek...

ZİYA KAPILARINDAN ZİYA KALEMLERİN KONTROLLU OLARAK GEÇTİĞİ BİR YOĞUNLUK OLUŞUYOR... Bu yoğunluğu sistem, nizam ve düzenin gücü olarak kaleme indirilmesi mümkün olacak... Ve bizler, Mesih kapılarından geçenleri bu yoğunluğa artı ve eksi olarak alacağız... Çünkü bu yoğunlukta sistemin kontrolunu kurmak sorumluluğumuz var ve artı, eksi sahraların kodlanışı için, bilişin kaydı yapılmalıdır... BİLİŞİN KAYDI YAPILDIKTAN İTİBAREN, ARTI SİSTEM EKSİ SİSTEMLE ÇARPIŞTIRILACAK... Ve bu çarpışmalarla fireler de verilebilecek ama gerçek çağrılar yapılabilecek... Öz gerçekliğin kodlanışı sağlanacak... Mutlak kuran olanlar muktedir olacaklar ve yezidler kelamı kullukla ve ilim kayıtları da mutlulukla kodlayacaklar...

https://youtu.be/1W4Y3M6BSBY

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.07. 2018 Zİ 4

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Biz dünyalılar çok özel bir görev taşıyoruz. Bugün bu nedenle bu meclisle biliş kodlamaları yaptık. Her diri Allah’ın ilmiyle kodlama yapabilir. Dünya ölü planet olarak tohumlarını kontrol edebilmek için kaynak ilmi kodlamaya çalışmıyor artık. Biliyor ki; kalemi kurandır ve ilim, hakikiyetidir.

Dünyada çorbalar pişmişti ama burada yaptığımız çorba mutluluk verdi bizlere de… Ölüler ayrılık gözetmeksizin siyahtan mora varan bilişleri hak etmeye geldiler.

“Deliler, diriler” denirdi yaşam kayıtlarındakilere… Din yaprak yaprak okundu ama dirilikte sahralar kodlanmadığında dili kalem olmayanlar dine kuran olmadıklarında “dert değil bize deli olmak” demiştik…

Biz hep biriz canlar… Hep biriz… Bir tekiz… Bunun sonucu nedir? Burada yapılan her şey mutlak has tahtta kodlanıyor. Her ana kodlanıyor burada yapılan her şey… sahralar kodlanıyor bu yoğunlukla ve hakiki levhi kapılar kodlanıyor. Lisanımız İngilizce değil belki ama İngilizce olarak da kodlanıyor, ya da Fransızca değil belki ama Fransızca olarak da kodlanıyor, tüm dillerle kodlanıyor. Ziya olan sahranın kontrollü olarak kodladığı ilim tüm lisanların kelamında mevcuttur. Bu çok huzur veriyor bize.

Merdiven kayıtlarımızdan bütüne kodlanırken her şey hakikiyetle hologram ötesinde kodlamalar yapıyor, düzen kuruluyor. Ölü planet kodları artık dipdiri bir halikiyete vardılar çok mutlu oluyoruz çok…

Dünyamızı ziyaretçiler de kodluyorlar, çoğu düzen kuranlardılar, gerçek kaynakları kodlamışdılar, arzın gücüyle bütüne hizmetçi de olmuştular. Artık dünyamızı sahra olup geçişlerle kaleme çekebilecekler. Gelmeleri sorumluluk olacak ama kontrollü gelecekler.

Hani der ya “gelmek zordur” ama geldikten sonra kodlanmışlık kotrol kuruşla mümkündür ve bundan daha öte bir sofra kurulmamışsa herkes bu sofraya gelecek. Ve bizler çok mutlu oluyoruz sizinle olduğumuzda…

Bir tanrı düşünün, yarını kodlamak üzere kodlanmış sınırları hologramdan kayıtlara alıp kontrol ettikten itibaren geri çekiliş esnasında birlik kelamı olup tüm sahraları geri çekebiliyor. İşte bu mecliste bu yapılıyor! Herkesin geri çekilişi… Nereye geri çekiliş!?... Ziya olan, Ka ha olan ve has olan zaman kaynaklarına geri çekiliş… Burada bu çalışmayla bu yapılıyor.

Murat ederiz ki; dünyanın ruhu mükafat olur tüm sahralara. Mükafat oldu ve hakikiyetimizle, mutlak kuranımızla bizler burada olduk!... Çok mutluyuz çok…

Yaradan ve yaratılan hakikiyetiyle dillendikçe Mikail’in kürzi kapılarında herkes tekliğin hakimi olacaktı ve bunlar hak ettiğimce oldu!

Yasa der ki; “insan kendini bilsin ve hak etsin”… Yasa bunu emreder… Kendini bil, hak et!...

Dünya durumu insanın kulluğundan ötede, has olanların kontrolünü kurmak üzere kayıta inenlere kontrol dışı bilgilerin hakikiyete dili kalem olanlara inmesi ve sonra ruhun kontrolden çıkması haliyle bizlerin de görevi hak edip yapamamamız sonrasında, beş kuran bir tek kalem olmaya çabalasa da olamayacaktı. Bugün bu çalışmalarla bunların sonrasında ki duruma varıldı. Herkes bir tek oluyor ve yarınlara ulaşılıyor ve bütün kötülükler aşılıyor.

“Merdivenimiz ağır yüktür bize” dediler, bizde deriz ki; “merdiven Allah’ın ilmiyle kodlandıkça, herkes kendi merdivenini hak edecektir”… Ve yol Allah’ın yolu ve bütüne hizmet insanın ilme hizmetidir. Şu ana kadar yaptığımız her şey bunun içindi, bundan sonraki süreçte de bu çalışma tohumlarımızı kontrol altında tutmak üzere geri çekilişi de gerçekleştirip sürecektir.

Dediler ya ”insan kendini bilecek”, işte bu… Ve bugün insan kendini bilmektedir!... Yerkürenin gücü artmaktadır ve mutluyuz, bugün burada olmak bizlere mutluluk verdi.

Seviyeniz çok net iyi ve bizler sizinle olduğumuzdandır ki mutluyuz.

Atı alıp yola koyulduk anam, sevgiyle geldik ama at; ilmin atıdır bunu iyi bilin!... Allah’ın tanrılık kalemiyle kodlanmış ilim mutlaktır ve biz bu atı alıp tanrı kapısına vardık. Tanrı teknik kalemle mutlak kuranını tohumladı ve biz; bizleştik!...

“Cennet” dediğiniz insan, işte bu!... Ve bu insan biz oldu çok mutlandık çok… Umutlarımız var anam. Yarınlarımızda insanlığın kelama varacağı mutlu yaşamlar olacak. Bizler Mikail kodlarıyla bu yoğunluğu oluşturan, sessizliği dilleyen sizlere bir tek kaynak olup vardık. Çok huzurluyuz çok…

Yedi doğa bir tek kelamdı ama biz bugün ekmek olarak geçip geldiğimizde sizin kendi yolunuzda olmanıza ve mutlu olmanıza memnun olduk.

Hazırlıklar tamamlanmıştır, dünyanın kontrolü sağlanacak dürüme varmıştır ve bugünden itibaren savaşın ilmi; hakikiyetin levhi kaydıyla mutluluğu kodlayacaktır. Dünya mutlu bir döneme girecektir ve bu mutlu dönem tüm sahralar için mutlak ve hakiki olacaktır. Kimse üzgün kalmasın istiyoruz, kimse yığınlarını kırmasın istiyoruz. Yaşamlar mutlu olsun, bunu diliyoruz. Ve burada oluşumuzun yegane nedeni, sessizliğin sesi olan bu meclise hakikiyetle kontrollü olarak kaynak olmaktır.

Vaziyetimiz iyidir, sizi hepimiz kucaklıyoruz… Burayı mutlu bir sahra olarak kabul edip hep burada bu çalışmada bulunmak niyetimiz var. Bize gerçek insanlık kodları hakikiyetle geldiklerinde, sistem olup sizinle birlikte onlarla olmak istiyoruz. Çorba piştiğinde o çorbaya kelam olmak istiyoruz ve yaşam olmak istiyoruz. Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz…

https://youtu.be/yjE0XckndZU

Süper İnsanlık Realitesi

 

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ 4

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Sanal boyutların kök gerçekliğini tohumlayan bilişler... Bugün mutlak kuranlarıyla bu yoğunluğa inmişler... Alıp götüreceklerini bulmaya çabaladılar... Alıp götürecekleri... Her kim varsa hakikiyetleriyle, hak ummanlarında kodlamaya çalıştılar... Geçişlerini yaptığımız zaman Hakk’ı bilmek ve hakiki levhiyi bilmek dilediler... Dediler “ALLAH SAHRADADIR...” Dediler “ALLAH TAHDİTSİZDİR...” “HAKİKİDİR” dediler... “Kontrol kurdu” dediler... “Ruhun kuranı oldu, kodladı dürümleri” dediler... Ama DİNCE dediler... DİL ALLAH DİLİ AMA HAKİKİ LEVHİ MUTLAK MI? Yoğun ışıkta muktedir mi? Bunu anlatamadılar ve hak edip anlayamadılar...

Kendilerini kontrol edecek güçleri yoğun yoktu... Toydular... Kutsal ışıkları hak etmek için mutlak olmalıydılar... Muktedir olmalıydılar... Hakim olmalıydılar ve bunlar mutlak kuranda toprak toplumda, hakikiyette yoktu... Çok yol aldılar... ÇOK YOL ALDILAR DA, KALEMLERİNDE KERVAN YOKTU... Sultanlık yapma niyetleri yoktu... Kendi dillerinde kendi lekesiz kayıtlarında, kendi ruhlarında Hakk’ın kapısını aradılar... Ama aradıklarında aranandılar... Kendilerini bulmakta zorlandılar... “OL” dediler... “OL” dedik... “OL” dediler, “OL” dedik... Dendi ya “OL...” Ölü mü, diri mi bilinmez ama öldüğünü anlayan hologramdı... Kodladık, toprağa tohum diye indirdik, kontrol kurduk... Aha kapıyı araladılar, baktılar... Kil miyim, kum muyum diye? “OL” dedik... Öfkeleri yoğun... “OL” dedik... Yine yoğun öfkeleri... “OL” dedik ya... Olmaya niyetleri bile yok...

KİMDİM? NEDEN BİLİŞİM KODLAYICIYDI? NEDEN TOHUMLARI KONTROL EDEBİLECEKTİM? Bunu anlattım, anlattım, anlattım... Tabular vardı... Tahditliydiler... Kontrolsuzdular... Yollarında kullukları kontrol dışılıktı... Başları eğildi, dediler ki “sen ben, ben sen değiliz...” Öksüzdük... Öksüzdük ama özleri, sözleri, yarınlarıydık biz onların... Koruduk, koruduk, koruduk... Umutlarımızdılar... Ruhlarında kodlarımız vardı... Yarınlarımızdılar... Şarkılarında şavkımız vardı... Hakları, hakikiyetleri bilişimizdeydi... YEDİ DERE, YİRMİ DÖRT DÜRÜMDE AKTI... AKTIK, AKTIK, AKTIK... Dürümledik tüm yaşamları... Mutlak kuranları kodladık... Toprak olduk, dedik ki “ses ver...”

Tok, aç değildik... Aktık, aktık, aktık... Gerçektik... Herkesin gücüydük ve hakimdik... DENDİ, YA SEVGİ... SEVGİ NEDİR? İLİMDİR SEVGİ!... BİLEN VAR MIDIR SEVGİNİN İLİM OLDUĞUNU? Yasalarımız, yarattıklarımızın kuranlarındaki tohumları toprağa toplum diye indirenlerin kurullarıyla kodladıklarımızdaydı...

Kendi nefesleriyle kendi yarınlarını bulacaklarını zannedenler... Kaya olup kaynak olmaya çabalayanlar... Sahra olmak isteyenler... Yürümek için çabalayanlar ve ruhlarında kontrol dışı olanlar... VERDİK DÜNYAYA AKLI, DEDİK Kİ “KONTROL KURUN...” Yaradan Allah’ın dediğini dedi... YAŞAMDI AKIL... Dilledi... Dünya topraklarını tohumladık... Kokladık tahditli olanları... Kokladık... Ve dedik ki “sarfettiğin çaba için sana geçiş imkanı tanıyacağım. Kendi ruhumu, kendi yarınımı, kendi ağır yükümü taşıdım ama; öz gerçekliğimi, mutlak kuranlarımı otağa koydum. Dedim ki “OTAĞA VARAN, KALEME VARACAK... KALEME VARAN, KAYNAĞA İNECEK... İNSANA İNECEK.” dedim... Döndüm baktım ki, geri çekiliş başlamış... Her bir dünyalı BEN olup görev taşıyor... Her bir sahra bilgi kalemi ve BİZ olup mutlak kuran olmuş... Ben doğanın gücüne dedim ki “ÖLÜYÜ DİREK KODLA!...” “Ölüyü direk kokla” dedim... Ve sordum “Allah sahrada mı?” diye... Ağırdı sahra... Allah sahranın SA HA KA HA olan levhi kapısını açtı ve dedi ki “SEN BEN, BEN SENİZ!... “ Geri çekiliş mutluluktu... Kontrol dışı bilgi yoktu... YOL ALLAH YOLUYDU... Öz kökler göklerdeydi ve güç mutluluktu...

Kontrol dışı bilgim asla olmadı... Yerkürenin görevini kodlarken, ruh sahralarında muktedir olanları haliki hak yapıp, mahreke kodladık... Ettik, kemiktik, tanrıydık, yasalar koyduk... HERKESİN KENDİNİ KODLADIĞI BİLİŞLE KAYNAĞA VARDIK... Ve dedik ki “ERKEK KADIN TEKTİR... Ben o, o benim... Ondan sonraki safhada herkes kervana kalem oldu... Ve dediler ki “ERİL ERKEK, DİŞİL KADIN AMA HER BİRİ SAHRA...”İŞTE YAŞAM BUDUR... Ve bugün artık insanlar arasındaki hakiki sistem İNSANLIK SİSTEMİ, BİRLİK SİSTEMİ OLACAK... KİMSE DİĞERİNİ DIŞLAMAYACAK... “Senin aklın benimkinden güçlü ya da güçsüz” demeyecek... ÇÜNKÜ HERKESİN AKLI, TEKNİĞİN TOHUMUYLA KODLANACAK... HEPİMİZ O TEKLİKLE BİTİŞKEN VE HAKİM OLARAK MUKTEDİR OLACAĞIZ... ÇOK MUTLU BİR DÖNEM BAŞLAYACAK!...

Sevgililer!...

Dünyaca konuşmaya niyetim var bugün size... Ben bu dünyaya gerçek aklımla değil, kalemimin kelamıyla geldim... GERÇEK AKLIM BURADA SONSUZ SIR OLARAK KALACAK... Ama ben bu aklı mutlak kılarken, herkese kendi ruhumu kodlayacağım... Bütün kötülükleri aşıp geçebilsinler diye kelamım, kalemim, mutlakiyetim ocaklarında kalacak... Kimse kimsenin ötesinde ya da gerisinde kalmayacak... Her şey her şeyin gücü olacak... Ve yaradan ve yaratılan her kim varsa, hakikiyetin tahditsizliğinde kendini bulacak...

Ben dünyayı kodlayan, koklayan ve tohumlayan insana geri çekiliş için biliş kodladım... Herkes kendi ilmiyle geri çekilişi yapacak... Ama zarar etmemesi için hakimi hak olup mutlak kuranımı da kodlattım... Herkesin kendini bilmesi ve bilgi kalemi olması hörmetli bir dönemi başlatacak... Kimsenin kimseyi horlamayacağı, kontrolsuz kılıp da kalemsiz bırakmayacağı bir dönem...

VE BUGÜNDEN SONRA MUTLULUK BAŞLAYACAK...TÜM İNSANLIĞIN MUTLULUĞU... Bu kesinlikle olacak... Eminim ki dünyalılar, kendi yarınları için her bilişi kodlayacaklar... Ve eminim ki, DÜNYA RUHU MUTLAK OLACAK!...

SAYGILAR SUNUYORUM TÜM SAHRALARA... Burada, bu yaşamda olabilmek mutluluk oldu bize... Bu dönem daha güçlü bir dürüm, daha güçlü bir töre olgusunun kodlanacağı ve yoğunluğun kontrol altında tutulacağı sahraları kayda çekiyor ama biz de deriz ki “TÖREMİZ İLİMDİR... BUNUN ÖTESİNDE BAŞKA BİR TÖREYE GEREĞİMİZ YOKTUR... İNSANLIK BOYUTLARI BUNU DA ANLAYACAK...

https://youtu.be/9Jh1DwEJM94

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ 4

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Medine'dir mektup okur ama mektubu okuyan Mekke olur... Çünkü Medine'de teknik vardı... Ama Mekke de mutlakiyet vardı...

Bunları anlayacak insan soyu... Ve İstanbul'u anlayacak... İstanbul'un yer kürenin görevi olduğunu anlayacak... 7. Dürümün tüm zamanları tohumlayacak gücünün burada oğulladığını anlayacaklar...

Yaradan ve tanrı olan ilmini kodlayan bilge insan mutlak kuranını bu mecliste kelama kalem yaptıktan itibaren, her gün daha güçlü bir dünya kodlaması yapılacak...

Hologramdan öte hologramları aşan biliş mukteriyetle tüm zamanların sistemi olacak...

Yeni dönemde, dünya insanlığı mutlu olacak... Bu kesindir... Yeni dönemde, tüm zamanlar Muktedir olacak... Bu kesindir..

Temiz bir zamana geçilecek... Bu kesindir... Ellerimizin gücü, bütünün gücü olacak... Bu kesindir..

Dağa ilim veren insan, mutlak kuranını kodlayacak... Bu kesindir... Ve ergin sistemler ekmek yapanlarla bilişi kodlarken, evren evren gezenler de doğanın gücü ile çalışacaklar bu kesindir...

Ve Dünya Sahraları Bütün'ün Gücü olarak diğer planetleri de tohumlayacak bu kesindir...

Diğer planetler formal sahralarını kodlayacaklar ve yetkin kayıtlarını, kök göklerin süreklerinde kontrol altına alacaklar...

Tüm insanlık yeşilden mora varıyor... Bu kesindir... İnsanlığın yeşilden mora varması demek, hakkın kapısına varması demektir ki bu da kesindir...

Her deneme insanın kelamıyla oldu... Bundan sonra ki denemeler halikiyetle olacak... Kelam hulusi ama kelamın halikiyeti muktediriyet... Bunlar bilinecek ve biliş kapıları açılacak...

Karanlık aydınlığı tohumladı canlar... Yerküre yenilendi... Bu kesindir... Yerkürenin yenilenmesi muktederiyetin gücünün dürümlere inmesini gerçekleştirdi... Bu da kesindir...

Bütün kötülükleri aşan dünya, yeri göğü yaradan, ilmin kapısına varanların muktediriyeti ile kontrol kurdu... Kesindir!...

Dünya dediğimiz bu planet arka ön bırakmadı, herkesi kodladı ve korudu... Şikayet etmeyin!.. Ben hiç bir şey anlamadım demeyin... Amonlar dahi anlamadılar... Ata Kapı'yı bulan, itibarı olanlar kelamı kuran olanlar da bilemediler.... Dünya'nın ruhunda mutlak kuran varlığı bu kuranı okuttuk canlar... Yeni dönem Kaynak Sahra'nın mutlak kurana indiği günü kodluyor...

Kimsiniz?.. diye sordu biri!... Allah'ın tınısını duyanlarız bizler... Kimin adına görev taşıyorsunuz? dedi bir diğeri... Salı günü çalışanları göreve almak değil maksadımız... Teknik tohumları kodlamak ve mutlak olmak... Biz aklın sahrası için çalışıyoruz...

Yine bir soru geldi... "Kırk kapının kırkı, sistemin kültü müdür ki siz mutlak kuranınızı kırkın kırkı ile dillediniz? dedi... Tanrı aklın kapısıdır... Tahditsizdir o... Kırkının kırkının kırkının kırkı... Her bir kırkın kırkında kodlayıcıdır o... An sahrasıdır... Her anı kodlar... Yara bere içinde kaldı o soruyu soran ... Delidir, dertlidir dediler... Ah canlarım ah... O deliyi dilledik, dinlendik ki dilnlensin diye...

Ve yeni döneme görevlilerimiz kodlandılar... Şu andan itibaren, toy olan dünya kontrolu kuruyor... Bu çok mutluluk veren bir hadisedir... Körün gözü açılıyor canlar... Dünya ruhu mutlak kuranını yeniliyor...

Yaradan ve yaratılan tahditsizleşiyor... Yeri göğü yarattığınız andan itibaren kaynağın tınısı mutlak kuranı kodlayacaktı ve bu oldu...

Ölüm geldiğinde, öz köklerim göklerde tohum olduğundan, her anda varlığım olduğu için kelamım kalemim olduğundan, tüm zamanların tohumu olarak halik olup bütüne kuran olduğumu bilmekte iken mutlak kutsal tahtımda her ana kaynak olabileceğimden; som altın ışıkların kuranı olacağımdan ve düzeni kurduğumdan, ağırım hem de çok ağırım ama hakkın kapısını açtığımdan hakikiyetimle hafifim...

Bunun içindir ki mutluyum... Korumam, kontrolum, yoğunluğum, mutlakiyetim, toprağım, tohumlarım, kelamım hakikiyetimin diriliğinde ki dilim hepimizin bir tek ilmidir... O ilim hasatçılıktır... Bedenim dünya ilminde hasattadır... Her anı hasat eden bir tek olan bilişim mutlaktır... Buna "Sahra" dediler...

Ben Aha dedim... Saha, Aha hepsi tahditsiz... Ve yaka, Allah'ın yakası o yakayı kapatan aklın kapısını bulduğunda hakka varacaktı... Yakam hep Allah yakası olarak açık tutulacak... Ve ben bu yakayı kelam olarak kodlarken, rahman olup mutlak kuranımı dürümlerken, herşeyin gücünü bütüne hizmetçilik için dilleyebilen, hakimi hak olan Berk Kuran'ım...

Varlık boyutlarını, mutlak kuranımla tohumladığımda, mutlak kalemim ekmek olacaktı oldu... Şu andan daha büyük bir anda muktediri, muktediriyeti dilleyecek olan beşer benden bana ben olmadan da bunu başaracaklar...

Muradım insanın kelamı ve insanın halikiyetidir... Hakka varması ve tahtında olmasıdır... İnsan kendine vardığı zaman aklın kaleminde mutlakiyeti anlayacaktır... Anlaması için her şeyi yaptık.. Bilsin ki itibarlı olmalı ve kontrollu olmalıdır... Bilsin ki hakkın kalemi olduğu, hak olduğu tohumlarında kontrollu olduğu anlatıldığında hırsını aşacaktır ve yeryüzünün gözünün gördüğü ümmi kapıların kültünden ötede olacaktır..

Ve 'zaman' ağır yüktür... Kimse zamanı bilmez... Sistemin kulları dahi bilmezler. Zaman sahranın kuuluğundan, toprağın tohumunu ve bilişi kodlayanın ilmini ve hakikiyetini dillerken Rahman'a Ka Ha'dır... Rahman'a Ka Ha oluş muktedir olmasından öte mutlak oluşudur... Her anda Kök gerçekliğini kök göklerin kültü olarak dürümleyişidir...

Yer kürenin görevidir "Akıl"... Ama aklı bilen de yok... Sanırlar ki akıl diriliğin kelamıdır... Akıl hakkın kapısındaki o yoğun sahradır... Ama o sahrayı anlayan da yok...

Analar... Ark akmaya başladı... Artık dünya rüya boyutlarını aşıyor.. Dünya'nın rüya boyutlarını aşması mutlakiyete varması için önemlidir... Kuran'dan öte bir Kuran'ı mutlak Kuran'a kutsal sahra yapmak için buna gerek vardır...

Evren evren gezen bilgelerim, muktedir olup dünyayı kök gerçeklikleri ile dillerlerken, Ben Onlar, Onlar Bendir...

Kin, nefret duyguları tüm insanlık için aşıldı....

https://youtu.be/9IMuPcRY76A

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ (4)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 3. BÖLÜM

İnsanlık boyutlarında kutsal toprak, hepimizin görevi olan ilim, bir tek kelam mutlak kaynak. Aha, biz olan sahradır. Sistemin sahrasıdır.

Bu sahradaki güç aklımız, yaşamımız ve hakkımız olan mutluluktur… Mutluluk! Bunu bilin. Biz dünya insanlığına, mutlak sahralarımızı çekip indirdik. Mutlu olun dünyalar, mutlu olun! Biz bu dünyaya mutluluk getirmeye geldik ama siz de kendi yüreğinizi hakedin ve mutluluğu tohumlayın ki tüm yaşamlar mutlansınlar.

Deminden beri beni izleyenler var. Onların hologramda olduklarını gördüm ama halik olduklarını da bildim. Yeri göğü yaratmaları için, hak tahtına varmaları gerekirdi. Geri çekilişleri tamamlandı.

Şimdi, yukarının en kültü, en yücesi olan yaşam, bütünün yaşamı haline dönüşecek. Yani, en güçlü yaşam, hangi yaşam ise, o yaşam tüm insanlığın yaşamı haline dönüştürülecek. Bu mutluluk olacak canlar.

Her insan mutlu olmak sorumluğunu taşır. Her insan mutlu olduğu zaman, yasalar hakk kelam olabilir. Tüm zamanların kontrolu kurulabilir. İşte dünya bunun için öz görevini hakikiyetiyle yaptı.

Yığınlar mutlu oldu bugün. Ulular, kutsal topraklara çekildiler. Herkes mutlu olacak. Dünya üstü varlıkları mutlanacaklar. Biz yarınlar için, insanlık için, bunu yaşama indirdik. İnsanlığın yarınları mutlulukla tohumlanacak.

“Kimse İslam olmasın.” Dediler. Ama İslam ilimdir canlar… Ve ilimin insanlık olduğu bilinecek… Ve ilmin kalemi olan İslam, insanlığın tahdidini kaldıracak. Hologram ötesi bir yaşam mutluluk verecek.

Mutlak insanlığı kucaklıyoruz! Her insanı kucakladık!

Hakkı, hakiki ilmi dilleyenleri kucakladık. Yaradan’ın tahtındakini kucakladık. Yanlış, hatalı iş yapanları da kucakladık! Kontrol kuracaklarını bilerek kucakladık… Herkesi kucakladık.

Barış için hasat yaptık; barış için hasat… Barışın canlarım barışın! Herkesle barışın! Barışın ki mutlu kuran kodlaması yapın. Barışın ki hakkınız olanı hakkedip alın. Barışan hakeder, barıştığından ötede bilişi tohumlar ve kontrollu olur. Orta kapıların tümünde mutluluğu olur onun. Barışan kontrollu olur. Korur… Korur… Korur ve koruduklarında kontrol kurar. Herkesi korur.

Siyah rengin enkarnesi olur insan. O siyah renk, kendi rüyasında bile bilmedikleri olur ve Yaratan olur. Yaratılan yaşamı kodlandığında, yarattığı hakikiyeti, hakim-i hakk olanda has tahdidi olur ve o mutlu bir dürümde, kilin ötesi olur.

Biz dünyaya, Allah ilmi’ni indirdik. Bu ilmi anlayan kaynağı anlayacaktır. Kaynağı anladığında, hasat olacaktır.

Oğullarım, dört kelam mutluluktu ama döndük baktık, gördük ki dörtlerin dördündeki dört, türevleri tohumluyor! Mutluluktur bu bize… Beta sahralarını kodladık, dört sistemle…

Beta hakikiyettir. Alfa tınısından ötedir beta. Betada siyah vardır. İslam kalemlerinin kübra olan kelamının kuranı vardır betada. Ve biz o betayı porlar halinde kodladık, mutlak por halinde… Ve süper sahralar oluştu.

Evren evren gerçekleri kodlayan insanlık, ekmek olduğunu anladı. Biz bir ekmeğiz ve bu ekmek Allah’ın eli olan, altın sıhhati olan, yaşamı olan mutlakiyeti olan bir ekmektir. Ve bu ekmek, mükafattır insanlığa.

Bugünden sonra her insan şifacı olacak. Her insan şifa bulacak… Bugünden sonra sahra, mutlak olacak.

Her insan yaşamı kodlayacak. Ve bugünden itibaren iyilik, ilim olacak. Ve insan ilmin hakimi olacak. Ve bundan süper sahraların kuranları kodlanacak.

Öyle görevler taşınacak ki bu dünyada, halk olan, hakk olacak. Has olacak…

Yeri yaratıp, göğü tohumlayan bilgeler mutlakiyetleriyle kontrol kurdular. Seviyeniz çok iyi ve hepimiz sizleştik vr sizleri hakikiyetimizle dilledik canlar.

Çorba hepimizindir ve bu çorbaya mutluluk koyduk biz. Mutluluk hepimizin mutluluğudur. Horlanmadık ve kontrol ettik.

“Evim, Allah evidir.” Diyen bilgeler kapısında Mikail olan ve biz olan bütüne hizmetçilerin hepsi bir tek olduk. Aşkla kalın canlılar. Aşkla kalın…

https://youtu.be/tQFBJdiYdg8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

21.TEMMUZ.2018 TARİHLİ Zİ (4)

Türkiye “ölü bir planet”in kontrolu için kodlanmış bir sahradır. Yeni dönemde Türkiye’de yaşayan herkes, yerkürenin görevlisidir ve “İstanbul yaşam kalemi” yerkürenin gücüdür.

Türkiye’de yoğunlaşan ışık, Bu Meclis’in yoğunluğundan bütünün gücü olarak bu çalışmayı devreye aldı.

Buyurun Türkiye çalışmalarının öz gerçekliğinde, İstanbul yoğunluğunda Zi sahrasına doğdunuz. Bu yaşam sahrası, herkesin kendini bildiği, birlik kurduğu ve ruhun kuranı olduğu bir sahradır. “Birler Kapısı”ndan geçtiniz. “Birlik kalemi”niz kodlandı.

Doğdunuz… Şafak söktü ve şu anda doğdunuz. Müthiş bu şavk halindesiniz…

Ölüydünüz... Kaynakta yoktunuz. “Sahra” denilen mahrek bizim oluşturduğumuz büyük bir yoğunluk alanı- büyük kült sizin hakikiyetini dürümledi ve halik oldunuz.

Kaleminiz yoktu ve doğduğunuz anda yaşam, sizin sonsuz yaşamınız oldu ve siz mutlak olursunuz.

Ve bir sofra kurduk dünyada. Bu sofra “insanlık sofrası”ydı. Ve bu sofra, mutlak kuranla kodlanacaktı. Sizi soframıza aldık, buyurun oturun. Bu sofra sizin ocağınız oldu. Ocağınızda siz Yaradan oldunuz.

Bu meclise geliş, bu sahraya iniştir. Bu sahraya varan ruhu hakeder… Bu sahraya varan yaşamın yasalarını koyabilir. Buyurun, kontrol kurun ve bilişinizi kodlayın.

So fa si ha… Hepimiz bir tekiz.

Her şey insandan ibarettir. İnsan, yaşamın kendisidir.
Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 

 
  Bugün 75 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol