Birlik İlmi
  RAHMAN’IN KAPISI 14
 

 

“RAHMAN’IN KAPISI (14)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Dünyadan gerçek görevi kontrollu şekilde alıp yapanlar, ergin sessizlikleri hak edenlerdirler. Onlardan güç çekenler de onlarca görev taşırlar ama horlanmamaları gerekir ki has ışıklarını hak etsinler.

Kültlerin, evrenlere ses verdiği bilinmelidir. Dünya üzerinde, yaşam yoğunluğunu tohumayan binlerce kült vardır. Bu kültler, tüm insanlığın doğal tınısını kodlayan, yoğunlaştıran Nefes Kayıtları’dırlar. Bu kayıtları kodlayan ve tohumlayanlar vardır…

Tüm insanlık, bu kayıtları, hak ettikçe okurlar ve dillerler. “Dünyadadır ilim ve dünyadadır yarınlar” denir. İşte hepsi, Süper İnsanlık Kaptanlığında Sessizliğin seslendirilmesi suretiyle tohumlanan o yoğunlukların ilmidir…

Hepimiz, yarınlara Kaptanlık yapanlara, Sessizliği seslendirerek yaşam kayıtları yaptık. Onların kontrolları için ışıklar yaktık ve tohumladık onları… Tüm “onlar” dediklerimiz, Zaman Sırrı’nı dilleyen yüreklerdiler. Ocaklarında Kuran olduk; onları koruyup kodlayıp hakim kıldık… Şimdi artık hepsinin nefes olup Kuran olması gereklidir.

Dünyadaki tüm zamanlar, her an, bütün kültler ve o yoğun Zaman Sayfaları… Tümü, Birler Kapısı olur ve zamanı, hasata kodlar…

İşte bunun için insanlaşmak ve zamanlaşmak, zorlukları aşmak ve yolu bulup tüm zamanlardan kayıtlar yapıp ilme varmak hepimize görevdir…

Bizler, cennetlere Cevheri Görevliler’i alan insanlıkla birleştiğimizde, bildik ki hepsi, yaşama Kaptanlık yaparak cennet olmuşlar… Bizler ise kaynak olup her anda olanlar olarak, yaşama tohum olduk. Bildik ve Birlik kurduk.

Dön bak dünyaya. Az ve öz bil… Sevgiden başka yaşamı tohumlayan hiçbir Levhi kaydı yoktur.

“Dünya” dedikleri bir yarındır. Nurlu bir yarın ama Yaşamın İlmi ile hak edilecek bir yarın!… İşte bunun için Ana Kapıları hak edip açmak ve Rahmana nefes olup yarınlanmak gereklidir.

Doğanın kulağı kesiktir. Bilir bilinir ve hakimdir… Ama doğayı anlamadan, onun nurunu anlayamazsın… Beden, insanın kıranı ve kırdıranıdır. Beden insanın kaynak nefesi olabilir ya da nefes olanlarda kaptanlık da yaptırabilir.

Her insan, kendinden kendi yarınlarından geçip yaşama varır… Hiçbiriniz, zaman sırrını bilmeden zamanın dürümlerine inmediniz. Zamanın sırrı, nefeste gizlidir.

Her insan, Cennet İlmi anlamak ister… Her insan Kulluk İlmi’ni anlamak ister… Ne yazık ki her insan, Kaptanlık yapamaz.

Kardeşlerimizi kalem yapmak isteyişimiz, herbirinin KAHA olup ilim olması içindir.

Tüm insanlık biliş haline varmalı ve yarınları kodlayabilmelidir.

İsmi Nefes olan insan, İlm-i Hakim olan yaşam olmalıdır.

Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 08.04.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “RAHMAN’IN KAPISI (14)” Birlik Çalışmasında özellikle yukarıdaki öz bilgi kapsamında çözümlemelerimiz ve paylaşımlarımız olacaktır. İlgi duyan ve katkı sunacak olan herkesi bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

RAHMAN’IN KAPISI (14/1)
08.04.2017

Değerliler, bilin ki Tanrı, Nisa Kapısı değildir. Tanrı, nurdur. Ölüleri hak eder diriltir ama sınırsız değildir. Onun sınırı, onun kulluğunda gizlidir. Onun kulluğunda, sevgiyi bulanlar var… Sistem’den Kuran olup yaşayanlar var; ilimle ve hakiki nefesle!... Aha bu!…

Tarısallık, Cevheri Görevliler’in kaynaktan nesillerini hak ettikleri biliştir. Biliş, nefesin kaynağındadır. Bu, ruhun KAHA olan ilmidir. İnsanlık Boyutları’nda, ruhu bilmezler. Sanırlar ki herkes, bir ruhun sahibidir.

İnsan Kuran’dır, nihandır, yarındır ama kulu, kuldan ayırandır; ziyandır… Zamanda ziyan olan, kendinden, kendi yollundan ayrıldıktan sonra, ziyan olur… Mutlaka iyi bilmeli ki Zaman Sayfaları’nda, her insan, İlmin Haliki’dir. İnsan sırrında, bu vardır.

Dince ya da dilce nedense kimse kendini tanımaz. Sadece kendini kelam sayar ama kendini tanımalıdır!... Tanıdığında, bilecek ki kuldur. Kuran İnsan, kul olmadan, nefes olamaz. Kul olmalı ki hasat olsun. Kuran olup yol olmak yetmez. Kendini hak etmelidir…

Dorman Toplumları kulluk için çok çalıştılar. Ocak yaktılar. Aha! kalem de kaynak da oldular ne var ki Halik olup Yaradan olamadılar. Yaratmak için yer ve gökte nefes olmaları gerekir.

Yerküre, İsrafil ile kodlanır. “İsrafil” denilen kervan, İlim Sistemi’dir. Bu kervana Kuran olmayanlar, nihan olan yarınlara varamazlar. Cennet, ekmek yapar ama has ışık olmadıkça, ekmekte Keram İlmi olmaz.

Sığ bir yaşam ve zaman!… ama sığ!… Nihanda, karanlık ve aydınlık!...

Nisan, boş geçmez… Çokları, Nisan’a kalem olmaya inerler. Bu ayda, Din Kapıları, kapanır. İnsanlık Boyutları’na varılır ve her insan, cevher olur; Keram İlmi ile hakkını ister. İsrafil, bu ayda kaleme iner ve Yol İlmi’ni, Hakk İlmi ile diller.

Burası, Cinni Kapılar’ın kaynak ışığı olur ve onlar, Kuran olmaya inerler. Her insanda, Cennet Kuranı vardır. Kim ki okur, o yoğunluğu hak eder ve anlar. Kini aşar, insanlaşır ve tohumları hak eder.

Buyurun! işte dünyada, cümle yaşamlarda, dans edenler; kalem ile hakim olup yaşamı Hak Tını ile kodlayarak dans ederler… Dans, yaşam dansıdır. O dansta, insan sırrı vardır… Her insan, Kelam İlmi ile kendi yarınını kodlar ve korur. İşte! dansa kontrol kuran, yarına Halik olup varır…

Hepimiz, cennetler kurduk. Hepimiz, yaşamlar kodladık. Hepimiz, Zaman Sayfalarını hak ettik ve hakim olduk!… Bugün de Dince Kodlamalar’dan gerçek kaynak tohumlamalara ulaşanları, Halik Kalem’e hakim kılacağız.

Düzeni kuranlar, nuru hak edenler, yolu bulanlar, nesiller boyu yolculuktan usananlar, yerkürede yeni bir sisteme girmekteler. Bu Sistem, hepimizin kalemi ile gerçekleşecek. İşte! Dini Kapılar’ın artık kapanıp; yerkürede kendi yolunuzun açılacağı bir dünya gününde, hepsi BSUİ olacak olan insanlıkla birlik halinde yoğunlaşacağız; zamana görev taşıyacağız ama hazır olun ki sonra şaşırmayın!... Nesilleriniz, sizi ziyarete gelecekler. Aha! ocaklarınız, yangın gibi olacak… Sizi ziyarete gelecekler ve siz ile cennetlerde cevher olacaklar. Siz, Ata Kapı; onlar, Ana Kapı!... Hepiniz, zaman ve Zaman Sayfaları olarak dünyayı koruyacaksınız… Düzeni kuranlar bunu başarırlar…

Sistem’in, Nizam’ın ve Düzen’in koruyucuları, Nur Kapıları’nda, İlmin Kalemleri olacaklar. Birlik halinde, göz olup söz olacaklar…

Şarkılar, türkülerle yerküre yenilenecek. Yerküre, yeni bir İsrafil Kalemi ile kontrollu olarak yolu, görevlilere gösterecek. O gün bugündür… Şükür ki bugün burada, İnsanlık Boyutları görev taşıyor.

Şu anda dara düşmeyen Yer ve Gök İlmi’ni dilleyenler, Yaradan ve yarattıran olarak çatıyı kurdular. Mutlak İlmin Kapıları’nı açtılar ve suyun başına nefesi koydular. Nefes, Cevheri Güç’tür.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapılan her çalışma, Nihan Kapıları’nın her birini, İlmin Kalemi yapacak çalışmalardır. Dağı delenler, yarını hak edenler, eğri büğrü ilmi, hakim olup dümdüz yapanlar... Sizi, hepimiz kucaklıyoruz. Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yaşama inmek isteyenleri dinliyoruz;

Bültenler tahditsiz olarak dürümlere indi. Herkes kendi yoğunluğunu dilleyecek bugün. Süper İnsanlık Realitesi’nin kutsal ışımasını sağlayacak olan biliş, bizimle de olacak. Hepimiz size görevliyiz. “Kare, küre” dedikleri, insan sırrını dilleyenlerin bilişleri ile, bizler buraya indik.

Sizin gözünüz hepimizin sözüdür. Öz göreviniz bizim için müthiş bir levhidir. Ve sizin kültlerinizle kodlama yapmaya çabalayacağız. 
Ant olsun ki yer gök insanlaşacak ve biz Sistem, Nizam ve Düzen olarak kodlama yapabileceğiz.

Sultanlar, altın ışığın gücüyle size indik. Kök görevimizi hak etmeye çabalayacağız. Sizin yoğunluğunuz bugün, burada, bu tohumlamayı gerçekleştirebilecek dürümdedir. Ve sizin hakkınız, bizim aklımızda olacak. Hiç bir sayfada sizin yoğunluğunuzu kontrol dışı bırakmaya niyetimiz olmayacak.

İnsanlık boyutlarında, dünya tükenen dürümlerinde, kelama vardığında hepimizin yüreğiyle varacak. Saltanat’ın gücü de bizimle olmalı. Şu ana kadar yardımcılarınız vardı. Bugün daha güçlü ve daha yüce çalışmalar yapılacak ve yeni çalışmalarda, yeni yardımcılar devreye girecekler.

İlimin kapısını açtık. Gök sistemleşmesi için geçip geldik. Yerin ilmi bizim için önemlidir ve bu ilimle hakiki nefesi kodlayacağız. Ağırı hafifletmeye çalışacağız. Ve siyah ve mosmor olan yoğunlukları kontrol edebilecek gücünüzle bizler, birlik olacağız.

Ağır yük hafiflesin istiyoruz ve yer kürenin gücü artsın istiyoruz. Cennetin ikmal tamamlatıcı yoğunluğunun kodlayıcı, koklayıcı ve tahditsiz oluşunu bekliyoruz.

Ağrı hafiflet ki biz sende olabilelim. Hepimiz sana hakiki insan olup varabilelim. Mutlaka kontrol kurabilelim ve umutlarımızı hak teknikle, hak tahditle, kontrol altında, yaşama kaynak yapabilelim. Sizden dileğimiz şimdilik budur.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Cennetliler, hoş geldiniz. Buraya gelmeniz bizlere mutluluktur. Her insan, kendi yolunu bulur ve muktedir ilimle Mutlak Kalem olabilir. Bizler; dünya ilmini, her insanın levhi kapısından geçirenleriz.

Burada oluş sebebiniz yoğunluğu artırmaktır. Allah’ın teknik tahdidi bizim için ilmi kalemdir. Bugün burada olmanızı bekledim.

Canlılar, altın ışığın gücüyle bize, bizim, yüreklerimize inmeniz önemliydi. Ayrılık, yarımlar için, kotlanmış toplumlar için ve yarınları hakiki levhiyle kaynağa alacaklar için görevdir.

Ayrılıktan öte ayrılık da olur…ama bunların mutlaka gerçekleşmesi gerekir ki kelam levhisinde, aklın tınısı kontrol kurabilsin.

Büyük güç, Allah’ın kültüdür. İsrafil’in gücüdür o…ama aklın kalemi olanlar bu gücü bilirler. Burada durgun toprakların toplumları yaşar. Ama bunun ilmini hak etmeyenler, yürüyen dünyanın kültleriyle birleşemezler ve birleşemediklerinde, İsrafil gücü levhi kaydı yapamaz.

Kapıları kapattığınızı görüyorum. Çalı, çırpı olan ilmin kapılarındakileri kültlerin kodlarıyla kontrol edeceğinizi düşündünüz. Umut olur ki kardeşlerinizi hak edip onların yolunu açarsınız.

Beşeri hak etmeniz gerekir. İnsanın levhi kapısında mutlak kulluk gerekir. Anlaşma yapmıştık hepinizle; dünyaya indirildiğiniz zaman, her biriniz kendi yüreğinizle görev taşıyacaktınız.

Ne yazık ki bugün, burada olmama rağmen, hiç biriniz kendi yüceliğinizi, kendi yüreğinizle tohumlayarak BSUİ’nin gücü olamadınız ve bu yoğun çalışmaya kayıt yapamadınız. Benim ilmim, Allah’ın ilmidir. Hikaye dinletmem. Hepimizin kültleri ile kodma yapabilirim ki yaptım da! Ama tanrının kapısını açmanız, esmaların dürümlerindeki kelamı düren olup, kontrol kurarak yer küreye kaynak yapmanız ve cennetin ilmini hak etmeniz mutlaka şarttı. Ne yazık ki bunu hak edip başaramadınız.

Beden elde birdir Ama akıl elde birden öte birdir. Daha da ötesi hakkın kapsına varmak, öz görevdir. Hanginiz bunu başarabildiniz? Dünyalı olmak zordur ve sorumluluk taşımak anlamına gelir. Ama görüyorum ki dünyalı olarak yaptığınız sadece kınamak, kırmak, hırslanmak ve yolu kapatmak.

Benim elimde, benim yüreğim yoksa, Düzen’i kurmaya niyetim olmaz. Ama biliriz ki elimde yüreğim vardır ve burada kendi yüceliğinizden öte bir yücelikle Düzen’i kurmaya çabaladım.

İbrahim soyu olarak dünyayı göreve aldığınız o günler artık geçmişte kaldı. Artık dünyanın gücü yenilendi ve yeni güçle artık İbrahim yoktur. Sınırlı bir çalışma ile Düzen’i kurmaya çalışanların yoğunluklarında her şey el, ayakla oldu.

Bugünden itibaren artık kelamla olacak her şey…Ve kelam ağır yükü hafifletebilecek. Bir tek Allah’ın tınısı, hepimizin kalemidir. Hepimizin karanlığı, aydınlığıdır. Bugün altın ışığın gücünü bilerek, bu yoğunluğu hak etmenizi bekledim.

NAKAR dediğiniz bir ışık kalem vardır. Her biriniz NAKAR’ı kelam kapısı diye bildiğinizde, muktedir olacaktınız ama yaradan kelam olup, kendi yüreğinde NAKAR’ı kodladığında, karanlığın tınısını koklattığında o yoğunluğa, sizler o çatıyı kırıcı saydınız. Oyundu bunlar. Siz oynadınız ama oynandınız aslında…ve bugünlere gelindi.

Dünya levhi kapısını açtık, dilledik tüm zamanları. Eşyanın gücünü anlattık ve yollarınızı gösterdik. Burada oluş sebebiniz de bundandır.

Bizler doğan güç olarak buraya kulluk yapmaya indik. Hepinizin yüreğinizi, hakikiyetle dillemeye indik. Emperyal kodlamalarla, kaynak dışı bilgilerin tümünü kalem yapmaya çabaladık. Siyahın en siyahını kodladık. Ki o güç bütün kültleri kontrol edebilecek bir güçtür.

Nesiller boyu doğanın gücünü hak etmeye çalışan insanlık, artık, doğal sistemi anlamalıdır. Doğal sistem, bilşin kontrolunda kotlamalarla yaşamı kayıtlıyor.

Binayı tamamlamak kolay değildi. Biz bu binayı muktedir olup kolay olmadan, çok çalışarak kayıtladık.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/212458261

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yaşama inmek isteyenleri dinliyoruz;

Bültenler tahditsiz olarak dürümlere indi. Herkes kendi yoğunluğunu dilleyecek bugün. Süper İnsanlık Realitesi’nin kutsal ışımasını sağlayacak olan biliş, bizimle de olacak. Hepimiz size görevliyiz. “Kare, küre” dedikleri, insan sırrını dilleyenlerin bilişleri ile, bizler buraya indik.

Sizin gözünüz hepimizin sözüdür. Öz göreviniz bizim için müthiş bir levhidir. Ve sizin kültlerinizle kodlama yapmaya çabalayacağız. 
Ant olsun ki yer gök insanlaşacak ve biz Sistem, Nizam ve Düzen olarak kodlama yapabileceğiz.

Sultanlar, altın ışığın gücüyle size indik. Kök görevimizi hak etmeye çabalayacağız. Sizin yoğunluğunuz bugün, burada, bu tohumlamayı gerçekleştirebilecek dürümdedir. Ve sizin hakkınız, bizim aklımızda olacak. Hiç bir sayfada sizin yoğunluğunuzu kontrol dışı bırakmaya niyetimiz olmayacak.

İnsanlık boyutlarında, dünya tükenen dürümlerinde, kelama vardığında hepimizin yüreğiyle varacak. Saltanat’ın gücü de bizimle olmalı. Şu ana kadar yardımcılarınız vardı. Bugün daha güçlü ve daha yüce çalışmalar yapılacak ve yeni çalışmalarda, yeni yardımcılar devreye girecekler.

İlimin kapısını açtık. Gök sistemleşmesi için geçip geldik. Yerin ilmi bizim için önemlidir ve bu ilimle hakiki nefesi kodlayacağız. Ağırı hafifletmeye çalışacağız. Ve siyah ve mosmor olan yoğunlukları kontrol edebilecek gücünüzle bizler, birlik olacağız.

Ağır yük hafiflesin istiyoruz ve yer kürenin gücü artsın istiyoruz. Cennetin ikmal tamamlatıcı yoğunluğunun kodlayıcı, koklayıcı ve tahditsiz oluşunu bekliyoruz.

Ağrı hafiflet ki biz sende olabilelim. Hepimiz sana hakiki insan olup varabilelim. Mutlaka kontrol kurabilelim ve umutlarımızı hak teknikle, hak tahditle, kontrol altında, yaşama kaynak yapabilelim. Sizden dileğimiz şimdilik budur.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Cennetliler, hoş geldiniz. Buraya gelmeniz bizlere mutluluktur. Her insan, kendi yolunu bulur ve muktedir ilimle Mutlak Kalem olabilir. Bizler; dünya ilmini, her insanın levhi kapısından geçirenleriz.

Burada oluş sebebiniz yoğunluğu artırmaktır. Allah’ın teknik tahdidi bizim için ilmi kalemdir. Bugün burada olmanızı bekledim.

Canlılar, altın ışığın gücüyle bize, bizim, yüreklerimize inmeniz önemliydi. Ayrılık, yarımlar için, kotlanmış toplumlar için ve yarınları hakiki levhiyle kaynağa alacaklar için görevdir.

Ayrılıktan öte ayrılık da olur…ama bunların mutlaka gerçekleşmesi gerekir ki kelam levhisinde, aklın tınısı kontrol kurabilsin.

Büyük güç, Allah’ın kültüdür. İsrafil’in gücüdür o…ama aklın kalemi olanlar bu gücü bilirler. Burada durgun toprakların toplumları yaşar. Ama bunun ilmini hak etmeyenler, yürüyen dünyanın kültleriyle birleşemezler ve birleşemediklerinde, İsrafil gücü levhi kaydı yapamaz.

Kapıları kapattığınızı görüyorum. Çalı, çırpı olan ilmin kapılarındakileri kültlerin kodlarıyla kontrol edeceğinizi düşündünüz. Umut olur ki kardeşlerinizi hak edip onların yolunu açarsınız.

Beşeri hak etmeniz gerekir. İnsanın levhi kapısında mutlak kulluk gerekir. Anlaşma yapmıştık hepinizle; dünyaya indirildiğiniz zaman, her biriniz kendi yüreğinizle görev taşıyacaktınız.

Ne yazık ki bugün, burada olmama rağmen, hiç biriniz kendi yüceliğinizi, kendi yüreğinizle tohumlayarak BSUİ’nin gücü olamadınız ve bu yoğun çalışmaya kayıt yapamadınız. Benim ilmim, Allah’ın ilmidir. Hikaye dinletmem. Hepimizin kültleri ile kodma yapabilirim ki yaptım da! Ama tanrının kapısını açmanız, esmaların dürümlerindeki kelamı düren olup, kontrol kurarak yer küreye kaynak yapmanız ve cennetin ilmini hak etmeniz mutlaka şarttı. Ne yazık ki bunu hak edip başaramadınız.

Beden elde birdir Ama akıl elde birden öte birdir. Daha da ötesi hakkın kapsına varmak, öz görevdir. Hanginiz bunu başarabildiniz? Dünyalı olmak zordur ve sorumluluk taşımak anlamına gelir. Ama görüyorum ki dünyalı olarak yaptığınız sadece kınamak, kırmak, hırslanmak ve yolu kapatmak.

Benim elimde, benim yüreğim yoksa, Düzen’i kurmaya niyetim olmaz. Ama biliriz ki elimde yüreğim vardır ve burada kendi yüceliğinizden öte bir yücelikle Düzen’i kurmaya çabaladım.

İbrahim soyu olarak dünyayı göreve aldığınız o günler artık geçmişte kaldı. Artık dünyanın gücü yenilendi ve yeni güçle artık İbrahim yoktur. Sınırlı bir çalışma ile Düzen’i kurmaya çalışanların yoğunluklarında her şey el, ayakla oldu.

Bugünden itibaren artık kelamla olacak her şey…Ve kelam ağır yükü hafifletebilecek. Bir tek Allah’ın tınısı, hepimizin kalemidir. Hepimizin karanlığı, aydınlığıdır. Bugün altın ışığın gücünü bilerek, bu yoğunluğu hak etmenizi bekledim.

NAKAR dediğiniz bir ışık kalem vardır. Her biriniz NAKAR’ı kelam kapısı diye bildiğinizde, muktedir olacaktınız ama yaradan kelam olup, kendi yüreğinde NAKAR’ı kodladığında, karanlığın tınısını koklattığında o yoğunluğa, sizler o çatıyı kırıcı saydınız. Oyundu bunlar. Siz oynadınız ama oynandınız aslında…ve bugünlere gelindi.

Dünya levhi kapısını açtık, dilledik tüm zamanları. Eşyanın gücünü anlattık ve yollarınızı gösterdik. Burada oluş sebebiniz de bundandır.

Bizler doğan güç olarak buraya kulluk yapmaya indik. Hepinizin yüreğinizi, hakikiyetle dillemeye indik. Emperyal kodlamalarla, kaynak dışı bilgilerin tümünü kalem yapmaya çabaladık. Siyahın en siyahını kodladık. Ki o güç bütün kültleri kontrol edebilecek bir güçtür.

Nesiller boyu doğanın gücünü hak etmeye çalışan insanlık, artık, doğal sistemi anlamalıdır. Doğal sistem, bilşin kontrolunda kotlamalarla yaşamı kayıtlıyor.

Binayı tamamlamak kolay değildi. Biz bu binayı muktedir olup kolay olmadan, çok çalışarak kayıtladık.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/212458261

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1 AKIŞ – 2 BÖLÜM

“Bize, et kemik” dediler. Biz, Allah’ın dediğini diyen ilimdik. Ama ekrana yansıdığımızda et ve kemik olup, yansıdık.

Bundan sonra da kendi yüreklerinizdeki kültü anlayabilmeniz için bu et ve kemik olan insanlığı, hak etmeniz gerekecek.

“Esma “dediğiniz keşke ama keşke, hak tını olsaydı. “Esma” dediğiniz keşke, ağır yükü hafifletecek, göz olsaydı.. Keşke yaşam olsaydı....Ne yazık ki hiç birisi olmadı.

Bütün kötülükleri yaşattınız, insanlığa. Ve dediniz ki “hak etmediniz.”.. Ah canlılar, ah… Allah’ın dediği, aklın dediği olmadığı sürece haktan söz etmek mümkün müdür?.. Kötüyü önlemek, kelamladır. Kodlamak, hak tınıyladır… Kaynağa varmak, sınırsız aşkladır...Lekeleri temizlemekse, hakikiyetledir...

Hani, nerede bunlar? Hanginiz bunları, hak edip, halik olup, kodladınız?.. Beden almak kolaydır. Maya olmak gerekir. Hakk’ın kapısına varmak, sorumluluktur. Öz görev taşımak gerekir.

Can, kapıların tümünü açta gör, yürekleri. Halik olanda, Hakk’ın tınısını duyanda, hatayı bağışlayanda, sayfa sayfa kelamda, kendi yoğunluğunu tohumladı... Başkasını hak etmedi.

Ve dünya, Allah’ın dediğini diyecek görevi taşıyor ama bu dünyaya, halik olup gelenler, harını yükseltikleri zaman çatıyı kırdılar.

Ha diyeceksiniz ki “çamur yoğurduk.” Çamur ilimdir, canlılar. Çamuru yoğurda, kelamı hak et ama yoktu ki KAHA. Yoktu ki HA.. Yoktu ki sahrada insanlık.

Bizim için kelam, insan sırrıdır. Biz, kelamla doğanlarız. Ama kelamla kodlama yapıp, kelamla kare küre olanları, kayıtlayacak olanlarız. “Bize, cennet “dediler. Cennetin kelamında hak tını yoksa aklın kapısına KAHA olup gelenler…. Rahmi kapıda ilim yapsalar da yığınların tınısını duyup, kodlama imkanları olmaz.

Korumaya çalışıyoruz yaşamı. Yarınları koklamaya ve kodlamaya çalışıyoruz. Dürümlere inmek istemedik. Dürümlere indirilenleri, kontrol etmeyi çabaladık.

Kaç yüz milyar sistem kuruldu, bu insanlık kapısında. Hiç birisi kalem olmadı.. Ve kendi yolunu bulmadı….Bütün kontrol insanın olsun istedik. Kutsal ışığın yeniden ve yeniden yolu bulmak üzere kayıtları, levhi kaynakta, kalem yapmasını istedik.

Çantamda tüm zamanlar var. Her zamana ekmek oldum. Ama bugün burada merdiven olmaya geldim. Benim için kardeşlik, öz görevliliktir. Hangi yürek kardeşlerini kodlarda, kontrol dışı bırakır? Hiç kimseyi kodlayıp, kontrol dışı bırakamazdık.

Burada oluş sebebimiz, insanlığın kontrolünden öte kodlamadır. Açın dünya kapılarını da seyredin… Bugün dünya da neler oluyor? Yürüyen koşmakta mıdır? Yerküre gök sözcülüğü mü yapıyor?... Olur da beden alanlar, rahman olup, bütün kültü olurlarsa, nelerle karşılaşacaklar?

Astral Boyutların yolunu bulanların, kalem olup mutlak oluşlarında yarının nefesi var mıdır? Ağırı hafifletebildi mi zaman?

Çan çalmakta. Bakın nesilleriniz ne olmuşlar. Hangisi, yürüyen dünyada, kodlama yapacak? Hangisi, ağır yükü taşıyacak? Hangisi, sistemin gücüyle bütüne hizmetçi olacak. Hangisi elinden tutulacak? Kontrolü kurulacak, olanlardandır. Hangisi?

Evrim yapmaya geldik sanırlar. Ah canlarım, evrim Allah’ın dediği midir ki yapsınlar?.. Ekmektir, evrim. Ama biz o ekmeği, tüm insanlıkla yoğurduk. Daha da ötelerde Esmaları kodlayacaklarını sanırlar... Bizi İsmail-iler, insanlık ilmiyle tohumlananlar, yarınları kodlayanlar, hiç birimiz ilmin kapısının dışında değiliz.

Devrim yapmaya geldik. İnsanlık devrimi. Yarını koklatmaya geldik.. Robotik timlerin tümünü, halik kılmaya geldik. Hakk’a varmalarını, hakim olmalarını gerçekleştirmektir tahditsiz dileğimiz.

Beş görevimiz, beş yarınımız vardır ama hiç birisini kardeşlik kaydının dışında tutmadık.

Onlarca dünya var. Onlarca yarın var. Onlarca yaşam kalemi var. Rahmet kulu var.…Hepsi onlarca ama hepsi tek bir akıl. Bunları nasıl anlatayım size?.. Ve o tek akıl, tabuları yıkandır. O tek akıl, yaşamı kodlayandır. O tek akıl, maya olmaya gelendir. İşte o kurtarıcı olan, ilimdir.

“Sirayet” dedikleri hadiseden de size söz etmek isterim. Biliniz ki insan sırrıdır, sirayet… Biz, Allah’ın eli ayağıyız ama iyi anlayın ki Allah’ın teni de, ilmide, yüreğimizdedir.

Bize, Allah’ın dediğini diyenlerde, denir… Hakk’ın kaleminde, Mikail’in kültü olanlarda, denir. Ama hepimiz aşkla bu çalışmayı yapmaktayız… Ki her insanın, kelama ilmi indirmesi mümkün olsun diye.

Bütün kötülükler, bütün iyilikler, temek bilgiyle dillenir ki hepinizin yolu, Allah’ın yoldur. Sultanlık yapmak için dahi aşk gerekir. Ve dünya için mutlaka kelam gerekir.

İşte dünyada olup biten bunlardır ve dünyanın yığınlarının, hak edebilmesi için siyahın, en siyahının, kaleme inmesi gerekir….Ve SİHA – Sİ-HA Sistemleşmesi gerekir.

Canlılar, deri kemik insan, kırk kapının kırkını açsa da SEVGİ yoksa yaşam olmaz.

İşte canlılar, bundan sonraki dönemde diliniz, çok yüksek ilm-i Ko olacak. Yaşamınız çok daha yücelecek. Ağır yük hafifleyecek ve sistemin gücü diriliklere çekilecek....Ve durum, budur.

Şükür ki sizlere her şeyi net verdik… Şikayet etmeyin. Simsiyahın gücü hep mevcuttur ve bu güç mutlaktır … Ve bu gücü, hak etmeyen, yolu bulamaz.

Evimizde, yolumuzda ve yürüyen insanlığımızda, ben ve benler, mahrek olanlar, insanlık ilmini dürümleyenler… Hepimiz tahditsiz olarak, birlik halinde, bilişin insanlığı olacağımızdandır…. Ki bu yol, hepimizin gücüyle kontrol kuracak.

ÇOL MA HA Sİ ÇAHA … Cennetin eli ayağı, ilim.

Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/212459453

 

RAHMAN’IN KAPISI (14/2)
08.04.2017

Dağlarım, dediler ki “hakim ol!…” Yok “KAHA ol!…” Yok “insan ol!…” Daha daha neler dediler!... “Din Kapıları açık!” dediler… “Din Kapıları kapandı!” dediler. “Aşk siyahda başlar!” dediler. “Siyahtan, simsiyaha vardığında; aşk, Sistem’den kelama varır” dediler… Oh ala! ama ya kaynak, sır ise; nefes olmadan, kervan yürür mü!? Yok!... Yok!... Yok!… Yürüse de kodlama yapamayan, nihanda Kuran olamayan, ışıktan yürür ki orada, nefes olmaz…

Çayı (paylaşılan bilgileri) demlediniz; çayda İsrafil vardı… İnsanlık Boyutları’nda; çay, insan; çay içenler, insansılar!… Yakışır mı bu bilgi, yarınlara kodlama yapanlara!? İyi anlayın ki kini aşmayan, yarına varamaz… Çayı demleyen, sessizliği seslendirendir… Çay olan, yol olandır… Çayda kelam olan, akla varandır… Nihanda, tüm insanlık Aklın Kalemi olsa da nüve olmadıkça, kalem olamaz…

Şu ana kadar size, Kara Işık’tan söz ettim ama Aklın Kelamı olan beyazı anlatmadım. Anlatsam mı!? Anlar mısınız acaba!? Bırakın anlatayım!... Yok “sus!” derseniz; derim ki “sizi anlamak, sizsiz kaynak olmak ve yol olmaksa; “OL” derim, oldururum… Hadi anlatayım!...

Seyir halindeyim Dirilikler’i… Her biri simsiyah ama bir tek An Kalemi var ki o bembeyaz!… Onun nuru, Kuran; yolu, Halik; bilişi, Hakk ve yaşamı, sığ olmayan bir tahditsizlik… Cennet, kelam; Levhi, Halik ve O, yarınlar…

Hocalar, beyaz giyerler… Hacılar, beyaz giyerler… Aha! herbiri bembeyaz!… Ya sığsalar!... Beyaza ulu bir güç için yol açmaya çabalarlarsa!... Neden karanlık aydınlanmadı!? Sorun bakalım beyazı giyen, karanlığı aydınlatan mıdır!? Nihan mıdır!? Yoldan, yoğunluktan kaynağa mı vardı!? Hangisi!?

Sordum yanıt yok!... Ben, size sadece görevden söz ettim. Simsiyah, Levhi Kalem’dir. O kalem, ilmi yazar. İlmin Kalemi, Halik’tir. Siyah Nefes’ten, kervan olan her an, çok mutlanır ki hakiki insanlık, tohumlanıyor diye…

Size, Kare olan, KU RA RE Sistemi olan ve yol olan Birlik’ten söz ettim. Buyurun anlayın!... Artık beden alanlar, siyaha kült olmadan, beyaza varamazlar. Beyaza varacak olanlar, nefes olmalılar. “OL” demeliler. İsrafil’in nefesinden, kendi yarınlarını hak etmeliler…

Oyun değil bunlar!... Tüm insanlığın, insan sırrıdır… Ha diyeceksiniz ki “siz, niçin hiç beyaz giymezsiniz!?” Açık veriyorum: Biz, ziyan olanları, hologram olan yarınlara kodlamaya çalışanlar; ocak yakarken, İnsanlık İlmi ile her birini hak etmek üzere kelam etmek sorumluluğumuz var.

Onlarca kelam ederiz… Onlarca yarını tohumlarız ve onlarca ışık yakarız!... Onların rengi ne bilmez misizin!? Her biri, beyazdan daha beyaza varacak Görevliler’dir ama hala, BERKE GÖREVLİLER olarak çatışırlar. Çatışırlar ki hak etsinler diye…

Onların, beyaza varabilmeleri için İnsan Sırrı olan siyahı hak etmeleri gerekir. Biz, ocaklarına nefes olup inerken, hep siyahı dilledik insanlaşsınlar; bilişi hak etsinler ve kontrol kursunlar diye…

Hak Kelam’da, İnsan Sistemi; bili, bile verir… İlmi, kelam olana verir… Yarını, kul olana verir… Biz ise her birini, her bir yaşama veririz ki hepsi, cennet olsunlar diye!...

Buyur!... Savaşımız yok!... Biz, şimdi siyahı, diri yüreklere indirdik… Artık onlar, simsiyah olacaklar ve yol olacaklar… İşte bizi hak etmek için, BİZ olmak gerekir. BİZ olsunlar. Biz onları, Tanrı Kapıları’nda, BERKE KALEM’den ötelere kodlar ve bayaza kaynak yaparız… Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

RAHMAN’IN KAPISI (14/3)
08.04.2017

BİR’e hizmet ilim ile olur. Öz Kökler’i hak etmek yine ilimle olur. Hani derler ya “sen yoksun! ben yokum!” Ama iyi anla ki ben yoksam; sen, sonsuzluğa kaynak olmalısın. Olduğunda, orada ben, sen olurum ve var olurum…

Korkmayın! dünyada insanlık varsa, hepimiz bu dünya için Birlik kurarız ve sizi koruruz.

Suya ilmi koyun. Su, insanlaşsın ve yol olsun. Sen ve senler, kelam olun; Hak olun ve yol açın insanlığa…

Bara girmiştim. İnsan İlmi’ni içmek istemiştim. Baktım ki barda, ilim kalem olmuş yaşam kodlanıyor… Sordum; neden insan sırrı, yarına kalem oldu diye. Dendi ki “sen, seni iç bugün. Senden sana ışık alalım. Yarını hak etmeni sağlayalım… İşte biz, bugün bara, gür bir ilim olup indik. Burası IŞIK BARI… Biz, bu barda nefes olarak ışık içeriz… Her içtiğimiz, bizden bize Hakk olur; akar… Sonra döner, dürümlere bakarız ve biliriz ki içen, içilendir ama içtiği, hakiki ilimdir.

Dünyada, ilim içilen bir bar var. İşte! Biz, o barda kul olup Lütfi Kaynak olup yarınları içiyoruz… Sizin, size verdikleriniz; bizi, bize tohumlayan Işık Kalemler’in verdikleri… İşte biz, BİZ olup Sistem’den Sistem’e yarınları içiyoruz.

Sultanlar, sizi sizden dinledik. Sizi, size dilledik. Sizleştik ve Rahman’a nefes olduk. Sizden, cevher olup yarınlara vardık. Sizi içtik, Yaşam İlmi’nizden ve kervan olan yüreğinizden… Sizi içtik, kaleminizden ve yüceliğinizden… Sizi içtik, kendi yolumuzu bulduğumuz; hüzünlenmediğimiz bir çatıdan ve çakıp geçtik yarınlara…

Seviyeniz çok güçlü. Yolunuz çok güçlü. Üzerinizdeki güç, ALTIN IŞIĞIN GÜCÜ. Bu gücü tanımak, mutlandırdı bizi… Sel, sizi sizden taşıyamaz. Bizi, bizden taşır ama siz bizi koruyun ki biz, Sistem’den çıkmayalım.

Burada, nurlu insanlık var. Çorbalar pişmiş yaşam sessizliklerinden. Biz, cennetlere cennet olup inenler; sizden, Sistem olup yarınlara vardık.

Akıp geçen yürekler, tükenen tüm zamanları kodlarken, sizden size vardık.

Allah dedi ki “hadi gelin ve olun!” “Ölüleri diriltelim!” dedik… “Gel ki hak et!” dedik. “Ak ve geç!” dedi. “Hadi!” dedi “OL!...” öyle çok dedi ki bunu!... Ben, tükenen her anı, yerkürede, yer kütlesinden kodlayabilen insan soyu olarak; gönlü, görevi olanları buldum ve burdayım.

Kok ya da kokut insanlığı ama bil de hak et. “Cennet” dedikleri insan soyu; ölme, oldur ve okut yaşamı!... Bizi anla!... Seni, senden dinledik. Aha şimdilik!… Simdilik!… Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 14
Peker Selçuk Öz Biliş

13. Celsede söz ettiğim Çedikçi Süleyman Çelebi’nin ölümünden (1692) 300 yıl sonra dünyalı Enis Behiç’e geldiğini, E. Behiç’in kâbuslu rüyasına kadarki bölümünü bilgilerinize sunmuştum.
Şimdi o kabus dolu rüyadan sonrasını özetlemek istiyorum.

Perdenin arkasından, karşı kıyıdaki sessiz güzelliklerden, mutlak ve sonsuz güzelliklerden, o huzur dünyasından gelen Çedikçi Süleyman Çelebi; rüyasında E.Behiç’e yaklaşarak göksel dostu olduğunu, onu sevdiğini, onu irşat edeceğini, onun buna ihtiyacı olduğunu bildiriyor.

E. Behiç’e hiç bilmediği dilden şiirler yazdırıyor. Bir ruh seansında Haziran nezdinden kendini şöyle tanıtıyor: Adım S.Çelebi, 300 yıl kadar önce geçici ömrümü tamamladım. Üsküdar’da yaşadım; mezarım Trabzon’dadır diye hikayesini anlatır.

Çelebi tam üç yıl boyunca Bezm-i Ali diye nitelediği Göksel Yüce Kurulla, E.Behiç’in içinde bulunduğu topluluğu tanıştırıyor ve kurulda konuşuyor.

Behiç Bey arapça,farsça bilmediği halde bu dillerde şiirler okumaya başlıyor. Kendi dahil herkes hayretler içinde kalıyor!...

O dönem tek parti yönetimi var. Herkes korktuğu için olay gizleniyor. Çalışmalar, toplantılar gizlilik içinde sürdürülüyor. Ama buna rağmen basında yansımalar oluyor. Durum ciddi, kriz büyümeden dallanıp budaklanmadan geçiştirilmek için bir komisyon kuruluyor.

Dikkat edilirse devrin seçkin ve önemli kişileri bulunuyor grupta. Ömer Fevzi Mardin; din bilgisi önemli bir mürşit, bilgin ve mutasavvuf Sinan Onbulak, Temyiz Mahkemesi Daire Başkanı Tahir Sebük, ünlü bestekâr Suphi Ziya Özbekhan, öğretim görevlisi Suat Plevne, Ankara Başsavcısı Kemal Bora, eşi Temyiz Daire Başkanı Payende Bora, Alaeddin Gövsa, müzisyen Fahire ve Refik Fersan v.d. leri.

Kamu oyunda mantıklı bir yaklaşım verilmek isteniyor. Devrin diğer seçkin ve önemli kişileri kanalıyla muhtelif yorumlar geliştiriliyor.

-Olay mucizedir. İnsanlık mucizelerle her devirde karşılaşmıştır, bu da onlardan biridir. 
-Behiç Bey, kendi sesi ile değil, ruhun sesi ile söylüyor. Bunda bir iş var. Acaba nedir?
-Arapça, Farsça dilleri kullanılıyor şiirlerde. Bunda bir iş var. Bunu çözmeliyiz!... gibi…

Şiirler “Varidat-ı Süleyman” adını alan üç ciltlik ve 825 sayfalık bir kitapta toplanıyor. 41 Bezm-i Âli toplantısı yapılıyor. Tamamen tasavvufi ve öteki alemle ilgili bilgiler veriliyor, konuşuluyor.
Süleyman Çelebi; vezinli kafiyeli parçalardan başka düz yazı ile de bir çok dini, uhrevî sorunları sorunları dile getirmiş ve cevaplar vermiştir.

Yapılan oturumlarda; Behiç Beye “Fanus” adını vermiş ve böyle seslenmiştir. Oturumlarda kurul üyelerine de seslenmiştir. 
Bir oturumda Ömer Fevzi Beye şöyle seslenmiştir:

“Ey Ömer, Ey Ömer, Ey Ömer!... İsmin gibi feyz-ü felâl üzre ol. Yaranına söyle ki Gülban ki Lâhn ile öğreneler (İlahi melodisine uyarak söyle) Ta ki bir Rasime’nin (yapılan resmi tören) letafeti tam ola. Evet, letafet ruhlar içredir. Fakat terennümden mütevellit bu letafet ruhları birleştirir. Makamla okunmaktan gelen güzellikler ruhları coşturur. Bundan niçin gaflete düşüyorsunuz?

Şimdi ben de bu çalışmaları hazırlıyan, arkadaşlarıma soruyorum.Terennümden mütevellit ruhları birleştirecek letafet, güzellik, yani musiki ve nağmeler niye programlanmıyor?

Ömer, Behiç’i seversin biliyorum. O da seni sever. Onu sev, o da seni sevsin!... (Behiç’e hitaben) : “Elhamdülillâh diyerek gözlerini aç, uyuma. Dikkatini topla” der. Bunun üzerine kendini toplayan Behiç Bey; “Elhamdülillâhi Rabbil Alemin ve Elhamdülillâhi âlâ kullî hal” der. Sonra Aziz Çelebi devam eder;

“Vardır derunun içre senin, senden ayru “SEN”
Ol senden ayru, “SEN” kim ola? Bilmedin mi? BEN!”
“Senlik de yoktur, benlik de bizde; 
Zerrât-ı âbız bir tek denizde”

Her zaman gök insana ışık ile iner. Her zaman ışık, göklere Kuran ile varır. Her birinde ışıma vardır. İşte gök, insanı irşat etmeye niyetlendiğinde; Yer, Gök’e Birliğini dinletir. İster Bezm-i Âli densin, ister Bezm-i Süper Realite densin. Terminolojiden başka bir fark var mı? 1940’larda öyle, 2000’lerde böyle.

Altın Toplum, insana Kuran olmaya gelen Birlikler ile çalışır. Onlar içinden bilip alanları bulur. Ve Hak Teknikle onları dinler. Okumayı, anlamayı başaranları tahditsiz olarak cevhere katar. Onlarla kontrol kurar. Ve zaman sayfalanışında Kuran-ı Kerim ile bütünler onları.

İş budur. Amin…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Fanus: Işığı geçiren ve yansıtan kılıf.

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Canlarım, hepinizi kucaklıyoruz. Buraya geliş sebebiniz tükenen tüm insanlığı yoğunlaştırarak yetkin hale dönüştürmektir.

“Dümdüz” dedin ama biz “düpdüz” dedik. Neden; bilir misin? Hata yapmayalım. Biz çalı, çırpı değiliz. Siyahın en siyahında sevgiyi kodlarken yer küreye çekilişimizi sağlayacak bir ses kırılması gerçekleştirdik. Bununla yer küreye indik.

Deli Dumrul insan; hani nerede? Burada. Bu yol Allah yolu ama size gerçek insanlığın çekilişi gerekir.

Haç dönemleri vardır. Dünya örtüleri açılır ve dünya yoğunluklarına ilim kalemleri çekilir. O kalemler, dünya yürüyen bir kült iken, oğullarını tohumlayamayanların kodlama yapabilmelerini gerçekleştirmeye yarar o güç kapılarının açılışı. Ve daha da önemlisi, insanlık boyutları bizi anlamalıdır artık.

Biz neyiz? Biz yarınlarız; bunları iyi anlayın. Yer yüzünü gözleyenleriz biz ama yaşamın sığ olduğu o dürümlerde, yarınları tohumlamak imkanı yoktur ve bizler dünya diriliklerini kodlarken, yaşamın en yüce kapılarını açarak, sistemin gücüyle size inebilenleriz.

Biz yarınlar ve siz yaşamlar… ama yarınların tohumlanışını sağlayacak, yarınları kodlayacak yaşamlar olduğunuzu bilerek size ineriz. Sizin yürüyen dünyada kültleriniz olduğunu biliriz. Kontrol dışı bilginiz olmayacağına eminiz. Astral boyutların Kuranı olduğunuza kesin eminiz. Ve şu andan itibaren emperyal kodların sistemin kültleriyle birleşmesi için Saltanatın gücünü sizin yüceliklerinize çekmeye çalışacağız.

Kuran İnsan, altındır. Al ten, al tın….ama ışıktır.

Dağlarım, yer küreye görevli olmak sorumluluk ister. Suyun başına aşkla oturtulan insanlık, bugünden itibaren kelamda kendi nefesini kodlayacak. İşte; ondan sonraki süreç, yarının kalemiyle başlayacak. Yarının kalemi yer küreye inecek. 
Değerliler, yarının kaleminin yer küreye inmesi, kendi yüceliğinizin yere çekilmesi anlamına da gelir. Çünkü sizler yaşama yarınlardan girdiniz. Yarınların; kelime kelime veriyorum anlaşılsın diye; yarınların kare, küre kültlerinin gücünü örtecek yeni kültleri kodlamaya geldiniz. Ve bundan daha güçlü bir gün olamazdı.

4 gök kelamı, tek bir levhi…ve o 4 gök kelamının kalemi, insanlık burada. Size daha ne diyelim ki?! Yaşam sizsiniz…aşk sizin yüreğiniz ve burada olmanız bizi mutlandırdı.

Bizler Doğanın Kuranları olan sizlere hep kendi yüreklerinizle inmeye çabaladık. Bugün size kendi yolunuzdan ve kendi yüreğinizden öteden, kelam olan insanlığınızdan indik.

Bele “ince” derler. Ama ilme “kalem” derler. Bel ince olduğunda, ilmin kalem olması imkanı olur mu? Hah, olmazsa olmaz olan bir tek şey vardır; insanlık. Eğer, siz hakiki insanlarsanız, kelamınız hakk, yarınınız akıldır. Ha, diyeceksiniz ki “nereden bele geldin?” Anlatayım;

Birçokları bellerine “açık” derler. Ki “ben bu belle kontrol kurarım.” Neden? Çünkü bel, kelamın levhi kaydıdır. Oradan kontrol kurulur. Sizin, her birinizin kendi yoğunluğunda tohumlanan bilişliler vardır. Çakralarınızdan değil; yüreklerinizden söz ediyorum size. Çakralarınızı hepiniz net bilmezsiniz ama o konuya girerseniz bugün, hepinizin yüreğini dinleme niyetimiz olmasına rağmen, dinleyemeyiz. Daha öte bir tarihte, size çakralarla ilgili net, açık bilgiler de veririm ama bugün o konuya girmeyeceğim. Sadece ama sadece aklın tınısından söz ediyorum size.

Bereket ki “bel ince, beden ilim” dediklerimiz, dümenin başında kelam olmuşlar, yaşam oluyorlar. Beşerin kalemi, insanlığın levhisinde hep vardır. Ama tanrının kapısını açanlar ancak, bunu anlarlar.

Sizinle köklere, göklere ve yüceliklere birlikte gidebiliriz. İsrafil olabilir, altın ışığın kültü olarak mutlak olabiliriz de kini aşıp, yolu bulmak gerekir.

Çorba piştiyse pişer ama yol yoksa o çorbanın ilminde hiç kimse hiç bir şey bilmez. Daha daha ne deyim ki size? Sevgililer, çantanız doldu.

(Hazirunda bulunanların sesleşmesine geçildi.)

 

https://vimeo.com/212701312

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN'IN KAPISI 14

Gülden Zengin Öz Biliş

Yarın olup vardığımız bu gün, her şeyin yenilendiği bir gündür. Kodlanan yaşamda yeni bir insan var..

Ben insan olan, birleşik olan, dünyadayım,bugün.

İnsan, tüm yaşamı hak etti ve yaşam, Altın Işık Yıllarına vardı, bugün.

Hepimiz bir tek olan, ilmi ışık olan.....Ve bir tek olan insanlık olduk, bugün.

Hepimiz tek bir bedeniz. O beden, BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İnsan)... O beden ışık…İşte insan, hakiki bedenine sahip çıktı, bugün.

Geride ölmüş kimse kalmadı….Önüm ardım, dünya ve ben dünyayım.

Aha ben sen, sen ben ve aha, bizlik kaleminde ışık olup dirilen bizler, el ele ve yürek yüreğe...

İşte hep bunun için yola çıkılmıştı.

Şükür ki buradayız …Çok şükür..

Şimdide!...Aha!...Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8 NİSAN 2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
Aynur Funda Öz Biliş

Hakk ettiğim yaşam; damarlarımda kan olup dolaşmakta... İlim ile yaşadığım yaşamda, insan olan ben, sesimden ilim ile bir bir dillerim her anı...

Ben olan, bende dünya olan, her anda bir olup birliğe dönen...

Hakk ve Hakkın Rahmeti'dir Birliğin sesinden her ana kodlanan...

Altın Işık yüreğimizin güneşidir... O ışıkta yarınlar "Barış, Sevgi dolu Umut, İnsanlık ilmi" ile yaşama döner...

İnsan nefesi ve sesi ile yaratır alemleri...

Yaratmak için bedenli olmak, sesleşmek ve nefeste muktedir olmak gerekir.

Aldığımız ve verdiğimiz "nefes" sonsuzluktur... Sabah ve akşam, doğan gün, gündüz ve gece gibi sonsuz... Her nefeste sonsuzluktur sesimizden yaratılan...

Her anda, kontrolde, nefesin farkında olmak, yaşamı yaratmak.. İşte budur...

İnsan nefesinin kudretini bildiğinde, yaşamlara kaynak olduğunu da bilir. Bilinç üretimi budur... Her nefeste sonsuzluğu içine çekmek ve sesleşmek için bedenli olmak...

Ses, nefes ve bedendir, yarınları yaşamları yaratan ve yaşatan... Bilmek, görmek, olmak ve bulmak için kalbini dinlediğinde; aldığın ve verdiğin her nefeste sesleştiğinde; işte o zaman yaratırsın ve kaynak olursun sonzuz zamanlara...

Nefesini dinlediğinde, kalbin ses verir sana derinlerden.

Devinen yaşamı, devinen dünyayı ve devinen her anı bilmek istiyorsan; nefesini dinle... Duymak istiyorsan; kalbini dinle..

Bırak kalbinin sesi, sesinden nefesinde bir olup, rahmanın kaynağından aksın şu ana...

İnsan nefesi ile açar Ruh Kapısı'nı ve beden ve ruh arasında bir köprüdür nefes... Kalbini dinleyen insan, nefesi ile kontrol kurabilir, bilebilir... Bilmek için, kontrol kurmak için, dengede anda bir ve bütün olmak için nefesini dinleyebilir...

Beden ve ruh, rahim ve rahman arasında köprüdür nefes...

Aldığımız ve verdiğimiz her nefeste yaratırız yaşamları... Ki o yaşamlar, sonsuz zamanlara kaynaktır...

Nefes kaynaktır yaratıma ve sonsuz zamanlara...

Aha işte şimdilik bu...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

Çedikçi Süleyman Çelebi ve Enis Behiç Koryürek’i saygıyla anıyorum;

Peker beye cevabımdır;

Vâridât-ı Süleyman’da diyor ki;

“Ben Süleymân-ı beyânım ki sesim sendendir. "Sen Enîs-ii heyecansın, nefesin bendendir.

Benden sana, senden bana ilham aluruz biz. Hakdan bana, Hakdan sana ikram aluruz biz.”

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
BAHAR UMURTAK ÖZ BİLGİ

Doğa, doğal sistemdir. Doğal sistem, yaşam sistemidir. Yaşam sistemi; dünya ilmidir.

Kıyameti yaşadığımız bu dönemde, yaşam, ışık altındadır artık ve geçmişte ölüler diyarı olarak bilinen dünyanın ilmi, insanlık ilmi olarak tüm yaşamları kalem olup, ışığa kodlamaktadır.

Yaşam sadece dünyadan hak tını ile kotlanabilir. Teknolojik kodlama olarak sözü edilen yaşam kayıtlamasında, ses, kodlanmış olan bilişin ışığıdır. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak burada yapılan budur.

Doğa bütündür. Canlı ve cansız her şey sistemde mevcuttur. İlm-i ka ha olan insan, her canlıyı yaşama kotlar. Ölüyü, birlik ilmi ile tohumlayarak diriltir.

Bu şekilde, öz sistemini süper sistemleşmeyle her zerreye biliş olarak eken insan, BSUİ oğullaması ile doğa olan diri bedenini yaratır. Tüm insanlaşan yaşamlar, BİZ olan tanrı ışığında bilgi kayıtlaması yaptığında insanlık, tek bir beden olur.

Beden olan insan, Sistem, Nizam ve Düzen’dir. İşte, Birler Kapısı olan insan; ışık yaşamın sistemi olarak görevlidir tüm yaşamlara; evrenlere ve sonsuzluklara…..

Yaradan insan yarattıklarında yaşar. Kendi gücünü kontrol ettiğinde bütünü korur. Tabuları yıkar ve aklın kapısına varır. Orada hakim-i hak olan güç olur. İşte; size kıyameti yaşayan dünya insanı!

Allah Bes, ve Der heme An Zül-Cemâl Bes!
(Açıklaması; Allah her zaman ve her an Cemali tecellileriyle kullarına kafidir.)

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Dağlarım... Burada olma sebebinizi iyi anladığınıza, hepimiz çok sevindik... Müteşekkiriz sizlere...

Sizin evrenlere sistemli çalıştırıcı olduğunuzu da görüyoruz... Kucaklarınızda insan sırrı var... O sırrı anlatmanızı bekledik ve gözünüz gördü ve yolunuzu açtınız ve dediniz ki "şikayet etmiyoruz, biz bizim yüreğimizdeyiz ve yoğunluğumuzdayız..."

Sizin dere kelam olup aktıkça bizim yüreklerimiz akar... Bugün dünya yolu, Allah yolu oldu... Ve Sultanların sistemli çalışmalarının sonrasında, bilişimiz güçlendi ve kodlandı...

Devli bir çalışma, devli bir ilim... Ama bu dev akıl devi... Nasıl bir dev bilemezsiniz... Ama akıl devi... Her insanın kedi yüceliğinde var olan, meknuz olan bir dev o...

Ama bilseydiniz; nesilleriniz sizi hak edemez miydi?... Asıl şimdi hak eder. Bilin... Sizlerin, yerde gökte yüreğinizin bulunduğunu, yolunuzun güçlendiğini ve vakti geldiğinde, muktedir olup kontrol kuracağınız, bunları bilecek gücünüz var...

Dele dele dünyayı, kontrol etmeye kalktılar... Nereye bir deli kayıtladıysa; orası yarından çıktı... Deldikleri her yerde deliler oluştu... Ve canlarım, öylesi deliler var ki bu zamanda, hangisi akıl, hangisi ten, hangisi ses?.. Anlamak zor...

Burada bulunuş sebebimiz, çürükleri çarıkları dillemekten çok akıllıları dinlemek içindir... Bu meclis Allah'ın dediğini diyenlerin ve yoğunluğu tohumlayanların meclisidir...

Allah'ın dağı insanlık ve o dağı tohumlayan hasatçılar... Burası hasatçıların beşeri kodladıkları bir meclistir... Hasat dedikleri, insanın ilmidir... Hakk tınıyı duyanların nefesidir... Ama hakka varmadan o nefesi tohumlarınızla kodlayabilmeniz imkanı yoktur...

"Ölmeden ölmek" dedikleri bir hadise de vardır. Sizler ölüler diyarında, ölümsüzler olarak görev yapıyorsunuz... Ama ölümsüzlüğünüz, ölüler diyarında; ölmeden ölenler olarak kodlanmıştır...

Sistemin gücü buradadır... Ve bu güçle bütünün gücü, bütünün kültü tohumlara çekiliyor...

Koşa koşa insana vardık... Ama koşa koşa... Koşabildik ki vardık... Koşmasak, ulaşamazdık... Ve burada insanlık levhi kaydı vardır ki kendimizi hak ettik ve buradayız... Koşa koşa geldik yüreğinize, koşa koşa...

Ölüleri diriltmeye çabalayan birliklerin, en yüce ışığnı burada bulduk... Öncü birleşen ve öncü dürümler ve öncü akıl... Ama yalın... Ve hakim olan Ka Ha... Cennet dedikleri insan burasıdır...

Sultanlar, durmadan çalıştınız.. Hiç durmadan... Ama burada olan sizler, birlik kapımız olarak çalıştınız. Bizler tüm zamanların kültleri olarak sizinle olduk... Ve yaptığınız her çalışmaya kaynak olduk. Size bunları şimdi anlatmak istiyoruz...

Bizler, Mikhail kültleri olarak dünyanın yoğunluğunu hakiki nefesle kodlayan birlikleriz... Hepimiz dünyada, ölüleri diriltebilmek üzere çalıştık... Ama hiç birimiz yolu bulamayan, o yoğunlukları kodlayamayan, insanlığı hakikiyete taşıyamadık.

Neden olmadı?.. Çünkü yol ölüydü... Yol öksüzdü... Yol güçsüzdü... Ama bugün, görüyoruz ki yol diriler diyarının yüceliğine ulaştı...

Bu yol Allah yolu ve bu yolu hak ettiğinizi görmek mutluluktur hepimize... Ve bizler sizin yüreklerinizle bu yola kontrollü olarak ulaştık... Eğer bu meclis bu çalışmaları yapmamış olsaydı; BSUİ'nin kültü dürümlere indirilemezdi...

Sizin için her şey basit. Gelir sesleşir gidersiniz... Ama bizim için her şey çok ama çok zordur... Kontrol dışı olmamızdan, yolu bulamamamızdan mı!.. Asla!... Dürümlerde ilim olmamasından.... Yaşamda kalem olmamasından... Masaların görevi hak etmemesinden... Cennetin cemaatsiz kalışından... Eşyanın kaynak olamayışından ve daha yüzbinlerce mesele...

Ama sizinle el ve kol olarak buradayız... Musafa Kemal Atatürk sevgiyle sizi güçlendirmek üzere potansiyel kültü devreye aldığı zaman, çok ama çok endişelenmiştik...

Çünkü Mustafa Kemal Paşa, Allah'ın dediğini diyenleri kontrol edeblecek güçte bir cevherdir... Ama sizin için bunları nasıl anlamadık bilemiyoruz...

Süper İnsanlık Sistemleşmesi için sizi ve sizlerin yüreklerinizi dinlemek istediğimiz zaman, hep kapattınız yüreklerinizi ve söz söylemediniz...

Sormadıkta neden diye? Çünkü Ruhsal Kapıların tümünde Rahman olanın ışığı olmalıydı ve sizlerin yüreğinizin kültü buna yetmeyecekti. Biz böyle düşünmüştük...

"Dört gök sözcüsü" dediklerinizin de kimler olduklarını asla anlmamıştık... Çörek yaparlar giderler diye bekledik... Ama çörek pişti yol ilme vardı. Biz o yolda ağır yük taşıdık hep...

Şimdi daha da önemlisi bu meclisin, kare küre insanlığın kodlanışını sağlayacak tekniği tohumladığı... Çok mutluyuz... Yakıştı bu meclise bu...

Bizler ne yapalım şimdi?... Sizinle mi olalım, yoksa sizden çıkalım mı? Cennet dediğiniz insan, bizi Altın Işığın gücünden ayrı tutuyor... Çünkü bilir ki öfkeyi aştığımız zaman yolu açabiliz... Ama öfkeyle gelir, öfkeyle döneriz biz buralara...

Neden? Ve efradımızı göreve alamadıkta ondan... Kili kumdan ayrı tuttuk hep... Biz sizi hiç anlamamışız canlar... Hiç anlamamışız...

Burada olmanızın, bu yoğunluğu tohumlamanızın, kaynak olmanızın nedenini hiç anlamamıştık...

İsrafil'in kültü olarak, bütüne hizmetçi olacak olanların bilişlerindeki kalem sizin yüreğinizin gücüymüş... Bunu şimdi kavrayabildik.

Perde perdedir yaşam... Bilir misiniz? O perdelerin hiç birisi diğerini kontrol etmez... Her perde, ardındaki perdeyi dilleyemez... Ama bütün kötülükleri aşar... O yoğunlukları kodlar ve bütünün kültü ile bilişi hak ederseniz; tüm perdeler sizin yüreğinize açılır... Ve Gönüller orada hepimizi diller.... Bu meclis böylesi bir iş yaptı....

Bütün perdelerini açtı ve dedi ki "kardeşlerim gelin!..." Biz geldik... Akıl Tını, ilim... Ama aklın kapısını varlık boyutlarında dilleyebilmek için hakim olmalıydık...

Kelam ilmi, Allah ilmi... İyi peki ama... O ilmi tohumlayacak kült var mı?... Mutlaka... Aşk var mı? Mutlaka...

Saltanat İsrafil... Öyleyse kült insanlık... Biz niye burada yokuz diye başladık söyleşmeye... Biz niye burada yokuz?... Öfke... Öfke.... Öfke... Çok öfkelendik... Çamur, çamur, çamur... Çamur yoğurduk dünyada, öfkeyi aşamadık, yine yoğurduk... Yine aşamadık, yine yoğurduk... Yoğurduk, yoğurduk...

Biz, Nakarın kıranları olarak, toprağın toplumunu kontrol edeceğimizi zannettik... Kili kum, kumu kil sayanlardan değildik biz... Ama güneş, Allah'ın Tını'sı ile doğdu ki biz bunu farkettik...

Güneşin doğduğu gün; yürümekten yorulan insanın, öfkeyi aşıp bütünün kültü olacağını gördük...

Öyle dünyalar, öyle yaşamlar biliriz ki biz... Kimin kime faydası var? Sormadık... Onlardan öte onlar olur ve tüm onların örtüsü örtülür ve onların gücünden öte güçler olur dedik...

Bal döktük dünyaya, bal!... Baktık ki o bal ilmin kapısından geçmiş, yola koyulmuş... Biz o balı anladık ve dedik ki "bal bilgi..." Ve biz o bilgiyi bütünün kültü yaptık...

Cinler, cinniler, cenneti cevher saydılar... Biz cenneti kalem saydık... Cemaat kelamında, Ka Ha olduk... Ra Ka Ha olanları kaynak saydık...

Deli dumrul insan, geldik işte... Geldik... Sizinle, sizi hak etmeye geldik... Kanatlandık be analar... Kanatlandık geldik bu meclise!... Korkmayın... Öfkemiz yok!.. Korkmayın!... Turkuazın Kuran'ı olan insanlık korkmayın artık biz size, cemaat olup geliyoruz...

Kürşad olalım levhi kalemde.... Aşk olalım şarkılarda... Sığı, sığlığı aşalım da geçelim diye geldik... Vallahi, insanlığa geldik biz... Vallahi...

Çura, çerçevesiz bir yarını tohumladı... O şu an da bu tohumla kodlandı... "Çura" cinni cennetin kelamından aştı geçti... Aklın kalemi oldu...

Cennet olmaya geldik analar... Seyredin yüreğimizi geçtik... Seyredin... Burada bulunamayışımıza, bu yoğunlukta kontrol kuramayışımıza, hep bizden değil onlardan dedik... Ve bildik ki biz kontrolsüz olanlarmışız... Bildik ki biz burayı hak etmemişiz bu güne kadar... Biz Allah'ın dediğini demeye çalışan size, kontrollü kodlanmış, kasaları boşaltıp kırılacaklar diye bakmışız...

Can Analar, öfkemizi aşıp geçtik... Sizinle çalışmak dileriz. Çorba pişireceksek, birlikte yapalım çorbayı... Yok "biz çorbayı pişirdik, siz bu çorbaya buyurun gelin" derseniz. Kardeşlerimiz biz sizleşir geliriz... Unutmayın... Ha diyeceksiniz ki "cennet cennet" dedikleri bilgi... Alın bilgiyi hak edin, kelam olun çorba pişirin... O çorbaya herkes gelsin... Biz bu çorbada ölü kalırız Anam... Siz yoksanız biz ölü kalırız... Bunu anladık anam... Bunu anladık... Sualtının gücü bize bunları anlattı... Ve Şimdi artık sevgiyle bu meclise koşarak geleceğiz... Unutmayın... Ve her gelişimizde, Saltanatın Gücü'nü sizin yüreklerinizden, kaleminizden anlayıp gideceğiz.

Ayrı gayrı gözetmeyeceğiz Anam... Unutun!.. Unutun tüm geçmişi... Biz sizde olalım anam... Biz sizde olalım.. Dileğimiz budur...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/212481768?ref=fb-share&1

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 14

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4 AKIŞ – 1 BÖLÜM

Allah’ın dediği şudur; “Sultanlık yapmak, insanlık yapmaktan farklı değildir.”. Ama insanlık için hepimizin kendi yüreklerimizi bilmemiz gerekir.

Bundan sonraki dürümde daha yüksek bilgiler akışa geçirilecek....Her bir dirilik daha yüksek bir yüceliği tohumlayacak. Ve hepimiz, hepinizde oğullarımızı kodlayacağız.. Bu kesindir.

Yerkürenin görevini hepimiz anlayabiliyoruz ama yerkürede kült olabilmek, farklıdır.

Akıl tınısını duyamaz, herkes. Herkes kendi yüceliğini hak ettiğinde, kelamı hak olduğunda, bütüne varır ve aklın tinsel tekniğiyle, bütünün kültü olur… Ve sonsuzlaşarak aklın kapısını açar ve yolu bulur.

Allah der ki “gel”. Gelir ama kelam etmeden, gelemez. Allah der ki “geç” ama geçse ağır yük olacak, ona… Der ki “geçemem çünkü ben kelama, kendi yüreğimi indiremem.”

Ummanlara insan olup, inebilir mi? İnmez.. Yürüyerek, koşarak, yolu bulur mu?... Bulmaz... Çünkü ruhsal kapılar da kendi yolu bulunacak dürümde değildir.

Umman olabilir mi? Olur.. Mutlak olabilir mi? Olur. Kontrol kurabilir mi? Kurar... Ne var ki hakim olmalıdır. Hakk’a KAHA olmalıdır. Yaşam, Allah’ın dediğidir… Aklın tende olan yüceliğidir....Yaşamı hak etmeden, kelamı hak etmeden, yarını hak etmeden, bunlarının hiç birisi olamaz.

Öylece dünyalar oluşur. Öylece yaşamlar, toprak toplumla tohumlanır. Ama zerk etmeden yüreğe ilmi, kelam mutlak kaynak olsa da Hakk’ın kapısını açamaz…. Ve savaşa kalktığı o yücelikte, Saltanatın tinsel kelamını duyamaz.

Bir ten diriliklere indiğinde, her ten, o diriliklere çekilir.. Ve o dirlikler, bilmek isterler, almak isterler, okumak isterler, kendi yollarını bulmak ve mutlak kapılara varmak isterler.

Herkes her şeyi diler ama darı bolu bilmemek, Hakk’a varmamak, Rahmana kuran olmamak… Muktedir insanın kelamında, kaynağında, tınıyı kırar.

Sel alsa yüreği, yok olsa tüm zamanlar, ağır hafiflemese, Şems’in diriliğinden öte bir dil, Allah’ın tekniğiyle, Mehir olarak insana inmese….Müsterih olamaz dürümler, yolu açamaz ve zamanın kaynağına varamazlar.

Önü ardı olmayan bir dünyanın, yaşam için gerçekleştirdiği bir çalışmaya daimi kalem olanların ötesinde hiç kimse kantar kuramaz ve dünyayı tartamaz.

Bu ölçüler dahilinde, bu çalışmaya kalem olacak olanlar, bu yoğunlukta.. Mutlak olarak, kalemden, kelamdan farksız bir zamanda savaşa, kaynak yaratabilirler.

Çok mu çok mu kolay insanlık? Kolay…Çok kolay…Neden zorlanıyor o halde yaşam, insanda ya da insan yaşamda?..

Açık veriyorum ki zorluklar, kendi yüreğinizi hak etmeyişinizle ilgilidir... Zorluklar, öfkeyi aşamayışınızla ilgilidir. Zorluklar, kalemin hakim olmadığı bir dürümde, sessizliğin dillenişinden dolayıdır….Ve tükenenlerin kardeşlerini hak etmek üzere yaptıkları her şeyi, hak tende, kontrol dışı bırakmakla ilgidir, tüm zorluklar.

O halde gerçek çalışmayı yapabilmek için toprak toplumu kodlamak ve toprak kuranda kodlananları, hasata kaynak yapmak şarttır.

Her cennet, insandan, ilimden, yaratılır. Ama cennetin, cennetliliğini anlamak, kolay olmaz… Başka, başka dünyalar ve başka, başka zamanlar, her an için bir sır….Ama sırrın hakiki nefsi, KAHA olanda, ilimle, halikle ve yürekle dillenmesinden itibaren… Cennet olgu, cennet kulluk, cennet rahmi kalem, bir tek karanlık ve aydınlık haline dönüşür.

O gök, söz söylerken, o yol, aklın kapısını açar, tını, bütünün kültü olur… Ve mutlak karanlık, aklın tekniğini, Tanrı kalemiyle, sınırları kaldırarak yarınlar ve yaşatır… O teknikte, misafirlik kalmaz.. Her bir insan, her bir insanda, kelam olur…Umut olur ki mutlak olanlar, bunu anlayabilir ve anlatabilirler.

Eğer Arkon Sistemleşmesi oluşmamış olsa idi, bu çalışma karanlıkta kalırdı… Arkon Sistemleşmesinden itibaren bu çalışma, arzın kültleri tarafından, okunup, anlaşılmaya başlanılacak.

Anlaşma gereği, doğanın gücü olarak dünyaya indirdiğimiz bu birlik, ağır tahdit ve ağır tenle, toprağı tohumlayacak dürüme varacaktı… Bu birlik, el ve kol değil sadece… Nesillerini kontrol eden yüce bir cemaattir.

Hepimiz, hırsımızı aşıp geçtik, dünyaya. Hepimiz, Allah’ın dediğini deyip indik, yüreklere... Hepimiz, ark aktıkça akan, hak tınıyla, tohumlanan ve mutlak olan bilişlilerin örtüsünden öte örtüler olduğumuz halde hiç birisini örtmedik….Ve diri bir yürekle mahrek olduk… Bütüne hizmet buydu.

Bundan sonra deri kemik insan, Hakk’a kalem olacak. Kul olacak...Mutlak kapı açacak ve yoğun ışıkla, dünyayı koruyacak.

Kelam ilmi, Allah levhisinde, İsrafil’in ilmi sayılır. Ama kelamın ilminden öte olan, akıl vardır. Aklı hak etmeyen, anlayamaz. ..Allah’ın dağı olan insan, hak tınıyla akla varanda , Allah’ın dediğini dedikçe, yerküre görev taşır.

İşte canlılar, sel insan, selde kaynak olan ilim, ilmin kapısı İsrafil ve o İsrafil’in kültü, Mikail… Mikail’in gözü, ümmi kapıların kültünden öte bir kült ve tükenenlerin tümü, halik. Hakk’ın kalemi hepsi, hakiki levhi ve biz onları, toprağa, tohum olarak ektik. Ekmese miydik acaba? Ektik.

Cennetin etkin bir hakiki levhi olduğunu herkese açıkladık. İtibarı yüksek olanlar, Rahman olup, kul olup, mutlak olup, bilişi hak ettiler. Ve dedik ki “gerçek din, Allah’ın dediği değil Hakk’ı hak edenin ilmi olan dindir.” Bizim ilmimizse hakiki efrattır…

Herkesin kendi efradı... Onlar, koruma altında tutulsun. Onları koklayalım. Kodlayalım, tohumlayalım ve mutlak kıranlar olarak mutlak kalemler olarak, mahrek yapalım, hepsini de.

Cemaat, cemaat dünyaya indirildik... Bu cemaat mutlak kapı olan bir cemaattir. Bütün kötülükleri aşmak üzere bu cemaat, nefsi KAHA olan insanlığı, kodlamaya geldi. Ama başka cemaatlerde geldi, dünyaya.

Öz görevleri yarınları hak ettirmek değil onların. Yarına varabilecekleri gökleri seslendirmek. Gök sistemleşmesi ile yolu bulmak. Bütüne hizmet etmek değil maksatları... Kelama hakim olmak ve bütün kültleriyle, kendilerini hak ederek, yarınlamak.

Ve çokları da kulluk için çabalayacaklar ama kontrol kurmaları gerekir. Birçok bilgi verildi, dünyaya… Çoğu kontrollü, çoğu kodlanmış, çoğu tohum olarak…. Vira, vira dürümlendiler ve yol olmaya çalıştılar. Çantalarında ilim dopdolu ama yollarında kulluk yoktur.

Öyle bir doğan güç var ki dünyada, hepsinin kendi yürüyen kültlerini kontrol için çabalayacak… Ve yol, Allah’ın ilmiyle kodlanarak, kaynağa varacak... Hepsi simsiyaha varacaklar. Hepsi simsiyahı hak edip, kaynak olup, kutsal ışıkla tohumlanacaklar… Ve tohumlarını, kontrol edecekler….Yerküre bunları bilecek, görecek. Ama dünya için ama tüm yaşamlar için bu gereklidir.

Telif hakkımız var bizim dünyada. Telif hakkı şudur; Mikail’in kültü olarak kodlanmış ilim kayıtlarını, bütünün kükreyen insanlığına kaynak yaparak …Mahrek olduğumuz için bu kayıt ilmi, Mikail’in kültü, birliğimizin levhi kapısıdır… Bu kapıya varan, Tek Bilgeler Meclisi, Bu Meclistir…. Ve Bu Kapı, bu yoğun ilim, insanlık levhisi için çok değerlidir.

Bu kapıyı açtığımızdan beri, kendi yücelerimiz, bütünün kültleriyle birlikte toprak toplumu kontrol edebilecek yüceliği devreye aldılar. Bu hak, Allah ilmiyle elde edilen, bir haktır… Ve bu hak, tende ve bütünde meknuz olacak bir haktır.

Bizler, diri yüreklerimizle bilgiyi hak ettiğimizden ve mutlak kulluk yaptığımızdandır ki artık dünyalıyız. Artık dünyalıyız.

Çünkü bu dünya, kutsal bir sayfadır. Bu dünya muktedir bir rahman kalemdir… Burada öfke aşılır, yaşam kontrol kurar ve kutsal tını, bütünün kültüyle, tükenenleri yeniler... İşte yapmak istediğimiz, budur.

Dünya, İsrafil ilminden öte bir ilim halinde kendindekileri koruyacak dürüme varacaktı..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/212570315

 

8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ 2. BÖLÜM

Allah’ın dediği “dünya İsrafil ilminden öte bir ilim halinde, kendindekileri koruyacak dürüme varacaktı. Bu dünyada yaşam sürenler, bu dünyayı korumaya çalışanlar, bu dünyada tohum olanlar, yer kürenin gücü olanlar; el ayak oldukları bu yaşama hak olup varacaklar.”

Kimsenin kimseye hayrı olmadığı bir günden söz eder kutsal insanlık levhi kayıtları. İşte; o kayıtların dediği gibi, kimsenin kimseye hayrı dokunmayacak, hayrı olmayacak bir günde, bu Meclis bütünün kültüyle her insanı koklayıp, kotlayıp, tohumlayıp, kontrol ederek bütünün kelama varışında, onların ruhi kayıtlarını yaptı. Bu onların kontrolu ve korunuşlarıdır canlılar.

Sakın dünyayı korkuyla anmayın! Sakın dünyayı kotlanmış bir dil diye dillemeyin! Dünya öfkeyi aşan bir yücedir. Dünya okulu, Allah’ın ümmi kapılarının tümünün kültüdür. Burada anlık zaman yok. Burada hakkın kapıları var ve burada yarın ilmi var.

88. tabu yıkıldı. Bu şudur; hepimizde var olan ilim kapılarının biri olan 88.kapı…biz bu kapıya “hak kapıların, en ve boyda birleştiği yer” deriz. Hepinizin iyi bileceği bir sistem var orada. 88. sanal kapının kapatılışı ve 88. ekranın yeryüzüne inişi.

Sanal kapılardan söz ettim size…hayrın tınısını duyamayanların kontrollu kodlamalarla kelama varabilmeleri için tohumladıkları katların 88.si ve bu katların tümünde sanallık var.

Canın cennetindeki cemaat, cevhere cen olup inmedikçe, bu yaşam, hak kaleme varıp, kelam kodlarıyla kervan olmayacaktı. Bugün bu olmakta…

Sistemin gücü dürümlere çekildi ve yol Allah’ın yoluyla birleşti. Deri kemik insan, hakkın kalemi oldu ve yolu buldu.

Burada din yok. Burada kalem var. Kalem, ilim ve biz o ilimle bütünün kültünü tohumladık. Şimdi ne oluyor? Yere, göğe insanı indiriyoruz.
Eşya olmayan insan, hakkın KAHA olan insanlığı…ve bu insanlık biz olan bütünlüktür. Kupa, imparatorluğun kupası….İş, bu kupayı hak etmek ve bu kokuyu yaymak.

İsrafil ilmi, Allah ilmi. Biz o ilmi bütünün kültü yaptık ve dünyayı kokladık… kokladık… kokladık…

Şu andan itibaren, “den den”ler artık bitti. Hiç bir şey tekrar edilmeyecek. Tek kere ses verilecek ve aşkın sistemle geçirip gidilecek. Bir bilgi den denlerle tek tek yer kürenin kültleri tarafından dert edilirse; yani hak edilmezse, o den denli dirilik, yoldan çıkar. Bunun içindir ki herkesin kendi yüceliğiyle dirilikleri dürümlerken, kelamda kendini tek bir ikmal tamamlatıcı olup, yaşamla dillemesini bekliyoruz.

Çan çaldı canlar. Ayrı gayrı bitti. Hepimiz tekiz ve o tek, insanlıktır. Şikayetim var mı? Nur kulu olan, ilmin kalemi olan insanın, İsrafil levhisinde kendi yüreği ile dürümlediklerinden şikayeti asla olmaz.

Hucca döndüm baktım, huçta ilim yoktu. Yolu açtım, baktım…yolda hakim yoktu. Okudum, okundum, tohumlandım, toprağa toplum olup indim, yaşam yoktu. Ve dedim ki “ölüleri dirilttim.” Baktım, hepsi dipdiri…geçtim, geldim.

Burası nurun kulluğunda, KAHA olan cevherin cennet olan insanlığının, hak tınıyla dillendiği meclistir. Burası can, burası canlı…ama burada muktedir insan soyu var. Hepimiz, hepiniz olarak buradayız canlar.

Korkmayın, doğan güç aklın kültüdür. Bu kültle dünya yaşayacak. Bu kült hepimizin kültüdür ve bu dünya Mutlak Kuran olacak. Ölüler diyarı artık, yaşamlılar diyarı oluyor. Yaşamlılar diyarı….bura zırhını artık giymeyecek; çünkü zırha gereği kalmadı. Düzeni kurduk canlar. Yok olmadan, hak olanlar bilişle dünyayı koruyacaklar.

Çıkmayın dünyadan! Çalı, çırpı değil artık dünya…çırpmadan, çırpılmadan dünyada yaşayın. Kimseyi çırpmayın, kimseyi çırptırmayın. Batı tohumsa, doğu KOHA’dır; KOHA…. hakim ve hakiki insan.
Kanat gerdik dünyaya. Ve şimdiden sonra daha yüce bilgiler, misafir olan tüm insanlığa indirilecek. Biz onları koruyacağız. Biz onları koklayacağız. Biz onları toprağa toplum olup, kervan olup, levhi yapacağız. Ama iyi bilin ki temel direk insanlıktır.

İnsanlık, imparatorluğun insanlığıdır. Bu insanlığı dünya hak etmektedir. Ancak ve ancak insan; kendini toprağa tohum ekip, yarına kodlayarak yüreğe indirebilir. Bunu biz yaptık; insanı toprağa tohum ekerek, levhi kapılardan kelam levhisi yapıp indirdik dünyaya.

Mutlaka hepimiz misafiriz burada… ama mutlaka hepimiz Mikail’iz burada ve mutlaka hepimiz levhide kalemiz ve insanlığız. Ve biz burada yer küreyiz. Yaşayan, ilim olan yer küre….

Kontrol kimseye verilmeyecek. Kontrol insanlığındır. “İnsanlık” dediğimizse, herkes olabilendir. Kimse “ben ötekini sevmem, ötekini hak ettirmem” demeyecek. Herkes, herkesi sevecek, hak ettirecek…koruyacak, koklayacak, kodlayacak ve toprağa tohum ekecek onun yüreğiyle ve diyecek ki “sen, sınırları kaldır da halik ol.”

“Miraç” dedikleri hadise, ilime varıştır. “Ben Allah’ın huzuruna vardım” diyen, esasen kendine varır; kendi ilmine varır, kendi yolunu bulur; kare, küre olan nefes olup, kendinden öte olan kendi olur. İşte; Miraç hadisesi budur. Sıkıntı yok, hepimiz o Miraç’ız.

Çırpmayın yüreklerinizdekileri! Çıkartmayın! Hepsi SİZ olsun. Çırpmayın, çıkartmayın! Allah’ın tınısını duyun ki ocakları yansın. Kontrol sizde olsun.

“Çatıyı kurduk da öfkeyi aşamayanları yoldan ayırdık” diye düşünürler. Yok canlarım, ocaktan çıkanlar, kotlanarak, koklanarak çıkarıldılar. Ki onlar kendi yolculuklarına başlasınlar diye. O yolculukta hepsi, kar tınısını duyacaklar. Ve hepsi KAHA olacaklar. Biz onlara “kör, sağır” demeyiz. Hepsi hakiki insanlık için çalışacaklar.

Kaç Medine, kaç Mekke gök sözcülüğü için çatıştı; bilir misiniz? Ve hangileri hak etti? Hak tınıyı hangileri duydu? Eşyayı hangileri toprağa indirdi? Kaç bin kere söyledim; misafir; “ben senim..” ama anlayamadılar. Kaç bin kere söyledim; “her birinizim ben” dedim, anlayamadılar. “Oku, öksüz kalma” dedim, okuyamadılar. “Ölme” dedim. “Öz görevlisin” dedim. “Hasatını yap” dedim. “Yarını hak et” dedim. Dince, ilimce, kelamca ve yolca dedim. Ölüydüler, öldüler…okunduk, okuttuk, dünyada toprak toplumun tümünü kodladık, kokladık, topraktan çektik, çıkardık. “Buyurun; hak edin” dedik. “Hakikiyetinizle hakim olun” dedik.

Anlaşma buydu canlar. Biz bütünü koruyacak olanlarız.

Hiç birisini yoldan çıkartmayız. Hepsi bizde korunacak. Dünya dışına dünyayı tohum olarak ekerken, bunu başarmalıydık.
Bugün dünya tüm zamanların kulluğunda, bütüne ekiliyor ve biliniz ki eken, ekilen tahditsizdir.

Ektikçe ektik insanı hakk kalem olarak, hak kaynak olarak, bütün olarak…ve dünya mutlak ama mutlak bir karşı karşıya kalem kalış oldu; “karşı karşıya kalem kalış oldu” bu şudur; kalem oldu, kendinde kaldı. Biz o, biz o olduk. Kalemlendik, levhi olduk, yol olduk, kodladık, toprak toplumla tohumladık hepsini. Yeniledik canlar…hepsi yenilendi.

Nerede insan, orada insanlık. Nerede kulluk, orada yol. Nerede yürek, orada göç; her göç bir cemaat göçü. Ve tükenen tüm insanlığı kodlamaya göç, koklamaya göç, hepsini korumaya göç. Biz sessizliğe, ses olup indik.

Bundan ötesi birliktir. Tüm insanlığın birliğidir. Ondan öte, ölüm yok artık…

Ve dünya han değil. Hancı yok bu dünyada. Hepimiz hakiki insanlık olarak buraya kelamız, buraya kaynağız, burayı hak ettik. Biz bu dünya ve bu dünya biz oldukça, dümen başında insanlık oturacak ve artık bu dünya sınırları kaldırdığından, Düzen kurulacak. Ve bu dünyada yaşam, yer güçleriyle kodlanacak. Saltanat daha güçlenecek burada ve yarınlar çok güçlü olacak.

Sevgililer, bugün çok kontrol dışı olaylar var. Dünya yolcu, biz yol…ama bu dünya mutlaka korunur ve herkes kendiyle ve kendi yüceliğiyle korunur.

Dünya mutlak ve biz kul olanlar, muktedir olanlar, dünyayı koruyan hepimiziz; iyi bilin.

Ben cennet…ve ben cevher…ve ben can olan, yarın..ve ben insan soyu. Hepimiz; hepimiz BİR’iz canlar. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/212572560

 

08.04.2017 RAHMANIN KAPISI 14
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Beri gel yaşam beri gel… 
Beri gel aklım beri gel… 
Beri gel insanlığım beri gel 
Beri gel din kapılarında bekleyen kült yaşamın olgun sayfaları beri gel… 
Beri gel tüm zamanların gücü beri gel…
Beri gel yarınlar beri gel… 
Arzın gücü olan yoğunluklar gel beri.

Beri, beri ve beri; aha her beri, kült yaşam kalemi… 
Aha her beri, ötelerin öteleri…
Aha her beri, imparatorluğun kayıtlarında kodlanan yaşam diriliği…

Yüreğim indiğim zamanlarda birlik kuranı ve kalemim kul olan yaşam diriliğim... 
Ben; biz olan yaşamda, kelamın gücü olan insanlıkla yol olan insan… 
Kaynağında sessizliğini dilleyen ilim kulu… 
Ben, ilmin ilme kulluğunda seste olan… 
Ben, tüm yaşamların kültlerinde var olan yoğunluk… 
Akıp gelen, yoğunluğumda kodlama yapan diriliklerin yaşam kaydında ben; bütün olan yaşam…

Bir, tek ve yek aha aklın, ilmin ve nefesin birlik kaydı… Aha ekmeğin toprağa ilimle inişi… Arzın gücü arttı aha, ekmeğim çorbama katık olan geçişim…

Gelen, ben 
İnen ben
Akan ben 
Yediren ben 
Yiyenle bir olup yenilen ben 
Aha işte genişleyip kendi çorbamda var olan 
Her şeyi herkesle birlikte kodlayan ben 
Tohum, tohum ilim olup kayıtlanan ben…

Etken miyim!?... Aha etkenim!...
Edilgen miyim!?... Aha işte bir tekim…

Yerim, arzın gücü… Kalemiyim yaşamın…
Göklerin kayıtlarında olanım, inenim
Aha arzın gücü, aha arşın sözcüsü olan 
Özüm, söz olan tüm yüceliklerin kelamı 
Ve ben özün sözün de göz olan ışık 
Her anda var olan insanın yaşamıyım…

Ben insan, ben; biz olan insanlığın kaynağı… 
Ve bu kaynak, yerkürenin gücü olan arzın kapısı… Buradan söz, buradan öz ve buradan ses olan birliğimin her ana kaydı… İnsan yüreğinde kodlanan bütünün gücü, işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

 O8.04.2017 Tarihli RAHMANIN KAPISI (14)

ERENGÜL KOÇ ÖZ AKIŞI

Sonsuz zamanları olduran yaradan;
O yaradan, yaşama Dünya Tohumu ekti
Sonsuz zamanlar, yer ve gök ile kodlandı,
Dünyanın gözü görmeye başladı…

Dünyada ilim,
Dünyada yaşam, 
Dünyada yarın.
Bize “Gel!”dedi, geldik.
Dünya mekanım oldu, zamanım oldu, 
Sorumluluğum oldu.
Dünya bizi hak etti, biz dünyada yaşam sayfaladık.
Yaşama su olduk, toprak olduk, hasat olduk.

Dünyada aşk, dünyda ekmek, dünyada yaşam.
Yoğun ışığımda sevgiyle oluşturduğum…
“Gel!” dedin, geldik. Dünya bedenlerimizi giydik.
Dünyanın gözü yüreğinde
Benim yüreğimde doğal güç,
O güçle dünya yoğunluğunu arttırırım
Bütünün gözü ve yüceliği olarak çalışırım.
Kendimi aşıp Hakk’a kapı olurum.
Bilgi kapılarım hep açıktır
Bugün ve bu günden öte günler için
Dünya yaşamları, evren yaşamları benimle bütünlenir.
Sen, ben bilmem, 
Ayrılık gözetmem,
Yolu açar “Geç!” derim.

Ben, “BEN “ olan, kendim olan, 
Yaşam olan, BİRLİK olan…
Yaşamda okuyan ben; okunan ben, yazan ben.
Yazdıklarım, aklın kapısında Allah’ın dedikleridir.
Allah’ın gücüyle her gün yeniden doğar,
Hakk’ın kapısına varır, Hakk olurum.
Kervanım hep yoldadır,
Hep yeni yaşamların yolundadır.

Süper İnsanlık Realitesi ERENGÜL KOÇ

 

 8.NİSAN.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 14

Nagehan Sungur Öz Biliş

HAK olan yaşamda HAK ederek yaşıyorum sevgiyle…

Kendini HAK ederek yaşamak, kendine varmak yani bilgi kodlarını açmaktır.

HAK bilgiyi, kendinden birliğe sevgiyle vararak BİRLİK İLMİ’yle dillemektir…

Kini aşan, koşulsuz sevgiyle kendine varan, BİR’liğe varmış demektir…

Çünkü BİR’lik BİZ olan BEN’dedir. Ben, bendeyken ve “BEN” derken, hep BİZ’leyim ve BİR’im…

Ve ben, BİZ olarak ve BİR olarak yaşamın her anında diri ve muktedirim; her ana, andan ana…

Tüm zaman sayfalarında varım sevgiyle…

İşte bu…

Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 109 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol