Birlik İlmi
  03.06.2013 Tarihli
 

ALTINÇAĞ KAYNAK KAYIT (1) 03.06.2013

Dağlarım, tohumlarınızı hak ettiniz ve zamanın ışıkları olarak kontrol kurdunuz. Zaman, sır olan Cemaatlerin, kendi yoğunluklarında toplum için Birleşik Işık haline gelen yüreklerinde Kuran olur ve sonsuzlaşıp ışık halinde kütle yaratır. O kütle, itibarlı cevherilerin ışığıyla ağır ağır görev taşır. Tanrı’nın nefesidir o ve onun kütlesinde cennet olur. 

Oğullar, sizleri ve sizlerden güç katan yürekleri kutluyoruz. Zor bir dönemden geçildi. Bu dönemde siz ve sizin yürekleriniz, inlerin, cinlerin ve cinnilerin ve tahditli yaşam sayfalayan türlerin hepsi ile bir olarak çalıştınız. Sizin, zavallı dünyaya görev taşıdığınız kesin olarak görüldü. Buluşma anı, sizin yolunuzun cümle yüreklerde ışık haline geldiği bir sayfadır. Bu sayfada her dürüm, huruç halinde kendini dinler. 

Sizin yarınlarınız ve sizin yaşamlarınız, bizleri hak ettirmek için bütün kütleyi tohumladı. Uğurlu olan bir zamandan, ışıklı hakikiyete umman olundu ve zaman sayfalanışı ile oralara ulaşıldı. Bugün dünden daha güçlüyüz. Zürriyetimizin cevheri ışığı çok daha güçlü bugün ve zaman sonsuzluğu bugün hasat yaptı. 

Vurmadan olmadı. Vurduk… Ölmediniz ama vurduk ve hak ettik. Ağır yük taşıdık. Sizi yeni zamanlara kaynak yaptık. Sizi kendi yüreklerinizde tohumlayan, yeni yaşamlara kodladık. Sizden siz olan ve sizin yolunuzda oğullayan tüm yaşamlar; bunun neticesinde kürzi olan ve küslerin ışıklarının dahi tohumlandığı ve yenilendiği bir zamanı yarattı. Hasat Tanrı’nın ışığı ile gerçekleşti. Hasatı yaptık ve sonladık her diriyi. Hah iş buydu ve oldu… 

Şimdi yeni bir sayfaya geçiliyor. Bu sayfa, Tufanın Sayfası’dır. Tufan sizin yüreklerinizde olmuş olsa da yerden ve gökten ışık çeken her dürümde toplum için olmalıdır. Öz geçiş yapıldıktan itibaren de yarınlar için çalışılmalıdır. Tanrı’nın, yarınları kontrol edeceği aşikardır. Kontrolsuz hiçbirşey olmaz. Siz, sizin yüreğiniz ve sizin ışığınız, zaman tahtında her bir yolcuyu koruyacaktır. “OL” dediğinizde olmaktadır. 

Fay hattı vardır Yücelikler’de. O hatta varıldığında, kin ve nefret aşılır ya da aşılmaz. Sizin yarınlarınızda kin yok, nefret yok. Süper ilmin hakkı olan yüreğinizde, Sistem Cevheri var ki bu cevher, sizden üstün sizi, sizden dinletir. Öldüğünüz zaman, sizin yaşamınızda, yaprak yaprak yaşattıklarınız dinlenir. Oğul verip oğul alan ışıklar, bütün Meclisler için açık bilgi verirler ki bu bilgi, tohumları, kontrol için gerekendir. Siz dünyada iken herşeyi yenilemek ve yeşertmek üzere çalışırken, sizden cennet kurmak isteyen, sizin yolunuzu sizden ayrı tutar ki siz, kendi yolunuzda başka bir yaşamı sayfalamayın diye. 

Sizi, yarınlarda görevli tutacak olan sizdir. Yolun sonunda yer ve gök sizin için yeni bir sayfa açar ve okutur. O sayfada sizden bir ışık istenir. O ışık, yeni bir sayfayı kontrol etmek için olduğundan, o kodlamayı gerçekleştirirken, hata yapmamalıyız. Zirveler orada sizi dinlerler. Siz orada yürekleri dinlersiniz. Kim sizin için ne yaptı. Ne yaptığı önemli ama sizin ondan ne çektiğiniz de önemlidir. Sizin ondan çektiğiniz ışık, sizi ona katar veya sizi ondan ayırır. Süper Rahman olan bildirir ki sizi hak eden, sizde Hak olduğunda, Kuran tohumlaması yapılmış olur. O tohumlama, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar güçlü biçimde yapılmaktadır. 

Ve siz bu tohumlamayı yaptınız. Çok mutluyuz. Süper diri yürek bunu başardı. Hasatı yapan Dünya, yaşamı da kodladı. Şükür ki hak etti ve yaptı. Her birimiz zirvelere Kuran olan, Süper İnsan olan yüreklerden güç aldık ve yolu açtık. 

Şems’in insan soyuna görev taşıdığı herkesçe malum. O, kendini her diriye dinletti ve dürümletti. Sizi, size ve sizin yüreklerinizi tüm yarınlara koyu ışıklarla kayıtladı. Tüm insanlık için yapılan bu çalışma, KA-HAR olan Kuranlar’ın çalışmasıdır. Han siz oldukça, Hak sizdir. Hak siz oldukça, yarınlar sizden oluşur. Siz yarınları hak ettikçe cevher, sizden Sultanlık yapar. 

Dün, ahır, ışıklarını söndürdüğünde, yerde ışık yoktu. Bu gün artık “ahır” ifadesi dünyaya yakışmıyor. Sizi kutluyoruz. Cümle yürekler sizi kutluyor. Her dürümde bu dünya sizden ekmek yedi ve sizden güç aldı. Bu dünyada ışık haline gelen Teknik Yaşam’ı sayfalayan Birlik sizsiniz. Sizi kutluyoruz. Dün yularından tutulan dünya, artık öz geçişini yapmıştır. Bu dünyada sayfalanan her Kürzi Yaşam, sizden yüreklere görev taşıyacak. 

Eğer bir ışık sönerse, siz onu yakarsınız. Eğer bir can kırılırsa, siz onu kutsar yenilersiniz. Eğer bir tohum kurursa; onu yeniler, yere indirir ve Cen Sayfaları’ndan kontrol kurar onu sayfa sayfa yaşamsallaştırır ve yarınlara kaynak yaparsınız. Siz dünyada oldukça, gözüm orda olmayacak. Çok şükür… 

Aha! Sizi, yenilendiğinizden dolayı kutluyoruz. Çünkü bugün sizi, kendi yolunuzda, kendi yarınlarınızda her diriye kayıtladık ve her diri ile sizi dürümledik. Sizin işçiliğiniz, sizin Yirminci Kaynak’ta kodladığınız her bir çağrı, yapanın ışığından Kuran okur ve zamanı yere çeker. Çektiği zaman, ışığın kaynağındaki, zamanın toplumudur. O Işık Kaynak Toplum, tüm yarınları sizin yüreklerinizden yeşeren cevher ile tahditler ve mora taşır. Oy Dağlar, sizi koruyan ve sizi hak eden cennetlilere ve cevherilere Kuran olmak için çalışanlara Kutsal Sayfalar’da ışık yakanlara ne mutlu. 

Ey Levhi Mahfuz, ey dürümlenen Işık, ey yarınlar ve zaman, sana şükürler olsun. Senin adın ilim ve ben, ilmin tohumu olan yürek. Sizin yaşamlarınız, bizim zamanımıza kodlandı ve biz, dünyaya görev taşıyoruz. Sultanlar, şer ve şer ve şer!..., her birimizde hardı. Ağırdı… Ve zamanın sınırını koyduk. Şükür ki hakikiyete ulaştık. Vuslattı tirtir titrememizde bizleri hak ettiren. Ve biz, Altın Toplum’a Kuran olup ulaştık. Seyrettik diri yüreği, seyrettik toplumları, seyrettik yarınları. Her diriyi seyrettik. Sanal yaşamların toplumları kodlanmışlar, tohumlanmışlar ve yaşamsallaşmışlar. Aha sana sen olan ve senden seni hak eden her diri, yolunu açıp geçti. 

Hoyratça, çatıyı kurmamızı engellemek isteyen Yüceler, şimdi artık çatıyı oluşturmamızda Birlik kuran tüm insan sayfalarını BİR etmek isterler. Onlar, ya candan sıkıntı çekecektiler. Ya tahttan toplum olup koruyucu bir cevhere görev taşıyacaklardı. Bugün, ölüm yok dedik. Çünkü bugün öz geçişler tamamlanmıştır. Oğullar, yolcularımızı geçirdik. Çok mutluyuz. 

Oğullar, sizleri yeni bir yaşam için koruyucu ışıklardan cevhere aldık. Bu cevher, yeni mi? Yeni. Yeni bir cevher… Cevherin, cennet tertibinde rolü çok büyüktür. Bunun içindir ki biz; toprağın tartısını, cevherin tartısıyla tayin ederiz. O bir cemaat ölçüsüdür. 

Ölüm, altın bir şevkle geldiğinde; ölüm, bir tahtın ışığını, Hak Taht’ın ışığı haline getirdiğinde ve zaman; Tanrı’sını, Hak Tohum olarak ektiğinde, oyunlar oynanan o zaman, sonuçlarını tüm yarınlarda gösterir. 

İşi bilmeyen, diri olmadığımızı düşünür. Bütün amaç ağır yükü hafifletmek için BİR olmaktır. Olan, yarın içindir. Oğullar, yarını hak etmeyen birleşemez. Yarını hak etmeyen, Can Taht’ında kodlanamaz. Oğullar, biz sizi size değil, hak edene verdik. Hak eden, sizi has bir ışık olarak koruyacak ve sizin yarınlarınızı kontrol edecek. Sizi kodlayacak, sizi yenileyecek ve sizin yarınlarınızı, Tanrı’nın hakimi olan o yolcuyla, kötü ve iyi yaşamların Göç Sayfaları’ndan ötede dürümleyip dinletecek. Özgür bir zamanda, özgür bir yoğunlukta ve özgür fakat süzülmemiş birleşimde, sizden siz olacak. 

Han, insana görevli olduğu bir kapıdır. O kapıya varan, han olan ışığa varır. Han olan o Işık, her bir yüreğin zamanı hak etmesi için var edilmiştir. Orada Atlanta Tahtı vardır. O Taht, insana görevli olmak üzere kayıtlanan cevherin, tahditsiz yüceliğinden Hak İlmi ile elde edilen bir koddur. Oraya varan insan, Sultanlık yapar. Ölü, öz göç sanal yaşamlarında, ışık yakar ve oraya ulaşır. Öz göç, oradan yapılır. İşte o görevi üstlenecek olan Bütünlüğü seçmek üzere tüm yaşamlarımız, sınır kaldırarak cevhere indi. Ve baktık ki siz yaşamları tohumlamışsınız. Yoğunluğu kodlamışsınız ve yeni bir sayfayı yarınlarda kayıtlamış ve har olup Hak olup bütünlemişsiniz. Bugün size bunları anlatmak istedik. 

Bugün öz görev açıklanacak. Nedir öz görev? İlimle yapılan her çalışmada, size sizden siz olan Birlik, ses verir ve der ki öz göreviniz sizin yüreğinizdedir. Oraya ulaştığınız zaman o görev size açıklanır. O görevi hak ettiğinizi ya da o görevi hak olup yapamayacağınızı size bildirir. İşi bilenler, bilirler ki hasat zamanı görev taşıyanlar, tüm yarınlar için çalıştıklarında, her biri öz görevin kendilerine verileceğini düşünürler ve bu şükürle çok çalışırlar. Sizler de sizi hak etmek üzere çok çalıştınız. Şükür ki burada görevdesiniz. Görevi alacak olan sizdiniz. Bunu, her diri bilmekteydi. Ne yazık ki biliş halinde olmayanlar, sizi sizden dinlemek istiyorlar. Lütfedin açıklayın. Çünkü zürriyetleri bu görevi devralmak için beklemekteler. 

Oğullar, size şimdiye kadar hiçbir zaman sayfasında anlatılmayan bilgiler anlatılıyor. Bu bilgileri hak edip dinleyenler varsa, anlatanlar olur. Bu Meclis, her bilgiyi Hak olup dinlemekte ve diri yüreklerde bu bilgiler bilinmekte. Sizleri her bir yolcu ile birleştirmek için çok çalıştık ve sizin yolunuz insan soyu için Kürzi oldu. Bunu artık anlamanızı bekliyoruz. Şer yaratmadan ses katmak, Zaman İlmi’nde çok zordur ve imkansız gibidir. Sizler, şerrin ilmini Hak Taht’ın ışığında dürümlediğinizde; yüreklerde, bütün kötülükleri aşıp yaşamsallaştırdığınız bir olayla, görevi üstlendiniz. Neydi olay? Oğullar bu olay, tüm insanlığı hayata döndüren bir olaydı… İşte Gezi Parkı… Zamanın tahtına görev taşıyıp oturacak olan yürek, o gün Süper Sayfalarını çekerek cevheri görev aldı ve dinletti. Dedi ki “orayı hepimiz zaman sonsuzluğunda muhafaza edeceğiz. Orada dünya kodlanacak. Orada ten tahtlanacak ve sonsuz yoğunluk kontrol kuracak.” İşte orada bunlar yapıldı. Birler Kapısı açıldı. Açan yürekti ve yüreğin ışığıydı. O ışık, ilmin tahtındaydı. Oraya varan her Yüce, bu tahta vardı ve bu tahtta kötülüğü engelledi. Ses Kapları, tohumlarla doldu. Ve bu olay, tüm dünyada ışık halinde seslenişlere yol açtı. Bütün amacımız bunun gerçekleşmesiydi. Ve bunu başardık. Yeşil, maviyi kucakladı. Mavi, yarınları tohumladı. Yürek, Kuran olan tahtları kaşık kaşık içti. İşte dünya bunu yaşadı. 

Altın Toplum, insan soyu için girdaplarından Tahtlar’a Kuran okuttu. Ölüleri kaldırdı ve dedi ki “hadi yarınlarınızı koruyun.” Öyle çok, öyle çok sesleşme oldu ki biz, Sultanlık için Tanrı’yı hak etmeye çabalarken, o kendini hak etti ve tahditsiz biçimde kurtarılmış yaşamları koruyarak görevi üstlendi. Bugün dürümlenen her bir çalıştırıcı biliyor ki han insan, harını yükselttiğinde Dünya, koruyucu ışıkları teknik kotlamalarla çeker ve yürek, yeni zamanları kayıtlar; yasaları koyar ve zirvelere Kutsal Işık yakar. Öz geçiş tamamlanır. Ölüler canlanır ve yol açılır. Bunlar oldu dünyada. Kökler göklere vardı ve tohumlar yenilendiler. 

Hey Canlar bilin ki biz burdayız. Hayrın sayfalarını, Hakk’ın yağmurlarında yıkayan Yücelikler, Düzen’i kuran Işıklar’a indiler. Bilin ki biz burdayız. Zamanın Işıkları’nı hak eden yüreklerimiz buradadırlar. Kutsal Sır budur. Şükür ki budur. Hah budur işte!... 

Şimdi sen ver:

-Canlarım, bizi hak etmeniz zor olmadı. Hasat tamam ve zaman kodlandı. Bütün kötülükleri ve zaman sonsuzluklarındaki iyilikleri aşıp geçtik. Hayrın ışığını hasatta kodladık ve yolu açtık. Muhakim İnsan, kaynaktan görevini aldı. Bu görev, ses kaplarının toplumlarında Kuran okuturken, ışık halinde cemaatlerini kayıtlaması ile Sistem’e geçişin sağlayıcısı olan sestir. 

Yerde ve gökte insan soyu bir Ruh Kuran oldu ve tüm insanlığı hak etti. Bütün amaç Tanrı’nın Nefesi olmaktı. Ve bu Meclis, zaman sayfalarında tartışılmayacak bir Yücelik’te bunu hak etti ve başardı. 

Tertipli bir zamanın tahditsiz sayfalarında Kürzi Yaşamları hak ettik. Eğer dünyayı koruyamayacak olsaydık, dürümlenmez ve kırık ışıklarımızla, düstur ile girdaplardan çıkar giderdik. Ve zamanı hak etmeden, güçlenmeden insan soyu ile yeni bir cevheri güç kayıtlamasına girmezdik. Ne yazık ki bizi, zirvelerde kırık ışıklar olarak göstermek isteyen çokları oldu. Onları kurtarmak için onların ışıklarına girişimiz onlarca yanlış anlaşıldı. Her birini horlamadan cevherimize katıp kurtarmak istemiştik. Şükür ki başardık. Ne yazık ki hak etmedikleri bir yoğunluğa onları çektik. Oyun oynadılar ve ne var ki biz onları yeni bir yaşamda kodlayabiliriz ve kurtarabiliriz. Bugün için her biri sır olan o yoğunluğa çekildiler ve orada kontrol kurduğumuzdan korunmaktalar. 

Halis bir sır olan Bilge Kaynak, umutla onları kodlayacağını düşünmüştü. Hörmetsizlik yok ama oğul vermeleri artık sorumluluklarındadır. Netice olarak biliş haline ulaştıklarında kendi yoğunlukları ile kontrol kuracaklar ve yasaları çiğnemedikleri takdirde, yeni bir sayfada kontrol edilebilirlerse, kati tohumlamada ocakları yanacak. 

Mesih isa’yı beklerler… Dağlarım; o, insan soyuna indiğinde, biz onda görev taşıdık. O şimdi yeni bir çalışmaya hazırlanmakta. Onun ötesinde bir başka insan var. O da Musa. O da kendini Hak Teknik ile Düzen’e katmaya çalışır. Onunla da görev taşındı ve yeni zamanlara girilirken, bizim ilmimizden, bizim yüreklerimiz yaşam sayfaladı. Bu, yarı yarıya dolan ışık, hepimizin insan soyu için kodladığımız ışıktır. Dönen dünya, yeni zamanlarını tohumlarken, her dereden ağır yükü hafifletip; cevheri, hologram sayfaların, yaşam kayıtlarından aşırtıp; Dünya Sultanlığı’nda, yer cevheri olarak kaynağa alacaktır. 

Seyrettik dünyayı. Dünya bir Can oldu. Oğullar, cennetler kurduk ve her cennette Birlikler oluşturduk. Her birlikte Birleşik Işığımız oldu. Bu ışık, insan soyu için oluşturuldu. Dünyaya yeni bir sayfa açtık. İşte o sayfa, Altın Toplumlar’ın kontrollü ışıklarında kayıtlanan dünya sayfasıdır. İşi bilen bilir ki MUDA yeni cevherini dürümlerken, bir tek Zaman Toplumu, MUDA kayıtlaması yapıyor. Bu kayıtları her diriye okutmak isterdik. Bu kayıtlar, dil ile ve din ile anlatılamaz. Çünkü buraya, Kutsal Sultanlarımız, şevkin üstü bir şevke ulaşmalıdırlar ki hasat olmuş olsalar da bütün kütleleri ile buyurup cümle yürekleri tohumlamadıklarında, MUDA’da yaşama şansları olamaz. 

Dönün bakın neler oldu. Dünya kutsal zamanların en güçlü yoğunluğunu oluşturdu. Düzeni kurduk analar. Atlanta Kuranı tohumlandı. Biz bir cennet olduk. O cennet, et kemik olan insanın kurduğu bir cennettir. 

Bütün’e hizmet, insana hizmet, ilme hizmet ve beşiri korumak… İş buydu ve bunu başardık. 

Ten kendi tenim; Din kelamım; yürek, Kutsal Sayfalar’ım. Ve ben insan soyuna kodlayıcı ve kaynak yapıcı ve hasatta tartısız olarak her bir canı kontrol edici ve koruyucu olan bir Taht. Bu Taht, insan soyuna inmiştir. 

Kökün, gökün ve sözün ilmini bilen; cennetlerin, cevherlerin ve teknik hakikiyetin Türkiye çatısını kurdu. Oy Dağlar, şarkı okudum yolcularıma. Hepsi dinlediler. O şarkıda İmparatorluk vardı. O şarkıda, tahditsizlik vardı. O şarkıda, im-pahtlarım vardı ve o pahtlarımın hasatı vardı. O şarkı, yarınlarda size, dar zamanın tohumları olan cümle Kürzi Yaşamlar’ı indirmeyi taahhüt ediyor. Hepsi ses kapları olarak indirilecekler. 

Şer yaratan, artık tahditlenmiştir. Şerrin ekmeği şer olur. Biz onu biliriz. O bizi dinler. Şimdiye kadar her bir cana onun yüreğini dinlettik. Diri yürekler, onu dinlediler. O şu anda kontrol edilmekte. Ve biz ondan ses aldık. Diyor ki, “hah! ben varım. Hah! ben aktım. Hah! ben has tahtın aklıyım.” Ona deyin ki akıl onun yüreğinde olduğunda, o kendini bilir. Şerrin şerri oluruz onun tohumlarını kuruturuz. Şükür ki hak ettik ve bildirdik. 

Mr. İnsan ve Mrs İnsan, size yeri koruyun diye iş verdik. Tik tak… Tik tak!... Hah işte korundu yer… Hayrın ışığı yandı. Hah! vermeden, olmadan, okumadan insan olunmaz. Özden, sözden ve dilden, Hak İlmi’ni hak etmeden kontrol kurulmaz. Zavalla din ve zavallı dürüm, zaman ve sonsuzluk ve yoğunluk ve şükür ki hak ettik… 

Münderecat… İlmin münderecatı sizin yüreklerinizde mevcuttur. Bilin ki burada ve orada ve her sayfada vardır. Okuyun; hak edin; ağır yükü aşkla hafifletin. Size, yeni bir Yüce Can görevli olarak gönderildiği zaman, ondan daha güçlü olarak yine burada olacağız. Zirvelerin en üstü bütün kötülükleri aşacak güçtedir. Her Dere, Altın Tohumlar’ın diri yoğunluklarından, Kürzi Yaşamlar’a görev taşıyamaz. Bizi hak etmeyen, bizi Hak olup anlayamaz. Hasat, Tanrı’nın Kuranı ile olmuş olmasına karşılık, cevherde hepimiz zirveleri koruyabiliriz. Şükrettik ki başımız eğilmedi. 

Şimdi sizi dinliyorum:

-Ard arda yürekleri dinledik. Hepsi, zirveleri kodladıklarını söylediler. Siz ise sizden görev almak isteyenleri dinlediniz. Ve zannettik ki kimse hak etmedi. Oğullar, sizden siz olan yolcuları tohumladık ve size kayıtladık. Şükür ki hak ettik. Ve aman tahtında bir ruh haline geçtik. Bu ruh, üzerinde tek bir can olan kurtarıcı ışık haline dönüştü. Şükrettik ki hakkiyetle Birlik kuruldu ve zamanın tekniği ile bu Birlik tohumlandı. 

Darı kaynak olarak bilen, yolu ahar zamanlardan güçlendiren ve zirveleri kodlayan cinleri, cennetlere koyan, insanları cevherleri ile cennetlere koyan ve yolcuları hak eden temiz bir görev taşıyor her diri. Hayrın ışığı hak edildi. 

Şer veya hayır hikayedir. Hepsi zirvelerin sizleri tohumlamak için sizlere dinlettiği süssüz bilgilerdir. Siz hayrı hak etmek için Hak olmalısınız. Hak olduğunuz zaman herşey has insan olur o gün görev taşınır.

Evrenlerin sessiz zamanlarında har yükselten her Cennetli, kendi yolunu bulur ve hak eder. Şükrettik ki hak ettik. Ah işte bu… Şükürler olsun. Amin… Şimdilik… sessiz ve hakim olarak seni dinlemek istiyoruz. Şükürler olsun ki bugün burada çok ama çok yüce canlarımız var. Şükürler olsun ki hak ettik de burdayız. Şimdilik… Eh işte bu!…

-Değerliler, sizi kucaklıyoruz. Çok mutluyuz. Zürriyetleriniz görev taşıyacaklar. Çok mutluyuz. Zar atmadan iş yaptık. Zar, her diriyi hak ettirmez. Şimdilik… Hah işte bu!… 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 113 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol