Birlik İlmi
  BİLGELER KAPISI (8)
 

“BİLGELER KAPISI (8)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Karanlık, Diri Kodlamalar (Kati ve Cevheri Kodlamalar) yapar ve Sonsuz Zamanları (Mutlak ve Nisbi Zamanları), kontrollu olarak kayıtlayarak yaratır…

Her bir Levhi’de, kodlanmış yaşam kayıtları bulunur. Bu kayıtlar, tükenen her insanın kodlanmış yaşamlarını da ihtiva eder.

“Birler Kapısı’na gelin ve hak edin” deriz ya hani! İşte İlmin Kapısı olan Birler Kapısı, bizler için ilmin kulluğudur.

O kapılar, her bir resimde (Nüsa Serveti olan yaşam tablosunu oluşturan yaşam kayıtarında) mevcuttur. Her resim, bir nihandır (sırdır) ve bir yarındır.

İşte bizler, Nihan olan o yarınları koklarken, cevherimizdeki yaşamları, kaynak olan; insan sırrını dilleyenlere, kontrol kurarak kayıtlarız.

Esma Yaşam (Kodlu Yaşam), en son sayfada, insan sırrı olur ve yol, İlmin Kapısı olur. İşte orada nefes, kulluk yapar ve bizler, cennet olarak yarınlara kaynak oluruz.

Dünyanın çözümlemelerinde yaşamın tınısı vardır. Hepimiz o yoğun ışık altında, Kuran oluruz ve Sultan oluruz.

Tek Mektep iimdir. O ilim, kalem olarak her bir Levhi’de mevcuttur. Tükenen her bir Levhi, Kul İlmi ile kodlandıkça; yaşam sayfalanır ve Rahman, Kuran olup yol olur; ocak olur…

Bütün kütlemizle yaşamı tohumlarken, insan sırrını, her insanın hak edip anlayabilmesi için çerçevesiz çalışırız. Usta çırak ilişkisi vardır insan sırrının diriliğindeki çalışmalarda.

Her insan, başlangıçta insansıdır ve insansı olan, insan olmak üzere Kodanmış Işık Kalem’e kul olmaya iner… Her bir insan, bir Sistem için çalışır ve oradan ötelere GÖZ olup varır… İşte dünyadaki çalışmalar böyle olurdu bu güne kadar…

Ölüm hadisesi ise her insanın, kervan olup yol olmak üzere yaşamdan çıkışıydı…

Ancak her insan, o biliş ve güç yoğunluğuna ulaşamadığında; kul olup yol olamadığında; bütün kütlede, yarınlara varacak görevli istenir. İşte o güçlü Yüce, yaşama iner; ilme varır ve her insanı kontrol ederek yolculuk için İsrafil olup her yolcuyu, kervanına alır ve yol, Kök Göklerden, Kürzi Kalem’le yarınlara kodlanır.

Büyük Kült, işte! her insanı hak edip kodlayabilen külttür.

Müsterihiz ki bitki, hayvan ve tüm zamanların kodları olan yaşamlar, Birler Kapısı’nda, Güç Kodarı olarak kontrol edildiler ve zaman, kalem olup yaşam oldu. Kürsü, insan oldu. Birlik kuruldu…

Artık, yürüyen korkmadan yürüyor yarınlara; Aşk İlmi ile ve Hasat İlmi ile!… Mutluyuz ki bütün kütlemiz, zamanın nefesi oldu ve yaşam, insansı kalemlerin çok ötesi oldu; insan oldu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 10.06.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “BİLGELER KAPISI (8)” Birlik Çalışmamıza tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yer ve gök için bilişi tohumlayan birliklerimiz bugün buradalar. Sultanlık tinsel tahditiyle bütüne hizmetçi olan bilişlilerimizin yaşamı hak etmeleri için muktedir insanlığın kelama inmesi gerekir.

Diri kapıların tümünde itibarlı Mikail kültleri var ama hiç birisi hasatını tamamlayamadılar. Bedeni hak eden, hakiki levhide bütünün kültü olan bilişlilerin, misafir olarak dünyayı izlemeleri bizim için mutluluktur.

Allah’ın tınısını duyabilmek, aklın kapısına varmakla mümkün olsaydı, herkes bu kapıda kendini hak edebilirdi. Ama ne var ki bilişi hak etmeyenler bugün, buraya mutlak ve hakim olarak inemediler.

Seviyeniz çok iyi. Müsterihiz ki bugün, burada, bütüne hizmetçi olan bilişlilerimiz, mahrek’in kültleri olarak oturmaktadırlar.

Hatim ettiğiniz bilgi, mahrek’in kelamı olduğu sürece, aklın kapısı hep açık kalır. İnsana, ilim öğretmek gerekir; bilirsiniz ama ilimi hak etmeyen, kelamı hak etmeyen, bilişi olmayacağından, bilgi kapısında hep diri kalem olup bekler.

Tanrı, altın ışıktır ama Tanrının Kuranı ilimdir ve ilmi hak etmeyen bütünü hak edemez. Bugün burada, murat hak etiğimiz her şey, aklın kelamında, bütüne hizmet olabilmek içindir. Hepimiz hizmetiz yaşama. İyi anlayın; yer ve gök olarak beden almak ve mahrek olmak öz görevdir.

Sevgililer, arkon sistemleşmesini hak edip de mutlak kullukla yapabilenler, bu sistemleşmede kendi yollarını mutlaka bulacaklar.

İmparatorluğun görevi, insanlıktır ama bizler imparatorluk güçleri olarak buraya gelirken, sizlerin hakiki nefesinizi hak edip anlamaya çalışacağız. Kendi yolumuz, kendi yüreğimiz ve bütünlüklerimiz sizinle olacak bundan sonraki süreçte de.

İbrahim Soyu olarak burada olan sizler, hep insanlık ilmiyle çalıştınız. Bizler de size hep insanlık ilmiyle kaynak olduk. Bugüne kadar yapılan her şey, Allah’ın İlmi’ydi. Ama bundan sonraki süreçte, toprağın toplumu tohumun kulu olacak ve kendi yüceliğinde, kendini hak edecek.

Erbabı levhi olanların kelamı hakiki olur. İnsanı hak etmektir bu. Bizler, et ve kemik olanlarla bugün, burada, biliş halinde, huzur içinde bu çalışmayı yapmaktayız.

Sel aldığı zaman yücelikleri, bütün kötülükler kelamdaki kalemden, kervanın yüceliğinden, insanlık kapısına gelir ve hasat olunur… ama o kötülükleri örtmek değil, o kötülükleri aşmak gerekir.

Et, kemik insan, Allah İlmi’ni bilmelidir. Kelam olup, kalem olabilmelidir ve bütüne hizmetçi olabilmelidir. İnsan soyunun kelama ilim öğretmesi, kaleme hakim olmasından çok daha zordur.

Hepimiz insan sırrını dinliyoruz şu anda. Ha, diyeceksiniz “kelama halik olup bilgi mi öğretilir?” Kelam, hakikidir canlılar. Sistemin kültüdür kelam…bilişin Kuranıdır ve sizler bunu anlamadığınız sürece, yarına varamazsınız.

Çarık giyip dünyaya inen birliklerimiz, bugün yeni dönem için çok daha güçlü bir çalışmaya devinimle, dirilikleri dilleyerek, kaynak olacaklar. Hepimizin hepimize görevi var. Bunları iyi anlayın. Hiç kimse, diğerinin kültü değildir ama her kült bir diğerinin kelamı olarak çalışır.

Bütüne hizmet insanlıktır. İnsanı hak etmeyen bütünün kültü olamaz. Bugünden sonra da bu böyle olacak.

Yaşar, doğar; ya da yaşar doğmaz. Bu ne demek; anlatayım;
Çoğunuz yaşadınız ama yaşarken yaşadınız ama yoktunuz zaten. Çoktunuz ama yoktunuz. Yaşar ama yaşamazdınız. Ne demek anlatayım; bir çoğunuz bütünün kültüydünüz ama güçsüzdünüz. Ama yüreğinizde hakiki levhi yoktu. Yaşamınızda İsrafil yoktu. Kendinizi bile dinlemediniz.

Neden çorba pişti; bilir misiniz dünyada? İlim için. O çorbaya kalemi koyduk…o çorbaya yaşamı koyduk ve İsrafil olarak bütünün gücünü dürümleyerek kervan olduk oraya. Aha gözünüz görsün ki dünyalıyız biz.

Çakı çıkarıp, bilişin kontrolunu kuranları kotlardan çıkarabilmek için, her birinin yüreğini keserek bütünden ayırdıklarında, dedik ki “insan evrenlerin sistemini kotlayacak yegane Tanrıdır. İnsanı bilin…insan yaşamdır. Yarını hak edin; anlayın. Yarın mutlaktır.” Ehh daha ne diyim ki size?! Ağırı hafifletmektir amaç.

Artı, eksi sistemler vardır. Kimi artı, kimi eksidir. Sistemin kürzi kalemleri olur. Akıldır tümü ama bütün kötülükleri hak altı hakla çakmadıkça, hak eksi hak, kaleme inmez.

Sevgililer, her şey dirilikle birer kalemdir. Farklı değildir hiç biri diğerinden. Birinde eksi, birinde artı olur ama bütünün kültüdür hepsi de. Ve hepimizin gücünde bu vardır. Sistemin tohumlanışı için biliş gerekir. Sistemin dirilişi için kelam olmalı. Ki hak ettiğinizce eksiyi, artıyı hak edip tohumlayabilesiniz.

Piraye Kuranlar olur dünyada…hasatları vardır onların ama yaşamlarında her biri aklı tını olarak dinlerken, hak kelamı, kalem olarak dinlemedikçe, yarına varamaz. İşte; bunun içindir ki burada olduk ve buradaki sessizliğe kendi yüreklerimizi indiriyoruz.

“Allah’ın dediği, aklın dediğidir” deriz hep… ama akıl halik değilse, akla varmak gerekir. Seyredin dünyayı canlılar, seyredin. Kuran İnsan, Allah’ın ilmini dilleyen insandır ama kutsal levhide akıl yoksa, Allah’ın dediği aklın dediği olamaz.

Bizler, 7. dünya gücünü dürümlere çekerek, sistemin kültü olup buralara indik. Buraya varmak kolay değildi. “Ortalık karışır..” dediler. “Kaç kere karışır?” dediler…”ama kaç kere?” Ki akıl kapıları hep açıktı. Karışan, karıştıran, hakikiyette yalındı ama sessizdi. Bizler o sessizliği seslendirdik…ve kotladık ve kokladık ve topladık ve torbaya doldurduk tüm yaşamları. Dünya İlmi buydu.

Koruyup, kokladıklarımız oldu. Koklayıp, tohumladıklarımız oldu. Yarına kaynak yaptıklarımız, hasatı toprak ilmiyle dillediklerimiz oldu. Hepsinden ötede aklın kapısı olduk. Bizdik o kapı.

Şikayet etmişler yürekler; “nesiller boyu çalıştık ama hak kaleme varamadık” diye.

Beden insanlık ilmidir. Ölü dirilir ama ilim yoksa, halik olamaz. Beden hakiki ilimdir. Kilin, kumun ilmi ayrıdır, sistemi kotlayarak yaşamı tohumlayanın insan sistemi olup, kök geçiş yaptırmasındaki o insanlık ışığı ayrıdır.

Saltanat biliş için burada bugün. Mikail kültü, bütünün kültü olarak bugün burada. Ayrılık gözetmeyenlerin tümü bugün buradalar. Çanı çaldık ve yol ilmin kulluğunda bütünün gücünü dürümlere indirdi. Her şey ama her şey yerkürededir.

Kil ve kum olanlar, ışık olanlar, ayrışıyor şu anda…Çoğunuz ilimsiniz ama ışık olmak farklıdır. Kesin olarak bildirmek isterim ki bu yoğun ışığı hak edebilenler, kelamı hak olanlar ve ışık olanlardır.

Yolu kaybetmeyen bu Meclis, aklın kapısını açmıştır ve bütünün kültüyle, mahrekin kültüyle, geçişleri yaptırmaktadır.

İnsan ilimle kotlanmadıkça, yarına varamaz.

İç ve dışın bir tek olması gerekir. Eğer iç ayrı, dış ayrıysa, yaşam kotlaması yapamaz. Öz köklerin gücünü anlamadan, gökçe dürümlerde ses, söz olamaz. Medine görevini hak etmeyen, melik olamaz. Mektup olamaz. Kuran olamaz, korunamaz. Meşale hakiki ilimdir. O meşaleyi hak etmeyen, tohumlarında dahi onu yakamaz.

Evren evren gezen birliklerin çoğu bugün buradalar. Çalı çırpı değil insan; bunu anlamaya, anlatmaya, bilmeye çalışacaklar. İnsanın etki alanının ne kadar geçişkenleştiğini görecekler. Yarattıklarında yaratıldıklarını bilecekler ve mahrekin kültündeki o yücelikte dillenecekler.

İmparatorluk güçleri de biliş için buradalar. Miafir olarak gelmediler. Karanlığın tendeki ilmini dürümlere indirecekler ve sevgiyle dilleşecekler. Kolu, kanadı olanlar mutlak olup, geçip geldiler. Kelamı kelamı olanlar, haliki hak olup, kalem olup, bütün olacaklar ve ten olup, tek tek çalışacaklar. Sistem, Nizam ve Düzen güçleridir hepsi de.

Batı toplumları tohum ekecekler, doğanın gücüyle bütüne hizmet edecekler ve doğu toplumları korkuyu aşıp geçecekler. Yer kürenin yüceliği artacak. Müsterihiz ki doğanın gücü de artacak.

Kardeşlerim; Allah ,insanın ilmidir. Allah kervanın kültüdür, aklın kalemidir, yarının dilidir. Sizler bilmeden bilip, Allah’a kelam olduğunuzda, bilişiniz kontrol kuracak.

Oğullarım, muktedir olanlarım, kaynaktakilerim, esmalarını dürümlediklerim ve yollarını kati olarak kotladıklarım; bugüne kadar yaptığınızın ötesindeki çalışmalar, hakka, hakikiyete, varmak için kült olacak. Çoban olmak değil maksat, Kuran olmaktır. Kimse dünyaya çoban olmayacak bundan sonra. Başka ne deyim ki size?!

İnsan, sürü kalmadı. Sürü kalmayacak. Her dili, Allah dili olacak. Her yüreği hakiki, lütfi kapısı olacak ve mahrekteki yaşam, şanslı şanssız herkesin aklı olacak. Devinim artmışsa, yer küreye giriyoruz ve yenilik için yaşamı kaydediyoruz.

(Kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/221092670

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yer ve gök için bilişi tohumlayan birliklerimiz bugün buradalar. Sultanlık tinsel tahditiyle bütüne hizmetçi olan bilişlilerimizin yaşamı hak etmeleri için muktedir insanlığın kelama inmesi gerekir.

Diri kapıların tümünde itibarlı Mikail kültleri var ama hiç birisi hasatını tamamlayamadılar. Bedeni hak eden, hakiki levhide bütünün kültü olan bilişlilerin, misafir olarak dünyayı izlemeleri bizim için mutluluktur.

Allah’ın tınısını duyabilmek, aklın kapısına varmakla mümkün olsaydı, herkes bu kapıda kendini hak edebilirdi. Ama ne var ki bilişi hak etmeyenler bugün, buraya mutlak ve hakim olarak inemediler.

Seviyeniz çok iyi. Müsterihiz ki bugün, burada, bütüne hizmetçi olan bilişlilerimiz, mahrek’in kültleri olarak oturmaktadırlar.

Hatim ettiğiniz bilgi, mahrek’in kelamı olduğu sürece, aklın kapısı hep açık kalır. İnsana, ilim öğretmek gerekir; bilirsiniz ama ilimi hak etmeyen, kelamı hak etmeyen, bilişi olmayacağından, bilgi kapısında hep diri kalem olup bekler.

Tanrı, altın ışıktır ama Tanrının Kuranı ilimdir ve ilmi hak etmeyen bütünü hak edemez. Bugün burada, murat hak etiğimiz her şey, aklın kelamında, bütüne hizmet olabilmek içindir. Hepimiz hizmetiz yaşama. İyi anlayın; yer ve gök olarak beden almak ve mahrek olmak öz görevdir.

Sevgililer, arkon sistemleşmesini hak edip de mutlak kullukla yapabilenler, bu sistemleşmede kendi yollarını mutlaka bulacaklar.

İmparatorluğun görevi, insanlıktır ama bizler imparatorluk güçleri olarak buraya gelirken, sizlerin hakiki nefesinizi hak edip anlamaya çalışacağız. Kendi yolumuz, kendi yüreğimiz ve bütünlüklerimiz sizinle olacak bundan sonraki süreçte de.

İbrahim Soyu olarak burada olan sizler, hep insanlık ilmiyle çalıştınız. Bizler de size hep insanlık ilmiyle kaynak olduk. Bugüne kadar yapılan her şey, Allah’ın İlmi’ydi. Ama bundan sonraki süreçte, toprağın toplumu tohumun kulu olacak ve kendi yüceliğinde, kendini hak edecek.

Erbabı levhi olanların kelamı hakiki olur. İnsanı hak etmektir bu. Bizler, et ve kemik olanlarla bugün, burada, biliş halinde, huzur içinde bu çalışmayı yapmaktayız.

Sel aldığı zaman yücelikleri, bütün kötülükler kelamdaki kalemden, kervanın yüceliğinden, insanlık kapısına gelir ve hasat olunur… ama o kötülükleri örtmek değil, o kötülükleri aşmak gerekir.

Et, kemik insan, Allah İlmi’ni bilmelidir. Kelam olup, kalem olabilmelidir ve bütüne hizmetçi olabilmelidir. İnsan soyunun kelama ilim öğretmesi, kaleme hakim olmasından çok daha zordur.

Hepimiz insan sırrını dinliyoruz şu anda. Ha, diyeceksiniz “kelama halik olup bilgi mi öğretilir?” Kelam, hakikidir canlılar. Sistemin kültüdür kelam…bilişin Kuranıdır ve sizler bunu anlamadığınız sürece, yarına varamazsınız.

Çarık giyip dünyaya inen birliklerimiz, bugün yeni dönem için çok daha güçlü bir çalışmaya devinimle, dirilikleri dilleyerek, kaynak olacaklar. Hepimizin hepimize görevi var. Bunları iyi anlayın. Hiç kimse, diğerinin kültü değildir ama her kült bir diğerinin kelamı olarak çalışır.

Bütüne hizmet insanlıktır. İnsanı hak etmeyen bütünün kültü olamaz. Bugünden sonra da bu böyle olacak.

Yaşar, doğar; ya da yaşar doğmaz. Bu ne demek; anlatayım;
Çoğunuz yaşadınız ama yaşarken yaşadınız ama yoktunuz zaten. Çoktunuz ama yoktunuz. Yaşar ama yaşamazdınız. Ne demek anlatayım; bir çoğunuz bütünün kültüydünüz ama güçsüzdünüz. Ama yüreğinizde hakiki levhi yoktu. Yaşamınızda İsrafil yoktu. Kendinizi bile dinlemediniz.

Neden çorba pişti; bilir misiniz dünyada? İlim için. O çorbaya kalemi koyduk…o çorbaya yaşamı koyduk ve İsrafil olarak bütünün gücünü dürümleyerek kervan olduk oraya. Aha gözünüz görsün ki dünyalıyız biz.

Çakı çıkarıp, bilişin kontrolunu kuranları kotlardan çıkarabilmek için, her birinin yüreğini keserek bütünden ayırdıklarında, dedik ki “insan evrenlerin sistemini kotlayacak yegane Tanrıdır. İnsanı bilin…insan yaşamdır. Yarını hak edin; anlayın. Yarın mutlaktır.” Ehh daha ne diyim ki size?! Ağırı hafifletmektir amaç.

Artı, eksi sistemler vardır. Kimi artı, kimi eksidir. Sistemin kürzi kalemleri olur. Akıldır tümü ama bütün kötülükleri hak altı hakla çakmadıkça, hak eksi hak, kaleme inmez.

Sevgililer, her şey dirilikle birer kalemdir. Farklı değildir hiç biri diğerinden. Birinde eksi, birinde artı olur ama bütünün kültüdür hepsi de. Ve hepimizin gücünde bu vardır. Sistemin tohumlanışı için biliş gerekir. Sistemin dirilişi için kelam olmalı. Ki hak ettiğinizce eksiyi, artıyı hak edip tohumlayabilesiniz.

Piraye Kuranlar olur dünyada…hasatları vardır onların ama yaşamlarında her biri aklı tını olarak dinlerken, hak kelamı, kalem olarak dinlemedikçe, yarına varamaz. İşte; bunun içindir ki burada olduk ve buradaki sessizliğe kendi yüreklerimizi indiriyoruz.

“Allah’ın dediği, aklın dediğidir” deriz hep… ama akıl halik değilse, akla varmak gerekir. Seyredin dünyayı canlılar, seyredin. Kuran İnsan, Allah’ın ilmini dilleyen insandır ama kutsal levhide akıl yoksa, Allah’ın dediği aklın dediği olamaz.

Bizler, 7. dünya gücünü dürümlere çekerek, sistemin kültü olup buralara indik. Buraya varmak kolay değildi. “Ortalık karışır..” dediler. “Kaç kere karışır?” dediler…”ama kaç kere?” Ki akıl kapıları hep açıktı. Karışan, karıştıran, hakikiyette yalındı ama sessizdi. Bizler o sessizliği seslendirdik…ve kotladık ve kokladık ve topladık ve torbaya doldurduk tüm yaşamları. Dünya İlmi buydu.

Koruyup, kokladıklarımız oldu. Koklayıp, tohumladıklarımız oldu. Yarına kaynak yaptıklarımız, hasatı toprak ilmiyle dillediklerimiz oldu. Hepsinden ötede aklın kapısı olduk. Bizdik o kapı.

Şikayet etmişler yürekler; “nesiller boyu çalıştık ama hak kaleme varamadık” diye.

Beden insanlık ilmidir. Ölü dirilir ama ilim yoksa, halik olamaz. Beden hakiki ilimdir. Kilin, kumun ilmi ayrıdır, sistemi kotlayarak yaşamı tohumlayanın insan sistemi olup, kök geçiş yaptırmasındaki o insanlık ışığı ayrıdır.

Saltanat biliş için burada bugün. Mikail kültü, bütünün kültü olarak bugün burada. Ayrılık gözetmeyenlerin tümü bugün buradalar. Çanı çaldık ve yol ilmin kulluğunda bütünün gücünü dürümlere indirdi. Her şey ama her şey yerkürededir.

Kil ve kum olanlar, ışık olanlar, ayrışıyor şu anda…Çoğunuz ilimsiniz ama ışık olmak farklıdır. Kesin olarak bildirmek isterim ki bu yoğun ışığı hak edebilenler, kelamı hak olanlar ve ışık olanlardır.

Yolu kaybetmeyen bu Meclis, aklın kapısını açmıştır ve bütünün kültüyle, mahrekin kültüyle, geçişleri yaptırmaktadır.

İnsan ilimle kotlanmadıkça, yarına varamaz.

İç ve dışın bir tek olması gerekir. Eğer iç ayrı, dış ayrıysa, yaşam kotlaması yapamaz. Öz köklerin gücünü anlamadan, gökçe dürümlerde ses, söz olamaz. Medine görevini hak etmeyen, melik olamaz. Mektup olamaz. Kuran olamaz, korunamaz. Meşale hakiki ilimdir. O meşaleyi hak etmeyen, tohumlarında dahi onu yakamaz.

Evren evren gezen birliklerin çoğu bugün buradalar. Çalı çırpı değil insan; bunu anlamaya, anlatmaya, bilmeye çalışacaklar. İnsanın etki alanının ne kadar geçişkenleştiğini görecekler. Yarattıklarında yaratıldıklarını bilecekler ve mahrekin kültündeki o yücelikte dillenecekler.

İmparatorluk güçleri de biliş için buradalar. Miafir olarak gelmediler. Karanlığın tendeki ilmini dürümlere indirecekler ve sevgiyle dilleşecekler. Kolu, kanadı olanlar mutlak olup, geçip geldiler. Kelamı kelamı olanlar, haliki hak olup, kalem olup, bütün olacaklar ve ten olup, tek tek çalışacaklar. Sistem, Nizam ve Düzen güçleridir hepsi de.

Batı toplumları tohum ekecekler, doğanın gücüyle bütüne hizmet edecekler ve doğu toplumları korkuyu aşıp geçecekler. Yer kürenin yüceliği artacak. Müsterihiz ki doğanın gücü de artacak.

Kardeşlerim; Allah ,insanın ilmidir. Allah kervanın kültüdür, aklın kalemidir, yarının dilidir. Sizler bilmeden bilip, Allah’a kelam olduğunuzda, bilişiniz kontrol kuracak.

Oğullarım, muktedir olanlarım, kaynaktakilerim, esmalarını dürümlediklerim ve yollarını kati olarak kotladıklarım; bugüne kadar yaptığınızın ötesindeki çalışmalar, hakka, hakikiyete, varmak için kült olacak. Çoban olmak değil maksat, Kuran olmaktır. Kimse dünyaya çoban olmayacak bundan sonra. Başka ne deyim ki size?!

İnsan, sürü kalmadı. Sürü kalmayacak. Her dili, Allah dili olacak. Her yüreği hakiki, lütfi kapısı olacak ve mahrekteki yaşam, şanslı şanssız herkesin aklı olacak. Devinim artmışsa, yer küreye giriyoruz ve yenilik için yaşamı kaydediyoruz.

(Kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 08

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Canlılar, hoş geldiniz.. Hepinizi kucaklıyoruz. Buraya geliş sebebinizin ne olduğunu, net bilirim. Büyük kült olarak birliklerinizi kontroldür. Bütüne hizmet İsrafil’ledir, bu kesindir.

Aklın tınısını duymayanların yarına varma imkanları olamayacağı da kesindir. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz için çok mutlandım. At, toprağa indi de siz orada mıydınız diye sormayacağım. Hepiniz, hepiniz buradasınız.

Açıyı daraltarak dünyaya inmek kolaydı ama aklın kalemi olmanız gerekliydi ki bugün bunu yaptınız. Bu bizi mutlandırdı. Sıhhatli bir dönem için mutlak aklın kapısına geldiğinizi gördünüz. Özgür ve hakim birliklerinizin burada ilmi KA olup, bütüne hizmet etmeleri bizleri çok ama çok sevindirdi.

Kini aşmayan, yolu bulamaz. İmparatorluğun gücüde burada bugün, bunu görmekte mutluluktur. Ortalık karışır mı? Yoo… Asla karışmayacak. Çalının çalı olduğunu dillemesi mutlaktır ama çalı, çerçevesizse hakiki ilim olur.

Buyurun, dünya insanı budur. Dünya insanı artık çalı değildir. İkmali tamamlanmıştır ve ruhi kapıların tümünü açmıştır. Sizlerin de burada bütüne hizmet için var olduğunuzu görüyorum.

“Ölülerin dirildiklerini görmek mutluluktur,” dediğinizi görüyorum. Ağırız, canlılar.. Çok ağırız, biz.. Bizi tanıyın. Biz ağırız.…Bu dünya çok ağırdır. Her lekesiz olan için çok ağırdır… Çünkü dünya lekeli bir yerdir. Bunları size bugün anlatmadım. Önceleri de anlattım.

Kervan olup dualarla yürümüyoruz biz artık. İnsan olup, kalemle yürüyoruz. Bunları iyi anlayın. Dualı bir dünya ile kalemli bir dünya arasında kalanlar vardır. İyi biliniz ki dualı dünyadan ötedir kalemli dünya.

Mikail kültü, aklın kültü değil aklın kalemidir. Burada olması bizi mutlandırdı. “Acıyı, tatlıyı biliriz ama yaşamı da biliriz”, diyor. Her insan elinin tutulmasını bekler. Bu kesin.

Bugün burada olan herkes iyi bilir, bunu. Bizler el tutanlarız, iyi anlayın. Kini nefreti aşamayan elini uzatmazdı dünyada.. Ama kilin kumun kürzi kapısında el, Allah eli olduktan sonra artık o el, hepimizin ilmidir..Başka ne diyeyim ki ben size?. Beden, Allah’ın levhi kapısı.

“Alternatif insanlıktır” diyorlar. Alternatif insanlık. Dünya insanlığı yolu kaybetmiş yeni dönemde alternatif insanlık dürümlere indirilecekmiş. Ölü mü dünya?... Yok canım, dirildi, bunları iyi öğretin, yaşamlarınıza.

Bize, biz olmadan gelen her kim varsa iyi bilsin ki arzın gücüdür, dünya. Bütüne hizmetçiyiz, biz. Ve bu dünya ayrı gayrı gözetmeyecek, bugünden sonra.

Turkuaz kalem, Allah’ın levhi kapısında ilmi KA olur, bütünü yazar. Yaşar, yaşanır ama kardeşlerim, yaradan yarattığında yaratılmadıkça yarında yokuz. Bu kesindir.

Eğer bizler, yarattıklarımızla yaratılmamışsak, yaşamımız yoktur. Benlik davası değil bu. İnsanlık davasıdır, canlılar. Bugüne kadar dünya insanlığı, hep benlikle uğraştı. Ayrı gayrı gözetti. “Senden, senin yüreğinden farklıyım” dedi, hep.

Biz, Allah’ın dediğini derken, her insanın Tanrı olduğunu dilleriz…Her insan, bir rahmandır. Her insan, bir yaşamdır. Yarattığında yaratıldıkça yarınlanır.. Mutlaktır. Ve bütüne hizmetçidir. Biz, bütüne hizmetçileriz....Bu kesindir

Korkmayın, dönmeyecek yüreğimiz dürümlerden. Çıkmayacağız yaşamdan. Bizi anlamak için sorgu sual ediyorlar şuanda… Konseyleriyle birlikte buradakiler.

Ölüm geldiğinde eni boyu kaç diye bakmayacaksınız, eminim. Ama aklı var mı diye bakacaksınız. Bizi sınamayacaksınız, bilirim. Biz, sınayan değiliz ki sınanalım. Kimseyi sınamadık, biz.

Bütüne hizmet, Allah’ın ilmidir. Aklın kalemidir. Biz aklın kalemi olanlar, her insan içiniz bugün burada.. Ama insan, dinden öteye vardığında insanlaşır, kesindir….Dini aşmadan, ilim yapılmaz, canlılar. İnsanın kelamı, aklın kalemidir… Bunların artık bilinmesi gerekir.

“Köre, göz” dediler. “Söz” dediler. “Kürzi kalem” dediler. “Meşaleyi yakta gel “dediler. Dava yok ki...Davayı kaybedeyim. Ben davayı açsaydım, aşmış olsaydım, ne olurdu bilir misiniz? Kilin kumun ilmini sınamaya başlardım.

Tanrı der ki “sen senden ötesin.”.. Yok be canım. Ben Bir’e hizmetçiyim. Tahditsizim. Hasatçıyım ama tahditsiz hasatçıyım. Kinin kelamında levhim olmaz, benim. Yolumda kulluğumdan öte aklım yoktur. Beşerin kapısında ben, beşer olurum. İyi anlayın.

Beşer olur, beşerce çalışırım. İlim olur, kelamca kodlarım yüreğini, yarattırırım ve ruhi kapıda ocak olurum, ona. Önümde insanlık var, benim. Ben, arkaların en arkasında kalırım ki her insan, yolu bulsun diye.

Başımda ilmim var. Ama iyi anlayın ki rahman olan insanlık…. Muktedir insanlık…. Murat ettiğimiz o insanlık, her anda mevcuttur.

Kelama kalem, ilme hakiki insan, gerek. Bize mutlak iblislerin ötesinde güç gerek ki iblisleri hak edip, kontrol edebilelim.…Biz, iblislerin tümünün gücünün üstünde bir güçle bütünün kültü olup, yarına vardık. Hepsini hak ettik, kontrol ettik.

Arza, arşı indirdik. Yeşilden mor, mordan kulluk olan siyah olur. Bizde, ilim olan mahrek vardır. Her bir mahrekte et ve kemik olan insanlık vardır.

Olurda bir gün dünya yolunu kaybederse… Olurda bir gün yok olursa ilim… Olurda bir gün Allah’ın tınısı duyulmazsa dünyada… İyi anlayın ki o gün biz, insanlık ilmiyle kült olur, ineriz buraya. Bu kesindir.

“Beş görev, beş ilim” derler. Tektir, ilim. Bir tek görev var, akıl… Aklı olmayanın yarını yoktur, canlılar.

“Kaç dünya insanı yolu kaybetti” derler?. Yoktu hiçbir insan ki yolu kaybetsin. Hepsi insanlık levhisine ölüm için inmişti. Ölülerin yol olmadığı… Öz görevlerinin yürüyen dünyaya kuran olmak olmadığı… Mutlak olanların hasat olmak için burada olmadığı bilinmeliydi.

O gün dünya insanlığının sınava tabi olduğu dilletilir. Arza, diri olup gelenlerin, aklın kapısında sınavı iptal etmiştir. O insan, sınavda değildir artık. Her insandan öte birlik, tektir. Ve sınav, tufandan öte bir tufanla iptal edilmiştir. O tufan, nedir bilir misiniz? Yaşamın kelamıdır.

Bugün dünyayı sınamaya gelmişler… Bizi sınava tabi tutuyorlar. Yüce canlarımız, kelamsız, kalemsiz kalmışlar, kaynağa inip, kelam, kalem olalım diye gelmişler… Bizi sınava tabi tutmuşlar... Öz görevleri insanlıktır, onların. Öğretelim mi onlara da? Öğretelim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/221098085

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 08

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Onlar, kimdirler? Kira ödemeye gelmişler, yaşama. Kira ödeyip, yaşayacaklar... Çaylarında ilim yok ki çarıkları ilimsiz, kelamları kalemsiz, yolları karanlık, aşksız, sıhhatsizler, itibarsızlar…. Ama beşer olmadan hakim olunmaz ki.

Mutlaka beşer olacaklar, hakiki levhide kalem olacaklar, mutlak olacaklar.. Maliki kalem, Meliki halik olacaklar… Bizleşecekler ama çalı çırpı olmak zor gelmiş, onlara.

Bütün kötülükler, aşılışla, geçilişle, yarınlardan çıktı. Beyler, bayanlar, muradımız, budur. Herkesin muradı, budur. Kuran-ı Kerim’deki kullukta budur.

Mustafa Paşa, Allah ilmiyle bizimle olur hep… Ama aklın kapısı, onun yüreğidir... O hep bizimledir, bu kesindir.…Ocaksız değildir, o… Kaynaksız değildir, o… Kervan, onun yüreğidir… Biz onda, o bizdedir.

Bugüne dünü, öz görev diye dilledi ve geçti. “Çıkmayın yoldan dedi, bize”. “Ah Atalar, Atası” dedik.. .Yol Allah yoluysa çılgınlıktır çıkmak ve dedi ki “sevgililer, sizinleyim ben.”

Ve biz, ona dedik ki “biz seniz, Atam”... Döndü baktı, kim var burada, diye? Herkes gördü ve dedi ki “Allah diri gün için sevgiyle geldi”. O, nerede? Dilde.. Hepimizin dilinde.. Ve biz oyuz, canlar.

Şura toplandı bugün, burada... Bu şurada, nefesler var. Bu şurada, yaşamlar var. Sel alsa yolu, o yol, bütünün kürzi kapısında, hepimizin yolu olur ve şura, şerden uzak tutar, ilmi.

“Sizinle olmak bizleri mutlandırdı,” diyorlar. Bizimde ocaklarına varmak mutluluktur, hepimize..

Deli dumrul insan… Biz o deliyiz, canlar. Deli divaneyiz, yaşamda ama iyi bilin ki bu yaşamın sırrı, kervandır. Yürümekten öte olan, o kervan. Hepimiz olan.

Yürümeden yol olmaz, canlar….Yürüyün ki yol olun, tüm zamanlara…Yürüyün ki yol olan, her andakiler seslensiler yüreğinizden. “Yüce insan, sevgili, sen ben, ben senim” deyin. Her insan bir sistemdir, bilin.

“Kalan kalır, kurtulan kurutulur” demeyiz, biz. Her insan, birliğimizdir.. Yürüyen kelamımızdır.. Hepimizdir....Hiç bir canımızı yüreğimizden ayrı tutmayız. Hepsiyle tekiz, biz.

Bin birlik, tek insansa birler kapısı olan insan, insanlık olur. Öyle çok çalışın ki kan akmasın yaşamda. Öyle çok çalışın ki yaşam, sessiz kalmasın. Öyle çok çalışın ki ruh, Allah’ın diriliğinden insin ve ilmin kalemine, ilmi kalem yapsın.

O, hep seslensin. Ki o ses, bütünün sistemi olsun. Öyle çok çalışın ki yanlış yapmayın. Her bir diri ilmi, hak ilmi sayın. Her bir diri ilmi, hak kervanda KAHA yapın.

Çantanız boş kalmasın, canlar. Hiç boş kalmasın. O çantaya, yanlış koymayın.. O çantaya, İsrafil’in kültündeki o yokluğu da koymayın. O çantaya, Seyfullahların sistemini koymayın.…Çünkü onlar, hayrın tınısını duymazlar… Sevgilidirler ama sessizdirler. O çantaya, yarını koyun. ..Yarın, hepinizin yarınıdır.

Beye bey olduğunu ses ile dillemek, onu beylikten çıkarır, belki… Sanır ki ben, beylerbeyiyim... Ama ilme, ilimle dillenip, yol olmak, o ilmi mutlak kuran yapar.

Öfkem hiç olmayacak, iyi bilin. Öfkemi hiç dinletmeyin. “Bir gün gelirde sen öfkelendin” derseniz… Öz görevliler, sizsiz kalırım, ben. Çünkü o öfke, sizin yüreğinizdir.

İyi bilin ki ağırım…Ama çok ağırım.. Barış halindeyim, tüm yaşamlarla. Hiçbir yaşama, kırgın değilim. Ama biri gelirde “senin yaşamında, iş yakışmaz” derse… Onun, “yakışmaz” dediği bu yaşamda, kare, küre olması bizim için gereksizdir.

“Ve biri gelirde, sevgiyle seninleyim” der… Ve yolunu hak ederse, ocağı mutlaka yanar.

Dünyanın öfkesiyim, ben. Ya da dünyanın hasatıyım. Öfkem var mı? Ölüm, ölüm, ölüm....Öfke ölümdür, canlar. Dünya öfkesi, ölümdür. Ölmekse, halikten, hakiki levhiden, gidiştir.

Ben, size beden terkinden, söz etmiyorum. Öksüz yetim bırakmam insanı ama insan, kelamsız kalırsa öksüzdür.

Ala ala, okuya okuya, dillenin. Okuya okuya, dillenin...Okuya okuya..… Ha neyi okuyacaksınız? Öz köklerinizi okuyacaksınız.

Yolu açın. Genlerinize inin. Okuyun. Her biriniz, bir arşivsiniz. Kendinizi okuyun. Okumadan, bilemezsiniz. Okuyun ki bilin.

Ben bedenimden seslenirim ki sesleşmem, hep ilimledir. Bedenini hak edip, sesleştirebilenler, kervandırlar… Kelamla dillenirler. Her insan, bedenini hak ettiğinde, sesleşir.

Suya ilmi, yolu ve yarını koyduk. Öz görevimizi yaptık….Çorbayı pişirdik, tuzladık. Ekmek olduk. Hak kelamda, kalem olduk. Devrin en yüce kapısını açtık.. Şarkı okuduk.

Okunan şarkı, sevgidir. SEVGİ, ikmal tamamlatır. SEVGİ, yaşamı kodlar. Daha ne diyeyim ki?... SEVİN… SEVİLİN. Hepinizden beklediğimiz, budur. SEVİN…SEVİLİN…

Çünkü SEVGİDEN öte hiçbir Rahman yoktur. SEVGİDEN öte hiçbir sistem yoktur. Karenin, kürenin levhisinden öte bir sessizliktir, SEVGİ.

Çorba, çorbamdır.. Ağır yük hafifleyerek, yaşamım olur. Bedenimde ilmim olur. Ama hep sevgiyle olur. Mutlaka iyi bilin.

Kurulların tümü bugün, bizi dinliyorlar. Öyle çok çalışmalar yapılıyor ki bugün dünyada... Bunu iyi bilin.

Hani dersiniz ya “Romanya da ki ayak kalemimiz, ay kapımız, aydın yolumuz, o bütünlüğümüz, nurumuz, bizdir o… Ve şuanda oda çalışıyor, biliyoruz..

Allah ilmiyle her şey başarılır, canlar. Her şey.

Dünyanın ölü bir planet olmadığını artık tüm yoğun ilim kalemleri bilecekler. Ve biz, ondan sonraki dönemde daha yüksek yaşamlarla kodlamalar yapacağız.

Allah’tır, insanı kuran yapan. Allah’tır, insanı yaşam yapan. Allah’tır, Rahmana KAHA olup, yarattıran… Allah, hepimizdeki Sistemdir. O, bir Sistemdir... Ama SEVGİYLE YARA SARAN BİR SİSTEM.

Birlik, birlik, birlik herkesin birlik halinde olması dileğiyle… Tükenen, tükenmeyen her şeyi kocaman kocaman kucakladık ve sistemi kodladık.

Sizinle olmak bizim için mutluluktur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/221099999

 

BİLGELER KAPISI (8/3)
10.06.2017

Keşke!... Keşke!... Keşke!… Aha keşke!… Ya HA, neden keşke!?

Sessizlik seslendiğinde, her insan insanlaşır. “Al ver” değil!... “Halik ol ve Hakk ol!” denir.

Artı-Eksi Sistem, tel tel olur yarınları kodlar. Ak Kapılar’ı açar; ilim olur… Yolu açar; Sistem olur… Öz Görev taşır; yarınları, hakim kılar.

Artı, eksiyi tohumlar. Eksi, Hakk olur; yarınları tohumlar. Her biri, bir tek olur; yaşamı tohumlar ve samanlar, Sessiz Zamanlar’da yaşama dönerler ve yerküre, yenilenir.

Saman, sarıdır… Yaşam ışığı, yeşildir… Solmayan gün, masmavidir… İlim ise kapkaradır… Her renk, diğerini kodlar. Mutlaka anlayın ki renk, rengi ve her renk, her rengi tohumlar… Murad ederiz ki tüm insanlık, tahditsiz şekilde tüm insanları kodlar, tohumlar, korur…

Ördüğümüz yaşamlar, Öz Kelam ile kalem ile kodlanmış yaşamlar oldu. Toy olanlar, kul oldular; Kuran oldular. Kalem, kervan oldu; yolu açtı… İşte! yeni dünya ve yeni zamanlar!…

Mesih, beklerler insanlar… Masiva Kalemi, kelam bekler… Her insan, insanlığı bekler… Bir tek kapı vardır. Hepsi, o kapıdan, insan olup geçer… İşte! o kapı nurdur; bütündür; külttür; tüm insanlıktır…

Her bir insan, “tüm insan” olmadıkça; o kapı kapanır ve kimse, o kapıdan geçmez. Bir tek insan, o kapı olup geçtiğinde; her insan, o kapı olur geçer…

O halde insandan beklenen, her an olmak ve Hakk olmaktır. Has olmadan Hakk olunmayacağını anlamalıdır. İtibarı yüce olmayan, yolu bulamaz ve yoğun ışıkta hasat olamaz.

Her dere, insan olur akar ve tüm insanlık, yol olur kontrol kurar… Aşk, sesi kodlar ve biz, bizi hak ederiz.

Şikayetim var mı!? Yoktur!... Yol oldu da huzur olmadı mı!? Her anda huzur vardır… Açı daraldığında; Halik, ilme indiğinde ve biz, BİR TEK olduğumuzda; yarınlar olur… Öyle çok çalışırız ki!... “Bilmeyen, biz olamaz ya da dürümlenemez!” demeyiz. Biz, onlar oluruz; tümünü hak ederiz…

Yaşam budur!... Örtüyü açın; insanlığı dinleyin!... Öz Kelam, ilme vardı. Dinleyin!... Hakk olun dilleyin!... Akın!... Hakk İlmi ile kul olun… Öyle çok çalışın ki sizi, misafir diye bilmesinler… Bu dünyada, itibarı olan Yerküreli olun… “OL!” deyin; her insan olsun…

Kontrol dışı bilgi vermiyorsunuz… Bu kesindir. Şimdilik!… Aha şimdi!...Ve şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 8
Peker Selçuk Öz Biliş

“Kula kul olmayız” derler ama, bizler her kulun kuluyuz Canlar. Bilinsin dileriz ki, kula kul olarak görev taşırız. Bilişi olmayan BSUİ olmalı. Barışı hak etmeli, sistem kurmalı. O bizde, biz O’nda olmalıyız ki, ışık yansın. Çünkü barış, sevgi, umut ve tüm levhi kalemlerin ilmi olan insanlık nurlansın.

Akıl tınlarken levhide; hak kelâm kapı açar. İşte orada yarınlar olur. Biliriz!...

Aklın tendeki kelâmı ilimdir. Her insan kendi levhi kapısında kendi ilmiyle dürümlenir. “Barış” dedikleriyse, yaşamla barıştır. Hakka varmak ve hakim olmak ak tende bütün olmaktır. İşte bu meclis, bu hazirun ki o bizleriz. Mutlaka hepimiz görev taşıyoruz.

Aşk sırdır, yarını tohumlar. Kontrolumuzu kurup yoğunlaşırız… Şevki şavkı biliriz. Hakka hakim olun diye bilgi kapıları önümüze açıldı. Çünkü Allah’ın levhi kapısını açmadan, bilinmez… “Varın ve hak edin” dediler bize… Ve dediler ki “kapıyı açık bırakın”

Allah der ki “yolu kodlayın” Allah der ki “ağırı hafifletin” Allah der ki “nihanda, kelâmda, her anda bütünlenin, akın gönüllere varın” “Gönülleri, yaptığınız bu çalışmalarla yüceltin, yaşatın”

Ve Allah der ki “saygılı olun, herkese saygılı olun”
Ve Allah der ki “kulum bana bir adım gelse, ben ona on adım yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelse, ben ona koşarak gelirim”

Allah’ın dediği aklın dediği oldukça, muktedir olmak mutluluktur. Hakk’ın kapısını hakiki levhiyle bütünün kültü yapıp, maya olarak tüm insanlığa katmak hak ilmidir.

Bizden değil, BİR’den sesleniriz… Ve deriz ki “sevgili sana aşkla geldik. Sana ak kalem olduk, hak olup geldik. Senle kodlandık, koklandık. Dolular, boşlar; hepsi dillensin diye geldik”

Ve derlerse ki “genişlere geç” “Aha şimdi” deriz. Ama derlerse ki “geçte gel” “Hah, aha” deriz…

Nedir baktığın? Takındığın yüzler… Ne kadar çokmuş bak bitmiyor, milyonlarca değişik surat. Hepsi sen. Senden bir sûret.

“Hak içre bir ayineyem,
Herkes bakar bir an görür”

Gerçek olmalı bu. Mânâ dedikleri. Zât tecellisi. Zuhurat…
Rüya içinde kendinden geçmek, sonra uyanıp kendine gelmek gerekiyor. Hangisi sensin? Gözleri açıkken ya da kapalıyken. Burada mı, orada mısın? Bir varsın, bir gaybsın. Bir sensin, bir başkası…

O başkası da sen. Bir başkasının rüyasısın. Öncesi sonrası yok. Sadece şimdi. Gerisi ezel ile ebed yanılgısı!...

İçinde “şimdi” yüzen sonsuzluğum. Yüzüme bak ey yıldız!... Yüze yüze içinde, yüz gösteririm belki. Ben; olmayan. Sönene dek! Bir nefestir yıldız. Nur gibi tek hece. Kalp. Ruh… Sır…

Ellerimi açtım. Bir cümle döküldü dudaklarımdan gayri insiyaki. Topla o cübbeni de, sen de tut işin ucundan. Zira himmet, kâmil kullara emanet edilmiş ilâhi bir yardım hakkıydı...

İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 8
Nagehan Sungur Öz Biliş

Gözlerimiz, sevginin gözleridir…

Sesimiz, yarınlardır…

Kulaklarımız ilâhi tınıyı duyar ve yüreğimiz AŞK KAPISI’dır…

Her anda ilâhi tınıyı duyarız...

Sesimizle BSUİ yarınları yaratır ve bunu sevgi vizyonu gözlerimizle görürüz…

Yarınları sayfalarız… BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık) yarınları…

HAKK yarınları…

Gücümüz, yüreğimizin gücüdür… Tüm yüreklerin gücünün olduğu yüreğimiz…

Yarınları yaratırken dillediğimiz kodları, tüm hücrelerimizle hissederiz…

İşte bu “OL” demektir…

Ve olmuştur…

Mutluyuz…

Güçlüyüz ve muktediriz!...

Hah aha şimdi…

Sevgiyle…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 8

Tohumlarımızı saklamak üzere dünyayı yarattık. O tohum en küçük zerrede insanlık ilmini taşıyabilen kaynaktı. O tohum nihan olan insan sırrıydı.

Dünyaya gelip geçerken tohumlarımızı toprağa ektik. Bekledik ki o tohumlar yeşersin..bekledik dünya kapıları kürzi kapılara varsın ve biz tohumlarımızda bütünün gücü olarak her anda yaşayalım. Gerçek yaşam ışık yaşamdı; zaman sayfalarında tohumu ilm-i ka olarak cevheri yoğunluğa kayıtlayabilmekti.

Bunun için yerde görev taşıyacak bir gönüllüye ihtiyaç oldu.

İnsan dedi ki “ben kelamdan çıkar, ölüler diyarına inerim.” Ve Adem dünyaya indi. Tüm yaşama öz görevliydi o.

Ve dünyada Adem her şeyi unuttu. Sandı ki kil ve kumdu…sandı ki ışıksızdı. Asırlar boyu yaşamlar beklediler ta ki yaşamın ışığı çanı çaldı! Şimdi dedi….gel dedi geç dedi. O zi si ki si ha ho zi si ha.

Hepimiz hepimiziz. Alo si ki si ha. Cennet bahçelerinin kapısı bugün tüm yaşam açıldı. Koku yükseldi. Zamanın ışığı ışık yaşamların tendeki ilmini tını olarak dinletirken, evrenler bu sese inmekteler.

Buyurun, inin dünyaya inin yaşamınıza! Ölülük bitmiştir artık. Kelamın kalemi bilgi kalemi olarak esmaların ötesinde kotlamalar yapmakta. Kervan nefese vardı, yol aklın kapısından geçti ve kare insan kürzi oldu. Gerçek insan dünya olarak süper sistemleşmeyle sizi size kaynak yapıyor.

Sevgiyle,
Bahar Umurtak

Süper İnsanlık Realitesi


10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 08
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Dağlarım... Kurt kuzuyu kapar mı?... Yok yavrum, yok... Kuzu kurt mudur?.. Kurt kuzu mudur? Sorgulamayın... Her insan bir kurt ve her insan bir kuzu olur... Bunları iyi bilin...

Beş beş daha beş eder... Ne demek bu?... Beş beş daha beş eder... Çan çalmadan beş, beşirdeydi... Çan çaldıktan sonra beş, insanda olur...

Ama beşin beşten ayrı olduğunu bilin... Bundandır ki toplamada hata yapmayın... Bir daha söylüyorum, beş insansa ilimdir... Ama beş ilim tahditi ile kodlanamamışsa, yıldızların sığ olduğu bir yoğunluktadır ve yaşamda yoktur..

Bedene inmek kolay... Ama beden ilmini hak etmek kolay değildir... Çorba pişmişse, çorbaya ilim gerekir...

Yoksa ilim çorbada kelam olmaz ki... Fakihe hak gerektiğinde, hasat olmalıdır.. Fakih hasat değilse hakikiyette yoktur ki... Kelime kelime bildiriyorum ki hakk tınıyı duyanlar dillesin diye...

Torbalarımızda ümmi kalemler de vardır... Hepsini koyduk o torbalara.... Üzerlerine kulluk kelamını da koyduk... Sonra örttük yüreklerine kültü... Tükenen dürümleri dillettik ve geri çekildik... Dedik ki "buyrun hak edin..."


Kantar ilim dedik. Ölçmeyin ama ölçülmeyin de... Kelam kalemdeydi... İtibarı yüce olanlar dillediler... Tahditsizdiler... Kaç yüz milyar kere yaptık bunu...

Haç dönemleri vardır... İlime kalem olmaya gelen hacca gelir... Bizler hakk tende hacı, hoca değiliz ama hakk kelama varmayan, hakk karanlıkta hakiki levhiyi kodlayamaz.

Bunun içindir ki yolcu yola girer, kula girer, ruha girer ve hac olur...

Buluş!... Ya da buluşma... Ol!.. Ya da olma!... Ört, yüreğini ya da örtme!... Köpüğün yoksa üzerindeki güç kontrolludur... Ama köpüğün varsa orada yüreğin yoktur...

"Beşer keşke hiç olmasaydı" dediler... Yok be canım, yok!... Beşer olmasaydı yarın olur muydu?...


İsrafil olur muydu beşer olmasaydı?... Çamur yoğurmadan, Çanta dolar mıydı?... Çarık giymeden yalın olup, halik olunur muydu?... Olmazdı canlar!... Hiç birisi olmazdı...

Örtmeyin yolu!... Öz kürzi kapıları örtmeyin... Çanı çaldık ya!.. Aklın tanrı kalemi olduğunu hakk olun dilleyin. Temel direk ilimdir anlayın...

Kuşku yok ki dünya Allah'ın ilmi ile yaratıldı. Ama yine kuşku yok ki akıl kelamın kalemidir.

Aha kelam halikse Allah'ın levhi kapısı hep alimlerin kapısıdır... Bunları iyi anlayın... Kontrol dışı bilgi vermem hiç... Her verdiğim bilgi kontrolludur.

Özge düzümler kurarım yüreğe, kelam tinsel tren olur yola, teknik kalem kulluk yapar. Ve düzümlenen diller, dillenir. Diri yüreğe iner... Kir temizlenir. Nedense beni dinleyen dahi yok!... Herkes kelama bakıyor... Kelama bakıyor herkes ama yaşam da yoktur...

Çağırmayın yüceleri!... Yüceler sizi sizden dilliyorlar ama sizin yüreğinizi dillerlerken sessizce dinliyorlar. Murad ederim ki bugün Allah'ın dediği aklın dediği her ne denilmişse yarını kodlamıştır...

Boş konuşmadığımı iyi bilin... Çok mutluyum ki koran toprağında toprak toplumun tohumunu kodlayabildim...

Çok mutluyum ki kodladım, kokladım, koklaktırdım ki rahmana Ka Ha yaptım... Aha mutluyum ki batı doğu tüm türevleri ile kürzi kaleme vardılar...

Ama çok mutluyum çünkü yolu açtım... Açı daraldı ve ben mahrek oldum, mutlak oldum... Aha bu!.. Allayın pullayın yürekleri dilleyin allayın pullayın ki kodlayın... Kodlayın ki tohumlayın... Ama allayıp pullamadan torbayı doldurmayın... Her ses size sizi tanıtsın... Kaçmayın dünyadan, kaçmayın....

Şap, Şak, Şah... Şeh Re Şi Ka Ha.... Ne diyorum bilir misiniz?... Bunların hepsi ses... Ne diyorum bilir misiniz?... Bunların hepsi ses ama hiç biri anlam taşımıyor değil mi?... Ama anlamsız olan da dahi hasat yaşam kayıtları vardır...

Peki diyeceksiniz ki öyleyse niçin bizim seslerimiz yarını kodlamıyor... Öyle çok çalışın ki kodlasın... Öyle çok çalışın ki koklanın... Öyle çok çalışın ki ruhi kalemi hak edin... Çok çalışın çok....

Köprü kurdum dünyaya, köprüde ilim yoktu... Sordum neden diye?... Yarın yok dediler...

Aha bilgi.... Buyrun anlayın... Hani hani nerde ilim?... Allah'ın ilmi... Siyahtan mora varan her diride olan ilim...

Çoban çanı çalar... Ama çoban, yarını hak etmemişse, çarık giyipte dünyaya inmelidir...

O çoban yaşamı hak etmeli ki kardeşlerini kodlayabilsin... Çok kolay mı zannettiniz dünya yaşamını... Öyle zordur ki!...

Keman çalın hep... Keman çalın... Öyle çok çalın ki kemanı... Sistem sizi dillesin... Ama çaldığınız kemanda, kelamı kalem yapın... Öyle çok yaşayın ki yaratan sizleşsin...

Hey devre devre yaşamı kodlayanlar size de söylüyorum... Burayı kodlarken kendinizi hak edip kodlayın...

Dünya yoğunluğu artık farklıdır dünden... Bir kere bile bu dünyaya doğmamak ne ki!... Geçinde anlayın yaşamı...

Sizler seyirde olanlarsınız dünyayı... Borç ödemediniz ki zamana.... Hiç bir yaşamda sorumluluğunuz olmadı ki...

Ama insanı sınıyacaksınız... Ne haddinize!... Bir kere daha söylüyorum... Ne haddinize!?..

Ben cennetinde can olan yarın... Bedeni kodlayan toprağı tohumlayan... Mutlak olan kul olan insan sırrını dilleyen.... Lekesiz olan insanım... Hani nerdesiniz?... Gelin de görün dünyayı...

Yok ben seni ölçüyorum... Ah canım ne güzel... Gelde ölç bakalım... Gel de ölç... Göçteyim ben... Gök sözcülüğünde kör sağır olan, kök kelamı kodlayamayan gözcüyüm ben...

Öyle mi? Aman ne ala... Bedenli, kontrollü olur can... Bedensizse kontrolsüzdür... Buyur! beden al da gel... Burada olmak zordur zor... Kula kulluk yapmamızı bekleyen her insan bilsin ki biz her ana kuluz. Kula kul mu olmamalıyız...

Cennetin cennetliliğini dahi dinlemeyenin can kalemde cevapları bulduğunu düşünmesi yedi dünyanın her birini kontrolden çıkarır.

Kaçmayın, kaçmayın, oturun dinleyin konuşuyorum daha!... Otur... Otur... Otur... Kocaman kocaman sözlerle geldim yüreğe öyle mi?... Öyle... Ama hangi sesin sözün insanı kodladı?... Hiçbirisi... Sadece insana akıl ve ışık yakacaktın...

"Akıl yok ki yaşamda ışık olsun yaşamda" dedin... Bedenin yok ki hak edesin anlayasın bizi... Beden alda gel!. Olmazsa olmaz olan bedeni al da gel... Bu dünyayı hak etmeye çalışacaksan, mutlaka bedeni al da gel...

Mikhail'in kültü olup gelmişsen, aşkla gel... Yarına Kuran olmuşsan ak da gel...Ölüyü diriltmişsen ol da gel... Mustafa Kemal Atatürk'ü dinle, o sana anlatır herşeyi... Buyur onunla ol!... Biz seni senden sana değil, seni sanal boyutların kulluğunda, ocak olan Mustafa Paşa'ya veriyoruz... O size her şeyi anlatır...

Hacivat, karagöz oynuyor burada diye düşünmeyin!... Hacivatın hacivatlığı dahi sizin yoğunluğunuzdan daha yücedir iyi bilin... O yaşamı tohumlayandı!... Ama siz hiç bir şey yapmadınız yaşam için...

Beleklerdekiler diye bildiniz insanlığı... Ya Ka Ha insan belekte olsa da yaşıyor... Ya siz?...

Öyle çok çalışın ki!... Misafirliğe gelirken kontrollu gelin... Öyle çok çalışın ki yaratırken tin ten olup yaratın... Öyle çok çalışın ki durağan tohumları kodlarken, yarına varıp kodlayın...

Borç harç gelinir yaşama... Siz borçlanmadan dinliyorsunuz ilmi... Yakışır mı size?.. Ha diyeceksiniz ki ne yapalım?... Oturun, ölümlü olun. Sonra dirilin, olgunlaşın...

Bizi sessiz zamanların sesi diye değil!... Has teknik kervan diye bilin!... Büyük kötülüktür yaptığınız dünyaya, bunu da artık idrak edin...

Dünyaya bir levhi göndermiş, o levhinin kuran olmasını beklemiş... Yok ya Ka Ha yok!... Her anda olanların, artık kervan olmaları gerekir..

Bünyeniz kaldırmadı değil mi yüreğimi?... Kaldıramaz... Alıp götürdüğünüz her kim varsa, koruyun... Kokuyu yükseltmeden ocaklarını yüreğe indirmeyin... Hepsi beli ince yolu kürzi olanlar değil... Yaşamı hak edenler de var...

Ama kast ettiğim, mesihler de değil.. Her biri kelamdır onların... Benim kastettiğim, kurtarıcı diye gelip, kurtuluş yolunu bulamayanlardır... Onları koklayın, koklayın koklayın da koruyun!...

Sultan Süleyman Han bizim yüreğimizdedir... Onun kökü gökü tüm ziya kapılarındadır... Onu kastetmiyorum... Şükredin ki ölüm gelmeden ölüleri kodlayanlar vardır... O bunlardan biri idi. Çok iyi bilin...

Kardeşlerim ellerinizi çabuk tutun.. Muradımız sizin, sizi hak etmenizdir... Beden almadığınıza göre, esmaları dinleyebilmeniz yetecek... Ama yalın halik ve hakim olup gelin...

Çanın çalması ile birlikte ruhi kapıları açın... "Çorba, çorba, çorba" deriz ya hani!... Her ilim bir çorbadır... Çorbaya yaşamınızı ekin... Yaşam diye kastettiğim beden değildir. Bunu da anlayın...

Ben tüm israfili kapıların türevlenişini, kastediyorum... Şu andan sonra daha güçlü bir çaşılma devreye girecek hepinizi kucaklıyorum... Ama şunu tekrar etmek isterim, dünya insanlığını, birlik kelamını, hakk teknikle dilleyen İsrafil diye bilin...

Ve dünya insanı artık öz ve gürdür, bunu anlayın!... Onlara hiç bir zaman nüfüz ederek, yıllar yılı süren çatışmalarında, kesirleştirilik yapmayın...

Dini kapıların tümü açık kalacak... Ama yolu kapatmaya kalkanların, bütüne hizmetçilikleri önlenecek...

Asa birliğindir... O asayı biz el ayak olup bütünün kültü yaptık... Çorba da İsrafil var!... Mikhail levhi kalem ve biz Pit Si Ka savaşın levhi kapısı olan ilim...

Suya ilmi koyanlar, şarkı türkü değiliz akılız akıl!.. Bunları iyi anlayın... Durağan dünya artık yoğunlaşacak...

Değerliler, daha güçlü bilgi vermeyeceğim bugün... Çünkü yoğun ilminizde ilahi kült yok... Bunu görüyorum... Bu nedenledir ki size farklı bilişle sesleşmeme rağmen, daha yüce bilgi vermek niyetinde değilim...

Kaça kaça olduğunuzu düşündünüz. Kaçtıkça kaçtınız ama yaşamınızdan çıktınız... Sıkıntı buydu... Kaçan, kendini hak etmeyendi... Kaçmayın... Ölüyü diriltin yolu açın!... Kaçmayın... Çok mu, çok mu kolay?... Kolay... Özen gösterin çalışmalara...

Köre göz, kürzi kaleme de ses söz gerek... Şimdi çalışın... Burada olmanıza gerek yok!... Yoğun yok...

Arzın gücünü hak ettiğiniz zaman gelin buraya... Şimdilik size vereceğim bilgi budur...

Suyu Sultanlıkla dürümlemeye kalkanlara da söz verdiğim gibi öfkeleri aşıldıktan sonra yaşama inecektiler ve onların inişleri gerçekleşti...

Sahrada AT kalem olmuş koşuyor... Bu AT hepimiziz canlar... İyi bilin!.. Ve bu at kübra olana koşar, kürsü olana koşar!... Yaşam olana koşar!.. Ve bu at ne Sistem, ne Nizam, ne Düzen bekler... Yaratan, yarattıran olur koşar... Unutmayın, koşan da koşulan da insanlıktır...

Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/221131314?ref=fb-share&1

 

10.HAZİRAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 08
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ

Doğanın kulu olarak kodlanmış “İlmi Ka” olan bilişlileri bugün buraya aldık… Çobanlık yapmaya niyeti olan hiç kimse yoktu… Hepsi yarına, kendi yoğunluğuyla inmek için çabaladı… Kontrol dışı bilgi de yoktu…

Ve bugün koç kesmeye de kimse gelmedi. Koç getiren de yoktu yüreklere…

Değerliler!..

Eller açılmadı bugün. Ortalık karışmadı. Yalın, hakiki ve hakim olan ilim Allah’ın levhi kapısında bütünün kültü oldu. 
Bizler doğanın kültleri olarak gönül gücüyle buradaydık. Çalı… Çalı… Çalı… Dünya hep çalılarla doluydu… Dün, bugün ise dünya akıl tenleriyle doldu.

Her kelâm, Allah’ın kelâmı değildir… Her hâlik, aklın kelâmında değildir… Her yarın, mutlak değildir… Burada, bu yoğunlukta yaptığımız çalışma, hakiki çalışmadır ki, hasatın hakkı KA HA olan levhi kapısıdır.

Büyük kötülükleri önler bu çalışma… Küçük küçük ışıklar yakıldı burada. Kendi yolunu bulamayanların, yarına varma imkânı olmadığı dillenirken, her kalem kendi yüreğiyle bütünün kültü haline dönüştü ki, büyük kötülükleri önledik…

Esma dediğiniz yaşam, Hakk’ın kapısını açtığınız zaman, yürüyen tüm insanlığı tohumlayabilir… Esma, Allah’ın dediğini diyenlerin yoğun tenlerindeki tahditsiz kervan kültüdür. Ve hepimiz kelâmız orada…

ÖLÜM, ölülük değil… AKIL gerekir yaşama… Bunu demek, burada olmak için yeterlidir… Bizler, ALTIN IŞIK gücüyle, bugün buradayız… Aha geldik!... “Hah” dedik … Aha, kelâma ilimi indirdik… “Hah, aha” dedik…

Kocaman insan, koskocaman… Ama öyle kocaman ki, ölü ya da öldürülen değerleriyle bütün… Ama o bütün olan insan, MUSTAFA KEMAL PAŞA!... O BİZ, BİZ O’YUZ!... “Önce dünyalı!...” dedi. Öfke yoktu… “Önce yaşam!...” dedi. Yoktu kült… Küçük küçük yaşam kayıtlarından kült… Yoktu Kuran… ÖLÜYDÜ DÜNYALI!... Akıl tınısını duyamamaktaydı… Çatı kuramamıştı yaşama… Seviyesi hiç yükselmemişti… Kin nefret hırsı, bütünün kültünü kontrol edebilmemizi engelliyordu…

Dere, ilimle akar canlar!... İnsan kelâm ettiği zaman o, bütünün kültü haline dönüşür. Ve ilâhi kült olan o, artık bir diri Halik olur ve akar… Ama ya kapısı kapalıysa ne olacak? Ölüler diyarında kapıyı açması gerekir… “Ol!” ya da “Olma!” Kuranı kontrollu olarak dillemesi gerekir… Erdiği en güçlü ışıkla, bilişi kodlaması gerekir. Çorbada oğullarını kodlanmış olarak, bu tohumla bitiştirmesi gerekir… Her diri, Allah’ın ilmini dillemelidir… Her diri, hakiki levhiye ulaşabilmelidir… Soyunu kodlayabilmelidir… Ve Hulusi KA HA olup, KA HA olan o “LA KA HA” olanları da dilletebilmelidir…

Kora, koru eklediğiniz zaman, kor yine kordur… Ama o kor, Ruhi Kapı’ya vardığında, korunan olur… KORUN KORUNAN OLMASI, ARZ’I KODLAR!... ARZ GÜCÜ kontrollu olur… İşte, kor dediğiniz o ateş, sizin yüreğinize indiği zaman, siz o ateş olursunuz… Ve tüm insanlığı ya kırarsınız, ya hasata koklatır tohumlatırsınız ki, KORUYUCU OLURSUNUZ!!!

KOR, KORUYUCU!... KOR, KONTROLDAN ÇIKARICI!... Her ikisi de, KOR!…

Başkanlık divanı olarak, bugün burada olan bilişler, kelâma Halik olup indiler… Hepimiz, o yüceliklerle birleştik ve bütünün kültlerini kontrol altına aldık… Çanı çalan, İLMİ HAK oldu, bütüne kült olup indi…

Mutlaka anlayın ki, DÜNYANIN YILLAR YILI SÜRECEK OLAN YENİ DÖNEMİ BAŞLATILDI!... Bu yeni dönemde, kontrol dışı hiçbir bilgi verilmemelidir dünyaya… Eğer dünyaya kontrol dışı bilgiler indirilirse, dümenin kelâm olduğu anlatılır ve yolcular o yoğun ilmi bütünün kültü haline dönüştürürler ve dünya yılları boşuna geçmez ama, bunu yapanlar mutlaka kontrol edici yoğunlukla kalemden ayrıştırılır. Böylelikle onların dünyamıza artık kendi yüreklerini kayıtlamalarına iznimiz olmaz…

ÖLÜM, görevimizdir bizim… Öldük!.. Yarına vardık!.. Öldük, yolu bulduk… Ama, ÖLMEDEN KÜLT OLUNMAZ!... Bütün kötülükleri aşıp geçebilmemiz bu şekilde oldu… Ölüler diyarına ölü olup gelinir canlar ve dünya ölüler diyarıdır tüm zamanlarda… Burada olma sebebimiz, dünün kültünü bütünün kültü haline dönüştürmek içindir…

Kaç ekmek yaptığımızı kimse bilmez… Ama biz, ölülere ölümlü olmadan ölüler diyarı diriliğine tahditsiz ilim indirdik ve bütün kelâmları kalem yaparak tohumları kodladık ve yolu açtık… EKMEĞİMİZ, KELAMIMIZDIR!... Ve bizim yüreğimizde bütünün kültü hep mevcuttur vardır…

Kar, kış… Herkes yolu kapatır… BİZ O YOLU TÜM ZAMANLAR İÇİN AÇTIK!... İçimiz dışımız aynıdır… Kimseye “sen yoksun, ben varım” demedik… Her insanın kendi yüreğiyle, bütünün kültü olduğunu dilledik…

KİNİ NEFRETİ AŞANLAR, BURADA OLABİLİRLER!... KİNİ AŞMAYAN, YOLU AÇIP GELEMEZ!...

Esmalara Kürzi kapı açtık… Diri kalemi, bütünün kültü yaparak bütüne hizmet ettik…

Kaç MARKA İLİM ÇALIŞMASI yapıldı dünyada bilir misiniz? Önce şunu söyleyeyim, BİZ MAHREKTEKİ KÜLTÜ, BÜTÜNÜN KÜLTÜ YAPARAK, BURADA BÜYÜK BİR GÖREV TAŞIYORUZ!... BU GÖREV; kelâm olanların kaleme inişi ve ekmek yapışıdır… Ama daha da önemlisi kardeşlerim, BU ÇALIŞMA ÖNCEDEN HİÇ AMA HİÇ YAPILMAYAN ve BUNDAN SONRA DA YAPILMAYACAK çok özel bir çalışmadır!... Bunun anlamı şudur; BURADA OLAN HER NE İSE, TÜM İNSANLIK İÇİNDİR…

İsrafil dediğiniz yüceliğin, bütünün kültü halinde burada olması mutlaktır… Çorba pişerken ocağa indirdiklerimizin tümü, kendilerini hak ederek buraya geldiler… Kini aşmadan yolu bulmak mümkün değildir ve kini aşmadan Hakk’a varmak da kült olmaktan sonra mümkün olabilir ki; ana kapıyı kapattığınız zaman ayrı gayrı dediğinizde artık hiçbir imkânınız olmaz…

“Çorbam, insanlık çorbası” derim hep ama bu çorbada yarın vardır… Yarın, hepimizin yarınıdır… Eğer Medine ya da merdiven dediğimiz o yürek, mahrek olan insan burada tohum olarak ekilmiş olmasa da, bizi bize kaynak yapacak olan kelâm vardır. Kelâmın adı NEFES’tir…

Çamur yoğurmadan çarçabuk ilim olduk… Öteye vardık, Kürzi Kapı olduk… Daha öteye vardık… Yarına vardık… Ve daha ötede AKIL oldu… Aklın kontrolu kurulduktan sonra kodladık, topraktaki tohumları Kuran yaptık… Kurandan öteye vardı, şarkılar türküler okundu orada… Herkes kendini dilledi ve dilletti… Sessizliği seslendirmekti bu, sessizlik seslendi… Ve çorbalar pişirildi… İşte o çorbaların en önemlisi, Allah’ın dediğini diyenin İlmi Ka olan bilişindeki kulluktur…

“Bara geldik” derler Yüceler… Burası bir bar… Bu bar İLİM barıdır!... Bu bar, aklın kalemi olan ilimin kelâmı ile kodlanan YAŞAM BARIDIR!... BU BARDA, IŞIK İÇİLİR!...

Biz burada IŞIK İŞÇİLERİYİZ ve IŞIK HALİNDEYİZ!... Ve ışık halinde olanların, şarkılarında ışık olur… Hadi buyurun… Afiyet olsun… AŞKLA!... Afiyetler olsun… Hepinizi kucaklıyorum canlar…

Işığınız ışığımız… Ve hakiki levhimiz sessizliğimiz ama sizin yüreğinizdeki ses… Afiyetler olsun tüm zamanlardaki yaşam kayıtlarımıza afiyetler olsun… Kontrolu kuranlarımıza afiyetler olsun… Yaşamı hak edenlerimize ve haz olarak çalışanlara… Haz olmadan, has olunmaz canlar… Önce haz duyun yaptığınızdan, çok çok mutlanırız sonra has olun, yaratın, yaşatın… Sizden öte siz ve siz olun!...

Mutlaka kontrol kurun mutlaka… ÖLÜM, ölülük yok size… Bunları iyi anlayın… Sanmayın ki, bedeni terk ölümdür size… Ölü; köksüz olandır, göksüz olandır, kör olandır… Çöreğiyle yetinendir… Ekmek yapamayandır!... Ölü, kontrol kuramayandır… Ocağında kaynağı bulunmayandır… Rahmi kalemde KA HA olamayandır… Suyun üstündeki o suda köz olamayandır… Köz olmadan, çözüp yüreğini yaşama kayıt yapamaz… Yüreği çözülmeyenin, yoğunluğunda tohumu olmaz… Unutmayınız bu dünya size, sizin yüreğinize sessizce iner ve der ki “senin borcun, benim borcumdur. Ödedik, ödettik… Ama senin yolun benim yolumda kulluktur… Ben, doğan gücüm…” Öyle bir dünya iste ki, senin etkin olsun orada… Öyle bir dünya iste ki, eşgali bilinen levhin olsun orada… Öyle bir dünya iste ki, Rahmi kalemin has olsun orada…

Çamur yoğurmayan bir dünya iste!... Yaşama hakim ve yaşama Halik olsun…

ÖYLE ÇOK ÇALIŞ Kİ, YOLUNDA KURAN OLSUN!... Çok çalış CAN çok!... Yürü, ama yürürken tüm insanlıkla yürü!... Korkma, o yürüyüşte senin yolun olsun!... Öyle çok çalış ki, siyahın en siyahına var, yerin kültünü tükenen tüm zamanların kültü yap. Çakıyı çıkarıp da, şarkıları kes be yüreğinde… Esmaların dürümlerinde her ses seslensin…

Selin seni alıp taşımaması, senin sel olmana bağlıdır… Sen sel ol ki, o seli hak et önle…

Borcun, borcumdur can… Yolun, kodlanmış yoldur… O yolda, tükenen hiç kimse kalmayacak… Aşklar şakır. Şakı yüreklerde; şakı ki, şarkıların tükenenlerin tümünü korusun!... 
Canlarım!...

Hepinizi kucakladım… Ağır yük taşıtmayacağım size… AŞK, sessizlikteki sistemde sizi koruyacak… Sizi kucakladım…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/221619247

 

 10.06.2017 BİLGELER KAPISI(8)

ERENGÜL KOÇ ÖZ AKIŞI

Ben bugün Zeytin Ağacı’yım…
Dünya güçlü bir çalışma alanı,
Her şeyin kodlandığı bir yoğunluk…
Dünyayı kodlayan, dünyada ilimle kayıt yapan insanlık
Ve ben, ilk insanla birlikte dünyada olan…
Değerimi bilen, “İNSAN” olan,
“BİLGE AĞAÇ” der bana.
Refahın, bolluğun, sağlığın sembolü bilir beni.
Köklerimi, toprağın derinliklerine salıp
Arz’ın bilgisini alıp dallarımla, kollarımla Arş’a kayıt yaptığımı bilir.
Gövdemle, yeryüzüne barış, sevgi, umut ışıkları salarım.

Bir tohumdum ben.
“İlahi Kuran” olan İNSAN yarattı beni.
İlmin Hakimi olan İNSAN, BÜTÜN olup yaşayan İNSAN…
Allah İlmi’yle yarattı beni. 
Attı beni toprağa.
Ben, topraktaki tohum
Doğal yaşamda sabırla kendimi yarattım.
Doğa insan, insan doğa oldu.
İnsan, doğayı bütün kökleriyle tüm zamanlara dilledi.
İnsan, doğayı kaynağa aldı;
Has Işık, Bütün’e yayılsın diye
Has olan; Hakk olsun, Halik olsun diye.
İNSAN sesleşti, doğayı tohumlayıp yaşam örgülensin diye.

Ben, ZEYTİN AĞACI
Çağlar öncesinde bir bilge adam Herodot’a dedim ki
“Ben herkese aitim,
Kimseye ait değilim.
Sen gelmeden buradaydım, 
Sen gittikten sonra da burada olacağım.”

Bugün sorun bana;
Kristof Kolomb’u anlatayım size.
Napoleon’u anlatayım,
Fatih Sultan Mehmet’i anlatayım,
Kanuni Sultan Süleyman Han’ı anlatayım.
Vel hasılı kelam;
Elimde bir zeytin dalı;
Uzatıp diyorum ki; “Bizimle fazla uğraşmasanız da;
Esma Yaşamları dürümlere dillemek imkanınız olsa…”
Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

10 HAZİRAN 2017 BİLGELER KAPISI 8
Aynur Funda Öz Biliş

Bende "Biz" olan ben....

Benliğimden, atalarımdan, yücelerimden ve nesillerimden ses verdiğimde; hakk kapıları açılır ve bedenim kaynak olur yarınlara...

Ben ben olan, yaşamın kaynağındaki insan...

Açtım gözümü, bildim sözümü, diri dipdiri bir yaşamdan ses verdim. Hubbi si ha ...

Süper İnsanlık kelamında yazdığımız, insanın ilmi ve kalbimizden dillenen siyahın, simsiyahın sesi...

Tunami olup, gülferinden açılan katmer katmer gülün kokusu, işte yoğunluğumuzdan yayılan...

O ben, ben o olan dünya bizde Allah'ın teninde, tınısında, sesinde ve ilminde insan olup yaşamda var olmakta... Hub bi si ha

Ben yaşam, ben dünya, yaratan ben, insan ben... Allah Bir olan rahim ve rahman olan...

An'da, an'ın ilminde, ses olan...
Hasat, Uyanış, Var oluş, Tam oluş, Bir oluş, Tek olmak, Biz olmak, Barış, Sevgi, Umut, İnsan olmak...

Yaratan, yaşatan, yarattığında ilim olan, açılan beden kodlarından, zamanı sonsuz yaşamlara kayıtlayan...

Biliyorum ki yaşam bende saklı, 
Görüyorum hakk kapılar açık sonuna kadar..

Olan, olduran,
Bilen, bildiren...

Bedenimle, bedenimde; 
Şimdi ve şimdide...

Ben varım, yaşamdayım!..
Her an'da, 
Yerde ve gökte olanım!...

İnsan olup geldiğim bu yaşamda, sonsuzluk kapılarını bedenimden açanım...
Ses veririm, ses verdiğimde yer ve gök bir olur.
Tınlayan ilim, Allah'ın lütfi ilmi olur...

Ha, Zi Ya, Ha Hak Ta Ala, Ha Zi Ya Ha

Ata ilim, ata yaşam, ata ses, hepsi anda, anın sonsuzluğunda, burada bir olup yaşam bulmakta...

Şimdi, hakk yolunda açılan kapılardan süzülen altın ışık, dünyanın yarınlarına altın yaşamları kodlamakta... Ve ben, yaşamın kaynağındaki Altın Ten, Allah'ın tınısıdır gönüllerden, yaşamın kaynağına süzülen, dillediğim sesimden...

Tek bir yaşam; sonsuz sınırsız ruh olan, Birlikte, Teklikte, Bizlikte ruh olan...

Şimdi, yarınlar altın kalemle "Öz, Söz, Göz" olup yazılmakta... Yukarısı, aşağısı, artısı ve eksisi, her anda birliğin dilinde, kelam olan, Bütünün sesi...

Aha, işte, şimdilik bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

10.07.2017 BİLGELER KAPISI 8
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Mutlak ilim tek bedendir. Kübrada kelam, biliş ve tüm zamanlarda kalem sistemin kültüdür aha bu!...

Bu kalem ötelerden daha öte bir yüceliği yazmaz ki bir tek... Dümenin başına oturanı kodlamaz ki bir tek… Dümen olur kodlanır tohumlanır her an… Aha ben her insanım, aha her insandayım, aha işte tüm insanlığım… Mutlak olan ilim bendir, her insanın kendi yolunda sistemin kültü olan levhisiyim… Ben tüm ötelerin ve tüm berilerin Halik olanı, hasat olanı, hasatçı ışığını her insanda yola kervan kılan kapıyım… Ve kapımda yaşam kodlanır.

Dümenin başı değil, dümen olanım ben… Bir bedende birleşik olan yaşamı kayıtlayan kalemin diriliğiyim ben… Ben, ben, ben aha ben diriliğinde biz kayıtları… Her insanın her insana vardığı saltanatın kült olan yaşamı…

Saltanat ses verir, aha işte her yürekte biz olan sistemde bedenini kodlayarak verir… Aha beden, her dirinin kendi yolunda var olandır… Aha işte beden, her dirinin ilmidir… Ve aha beden, tüm insanlığın levhisidir… Ve bu levhi, her bir insanda yolunu kodlayan ve her bir insanda kayıtlarını açan ve her bir insandan her bir insana açılan, genişleyen, bitişen, tohumlanan ve bir tek olan yaşamda dümen olan insanlığın doğal sisteminde olandır…

İnsanlık sistemi ve doğal sistem aha akılın doğan gününde var olan güç. Ve bu güç tüm kayıtlarda kodlanan insanlık gücüdür… Ak yaşam, ses yaşam, diri beden ve her dirilik ilmin kapısıdır bu bedende… Bu beden insanlık kaplarının açık olduğu, her şeyin üstü ve her şeyin içi olan kült sistemin gücüdür… Bu sistemde her insandan her insana genişleyen yaşam kalemi yazar… Birlik yazar, ilim kalemi olan bedenin tüm sayfaları her insandan her insana yol açarak yazar…

Ben tek miyim!?... Aha bir tekim, aha birleşik ilmin rahman olan kalemiyim, aha kalemden kelama akan yaşam diriliği… İşte bu ya, hah işte aha, bir ve bütün olanın tüm yaşamlardaki varlığı ve bu varın yarınlara sayfalanan yaşamıyım…

Aha işte şimdi olan, şimdiden ötede şimdide her anda yeni ve her andan beri olandan yaratılan ve yaşatılandan ileri kodlanan sonsuzluğun akdi…

Her insanda, her zamanda, her kapıda, her sistemde kodlanan ilimle, mutlak olan varlığım bedenimdir ve dümen olan insanlığım; insandan insana açılana yolumdur…

Alo Si Ka Ha, La Ka Ha… Aha işte bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 
  Bugün 115 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol