Birlik İlmi
  BEN BİR SELVİ AĞACIYIM
 

BEN BİR SELVİ AĞACIYIM

Ben bir selvi ağacıyım dediğimde selvi olurmuyum... Gözlerimi kaparım....ve olurum, hissederim kokusunu,ağacın canını ve kalbim atmaya başlar o kabuğun altında,damarlarımda akan kan o ağacın öz suyu olur ve taşır beni o an da ürettiğim ilimle yaşamın kaynağından kaynak olup dolarım dallarıma ve oradan üretirim renklerimi ve tüm yapraklarımı donatırım yaşamla ve akarım toprağa oradan alırım...durup beni bekleyen bekledikce zenginleşen , ben buradayım diyen yada ben topraktaki seni bekleyen senim diyen, veya..ben yalınızca toprağım dediğinde ,yalnızca toprak olduğunu sanan,olanın yalnızca bu olan olduğuna inanan parçama değdiririm yapraklarımı ve o yapraklardan akanı ışıkla dillerim toprağıma.
Toprak yeni bir dil olur ve kimyasnı İlimle yeniden çözer , çözümler hakkını bilip geçer bedenime , o beden tüm organizmaları taşır ve öz suyundan besler hakikiyetini ve ulaştırır ışıkdan dallarını göğe. 
Geçer gök sistemlerine tersi düz eder,düzü ters eder,kaynağını köküne,toprağına...toprağını ışığına verir ve bir göksel selvi olup deler geçerim,örtülerimi kaldırıp uzarım sonsuz sınırsız varlığıma ve yaşadığım bu olur anda.

Ben bir selvi ağacıyım dediğimde selvi olurmuyum... Dedim...Gözlerimi kaparım ...ve olurum dedim.benim gözlerimi kapatmam , beni oluyor olmaktan alıkoyan tüm örtülenen ve bana kendi zengin yaratımımda sınır koyan her tür algıya ve inanışa gözlerimi kapatmamdır.
Benim gözlerimi kapatmam ,eski algıyı kapatmamdır. yeni olanı başlatmamdır. 
limle kendime yeni algı ve teknikle bakmamdır.
İşde bu teknikle ben uyanırım her sistemde , tüm uykuda olan, yol buraya kadarmış deyip rehavetle olduğu yerde dönüp duran, durağan olan tüm parçalarıma seslenirim.

Çark dönüyor ve o çark senide içine alıyor ve bir diğer mekanizmaya bağlanıyor ve diğerine.Tüm devinimde sen varsın ve gidilemeyen yol yok....hepsinde oluyorsun.Kapat gözlerini ve del geç örtülerini.Kır tabularını ve bak her şeyin içinde var olan sana ve yaşa kendini...hadi yaşa...kapat gözlerini ilimsizliğe ve aç gözlerini ilime,yaşa.

Ben bir selvi ağacıyım dediğimde selvi olurum ve kökümün bağlı olduğu tüm toprakta bekleyen ve bekleşen , tüm hareket kabiliyetini sınırlandırmış olanı ben diye diller, alır bedenime , kendimden kendim olup hak eder, hak olurum. Kendi zenginliğime alır ve yeni bir yol olurum kendime ve uzar giderim...toplaya toplaya, yaşaya yaşaya...yaşam olurum.

Ve ben bütünün selvisi olup,ışık yakarımki, gözler kapatıldığında,yüreklerden alınsın ışık ve dillensin ilimle ve yok oldum zanneden dirilsin benle.Benle,benimle yani bizler ve bizlerin bütündeki gücünden dillenen tüm parçalarla,bütün olarak bizde...ve bizlerle ve öylede oldu...Amin...

Selvi ağacı hakkında kısa bir açıklama;

Türk kültüründe servi; uzun boyu ve daima yeşil kalması dolayısıyla “ebediyet”in (sonsuzluk) sembolüdür. Servinin daima yeşil olması ata ruhlarının cennette olduğunun kanıtıdır. Mezardaki ataların ruhları servi ağacı sayesinde göğe ulaşmakta, Tanrının kutu da aşağıya, kemiklere inmektedir. Anadolu’daki servilerin kutsallığı hem Müslümanlara hem de Hıristiyanlara antik dönemden miras kalan bi inançtır. 
Mezarlıklara selvi ağaçlarının dikilmesi yaklaşık bin yıllık bir Türk geleneğidir. Selvi ağaçları uzun oldukları kadar ince bir yapıyada sahiptirler. Rüzgarda kolayca eğilebilirler, eğilen ağaçlar secde etmişcesine bir görünüm alır. Ayrıca rüzgarın esmesiyle birlikte ağaçlarda huuuuu şeklinde bir ses duyulur. Huu’nun anlamıda Allah demektir. Ağaçlar secde şeklinde Huu diye ses çıkarırlar.

 

 

 
  Bugün 113 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol