Birlik İlmi
  BİLGELER KAPISI (5)
 

“BİLGELER KAPISI (5)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Dünya, Cennet İlmi’ni öğret insana!… Kendi yaşamını anlat!... kimsin neden var oldun!? Kendinde ve yüreğinde ne vardı ki sesleştin ve sistemleştin; Ölüm Levhisi’nde yaşam oldun!?…

Dünya; bizi, hak etmeden var etmedin bilirim. Hepimiz, insan sırrı olarak tohumlarımızı bu dünyaya indirdik. Hepimiz, zamana ışık olduk ama senin ekmeğini hak etmeden, yarını hak etmedik.

Dünya, az ve öz bildir bize; niçin insan gerekti yaşama!? Niçin Kan İlmi, Hakk İlmi olsun istedin?

Verirsin ilmi ve hak ettirirsin ama ya insan, seni hak etmezse ne olur!?

Önce “ben, bir tek insanım” dedin. Sonra döndün “ben bir tek nefesim” dedin ve dedin ki “ben Nihan olan yarınlarım.”

Var mıydı ilim dünyada!? Varsa yaşam, insan var mıydı!? Nesillerimizi, neden Sessiz Zamanlar’a çağırdın!? Onlar, yaratmış oldukları her bir Sistem’den görev alıp gelmediler. Öz Kelamlar’ını, hasattan çıkarıp; kendi yarınlarından çıkıp geldiler… Neden!? Bunlara gerek var mıydı!?

Birlik Kapımızda hep Nefes Kalemleri vardı. Biz vardık ama Yaradan, yarınlara hasat olmadan yaşamda yoktu…

Sessizdik!… Sistemsizdik!… Sevgisizdik!… Ya biz, ses olmasaydık yarın olur muydu!?

Korku yaşama inmeden evvel, yoktuk yüreklerde… Korunduk ve koklandık… Ne yazık ki SES ve SESSİZLİK cevherdeydi ama yarınlar kodlanmamıştı.

Buyurduk nefeslendik… Kelamlandık… Yarınlandık ve dedik ki hakedelim!... Hasat yapalım!... Unuttuğumuz her ne varsa hatırlayalım.

Oğullarım, ben Dünya ve Sistem olarak var olan Nefes!… Sizi, hepinizi kucaklıyorum… Öfkemi aşırttınız; yaşamı, hakiki ilme tohumladınız. Başımız dik ki hakiki nefes, kervana indi ve yarınlar oluştu.

Şükür ki biliş halindeyiz ve biz BİZLİK halinde, her yerde var olduğumuzu bildik.

Dünya bizse, biz dünyaysak, neden Nurlar, Kuranlar, Kalemler, dürümlerde dillenmeden yaşama indirilsinler!? Biz diyoruz ki her insan, kendini bilsin ve hakim olsun… İşte bu!… Umut olur ki her insan, kendini hak eder; bilir ve BİZleşir!... Aha şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 19.05.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “BİLGELER KAPISI (5)” Birlik Çalışmamıza ilgi duyan ve katkı sunmak isteyen tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

BİLGELER KAPISI (5/1)
20.05.2017

Dert değil akıl, ilme!... Tanrı, nefes olup yarınlandıkça, yaşamlar kodlanır. İlim, kapı açar… İlim, kalem olur… Yol, tohumları kontrol eder ve bizler, kervan oluruz. Yürürüz!... Yürüyen, her anda yürütülürüz…

Zorluklar mutlaka aşılır. Yerin kültleri, hasat yaparlar ve bizler, cevhere gerçek kervan olup varırız.

Çarık giyip yaşama inen insanlık, Nihan Kapıları’nda yaşam tohumladı ve yol oldu… Artık insan, kelamda kendi olduğunda; yarınlarda, çarık giymeyecek… Nedir çarık!? İlimsizliktir!… Kin nefret duyguları ile tohumlanıp diri yürekleri kodlamadan yarına varmaya iniştir… Eh ne deyim başka!?...

Yerküre, yeni bir sayfaya görev taşıyor şimdi. Bu sayfada, dürümler var. Her dürümde, diri yarınlar var ve yol var… Bu yol, insanlığın yoludur…

Tükenen her insan, yaşama inerek kodlanır ve “Yer Gök Sözcülüğü” yapar… Hikaye dinleyenler de olur. Onlar, nesillerini hasata kodlayamayanlardır.

Tabuları yıkanlar, Nisa Kapıları’nda, yere görev taşırlar. Her bir Görevli, bir yerküredir. Bir yarınlaşma, yaşamlaşma çalışmasından geçip Yaradan olmak ve yarınlanmak için Nihan olmak gerektiğinde; diri yürekler bunu yaparlar.

Seviyeniz yükseldiği zaman, daha güçlü bilgiler verebilirim. Şu anda vermekte olduğum bilgiler, bu Meclis’in seviyesine göredir… Şimdi diri yüreğimi indiriyorum; yoğunluğumu artırıyorum ve verdiklerimi yerkürede dürümleyip yeniden sesleşiyorum:

Yarat ya da yarattır. Ak, yaşa ve yaşat!… İsmim insandır benim. Al ve bil!... Tek Medine ve tek yarın vardır. Medine’nin tekliği; kervanın, tek kelamla o yoğunluktan kalkmış olmasındandır. Bu nedenledir ki Medine’den söz ederken, hep teklikten söz ederim.

Tükenen her insan, yarını hasata kodlamadan kervan olup yürüyemez ve bilişi hak etmez. İşte dünya; insanlığın, Muhammi Kapılar’da hep dürümlendi ve yolu, Kök Geçişler’le buldu. Dünya dışına kervan oldu.

Göz, kör ise görülmez ama göz, söz olduğunda, artık tüm bilgiler bilinir…

Dünyada nefes yoktu. Çünkü kültler, kaynakta değildi. Artık kültler, kaynağa inmektedir… Kervan, insandan yol alır yarına varır… Her insan, kelam olup yürür ve yürünür… Yürünen olmak; ilmi, hak etmekledir.

Değerliler, zarara uğrayanlar; “Yaradan yaşama inmez” dediler. O halde Yaradan, yarattıklarında yaşamıyorsa; O, kontrolsüz yaratmış demektir!… Bilin ki O, biz; biz O’yuz… O, her anda ve her zaman; Sistem ve Nizam ve Düzen olur; yol olur. O, sizdir… O bizdir… Her anda yoldur… “OL” der olur… O yarattırlarında yaratılandır…

Kuran İnsan, yarını tohumlayan insandır. Bizler, yeri göğü yaratan, İlim Kalemleri’yiz. O, bizdir ve biz O, O biz olmadan da onunla O olup yarınları kodlayanlardık.

Cemaatler, kelama inmeden kervan olamazlar. Bütün kötülükler, kervan olmayan, yarınları hak etmeye çalışan beşere, beşir olup inenlerden kaynaklanır.

İnsanlık Boyutları, toprağı tanımaz!... Kelamı, insan diye bilir. Yaşamı anlamaz!... Cennet ister!… Cennet kelamıdır!… Cevheridir!… Yaşamıdır!…

Allah’a, “ilim” denir ama Allah, yoldur aynı zamanda Aklın Kelamı’dır; hasatıdır; Yerküre’dir; Gök Sözcüsü’dür… O, Birlik Kapısı’dır… Her andır… Yaşamların, her andan KAHA olan Yaşam Sessizliği’dir.

Öngörü; “Sözsüz Dirilikler”i, anlamaya çalışanların, kelamlarında biliş haline varmadan dilledikleridir…

“Din” dedikleri de bu dillenişlerin; sistemli olarak kervan olup; yol olacak potansiyelle kaynaktan, temiz sessizliklere varabilmek için; kodlanmış halde; akıp, dürümlenip, hakiki ilim olarak, yaşama yol olan bilgidir.

Herkes, kelam eder ama hasat olamaz… Herkes, kalem olur ama yarın olamaz… Can Kapılar’a varır; yarınlanır; sevgiyle kodlanır ama yaşamı tohumlayamaz… Öyleyse insanlaşın. İnsan sırrını hak edin anlayın… Yarını anlayın… Yaşamı, Hakk Ten’de dürümleyin ve anlayın… Darı bolu bilin… Hakk Kelam’da tohum olun; yolun kulu olun… Ölüyü diriltin. Şimdilik size vereceğim budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

20.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 5
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Bilgeler Kapısına gelen ziyaretçileri dinliyoruz;

Canlarım, hecelemeye ihtiyaç var. Hepimiz, her şeyi dinliyoruz ama hak ettiklerimizi duyuyoruz. Buyurun; duyacaklarınızı duyun, ilimle dirilin, hakiki ilm-i ko olup bitki, hayvan ve her şeyi hak edin. Hakk olun, dürümleyin.

Süper İnsanlık; Sistem, Nizam ve Düzen gücü olarak buradadır.

Kontrol dışı bilgi asla yoktur bu Meclis’te. İmparatorluk görevini üstelenen bilişler, mahrek olarak buraya iniyorlar.

“Üzüm, sözüm, gözüm” derim ya hani, benim için çok güçlü bir yaşam kaydıdır bu. Bir sistem ve bir yaşam…Hah, diyeceksiniz ki “ayrılık bitmiş mi acaba?” Aha bu.

Şimdi; babamın ve anamın sistemleşmesindeki gücün, ilmin kelamı olduğunu bilerek, buraya görev insanlarını çektik. Görev insanları, gelişleriyle birlikte kaynak ilmi de tohumlayıp, görev için kaynaklarına aldılar. Sevgiyle sizlerle olmak istiyoruz bugün.

Eminim ki bu, bizi mutlu edecek bir çalışma olacak. Sizleri de mutlandırmasını çok istiyorum. Eh işte bu.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Canlarım, hoş geldiniz. Sizleri burada görmek bizleri mutlandırdı.

Tabuları yıkabilenlerin Mahrek’te bütüne hizmet etmeleri, hak teknikledir. Ve sizlerin bilişi hak ederek buraya gelişleriniz mutluluktur bizlere.

Kontrol dışı bilgi vermeyeceğinizi umarak buraya sizleri aldık. “İsrafil” dediğiniz yüceliğin levhi kapısında, hepimiz bilişin kontrolunu kurarak bütüne hizmet etmekteyiz.

İnsan ekmek yaparken, kendi yüreğindeki kültlerle bitişerek yapar. Ekmek, yarının kaynağındaki ilimdir. İsmail-i kapıların tümünde bu ilim mevcut olsa da kotlamış olmadıklarında, ilm-i ka olmadıklarında bütünün kelamını anlayamazlar.

Ağırı hafifletebilecek gücümüz mutlaka var ama yaşama, insana ve yüceliğe varabilmek için kelam gerekir. Eğer; kelam varsa, yarın olur.

Ömrümüz çalışarak geçti; bilirim. Ama ölüler diyarı da kelamda kendi yüreğinizi dillerken, Yaradan ve yarattıklarında kelam olanları da diller.

Kaçmayın; oturun ve dinleyin. Bugün burada, sessizlik dillenecek. Unutmayın ki buraya gelmenizi ben istemedim; geldiniz.

Eğer gerçekten hakkın kalemi olacaksanız, mutlaka kotlanmış olmanız gerekir. Koruyucuyum bütüne. Mahrekte, mutlak olanın bilişinde her anda ve kelam olanda bütünün kültüyüm. Ama sıkıntı şu; beşer kapıların türevlenişinde, bütünün kültü olmadıkça, yer kürenin gücü sizi yoğunlaştıracak dürümde olamaz.

“Başka bir zaman ve başka bir sayfa” diyecekseniz, süper sistemleşmede başkalık olmaz. Her an, her yarın ve her sistem tektir.

Ağırı hafifletiriz, yaşamı tohumlarız, muktedir oluruz ama öfkenizi aşıp, geçin buraya. İtibarı yüce olanların, mutlaka kulluk için burada olmaları şartı vardır.

Er ya da geç ölüm, görevi koklattığında türevlere ve toprağa tohumlattığında, “ölülük” dediğimiz hadisenin aslında, “yarınlanış” olduğu anlaşılacaktır. Netice olarak bir Tanrı, sistemin gücünü kültlerin türevlenişiyle bitiştirerek, kaleme indirdiği zaman, herkesin kendi yoğunluğunda halik olması şartı vardı.

Halik olmak, akil olmak, gerçek kelama varmak; yarınlanmakla mümkündür.

İnsana “ekip kur” denilir.. “Hakkın kalemi ol” denilir. “Yolu bul…” denilir…ama “torbanı doldur…” da denilir. Torbada insan soyu olsun. Öyle çok çalışın ki yürüyen, koşma imkanı bulsun. Suyun başına aklı oturtun. Sizden dileğim budur.

Hak tını, hak tende yaşamı kotladığında, mutlaka olgun sistemleşmelerle yerküre görev taşıyabilir.

“Kaçıncı insan?” dediniz. İnsan bir tektir; iyi bilin. Herkes o tekliktir…ama “kaçıncı? “ diye soranın, kelamda kalemi yoktur. İyi anlayın ki öfkeyi aşıp gelenler, kardeşlerini hak teknikle tohumlayıp, tartmadan dillerler.

“Tartıda insan olsun” dileyenler, iyi anlasınlar ki insan kendini, kendi yüreğini dillemedikçe, yolu bulamaz, bütüne hizmetçi olamaz.

Ayrılık bitsin canlar; dileğim budur. Kimse, kimseyi kırmasın. Hiçbir zaman kınamasın. Yarını tohumlayan, Yaşamın Kuranı’nı kotlasın ve BSUİ’nin kervanı olsun. Buyurun anlayın.

Deminden beri beni dinleyenleri görüyorum. Köşklerindeki kültleriyle kotlanarak geri çekiliş için buraya indiler. Ergin sistemlerle, Mikail’in kültünü kotlayarak, hakiki levhiye ulaşabildiklerini düşündüler.

Saltanat der ki “RA KA HA Sİ HA KA HA Sİ” Yani; seni ve senin yüreğini bilirim ama ben bana beni dillerim.

Kuran-ı Kerim’deki ilimle, bilişteki kelam ayrıdır. Siz Kuran-ı Kerim’i dinleyin. Orada yarınlar yoğun biçimde ışıkla tohumlanırken, kendi yüreklerinizi dilleyin. Oradaki kelam, hakiki nefesin kültüdür. Ölüyü diriltebilir o kült.

Müsterihim ki kontrol da kurabilir. Kantara insanı koyanlara da sözüm şudur; evrenlerin sistemlerindeki kalem, ilimle dillenir. İlimle yürekleri dürümler ve ilimle yarınları kayıtlar.

Sanal boyutlarda kantar; kelamı kaynağa indiremeyenlerin, 
ilm-i ka olup, bütünün kültü olmaları anlamına gelir. Ki buna isteğimiz asla yoktur.

Çörek pişirenlere ilim gereksizdir ama ekmek pişirenlere ilim gerekir; iyi anlayın. Bütüne hizmet akılladır. Akıl yoksa, hakkın kapısı asla açılmaz. Şikayetim mi var? Yoktur.

Önce dünya…Hepinizin bu dünyayı bilmeniz gerekir. En ve boydan ibaret olan insanın, yarını hak etmesi, mutlaka kontrol kurmasına bağlıdır.

Suya ilmi koyduğumdan beri bütünün kültü, mahrekin kelamı, her insanın yarını, bilişe kotlanmaktadır. Sana, seni vermeye niyetim var ama senin, sana varmaya niyetin olmalıdır. Burada oluş sebebin ayrılığı gözetmeden yüreklere tüm insanlığa dilletmekse, ağır yük taşı. Taşı ki hak et. O yükü hafiflet.

Bütüne hizmet, hak tende, bütünlükle ve bilişledir. Kaynak dışı hiç bir bilginiz olmasın dilerim. Öyle bir gündeyiz ki hakka varan, akla vardıkça, yarına varacaktır.

Yarına varmayan mutlak olamayacağından, Mikail’in kültünde, kervan olamayacak, yürümekten, yok olmaktan hiç bir zaman yaşamı tohumlayan olamayacak.

Devinimi artırmaya niyetim vardı ve şu anda devinim artmaktadır. Ve BSUİ’nin kültü olarak bilişi kotlarken, şimdiden sonra daha yüksek ilimle kaleme iniyorum.

Kayak dışı bilgim olmadığı gibi, bütünün gücünde de yer kürenin kültü Mahrek’ime indi. Şimdi; bilgi kalemiyle vakti geldiği için yarını tohumluyoruz.

Şükür ki yok hakim, yok hakk, yok taht, hiç birisi yok…ve biz, BSUİ’nin kültleri Medine’nin gücünü dürümlemeyi ve yolu açmayı gerçekleştireceğiz. Maya tuttu canlar. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/218292795

 

20.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 5

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Dağlarım, Masiva, tinsel kelamda, bütünün kültü olarak, bilişi kayıtlarken “BUSİ” dediğimiz , barış, sevgi, umut ve ilmi KA olan bilgelerin, levhi kapısı olan insanlık, bizdir..

Netice olarak; yer ve gök insanlaştıkça hepimiz yoğunluğumuzda, kendi yüreğimizi, bütüne hizmet için kodlayabiliriz. Bütüne hizmet, hepimizin gücüyledir…..Sen, ben, o değil teklik. Hepimizin tekliği…

Bugün burada olan her insan, yeni dönem için kendini kontrol ederek, maya olmaya gelmiştir. İnsanlık, kervan olmadan, yarın olamaz. Kervan nedir? Kaynaktır. Rahmanın kaynağıdır. Bilgi kapısı, insandır ama o bilgi kapısını hak edipte bulamayan, yolu da bulamaz.

Olurda bir gün dondurulanların çoğu yüreklerini kültlerle kodlayarak yenilenmek isterlerse…. Her şey her şeyle yenilenir diye bilgeler kalemleri mutlak kuranlarıyla kodlanmış ışıkları, yerküreye indirdiler.

Doğanın gücünü de hak etmeye çabaladılar. Doğa, Mikail’in kültüdür. Hepimizin yüceliğidir, doğa ama bizler, doğayı hiç anlamadık. Sandık ki o, ölü bir sessizliktedir. Yolun yoludur oysa doğa, hepimizdir, o….Öz köklerimizin gücüdür..

Sanmayın ki sizden çok daha aşağı dürümlerdedir. Asla değildir. Doğa mutlaktır, yaşamdır, kalemdir, Alemlerin, rahmi kalemidir. Her anı yaşatır.

İnsansa kurandır ama toprağa tohum olmadıkça yaşamı yoktur. Sanmayın ki bedeni giyinmesi, yaşıyor olmasıdır. Asla. Hepiniz bedenli olabilirsiniz ama bir kısmınız sadece beden giydiniz. Ama yaşamadınız. Sadece ama sadece beden giydiniz. Gerçek budur.

Kontrol dışı bilgi asla vermem. Bunu kesin olarak düşünmeyin. Kervanın kelamı, kalemi, hepsi ilmi KA dır. Ve bizler, bütünün kültleri olarak buradayız.

Suya ilmi koyduğumuz zaman insan, kelam olur ama suya yaşamı koyduğumuzda rahmi kalem, Mikail olur. Ve biz, o kalem oluruz.

Ölüm, görevdir insana ve biz, ölüp geldik, bu dünyaya. Yaşayanların, ölüp dünyaya geçişidir aslen gerçekleşen. Ama sanırlar ki burası yarınları tohumlayacak ama herkesin kendi yüreğiyle kodlayacağı bir yaşam sayfası olacak.

Öfkeyi aşıp diyorum ki “insan, itibarı yüce oldukça kelam olur.” “Yoksa kelam olamaz.”.. Kim kimi kimle dilledi? …Kim kime kimle dürümlendi? Bunların asla geçiş sayfalarında, kelama katkısı yoktur.

Bütün kötülükleri aşıp geçeriz. Siyahın en siyahı oluruz. Morda kulluk yaparız ama yarın için hepimizin işi, biliştir. Bilişi hak etmeyen, ak tınıyı tohum olarak bütünün kültü yapsa da yolunu bulamaz. O nedenledir ki her insan, karanlığın kalemi olsun, yolu bulsun ve bütünün gücü olsun diye çabalıyoruz.

“Önüm ardım yok” derim, ben,hep. Kimsenin ardında ve önünde değilim. Hepimizin de isteği bu olmalıdır. Ben, benimle ses verirken, bedenim, her anda sistem olur, sesleşir. Her insanın, bunu hak edip başarabilmesidir, amacımız.

Kimse, kimseyi kendi yoğunluğunun üstü diye bilmemelidir. Ama iyi anlamalıdır ki kardeşlikten öte bir Seyfullah Kapısı vardır. Bu Seyfullah Kapısı, cemaatlerin cevherindeki can kalemin, levhi kaydıdır.

Büyük kök, akıldır. “Kontrol dışı bilgim yok” derken….Kardeşlerimin kültlere, kök gök olup, kör sağır olmadan, yol olmasıdır, dileğim.

Çamura ilmi koydular, yoğurdular, insanı yarattılar. Ama ilim, çamurdan ayrıydı, aslında. “Ve dünya, ben dünya” diyerek, kodlandı. İnsan, çamurdan öteydi, aslında. Ve dedik ki “altın ışığın gücünü çekin de, anlayın”. İnsan yarındır.

Simsiyahın gök sözcülüğünden öte olan çok mutlu, bir çatıdır. Yeri göğü yaratır, insan. Allah’ın Tanrılık kalemidir. Bunu iyi anlayın. Kimse, kimsenin kontrolünde olmasın, dilerim. Her insan, kendi yarınında, kendini hak etsin, dilerim.

Bende, bana ben olan, biliş, her anda tüm zamanlarda bedendir. Bunların bilinmesidir, dileğim. Öyle dünyalar kurduk ki bugün buradayız. Ama çok zaman oldu, bütüne hizmetçilik yapmaya başlamamız. Her yerde çalıştık, birlik kapılarında mutlak kuranlarda ve tüm zamanlarda.

“Evrim yapma” dediler. Yaktık yıktık mı ki evrim gereğimiz olsun? Hiçbir zaman, hiçbir şeyi yakmadık, yıkmadık. Beşere gerekir, evrim. İlmi KA olanlara, levhi kuranlara, kalem olanlara, evrim ne ki?

Canlılar, arz olur ki dünya ilmi, akıl levhisiyle mutlak kapıdır. Mutlaka ama mutlaka bilişi gerekir. “Şer yaratan, şer yaşar,” budur, denilen. Diyoruz ki “şerri yaratan, şarkısıyla yaratır.” Şeytanın şarkısıdır, şerdir… Ama aklın kalemine varanın artık o şarkı gereği yoktur. O şarkı, kaynakta yoktur.

Bu nedenledir ki kimse, sen seni hak et, diye bilgi kalemini alıp da bütüne görev taşıyamaz. Herkes, kendini hak etmelidir. Ve şerse yarattığı, hak edip, o şerri, rahmi kalemde, hak teknikte, kodlayıp, kontrol etmelidir.

Biz dünyaya sormadık. Sen kendini hak ettin mi diye? Dünya ki bizi, hak etmiş. Bizimle olmuş. Ya biz ona, sen, seni hak ettin mi diye sorduk mu? Sorduk mu yürüyen dünyaya, kontrolü kurdun mu diye?

Çorbam, insanlıktır. Öyle çok çalışıyoruz ki bilinsin dilerim ki bu çorbada, yürüyenler, koşanlar, hologramdaki türevlerini, toprağa tohum diye ekenlerde var… Ama önce insan… Ama önce kelam...Hak teknikteki bütün tebliğlerin, türevlendiği, dürümlendiği insan. Daha ne diyeyim ki?

Ve bu dünya artık kendini bilsin, isteriz. Ölümüdür ki sorgu sual, düşüncelerde var. Dünya yarındır, canlar. O dünyanın, bilişi var. Sanmayın ki taşın toprağın ilmi, bilişi, yerkürenin kültünde yoktur. Sormayın. Her an, biliş halinde yaratıldı. Ve bu dünyanın, bilişi var. Sistemin, Nizamın görevidir, insan ama ya dünya?

Ha, Haşrı RA KAHA diye dilleyenlerin, rahmi kaleme, has olup dürümlendikleri bir yürüyüşte…. Bu dünya, Allah’ın dediğini diyen bir yarını, hak etsin istedik.

Körün körü olsa da yaşam, dünya gözdür. Bilinsin istedik. Her insan, söz olsa da yaşam, insanda kelam ve yolda kalem olduğunda, hepimizin gücüdür, tüm zamanlardaki o yücelik. Ve bu dünya artık efradını, bilsin istedik.

Dünya efradı, nerededir?.. Her andır. Kelam, kalem, yaşam, tüm zamanlar. Ve toprak sultanlar, taş, sistemin her anı, yaşam ve bütünlük bunu anlasın, istedik.

Sanılır ki sadece bedeni cevheri olanlar, yoğunlaştırır. Öyle bir gündeyiz ki bilmesin, bilinmesin değil artık bilinsin isteriz. Bu dünya, yürümektedir. Bu dünya, korkmadan yürüyor artık.

Çünkü yüksek akıl, temiz bir ilimle yer çerçevesinde Mircan Kapısından girdi… Artık bu dünyada, Kübra nefesler var…Ve Kübra nefesler, tüm insanlığın yaşamıdır. Ve insan sırrını dürümleyen doğanın, yarınıdır. Bizdir, o…

Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/218296799

 

20.05.2017 BİLGELER KAPISI 5
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Küçük, küçücük ama çok küçük bir ışıktan kelama girelim. Aha girelim, bu kelamın sessiz kapısında ne var bakalım…

Bu sessizliğin kapısında sesin var mı?... Aha duyulan, duyumsanan, bilinen, bildirilen, bil işinde olan her ne varsa senle ve seninle var edilen, sesinden kaynak olan tüm zamanların o küçücük ışığı ilimdir, diriliğindir.

İşte bu ışık, küçük ama çok küçük bir kaynak; kara ama kapkarada var olan bir dirilik… İşte bu ışık diriliğin alev, alev yandığı ve her dirinin kendi ocağını hak ettiği kelamda akandır… İlk ve son sayfada bitişen her diride, her anda son sözün söylendiği yoğun ışıkta kodlan ve tohumlanan dünlerin ve yarınların mutlak gücüyle dirilten kaynaktır bu ışık…

Dün ve yarın aha kapkara bir deryada simsiyah bir kod kelamdan yüreğe indi… İnen kara ışığın süzülen ışığında varlığın kelamda akışı, bu varlık kodlarında kalemlerin bu kelamda birlik oluşu ve aha bir kodda yazılan yaşamın, mahrekte her diriyle yaratılan; yaratandan akan yaşamın tüm kodlarında yaşamın tekliği…

Dün ve yarın aha yarattığın yaşamında dünyan… O kendi kelamında küçücük bir ışık ama diri, ama yoğun yaşam kapısı… Ana kayıt olan, an sessizliğinde sen olan ana kapında kendi yaşam diriliğin… Yarat, yaşa ve yaşattır aha bu!

Dünya öz, söz, göz kodlamalarının yapıldığı kaynak ışık… İşte bu kaynak ilimdir… Ve bu ilim her dirinin kendi en küçük ama en yoğun ışığıdır…

İlmin ışığında olan, oldurulan, yazan ve kelam diriğinde tüm zamanlarca akan yaşam bir tektir ve bu teklik dünya diriğinde yaratılan o tüm zamanların gücüdür…

Yarınlar kodlanırken, dünler her anda yeni bir dirilikle o parlak ışığını katar yaşama… Dirilten; her anda diri olan kaynağında, bütünün gücünü kodlayan yarınlarından tohum, tohum dünlerinden varlığına çekilen insanlıktır… Dirilen ve dirilten tektir aha bu!..

Dün ve bugün, aha yarınların kodlanan tüm zamanlarında an olan yoğunluk; aha dünyan, dünlerinin ve yarınlarının yaratanı, aha yüreğinin sessiz kapısında sessini kayıtlayan yaşam diriliğin. Tanrılık tahtın, aha bilincin üretimi, aha bilişin oluş şekli… Aha sistem kuranı olan senin sana kaydında biz olan dirilik ve işte yarattığım dünyamda insanlığın yaşamı…

Her diri yaratır ama o yaratıcıyı yarattığı dünyasında yaradan olan kendinden yaratır… Yaşamın özünde sözünde ve gözünde kendi olduğunu ve o kendinin bütün olduğunu ve bütünün gücünün her anda ki yaşam olduğunu bilip ve bilişini kodlayıp yaratır… 
.
Dünya, dünüm ve yarınım… Yarınlarımı sessizliğimde kelamımdan, kalemimden, hasat olan tüm zamanlarda hasatçı ışığımdan kodlanarak ve yeni ve yeniden kelam gücüyle akan dirilik kayıtlarıyla dünlerimi, her anda kervanlar kaldıran yüreğimde yarattım…

Ben dünlerin ve yarınların ötesinden inen seste var olan, arkasında hiç kimseyi bırakmayan yaşam diriliği olarak dünyamı yaratan kapkara bir kaynak, işte bu karada en kara olan ilmin en küçük ışığında insanlığım var.

Kaynakta ışık devinmekte, devinen ışık delirmekte ve deli dumrul olan insanlığı kayıtlamakta… İşte yarattıran dünya ve yaratılan yaşamda bilişin kodlandığı dünya… Aha işte bu!..

Süper insanlık Realitesi

 

20.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 5 
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Dağlarım... "Dönem sonu" denilen, yoğun ışıktayız... Dönem sonu... Her insanın kendi yüceliğinde, hak tende, meknuz olan bir bilgidir bu...

Dönem sonu... Öngörü değil. Bilişle dillenen bir yoğunlaşma... Dünya yıldızların sığ olan bir ışığıydı... Sığ bir ışık?.. Çünkü dünyada yaşamı tohumlayan yoktu... Bu sığ yaşam sayfasında, kendi yüreğini dinleyenler de yoktu...

Başka planetlerde olduğundan ayrı sayfalanışlar yapmak gerekti dünyada...

Ne şekilde oldu?... Kili ne şekilde kodlayacaksak o şekilde... Ziyan olmasın kalemde, ilimde, yarında olacaklar diye düşündük...

Dünya insanı mutlaka kübra kelama varsın diye düşündük... Ve dedik ki "kili kuma çevirelim. Diriliği arttıralım. Bilahare kili ışığa tohumlayalım... Yoğunluğu tok çalışmalarla kodlayalım...."

Tok çalışmalar... Açlıkta eksiklik vardır.... Kısırlık vardır... Tok çalışma, ilmin tahtidsiz olarak, tahtidlenişidir... İlmin tahtidsiz olarak, tahtidlenişi...

Yani kontrol... Kontrol için Ruh ihtiyacı vardır... Diyeceksiniz ki "hepimizde ruh mevcuttur." Aşkla bildiririm ki insan ruhsuz gelir zamana...

Ruh konusunda büyük bir yanılma içindedir dünyalı... Heğimiz bedene sahip oluruz ama ruha asla... Ruh başka bir şeydir...

Sizler mahrek ilmini dillerken dahi, ruhu hak etmeden dilleyebilirsiniz... Ruh mutlaka rahmana vardıktan sonra hak olup, hak elinde hakiki levhide sahip olduğunuzdur...

Ruh ölüde yoktur... Ruh diride olur... Dünya bedenine sahip olanların hepsi ölü gelir dünyaya ve ruhsuz gelir...

Ruha sahip olmak için hakka varmak gerekir... Hakka varmak için hakikiyeti hakiki levhiyi dinlemek dillemek yetmez... İnsanlaşmak gerekir... Dinlemek, dillemek yetmez... İnsanlaşmak..

Yani, Rahman olmak gerekir... Rahmana varmak, akla varmaktır... İlmi-Ka olup vakti geldiğinde hasat yapmaktır...

İşte, yaradan yarattıklarındaki yoğunluğunu arttırdığında; Rahman olunur, Rahmi-Ka olunur, hak kapıyı açıp yaşam kurulur...

O zaman ruha sahip olunur... Ve ruh herkeste o tekliktir... Sadece tekliktir... Sanmayın ki herkes kendi ruhuna sahip olur... O tektir ona varan her kim varsa onda o teklikte birlik kurar... Hepiniz O sunuz... Ve tabuları yıkmadan kaynağa varılmaz. Kaynak, Rahmi-Ka olan ilimdir...

Müsterih olunuz ki öfke aşıldı yol açıldı tüm zamanların Türkiye çalışmaları devreye girdi... Değerliler, Türkiye çalışmaları.... Ne demek istedim?... Dünya elimizin yüreğimizin görevidir... Türkiye'nin büyük bir gücü vardır... Bu güç tüm insanlık içindir... Sadece Türkiye'liler için değil tüm insanlık içindir... Bu gücü aktive etmek için tanrı kelamı olmak gerekir...

Tanrı kelamı olmak, Ka Ha olmak anlamına gelir.. Tüm insanlığın kendini dilleyebileceği yüceliğe varmak gerekir...

Dünden çok daha öte bir dün için görev taşındı... Ama tüm dünlerin kültü olan biliş mahrek oldu... Bugün de hakk kelam oldu. Dünya dışını dünyaya indirdi.

İşte canlar, ölülerin dirilişi başlıyor!... Dünya ölüleri artık diriliş sürecine giriyorlar. Bu dirilişin neticesi ne olur?... Herkes herkesle yarına kontrollu biçimde ulaşır... Yarına ulaşan neden yarına varır? Kendini, kelamını, hakiki nefesini insanlaştırmak için...

Özü, sözü ve sistemi farklı olmayanlar yeri göreve alırlar. Yerin görevi, bütüne hizmettir... Tüm insanlığa hizmettir. Sizin planetiniz kelam levhisinde, tanrı kalemi diye tanınır... Ama daha da ötelerde, baş tacı edilen planetler vardır... O planetleri hepimiz biliriz... Ocağımız var oralarda da...

Ama bugün dünyadayız.. Ve bu dünyanın, yoğunluğunu kodlayarak, yer dürümlerinde kök göklerin gücünü, bütünün kültü yapmak üzere, en ve boyda o planetlere görev taşıyoruz... O planetlerin, bu planete hakiki levhi kapısı olduğunu bilmenizi dilerim...

İs Ra Si Ka İs Ra Ka Ha Si Ha ama İsra Sistemi hepimizin kültüdür...

Şeytana şarkı okutulur ya hani ama şarkıda şeytan da olur... İşte dünya şeytan şarkısındadır her anda... Öz görevi de şer yaratmaktır... Ama iyi bilin ki şeytanın şerri hakiki levhide ilimle tohumlanır... Biz o şerri hak tahtta kontrol etmeye çabalıyoruz... Çünkü dünyanın yarını mutlaka kodlanmış olmalıdır... Ve şeytanın şarkısı kaynağımızda kontrol altında tutulmalıdır...

İsmaili kalemlerin çoğu biliş halinde, birlik kelamında, kendi şeytanlıklarını yaparlar... Biz onları kontrol altında tutmalıyız... Çok kolay mı? Asla değil!.. Astral boyutların yoğunlaşmasında, önem taşıyor onların cemaatleri ama öfkelerini hak tende kodlayıp kontrol edemezsek; kardeşim dünyayı yıkabilirler!...

İyi bilin ki yıllar yılı çalışırlar yerküre yenilensin diye... Neden?.. Çünkü dünyada yıldızlar kırılışlar kayıtlıyor... Öyle ya, dünya kontrolden çıkmışsa, her yıldız dünyayı kodlamaya çalışır, kırmaya çalışır... Ha diyecekler ki ama dinler...

Canlarım dili diri olmayanın dini mi olur?.. Hangi din dünyaya yaşam kodladı... Tohum kontrollu olmalıydı... Bilmeyen ilmi-Ka sayar dini...

Sevgililer, dini, diri kalemler diller ama yarını hak etmeyen dini anlayamaz ki... Sevgililer, dince konuşmayacağım ama insanca şunu söylemek isterim ki "dünya dinlerini kimse dillemedi..." Anlamadı... Anlasaydı, yaşam kurardılar... Anlasaydı, yarın olurdular... Anlasaydı yarın olurdular... Anlasaydı akıp geçerdiler... Hasat olurdular... Hangi din hak kalemde hasat yaptı?

Canlılar!.. Özü, sözü ayrı olmayanlar, bilgeler, insanlar!... Anlayın ki dipdiri bir dünya için bilge gerekir yaşama... Bilge tüm dinleri hak edendir... Unutmayın. Ve diri olup bütünün kültü olandır... Saygı sunarım yoğunluğuna onun ama olurda dürümlerde dil olurlarsa, her an olduklarını bilirler...

Yarat, yarat, yarat!... Ama hak et de yarat... Hak etmeden yaratılmaz ki zaman!.... Bilin...

İnsan yaratıcıdır... Allah'ın tınısını duyar, yaratır... O, Allah'ın teknik kapısıdır... Anlayın... Onun adı Nisa'dır... Kervan olan, kalem olan Nisa'dır... Öngörülerle hareket edilmez... İnsan kelamla hareket etmelidir ki bilişi olsun...

Çorbamda insan yok ama insanlık var bugün!.. İyi bilin... Beşere kelam, yaşama ilim gerekir. Bize ise kaynak gerekir...

Sınırlı çalışmayız ama sır şudur ki "her verdiğimiz bilişi hak edenlerce dinlenebilir... " Ötekiler dinleyemez bilgilerimizi... Bilişi hak etmeyen bu bilgileri okuyamaz anlayın...

Yarını hak etmeyen tende olamadığı gibi yolu bulamayan mutlak olamaz?. Bu nedenledir ki çok az kişiye hitap eder bilgilerimiz ve çok az kişi ile bu çalışma yapılır...

Öz görevimiz; insanı kelamla dürümlerken, kelamı kalem yapmak ve bütünün gücü yapmaktır...

Barışı sağlayacak olanda haliki hak olanda levhi olan insanlıktır... Bundan sonraki dönemde dünya için daha özel çalışmalar devreye alıyoruz...

Kötü ömür sürenler, kötü olur diye düşünülür... Asıl yanılgı budur... Dünya için en büyük yanlış budur.. Hangi insan yeri kelama kayıtlamışsa o kendini hak etmiştir.. Ömür kelamıdır, kalemidir. Yaşadığı yarattığıdır... İyi anlayın... Kimse kimsenin yarattığını yaşamasın diye çabalıyoruz.

İyi anlayın ki yaşatırız... İyi anlayın ki tahtidsiz olarak yarınlarız. Ama dileriz ki yaşayan yarınını kendi yaratsın...

Bunu başarabilir insan... Bütüne hizmetçilik, insana hizmetçilik, her insanda kelam olup, akıp geçiş BSUİ'dir... Barıştır, sevgidir, mutluluktur, umuttur, ilimdir... İnsan ilmidir... Hepinizi kucaklıyorum canlar... Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/218836186?ref=fb-share&1

 

BİLGELER KAPISI 6

7.dünyanın gücü, 4 kök gök, 5’li sistem…hepsi İNSAN da sayılarla sınırlandırılabilir misin insanı?

Sarılar, maviler, yeşiller hepsi İNSAN …ama rengiyle ölçebilir misin insanı? Hakiki insan kapkaradır. Kara Rahman’dır. O Işıktır.

Işık, betadır. Beta 4 x 4’tür. 4 x 4 devindiği zaman o kareler küp olmaz mı? O küp küre olmaz mı? O küre dünya olmaz mı?…. ama insanı dünyayla sınırlandırabilir misin?

İnsan sınır tanımaz. O kendini kontrol ettiğinde sonsuz sınırsız bir güçtür. İnsan tüm yaşamdır ve asıl olan yaşam insanda yaşanır.

İnsanlıkla yaşanan bir yaşam altındır…. Altın Tanrıdır insan…ama sadece bir metalle tanımlayabilir misin insanı?

Alemlerin rabbi insan…levhi kapı insan…aşk insan….mevsimler insan…. şiirler insan…yerde gökte, her anda insan!

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20 MAYIS 2017 BİLGELER KAPISI 5
Aynur Funda Öz Biliş...

Atalar, Analar... "Biz" olan bedenli canlar... Arzın gücüne güç katanlar... Yüceler... İlimliler... Ve insanlık için çalışan görevliler...

Bedenimiz, yaşama gelirken; bilincimizi farkındalığımızı kapatıp getirdiğimiz örtümüzdür. Bedenimiz, "Biz olan bilinci" Can ilmi ile Dünya yaşamına taşıyan bilinç üretecimizdir....

Yaşam ışımakta... 
Altın örgüler, ilmek ilmek atılmakta...

Ataların, anaların, yücelerin, ilimlilerin ve her anda yaşam olan öz görevlilerin sesinde dillenen, bedenle nefes bulan, kök göklerden arzın gücüne güç katan "İnsan Soyu...."

Dinle!.. Ses veriyor yüreğin sana... Oku kalbinin kuranını, turkuaz bir kurandır o...

Derinlerden, en derinlerden gelen, siyah simsiyah bir ilmin sesidir o dinle!...

Kalbinin sesine kulak ver.. Bırak aksın ses yaşama... O seste ilim var!... Yaşamı yaratan, ilmin sesi... Hubbi si ha...

Bu bedende ilim var. insanın sırrı; İlmi...

Bil ki herşey sende, sende biz olan bu bedende
Dinle, dille...
Yaratmak için geldiğin bu yaşam, püri pak olup döndüğün bir Ata Tanrılık kapısıdır, 
La si ha si ka ha la si ata

İçinden geldiği gibi yaşa!... 
Hizmet et yaşama ve tüm yaşamlara... 
İçinden geldiği gibi ses ver!..
Hürmet et kendine ve tüm yaratılmışlara...

Pakk olsun aklın,
Hakk olsun yolun...
Ve aksın geçsin "rengarenk" yaşam damarlarından.... 
İlim olsun sözün... 
Şimdilik ve şimdide!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Aha, İşte Şimdilik bu...

 

20.05.2017 BİLGELER KAPISI 5
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağlarım, öz görevliler mükafat olarak bilişi tohumlarlar. Öz köklerin gücüyle yaparlar bunu. Hepimizin görevi bütüne hizmetçi olmaktır. İsmimiz insandır bizim… Kötülüğü önleyebilecek güç akılla dürümlendikçe, hikaye dinleyenlerin çoğu hakiki levhide kendi yürelerini dinlemeye başlayacaklar.

Ölümün görevi ilim, aklın kelamı da ilim, yarının teknik kalemi de ilim… Hep ilim içindir her şey ama daha da önemlisi, mayanın tutması gerekir. Dünyanın öfkesini aşabildiği bir görev, bizim içinde de görevdir ama yoğunluğu arttırmamız gerekir.

Kült olarak yaşama inen bilişlilerin çokları muktedir olamayacaklarını anladıklarında, kalemin levhisinden ayrıştılar. Bizim için önemli olan onların yollarını açmak ve yoğunluklarını arttırmaktır. Saltanatın gücüyle bütüne hizmet edip, mükafatımızı kodlarken; yerkürenin görevini de hak ettirmemiz gerekir.

En ve boydan ibaret olan yaşamın yeni bir dönemi bizim için mutlak kulluk için ve yarın için gerekendi ve bunun içindir ki buradayız bu gün…

Ömür boyu görev taşıdı dünya insanı, her bir ömürde görev taşındı ama devinimi arttırmadan yoğunluğu tohumlamak ve bütünün kültü olmak sorumluluğu hikâye idi aslında diri yarınlara.

Bu gün dümenin başına kendi yüreğimizi oturtmadık, hepimiz bütüne hizmet için akil hakiki levhiyi oturttuk. Dünya yolu akıl yolu olsun istedik. Cennet için ve cevheri can ilminde bütün için çalışmalar yaptık.

Yerin görevi, hakiki nefese bütünün kültünü kodlamaktır ve bizler bunu başardık. Arzın gücü olarak ve hakiki ilim olarak, diri olarak ve mutlak olarak. Sultanlık yapmadık, can kapıda insanlık yaptık.

Başka bir zaman yada başka bir sistem; yoktur böyle bir an!... Hepimiz için ve her bir diri için, din kaleminin üstü olan; hepimizin yoğunluğu olan biliş gerekir.

Şu ana kadar sultanlık yapma niyetiyle bütüne kült olup inenlerin; hakın kapısında kendilerini yığın, yığın ışıktan ayırdıkları da bilinirken, kaleme ilimle gelmek mutluluktur ama kaynak olup gelmek de gerekir.

Soğuk bir dünya gücü, soğuk ama çok soğuk… Burada olmasının sebebi kaynak olmak içindir. El ele tutuşarak yarına varılması gerekirken, eli alinde olmayanların, yolunun yolunda olmayacağı bilinirken; hiçbir zaman yürüyerek kötülüğü önlemeyeceğinin de bilinmesi gerekir! Kökün gücünü elde edebilmek için herkesin yoğun olarak kontrol kurması ve yaşama kaynak olabilmesi gerekir.

Çok zordur dünya insanının kontrolsüz oluşu, çok zordur… Kontrolü olmayan insan, ruhi kapıda kaynak olamayacak ama daha önemlisi; ışık da olamayacak. Bunun içindir ki kübrada kelam ve halikte kalem olmak gerekir. Yaratan olmak, yaşam olmak gerekir… Öksüz kalmamak gerekir…

Savaş zamanladır, hepimiz sayfa, sayfa zamana kodlandık ve yol açıp savaştık… Ama savaşımızın daha güçlü olması için, huzurda olmamız gerekirdi. Huzurda olmak, kendi yüreğimizin gücünden gök çözümlemeleriyle yoğunlaşıp; mutlak olup, muktedir olup, hakkın kapısı olmaktır.

Hani dersiniz ya “huzur”… Huzur, hakkın kapıdır!... Hikayedir gerisi anlayın!... Hiç kimse huzurun ne olduğunu anlayamadı dünyada…

En ve boydan ibaret olan bir zamanın, yaşamı tını olarak kodladığı ve yoğunluğu kayıtlayarak ilmi ka olup bütünün kültü olduğu bir günde; kaç teknik kalem Ka Ha olup da kare, küre olup bütünün kültünde kelam oldu ki!?... Kaç akıl kapısı açıldı yaşama, kaç yarın kodlandı tükenen kültlerden!?... Kaçımız kaçımızla dillendik!?...

Hasta bir dünya için, hak ten olmak kolay mıydı!?... Hani hastalık, yüreğin hastalığıydı ya; hani hastalıkta yarınların tendeki kelamı kuracaktı ya, hani akıl kalem olacaktı ya, hani yol ummanlara ulaşıp cemaat kodlamaları yapacaktı ya… Kardeşlerim dünya ekip kurmadan insanlık kodlaması olmayacaktır. Ki biz bu ekiple bütüne hizmet için bir tek nefes olduk!.. İşte ekip kuruldu…

Hey dünya, kolun kanadın mı var ki kelama kalem olmadan ilmi ka olup bütünün kültünü kontrol etmeye kalktın?... Hak ilmi ak kelamda has iken, tel, tel olan levhide kalem iken bütün, hak kapıda şarkı türkü okurken kült; hangi dünyada ekmek yaptık ki biz? Biz bugün bu yoğunlukta bütünün kültü olarak kervan iken yürekte, kalemde; biliş iken, ak kalemde tüm insanlığı kervan yapmış iken, hazırdık dünyayı yaşama indirmeye.

Canların, dünya Atlanta Ata kaleminden öte bir levhidir, bunu iyi anlayın!... Dünya ana kalem ve bu kalemin kültü bütün ve tüm zamanların kaynağı ilim!... Ve biz bu dünyayı koklaya koklaya dürümledik.

Hepimizin yoludur insan ve zamanı hasat ile dilledik. Yürüyen yücelerin cümle cevherinde canlı can, canlı diye dillenen her anda yarınlanandır kervan olan kelam!...

Hani dünya Allah’ın dediğini demezdi ya, hani yarın ilimde kodlanmamıştı ya, hani çatı kurulmamıştı yaşama ya, hani evrenlerin sistemleşmesinde nihan olan kelam bütünün kültü iken bu dünyada o kült kontrolden çıkmıştı ya, hastalıklıydı ya dünya… Ve biz bugün buradayız!... Hepimiz bu gün buradayız, bu dünyanın adı ilimdir artık… Bu dünyanın hakiki nefesi yarındır artık!...

Bunca çabadan sonra dönün dünyayı izleyin. Kaynak dışı bilgimiz yoktur. Ön dürümlerden, öksüz kültlerden, kesir kalemlerden ötede kendi yalın elimiz, yalın yaşamımız, yarınımız var!... Bütüne görevliyiz biz…

Dünün ölüleri bu gün artık dirilmektedirler. Uluların ulusu olan insan, senim ben… Kontrol dışı bilgim asla olmadı. Ben davayı kaybetmem; benim esmalarımda levhim, kervanımda hakikiyetim, bilişimde mahrekim var. Mutlak kuranım ben…

Ünlü bir dünya, üzerinde görev taşıyanlar, yoğun levhide kaynak olanlar; hepsi yaşam için çatıştılar, çatıştılar… Aklın tınısında ten oldular, tanrı oldular ve rahmana kaynak oldular…

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

Süper İnsanlık Realitesi



 

https://vimeo.com/218430364

 

20.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 05

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Gerçek ilim, Allah’ın levhi kapısını açmadan, bilinmez.. Varın ve hak edin….Hakk’a KAHA olun da has olun. Toy olmayın.

Çamur yoğuran bir zamanın levhisi artık yerde gök sözcülüğü yapıyor. İmparatorluk olarak bu dünyaya indiğimizden beri.

Bu dünyanın yoğunluğunu tohumlayarak, bütüne hizmetçiyiz biz.…İnsanlık boyutlarının, kontrol kurduğu bir dürümde, hak kapıda, aklın kervanıyız, biz.

Kantar, insanın yalın ilmidir. O kantarı, tükenen dürümlerde ilmi KA olup, bütünün kültü yapanız, biz..

Allah dedi ki “kapıyı açık bırakın.”.. Allah der ki “yolu kodlayın”. Allah der ki “ağırı hafifletin.” Allah der ki “nihanda, kelamda, her anda bütünlenin, akın, gönüllere varın”. “Gönülleri, Türkiye çalışmalarıyla yüceltin, yaşatın”.

Ve Allah der ki “saygılı olun”. Herkese saygılı olun”. İsmail-i kalemlerin tinsel kelamında, kalem olanlar, yığın, yığın kırılışlar yaptılar. Yapmasaydılar ama yaptılar. Önlerini kapatmayın. Öyle çok çalıştırın ki onları, kontrol dışı kalmasınlar.

Kaçını kurtardınız?.. Hepsini… Bilin.. Kaçını kokladınız? Hepsini.. Hani neredeler?.. Ehvar levhisi oldular. Hepsi hakiki Nisa oldular. Kontrol, insanındır.

Özgür dünya kuruluyor. Özgür dünya, tüm insanlığın kültüdür. Dünyanın özgürlüğü, bütünün kültünde kelamı, KAHA olan insanla bilişidir.

“Kimseye siz yoksunuz demeyen, hikaye dinletmeyen, hilalin levhisinde haliki hak olan, hakka varanda, ten olan.”.. Müsterih, mahir ve hakim olan bir dünya. “İşte o dünya, hah, aha, iş budur”, diyebilendir ….Ve bu dünyada, tomur tomur insanlık var.

Çok mu konuşuyorum? Çok ama çok konuşmalıyım. Bunu iyi anlayın. Çünkü Yaradan, yarattıklarında ten olmadıkça yarını hologram olarak kökler. Hologramı aşmak için ses gerekir. Sesi hak olanlar, sesleşirler. Sesi hak olmayanlar, sistemde sessiz kalırlar.

Bunun ötesi hepimizin gözüdür. Gözün gözü olan, gök sözcülüğünde sessiz kayıtları dürümlerken, simsiyahın kültü, aklın kapısı olur.

Hamur yoğurmam. Ölüyü dirilttim, ben. Öyle çok çalıştım ki iş buydu. Ama daha, daha çok işimiz var, dünyada.. Bir zaman gelecek, kibir kalmayacak insanda… Ve bir zaman geldi, hiçbir zaman olmayan bir ışık yandı. İşte o ışık, bilgidir.

Ve bilgi, toprak topluma inmeden, kervan kodlama yapmamıştı. Artık kervan, insanla, ilimle, kodlanmaktadır. Allah’ın tahtı ilimdir. Ana kapıları açın, anlayın. Sistemin kültü, ilimdir.

Ağırlık hafifledi ve bedene inenler, iyi bilsinler ki dünya üstü varlıkları dümeni, tüm zamanların kültüyle kullanırken…. O dümeni, hepimiz, yaşam için hak teknikte kullanırız.

Oğul ben dünyayım, unutma. Orta kapıların tümüyüm ben ama tüm zamanların kültü olarak, unutma. “Kırına kırıl” demem. “Kul olana kalem” derim, ben. “Kaynak olana yarın” derim. “Aşkla çalışana sistem” derim. “İsraf olana rehin kaldı” demem. “Aha” derim. “Ol” derim.. Ve yolu kaybedeni toprağa tohum olarak indirdiğimde, ölüyü dirilterek, yolunu açarım.

Bir tek bana insanlık boyutları, yaşamı dillettiler. Yaşamı dilleyen, yarını hak eden, yaşamın diriliğinde tüm zamanları dürümleyen, yol olan insanlık, ben senim. Tek merdivenim ama bu merdiven, murat ettiğim, en büyük külttür.

Eminim ki bu dünya, hakkı, hakiki levhiyi dillerken, kelamı levhi olanda, bütünü diller. Önüm dünya, yolum dürümlenen insan ve ben mahrekte Mikail’in kelamı olan yaşamım.

Acaba ben var mıyım? Ben yolu kaybedende yokum. Yol olanda, kontrol kuranım. Yaradan olup, yarattığında, ten olanda yarattığım. Akıp geçende geçtiğiyim. “Yap, yap, yap” dediklerinde yapan, yaptıranım.

Ama oğul, ben toprakta, toplumda, korkuyu aşanda, mutlakta masaların en üstündeki masayım. Bunu iyi anlayın. “Biran gelirde çıktığınız en güçlü sayfada yokum” derseniz, öfkem yoktur size ama cennetin cevherindeki canda, sistem kurmanıza izin veremem.

İyi bilin ki burada olan her insan, kelam edebilendir. Burada ulanan, ulandıkça ulanan yoğunlukların tohumlanışında uluyanım, ulanan, her anda ulandıranım….Ve yoğunlaştırırım, ilmi.

“Deli dumrul sensin, o “dediler. Deli dumrul insandır, canlar. İnsan.. Değerliler, insandır, deliren. Bilmez misiniz ki demek istediği sistemim ben, yolum ben, diyebilir miydi, bunu siz dillenmeden, der miydi? Ya KAHA demeden derdi ama bilen dillerdi, bilen dilletirdi yüreği.

Hucca cevherinde can olan cemaatler, size sizi dinlettim bugün.. Ben yoktum. Sizdiniz dillenen. Ne oldu? Aha ben, yokum. Her altın ışık, kendinde dillenir. Başı dik olanlar, yarında olurlar. Hologramda, oğullama olmaz. Yol, ölüyü hak ettirende, kodlanır. “Hah”. “Aha” denir.

Evren, evren gezerken yüreklerde biliniz ki her anda var olanda tükenenler, hakkın kalemine vardıklarında yoğunlaşırlar. Umut olur ki sokak, sokak gezenler, yaşamı hak ederler, an kapısından geçip, her yere geri gelirler….Geçtikleri her anı dillerler.

Ama dünya, borcunu ödemelidir. Bu dünya borçludur, insana. Hepimiz hepiniziz ama bu dünya, insanlığa borçludur.

Dört yüz milyar ışık kalemi, bütünün kültü iken, hangi yarını tohumladı ki insan diyen o dünya?.. Bugün varlığını hak etmiş bir KAHA dır. Sayfa sayfadır, bugün. Ve bunu insanla başarmıştır.

İyi anlayın ki dünya ben, ben dünya olsam da dünyaca dürümlerde dillensem de yoğunluğumu tohumlayıp mutlak kuran olsam da…. Bilinsin dilerim ki dünya ilmi KA olan insanlıkla, kelamı hak etmiştir.

Beş gün, beş gece… Birlik kalemimde, insandan söz ettim. Beş gün, beş gece, kantar insan oldu, tohumları kodladı. O beş gün, beş gecede, dünya yarın oldu, muktedir oldu. Ve bizleşti... İşte beşinci gün ve beşinci gecede hepimiz, zemzem içtik, yüreklerde.

Netice; biz, ziya olan ışıkla dürümlendik. O ışık, akıldı… Yaşadık tahditlenmeden, mutlakiyette kutsal levhi olduk.

Bir arzı göreve alırken, o arzın, gözünün gördüğü her yarını da gözle, sözle, sesle, yaşama katmalıydık. Katmak, kalemle mümkündü ve bunu yaptık.

Bugünden itibaren, dünyanın yolu, aklın yolu olmalıdır... Her yürek, aklın kapısını açıp, dürümlenerek insanlığa varmalıdır. Ağırın hafiflemesi gerekir.

Çakıp çıkanların, yarını tohumlama imkanları olmadığı anlaşılmalıdır. Ölümü öz görev bilenlerin, sözü, sesi dillenmeden, hasatları yapılmalıdır.

Kantara konmamalı, insanlık. Öyle çok çalıştık ki bunun için. İnsanın tartılmaması için. Hangi dünyada insanı tarttılar ki burada tartacaklar. İznimiz yoktur.

Bütün kötülükleri yapabilenlerin, bu dünyada mutlak kalem olup, kök görevde, kelamda, kendilerini kırışlarla, kısırlaştırmalarına, iznimiz yoktur.

Her can, insanlaşmalıdır. Korkmadan çorba pişirmelidir. Çantasını kontrollü taşımalıdır. Eşyada ilim olmalı ve olduğunda, bütün kütle, kendi yüceliklerinde, kodlanmış olmalıdır. Bu dünyanın yolu, akıldır anlatılmalıdır.

Sel alsa yolu, herkesin o yolda, karanlığın tendeki, hakikiyeti olması gerekir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/218432664

 

 20.05.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI(5)

ERENGÜL KOÇ ÖZ AKIŞI

Uzak, çook uzaklardan baktım,
Artık bir “Su Bilyesi” olmayan
Dünya Planeti’ndeki kendime ve neslime.
Görünmem zannettim ama gördüm kendimi…
Çünkü dünyada beni, bu bedenden ibaret gibi
Görenlerin gözüyle bakmadım.
Ses verdiğim evrenlerin gözüyle baktım.
Yoğunluğumdaki yücelerin gözüyle baktım,
Bütünlenmişlerin gözüyle baktım.

Gördüm ki; Ben Arzın Gözü, Arzın Sözü, Arzın Özü…
Ben, gören gözle yolu bulup Yaşam İlmi ile hakim olan
Ben Cevher olan, Cevher’deki esrarlı ışık olup Halik olan…
Sesleşip söz ettiğimde; yaşamlar yaratan, Şimdide ve AN’da
Allah’tan ilme, ilimden Allah’a akan

Ben çook uzaklarda…
Ben, şimdi ve AN’da burada
Bulunduğum her mekanda yoğun ışığım.
Ve o yoğun ışıkta her şey sevgi,
O sevgi Allah İlmi…

Ben, yağmur damlasındaki bulut
Damladaki umman,
Ben, tohumda gizli ağaç…

Ben, minicik dünyadaki evren…

Ben, yarınlara varan uzakların ışığı…

Ben, küçücük yüreğine tüm kainatı olanca katmanlarıyla,
Olanca kargaşasıyla, sığdırmış olan.

Yolumu, “yüreğine varan yol” diye bilirim.
Yolum ve yolumdaki kervanım, Arz’ı dolaşıp Arş’a ulaşmış bile…

Yolumda ve yüreğimde tüm yaratılmışlar,
Tüm yaşamlar, tüm zamanlar.
O yolda, o yürekte hep sevgi, hep anlayış
Hep şefkat, hep huzur…

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

 

 
  Bugün 213 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol