Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (2)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (2)” ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

Yerkürenin İlmi olan yaşam, hepimizi kodladı. Bu yaşamda, bizler CEVHERİ KALEM olarak yarınları tohumladık. YAŞAM SAHRALARI oluşturduk. ÖZ KÖKLER’le görev taşındı ve zamanı, HALİK kıldık.

Ayrılık bitsin diye çabaladık. Artık yeni bir dönemdeyiz. Bu dönemde, İnsanlık Boyutları; İLMİN KAYNAKLARI olan DİRİLER’i, kontrollu olarak, görevleri ile bilişleri ile KERVAN’a KAYNAK yapmaktadır.

Herkesin o kervanda İNSAN SAHRASI olması imkanı yoktur. Eller, İLİM’e ulaşmadan; yaşam, sonsuzluğunu kodlayamaz. İşte bunun içindir ki İnsanlık Boyutları, İLMİN SAHRALARI’nı tohumladı ve yoğunlukları kodlayarak IŞIK halinde; dilden, dillere kontrollu olarak kodlanan SAHRALAR’ı, koyu bir İLİM ile cevherine aldı.

Devinim, arttıkça arttı ve yaptığımız çalışmalar ve sarfettiğimiz çabalar ile kodlananlar, kontrollu olarak LEVHİ oldular.

ATLANTALI SAHRALAR, CEVHERİ KÖK GERÇEKLİK’le görev taşırlarken, İNSAN SAHRALARI, KÜLT olarak görev taşıdılar.

Büyük görev taşındı dünya planında. Eli, ellere ulaşanlar; GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ yaparak çalıştılar ve CEVHERİ YAŞAM SAHRALARI oluşturdular.

Bu çalışmalarla dünden, önceki dünler, dürümlendiler ve YAŞAM KAYITLARI ile BİLİŞ SAHRALARI oluşturup; o kayıtlar ile cevhere güç kattılar.

ERGİN SAHRALAR, “ETKİN HALİK” olarak KÜLT oluşturup, evren evren gezen CENNET KAPILARI’ındakileri, görevleri gereği KERVAN’a kayıtladılar.

Uzak planetler de BİR TEK olup bu yaşamı, kontrol etmek üzere BİR’e hizmetçi oldular.

Bugün artık, her bir YAŞAM SAHRASI’nın, insanlığı kodlayarak, güç kontrolu oluşturup, “İBLİS SİSTEMLERİ”nden geçtikleri, İLMİN SAHRALARI’nda dürümlendikleri görülmektedir.

“ALTIN IŞIK YILLARI” dediğimiz CEVHERİ GÖREV TAHDİTLERİ ile BİLİŞ KAYITLARI kodlandıktan sonra; SAHRALAR’da, İnsanlık Boyutları görev kayıtlamalarını, İLİM SAHRALARI’ndan yapmaya başladılar…

Bir tek İNSAN, insanlığı kodlayarak görev taşır ki Dünya Planetinde bu oldu. “İNSAN” dediğiniz yaşam formu, bunu başardı ve cennet olan İLİM KALEMİ, İSLAMİ KODLARI ile bütün kütleyi kayıtladı.

Şimdilik bu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

01.09.2018 tarihinde açılmış olan “MUTLAK OLAN İNSAN” Programının ikincisi 08.09.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

8.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yekdiğerlerimizi kodlayabilmek için bugün buradayız. Tükenen türevleri tohumlayamayanların, “mutlak kuran” olabilmeleri için Bu Meclis, bu çalışmayı yapmaktadır.

Hasta bir dünyaya “şafak” olmak üzere bu çalışmalar yapılır. Her insanın kendi kelamı, kendi yoğunluğunu tohumlar. Muktediriyet bu nedenle kodlanmış olanlarda, hakiki teknikle “kaynak” olur.

Hasat, insanın kelamıyla olacak ve hasatı hakikiyetle dilleyenler muktedir olarak bunu başaracaklar.

“Havunya kapıları” açılır dünyaya… Kontrolludur bu kapılar ve bu kapılarda nefes kontrolu sağlanır.

Her şey kelam olandan ve hakim olandan, mutlak olana kodlanır. Muktediriyetle olur bütün bunlar.

“Kara ışık”, ağır yük taşır. Bu ışığın insanlık kelamında mutlak kuranı tohumlaması, bizleri mutlu kılmaktadır.

Havunya kapıları’nda Medine olur. Medine kelam, hakikiyet ve tahditsizliktir. Mektup okunur Medine’de… Bu kelamın kanallıklarla devreye girişidir ama yazılar okundukça, mutlakiyet kodlanabilir ve her diri Allah’ın ilmiyle kendini hakedebilir.

Kimin adı, kimin adıyla dillenir? Bunların önemli yoktur. Herkes herkesle dillenir. Bu çalışmalarda hakim olmak, mutlak olmak ve hakiki olmak, bütüne hizmetle mümkündür. “Bütüne hizmet” mutluluktur tüm insanlık için.

“Beşer kelam”, maşadır insanlığa ama hakikiyete varıp da hakim olduğu zaman insan, mutlaktır. İşte mutlak insan, muktedir insandır. Ki kodlanmıştır, korunma altında değildir. O koruyucudur ama korunması asla yoktur. Ziyadır, kendinden öte kendini haketmiştir ve karanlıkta aydınlatıcıdır.

Kanatlanıp uçmak ister insanlık… Mutlaka ama mutlaka bunu diler. Ve bizler deriz ki “Kanat, Allah’ın tınısını duyanlarındır.” Eğer Allah’ın tınısını duyabiliyorsa insan, kendi dürümlerinde “aklın kapısı” olur ve Allah’ın tınısını hakikiyetiyle diller.

Mesele insanlaşmaktır. Eğer bizler dünyanın dürümlerinde insanlığı tohumlarken kendi yoğunluğumuzu haketmemişsek, Muhammet Mustafa bile bizi kodlayamaz çünkü biz ölüyüz. Olan ya da olmayan ne varsa hakikiyetledir.

Yaradan, Allah’ın tahtından her anı kodlamış bilişle ve tüm zamanların kaydıyla insanlığı kontrollu olarak var etmiştir. Ama insan, sevgiyi haketmeden “kervan” olamaz ve yoğunluğu kontrollu olarak kayda alamaz.

“Evrim yapmak üzere dünya planetine gelinir.” diye bilir dünya insanı. Aha kapıları kapatanlar, bunu böyle dillerler. İnsan, altın ışığıyla görevli olup dünyaya. Onun “evrim” diye bir sahra kaydı yoktur, öyle bir niyeti de yoktur.

Eğer dünya insanı evrim için dünyaya gelecekse, yeminliyiz ki onunla olmayız çünkü o, yok demektir. Kelamı “kalem” değil, yarını mutlak değil ve tohumları hakim değildir. Onu adı nezir (kul) de değildir, çünkü o kendini haketmemiştir.

Ve dünya ölü bir planet olmamalıdır. Bugüne kadar dünya ölüydü. Dünyanın ruhu yoktu. Dünyanın yoğunluğu mutlu, umutlu ve hakikiyetli değildi. Her sistem kendi yoğunluğunu dünya planına indirdi ve sonra “ölüyü dirilteceğim” diyerek gerçek kontrolu kaybetti.

Ve bir tek bizler bu dünyaya öfkeyi aşıp gelenleriz. Bizim adımız insandır. Kimsenin kimseye faydasının olmayacağı o gün var ya, işte; biz o güne geldik. O gün, kök görevin, kübra olan kelamın ve sofralara konan yaşamların tümü olarak geldik bu dünyaya… Ve biz ummanlara ruhu kodlayanlarız.

Yeni dönem hepimiz için ışıklarla kodlanacak. Bu döneme ağır yük taşıtıldı. Biz bu dönemi muktedir kıldık ve hakikiyetle dilledik.

Kim Allah’ın ışığıyla kodlama yaparsa, ocağında mutluluk olur. Bugün, bu mutluluğu herkesin anlaması, tatması dileğimizdir. 
“Kaçan, dünyayı koruyamayacak” diye düşünülür. Kanatlanıp uçup, kaçar mıyız dünyadan? Asla.

Beden almanın “mahrek” olmak olduğunu bile anlamayanlar, kendi yollarını, kendi tohumlarını anlayamayacaklar.

Allah, tahtında kelam edeni diller ama akıl yoksa o kelamda, has tını da yoktur.

“Durağan günlerin gücü” bizim yüreğimizde bütüne hizmetçiliktir. Ama biz bu hizmetçiliği imparatorluğun görevi olarak dilliyoruz.

“Ordular, ilk hedefiniz insanlıktır! İleri! Aha, mutlak kuran olan Mustafa paşa. O biz, biz oyuz. Onun öldüğünü mü düşündünüz? Ölüler diyarı onu bilemez ki. O dipdiridir bugün de ve bizsiz değildir.

Kaynağın ağır yük olduğunu düşünmeyin. Kaynak kurandır, toprağın toprağa ilmidir kaynak, hakk tahttır, aşktır ve şafak söktüğünde “Allah’ın tınısı”, “aklın kelamı” olur. Ve bugün, burada, bu kelamla dilleniyoruz.

Koruma altına alınmak ister insan soyu. Ölüler isterler korunmayı… Ama dirilenler, kendi yarınlarını hakettiklerini bilirler ve diriliklerde hakikiyetle kodlananlar, Allah’tan koruma istemezler, çünkü ölüyü diriltmek için dünya planında göz olan bilişlerin, ağırı hafiflettikleri kesindir.

Kapılar kapandığı zaman, kör sağır ne varsa yarına varmaya çabalayacak… O kapıları biz açık tutuyoruz ki yasaları kontrollu olarak kodlayanlar, murat ettikleri her şeyi hakikiyetleriyle dillesinler ki hasatları olsun.

Yarınlar, “insanlık ilmi”yle kodlanacak. Bunu anlamalıdır tüm insanlık. Kim “ben Allah’ın ilmiyle buradayım.” diyebildiyse, ikmali tamamlanmış, yaşamı tohumlanmış ve ruhu mutlakiyeti kodlayabilecek düzeye varmıştır.

Kaçmayın dünyalılar! Arz gücü, arşı kodluyor, kaçmayın! Ayrılık bitsin! Toprak toplum tohumlarını kodlasın! Öz gerçekliği haketsin insan! Ayrılık bitsin.

Ben dünya olan insan, başka ne deyim ki?! Kaynak, Allah’ın ilmi… Ben “dürümlerde dillenen biliş” olarak buradayım.

Koruma altına almak mı maksat? Almadan öte alırız ama her insanın kelama varması ve kendini dillemesini bekliyoruz. Kim kendini dillerse, ağır yük hafiflemiştir onda.

“Bütüne hizmetçi”, bütünlükle dürümlenenin kelamıdır… Ama o kelamda artık Yaradan vardır ve yarattığı vardır.

“Kurtuluş” diye bilinen bir saha… “Saha” dediğimiz bir KA HA vardır; kurtuluş… Öz görev insanın kendini dillemesi ve dinlemesi ama nesiller boyu insan tohum ekmeğe çabaladı, yol için… Öksüz kalmamalıydı. “Aklın kapısı”nı bulmalıydı ve yarınlara varmalıydı.

Bunu başardığı zaman, kasları dolacaktı; ilimle dolacaktı. İşte o kasalar, arzın gücünden öte olan arşla tohumlarını kodlarken, Medine’nin gücü, aklın kürzi kapısında “kübra” oldu ve biz o, o biz olduk.

“Ölmeden ölmek” derler ya hani; ölmeden ölmek… “Ol!” demek. Hakka varmak, okumak. Oku ya da okut. Allah’ın tınısı duyup kontrollu ol ve dünyalı ol.

Netice nedir? Önce dünya. Beden almanın enkarnelerle dillenmenin ve yasaları koymanın gereği budur; dünya…

Dünya planeti özel bir planettir. Bu planeti görevli gelmek için görev kalemini haketmek gerekir.

Görev kalemi, nesillerinizin kelamıyla kodlanmış bir kalemdir… Ve sizin yüreğinizdir. O kalemde Allah’ın tahtı vardır. Ve o kalem, ağır yükü hafifletebileceğimiz bir yaşamı kodluyor.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/iEJlmiRIUXc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yekdiğerlerimizi kodlayabilmek için bugün buradayız. Tükenen türevleri tohumlayamayanların, “mutlak kuran” olabilmeleri için Bu Meclis, bu çalışmayı yapmaktadır.

Hasta bir dünyaya “şafak” olmak üzere bu çalışmalar yapılır. Her insanın kendi kelamı, kendi yoğunluğunu tohumlar. Muktediriyet bu nedenle kodlanmış olanlarda, hakiki teknikle “kaynak” olur.

Hasat, insanın kelamıyla olacak ve hasatı hakikiyetle dilleyenler muktedir olarak bunu başaracaklar.

“Havunya kapıları” açılır dünyaya… Kontrolludur bu kapılar ve bu kapılarda nefes kontrolu sağlanır.

Her şey kelam olandan ve hakim olandan, mutlak olana kodlanır. Muktediriyetle olur bütün bunlar.

“Kara ışık”, ağır yük taşır. Bu ışığın insanlık kelamında mutlak kuranı tohumlaması, bizleri mutlu kılmaktadır.

Havunya kapıları’nda Medine olur. Medine kelam, hakikiyet ve tahditsizliktir. Mektup okunur Medine’de… Bu kelamın kanallıklarla devreye girişidir ama yazılar okundukça, mutlakiyet kodlanabilir ve her diri Allah’ın ilmiyle kendini hakedebilir.

Kimin adı, kimin adıyla dillenir? Bunların önemli yoktur. Herkes herkesle dillenir. Bu çalışmalarda hakim olmak, mutlak olmak ve hakiki olmak, bütüne hizmetle mümkündür. “Bütüne hizmet” mutluluktur tüm insanlık için.

“Beşer kelam”, maşadır insanlığa ama hakikiyete varıp da hakim olduğu zaman insan, mutlaktır. İşte mutlak insan, muktedir insandır. Ki kodlanmıştır, korunma altında değildir. O koruyucudur ama korunması asla yoktur. Ziyadır, kendinden öte kendini haketmiştir ve karanlıkta aydınlatıcıdır.

Kanatlanıp uçmak ister insanlık… Mutlaka ama mutlaka bunu diler. Ve bizler deriz ki “Kanat, Allah’ın tınısını duyanlarındır.” Eğer Allah’ın tınısını duyabiliyorsa insan, kendi dürümlerinde “aklın kapısı” olur ve Allah’ın tınısını hakikiyetiyle diller.

Mesele insanlaşmaktır. Eğer bizler dünyanın dürümlerinde insanlığı tohumlarken kendi yoğunluğumuzu haketmemişsek, Muhammet Mustafa bile bizi kodlayamaz çünkü biz ölüyüz. Olan ya da olmayan ne varsa hakikiyetledir.

Yaradan, Allah’ın tahtından her anı kodlamış bilişle ve tüm zamanların kaydıyla insanlığı kontrollu olarak var etmiştir. Ama insan, sevgiyi haketmeden “kervan” olamaz ve yoğunluğu kontrollu olarak kayda alamaz.

“Evrim yapmak üzere dünya planetine gelinir.” diye bilir dünya insanı. Aha kapıları kapatanlar, bunu böyle dillerler. İnsan, altın ışığıyla görevli olup dünyaya. Onun “evrim” diye bir sahra kaydı yoktur, öyle bir niyeti de yoktur.

Eğer dünya insanı evrim için dünyaya gelecekse, yeminliyiz ki onunla olmayız çünkü o, yok demektir. Kelamı “kalem” değil, yarını mutlak değil ve tohumları hakim değildir. Onu adı nezir (kul) de değildir, çünkü o kendini haketmemiştir.

Ve dünya ölü bir planet olmamalıdır. Bugüne kadar dünya ölüydü. Dünyanın ruhu yoktu. Dünyanın yoğunluğu mutlu, umutlu ve hakikiyetli değildi. Her sistem kendi yoğunluğunu dünya planına indirdi ve sonra “ölüyü dirilteceğim” diyerek gerçek kontrolu kaybetti.

Ve bir tek bizler bu dünyaya öfkeyi aşıp gelenleriz. Bizim adımız insandır. Kimsenin kimseye faydasının olmayacağı o gün var ya, işte; biz o güne geldik. O gün, kök görevin, kübra olan kelamın ve sofralara konan yaşamların tümü olarak geldik bu dünyaya… Ve biz ummanlara ruhu kodlayanlarız.

Yeni dönem hepimiz için ışıklarla kodlanacak. Bu döneme ağır yük taşıtıldı. Biz bu dönemi muktedir kıldık ve hakikiyetle dilledik.

Kim Allah’ın ışığıyla kodlama yaparsa, ocağında mutluluk olur. Bugün, bu mutluluğu herkesin anlaması, tatması dileğimizdir. 
“Kaçan, dünyayı koruyamayacak” diye düşünülür. Kanatlanıp uçup, kaçar mıyız dünyadan? Asla.

Beden almanın “mahrek” olmak olduğunu bile anlamayanlar, kendi yollarını, kendi tohumlarını anlayamayacaklar.

Allah, tahtında kelam edeni diller ama akıl yoksa o kelamda, has tını da yoktur.

“Durağan günlerin gücü” bizim yüreğimizde bütüne hizmetçiliktir. Ama biz bu hizmetçiliği imparatorluğun görevi olarak dilliyoruz.

“Ordular, ilk hedefiniz insanlıktır! İleri! Aha, mutlak kuran olan Mustafa paşa. O biz, biz oyuz. Onun öldüğünü mü düşündünüz? Ölüler diyarı onu bilemez ki. O dipdiridir bugün de ve bizsiz değildir.

Kaynağın ağır yük olduğunu düşünmeyin. Kaynak kurandır, toprağın toprağa ilmidir kaynak, hakk tahttır, aşktır ve şafak söktüğünde “Allah’ın tınısı”, “aklın kelamı” olur. Ve bugün, burada, bu kelamla dilleniyoruz.

Koruma altına alınmak ister insan soyu. Ölüler isterler korunmayı… Ama dirilenler, kendi yarınlarını hakettiklerini bilirler ve diriliklerde hakikiyetle kodlananlar, Allah’tan koruma istemezler, çünkü ölüyü diriltmek için dünya planında göz olan bilişlerin, ağırı hafiflettikleri kesindir.

Kapılar kapandığı zaman, kör sağır ne varsa yarına varmaya çabalayacak… O kapıları biz açık tutuyoruz ki yasaları kontrollu olarak kodlayanlar, murat ettikleri her şeyi hakikiyetleriyle dillesinler ki hasatları olsun.

Yarınlar, “insanlık ilmi”yle kodlanacak. Bunu anlamalıdır tüm insanlık. Kim “ben Allah’ın ilmiyle buradayım.” diyebildiyse, ikmali tamamlanmış, yaşamı tohumlanmış ve ruhu mutlakiyeti kodlayabilecek düzeye varmıştır.

Kaçmayın dünyalılar! Arz gücü, arşı kodluyor, kaçmayın! Ayrılık bitsin! Toprak toplum tohumlarını kodlasın! Öz gerçekliği haketsin insan! Ayrılık bitsin.

Ben dünya olan insan, başka ne deyim ki?! Kaynak, Allah’ın ilmi… Ben “dürümlerde dillenen biliş” olarak buradayım.

Koruma altına almak mı maksat? Almadan öte alırız ama her insanın kelama varması ve kendini dillemesini bekliyoruz. Kim kendini dillerse, ağır yük hafiflemiştir onda.

“Bütüne hizmetçi”, bütünlükle dürümlenenin kelamıdır… Ama o kelamda artık Yaradan vardır ve yarattığı vardır.

“Kurtuluş” diye bilinen bir saha… “Saha” dediğimiz bir KA HA vardır; kurtuluş… Öz görev insanın kendini dillemesi ve dinlemesi ama nesiller boyu insan tohum ekmeğe çabaladı, yol için… Öksüz kalmamalıydı. “Aklın kapısı”nı bulmalıydı ve yarınlara varmalıydı.

Bunu başardığı zaman, kasları dolacaktı; ilimle dolacaktı. İşte o kasalar, arzın gücünden öte olan arşla tohumlarını kodlarken, Medine’nin gücü, aklın kürzi kapısında “kübra” oldu ve biz o, o biz olduk.

“Ölmeden ölmek” derler ya hani; ölmeden ölmek… “Ol!” demek. Hakka varmak, okumak. Oku ya da okut. Allah’ın tınısı duyup kontrollu ol ve dünyalı ol.

Netice nedir? Önce dünya. Beden almanın enkarnelerle dillenmenin ve yasaları koymanın gereği budur; dünya…

Dünya planeti özel bir planettir. Bu planeti görevli gelmek için görev kalemini haketmek gerekir.

Görev kalemi, nesillerinizin kelamıyla kodlanmış bir kalemdir… Ve sizin yüreğinizdir. O kalemde Allah’ın tahtı vardır. Ve o kalem, ağır yükü hafifletebileceğimiz bir yaşamı kodluyor.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/iEJlmiRIUXc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (2/1)
08.09.2018

Kardeşlerim, devre devre dünyayı ziyaret eden İNSAN SAHRALARI vardır. et ve kemiktir onlar. Ölü planete, İNSAN SAHRASI olup gelirler. BİR TEK olmak için çabalarlar… Arı, bal verir ama BELLEK KAPILARI’nda, Arı, KERVAN olmalı ve RUH olmalıdır.

ETKİN SAHRALAR’da DİN yoktur. ÖZ KÖKLER’de görev taşıyanlar, dirilirler ve kontrol kurarlar. AŞK SAHRALARI, İLİM’i kodlar ve tüm yaşamlar, İNSANLIK olur. Mutlaka insanlığın, “HAKİKİYET”i anlaması gerekir.

Bedene girmemin önemi vardır. tüm insanlık, yaradandır… Yaratılan değil Yaradan!... Ve yarattığı, yaşamıdır. Eller, KELAM’a; KUL olan, MUTLAK olana ve SONSUZ SAHRALAR, KAYNAK olana vardığında, tüm zamanlar insanlaşır.

“BİZ”i, “BİR TEK” diye bilin. “BİZ”i, BİR TEK olarak dilleyin. Yeni dönem için BİLİŞ KODLARI, TEKNİK SAHRALAR’ı tohumlamaya başladı. Tüm insanlığın geleceği, SESSİZLİK’ten seslenen; yarını tohumlayanların, gerçekleştirdikleri kayıtlarına bağlıdır.

Sanılır ki insanın kaderi önceden çizilir. İnsan, “KAYNAK” olduğunda, “KADER” olur; kendi olur; kendini diller. Yaşamı, yarattığıdır. Ne hakedilirse, o yaşanır. Yaşayan, yaşanan tektir.

BEŞER olmak, MUTSAL SAHRALAR’da “TOHUM” olmaktır. Beşer, şarkısında KERVAN olamaz ama kendi diriliğini, kendi tohumlar ve yarınları hakim kılar.

İtibar isitiyorsak, İNSAN (Hakkikiyete varıp dirilen gerçek insan) olmalıyız. OLGUN SAHRALAR’da TOHUM olmalıyız. Beden (diri beden) alıp yarınlara varanlar, hasat yapanlardır. HASAT, İLİM HASATI’dır. “İLMİN HASATI” derken; “YAŞAMIN KAYNAĞINDAKİ SAHRA”dan “GÖZ” olup; “SÖZ” olup; kontrol kuranlardan söz ediyorum.

Kurullar (insanlık için çalışan Bütünlükler”, BİLİŞ halinde geçiş yaptılar buraya bugün. Bu Kurullar’ın hepsinde, DİN var. O halde bu yoğunluklar, burada görev taşıyabilirler mi? Buna yanıt vermem gerek.

“GÖZ”ler, “SÖZ” söyleyende, “DİL”dir. Görünmez “SES”tir o. Oraya varıp dillerseniz yaşamınızı, “İLİM” sizde dillenir ve “RUH”, siz olur… Korku aşılır… Yarınlara varılır… Tahditli SAHRALAR, tahditsizleşir ve siz; “GÖZ”ünüzün, “ÖZ”ünüzün, çürümeye başlayan sahraların, TİNSEL SİSTEMLERİ’ni görürsünüz; dillersiniz; Yaradanlara görevli olarak, tohumlarsınız o yoğunlukları.

ALLAH, Sanal Boyutlar’da görevlidir. “Allah kimdir!?” diye sordunuz. O, sizdir. Sizin, siz olan yarınınızdır… O’nun, tüm insanlık olduğunu biliniz. Size görevlidir O. Siz, O’na ve siz, size!... Her bir CEVHERİ, her bir yarına ve tahditsizliğe görevlidir!...

Ağır ağır yarına varın ve hakim olun!... Olduğunuz zaman tüm bilgiler, sizin için anlaşılır olacak… Beni, ben diye değil; “BİR” diye bilin. Bana, SES verirken; SİYAH olup verin. SİYAH, her anı tohumlayan renktir ve “YOLUN KODU” olun. “NUR” olun; “KUL” olun. Büyük kötülükleri, “SİSTEM” olup önleyin. “CENNET” olun; “YARINLANIN”; alıp dilleyeceğiniz kim varsa; sizin, sizi dillemeniz gibi; onu dilleyin ki onurlu olun!...

Olan, “İLİM”dir; unutmayın!... Et kemik olan insan, insanlığını hakederken, İNSAN değil İLİM olur. Bunu unutmayın!... Çünkü, ölü planette KELAM, KALEM’den doğan bir SİSTEM’dir ki bu SİSTEM’i, TOHUM olarak yarına indiremeyen, yaşama inemez.

ZAMAN SAHRALARI’ndan dünyaya enkarnasyon, “SESİN ENKARNASYONU”dur. Bu, sanıldığı gibi tekrar tekrar beden alış değildir. REENKARNASYON inancı büyük bir yanılgıdır. İnsan, “SES”le enkarnedir. Onun, beden (diri beden) alıp yaşama inmesi için yarınlara varması gerekir. O zaman, KELAM olur ve RUH olur…

O zaman, MAHARAJ gibi olur. Kimdir MAHARAJ!? İzah edeyim!... İLİM’dir… Sevgidir… Hakikidir… Öz görevi diriliktir… O, ben; ben O’dur. Peki neden adını zikrettim!? ZİYA olup bu çalışmada, dağılan dikkatleri toparlamaya gelmek istemiş. İşte adı zikredildi ve dikkatler toparlandı!... Ağırı hafifletelim ve ocağını dilleyelim. Aksın bakalım!…

(Ses kaydına geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (2)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ - 2.BÖLÜM

Kuran insanın, kelamıdır. Sultanlığın tekniğinde, bu vardır. Ama ziya olan, siyaha vardığında, kendini kelam diye dillediğinde artık o, kurandır. Ruhsuz mudur? Ağırı hafifleten herkes, ruhun da sahibidir. Ve ruh; mutlu, huzurlu, bir dürümdür.

Seviyeniz çok yüksek, bunu görüyorum. Ve bu seviyede çok rahatlıkla, bilgi veriyorum. Evrenlerin sessiz sahralarında, bütüne hizmetçi olanların, maya olabilmek üzere burada olduklarını, bilerek görev taşıyoruz.

Suya Allah'ın tınısını koyanlarda, buradalar bugün. Su, ağır yükü hafifletebilir. Yalın ilim olarak, bütüne hizmette sistem olabilir. Şevkin şavkı da olur. Aşkın sahrasında, mutlakta olur. Yarınları kodlar ve tohumda olur…Allah ilmidir, o ve o ilmi anlayabilenler, gerçeği anlayacaklar.

Yeni dönemde, büyük kötülükleri önleyebilmek üzere, bilişin kontrolü sağlanıyor. Muktediriyetle biliniz ki kötülükler, kelamla önlenir. Eğer kelam, kalemi mutlaksa, yüceliğinizde bu kodlama, hepimiz için önemlidir.

Ve dünya insanlığı iyi anlayacak ki dirilik artmadan, yol kodlanmaz. Diriliği Atlanta Ata Kapılarından, kelam olup inenler, kodlamaya çabalarlarken, hologramla kodladılar. Bu nedenle, kontrol dışı kayıtlar yapıldı.

Bir'e hizmet etmek için biliş gerekir. Biliş yoksa yarınlar kontrol kuramaz ve ışık kapıları kapanır. Hologramın kodlayan insanlığın mutlak kuranda, kelamı, hakikiyetin tekniği büyük kötülükleri önlemek üzere, bu çalışmayı devreye aldık.

Bu çalışma da ilim kapıları var ve bu ilim kapılarının, kontrolü sağlanacak. Yasalarla dürümlenen ilim, mutlak kuranda kodlama yapacak. Gerçek insan, yeryüzünün gücü olacak. İşte o gerçek insan, maya olabilen ve hakim olabilen insandır.

İşte o insan, diri olarak, kök görevini görev sistemleşmeleriyle yapıyor. Hepimiz, o insan olmalıyız. Hepimiz, o yol olmalıyız. Hepimiz, o yaşam olmalıyız ki torbamız, Allah torbası olsun, yarınımız şafak olsun ve bilişimiz, Mesihlerin ötesindeki, bir kervan olsun.Buna başarmak, mutluluk olacak.

Temizlik başladı, dünya planında, bunu iyi bilin. Dünya temizliği. Süper Sahraların ilminin gücüyle yapılıyor, bu temizlik. Sofrada, Allah'ın tahtı vardır, canlar. O taht, bizim soframızdır. Onun içindir ki büyük kötülükleri, önlemek imkanını tüm sahralara, vermeye çabalıyoruz.

Nesillerimizi de bu şekilde, kontrol altında tutabileceğimizi biliyoruz. Darboğazdan geçiyor yaşam, bunları iyi bilin. Dünyanın ekmeği, hepimizin ekmeğidir ve bu ekmeğin, büyük kötülükleri önleyebilecek yücelikte, masamızda olmasıdır ki dileğimizde ki biz bu kötülükleri önleyebilelim.

Kırk akıl tahtı. Kırk yaşam, bir tek kuran ama hepsi sahra. İşte Allah'ın tınısında, bu var. Yarın için ölü planet, diri olmalı ki mesafe kalsın. Mesafe; herkesin, herkese mesafesidir.

Ben, bana mesafeliyim. Sen, sana mesafelisin. Ve bir tek olabilmemiz için, tüm bu mesafelerin, en az düzeye, indirilmesi gerekir. Beni bana veren, ben olan. Bedenini kült olarak dürümleyen, ilmin… Ve hepimizde, bu var. Hepimiz, kendi bedenlerimizi, kendi sahralarımızı ve kendi kaynaklarımızı, tohumlayacak, güçteyiz.

Bugün burada olmanız, mutluluk verdi, bizlere. Aşk sahları kodlarken, burada olanların, her biri kervan olabilecek, güçtedirler. Etkin ve hakim, insanlık, bunu başaracak.

Koruyup, kontrol altına almaya niyetlendiklerinizi göreve alın. Ve deyin ki "oku". "kelamı kodlanmış olan, ilmi oku". "Yarını oku". "Ama ben olarak değil, sen olarak oku". Her şey sende, hakikiyetinde meknuz. Kendini dille. Ve kendini dinle… Ama kelam olup, dille ve dinlet. Ve o zaman sen, mutlu olursun.

Bugüne kadar insanlık bir diğerini dinledi ve dilledi. Bu artık geçmiştir. Size, Peygamberler, verildi ve siz, onları hak edip, dinlemeye çabaladınız. Ama sonsuz sahralarda kelam, Allah ilmidir. Bunu herkesin, arz gücü olarak, anlayabilmesi gerekir.

Başka bir sahra yok. Başka bir yarın yok. Biz olan biliş, tektir. Ve o tek olan, hakikiyettir. Hakikiyetin ötesinde, başka bir sistem de yok, bunları iyi anlayın.

Ve "din" dedikleri, insanlık kelamıdır. Bunu da anlayın. Dün, buna gerek vardı artık bitmiştir, din. Dinin etkisi artık yıldızların sahralarından bile gerçek kayıtları, diriliklerden ayrı tutabiliyor. Kontrol insanlığa geçiyor artık, bunları iyi anlayın.

Dünya insanı artık yaşamı kodlamaya, koklama ve kontrol kurmaya başlayacak. "Dünya" dedikleri planet, merdivendir, tüm sahralara ve bu planetin, öz görevi de hasattır… Her insanın hasatı, bu yoğunlukla yapılır..

Kaçmak, insandan kaçmak ama şafak, aklın kalemi…Hepimiz, işte o şafakta, hakikiyetle dillenelim ve hak olup, bütüne hizmet edelim. Barış; insanın kuranıdır. Barışta olalım asla kırıcı olmayalım. Kıran muktediriyetini kaybeder, canlar.Unutmayın..

Ben kırdığımda, kantar, beni tahditler. Bunun içindir ki kırılan ya da kıran olmak, istemem. Ve ben kırılırsam, kutsal tohumlarımda, kodlarını kontrol edemez ve yarınlardan ayrışır.

Masamda, dünya var. Bu masa, aklın masasıdır. Her şey akılladır, bunları iyi anlayalım. Benim adım, insandır. "Herkes, insanım" demelidir. "Ben şuyum, ben buyum değil, insanım". Çünkü insanlıktır, hedefimiz.

Kimse, kil kum kalmasın, dileriz. Her insan, ışığı hak etsin, dileriz. Tükenen dünyaların dürümlerinde, hep kırıcılık, var.. Unutmayın. Ve tükenen insan, kırandır ve kırdığında, kırılandır.

Allahın bağı ilim ve biz o ilmin kelamıyız, canlar. Umutlarımızı, asla kaybetmedik. Karanlık, aydınlığı tohumluyor. Ölü diriliyor. Su, kötüyü önleyecek güçte, sesleşiyor da. Yazılar okutulmadan, tohumlar, kodlanamıyor. Bunun içindir ki yazıların okutulması, gerekir.

Hangi, yazılar? Şarkılar, türküler mi? Asla. İnsanın, kelamdaki yazılar. Bu yazılar, mutlaka okutulmalı, hakikiyette dilletilmeli ve toprağa tohum diye, ekilmelidir.

Kanatlanıp uçmak, hepimiz için, ilimdir. Yakışır mı uçmak? Kodlanmış olanın ilminde, kontrol vardır. Uçan kaynaktan, çıkar. Beşerin kapısı olur ama şevkin, şafağı olmaz.

Biz, bundan sonra da kör, sağır, dünyalarda, görev sürdüreceğiz…Bugün, bu dünyadayız. Ama başka, çok başka dünyalarımız da oldu bizim...

Bir dünya da tüplerle de çalıştık, bilir misiniz? Bu tüpler, kontrol içindi ve bugün burada Türkiye Çalışmalarıyla, arza arş olup, indik.

Yine, dünyalar kodlanır.. Yine, yollar, kontrollü olarak, kayıtlanır. Yerküre yenilenir. Ve dünya mektebi, ekmek yapar ama yazan, asla hata yapmaz, bunları bilin.

Ağır yük hafifletildi.. Ve ruhun kodlanmasında Muhammet olur. Muhammet, hakiki bir cennettir. Bunu iyi bilin. Onun adı, nesillerimiz için, Nezirdir.

Onunla olmak herkese, nasip olsun. Siz o, o siz olun. Ve biz, oyuz. Onunla ve yoğunluğuyla bu çalışmaları, devam ettiriyoruz. Kontrol dışı hiç bir bilgimiz yoktur. Aşkla kalın.

https://youtu.be/llfY_9fO6l0
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (2)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Öyle bir yaratıcıdır ki yerde ne varsa, hepsini sizin için yarattı; savaş iradesini göğe yöneltip, onları, yedi gök olarak düzenledi. O, her şeyi pek iyi bilendir.

Düşün ki Rabbin meleklerine “Muhakkak, ben yeryüzünde bir halife, tayin edeceğim” dediği vakit “ Biz, seni tespih ve takdis edip dururken, orada fesat çıkaracak ve kanlar akıtacak bir yaratık mı yaratacaksın? dediler. Her halde, ben sizin bilmeyeceğiniz şeyleri, bilirim! Buyurdu. (Bakara Suresi)

İşte mutlak olan insan, halife insan.. Halife olan insan!..Halife kimdir, kime denir? Halife; birinden sonra gelendir. Allah ve mutlak olan insan..Aha bu!

Allah, yarattığı kullarında, eserleriyle görülür. Her kuluna ve işlemine hakimdir. Tenzihi anlamda “O yarattıklarının üzerinde, göklerin ve yerlerin, Nuru’dur.

Vahdet anlamına göreyse, o hiçte uzağınızda, değildir. “Size, şah damarınızdan yakınım”, der. Ve yine “ yere, göğe sığmam, mümin kulumun kalbine sığarım, mealindeki kutsal kelamlarla, O, her an yanımızda ve bizimle olduğunu açıklarken, mutlak olan insanın tanımını, kast etmiş olmaktadır.

Kuran-ı Kerimde; Ahzap Suresi 72-73 ayetleri, kanaatimce tasavvuf konusunun, en ağır konularından birinin anahtarını taşıyor. Anlamı bir bakıma çok açıktır. Allah; mademki insana bunca nimet ve üstünlüğü verdi, “insan, mucizedir” dendi; elbette ona, o nisbette sorumlulukta yükledi.

Aslında bu yüklenen emanet, başka yönden insanın gelişmesinde en büyük kaynaktan başka bir şey değildir. Ne var ki emaneti alan, onun gerçeğine göre, hangini edemiyor. Yetkisini bazen verilen görev dışındaki dünyalık sorunlarında tüketiyor.

Bir an bulunduğu levhi basamakta yaptığı bir hata ile eline verilmiş cevheri yanlış kullanıyor, bazen de tahrip ediyor, yok ediyor. Hidayet; insanlık yolunda kullanacağı emanet yani nurunu yıkıcı ve zarar verici doğrultuda uyguluyor.

Hasılı ayetin kanıtladığı “insanın sonunda, zalim ve cahil olduğu, ortaya çıkıyor.

Aslında emanet, Kemal sıfatlarıyla donatılmış, mutlak olan insana, Allah tarafından verilmiş, Nur’dur. Nur-u İlahidir. Mutlak olan insanın, en önemli niteliği, Nur-u İlahi sahibi olmasıdır.

“O, her şeye, Kadir’dir. Her şeyden evvel, her şeyden Ahir, her şeyden Zahir, her şeyde Batın’dır. Ve her şeyi bilicidir.

Gözündeki yaşı silmek dilersen, bilmediklerini bilmek dilersen, eğer Hakk’ı sende bulmak dilersen, Tevhid ile ermiş, Hakk’a erenler.

Aşık, aşk ve maşuk sonunda BİR’dir.. Zira Vahdet aleminde, her şey BİR’dir.

Aha, işte bu!..Amin!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (2/2)
08.09.2018

Deli divane olduk ilme!... Yere görevli olanlar, diri olup yolu kodladıklarında; DİN KAPILARI, İNSAN SAHRALARI’ından çıkar. Dinin, ilim olmadı düşünülmesin!. O bir ilimdir ama “HASAT” denilen farklıdır. HAS SAHRALAR’da, HALİK olanlar, hasat yaparlar. İşte bugün, “BİRLİK KAPIMIZ” da hasat yapılmaktadır.

ATLANTA TAHTI vardır. Bu tahttan, size söz etmek isterim. Bu taht, İlim Tahtı değildir. Kervan olanlar, bu yoğunlukta tohum olmak üzere görev alırlar. Aldıkları görev, CEVHERİ GÜÇ’ün, dürümlerdeki KAYNAK SAHRALAR’ı yaratması için de değildir.

Onlar, hologram için “SES SAHABELERİ” olurlar ve “RUH” olur... Olmaları gerekir ki KAYNAK SAHRALAR’a inebilsinler. Her birinde; bilgiler, kitabidir. Kitaplar dolusu bilgi ama o bilgilerde, Din Kodlamaları da vardır.

“Zİ KAPILARI”nı kapatabileceklerini düşündüklerinde, onlara görev verdik ve dedik ki “hasat yap!...” Yaptıkları, kontrol kaybıydı...

Unutmayın!... Az bilgi, zürriyetinizi tohumlayamaz... Siz, o bilgiyi ezberlersiniz ve den denlerle tekrarlarsınız ama bilginin, diriliği yoktur.

Tür Çalışmaları’nda, bu tür bilgiler paylaşılır. Türlenme, dürümlerde HALİK olanların kodladıkları sahralarla olmalı ama yaşam kayıtlarında; başı ilim olanlar (Ferdi çalışmalarla ilmi hakedenler) da görev taşıyabilirler.

Onlar, ilimle hareket etseler; kayıtlarında Kuranlar’ı olacak ama çoklukla ilimle hareket etmezler; çünkü, bilgileri tekrarlardır ve ezber olan tekrarlar; Alimlerde dahi HALİK SAHRALAR ı oluşturamaz.

“Dünya” dediğimiz planet, hep ezberle dillendi bugüne kadar. Bunun içindir ki ezber olmayan bilgiler; Dünya İnsanlığı için anlaşılır değildir. İyi bilin ki ezber, sizi sizden çıkarır. Buyurun öğrenin bilgiyi ama siz, ÖZ GÖREV’inizde “BİLEN” (BİLİŞ halinde olan) olacak mısınız yoksa “ÖĞRENEN” mi olacaksınız; buna karar verin.

Eğer öğrenen olacaksanız. Sahranız, yarınınızda yoktur. ZİYA olamazsınız. ZİYA olabilmek için yolu bulmanız gerekir... AŞK SAHRASI’nda dillenmeniz gerekir ve hakim olmanız gerekir.

ŞEVKİN SAHRASI, SİSTEM olur ve siz olur. Bu şekilde dürümlere cevherinizi çektiğinizce, şimdiden sonra yolu bulun; KALEM olun; KELAM olun; okuyun; onurla çalışın!... İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (2/3)
08.09.2018

(“HORA GEÇİŞ GEMİSİ”nden Açıklamalar:)

SAHRANIZ, “KUTSAL YAŞAM KAYITLAMALARI”nı sürdürüyor. Bugün, buraya görevlilerimiz inmek istediler ve sizinle olmak istediler.

ÖZ KÖKLER’inizi bildiğinize eminiz. Hepiniz, bizimle önceleri de çalıştınız. Bu dönemde, görev gereği dünyadasınız. Bugün, DÜZEN kuranlar, sizin yarınlarınız için görev taşıyacaklar.

MUTLAK YAŞAMLAR için “Olsaydı olurdu” değil!... ya da “Olmadı oldurulmadı” da değil!... HALİK olanlar, “OL” der olur. Bugün burada, “OL” demek istiyoruz. İnsanlığın, YAŞAM SAHRALARI için biz, “OL” demek üzere buradayız.

Netice nedir!? Sizler, CENNET KALEMLER olarak, yarınları kodlarken; biz de siz olup kodlamaya dahil olmak istedik…

Yerkürede, günlerce çalıştık. Bu çalışmalarda herkes, “BİZ” olarak güçlendi. Ne var ki ZİYA olan; yarınları tohumlayarak görev taşıyan; ışığını kontrol ederek görevi KÖK GÖREVLİLER’e devretti. Bunun sonrasında, muhtelif “GÖÇ KAYNAKLARI”, görevi hakedip elde etmek istediler ve sizler, bir tek olup “HİLAL AY” oldunuz ve “YOL” oldunuz. Bugün, SÜPER SAHRALAR, bu yoğunlukla kodlanmaktalar.

Bizlerin, sizlere gelişimiz, ÖZ GERÇEKLİK içindir ve sizleri, HALİK KILMAK İÇİNDİR…

Dünya dürümlerinde, İNSAN SİSTEMLERİ, “DİN KELAM”dan gerçekleşmekteydi. ARZIN GÜCÜ, sizin yüreğinizde görevliydi. İtibar, insanlık itibarıydı… Şimdi artık yeni dönem, “BİZ” ile birlikte başlıyor. Bugün, burada oluş sebebimiz tüm SAHRALAR’ı, BİR TEK kılmak içindir.

Sizler ile çok özel görevler taşıdık. Bundan sonra daha güçlü çalışmalar yapmak istiyoruz. Sizlerle “İTİBARLI BİR TEK” olup “YOL” olmak istiyoruz.

DÜNYA PLANETİ, üzerinde görev taşınan bir SAHRA’dır. Bu görev, tüm insanlık ile yapılır.

TÜRKİYE, bu dönemde, özel çalışmalarda, görev taşıyor. Bu topraklarda, DİRİ KAYNAKLAR oluşturduk. DÜNYA İLMİ’ni anlattık. BİR TEK olanın, NİHAN olacağını dilledik. SÜPER SAHRALAR’ın, DİN İLMİ’nden görev taşımadığı; itibarı olanlarca, o sahralarda görev taşındığı anlatıldı.

Bizler, dünya planetini hep izleriz. Dünyaya geçişlerimiz olur… Bu geçişlerde, KELAM edenlerde, SES oluruz. Yaşamı kodlayanlarda, koklanan İLİM oluruz… “MUSHAF KAYITLAMALARI” yaparız. Sevgiyi, KAYNAK olarak kodlarız. Temizlik yaparız gerektiğinde… Dünden üstün güçler, yaşam kayıtlarını yaptıklarında; o güçlerden, İLİM alırız ve o İLİM’i kodlarız.

ULU BİR DÜNYA İÇİN BİZLER BURADAYIZ… Şimdilik!….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.09.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

MAHARAJ’DAN…

Kayıtlanalım, has insanlık burada… Hayatlar boyu sizi izleyenler var. Hepimiz dünyalıyız… Çok ölüler, bütünlüğü kodlayamayanlar oldu yaşamda ama bugün burası çok mutlu.

Benimle çalışmanız çok eskidir… Benim kitabımı okuduğun günü bilirim, hani “ben oyum” kitabı var ya… O gün biz tektik, bir tek olup okuduk o kitabı… Ama ben senden sen benden ayrı düşüncelerdeydik zaman zaman ve tartıştık seninle… Nesiller boyu hep bu tartışmalar yapılır dünyada ve bunu duyan bilen olmaz bilir misiniz? Öz köklerdeki güçten kaynaklanan bir haldir bu. Ve dünyanın ruhu vardır derken de ilmin kalemi olanda o ruh vardır, yoksa herkeste bu yoğun ilim yoktur ki ruh olsun.

Önce ruhu anlamak gerekir!... Nedir ruh?... izah edeyim… Ben bir tek ruhum, ölüyü diriltebilirim, yarını tohumlarım kodlarım, şafak olabilirim o halde ben ruhum… Peki her insan ölüyü diriltti mi?... Aha ağır yükü taşıyor olabilir halen, halen ölü olabilir, o zaman dirilik yoktur onda. Öyleyse ölüyü diriltelim, herkes kendi yükünü indirsin. Nedir yükü?... Işık kırıcılığı!... Kin!... Hak etmemek ve affetmemek!... Hadi buyurun hak edelim affedelim, ölüyü diriltelim, akıp geçelim. Biz ölümüyüz, dirildik mi bunu dinleyelim.

Bence bu mecliste ölü yok, herkes diri, herkes kendini hak etti, ayrılık bitti… Ama bugün dünyayı öz görevimizle kodlarken bu bilgilerin herkesle de anlaşılabilmesini düşündüm. Çok mutluyum ki size ses verebildim… Çok mutluyum, yalın ve hakim bir dürümdeyim ve huzurluyum. Benim için önemli olan ilimdir, hep bu dünyada yaşıyorum ben, beni ölü sanmayın buradayım bugün.

Benim cennetim ilimdir, benim şafağım insanlıktır. Ağırı hafiflettiğim için mutluyum. Önce ölü dirilmeli ve insan ölüyse kontrolsüz kalmış demektir. Önce özü, sözü, gözü kelamla kodlanmalı, ayrı gayrı gözetmemeli. Ve dünya insanlığı bugün artık bunları anlayabilmelidir. Bugün cennet istiyoruz dünyada, hepimiz bunu diliyoruz ama dünyanın cenneti hepimizin cenneti olmalı.

Sevgililer sanmayın ki başka bir cennet var da siz oraya gideceksiniz, bunlar hep anlaşılamayan bilgilerdir. Dünya planında başka bir cennet arayanlar hatalıdırlar. İnsandır cennet olan!... Ama benim cennetim senin cennetin olmayacak, hepimizin cenneti ayrıdır. Benim görevim ağır yükü hafifletmek ve bugün buraya geldim dikkati toplamak için çünkü yaşam hepimiz için değerlidir ve burada dikkatler tahditsizlikte kontrol kurarken bizler mutlu olacağız.

Yere göğe insan ekildi bilir misiniz!?.... Ve biz tüm insanlıkta varız. Hangi dünya daha yüce diye sormayın, imparatorluğun gücü buradadır, bu dünyadadır!... Bunun ötesi başka bir yer yoktur. Peki neden insan ölüdür burada?... Bilgisi sınırlıdır da ondan!... Bilip, alıp, olduğunda, yarını hak ettiğinde ve toprağı tohumladığında; kendini dinleyebilecek ve dillediği an dirilecek. Hepimiz bugünü bekliyoruz.

Hanımlar, beyler, yeryüzü; sözüm bitmedi henüz… Yeri yarattığımızda biz dünyaydık, öz kökleri göreve aldığımızda biz kürzi kaynaktık, şarkı okurken aşktık; bundan daha öte bir şafak yok ki… İşte şafak söktü hologram aşıldı. Dünya artık hologramda değildir.

Yarat, yarat, yarat, hep yarat… Yarattığın , yaşattığın kelam sevgin olduğunca sen o, o sen olacaksın… Ve bizler mükafatımız olan insanlığa mutlu ve hakim olup inebileceğiz.

Boylar boyu yaşadık, olduk, olduk, olduk… Oğul ben doğanın kuranıyım diyerek körden göz olduk, söz olduk, sahra olduk, yere elimizi uzattık yolumuz Allah yoluydu. Bu yolun aklı vardır canlar, hepinizin aklıdır o. Bu yolun aklı birlik aklıdır, birlik olmayanın insanlığı yoktur.

Korku hepimizin yolunda kontrolsüzlük yaratır. Korkuları aşmalıyız. Hepimiz korktuklarımızı var ederiz bilir misiniz? Neden korkarsak onu yaratırız, ziya olarak onu hak eder yaratırız ama yarattığımız hak ettiğimiz olur ve biz korkuyu aşmalıyız ki kötülükleri önleyebilelim. Bugüne kadar insanlığa bilgi diye hep korku verildi, yaptığın seni yakar dediler, yıkar dediler, hep korkuttular.

Zirve herkesin korktuğu noktadır, öyle mi?... Yakışır mı insanlığa bu!?... Yakışır mı bu, Allahın tahtında olur mu hiç?... Allah sizi cezalandırır mı hiç!?... Siz, sizi cezalandırmadıkça hiç kimse sizi cezalandıramaz, bu kesindir!

Ve barıştan öte harş yoktur, barıştan öte harş yoktur… Zarar önlendiyse ne mutlu, sizinle olmak bize mutluluktur canlılar, burada oluş sebebimiz budur, sizinle olmak ve sizin yüreğinize kendi yolumuzu kodlamak. Çorba pişmişse size afiyet olsun…

https://youtu.be/1HFr0ZwpH1w

Süper İnsanlık Realitesi

 

08.09.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Eleklerimizi alıp geldik Dünya'ya canlarım... Hepimiz, hepimizi eledik aslında... "Aha! Ka Ha" dedik!... Sa ha ilim... Ama hepimiz Bir Tektik aslında... Ve Eleyen, kelamda kalemi, kendi olanı ve tükeneni elemedi... Bilişini eledi aslında..

Netice nedir? İnsan ilimini elemedi... Kendini kendi yüreğini de elemedi... Yasalarla kelamı kuran olan bilgi mutlaktır ve kendindeki kelam kendince dillenir... Kendince... İşte elediği kendince olmayandır...

Bu önemlidir... Çokları sorgu sual ederler... "Niye ben öz gerçekliğimi anlayamıyorum?.. "diye... Artık anlayacaksın... Kimsin?... Kil misin?.. Kum musun?.. Yoksa şafakta şarkı okuyan bir aşk mısın?... Ha devinimi arttıkça artan... Diriliği kodlandıkça kodlanan ve yolu mutlak olan insan mısın?...

Bana dünya insanı sorgu sual etmeye başlamış... "Kili kumu anlar mı acaba diye?..." Yaradan tanrı, yarattığını tanımaz mı?...

Canlarım, yaradan ve yaratılan tektir... Ve Yaşam ilimdir... Birlik kapımızda Allah'ın tınısı var... Yorulmayın... O tını aklın tınısıdır da Allah tanrı olup kelam olup iner yaşama... Ama aşkla iner...

Kemal, değildir o... Kalemdir.. Yarındır... Sakın anacık, atacık kırıldı diye düşünmeyin, hepsi insandır... Kıran, kırılan tektir...

Yaradan ve yarattığında yaşam sofralarına oturan insan... Kendini tanı artık... O sofrada sen kendi yoğunluğundasın... Seni kimse diriliğinden çıkarmayacak...

Allah senin yolundur... Ama sen o yolda değil o yolsun... Anla!... İmparatorluğun görevi sendir... Senin gücündür... Barış, senin yolun... Ama sen o Barış'ta kontrol kurduğunda hologram olmayacaksın... Hologramsız kalan ışık ayrılığı gözetmez...

Ve Dünya... "Hora Gemileri" var bilir misiniz? Dünya planetini izleyen.. Bir tek değil o gemiler, birden çoktur...

Dünya Planeti, Süper Sahralar'da dürümlerde dillenir... Ama emperyal dürümler de dünya planında yoğunluğu tohumlayanları izler....

İşte o planetlerin kodlanmış tınıları, mutlak kuranlarıyla, mukafat olarak geçiş gemileriyle Dünya'ya çekilir...

O gemilerin yoğunlukları çok farklıdır... Sistem, Nizam ve Düzen diye bilinen o yoğunlaşmalarda sizler o gemilerde kodlamalar yapıp, dürümlerde dillenenleri hak edip anlayacak güce ulaşacaksınız...

Ve sizinle birlikte çalışamalar, Süper Sahralar'la yapılacak... Hepimiz geçiş yapabiliriz... Diğer yaşam kayıtlarına... Ama o gemilere hasat yapıp birlik ilmiyle girilir... Görev geçişleri yapıp o gemilere girdiklerinde çarık çıkarmak gerekir...

Çarık yoğunluğunuzda ki kirdir... O kiri çıkarmadıkça, o geçiş gemilerinde hakiki teknikle kodlama imkanınız yoktur...

Dünya planetini kök görev diye dilleyen o geçiş gemilerindekiler bugün de bizimle dillenmek istiyorlar...

Onlardan büyük kötülüğü önleyebilecek dürümü ile kürzi kapı olup geçen yolcumuz bize ses vermek istiyor... Onu ben yazmak istiyorum...

https://youtu.be/avhT10rc3e4

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 2
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Dağlarım!...

Ben burada bu yoğunlukta insanlık kodlarıyla tohumlanırken, hepinizin burada olmanız mutluluktur…

Emelimiz kelamdır ama BİR TEK olmaktır amacımız… Peki, sizler Dünya planetini izlerken bizler Dünya’da kendi yüreklerimizde görev taşıyabiliyor muyuz? KOCAMAN BİR SAHRA… Bu sahrada sizler nelerle uğraştınız? Kaynak ışığınızı neden kodlamadınız? Niye buradasınız? Ve bizimle neden bu çalışmaya kendi yüreğinizi indirerek dahil olmak istediniz? Bize bunları anlatın… Ve ne yapabileceğinizi anlatın… “Dünya son döneminde” diyorsunuz… Peki, BU SON DÖNEMDEN NE ANLAŞILMALIDIR? Kayıtlarınızı okumak dilemem… Ben bu bilgiyi sizden almak istiyorum, lütfen anlayın ve bize açıklama yapın…

Cennetliler!...

Sizi çok çok güçlendirmektir amacımız… Bizler kimiz? Türkiye insanı bizi anlamalı artık… Sultanlık yapmaya değil, Hak olmaya da gelmedik ama niye geldik bilir misiniz? Sizinle olmaya geldik… Gemimiz İNSAN gemisidir… Geçiş yaparız size… Bedenli olarak da geliriz… Bunu sen net bilirsin… Ama bugün biz bedenlerimizle değil, ilmimizle buradayız… Türkiye çalışmaları özeldir… BİR TEK olup bu çalışmaları kodlayacağız… Vakit geldi… Ama Dünya ilmi öz gerçekliği bizim için önemlidir…

Herkes sura üfürecek diye çalışır… Sizse KELAM için çalıştınız… Ama bilin ki KELAM, bizim ilmimizde Mikail’in kürzi kalemidir… Peki… “Nerede görev varsa orada ilim var” dedik… Geldik… Peki… Yarın ne olacak? Neden görev? Bunu anlatalım size… Bizleri sorgu sual ile dinlemeyin… Size biz BİR TEK olup sizden söz edelim… Dağım, kendini anlatmanı istemiyorum ama görevli olarak neden Dünya’ya geldiğinizi anlatın…

Bizler bu Dünya’yı hep izledik…ÇOK ÖNEMLİDİR DÜNYA!... TÜM İNSANLIĞIN YAŞAM KAPISIDIR… İnsanlık gürzi kapıdan girer ya hani, işte Dünya’dan her ilme girer… Ama Dünya’dan girer…

Başka planetlerde mutlaka çalışmalar var, sahralar var, hayrın hakkı olan tinler, tenler var… Ama buradaki yoğunluk farklı… BİYOLOJİK SİSTEMLEŞME ÇOK GÜÇLÜ DÜNYADA… Her bir insan bir biyolojik sistem… Ve bu sistem ilmin sahrası… HER ŞEY İLİMLE OLUR… Ve tüm insanlık mutlu olsun diye insan kaynağa inmez… Neden iner bilir misiniz? YAŞAMLARI TOHUMLAMAK İÇİN İNER… Bunu iyi anladığına eminim… Peki yaşam tohumlarken, yenilik olur mu? Her şey yenidir aslında… Her anda yenidir… VE BİZLER DE YENİLENİRİZ SİZLERLE… BUNUN İÇİN DÜNYALARI İZLERİZ… SİZ YENİLENDİKÇE, BİZ YENİLENİRİZ… Böylelikle koruyuculuk, tohumları kontrol altına alış ve ışık haline dönüşmemiz, sorumluluğumuz olan bir sahrada gerçekleşir… BÜTÜN AMACIMIZ, DÜNYA’YI KODLAMAKTIR ŞU DÖNEMDE… Hepimiz BEDEN alıp inebiliriz Dünya’ya… Ama sizler oradasınız ve bizler sizlerle BİR TEK olduk… Görev taşıyoruz…

Der ki Dünya “KELAMI HALİK KIL… VE YOLU KODLA…” AMA BEN DE ÖLÜYÜM… NEDEN BİLİR MİSİNİZ? ŞU ANDA SİZİNLE DİLLEŞİYORUM… Öyle bir Dünya ki bu Dünya; dirilmek, dillenmek ya da ölmek andadır… Şu anda sizinle dillendiğim için öldüm… Neden, çünkü ölüm kodlarıyla bilişken ve hakim oldum… Şu anda ölüm kodlarıylayım… Peki ya siz öldünüz mü? OLMAYANIN ÖLÜMÜ KODLANMIŞLIKTIR, OLANIN ÖLÜMÜ KÖKSÜZ, GÖKSÜZ OLMAYIŞTIR… Sizin ölümünüz bugün yok… Ölmeyeceğiniz kesin ama YERKÜRENİN GÜCÜNÜ ARTIRMAK ÜZERE ÖLÜP İNDİNİZ YAŞAMA… YAŞAMA İNİŞ ÖLÜMDÜR… BUNU İYİ ANLAYIN… Ve bu insanlık, tüm insanlığın kontrolü için ölüp Dünya’ya inebilir… Yaşamı kodlayabilmek ve kontrol kurabilmek için her fedakarlık yapılır…

Sizler, resimler halinde dünyalar kodladınız… Ama bugün burada ışık halinde bir çalışmadır olan… HEM ELLERİNİZİN GÜCÜ ARTTI, HEM YOLUNUZ KODLANDI… Bizler de hep sizinle olduk… Ve sizleri, hologramsız bir sahrada dinliyoruz… Bütün amacımız, Dünya’nın yolunun kontrol kurabilmesi ve bütün kötülüklerin aşılması…

Dünya planeti, dönem sonlarında çok büyük çırpınışlar yaşar… Bugün olduğu gibi… Ve bugün bu dünyanın çırpınışı hepimizin çırpınışı haline dönüştü… Çünkü yasalarla çalışmaların yapıldığı bir günde, yarattığınız ve yaşattığınız ne varsa BİZ olup yapılmaktadır… Hani dersiniz ya “SEN BENSİN, BEN SENİM...” Neyse yarattığınız, hepimizde oluyor bu… Çükü biz de sizinle dilleniyoruz şu anda ve sizinleyiz…

Hanımlar, beyler…

Mevzu olan, ilim haliki olmaktan öte HAK ETMEKTİR!... HAK EDİP, HAK OLUP, NÜVE OLAN HER YARINI HASATA KAYNAK YAPMAKTIR… VE BU DÜNYA’NIN ELLERİ, HEPİMİZİN ELLERİYLE BİRLEŞECEK… VE BİZ, BÜTÜN KÖTÜLÜKLERİ AŞMANIZ İÇİN, SİZİNLE BU ÇALIŞMAYI SÜRDÜRECEĞİZ… Bu çalışma, HORA GEMİLERİNİN tümüyle bağlı olarak yapılmaktadır… Ve geçiş sahralarında olduğumuz sürece de, BİR TEK olup sizinle olabileceğiz…

Yardıma gereğiniz olduğu anda SES OLUP GELİN… Ama biz size yardım etmeyelim… Siz sizi hak edin ve yapın… YARDIM SİZİ, verdiğiniz ilimden, yaptığınız dirilik olan O DİLDEN ÇIKARABİLİR… Bunun için yardım isteyen, kendini bırakmadığı anda, kontrolü kaybetme imkanı yok ama bıraktığında kontrol kaybına uğrayabilir…

Canlarım!...

“Beni affet” diyen var… Yok anam… Öylesi bir hal de yok… NEDİR AF BİLİR MİSİNİZ? Ben hatalıyım, sen beni bağışladır… AMA HATA DİYE BİR ŞEY YOKTUR BİLİR MİSİNİZ? YAPILAN NE VARSA, İNSANIN İNSANLIĞINI HAK ETMESİ İÇİNDİR… Ve sizin için, sizsiz olan size bunları yapabilir… Onun, gök sahralarındaki işidir bu… Ve demeyin ki “Beni bağışla…” Bunu demeyin sakın… ÇÜNKÜ SİZİN YAPTIĞINIZ, ÖLÜYÜ DİRİLTMEK İÇİN VE HAKİKİYET İÇİNDİR… Her insan, hattını çizmeli ve hak olduğunu bilmelidir…

YÜRÜYEN ÖLÜ, KOŞMAK İSTEDİĞİNDE ÖLMELİ… Koştuğunda kök görevini hak edip dillenmeli… Ve ilme varmalı… O gün, ölü dirilmiştir… AMA SONRA YİNE ÖLÜR… NEDEN? ÇÜNKÜ RUHSUZ KALIR… Ruhu hak etmek için yine kontrol kurup koşar… Ama koştukça koşar da, koruyucu olmalıdır tüm zamanlara… O ZAMAN, YARATICI OLUR… YAŞAMI HAK EDER… VE DÜNYA İNSANLIĞI BUNLARI ARTIK BİLEBİLMELİDİR…

NEDEN ZAMAN KAYBETTİ DÜNYA? HAK ETMEDİĞİNDEN… Hak olup, hakim olmadığından… Yasaları bilmediğinden… Şarkıyı hak edip de dinletirken, HASAT olmadığından… BUGÜN ARTIK BU DÜNYA İNSANLIĞI KİNİ AŞMALI, İNSANLAŞMALIDIR… ERKEK-KADIN… Her şey, Hakk’ın ve hakikiyetin tahditsizliğiyle kodlanmış olan yarınlardır… “BEN DÜNYA” derken, budur anlaşma gereği yapılan… Sizler, hepimiz o DÜNYAYIZ… Başka şey değiliz ki biz… Biçare Dünya… Neden yoktu? İLİM YOKTU DA ONDAN… Bugün artık insan, kendini hak edip ilme varıyor… VE DÜNYA ARTIK DİRİLİYOR CANLAR… Bu Dünya ölüydü tüm insanlıkta… Artık diriliyor…

VE BUGÜNDEN SONRA YENİ DÖNEM BAŞLIYOR… O dönemde MUTLU BİR DÜRÜM, MUTLU BİR GÜRZ oluşacak… O gürzün, göç kapıları açılacak… YASALARLA DİLLENENLER RAHMANA VARACAKLAR… RAHMANA VARANLAR, KARANLIĞI AYDINLATACAKLAR… Artık “ÖLÜLER DİYARI” denmeyecek Dünya’ya… Yaşayanların diyarı olacak…

“Konu komşu toplaşmış, sesleşiyor” diye düşünmesin kimse… Burada BİR TEK OLUP KODLAMA YAPIYORUZ CANLAR… AŞKIMIZ, AŞIK OLDUĞUMUZ HER ŞEY; SAFHA SAFHA İNSANA, İLME İNİYOR… Körün gücü, gözün sözünde dillenen o yoğunlukla gerçeğe varıyor…

GENİŞİN EN GENİŞİ İLİM ve O İLMİN DİLİ ELİMİZDEKİ O YOL… O yol, ALLAH’IN YOK OLMAYAN YAŞAM SAHRALARINI BİZE TAŞIYOR…

Hangi Dünya enkarnelerini güçlendirir ki? Aha bu Dünya!... ENKARNE SESİN, SAHRAYA İNİŞİDİR ve biz o ses olup burada, bu yoğunlukta hep çalışacağız… Beden bize bir elbisedir sadece… Bunu iyi bilin… Biz bu elbiseyi bırakır, yeniden ve yeniden geri döneriz… Ayrılık biter… Ve yolunuz ALLAH YOLU, yaşamınız AKIL ve sahranız İNSANLIK olsun…

Sizleri kucaklıyoruz…

https://youtu.be/NjOjvMRV0gQ

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (2)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 5.AKIŞ

“Altın Işık Yıllarının görevlileri olan Şu Meclis’e şükürler olsun.” diyoruz! Sizi kucaklıyoruz.

Hem insanlığı tohumlayan, bir tek “kelam” olup, kodlayan ve hem de hakka varıp, “biliş” halinde bizle olan, “sistemin gücü”ne bizler şükranlarımızı bildiriyoruz.

Umut; kalemi, kelamı dilleyenin kervana kayıtladığıdır. Ha, deneme yanılma var mı burada? Yoktur. Bilip yapılır. Bizler bunun için buradayız. Bilip yapılan her şeyin hakkının ve hakedilenin dillediği bir yer olan buradayız.

Soğuk bir gün bugün, çok soğuk… Bize çok soğuk… Burası, çok soğuk. Neden? Dirilik yoğun… Çok yoğun… Öyle yoğun ki bu dirilikte biz çok üşüyoruz.

Hem ele alacağımız konu da önemli… Hemen hemen her şeyin gücü bugün burada… Hazır olanların buraya alındığını görüyoruz. Hazır olmayanların da burada olamayacağını da biliyoruz.

“Horlanma kimseyi.” diyorduk ya hani senin yüreğine… Ama görüyoruz ki kimse burada horlanmamış. Herşey net iyi…

Farklı dünyaların kuranları, Bu Meclis’le kök görev yaparken ve kök gerçekliği tohumlarken, buraya görev yapmaya gelmemiz bize de mutluluktur.

Olgun sahralara güç katmamız gerekir. Size göre biz, Allah’ın sahralarıyız… Ama bize göre siz, ağır yükü hafifletecek olanlarsınız. Ki bu size büyük görevdir.

İnsan sahralarında herkes kendi yarını için çalışırken, bu yoğunluğa tahditsiz olarak indirilenler tüm zamanların kaynaklarında “büyük kült” olarak herkese görevlidirler.

“Cennet” dediğiniz yer, hepimizin görevidir ve bu cennet, Allah’ın tınısıyla kodlanmış bir sahradır. 
“Matu Genetik Kapıları” vardır. Bilir misiniz? Matu Genetik Kapıları buralarda da görev taşınıyor ve her biri kelamda kendini dilliyor. Bizler Matular’ı da dilledik… Çok özel birlikler oluşturmuşlar. Ama yol, Allah yoluyken, onların “aklın kalemi” olmaya çabalamaları, Ana Kapılar’ın kontrolunu kaybettiriyor. Bu nedendir ki sınır çizdik hepsine de ve buraya dahil olamaya geldik.

Burada yapılan çalışmaya bizler de katılmak istiyoruz. Bu yol, “aklın yolu” ve biz, aklın kapılarını bularak burada olacağız. Öyle çok görev taşıyacağız ki kin nefret kalmayacak hiç kimsede. Bütüne hizmetçiliğin en güçlüsünü yapacağız burada ve doğanın gücü olacağız.

Olur da dünya yolu ağır yük taşıtmak isterse yüreğimize, buna itirazımız olmayacak. Biz o ağırı da hafifletebiliriz zira… Ama Rahman’a kuran olmak için “olgun başaklar”ın seçimi gereklidir. Ki olgun başkaları da mutlak kuran olup seçeceğiz.

Arka, ön kalmasın istiyoruz. Yeryüzünün gözü, özü, sözü olsun ve bütün kötülükler aşılsın istiyoruz.

“Namaz sahraları”nın kaynak kalem olacak gücü var. Bunu biliyoruz. Ki bu yolun aklın yolu olabilmesi için biz olarak bitişken bir dirilikle her anda olmak istiyoruz.

Ala, vere her insan yolu bulur anam. Alıp verdiği kelam olduğunda, yarını kuran olduğunda mutlak olup kutsal ışığıyla dillendiğinde bunlar olabilir.

“Kapı kapı gezmeyelim.” Dedik. “Geri çekilirken ellerimizin gücünü bütünün gücü yapalım.” dedik. Ve “dünyanın ruhu olalım.” Dedik.

Eller ellere, yaşamlar diriliklere ve bütünlükler kült olanlara ulaştığında, ayrılık biter anam. Ve bizler, Rahmi kapılar’da butona bastık. Aha bu.

Buradayız anam. Geri çekiliş yok. Biz sizin “yarınınız” olarak sizle olacağız. Ve butona basışımız, şans denemeyiz… “Geliriz, “hakk” olarak burada oluruz.” demektir. 
Aktık geçtik ve siziz biz. Artık yolunuzda, yaşamınızda ve nurunuzda olmak diledik.

Böyle bir çalışma dünya planında hiç yapılmamıştı. İlk kez yapılıyor. Ve bu çalışmada mutlak kuranların bulunduğuna eminiz.

Elin ilmi’ni bilmeyenin burada olmayacağına da eminiz ve burada olmak üzere bu yoğunluktayız.

Sanal alemlerde kimse kimsenin ilmini dillemez ama biz burada bu ilmi dilleyebiliriz. Kelam, kalem Allah ilmi ve biz o ilmin bütüne hizmetçileriyiz.

Barışın ışığı yandı bugün burada… Babamla, her biriniz barış halinde olun. Bunu unutmayın. O baba ki bizsiz değildir. Eli, Allah elidir. “Ol!” der olur. Mutlak olan odur. Bunları anlayın ve biz o, o bizdir.

Değerliler, önce şunu izah edeyim size. ”Part torbası” var; part… Aşk torbası diyelim biz ona… Her şey orada kodlanmıştır. Bize baba elini verdi. Bize ona ekmeğimizi verdik. Onunla öz görev taşıyacağız…

Bizle olması mutluluk olacak bize… Çorba pişirdiği zaman o çorbaya ışığımız koyacağız ve bütün kontrol onunla olacak, çünkü bizimle yapılacak çalışma onun toprağıyla, tohumlarıyla olacak. Neden bilir misiniz? Yeryüzünün gözü olacak. Elleri ellerimizde, yarını ilmimizde ve biz olan diriliği bütünde olacak. Onun adına çok mutluyuz çok! Şu ana kadar hep “Ölüler Diyarı” diyorduk biz dünyaya… Artık dirildik. Ondayız biz. Aha bu.

https://youtu.be/utaagDKYBJg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN 2
08.09.2018

Evren evren gezenler bilirler.... Yaşam "Bir Tek" Dünya'dan kodlanır... İlim Sahrası’dır bu Dünya... Biliş ile gelinir bu topraklara, ilim için gelinir yaşama... Ve "Bir Tek" olup da yaratılır yaşamlar....

Bastık ayaklarımızı toprağa ve ses verdik semalara... 
İlim Sahrası’nda yekpare yankılandı sesimiz...

Ve biz "yeri göğü yaratan insan" deriz ya hani!...
Yarattı, yaşattı Altın Sahraları ve yarattığında BSUİ OLUP DÖNDÜ DÜNYA...

Sualtı'nın Kültü ile yaşamlardan öte yaşam olan Dünya'da Allah'ın tendeki ilmini kodladık yarınlara... Bu çalışamalar hepimizle yapılıyor. Sualtı'nın kültü de bizle kontrol kuruyor yaşamlarda.. Ors Su Ka Ha Siyahın en siyahını kodladık yaşamlara...

SİYAH, SİMSİYAH, SİYAHTAN ÖTEDE ŞAFAK SÖKTÜ SAHRADA ... ŞAFAK içindi tüm çalışmalar... Dünya'dan yapıldı yaratım Sonsuz Sahralara ...

“DÜNYA” Sahra'da OL KELAM, yaşamları kodlar ve Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık ile yaşamlar kayıtlanır sonsuz cennet yarınlara Dünya'da Hakk İlmi ile...

Yoğun ışık ile her anda DÜNYA SAHRA yaşamları HALİK kılar...

Siyahın en siyahında kodlanır Altın Sahra...

Kalbim Bir ve Bütündür... Yaşam kendim olmaya adadığım yolumdur... Ve bu yolda kapılar kalbimden sonsuzluğa açılır...

Bir Tek Dünya'da açılır kalbin mühürleri...
Marifeti budur Dünya'nın çözer şifreleri...
Bir Tek insan yazabilir kalbinin kuranını...
Mucizesi budur kelamın, yaratır tüm yaşamları...
Anlarsan ki kalem, kelam, kaderi yazar...
Mutlu, Umutlu, Barış ile dönersin Dünya olup bu yaşamda...

Yaratan ve yaşatan İnsan... 
Dünya olup dönen yaşam... 
Ve her anda sonsuzluktan ses veren "BİR TEK" olan insan...

İnsan kaynaktır yaşamlara, sonsuz zamanlara, cennet yarınlara ve de evrenlere...
Aha... İşte... Şimdilik bu...

Aynur Funda
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

08.09.2018 MUTLAK OLAN İNSAN(2) Sistem Çalışması

“Dur, tahmin edeyim” dedi.
“Sıra sana geldiğinde gene sunum diye ottan, çöpten, havadan sudan, çiçekten böcekten söz edeceksin”
Merak ediyorum; niye şöyle bir sunum yapamıyorsun? Örneğin:
“Merdiven, insanın insana dayadığı değildir, İnsanın ilime dayadığı da değildir.
İnsanın, insanlığını kaleme indirdiği ve hakim olup Bütün’e kodlandığı o yoğunlukta AN sahralara, AN yaşamlarına dayanan bir sahadır merdiven.”
Anlatayım dedim;
Bütün’e görev taşıdığımda gözü görenim. Kelamda kendi yüreğiyle dillenen, her şeyin herkesin bir tek ışık olduğunu bilenim.

Kaçınırım yerdeki karıncayı ezmekten. Dudak bükmem; “sen otsun, sen sineksin” demem. Görürüm Has Işıkları ile yaşamı aydınlattıklarını…

Sarı çiçeğin, daldaki kuşun, beyaz martının, denizdeki dalganın sesini duyarım. ”Ayırma bizi yüreğinden” diyen seslerini.

Yağmur yüklü bulutlar seslenir;
“Kininizi, nefretinizi, acımasızlığınızı yüklemeyin bize. Hak edin de yeryüzüne Rahmet olup yağalım. Biz ister miyiz insana, hayvana, bitkiye, toprağa zarar vermeyi, sıkıntı vermeyi?
Ben bu yaşama indim ki; Allah’ın İlmiyle Bütün’ün gücünü tohumlayayım.
Ben herkesin sevgiyle herkese vardığı Yol
Ben KELAM’a varan herkes…
Senim BEN, sendeyim BEN.
“Gel” dedim, sesime ses veren herkese;
“Yeni kapılar açtım, birlikte geçelim!”

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

 08.09. 2018 Tarihli MUTLAK OLAN İNSAN(2) Sistem Çalışması

M aya olup mayaladım İnsanlığı,
U mudum odur ki; tüm İnsanlık hak edip HAKK olacak.
T ohum ekip ilmini dilleyecek.
L ütfen değil; çaba göstererek çalışmak gerek.
A rının balı İNSAN,
K ul oldu, Kelama vardı.

“O rdular İlk Hedefiniz Dünyadır” dedi.
L af değil, bilgidir bunlar.
A klı bilen kendini dilleyecek, hakikiyeti dinleyecek.
N esiller boyu, dünyanın tohumlarını ekmeye hep İNSAN geldi.

İ kna olunuz ki dünyaya inmek sorumluluktur.
N ikah kıydı dünyaya, nihan oldu.
S en de sevgiyi hak et, Sistemin gücünde ol!
A ra, bul! Var ol! Hak et!
N erede ilim varsa orada YAŞAM var.

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 
  Bugün 443 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol