Birlik İlmi
  MUTLAK KURAN OLAN İNSAN (10)
 

 

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK KURAN OLAN İNSAN (10)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yasalar, öz gerçekliği tohumlayan mutlak kuranların kelamıdır. İnsanın kendini dillediği ve kendi yüreğini hakettiği bütünde, muktediriyet de hasatla olmaktadır.

Evren evren gezen insan sistemleri bugün, bizi bizden bize dillemeye geldiklerinde, kaynak ışığın bütünün gücü olmadığını gösterdik onlara. Onların kelamlarında kuran yoktu ve bizim kendi yüreğimizi kodlayabilecek düzeyleri yoktu.

Hakkın hakiki, lekesiz kelamı akıldır. Eğer aklın kalemi varsa, yaşam hakedilir. Eğer hakedilen, hakikiyetin teknik tahdidiyle hakedilmişse, yaşamın kaydı mutlak kuranda tohumları kontrol etme imkanına sahip olmak haline geçer.

Medine’nin gözü açık bugün yine… Ölüyü dirilten bütün kökleri göklerde dürümleyen ilim, Allah’ın tahtından verilecek. Ve bu ilmi bilenler, kelamı hakim kılacaklar ve yolu kodlayacaklar.

Allah’ın ilmi, aklın kelamıyla kodlandığında, mutlak kuranlar kontrol edici olacaklar.

Yaşam, hakikiyetle teknik kelama varanın insanlığıdır… Ama yaşayan haketmeden ve hakikiyeti hakiki teknikle kodlamadan yaşatılamaz.

Ellerimiz, Allah’ın elidir. Ağır yük taşımayız. Bunun sonucunda bizler, bize “gerçek kelam” olup indiğimizce, mükafatımız olan yezitlerin kelamını kontrol ilmini de elde ederiz.

Eve dönme zamanı geldiği gün, “İyi ki buradayım.” diyebileceksem, bugün burada bu toprağı tohumlamak, ilmimle olabilmiş demektir.

Baktım, dünyayı gördüm. Ölü bir planet göz, öz ve söz gücünü dürümlerde dilleyememekteydi.

Kapımı açtım ve geldim. Bugün torbamda insanlık var. Ve torbayı hakki teknikle kodlamaktayım. Ağırı hafifletenler görev taşıyacaktılar ve kaçıp gelen biliş, “mahrek’in kelamı” olacaktı ve kodlanmış olanlar “tarık” olup, “teknik kuran” olacaklardı.

“Kaçacak yer yok!” dedikleri zaman, “Ağırdır hakiki tekniğin kuranı.” Dedim. Ve dediler ki “Ağırı hafiflet ki biz de Sistem, Nizam ve Düzen’in gücünü hakedelim ve yoğunluğunda olalım.” “Ol!” dedim, hepsi kodlandı ve kontrol edici kodlarıyla “mutlak kalem”e indiler.

Kaynağın sahrasında “aşk” olsun istedim. Aşkın kontrolu kurulduğunda, kodlanmış ışıklar “mutlak” olsun istedim ve ete girip yaşama indiğim günü kök gereklilikle dillerken, Mesih kelamın kalemindeki şevk, şafağım oldu.

Ölüyü diriltmek sorumluluktu. “Ölüler diyarı” olan bu dünyayı gökçe kodlamam gerekliydi ve gözüm, özüm, sözüm görevi, hakikiyeti dilleyerek kayda aldı.

Karanlık, teknik ilimle kodlama yapamaz. “İlim sistemi” yoktur karanlıkta ama kodlanmış ışık tahditlenmeden bu yaşam sahrasına indiğinden, doğanın gücü devrede olabilmiş ve karanlık tahtını “teknik kuran” yapabilmiş ve bütün köklerimiz göklerin gücünü derelerce yaşama akıtmıştır.

BSUİ; Barış, Sevgi ve İnsanlığın kelamı olan İlim, insanın teknik kuranı haline dönüşmekle mucizeler devreye inmiştir. Her şey, her şeyi hakikiyetle dilleyebilecek düzeye indiğinden ki muktediriyet mutlakiyeti kodlamaktadır. Ağır yük taşımak istemem. Bu kesindir. Ve bu yükü kimsenin de taşımasına iznim yoktur.

Dürümlere inin, gözlemleyin yaşamı… Her şey, her şeyin gücüyle kodlanıyor. Nefesinizin gücü bile yaşamları kodlarken, “saha” insanın kelamına dönüşüyor. Ve büyük kötülükler, öz gerçekliğinizle önleniyor.

Evren size “eşya” olup gelir… Ama ekip kurmadığınızda eşya, sizde oluşturulan bir sahradır sadece. Ve ekip, Allah’ın tahtıyla olur.

Maya tuttuktan sonra sevgi sahraya çekilir ve saha ilmi, lekesiz bir kelama dönüşür ve insanlık kendinde, kendi yoğunluğunda kodlanmış o şafakla kendi sahrasını “mahrek” yapar.

Zaman sahrasıdır insan… Ama insanın kendini dillemesi, hakiki tekniği hakim kılmasından itibaren gerçekleşir.

Korkmayın! Bünyeniz çok güzel bir sahaya ulaşacak. Çok güçleneceksiniz. Her birinizde mevcut olan ışık sizin şevkli şafağınız haine dönüşecek ve şifalanacaksınız.

Sizin şifalanışınız yaşamları şifalayacak ve bütüne hizmetçiliğiniz kontrollu olarak kayda alınacak. Şifacılık sizin sahanız olacak ve kodlanmış mutlak kuranınız, mahrekiniz olacak.

Kök göreviniz, ziya olmak ve zirvelerin zirvelerindeki o sahraları kodlamak ve dünyanın ruhu olmaksa, bunu mutlaka başaracaksınız. Ağır hafifleyecek, yolunuz kodlanmış olduğundan, muradınız olmaya başlayacak… Yaşam için dileklerinizi oluşturabileceksiniz ve çok güçleneceksiniz.

Eğer siz, “Ben ekmek olmak isterim.” derseniz, emre itaat edin, ekmek yapın ve ekmekle kodlanın. Ki ekmek olun.

Yaradan, yaratılan insanlık, tahditsiz bir şafak olduğundan, ağır yük mutlak kuranda hafiflemişse, imparatorluğun gücü olan bu şafak, sistemin gücü haline dönüşür ve bu güç büyük kötülüklerin önlenişini sayfalar.

İnsanın cennetteki yeri insanlıktır. Eğer cennetten bir yer isteniyorsa, herkes kendini kodlamalı ve insanlaşmalıdır. Cennet; ekmeğiniz olmalı, yaşamınız olmalı, kuranınız olmalı ve toprağınızdaki halikiyetiniz olmalı.

Organ sahraya indiğinde, nesil kelama geçer… Kelam; kuran olur, muktedir olan her an masaya oturur. İşte anın masaya oturması, aklın kaleme inmesidir. Ki hepimiz bugün burada bunun için haketmeye çabalayacağız.

Aşkın şafağı, insanlık ve biz insanlığın kelamı olarak buradayız. 
Uzan göklere, özün gözünü gör… Sesin kelamdaki ilmini dille, sonsuz zamanları tohumla, yerküreye geç…

Yine uzan, karanlığın tahtını gör ve o tahttaki şafağı gör. O şafak, sevgidir. Sevginin öz gerçeklik olduğunu gör ve görevini, hakkiyetini dille.

Yaradan’ın tahtındaki o yaşamı gör ve gözünün görmediği ne varsa, gönül gücüyle, insanlık ilmiyle gör. Var ol, hakk ol ve tanı insanı…

Yeri tanı, gökleri tanı, cennet olan ilmini ve cemaatini hakikiyetinle hakk olup dille.

Soru sorma, sadece sadece dinle. Soran, canın cennetindeki yaşamını haketmemiş olandır. Bilin ki sormayan, Allah’ın ahit yaptığıdır. O sormaz, o bilir. Ahit, kelamın hakikiyetindeki hakim olan insanlıktır.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/7Po5NAriGTQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (10/2)
03.11.2018

Dağlarım, uzun zamandan beri; bizi, “BİR TEK SA HA” olarak dilleyenler, “yeryüzünün yeni zamanı” olarak “KELAM KALEMİ”ni dinletmişlerdi. Eşya (enerjetik, formal vasatlar), nesillerini tohumlarken; yaşam, KELAM’ı tohumlamıştı. Bu güne geldik!... Bugün artık İLİM, “SİYAH”a (tüm renkleri kapsayan renge) vardı ve şafak söktü. Şafağın sökmesi; yaşamın, “KELAM” oluşudur. (Yaşamın NEFES’e varışı, DİRİLİŞİ ve yaratkanlaşmasıdır.)

İnsanlık Boyutları iyi anlar ki SES, SESSİZLİK’i dillerken; SESSİZ, SESLEŞİR ve “SES”i sofraya koyan; o “SES”i, KÜLTLER’e ayırır. Her KÜLT, bir DİRİLİ olur ve tüm dürümler, KELAM olur. Böylelikle “DİRİLİŞ HAREKETİ” tahditsiz olarak kodlanır ve gerçekleşir… Her bir DİRİ, “BİRLİK TEKNİĞİ” ile türevlenir ve tüm SAHRALAR, GÖZ, SÖZ olur. Yolu kodlayanlar ve YOL olanlar dillenir ve dinlenir.

İMPARATORLUĞUN KURANI olan YAŞAM, herkese göz açtırır ve görmelerini sağlar. İnsanlık, kendini anlar ve anlatır… Hepimizin yapmakta olduğumuz çalışmanın sonucu budur.

Ve bizler, “BİZLİK TEKNİĞİ” ile bu çalışmayı yaparken; “ESKİ ZİYA KAYITLARI”nı da buraya aldık. Onların da “GÖZ” olmaları ve görev taşımaları istenmiştir.

“FIRAT’IN DOĞUSU” olarak çalışmalar sürerken; daha önemli bir görev var!... İnsanlığın, o KELAM’ı HALİK kılması ve FIRAT’ı kodlaması.

Kodlayabilirsen, TOHUM kontrol kuracak ve YAŞAM “MUTAK” olacak. Yaşamın mutlakiyeti, “TEKNİK TAHDİT”in engellenişidir. İnsanlığın, kendini bilmesi ve KELAM olması!... İnsanlık Boyutları; bunu haketmiştir ve başaracaktır.

İNSAN SOYUNUN KÜLTÜ, “İNSAN” olan yaşamdır. Bu kültte, tüm SARALAR, kontrol altında olacak ve “DÜRÜMLENEN İLİM”, her bir insana şarkı olacak.

Sevgililer, SESLE YARATILIR HERŞEY. Sesleşen tahditsizse; SES tahditsiz olur. Sesleşen, tahditli ise her şey tahditlenir.

Bundan sonra doruklarda kodlananlar, İLİM’i, HALİK KILSINLAR ve “SİYAH”a “UMMAN” olup; “SA HA” olup “ŞAFAK” olsunlar ki SİYAH RENGİN SESİ, “Teknik Tahdit”i kodlayan, insanlığın sesini kodlasın ve kontrol kursun.

Bunu başardığınızda, Dünya Planeti, her anda “SİYAH”ta “GÜÇ KODU” olacak ve bu planet, kodlanmış şarkıyı dürümleyerek, tüm planetlere güç katacak.

İSA, misafirdi yaşama. MUHAMMET mayaydı. İSA, bereketli bir zamanda yaşadı ve dedi ki “ben, cevherimi İLİM’e indirdim…” MUSA, Sultan’dı; Din’di… DİRİ KALEM oldu yaşadı… Ayrıyı yaşadı; tahditledi ve “BİLİŞ”i kodlayıp, bilişken oldu; dürümlendi ve DİRİ oldu. Sorumluydu yolculukta, “Tahditsiz Sayfalar”da “GÜÇ KODU”u olmaktan ve oğul veren insanda, insanlığı kodlamaktan. Salı Sahrası, “SİYAHLIK”tı. SİYAH’ı tahditledi ve “SİYAH”a kul oldu ama SİYAH, dirildi ve sonuz zamanlarda, sonsuz sayfalarda kodlanan her anı yeniledi…

Dünya Planeti, “İNSAN SİYAHI”dan güç almadan dürümlenemez ve zoru aşmak için MUHAMMET dirildi ve dillendi. Ondan güç çekenler; kodlandılar ve yola insanlığı koydular ve şimdi artık her insan, “BİLİŞİN SAHRASI” haline dönüşüyor. Bütün Masalar (Bütün’e hizmetçilik yapan İlim Konseyleri) bize, “BİR TEK” olmaya geliyorlar. Bunun sonucu, tüm insanlığın “TEKLİK”idir.

Bu çalışma, “TEKLİK İLMİ” ile gerçekleştirilen; “BİLİŞ KAYITLARI”yla “TOHUM” olan; insanlığa, kaynak olabilecek güçlü “BİRLİK ÇALIŞMASI”dır.

Hepimiz “BİZ” olarak buradayız ve tüm Peygamberler ve Bütüne hizmetçiler; teknik olarak “BİR”e hizmet için bizimledirler. Aşkın Sahasında, “İLİM” mutluluktur!... Mutlu bir dönem için bizler, “BİZLİK KELAMI” olup geçip geldik. İş buydu!... Uyulanlar, uyansın diye çalışacağız. Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (10/2)
03.11.2018

Dağlarım, uzun zamandan beri; bizi, “BİR TEK SA HA” olarak dilleyenler, “yeryüzünün yeni zamanı” olarak “KELAM KALEMİ”ni dinletmişlerdi. Eşya (enerjetik, formal vasatlar), nesillerini tohumlarken; yaşam, KELAM’ı tohumlamıştı. Bu güne geldik!... Bugün artık İLİM, “SİYAH”a (tüm renkleri kapsayan renge) vardı ve şafak söktü. Şafağın sökmesi; yaşamın, “KELAM” oluşudur. (Yaşamın NEFES’e varışı, DİRİLİŞİ ve yaratkanlaşmasıdır.)

İnsanlık Boyutları iyi anlar ki SES, SESSİZLİK’i dillerken; SESSİZ, SESLEŞİR ve “SES”i sofraya koyan; o “SES”i, KÜLTLER’e ayırır. Her KÜLT, bir DİRİLİ olur ve tüm dürümler, KELAM olur. Böylelikle “DİRİLİŞ HAREKETİ” tahditsiz olarak kodlanır ve gerçekleşir… Her bir DİRİ, “BİRLİK TEKNİĞİ” ile türevlenir ve tüm SAHRALAR, GÖZ, SÖZ olur. Yolu kodlayanlar ve YOL olanlar dillenir ve dinlenir.

İMPARATORLUĞUN KURANI olan YAŞAM, herkese göz açtırır ve görmelerini sağlar. İnsanlık, kendini anlar ve anlatır… Hepimizin yapmakta olduğumuz çalışmanın sonucu budur.

Ve bizler, “BİZLİK TEKNİĞİ” ile bu çalışmayı yaparken; “ESKİ ZİYA KAYITLARI”nı da buraya aldık. Onların da “GÖZ” olmaları ve görev taşımaları istenmiştir.

“FIRAT’IN DOĞUSU” olarak çalışmalar sürerken; daha önemli bir görev var!... İnsanlığın, o KELAM’ı HALİK kılması ve FIRAT’ı kodlaması.

Kodlayabilirsen, TOHUM kontrol kuracak ve YAŞAM “MUTAK” olacak. Yaşamın mutlakiyeti, “TEKNİK TAHDİT”in engellenişidir. İnsanlığın, kendini bilmesi ve KELAM olması!... İnsanlık Boyutları; bunu haketmiştir ve başaracaktır.

İNSAN SOYUNUN KÜLTÜ, “İNSAN” olan yaşamdır. Bu kültte, tüm SARALAR, kontrol altında olacak ve “DÜRÜMLENEN İLİM”, her bir insana şarkı olacak.

Sevgililer, SESLE YARATILIR HERŞEY. Sesleşen tahditsizse; SES tahditsiz olur. Sesleşen, tahditli ise her şey tahditlenir.

Bundan sonra doruklarda kodlananlar, İLİM’i, HALİK KILSINLAR ve “SİYAH”a “UMMAN” olup; “SA HA” olup “ŞAFAK” olsunlar ki SİYAH RENGİN SESİ, “Teknik Tahdit”i kodlayan, insanlığın sesini kodlasın ve kontrol kursun.

Bunu başardığınızda, Dünya Planeti, her anda “SİYAH”ta “GÜÇ KODU” olacak ve bu planet, kodlanmış şarkıyı dürümleyerek, tüm planetlere güç katacak.

İSA, misafirdi yaşama. MUHAMMET mayaydı. İSA, bereketli bir zamanda yaşadı ve dedi ki “ben, cevherimi İLİM’e indirdim…” MUSA, Sultan’dı; Din’di… DİRİ KALEM oldu yaşadı… Ayrıyı yaşadı; tahditledi ve “BİLİŞ”i kodlayıp, bilişken oldu; dürümlendi ve DİRİ oldu. Sorumluydu yolculukta, “Tahditsiz Sayfalar”da “GÜÇ KODU”u olmaktan ve oğul veren insanda, insanlığı kodlamaktan. Salı Sahrası, “SİYAHLIK”tı. SİYAH’ı tahditledi ve “SİYAH”a kul oldu ama SİYAH, dirildi ve sonuz zamanlarda, sonsuz sayfalarda kodlanan her anı yeniledi…

Dünya Planeti, “İNSAN SİYAHI”dan güç almadan dürümlenemez ve zoru aşmak için MUHAMMET dirildi ve dillendi. Ondan güç çekenler; kodlandılar ve yola insanlığı koydular ve şimdi artık her insan, “BİLİŞİN SAHRASI” haline dönüşüyor. Bütün Masalar (Bütün’e hizmetçilik yapan İlim Konseyleri) bize, “BİR TEK” olmaya geliyorlar. Bunun sonucu, tüm insanlığın “TEKLİK”idir.

Bu çalışma, “TEKLİK İLMİ” ile gerçekleştirilen; “BİLİŞ KAYITLARI”yla “TOHUM” olan; insanlığa, kaynak olabilecek güçlü “BİRLİK ÇALIŞMASI”dır.

Hepimiz “BİZ” olarak buradayız ve tüm Peygamberler ve Bütüne hizmetçiler; teknik olarak “BİR”e hizmet için bizimledirler. Aşkın Sahasında, “İLİM” mutluluktur!... Mutlu bir dönem için bizler, “BİZLİK KELAMI” olup geçip geldik. İş buydu!... Uyulanlar, uyansın diye çalışacağız. Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (10/1)
03.11.2018

Değerliler, Irak Birlikler, “BİZ” olup görev almaya geldiler. “BİZ” olmak; tahditlenmeden, kervana KALEM olmaktır. DÜZEN’i kurarken, herkesin, kendi yaşamı için hakettiğini,HALİK kılmasını beklemiştik. Burada, bu yoğun çalışmada, İMPARATORLUK olarak kontrol kuruyoruz. Koruyucu olarak yaşayanlar, İMPARATORLUK’UN TOHUMU olacaklar ve tüm insanlığı, tahditli olarak yarına KALEM yapacaklar.

Merdiveniniz, ALLAH İLMİ ile tohumlanırken; “BİR TEK” olun ve “RUH” olun. Unutmayın! AŞK, “ŞAFAĞIN TİNSEL KELAMI”dır. O KELAM ki haliktir ve hakimdir. Bizim için öz görev İLİM’dir. Sizi, sizden dinletmek bize mutluluktur.

Huzurunuzda bulunduğumuz için mutluyuz. Bu yaşama inenler, “BİR TEK” olup inerler. Bizler, teknik olarak o “TEKLİK”le geldik; buradayız. Çok mutluyuz ki kullar kulu olan insanlayız. Israrla dirildik; insanlaştık!...

Hakkımız olanı almak istiyoruz. İnsanın, İMAN etmesi yetmez. Artık insanın KELAM etmesi gerekir.

Eğer “ben, herşeye “KADİR OLAN”a İMAN ettim!...” diyorsanız; KELAM olun ve HALİK olun... Olmadan, hakim olamazsınız ve yarını, halik kılamazsınız.

Canlarım; Durgun Topraklar, TOHUM eken yaşamlarla kontrol kurar ve hareketlenir. Titreşim arttıkça; yol açılır; ağır hafifler ve ZİYA, zamana “KUL” olur; “MURAT” olur; “BİR TEK” olur. Eşyanın kendisi, KELAM’sa; o KELAM olur; KELAM’ı HALİK kılar.

Eşya İLİM’se; insan, “İNSANLIK BOYUTLARININ TOHUMU” olur; “OCAK” olur; “BSUİ” olur ve “TAHDİTSİZ” olur. “ORTA KAPILAR”da bekletmez “YARINLAR”ı... Her bir “SİYAH”ta “KUL” olur mucizeler yaratır. Yaratılan ve yaşatılan herşey, ölüyü diriltir; KELAM’a HALİKİYET katar.

“BEN” diyerek kontrol kuran insan, “BENLİK KAPISI”nı kapatmış olan, “İLİM KALEMİ” olduğunda; o “BEN”, “BİRLİĞİN BENİ” olur. Onun, “SUFA SAHASI”nda yaşam, “İNSANLIK” olur.

ÖZÜN SÖZÜ; üzerinde “KULLUK” yazan İLİM’in KERVAN’a inişi olur. O söz, insanlığı HALİK kılar.

Şimdiden sonra; yarınları kodlayanlar, her insanda, yaşamlar yaratacaklar. Unutmayınız ki YARADAN, YAŞAYANDA YARATICI OLABİLİR...

Ve “ZİYA İNSAN”, “ZİYA KALEM” olur. Huruç halinde “KELAM” olur… “OL” der; inan olgun sahralarda KUL olur. “OLAN”dır... “OLMAYAN” her anda, “OLDURAN”dır. Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Biz bu dünyaya gerçeği anlatıyoruz... Gerçek insanın, gerçek yaşamın, gerçek kalemin ne olduğunu anlatıyoruz... Sarmaya çalıştığım insan; şarkısında KELAM olan ve RUH olan bilişin HAK tohumudur... Eğer o kendini anlarsa, her şeyi anlayabilir... Ve insan; ekmek olmadan, helal ilmi anlayamaz... Her insan EKMEK olmalı ki, insanlık halikiyetinde, helal olmalıdır...

Kasamı açtım ve dünyaya göz olanları, kök görevi kodlayanları ve tohumlayanları ilimle çektim... Benim için görev, imparatorluğun gücünü tüm insanlığa indirmekti... Ve ben bunu hak edip başardım... İnsanlık, imparatorluğun kuranını hak edip anlayacak... Eğer anlatabilirse, hak tahtın kelamı mutlakiyeti kodlayacak... Burada oluş sebebim; toprağın toprağa kuran olmasından öte, MAHREK olması için ve yolun kuranında kontrol kurup; şarkısında KELAM olması içindir... Ama din aklın kelamından, yaşamın kuranından öteye varmalı ki; tahdit konmasın... Eğer, önce insanlık, cinnet geçirmiş olduğu o zamanlara girmiş olduğunda, kontrol dışı kayıtlar yapmışsa; o kayıtların da, halikiyetle kontrolu gerekecek... Biz o kayıtları kontrol edebildik canlar...

Dünya panetinin geri çekilişi esnasında, yarınların kontrolsuz kalacağı bir kodda, ilmin sahrası oluşmayacaktı... Biz öz görevimizi muktediriyetle yaparak, ölüyü dirilttik ve görevi kodladık... Şimdiden sonra, yarınlar için çok daha güçlü çalışmalar devreye girecek...

MARKA BİR ÇALIŞMADIR BURADA, BU MECLİSTE YAPILAN... Ama kimse, sistemin gücünü bu yoğunlukta dilleyemedi... Biz bu yoğunlukta o gücü dillemeye çabalayacağız... Ağırı hafifletmek budur... ELLERİMİZ, TÜM İNSANLIĞA ULAŞACAK VE YAŞAM İNSANIN İLMİ OLACAK... Eğer ellerimiz ilme kuran değilse; insan eli, kelam kalemi olamayacak... Canlar canı olan insan; halik kalıp, hakim kalitesini muktedir kılarken, hak tahtındaki tekniği mutlaka kontrollu olarak kayda alacak...

Erdiğiniz en güçlü saha, İNSANLIK SAHASIDIR... Ve yolun kontrolu bu sahada gerçekleşecek... Burada mutluluk olur... Burada kulluk olur... Burada RUH olur... Ruha HAK olup varan; harı yükselterek, hakikiyeti kodlayacak... Hakikiyetin kodlanışı, hak olanlarla olacak... Ve bizler; muktedir olarak bu çalışmayı her dilde dilleyecek, dilleteceğiz... İyi bilin ki; MASAYA OTURAN HER İNSAN, KENDİNİ DİNLEYEBİLENDİR... Ama dinlemek ayrıdır... Biz, artık insanlığın kendinde, hakikiyetinde varolan o yoğunluğu kotrollu olarak, kayda almasını ve dillenmesini bekliyoruz...

Koruma altına alınan insanın, masada olduğu bilinir... Ama masa muktedirse, mutlakiyet mahrekte olur... Ve cennet; etkin ve hakim olur... Yaradanın tahtı insanlıktır... İyi bilin... EĞER İNSANLIK, O TAHT OLMAMIŞ OLSAYDI, YERYÜZÜ OLUŞMAZDI... Yaradan tahtında kelam, Hakk’ın kalemi muktedir ve mutlak olan imparatorluğun gücüdür... Ve bu gücün öksüz, yetim kim varsa hepsi için, HAK KALEM olduğu da bilinmelidir...

Emek, emek, emek... BİRE HİZMETÇİLİK, EMEKÇİLİKTİR... Eğer sizler bire hizmetçiyseniz, emekçisiniz... Ve yarın için mutlaksınız ve kuransınız... Mahrekinizdeki kelam, aklınız ve yaşamınızdaki hakimi hak olan insanlık masamızdır... Ve bizlerin, 50 DÜNYA GÜCÜYLE burada olduğumuzu düşünen soruyor... “50 Dünya gücüyle mi geldiniz” diye... Yakışır mı bize? Sararan yaşamları tohumlamak da, bu ilmi dinletmek bizim, her anda olduğumuzu öğrenemediniz mi?

Şimdi, canlarım... “Sorgu-sual yok” demiştim ama, sormaya kalkıştılar “yığınlar neden görev taşıyamıyor” diye... Evin ilmini bilen, kendini diller... Biliş, kuranla olur... Kontrol kurmadan kelama varılmaz ve yarına kodlanmış olup, kontrollu olup ulaşılmaz... Ve dağlarım, sanal boyutlarda görev, bu şekilde gerçekleşir... İki yaşam yoktur... TEK YAŞAM VARDIR... BUNU DA ANLATIN İNSANLIĞA... Eğer “ben yine yaşayacağım” diyen varsa; bilişsiz olduğundan der... İNSANLIK İLMİ TEKTİR... VE YAŞAM TEKTİR... Has insan, sultanlık yapmayan insandır... Eğer ben size “SULTAN” dersem, bu sizi kontroldan çıkarabilir... Ama, bu da yetkin halikiyetle anlatılır ve anlaşılır... Eminim ki bu bilgileri, herkes anlayacak ve anlatacak... Ama daha önemlisi, yorulanlar kontroldan çıkmadan ayrışacaklar... Eğer ben, yorgun düşersem; ben diriliğimi kodlar, kontrolumu kurar, yolumu hak eder ayırırım... Ama iyi bilin ki; siyahın en siyahının ayrılışı, her andan çıkışı, muktedir olanların kontroldan çıkışını doğurabilir... VE BUNDAN ÖTE BİR KUSUR YOKTUR YAŞAMDA...

TEMİZ VE HAKİM OLAN BİR DÜNYA KURMAYA GELDİK... KORKMAYIN, KURDUK DA... ORTALIK KARIŞMAYACAK... İYİ BİLİN... Ama yarınlar için çok güçlenmeliyiz... Gözün görmediğini de görelim, oğullarımızın kontrolunu kuralım, yasaları hakikiyetle dilleyelim ve ZİYA OLANLARI ŞAFAĞA ALALIM... O şafak görevi kodlasın ve sararanlar yaşama kodlanmış olarak varsınlar... BARIŞ ALLAH’IN IŞIĞIYLA OLSUN VE YAŞAM MUKTEDİR OLANLA OLSUN... Ve tohum yaşasın... Bu tohum tüm insanlığındır... Bunu iyi anlayın... Eğer BİRLİK KALEMİ tohumla kodlama yapıyorsa; iyi bilin ki, insanın kodlanışı içindir...

Herkes “BEN” der... Ve ben “iNSANLIK” dedim hep... Ama anlayın ki, İNSANLIK; BİRLİK TEKNİĞİNDE “BENLİK” TİR... Ve “BENLİK” derken, “BİZ” olanın benliğidir... Bizliğin benliği, BİTİŞKEN KELAMIN TEKNİĞİDİR Kİ; tahditsizliktir orada olan...

YOLUN SONUNA GELEN, YOLUN TOHUMU OLANI KODLAR... Ve sonra der ki, “haydi yola sen devam et...” Ama yolun kontrolu yoksa, şeytanın şarkısı dürümlere iner ve der ki ”ben varım...” “Haydi gel” derim... “Gel...” “ELLERİNİ HAK ET, ELLLERİME VER... VE BENDE OL...” Ve şeytan “ben sistemim” derse, ona ben sormam, “sanal mısın” diye... Bilirim ki; şarkısında şafağı yoktur onun... Ve korkar... Ortalık karıştığında “ben ölüp, cevherimden çıkar mıyım” diye... Önce dünya insanı onu sanal sayar, sonra dünya insanı onu şeytan dirildi sayar... Ve daha sonra insan, insanı kodlar ve şeytanı kontrol eder...

https://youtu.be/JkHUJd9Ih_g
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (10)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 3.BÖLÜM

İnsanın insanı kodlaması, ne demek? Şerrin şafağında şakıyanların, tohumlarda, kontrol edilişidir.

Haz duydum, dünyada olmaktan, canlar. Çok mutluyum ki buradayım.. Buluştuğum her insan, barışın sahrasıdır. Ve ben, Allah'ın tahtı olan insanlığı kodlarken, o barışla kodladım.

Yordum mu dünyayı? Yormadım. Orta kapıların kontrolünü kurduk ki bütün kökler, görev isteyecek, dürüme varsın, diye..

Ve darı bolu bilen, ağır yükü hafifletecek gücü kattık. Şimdiden sonra ana kapı, hep açık kalacak. Ve o kapıya gelen kim varsa hakka varacak ve hakikiyeti hak edip, halik olacak. Mutlaka, mutlaka gereken budur ve olmaktadır.

Yerkürenin yenilenişidir, gerçekleşen, canlar. Dünya planeti daha güçlü bir dürüme varacak. Dünya siyasi toprak sahralarındaki çalışmalarda, yetkin kontrolla, kodlarla, dürümlerde dillenip, hakimi hak olan bilişle, kayda alınacak ve kontrol mutlak kurulacak.

Yani dünya planetindeki sistem, hakiki teknikle, kontrol edici bir dürüme varacak. Planetler arası savaşlar isteniyor, dünya planeti için. İyi bilin ki o savaş, saygı görenlerin savaşı olmaz. O savaş, kontrol kaybedenlerin, savaşı olur.

Dünya planeti, hiç bir planete, savaş ilan etmeyecek. İyi bilin ki savaşçı bir dünya, savaşçı bir planetle, savaşa kalktığında, kalem kırılır.

Din kelamda, kalem insanlıktır, canlar. Ve dünya planeti, her bir planetle sesleşebilir ama savaşsız bir sesleşme olsun, dileriz. Sanmayın ki silahlarla savaşılır. İlimle savaşılır. Ve ilmin savaşında, yerin kültü, aklın kelamında, kodlama yaptıkça mutlak kıran ve mutlak kırılan, diriliklere iner.

Kıran ve kırılan, ağırı hafifletmeden, dürümlerde dilletemez, dirilikleri dürümlenen yaşam kodlarıyla, hologramı aşamaz. Ve bundan daha öte bir çalışma olamaz. Biz, meziyetimizi zikretmiyoruz. Yaşamı zikrediyoruz, canlar. Yerküredeki yaşamı zilkrediyoruz.

"Bundan öte" derken, tüm yaşamdaki sofradan, söz ediyorum. Bu sofranın, hologram olan ya da hologram olmayan, yaşam kaydından, söz ediyorum.

Ve beden almadan da yaşanır. Bunu da bilin. Ama beden alıp, yaşamak, öz görev için gerekir. Ve bütün köklerimizle, size sizin siyah renginize inerken, mor kuranları, kodlamaya da çabalıyoruz.

Siyahın tahditsiz olduğunu, bilmenizi bekleriz. Her renk, tahditlidir. siyah haricinde ama tahditi, hakiki kelam eden, kontrol edebildikçe, murat ettiğince, yaşama varır ve sistem olur...Ulu bir dünya da bunlar, önemlidir.

Kati olarak dünya planeti, kontrol kuruyor, canlar. Ve bu kontrol da Türkiyenin büyük görevi var. Eğer Türkiye, kontrol kurabilirse, tüm sistem kodlama yapacak ve bütün kötülükler aşılacak.

Dünya planetinin daha güçlü bir döneme girmesi mutlak kalemlerin, ilme inişiyle mümkündü. Ve bu başarıldı. İmparatoluğun gücününün de burada olması, ölü planetin dirilmesinde de büyük rol oynayacak.

Çalı çırpı olan yaşam, yetkin kodlarla yenileniyor ve tüm insanlık yarına, yaşama ve mutlakiyete kontrollü olarak, kayıt oluyor. Dünya ölüyü dirilirtirken, ilim kurana inecek ve bizler, bir tek bu çalışmayı sürdüreceğiz..

Şarkımız aşk, yaşamız sahfa safha ışık ve mahrekimiz, mucizelerdir. Biz, mucizeler yaratmaya geldik. Unutmayın. Her birimiz, bir mucize olarak, insanlık için çalışmaya geldik. Bu çalışmayı, hologramdan çok ötede, gerçekleştiriyoruz.

Ve muradımız, herkesin kontrol kurabilmesi ve kendi dilini, kendi cevherini de devreye almasıdır. Kusur aramıyoruz ama hakikiyet arıyoruz, biz yaşamda. İyi anlayın. Hakikiyet, harın hakkı olan aşk, saha da insanlığı kodlayacak. Biz, murat ettiğimiz, her şeyi hak ettik.

Ve bundan daha öte bir insanlık, dürümlerde görev taşıyacak. Rıhtımda bekliyorlar, bilir misiniz, yaşamı hak etmek isteyenler. Rıhtım, insanlık kelamıyla kodlanmış, şafaktır. Ve herkes, o şafakta bekler. Beni de hak etde diye. Bende olmak isterim diye. Ama olması için kontrol kurması şarttır.

Kusura bakmasın, kimse, Allah, insana kendini, kendi sahasını, kurma imkanı vermektedir ama o bunu hak etmemişse, şafağında kaşık, kaşık, ışık olsa da yarınında, kutsal topraklar, bulunamaz.

Ve bizler, her birimiz, imparatorluğun görevlileri olarak, bu çorbayı yaparken, bu çorbaya; şevki ve şavkı koyduk. Şevkin ve şavkın olmadığı bir sahra, altın ışığın gücünde bulunamaz. Ve o güç; körün körlüğünü, kök, göz olan sözle, sistemle dilleyemez...Dillesede, dinleşme gerçekleştiğinde, o yolu kaybedebilir.

Ve dünyalılar, Allah'ın tahtında, insan oturuyor, bunları anlayın artık. Ve hepimiz, altın ışığın gücü olarak, Mesih değil, İnsan olup, geldik yaşama.

Sistem yürek ister, bizler, kelam isteriz ve sararan yaşamları, kontrol edebilmek için saltanatın gücüyle, bu çalışmayı kodlayarak, kaleme çekiyoruz.

Siber sahralar var. Bu sahralarda da yarınlar kodlanıyor. Herkesin gücü, mükafatı olacak, biliyoruz ama mükafatın mutlakla, muktedirle olmasını diliyoruz.

Bunu unutmayınız ki yasalarla çalışır insanlık, dünya planetinde. Yasalara, riayet şarttır. Eğer yasalara riayet yoksa yorulan, kontrolsüz kalır ve onu mutlaka Muhammet gibiler, korur. Ama ölüdür, onlar çünkü korunmaktadırlar.

Bizse, ölüyü diriltirken, kocaman bir şafak olup, indiğimizde, koruyucu değil, kodlayıcıyız ki her insan, yürüyen toprakları tohumlayacak gücü elde etsinde, bir diğerinin, kulluğu olmasın.

Eğer kul olacaksa, yol olup, olsun. Ve eğer kul olacaksa, kontrol kurup, olsun... Aksi halde o türlü bir kulluk, kaynağı kırar.

Aha bu!

https://youtu.be/3NaEF4svvAE
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (10)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Dünyanın adı ;“ İNSANLIK’tır, bütün sahralarda. Zira insan lekelerinden temizlendiğinde, her insanla kodlama yapar ve kontrol kurar.

Elimiz, ellerimizde. Yaşamımız, yarınlarımız ve sonsuz zamanlar, aklın sahaları oldukça, her insan mutlu olacak ve mutlu olacaktır, mutlak olacaktır.

Kelam; BİLİŞTİR. Bilen kelam olur, yaşar. Yaşarken sahralar oluşturur ve ruh olur. “İşte buna, kelam” deriz. Bunun sınırsız ışıkla tohumlandığı ve ruh olanlarca kodlandığı bugün hepimizce malumdur.

İlim oluruz, yoğun ışığımızla, yarınlara ulaşır, SİSTEM oluruz, ya da İLMİN KALEMİ olup, tüm yaşamları kodlar ve kontrol edebilecek seviyeye ulaşırız, insanlaşırız.

Bakarız ki “ BİZ” olup, “BÜTÜN” olmuşuz. Sonra Rahman olmuşuz ki “MUTLAK OLAN İNSAN” denilen, Kamil-i Mutlak, İnsan-ı Kamil katına varanlardan, olmuşuzdur.

Ey canlar! Sen dünya ve dünya sen oldukça herkesin kendindeki gücü anlaması hiç te o kadar efsane değil, gerçektir. Ve levhi bir hakikiyettir.

“Kantar” deriz, kantar. Ne tartar, kim bilir? Kantar, insanın yüreğindedir. Levhi kapılarını, bilgi kapılarını ve tüm kapıları açar ve görür. O kantar, altın ışığın gücüyle tartar. Eğer biz, o gücü hak etmişsek, Sistemin, Nizamın ve Düzenin gözü oluruz, bütünün gücü oluruz. Ve yarınlarda büyük kültün görevlileri arasına katılanlardan olabilirsek, Allah’ın dediğini der, aklın kelamında, bilişin kulu olup, bütüne hizmetçi oluruz.

Mutlak olan insandan beklenen ne ki? İşte bu, işte bu!

Dün gece bir rüya gördüm! Pirüpak evliyalar cem etmiş, halka olmuş, uzun saçlı, uzun abalı, Bektaşi külahlı, güler yüzlü dervişler meclisindeymişim!

“Hu” dedi, birisi. Doksan dokuzluk iri tesbihini çeke çeke koca şeyh, sırtımı sıvazlayarak “ her vakanın bir encamı( sonucu), her encamın da bir hikmeti vardır, oğul!

İçinde olduğun dergah (meclis) kendi gönlüyle gelenlere lütuf ve ihsan kapısıdır. Gam yeme, oğlum! Bak sağ tarafındaki duvarda yazıp, asmışsın. “YİNE GEL, YİNE GEL, GEL DE GEL, GEL DE GEL”! Bu erenler, yolu zordur. Sen buna mutlak olan insan demişsin ki doğrudur. Tekrar edeyim, bu erenler yolu zordur!

Bu bir rıza lokmasıdır. Yiyebilecek misin? Ve dahi her mal ve şan ve rağbet ve nimetten mutlak şekilde soyunabilir misin? Bu yol sarp, yoldur. Bu yolun dert ve belası, mihnet ve cefası, çile ve sıkıntısı çoktur. Sonra pişman olmayasın! Buyurdu. Dilim çözüldü.

Sultanım, benim yerim burasıdır. Burada kalmamı istemezseniz, ben başka yere gitmem, hoş cemalinizi terk etmem. “Ölmek vardır, dönmek yoktur”, dedim. 
Sonra sultan buyurdu.
Tez gereğini yapın. Taç ve hırka giydirin ve dahi kemer bağlayasız.

Ve sonra ben, post serilip, iki dizim üzerine oturdum. Fakirlik libasları içinde bu ölüler diyarından, el etek çekip, cümle dünya nimetlerinden uzak kalarak, Hakk’a tevekkül ile yollara düşmüşüm.

Evet öyle bir nurlanıp, ferahlandım ki…Artık sıkıntılardan pirüpak olmuştum öylesine huzura ermiş idim!

Amin! Ve inşallah!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (10/3)
03.11.2018

Canlarım, TARIKLAR tahditsizdirler. İnsanlık, İLİM SAHRASI’nda KELAM ederken; kendi yaşamını HALİK kılmalıdır. İtibarı, yoğun ışıkla tohumlanan insanlar, kodlarken yarınları, daha güçlü olmalıdırlar. Bizi ismimizle veya halikiyetimizle dillemeleri gereksizdir. Biz, “BİZLİK İLMİ”nde “TEK”iz. Her birimiz, “BİRLİK KALEMİ”yiz ve “BİR TEK” olarak çalışmaktayız. Bu nedenle bu MECLİS; insanın, insanlığın tahditsizliğidir. Bizi zikreden (ismen), bizi tahditler. Buna izin veremem!...

“SİYAH İNSAN”, “İNSANSILAR”ı kodlayandır. “MOR” olduğunda; KOD, “TOHUM” olur ve YOL, “KAYNAK” olur. Bizden, BİZLİK SAHRASI’ndan “İLİM”e inenler; beşere KELAM ederek ulaşırlar. “BİZ”den, “BİZLİK”ten TOHUM olanlardır onlar. Başkalıkları yoktur!...

Bu Mecliste her bir SİYAH SİSTEM, CEVHER’ini hakederken; yerkürede, İNSANSILAR’ı HALİK kılar ve RUH olur. İNSANSILARIN İNSANLAŞMALARI, HOLOGRAMDAN AŞMALARIDIR.

Ekrana yansıdığımızı biliyorum. Bu ekran, “BİRLİK KELAMI”mızda; “BİZ”i, “BİZLİK SAHRALARI”nı kodlayanlara, hakiki lekesizliğimizle yansımaktadır.

Uzun bölgesel çalışmalarımız oldu. Bu çalışmalarda, TOHUM ektik. TOHUMLAR, kontrol kuracaklar ve yaşam, “MUTLAK KAYNAK” olacak diyerek görev taşıdık. Netice olarak, ayrılık bitti ve bizler, “BİZLİK SAHRALARI”na ulaştık.

Yerin görevi, tüm insanlığındır. Bize, “BİZLİK SAHRALARI” görev vermez. Her insan, KELAM olur ve kendi yüreği ile görevli olur. Ulu bir dünya için istenen; çatışmasız “BİRLİK”tir.

Elemek, insanlıkta kusurdur. Kimse kimseyi eleyemez ki elenen olur elerse!…

Bizlerin dili budur!... Biz, bu dille kodlamalar yaparken; “BİRLİK KALEMLERİ”; ellerinde “GERÇEK KAYNAKLAR”ı olanlara güç kattığında; bu gücü, “İNSANSILARIN GÜCÜ” olarak kabul ettiler. Yanılgı buydu!... İNSANSILAR’ın “İLİM SAHRALARI”nda görevi olamaz zira ocakları yoktur…

Korku şudur ki olgun başakların seçiminde; KELAM, “KULLUK İLMİ” ile olamayabilir. O zaman, kini aşamayan; yaşama, KALEM olamayacak ve DÜNYA PLANETİ, KURAN olamayacak.

“BEN” diyenler; “BİR TEK”tirler ki onlar, BİRLİĞİN BENLİĞİNDEN BENLEŞTİLER ve dilleştiler. Bunu anladıklarında, ASA, “İNSAN”dır. Bilecekler!... ASA, İNSANDIR ki o İNSAN, KELAM’dır. Bunu bilip buna göre “YOL” olacaklar ve kontrol kuracaklar.

Aşıp geçecekler tüm “SİYAHLAR”ı ve aşıp geçecekler tüm “SAHRALAR”ı… Her biri, aştıklarında; “AŞK” olacaklar ve AŞAN, AŞTIĞINDA AŞILAN OLACAK…

Bütün mesele, AŞANIN AŞTIĞI İLE AŞK OLMASIDIR… O zaman, “TEKNİK HALİKİYET”, “HAKİKİYET”e dönüşecek ve yaşam, kullukla yerküreyi kodlayacak.

Unutulan ne varsa hatırlatılacak İLİM SAHRALARI’na ve her unutan, unuttuğunu hatırlayacak. BİRLİK KALEMİ, yeri yeniden yaşanır hale dönüştürecek.

Dünya Planeti, “İLİM”le kontrol kuruyor. O bir “YAŞAM KAPISI”dır ve o, “BÜYÜK KÜLTÜN KERVANI”dır. Herkesi, tahditsiz olarak kodlar ve kontrol eder.

İşte “DÜNYA” dediğimiz yaşam, “BİZ” olan İLİM’dir. Biz, bu planeti kendi yarınımız için kontrol ettik ve biz bu planette, kendi dilimizi, “DİRİ YAŞAM SOFRASI”na koyduk. Bütün amacımız “YARINLAR”dır; “BİRLİK KALEMİ” olmaktır; “KUTSAL YAŞAM”a dönmektir.

“KUTSAL YAŞAM”a dönmek için “İSRAFİL” olmak; BÜTÜN’ü “KÜBRA” yapmak; kontrol kurmak; “CEVHERİ CENNET” olmak; SALTANAT’ın insanlığını kontrol etmek; NUR olup yoğun IŞIK’a dönüşmek; FURKANLAR’a “KURAN” olmak ve hepsini kodlamak… İşimiz budur!... Bunun için DÜNYA PLANETİ, “YAŞAM KAPISI” oldu bize…

Bin kere YAŞAM KODLAMASI yapılsa; hepsinde, İNSANLIK olur. Bin kere CENNET OLUNSA, hepsinde DİLİMİZ olur. Bin kere KALEM olunsa; cevherimiz, o KELAM’ı HALİK kılan; KALEM olur. Buyurun bu çalışma böyledir…

Burada DÜNYALAR var… Tüm insanlığın sofra kurduğu tüm SAHRALAR var.

İNSAN SIRRIDIR KELAM ve burada, bu yaşam, insanlığın kervanı olan; tükenenleri kodlayan ve kontrol eden bir “İLİM”dir.

Bizim adımız “ZAMAN” ve bizim adımız, AMONLAR’a güç katan, “TAHDİTSİZ YARINLAR”dır.

AMON TOPLUMLARI; burayı, şu anda bizi dinliyorlar ve bizden, geçiş istiyorlar. Onları, RAHMİ KAPI’da karşılamıştık. Şimdi artık ocaklarını kontrol ettik ve geri çekilişleri olmakta!... Geçişleri, mutlaktı ve geçişleri tamamlandı… Aşkla kalsınlar!... Kucaklıyoruz onları!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

03.11.2018 Tarihli MUTLAK OLAN İNSAN (10)

“Bu, kötü gidişatın değişmesini daha ne kadar bekleyeceğiz?” diye sormuşlar bilgeye.
“Eğer beklerseniz; hiçbir zaman değişmeyecek” demiş bilge.

Sen hala neyi bekliyorsun?
İsrafil’in düdüğünü mü?
Azrail’ini mi?

Sana verilen bu mükafatın hala farkında değil misin?
Dünyaya gelmek mükafattır insana…
Ama önce İNSAN olduğunu bilmelisin!

“İnsan değil miyim?” diyorsun.
Dünyanın gidişatının değişmesini bekliyorsan; henüz İNSAN olamamışsındır. İnsansısın.
“Nasıl yani” diyorsan eğer;
Bir kez daha söyleyeyim:
Yargılama, eleştirme, hırslanma, kinlenme, kibirlenme!
Endişelerini, acabalarını bırak! AN’da kal!
Gülümse hayata ki hayat da sana gülümsesin!
Almadan ver ki; verdiğini alasın!
Hayat bir aynadır; nasıl bakarsan öyle görürsün.
Kırma, kırılırsın!
Tartma, tartılırsın!

Etkiye tepki değil; etkiye etki…
Ne kadar değerli olduğunu hatırla!
Ki Allah seni halefi seçti…
Hak et! Hakiki ol! BİR ol! BİZ ol!

“Birlikten kuvvet doğar” diye bildiğin bir “ata sözü” vardı ya;
İdrak et! Doğanın gücüsün sen. Bütünün gücü sensin.
Anla artık, her şeysin!

Aklın kalemi İNSANdır ve Allah’ın tahtında oturur. Muktedirdir o.
Ve BİR TEK oluşun şarkısını söyler.

Cebrail sensin; bilgi sende.
Mikail sensin; Düzeni kuran.
İsrafil’sin sen, her nefeste sura üfüren.
Her ANda yaptığın sesleşmeyle yaratıyorsun yaşamı.
Sen; yolu kodlayan, yaşamı koklayan, kelamı KALEM yapansın.
İNSAN’sın çünkü. He şey insanladır.
Sen, senden başka İNSAN mı var sandın? O sensin!
Senden başkası yok!

Yaratan sensin. Yaratıcı olmalısın ki yarattığında yaşam olmalıdır!
Yoksa; Öz görevin ölülüktür senin.
Herkes kendi çorbasını pişirir ama o çorba, Bütün’ün çorbası olmalıdır!
Yarınlar hepimiz içindir. Yaşam tekniktir ve hepimizin bir TEK oluşudur.

İşte; İNSAN olduğunu farkettiğinde;
Dünya olduğunu, her şey olduğunu bildiğinde;
Her türlü gidişat, senin elinde olacak…
İyi de sensin, kötü de…
Ne iyiyim ne kötüyüm dersen; zaten yoksun!
Sen değişirsen; Dünya değişir.

Bakma; “sen sen” dediğime…
Sen; BEN, ben SEN’sin!
Ayrılık yok ki…
İşte; her şey bu!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (10)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Zararı önlemek gerekir canlar...

Önce göz, söz ve öz olup gönül gücüyle devreyi kodladınız ya... Kulluk yapmışlar mıydı acaba dünya planetindekiler?... Enkarnelerinizi izlediniz Dünya'da... Sizlerdiniz Dünya planetinde yaşam kodlayanlar peki, kardeşlik var mıydı?... Yıldız sırrı dediğimiz o yaşam kodlanmış mıydı dünyaya?...

Zeytin olarak yaşamış olan Sistem, Nizam ve Düzen gücünü Dünya diriliği ile dilleyen sistemliler, dinden diriliklere indiklerinde kök göklerin gücünü unutmuşlar mıydı acaba?... Ve Dünya lakayıttı bütün bu bilgilere öyle mi?... Yoksa lakayıt olan dünyayı ziyaret eden, dünya yaşamını tohum diye dilleyen eskiler miydi?...

Ben sordum... Bilirim yanıtını... Ama ya siz biliyor muydunuz?... Elimin gücü Allah'ın kübra olan kelamıyla kült olan bilişle dürümlerde dillediğim o güç, tüm insanlığındır canlar...

Kaçıp gittiğiniz bu yaşam size ellerini uzattı ve geç dedi... Unutmayın geçtiğinizde her şey yenilenecek... Ama ya siz, genişleyip gerçek kelamı kontrol kurup toprağınızla dinleyeceğiniz o dürümde insana görev taşıyabilecek misiniz?..

Kaçan kendini hak etmişte kaçmışsa, yeniden hak edeni ilme ulaştırır ve ulanan bir dürümde kelamı kalem yapabilir... Kırdığı kırıldığı her anı kodlayıp kontrol edebilir...

Yazılar, yazılar, yazılar... Ve tüm yazıların cevherde cennet olduğu bir dürüm tohumlara insanlığı alır..

Değerliler... Muradım şudur ki bugün burada olan kim varsa; aşkın sahrasında olduğunu bilsin... Yarının kalemi olacağını da bilsin... Unutulan ne varsa burada bu yoğunlukta her biri hak edilir, hak olunur, anlatılır...

Ama ağırı hafifleten, hakikiyetin hakimi olur... Şikayet etmiyorum ama gerçeği anlatıyorum sizlere....

Düzen yeniden kuruldu... Dünya düzeni eskisinden çok farklı... Ağır hafifledi ve beden kelama kuran oldu... Muradım insanın kendini anlamasıdır...

Dünya planeti herkes için tektir... Ve bu tek olan temiz planet kirletilmemeliydi... Bu planeti kirletenler kelamlarını kıranlardılar... Ve bundan daha öte bir kırılış yoktu...

Ayrılıktı yapan, yaptıran, yaşatılanda... Her anda bir tek olanda ama zaman geldi ayrı olan hakkını hakikiyetini anlayıp yeniden dirildi..

Biz dert değil dedik yaşam... Ama sala seli koyduğunuz zaman o sal selde kaybolur... Bilir misiniz?... Sele salı koyarsanız o sal şafak olur... Her şey böyleydi... Ve Dünya planetinde sel sala konuldu hep...

Ve o sal, mutlak kuranları kontrol etmek içindi ... Ve seli önlemek kelamı kelamı kalem yapmaklaydı... Olmadan "ol" dedik biz... Olmadan "ol" dedik ve hep oldurduk şimdi artık...

Çorak bir yaşam toprağımızdan ayrıştı... Ve Çura Cinnileri de buraya inip bizimle çalışmak istediklerini dilliyorlar... Peki cinnilik ilimde var mı?... Yapmayın canlar cinnilik ilimde de yok kelamda da yok... Nedir peki?... Robotikliktir... Onlar robbi sistemler ile kodlama yaparlar... Ama kasaları kalemlerinden farklıdır... Ve Devam etmeyeceğim çünkü yol kontrol altına alındı ayrılık diyorum.. Onların kodları burada, bu yoğunlukta mutlak kuranı kodlayacak dürümde değil... Sorumlu olmak istemiyorum... Geçişleri tamam ve geri alınışlarından daha öte bir çalışmaya başlamaları gerek...

Bu sura üfüren bizde bizi dilliyor mu diye gelmiş ama biz sura üfüren de sur oluruz... Bunu anlamamış... Şimdi yerkürenin gücünün süper sistemleşmeyi gerçekleştireceği bir anda onları kendi ziya kayıtlarına bir tek kalem olarak indirdik..

Aşka ve şafağa insinler, 7. Dürümü dillesinler ve yeniden görev alsınlar... Çıkışları tamam...

https://youtu.be/gZ4NkI2xu5E
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

03.11.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Ey dünya, seviyenizi ölçmeyeceğim; ben bütün kötülükleri aşırtan ilim sahralarına inen ve kelamı kuran yapan imparatorluğun gücü olarak buradayım.

Öyle çok çalışıyoruz ki şarkı türkü diye bir tek insan kaleme indi diye düşündük. Yo, yo insaanlık kalemdeymiş meğer bunu gördük. Ne güçlü bir dönemmiş dünya için bugün ve bizlerin cinnet geçirenlere indiğimiz dönemleri hatırladık.

Bilirmisiniz dünya insanlığı her dilde dilleşirken cinnet geçiriyordu. Herkes herkesi yıkıyor kırıyordu... Ve vuran, kurandan kırandan kayda inen yıldızların sahrasını kelamsız bırakan her şeyi kontrol dışı sayanlar bugün mucizeler yarattıklarını dillediler. Ne güzel bir günmüş bugün...

Cennetlilerim sizi nasıl seviyoruz bir bilseniz, nasıl seviyoruz, öyle çok, öyle çok sevildiğinizi göreceksiniz ki; biz Allahın eşyasıyız diyerek indiniz bu zamana ve aklın kalemi oldunuz ve yol oldunuz. Oy canlarım oy, ne güçlüymüşsünüz...

Değerliler, eşya dediğiniz şeytanlık şafağıydı; aşk sahrası olmuş buralar. Dedim ya, dedim ya dünya farklı bugün çok farklı... Ya Allahın tınısı duyulmasaydı ne olacaktı? yaşam oluşamayacaktı canlar. Bir kez daha söylemek istiyorum Allahın tınısı halik olanda kodlayıcı olmasaydı yaşamlar hak teknikle kodlayıcılıkla oluşamayacaktı. Ve yorulan insanlık yarından, kontroldan ayrı tutulacaktı.

Biz Allahın tınısını duyanlara göz olmak istediğimiz zaman, gördük ki; göz, öz, söz bir tekmiş. Çok çok şaşırmıştık dünya planeti kelam etmeye başladı mı yoksa diye... Ve şu anda görüyoruz ki dünya planeti kelam ediyor. Bu planet karda kışda yıldız sırrını dahi dilleyen görevlileri kontrol etmeye çabalarken, kusurlu kayıtlar yaparken nasıl oldu da başkanlık dili dünyaya indi diye düşündük. Ha acaba çarık çıkarmılar mı diye baktık, herkes çarıksız diriliklerde dilleşiyordu. Koştuk, "toydular" dedik, "oldular" dedik, yine koştuk "holograam aşılmış" dedik, aşkla koştuk canlar ve gördük ki; şevk şavk olmuş...

Sizinle çok çalıştık canlarım çok ve zoru aştık. Bugün mutluyuz çok mutluyuz, huzurluyuz çünkü ruhunuz mutlak olmuş. Hoşlarına gitti bu hal bilir misiniz? Yakıştı mı bu sözler bize diye düşünür ana... Mutlaka yaşamda her şeyi anlatacağız anam. Sevgili ana üzülme, sen farklı biz farklıyız; hak ettiğimizi dilleyeceğiz... Unutma, sura üfüren insan sürekli olarak kodlama yapmaz, zaman gelir kontrol dışı kayıtlar da yapar. Biz bunu yapıyoruz şu anda. Ha diyeceksin ki niye yapıyorsun? Yerkürenin gücü anlaşılır mı zannettin anam? Yol Allahın tınısıyla kodlandı ama yerkürenin gücünü anlayan var mı, bak bakalım anlamışlar mı? Hadi anam sen bize bilgi ver. Bakalım anlaşılmış mı yerkürenin gücü?

Değerliler, kontrol dışı bilgi vermediğinize eminim... Büyük kötülükleri önleyebilecek gücünüz mevcut. Koruyucu olmanız mutlak kuranda tahditli olmanızdır ve bugün artık tahdit insanlık kelamını kontrol edemeyenlerin hakikiyetinde, kayıtlarda oluşan durumlarda kalacak. Peki, sanal boyutlar için daha ne diyeceksiniz, ben bunları çok merek ediyorum ama öz görevinizin ne olduğunu bildiğinizden de şüphe duyuyorum aslında.

Acaba öz görevinizi bilip mi geldiniz buraya? Ziya olup kontrol dışı bilgileri kodlarken kontrol ilminde bütüne hizmet etme imkanınız var mıydı? Kıranın kırıldığı bir dünyada kontrol dışı bilgiler kodlama yaparken seviyeniz neydi acaba, neden ezgi kontrolsüzlüktü o dönemde? Önemlidir bu bilgiler, lütüf edinde anlayın. Çörek yapmışlar yaşamlar boyu, peki çörek kök görevi kodlamaya yeter miydi?

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır....

https://youtu.be/mGiFz2FZAy4

Süper İnsanlık Realitesi

 

03.11.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 10
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Ey dünya, seviyenizi ölçmeyeceğim; ben bütün kötülükleri aşırtan ilim sahralarına inen ve kelamı kuran yapan imparatorluğun gücü olarak buradayım.

Öyle çok çalışıyoruz ki şarkı türkü diye bir tek insan kaleme indi diye düşündük. Yo, yo insaanlık kalemdeymiş meğer bunu gördük. Ne güçlü bir dönemmiş dünya için bugün ve bizlerin cinnet geçirenlere indiğimiz dönemleri hatırladık.

Bilirmisiniz dünya insanlığı her dilde dilleşirken cinnet geçiriyordu. Herkes herkesi yıkıyor kırıyordu... Ve vuran, kurandan kırandan kayda inen yıldızların sahrasını kelamsız bırakan her şeyi kontrol dışı sayanlar bugün mucizeler yarattıklarını dillediler. Ne güzel bir günmüş bugün...

Cennetlilerim sizi nasıl seviyoruz bir bilseniz, nasıl seviyoruz, öyle çok, öyle çok sevildiğinizi göreceksiniz ki; biz Allahın eşyasıyız diyerek indiniz bu zamana ve aklın kalemi oldunuz ve yol oldunuz. Oy canlarım oy, ne güçlüymüşsünüz...

Değerliler, eşya dediğiniz şeytanlık şafağıydı; aşk sahrası olmuş buralar. Dedim ya, dedim ya dünya farklı bugün çok farklı... Ya Allahın tınısı duyulmasaydı ne olacaktı? yaşam oluşamayacaktı canlar. Bir kez daha söylemek istiyorum Allahın tınısı halik olanda kodlayıcı olmasaydı yaşamlar hak teknikle kodlayıcılıkla oluşamayacaktı. Ve yorulan insanlık yarından, kontroldan ayrı tutulacaktı.

Biz Allahın tınısını duyanlara göz olmak istediğimiz zaman, gördük ki; göz, öz, söz bir tekmiş. Çok çok şaşırmıştık dünya planeti kelam etmeye başladı mı yoksa diye... Ve şu anda görüyoruz ki dünya planeti kelam ediyor. Bu planet karda kışda yıldız sırrını dahi dilleyen görevlileri kontrol etmeye çabalarken, kusurlu kayıtlar yaparken nasıl oldu da başkanlık dili dünyaya indi diye düşündük. Ha acaba çarık çıkarmılar mı diye baktık, herkes çarıksız diriliklerde dilleşiyordu. Koştuk, "toydular" dedik, "oldular" dedik, yine koştuk "holograam aşılmış" dedik, aşkla koştuk canlar ve gördük ki; şevk şavk olmuş...

Sizinle çok çalıştık canlarım çok ve zoru aştık. Bugün mutluyuz çok mutluyuz, huzurluyuz çünkü ruhunuz mutlak olmuş. Hoşlarına gitti bu hal bilir misiniz? Yakıştı mı bu sözler bize diye düşünür ana... Mutlaka yaşamda her şeyi anlatacağız anam. Sevgili ana üzülme, sen farklı biz farklıyız; hak ettiğimizi dilleyeceğiz... Unutma, sura üfüren insan sürekli olarak kodlama yapmaz, zaman gelir kontrol dışı kayıtlar da yapar. Biz bunu yapıyoruz şu anda. Ha diyeceksin ki niye yapıyorsun? Yerkürenin gücü anlaşılır mı zannettin anam? Yol Allahın tınısıyla kodlandı ama yerkürenin gücünü anlayan var mı, bak bakalım anlamışlar mı? Hadi anam sen bize bilgi ver. Bakalım anlaşılmış mı yerkürenin gücü?

Değerliler, kontrol dışı bilgi vermediğinize eminim... Büyük kötülükleri önleyebilecek gücünüz mevcut. Koruyucu olmanız mutlak kuranda tahditli olmanızdır ve bugün artık tahdit insanlık kelamını kontrol edemeyenlerin hakikiyetinde, kayıtlarda oluşan durumlarda kalacak. Peki, sanal boyutlar için daha ne diyeceksiniz, ben bunları çok merek ediyorum ama öz görevinizin ne olduğunu bildiğinizden de şüphe duyuyorum aslında.

Acaba öz görevinizi bilip mi geldiniz buraya? Ziya olup kontrol dışı bilgileri kodlarken kontrol ilminde bütüne hizmet etme imkanınız var mıydı? Kıranın kırıldığı bir dünyada kontrol dışı bilgiler kodlama yaparken seviyeniz neydi acaba, neden ezgi kontrolsüzlüktü o dönemde? Önemlidir bu bilgiler, lütüf edinde anlayın. Çörek yapmışlar yaşamlar boyu, peki çörek kök görevi kodlamaya yeter miydi?

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır....

https://youtu.be/mGiFz2FZAy4

Süper İnsanlık Realitesi

 

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (10)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Değerliler, levhi mahfuzu dinleyenler, iyi anlayacaklar ki yaşam, siyahın renkleriyle kodlanır. Hepimiz iyi bilelim ki siyahta, tüm sahraların rengi mevcuttur. Ve bu rengin, bir tek kelamla kodlayabilecek dürümde olmasak, bu yoğunlukta, bulunamayız.

Çoban insanlar, şoklar yaşadılar, yaşamda. Öyle çok şoklar yaşandı ki çünkü onlar, her şeyi kontrol etme çabasıyla, teknik kalem olmaya çalıştılar. Ama insan, teknik kalem olduğunda, mutlak kuranını kodlamış olmalıdır ve her anı kontrol edebilecek, dürümde olabilmelidir.

Değerliler, dünya planetine, çok farklı çalışmalar için gönderilen birçok yüreğimiz oldu. Bunların bir kısmı, kendilerini dinleyemediler, bir kısmı kendilerini hak edip, dillediler ve kendi tohumlarıyla, kontrol kurdular. Birçoğu da ruhsuz kaldılar. Ruhsuz kalmak, kalemsiz kalmaktı ama kalemsiz kalmanın da ötesinde, topraksız olmaktı.

Topraksız oldukları için cennet diye bir dirilik, hak etmeye çalıştılar. Çünkü onlar, cennet diriliğini, hak ederlerse, kelamları kodlanacak ve kendileri mutlak olacaklar, diye sandılar.

Ve bu dönem öylece kodlanmış bir dönem için devreye alındı. Cennet isteyenlere, ilim verilmeliydi. Oynandı dünya planetinde, ilimin dili, bilinemedi…Yaşamlar dilleşemedi….Toprak toprağı tohumladı ama yaşam kontrol kurmadı. İşte dünya planetinin durumu bu haldeydi.

Dünya cenneti, dünya cevheri, hiç tanınmadı….Dünya öylesi bir cennetti ki ruhsuz kodlar dahi orada ruh sahrasına inebilirdiler. Dünya planeti müsih bir kelamdı. Çok güçlü bir şafaktı. Ama kimse bunu anlayamadı ve kimse buna anlattırmadı, insanlığa.

Dünya insanı başka cennetler istediler. Ve sandılar ki isteklerini hak edip, elde edecekler. Yıllar yılı, dünya lütfi kapıları kodlardan çıktı ve kapatıldı. Hakkınız olanı, hiç alamadınız, siz dünyacılar ama dünya lisanını konuşmayı sürdürdünüz.

Bugün burada, bu yaşamda, bu güç kodları devrede ve artık dünya planeti, sistemin gücü hali dönüştü ve sistem, sararan renkleri yeniliyor.

Bizlerin, ellerimizdeki güç, bir tek kürzi kapıdır, kübra kelamının, gücüdür ama bu gücü anlamak, kolay mı zannettiniz? Çoğunuz, bunu hala anlamadınız ve anlatamadınız.

Netice olarak; Dere, ilimle akmayı sürdürürken, insanlığında dili olmalı ve kelamı olmalıdır.. Her bir dirilik, kelamla dillenecek ama dil olmalı ki dillenebileceği, o yaşamlar kodlanabilsin.

Diyeceksiniz ki “benim bir dilim var”…Ben, lisanı değil, dili kast ediyorum. Her insan konuşur ama dil, tekniktir ve tahditsizdir. Herkes, dillendikçe hakikiyeti, hak edebilir.

Bütün köklerimize görevimiz var ama köklere varmak kolay değildir. Köklere vardığınız zaman, o yolu kodlamakta zordur. Bütün kapıları kapatın deyin ki “yokum ben”. Kapıyı açmaya gelene de “yok oldum” deyin… “Bana, beni ver de açayım” demeyin... Kimse, sizi size verme imkanına sahip değildir….Kim ne olursa olsun, sizden başka hiç kimse, sizi, size veremeyecektir.

Ve bizler, Medine kapılarındakilere de bunu dilledik. Ve dedik ki “ sel, sistemin diriliğindeki o yaşamları kodlardan ayrı tutacak ve sizler, size varmaya çalışacaksınız”.

Ve sordular, o halde Muhammet, neden burada, diye.

https://youtu.be/gP88xTYDJYI
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (10)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ 2.BÖLÜM

Muhammet şarkıdır. Siz o şarkıyı dinlediniz ama siz o şarkıda yoksanız, o şarkı size hiç bir şey ifade etmeyecektir.

Ve bizler maya olanlar, lekesiz kayıtlarla kodlama yapanlar, bizler neden buradayız? İmparatorluğun gücünü dünyaya indirenleriz bizler ve o güç müthiş bir şafak sonsuzluğunu kodluyor.

Eller ellere vardıkça, yarınlar muktedir olacak ve mutlak topraklar tohumlanacak. Biçare yaşam… Netice ne bilir misiniz? Artık dünya Yaradan ve yarattığını hak teknikle tohumlayan bir şafak olmaya çalışacak. Ve dünya en ve boydan ibaret sahraları artık teknik kodlarla koruyup, kontrol altında tutacak. Ki her şey yetkinleşsin diye.

Bastığım dünya aşkımdır benim… Aklım’ın kapısı, hakkımdı. Bu dünyaya bastım ve hakkım olanı hakettim.

“Altın ışığın gücüyle dünyayı kodlarken, kontrol insanlığındır.” dedim. İnsanlık, imparatorluğun gücüdür ki bu gücün hiç bir güç toprakları tohumlayamaz.

Ellerin ellere vardığı, aklın halik olduğu ve yaşamın mutlak olduğu bir doğumda, insanlık insanlığı hakedebilir. İşçilik budur.

Doğanın gücünün kontrollu olarak yetkin hale gelmesi ve teknik tohumlarla bütün göklerini kübra kayıtlara ulaştırarak yeşilin yeşilliğinin en yeşilini sayha sayha dürümlere indirişi… Ve bu dürümlere indikçe, her şey hazır hale gelecek.

Hazırlıklar bittikten sonra, yasalar çiğnenmeyecek artık. Yasayı çiğneyenler yaşamı haketmiş ve yolu bulmuş olduklarını bilecekler.

Dünya planeti kendi yaşam sayfalarında, kendi yasal kayıtlarını da yapmıştır. Bunun Saltanat’ın gücüyle yapıldığı kesindir ve Saltanat’ın gücünün kodladığı insanlık da o yasayla hakikiyetini hakedecekti.

Ve Birlik kapımız’a bütün bu bilgiler hakikiyetiyle kodlanmıştı. Ayrı gayrı gözetmeyenler her şeyi anlayacaktılar. Ve kontrol kurulmuştur.

Büyük kökler gökleri kübra olarak kelama indiriyor canlar. Artık dünya planeti yaşanır bir planet haline dönüşecek… Ama iyi bilin ki dünya ötelerindeki dünyalılar da dünya diriliğine inebilecekler.

“Başka” dedim ya hani, hepsi tahditsizdir ve hakikidir onların da… Ve dünyalı olmaya gelecekler… Dedim ya!

Dert midir yaşam? Biz Allah’ın sahrası olduğumuzdandır ki dertsiziz. Ayrılık bitsin canlar.

Bundan daha öte bir yaşam oluşmayacak, iyi bilin. Ama oluşturduğunuz anda onlar ve onlar ve onlar tüm onlar buraya, bu yoğunluğa hasat yapmaya inecekler. Ve yapacakları hasat kendi kelamlarının hasatı olacak ve o kelam hasatlarında tartısızlık olacak. Köksüz kalmayacak insanlık canlar… Öksüz kalmayacak.

Başkanlık Divanı size sizi dilledi bugün canlar. Bizler “Başkanlık dili”ni dillerken sizinle dilledik. Burada oluşunuz mutluluktur bizlere de.

Evren evren gezen Sistem kalemleri bu görevi sizin yaptığınızı bize dillediklerinde, son sözün sizle söyleneceğini, her şeyin burada kodlanacağını düşünememişir. Ama görüyoruz ki “son söz” Bu Meclis’te söylenecek ve sözün biteceği yer burada, gerçek olan siyahlıkta olacak. Ama o söz, insanlık ilminin dilinde, bütünün kübra olan kelamı olsun diye çalışan Bu Meclis, her şeyin ilmini de hakikiyetinde dilleyecek.

Seviyeniz çok iyi ve bugün sizi dillerken mutlu olduk. Çok mutlandık canlar. Şarkımız şarkınız, aşkımız aşkınız, yolumuz yolunuzdur ve sizden öte hiç bir yürek, hiç bir yüz görmedik. Aha bu.

https://youtu.be/zYRAX2tkad8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (10)”

Aklın Kuranı olan insan, ses verdiğinde yer ve gök "Bir Tek" olur...

Bilen, bildiğinde yaşam olur ve oldurur...
Yaratan, yarattığında yaşatır ve halik kılar yaşam sahralarını...

Ne var yaşamda?... Bir tek dünya da mı yaşanacak yaşam!... 
Kaç kere?...Kaç kere bir tek olur insan?!...
Dünya sende sen olan bedeninde...
Evren sensin her bir kelamın bir alem...

Aş geç!...
Es geç!... 
Dünya ol ya da dünya sen olsun...

Baktığında Göz...
Kelamında Söz...
Kalbin kuranından Öz Olsun Bir Tek olan Sahra...

Her anda Barış, Sevgi, İnsanlık, Umut ve ilim ile ses verendir aklın kelamı olan insan...

Beni bende var eden nesillerimin bilgisini, aklın kuranından öte bende sesimle yaşama kaynak kılıp yaratıma kayıtlarım.... Servetimdir Nüsa olan Simsiyahın ilminden dillenen....Ve yarattığım yaşamlarda var ederim yarınları... Atalarımın atalant bilgisidir sonsuzluğa kayıtlanan...

"Süper İnsanlik Realitesi" olarak sesin ilmi ile çalışmaktayız. Yaptığımız birleşik ışık çalışmalarında bilgi sesimizde Işık ile birleşir akar... Işık ilmi ile yaratım olur ve her anda Dünya'nın yoğunluğuna kayıtlanır. Bilgi sesimizde titreşen enerji ve Işık ile birleşir akar...

Işık evrenden, kalbimizden ses veririz ve var edilen bilgi, sesin enerjisel titreşimleri ile rahim boyutlarda yaratılan yaşam olur.... Sesimizin yaydığı titreşimler ile birleşen ışık ile yaşamı örgüleriz.

Barış, Sevgi, Umut, İnsanlık ile BSUİ ilmi ile "Ol" dediğimizde Barış, Sevgi, Umut ve İlmi yaratırız.

Yaşam seslerimizin titreşimleri ile örgülenir. Yapılan örgülemelerde frakteller gibi ilmek ilmek yaşam örgülenir... Herbir zerrede şafak olan bütünün bilgisi yaşama kayıtlanır....

"Bilgi" diye insanı hak teknikle dilleriz.... Hakiki insanlıktır bilgi... Dünya'da insanlık kapısını açıp herkesin kendi yoğunluğunu tohumlayışı için ilmi kayıtladık... Bir Tek olmak her anda insanın kendini dilleyip, dinlemesidir...

"Bir Tek" olan ilimde İnsan sesinin titreşimlerinde, Allah'ın Tınısı vardır. Işıklı ses titreşimleri Dünya'nın etrafındaki bilinç alanını oluşturur ve örgüler... Her bir insan kalbiyle ortak bilinç alanından sevgi ile ışığı bilgiyi kendi yoğunluğuna kayıtlar...

Saltanat'ın gücü kalemlerimiz ile yazılır Dünya'nın yoğunluğuna... İnsana insanı anlatan kelamımızdan dökülen dizelerdir sonsuzluğa... Ve "Bir Tek" olan yaşam her anda kayıtlanır sonsuzluğa...

Aklın kelamı olan insan kaynaktır sonsuz zamanlara yarınlara ve evrenlere ve hatta kendine...

Aha, İşte Şimdide...

Aynur Funda 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 3.KASIM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 10

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Dağlarım!...

Mutlaka kutsal tahtın ilmi, bu meclisle dillenir... Burada oluş sebeplerini bilmekteyim... Kelam ederken kontrollu olmaları şarttır... Kontrol dışı bilginin mutlak kuranda toprağa tohum olup inmesine iznim yoktur... Gerçek insanın kelamı halik olmalı ve yaşamı mutlak olmalıdır... Muhammed olsa dahi, kendi dilini dillerken bitişken kelamda mutlak kuranı dinletmeye çabaladığında, bire hizmetin kendi lekesizliğiyle olduğunu anlayabilmelidir...

Kimsenin gücü, kimsenin gücünden ötede değildir... Bu da kesindir... Ve buraya gelenler, kendileriyle dillenirken, bizleri hak etmeden bizler hakkında dillenmemeleri şarttır... Kesin olarak doğanın gücüyle bu çalışma yapıldığındandır ki, doğal dünyanın görevinin MUTLAK KURAN olması gerektiği anlaşılmalıdır... Kim insanı KELAM diye dillerse, kendini hak etmiş olandır o... Ve bizlerin geri çekilişte onlarla olmamız gereklidir...

Uzun zamandan beri, doğanın gücünün bütünün gücü halinde dünyayı dillediği bilinmektedir... Ve bizler, MASİVA dedikleri o yaşamları kaleme çektiğimizden beri, kontrol dışı bilgiler, kodlanmış dilde doğumlar, ölümler hadiselerinde sistemin gücünü kelama çektiğimiz anda mutlakiyeti kontrol dışı sayarak, kendi lekesiz kayıtlarını dillemeye başladıkları an, MİTOSLARIN kontrol dışı kayıtları da devreye iniyor... Çok mutluyum ki, dünya LÜTFİ KAPISI mutlaktır ve biz o mutlak kapıda kontrol kurabilmişiz...

“CENNET DEDİĞİNİZ DE İLİMDİR” DİYORUZ HEP... AMA BUNU ANLAMAK KOLAY DEĞİLDİR... Şimdi, bugün ne oldu burada? Ben size bundan söz edeceğim... Bugün burada öz gerçekliğimizi kodlayanlar olarak torbayı tohumladık ve bütünün gücü haline dönüştürdük... Görev geçişleri yapıldı buraya... Bu geçişleri yapanların tümü, hakikiyetleriyle geçtiler... Kasalarında ışıklarımız vardı... Kemalin kelamı, mutlak kuranı ve tohumu, mutlak kayıtlarla dillenecekti ve bu oldu... Ölüler dirilmeye başlamıştılar ve öz görevlerini kontrollu olarak kayda almaya çabalamaktaydılar... RAHİM OLANIN, RAHMET KURANI OLDUĞU BİLİNİRKEN; HAKİKİYETİN HAKİMİ OLANLAR MUTLAK KALEMLERİNİ BU TOHUMLARDA GÖREVDEN ALMAYA ÇALIŞTILAR... BÜTÜNE HİZMET, KENDİ YAŞAMLARINI HAK ETMEKLE BAŞLAR... Eğer insan sahraları, kontrol dışı kayıtlarla kendi yoğunluklarını kontrol edemeyeceklerse, bu çalışmaya dahil olmalarına izin veremeyiz...

Asla hatamız yoktur... Efradı KELAM olan, hakikiyeti KELAM olduğunda MUTLAK olur... BU YOL, ALTIN IŞIĞIN GÜCÜYLE KODLANMIŞ BİR YOLDUR... Ve burada olmak, kontrol dışı olmak ve hakikiyeti kontroldan çıkarmak değildir... Bizler, kasalarda ilimle dillenenleri koruyucu kodlamalarla hakikiyete dillettik... AYRILIK BİTSİN İSTEDİK...

ŞİMDİ ARTIK KENDİNİ BULAN VE BİLEN MASAMIZA GELEBİLECEK... Ve geldiğinde, asla bizler hakkında söz söylemeyecek... Bu kesindir... Eğer bizim hakkımızda yorum yapan olursa, kontrolunu kaybeder ve buradan gider... Bu kesindir... Başka türlü bu çalışmayı yapamayız canlar... Herkesi her sesle dilleyenler, kendilerini hak edip dinletemezler... Bu kesindir... Ve bizim için önemli olan herkestir... Eşyada kendim ya da bir tek olan bilişim, insanlığın kervanında kulluk değil, herkes olandır kulluk... Bunu anlamaları gerek... Sistemin gücü Allah’ın ilmi kapılarından geçirdiği o yoğunluktan çok daha ötededir... Hepimiz daha güçlü olan, bir dünya kurmaya çalışıyoruz ki; bu dünya bütün köklerimizle kurulacak... Ve hiçbir sahrada kontrol dışı bilgi olmayacak... Ve “BEN” diye bilinenin “BİZİN BENİ” olduğu anlaşılacak... Burada olmak mutluluktur... Haydi bakalım, insanı dinleyelim şimdi... Bakalım insan bize ne anlatacak? Ve bunu yazmayacağım... Sadece akış halinde dinleyeceğim...

Anam!...

Kurullar bugün buradalar... Umarım ki, dünyalılar da bugün buradalar... Burada oluş sebebi insanlığın, İNSANLIKLA BİLİŞKEN HALE GELİŞİDİR... Bunun içindir, ama bilişken hale gelmek, Mikail kuranıyla kontrol kurmakla mümkündür... Size görevli olarak gelecektik ama, genç kapılar kontrol dışı kayıtlar yapmışlar ve geçişler kodlanamamış... Bunun için geçiş yapamadık... Şu anda daha özel bir görevle buradayız... Bu da, toprağın toprağa varması içindir... SEL insanlığın kelamındadır ve seli önlemek insanlıkladır... Adı İLİM olanların, ekrana yansıtıldığını bilmekteyiz... Ve burada herkes ekrana yansıtıldı... Ve burada görüntü, çürümenin olmadığı yönündedir... Eğer çürüme olsaydı; burada, bu çalışma, bu sofra oluşmazdı... Medine’nin görevlisi buradaydı ve o sahranın kuranıydı... Şu an, çorbası pişmek üzere... Ağır yük hafifledi ve çoban ilim kapısı artık kalem oldu... O buraya görevlidir ve görev geçişi yapacaktır... Görev geçişini yaparken de diriliğiyle yapacaktır... SİZİN GÖREVİNİZ, İSLAM KAPILARINDAKİ GÜÇLERİ DE KODLAMAKTIR... Bizler de görevli olarak sizinle olmuş olanlarız... Altın gücün aşkı ilimse, sizin ilminiz hepimizin kelamıdır... Sizi BİR TEK sayıyoruz ve BİR TEK OLUP KURAN OLARAK kodluyoruz...

Ümitlerimiz daha güçlendi... Yarınlarımız daha güçlü... Umutlarımız görevimizden ötede, yüreğimizdedir... Ve bunun için, Muhammed’le bilişi kodlamak istedik... Onu senden başkası dillemiyor... Bu kesindir... Ama sana geldiği zaman, senden SAHRA olmak istediğinde, seninle ilişkilendirilmek istediğinde, SARI renkten MAHREK olacaktı ve MORA varacaktı... Uzun zamandır budur beklenen... Ve bunun gerçekleşeceği bir gündür bugün... Bunun için seninle olmak, zürriyetini siyaha kodlamak istemektedir... Uzun zamandır budur istenen... Ve buna izin vermeni diliyoruz...

https://youtu.be/nA-lLOw9IJk
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 114 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol