Birlik İlmi
  RAHMANIN KAPISI 10
 

“RAHMAN’IN KAPISI (10)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET:

(İnsanlık Boyutları Birlik Levhisi’nden sesleşiyor:)

Reşit insan, ilim insanıdır. Ona, “toydur” diyenler olabilir ama Hakk’ın Kalemi olandır o. Yaşamı yazabildi. Onu kutluyorum ve aşağıdaki bölüm onun kulluğu ile yazıldığından; bu sefer kokladığınız yaşam, onun olsun diye. Onun yazdıklarını paylaşıyorum. Şimdilik!…

Dinleyiniz onu! Ki o ben, ben oyum…

-Kul olmak ama hakim olup Hak Kapı’da Levhi olmak!... Okunmak! Cevheri Cennet olup okunmak!… Sormak yüreğe ve sonsuz yaşam sayfalarında, Kalemin Haliki olmak!… Vallahi dili hakim olan, bunları başarır…

Bilir misiniz, bizler cennet olup yaşam olanlar, tüm insanlığı tohumlayanlarız.

Suya başka bir Sistem’i indirenler var ama onlar, Kuran okurken; Bilgi Kapımızda yaşamlar oluşurken; evrenlere kelam olurken; yarınları tohumlarken; onlar ve biz hepimiz Amonlar olarak çalıştık.

Dünya dedikler bir planette, BİRİN BİRİ olan İnsan Soyu; kulu, kulları hak etmeden, kelam olduğunda; yarınlar, kulluk yapamaz.

“Düzen kurarken; İlmin Kapısını açıp yarınlanırken ve Zİ KALEMİ, hakim iken, kimin kırılıp, kimin kalem olacağını, her kim bilirse; o, Yaradan Yaratıran olur” dendiğinde, cereme çekmek istemedik ve dedik ki “kimse, kimseyi tohumlamasın. Her insan; kalem olsun; yarınlarını, kelam edip koklasın ve tohumlasın.”

Bizi; Hakk’a, kalem olarak kodlayan ışıklar da sorguladılar bizi, dediler ki “niye herkes kendini hak etsin!? Kendini hak etmeden tohum ekilmez mi!? Yaşam ilimdir. Kimse, Kilin İlmi’ni aşamadan, yol açamaz ki!... Yol açıldıysa; yarınlar, hologramdan güç çekmeden, kontrol kurabiliyorsa; yaşamak için hasat olmak gereksizdir…”

Bizler, bunu duyduğumuz zaman, “aha bu!” dedik… “Şimdilik!” dedik. Ama ya kalem yaşamı yazamazsa ne olacak!?

Bunu sorduğumuzda; dünya tohumlanışında görev taşıyanlar; sorup duran insana dönüp dediler ki “sen, karanlıkta alemlere güç kat!... Biz, aydınlığı tohumlarız.”

“Ohh!” dedim “ne iyi… Sizler, cevhere inin ve bizi karanlıkta bırakın!...” “Sorma!” dedim; “kimsin neden geldin? Yaşamda neden görev taşıyorsun? Sorma!... Çünkü sorduğun an; kendini dinleyebilir ve geçip gelen herkes, seni dinleyebilir. Bu nedenle soru sorma sadece bil!… bil ki herkes kendi yolunu bulsun. Sende olsa da kelam, kalem olur!... Aha! kervan, insan olur ve ilme varır ama yaşam, sensiz olmaz…”

Bundandır ki hiçkimseye, sorgu sual etmedik. Sadece kelamda olmalarını bekledik…

Telif hakkı sahibi oluşumuz, insanlığın tınısını duyan ilk kaynak oluşumuzdur… Bunun içindir ki Birlik Kapımız’ı hep açık tuttuk ki her insan, kalem olup ilme geldiğinde; Kaynak Işık’ta kendi yaşamını, tohumlayabilsin ve kalemi, kelamı olsun… O, kendini bulup ilme varsın…

“Şer yaratmadan ses yaratılmaz” dediler. Biz diyoruz ki “şer yaratan; şerde, kelamdan çıkar.” Bu nedenledir ki siyahın en siyahı, Mor Kodlama yaparak; insanlığı korur.

Öz görev KAHA olmak ve yol olmaktır. Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 11.03.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “RAHMAN’IN KAPISI (10)” Birlik Çalışmasında özellikle yukarıdaki öz bilgi kapsamında çözümlemelerimiz ve paylaşımlarımız olacaktır. İlgi duyan ve katkı sunacak olan herkesi bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yerkürenin görevidir İnsanlık İlmi’ni anlayabilmek ve hak ettirebilmek. Yerkürenin gücüyle olur bütün diriliklerin kutsal ışıması…Yerin kulluğu, Allah’ın kulluğu ile paraleldir.

Eğer; Sistem, Nizam ve Düzen’in görevi insana kült olmaksa, kaynak dışı bilginin tohumlara çekilmemesi şartı var. İsmaili Kapıların tümünü kontrol altına alırken, yekdiğerlerinizin de yüreğe indirilmeleri gerekir.

Altın ışığın gücü hepimizin gücüdür ve bizler Mahrek olarak buradayız.

İslam Dini’nde, insanın insana hizmeti yoktur. İnsan, ilme hizmet etmelidir. İslam dini denilen, İnsanlık Dini’dir. Ve bu dini anlamak için hakka varanların, Hak İlmi’yle dillenmeleri ve hakiki levhi ile kodlanmaları şarttır.

“Anatolia” denilen bir Yaşam Kapısı vardır. Bu kapıya kaç insan ilim için indirilmişse, o kadar yoğunluk tohumlandı ve Anatolia denilen bu yaşam kapısında, Birlik Kalemleri vardır.

Öfkeleri olmayan onlar, Mahrek İlmi’yle dürümlere çekildiklerinde her şeyin en iyisini yaptılar. İnsana, insanlığa hizmet ettiler. Ve insanın ve insanlığın halik olduğu, hak teknikle anlatıldı.

Bugün buradayım. Ben Anatolia Kapılarından geçiyorum. İsmim İnsan Soyudur benim. Ey nihan olan insan! Sevgiyle sana geliyorum. Sevgiyle yüreğine iniyorum ve senin ekmeğin için kelam edeceğim.

Bu kelam, Allah’ın levhi kaydıyla olacak ve Birlik Kalemi olarak bizler, mutlak Kuranlar olup, toprak topluma tohum olacağız.

“Ağırım; çok ağırım…” diyensin sen. Bunu biliyorum ama ağırın ötesi ağırlıklar da var. Bunları da biliyorum ki Allah’ın dediğidir ağırın ağırı olan. 
İnsan, Sultan olmadıkça; Sol, Sağ İlmi’yle çatışır. Ama Sultan olduktan itibaren, ağır yük hafifler ve “mukaddime” dediğimiz o yaşamla kayıtlanır. Her şeyin en başlangıcındaki kayıtlama…. ve bizler iyi anlayabiliyoruz ki o kayıtlamada devinim de vardır. O kayıtlamada yücelik ilmi de vardır. O kayıtlamada hasat da vardır.

“İki Medine var” dedikleri zaman, biliriz ki Medine’nin ilmidir olan. Ama 2 ayrı ilimden söz edildiği zaman, “din” dedikleri, hak tahtın, hak ilminden söz edildiği bilinir de, Hakk Kapının açılmasından itibaren, artık, orada karanlık da vardır ama karanlığın dediğini diyenlerin levhi kapısı da vardır.

Sizler, esmalarla dürümlere çekilenlerin yoğunluklarını kodlarken, kontrol dışı bilgileri hak etmeden korunduğunuz sürece, ilimden ayrı tutabildiniz. Ama artık, koruyucu yok burada. Hepimiz size, sizleşip geliyoruz ve bu günden itibaren devinim çok hızlanacak ve sizler kaynak dışı bilgileri kodlamaya çabalamadan, mutlak kapıları açtığınız zaman, karanlığın dediği aklın dediği olamazsa eğer, yarınlar kontrol edilemeyecek ve bütün kötülükler yaşatılacak insanlığa. Bunu iyi anlayın ki buna göre çalışın.

El, ayak çekildikten sonra, yalan ilim, aklın kapısında kontrol edilemediğinde, kükreyen dünyanın ölüleri dirilmeye başladığında ve bizler Mahrek olarak merdiven kurduğumuz zaman insanlığa, bileceğiz ki canın, canlının en yücesi hakkın kapısına varan ve o kapıda Aklın Kelamı olabilendir.

Kaç nurlu kapı açtınız? Hak teknikle kaç ışık yaktınız? Kaç ilim yaptınız? Hepsini, hepimiz anlayacak güçteyiz… ama insanlık boyutları, bize insanı anlatmadıkça, biz insanı anlamak için hikaye dinlemeye razıysak da, hikaye dahi dinletilmiyorsa yüreklerde, bizim o insanlığı kavramamızın imkanı yoktur.

Eh Analarım, eh Atalarım; bildirmek istedim. Bundan sonraki dönemde sizinle çalışmak diliyoruz ve sizden daha yüksek bilgiler bekliyoruz. Burada oluş sebebimiz de budur.

Unutmayınız ki yol, Allah Yolu ve bizler o yolun kullarıyız. Asla sizi, sizin yüreklerinizi kontrol etme niyetimiz yoktur. Bunca çaba, ağır yükün hafifletilmesi içindir. Ki bizler burada, bu yoğunlukla, sizde ve sizin yüreklerinizde kendi yüceliklerimizi anlayarak kulluk yapacağız.

Aşk, ilmin kapısıdır ve aşkın kapısı, Allah’ın dediğini diyenlerin levhi kaydıdır. Antlaşma gereği size geldik ve sizinle olmaya çalışıyoruz.

“Sultanlık yapma niyetim yok” demişti ana. Biz de diyoruz ki “Sultanlar Sultanı Analar, Ati Kalemleri olarak muktedir insanlığı kodladıkları zaman, helal ilim, diri kullukta olur ve bizler sevgide olabiliriz.”

Sizden dileğimiz Sultanlıktır. Sizden dileğimiz kutsal ışıktır ve sizden dileğimiz yaşamdır. Bize, bizim yüreklerimize insandan değil; insanlıktan söz eden sizleri dinlemeye geldik. Şimdilik size vereceğimiz budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/207943298

 

RAHMANIN KAPISI (10/1)
11.03.2017

Tanrıya görev yapanlar, insana görev taşıdıklarını sanırlar. Şu anda Meclisimize gelenler de bu şekilde geldiler. Murat ederiz ki ilmi bilip ilahi, hakiki insanlığı da anlayabilirler.

Dünya; dürümlerde, insan soyunun kulluğu için yaratılmıştır. Bizler, bu nedenle kaynak dışı insan soyunun Kuran’ı olan yarınları hak eden Birlikler’i de kaynağımıza aldık… Nesilleri, her anda kul olan onlar, mutlaka insanlık için çalışırlar ama hata yapmamalılar.

“Barış” dediler. İnsanlık için hakim olup barışmak!... Ama barışmak için yarınlar gerekir… İnsan soyu, yarınları hak etmedikçe, yolu bulamaz; zaman sayfalarında, yarını tohumlayamaz.

Azın azı vardır. İnsanın ilmidir o… En az, en çoğu tohumlar… Biliş haline varanlar, bunu bilmeliler. Bizim bilgimiz az ise öz olduğundandır… Bizim bilgimiz, hasat için Kaynak Nefesler’in, kaleme çektiği bilgilerdir. Bu bilgileri hak etmeyenler, bilemezler ve anlayamazlar…

Sabahları kurullar toplanır. O saatlerde, yaşamlar kontrol altına alınır. Bizim için de böyledir. Her sabah, İlim Kalem’i olan biliş ile Yaradan ve yarattıklarında yarınları hologram olan yarınlar olarak kayıtlayanları, evrenlere geçiş için alırız.

“Onlarındır yarınlar” deriz. “Onlarındır hakim olan yaşamlar” deriz. Ne diye bunları söyleriz bilir misiniz!? Her insanın, kelam olup hakim olması için kendini hak edip kodlaması gerekir. Biz, onları hologramdan aşırtabilmek için onlara görev taşırız.

Soyumuzu sorarlar. “Kim insan soyu olarak kodladı dürümleri?” diye anlamaya çalışırlar… Biliş haline varanlar ise sormazlar. Onlar, bilgi ile bilişin hakimidirler. Bildikleri herşey, kelamla dürümlere çekildiğinde, tükenen her insan, İlmin Kapısını açar ve yolu bulur.

Ruhlar Meclisi olarak yapmakta olduğumuz çalışmalar, Tanrı Kapısı’nda kulluk yapanlarca dillenir. İlmin Kalemi olanlar, o yoğunlukta nefes olabilirler ve bizi, bizim Zaman Kalemleri’mizi, hak edip Alimleri, Hakimlerin nefesinde dürümlere çekebilirler.

Meşale, nefesin nefesidir. Siyahın, siyahı tohumladığı, hakiki has teknikle kodlanan nefesin, Sistem olan yarınıdır… “Oğullarınızı hak edin; hakim olun; yaşam olun” deriz. Nesiller boyu yol açmaya çalışanlar; kaleme, kelam olmak içi çok çalıştılar ve bizler, onları hep koruduk.

Sultanlık yapmamız istendiğinde; “Dince Kodlamalar için Sultanlık gerekir ama insanlık için Sultanlık gereksizdir” diyerek cemaatimizi kontrol altına aldık ve dürümlere kaynak olan ışıkları dilledik. Dedik ki “ziyan olmayın! Ziyan olursanız, Sistem; sizi, sizden geçiremez. Siz ise Sultanlık bekliyorsunuz… Sultanlık, Cinni Kapıların Nefesi’nde olur. Yarınlarda, kelam olanlarda, yoktur sultanlık…

“Burç” dedikleri bir Sistem vardır. İnsan Boyutları’nda, her insan, bir burçtan ibarettir ama her insanın, kelamı farklıdır. İnsan, doğduğu andan itibaren “burç” denilen o Sisteme tabidir. Ondan, öz görev taşır. Sonra yolu açar; nefes olur ve bütün kullukları kodladıktan sonra, tüm insanlık için kalem olur… Artık onun burcu kalmaz… Zira o, her anın nefesi olur. Bütün mesele, bunu anlayabilmektir. İşte dünya insanlığına anlatılması geren budur.

Deri kemik insan, kaynak olmadan, KAHA olamaz. Cennet kurmalı ki hakim olsun ve yol olsun.

Bütün bunlar, hepimizi ilgilendirir. Kim insanlaştı; kim hakim oldu; kim hasat oldu!... Ölü müydü yoksa diri bir kervan mıydı!?

Hepimiz, Amonlar olarak yaşadık. Atonlar’ı kodladık ve onlarda da çalıştık ama Amonlar, Mustafa Kemal Atatürkler’i hak ettile ve ocaklarında korkmadan ışık yaktılar. Ölüleri hak ettiler dirilttiler. Fakih oldular; hasat yaptılar. Cennetten cevherden çıkmadan; nihan olan yarınlara ulaştılar…

Mustafa Kemal Paşa, Amon Toplumları’nın tınısını hep duymuştur. O tını; onun yolunu, Hak Teknik ile açmıştır. Diri yüreğini, kontrol etmiştir. BİZ olmuştur o…

“Tuhaf ama çok tuhaf” zaman zaman da “hezeyanlar!” diyenler olur onun dillediklerine. Neden bilir misiniz!? Ziyanda olanlar, onu dinlerlerken bilgiye hakim olmadıklarında; onun anlattıklarından, anlamak istediklerini anlarlar.

O, “hezeyanlar!” nitelendirmelerine karşın der ki “ben, her insana çok ama çok uzağım. Onların benimle olmaları zordur ama ben, her insana, o yolun yoğunluğunda, Esmalar’da ve yaşam kayıtlarında, en yakınım. Beni dinleyenler, bedenli olarak tohum olanlardır. Onlar, hep benimledirler. Çok mutluyum ki hakim olup hasat yaptım ve Yaşam Katları’na ilmi kodladım.”

Hepimiz, İmparatorluk Kodları olarak, dünyadayız. ziyada, Sistem olsa da yarında, Kaynak Tohumlama oldukça; cümle yüreklere, Bilgi Hakikiyeti’ni, Hak Teknik ile indirmeye muktediriz.

Çakımız, Zaman Sayfası’nda yaşam olarak kodlandı. Her insan, o çakının ışığında hakim olur. Öz geçiş yapar; insanlaşır…

“Dır dırlar!” diye nitelendirilen sesleşmeler dahi, Hak Taht’ta kontrol için gerçekleşir… Sanmayın ki bu sesleşmeler, cevherden uzaktır. Toprak İnsan, Kuran İnsan’dan, çok güçlü çalışmalar çeker. Tohum olur; yol olur ve kontrol kurar… Sistem olur; kelamda diri olur… Biliş olur… Öz geçiş yapar; kil kum olandan, Gök çözümlemeleri yapar. Bilgi kapısını açar ve geçer.

Borçlu doğulur, insanlık için yaşam sayfalarına girilirken. Borçlu doğulur, Kuran okuyanların kodlanmış yarınlara geçişlerinde. Çünkü onlar, kaynakta kendi yarınlarını tohumlayıp tüm insanlığa kalem olacaklar ve borç ödeyecekler… İnsan soyu; yol olup Kuran olup İmparator Kodlamaları yaparak, ışık haline dönüştükten sonra, Varlık Boyutları’nda kalem olup yer ve gök olacak; İsrafil olacak ve ziyan olanları kodlayacak… İşte o zaman, borç ödenecek.

Size, “borç” dedim. Size, Hak Teknik ile borç ödedim ama siz, biz olmadıkça, borcunuzu ödeseniz de bizi hak edemezsiniz. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 10

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 1 BÖLÜM

Deli divane olur dünya insanı… Kanat takılır ilme, hadi denilir, “geri gel.” Eşya insan, insan sırrını anlasa da geçişini yaptıktan itibaren etkisi azalır.

Ve insan, kontrol kurmadıkça kendi yoğunluğunu anlatamaz. İnsanın adı, KAHA dır… Şansı olan KAHA.…Şanslı olansa, KA olarak, çalışır.

Biz, size Sistemden söz ediyoruz. Yürüyen insanlıktan, kontrol kurandan, yaşayandan, söz ediyoruz... Öyle dünyalılar yok edildiler ki burada, kini aşamadılar, aklın hasatını yapamadılar... Öyle çok kodlanmış olanlar, kontrol dışı yaşamlara indirildiler ki….. Hakiki insanın ekip olup, olmadığı dahi tereddüt konusu oldu.

Koruma altına almışlar dünyaya.. Aha, peki niye bu derece diye küçültücülük var dünyada diye sorguladılar… İbrahim soyu, insanlık ilmini anlattı, hep burada. Kelamın kapısını açtı, yolu açtı. Esmalarla dillendi ama insan itibarsızsa eğer yeşil mor fark etmez ilimsizdir, o.

Öz görevi Aton Toplumlarıyla çatışmaksa ağır yük taşısın… Ama Aton, Atonluk, kuranda yoksa eğer korkuyla kanatlanıp, gerçek geçişini yaptığı zaman, İsrafil’in levhi kapısına varacak…. Ve kendini hak edip, dinleyebilecek.…”O zaman o, buldum” diyecek.” Bildim” diyecek. “Hakk’a vardım” diyecek. “Hasat yaptım” diyecek.

Dede Korkut der ki “kanat takmadan, uçulmaz.” Dede Korkut der ki “kokuyu ummanlar duyar ama kontrol dışı olan, korkuyu duyar.”.. Öylece, öylece güçsüzdür, o.. Öylece kültlerin kırıcısı olur, o… Ama onu, hologram saydıklarınızın dışında aşkla dillerseniz eğer eşyadır, o…Emin olun ki eli ayağı da vardır…Ama tutar mı el ayak, bilinmez.

Saltanat der ki “kurtarılmış dünya yolu bulur.”.. Öfkeyi aşar, aklın kalemi olur ama kurtarılmışsa olur yoksa öfkeyi aşan olamaz, dünyada.

“Deliyim” dedim. Ama deliler delisiyim, ben ya KAHA. Ölüler, öldüklerinde dillenirler, bense ölümsüzlükte dillenenim... Deliyim ama deliden deri olan diriliklerin dürümlerindeki, en güçlü keram ilmiyim.

İsrafil’im ama İsa’nın, Musa’nın, Mustafa’nın, turkuaz kuranı olan kalemlerinin, kütlerinin, en yücesinde kaynak olan, kervanım.

Barış mı isterim? Başka dünyada, barış olur....Bu dünya, savaşın sırrını dinler... Kimse bunu inkar etmesin... Bu dünya, savaşın sırrını dinler. Burada dünya dırı ..Dırı dünyalı, dırı unutun. Her şey insandır. Anlayın. Ve insan, kırdığını, kısırlaştırdığını dinletmez… Size kendi kıkırdaklarının tınısını dinletir.

Orada ne var bilir misiniz? Yığın, yığın hastalıklar var ve o hastalıkları aşıp geçmedikçe yolu bulamaz... Dünyadır, o ama dünyadaki enkarnasyonları’nın kıranıdır, o… Kalemi kaynağa anlamaz ki o… Hasatı hak edip, dillemez ki o. Özü, sözü, ayrıdır. Anlatamaz ki o yüreğini. Kaç yüz bin kez dünyanın yolunu açtık da usanç duymadan açtık. Bugün buradayız.

Kare küre değil ilim istiyoruz, yaşamda. Kara ışığın en yüce sırrıyla geldik... Nesiller boyu burada, gönül gücüyle dürümleri kodlayanların, kare küre insana şarkı okuttuklarını bilerek, geldik.

“Cennet, insandır” dedik. “Hak tını, akıldaki teknikti ve o teknikle dürümlere inen, insanlıktır” dedik... Aha dedik te dedik. Ama kin, nefret, hırs, her ana muktedir insanda dahi kısırlaştırıcı ise…. Hidayet dirilikte, tek bir insan olsa da barışın sırrını anlama ya da hak edip dilleme, nihanda, kelamda değilse…. Aşırıya kaçarak dillemek isterim ki bugün yokluğun tohumudur, ektikleri.

Ben dünya doğumlu, insanım. Toprak toplumlu KAHA yım. Yaşam kontrollü insanlık levhisiyim... Kaynak dışı insana, insanlık dersine geldim... Ama iyi bildiriyorum, iyi biliniyorum ki kontrol dışı bilgim asla yoktur.

Kontrol dışı hiçbir bilgi vermem... İşim, Allah’ın işidir. Akıl tınım, tınıların en yücesidir.. Hakk’ın kapısını açtığım andan itibaren mahir olanların, kare küre olanlara, kaynak olma çabalarında savaşım oldu.

“İyi ve kötü yoktur” dedim. “İtibarlı olan ilim var” dedim. Asmaların altındaki o yaşamlarda, gönül gücünü tükenenlerin dürümlerine çektim ve dünyanın yoğunluğunu kodlayarak, kontrol kurdum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/207944855

 

RAHMANIN KAPISI (10/2)
11.03.2017

(İNSANIN HASATI, TANRISALLIĞI VE YARATICILIĞI:)

Hayır!..., yol yoktur... Hayır!..., yarın yoktur!... Yoksa yol; yoksa yarın, insan yoktur!… Buyrun insanı ve insanın yaşamdaki gerçekliğini anlayalım:

YAŞAM, İLİMDİR AMA NEFES YOKSA; NEFESİN KELAMI OLAMAYACAĞINDAN, YAŞAM OLAMAZ…

Murat ederiz ki hakim olan hasat olur… Murad ederiz ki Hakk olan, yarın olur… Biliriz ki hakim olan, hasat olmadan, yarınları tohumlayamaz…

Ucu bucağı olmayan bir dirilikte, İlmin Kapısı açıldı ve yarınlar, kontrol kurdular. “OL” dedik oldu… Tek Mikail olan yarınlar, nefese vardı ve Yeşil İnsanlık, tohumlandı; Mor Kuran kodlandı ve Ruh Sayfaları, hakim oldu.

Öyleyse hadi gidin yüreklere ve hasat olun!... Hadi inin kalemlere, kaynak olun!... Ölüyü diriltin; cevher olur… Ama hasat olup yapın bunları!...

Tomar tomar insanlık ilmi!... Tomar tomar Rahmet Kalemi ve kalemin, insan soyundaki kayıtları… Herşey nefese varanda tohumdur… Bilin ki hakim olun…

Çok mutluyuz Canlar! Nihan olan yarınlar, kodlandı… Çok mutluyuz! Zorluklar aşıldı… Huzurla çalışıyoruz… Çorbamız hep tuzlu… Yol, İlim Yolu ve bizler, nihan olan yarınlar!…

Barışın nefes olanlar olarak, tüm insanlıkla ve hak edin!... O yol, İlim Yolu ise akın ve geçin!… Masanız güçlendi bilin!... Bu masada, dirilikler var. Onlar, ekmek için mücadele ediyorlar. Ekmek, İnsanlık İlmi’dir. Hepimizin kaynağında, bu ilim vardır.

Çekin yarınlara kervanı!... O kervandan, nefeslere güç katın… Oturun; kontrol kurun. Dünyanın etkisi artmış mı? Artmış mı bakın!...

“Siyah” dediğiniz rengin, en yüce İsrafil Kapısı’nda, dürülen dünyaların, Kaynak Işıklarını izleyin. Bakın nefes var mı? Kutsal nefes insansa, neden insan, Tanrı olmamış diye bakın!... Ak Tını’yı duymamış mı!? Yarınları hak etmemiş mi!? Yoksa lütfetmeden, Keram Tahtı’ndan mı hasat yapmış!? Yolu bulup da nefese varmadan mı hak etmiş ve ilim yapmış!?

Aşk, ekmekle olur… Aşk ekmeği, Hak Teknik’le kodlanır… O teknik, İlmin Kalemi ile hologramı aşar… Çorbada, o yoğunluk olur… Kuran olan, insan olur ve Rahman olan yarınlar olur…

Hadi! inin dünyaya ve hak edin!... Akın ve hak edin!... Asıl yaşam, sizin ilminiz olsun. Nur olun; son sözü söyleyin…

Nur olun; sözün sözünde, sesiniz olsun… Kokuyu yayın her ana… Akın ve geçin. Misafirlik yaptırmayın kimseye. Her bir geçiş yapan, insan olsun ve yerküre olsun.

“Borcum yok yaşama” diyenler; Borcu olup da ödeyenler; nesillerini, Hak Teknik ile kodlayanlar; mutlaka ama mutlaka ışık halinde olsunlar…

Çatı tamamdır…

Şimdilik bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 10

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 2 BÖLÜM

Çorbalar yaptım, bu dünyada. Aşk çorbalarıydı, pişirdiğim. Hasat ilmiyle yaptığım hiçbir çorbamda kısırlık kalmasın diye…. Siyahın en siyahını kattım, o çorbalara.

Toydu dünya. Tohumsuz, kusurluydu, kırıktı, hırslıydı kendimi kelamla kodladım ve dedim ki “karanlık, Allah’ın tınısı duyanlara, şarkıdır.”.. Ama karanlık, aklın kalemi olanlara şarkıdır. Ve karanlık, tende olanlara kalem olan, her bir dürümde hakim olanlara, kaynak ışıktır.

Siyahtan öte bir siyaha varanların siyahın, en siyahında aşk kodlamaları yapmalarını dilerim ki korunabilsinler.

Çok mutluyum ki canlar, öz görevliler, biliş için buradalar, bugün. Altın ışığın gücünü alıp, geldiler. Karanlığın tınısıyla indiler ve bizimle oldular. “Soltan, Soltan” dedi. “Sistem, Soltan” derse… “Bilgi, salat kalemidir” demektir, bu... Salat kalemi demek; savaşın sırrını dilleyenlerin, kaynağı demektir.

Ve değerliler, batış budur, işte. Biri bana sesi kırıp seslenirse, ben onu yer kürenin gözü yaparım ya da gönülden, kodlamadan çıkarırım. Doğanın gücüyle kontrol kurarken, bunu yapmaları, hak teknikte kırıcılıktır ve onların, sınırlarını şuanda kaldırıyorum.

Ve öfkeleri şuanda… Eşyada, kelamda varsak insan olmalıyız diye çabalıyorlardı… Nesillerini tohumlardan çıkarttık ve onların yoğunluklarını kontrol altına alıyoruz şuanda.

Kardeşim, eli ayağı tutmayan, yolu bulmayansa iman tınısını duyamayansa, esmaları dillemeyeceğinden buradan geçip gitmesine imkan veremeyiz diyerek… Öfkesi aşırtmak diledim… “Ne var ki kare, küre insanda geçecek” dedi…. Çalıyı çalıyla kodladık. Çaldı diriliklerdeki ilmi çıktı ama yıktı….Şimdi onu kontrol altında tutuyoruz…. Ve çözümlemeler için bizden izin istiyor.

“Her insan, kendini dinlemeli” diyor. “Diri hakiki insanlık, bunu yapabilir” diyor. “Batış için ışıksız gereksizdir ama ben ışıklıyım” diyor. “Elimde görevim var” diyor… “Soyumu tohumlamaya geldim” diyor. “Olurda ben hata yaparsam kalemimden değil insanlığımda da değil sınırlı oluşumdandır” diyor.

Çatıyı kurmuş ama yolunu açmamış. Batış budur, işte. Yolunu açmamış. Ve bizim yolumuzdan, kendi yüreğine inecekmiş... Eşyada bu, hep oldu. Ama bunu artık izin veremiyoruz. Neden veremiyoruz, bunu da izah edeyim.

Side Sistemleşmesi diye bir sistemleşme var. Her insan, kendini, yüreğini hak edip, dinleyebilir... Ama “bir insan, ben beni değil bir başkasını dinleyeceğim” derse önünü açarız ama öfkesini aşıp, yolunu bulması içindir, bu…. Yolunu bulduktan sonra o kendi yüreğine inecek ve kendiyle kendi yüceliğiyle dilleşecek... Bunu yapamamışsa eğer ruhsal kalem olma imkanı yoktur. Ve bundan sonrada olamayacaktır.

Şuanda kök geçiş yapmaya gelen o yürek, bizim İsrafil olduğumuzu bilerek, kendi yoğunluğundan inmeye kalktı… Ve savaşın sırrı olan ilmi anlamadığından, kendini kendi yüreğinden çıkardı… Mutlaka ama mutlaka bunlar olur. Ölümlü dünyada her şey olur.

Efradını hak etmesi için hırsını aşmasını gerekir ama hırsını aşamadı. Kalem, elimizdedir. Öfke aşıldığında, o kalem ilme inecek ve yolu açacak ama öfkesini aşması gerekiyor.

Özel bilgidir ki öfkeli olan, bu mecliste bulunamaz. Öfkesi olmayanlar, burada olacak… Eşyada bütün kötülükleri aşanlar, burada olacaktılar ve oldular.

Sevgililer, dele dele dünyalar, ilmi kalemleri mutlak kaynakları, diriliklerden, dürümlerden ayırdık… dele dele.., Neydi deliş, bilir misiniz? Şarkısı okuyabilmek için kendi yüreğini dinlemek çabası.

Ama deldikleri yüreklerinde kervan yoktu. Şıhların, şıhlıkların ışığı da yoktu. Esmalar, sistemsizdi. Yoğunluklar kalemsizdi ve tabular vardı. İşte bundandır ki toprağa inemediler ve yolu bulamadılar.

Denir ki “nesillerinizi kontrol edin.”… Öyle çok koruyun ki onları yaratsınlar, hak etsinler, yaşasınlar… Devre, devre bunu yaptınız hep ama yaşam, arzın gücüyle olur. Arzın gücünü anlamadan, yaşam yoktur.

Ve bugün burada, bu dünyada, arzın gücünü anlamak üzere hak etmeğe çalıştığınız şeyler, levhi kayıtları, bilinişiz de varsa ölüleri diriltecek gücünüz olacak.

“Tuhaf çok tuhaf bir çalışma” diyorlar, bu çalışmaya... Çok tuhaf. Ne istediklerini anlayamadık, hiç… Hiç bilemedik, ne istediklerini. Ne oluyor orada?... Sessizlik sesleniyorsa, ne olur?... Yarınlar koklanıyor, tohumlanıyorsa ne olur?.. Yerin kulluğu varsa ne olur?... İsrafil, kült olup, kodlamışsa yürekleri, ne oldu?.. Eşya kaynak olmuşsa ne oldu?... Misafir insan, miraç kandillerinde yedinci kata çıkarsa ne olur? Ha diyecekler ki “aha, Amonlar’la yapılıyor, bütün bunlar.”

Ey dağlarım, ben Atonların kuranı olan insanlığa, Amonluktan söz etmem. Hepsi kendini dinleyecek… Ama yer kürenin kendini hak etmesi içindir, her yaptığımız.

Çalı insan ama çalıyı çalıyla çarparsanız, ilim olmaz. Çalıyı çırpıyla çarpın ki kalem olsun. Yol olsun. Muktedir insan olsun. Mutlaka ama mutlaka bunu yapın.

Toy insanlık, torba, torba ilim taşıdı, yaşama. Toydu. Hiç ama hiç yorulmadı. İnsanlık için çalıştı… İnsanlık için kalem oldu… Ve insanlık için hasat oldu ama toydu. Ve bugün o toy insanlık, bizi ve bizim yüreğimizi hak etmeye çalışıyor.

Devinimi, artırıyoruz canlar… Kontrol dışı bilgi vermiyoruz, burada. Huzurla çalışıyoruz ve bizi anlamayanlar, burada hak tahta oturamazlar. Bunları anlatıyoruz.

Şimdi, devreyi kapatıyorum ve sayfa sayfa ışık altında, yenilik kayıtlıyorum...

Şimdi ve şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/207947939

 

RAHMANIN KAPISI (10/3)
11.03.2017


Şarkım, İlmin Şarkısı!... İnsanın, ilme hakikiyeti varsa eğer; ilim, kalem olur; nefes olur; yol olur!… Olur da Halik olursa, yoğun ışık, sevgi olur!... Ohh ala!... Aha bu!…

Yaradan, evrak düzenledi dedi ki “hadi gidin, yarınlanın!...” Evraklarda nefes yoktu. Dedi ki Yaradan, “insana inin. İnsanın kelamında, kendi yaşamınızı hak edin ve evraklara ekleyin o kelam olan yaşamı!…”

Bizler de dedik ki; “hadi gidelim ve yol açalım!...” Aha bu!… Geldik!….

“Din” dedikleri, dirilik değildi… Siyahtan, son söze kök olan gözdü ama Hakk’tan, Tanrı Kapısı’na varışı gerçekleştiremiyordu din.

“Ölen ölür!” dediler… “Olan olur!” dediler… “Kalem yazarsa eğer yaşam, sonsuz zamanlarda Kuran okur!” dediler…

Ya KA HA, maşa mıyız biz!? Niye, biz bizi tohumlamadan, insan soyunu tohumlayalım ki!? “Gidip dinleyelim bakalım ne oluyor!...” dedik. İndik, geldik!…

Dedin ki “simsiyahı tohumla!… Yaşa!...” Aha yaşama geldim… “Dar boğazdan geçiyor insan soyu” dediler. Dinledim. Hak ettim ve dilledim… Gördüm ki dünya, hasat yapmış; insan soyu, Hakk Taht’a oturmuş… Turkuaz Zamanlar, kalem olmuş; Ümmi Kapılar açılmış… Yeryüzü, Süper İnsanlık; KA HA sırrını anlamış.

Eşya, Zaman Kalemi!… Yarın ne olacak; bunu anlamaya çalışıyor eşya… Yarın, kelam olursa eğer; insan, sır olur… Kervan olur ve yol olur ama yarın, kalem olursa, cennet olur… Uzun zamanların, Zürriyet Sistemleri’nin en son sayfasında, baştacı olan ümmet olur insanlık!…

“Borcum insanadır” diyen bir yürekten, “borcum zamanadır” diyen bir yüreğe varan ve “her ana borçluyum” diyen sayfalarda, Tinsel Kulluk yapan; tüm zamanlara, “Allah’ın Tınısı” diyerek, güç katan İsrafil Levhisi, BİZ olarak, çorba pişirmiş yarınlara… O çorba, tuzlanmış… O çorba, yarattığı Hakk İlmi ile yaşamı hasata kodlamış… Oğul vermis; yeryüzü, üzerindeki tüm sayfalarda, kontrol kurmuş…

Amonlar, Atonlar, toprak toplum olan Turkuaz Sayfaları’ndakiler ve yürüyenler!... ve kodlananlar!... ve koklananlar!..., çürüyenler ve çok güçlenenler!... Hepsi Amon olarak, yaşama inmekteler…

Esrar, İlim; aile, kalem; yaşam, sessiz ziya ve biliş, hulusu kulluk!…

Ulu bir zaman için hepiniz, hepimiz Amon Toplumları ile birlikte çalışmayı istemekteyiz. Simsiyah bir resim yaptım. O resime, Kaynak Kuran olan insanı ekledim… İnsana, Kaynak Işık verdim. Kervan İnsan, kul oldu; koruma istemediğini bildirdi…

Biz; insanı, kurtarıcı diye dünyaya indirdik… İnsan, kurtuluş için yaşama indirilen tek yaşam formudur… O form, tüm İlmin Kapıları’nı açmadıkça; yürüyen, tükenen, temiz İsrafil Kelamı olan ve bilen ve dillenen kim varsa; hiçbirisi, ocak yakamaz… Ocak yanmadıkça, sır olan bilgi, dillenemez; dürümlere çekilemez… Yol olsa dahi; o yolda, yolculuk yapılamaz. Sarfettiğiniz her ne ise o, sizi size taşıyamaz…

Unutmayın ki dürümlere indirilen kim varsa; çatı kurmaya, Birlik olmaya, yaşamaya ve yaşanmaya inmiştir…

Keskin çakımız, zamanı keser. İsrafil Levhi’miz, yarını keser. Esmalar, yoğun Kuran’ı koklar ve tohumlarsa, yerküre yenilenir ve kesilen tüm Sessiz Zamanlar, yeniden birleştirilir…

Şu ana kadar Aton Kodları, yontu yaptılar yaşamda… İlm-i Kalemler; OL’anları, yonttular… Her kalem, kelam oldu ama kodlananlar, tohumlananlar, İsrafil tarafından yarından çıkarıldılar.

Dağlarım, Tark Taht KA HA, bütün kütlenizle açık Bildiriler’imi anlayın!… “Yontu” derken, kodlanmış yaşamların, Tanrı Kalemi ile tohumlardan çıkarılışını kasteddim…

Özge zamanlar, özge kaynaklar, Tanrı Kalemleri ve Ruhsal Sayfalar, cennet için; bilişi hak ettirmek için ve ziyan olanları tohumlamak için, “BİL, BUL ve OL SİSTEMİ”ni sayfalarımıza çektik.

“Şer, şarkıda yoksa; yaşamda şer yoktur! diyenler, Burada, şerden şarkılar okurken, sessizlik, sevgiyi tohumladı…

Uçak kalkıyor Canlar!... O uçağa, nefes olanları koyduk… O uçağa, ilim yapanları koyduk… O uçağa, nefesin kaleminde hakim olanları koyduk… Oraya mahrek olanları koyduk… Umman olanları ve Ruhsal Sayfalar’a, yarını koyanları koyduk… Uzak ama çok uzak bir Zaman Kaynağı’na, ilmi koyduk… Ölü dirilirse, yaşam dirilir. İlim Kalemleri, Halik olur; yürüyen ve kodlananları korur…

Umut olur ki hak edenler; Hakk olup o uçakta bulunurlar… O uçak; kelamdan kervan olup yarınlara yol alacak… Yarınlarda, diri yürekler, Kuran olup kontrol kuracaklar… Fırtına önlendi… Arz Gücü, Hakk Kelam oldu. Vuran, vurulan her kim varsa, kaynak oldu.

ÖZ, GÖZ olan insan soyu, seni koruyan; sen olan yaşam, BİZ olan insan; hepimiz, hepimiz olarak sevgiyle koşup geliyoruz; tükenen İlmi Kalemler’i hak etmeye!... O uçakta, hepsi olsun istiyoruz… Çorba ilim ve ilmin hakimi, İsrafil!…

Der ki İsrafil; “kaynak dışı bilgi yoktur bu yoğun çalışmada…” Haşrı, Rahman bilenler, bu yolculukta Tanrı olurlar… BSUİ olurlar… kırtasiyecilik yapan her insanı Hakk Tını’ya kodlarlar…

“Kırtasiyecilik” kavramı, Seyfullahlar’a neyi anlatır diye sorana, izah ediyim: Kırtasiyecilik; ilmi, hak etmeden dinleyene ve Hakk İlmi’nde dış yaşamları hak etmek için insanlık adına çalışanlara yaptırılan, cemaat çalışmalarıdır… O tür çalışmalarda, İsrafil Levhisi yoktur. Süper Sistemleşme de yoktur… O tür çalışmalarda, yaşam kayıtları, her bir diri yarına Hakk Teknik ile kodlanmak üzere İsrafil Diriliği’nin haricinde; yarınlaşmak üzere dillenir ve dinlenir… Bu tür çalışmalar, kaynak dışıdır ve sessiz ve hakiki hefessiz olur…

Her insan bu tür bilgileri alır… Ama alır!... Ama alır!. Ama alır!.... Aldığı, hak ettiği kadardır… Sonra, arza yaymaya başlar… Yaya bildiği, hak edebildiğidir… Ve sonra hasat için çabalar… Aha çabalar ama hak etmediğinde; Hakk İlmi’nden çıktığında; ocağında, yarını tohumlayacak insan sırrı bulunmadığından; yolu, yoktur…

Bütün meşaleler söner ve o yarınlara ulaşamaz. Kırtasiyecilik İlmi, hakim olanlarda kodlayıcı bir nitelik taşısa da yaşam için geçiş yaptıracak, bir dirilik bulunmaz o yoğunlukta… Buyurun anlayın!... Çok çalışmalar, kırtasiyecilik olarak yapılmaktadır.

Hepiniz Amonlar olarak kodlamalar yaparken, size gelen ve sizinle çalışmak isteyen Birlikler, kırtasiyecilik ile bu çalışmada bulunamayacaklarından; onlar, bütün kütleleri ile sizden uzak tutulurlar.

Bundan sonra da yapılacak olan çalışmalarda, İsrafil Tinselliği’ni hak etmeyenler, bu yoğunlukta bulunamayacaklar… Zira onların, gerçek çalışmaları, Sistem dışıdır. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Dağlarım, hepimiz gönüllü olarak dünyadayız. Elimizde ilmimiz geldik bu dünyaya. Haşrın, rıhtımdaki o yoğunluğun, çok güçlü süslenişinin ötesindeki bir süslenişle indik.

Ne çeşit bir süsleniş, izah edeyim; ışığın sığlığını aşırtacak bir süsleniş….sevgiyle ama her anın sistemiyle. Öylesi bir süsleniş…ve tüm insanlığın kelamına hakiki levhiye indirilecek bir süsleniş….

Süsün anlamı şudur; ben kendi yoğunluğumda her şeyi hak ettim ve yağmur gibi ilim yaptım. Ama o ilim, has tınıyla tohumlanmadıkça, kaynak dışıdır.

Onu kaynak içine alabilmem için, kalem olmam gerekir. Ve kalem olduğum zaman, tabuları yıkabilmem gerekir. Tarık olmam, tahditli olmamdır. Ben tarıkların tahditsizliğinden öteye geçip, hakiki insan olmalıyım.

Ha, diyeceksiniz ki “çeyrek bilgi veriyorsun dünyada. O halde tam bilgi ver ki herkes istifade etsin ve herkes kendi tohumlarını kodlasın.”

Çabuk yoruldu dünya insanı….çabuk yoruldu. Her bilgim insanlık için olmasına rağmen, bu bilgilerin hiç birisi tam anlaşılamadı. Din kapılarını aşıp geçenler dahi, bu bilgileri okuyup hak edip, dinleyip zikredemediler. Zikredilmeyen, sistemin ilminde, zakir ilmin kalemi olduğunuz zaman, sizin yüreğinizin kontrolu için gerekir.

Sisteme gönül gücü vardır yüreklerin… ama sistem o gücü hak etmedikçe, tohum ekemezsiniz. İşte; bütün bunlar dünya insanlığının sıkıntılarıdır.

Sıra sıra dünyalı ve sıra sıra yürek… ama hiç birisi hakim değil ve hiç birisi hakk tınıyı duymuyorsa, bu çalışmanın hiçbir manası olamaz.

Değerliler, nisan ayları ağır yükün hafiflediği aylardır ama her nisan ayında yoğunluk artar ve yığın yığın kırılış devreye girer. Bizler, bunu bilerek, bu nisan ayını kontrol etmeliyiz. Ne şekilde? Şarkı, türküyle mi? Siyahın en siyahındaki ışıkla; bütüne hizmet için ve bunun sonucu ne olur? Kulun kulluğu bütünün kültü olur. Ve bütün kült, Mutlak Kalem olur ve doğanın gücü artar.

Doğanın gücü artmadan, esmaları dürümlerde, tinsel hakiki levhide, dilleme imkanımız olmayacak. Bunun içindir ki doğanın gücünü artırmalıyız.

Toy bir dünyalı olarak yaşayan birlikler, biz ilmini dillediklerinde, kardeşlerimiz olabilirler ve çorbalarında yarınları olabilir. Bu nedenledir ki dünya insanlığına kendi yüceliğini anlatmalıyız; her insanın kendini hak etmesi gerektiğini…hakkın kalemi olması gerektiğini….İnsanlık boyutlarının nefesi olacaksa, huzurla kayıtlanması gerektiğini anlatmalıyız.

Cennetin et, kemik olduğunu da öğretmeliyiz insanlığa. Her insan kendi cemaatiyle, kendi cevherini tohumlar. Eğer; bir insan, kendi yoğunluğunda yoksa, onun yüreğinde kin ve nefretten öte hiç bir şey olmaz. Ve bundan sonraki dürümde artık insanlık kendi yoğunluğunu arttırarak cemaat olmayı öğrenebilmelidir.

“Cemaat” dediğimiz, ilimdir ve İlimin Kapısı’nı açmadıkça, yılların tınısını kendi yüreğiyle dinletemez.

Torba torba insan taşıtız yüreklere. Her insanın kalemini de taşırız. Bütün bunları taşırız. Taşırız da, çalı yoksa, çırpı yoksa, ilim yoksa, yol yoktur. Ki bu yolda mutluluk olsun.

Uluların günahı da yok, sevabı da yok…ama ulular, ümmi kapılarda umutla beklerler; gerçek çalışma yapılsın da dünya insanlığı kontrol edilebilsin diye. Bizden istekleri de var; insanlık boyutlarındaki gücü artırmamız.

Bugün de insanlık boyutlarındaki gücü artırabilmek için sesleşiyoruz. Siyahın en siyahındaki gücü tohumlayarak….yarınları toprağa tohum olarak indirerek… kübra ilmini dilleyerek…eşyayı kontrol ederek çalışıyoruz. Ve o yürekler bizi dinlemek isterlerse, buyursunlar gelsinler. Aha bu. şimdilik bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/208173111

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 10
Peker Selçuk Öz Biliş

Sevgiden söz etmek isterim sizlere. Başımı kaldırıp çevremdeki sizlere şöyle bir bakarım. Bir sessizlik kapladı ortamı değil mi? Sonra konuşmama devam ederim!...

Gerçi sarp ve zorludur sevginin yolları…
Ama içime ateş düştü mü, izlemekten geri durmam. Beni kanatlarının arasına alıp saklamak isterse, karşı koyarım. 
Çünkü bilirim ki, bir an gelir, o kanatlarının arasından bir kılıçtır çekilir ve vurur. İnletir insanı.

Gerçi sözleri rüyalarımı darmadağın edebilir, tıpkı kuzey rüzgarlarının bahçeleri darmadağın ettiği gibi…

Ama benimle konuştuğu zamanlarda, yine de ona inanmazlık etmem. Daha doğrusu edemem.

Çünkü başıma tacı oturtacak olan da, beni çarmıha gerecek olan da sevgidir. Serpilip gelişmemi isteyen de o, budanıp kalmamı isteyen de O’dur.
Boyun eğdirinceye kadar, ezer yoğurur beni…

Sonra Yüce Allah’ın Levhi sofrasına ulaştıracak bir dilim ekmek olabilmem için; Levhi alevlerin arasına alır, kavurur beni.
Sevgi bütün bunları başarır… Yeter ki kalbimin sırlarını öğrenip ve bu yolla, hayatın yüreğinden bir parça olurum tüm zamanlarda ve tüm zamanlarda.

Bana kendinden başka hiçbir şey vermez. Sevgi! Ve kendinden başka hiçbir şeyi de geri almaz. Ne kendi dışındakilere sahiptir, ne de kendisine sahip olabilir.

Çünkü sevgi; kendi kendini bütünler ve kendi kendine yeterlidir.
Sevgi gelip sizi bulmuşsa, “Yüce Rabbimi yüreğimde taşıyorum” demektense, “Rahman’ın Kapısı’nı aştım ve Yüce Rabbime eriştim” derim.

Ve hiç bir zaman sevgiye yön verebileceğimi düşünmedim. Çünkü sevgi, eğer sizi o değerde bulmuşsa, kendi yönünü kendi çizer, sevginin kendini mutlu kılmaktan öte hiç bir arzusu yoktur…
Hakka varan, tahtını hak eder. Bütünün gücü olurum; mutlak kulluk yaparım. Akar akar deryalar misali… Ve Hak ederim. 
Halik olup, Hak olmak değil mi maksat? Har olmak değil mi maksat?

“Vakti geldi, artık ben, Bütündeyim” And olsun ki bütündeyim. “İki yürek yok” derim. “Tek bir yürek var” derim. Doğmadan doğuştur bu… Kodlanmadan kontrol kuruştur bu… Estiğinde,her anda oluştur bu… İnsanlık; bu ki anladım… “Kala kala bir tek yaşam kaldı” dediler. “Hay” dediler… Daha da yüksek dediler “Hay!...”
HAY! Diri canlı hayat sahibi… Yüce Allah’ın İsm-i Şerifi!... Hayat verici, hayat kaynağı, Kuran-ı Kerim’de (3.180) “O bizatihi ve ezelden beri “HAY”dır derim.

“Her kimse ki esridi bu meyden/ Hayy-i ebed oldu zât-ı haydan”(*) Bir dil ki, ola aşk ile hay; tâ ebed ölmez/ meyyit sayılır aşktan ol can ki cüdadır (**)

Bütün varlıkların hayat kaynağı, ebedi ve hakiki hayat sahibi, Yüce Rabbimin sıfatlarından esma-i hüsnâdan başka nedir ki HAY! “Cümle mevcûdât fâni; hayyü bâkidir ilah/ ”Küllü şey’in hâlükün” nassı; ona oldu güvâh (***)”

Ölümsüz olan Allah: Ey kabr gelir bana; sükûtun/ Takrîri o hayy-i lâyemutun. (****)

“Kala kala bir tek yaşam kaldı” dediler…
“HAY” dediler… “Daha da yüksek dediler, HAY” 
GEL… HAZIR OL… ALIŞ… AŞ… GEÇ… HASAT OL… AK… HAKK’IN IŞIĞI OL; HAK OL… YARINLARI GÖR… GÖREVİNİ HAK ET… HAK OL; RUH OL...

Gel yaşam, ilme gel! İlim haliki ol, kaleme gel! 
Bu Levhi Hankâha gel!... Bu hankâh senindir, bu ribat senindir!... Sen bu ribatın sahib-i hakikisisin!...
Gel gel, gel de gel can, gel gel gel be can, gel be can!

Aha işte bu! Amin!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

(*) Nesimi
(**) Muallim Naci
(***) Şinasi
(****) Abdülhak Hamit

NOT: Bu yazının, akışın ilham kaynakları;

1.Ses ve sessizlik (6 Ocak 2016 tarih: 1. Bölüm 2. Akış)
2.Rahman’ın Kapısı 6 ve 7 (Öz Akış Davet)

 

11.MART 2017 TARİHLİ RAHMAN'IN KAPISI 10

Gülden Zengin Öz Biliş

Bugün, evimin bir misafiri vardı. Kapıya geldi, kapıyı çaldı. ‘’ Girsem, ‘’ dedi, ‘’ olmaz. ‘’ dedi, ‘’ Napsam, ‘’ dedi, ‘’ netsem? ‘’ dedi, açtı kapıyı, bizi kapıda gördü, bildi.....

Ve dedi ki ‘’ Aha, ben şeytan, ben geldim, seni korkutup ışıktan çıkarmaya geldim. Bugün, savaş benimle istedim. ‘ Savaş ki bu savaşın galibi ol"....Dedim ki 'Ey güzel can, ben savaşmam, barışırım. Ben yüreğimin ışığıyla yaşamda hak olur, tahditsizliklerin tahditiyle dillenirim.’’


Gel, otur, kelam edelim. Hak et, hak ol, birlikte bilelim....Bir olan ışıktan akıp, yaşama inelim. ….Dedi ki ‘’ Yok anam, yok, burada herhalde bana yer yok. Netsem, napsam, ne desem, nasıl dillesem?

Ve dedi ki ‘’ Burada barış var, burada huzur var, burada güven var, burada umut var, burada yarının ışığı olan insan var"…. ‘’ Ve dedik ki işte onun olduğu yerde, her birimiz o yaşamda ışık olup var."

Şimdilik bu!....İşte!...Şimdide!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 10

Adem çamur yoğuruyordu. Ölüydü. Yaşamı yoktu, zira kelamdan çıkmıştı. Dünyada insan yoktu.

“Ben varım” dedim ve girdim dürümlere. Baktım, yığınlar gördüm. Dünyaya baktım, cemaatlerin hepsi insanlık için çalışıyordu. Ben hepsi olduğumu bildiğimde, Süper İnsanlık dürümlerine indim.

“Ben varsam, İnsan var” dedim. Koştum vardım Atlanta Ata Kapısı’nı açtım. Çantamı insan soyunun tohumları ile doldurdum, geri geçtim.

Ses kapılarından kükredim dürümlere. Sessizliklere ses oldum. Her dil, Ben İlmi ile Hakk Kelam olduğunda, ölüler dirildi….ve “Altın Tanrı İnsan” dünyaya indi.

İnsan, Tanrılık Kapısı oldu tüm yaşama. Dünya ziyaretçileri artık altın yaşamları kodlamak üzere dünyamıza geliyorlar….Şükrettim.

Dünya ilmi yaşam ilmi, Yaşam ilmi, insanlık levhisi ile kodlanan cevheri cennet oldu. Aklın kapısını açanlar hakk kalemle yarınları yazmaya başladılar. Öfkeli olanlar, mor ışıkla korundular.

Hepsi biziz demiştik ya hani…öncü birliğiz biz. Ardımız, önümüz yok….artık Rahmi Kapılar’da Rahman’ın ışığı yanıyor. O hakiki İnsan….mutluyum.

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11 MART 2017 TARİHLİ RAHMAN’IN KAPISI 10

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ olarak ve burada Bütüne ve Birlik İlmi'ne hizmet için yapılan çalışmalarda amaç her insanın, kendi kalbinin sesini duymasını ve insanın sırrını dillemesini sağlamaktır. Bu dünyada hepimiz o sırrı dilleyerek muktedir olabiliriz.

Kalbinde Hakk tınıyı duyan ve sesleşmek için niyet eden yürekler; hak ettiği ilmi yüreğinden dilleyebilir.

Birliğe gönül veren, her ana kaynak olan, kalbinin sesini duyan insan; birden bire açabilir gözlerini yaşama... Göz, Öz ve Söz olan Hakk Tınıyla, dünyanın yarınlarına yaşam olabilir.

İlim olmak, her anda, bütünde yaşamı var etmekledir. Yaratmak, yarattığını yaştamak ve yarattığında, Hakk Tınıya kaynak olmaktır ilim...

Dünyaya ilim olmak için gelen ve dünayada ilmi dilleyen ve sevgiyle yaşamlara kaynak olan insanın bedeni; "Biz" olan birliğin ilmine kaynaktır.

Atın Işığıdır, yürekleri toprağın toplumuyla kodlayan ve simsiyahın tınısını yarınlara yazan... İlmek ilmek yazılmakta kalemin ışığında; işte yazılan ışık yaşam, şu anda devreye alınan...

Her an, her yaşam, her ses bendedir. Bedenim "Biz" olan birliğin ilmine kaynaktır. Hiç bir an yoktur ki sevgiyle açılmasın yarına yürekler...

Birliğin İlmi ile var ettiğin ve yarattığın her anda, hakk ettiğin ve hasata kodladığın tüm yürekler; sende sen olup, dünyanın yarınlarına kaynak olur.

Dünyaya ilim için gelen ve dünayada ilmi dilleyen ve sevgiyle yaşamlara kaynak olan insan!... Her an, her yaşam, her ses, bendedir. Bedenim, Biz olan birliğin ilmine kaynaktır.

Hiç bir an yoktur ki sevgiyle açılmasın yarına kapılar. Her anda Bir olan, ilim olan yüreklerden yanan ışıklar...

Ben, bana beni veren Biz olan, Birliğin İlmini dillerim... Ve benden öte ben olan, kendimde her ana kaynak olan yüreğimden, Hakk Tınıyı dillerim...

İlim, her anda bütünde kendini var etmektir. Yaratmak, yarattığını yaştamak ve yarattığında Hakk Tınıya kaynak olmaktır ilim.

İlim, sonsuz zamanlara, simsiyah bir tını ile varlığını kayıtlamaktır.

Aha, işte, şimdilik bu...

Aynur Funda

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.03.2017 RAHMANIN KAPISI 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Muradımız insana hizmetçi olmaktır. Sizin elinizde hepimizin yüreği var bunları iyi bilin. Bizler doğanın güçleriyiz, yeri göğü yaratan ilimiz bizler. Sizin yüreğinizdeki insan soyuyuz biz. Cennet için buradayız ve sizin yüreğinizin yarınlanış kaydında hepimizin yaşam kayıtları var.

Siyahın en siyahındaki o yoğunluk mutlak kapıdır ve o kapıyı açabildiğiniz için sizleri hepimiz kucakladık.

Ey dünyalılar, “cennet ne” diye sorduklarında deyin ki;”ilimdir! Biziz o cennet” deyin… “Ağırız ama hafifleyen yüreklerde her insan hafifler” deyin…

Dağlarım, tınıyı duyan biliş; Allah’ın ilmiyle teknik tohumlama yapar. Burası doğanın gücüdür… Çorba, çorba olur yaşam ve her çorbada yerkürenin gözü olur. Siyahın en siyahında levhi kayıt insan sırrı olur.

Sınır kalktı canlar, ayrılık bitti!.... Bizler, siyahın en siyahı olan yürek kalemi olduk ve gönüllere indik, sizden sesleşiyoruz. Cennetin cevherinden iniyoruz ve sizinle oluyoruz.

“Kuru bir dünya, kuru bir hakiki levhi” dediler… Kuru ama hakiki!... Yavrularım, dünya artık yaşam oldu yaşam… Sizinle oldu, sizinle, hepinizle oldu ve bizler buradayız. Sualtının gücü olarak size inebilen birliklerin hepsiyiz bizler.

Çelik çomak oynamıyoruz dünyada, yeri göğü yaratıyoruz anlayın, anlaşın; kalem olup yaşatın dünyayı… Çelik çomak oynamıyoruz burada…

Durmadan çalışan bu meclis, durmadan yarını tohumlayan bu yücelikler; hepimizin yoğunluğunda muktedir ilim yapmaktalar. Sistem, nizam ve düzen güçleri olarak dünyaya gelenlerin hikaye dinlettikleri bir zamanda, bu meclis hasatçıdır. Bu yaşam kaydı, insan soyunun gücüdür.

Bütün köprüleri insanlık için açtık!... Her köprüye aklı koyduk, her aklın kapısında kalem olduk, hak tınıyı tohumladık, kuran olduk; ölüyü dirilttik, helal olsun dünyaya, helal olsun!... Sizinle her şeyi yaptık ve dünya için bunların çok özel gereği vardı. Sizin eliniz, yüreğiniz; bizim yüceliğimizi kodluyor. Sevgililer sizi kucak, kucak levhi kayıtla kucaklıyoruz, öpüyoruz yüreklerinizden. Ne yüce bir çalışma yapılıyor burada, ne yüce bir çalışma…

“Kıranın kırılmayacağı bir dünya kuracağız” dediğiniz zaman, “hah aha şimdi” dedik… Kıranın kırılmayacağı bir dünya…. Böylesi bir sözü zikredebilen bu meclis, her anı kodlayabilir diye dilledik…

Kıran, kırılmayacak… Hakka varan tanrı, hakiki insanlık için çatışacak. Ama hakka varan tanrı, Halik olan, hayrın teninde tanrılık yapan, hak tınıda mutlak olan… Sevgiyle sizleri hepimiz öpüyoruz yüreklerinizden. Kaç kere, kaç kere öptük yüreklerinizi dilletmeden, kaç kere!... 
Hangi dünyadan, hangi yürekten seslendiğimizi dahi anlatmadan, öpüyoruz yüreklerinizden. Diriliklerinizden, hakikiyetinizden… Bu meclisle olmak mutluluktur bizlere…

Mana boyutları anlatamaz yüreği ama hakim olan; açıkça diller… “Kelam elim, kelam kalemim olur benim yüreğimde” diyen bu meclis; hamur yoğurdu, dünya yoğruldu, Halik oldu hakka vardı, tahditlenmeden görev taşıdı ve yolu açtı!...

Bünyesi güçlüdür bu yoğunluğun, hikaye dinletmedi hiç kimseye… Kar kış demeden çalıştı, simsiyah bir yoğunlukla ve çorba yaptı. Bu çorba ilim çorbasıdır. Devre, devre dünya ilmini tohumlamaya inen birliklerin gözünün görebileceği en güçlü ışığı yaktı. Bu ışık, rahman olanın ka ha olanın; treni oldu!... Bütün yücelikleri taşıyor. Ve sır olan diğer konu, kulluk yapmadan kul oldu… Kulluk yapmadan kul oldu! Bunu anlamak sorumluluktur, hikaye değil anlatılan…

Kulluk yapmadan kul olmak ne demek!?... Sen”ol” dersin olur… O halde “ol” deki, olsun!... Ama “ol” dediğinde sen diri olarak dediğin anda olur, bunun için başkaca hiçbir şeye ihtiyaç yoktur bunu anlayın!

Burada “ol” dediğiniz anda, her anda ışık olur… Ve burada “ol” dediğiniz anda; yer kök, gök kök olur, bütün kötülükler aşılır. Siyahın en siyahı olan levhi kalem, bütünün kültü olur ve yaşamı hak tınıyla tohumlar.

Rahmana kulluk gerekirse, genişleyin geri gelin… Ama rahman olun, rahmanın ka ha olanı olun gelin!..

Sevgililer, çan çaldı… Cennet; sisten, nizam ve düzen gücünü dürümlere almadan evvel de siz vardınız, aldıktan sonrada siz varsınız ve bundan sonrada burası hepimizin yüreği olacak. Burada yapılan bu çalışma mutlaka her anda temin ederiz ki yapılacak. Temin ederiz ki her anada bu çalışma sürecek. Ve bu çalışmanın tabuları yıkmak için yapıldığı bilinmelidir.

Deliler delisi insanlık, hadi gel de gör dünyayı… Bana “emre itaat et” dediler, “ben emri hak edenim, verenim” dedim, daha neler dedim neler… Ama anlatamadım ki yaşama!... Anlamadı ki yaşam!... Devre, devre dünyanın yolunu açanların, bilişi kodlarken tüm insanlığın kontrolü için çatıştıklarını anlamadı ki insan… Ayrılık gözetmediğimizi bilmedi ki…

Ve dinle ve dincilikle hiçbir ilgisi olmayan bir yaşama dini verdik. Neden bilir misiniz!?... Dini verdik ki; tabuları tıksın diye, dini verdik ki; kulu kuldan ayıranı kuran olmasını hak edip dilletebilmek istedik…

Vermeseydik dini, tanrılık ilmini anlayan çıkmazdı ki… Vermeseydik ilmi, hakim olana dini; hakkın tınısını duyamazdı ki… Duymasa ne olurdu?... Kopup giderdi, bunun için verdik… Ve dince ve dirice ve yolca ve toprakça kodladık… Bundan sonraki süreçte artık vermeden insan soyu, vermiş gibi hak edip dilleyecek. Vermeden!... Buda şu anlama gelir, sen seni hak ettiğin anda; her anı koklayıp, tohumlayıp hakim olabileceksin ve verdiğin olacak bildiğin!

Şu andan itibaren, Tarık tını tende tahditsizleşiyor. Eşya ekmek oluyor, yer küre gökçe kodluyor onu. Nur olan kuran umman oluyor, hakkın kapısı açılıyor.

Çayım demlendi mi bilmem ama ben o çay olup her anda dem oluyorum dürümlerde dillenerek, ilimle…

Sevgililerim, benim adım nesiller boyu yoğunluğu kodlayandır. İsmimi zikretmemeye kesin kararlıyım. Ve bu yoğunluk arzın gücüdür, şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi



 

https://vimeo.com/208144098

 

11.03.2017 RAHMANIN KAPISI 10
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Her insan; kendine, kendi yüreğine ait olduğunda mutlak olur… Yaşam olur, haliki hak olur... Levhi olur ve tüm zamanları kodlayan, yarınları tohumlayan ilmi Ka Ha olan biliş olur…

Her insan ve her yürek; mutlak güç ve yaradan, aha yaradılan, aha yarattığında tohumlanan, işte mahreğinde levhi kaydını bütünün gücü olarak kodlayan insan…

İnsanlık yolu ilim ve insan, ilmi Ka Ha olan bilişin kodlayanı…

İnsanlık bir yol ve bu yolda yolculuk eden kervanlar, birlik kelamı olarak kendini kendi yüreğinde kayıtlayanlar, ilim kapılarından geçiş yapan, bitişip genişe varan yaşamlar var…

Kaynak kodlarda tohumlanan yarınlar var… Ölümsüzlük kayıtlarında bütün olan tek olan yaşamda her an olduğunu bilen bilişliler var.

Ölümsüz olan her anda varım diyen, ben dünyayım diyen, kendi mahreğinde insanı yazan, bilişin kalemi olan kaynaklar var.

Her kaynak bir tek yaşam kodlaması yapan birlik kalemi olarak görev taşır… Kaynak olur, dürümlenir her ana, her anın insanlık dili olarak ses verir, kervan olur, ekip kurar ve kelamın gücünde insanlıkla akan bilgide, bil kaynağı olup türevlenir. Ve tüm türevlenişlerde mutlak güç, hakiki ve hak olan kontrollü ilim kapısı olur. Kendi yüreğindeki levhi olarak bütün olur ve yazan, yazdıran, yaradan ve yarattıranda hak olan yaşamın kendisi olur.

Dini hak eden ve dini aşan insanlık kontrollü kurup, kendine varmıştır aha bu!... Sırrın, sınırı olamayan bir örtüden açılan kendi yüreğindeki zirvelerin kodlanışıyla var olan yaşam olduğu anladı. Sır yoktu, insan vardı ve insan tüm sırların sırrı olan ilim kapısıydı…

Din kontrol kurdu ve insanlığı bu kapıya getirdi aha bu!… Ama bu kapıda artık ilim ve ilmi ka ha olan insanlık kodlanıyor, tohumlanıyor.

İnsanlık kendi kapısını açtı ve ilim kapısı olarak yaşamın sırrındaki o ilimin ilme kulluğunda; tüm yaşamın yazanı olduğunu bildi. Okuyanı, yaşayanı ve yarattıranı ve aha işte bu kapılarda kayıtlanan levhide bütünün gücünü kodlayanı olduğunu bildi.

Ölü dirildi mi aha dirildi, yüreğime aldığım bütün kayıtlarda kendini hak eden insanın yolu var ve yol olanın kendi olduğunu bilen ilim kapıları var…

Yüreğimde kervan var bu kervan yaşam kayıtlayan insanlığın kervanı… Bu kervan nefes ilmini hak eden ve yaşamı bütün kılan yaradanın, her anda yarattığı, yarattığında tohumlanan her anın gücü olan yaşam diriliğimdir.

Ben ve ben aha ben… Her kapıda olan ben, zirve zirve yazılan ben, saltanatın ilmini bütüne kayıtlayan ben… Ve her ana bitişip kapı açan, o kapıda altın ışığını yaşam diriliği olarak tohumlayan yine ben… Ben insan aha bu!...

Aha işte bu!... Şimdilik bu…

Süper İnsanlık Realitesi

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 10
Nagehan Sungur Öz Biliş

Tüm kapıları açan sevgidir ve sevginin gücüdür.

Kendi içimizdeki kapı tüm insanlığa açılır.

Her insan bir kapıdır…

O kapıdan geçip BÜTÜNLE ve kendimizle kucaklaşırız. BİR oluruz… HAK oluruz… AŞK oluruz…

BİRLİK bilinciyle ortak akıl oluruz…

Ve bu bilinçle sesleşip her ana, andan an, dürümlenmiş zaman sayfalarına Levhi kayıtlar yaparız…

SEVGİ, BARIŞ, UMUT ve İNSANLIK kayıtlarız… Tüm insanlığa…

Taşıdığımız görev budur…

Aha işte oldu… Şimdi…Sevgiyle...

İşte bu…

Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

11.03.2017 RAHMANIN KAPISI (10)
Başlarına gelen her felaketin adeta sorumlusuydu dünya.
Kimi “Batsın bu dünya!”
Kimi “Kahpe felek, kahpe dünya” diyordu
Kimi “Allah’ım bu dünyaya ben niye geldim?” diye inliyordu.

Kimi “Tanrım beni baştan yarat!” diye yalvarıyordu.

Acı çekiyordu, çok acı çekiyordu dünya. Çünkü ölüydü, ruhsuzdu dünya. Robotik bir yaşam ve yularından tutulmuş güdülüyordu.
Sanki dünya bir ağıl, bir ahır; habire çobanlar gönderiliyordu dünyaya…
Cennetler müjdeliyordu bu çobanlar yarınki yaşamlara…
Oysa ki cennet tam da burada, bu AN’daydı. Kimse bilemedi, anlayamadı bunu…
Cenneti hak etmek için önce dünyayı hak etmesi, dünya olması gerektiğini; uyanması, dirilmesi gerektiğini, dünyaya borcunu ödemesi gerektiğini de bilmiyordu.
Kısır döngü devam ediyordu.

İNSAN, dünyaya bir ADAK gerektiğini anladı. Ve adadı kendini dünyaya…
Dedi ki; “Ulu Dünya, ben geldim!. Ben, senim. Varım. Ben yoksam dünya yoktur. Ben yaşarsam dünya yaşar”
Başladı dünyayı yenilemeye, yaşatmaya, yaratmaya; yeniden örgülemeye başladı dünyayı. “LA” dedi. “La, La, La”…
Tüm renkleriyle, tüm türleriyle… Çalı çırpısıyla, çamuruyla, kiliyle, kumuyla… En aşağıların en aşağılarından başladı.
Yenilendi dünya. Ütülendi, düzeltildi. Tohumlandı, kodlandı, dürümlendi, katlandı, koklandı dünya, dillendi…

Şimdi şarkılarımız;
“Bak kardeşim; elini ver bana. Neşe getirdim sana, al kardeşim gül oyna
Sar kardeşim kolunu boynuma. Sev kardeşim canım feda yoluna,
Tap kardeşim tüm İNSANLARA” diyor.

“Bütün dünya el ele versek, birlik olsak” diyor.

Şiirlerimiz; “Acıyı bal eyledik”

Türkülerimiz, “Gelin canlar bir olalım” diyor.

Dünden bugüne her şey çok farklılaştı. Bu gün, dünyada artık ekipler var ve bu ekipler, bilinç kapılarının tümünü açıp geldiler. Dünya artık, Allah’ın dediğini diyenlerle çoluk çocuk olan ışığı kodluyor.

Dünya eşi benzeri olmayan bir planettir. Bu planette eşi benzeri olmayan bir ülkede(Türkiye’de), eşi benzeri olmayan bir çalışma ile kodlanıyor dünya. Eşi benzeri olmayan bu marka çalışmada; eşi benzeri olmayan Mustafa Kemal Atatürk’tür önderimiz. Herkes onu tanımalı, dünya onu tanımalıdır. Aha! İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

11.MART.2017 TARİHLİ RAHMANIN KAPISI 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5. AKIŞ

Tarık der ki "gevşek davranmayın..." Çantanız dolmuş ama gevşek davranmayın ki her yüce kendi yolunu bulsun... Ve hasatını yapsın. Diyen dedi ya "gelip görelim yürekleri..." Diyen dedi ya "genişleyip hologramı aşalım..."

Dedi ya gelenler "Medinenin kültleri burada, aha burada..." Medine kelam olmuş Hakk Tınıyla kodlama yapıyor burada. Geldik, gördük...

Üzüm gözlüler, ben dünyalıyım!.. Anlayın... Barış ilmi ile dürümlendim... Benim adım ilimdir... Anlayın!...

Benim İstafil olduğumu, dürümlerimde dilleyin. Ama insanlık için dinleyin. Ben doğanın gücüyüm anlayın... Arzın gücüyüm ben anlayın!...

Mustafa Kemal Paşa dedi ki "git dille yüreğini!..." Gerçekten!... Gerçekten dedi ve geldim... Ben musaf ilminin en yüce sayfasıyım...

Okunmaya geldim... Ortalık karışmış mı acaba?... Yoksa beni dinleyen yok muydu?... Muhammi kapıların hiç biri açılmadı mı yoksa?..

Ya Ka Ha!.. Evrenlerin sistemleşmesini dilleyenlerin, bedenli tohumlara koruyucu olmadıklarını mı söyleyeceksiniz?..

Benim için kontrol dışı hiç bir bilgi yok. Mushafı kodlarken her şeyin gücüyle yaptım ben... İş Cinni cevherin cennetinde ki kelamın hakim olmasıydı... Ama doğanın gücünü hiç anlamadım... Doğanın gücünü hak edip dillemedim. Kimse anlayamaz ki zaten doğa görev taşıyor dediğinizde bunu kim anlayacak?.. Bir dere ilme akarken herkesin kendini hak edip, insanlaşıp, ilim olduğunu anlatırsanız; anlama imkanı olur mu acaba?...

Yoğun bir ışık halinde dünyanın tohumlanışı sağlanırken, herkese geliş için ilim verdiğinizi biliyoruz da insanın kelam etmeden kendini dilleyebilmesi imkanı olamayacağını da anlamalıydık... Ama anlamadık.

Korkuyorduk dünyalılar, korkuyorduk yüreğimizden... Sizin karanlığınız, bizim ilmimizse eğer kontolsüzlük değil mi? Kontrolsüzlük... Yok muyduk?...

Olmadık be analar!.. Olmadık. Çırpınıyoruz aşkla!.. Çırpınıyoruz gelip yüreğinizi dilleyelim diye ama yoğunluğumuz buraya giremiyor...

Üzüm gözlüler, barışmaya geldik... Sizi hırslandırmak değildi maksadımız. Hırçınlık yaptı yüreğimiz, acaba neden? Neden hırçınlık yaptı?..

Sayın bayanlar, baylar... Vakit geldiğinde, dolu dizgin yapılan her şey altın ışığın gücüyle olacaksa, bedenimin kült gücü dürümlere çekilmedikçe nesillerimi hak edebilir miyim ben?...

Darı bolu bilirim ama ilmi de bilmeliydim. "Kontrol dışı bilgi vermedim" dedim ya hani Ya Ka Ha levhide ha diyebildiğinde Ka Ha olacak...

Ama Ya Ka Ha, Ya Ka Ha'nın diriliğini dillemezse ne olacak?... Ben mi ilim yapamayacağım?... Yoksa insan mı ilmi anlamayacak?... Canlılar ben dünyalıyım. Doğanın kültüyüm ben ama doğanın yoğunluğumu anlatabilecek gücüm kalmamış bunu anlıyorum. Suyu Allah'ın sessizliği diye dillerken herkesin kendi susuzluğunu dürümleyerek, bütünün gücünü hak etmeye çabalaması bizim için çok ama çok ilginçtir.

Karıştım dünyalılar, ben çok karıştım. Nereden nereye vardığımı bile anlayamıyordum. Umut olur ki sizin yüreğiniz bizi hak ettirir ve bedenli olarak doğum yapabiliriz buraya... Eminim ki bunu yaparken koruyucu olabilirim dünyaya... Eminim ki kodlama da yapabilirim. Ama Ruhi sistemleşme olmadıkça yarınlarda kaynağımız bulunamaz.

Boylar boyu ve hologramın toprağındaki tohumların kuranındaki kayıtların hırsız ışıklarının diriliklerine indirdiği bilişlilerin, kaynak dışı bilgilerinin yoğunluğu bizi hiç bir zaman mutlandırmadı.

Üzerimizdeki gücü artırdığımızı biliyoruz ama üzerimizde Ruhi olarak kodlama yapanların, Ruhi sistemde Seyfullah olmadıklarını da anlıyoruz.

"Kardeşlerim, ben davayı kaybetmem" dediğin an, devindiğim an diriliğimi kaybettim... "Ben davayı kaybetmem" dediğin an...

Değerliler, devin, devin, devin... Ama devinmek neye yarar?.. İlim yoksa o devinimde ışığımızı hak edebilir miydik?... Çorba pişmiş öf iyi... Tuzu da konmuş!.. Aha ne ala... Ama yol yoksa o çorbada, akıl tahditsiz değilse ve bütünlük kültü kodlayamamışsa nefesle olmamışsa; orada dır dır dır dırdır her sesleniş...

Bence, ama birce, ama yürekçe, dürümlendikçe, bilişçe, her şeyce, Allah'ın dediği dendikçe, hepimiz sessizleşiriz de....

Sevgili ben dünyalı olmalıyım... Ölüyü diriltmeliyim ben!... Haşrı Rahman'a kaynak yapmalıyım... "Usanç duyuyorum yaşamdan" diyenlerden biri olmadığımı biliniz...

Aton toplumlarına kontrollu bilgi vermeye çekildim ben... Nesillerimi de çektim ne var ki kardeşim ben doğanın gücünü anlatamamışım... Aşk ile geldim be anam... Aşk ile geldim... Anlayın beni aşk ile geldim.

Hacıyım hocayım diye değil insanım diye geldim... Deli dumrul insan Allah'ındır... Aklındır. Ya ben neyimin be anam?...

Sorma be anam sorma!.. Korkuyorum yüreğimden!... O yürek ki beni hep kırdı... Korkuyorum be anam!... Kopup gidiyorum ya hep... Korkuyorum be anam korkuyorum...

Seyfullahların sessizliği beni korkutuyor anam... Uçup dünyaya gelir miyim bilmem ama uçsam da korkmadan uçmam imkanı yok ki!...

Kaçıp gidicem bu zamandan ama kaçamıyorum da... Nereden nereye vardım?.. Anlamıyorum ki!...

İsrafil dedikleri insanlığın Ka Ha olduğunu dürümlerde dillediğinde benim yüreğimde hiç bir şeyin olmadığını bilemiyorum ki!... "Beşeri hakiki insan benim ilmimi anlarsa, ben onunla olurum" dedim ya hani!... Ama benmişim beşer olan!... Şimdi anlıyorum anam.

Tanrı der ki "öyle çok çalış ki her şeyi hak et" Ya ben, hiç çalışmadan insanlaşamayacaksam!... Ya ben her anda kontrol kuramayacaksam. Nefes bile alamıyorsam eğer, devinim yoktur da ondan mıdır acaba?.. Yoksa yokluğun toprağında tohum olamadığından mıyım acaba?... Davayı kaybettim mi be anam? Bana söyle... Hangi dünyada yaşayacağım? Bunu da söyle anam... Kimler beni toprağa insan diye çekecekler?... Bu dünya beni koruyacak?.. Anlat be anam... Kaçıp giderim oraya... Kaçıp giderim anam.. Ama anlatta anlayayım...

Tohum ekmeye mi geldim buraya yoksa, tohum kodlamaya mı geldim... Kopmaya, kontrolden çıkmaya çalışan birlikler varken, benim kopup kontrolden çıktığım bir sayfada, elimin Allah ilmi ile tutulacağı bir yaşam yok mudur acaba?...

Değerli Analar beni bağışlayın yahu!.. Bağışlayın beni... Kaçıp gideyim mi yoksa... Gitsem, nesillerim gider. Geçsem, gerçekliğim geçer. Aksam hasatımdan, hakikiyetimden, tınımdan, tahditsizce akarımda altın ışığımı kodlayabildim mi acaba?...

"Kontrol dışı hiçbir bilgi vermem" diyor ana ama bakın herşeyi dinledi. Öf ana öf. Çok da korkuyorum yüreğinden. Senden çok korkuyorum anam. Affet beni be anam lütfen affet... Silahım yok! İnan ki yok seni vurmaya niyetim yok be anam...

Koç mu kesseydim acaba? Kurban mı etseydim yüreğimi?.. Beni bağışlar mıydınız acaba?..

Fakih, hakiki ve ben hakim olsaydım; yer küre görevini tohumlayıp, kodlasaydı ve ruhsal kapıların tümünde aşkım olsaydı. Hakka varmadan tınıyı duyanlara dürümlerimi dilleseydim ve ekmek olsaydım bütüne, nesillerim geçer miydi acaba?... Çay demlenmiş mi? Yoksa demlenecek mi? Keşke önceden gelseydim çay içerdim.

Aşkla geldim size yahu aşkla... Kaçırmışım çayı. Çay molasında gelememişim. Neyse neyse, sizi kucak kucak öpüyorum canlar... Kucak kucak öpüyorum. Ellerinizden öpüyorum analarım... Ellerinizden öpüyorum sizi... Yolunuzda kulluğum olsun istiyorum. Oh Ala Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/208122943

 

 11.03.2017 RAHMANIN KAPISI (10)

ERENGÜL KOÇ ÖZ AKIŞI

“Sünneti geç, farzı da bir yana ser
Kes azıcık lokmanı yoksula ver!
Kırma gönül, dostu çekiştirme
Cennete girdin, hadi içkimi ver!”
Dedim ben Ömer Hayyam olup.

Dedin ki; kulun kula üstünlüğü mü var;
Niye içkini ben vereyim?

Dedim ki; kare, küp değil, İNSAN olduğunu bilir misin?
Yerin gücünü dinleyebilir misin?
Dünya tektir ama
Bu dünyadaki ayırımcılığın farkında değil misin?

İsa’nın dininden, Musa’nın dininden, Muhammet’in dininden;
O partiden, bu partiden;
Sarı ırktan, beyaz ırktan;
O milletten, bu milletten; 
Okuma bilip yazamayandan; 
Yazma bilip okuyamayandan…

Ama ben, gene de 
“Ben ve başkaları değil; ben ve yüreğimdekiler” derim.
Ben görevimi bilirim. 
Sonsuzluktaki yerimi bilirim.
Zamansızlıkta zaman olduğumu bilirim.
Bilip dillerim. Anlar, hak eder, Kelam ederim.

140. Topraklara ayak basmışlığım vardır.
Köklerim o topraklardadır,
Göklerimi oradan denetlerim.
Sesimi oradan alır, sözüme katarım.

Bilirim, dünyada umut olursa; KALEM olur.
İnsan, o zaman alır eline kalemi, yaşamları yazar…
Onun için insana umut dağıtırım.

Bilirim, dünyada sevgi olursa;
Kapılar açılır, tüm zamanlar koklanır, kodlanır.
Biz dilledik, muktedir insan kendini dilledi.
Dünyada bilişi kodlayacak olanlar dillendi.

İnsan, “İNSAN” oldu; İnsanlık Kervanı’na karıştı,
Yaşamsallaşmaya doğru yola çıktı…

Ben, NEFES olan yaşam,
Ben, ZAMAN olan kalem…
Çabalarım ki; herkes kendi yarınlarını hak etsin!
Ben de herkesi sevgiyle saygıyla kodlayıp Cevher’e alayım!

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 
  Bugün 94 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol