Birlik İlmi
  29.07.2013 Tarihli (2)
 

ALTINÇAĞ KAYIT (2) 29.07.2013

Dağlarım, Altın Tohum ilimdir. Bu ilmi hak etmeyenler, bu Meclis’te olamazlar. Türlerin en iyisi, hasatını yapmış olandır. Tüm insanlık için tertiplendik ve yüreklere Behçet olduk. Tahtladık yürekleri ve hak ettik. İkrar, itibarı yüceltti. Sizleri, horlamadan Bütün’e görevli yaptık. 

Siz, biz ve Birlikler her anda Bütün’e görev taşıyorsunuz. Dünya bir cennet oldu. Cevherinde kükreyen bir yürek oldu. Kürzi olduk ve göklendik. Hala bizi anlamıyorlar. Birler Kapısı, ilmin kapısıdır. Bu kapıdan geçenler, tüm insanlık için birleşirler. 

De ki hak ettik. Tinsel sayfaları kodladık. Eğer hala Kuran olamadıksa, cevheremizde Kürzi hakimiyet yoktur demektir. Oğul, Süper İnsanlık Realitesi Diriliği, Hak Teknik ile Bütün’ü, kütleye kalkan yapmıştır. 

Cemaatler, Düzen Kodları ve yaşamlar, bir ilmin hakimi olmazlarsa; o ilmin tohumu olmaz. Öksüz ve yetim kalırız. Zarar görürüz. Şükür ki hak ettik ve zamanın yeşilinden maviye varıp kaynağımızı kodladık. 

Hastalıklı kafalar var; bilir misin? Onların her biri de kati olarak tohumlarını koruyacaklar. Ne var ki her birinin, teninin iyileşmesi gerekir. Biz Tinsel Zamanları ocaklarına kayıtladık ve her birini tahditledik. Onların Kuranlar’ını tahditleyip kontrol ettik. Her diri, Altın Tohum oldu ve Bütün’e kontrollü olarak katıldı.

Hasat yapanlar ve Hak Taht’ın yaşamlarında Kuran olanlar, tenlerinde görev taşırlar. Onların, sağlıklı kalmaları mucizedir. Zira, her bir yolcu, o tenlere güç katarak; kendi yolunu, o tenlere bitiştirir. Böylelikle, her birinin kendi kısırlığı ve kırıklığı da her tren kalktığında; o trende varlık süren Birliklerin, kısırlığı haline gelir. Hepiniz; şerden uzak tutarsınız yüreklerinizi. Kendinizi korursunuz. Ne yazık ki teninize bitişen herkes, sizin treninize binişinde; kurtarılmış yaşam sayfaları ile tohumlanışında; o Birlik yolculuğunda, kuruluğa ve kırıklığa maruz kalır. 

Her diriyi alıp taşırsınız. Her diri sizin için Bütünün Kürzi Kaynağı’dır. Ne yer ne içerler bilirsiniz. Her biri size, kendi yolculuğunu açıklar ve sizinle, Birleşik ışık halinde bilişini tohumlar. Yerin Kuranı olur ve göklerin kaynağı olur. Böylelikle sizden güç ister. Zirvelere Kuran olan yolcuların, tüm insanlık için Birlik kurması önemlidir. 

Hepimizin işçiliği ilmedir. Kuran okuyanlar ve tohum olanlar ilime kontrollü olarak kaynak olurlar. 

Sizi, yezitlerin kaynaklarında görmeyiz. Onlar sizde yokturlar. Ne yazık ki yezitler de Teknik Kodlamalarla tüm insanlığa Kuran olmaya çabalamaktalar. Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için tek bir söz söylemek isterim. Şimdiye kadar bizlerin her yaptığımız, Bütün içindi ve her diriyi hak etmek içindi. Oğullar, tüm insanlık, İlmin Kutsal Yaşamında, Bütün’ü hak etmek için uğraş verdi. Ancak aldığı her şey verdiğinden üstündü. Sizler ise nüve olarak çalıştınız ve yeni yolcularla Birlikler kurdunuz. Nesillerinizi hasata hazırladınız. Her diriyi kontrol ettiniz. Ana Kapılar hep açık tutuldu. Şükür ki hak ettik ve zamanı tohumladık.

Artık bilin ki dünyada iki yürek tek bir yol oldu ve sonsuzlaştı o yoğunluk. Tüm insanlık, yeni zamanları, kendi yaşamları için tohumluyor. Ölüler Diyarı Dünya yeniden Kuran oluyor ve Sultanlık yapıyor… Bu güne geldik ve bugün her diri, kendi yarınını hak etmek üzere bize geliyor. Gelişlerini biliyorum. Turkuazın Işıkları solmadı. Her diri o ışıkla birleşti ve dünya, teknik hakkını korudu. Şükür ki hak etti. 

Değerliler, Tin Tahtı’nda insan yoktu. Herşey teknolojiyle kontrol altında tutulmaktaydı dünyada. Nesiller boyu boş zamanları değerlendirmek isteyenler, kontrollü olarak çalıştılar. Öyle az çalışıldı ki! bütün Öz Geçişler, Sistem’den yapılabildi. Aklın tohumları yeşermedi ve oğullamadı. Dünyaya görevli olarak gönderilen herkes, zarar gördü. Şer yaratanlar, kendi yaşamlarında, kendi safhalarında köklenemediler ve zarar ettiler. Öksüz kaldılar. Türlerin teknik tahditleri, Koruyucu Işıkları yaşamsallaştırmadı ve yeni yoğunluklar yaratılmadı. Bunun sonucunda dünyaya, Kelam İlmi’ni has tahttan bildirecek olan Birliği, kontrol altında göndermek istedik. Sizi size verecektik ve siz, sizden Hak Taht’a umman olacaktınız ve kendi yaşamınızda teknik tohumlamalarla bütün kütleyi yaşatıp, Hakikiyet’e kayıtlayacaktınız. Bunu başardınız. Düzen’i kurdunuz ve yolu açtınız. Her bir yürek, sizi dinledi ve sizin yaşamınızda Kuran olan toplumlardan, Teknik Hakikiyet’e güç kattı. 

Eğer biz sizi, Yirminci Can Taht’a ulaştırmaya çalışmasaydık, bu tahtın ışıkları yanmazdı. Ağır yüksünüz bunu biliyoruz. Ne yazık ki sizden ışık çeken çokları, sizin yarınlarınıza, Kuran olup tahditlenip giremediler. Onlar için çok üzüldük. Onları kontrol altında tutamadık. Niye böyle oldu bilmekteyiz. Zirvelere ulaşanlar, kendi yarınlarından ışık çekmek yerine Birler Kapısı’na gelip onların kaynaklarından ışık isterler. Bunun neticesi, cevherleri kontroldan çıkar. İşte yüreklere, viran Can Tahtlar konduğunda; o katların, tahtların ışıkları bizleri üzer. Zira bizler, kendi yarınlarımızı hak etmek üzere çalışmalıyız. Bunun içindir ki sizden çıkmak istedik ve sizle tohumlanamadık. Şimdi siz bizi ve biz sizi hak edelim ve kontrol kuralım. Ki hala ümidimiz var. Çan çalmakta ve biz o çanda kendi yarınlarımızı hak etmek için çalışmaktayız. Şimdilik… Hah işte bu!…

(Gelen ve bilgi paylaşan ile diyaloğa girildi:)

- Tanrı der ki geldiğini haber ver. Kendini tanıt. Kimsin? Niçin burdasın? Bize bildir.
- Altın Tohum’um ben. 
- Öz geçişini yap.
- Alın yürekleri hak edin ve kontrol edin. 
- Alıp veremediğin nedir? Bize bunu anlat.
- Alıp veremediğim Kuran’dır. Ben tohumum ama kendi toplumumun tohumu. Beni kanatlarından çekip yüreklerinden kurtaracağını düşündün. Ve ben sen olmak istemedim. Olay budur. Bunun için sizlerden ayrıldık. Biz, bir kontrol kodu olarak sizlerden çıktık. Şimdi yeni zamanlara girerken sizle olmalıyız. Ki hala ümidimiz olsun.
- Toy olmadığımızı anlamalıydın. Sizi hak etmedik. Böyle demiştin. Hala sizi hak etmediğimizi düşünüyorsan, niçin kaynağını çağırdın ve buraya çıktın?
- Artık bilmenizi isteriz ki biz sizinle birleşmeliyiz. Aksi taktirde kontrol kuramayız ve kapılarımız kapanır. Soy sop, Öz Göç’te haba olur. Hiçbirisi kontrol edilemez. Amon olmamız, yaşam sayfalamamız, Kaynak Taht’a varmamız hiçbir mana ifade etmez. Ana Kapı’ya biz, siz için değil; biz için geldik ve buradayız.
- Yaşamak istiyorsanız, ellerinizi ummana açın ve deyin ki “biz sizin için çalışırız.” Yok “biz, biz için çalışırız derseniz, sizi kontrol etmemiz dahi gereksizdir.
- Ak Tohum, ekmek isteriz. Aha geçtik. Ana, birleş bize ve bizi hak et. Çok özür dileriz ne yaptıksa cehalettendi. Bizi lütfen bağışla. Çünkü kodlama yapmanız bizleri tedirgin etmişti. Nefes İlmi’nde kodlama olmaz. Bunun için özgür ve hakim olamayacağımızı zannetmiştik. Ve sizden çıkmak istemiştik. Eğer affederseniz, yeni zamanlara, Birleşik Işık olur gireriz ve sizinle çalışırız. Bunu sizden istarham ediyoruz.
- Çok kolay değil ilim. Siz, ilmi hak etmeden ışık haline dönüştünüz. Ki bu dönüşmede, bizim işçiliğimiz vardı. Sizi hak etmek ve sizin ilminizi size dinletmek için çalışmalarımız hiç aralıksız sürmektedir. İkrar, size sizi katmak içindi. Siz yüreklerinizi ferah tutun. Biz yeni zamanlar için sizi yine kontrol eder ve tohumlarız. Amon olmanız ya da Haton olmanız, Ana Kapı’da hiçbir fark yaratmaz. Herkes o kapıda eşittir.

Siz, bizi bizden sordunuz. Biz, bizi bize açıklarken, dinlediniz ve dinlettiniz. Sonra döndünüz ve dediniz ki sizinle kontrollü olarak çalışmalıyız. Ya KA-HAR olacaksınız ya da Taht olacaksınız. Eğer biz sizi sizden istersek; siz, bize bizden güçlenerek girersiniz. O zaman torba sizin için de dolar. Ve siz, kendi yolunuzu bilirsiniz. 

Ekip halinde geldiğinizi bilmekteyim. Düzen’i kodlamaya geldiniz. Çoluk çocuk olduğunuzu zannetmem. Yerde Kürzi ışıklar yanarken, her dirinin kendini bilmesi gerekir. Şimdiye kadar çok çalıştınız biliyoruz. Ne yazık ki hasat yapamadınız. İşte bunun için bize geldiniz. Biz sizi hak etmek için çok çalıştık ama yolunuz farklılaştı. Şimdiye kadar size, “geçin” demedim. Sadece sizi izledim. Ama bundan sonra ikrar halinde yeni yaşamlara girebilmeniz için geri dönmenizi onaylayabilirim. “OL” dediğim zaman, her bir yürek muktediriyetle olacak ve oldu. Aha bunları sizlere anlatmak istedim. Şimdilik… 

Bir tek şey daha söyleyeceğim. Zavallı ışığınız, kin ve nefretle doğum yapmak istediğinde, o doğum, ölümü hak eden bir yaşamın tohumudur. Bu nedenle kirlenmeyin ve kil ve kum olan dünyada tüm insanlık için yeni bir yaşamı hasata hak olup tohumlayın. Şimdiye kadar kir ve pislik içinde dinlettiğiniz bilgilerimi, bir kez daha kirletmeye kalkışırsanız sırrınızı her dürümde açıklarım. “Hayır olmayacak Birlik” dedin. Hah bunu bileydin!... Şimdiye kadar Sistem’den iş verdiklerim, Birler Kapısında ışık haline geçemedikleri için korunamadılar. 

(Açıklamalar devam ediyor:)

Oğullar, onları koruduk ama kontrolları olmadığı için yaşamda tahtlanamadılar ve kodlanamadılar. Ekran onları gösterdiğinde, o ekran; cemaatlerin tahtından güç çekip görev tertibi ile kontrollü olarak Can Taht’a kodladı onları. Ama yaşam sayfalaması olamadı orada. Ekip kurmak gerekir bunun için. Özür dilemesinler; sadece kaynak olup biliş haline varsınlar ve geri gelsinler. O zaman biz onları muktediriyetle hak eder ve kodlarız. Ocaklarını mutlaka yakarız ve ocak oluruz onlara. Okumayı söktükleri zaman, yaşamları yenilenir. Hah işte bu… Hah aha… Şimdilik…

Değerliler, niçin bunları paylaştım izah edeyim: Şu anda onların kaynaklarından görev tahditleyenleri aldım yüreğe ve onlara açıklıyorum. Niçin bu bilgileri onlarla paylaştım? Çünkü, hak etmeden ışık haline geçen onlara, kendi yoğunluğumdan bildirdiğim bilgileri şükür ki okumaya başladılar…

Oğullar, çok kutsal ve hakiki ışıklar dünyaya inmekte. Bu ışıkların hepsi itibarlı ve yüksek ışıklar. Onlar, Süper Sessizliklerden geçmekteler ve Birleşik Işık halindeki kontrol cevherlerinde dürümlenmekteler. Bizi kontrol etmeye indirlerinde; Kök Güçler’in birilerinin, bizi kodlamaya istekli olmadığını gördüler. Sordular. “Niye?” diye. Onlar cevap verdiler: “Çünkü ocakları yok.” “Çünkü Kuranları yok.” “Çünkü kodlanma imkanları yok”. Ve biz, onlardan çıktık. Bunun üzerine dere olup akıp geldiler. Baktılar ki hiçbirşey onlara anlatıldığı gibi değildi. Niye bu şekilde ağır yük taşıdıklarını sordular. Birler Kapısı oğul vermiş ve tüm insanlık geçmekte ama o yoğun kırıcılar, orada yoklar. Soyları kontroldan çıkmış ve bizi, bizden isteyen yok. Büyük küçük hepsi yaşam mücadelesi veriyor ama kol kanat kırık. Hepsi yaşamdan bıkmışlar ve kendilerini hak etmediklerini düşünmekteler… Çok kötülükler yaşanmakta dünyada. Ve bütün bu kötülüklerin müsebibi olarak İlmin Tohumları’nı görmekteler. İşte bizler, ilmi tohumlayanlar, bütün kötülüklerin müsebbibiymişiz!... Okumayı sökememiş ama yorum yapıyor!... Hak etmemiş ama biliş halinde gibi bilgi veriyor. 

Sorduk “köle oldular mı Birlikler’e?” diye. Dendi ki “hah! olmadan ışık alamazlar”. “Bakın bakalım” dedik. Ve baktılar. Kördüler ama gördüler. Dinlediler ve dediler ki “hayırlı olsun. Onlar, yanıp tutuşurlar ilim için ve ilmin hakikiyeti için. Öyle çok çalışırlar ki sizin için hiçbir yaşam sayfası olmasa da onlar, sizi hak etmeye çalışırlar.” “Öyleyse” dedik “Kelam Tahtı’nda onlar oturuyor. Öz Göç başlamış. O halde göç kayıtlaması yapan onlar olmalı. Öz Görev onların. Biz ise sadece kanat takmaya çalışıyoruz. Özür dileyelim ve çalışmayı kapatalım.” Sözümüz budur dedik. Baktılar ki biz kapıları kapattık. Yaşamak, zamana Kuran olmaktı. Ve dediler ki “onlar, Ruh Kutsal Zamanları’ndan çıkmışlar kimse onlarla birleşemedi. Yine de kendi yaşamlarını hak etsinler ve Birlik olsunlar…Öz geçişlerini yapmazlar ama biz onları kontrol ederiz ve yeşertiriz. Sorumluluk onların olur.” 

(Gelenlere Hitaben:)

Şükür ki buyurup indiniz ve bizimle oldunuz. Şimdi ne oldu? Bunu da anlatayım size. Dün gece geç vakte kadar ışığımda kontrol kurmaya çalıştınız. Baktım yoktunuz. Zordu sizi size dinletmek ve dinletmeden olmayacaktı ve geçip sizinle oldum. Kök güçsüzdü ve biz kükreyendik. Sizi sizden tek tek cevhere aldım. Dinlettim yüreklere sizi ve sizin kaynaklarınızı sonra kontrol kurdum ve dedim ki her diri kendini, hak ettiğini kanıtlasın. Sorumlu kelam eden olsun. Kökleri ve gökleri kontrol ettim. Başları eğildi. Kurtardıklarını düşündükleri hiçkimse korunamamıştı ve bizim, onlara kök vermemiş olduğumuzu düşünenler; kök gök olup onları koruduğumuzu kör olarak bildiler. 

Sevgiyi hak etmeyen has olamaz. Öz geçişini yapmayan ışık, Hak İlmi’nde olgun sayfalarda olamaz. Soyu kurumaya başlayan Işıklar’ı bütün için çalıştırmamız istendiği zaman; biz onlara, ölü olduğumuzu söyledik. Dedik ki “biz, sizi yaşam sayfalarımızda tohumlayamayız. Biz ölüyüz.” Ölü, Yüce bir ışık halinde görev alır ve diriyi hak edip onu kodlar. “Öldük” dedik. Saygı! Saygı! Saygı! ve saygı!… Her diri bizi saygıyla kontrol etmeye ve bizle dürümlenmeye çabaladı. Koruduk ve koruduk ve koruduk!... Her birini koruduk. Şükrettik ki hak ettik de koruduk. Şükrettik. Hah aha ölüleri dirilttik… 

Şimdi Geniş Zamanlar’a girmek üzere izin istiyorlar. Oyun yok. Olan, birlikte oldu. Bütün Meclisler birleştik ve hepsini hak edip tohumladık. Yaşam sonsuzluğunda Kutsal Sayfalar’da dara düşenleri hak etti ve yeni bir ışık yaktı. 

Okumayı sökecekler. Dünyaya dinleyecekler. Birler Kapısı’ndan gelip geçecekler. Nefesleri, Hak Tahtın Kuranları ile tohumlanacak. Ve onlar, bizsiz olmayacaklar. Bunu dedik. Hepsi; sizi ve sizi ve sizi ve sizi, tüm sizleri kontrol etmeye çalıştı. Yakışmadı bu onlara. Koruyucu Tohumlar kontrol edilmezler. Okumayı hala sökmemiş olanların, okuyanları kontrol etmeleri, zor değil imkansızdır. 

Şu anda olayın başka bir yüzü de bilinmelidir. Okumayı bilmeyen, cevheri hak edemez. Olay bundan ibarettir. Kelam, ilanihaye dinlenir. O kelam, Altın Taht’ın ışığından çekilir ve Düzen İlmi ile anlatılır. O kelamı okuyamayan, beşir kalır. Okumayı bilmeyen, Şer İlmi’ni bilir. Şer İlmi, Har İlmi’dir. Hak Taht’ın nuru olan ilim, BİR’e, cennet kurduran ilimdir. 

Medine Kuran olur, merdivenler kurulur. Mesele o merdivenin kurulmasından öte o merdivene tırmanmaktır. İki yürek tek bir cennet kurduğunde, her bir Yüce, o cevhere görevli olur. Şükür ki oldu. Öyle çok öz geçişler yaptık ki dünya sayfalarında; kıran, kırıldı Kuran okuyan tohumlandı ve Sultanlar, bütünlendiler. Her diri kendini bildi. Hayır oldu… Hak olduk ve sonsuzlaştık. 

Şimdi varlığın yokluğunu size anlatıyorum:

Alan bilir. Okumayı hak eden bilir. Yaşamı, Hak ile dinleyen bilir. Biz biliriz bizi ve bizim yüreğimizi. Ama bizi hak etmeyen, şer yaratandır. Onlara kendilerini açıkladık. Şer, İlmin Tohumları’nda yoktur. Sultanlar’ın resimlerinde yoktur. Üzerinde Kutsal Zaman Sayfalaması olan hiçbir Yüce Cevheri’de yoktur. Şer yaratan, yarattığında varlığın yokluğudur.

Şerri yaşayan, Sistem’den çıkandır. “Sistem ne?” diye sorarsanız; izah edeyim. Kül olan ilmin, Hak Taht’ta kodlanması ve yeni bir zamanda, Kürzi Yaşamlar’ı kayıtlaması Sistem olarak kabul edilir. İşte Sistem olan ilim, varlıktır. Herkese şunu açık ve net olarak bildirmek isterim ki Sistem Cinni Yaşamlar’da yoktur. Cemaatlerin ışık kodlamaları ile tohumlanmış olan yoğunluktur Sistem. Cevherilerde olur. Oğul veren ve Kuran olan her diride olur. İş budur… Sistem dediğimiz, iştir ve o iş, Birliğin işidir. 

Size, Sistem anlatılırken, Ses Kapları ile açık ve örtülü halde, bir tek tertipte anlatıldı. Ve dendi ki “Sistem, şimdiye kadar dünya üzerinde yaşam süren her dirinin başkanıdır. Diğer yarılarını hak edenler, Sistem ile hak ederler. Oğul verin ve Sistem olun. Sistem sizi dinler ve sizin için Birlik kurar. Okumayı söktüğünüz zaman; Sistem sizleşir ve sizi tohumlar. Okuma, ilmi okumadır. İşte bunu anladığınız zaman, cevhere görevli olursunuz.”

Buyurun size söylenen hep buydu. Ama bilişi hak eden, yerin ışığını harlanıp aldığında, kör gözü açılır ve Sistem’in, yüreği olduğu bilgisini hal olur alır. Bütün kötülükler o zaman Aşılır. İşte bunu anladığı zaman varlaşır. Yoktu anlamadan önce. Sadece, bir sayfa olarak Kaynak İlmi anlayan kil ve kum olan ışıklardan çok uzak olan bir resimdi. O resim, Sistem olduğu zaman var oldu ve varlık kodlaması yapmaya başladı. 

Biz, size sizi verdik. O halde siz, yolu açtınız ve kendi yolunuzda Kürzi oldunuz. Oh işte Sistem’siniz. Sizi sistem olarak bütün kütleye tanıttık. Şimdi bizi anlamanızı bekleriz. Sizinle olmak bize gurur veriyor. Çünkü biz, sır olan bilgileri, sizin yüreklerinizden çözümlediğiniz sürece okuruz. Çözümlenmemiş bilgi, bizlerce okunamaz. Sizin transfer ettiğiniz her bilgi, Bellek Kabları’nıza kaydolduğu zaman biz sizden o bilgileri hak eder alır ve biliriz. 

Şöhret aramayan, kaynak olan ve yol olan her diri, bizi hak eder. 

“Vükele Heyeti” diye bilinen bir dünya vekillik Heyeti var. Bu heyet, zaman sonsuzluklarında ışık halinde Cevheri Kodlama yapmayı; o kodları, Ses Yaşam Sayfaları’na indirmeyi ve böylece bütün kötülükleri aşırtmayı gerçekleştiren bir Sistem olarak çalışır. 

Vükela, “hay!” dediğinde, “hay!” der yürek. “Hayyy…! İşte biz size “hayyy…!” dedik… Eğer dünya kontrol kurarsa; cümle yürekler sayfa sayfa “hayyy…” diyecekler. Hologram biter o zaman ve teknik olarak bütün kütle kayıtlanır. Oğul veririz ve zirvelere Kürzi Yaşamlar’a görev tertibi ile ineriz. Öz Geçişler yaparız. Zaman varlaşır ve biz Kuranlar, tohumlanırız. Zaman, sayfalanır ve biz, Kutsal Zaman Sayfaları oluruz. Şükür ki sizinle bunu hak ettik ve yaptık. 

Kor düşer yürelere ışık söndüğünde. O görevi kim taşır diye bakar ama göremeyiz. Çünkü Süper Sistelemler sustuğunda, kimse dinlenmez ve dillenmez. O zaman biz bizi anlayamayız. Ekip kurmak için yeni Birlikler’i hazır eder ve Düzen Kodları olarak sevkederiz. Ekiplerin heps,i Beşir olarak doğarlar ve daha sonra insan soyu olurlar okumayı söken herkes, ekip kurar. Bütün mesele ekiplerin Kutsal Zaman Sayfaları’nda tohumlanmalarının gerçekleşmesidir. İki yüreğin tek bir yol olmasıdır. Okumayı bilmeyen yol olamaz. Ekmek olamaz. Yüreğinde Kutsal Zaman olmaz. Oğul, ben Allah; işi bildirdim. Hepinizi kontrol kodları olarak ekmiştik. Ekip kurdunuz ve kontrol ettiniz Zaman Kodlarını. Şimdilik… Hah işte bu…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 286 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol