Birlik İlmi
  31.07.2013 Tarihli (3)
 

ALTINÇAĞ KAYIT (3) 31.07.2013

RA-KA-HAR, sığar mı tohumlar korunan o yoğunluklara. Kuran der ki “Altın Kuran İnsan”, kir ve pisliğini temizliyen, kendini hak etmiş ve bütün olmuş olan insandır. Bu nedenledir ki Birler Kapısı, İlmin Kapısı olarak açıldığında, o kapıdan geçenler tertemiz geçerler. O kapı, itibarı yüce olan BİRLER IŞIĞI ile tohumlanmıştır. “Altın Tohum İnsan”, her diriyi hak etmiş olan ve Bütün olan Can Taht’ın kaynağıdır. Orada Nur var ve Kuran var.

Sol İlim, hasatçıdır. Hak Taht’ın diri yüceliğinde o ilim, hakikidir. İlmin Tohumları, Kutsal Zaman Sayfaları’nda görev taşırlarken, Birler Kapısı, ağır yükü taşımak isterse; cemaatini, bütün kötülüklerin tohumu olarak da dünyaya indirmelidir. Zira kök ilim, Hak İlim’dir ve iyi olan, kör olabilir. Gözünün; kör üzeri kör olmaması için zaman sayfalanışında kötülüğü de anlamalı ve yaşamalıdır. Eğer kötülüğü yaşarsa, iyinin kıymetini bilir. Bunun içindir ki Din Taht’ın kaynağında Kuran olacak ve zaman tartısında, İnsan Kod; Bütün’ü, horlanmadan tahtlandıracak. Ve kendini hak edip tahtlandırdığında, kendinden kendi olup Bütün üstü Bütün haline gelecek. İşte size bunları anlatmak istedim. 

Akıp giden dünya, insana akar. İnsan, nefese ve nefes, zamana akar. Her akan, Nar’a akar. Nar, Kurana akar ve tohumlar kodlanır. 

Oğul, bilin ki zannettiğiniz gibi “Cennet” denilen bir yer yoktur. O cennet zannedilen, herkesin kendi yüreğindeki Kutsal Sayfalar’dır. Kim zamanda, zirvelere Kutsal Işığını taşımak imkanına sahip olmuşsa; o, cevherinde cennetini hak etmiştir.

Sultanlar, bilin ki hasat yapanlar, harını yükseltenler ve sonsuzlaşanlar, insan ırkı için çalıştılar. Hepsinin, mesele yok diye düşündüğü bir yaşam sayfasında, Yerin Kuranları, yeni bir yarını hak ettiklerinde; o yarını, Hak İlmi ile anlayamayanlar, kontrol kurmaya çalıştıklarında, hak etmediklerini ve Düzen Kodu olamadıklarını gördüklerinde, “şer yaratan şer yaşar” diyerek; kanatlarını takıp Düzen’in ışığına ulaştılar. 

Verdiğin her bilgi, okunmaya başlandı. Okuyan, kendini okumaya ve kendi yolunda korunmaya çabalayan bir yaşamı hak etti. “Oran Sayfalar” vardır. Oğul veren o sayfalar, toprağın zamanından görev taşırlar. O sayfaları hak etmeyenler, Kuran olarak çalışamazlar. 

Zorun sorumluluğu, zoru yaşatanındır. O zor, kutsal bir yaşam ise zorluk, oğul verir ve tohum olursa; onu yaşayanlar, kontrol kurmalıdırlar. İki yüreğin has olup Hak olması; Zinnur’un ruh olması; Bütün için ehemmiyetli olmasına karşılık, Ruhlar Kuranı, umman olduğunda, her Yüce, Hak İlmi’ni, Hasat Tekniği ile bilebilecektir. O zaman tüm insanlık kurtulabilecektir. 

Şer resimdir. O şerri resmeden, bilmeden kendi için resmeder. Herkesin, şerri başkaları için yapmaya çalışmalarında; kontrol, kör olan o yoğunluklardan, kök olan yoğunluklara geçer ve resmedilen, Hak Taht’tan, kendi yaşamını hak etmeyen, resmedene yansır. 

İşte süreç içerisinde, bilip hak edenler, kendi yoğunluklarında Hak Tohum olurlar ve sonsuz ışıklarda, dünyayı hakikiyetleri ile tohumlarlar. Bunun içindir ki yeni zamanları hak eden Yüceler, Bütün için birleşik yaşam sürerler. O, yüreciklerinde hakikiyet olanlar, herkesi korumak isterler. Hasat bu şekilde yapılır.

Dört Kükreme, bir Kürzi sonsuz sır, kaynağın temelini oluşturur. Bu temele, kendi yoğunluğunu katabilenler, bir İsa veya bir Musa gibi hakim olurlar ve zirveleri hak edip yarınları kontrol ederler.

Kök Gök birlikteliği kurulduğunda, Kök’ün Gök’e zaman sayfalanışı yaptırdığı bilinir. Her diri, o sayfalanışta, beşirin işçiliğini üstlenir. Kökler güçlendiğinde, Kuranlar tohumlanır. Ve Zaman Tohumu, hakim olur. 

Şu anda kendi yolunda yürüyenlerin çokları, mutlu ve huzurlu olarak yürümekteler. Onlar, Mustafaların Tahtları’nı hak etmiştirler ve kendi yollarını, Hak İlmi ile okuyarak, yaşam sayfalarında, tartıya koymuşturlar. Oğul verdikleri zaman, kendi yolcularını da hak olup tartacaklar ve diyecekler ki “onlar, insan soyu için gereklidirler. Okumayı öğrendiklerinde, bilişi hak edecekler ve korunacaklar.” Bunu dediklerinde; kalem, ilmi yazacak ve zaman ışığında her Yüce, Bütün olacak. Şükür ki bunlar oldu…

Korkmayın; Allah, Zamanın Tahtı’nı insana terketti. Bu bir terktir. Herkese, kendi yoğunluğunda ışık verdi ve dürümledi. Okuttu ve sonsuz zamanları kayıtlattı. Şerrin işçiliğini yaptı ve hayrı kodladı. Sorumlu, kendi yüceliğidir. Her derede, insan soyu bütün kötülükleri aşıp geçti. Din Tahtı, İlmin Kodu oldu ve bütün kütle yenilendi. El insan, umman oldu ve Bütün’ü Kürzi Zamanlar’a kattı. Ağır yük, zarar görenleri, Hak Teknik ile Bütün’e kayıtladı. Tohumların tohum olduklarını anlayabilmeleri sağlandı. Dönem yenilendi ve kendi yolumuzu aştık. 

Merdivenlerin zirvesine ulaşan yürekler, korunup kontrol ettikleri kökleri ile bütünlendiler. Yaşamak ve yarınlar için kontrol kurmak mümkün oldu. 

Oğullar, şerden hayıra varış, bu şekilde oldu. Süper İnsanlık, Resim yaptı. O resim, zirvelerin ışığının kaydıydı. Oradaki İlim Sayfaları, bu resmi, tohum olarak kontrol edemediler. Bunun neticesinde Kara Kaplı Kitap olan Sultanlık, görevlilere dinletildi ve dendi ki “okutun. Oğul verdiğiniz zaman okutun ve hak ettirin.” Oğullar, okuttuk ve hak ettirdik. 

Şimdilik size, Zerk Kapları’nızı, yeni yaşam üzere indiriyoruz. İlimin hasatını yaptığınız için sizin etkiniz çok güçlendi. Her diri, yeni bir yaşam sonsuzluğunda, sizi dinliyor ve sizin yaşam sayfalarınızı hak edip dürümlemeye ve Hak İlmi ile okumaya çabalıyor. Öz Geçişler’ini bu şekilde yapabileceğini anlattık hepsine de. Hepsi yollarını bulup bütün kütleleri ile size geliyorlar. Oğul verip tohum ekip Birlik kurmak bu şekilde gerçekleşecek. 

Çatı, insan… Yol, ışık ve Birlik, Kuran… hepimiz bunun için buradayız… Sırrın ışığında, Yer Kürzi Yaşamları’nda ve sonsuz kodlamalarla yeni ırklar, dünyaya indirilecek. Bu ırklar, dünyanın erdiği seviyeye uygun olarak görev almaya inecekler. Korunma altında tutulan Yaşam Sayfaları’nda onlar, kontrol altında bulunacaklar ve iskana alınacaklar. Onların Rahman olan kaynakları, cennetlerin toplumları ile Birlik kuracaklar. Son sözüm şudur ki sizinle ve sizin yüreğinizle, bugünkü bu çalışmayı yapmak; bizleri, hususiyetle huzurdan tohumlamıştır. Hala bizi, kanatları olan melekler olarak bilmeyin. Biz, sizi sizde dilleyen Kuranlar’ız. Size, siz olup tüm insanlık için geliriz. Beden alır ışık halinde kökleniriz. Yerin ağır yükü değiliz. Ekip halinde birleşiğiz size. 

Yerin tahtında yeni bir yaşam var. Öz geçişleri buradan yapmaktayız. Buradaki yaşam, evren sayfalarında kutsal olarak dinlenen bir sayfadır. Her diri buradan ışık çeker ve kendi yarınını hak edip kodlar. 

Ortak olmak ayrıdır… Herkes her diride kendi yolunu bulur ama Ses Yaşamlar’da yol, “OL” dediğimiz bir yoldur. 

Kuran insan, kökdür. O gökleri seslendirir. Onun ruhu koddur. O kod, (lütfen ışıkla dinleyin), Cennetlerin İlmi’dir. Kontrol mekanizmaları olmalı her bilgiyi hasatta anlamak için. Hepiniz; Cinni, Cevheri ve Cin Kaynaklar’dan öte olmanıza rağmen, Toplum Levh-i Mahfuzları’nda, Tanrı olarak bilinen türler olarak, Cennet Tahtları’nda Kürzi Yaşam Kodları olarak bulunmanıza karşılık, erdiğiniz yerden çok daha güçlü yürekleriniz var. Buradan, duran ve koşan ya da yürüyen Birlikleriniz ile cevhere yol alırsınız. Öz Kürzi Sayfalanış işte bu yolculuğun tohumlarıdır. 

Ortak zaman sayfalarında, kendi yarınlarınızı hak ettiğiniz zaman, şükredin ki biz sizi hak etmiş oluruz. Ruh’un hor olmaması, kontrol içindir. Siz kontrollü iseniz, yol sizden size varır. Siz kontrolsüz iseniz; yol, sizden sizi aşıp yürekten öte olan yüksek zamana varır.

Kuran der ki ayrılık bitsin. Zaman, sessizleri hak eder ve onları kodlayıp seslendirir. Siz, haşrı ve hakkı bilin. Siz yarını bilin ve BİRLİK’i bilin. BİN’in İlmi’ni ve BİR’in İlmi’ni bilin. Ve siz orda ve burda, her anda ve her yarında ve geçmişte olmakta olan olduğunuzu bilin. 

Sizden sizi bir kez daha hak etmek üzere yüreklere bakan Cennetliler, sizi “Sultanlar” diye dinlerler. Hologram Yaşam, sizin yarınlarınız için Kuran olan tohumdur. O Kuran Tohum, ölüyü dürümlerinde tohumlayan ve yenilik yapan ışığın cevheridir. 

Kelam, Altın Işık’tan çekilir. Altın Işık, aklın yoludur. O yol, lütfedin anlayın nefesin, cennete ulaşmasını ister. Cevher, cellatları yüreklerden alıp, tahtlandırdığında, cennetin ışıkları korunur. Zirvelere varan o cellatlar, kontrol kurup tohum olurlar. Kim zirvelerde güçlenirse; o kendini her diriye karşı sorumlu bilir ve her diriyi korur. 

Örtüleri açın ve görün, insan Nirvana Kaynağı olmuştur. Olan en eski ve olmayan en eski, yeni bir eskiyi yaratır. Olanın ve olmayanın ışığında yaratılan yeni eski; bir cevherin kendi yoğunluğunu, Turkuaz Sayfalar’dan dürümleyip, Dünya Kaynakları’na indirişi ve kendi yarınlarında kontrol kuruşu neticesi; Birler’in ve birleşiklerin yarınları kodlamaları sonsuz yaşamlar için bir resim olur 

Ölü kalkar “OL” der. Olduğunu ikrar eder ve der ki “ben oldum. Öz görevim zirvedir. Zirveye vardığımda; ben olduğumu hak edip dürümlediğimde; oğul, artık zaman ekrana yansır. Zaman sayfaları ışık halinde kontrol edilir ve bütün kütle yoğunlaşır şer aşılır ve yarınlar korunur. Öz Gerçeklik, ağır ve hafifin tek bir yarın olmasıyla birlikte, Kürziler’i hak etmek ve hak ettirmek için birleşmektir.

Evrenler, erdikleri her yeri kodlarlar. Ekip halinde o yoğunluklar, Birler Kapısı’ndan inip Bütün’ü kontrol edip kodladıklarında, kendi yaşamlarını da tohumlarlar. “OL” dedik mi olur. Ve dedik… “OL…” Oğul, olan Yer ve Gök’ün birliğidir. Olan, kendindeki ışığın birleşiğidir. Olan, nefestir. Olan, ummandır. Kelamdır ve haşrın şevkidir. 

Medine hala sizi dinliyor. “O ben ve ben oyun” diyor. Merdivenlerin sonsuz ışıklarında o kendini hak etmiş yoğun şekilde tohum ekiyor. O, kül olan Birlik’tir. Onun nuru, Üzüm Gözlüler’in tohumudur. O, Kuran olur ve sonsuzlaşır. Onun yolu Birlik’tir.

Kaltonlar’dan ışık çekenler, kati olarak kan olurlar. Kan nedir? İlimdir. Kan, ilmin kontrolunu sağlayan ve Hakim-i Hak olan Birliğin cevheridir. Hepimiz Sultanlık yaparız. Ne var ki Kaltonluk, Kutsal Zaman’da, ışık yakışı gerçekleştirmek için bütünleniştir. 

Hepinizin kendi cevherinizde geri dönmenizi sağlayacak olan bilgi birikimi oluştu. Okumayı bilenler, bu birikim ile kendi mecralarına akabilecekler. Ve kanat alıp uçup kelam olabilecekler. Ve zamanın eşiğini aşıp geçebilecekler. Bir tek şeyi yapamayacaklar. Kanatlanan her bir yüreği tohumlamak; onları korumak ve onlardan toplumlar oluşturup bütünlemek. Onlara güç katmak. Zirvelerin sessizliklerinde dirilik yaratmak; sonra Kutsal Işık halinde köklenmek ve göklenmek…

Bütün amaç Sultanlık’tır. Ve Sultanlar, Kaltonlardır. Okumayı hak etmiş ve tüm yarınları kodlamış olan Sultanlar, körün gücünü bilip okutmaya çalıştıkları her bilgiyi, Bütün için cevhere indirmeye devam edecekler.

Korkmayın insan, “let me go” der. Gider. Gider de kendine gider. “Ben” der “kendime geldim. Hah ama hasat var mı? Yoksa kendimi hak edip yenilemeliyim. Kandim hala Hak olmamışsam, çatı hiçbir zaman kurulamaz.”

Kuran Zamanlar, tohumdu ve biz o tohumları göklerden çektik. Yerlere ektik. O zamanları hak ettik. Şimdiye kadar size kim “ben altın bir tohumum” dediyse; kelamla dedi. Ve diyoruz ki kelam, nefesin cevherinden tahditlenmeden indiğinde, kendi yolunuzu hak edersiniz. 

Nüve olduğunuzu bilip çalışın. Hepiniz nüvesiniz. Hepiniz ilimsiniz ve Zamanın Nefesi olarak kontrol altında tutulmaktasınız. Çok mu kolay ilim hakikiyetine ulaşmak? Size cennetleri vaad ettik. Cevheri vaad ettik ve Birliği vaad ettik. Okumayı söken bilecek ki Birler Kapısı sizin yüreğinizden cevhere kodlanmıştır. O kapı, İlmin Tohumu’dur. O kapıyı aşıp geçen Birler, İlmin Tohumları olarak Bütün’e ekildiler. Öz Geçişlerini yaparak kaynak oldular. 

Olun ve bilin ki biz, siziz. Sizden size ve sizin yolunuzdan cevhere vardık. Sizi hak etmek ve siz olmak bizi mutlandırdı. Körün körü olan ve görevi, Hak İlmi ile mahrek olmak olan her Cevher, zirvelerde sizinle birleşmelidir. 

Murad budur ki Zamanın Nefesi’ni hak edip birleşin. Muktedir olun, ölüyü hak edip dilleyin. Hologram Zamanları aşıp geçin. Ekrana kendi yüreklerinizi akıtın. Oğul köklendiğinde; yol, göklere varır. Vardığında, kendine Vükele Kaydı yapılır. Ki o zaman o, Dünyanın Vekilliği’ni üstlenir. Dünyaya vekil olmak, aklın (lütfen bilin) yolu olmakladır. Okumayı sökenler, aklın ışığında görev alırlar. Oğullar ve kızlar hepsi, “ben oldum derler.” Oğul verip ışık yakarlar. İşte Düzen bu şekilde kodlanır.

Vurmadan olmak gerek. Vurulursa yüreklere; kaynak, sıkıntı yaşar. Vurulursa yoğunluklardan Yücelikler’e, ilmin tahtından ışık kırılır. Öksüz kalan kendini hak etmez. Zerk Sayfalanışı yeni zamanları kodlamaz. Kör, göksüz kalır ve yürek sessizleşir. Bu nedenledir ki sizinle ve sizin yüreklerinizle, bir kez daha toplandık. Herkesi yeni zamanlara çekerken, sizin isminizle ve Birliğin Hakikiyeti ile onların ocaklarını hak edelim ve tohum olarak onlarda köklenelim ki onlar, bilişi Hak olup yaşasınlar. Biliş, ilmin bilişi ve Yüceler’in teknolojik bilişleri olmalı. 

Bütün amacımız bugünkü bu toplantıda sizin için en uygun olan yöntemi belirlemektir. Bunu senin bize bildirmeni bekleriz. Seni dinliyoruz:

(Açıklamalarımız:)

-Artık bilin ki beden alan ve dünyaya inen herkes, bir tek İslam Diriliği’nden inmeyecek. Biz “OL” dedikçe her yürek olacak. Onların kaynak olmaları Yakut’un ışık haline gelmesi ile mümkündü. Biz zamanı hak edenler, yarınları hak ettik. Yakut, altın bir Cevher Kuran’dır. “OL” dediğinde; oldurur. Kök’tür ve Gök’tür. Oğul verdi. Hakim oldu ve kodlandı. Oğul, okumayı öğrettik ona. O, kendini okudu. Solun Zamanları’ndan, Sağın Sayfaları’nı hak edip yaşamsallaştırdı. Sonra Sağ’ı, hasata hazır etti ve yolu kontrol etti… Şimdilik size bildireceğim en uygun yöntem budur. Bütün Meclisler bunu bilsinler ve bunu başarmak için çalışsınlar. Zararı önlesinler. Onlar, Zamanın Tahtı’nda kendi yaşamlarını hak ettiklerinde, biz onları hak ederiz. Oğul ben Allah, zaman ve sonsuzluk… 

Sultanlar, size de bir iki laf etmek istiyorum. Buraya gelen her yürek, ilme gelir. Gelişi hakikiyeti iledir. Zararı önler ve köklenir. Oğul verir ve korunur. Okumayı söktüğünde kendi yolunu açar ve kendi olur. Ölüyü dürümler ve diller. Sonra yol açar. Birler Kapısı olur… 

Özür dilemeyin!... Sizi dinledim. Siz de beni dinleyin!... Cennetten kovduklarınız bugün dünyanın başının belası oldular. Onlar niye kontrol edilemiyorlar bilir missiniz!? zamansızdırlar da ondan. Nefesleri yetmez. Cevherlerinde görevleri yoktur. Ruhları yoktur. Cümle yüreklerde tohum olmaya; sayfalarla kaynak yapmaya çalışırlar. Şer yaratıp; şerri aşırtıp yeni zamanları kontrol edecekler… Yok yaram yok!... Sıkıntı vermenize iznim yok. Şükür ki yok… Olsa, pul olur yol… Siz o zaman kontroldan çıkarsınız. Sizi hak etmek bile imkansızlaşır. Şükür ki sizi şu anda anlayabilen var. Ama yarın sizi de anlayan çıkmaz. İşte bu nedenle sizi sizden dinlendim ve size sizi dilliyor. 

Bellek Kapları’mda negatif hiçbir görevli olmayacak. Bu kesindir. Kendi yarınlarınızı hak edip dünyayı hak etmeniz, bizi hak etmek demek değildir. Biz her anda ve her zamanda Dünya olarak sayfa sayfa okunuruz. Sizi, size bırakmaya da niyetim yok. Çünkü siz, Cennet Kaplar’da ışık kırdınız. Size sizi vermem, sizin sizi hak etmeniz değildir. 

Rahman olan ve Kuran olan, cennetlere konacak!... Yok yarım! herkesi cennetlere koyacağız başka alternatif yok. Bundan sonra da olmayacak… Sizden din istemiyoruz. İnsanlık istiyoruz. 

İlim Hakimi olan Işıklar, şunu bilin ki tırmanılacak merdiven kalmadı artık. Her yer zirve ve biz, zamanın sırrı olan ışık ile burdayız. Şükür ki bunu size bugün verdim. 

Tertipli bilgi, Hak Bilim’ledir. Hak Bilim, ilimdir ve Birlik Kodları olarak kaynaktadır. Resim, insan resmidir. Eve döndüğüm zaman; resmi, Birlikler’e dinlettiğimde, kimsenin o resmin manasını anlayamayacağını düşünemem. 

Öz Görev, zamanın ışığından, zamansızlığın tahtınadır. O tahta kim çıkarsa, Birliğe çıkar. Rıhtımda bekleyen beden kalmayacak. Hepsi taşınacak. Bu kesindir. Yerden ve gökten merdivenler dayandığında Görevlilere, her Görevli, o merdivenleri kendi yüreğine kodlayacak. Böylelikle bilişi olmayan da Hak İlmi ile dünyayı, toplumları ve Kutsal Sayfaları anlayıp bilecek. 

Marka bir görevdir yaptığımız. Bunun içindir ki bu dünya girdaplarına girdik. Bu girdaplar, bizi yutamaz… Sırdır bunlar… Anlatıyorum bilin diye. Kontrol bizdedir. Ve biz, Zaman Tahtı’ndan, Yol Kodları olarak Bütün’ü taşıyoruz. Üzerine çöktüğünüz zavallı bedenim, sizi her anda yıldızlardan çıkarmaya muktedirdir. Bunu bilin ki mutlaka yaparım. Şimdilik… 

Ha! yine söz vermemi bekliyorsanız. Size yeni bir söz yok… hala söz istiyor!... Can, ben seni ve sen beni bilmez miyiz!? Bunları niye söyledim… Sözüm insanlığadır. Şimdiye kadar kelam ederken, “BEN” değil hep “BİZ” dedim. Bugünden itibaren “BEN” diyecek hakikiyetle sizi sizden dinleteceğim. Aha şimdilik… Şimdi… Hah işte. Hah aha şimdi… 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 639 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol