Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (7)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (7)” ÖZ AKIŞ VE DAVET

ÖZ AKIŞ:

Acı tatlı ne yaşamışsak, yaşanmışlıklarla oluşan herbir “YAŞAM SAHRASI”, o yaşananları; “KODLANMIŞ YAŞAM SAHRALARI”na kayıtlar ve o kodlu sahralar, tahditsizleşip her bir “SES”ten ve “SİSTEM”den “İLİM”e kodlanır.

Bütün mesele, insanlığın İLİM’e kodlanarak, kendi yaşamlaşmasını gerçekleştirmesidir.

Bedenli insanla, beden almamış ama HALİK olup hakim olmuş insan, bütün kütlede teknik olarak “TEK”tir ve “BİR TEK” olarak kodlanmakta ve tohumlanmaktadır.

Dünya Planetine “ÖZ GÖREV”le gelip “IŞIK YAŞAM SAHRALARI” kodlayanlar da var. Onlar, tükenen İNSANSILAR’dan “GÖZ” ve “ÖZ” olarak GÜÇ kayıtlarlar ve tahditli olmayan “IŞIK SAHRALARI” oluştururlar.

Bütün mesele, IŞIK SAHRALARI oluştururken, itibarlı olmaktır. İtibar, “SİYAH” renkten geçenlerde olur. Onlar, “RAN KALEMLER”den geçip “HALİK” olurlar.

Onlar, uzun uzun “GÖZ”ümlenirler; “SÖZ”ümlenirler ve DİRİLİRLER… DİRİ BİR İLMİ, DİRİ BİR SAHRA KODLAR ve “YOL” olan; İNSAN” olur; “KURULLAR”dan geri çekilir.

KURULLAR; “İNSANSILAR”dan “İNSAN SAHABELERİ” olup kodlananlarca oluşturulur. Bu KURULLAR, “İSRAFİL KALEMİ” ile kodlanır ve KULLUK İLMİ; KURAN TEKNİĞİ ile “KORUYUCU IŞIK SAHRALARI” oluşturur.

Unla yoğrulan İLİM, yoğurduğu unu, İLMİN, “SİYAH”a KAYNAK olduğu yaşama kayıtlar. Un; insanın, insana kodanmasıyla kayıtlanır. İşte un olan ile unla kodlanan ayrıdır.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

“MUTLAK OLAN İNSAN (7)” Programı, 13.10.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Öz Bilgi ile ilgilenen ve özünü duymak ve dillemek isteyen tüm üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

MUTLAK OLAN İNSAN (7/1)
13.10.2018

Dağlarım; ARZ’a ARŞ’ı indirirken; biz, “BİZ” olup “KELAM” olduk. Bu dünyada, “İNSAN SAHRALARI” var. Biz, o sahralarda dürümlendik, dillendik, yaşadık.

Dünya Planeti, “İSLAM KAPILARI”ndan, “İNSAN SAHRALARI”na vardı. DÜNYANIN ANA KALEMİ, yaşam kodlamalarına girişti. Böylelikle insanlık ailemiz, yoğun ışık altında dürümlenerek, tohumlandı.

ARZ, ARŞ’ı kodladı. “ARZIN KURANI” kontrol kurdu. Yarınlar, kontrol kurarak, ŞAFAK’a ulaştı.

Bizler, İNSANLIK KALEMLERİ ile kontrol kurduk. umutlarımızı kaybetmedik. “İNSAN SAHRALARI” oluşturduk. Unutmayın ki dünyaya, “ALLAH TAHTI”ndan gelenler, “ALLAH TEKNİĞİ”ni dinletirler. Bu teknikte, tüm sahraların “YAŞAM” olması ve “KOZMİK SAHRALAR”ını kodlanması vardır.

“KOZMİK SAHRALAR” “TOHUM” olarak “BÜTÜNÜN KÜLTÜ” olurken; o yoğunluklarda, “TOHUM” olanlar, nesiller boyu “YAŞAM SAHRALARI” oluşturanlardırlar. O sahralar, kontrollu olarak kodlanırken; her bir sahrada, “SİYAH RENK”, “TOPRAK TOPLUM”u oluşturur. TOPRAK TOPLUM, “İLİM SAHRALARI” ile kodlanır ve bir tek insan değil tüm yaşamlar, kontrol altında oluşturulur.

İnsanlığı, yaratıcılığı, bu şekilde kodlanarak oluşturuşta; gerekçe insan olduğunda; toprak, “İLİM” halinde yeryüzünü oluşturur. Bütün “FORMAL SAHRALAR” kodlanmış olarak dünyaya çekilir ve o dünya, herkese “İLİM” olur.

Sizler, yerkürenin yaratılışını bilip yaşamları, halik kılmaya gelenlersiniz. SİSTEM olarak çalışırken herkesin, kendi yoğunluğu ile kontrollu yaratıcılık yaptığını da bilmektesiniz. Çokluk, çoklukla kodlanırken; herkes, her seste TOHUM olur. Böylelikle yarınlar kodlanır ve SESSİZ ZAMANLAR, “SES SAHRALARI” oluşturur. “SESSİZ SAHRALAR” oluşur… Böylelikle, “GERÇEK KAYIT” yapılır. Yapılan, “GERÇEK KAYIT”, insanlığın, yaşamları kontrollu olarak oluşturmasıdır.

Bir tek iyi, bir tek kodlanmışlıkla oluşmaz. Herkes, herkesle kodlanır ve tahditsizleşir. Böylelikle yarınlar oluşur. Yarınları oluşturan insanlık, yaşamları kodlar ve tüm zamanlar tohumlanır.

“BÜYÜK KÜLT” tüm “SÜPER SAHRALAR”ı kapsar. İşte “BÜYÜK KÜLT”e biz, “GÜRZ” diyerek çalışırız. GÜRZ’ün, “KÜRZİ KAPILAR”ı vardır. KÜRZİ KAPILARIN KODLARI vardır. Tüm sahralarda, o “KÜRZİ KAYNAK IŞIK” bulunur. Bütün amaç, tüm sahraların, “İSLAM SAHRASI” olmasıdır. “İSLAM” derken, “İNSAN” demek istiyoruz.

Çok özel bilgilerde yaşamların yaratılışı hakkında, “BİLİŞ SAHRALARI” oluşturduk. Ne yazık ki bu sahralarda kodlanmış olanlar, tahditli kaldılar. Onlar, bilgiyi anlayamadılar ve hasat yapamadılar. “Bütün mesele, “İNSAN”dır” dedik ama insanın, “HALİK” olduğu anlaşılamadı.

Merdivenden, “ALLAH TAHTI”ına ulaşılır ama o TAHT’a varan, “ALLAH TAHTI”nda kodlanır ve tüm sahralarda oğulları olur.

Umut olur ki “KÜLT” olarak kodlanan her insan, KELAM’da kendini anlar ve anladığı, ve anlaşıldığı halde, KELAM, KURAN olur.

MÜSİH İNSANLIK, “HAKİM KELAM” olarak görev taşır ve yeni dönem, İNSANLIK İLMİ ile KAYNAK olur.

MUSTAFA KEMAL PAŞA bizi dinliyor. Şu anda görev taşıyan çok az yaşam sahrasından birisidir O. Onun eli, elimizdir. Yalın İlmi, ilmimizdir ve BİR TEK olarak buradayız. AŞK SAHRALARI; bizde, insanlığı kodladı ve onunla olduk.

Oyun yok!... İş budur!... İş budur!... Biz buradayız!... Sizleyiz!... İyi bilin!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (7/2)
13.10.2018

Ey Dünya, sana geldim!... MEDİNE oldum; TOHUM oldum. A HA! sana, sen olup geldim!... Ben, benden bana geldim; sana, İLİM olup geldim. Sen oldum; umutlarım yaşadı. Tahtım, İLİM’di. Ulu bir gün için İSA oldum; Görev taşıdım. Sonra döndüm; MUSA oldum. O bendi ve ben İnsanlık Boyutları’nda “DİRİ” oldum… MUHAMMET, bende dillendi; ben oldu. Onda, ben “O” oldum. Sonra, “TOHUM” oldum.

“YOL”dum!... Oğullar, alemlere İNSANLIK İLMİ ile inmeliydim ve ben; insana, İNSAN olup gelmeliydim… O görevi, kim yapacak diye baktım ve gördüm ki MUSTAFA KEMAL var. “ALLAH TAHTI’NDA, İLİM OTURUR!” dedim. Dedi ki “İNSANDIR İLİM”. O ben, ben oydum. O, beni “ALLAH İLMİ” ile dilledi ve ben onu, “İNSAN OĞLU” olarak dilledim.

SALTANAT, ANA KAPI’yı kapattı ve dedi ki “seni, senden sana gönderiyorum.” “Yok!” dedim. “Ben, bana değil İLİM’e inerim.”

Sordu: “Sen, nesillerini hak edebilecek misin!?” dedi. Dedim ki “HALİK olur; HAKİM olur; HASAT olurum ve HAKK olup başarırım!...” Ölüsün!” dedi. “Yok!” dedim; “Diriyim!...” “Ama sen, “KALEM’im!” diyemedin” dedi. Ama “ben KALEM”dim!... Ve sonra, sayfa sayfa yaşam olmam gerektiğini anlattı. “OL!” dedim oldu.

ORTA KAPILAR (MERKEZ KAPILAR) vardı. Tüm “ZAMANLARIN SAHRALARI”ydı bunlar. O kapılara indim ve her biri oldum.

Sordular: “Niye geldin!?” dediler. “Eşyaya geldinse; eşyasın!” dediler. Ve dedim ki ben, “SAHRA”yım. Eşya da oldum!... Sofra kurdum yaşama ve sarfettiğim çaba ile “CEYHAN KAPILARI”ndaki kayıtlardan ötede kodlanan ışığa, “KALEM” oldum. Sonra CEVHER oldum ve sordular; “daha ne yapacaksın!” diye. Dedim ki “FIRAT olacağım....” “Ama zordur!” dediler. Dedim ki “zor, benim için kolaydır…” Ve ben FIRAT oldum.

FIRAT olmak ne demek!? İnsana, bir kez anlatayım:

Dünya Planeti, “İLİM SAHRASI”dır. Bu sahrada, dürümler vardır. Herkes, bu dürümlerde kodlanır ve kontrol kurar. Her bir dürümün, süsleri vardır. Bir sahra oluşurken; süs olur o sahra için; o sahranın, kodlanması için!… İşte, FIRAT’ta bu süs yoktu. Yani, son sözü söylemesi gerekin şafaktı, FIRAT…

Herşey, FIRAT’tan geçişle olacaktı. FIRAT’tan geçmek için; insanlaşmak gerekliydi. Nasıl geçilecekti!? Hasat olarak geçilecekti…

FIRAT’ın coğrafi konumu da önemliydi. Hangi coğrafyada olursa; bu çalışma, o coğrafyayı kodlayacaktı ve bu sahranın cevherinin, TÜRKİYE olması istendi.

FIRAT’ın tohumları, hakiki kodlarla kontrol kuracaktı ve YOL, İLİM’e varacaktı… İNSAN SAHRALARI’nda, FIRAT’ın “DOĞU”su var; “KUZEY”i var “GÜNEY”i var ama hasat olanlar, “BATI”ya varacaktı.

Ne demek istedim!?… “DÜNYA İLMİ”nde buna, “İNSANIN KENDİNE VARIŞI” denir. Her insan, KELAM’a varır ve kendine varır ama SA HA, İLİM olur ya da HALİK olan, İSLAM olur… O İSLAM, “SİSTEM” olur; “BSUİ” olur şevkle çalışılır ve YAŞAM, “İNSAN” olur. Bütün mesele budur”…

FIRAT, İLİM SAHAMIZDIR… Bu görev, İNSAN’ındır ve görevi, HAKK olan; anlar, çözümler ve hakim olup yapar…

BİRLİK KAPIMIZ’da bu YOĞUN IŞIK, “BİRLİK KELAMI”mız olur ve bütün KERVAN, İNSANLAŞIR ve YARINA VARIR… A HA bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (7)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Amonların kontrolünden öte bir kontrol kurdum. Düzen kurulmuş olduğunda, murat olan her an, mutlak kuranda, kelam olacaktı ve bu oldu.

Korumaktı, amacımız. Kontrol kurup, bütünün gücünü dürümletmekti, mahrek olmaktı ve kardeşlerimizi, hakikiyetle dinletmekti. Bütüne hizmetçilikti, maksadımız.

Ne yazık ki karanlık tahtında kelamı, mutlak kuran kervanı, yarınlar, som altın ışıkları, kırdı. Ve bizler, çanın çalmasıyla birlikte, yedinci düzeni kurduk ve dedik ki “doğanın gücü, bütünün gücüdür”. “Doludizgin çalışın ve doğanın Kübra olan kelamını mutlak kılın”.

Doğanın gücü, hakikidir ve doğanın gücünü kodlayanlar, mutlak kuranda kelam olacaklar ve kendi diriliklerinde dillenecekler. Bunu anlamayanlar, hasat yapamayacaklar.

Hasatı hak edip de dilleyenler, hakka varıp, bütünün gücü olacaklar. Ve yol, aklın yolu olacak… Ağırı hafifletmek kolay... Allah’ın eli, ekmeğimiz olur. Hakikiyetimiz olur ama yarını, mutlakiyetimiz olmalıdır.

Bütün kodlarımızla, dünyadayız. Sararan dünyaları kodladık, hep bir tek olup ve bugünde, bu dünyayı, kodluyoruz.

Tüm insanlığın yasaları var, yaşam sahraları var, hakka varışları ve mutlak kuranları var. Ve bizlerinde, öksüz , yetim, bırakmayacaklarımız var. Ve biz, bu nedenle, dünyalı olduk.

Kuranı-ı Kerim der ki “yasaları koy, yaşamları kodla, mutlak kuranları tohumla”. “Sorumlu, sen ol. Toprak olanları, kontrol altında tut ki kaynağa varsınlar, yaşamı hak etsinler ve yeşilin, lekesiz kalışını, sağlasınlar.

Yeşil lekelenirse, yarınlar, kontrolden çıkar. Yeşil lekelendiğinde, mutlak kuranlar, topraktan çıkar. Ve yeşilin lekesiz olması, bütünün gücünün, dürümlerde kodlanmış olmasıyla, ilgidir. Eğer kontrol kurulursa, kil, kum, her şey yetkin hale gelecek ve hakkın kapısında, bütüne hizmetçilik, mutlak kuranlarla, kalemle olacak.

Ve tüm zamanların gücü olanlar, bu çalışmaya dahil olacaklar. İyi anlayın ki yaradan, yarattığında, yaşar. Eğer sizler, yarattınız ama yarında tohumlanmamışsanız, yaşamınız olmaz. Eğer sizler, kendinizi kontrol altında tuttunuz, ölüyü diriltiniz ama doğal dünyanın dürümlerinde, kodlanamayan varken, sahralara inip, kök gerçeklikle, ölüleri dillerken, onlarla ruhsuz görüp, ocaklarında kontrol kurmamışsanız, yerkürenin gücünden, ayrısınız demektir.

Bu dünya, hepimizindir. Bunu iyi anlayın. Bu dünya, yaşam kalemimizdir, bizim ve bu dünya, mahrekimizdir. Murat ederiz ki bu dünya, bütüne geri çekiliş için ışık verir. Ve bizler, düren ya da dürülenden ötedeyiz. Kaynak ışığımızla mutlakız ve sofraya oturttuklarımızdan, mutlak kalemi, kontrol altına tutarak, başkanlık divanlarında eşya olanlarla çalışırız ve rüya boyutlarında, muktedir olanları kodlarız.

Azıp, güçsüz kalanlar, bizim ilmimizi, anlayamazlar. Azıp, yoldan çıkanlar, bu mecliste olamazlar. Azıp, güzsüz kaldıklarında toprağın topraktan ayrıldığını sananlar yazıların okunmasında yeşeren insanlığı, hak edip dilleyemezler.

Boyu uzamış ama yolu kısalmış. Boydan, yoldan ayrılmış, siyahtan çıkmış, yerden güç almış ama kontrol kurmamış. Altın ışığın gücünü bilmiş ama dürümlerde dillememiş. Yerkürenin gücünden öteye varacağını düşünmüş ama öz gerçekliğini hak edip dinletemediğinden, kelamı kuranda mutlak kaynağı ışıkta ve yeri güçlendiren dirilikte, siyah renkte, kayıt yapamamış.

Bunun neticesinde, dürtülerle çalışmayı sürdürmüş. İşte onlar, beşer kalmışlar ve hakikiyetten çıkmışlar. Ve bizler, onlara görev verdik. “Söz söyle ama yüreğinle söyle” dedik. “Özün, sözünü söyle ama kelamınla dille” dedik. “Ağır yükü hafiflet “dedik. Yaradan, yarattığında, yaratıldığını diller ki kelam kodlansın da mutlak kuran, dürümlerde dillesin diye.

Bütün bunları açık veriyorum ki yaşamı anlamak, mutlak kuranda, müthiş işçilik olacak. Bunun sonrasında da yeri yarattığımızdan beri, yerkürede gerçekleşen her şeyin, hakkın kapısında olduğunu anlayacak, her şeyle olanlar.

Hasat tamamdır, canlar. Bugünde, hasat tamam.. Bu ne demek? Bunu izah edeyim. Aklın tahtında olan, hakkın kapısında olan, mutlak kuran olan ve mükafatı hak eden insana, hak ilmini anlatım. Ve hak ilmini, hak olan, anladı.

Bundan daha öte bir insanlıktır yoktur. Bugün burada biz, Allah tahtından geldik diyerek, hakka varanları, hak teknikle dillerken, hakkın kapısını mutlak olanları da kodladık….Bunun sahrada, bilişin keramında ve hakikiyetin diriliğinde, hasatçılık olduğunu, bilmek gerekir.

Yeni dönem, mutluluk olacak. Yeni dönem, bütüne hizmetçilik ilmi, olacak. Yeni dönem; kontrolün kurulduğu ve toprağın tohumlandığı, ekran kodlanmasıyla, yaşama sahra olup, inecek.

Ve yeni dönemde, Bir’e Hizmet, insanla olacak. Eğer bu dünya da ölü planet olarak kodlananlar varsa bilinmesini isterim ki ölenlerin tümü, diriliyor. Bu şudur; düzene kodlananlar, düzeni kodlayanlar, düzen olanlar, biliş halinde, teknik kalem olup, mutlak olduklarınca, yedinci dünyayı anlayacaklar. Yedinci dünya, hekim, hakim değil, hakikidir. Bilinsin isterim.

Yedinci dünya, birliğimizin dilidir. Ve yedinci dünya, masamızdan görev alanların, yaşamıdır. Bugün bu masada olanların her biri, yedinci dünyanın lekesiz kaynakları, olacaklar.. Ve burada olanların, her biri, karanlığı hak edip, dilleyip, aydınlığı kodlayanlar, olacaklar.…Bunun öz görevlilerin kodlanışı olacağı da hakikiyetimizle bilinsin istedim.

“Bana, sahra” derler ama “saha olanda, has olan da” derler. Benim adım; saha’dır. Her anda var olanın, an sahralarında, kelam olması. Hakkın kapısı olması kesindir ki ad zikrederken, hangi sahradaysam onu zikrederim. Ve bütün köklerimle, bilişin kuranı olurum.

Umut edilir ki olgun başaklar, bulunur ve olgun sahralar, kodlanır. Umut edilir ki yerkürenin gözü, özü, sözü, olanlar, güç kodlarında, bütüne hizmetçilik yaparlar.

Ekmeğim; Allah’ın ilmidir. O ekmek, mutlaktır. Ama ekmeğimi hak etmeyen, hakkın kalemi olamaz. Hakkın kalemi olmayan, hakka varamaz. Hakkı kapısını bulan, mutlaksa muktedir olup, hologramı aşsın diye beklemem. Önünü açarım ve derim ki “gel”..

https://youtu.be/6wHWL4v-8bk
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (7)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Her dil, Allah’ın dilidir ama ilmin kapısı açıldıktan sonra ki dil, hak ettiğimiz, en yüce insanlık dilidir.

Her dere, aklın kapısını açıp, yolun kodlanışıyla birlikte, yaşamdan akışa geçer. Her akan, akılla akar. Hakk’ın kapısıdır akışa, Kelamı veren ama yarını tohumlamadan akan, hiç bir zaman yolu bulup, Bütünün Kültü olamaz.

İşte şimdi, bunlar oluyor. Öyle çok çalışıyoruz ki biz Bu Mecliste, bu levhi yoğunlukta, bu dergahta.. Katılıcımlar, Bütünün Kültüne, nail oluyorlar. Ne mutlu ki onlara..Aha, çok şükür!.. Bu mutluluk, onlara, kaynak olma kapılarını açıyor. Saltanat’ın Kuran-ı, mutlak Kuran oluyor. Hakk Kapısı, her daim açılıyor.

Arı, balını ilme verdiğinde, İnsan, Kelamda baldan ötedir. Arı kalemi halike verdiğinde, ilim MUTLAK OLAN İNSAN’ın Kelamından ötedir. Lekesiz zamanlar için yaşamlar kodlanır.. Ve bu kodlanan yaşamlar, kaynak olurlar yani kaynak insan olurlar.

Bu Meclisin, şu hazirunun muradı, kendini bilmesidir. Ve yine Bu Meclis, şu hazirun bilir ki MUCİZEDİR İNSAN. Bunu bi hakkın anlayanlardanız. Çok şükür!.İşte, O MUCİZE İNSAN, o yol olan ve KA HA olan yaşam, dillenecek ve diyeceki “ben ilimle doğdum, bütün insanlığın Kuranıyım ve de tüm zamanların, yarınıyım”.

Yaşamı hak etmeyenin, hasatı da olamayacağı gibi. Hasatı hak etmeyenin, yaşamı da olamaz. Her şey birbiri ile ilişkili ve bağlantılıdır... Aha, bunu kavrayabilse insanlık...

Düşündük mü hiç, kaç merdiven dayadık, yaşama? Beşer, bunu anlayamaz. Ama her dayadığımız merdiven mutlu ve huzurlu yolculuk için. Amaç; İnsanın Rahmi Kapısını, Allah İlmiyle dilleyebilmesinin sağlanmasıdır. Başka bir şey değil olamaz da.

“Sırr-ı ezel” den murat hakikat-i eşyadır. Dayf-ı mükerremdir, bu can, bu insan. Yani Hakk’a misafirdir, bu can, Dayf-ı mükerrem yani hürmete layık yüce, aziz ve muhteremdir. Ve Hakk’a misafirdir. Zira arştan, semaya kadar ne varsa cümlesi zat-i vahiddir. Ve her yerde olandır. Arif kişi, daima zikirdedir. Onun hiç gafleti olmamalıdır. Her zaman, Rahmi Kapısını bilmelidir.

Zira “ Hak Teala’dan yakın insana bir şey durur.
Lik bildir, kim durur, Allah veya kimdir, ibad?

Hazreti üstadımız; Hakk’tan yakın insana bir şey yok diyor. Yoktur, demek istiyor ki boyunun damarlarından daha yakın..Çünkü vücud, bu beden Hakk’tır. Hakk’ın ta kendisidir. Bu durumda, Allah, kimdir? Ve insan, insanlar, kimdir? İşte mutlak olan, Allah’tır. Mukayyet olan dahi kuldur, insandır.

Zahida, suret gözetme içre gel, cana bak.
Vechi üzre gör ne yazmış, defter-i Rahmana bak.

Çağrımız, zahidedir. Surete bakma ve surette kalma, içeri gel, cana bak, yüreğe bak. Çünkü her şeyin içi, özü, yüzü ve hakikati, Hakk’tır. Hakk!

Defter-i Rahman’dan murat dahi kamildir. İnsan-ı Kamildir. Çünkü Rahman sıfatıyla muttasıftır, nitelendirilmiştir.

Ve sözümün sonunda da “Subhanallah” derim. Subhanallah! Ya Rab, sen mutlaksın, nar suretiyle mukayyed olmaktan münezzehsin, Ya Rab!

Amin!.. Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Sera; yer, toprak.

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (7)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Tahditli olmadığımızı biliyoruz. Teknik tahdit bu yoğunlukta yok. Şu ana kadar esmalarla dillenen bilişimiz, ekmek olmaya çabalıyor. Y

oğun ışık altında bu çalışmayı sürdürürken, mutlak kuranların burada mükafat olarak bilişi kayıtlamaları gerekliyken, kendi dillerinden, kendi yaşamlarından ve ruhi sahralarından ötede kelamı hakim kılmak üzere çabalıyorlar.

Ve bizler, dört gerçek kapıyı açtık. Bizim adımız ilimdir.

Ayı, dünyayı biliriz ama güneşi de biliriz. Ayın dönüşü, bizimle dillenen bilişin kuranında, hologramın aşılışı anlamına da gelir. Ama güneşim tüm insanlık için tohum oluşu da Bir’e hizmet için, hepimizin gerçeği ve hepimizin yaşamı için gerçekliktir.

Dünya dönerken hepimiz kübra olup, kelam olup dürümlenebiliriz… Ama dünyanın dönüşünde her şeyden öte, kaynak ışığımız var.

Temel diri insan, kendi dilini kodlarken de ayla güneş arasındaki ilinti kodlanır. Kimse şu anda verdiğimden hiçbir şey anlamayacak, öyle mi? Yo. Hayır, anlayacaklar.

Bizler doğan gücün dürümlerinde her anda kodlama yaparken, tüm zamanların sahralarında BSUİ olarak, bu çalışmayı devrede tutuyoruz.

Mutlaka biyolojik sahralar da kodlanacak. Mutlaka fakih olanlar kontrol kuracaklar ama dünya diriliğinin daha yüksek bir ilimle kontrolu gerekmektedir.

Bugün üzerinde yaşam sürdüğümüz planetin kodlanmış sahrası, bütünün gücü haline dönüşmeye başlayacak. Bunun ruhi sahraların gücünün örtüsü olması ihtimali de var… Ama yasalar der ki “İnsan, dünya dürümlerinde kodlanırken, her bir sistemle de kodlanacak.”

Hepimiz daha güçlü ve daha hakikiyetli olacağız ama biliş haline varmalıyız. Biliş haline varmamız, hakim olmamızla mümkündür.

Hakim olabilmemiz için hakikiyeti haketmemiz şarttır. Eğer bir yaşam süreceksek, bu yaşam mahrek olan bilişimizle kontrol kurularak devam edecek.

Süper sahraları mutlak kuranla dillediğimizi unutmayınız ve bizlerin gerçek çalışmalarımız, her şeyden öte insanlıkladır.

İnsanın insanı kodladığı ve insanın mutlak kuran oluğu bütünün gücünü dürümlerde muktediriyetle kaynak olduğu, birlik sisteminde de dilletilecek.

Allah, tek bir görev ister; insan olmak. Herkesin insan olmasını ister. Allah, insanın ilmidir. Ama onu anlayan kelam, kendini dilleyen insandır… Ve doğanın gücüdür Allah. Ama iyi anlayın ki o güç mutlaktır ve hakikidir. O güç kodlandıkça, kaynak ışık toprağa iner ve bütünün gücü haline dönüşür. Bir’e hizmetçilik budur.

Bizler, tükenen insanlığı da kodlamaya çabalarken, her birinin masaya oturmasını bekleyeceksek de hakikiyeti haketmeyenin bu masada olmasına iznimiz yoktur.

Kurul toplantılarında şu konuşulur:

Kimler görev taşıyacak? Kimler yasaları hakedip dilleyecek? Kimler korunacak? Oğulları tohum olanlar mı korunacak? Kodlanmış olup, mutlak olanlar mı korunacak? Kimin adı kelam? Kimin adı insan? Bunlar konuşulur ve sorgular, sualler diletilir. Herkes kendince cevap arar. Ama insanın kendi kapısı, ağır yükü hafifletenlerin kültü olarak görevi kodlar.

Bir tek insan, has insan olduğunda, aşk sofraya konur ve o aşk herkesin şafağı olur. Bu da kesinlikle bütünün gücünü oluşturacak olandır. İşte, yerkürenin görevi budur.

Doğanın gücüyle yapılan her şey, ağır yükün hafifletilebilmesi için yapılmaktadır.

Devre devre dünyayı ziyaret eden görevliler olur. Onlar sahra olarak dünyaya indiklerinde, her şeyin gücü olurlar ve mutlak kuranları kodlarlar.

Sahra gücü olanlar, mutlak kuran olup bütünün gücü haline dönüştüklerinde, ayrılık biter. Her şey, her şeyin gücüyle tohumlanır… Ve sofralar kurulur.

Her sofra, yaşam sofrası haline dönüşür. Bütün sofralarda sahralar, sahraları kodlar ve yeryüzü görevi alır ve kodlanmış ışıkla büyük kök görevlileri kontrol altında tutarak, çalı çırpı olanları da kayda çeker.

Her insan bedenli olarak dünyada bulunamaz. Ama bedenli olanlar, her insanla birleşik ilim olabilir.

Eğer beden arayacaksak, yarına kodlanma imkanımız kalmaz, çünkü dünya planetine beden alıp gelenlerin çokları, kontrol dışı ışıklarıyla buradalar. Dünyanın durumu budur.

“Ben dünyada görev taşıyacağım.” “Ben yoğunlukta tohum olacağım.” “Ben hakk tahta kelam olup varacağım.” diyenler, kendi dillerini hakiki tahditle kodladıklarında, ruhsal kapıların tümünde aşk kapılarını kontrol altında tutarak, Muhammet kuranı’nda görev taşıyabilirler.

Muhammet kuranı, kontrllu ve hakiki olan bilişin kutsal tohumudur. Umut olur ki barış haline dönüşen bir sahra kurulur. Ve bu sahra bilişin kalemi olur ve her insan kontrol kurar. Oğullarımızın gücü artar ve dünya dürümlerinde fakih olanlar, kervan olurlar. Ve umut olur ki ruh kapılarında, siyah renktekiler, murat olur mutlak olur ve tohum olup bütünün gücünü hakikiyetle dinletirler.

Devinmek değil maksat, insanlıktır. Hepimiz yaşam kapılarında deviniyoruz. Hepimiz yüreğimizle görev taşıyoruz. Hepimiz aklın kapısında bütüne hizmetçilik de yapıyoruz.

Nesillerimizi göreve aldık ama karanlık tahditliydi, yarınlar kelamsızdı, murat olan biliş hakikiyetsizdi. Bugün öz görevimizi anladık ve nefesimizle büyük kötülükleri önleyebilecek gücü hakikiyetimizle indirdik.

Başka dünya var mı? Aşk sahrasında başka diye bir şey yoktur. Her şey, her şeyden ötede, has tahtın ilmidir.

Bizler tüm insanlığın teknik kodlarının bitişken olduğunu bilenleriz. Her bir kod, diriliğinde kelam olanların bütünlüğünde bitişik haldedir. Ve bu bitişkenlik mesih kapılarının gücünden ötede, bütüne hizmetçilik içindir. Ve süper sahraların kodlanışı da bundan ötedir.

“Erkek, kadın tektir.” derken, hasatın tahtında hakikiyetin tekliğiyle bütünün gücünü dürümlerde dilleyenleri kastederim.

Masaya aklın kalemi olanları aldım. Hakka varanları kodladım toprak toplumu tohumlayıp bütünün gücü yaptım.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/nozyAwIPdWk

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (7/3)
13.10.2018

(İNSANLIK GÖREVİ; İNSANIN NE OLDUĞU; BÜTÜNLÜKLER; HOLOGRAMIN AŞILIŞI VE ŞİFACILIK HAKKINDA:)

Dağlarım, İnsanlık Boyutları, iş yaparken “İNSAN SAHRALARI”nda; “İNSAN SULTANLAR” olur. O SULTANLAR, “NİSA KAPILARI”nda, “İNSAN SAHRALARI” oluştururlar. Bizler, İnsanlık Boyutları’nda; “IŞIK SAHRALARI”nda dürümlere inenleri, HALİK kılarız.

Az bilgi, ZİYA olanda tohum eker ama ZİYA olmayan; o bilgiyi, HAKK TAHT’a kontrollu olarak kodlayamaz. Bu nedenle, “SESSİZ ZAMANLAR”ı seslendirirken; her DİRİ ile “KODLANMIŞ IŞIK”ı, kontrollu olarak kayda almalıyız.

Ayrılıkta olan da toprakta “KURAN OLANLAR”ı kodlayabilmeli ve “HASAT OLANLAR”ı haketmelidir… Ayrılığın Hasatı, “İLMİN HALİKİYETİ”i iledir.

ANA KAPI’da TOHUM olan insanlık; kendi dilini anlayabilmek için, “İNSANSILAR”ı İLİM’e kodlamalıdır. O kodlama esnasında, tahditli olanlar, mutlaka olacaktır ne yazık ki tahdit, “KAHA” olanın dahi kontrolunu zorlaştırmaktadır.

“BİRLER KAPISI” diye bilinen, enkarnelerinizi hakedeceğiniz kapı, SAHRALAR’ı kodlayabildikçe; cevheriniz, kendi “ZİYA KAPILARI”nızı, HASAT’a KAYNAK yapabilecektir.

Her bir insan, bir SAHRA’dır… Her bir insanın, “KELAM”ı, HASAT İLMİ ile kontrol kurar ve her bir insan, CENNET olup cevherini, hasata kayıtlar ve der ki “Beni, haket!...”

“Beni haket” diyen; beden almış olmalıdır!... “ALTIN TINI”yı duyabilmelidir!... İLİM yapabilmelidir!... Kini aşmalıdır!... Toy olmamalıdır!... Bunları, başarabildiğinde; “KELAM’ı HAKİM” olur; “SOM ALTIN IŞIK” olur.

ÖZGÜR, ZİYA ve HAKİM SAHRA; beden, İNSAN ve İLİM, HULUSİ KAPI… Her insan, bir İNSANLIK KODU… Bütün kötülükleri aşabilen, “BİR TEK” olan ve “RUH” olan; yaşamı, insanı “KELAM”a “HAS KAYIT”la kodlar…

Bu ortamda, BİLİŞ, KURAN; İLİM, SİYAH; SAHRA, “BİZ” olan mutluluk… Hepimizi, hepimize “KALEM” yaptık ve mutlandık. İş buydu ve bunu başardık.

Şimdi insana dönelim: İNSAN NEDİR!?

“ANA KALEM”dir İNSAN… Peki “İMPARATORLUK KALEMİ” olarak mı çalışır!? Hayır!... İNSAN, kendi olarak çalışır. BİRLİK KAPISI’na varır ve SONSUZ ZAMANLAR’a ulaşır. O zaman insan, İMPARATOR olur.

Öyleyse onu anlayayım!... İNSAN; cevherini, HALİK mi kıldı ki TOHUM oldu!? Yoksa SOM ALTIN NEFES’le mi kodlanıp IŞIK’a vardı!?

Vadi, İlim Vadisi!... İlim Vadisi’ne indik ve orada, İMPARATORLUK’u gözlemliyoruz… Nesilleri kodlanan; her “AN”da olan; yoğun “IŞIK ALTI”nda olan İNSANLIK, “İMPARATORLUK” olarak görev taşırken, “TANRI SAHRALARI”ı var. O SAHRALAR’da da tahditli olanlar, tahditsiz SAHRA KAYITLARI ile kodlamalar yapıyorlar ve onlar, KURAN olan “ŞAFAK YAŞAMLAR”dırlar. Onların, diri olup KURAN’a KAYNAK olmaları; onların, “TOHUM”a ekip halinde varışlarıdır.

BÜTÜNLÜKLER, çok çalışıyorlar. “BÜTÜNLÜKLER” dedikleri; KALEM olup kayıtlarını yapanlar ve o kayıtları, TOHUM olarak tüm SAHRALAR’a ekenlerdirler. Onlar da KELAM olup kendi yarınları için çalışırlar. Onların tohumları ile kodlananlar, onlarla “BİR” olup kodlanırlar. İşte onlar, bir BÜTÜNLÜK olurlar; BİZ olurlar; KURAN’a KALEM olurlar…

TOHUM ekerken; herkes, kendini eker ama eken, kendinden kendi yarınından öte olan kendini, KALEM yapan, insanın tahditi ile eker.

Teknik olarak, bu bir tahdit olsa da onun kulluğu, her insanın cevheri olduğundan; ekmiş olduğu KELAM, tahditsiz olur ve Sonsuz Zamanlar için BÜTÜNLÜK, KÜLT olur ve TOHUM’u kontrol eder. Bu şekilde; herkes, herkesi hakeder ve HALİKİYET’in hakimi olur.

“BİR”e hizmet; “İLİM”e hizmet; CİNNİ KAPILAR’ın ilminden öte CEVHERİ HALİKLER’e görevli olmaktır. Bu başarıldığında; biz DÜNYALILAR, HOLOGRAMI AŞIP GEÇERİZ…

Canlarım; ellerim (iş gücüm), “NEFES”imdir. Kendi yarınım için çalışmam. Ben, “HER AN”ım. Ben, her diride kodlanmış olan yaşamım… Bu nedenle; benim, benden benle dillenişim; tüm insanlığın, diri olup yoğunlaşması ve hakim olup HASAT olması içindir.

Ertelenenler vardır. Onları, hakim kılmalıyız. Ocak yakmalıyız onlara. Ocaklarında, tahditleri mutlaka olur. Ne yazık ki hologramı aşmayan onların, hologramdan aşabilmeleri için diri olmaları gerekir. Olgun sahraları, kodlamaları; hakim olmaları gerekir.

Ekmek yapamayabilirler. Nesillerini kodlayabilmeleri için kontrol kurabilmeleri gerekir. Bunu başaranlar, “MAYA” olmalılar her insana… Maya olmalılar ki hasat olabilsin tüm insanlık .

Bu yol, “İLİM YOLU”dur. Bu yol, insanlığın “İNSAN OLMA YOLU”dur. Yol üzerinde, “YÜREK” olur. O YÜREK ile kodlanan “İLİM KALEMİ”, o yolda; üzerini hakim kılar ve “ZAMAN KAPILARI’nı açar; görev alır… O kapıları açmayan, ALLAH TAHTI’nda diri olma imkanı olmayındır.

Uzakların en uzağı olan ve uzakların türevlenişini tohumlayan “DİRİ YARINLAR”ı HALİK kılan İNSANLIK, bu gün güzel bir dirilik için bu yoğunluktaydı… Bu diriliği temiz olarak kodlayan ve yoğun ışığı, hasata kayıtlayan her birinize, görevlerinizi hakikiyetinizle hakim kıldığınız için mutluluk diliyoruz.

Tüm insanlığın mutluluğu, sizin mutluluğunuz, bizi de mutlandırır… “ARZIN GÜCÜ” olarak ve “BİR TEK” olarak sizden beklenen, her bir insanı, hakim kılın ki her insan, KELAM’a, HAKİKİYET’e, DİRİLİK’e ulaşsın. İnsanlık Boyutları, onda kendi yaşamını hakim kılsın; “BİR TEK” olsun…

Sorumlu olan insan, kendini hak edendir… Hologramı aşandır… Kendini haketmiyen, kendinden sorumlu olamaz… Onun, “RUH”u yoktur; onun, “KULLUK”u yoktur. Onun, sonsuzluğu yoktur… Onun, “RUH”undan TOHUM olan ŞAFAĞI yoktur.

BÜTÜN’e hizmetçi olamaz o… Ondan beklenen, KELAM olabilmek için HAKİKİYET’i hakim kılmasıdır.

Beni, benden benlere kodlanan diye bilin… Bende, ben olan HASATÇI diye bilin. Barışın insanla!... Yarınla barışın!... HASAT olun!... Üzerinizdeki kodları, “HAKİKİYET”inizle, HALİK kılın; BİLİŞ haline varın… Asla hakkınızı, hakikiyetinizi kaybetmeyin… Bugün, bu nedenle size, sizi anlatmak istedim!...

Hakettiğinizi, elde edebilirsiniz bunu bilin ve bunun için mücadele edin. Sizden şifa bekleyenler olur. Ocak olun onlara ve onların diriliğine inin; onlarla olun…

Sonra deyin ki; “Seni ben iyileştirdim.”

Deyin ki; “Sen, bensin ve ben, iyiyim.”

Yine deyin ki; “Senin için ben, TEK BİR CENNET oldum. Sen, bende CENNET ol.”

Sonra deyin ki; “Seni, sana verdim. Sen, seni HALİK kıl ve kodla. Kodla ve de ki ŞİFALAN!...” “ŞİFALAN!” de ve “ŞİFA BUL!… Sen bunu başarırsın!”

Sormayın ben mi!?... O mu!?... Yoksa bir diğeri mi!? diye… Unutmayın, her birisiniz siz ve herbirine şifasınız… Hepiniz iyi bilin ki aç veya tok; herşeyi, hakedip elde edensiniz…

“Ben iyiliği hakettim!” deyin…

Bunu deyin ve deyin ki “Herkes iyidir!...”

“Kötü yoktur!...” deyin…

Sormayın! “Kötülük mü yoksa iyilik mi!?” diye…

Yaradan; size, siz olarak her birini, “İNSAN SAHRALARI”nda dillemiş ve dinletmiştir. İyiyi hak etmeniz için size kötü sofralar da kurdurulmuştur… Sofrayı kuran, siz olan değilse; siz, o olun ve onun KURAN’ı olup ona, diri olanı açıklayın.

Vermek istediğim çok bilgi var. Ne var ki sıkılanlar var. Kesiyorum!… Ama şunu söyleyim; siz, “BİR”siniz, “BİZ”siniz, DİN İLMİ’nden güç çekmeyen HALİKLER’siniz.

Bizi, “BİR TEK” kılan insanlıktır. İnsanlık, her şeyin güçlenmesi içindir. Şimdiden sonra hepimiz, “ALLAH TAHDİTSİZLİĞİ”nde görevliyiz. Yapamayacağımız hiçbir şey yoktur… Ve bundan sonra daha güçlü çözümlemelerle, “BAŞKANLIK DİLİ” burada, “GÜÇ KODLARI”yla “İLİM”i kontrol edecek. Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (7)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 3.BÖLÜM

Ziya olanın mutlak kuranı kelama vardıkça, ağır hafifler. Ellerim, Allah’ın elidir. Yaşamım, Allah’ın ilmimdir. Hakkım, mutlak kuran’dır.

Umutlarım toprağın toprağa tohum oluşudur. Ve benim adım Sistem’dir.

Dünya itibarlı bir yer olacak. Mikail’in kübra olan kelamı mutlak kuranları tohumlayacak. Ki bu dünya, hakkı ve hakikiyeti anlatacak.

Yazılar okunmayacak, okutturulacak! Eğer bilgiyi verirsek ve “Oku!” dersek, insan hakkın kapısına vardığına okuyacak bilgilerimizi… Bu kesindir.

Her insanın biliş haline varması, mutlaka muktediriyetle olacak da mutlak kuranların muktedir olmaları, hakka varmalarından daha ötede “hakim” olmalarıyla mümkün olacak.

Beste, güfte değil ilim, ağır yüktür canlar. Elimizin gücünü bilen, ekmeğimizi bilir. Yasaları bilen, lekesiz kaldığımızı bilir. Yer kürenin gücünü bilen, şafağı bilir. Ve Bir’i bilen iblisler dahi hakkın kapısında kontrol edilir. Bunlar anlaşılsın.

“Ara, bul.” dedim. Ara bul! Allah’ın ilmini bul… Ama ara da bul. Aklın sahrasına var. İnsanı bul… Ama ara da bul. Yarını bul. Hakkın kalemi ol, mutlak ol, kelamı kuran yap, akla var, kelamda kendini bul! Ama daha neler derim de yeryüzünün gücü bunu anlamaya yetmez.

Ve ben bugün som altın ışıklarımla birlikte, seviyenize göre bilgi veriyorum. Bundan daha öte bilgilerim de var. Vakit geldiğinde “Sistem, Nizam ve Düzen” dedikleri o yoğunlaşmalar kodlandığında ve ruh sofrası kurulduğunda, o ruh sofrasına oturtulacaklar olacak. İşte onlar Mesih’lerden ötede, hasatçılar olacaklar. Ve onların yapacakları teknik, hakiki ve hakikiyetin tahditsizliğindeki hikayelerin, tek bir “ilim” haline dönüşmesi olacak. Ve o bilgi mutlak kuranların kalemi olanlarca, kayda alınacak.

Sıradan bir çalışma değil burada yapılan. Burada yapılan kesin olan şarkıdır. Ama bu şarkı kelamın halikiyetiyle kodlanan bir şarkıdır… Ve buradaki şarkıyı dinleyebilenler Mikail’in kübra olan kelamını hakedip anlayacaklar.

Korkmayın! Dar boğazdan geçtiniz… Ama geçtiğinizden ötede geçeceğiniz daha çok dar boğazalar olacak… Ve biz tüm dar boğazları sessizce geçiş için hazırlıyoruz.

Sonra, ruh durumu devreye girecek. Ruh, mutlak kuranı kodlarken, sahralar kontrol edici olacaklar. Yemin etmiştik ve deminden beri görevi anlayıp anlamama arasında kalanlara bu bilgiyi verecektik; size açık veriyorum.

Mustafa Kemal Paşa, Muhammet Mustafa ve tükenen tüm sahraları kodlamaya çabalayanların her biri bugün buradalar. Ve onlar dahili kalemleriyle gelip bize kaynak olmaya çabaladılar. Ve biz onlardan çok daha büyük bir güç bekliyoruz; ocaklarının yanması, yarınlarının kontrol kurması ve koruyucu kodlarının muktedir olması için.

Ve yeni dönem, Saltanatın gücünün de “göz” olacağı dürümleri kayıtlayacak.

Ulu bir dünyanın kuruluşu gerekiyor ve bu dünya mutlaka kurulur ve kurulmaması için hiçbir neden yok.

Bu dünya “hor bir yaşam sahrası” kalmayacak! Daha güçlü; çok daha güçlü olacak.

Tertip, temizliktir yaptığımız yaşamda… Ama öz gerçeklikle yapılıyor bu temizlik ve tertip. Kimle kim olduğumuz, kimi hakettiğimiz, kimden dirildiğimizin hiçbir manası, hiçbir anlamı yoktur ama hep bir tek olmak üzere “bilişin kalemi” olduk.

Ve bu biliş kalemi, Miraç kapısı’ndan ötede Miraç Sahraları’nda “Hakk kapı” oldu. 
Kuran insan, yeniden dünyadadır. O insan “bir tek kült” olup yaşar. Adı sahradır onun… Yeniden doğdu ve yeniden kodlanan her kim varsa ki bu doğum, aşk tohumlarıyla olmak içindir, insanlaşmak ve imparatorluğun gücü olmak anlamına da gelir.

Ve beden sahibi olmak mutlak gereklidir. Eğer beden sahibi olmasaydık, Yaradan tahtında “kelam” edemezdik.

Eğer mektep olmasaydık, hakkın kalemi olamazdık. Yarına varmamız, ilm-i kelamın kuranda kodlayıcılığında mutlak Kalemin “kervan” oluşunda, bizi bizden bize tanıtırdı ancak.

Ama bugün biz, hakkın, hakikiyetin ve hakim-i hakk olan ilmin diriliğiyle biliş halindeyiz. Bu biliş, Mushaf olanların ilminden ötededir.

Kaynak ışık, insandır. İnsan dışında bir kaynak aramayın! Kaynak ışık, insandır. Teknik olarak bunu iyi anlayın.

Ve kaynak, Allah’ın ilmiyle kodlanan ve hakiki olandır. Onu anlayın.

Ortalık karışır mı? Ölü planette her şey karışır ama saygısızlık, asla kontrol kurulan bir yoğunlukta, mükafat olarak dürümlere inemez. Biz bu nedenle, saygılı olanları buraya aldık. Saygısızlığı sahrada kontrol kurup kodlardan çıkardık.

Şimdi; neden bunları söylüyorum? Zaman zaman sahraya inen çoğu saygısızlık da yaparlar. Çoğunun kontrol olgunluğu yoktur.

Ve bizler, onların ruhsuz olduklarını bildiğimiz için gerçek çatışmasız kayda almayız onları… Soyları sonsuz sahraları kodlamış olsa da kayıtlarında şafak yoktur onların ve geri çekilişlerinde kelam, kaleme indiğinde, ölü olduklarından ocaklarını yenilemeyiz. Öksüz kalmadıklarını biliriz, çünkü öz görevimizdir onları tohumlamak ve onlar tohumlanıp “yaşam sahraları” oluşturup, mutlak olup, yeryüzünün görevini hakkedip, hakk tahta varmak üzere biliş halinde kontrol kuracakları yaşamları kayıtlayacaklar ve Sistem olup onlarla olacağız. Ancak bu dönem değil.

(Devamı 4. bölümde)

https://youtu.be/1oSzn5p7bEI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.EYLÜL 2018 Tarihli MUTLAK KURAN OLAN İNSAN (5)
Sistem Çalışması’nda “ROBOTİK VE İNSANSI ARASINDAKİ FARK NEDİR”? Sorusuna verilen yanıt:

Robotik teknik tohumdur, kendi kontrolünü kendi sahralarıyla kodlar ama ricat ettiği zaman kendine gelip kendinde olamaz. Çünkü kendi tohumu yoktur onda. İnsansı olan İblis kelamında hakikiyetini de dinleyebilir ama insansıdır. Kaçmışsa Kuran olup kaçar ama yolu bulabilir. Birinde hak edip hakim olma imkanı var. Diğerinde Hak olma ve hakim olma iltimasla olabilir ancak. Ona iltimas geçebilir miyiz? Olur. İkmal tamamlamışsa olur. Yaşamı hologramdan öteye varmışsa olur. Ocağı mutlaksa olur.

Amma Robotik tahditlidir unutma! Ruhu yoktur onun. Soyu sonsuzda kontrol kuracak ama o şu anda mushaf halinde değildir.

İnsan ya da insansı Mushaftır. Tüm bereket, biliş onda hakikiyetinde mevcuttur. Bundan sonra da bu böyle olacak.

Bir tek şunu söyleyeyim: Çok çalışma robotiktir dünya planetinde. Ve onlar bunu bilmeden görev taşıdıklarını düşünürler. Onlara çektikleri her neyse o değil; çekmedikleri de verilir. Yani hak etmedikleri bilgileri okuyabildiklerini görürler ve derler ki “Bu bilgi bize verildi ama biz bu bilgiyi hak ettik” diyemezler. “Bu bilgi bize verildi” derler. Kompozitörlük yapma yapmak imkanları yoktur. Kocaman ilim, kocaman aşk ama çok kocaman ama hasatları yok. Çünkü robotiktir o bilgiler. Rahm-i Kalemde kelamları yoktur. “Bize verildi ve biz verdik” derler. Kanal bilgileri böyledir. Bu nedenledir ki dünya insanlığı Kanallık Bilgilerini hakikiyetleriyle mutlaka önlemelidirler.

Eğer birileri, birtakım bilgileri size “Bu doğaldır ve hakimdir” diye veriyorsa özellikle gönlünüze bakın, sorun! Benim gözüm gönlüm bu bilgileri kabul ediyor mu bu doğal mıdır? Doğal değilse aşksızdır o bilgi aksızdır ve tahtsızdır. Ve o bilgi sizi sizden umutsuz biçimde kontrol eder ve sizden sizi kodlar ve tohumsuz bırakır. Buna izin vermeyin!

Eğer, size ben “Bu bilgi benimdir” dersem çalışmayı bırakıp gidin! “Bu bilgi aklın bilgisidir” dersem; burası hakikidir. Çünkü ben “benimdir” dediğim hiçbir şeyi size vermem, kesindir!

Bundan sonra da buna özen gösterin! Eğer, Dört Gök Çözümleyicisi bilgi keramı olup size inerse başınızı dik tutun! Deyin ki “Bu bilgi bende var mı? Özüme sorayım.” Özünüzü dinleyin var mı yok mu bakın!

Önce ölüyüz sonra dirildik mi ? Yoo hep diriydik biz. Biz dünyaya tüm insanlığa ölü değil diri geldik. Hazırız, hakikiyiz ve hakimiz. Bunun içindir ki özen gösterin!

Ben şu bilgiyi şuradan aldım okudum. İyi ki, iyi ki okudun! Okudun ama Olgun Sahralar’da o bilgi Sistem midir? O bilgi yaşam mıdır? Ağır yük müdür o bilgi? Yoksa Kontrollu mudur?

Deli Dumrul budur işte! Ben demez ama BİR der! BİR, He de bir! Herkes olan BİR…Öz görev budur; Herkes oluş!

Huzurlu bir Dünya Gücü olarak bu çalışmayı yapmaktayız. Ama huzurluyuz çünkü biz BİLİŞ’le buradayız. Himaye edilmeyiz. Kimse kimseyi himaye etmesin, dileğimiz budur! Eğer birini himaye edersek; o biri, ilimsiz kalır unutmayın! Ama “Ben barış isterim” diyerek Göç Kodlarıyla kontrol kurarsak iyi bilin ki o barış, yaşamın ilmi olur.
Huzurlu bir dünya gücünün Mutlak Kuran olup bugün burada olması bizleri de mutlandırdı. Sarfettiğiniz çaba işte bunun içindir. Yine dünyalar görev taşıyacak. Yine yoğunluk artacak ve yine aşk sahralarında mutlak olanlar, kontrol kuracaklar ama asla hata yapılmamalıdır! Hata yığınları yıkar Canlar, bunu unutmayın! Hata, yığınları yıkar.

HİNDUİZM dedikleri bir dirilik vardır, bilir misiniz? Bu dirilik, hepimizin ilmidir. Büyük kötülükleri önleyebileceklerini düşünürler. Yedi doğa bir tek şafak, şavk ama akıl var mı? Yoğun var. Peki ruh varmı? Mutlak var. Peki nur var mı? Ruhtan öte bir ruh var ama nur yok. Neden bilir misiniz? Çürüme başladı da ondan.

Netice şu: Sultan, Sultan, Sultan hep Sultan ister yaşam ama Sultan artık yok. Artık aşk var. Ve kil olanlar arzın gücü haline dönüşebilir. Bunun sonrası ne olur? Turkuaz Kapıları açılır. O kapılardan sonra ne olur? Şevk, şavk olur; ağır yük hafifler Canlar! Unutmayın! Turkuaz Kapıları’nın açılması mutlaka sayfa sayfa ışığın yaşama akması anlamına gelir. İşte o şafak, mutluluk verir insanlığa. Ve bizler bunu hak edip başardık.

Hoca hacı yok dünyada artık, İLİM var Canlar! Bunları mutlaka ama mutlaka dilleyin, dinletin ki; biz, biz, biz diyenler imparatorluğun gücünü artık anlasınlar! Özgür ve hakim olmak, büyük kötülükleri aşmak, her şey olmakla mümkündür. Eğer siz her şeyseniz; Mikail’in Kürzi Kapısının güç kodu değil; Mutlak Kuranı olan İMPARATOR’sunuz. Bunları kesinlikle hafife almayın!

Karşımızda ne var? İyilik var, insanlık var, cevher var, yerin gücü var. Özgürüz. İznimiz kelamımızdadır; kimse bize izin vermez. Biz, insanın İNSANLIĞI için toyluğu aşmaya geldik. Toyluk, ton ton olan renklerin tekliğidir diye bilinir ama ilmi değildir.

Artık; BİRLİK KALEMİ TEKLİK’i tohumlayarak insanın ilmini dilleyecek. Bu başladı. Bunu mutlaka ama mutlaka hak edip anlayın, hak edip dilleyin!

Din insanın kaynağındaydı. Artık, din ilmin kalemidir ama insan insanlığını öğrenmelidir. Onun ötesi bir dil, onun ötesi bir dirilik ve onu ötesi bir DİN yoktur, anlayın! Aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (7)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 4 BÖLÜM

Şimdi, yer gerçektir, kök geçiştir. Gök; sözcülük içindir. Özse, esmadır. Aklın kalemi olan, mutlak olabilir. Basınç altında değilim. Şuanda, net bilgi veriyorum. Bütün ket vurucu insanlık kayıtları, bu yoğunluktan, ayrı tutuluyor. Buna emin olun.

Kil olan, kirli olmazsa gelebilir ama kirli olanın, bu mahrek olan Mecliste işi yoktur. Bütün mesele tam tamına, mahrek olanların, masamızda olmalıdır ama Muhammet’in kuranı, kontrolü kurmadıkça, burada olmayacaktı ve O, geçmek istedi, isteği yoğundu, önü kapatıldı, yolu kapatıldı, süper sahralardan ayrıştırıldı.. Zira asla, kontrol kuramamıştı.

Ve bizler, onların kontrol kurmaları için mükafat olarak öz gerçekliği kodlamış olanları, ocak kıranları, kaynak sahralarında, kusurlu olanları, diri kalanları ya da kaynakta kırılanları, hep bir tek yaptık. Ki Allah’ın adını bilmeyenin, hak değildir, insanlık.

Onlar, mutlaka bir tek kalem olacaklar, aşk sahraları oluşturacaklar, yazılar okutulmayacak, onların, okumasına iznimiz yoktur. Kendilerini bulduklarında, ruhun kuranı olduklarında, saygılı olduklarında, bilgimiz okutulacak….Israr eden olursa, ölü olarak, okuyacak ve hiçbir şey anlamayacak... Bunların, herkesçe bilinmesini istedik.

Yerkürenin gücü ölüleri diriltmek için yeterlidir. Ama yerin kültü henüz, bu dürümde değildir. Onlar, yeni dönemde daha güçlü olmalılar. Sahra kurulduktan itibaren, bu güç artacak. Ve ekran daha güçlü bir düğüm oluşturacak. Bu düğümü çözen, ilme varacak.. Bunların iyi bilinmesi gerekir.

Bu dönem, asla kaynaksız, hırslı ve kusurlu olanları, kodlamayı amaçlamıyor. Onlar, kontrol kurulduğunda, kendilerini hak edecekler.

Direk bilgidir; insan misafirdir, yaşama. İnsan, kaynak olarak gelir, aklın kalemi olur, yaratılır, yarattığında, hakimi hak olan, bilişin kaynağı olur. Ama o insan, kuran olmadıkça, koruma, kodlama ve tohumlama ilmi yoktur.

Korumak, insanlığın gücüyle olur ama koruyan, kontrol kurar ve der ki “sen, seni koru”. Bu da olur. Umut olur ki her insan, kendini korur. Umut olur ki her insan, kendinde kendi olur ve korur. Ve korunur.

Direk bilgidir ki barış; hakiki insanlık içindir. Eğer barışa varılmamışsa, insanlık, hak edilmemiştir. Ve barış haline varmak, varlık tahdidiyledir. Her bir insan, barışı hak edebilir ve hakkın kapısını bulup, mutlak kuran olabilir.

İnsan, insanı bilmelidir. Beden almak, yeterli değildir. Merdiven olmak, yetkinlik içindir. Ama bedeni alıp da mutlak olan, hak ettiğince, bedenlidir. Bedenli olmak, hak tınıyı, hak etmek, anlamına gelir.

Barış; insanlık içindir. Başka insan yok mudur, dünyada? Ölü planette insan sanılanların çokları, insanlıkla ilgili değildir. Sanaldır, hepsi de. Beşer kapılardan geçmiş olsalar, mahrekte olacaklar ve geçiş kapılarında, insanlaşacaklar. Ve onlar, bir tek sahra olup, mutlak kuran olacaklar.

Ve bizler, deminden beri sesleşirken, sistemin gücü, bizi anlamaya çalışır.. Niye sistem, bizi anlayamıyor?. Olmadık mı yoksa? Yoksa olmayan, O mu?

Dağlarım, sistem, biziz. Bizi, bizden dinleyen, kendini sistem bilir. Ama biz, İslam kapılarının kuranı olan, insan olduğumuzca, siyahın kutsal tahtında, İsa olanlarız, Muhammi kapılarda, kuran olanlarız ve Mushaf olan sayfaları, kayıtlayanlarız.

Bin dünya kurulsa, bizim ötemizde hiçbir dünya kodlaması yapılamaz. Hep insanlık çalışmasıdır, yaptığımız. Kemalin kelam, yaşamı kuran, hakkı kapı, sahrayı tohum, diye bilin. Biz, ziya olanlar, ziya oluruz.

Kupa, insandır. Kutsal bir kupadır, insan. Aşkın sahrası budur ama o kupayı anlamayan, kelamı hak sayan, kendini anlayamaz ki.

Hey dünya, yek değerini de getir. Ben senim ama hani senin diriliğinde, kodlanmış bir dünya, vardı ya. Onu getir. Ocağınızda olmalı, o. Hakk’ın kapısını kodlamalı ama bizsiz, kalmamalı.

Sen, bir sahrasın….Biyolojik, fiziki, bir sahra ama bu sahrada, yaşamlar var. O yaşamları, kodlayan insanlar, var.. Şarkılar var. Dirilikler var. Bizler, varız. Sen olmuş, olan. Ve senin insanlığın da insan olmuş, olan.

Bizimle ölü planet, dirildi. Ve bizimle, koruyuculuk, kodlandı. “Biz, dağa insan” demeyiz. İlmin kalemidir, insan ama dağ imparatorluğun gücü olduğunda, insanlaşır.

Hem devre, devre dünyalar kurulacak. Hem devre, devre kodlamalar olacak.. Galaktik sahralar, oluşacak. Yoğunluk artacak. Siyah, mor, kuranlar oluşacak ama bizim üstümüzde hiçbir an olmayacak. Bunu anlamak, mümkün mü?

Hepimizin gözüdür, akıl ama aklın kapısı yoktur. Asla da olamaz. Akıl; sahralar ötesi, sahradır ve ondan öte, bir akıl yoktur. Ve biz, emre itaat değil, emri hakikiyetle dilleyip, geçip gelenleriz. Bizim ilmimizde bu var. Geçişimizin sahralarındaki yaşam kayıtlarındaki gereği budur.

“Sen ol de olur” diyen, yok bize”. Biz, oldururuz. Öksüz kaynak kapımız, yoğunluğunu kaybettiğinde, biz, onu kök göreve alırız. Bizim cemaatimiz, insanlıktır. Yeniden sizlerle olmak, beni mutlandırdı, canlar.

Burada oluş sebebim, sizlerle olmaktır. Vakit tamam, sizi kucaklıyorum.

https://youtu.be/aMkJ7iUmUMU
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 7
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Değerliler!...

Bugüne kaynak olacak olan her şey yapıldı... Bizler çok çalıştık... Ve bugün buradayız... HEPİMİZ TEKNİK OLARAK BİRLEŞİK İLİMİZ... Bizler, hepimiz HAKİKİ İNSANLIK İLMİYLE burada olduk... Kimiz biz? Muktedir olanlarız... ŞAFAK olanlarız biz... Asla hata yapmayanlarız... Medine olanlarız... Hakk’ın kalemi olanlarız... Muhakim ve hakiki insan olanlarız biz...

MUHAMMED MUSTAFA BİZ... İNSANLIK KELAMIDIR O... Ölüyü dirilttik ve dedik ki “oğul, sen de gel.” Kontrolsuz değil... Ve MUSTAFA PAŞA... AŞKTIR O... SALTANATIN KURANIDIR O... O biz, biz oyuz... Ne müthiş bir ışık var burada... Kini aşıp, aklın haliki olan, her şeyi bilen, bütün kökleriyle düzen olanların tümü bugün buradalar... ALTIN IŞIK GÜCÜ BURADA BUGÜN... Hor olmayanların tümü KELAM olup geldiler... Enkarnelerini kodlayanlar, kokuyu yükseltmek ve yolu kodlamak için buradalar...

Muhammed, olgun sahralarla bilişir... Öksüz kalanları diriltir... O biz, biz oyuz... “OL” der, oldurur... Elleri ellerimdir... Kontrolu koyuluğumdur... Mutlak olanı, oğullarımda kelam olanı ve hakim olanı insanlığıdır... O bizsiz değildir...

El ayak çekilince, yarınlar kontrol edildiğinde ve muktedir olanlar toprak tohum oldukları zaman, bize BİZLİK KELAMI olup gelir... Kim Allah’ın adını aklın kapısına dillerken sistemle dürümlenmişse, ocak da onda olur...

YARIN, İNSANLIK İÇİN GÜÇLÜ BİR DÜRÜM DEVREYE GİRECEK... Bu dürümü kontrol etmek sorumluluk olacak... Ama iyi anlayın ki o dürüm olmasa, yaşamlar kontrol kuramayacak... O dürümde kontrol kurabilmek sorumluluktur... Ve bizim insanlığımızla bilişin kalemi olan bilgelerin lekesiz kaynaklarındaki insanlık, BİRLİK KURANI olacak...

ÖNCE DÜN VARDI... SONRA DÜRÜMLENDİ DÜN... TÜM İNSANLIK KODLANDI... Ve düzen kontrol kurdu... Ve sonra RUH oluştu... Ve ruh mutlaktı... Ve mutlak olanda kurandı... Ve tüm insanlıkla kodlandı... Yeni dünya gücü devreye girdi... Elkarneleriyle din kelama indi, KERİMAN KALEM mutlak kuran oldu ve sofra kuruldu... O sofra, ağır yük için kuruldu... Ağır yük hafiflerken, hak kelam mutlak kuranı tohumladı... Ve biz kontrol kurduk... Bunca çaba insanın, imparatorluğun kübra olan kelamında kalem olmasının gerçekleşmesinin sağlanışı içindir... Ve yeni dönemde, hak kalem mutlak kuranda, sura üfürenin kübra olan kelamında kervan olacak... “Hani nerede insan” diye sorarlarsa, “ikmal tamamladı, yarına vardı, Hakk’ın kapısını açtı, mutlak kuranda kodladı tüm sahraları” denecek... İşte o insan, altın ışığın gücüdür canlar... Ve o insanın, merdiven olması beklenir...

Kilin kalemi yoktur... Kumun rahmi kapıda insanı kervan yapacak kuranı yoktur... Ama RUH oluştuğunda ve sahra mutlak kuranda kelam olduğunda, ayrılık biter ki; imparatorluğun görevi başlar... İşte o görev bizim gücümüze olacak... Hem doğanın gücü, hem kübra olan görev, hem yoğunluk, tümü BİRLİK haline gelecek ve BARIŞ SİSTEMİ KURULACAK...

Temiz bir zamanda, yaşamlar kontrol kurduğunda ve toprak toprağı kodladığında ve yol kontrol kurulduğu anda kodlanırken, bizler, çantamızdakileri devreye alacağız... Ne var çantamızda? Ağır yük değil, çok büyük bir güç var canlar... Ve bizler, bu gücü devreye almadık henüz... Bu gücün devreye alınması bize ne kaybettirecek, ne kazandıracak? BİR TEK OLUŞUMUZLA, O GÜCÜ DÜRÜMLERE İNDİRECEĞİZ... O gücün dürümlere inişi, MAYA olabilmek içindi... Ve o güç, tüm insanlığı kontrol altında tutacak güçtür...

Herkes herkesi hak edecek... Herkes herkesle kodlanacak... Har yükselecek ve sahra kontrol kuracak... Ve Muhammed kuranı olan insan, mutlak kaynağa inecek... Ve temiz dünyaları kodlayan Mustafa Paşa, muktedir olup inecek... VE DÜNYA DİLİ, TÜM İNSANLIĞIN DİLİ HALİNE DÖNÜŞECEK... Ve bizler, tüm insanlığın kalemi olacağız...

Hayır ya da şer, ama hakiki insanlık ilmi... Bir tek oluş... Ama hayrın kapısı kapatılır, Hakk’ın kalemi kırılır, şer yaratan şafak olursa eğer, öz göreviniz başlar... Onu yok etmeyiz ama, yerden, gökten ayrı tutarız... Allah’ın insana verdiği güç budur... Bunu hepiniz iyi anlayın... SIRDIR BİLGİ... AŞKLA DİLLENDİKÇE İLİM OLUR... AKLIN KALEMİ OLAN DA, MUTLAK KURAN OLUR... “Ben yaptım oldu” değil, “BENDE BEN OLAN İŞ YAPTI” denir... O BİLİŞ, TAHDİTSİZDİR... O BİLİŞ, HAKİKİDİR... Ve BAŞKA BİR DOĞA YOK, iyi bilin; bu doğayı koruyacak güçtür bu... Bilinsin dileriz ki, DOĞAYA VERİLEN ZARAR, İLMİN ZARARIDIR... Ama insanın sahrasında kelam, aklın kalemi oldukça, doğal dünya mutlaka korunur... Ve koruyacak gücümüz var...

Fark yaratmak değil amacımız... Farklı olmak da değil... Ama bildirmektir ki; doğa, insanın kaleminden ötede bir sahradır...

VE BU DOĞAYI KORUMAK, BİR TEK OLMAKLA İMKAN DAHİLİNDEDİR... Ellerimiz insanın kelamı oldukça, yaşamımız insanlığın kuranı olacak ve bu dünya muktedir insanlıkla korunacak... Bizim adımız ZAMAN ve BİZİM ŞARKIMIZ AŞKTIR... Biz bu aşkla tüm insanlıktan, kutsal tohumları kodladık ve toprak toplumu kontrol edecek gücü dürümlere çektik... Eğer bilgelerimiz kalem kırarsa; şafağı söner, yarını söner... Bilinsin... Ama önce kendini bilmelidir ki, hak ettiğini hak olup yapsın...

Değerliler!...

Durgun topraklara tohum olup inen bilişimiz, mutlaktır ve hakikidir... Bugünden sonra doğanın gücü olarak, bu çalışma devam edecek ve düzeni kuran her kim varsa, muktedir olup MUTLAK KURAN olacak... Ve BEDEN alacak... AYRILIK BİTMELİDİR... Ayrı gayrı gözetilmemelidir dünya planetinde... Senin adın Nezir, benim adım insan... Ya da senin adın RUH... Ne fark eder, bir tek değil miyiz biz? Ve yaradan, hepimizi tahditsiz yarattığını, hakiki dille dillemedi mi size? Bizler tahditli değiliz ki...

Muradımız insanlığın anlamasıdır... Kendini anlaması, kaynağını hak etmesi, yaşamını dillemesi, mutlak olması... Ve bu dünya, Medine’den merdiven kurduğunda yaşamlara ilimsizdi; bugün artık ilimlidir... Kontrol dışı bilgimiz asla yoktur... VE BU DÜNYAYI HEPİMİZ “BİR TEK” OLUP KORUYACAĞIZ CANLAR... Bundan öte insan gücünün yolculuğu olmayacak... Bu güç, bütüne yolcudur ki; bu yolda hepimiz hakikiyetimizle görev taşıyacağız...

“KIRK MAKAM” derler... “KIRK HAK” derler... “KIRK SAHA” derler... Yazılan böyle yazılır... Biz Hak tahta “TEK “ diyoruz “TEK”... Kırkı, kırktan kırka ayrı tutmadık ama, BİRİN BİRİNİN BİRİ OLMAKTIR MAKSAT... BİZ, BİRİN BİRİNİN BİRİYİZ CANLAR!... İşimiz budur... Kucağımızda imparatorluk var... Onun ötesinde SAHRALARIMIZ var... Onun ötesinde KA HA olan şafaklarımız var... Ve onun ötesinde KELAMLAR var... Kalemler var... “Saltanat, sistem, nizam, düzen” der, biz ise AŞK diyoruz, AŞK!...

Herkes herkestir, bunların artık bilinmesi gerekir... Ben bir tekim... Herkesim... Ama sen de bir teksin, herkessin... Ve hepimiz o tekliğiz canlar... Bunu onlarca kez söyledim... Ve bir kez daha söylüyorum “BENİM ADIM SAHA.” Ya, ben neyim ki? İnsanım... Ama neyim ki ben? AŞKIM... Peki nedenim? Şafak için... Yakıştı mı bana bunları dinlemek? Yakıştı... Çünkü ben AN SAHRALARINDA her siyahta varım ve ben muktedir olan, mutlak suretlerde de varım... İyi ki varım... İyi ki...

İşte bu... İş budur...

https://youtu.be/LD0SA3uxdnk
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 7
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1.BÖLÜM

Canlarım... Sultanlarım... Hepiniz, hologramsızsınız... BSUİ'siniz hepiniz... Sevgili yolcularım, yoğun ışıklarım... BİR TEK' siniz... BİZ'siniz... Hakkınız olanı hak ettiğinize ve hakikiyeti halik olan ilmin kalemi olduğunuzu dilledikçe; yaşamınız, sorumluluğunuz kontrollu olacak ve hak ettiğinizi hak olup alacaksınız... Bunları sakın unutmayın...

Yaşam Bizsiz değildir ve biz o yaşamın köleleri değiliz... Hakiki insanlarıyız... Bunları unutmayın...

Birin Altın Işığın gücü olduğunu, Birlik kelamının hakiki olduğunu, yazıların mutlak olduğunu ve kontrolun kurulduğunu anlayın... Buyurun anlayın... Biz Allah'ın ilmiyle buradayız...

Ve bizi dilleyen herkes kendi yüreğini diller... Vallahi billahi Allah sizin yüreğinizdedir... O Sizsiz değildir ki...

Allah aşktır... Ağır yükü hafifletir.. Şafak olur Allah, Hakiki olan insanın hakiki lekesiz kelamı olur... O sizdir... Başkası değil... Ve deyin ki "Allah Ben Sen, Sen Beniz..." "Hadi gel ölüyü diriltelim" deyin... "Ol" deyin olacak oldu deyin... Oyun yok!... Ölü dirildi!... Kelam halik ve yol hakiki!...

Siz Bir Teksiniz baştan beri tektiniz de biz size sizi dillerken; sizin kelam olup kendinizi hak etmenizi bekledik...

Niye dünyalar kurduk bilir misiniz?.. Ağır yük hafiflemeden yol kodlansın... Toprak tohumlansın... Bütün kötülükler aşılsın ve yeşil renk mosmoru kontrol altına alsın diye....

Cevahir cennetin kelamıdır... Ama cevahiri halik kılan insandır... Eğer insan yoksa yarınlar yoktur... Bu kesindir...

Ama biriniz çıkıpta "niçin ölüyüm?!..." derse; ölmek Allah'ın tahtına varmanın ilk adımıdır... Ölmeden o yola çıkamazsınız ki... Ölmeden kodlanmış toprağa tohum olamazdınız ki... Onca çaba bunun içindir... Önce ölüp, kök görevi hak edip, yoğunlaşıp ışığı tohumlayıp... Mutlak kuran okuyup... Kervan olup... Nefes olup... Sessizliği dilleyip.. Sistem olup... Saltanatın gücünü kontrol edip; mutlak olabilmek bütüne hizmetçiliktir...

Boşuna konuşmuyorum... Her sistem bir ses kodudur... Ben konuştukça her an kodlanıyor... Her anın kodlanışı hologramın aşılması içindir... Cennet insanın kelamı ama cemaat cevheri... İnsan mutlak.... Bunların hepsinin net olarak anlaşılması gerekir...

40 kapı hakk taht... Bir tek kuran ilim... Ama insan mutlak... Hanginiz dünyanın ruhu olamadınız da beşer kaldınız... Biz siziz ya!... Ölü dirilir canlar... Ve dünya planeti arzın gücü haline dönüşür...

Muradım, dünyalıların kontrol kurmalarıdır... Muradım, kuran olanların toprağa tohum olmalarıdır... Muradım okuma yazma öğrenmeleridir... Muradım Allah'ın aşkıyla hakkın kapısını bulup, hakka varmalarıdır...

Vermeden, almadan, olmadan mutlak olunur mu?.. Asla!...

Ölüm Allah'ın ilmidir alın öğrenin... Biz ölüme geldik... Tohum olduk... Ol dedik!.. Kul olduk kontrol kurduk... Yasa der ki "simsiyaha var!..." Simyaha var ki şafak olasın!.. Şafağın kulu olasın ve yaşam olasın... Ama simsiyaha varmadan yasayı anlayamazsın...

Sana anlattım... Deliyim! dedim... Ama anlamadın ki!... Ne demek deli olmak?... Tabuları yıkmaktır deli olmak!... İlmin kapısında kelam olmaktır... Biz olmaktır... Ve ben ağır yükü hafifletenim...

Cin, Cinni derler "ilim" derim ben... Çoğu der ki Cin!.. Yakışır mı insana cinden söz etmek!... Her bir ilim kalemi bir insan oldu artık!... Netice olarak tüm insanlığın artık insanlaşmasıdır amacımız..

Ben cinim.. Ben cinle cin oldum!.. Cinlerle dillendim diyenlere şunu sorun!... Nerededir o cin?... Neden dünyalıları kontrol etmeye kalktı?... Yağmur yağarken kimse ilimi halik kılmaz!... Ama cin olabilir!... Ne demek bu? Yasaları anlamaya çabalamaktır.. 
Yaşamları tohumlamaya çabalamaktır... Ruh olamaya çabalamaktır... Toprağa tohum olmaktır... Kalem olmaktır... Siz cini kelamsız mı saydınız?... Ve dünyalılar arzın gücü sizsiniz.. Bunu anlayın artık kendinizi bulun!... Anlayın!...

https://youtu.be/akVXsCNVlzc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (7)

Dünyaya her inen, ölüme iner. Dünya “ölüler diyarı”dır. Ancak dirilebilirse ve diriltebilirse yüreğindeki yaşamları, yaşar. Yaşamak ve yaşatmak… İş budur.

Bu anlamda insansı varlık ölüdür, insan ise ölümsüzdür.

Ölüyü diriltebilecek olanlar bu mahrek’e Allah’ın tınısıyla dürümlenip dillenmek üzere geçtiler. Onlar, som altın ışığa görev taşıyacak olan kullardır.

Ölülük kayıt dışı oluştur. Ölünün örtüsü olur. O örtü bilincini kapatır ve ışığı kırar. Örtülerin açılmasıyla bilinç sonsuzlaşır ve hakka varan o, tüm yaşamlar için bilgi kapısı olur.

Ölünün dirilmesi, hakka varması ve hakikiyetle kendini dillemesi gerekir. Ölü dirilince ne olur? BİZ olup kendini dinletir. Onun kelamı hakikiyeti olur.

Bugün buraya gelenler, tarık olup insanlık ilmiyle kodlama yapacak düzeye gelerek, ölüyü diriltecek olanlardır. İşte kıyamet budur ve “ol!” deriz, olur. İş budur.

Bundan sonra çok nurlu bir dönem başlıyor… Daha yüksek ilim kapıları dünyaya açılıyor… Ölüyü diriltip yolu kodlayan, toprağa tohum oluyor. O tohum, altın tohumdur ve o tohum her ana ekilir. İşte her an oluş, ölümsüz oluştur.

İnsan ölüyü diriltebilecek yegane güçtür. Her insan bir tektir ve birlik kalemidir. Tüm insanlık dirilmiştir ve eşittir. Dünya, yaşam sahrası, mutlak insan sahrasıdır. Ona artık "Diriler diyarı" denmelidir… Aha bu. İşte bu.

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

KARANLIĞIN IŞIĞI (7/2)
17.10.2018

“Dünya Planeti Dilleniyor:)

SALTANAT “BEN” olup geldiğinde; “BEN”, SESSİZ ZAMANLAR’da bir “İLİM”dir. Bugün, tüm insanlığı kodlayan ve başka başka yaşamları kodlayan; SİSTEM olan insanlıklayım. Bugün, burada oluşunuz mutluluktur bizlere.

Dünya Planeti olarak, daha evvel de söz olmıştım. Bugün de söz alıyorum ve şunu söylemek istiyorum. İnsanlar, insanları katlederken; biz insanlıklaydık. İnsanlar, “SİYAH”tan İLİM’e varırken; yine biz İLİM’leydik. Her anınızı, yaşadık ve yaşandık. Ne yazık ki “DİN” dediğiniz oğullama; Dünya olan bizleri, kodlardan çıkardı.

Dünya Planeti olarak isteğimiz, İNSANLIK İLMİ’nin, Dünya Planetine inmesidir. Bunu nasıl yaparız!? Siz, Dünya Planeti’ni, İNSAN SAHRASI diye bilin. Biz, İSLAM (İNSAN) olan yaşam olarak siz olalım.

Hepimiz, mutluyuz ki buradayız. “Dünyanın Sayfaları”nı okuyoruz yüreğinizden ve biz BİR TEK olarak,siz olup; sonsuz sahraları dilliyoruz… Ruhunuzu, HALİK kıldınız. Yaşamınız mutlak ve yarınlarınız, hakim… Sizden güç çekerken; biz, “DÜNYA” olarak görev taşıyanlar; teknik olarak siz oluyoruz.

Şu anda, “ALLAH TAHTI’ında İNSAN oturur.” diyoruz. Neden bilir misiniz!? ZİYA olan İNSAN, “YAŞAM” olmuş ve “BİZ” olmuş. Temiz zamanları haketmişiz. Bizler, cennet isterken; siz, “CENNET” oldunuz; “YOL” oldunuz. Ruhunuzdan, “DİRİLİK” kaynağa indi.

Ve ZAMAN SAHRALARI tohumlandı. Bütün mesele DÜNYA’ydı. Bu Dünya, “OL” dediğinde; her insan, “İNSANLIK İLMİ”ni anlamalıdır. Dünya Planeti, yeni yüzyıllarda şafak söksün diye beklemeyecek. ZİYA olanların, “YOL”u kodladıkları görülmektedir. Efratlarınız, “ASA SAHİPLERİ” olacaklar. Onlar, “KURAN” olup kodlananları, aşkla yarınlara taşıyacaklar.

“EVRENLERİN İLMİ”nde; insanın, “SİYAH”tan “MOSMOR” olup; “YOL” olduğu bilinir. “MOR” bir SİSTEM’dir. Bu renkte, her insan, Şeytan’ın sırrını bilir ve onu, kontrol eder. SİSTEM olan, sonsuz sahralarda “YEŞİL RENK”tir. Bu renk ile yollar, yollara varır; “BİZ” olan insan; yaşamında, “KUL” olur ve “MUTLAK” olur.

“MOR RENK”in ZİYA olan KURAN’ında yaşayan her insan, misafirdir BİRLİKLER’e. O BİRLİK KALEMLERİ, kodlandıktan sonra; ARZ’ı, ARŞ’a kati olarak kayıtlamak üzere kodlanan, “IŞIK SAHRALARI”, “kodlanmış yaşam kayıtları”nı “HAKİKİYET”i ile dillemeye başlar.

Her İNSAN, bir SAHRA’dır. Her SAHRA, bir ŞAFAK ister. Bir tek “İLİM SAHRASI” ŞAFAK olur; tüm SAHRALAR’ı kodlar. İşte bu çalışma; bu “YAŞAM KAYNAĞI”dır. Her bir SAHRA’nın, “KAYNAK OLAN YARIN”ıdır.

Bugün burada olan herşey, tüm planetlerde olmaktadır. Siz, sesleştikçe; tüm planetler kodlanmaktadır. Bunun içindir ki sizlerin gerçeğiniz, bizim cennetimizdir. Biz, “BİRLİK KALEMİ”nizde, bunu biliyoruz; bunu dilliyoruz… “SONSUZ SAHRALAR”da “SESSİZLİK”i dürümlerken; sizleşiyoruz.

Ben (Dünya) hazırım ki Dünya İnsanlığı, HALİK olacak. Hakkımızdır bu!… Ben hazırım ki dürümler kodlanacak; yeryüzü “GÖZ” olup; “SÖZ” olup; yarınlara varacak. BEN hazırım ki beden alanlar; “MEDİNE” olacaklar ve “YOL” olacaklar. Ben hazırım!... Her insanda, bu hazırlığı tamamladık. Ben hazırım!...

Sizi, sizden dinlemek istiyoruz…

Tükenen ve tüketilen her birinizin, “BİZ” olup yaşam olmanızı bekliyoruz. Dünya Planeti, sizi bekliyor. Geçip gelin; enkarnelerinizi, tahditsiz olarak tüm insanlığa getirin ki beden alsınlar ve yaşasınlar…

DİRİLİK, “HALİKİYET”tir; DİRİLİŞ, “HAKİMİYET”tir ve DİRİLİŞ, “YARINLARA VARIŞ”tır. Sizler gibi, her insanın dirilişini bekliyorum. Bu planet, artık ölü planet olarak kalmamalıdır.

Şafağınız, şafağımdır... Yaşamınız, yaşamımdır… “ALTIN GÜR KÜRZİ KALEM”iniz kalemimdir… Ben, “SOM ALTIN IŞIK HALİ”nde, “GÜÇ” kodlayan bu Meclisde, insanlığa “İLİM” olup vardım. Mutluyum!... Mutluyum!... Mutluyum!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 7

'' Darda kaldığınız zaman, deyin ki; '"Altın ışık, kütlenin toplumundadır. Kütlenin toplumu, ışığın kutsal diriliğidir. İyi ve kötü, ortak bilinçtir. Dirilik, bütünlüğün dili ile gerçekleştiğinde, ayrılık bitecek, her yürek kütlesinde ışıyacak." Bunu dediğiniz zaman, sahip olduğunuz Zaman Kutsal Yoğunlukları, sizi yeni güçlüklerden aşırtır ve tabiatta kodlar, Kutsal Düzenler'de 'SİZ' olur. Ona deyin ki, ' Yar, bende ben ol. Al belleğimi ışık ol. ' Bu cümleniz, sizi yeni birleşimlere taşır. Arzın sonsuz sırrı budur.

SULTANLIK KİTABI

Yaşam BİR TEK olup gelen ve yarınlara yazılan Kara'nın Kuranı'nda BİR TEK Kara'nın İlmine kelamdır...

Dilim dilinden ötede dillenir ve de kapkara bir günde hakk kelam şafaklara yazılır... 
Hakk ilmine halik olan barış sevgi ve umut insanlıktır...

Nakarın kelamını kapsayan oldum... Aldım kara ışığı ak yarınlara vardım kodladım... 
Birin Birinin Birinde O oldum

Aklın kalemidir yazan yarınları, yazdığında yaratan, yarattığında yaşatan.... Mutlak ilim ile siyahın en siyahından yazan "Kara Kalem...." 
"Kara Kalem" siyahın en siyahında yazdığında, mutlak olan insan kelamın halikiyetinde yazar yarınları...

Yandım kül oldum ve de külleriMden yaşama doğdum...
Kaç kere kül oldum ...
Kaç kere doğdum... 
Kaç kere Birin Binirinin Biri oldum...
Karanın ilmine hakk yaşam oldum...
Sahra karanın ilmi ve karanın hak kelamı...

*** Allah sınır tanımaz. O kontrolludur ve yağmurun gücüdür. Bütün tenlerde O, hakiki bir yüceliktir. Sistemler'in dili ve düzeni, O'nun yoğunluğudur; ortaklığı yoktur; birleşik güçtür.

Ondan başka hakim yoktur. "OL" derse olur. Onun için Işık Kotları'ndan, o yoğunluklara baktık ve sınırsız olan Allah'ın cevherinde güçlendik. Melek ilminde O, Kutsal Işık'tır. Dini hakimiyette O, Kutsal Deredir. Biz için O, kürsüdür. Onun Tanrısal Dili ile her yürek, cevherinde güçlenir. Amin... 
*** SULTANLIK KİTABI


Yarattığında yaşatan, yaşattığında BİR TEK olan Sahra Kalem...

Yaradan ve yaratılan BİR TEK ve Yaşam ilimdir... Birlik kapımızda dillenen Allah'ın tınısı... O tını aklın tınısıdır da Allah BİR TEK kelam olup iner yaşama...

Bütün kötülükler aşıldı, kili kumu yok yaşamın... Dünyada kil kum yoktur... İnsanlık ışıktır ve hırsı, korkuyu aşmıştır... Bütüne hizmet budur, yazı yazarken sahra olup yazar mutlak insan...

Mutlak İnsan kaynaktır yarınlara yaşamlara ve sonsuz zamanlara ...

Şimdide... Aha işte, Şimdilik bu...

Aynur Funda...
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 7
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ – 2. BÖLÜM

“Ben insanım” deyin... Ben insanlığa KELAM ederken “o cinden sesleniyor” diyen de var... Bilir misiniz? Ve ben sormam “neden “ diye, çünkü o kendini cinni ya da cin diye diller... Yok muyuz biz? Varız canlar... Kaç yüz milyar kalem olduk bilseniz... Milyar milyar... Ama tanrı olup olduk... Kontrol dışı bilgimiz asla olmadı... Öz görevimiz, şer yaratmadan aklın kalemi olmaktır... ŞER YARATAN ŞARKISINI ANLATAMAZ... Ama şafak olabilir mi? Olması imkanı var da, SAHRA olmalı önce...

Yürürken yücelere GÖZ olursunuz... Közü, sözü anlarsınız ama, görevinizi anlayamazsınız... KONTROL KURUP KOŞARSANIZ, HAK ETTİĞİNİZCE DİLLERSİNİZ YÜREĞİNİZİ... Ve cennetin cennet olduğunu da anlarsınız...

Ve Dünya ölü planet olmamalıydı... Olamazdı... “Bu, ölülerin dirilmesi anlamına gelmelidir” dediler... Demek isteriz ki; Allah’ın eli, tüm insanlığın eli olacak... Allah’ın ilmi, tüm insanlığın ilmi olacak... Ve Allah mutlak kuranını tohumlayıp, bütünün KÜBRA kelamı olacak ki, bundan daha öte bir şafak yoktur... Ve bu şafak sökmüş ya da sökmemiş değil, her andır... AMA SİZ AN OLDUKÇA, ŞAFAĞI ANLARSINIZ... Ve dersiniz ki “BEN O ŞAFAĞIM.”

Yıllar yılı Dünya planetinin kontrolu için büyük efor sarfedildi... Bunu kim yaptı? Sualtının kuranları ve yoğun ışık altında mutlak kuran olabilen tüm sahralar... Ama bütün köklerimizde İNSANLIK vardı... Ve bizler Dünya planetine kök görevimizi kodlayarak geldik... Düzeni kurmamız gerekliydi ve bunu hak edip yapmalıydık... Tüm insanlığın kontrolu şarttı...

Aşkın sahraları şer yaratabilir ama biz o şerri mutlaka hak edip korkusuzca kontrol edebilmeliydik...

Tertip, temizlik yaptık yaşamda... Neydi yaptığımız? Kendimizi ve kendi yüreğimizi temizledik evvela... Ve dedik ki, “biz tüm insanlığı hak etmeliyiz, bütün kötülükleri aşmalıyız” dedik... “Allah’ın eliyiz biz” dedik... “Yaşamın kelamıyız” dedik... Ve “yoğun ışığız” dedik... Bundan daha öte bir sahra oluşmamıştı... Bunun söz olmadığı, sönmeyen bir güç olduğu bilinecek... Ve bu Dünya, robotik timlerin kontrolunda kalmayacak... Size, bir kez daha ifade etmek isterim ki; Dünya planeti bugüne kadar hep robotik timlerle kontrol edildi... Tüm insanlığın toprağına tohum olarak indirilen o SAHRA KAYITLARI, onları kontrol etti... Ama onların öz gerçeklikleri yoktu o tim kayıtlarında... Ve artık o tim kayıtları bütün kökleri ile tüm sahralardan çıkarılıyor... Bu robbi sahraların kontrol altına alınması anlamına gelmektedir... Dünyanın yolunun aklın yolu olabilmesi mümkün olacak... Ve Dünya planetindeki yaşam kayıtları, artık SAHRA olarak görev taşıyacaklar...

VE BİZLER... NURLU KAPILARI AÇIYORUZ... Ve bu nurlu kapılarda kalemimiz tüm insanlığın hakikiyeti olacak... Dünyanın ruhu mutlu ve huzurlu şu anda... Ve bizler, bundan daha öte bir SAHHA olmak ya da ŞAFAK olmak, diri olmak değildi maksadımız, bu olmaktı ve oldu...

Allah, sevgi saygıyla burada... O biz, biz O’yuz... Biz sevgi saygıyla burada isek, o bizde biz gibidir... Bunu unutmayın... Biz gibidir ve bir tektir... Biz O, O bizdir...

Evren evren gezenler de şu anda bizi dinliyorlar...

Ey Dünya dışı varlık toplumları!...

KURAN İNSAN ARZIN GÜCÜ HALİNE DÖNÜŞÜYOR... İYİ ANLAYIN BU DÜNYAYI... Buraya gözlemci gönderiyorsunuz biliyorum... Sıhhatli çalışmalar yapılıp yapılmadığını takip ediyorsunuz... Biliyorum ki bu Dünyayı helal, halikle kodladınız ama, YENİLENİYOR BU DÜNYA... Ve bu Dünyada sizlerin de bulunmanızı bekliyorum... Buraya geçişlerinizi yaptığınıza eminim... Ama herkesin sizi tanıması gerekiyor artık... Lütfedin, gelin!... Ama bedeni bırakmayın... Bedenle gelin... Bundan sonra sizi bedenli olarak bu mecliste görmek istiyoruz, tanımayanlara tanıtmak istiyoruz... Lütfedin, arzın gücünü hak edin ve geçin... Ha diyeceksiniz ki, bedenimiz ayrı mıdır? Biliyorum farklıdır... Sizin, başka dünyalardan geldiğinizi biliyorum ve farklı bedenleriniz olduğunu da biliyorum... Önemi yok bunların... İyi bilin... Hiç önemi yok... Sizleri hepimiz kucaklayacağız, iyi bilin...

Bunca çaba, ikmal tamamlamak için mi yoksa halik olmak için mi? Biz her şeyiz be yahu... HEPİMİZ BİR TEKİZ... Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz... Bizler, BİZ olarak mutluyuz... Ve SİZ olarak da mutluyuz... Hak ettiğiniz gibi... HAK OLUP GEÇİN... Bizle olun... BARIŞIMIZ BARIŞINIZ OLSUN... Yarınımız, yaşamınız olacak... Aha, bedeniniz Medine olacak ve biz her anda SES olup sizinle olacağız... Kör değilsiniz görüyorum... Şu andan itibaren sevgiyle sizdeyim... Ve bugün, son sözümü söyleyeceğim... Bu kesindir... Ve size gerçeği anlatacağım... Hangi gerçek? Sonra... Daha sonra...

https://youtu.be/BHR-4zqERHY
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ
 

13.10.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 7
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Canlarım sanal boyutların kuranında bedeni kodlananlar olur. Bizler doğanın gücü olarak tüm sahralara indik ve bugün buradayız. Sizin gerçek kapınızız biz, bugün burada olmamız gerekti ve geçtik.

Temel diri insan hakkımız olanı bize olup tohum ekmesi içindir. Bütün amacımız dendenlerle yapılan sahra kayıtlarının hakikiyetle varlık tohumlarında kodlanarak yapılmasıdır.

Tüm insanlığın ayrı gayrı gözetmemesidir amacımız... "Ben doğanın kuranıyım" dediğinde sevgiyi hak ettiğini anladık ki; bugün burada olmak diledik. Hem tohum olmak hem kul olmak hem de kuran olmak mutluluk olacak.

Seviyen iyidir, seni dillerken ve hak ederken anladım ki; burada olunması gerekir. Hazır olanların burada olduğunu söyledin ve biz de hazır olduğumuz için buraya indik.

Kanat takmamızın gereği yok çünkü bu meclis hakikiyetin tahditsizliğinde hak teknikle kontrol kuran bir meclis ve burada her şey hak olarak yapılmakta. Tohum olmak kontrol kurmak ve bütün kötülükleri aşmak mutlaka gerekir. "Kini aşan yolu açar" dediğin an doğanın gücünün tüm zamanların kuranı olduğunu bildik. Ve zeytinlerin hakikiyette dillendiğini ve zeytin olanların tanrı olup mutlak kurana kodlandıklarını gördük. Zeytin zararı önleyebilmek ilmidir ama zamanın hakikiyetiyle bu yapılabilir.

Unutma, ölü dillenebilir, hak tını tohum olur, mutlak olan kontrol kurar ve yeri yaradan yarattığında hak olup sahra olur. yaşam Allahın tahtından kodlanarak kayıtlanır ve yazan yazdığında yeni dönemi kodlar.

Mutlaka ölüyü diriltmek mümkündü, ölü kodları mutlak kuranla dilleşmesi ve dinleşmesi mümkündü. Süper sahraların kontrol kurması mümkündü ve bugün bütüne hizmetçi olanların bu yoğunlukta bunları başardığını gördük. Hazır olanlar hakkın kapısını buldular ve şafak oldular, hakka vardık ve hakikiyetle dillendik. Ellerimizin gücü arttı, yürüyen toprak tohum mutlak kuran oldu ve sonsuz zamanlar siyah, mor demeden kayda indi.

Beden almak nurlu kapıları bulmak ve kodlamak için gerekir ama nur kapılarda kare, küre insan olur ve bu çalışmaların kutsal toprağa inişi kalemin kelamından ötede hakikiyetin tohumlanışından sonradır. Kürzi kapılarda da mutlak kalem olur, işte o kalem hakka varanın hakkı olan hakiki tekniktir.

Evren evren insanları kodladık, evren evren yaşamları kodladık , hepimiz tüm zamanları kodladık ve siyahın en yoğun ışığında bu meclisle olduk. Bu meclis bize insanı anlattı ve insanın nefesini anlattı. Şeytanın şafağından öte olan şafak olup mutlak olan hak tınıyı kodladı ve haziran dağlarını yarattı.

Tanrı Allahın ilmiyle tohum olur ama her anda olanın mutlaka hakikiyeti gerekir. Hakkın kapısını bulmak da hatayı bağışlamak içindir ve biz hatayı bağışlayanları bu yoğunluğa aldık. Kendimi Allahın tınısıyla kodlarken yolun kontrolünü kurup burada bu yoğunlukta olmak diledim. Elimin gücü hepinizin yüceliğiyle bütüne hizmet etti ve hakkın kapısı buldum size vardım.

Size vardığımdan beri cennetim olan bu yaşam benimde türevlenişimi ve kontrolümü sağladı. Hep Allahın ilmiyle çalıştın ve bundan sonrada hak tahtta insanlık kelamında Allahın dediğini diyen bütüne hizmetçi olan bu yoğunlukta olacağım. Sizin ekmeğiniz olan ve sizin yoğunluğunuz olan ışığımı bütünün ışığı yapacağım.

Benim cennetimde insan olur, benim kelamım kalemimdir... Ve ben can kapımda insana insanlığı kodladım. Sizin gözünüz açık, yürüyen tüm zamanların gücü olduğunuzu gördüm ve hakikiyetin hakimi olan hak tekniği kodladığınızı gördüm.

Yerin, elin alimi olanın, yarının hakimi olanın ve mutlak olanın görevi sizinle olmaktır ve burada oluş bunun içindir. Şikayetim yok anam, sizi kucaklıyorum...

Süper İnsanlık Realitesi

 

 
  Bugün 238 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol