Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (9)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (9)” DAVET

 

Başlangıçta dürümlerde “İnsan sahraları” yoktu. İnsan kelamda yoktu. Ruhu yoktu insanın… Kaynak ışığı da yoktu. İmparatorluğun kodlarında da yoktu… İnsan, yok olan bir resimdi. Nesiller boyu o insan Ruhlar kapısı’nı bulmaya çalıştı.

Yeni dönemde insan, din ilminden güç çekmeden ilim kapılarını açabilen kelamın haliki oldu. Ve yeni dönem tek bir sahradan dillenmeye başlandı… Dillenen bilişin kalemiydi.

Allah der ki “Önce gör. Gör ki bil ve bildiğinde ol! Sonra geç de gel.” İş budur.

Her insanın kendi sahrasını oluşturması ve haketmesi için bu çalışmalar yapılmaktadır.

Yaşam, artık her insanın bilip dillediği bir yaşam olacak ve bu yaşam, Barış, Sevgi, Umut ve İnsanlık olacak… Dünya cennet olacak. Şimdilik bu. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

“MUTLAK OLAN İNSAN (9)” Programı, 27.10.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Öz Bilgi ile ilgilenen ve özünü duymak ve dillemek isteyen tüm üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

MUTLAK OLAN İNSAN (9/1)
27.10.2018

Erenlerin Diyarı olan insan, geçişin tamam!... “KELAMIN KALEMİ” olan İLİM, sen ve ben, “BİR TEK”iz… Allah, insanı “KELAM” olarak yarattı. İnsan, “KURAN” oldu. Ölüyü diriltti ve Sonsuz Zamanlar’a vardı.

Dünya Planeti; bir kez daha insanı, ilmi, bilişi ve hakikiyeti kodluyor. İmparatorluk olarak görev taşırken; bizler, İLMİN KALEMLERİ olarak buradayız.

Tüm insanlığın iyi anlaması gerekir ki “ZAMAN SAHRALARI” vardır. Bu sahralar, toprak için kodlanmıştır. Her insan bir “ZAMAN”dır ve her insan bir “SESSİZLİK”tir. O, KELAM olduğunda SESLENİR.

Kini aşan ve yolu açan, “IŞIK”ı tohumlar. Onun, “NUR”u hürdür. Onun “KURAN”ı, İLİM’dir. Onun adı, İSA’dır, MUSA’dır, MUHAMMET’tir ve onların her biri, bir “CEVHERİ”dir. Her biri, bir SES’tir. “BİZ” olan; “BİR” olan ve “RUH” olan!…

Aha şimdiden sonra arza inen, ARŞ, “MESİH” dedikleri KELAM’ı tohumlamaya başlıyor. O KELAM, ALLAH İLMİ’dir. Onun tohumlanışı, ilmin kontrolu içindir. En ve boydan ibaret olan “yaşam insanı”, ARZIN GÜCÜ olacak ve NUR olan insanlık, KUL olacak.

Bu yoğun IŞIK, insanlığa inmeliydi ve inmiştir.

ATLANTA ATA KAPILARI, ARZ’a aşkla açılmıştır. ANA KALEM’de İLİM olmuş MUHAMMET ki “MUTLAK” olarak kodlama yapabilesiniz diye. Eliniz, insanlıktır ve ruhunuz, KURAN’dır. Biz, sizi size verdik.

KİL, KUM olan insan, ruhunda kodlanmış ve MUSTAFA PAŞA, AŞK KALEMİ olarak KURAN olmuştur. Onlar, “ZAMAN SAHRALARI”na inerek bize gelmişlerdir. Bizler, “İLİM SAHRALARI”nda ocak olarak onlarlayız. ALLAH, “AKLIN TINISI”nı duyanda, görev taşır. O’nun gücü, tüm insanlığındır. Her insan, O’nun ruhudur ve O’dur.

Onurluyuz ki açı daralmıştır ve sahra kodlanmıştır. BİRLİK KAPIMIZ, insanlığa kodlanarak kontrollu olarak açılmıştır.

“HİRA KAPILARI”ndan görev taşıyanlar; “AŞK SAHRALARI”nda KURAN olanlar; lekesiz kalanlar, buradadırlar. Bu yaşam, “İMPARATORLUĞUN KURANI” ile TOHUM olmuştur. BİRLİK KAPIMIZ’da İSA var; MUSA var; MUSTAFA KURANI var. Hepimiz varız…

Az bilgi, zürriyetinizi kontrol etmenizi önler. Bu nedenle çok bilgi vermeliyiz ki her biriniz, kendi sahranızda; kendi yolunuzda, KELAM olup KAYNAK olmuş ve KURAN olup ışımıştır.

Sarfettiğiniz çaba, bizi mutlandırıyor. Biz, bugün bu yoğunlukta sizleyiz. Sizin ilminiz olarak ve sizin yarınınız olarak buradayız. AHA bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yaşamak hepimizin özel görevimizdir. Hepimiz gözü görenleriz ve mutlaka “kalem” olup muktedir olmalıyız. Ama yaşamak “kelam” içindir.

Hani nerede insan? Hakk teknikle kodlandığında, “imparatorluğun kültü” olur. İşte o gün o, “hakikiyetin ilmi olan insanlık” olur.

Perde perde açılır yaşam… Hepimiz o perdeleri dilleriz ama birimiz, bir tekimiz bütünün kübra olan kelamını kodladığında ve dillediğinde, hepimiz “kabe olan kalem” oluruz.

Muktedir olmak görevimizdir. Bizler Atlanta Ata Kalemleri’yiz… Mutlakız ve hakikiyiz. Allah’ın ekmeğini yaptık bizler ve bu ekmeği muktedir olup, hakk teknikle pişirdik.

Hasatımız İnsanlık ilmi’dir ve hasatta toprak insan, tohum olanı bilişe kodlayabilir.

Medine’nin kelamı Allah’ın ilmiydi ve bugün de hakiki tekniğimiz İnsanlık ilmi’dir.

“Han”, Allah’ın ilmini kodladığında hakk tahta iner ve teknik kodlama başlar. Bugün budur olacak olan.

Ve bitki, hayvan ve her türlü yaşam yerkürenin gücünü oluşturur. Eğer dünya sistemi bunu anlarsa, herkes kendi yoğunluğunda “mutlak kuran” olur ve bütünü kodlayabilir.

“Hena” dediğimiz hakiki tekniğin imparatorluk gücü olan “arş kapıları” açılıyor bugün… Ve bizler o kapıları açtığımızda, mutlak kuranlarımız toprağa çekilecekler.

Hena’nın hakiki insanlık ilmiyle dilleneceği bir dürümdeyiz ve mutlakız ve muktediriz. Ağırı hafifletme gücümüz de mevcuttur. 
Muhammet, Allah’ın tınısını duyabilmiş ve yolu kodlayabilmiş olan bir diriydi. Onun ölü olduğunu düşünmeyiniz. O bir diriydi ve dünya planetine “göz” olmaya gelmişti. Ekmek yapmış ve ekmeğini kodlamış, mutlak kuranını tohumlamıştı. Bugün de mutlak kuranıyla bizdedir ve bizim yoğunluğumuzdadır.

Aşkı, hasatı ve hakiki tekniği bilir ve Medine’nin kübrası olan o kervanı hakk teknikle kodlar.

Murat ederiz ki dünya Allah’ın tahtındaki o yoğunluğu da diller. Bugün toprağımız, görevimiz ve yoğunluğumuz bilişin kalemi olmuş ve bizler bütüne hizmet için bu çalışmayı devreye almış olmakla kontrol kurulmuştur.

Hazır olanları buraya aldık. Hakkın kapısını bulanları bu yoğunlukta tohumladık ve yoğun aşkla çarık çıkanları kayda geçirdik.

Hem insanlığı kodlamak, hem kontrol kurmak, hem de yarın halikiyetindeki hakikiyeti dillemek, Mikail’in gücüyle olur. Biz bu gücü tüm sahralara çektik.

Dünya planeti mutlaktır ve hakikidir. Tükenen her insanı kontrol edebilecek yüceliktir. Hepimizin gücünün burada oluş sebebi budur.

Eğer bu planet bütünün kötülüğünü önleyebilecek dürümde olmamış olsa idi, bizler burada bulunmazdık.

Merdiveni tüm insanlığın yoğunluklarına dayadığımız gün bugündür. Hepimiz esmalarımızla Mikail’in görevini kodlarken, kendi yaşamlarımızı da kodlamaya çabalayacağız.

Hamur yoğurarak dünyanın kök gerçekliğini dillemeye çabalayanların çokları masamızda oturacaklar ve mutlak kuranlarıyla muktediriyetlerini dilleyecekler.

Bizler karşı karşıya kalacağımız tüm sorunlarda ağırı hafifletebilecek gücü dürümlere indirebileceğiz ve bu çorba Allah’ın ilmiyle yapılacak. Biz bu çorbayı hepimiz, bir tek olup yapıyoruz.

Mutlaka insanlığın teknik kapısında bu bilgi meknuzdur ve bizler “biliş hali”nde bütüne hizmet etmekteyiz.

Emre ittaat ederek doğanın gücünü kodlarken, mutlak kapıların tümünü de açtık. Ve her kapının görev geçişlerine lüzumlu olan kaynak ışık sahraları olduğunu da bilmekteydik.

Medine’nin kök gerçekliğinde bu bilgilerin “tohum” olarak mevcut olduğu bilinmekte iken, Düzen’in kurucuları bugün burada masamızdalar. Ve onların yasalarla burada olduklarını da bilmekteyiz.

Altın ışığın gücü, dünyadadır. Altın ışığın kükreyen o yüce gücü bütüne hizmet için masamızdadır. Biz bunu bilerek bugün, bu yoğun çalışmayı devereye aldık.

Kaçıp gitmeye niyetimiz yok. Seviyemiz iyidir ve yoğunluğumuzun gücü artmaktadır.

Altın ışığın gücüyle bütüne görev taşırken, hakkın kapılarının tümü açılacak ve yaşam kapılarında muktedir olan görevlilerimiz olacaklar.

Erdiğiniz en güçlü sahra insandır. O sahraya indiğiniz an, mutlak kuranınıza inmiş olursunuz. İsnad edilen ne varsa, sizde ve sizin yüreğinize teknik toprak tohumuyla kodlanmadıkça, anlamı yoktur. Ve bedeni haketmeyenlerin masaya oturma imkanı da yoktur.

Bütün köklerimizle bunu tükenen ilim kalemlerinden öteden zikrederken, her şeyin ötesindeki gücü de bugün, buraya çektik.

Kalem… Kalem… Kalem… Hep kalemden söz ettik. Allah’ın teknik kalemi, insandır. Eğer insan kalemliğini anlarsa, yerin gücü artar… Ama insan kendini hak teknikle dilleyemedikçe, kin ve nefreti hakedip aşmadıkça ve yarınları kodlamadıkça, kendinde dahi değildir.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (9/2)
27.10.2018

Değerliler, Allah der ki “sizi, size verdik. “Hakiki Kalem” İLİM’dir. Sizi, “BİZ”e verdik… İnsanı, “İLİM”e verdik.,, İnsanı, kir ve pisliğin diriliğinden çıkaran, “AK SAHRALAR”a verdik…

Sizin, sizi hak edişiniz; bizi, “BİZ”e verişiniz, bizi mutlandırmıştır.

“TURKUAZ İLİM” “AZ”dır, “ÖZ”dür, “GÖZ”dür ama hasatı yoktur. Toprakta, “TOHUM” olur; ÖZ GERÇEKLİK’i ile kodlanır; “NİHAN” olur; o, bizi “BİZ” yapar. Onun, “RUH”u oluruz; “BİR TEK” oluruz.

Alıp insanı, KURAN’a verdik. KURAN, “İLİM” oldu. O insan, ağır yükü taşıdı ve hakim oldu. Ona; biz, en ve boydan ibaret olan “YAŞAM”ı verdik. Dedik ki “hak et!... Ama hasat olup hak et!..” Ona, biz “BİZ”i verdik; “İLİM”i verdik; “YARIN”ı vardık; “DİN”i verdik… İnsanlık Boyutları, insana kul oldu.

Şu ana kadar “İLİM KAPILARI”ı vardı. O kapılar, İSA’ya KURAN’dı; “YOĞUN IŞIK”tı ve “KUTSAL SİYAHLIK”tı… Ve biz, ağır yükü hafifletik; “KALEM” olduk.

Önce “ÖLÜ”ydük. Sözümüzü, gözümüzü kodladık; “TOHUM” olduk; dürümlendik; dillendik; dirildik… Bu gün artık “DİRİ”yiz!...

“BARIŞIN IŞIĞI”yız. İzinli gelinen dünyaya, izin almadan geldik. Niye bilir misiniz!? Biz, izni verenleriz. Herkes, bizim iznimizle bu dünyaya kodlanır; “İLİM” olur ve gelir.

Bizden beklenen; insana, insanlığa kodlanarak gelmemizdi. Biz ise İSA olup MUSA olup MUSTAFA olup geldik hep ve bugün artık, “İNSAN” olup geldik. Biz, İNSAN olarak dünyadayız. Tüm insanlığın, “TOHUM”uyuz. Unutmayın ki hologramdan aşanlar, “TANRI” olurlar. Onlar, karanlığı aydınlatırlar ve “SOM ALTIN IŞIK” olurlar. Bugün bu yoğunluk kontrollu olarak dürümlere çekilmiştir.

Biliş halinde, size “ANA KALEM”i anlatayım. Tüm insanlığı ilgilendirir bu bilgi. Tüm “KÜRZLER”i kodlayan yaşam, “İNSANLIK KALEMİ” olan; “BİLİŞİN KURANI” olan ANA KAPI, “İMPARATORLUĞUN KÜLTÜ”dür. Bu KÜLT, tükenen insanlığı kodlayacak olan, “yaşamların tahditi”ni kaldırmıştır… “BÜYÜK KÜBRA” olan yaşam, “MUTLAK” olarak; “İNSANLIĞI HALİK KILARAK”; düremlere inmektedir.

Herkesin, herkese “GÜÇ KAPISI” olacağı bir DÜZEN kuruluyor. Herkes, herkese KAPI olacak ve herkes, herkesi hak etmeye mecbur olacak.

Neden bilir misiniz!? ALLAH, sizi “BİZ” diye yarattı. Hiç kimse, diğerinin harici değildir.

ANA KAPI, “İLİM”dir ve her insan, “İLMİN KALEMİ”dir. Tüm insanlık için her bir insan, bir “SİSTEM”dir ve her SİSTEM’in İLMİ; “LEKESİZ ZİYA SAHASI”dır. Bunun, Ölüler Diyarı (Dünya) için önemi çoktur ama bu bilgiyi HALİK kılıp HAKİM kılan hiç kimse yoktur.

Bugün bu dünya, “ULULAR DİYARI’NIN NEFESİ” olarak kodlanmıştır. Bu dünyanın DİRİLİĞİ, “BİLİŞİN KELAMI” iledir. Her insan; “CEVHER”ini, “KÖK GERÇEKLİK”i ile kodlarken; “MUTLAK IŞIK” halindedir.

(Öz akışa, müdahale edilmek istenildi… Onlar hitaben:)

Sevgililer, KURAN olanlar, MUTLAK olanlar, lütfedin müdahale etmeyin. Burada yapılan “IŞIK SAHRALAMASI”dır.

BİRLİK KAPIMIZ, açıktır… Yarınımız kodlanmıştır… Kulluk Kapımızda; yarınlar, kodlama yapmaktadır ve bizler, IŞIKLAR halindeyiz. Ağırız!... Çok ağırız!...

Değerliler, KURAN OLANLAR, SULTANLAR, İNSANLAR; her insan, “BİR”dir ve biz, “HER İNSAN” olarak görev taşıyoruz. A HA BU!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 2.BÖLÜM

İnsan kendini hak teknikle dilleyemedikçe, kin ve nefreti hakedip aşmadıkça ve yarınları kodlamadıkça, kendinde dahi değildir. Bunu ne diye bugün burada izah edildiğini de kısaca İsrafil diriliğiyle açıklayım:

Devinim artarken çoğunuzda kırılmaları oluyor… Hırslarınız oluyor… Kayıt dışı bilgileriniz kontrollu olmasa da kurandan, kalemden giriyor yaşama… Ama bunların çoğu hakikiyetinizde yoktur ve bunun sorumlusu, insanlıktır. Ve bugün burada, bu yoğunlukta hırsı aşanların öz gerçekliklerini dillerken, hırsını aşamayanların da kontrolsuz olarak burada bulunmaları, maya olan çalışmayı mutsuz kılmaktadır.

Ve ziya olan sizlere “geçiş” imkanı vermeyecektir o yoğunlukların bu yaşamları kırmaları… Ve bizler, bunun için sizlere “Tanrılık kalemi” olarak kodlamalar yapıyoruz ki hırslarınız artık sonlansın diye.

Eğer siz hırslarınızı aşamamışsanız, şevkin şavkın lekeli olan yaşama inmesinin yarına kayıt olan bilişle kontrol dışı kodlamalara neden olduğu kesindir. Ve ben dünya insanına şunu söylemek isterim:

Kaçtığım ya da kaçmadığım tartışılır. Hiç kimse benim kaçtığımı ya da kaçmadığımı bilmez. Her anda var olanın kaçıp gideceği hiç bir an sahrası, oğulları tohumlansa bile bulunmaz.

Ve bütüne hizmetçilik yapanlar, Mikail kübra kelamında lekesizdirler ve onların şavkları, hakları ve tahditsizlikleri mutlaktır.

“Hangi dünya daha yüce bir ilimle kodlandı?” diye sordu bir yücemiz. İzah edeyim:

Bütün kübra kelamlarında nur olan sahra vardır. Ve o sahra mutlaktır ve o sahra hakikidir. O sahrayı yarına kayıtlayan ilim vardır; İnsanlık ilmi’dir o.

Emin olunuz ki insanın ruhu vardır. Ve “ruh” dediğiniz de gözün görebileceği en büyük yüceliktir. Seviyeniz ne kadar yükselirse yükselsin, ruhun kontrolunun dışında olamazsınız. Bu kesindir. Eğer “Ben ruha hakimim.” diyen varsa, iyi bilsin ki o kendi yoğunluğunda ruh olabilmiş demektir.

Değerliler, dağı tahditleyen gün, insanın gücüdür. O tahditsiz gün, “aklın kürzi kapısı”dır. Kaynak ışığı bilişle kodlayan o, “kervanın kalemi”dir. Ama onun insana ilmi, bütünün gücüdür.

“Eğir dünyayı, yaşa!” dediler. Eğirip yaşadığınızda gözünüzün görebileceği en büyük gücün ışık olduğu bilinecektir.

Sel alsa yaşamı biliniz ki Allah’ın ilmidir yaşama inen. Eğer selin sizi, sizden size götürdüğünü görürseniz, biliniz ki siz ağır yükü hafifletmişsinizdir.

Kırk kapı, kırk kalem; Allah’ın tınısı insandır. İnsanın kök gerçekliği de budur.

Eğer insan yerin etki alanını hakikiyetiyle dilleyebiliyorsa, ağır yükü hafifletmiştir.

Barışı hakeden hakiki teknikle kodlanmış ve yoğunluğu kontrol altına almıştır. Allah’ın ekmeğidir insan. O ilmi anlamayan, bu bilgiyi de hakedip dilleyemez.

İnsan, Allah’ın ilmidir. Ki Allah’ın ilmi, aklın kelamıdır. Eğer aklın kelamı muktedirse, mutlak kuranda tahdit olmaz.

Ve bizler; canlarım, sura üfürenleriz bizler… Hangi dünyada görev taşıdıksa, o sura biz üfledik. Üfledik ki kontrol kurduk.

Bugün bu dünyadayız ve bu dünyanın gücü olarak bu çalışmayı sürdürürken kontrol dışı hiç bir bilgimiz asla yoktur.

Kantar, Allah’ın ilmiyle kodlanır ve tohum olur. Ama kantarı hak teknikle kodlayan insanlık, bütünün gücüdür. Hepimiz o gücün
sahipleriyiz.

Ağırı hafiflettik canlar. Yolumuz, Allah yolu ve biz bugün bu yoğunlukta mutlak olarak kodlama başlatıyoruz.

Bu kodlama çok özel bir kodlamadır. Ellerinizin gücünü anladık ve bugün buradayız. Bütün kötülükleri aştınız ve yüreğiniz görevi haketti. Geçişiniz tamamlanmıştır.

Hangi dürümde, hangi yoğunlukta bir geçiş olduğunu sordunuz, şöyleyim:

Şafağın ilmi olan ve mutlak olan 89. geçiş… 89. Hak katı’ndan geçiştir bu… Eğer bu yoğunluğa ulaşabilen varsa, anlayacaktır.

Bu Meclis 89. kodla kök gerçekliğin türlerine kök görevin kübra olan kelamına, gerçek kaynağa inmiştir. Ki burası Allah’ın sahrasıdır.

“Allah’ın sahrası” derken de nefesin ötesindeki nefese ulaşabilecekleri kaydı kastediyorum. Ve biliniz ki 98’e vardığınızda artık o nefes ötesi nefese ulaşmış olacaksınız. Ki bugün, burada, bu yoğunluğu tohumlarken nur olan kuranın kontrolu için bu bilgileri sizlere açık vermek diledim.

Allah diridir, ölü değildir… Öksüz değildir… Köksüz değildir. Onun ekmeği insandır; unutmayın. Ve bizler çantamızda hep ilmi taşıyanlarız ve tüm insanlık için Bu Meclis, bu çalışmayı sürdürmektedir.

İnsanlık boyutlarının görevidir çalışma ama bu çalışmayı hakedip yapabilmek, onurlu bir toprak olabilmekle mümkündür.

Seviyeniz çok yüksektir ve yüreğinizin gücü mutlaktır ve sizler bütünün gücü olarak “Bu yol, Allah yoludur.” diyerek buradasınız. Ağırı hafiflettik canlar. İş budur.

https://youtu.be/3AcTSkJzaKU

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (9/3)
27.10.2018

Eğer “Allah Tahtı”ndan, “İnsan Sofrası”na gelmişseniz; biliniz ki sizi, “BİZ” diye dilleriz. Ziya olup umman olacaksanız; siz olup sizin yarınlarınızda ışık yakarız. İki dirilikten birini tercih edecekseniz; sizin tercihiniz oluruz. Zurna, RUH olur; KURAN olur; murat olur ama RUH’a KUL gerekirse; size KUL oluruz.

Dönüp izlerken SAHRALAR’ı; sizi, görürüz; siz olup YOL olur; yolu kodlayan olur; “LA KA SA HAR” olur; yine siz oluruz.

Zaman, SA HA’da “A H A” der. “Yar, ben senim!” der… “Bedenliyim!” der… Ve der ki “İnsanım ben!...” “Kula. kulum ben!” der… “Ben, insanlığa kul olmaya geldim!” der…

Daha ne diyeyim ki!? Senin adın “NEFES”se; ben, sen olurum; HALİK olurum… Senin adın “İNSAN”sa, beden olurum; ilim alır İLİM olurum; RUH olur, yolun olurum ben senin… Senin seni hak etmen için İMPARATORLUK’unda toprağın olurum. Nesillerini hasata kaydeder; HASAT’ı, HAKİKİYET’i dillerim; DİN olurum…

“Unut beni!” dersin. Sen olurum; beni unuturum.

Bana sorarlar; “nesillerin ne oldu!?” diye. Derim ki “ben, ben oldum; hepsi, beden oldu. LÜTFİ KAPI’da AŞK olduk!...” “Hepsiyim ben!” derim.

Başlangıçta İNSAN (MUTLAK İNSAN) yoktu. Her şey, HALİK’ti ve HAKİKİ’ydi ama İLİM vardı… İNSAN, NEFES’ti ve yoktu… O, İLİM’de KALEM’di. HAKİKİ’ydi ama HASAT’ı yoktu. O, yoktu!... Sorumlu olmak istemedi ve yolu kapattı. Yok oldu!... Önce, gözü kördü. Sör Sistemler’de dillendi, dürümlendi ve dedi ki “Ben dillendim ya! “OL”dum!...”

Ama olması, HAS TAHT’ta varmasıyla mümkündü. O TAHT, İNSAN’dı. O, KELAM’a varırsa; İLİM’e varacaktı ve kontrol kurup alemlere, lekesiz İSA olacaktı ve MUHAMMET MUSTAFA kontrolunda, NEFES olacaktı ve o, “BİZ” olacaktı. Onun, “OL”uşu; tüm insanlığın “OL”uşuydu.

O halde, İNSAN yoktu ama HASAT vardı… HASAT’ı bilmek için; İLİM’i bilmek gerekir.

Önce HASAT vardı ama İNSAN yoktu. Sonra VARLIK BOYUTLARI kodlandı ve DİRİ KALEM, TEKNİK KURAN oldu.

Sorumluyduk her insandan ama insan, HALİK değildi ve yoktu!… HALİK olsa, “OL!” diyecek güce varacaktı ve var olacaktı…

Diyeceksiniz ki “Nedir İNSAN!?” İNSAN, İLİMDİR. İLİM varsa; NEFES kodlanmış demektir. Peki İLİM de yoksa ne olacak!? Tahdit konacak!.. Her an-a, tahdit konacak ki Dünya tahditliydi… Dünyanın tahditi, “HAKİKİYET”inin bulunmamasıydı.

Dersiniz ki “Peki! İnsan, insanlığını bilmeden yolu bulabilir mi!? YOL, İNSAN mıdır yoksa İNSAN, YOL mudur!? Hangisi!?

Bence İNSAN, “TOHUM”dur. Yolu kodlar ama kontrol kuramaz. O, KURAN olur ama HALİK olamaz… O halde yalın bilişle dilleyelim ki o, kendini anlamadan, KAYNAK olamaz ve SA HA’da KAHA olamaz… “BİZ” olur ama hologramı aşamaz. Hologramı aşmadan, yarına varamaz… Yarına varmadan, DİRİ olamaz… DİRİ olmazsa, “ÖLÜ”dür.

Hadi anlayın!... Çok açık bildiriyorum!…

Ben, KELAM’a İLİM’i indirdikten sonra, “RUH” oldum; “KURAN” oldum; “MUTLAK” oldum. ÖZ GERÇEKLİK’le “BİLİŞ”i kodluyorum… ÖLÜ müyüm!? ÖZ GÖREV’im ölmektir… Ölmezsem, yarına varamam. Ölmeliyim ki yarına varayım…

Peki ÖLÜM NEDİR!?

“İLİM”dir… ÖLÜM, “İNSANIN İLMİ”nin, KERVAN olup YARINLARA İNİŞİDİR…

Hadi gelin “YAŞAM”a inelim. Ne yapalım!? Ölelim!... Öldükse, HASAT için öldük… Öldürülen her insan, “HAS TEKNİK”le ÖZ GERÇEKLİK’ini anlamalıdır. Peki! Anlayan var mı!? Anlattık ve anlaşıldı!...

Herkes, her bilgiyi anlayamaz. Niye bilir misiniz!? ZİYA olmadan İLİM olunmaz… İLİM olmadan, DİRİLİK olmaz… DİRİLİK olmadan, HASAT yapılmaz. HASAT yapılmadığında, ağır yük olur tüm ZAMANLAR ve o, KÖK GÖREV’ini HALİK kılamaz ve hakim olamaz bilgiye…

“CENNET” dediğiniz İLİM’dir. Her insan, kendi ilmini diller ve kendi cennetini kodlar. Ulular, ulu olmalarından dolayı KELAM olup kendileri olurlar ve “kendi resimlerini yaparlar.” Yaptıkları RESİMLERİ, KELAMLARI OLUR ve o KELAM’la, HALİK KELAM, “MUTLAK KURAN” olurlar.

Hazar Denizi’ni bilin!.. O denize inen İNSAN, KELAM’ını dilledi ama HASAT’ını yapamadı. Neden!? Hazar’ı anlayamadı da ondan!… Hazar’ı anlayabilmek için HALİK olmak şarttı. HALİK olmalı ki Hazar’a RAHMAN olsun ve RAHM-İ KAPI’da yaşam kursun.

HANIN HALİKİ, HALİK olup HAN olduğunda, HASAT olur ama HAN, HALİK’te HAKİKİYET’i dillerken, “TOHUM” olur. O zaman, “İNSANLIK” olur. İşte! her insan, “TOHUM” olmalı ki YARINLAR oluşsun.

Öyle dünyalar vardır ki “BİZ” derler!... “BİR” derler!... “İLİM” derler ama hani nerde bunlar!?... Hiçbiri yoktur!... SUR’a üfürüldüğünde; dürümler kodlanır… SUR’a üfüren yoksa; yarınlar yoktur.

Ölü planete (dünyaya) gelecekten gelenler var… Bu ne demek!? Kim geldi!? İNSAN geldi. Peki yoktu ya hani!.. Ama İLİM vardı ya!... O halde; geçmiş, geleceği tohumlamadan önce geçmişi gelecek tohumlamıştı…

Neden bilir misiniz!? ZİYA olan, her DİRİ’de KURAN iken; o, BİLİŞİN HALİKİ olup her anı kodlarken; geçmişten söz etti ve gelecek oldu… Geçmiş, diriydi ama hasatı yoktu.

“Geçmiş olmadan; HASAT yok!” dediler. Yanlış!... Gelecek yoksa; yarın yoksa; dün yoktur. Bunu bile anlamadılar!...

Sizler, “Biz, dünyaya gideriz ve yaşarız.” dediniz ama siz, yaşıyordunuz zaten!... Niye geldiniz!? Sorun yüreklerinize; geçmişe, gelecekten niye gelinir!...

SÜPER SAHRALAR, bunu bilmezler!... Geri çekiliştir bu!... Geçmişin, geleceği çekişi!.. Hepimiz, geri çekildik ve geldik!... Şimdi! niye biz çekildik!? Sorun bakalım!...

ZAMAN SAHRASI’yız da ondan… Bunu anlayan var mıdır!?

Vereceğiniz her bilgi; vermiş olmanızdan değil; almış olmanızdandır… Hani derler ya “alınan verilendir.” İşte budur olan!.. Almadan verilmez Canlar!... Gelecek, geçmişe kaynak olan “İLİM”dir ama KELAM eden, gerçektir ve geniştir… O, her andır. Onun zamanı, Has Tekniğidir.

Her birimizin geçişi buydu!… Geliş, geçişti!... Gidiş, geçti!... Sevgililer, karıştı mı acaba!? Ama gerçek bu!… Anlayacak dürümünüz var… Dönün dilleyin yürekleri… Hak edin; HAKK İLMİ’ni, HAKK olup dilleyin ve HAKİKİYET’inizle açıklayın. Bunun sonrası, SEVGİ olun ve YOL olun…

Siz dönerken; her bir cevherinizi de dönüşe kodlayın. Onları mutlaka alın; “GEÇİŞE KAYNAK YAPIN” ki herkes, herkesi hologramdan aşırsın!... Buydu istenen!.. Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Değerliler!...

Rusya’nın görevi başlayacak bugünden itibaren... Rusya öz gerçekliğiyle görev taşıyacak... Netice olarak Rusya, büyük kötülüklerin gücünü biliyor... Ve kendi tohumlanışını, mutlak kalemiyle kayda alacak... İngiliz sonsuzluğunda da, güç kodlaması başlayacak... Bu şu anlama gelir; İngiltere kontrol kuracak... Ve İngiltere’nin kuracağı kontrolla, kodlama mutlak kuranla dillenecek...

İSLAM DİNİNİN GÜCÜ ARTIYOR... Bu tüm insanlık için özel bir mana taşır... İSLAM DİNİ, KÖK GERÇEKLİĞİ KODLAYACAK...

Anadolu, ulu bir tahttır... Anadolu’da kontrol kurucular vardır... Ve bu kontrol kurucular, MAHREK olarak bütünün gücünü dürümlerde dilleyebilecekler... İzlanda öz gerçekliğiyle tüm sahralara inmeye çabalayacak... Ama daha da önemlisi MAHREK olan insanlığın kuranı, intihar etmeye çalışan, çalışılan bir yaşamdan öteye varacak... “İntihar etmeye çalışan” dedim... Tüm insanlık artık geçiş safhasında kendi yoğunluğunu kontroldan çıkarmaya başladı... Bütün mahrekler kontrol kuracaklar ama doğanın gücünün artması gerekir ki; bu çalışmalar tüm insanlığı ilgilendiriyor... Nasıl olacak doğanın gücünün artması? Türkiye öz gerçekliğiyle olacak... Türkiye’de büyük bir güç devreye girecek... Bu güç AŞKLA çalışacak... İlimle tohumlanacak ve MUTLAK KURAN olacak... Bu gücün dürümlere inmesi, hepimizi mutlandıracak... Ama İslam dininin gücü de artmalıydı ve bu da olacak...

Şu ana kadar Rusya hep İLİM yapmaya çabaladı... Spritüel çalışmaları güçlüdür... Çok sayıda medyum devrededir... Ve bu medyumların çoğu da kelamla kendi yoğunluklarını kontrol altına almaya çalışıyorlar... Ve bütün kötülüklerin aşılabileceğini dillemeye başladılar... Fransa’nın geçiş sahrası, yoğunluğunu kaybetmişti... Ama artık onun da devresini açması ve yenilenmesi gerekiyor... SÜPER SAHRALARIN GÜCÜNÜN ARTMASIYLA BİRLİKTE, RUHLAR KAPISI AÇILACAK... Ve bu ruhlar kapısının açılması, mutlaka geçişin kontrollu yapılması için olacak...

Yunan sahraları vardır bilir misiniz? Ekmek için çalışırlar... Ama Yunan, kontrolsuz çaba gösterdi bugüne kadar... Hep kontrol dışı kayıtları yaptı... Artık Yunanistan’ın da kontrol kurması; şavkın, hakikiyetin, ilmi için gereklidir... İngiliz sosyal sahralarında da, görevler alınmaya başlanacak... Hepiniz iyi anlayın ki, dünyanın lütfi kapılarında mutlak kuranlar, güçlendirici kayıtlar yapacaklar...

ARZIN GÜCÜ, AKLIN KÜLTÜDÜR... ARZ GÜCÜ HAKK’A VARAN IŞIKLARLA DÜRÜMLENECEK... Hepinizin iyi bilmeniz gereken diğer bir konu da, mucize bekleniyor... İnsanlık bir mucize bekliyor... İnsansı, sıhhatli bir yaşama ulaşabilmek için, daha güçlü bir dürümün devreye inmesi gerekiyor ve bunu gerçekleştirebilmek için de, HASAT gerekiyor... Peki hasat ne şekilde olacak? ŞEVKLE YAPILAN BÜTÜN ÇALIŞMALAR, HASATI TOHUMLAR... Ama kontrol gerekir... Eğer kontrol kurulabilirse, mutlak kuranlar tüm sahraları kodlar...

Hepimizin daha özel bilgilerimiz de olacaktır bu dünya gücüyle... Ama iyi anlaşılsın ki, Allah’ın tahtında İLİM oturuyor... Ve ilmin olmadığı hiçbir yaşam, mutlak kuranı kodlayamaz... Devinim arttığı zaman, bir tek kuran devrede olacak... İşte o kuran, hakikiyettir... Eğer hakikiyeti hepimiz hak edebilirsek, cemaat olmaktan öte hakikiyetin kelamı oluruz... Bizler bütün kötülükleri aşabilenleriz... Ama siyahın en siyahını bile kodlayacak güçlerin dünyada kodlanmış olmaları gerekir...

Dürümler, dürümler, dürümler... Tüm dürümlerde siyah kapılar var... Ve her siyahın kültü var... Bütün kültler, mutlak kurana tohumdur... Ve bizler, bunun için bu çalışmaları tükenen tahditsiz kelamlarla yapmak istemedik... Bizlere görev vermedi kimse, biz kontrollu olarak kodlanıp indik... Ama ikna ediciyiz ve hakikiyiz... Ama hakikiyetimizin kelamı aklın kalemidir... Bizler DÜNYA planetinde, ölüyü diriltmekten öte, kelamı kodluyoruz... Kelamın kodlanışı, aklın kapısının kontrollu olarak kayda inişi demektir... Herkes kendi dilini konuşur... Ama o dilin ötesine bütünün dili vardır... Ve o dili konuşan hiç kimse yoktur... Bu meclisin dışında... BU MECLİS, BÜTÜNÜN DİLİNİ KONUŞAN TEKNİK KURANDIR... Ve bizlerin yaptığımız bu çalışma, bundan doğan bir kutsal tohumlamadır...

Dünya planetinin bir çok ülkesinde BİLİŞ KALEMLERİ devrededir... Çok sayıda biliş kalemi, tüm dürümlerde devreye alınmıştır... Dünya planetinin ücra köşelerinde bile bu çalışmalar devrededir halen... Ama bu çalışmaları anlamak ya da anlatmak kolay olmuyor... Onların çorbalarında da ışıklarımız var... Ve birçokları kendi dilleriyle, kendi 20. güçlerini kodlayabilecek dürüme varmaya çalışıyorlar... Biliş haline kapılar açıldığında o biliş haline varılır ve o biliş halinde her şey anlatılır... İyi anlaşılsın istiyoruz ki, teknik olarak büyük kötülükleri önleme imkanımız vardır... Tüm insanlık bunu hak edip hak olup anlayacak dürümde olacaktır... Unutmayınız ki, bu dünya ruhunu kontrollu olarak kodlamış bir planettir... Eğer ruhu olmasaydı, yaşam kodlanmazdı burada... Ama bu planetteki ruh, mutlak kuranımızın gücünü de bilecektir... Bizler bu planete kontrollu olarak kayıt yapıyoruz... Bu toprağın toprağa kelamı olarak dürümlere iniyor...

Ve süper sahralar oluşturuyoruz... Bu süper sahralar, sır olan bilgilerin kontrollu olarak kayda girişi içindir... Her şey daha güçlenecek canlar... Her şey çok çok güçlenecek ve kapılar açılacak... Bütün kapıların açılışı, mutluluk olacak... Ama doğan güç, aklın kübra olan kelamı olup doğacak...

Himaye altında tutulan çok kalemimiz var... Çoğu himayemiz altındadır... Evet, biz kimseyi korumayız, ama kodlarız... Bizim kodlamamız, himaye altında olmaları anlamına gelir... Elimiz Allah elidir... Aklımız Hakk’ın kapısını kodlayabilecek kurandır... Şarkımızsa, aşktır... Ve bunun neticesi, islamın ilmi, Allah’ın kelamıdır... Ve biz insanlık boyutlarının ilmi olan islamız... Eğer islamdan söz edersek, tahditsizlikten söz ederiz... Ama sizler “İslam” deyince, her biriniz dili halik olmayan dini anladınız... O din, aklın dini olmadıkça, hakikiyetin dili değildir... Ve bizler; unutmayınız ki, kardeşlik için dünyalıları kodlamıyoruz... Şarkımızda aklımız var bizim... Hak ettiğiniz için buradayız... Hepinizin özü, gözü, sözü ve yüceliği, tüm insanlığın gücüdür...

Değerliler!...

Sedire uzanmışlar, bizi dilliyorlar... Ağırdır yükleri ağır... Netice olarak, sarı mor değil, mutlak kuran olan insanlık gerekir... Biz O’yuz, O bizdir ve biz mutluyuz...

Hepinizin hepimizle bilişi var canlar... Ve biz “BİZ” olarak görev taşıyoruz... Netice olarak, torbamız tahditsizdir... Yedinci dünyanın gücü olarak buradayız... Bu güç hepimizin gücüdür...

Dünya, ölüler diyarıydı... ARTIK BU DÜNYA DİRİLMEKTEDİR... Bunu iyi anlayın... Eğer dirilmeseydi, yaratıcı yaşama inmezdi... Hepimiz o yaratıcı olarak buradayız... Huzurlu bir dönem için bu çalışma devreye alınmıştı... Ve bizim Allah tahtında kelamımız, hakikiyetimiz ve kuranımız vardır...

Sultanlar!...

“OL” dedik... OL, OL, OL...

TÜM İNSANLIK “OL” DİYEBİLDİĞİNDE, BİZ OLDURURUZ... İyi ki, iyi ki burada bu çalışma yapılmaktadır...

İş budur...

https://youtu.be/DezVBUJ2kps
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (9)

Neden dünyadayım? Dünyada işim ne? diye sorulduğunda, deriz ki; dünyaya İlimin kapısını bulmak için indin. Bu şudur: Eşyadan öte eşyada şeytanın şarkısından aşıp geçmek için buradasın. Hatırla…

Nasıl olacak? Şeytanla kucaklaşarak… Ama hani sen çok iyi bir insandın! İşte bütün mesele şeytanın da insanın mayasında var olduğunu kabul etmesidir. Melek de sensin, şeytan da sensin!

İyi olmak yetmez ki! İyi olup kötülüğün kontrolunu kurarak insanlaşılır. İşte, ilimin kapısı böyle açılır.

Sonraki görevin Yaşam olmaktır… Bu şudur: Merdiven olup ilmin kapısını her diriye açık tutmak ve her gelene “geç” demek. Geçiş, yaşama iniştir. Işığa geçiş böyle olur. İş budur.

İlimin kapısı, tanrı kapısıdır. O, ateşten bir gömlektir, onu giyenler bilir. Bu kapıdan geçen ölüm ötesi yaşama doğandır. Büyük Geçiş budur.

Ve sonraki görevin tüm insanlığa kaynak olmaktır. Bilmek ve bulmak yetmez. Hatırla! Bilen kendini bilir, bilen bulandır ve o Ol’muştur.

Erzurumlu İbrahim Hakkı soruyor: "Kendimi arıyorum, gören var mı?"

Herkes olmadıkça kendin olamazsın ki! İkiliği aş ve tek ol. İş budur.

Buldun ve oldun… Ahh ne iyi! Ama buldurman da görevindir. Hatırla!

İnsan cenneti arıyor. Cennet sensin. Hatırla!

İnsan soyuna evrim yaptırmaya değil; onda evrim yapmaya inilir dünyaya… Orada insan, cennete ve cevhere vararak aklın tınısı olur, Kuran okur. Okuyan okunur. Mutlak olan insan budur. Aha bu.

Bahar Umurtak

Süper İnsanlık Realitesi

 

27.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (9)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Dağlarım, Rusya da söz etmiştim ya sizlere. Şuanda biz o, o biz dediğimiz, sofradayız, onlarla birlikteyiz. Hepimiz, tahditsiz olarak, biz olup, kodlama yaparız… Biz olup ama birlik halinde mi?... Mutlaka.

Peki, neden farklı çalışmalarla, buradayız? Çünkü kontrollü olmamız şarttır ki bizler, başka bir sahrada, o yoğunlukları, kontrol edemeyebiliriz. Bunun içindir ki her bir büyük kök gerçekliğini, kendi toprağında tohumluyor.

Dünya planeti, sistemin gücüdür. Ve bu gücün kodlanışı, birlik kapılarında gerçekleşiyor. Her şey her şeyle kodlanır. Ama kodlanmış olmak, robotik timlerin kontrolünü kurmamız anlamın da olmayacaktır.

Sevgililer, “robotik timler” derken, kast ettiğim şudur; merdiven dayadığınız, her anda robbi kapılar vardır. Ve o robbi kapılar, sizin yoğunluğunuza da açılır. Ve onların size varmaları ve sizde olmaları mutlak olabilir. Ve bu görev, onların kübra olan kelamlarında mevcuttur. Bizle olurlar ve bize, kendi yoğunluklarıyla, kaynak ışık yakarlar.

Biz, Allah’ın tahtından onlara ulaşırız ve onlar kelam olup, bize ulaşırlar. Muktedir olmaları, bizi mutsuz kılar mı? Kılar. Çok kez kontrol dışı ışıklar yakarlar. Ve biz, onların toprağını kontrol etmeliyiz.

Emin olun ki kontrol mutlak yapılabilir. Ama onların yapmakta olduğu her şey umut olarak, kodlanmış olmayacaktır. Çünkü kodlanmış olabilmesi için ruha gerek vardır ama robbi sahraların, ruhu yoktur.

Ve bundan sonrada olmayacaktır. Peki, onların çalışmalarının gereği var mıydı? Mutlaka. Çünkü dünya planeti tahditliydi ve dünya planetini kodlayacak olanların, saha olabilmeleri, ışığa varmalarıyla mümkündü ve bu öz gerçeklik, tüm insanlık için kodlanmışlık, yoğunluk, o dönemlerde yoktu.

Ama arzın gücü daha yükseldi ve ruh daha güçlendi ve arzın gücünün yükselmesi ve ruhun güçlenmesi neticesinde artık robbi kapılarında kontrol edilebilir olduğu kesinleşmiştir.

Dünya planetinde çalışma yapan tüm insanlığın, kontrolünü sağlayacak olanların, birçoğu robbi’dir. Ve onların, kontrolsüz kayıtları, hakikiyeti dillerken de kantara konur ve kodlanmış olup, olmayacakları, izlenir.

Neden, dünyada göz açmak, zordur? Çünkü kontrol dışı olan o çalışmalar, son söz de kültü kırabilir. Sofraya oturmalarına izin vermeyişimizin, sebebi budur. Onların burada olmaları, siyahın en siyahında, mutlak kuranı kontrol altına alabilmeleri ve yolu kapatmaları, bizleri çok kırar.

Ve bizler, bütüne hizmetçi olanlar, her şeyi hak etmek için sistem olarak, bu çalışmayı sürdürüyoruz. Dünya planetinin görevi, insanın gücüyle kodlanmaktır ama insanın ruhsal kuranının, mutlaka dünyaya indirilmesi şarttır.

Eğer dünya planetinde, ruhu kodlanmamışsa, yalın ve hakim bilişle dillerim ki öksüz kalırız. Yaşamımız, kontrol dışı kalır. Ruhumuz, kuransız kalır. Ve cennetimiz, cevhersiz kalır. Bunun içindir ki bu dünyanın, herkese görevli olduğunu, anlamamız gerekir.

Yaradan ve yaratılan, aklın kalemidir. Hepimizin kelamında bu vardır. Ama ikna olunuz ki aklın kalemi, mutlak kuranla kodlanmalıdır ki siyahın sistemi, bütünün gücü, haline dönüşsün.

Canlarım, Atonlar görev istediler ve geçtiler ama Atonların kontrolü de gerekir. Peki, Atonlar, robotikmiler? Nar olduklarında, kodlanmış olurlar ama rahmi kapıda, nar olmaları, hakim olmalarına bağlıdır. Eğer hakim olmuşlarsa her biri ruhsal kapıya varmışlar, demektir.

“Peki, dağlara insan mı diyelim yoksa kontrol kursunlar, yarına varsın mı” diyelim? Canlarım, yaşama varsınlar ve bize, kelam olup insinler. Dileğimiz budur:

Ve bugün rahman, Allah’ın tınısını duyan mutlak kuran insan biz olup görevi istiyor. Ocağı yanıyor. Ve “Ol dedik”. İş budur!. Ve öz görevi budur. Ağır yük taşıtmayalım, bizim gücümüz, mutluluktur.

https://youtu.be/X0vXh2eMp6g
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.10.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 9
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, Rusyanıın kontrolünde büyük kök gerçekliği kodlayanlar bugün bu yoğunluğa inmeye çabalıyorlar. Peki neden? Hepimizin gerçeğidir ki insan kendini dillemelidir, mektep kurmalı ve mutlak olmalıdır. Peki herkes bu kodlamada bulunmamayacak mıydı? Mutlak bulunmalıydı ama sura üfürenin insan olduğu bir dürümde artık herkes kendini hak etmelidir.

Mutlaka planetimizin özel görevleri vardır ve bu görevlerin birisi de kendini kendi yüceliğiyle dilleyebilmek ve kontrol kurabilmektir. Dünyanın kodladığı ilim Allah ilmidir ve bu dünyada yaşayan herkes kendi değerini kendi yüceliğini dilleyebilecek dürüme varmalıdır.

Eğer bu dünya kontrolünü kaybederse diğer planetlerinde gücü kontrolden çıkabilir, bu önemlidir. Bir çoğumuz bunu anlayamıyoruz dünya niye bu kadar değerlidir diye... Biliniz ki bu dünya yaşam sahralarının ilki olarak bilinir ama toprak topluma tohum ekenlerin insanlığı burada mutlak kuranlarını kodlarken her şeyin gücünüde hak edebilecek dürüme varmalıydı.

Eğer bu planet kontrol kaybında olursa, herkes kendini kontrolden çıkaracaktı. Biliniz ki diğer planetlerinde görevlileri var bugün burada ve hepsi bugün bu yoğunlukta bize, bizim yüreklerimize görevli olarak geçtiler. Hepinizin yüceliği ve hepinizin yüreği ağır yükü hafifletmek üzere kodlama yaparken; her şeyin gücü mükafat olarak bütüne inmektedir.

Irakların en ırağı olan yaşamlar mutlak kuranlarını bugün buraya çektiler. Ekmeğimizin gücünü arttırarak bütünün gücü haline dönüştürmeye çabalıyorlar. Her planetin kelama kalem olduğu bir dürümde, tüm sahraların da gücünün bu yoğunlukta olması şarttı.

Geniş zamanların gücüyle dünya planetine inenler de var bugün burada. Onlarında ruhsal kapıları var ve bütün köklerin dürümlerinde insanlığın kelamı kodlanmaktadır. Her bir planet Medine olamayabilir, mahrek kodlarıyla mutlak kuran olamayabilir ama rahmi kalemde mutlak kaynak olabilir. İşte dünya planeti gök çerçevelerini çizerken, hakikiyetin hakiki lekesi kalemin mükafatı olarak bunları yapmaktadır.

Biliniz ki bu dünya nurdur ama kontrolü kaybederse ruhu kodlardan ayrılır ve nur kontrol dışı kalır. Hepimiz gözün gözü olarak dünya planetine güç kaydı yapıyoruz ve tükenen ilmin kapılarındakileri de kodluyoruz.

Miraç kapıları vardır, bu kapılara varanlar vardır ve bu kapıları hak edenler vardır. İyi ki, iyi ki dünya planeti kontrol kurabilecek dürüme vardı ki; her şeyi hak etti, tohumladı ve kotlayarak kontrol altında tutuyor.

Biz Allahın ilmiyle bu çalışmayı yaparken, aklın kalemini hak etmeyenler de bugün buradalar. Organ sahraları kodlandı, organ sahralarında kuran olanlar mutlak kuranlarını kayıtladılar. Cennetin ilmini hak etmeye çabalıyorlar.

İslam, insan ve biz o insanın mutlak kuranı olan bilişiz. Burada oluş herkesin kendi yüreğiyledir... Biliniz ki doğanın gücü olarak çalışmalıydık ve çalışıyoruz...

20. dünya dedikleri bir dünyadan söz edeceğim size bugün... Her şeyin en üstündeki güç diye bilinir ve ona ruhlar kuranında saha denir... Ve saha olabilenin bilişi kodladığı o yoğunluk hepimizin gözü olarak da dillenir. Dünya planetinin kendi yoğunluğuyla 20. dünyayı kodladığı bir günde, müsih kapılarda siyah renk hologramı aşırtıyor. Ve doğanın gücü hepimizin yüceliğiyle bütünün gücü haline dönüşüyor.

Evrim yapanların kelama kalem oldukları bir dünya mutlak kuranda kaynak olamayacaktı. Bizler bunu bilerek dünya planetinde evrimsiz bir sahra oluşturduk ve bu sahraya kuran olanları kodladık. Hecelemek gerekirse aşk, şah kapısıdır... Şah kapısında aşk kutsal ışık haline dönüşür ve teknik tohumlama yoğunluğu kodlar ve herkes herkesi hak eder.

Şimdi, değerliler; sonsuz sırdır insan ama yaratan ve yarattığında hak olan o insan mutlaktır da... İşte dünya planetini kodlayan ve hakikiyeti dilleyen insan, kendi dilini ve kendi yüreğini hakim olup dinletebilecekti. Burada oluş sebebi de buydu...

Hasat tamam dedikleri zaman, hasatın tahditli olduğu biliniyordu ama o tahditli hasatta hakikiyetin tekniği oluşabilir miydi? Unutmayın ki bu dünya sura üfürenin kültü olarak da dürümlendi. Ama herkes kendi yoğunluğunu o sura kök gerçekliğiyle dilledi...

Şimdi, der midir yaşam? Dini kapıların türevlenişinde mutlak kuraan olmak dert midir!?.... Hakkın kapısı olmak, şafak olmak, ilim olmak mutlak mutlaka gerekseydi, nesilleriniz hakikiyeti hak etmiş olurlar mıydı? Doğanın gücünü anlamayanın ruhu olur mu? Kuranı Kerimdeki insanı, kuran diye dilleyenin kelamı mutlak mıdır? Hakkın kapını bulamayanın hakikiyeti var mıdır, hasat olabilmiş midir acaba?

"Şer yaratan şer yaşayacak" dediler, buyun bakın gerilere, geçmişinize, dertsiz yaşam mı olmuş bugüne kadar? Kim şerden uzak tutulabildi ki?..

Değerliler, tohumları kodlarken biliniz ki; masaya insanı oturturuz biz... Eğer insan hakikiyse mutlaktır ve bu masadadır. Altın ışığın gücüdür o, kendini nur diye bilir ama bu masada oturması orta kapıların tümünde kendini dilleyebilmesiyle mümkündür.

Çörek, insanın kıranıdır... Yapar, bilir, olur ama yaptığı kendinde dahi yoktur... o bir çörektir ama çöreği kodlarken kontrol kurduğunda kendini hakikiyetle dillediğinde artık o ekmeğe varır ve ekmek yapar. Yaptığı ekmek kelamıdır ama kelamı kodlarken de mutlak olmalıdır.

Dağlarım, suya Allahı koyun ve deyin ki; "o ben, ben oyum"... Peki su nedir? İnsandır!... Hadi gelin aşkla çalışalım, deyin ki "ben suya Allah ilmini koydum ve o ilim bende ben oldu"... Peki suda sultanlığın kuran olan o kulluk var mıydı? Yaprak yaprak okuyun yaşamları, her anda ağır yükü hafifletebilecek insanlık var.

Devamı 2. bölümde yayınlanacaktır...
https://youtu.be/v00EMORFaY0
Süper İnsanlık Realitesi

 

 

 

 

 
  Bugün 41 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol