Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (4)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (4)” ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

Yeri, KELAM eden kodlar. Gözü görenler, GÜÇ KAYITLAMALARI ile kontrol kurarlar; “BİLİŞ HALİ”nde olurlar ve “BİR TEK” olurlar…

Sonsuzluk, kontrol kurucudur. O yoğunlukta, hepimiz ağır yük taşıyıp DİRİ oluruz. DİRİ olmak için İLİM yapmak gerekir. Eğer kendi yarınınızı kodlayabildinizse; SAHRA, size İLİM KAPILARI’nı açar. O kapılar, hepinizi HALİK kılar.

Eğer siz, ZİNNUR SAHRALAR’a geçişler yapmışsanız; ARZ’ın, göreve HALİKİYET’i; sizi, SAHRA’ya; diri olan cevherinizi, YAŞAM’a indirir.

Hepinizin, kendi YAŞAM SAHRALARI’nız vardır. Bu sahralar; sizi, kodlayabilir ama sizi HALİK kılmaz. Ferdi YAŞAM SAHRALARI’nız ile bin kere görev taşısanız da hiçbir zaman KULLUK İLMİ’ni anlayamazsınız.

BİRLİK TEKNİĞİ’nde, “İNSANLIK KODU” olur. Bu kod, uzun zamandır yoğunluğunuzu, HASAT’a kayıtlıyor. ZİNNUR olan yaşamınız, İNSAN SAHRALARI ile tohumlanıyor. MUHAMMET’in cevheri, her diriyi dilleyebilir. İnsanın ilmi de bunu yapar… Herkes, bir dine mensup olsa da olmasa da KELAM ettikçe, HALİK olur; BİR TEK olur yaratır ve yarattırır.

Eskiden dünyada ARZ GÜCÜ, HASAT KÜLTÜ’ydü. Artık dünya, başka bir sisteme yöneldi. Bu sistemde, herkes KELAM olacak ve TOHUM olacak. Bunun için, öngörü gerekmektedir. Öngören, hasat olur. “Öngörü” derken, KELAM eden SAHRALAR’ın; teknik, hakiki ve hakim ilminden; KÖK GÖKLER’e varışı ve kontrol kuruluşunda, YEŞİL DİRİLİKLER’e, MOR KURANLAR’a kodlayışı gerçekleştirecek öngörüyü anlamalıyız.

Zaman, hepimizi mutsuz kılar ya da mutlandırır. ZAMANIN KELAMI, her insanın kaynağında kodlanmadan; insan, o yoğunluğa, HALİK olup kodlanamaz. Zordur İLİM… Anlayış yoksa; zordur ama anlayışla, her bilgi hakedilir; bilinir ve hakikiyetle kodlamalarda; o bilgi, HASAT TEKNİĞİ’ni herkese diller.

“FIRAT İLMİ” de vardır. Çok özeldir bu ilim… Herkes, FIRAT’ın bir “CEVHERİ İLİM” olduğunu anlamadı. Bir SİSTEM; bir RESMİ SAHRA; bir KALEM İLMİ ile onu anlamak kolaydı… Bunun için “BİR TEK” olduk ve yolu kodladık. Ayrılık bitsin istedik!.... FIRAT’tan başka bir resim ve başka bir CEVHERİLİK, BİRLİK KAPISI’nı kapar. Bu nedenle; HAKİKİYET’te, HASAT TAHTI’nda, “BİLİŞ KODU” olan ancak TEKLİK’i hakettirir.

Ver bilgiyi ve haket TEKLİK’i!... İşte verdik!... İş budur!... A-HA bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

01.09.2018 tarihinde açılmış olan “MUTLAK OLAN İNSAN” Programının dördüncüsü 21.09.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

MUTLAK OLAN İNSAN (4/1)
22.09.2018

Eller ellere vardığında; insan, KELAM’a varır.

KELAM’a varanlarla artık yeni dönem başlıyor. Biliniz ki bu dönemde, itibarınız güçleniyor. “ORTA KAPILAR”ın tınısı (Kürzi Merkez Kapıların Tınısı), yeşeren, tahditsiz sofralarda, görev taşıyacak. Beşere KELAM olanlar, NEFES olduklarını hakedip anlayacaklar.

BO-RA-Z-AN öter (Sessizlik seslenir) ZİYA SAHRALARI’nda. O SAHRALAR’da; borazan, İLİM olur. Öksüz, güçsüz kimse kalmaz.

Az bilgi, SİYAH’ı kontrol edemez. Ve bizler, “BİZ” olan DİL’den (sesin BİZLİK tekniği ile dile gelişinden) “DİN” olan KELAM’a indik. YOL olduk.

Çok özel bir gündür bu gün. Dünya dışından; Dünya Planeti, İMPARATORLUĞUN TEKNİĞİ ile izlendi. Bu yolda “GÜÇ KODLARI” olanlar, TEK KELAM oldular ve TEKNİK TAHDİT’le KALEM’e indiler.

Şerden geçenler, şevkle çorba pişirdiler. O çorbaya, NİSA KALEMLERİ indi. “BİR”e hizmet, “İLİM”e hizmettir… Bu oldu!...

Hasat yaptık dünya planetinde. Ölüyü dirilttik; yolu kodladık… Tahditli KELAM’ı HALİK kıldık ve tahditsizliği, KAYNAK KODLAMALAR’la tohumlayarak, kontrol ettik.

Çeri, çekip gider yarına. Yaşar mı!? Yaşar!... Peki neden gider!? İşçilik için!... Gittiğinde, İNSAN SAHRALARI, TOHUM olur ve sonsuz zamanlar, KÜLT olur. Çeri, çarık çıkarır ve der ki “beni, benden dilleyin!...” Biz de deriz ki “sen, seni dille; biz, sende SİSTEM olalım.” “Oğul, sen olayım!...” der. “Yok!” deriz… “Biz, sizde siz olmayız. Siz, sizi hakedin ve siz olun!...”

Muhammet, etkin ve hakim olarak SİYAH’tan SİSTEM’e iner; sorgular; niya köle ister KELAM eden!?” diye. ZİYA olan, sorguya davet edilir… “Biz” der ZİYA olan. “Sizi hologram saydık. Bunun içindir ki hologram olanı, köle olarak kabul ettik!...”

Ölüdür o!... Onun, mutlaka kodlanması ve kontrol kurarak kendini bulması gerekir… Ekmek, ilimsiz olmaz. İNSAN, KURAN’sa; KELAM’a HALİK olduğundandır. Onun, kör olmayacağı anlatılmalıdır… Bu anlatılabilirse; kendini anlar ve dürümler. Ölüler dirilir!... Köle olan ise KÜLT olur; kontrol kurar ve “ÖZ” olur. ÖZ olması; oğullaması; KELAM olması, İSLAM olmasıdır.

İSLAM olması, NEFES’i kodlayarak; İNSANLIK KODLARI ile kontrol kurmasıdır.

Buyurun anlayın!... Dünden düne varın; kervan olun; her bir yaşamı tohumlayın ve KELAM’la kontrol kurun… O zaman, Dünya Planeti, her bir cevherini kodlayabilecek ve kontrol, MUTLAK SAHRALAR’da kurulmuş olacak.

Alıp yarınlara götürecekleriniz olacak. Onlar, siz olacaklar ve yaşama, İLİM’e, BİR’e ve BİR TEK olana görev taşıyacaklar. AŞK SAHRALARI’nda; GÖÇ KODLARI’nda dürümlenecekler. Tayinler yapıldığında; onlar, görevli olarak müthiş ışıkları ile güç kodlayacakları “GERÇEK SAHRALAR”a gönderilecekler. O sahralarda, DİN olmayacak; İNSANLIK olacak ve görevleri, her insanın kulluğu olacak.

Büyüdük, “KÜLT”üzü göreve aldık; olgunlaştık. BİR TEK olduk!... Ölüydük; dirildir BİR TEK olduk; ÖZ GERÇEKLİK’imizi anladık; köle olmadığımızı ve YOL olduğumuzu, BÜYÜK KÜLT’e dinlettik.

Biz Dünyalılar olarak, gönderildiğimiz her planeti cevherimize KAYNAK yaptık. Biz, bugün bu planetteyiz. Bizi, “BİR TEK SAHRA” diye bilin. Bizi, “BİZ” diye dinleyin!... ÖZ’ün, GÖZ’ün ve tükenen İLİM SAHRALARI’nın yarını diye bilin bizi. Bizim, insana verebileceğimiz en büyük güç, itibardır.

İMPARATORLUK olarak bu çalışmayı yaparken; insanın, kini aşmasını ve hologramdan aşıp geçmesini bekledik. İnsan, kontrollu oldukça; herşeyi başarabilir. Bütün MEDİNE KODLARI, TOPRAK TOPLUM’a İLİM’le inmiştiler. Buradaki tüm YAŞAM KAPILARIMIZ da bu yoğunluğa, ilimle inmiş olarak kodlandılar.

Harika bir çalışma yapılıyor burada. Burada yapılan bu çalışma ile “BİR TEK KELAM” oluyoruz. Huzurlu bir SİSTEM için çalışıyoruz. Dürümlerde, KÖK GÖREV, “SAHRA”dır. BİR TEK SAHRA!... O TEK SAHRA, NİSA KAPISI’dır.

İyi ki “BİZ” olup görev aldık!... Çorba piştiyse; şimdi AK SAHRALAR’a girelim ve SES olalım!… Şimdi!…

(Ses kaydına geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (4)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

“Cennetten kovdular, insanı” derler. Sanki cennet kelamdan farklıymış? Sanki ziyan olmuş insanlık ve kelam, kil olmuş gibi! Hani nerede kalem?. Nerede, yarın diye sorarlar? Cennet; kini aşandır. Cemaat olan yaşamdır. O cennette, tüm zamanlar, kurandır.

Her bir sistem, Kelam ilmi ile kodlandıkça sevgi, saygı kodlanır. Ve bütün kütle kodlanmış olur. Böylece “cennet” dedikleri, cevheri güç olur ve ruhlar, o yücelikte, kalem olmaya çalışırlar.

İnsan, bir mükemmel sistemdir. Bu sistem; kelam olarak, tüm zamanları kodlamıştır. Has ışık halindedir. Ve yolculuk yapılmaktadır, tüm yaşamlardan, tüm sayfalara.

İşte Yaradan ve işte yarattıklarında yaratılan tüm sayfalar! Her biri cevheri göz.. “Göz” dediysek de! Kelam ilminde göz; RA’dır. Her RA; bir ses ilimdir. Bir tek kalem, o ilmi yazar. O ilmi yazan, IŞIK KALEM’dir.

Sevgiyle görev taşıyoruz. Ve sevgiyle kodlama yapıyoruz. Her an bir cennet ve her an bir ışık ve bu Sistem, bizi sevgiyle kontrol ediyor. İşte Yaradan, işte kodlayan! Her an ve her yaşam! Mutlak olan insan!..Nur-u ilahi olan insan.. “O, her şeye kadirdir. Her şeyden evvel, her şeyden Ahir, her şeyden Zahir, her şeyde Batın’dır. Ve her şeyi bilicidir.

“Amma ve fakat” deyip, güncele dönmek istiyorum. Dönelim ki mutlak olan insanın ötesindeki insan, insansıları görelim!. Daha doğrusu bilineni, birlikte tekrar edelim.

Şu anda yaşadığımız ay; MUHARREM! Hicri takvimin birinci ayı.. Eşhüü-l Hürüm, haram aylar, dönemindeyiz, şu an. Muharremin onuncu günü bildiğimiz AŞURE GÜNÜ Emevi Halifesi Yezid bin Muaviye’nin emri ile Hz Muhammet’in torunu Hz Hüseyin ve ailesinin ve yakınlarının 10 Ekim 680’ de ( H.10 Muharrem 61) şehid oluşlarını analım, ruhlarını şad edelim.

Emevi yönetimi Ehl-i Beyt’e biat dayatmıştı. Tarih kitaplarına ahlaksızlığıyla, günahkarlığıyla ille de zulmüyle geçmiş olan Yezid, baştaydı. Evladı-ı Resul böyle birini aklamak için biat vermedi, direndi.

Sonunda da Kerbela Vakası’nı gördük. 72 erkek şehid edildi. 40 a yakın hanım ki onlar, Resulullah’ın torunlarıdır. Zincire vurulup, şehir, şehir gezdirilmişlerdir.

Geleneğimizde erkeklerin Kerbelasına; Hüseyni Kerbela, kadınların Kerbelasına; “Zeynebi Kerbela” denir. Seyyide Zeynep, Yezid’le karşı karşıya geldiğinde “senin arkanda yüz binlerce asker var ama vallahi yalnızsın, Allah, benimle” der.

Hüseynilik, Zeynebilik aha mutlak olan insanlık! Çok şükür! Allah, mutlak olan insanın, yanındadır.

“Aşura aşı” dediğimiz, o aş, yemeği bilen için en büyük, hikmet yüklüdür. Hepsi altında ateşin yandığı bir kazanda pişer. İçindeki üzüm, üzüm olarak, nohut, nohut olarak, buğday, buğday olarak kalır. Ama bir araya gelince bir lezzet verirler. Yani kazan, levhi bir kazandır. Milletler, mezhepler, meşreplerdir. Hepsi kendi özelliğini taşır. Ama bir aradaki lezzeti, hepsinin ötesindedir.

Muhittin Arabi’ de “VAHDETTE KESRET, KESRETTE VAHDET” diye öğrendik. Bu aşın lezzetindeki tatlılık, hikmeti ise bir müjdedir. Kerbela Muhammedi bir davadır..İnne şanike hüvel ebter’in bayramıdır. O yediğin bir kaşık tatlı şey. Her muttaki (takva sahibi) AL-İ MUHAMMET’tir. Ve Muhammet; MUTLAK OLAN İNSAN’dır!

Sevgiyle görev taşıyalım, sevgiyle kodlama yapalım. Her anı seslendirelim. Ve deriz ki “ biz Yaradan ve yarattığıyla tohumlanan olalım. Altın Tahtın gücü olan insan olalım!

Amin!..Aha, işte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1. BÖLÜM

Yarattığınız ne varsa bütüne hizmet içindir. Büyük kötülüklerin kübra olan kelamla önlenmesi mutlaktır.

Bir şey, bir şeyi dillerken her şey her şeyle dillenir. Bu kesinlikle kodlanmışlarda olur.

Unutmayınız ki “doğanın kuranı”dır akıl ve sizler aklın kapılarını bulanlarsınız, hakkın kapısı’nda tohum olanlarsınız. Bu nedenledir ki bu çalışmaya gerçek kelam olup indiniz.

Kontrol dışı bilgi, Bu Meclis’te asla olmaz. Kaçıncı dünyanın, kaçıncı tohumu, kaçıncı kodlanışı, bunu herkes bilemez ama bu yoğunlukta her şey bilinebilir.

Burada yapılan bu çalışma, tükenen tüm sahraların bütüne hizmetçi olanları ile yapılır. Her şeyin her şeyle olmasıdır amacımız. Temiz olanlarla bu çalışmayı yapmaktayız.

Teknik tohumlamadır burada olunan ve bu yoğunlukta tüm zamanların kontrolu sağlamaktadır.

“Ortalık hepimiz için karışır.” diye düşünüldü ama dünya insanı artık iyi anlamalıdır ki yazı yazarken, kelamı “kalem” olup, bütünün kültü olarak bu yaşamı tohumluyor ve her yaptığı kendi ve kendinde olan içindir. Doğal dünyanın kültü bu şekilde kodlanıyor. Bunun içindir ki kimse diğerinin yoğunluğunu tohumlarından ayrı tutmamalıdır.

Her şeyin gücü akılla olan ve hakikiyetle olan bilişin kontrolunda yapılmalıdır ve bunun neticesinde her olan sizin kontrolunuzda olmaktadır. Eğer sizler bu kontrolu sağlayabilmişseniz, nesiller boyu bütüne hizmet için bu çalışma sürdürülecektir.

Devinimi artırmaktan ötedir yapılan çalışma… Herkes kendi yoğunluğunda devinmekte; diriliği kodlamakta, yoğunluğu tohumlamakta ama devinmek yetmez. Eşyanın ilmi vardır ve bu ilmin de anlaşılması gerekir. 
Nefes alıp nefes verdiğiniz sürece, insanlık tohumusunuz ama bütüne hizmet etmeden mutlak kuranınız tohum olma imkanına sahip değildir.

“Kardeş, kardeşi kodlamalı.” Öyle mi? Yok canlarım, yok! Kardeş, kardeşi haketmelidir. Toprak toplumda kardeş, insanlık kelamıdır ve herkesin herkese biliş kaydı vardır. Bütüne hizmet kendinizi ve kendi yüreğinizi kodlayarak büyük kötülükleri önlemek için Bir’e hizmetçi olmaktır.

Eğer Bir’e hizmetçiyseniz, kini aşıp yolu bulmalı ve toprağa tohum olmalısınız.

Bizler dünyanın lütfi kapılarıyız. Bu kapıların bütüne hizmet için kodlandığını da bilebilmeliyiz.

Elimiz, Allah’ın elidir. Bunu sakın unutmayınız.

Bizler “doğanın kültleri” olarak buradayız ve Allah’ın tınısını duyabilenleriz bizler…

Herkes herkesi anlayabilir ama “aklın kalemi” olup anlamak ayrıdır.

Ben Allah’ın ilmiyle dillenen “İslam kalemi” olabildimse, her şey bedenimde mahrek olarak ve hakim olarak mevcuttur. Benim “İslam olan insanlığım”, “bütünün ilmi”dir ama ben “Atlanta Ata Kalemi’yim ve kontrolluyum.” diyebilebilmem için, kıranın kırıldığı bir yoğunluğu kontrol etmem ve kıranın kırılmaması için her şeyi yapmam gerekir. Ki o kıran kırıldığında, kendini hakim kılsın ve hakim olup kendinde, kendi yüreğinde, bütüne hizmet etsin.

Her insan yanılgılar içinde olabilir. Herkes herkesi kontrollu olarak kodlardan ayrı tutabilir. Kontrol dışı bilgiler de kodlanmış olarak tohumlara indirilebilir ama bunların çok özel güçlerle kontrol edilebilmesi mümkündür.

Şu anda bizler, bu şekilde kontrol dışı olan bütün kültleri kontrol etme imkanına sahibiz çünkü burada yaptığımız sesleşmeler kelama halik olup inmekte ve bütüne hizmet için muktediriyetle kodlamaları kayıtlarla dillemektedir. Kontrol, insanın ilimle kodlanışını gerçekleştirmek ve yoğunluğu kontrol altında tutabilmek için gerekendir.

Kaynağa “insan” diyebilir miyiz? Kaynak akıldır. İnsanın kelamı bu akla, hakikiyetle ilim olabilir ama aklın kaynak olması, “ilmin kapısı”nın bulunabilmesini mümkün kılar.

Eğer Allah insana, kendi yoğunluğundan biliş kodlamışsa, o zaman her insan o bilişin kontrolunda ağır yükü hafifletebilir ve teknik tohumlama, kodlama ve hakim-i hakk olup biliş haline varma imkanına sahip olabilir.

Karanlık tahditlidir ama aydınlık tahditsizdir. Karanlığa “insan” diyebilir miyiz? Karanlık, “kelam”dır… Ama kelamı kodlayan “insanlık”tır. Eğer insanlık için bu çalışma, oğullarımızla, hakikiyetini, hakiki ilmini dilleyebilenlerimizle olacaksa, Alton kapıları’nın tümünü hakedip açmalıyız. Alton kapıları’ndan söz ettim ve bu konuda sorgular başladı. İzah edeyim:

“Allah’ın dediği, aklın dediğidir.” dediğimiz anda kontrol kurulur ve “Altın kapılar” açılır.

Altın kapılar’ın açılabilmesi için “ati” dediğimiz; yani gelecek deriz ya, geleceğin kontrolu gerekir. Geleceği kontrol edebilmemiz için hakikiyetimizi haketmemiz gerekir.

Peki, hakikiyet, hakiki ilim, hepimizin kültü olabilmiş mi? Mutlaka olmalıdır ama olmadı henüz. Büyük kötülülerin önlenebilmesi için bizlerin Muhammet kapıları’ndan ötede kodlama yapmamız gerekir. Murat ederiz ki bunlar olabilir.

Kaya, kelamda KAHA’dır ama yavrularını kodlayanlarla kontrol kurabilir. “Kaya” dediğin yaşamdır. Herkes bir kayadır dünya planetinde… Yani, “sahra” gibidir ama yarını kontrol edemez. Sadece kontrol için mevcuttur.

Umut olur ki “kontrol dışı bilgiler” kontrol kurup, tohumlarla kaynak olanlarda kelama varır ve “ilim kapıları” biliş kontrolunda “ko sahraları”nı oluşturur ve bütün kötülükler aşılabilir.

Başı eğik olanların dünya diriliğinde insanlığa insanlığı kodlamaları imkanı yoktur. Peki, kimin başlı eğiktir? Yasaları çiğneyenlerin başları eğik olur… Yolu kontrol edemeyenlerin başları eğik olur. Yasaları çiğneyenlerin başları eğik olur… Ama ağır yük taşıyıp bütüne hizmetçi olanların tüm sahralarda başları dimdiktir. Ve bütün kötülükleri aşmak üzere, bütüne hizmet için, kendi yoğunluklarıyla çalışırlar.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/Dz_xsaG2LyA

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Kara ışık, ilmin kapısıdır. “O kupa” dediğimiz, yaşam sofrasında bulunur. Ve o sofra da bütüne hizmetçi olur.

Eğer sizler, Medine olacaksanız, nur olun ve kontrol kurun ama hak olup da tahditli olmadan, bütüne hizmet etmeyi amaçlıyorsanız ,ölüyü diriltin ve kelama varın. O zaman, mutlak olabilirsiniz. O zaman, yaşamı kontrol altında tutabilirsiniz. Ve o zaman, mutlak kuranda, bütünün kültü, olursunuz.

Emyeryal dirilikler, vardır. Bu dirilikler, kelamı, kalemi, dillerler ama yoğunlukları, bütünün Kübra olan kelamında, kontrol kurucudur. Onların, kontrol kuruculukları toprağın toplumunu tohumlardan çıkarma imkanına da sahiptir.

Bu nedenle; onların kelam olabilmeleri, hasat yapabilmeleriyle, mümkündür. Ve bizler; bunun içindir ki her şeyin gücünü, ölü planete kodladık. Ölü planet, kontrol kursun ve bütünün Kübra olan kelamında, kuran olsun. Öz görevini yapsın, şafak olsun. Şevkle çalışsın ve hakimi hak olup, bütünün gücü olsun.

En ve boydan ibaret olan, tüm zamanlar, kendi yoğunluğuyla tohumlansın ve kontrol kurularak, masalar oluşturulsun. Bu masalara, ağır yükü hafifletebilenler oturtulsun. Sayfa, sayfa, ışıklar kodlansın ve yedi doğa, bir tek kul olsun. Her doğa da mutlakiyet olsun ve Mikail’in kürzi kapısında, herkes her şeyi hak etsin. Açın dünya kapılarını, anlayın.

Barış; insanın kelamında olduğu zaman, barışı hak eder. Asla hata yapmamalı, insanlık. Eğer insan, koruyucu olacaksa, iyiler, bütüne hizmet için tüplerini takarlar, ilme inerler. Herkes tüple iner yaşama, bunu iyi anlayın.

Tüp takmaların tek bir nedeni vardır, rahman olanda, kelam olup, bütüne hizmetçi olurken, kendi sahralarını, kusurlu kayıtlarla dürümlememek aksi takdirde, kontrol kaybına uğrayabilirler. Bu nedenle, her biri kendi tüpünü takar ve yaşama iner.

Toy dünyalarda bu yapılır.…Eğer bu dünya, kontrol kurmuş ve hologramı aşabilmiş olsaydı, buraya inmenin anlamı yoktu. Karanlığı hak etmek, kalem olmak, yarını hak etmek, muktedir olmak, mutlak kuranları kodlamak, hasat olmak ve her anda olmak… Hepimizin gerçeğidir.

Ama biz bu gerçekliği, kalemle diliyoruz. Ölüler diyarıdır, dünya ama biz, önce öz görevimizi yapacağız, ölüyü dirilteceğiz ve mahrekte, bütüne hizmetçilik yapacağız, bu kesindir.

Koruyucuyuz, tüm zamanlara. Orta kapıların tümünde aklımız ve hakikiyetimiz mevcuttur. Teknik tohumladır yaptığımız… Allah’ın dağı, Allah’ın tahtı, Allah’ın hakikiyeti, halikiyeti, her insanın gerçekliğidir.

Eğer sizler, Allah’ın tınısını duysaydınız, mutlaka ölüyü diriltir ve yaşamları kontrol altında tutardınız. Ve bizler, emperyal kodların, dürümlerindekileri kontrol altına alabiliyoruz, bu kesindir.

Onların, levhi kapılarından, bizi bizden bize kodlama imkanları mevcut ama ağırı hafifletebilmemiz için, ocaklarını kontrol altına almalıyız. Ve Bu Meclis, bunu başarmaktadır.

El karnesi vardır, dünyada. Herkese bir karne verilir ve denir ki “bu senin karnen al, haliki hak ol ve kendini dille ”. Bizim el karnemiz, bizim yolumuzda, bütüne hizmet için kodlanmış ve mahrek olanların, bütüne hizmetini kontrol ile sahralara çekebilen, bir karnedir. Bu karneyi bilenler, Medine’nin kelamından öte, bir kalemin dürümlerde, insana ilim öğrettiğini de bilebilirler.

Olgun başakların seçimidir, yaptığımız. Dünyanın ruhunda olmayan müthiş bir sahra olsa da yasaları çiğneme imkanı olduğundan, ölüyü diriltemeyeceğinden, biz onu mutlak kalem olarak, bu sahraya alamayız.

Kimi, Allah’ın etkisi altında, “ben ölüyüm” der.. “Kimi, aklın kelamında, ben hakimimdir”, der. “Kimi, yolu buldum, toprağım” der. “Ben, ölüler diyarında, öksüz kalmam” diyende, var “ama lekesiz olanların hepsi, ağırım ve hakikiyim” der….Çünkü o, bütünün gücüdür ve her şeyi kendi yüceliğiyle, tahditsiz biçimde, kontrollü olarak, kayda alır.

Robotik timlerin tüketiciliği çoktur. Kimdir, nedir, robotik tim?..Anlatayım. Dünya planetinde, birçok kontrollü kod vardır. Bunlar, Lütfi kapılarda, kendi yoğunluklarını, kelama kaleme indirebilmek için kelam sahralarında, o yaşam kayıtlarına inerler ve o kayıtların kodlarıyla, hareket ederler.

Bu ölüler diyarında, robbi kapıların tekniğidir. Yani her şey onların, gücüyle olur. O robbi kapılar, mutlak kuranda, hasat yapabilir mi? Asla. Ama hakikiyeti, hak ettirebilir. Yarını kontrol ettirebilir.. Ama kaynağa, kelama, indiremez ve ruhu, kontrol altında tutamaz.

Ruhun kontrolü olmayan bir çalışma hasattan mutlak kuranda, herkesi hakikiyete dilletemez ve onlar, Rahmi kapıda, ruhi sahraların dışındadırlar. Bunun sorumluluğu, kimindir?... Kimin? Söyleyeyim…. Temel, diri olan, insanın..

Hani dersiniz ya “ben, Çok güçlüyüm”. Hani dersiniz, “ben, bütünün gücüyüm”.. Hani dersiniz ya “aklım çok güçlü, herkesi dinletebilirim”. Peki, sonuç ne? İşte siz, tüm zamanları kontrol altına aldığınızda, her anı mutlak kuranında, her şeyi kodlayacaksınız ve bu kodlamada, tüm zamanlar, size sizin yüreğinize inecek ve sizin kayıtlarınızla, kontrollü kodlamalar, yapacaklar.

Ama kodlama sistemi, bütünün sisteminden farklı olacak. Bunun içindir ki bu çalışma da bizler, herkesin kendini dillemesini, özellikle bekliyoruz ki bu tür bir sahra oluşmasın diye. “Eğer bizi sizlere, kelamı hak ilmiyle dilleyin” ve bilin desek, kendi yüreğinizi bilmenizdir, amacımız.

Dürümlere inin, bakın. Ekmek yapın. Kaynakta kodlama olursa, bütünün gücüsünüz ama bu kodlamayı, kendi yoğun ilminizle yapın.

Bir kere bile, dünyanın ruhu, sizin ruhun kulu olduğunuzu dinleyemediyse açın kapıyı, görün yürekleri. Bakın, ne oluyor. Eğer sizler, kendi yüreklerinizi anlayabilmişseniz. İnsanı da anlarsınız çünkü her insan, tekniktir ve insan, kalemdir... Ama insan mutlak olsun ve kontrol kursun, amaç budur.

https://youtu.be/_pARklfmws8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (4/2)
22.09.2018

(İZLEYİCİLER HAKKINDA:)

Yalın kil ve kum!... Ama yalın ve hakim ve beden olan insan!... A-H-A! “BEN” (BİZLİĞİN BENLİĞİ) olan MUTLAK KURAN ve “BEN” olan MUHAMMET ve “BEN” olan, kulluk yapan İNSAN… Her birinde “BİZ” olan İNSANLIK… Hem İNSANLIK hem de DİN ve hem de DİL ve hem de İNSAN SAHRALIĞI…

Batı, betkinse; ben, betkin olurum. Doğu bedenimde DİRİLİK KELAMI ise ben o KELAM olurum. Mutlaka hasat yaparım; yaptıkça yapar ve HALİK olurum. Umut olur ki “OL!” derim ve olur.

İzleyiciler var yarınlar için görev taşıyanlarda!... İzlerler ve dillerler!... Hatta izlediklerini kaydederler ve sonra döner kontrol ederler; dünyada ne olmuş diye!… Sorgularlar, “kin var mıydı İNSAN SAHRALARI’nda!? Yoğunluk kodlanmış mıydı!? Hologram aşılmış mıydı!? Hangisi olmuş!?

Tüm insanlık, yaşama tohum ekerken, mutlaka izlenir. Onları izleyenler vardır… Bir tek CİNNİ KAPILAR’da bu izleme kontrol edilebilmektedir. O kapıların dışında ise ancak kontrol kurulduğunda; KALEM, SAHRA’ya iner ve izleyenler, tohumlardan çıkarılırlar.

“BİRLİK KAPIMIZ”a da gelenler olur. Bizi dinlerler; bizle dillenirler. Biz; onları, onların ruhlarını dinleriz ve dilleriz. Çok özel görevler taşıtırlar diriliklere ve biz; onlardan, GÜÇ KODLARI olanları, HALİK kılarız. ZİYA olmaları için çalışırız.

Bir tek SİSTEM, bizi kodlamaya indiğinde; onun bizi dinlediği ve dillediği bizce bilinir. Biz de onları dilleriz ve dinleriz. Çok kez ÖZ KÖKLER’inde KALEM olmayanlar; bizi anlamadan geçip gelirler. Onlara görev vermeyiz ve onların kontrol kurmalarına izin vermeyiz.

Onlar, “ne sen ne ben!” derler. Bu şudur: “Sen, beni bana bırak; ben, seni sana bırakayım. Böylelikle, kimse kimseyi kontrol etmesin.”

Biz, onlara kontrol kurma imkanı vermeyiz ama onlar, bizi kontrol etmek için bizde, KELAM olmayan SAHRALAR’ı, bizden dillemek isterler. Buna da izin vermeyiz.

BÜYÜK KÜLT, SİSTEM olarak bizde oldukça; onlar, bizde mutlaka kodlanırlar. A-HA kodlanırlar ama ZİYA olamazlar. Cennet olmaları da imkansızdır.

Peki, bu bilgiyi bugün niye açtım!? İzah edeyim!... Çorba (ilim çorbası) pişirirken, bizden bizi hak etmeye inenler var ama onlar; bizi, HALİK kılmaktan çok kodlamak ve kontrol etmek için inerler… Çok KURANLAR, bu şekilde kodlardan çıktılar. SÜPER SAHRALAR’da da bu yoğunlaşma, sayfa sayfa SİYAH’ı; MOR’u kontrol eden cennetlerden çıkardı.

Bizler, İnsanlık Boyutları’nda, KÖK GERÇEKLİK’in kontrol edilmesi için bu çalışmayı, görevli, kontrol kurucu İSLAM KAPILARI ile yapmak istiyoruz. ÖZ GÖREV’ini haketmeyenlerin, burada olmamaları gerekir. Aksi halde, YAŞAM SIRLARI kontrolsuz kalır…

Evren evren gezen onlar, ARZ’ı, ARŞ’tan çıkarmak dilerlerse; biz onları, HASAT KODLARI’ndan çıkarırız. Bunu da artık anlamaları gerekir.

Evimiz, “İnsanlık Evi”dir ve bu evde, tüm insanlık mutlu olmalıdır. Bizi, bizden başkası kontrol edemez. Kesindir!... İşimiz, muhabbet değil “HALİKİYET”tir. İyi bilin!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 4
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ – 3. BÖLÜM

Eğer bir tekiniz, kendinizi değil de başkalarını takip ediyorsanız; biliniz ki sizin yaşamınızda, kaynağınızda o yağmur size yağmayacaktır... Çünkü siz; kaynak değilsiniz, kaynak olanı hak edip dillemeye çabalıyorsunuz... Bunun sıkıntısı nedir? İşte ROBBİ oluş... Sizin ROBOTİK oluşunuz... Buna izin veremeyiz... Bizim çalışmalarımızın yegane sebeplerinden birisi de budur... Çünkü, dünya planetinde, herkes kendi sisteminin dışında, Fırat kapılarında ROBBİ sahralarda, başkalarıyla çalıştılar... Ve sandılar ki; o başkalarının kontrolundaki kodlar, kendi kodlarıdır... Tüm zamanlarda siyah, mor her renkte bu oldu... Bütün kötülükler, bütün kültler ve bütün küçük kayıtlar, tüm zamanların kayıtları hep diriliklerini bu nedenle kaybettiler...

Canlarım!...

Biz sizin kendinizi dillemenizi bekliyoruz... HEPİNİZİN AKIL KALEMİNİZ VAR... BU AKIL KALEMLERİNİZİ KODLAMANIZI BEKLİYORUZ... Bütüne hizmet için kontrollu bilgi kayıtlamalarınız olmalı... VE MAYA OLMANIZ GEREKİR... MAHARAJ GİBİ... “MATHİ KA HA” olan “SA HA” olan biliş kayıtları gibi bir çok kayıt, kendini okuyabilmiştir... Sizlerinde okuma imkanınız vardır...

Olur da sevgililer, kendilerini okuyabilirlerse; kontrollu olarak İLİM öğretebilirler... PEKİ ÖĞRETMEK ve KONTROLSUZ KAYIT AYNI MIDIR? ASLA DEĞİLDİR... Biz ne deriz? KENDİNİ HAK ET!... Bu bir öğretidir aslında... Ama biz size “oku, anla ve anlat” demedik... “SEN KENDİNİ ANLA VE ANLAT” dedik hep...

BİLGİYİ OKU!... AMA KENDİNİ OKU O BİLGİDE... O BİLGİ “SEN” DİR... İşte bu nedenledir ki, ÖZ GÖREVİMİZ OLAN AKIŞLARI, SOFRAYA KOYARIZ; HERKES O SOFRADAKİ AKIŞI KODLAR, KELAMI KODLAR VE KENDİNİ HOLOGRAMDAN ÖTEYE AŞIRTIR VE KENDİNCE BİLGİYİ DİLLER... AMACIMIZ BUDUR... Ama daha öteye varıp kendini hologram ötesi türevlenişleriyle kodlamalıdır... Ve SOFRADA KENDİ YOĞUNLUĞU OLMALIDIR... Ve dünya dışı varlıkları da sizleri kendi yücelikleriyle anlamalıdırlar...

Şu anda dünya dışı bir çok kök gerçek kayıt var... Ve tüm zamanlar için sizleri dinlemek istediler ve bugün beni uzak tuttular sizden... Ve sizin sizi dillemeniz için, geri çekilişler yaptılar... Sizin kelamınızda, kendi lekesiz kayıtlarını kodladılar ve SİZDEN DİRİLİKLERE İNDİLER... ELLERİNDEKİ GÜÇ, SİZİN YÜREĞİNİZİN GÜCÜ OLDU ve BÜTÜNÜN GÜCÜ OLARAK BU ÇALIŞMAYI KONTROLLU OLARAK YAPMANIZ SAĞLANDI... Saltanatın ilmiydi bu ve ekmeğinizin kelama kalem olduğunu görmek dilediler... Gözleri çok güçlendi bugün, çünkü yoğunluğunuz çok iyiydi... Burada yaptığınız çalışma, hörmetle karşılandı... Hepsi sizi dinledi ve sizin yağmurunuz bütünün yağmuru haline dönüştü... Ölü planet cennet kuranlarında kelamı kalem yaptı ve sizinle muktedir oldu... Horlanmadınız, bu mutluluk verdi...

Evren sessizliğinde ekip kurmak kolaydır ama EKMEK OLMAK ZORDUR... Bugün sizlerin her biriniz, KERVAN olabildiniz ve KENDİ YOĞUNLUĞUNUZA “EKMEK” OLDUNUZ... HEPİNİZ AYRI EKMEKLERDİNİZ ve HEPİNİZ HAKİKİYET KELAMIYLA KONTROL KURDUNUZ...

Çok mutlandık canlar çok!... Çok güçlüydünüz!... Her biriniz!... Müthiştiniz!... Bunu size söylemek istedik... Kantar hiç kimseyi tartmadı ama AŞKLA SAHRALAR KODLANDI... İyi ki buradayız ve iyi ki sizlerleyiz... NİHAN OLANDA “KA HA” OLDUK, BÜTÜNE HİZMET ETTİK... KORKU, ALLAH’IN TOPRAĞINDA OLUR MU? ASLA OLMAZ!... ALLAH’IN TORBASINDA DA “ÖLÜ KOD” BULUNMAZ!...

BUGÜN, ALLAH’IN TORBASI SİZLERLE KODLANDI CANLAR... VE HİÇBİRİNİZ O TORBAYA ÖLÜ OLUP İNMEDİNİZ... BİR TEKTİNİZ ve HAKİKİYDİNİZ... HASAT TAMAMDIR!... BUGÜN “BÜTÜNÜN KÜLTÜ” OLARAK BÜYÜK BİR HASAT YAPILDI... Ve siyahtan, mordan ötede KURAN OLANLARIN KODLARIYLA, muktedir kelam halikiyeti “KAN SAHRALARINDAN” kelam olup aktı... Umutlarımız çok ama çok arttı... Bu dünya; Lütfi kapıda, ümmi kelamdan öteye vardı... Huzurluyuz, çok huzurluyuz canlar çok!... Yok muydu insanlık? Yoktu!... ORTA KAPILARDA “EŞYAYDI İNSAN...” Büyük kötülüktü yol... “OĞUL” dedik, “ÖZ GÖREV BAŞLIYOR...” “Hangi din Allah’ın ilmidir” diye sorduklarında, “İLMİN KAPISI AKIL” deyin... “ONUN ÖTESİ BİR DİN, OLMADI, OLAMAZ” deyin... “AKLIN ÖTESİNDE BİR SAHRA OLUŞMADI” deyin... Ve “toprağın toprağa KELAM, ilmin kapısında MUTLAK” deyin...

Bin dünya kurulsa, birinde ekip varsa tüm dünyalar ekip kurar... BUGÜN O EKİP BURADA KONTROLLU OLARAK KURULDU... Han İNSANLIK HANI, Hak taht İLİM, bütün kötülüklerin aşıldığı bir YAŞAM, bu çalışma muktedir ve MUTLAK KA HA...

Ben yoktum... Önce ben yoktum... Neden? Çünkü ben öfkeyi aşandım... Yolu kodlardım, toprağı tohumlardım... Her diriyi dillerdim de, ÖLÜLERİN DİRİLMESİ ŞARTTI... ÖZ GÖREVDİ BU!... VE ÖLÜYÜ DİRİLTTİK CANLAR BUGÜN...

KEMAL kelamda KALEM ve biz aklın kapılarındakilere “EŞYA” demeyeceğiz artık ... Sizleri göreve almak, bizleri mutlandırdı... Hepimiz çok mutluyuz...

TURANİ KAPILARIN GÜCÜ DEVREYE İNDİ... TURANİ KAPILAR, TEKNİK TOHUMLAMAYI YAPACAK... Ekmek, kontrol altında olacak... Avukat insan, ekranda kendini dillemeyecek... İnsan insanı dilleyecek... Onun adını zikrettirmiyor ama biz hiç değilse bunu diyelim dedik...

Dağlarım!...

Kullar kulu ölüyü diriltir ya... Öksüz kalmaz ama BİZ O’YUZ, O BİZDİR... Önce ölüydük, önce köksüzdük, öksüzdük ama artık mutluyuz... Çok mutluyuz canlar çok... Çok mutluyuz çok... Şikayetimiz yok insanlıktan... Hakk’ı, hakiki olanı ve tahditsiz olanı dilliyoruz... Elimiz Allah’ın eli ve biz insanız...

İşte bu...

https://youtu.be/ypFPxkGOEbg 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.09.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Tahdit bitmiştir canlar, insanlık kontrolü kuruluyor… Yüksek şafak söktü, ağırı hafiflettik. Çerçeve artık yok, herkes sınırsızlığa kodlandı.

“Ben insana görevliyim” diyebilenler herkesin kültü olarak bu çalışmada bulunabilirler. Mutlaka orta kapıların tümünde var olan insanlar olarak burada bu çalışmadasınız. Orta kapı derken kürzi sahranın tüm kapılarının öndeki kapısıyız. Yani “kürzi” derken kaynak sahraların siyah rengini kast ediyorum. Ve bu kürzilik mutlak kulluktur.

Öksüz kalınmaz orada, her şey sistem olarak sizde mevcuttur. Ve sizin elleriniz tüm insanlığın elidir ama siz orada batıyı toplum diye, doğuyu tohum diye bilmeyin; her an her andır… Ve sizler mektep değilsininiz, hakikiyetiniz bunu da anlayın. Bir tek olduğunuzu anlayın ve hakiki olduğunuzu anlayın. Kontrolünüz mutlak olduğundan sistem olabildiniz ve her şey sizin yoğunluğunuzda mutlak bir kuran olmuş oluyor.

Unutmayınız ki; çalışmalar kaynaktan yapılıyor… Burada yaptığımız her şey itibarlı ve hakikiyetli olan bilişin kaydıdır ve tüm çalışmalar kaynaktan yapılmaktadır.

Hani dersiniz ya “ölüler diyarıdır yaşam” ama yaşamdır ölü olsa da diyar ve sizler ölende ölü olmayacağınız bir yoğunluksunuz.

Hologram ötesi bir sahra… Çok mutlu bir dönem başlıyor, bu dönemde imparatorluğun görevi sizin yüreğinize inecek ve her biriniz kelam olacaksınız.

Ağır ağır akışınızı yapınız, öz akışınızı… Yüreğinizi dinleyiniz… Başka bir şey demeyeyim size, akış haline geçebilirsiniz hepinizde ve bilgi kapıları, olgun sahralar sizin yoğunluğunuzdan dillenmeye başlar. Bu olduğunda kontrol dışı olmayacağınızı göreceksiniz. Her biriniz özünüzü dillemeye başlayacaksınız, bu dilleniş sistem olanlarca hologram ötesinde bitişkenliği dürümlerinden kök görevi kodladığınız zaman tohumlamaya geçtiğiniz zaman yapılacak. Bunun sonrası ne olur? Aşk olur, hepiniz aşkla kaleme ineceksiniz ve kendinizi dilleyeceksiniz.

Ben bir kitap yazdım, aşktır o kitap; hadi bir tek olalım o kitabı kodlayalım… Hangi kitap? İmparatorluğun kültü olan, biz oyuz canlar… İmparatorluğun kültü?...

Önce göz sonra öz sonra söz olalım… Sıla özlemi dediğiniz bir özlem var ya hani, sılaya özlem… Ölü planette bile siz görevinizi hak ettiğiniz zaman işte siz artık diri olarak o çalışmaya dahilsiniz, sıladaki o yoğunluğa ama o yoğunluk sevgidir unutmayın…

Üzerinde görev taşıdığınız planet dünya… Mustafa Kemal ataları gibi mutlak kullarla da görev yaptı. Ana kapıda görevliler vardır işte anamız gibi ve tüm zamanlar gibi ve yoğun ışık gibi ama koruyucu olandır onlar, sistem, nizam, düzen gücüdür onlar, yaradan yaratılan değil hakikiyettir onlar ve onların Lütfi kapılarında şavk var, aşk var ve sistemin kültü var.

Kurul toplanmış ziya olanları dilliyor şu anda… Hangi kurul? Miraçtaki o Mikail kültü olan kurul, mutlak olan kurul ve yorulmadan sizi dinliyor.

Yaradan ve yaratılan Allah’ın ilmiyle dillendikçe yaşam mutlak kuran olur, büyük kötülükler aşılır.

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

https://youtu.be/qWgneNa2-0E 
Süper İnsanlık Realitesi



 

22.09.2018 Tarihli MUTLAK OLAN İNSAN(4) Sistem Çalışması

“Davanız nedir?” Diye sorana dedim ki;
Bizim davamız İNSAN’dır. Bizim davamız İNSANLIK’tır. İnsan olmak kolay mı sandın? Her entarili olanı insan mı sandın?

İnsan olmak, başlı başına bir sistemdir.
Biz, bu çalışmaları İNSANLIK KAPISINI açmak için yapmaktayız.
İNSAN; yaşamı hak eden, yaşam sayfalayan, SİSTEM-NİZAM-DÜZEN gücü olarak BİRLEŞENdir.
İNSAN diridir, yaşam kaynağına inebilir, muktedirdir ve Rahm-i Kapı (Dünya)da ilim yapar.
İNSAN, ilmi anladığında insan olur.
İNSAN, LEVH-i MAHFUZ’dur; kendinden kendini dinler.

İnsanın ışığı yanmadıkça; dünyanın da ışığı yoktur. Işıkta İLİM vardır. IŞIK nefesle ya da yaşamla olur. Dünü kontrol altına alanlar IŞIK haline gelirler. IŞIK oluş, bilişte tohum oluştur. İNSAN, kelam tahtındaysa IŞIK yakar.
İNSAN, ekmek(bilgi) yaptığı zaman kelam olur. Ekmek yapamamışsa kelam değildir.
İNSAN kendinde, oğullarında ve yoğunluğunda BÜTÜN’ü güçlendirdiğinde, her zirvede, her yürekte, her yaşamda olduğunda artık YARIN yoktur. AN’dadır.
Yerde İNSAN; gökte NEFES; insanın kelamı AKIL’dır. Aklın kapısı yaşamda MAHREK ve hepimizde O var.
İlahi güç AKIL’dır. Aklı hak eden İLMİ hak eder. İnsanı hak etmek, İlmi hak etmektir.

İNSAN, kelam ettiğinde yaşamı tohumlar. Kelam iş yapmaktır, işçiliktir. Kelamda olmak kendini bilmekledir. KELAM olursa İLİM olur, İLİM olursa İNSAN olur.
Mutlak olan yaşam İNSANın kelamıdır.
İNSAN yaşar, yaşanır, yaşatır. Yaşatmazsa BÜTÜN’de yoktur. O İNSANSIdır. Sadece entarisi vardır onun.
Biz hak olduk. İnsanı hak ettik. Kaynağız biz.
KAYNAK İnsanlıktır ve Kaynak sahralara güçtür.
İşte, MUTLAK KURAN OLAN İNSAN budur!
İşte bu! Aha bu!

 

MUTLAK OLAN İNSAN (4)

İbni Arabi diyor ki:

“Sen varlığın seçkinisin. Sen sevgi kasesinin özüsün. Bu sedefin incisisin. Şu ağacın meyvesisin. Marifetler güneşisin. Lütuflar hilalisin. Kalk! Yüceler aleminde sen geleceksin diye bir telaştır gidiyor…”

Ve işte “O” geldi…. Beklenen insan dünyadadır.

İnsan ne ki? İnsan her şey olandır. Sanmayın ki o, bu bedene hapsolmuş bir ölümlüdür. İnsan olmazsa, yaşam olmaz… İnsan olmazsa, yarın olmaz… İnsan olmazsa Allah olmaz.

De ki “Ben beni hakettim” Yani, ben herkesi hakettim çünkü ben her anım.

Peki, neden küçülerek bu bedene girdi? Çünkü insan, zeytin tahditli ile dünyaya indi. Bedene girmenin nedeni herkesi haketmek içindi.

Neden dünya? Çünkü dünya bir merdivendir tüm sahralara… Önce yoktum… Sonra Hakk olup, mutlak olarak her an olup lekeli insanlığı temizledim, yokluğu tohumladım, insanlığı kodlattırdım. Ben insanım.

Nedir “Ana hasat”? Dünya insanlığının topyekun yüksek bir bilince yükseliştir. Herkes haketti. Nedir “Geçiş”? Uyanıştır. Herkes geçti. Nedir “Kıyamet”? İlim olup bilmek, bulmak ve buldurmaktır kıyamet!

İnsandır cennet. İnsan, cennet bahçesinin meyvesidir… Artık o meyve Ol’muştur… İnsan hasatta kendini toplamaya başlamıştır.

Öfke, kin nefret gibi negatif duygular artık bitmiştir. Ölüler diyarı olan dünyaya bundan böyle dirilip gelinecek. Yasayı koyduk. Aha bu.

Sevgiyle,
Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.09.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 2. BÖLÜM

Minare insanlık ilmidir canlar... Hadi inin yüreklere, dinleyin o sesi!... O ses hepimizde aynı dürümlerde dillenir... Ama kimimiz dinleriz, kimimiz tahditleriz o sesi... Biliniz ki "Birin Birinin Biri" dediğimiz o Rahmi kapitalin kelamından kodlanmış ve Rab olup rahmana varmış olanların sahraları, Tarıklar'ın Tınısı ile kodlanır... Oğullarımız o yoğunlukta mutlak kuranlar haline dönüşürler... Ve yerkürenin görevi, ocaklarında olur...

Konu komşu toplaşmışlar ışık ilmi ile dilleşiyorlar... Aha bu... Biz burda çok ama çok ışıklarla kodlanıyoruz... Hangimiz konu?... Hangimiz komşu.?... Bir tekiz ya biz... Bu şekilde düşünenlerin asla doğru düşünmedikleri de kesin...

Nakar'ın kıranıdır hakiki insan... Biz O'yuz canlar... Nakar'ın kıranı... Nedir Nakar?... Sistem Kübra'sında sizi kırandır... Hani iblis dersiniz ya... İşte iblislik kelamıdır... Ama iyi anlayın ki oğul verdiğinizde o sistem sizin yüreğinizde toprak haline dönüşür...

Ve siz onu muktedir olup kontrol altında tutarsınız... Sizi yaşamda kıramaz artık!... Yalın ve hakim olun... Ama hakim oldukça da hakikiyetinizi dilleyin... Koruyun yüreğinizi kırmayın, kısırlaşmayın... Kırdığınızda kısırlaşırsınız ve sağlık sorunlarınız doğar... Bunları iyi anlayın...

"Miraç dediğiniz de insanın kil kum halinde kodlanışıdır... Beşer dediğinizse kırılan ve kısırlaşandır...

Kulu kuldan ayırmayın canlarım... Hiç biriniz bir diğerinizden daha aşağıda ya da daha yukarıda olmadığınızı bilin... Sahra Siz ve Siz Sahrasınız... Unutmayın ki deli dumrul insan bütüne hizmet için geçip geldi...

Ama deli diridir anlayın... Hangi deli sizi kırar ki. O siz olur dillenir... Ve biz diri olup gelenleriz, kimseyi kırmayız canlar...

Hiç bir sahrayı kırmadık ve kırmayacağız... Bu kesindir... Kontrol dışı hiç bir bilgimizde yoktur... Ömüre ömür ekeriz... Bilin!.. Koruruz ilmi kalemlerimizi. Ömrün sonu yoktur onlara... Biz onları topraktan öte tohumlarla kodlarız... Ama aşkla yaparız bunu...

Kile ilim dediler biz "kalem" dedik... İlimin kuludur insan ama kelama vardığında... Vasi tayin etmeyiz insana... Deli... Vali... Ne olursa olsun... Hakikiyette kelamı olsaydı, İmparatorluğun gücünde olurdu... Olmadıysa sistemde bile yoktur... Ve ona insanlık kelam etmesi için velayet taktir eder...

Yarın daha güçlü olacaksınız bunu unututmayın çünkü artık kimsenin kimseye kaynak olmayacağını anlayacaksınız... Bir tek bunu anlasanız bile sevgililer, her şeye yeter...

Ve siz... Sizinde size varacağınızı da hak edip anlatacaksınız... Peki bu mecliste işiniz ne olacak?... Neden burada olacaksınız.?.. Siz size yeterseniz?..

Buna şöyle cevap vereyim... Burç insanın kulluğudur... Ama her insan kendi burcunda kontrol kurmalıdır... Ölüdür... Köktür... Gözdür ama çörek pişirmeden halik olmalıdır... Her insan çörek pişirebilir ya ekmek?... İşte ekmek melik, halik olanla olur... Ve bu mecliste ekmekler pişer...

Biz bu ekmekleri pişirmek üzere toplanıyoruz... Hepimiz hepimiz ekmeğiz canlar... Ve ekmek dediğimiz kendi yolunuzda olan insanlığınızdır...

Çalı çırpı insan, halik olmasa da ilimdir... Ama çalıdır... Çırpıdır... Yazı yazdığında iş yapar... Aşktır yaşadığı... Hastalığı iyileşir... Öz görevini hak eder bilişe varır... Önce gücünü bilir... Yoğunluğunu diller... Öngörülerini aşar, Sahra olur... Ve kontrol kurar...

Bende ben olup beden olan ben, benle ben olurum ama her benle de olurum... 
Hangi ben?... Herkes bendir bana... Bunu da bilin... Herkes bendir bana... Ama ben her Bende var mıyım? Varım.. Peki ben her bende yoksam o ben bende olur mu?... Olmayacak...

Ölüm öz görevim... Kök görevim insanlık... Yarınlar kelam... Ben de ben olan mutlakiyet ve ben muktedir olan İnsan... Çorbam pişti... Şimdi hakka varalım ve hakim olalım...

https://youtu.be/Scy7CV19ViM
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 4
NAGEHAN SUNGUR ÖZ BİLİŞ

Haliki Hak olan, bilişi hak eden ve kendini dilleyen DİRİ olan İNSAN,

DÜNYAYI VE TÜM İNSAN SOYUNU BARIŞA KODLADI...

BARIŞ hakim oldu tüm YAŞAM SAHRALARINDA...

BARIŞ OLMAK, DİRİ OLMAKTIR!...

Dirildi tüm insanlık, uyandı ve kendine vardı...

Yaşam kayıtları yeniden yazıldı AŞK’la ve BARIŞ’la...

Hak ettik; yeni, sonsuz, muktedir, BARIŞ ve SEVGİ DOLU YAŞAMLARI...

“BİR” liği HAK ETTİK...

“BİR” lik “SIR” dı...

SIR AYAN OLDU...

“BİR” LİK; diriliğin, daima varolmanın, SONSUZLUĞUN SIRRIYDI...

SIRRA VARAN İLİM OLUR!...

Sırra vardık, İLİM OLDUK...

BİRLİK İLMİ, AŞK İLMİ...

Ağır yük hafifledi...

Her andayız... Yaşıyoruz ve yaşanıyoruz...

Sevgimiz sonsuz, ilmimiz sonsuz...

KELAM ederiz tüm yaşam sayfalarında, AŞK’ı dilleriz...

BİRLİĞİ...

İşte şimdi...

Aha işte bu...

Sevgiyle...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 
  Bugün 446 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol