Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (8)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (8)” ÖZ BİLGİ ve DAVET

Gözlerin kör olduğu bir yaşama doğarken; insanlık, kodlu olarak doğmaz. Her insan, bir “SA HA” olup yaşar ama yaşam sisteminde; kendi varlık sahrasının lekeli ilmi olur. “BÜYÜK KÖK GERÇEKLİK” buydu dünyada. Herkes, kendi diriliği ile “BİLİŞ”i haketmeden “KELAM” olmaya kalktığında; o lekeli halikiyeti ile “KELAM” olabilmekteydi.

Dünyanın Dili, Aklın Dili’dir. Ne var ki yaşayan, hasat yapmadıkça; o İsa olsa da onun oğulları kodlanmadıkça; kendi Yaşam Sahraları, “İlimsi Sahralar”dakilere, “TOHUM” olamaz.

Dünya, bir Cennet olmalı!... Dünya, bir Sistem olmalı ve bu Sistem, yaşama kervan olmalı diye beklendi… Bütün mesele İlmin Kapıları’nın insanlığa açılmasıydı.

Dünyanın eli, insanlığın eliydi. Aha! İnsan; insanlığını, her insan ile anlayacaktı ve anladığı zaman; KELAM’I, KULLUK olacaktı.

Bunun, “ÖZ GERÇEKLİK” olduğu, mutlaka anlaşılacaktı.

TEMEL İLİM, “ALLAH İLMİ”dir. Ne yazık ki bu ilmi anlamayanlar, kendi Teknik Sahralar’ında; KELAM’I, has teknik ile kodlayamadılar.

Ezgi, İLİM’di. İnsan, ilmini bildiği zaman; yerküre, “İNSANIN KELAMI” olacaktı. İşte bunun için burada bu çalışmada BİR TEK olduk ve yaşıyoruz.

RUHLAR KAPISI; bizi, bizde İLİM’e kodlarken; biz, ilimle sahralara çektiklerimize; kervan olup ocak olduk. Onları, “MUTLAK KURAN” olarak kodladık. Artık hepimizin “BİR TEK” olmamız şarttır. “BİR TEK” olursak; tüm insanlık, kendini dinleyebilecek ve kendi insanlığını anlayabilecek. İş budur!... Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


DAVET:

“MUTLAK OLAN İNSAN (8)” Programı, 20.10.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Öz Bilgi ile ilgilenen ve özünü duymak ve dillemek isteyen tüm üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

MUTLAK OLAN İNSAN (8/1)
20.10.2018

Dağlarım, daha ne diyeyim size!? Sizi, KELAM ile dillerken; tüm insanlığın, tohuma inmesi gerekir. Eğer ilmin tohumlaması olmuşsa; tüm insanlık kodlanmış ve HAKİKİYET’i hakim kılmış demektir.

FAKİH, İLMİN HALİKİDİR. ANA KAPI’dır ve o mutlaka kodlanan IŞIK’tır. Onun, ölü olduğu düşünülmesin. O bir diridir.

(Konsantrasyon ve frekans düşüklüğü tespit edildi ve akışa müdahale edildi.)

“Başka zaman olsa; sahraya ilmi de indirir” diyorlar. “Bu gün; ilim, kulluk ilmi olamayacak.” diyorlar. Peki insan olur mu burada!? Yoktur öyle mi? Peki yeniden dillenelim bakalım ilim olacak mı?

(Konsantrasyon kuruldu ve yeniden dilleniş başladı:)

Tahditsizim; ZAMAN SAHRASI’ndayım; yarındayım. ANA KAPI’yı açtım; TOHUM oldum; akıp geçtim ve diyorum ki; bana, “LA KA HA SAHRALARI”ndan, ışık çekenler geldiler. Onlarlayım… Onların Kuranlar’ını kodladım ve onları okuyorum. Ölü Planete, İLİM KALEMİ olup geldiler. Hepsi, IŞIK halindeler ve bizi hasata kayıtlayacaklar. “OL” deriz olur. Peki oldu mu!? Oldu!... Tüm insanlık, şu anda KÜRZİ KAYNAK’ta, IŞIK SAHRALARI’na inmekteler ve bizler; cevherlerini dilliyoruz.

Önce görevlerini açıklayalım: ARI, bir KELAM ettiğinde; KELAM, HALİK olur. ARI, insana İLMİN KALEMİ’nden girdiğinde; ARININ İLMİ, KURAN’ın tekniğiyle dillenir ve insan, MEDİNE olur. MEDİNE olması, CİNNİ KAPILAR’ın tahditsizliğinde; insanlığın tahditlenişidir ki buna iznimiz yoktur.

Bugün, Dünya Planeti yeni bir cennet kurmak istiyor. Cennet kurarken, İnsanlığın İlmi’nin de kontolu gerekiyor. Unutulan herşeyin yere çekilişi ve yerkürede kodlanmış yaşamın kontrolu gerekiyor.

Yolun sonundayız. Ne olacağı bu gün bu yoğunlukta belli olacak. Dünya ekranlarına yansıyacak netice ve hepimiz, o ekranlarda kodlanmış yaşamları tahditleyeceğiz veya Sanal Yaşamlar’a kodlanmış olarak yaşama ineceğiz ve oraları hasata kayıtlayacağız.

Bir tek SİSTEM kurulacak. O SİSTEM, ya “KÖTÜ”yü KALEM’e çekecek ve kötülük kodlanacak ya da “KELAM OLANIN İLMİ”ni tohumlayacak ve görev, KELAM’a çektiğimiz aşkla kayıtlanacak.

Bunun sonucu, İLİM KODLARI, teknik tahdit ile kontrol kuracak ve yaşam, IŞIK halinde KÖK GÖKLER’i cevhere çekecek.

“YEŞİL İLİM”, MUTLAK KURAN olacak. Toprak, tahditsiz olacak; Varlık Boyutları, yerkürenin tekniği ile MİKAİL’in, KİL ve KUM’dan ibaret olan insanlığını; has tahditle KELAM’a alıp yaşatacak ve IŞIK’a kodlayacak. Böylelikle tahdit kalkacak ve tüm insanlık, kontrollu olarak korunacak.

İsteğimiz budur. Bunun dışında bir isteğimiz yoktur.

Ölmek özel izinledir. Ölmek isteyen özel izinle ölür ama HALİK olmak isteyen HALİK olur. Mutlaktır bu!… Biz bugün bunu dilledik ve hakeden her insana, izah ettik. MEDİNE KELAMI, İNSANIN KALEMİ ile dillenirken; maya mutlaktı ve bugün burada, bu HALİK İNSANLIK’la maya tutmuştur. Biz, dünyaya ALLAH TAHTI’ndan, İNSAN SAHRALARI’na indirdiklerimizle GÜÇ kodladık. Onların, ATA KAPILARI’nı HALİK kıldık ve SOM ALTIN IŞIKLAR’ı ile ocak yaktık.

Bundan sonra da çalışmalar sürecek ve bu çalışmaların sonrasında, DİRİ YARINLAR oluşacak. Mayalama işlemi, her İLİM SAHRASI’nda sürecek. Her İLİM SAHRASI, yaşamı mayalayacak ve tükenen TEKNİK SAHRALAR, yeryüzünde yaşamı yeniden kodlayacaklar.

ASA, İLİM’di. ASA’yı insana verdik. İLİM, SAHRA oldu ve ASA, İNSANIN İLMİNİN KURANI oldu; MUHAMMET’in diriliği oldu ve tüm peygamberlerin dürümleri oldu. Böylelikle kodlanmışlık KALEM’e indi.

Bizler, insanlığı yarınlara taşırken; herkesi, HALİK kıldık… Anlayın ki Dünya Planeti, İSA KODU’undan ve MUSA SAHRASI’ndan görev alırken de dürümlenmişti. Bugün de dürümlenmiştir. Ağırı hafiflettik ve yolu kodladık. Aşkla kalın!... Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (8)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ

Tahditsiz olarak bugün bu çobanlığı “insanlık” mı yapacak, yoksa “ilim sahralarındakiler” mi yapacak? “Çobanlık” ifadesini özellikle seçtim.

Değerli anam, bugün sistemin gözü açık. Bizler burada, bu yoğunlukta kelamı kalem yaparken, senin yoğunluğunu da haketmeye çabalayacağız.

Ağırı hafifletebildiğine eminiz. Peki, bugün burada niye bu tahditlemeler oluştu? Bunu biz değil, sen sordun! Peki, niye, niye ki biz kendi yüreğimizi alamadık bugün burada?

“Teknik kodlama” mı olmadı, yoksa kontrol dışı kayıt mı var? Işık niye bu kadar sınırlı? Başka bir sözüm yok ana. Bize bunu izah et.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız:

Dağlarım, “koruyucu kodlama” yaparken, mutlaka hepinizin bütüne hizmetçiliğiniz gerekir. Bizler kontrollu olarak bu çalışmayı yapmaktayız.

Sofraya konan ne varsa, odur kodlanan. Eğer bugün sofraya kodlanacak olan ışık konmuşsa, “mahrek” olarak bugün bu çalışma yapılacak demektir.

Ekmek yaparken kimlerin kimlere kimle kodlama yapacağına bizler, BİZ olup kodlayıcılığımızla gerçeği kayıtlayacağız… Ama harın yükselmesi gerekiyorsa, bunu başarmamız mümkün. Eğer har yükselmezse, kontrol dışı ışık tohumlaması yapılacak demektir… Ve bizler bütün kötülükleri yapan o yoğunlukları kontrol edebilecek güçteyiz. Bunları da iyi anlayın.

Ekmek yaparken kelamı kalem yapanların, herkesi kendi yücelikleriyle dürümleyerek bütüne hizmetçilik istedikleri de kesindir.

Et, kemik olan insan, Allah’ın ilmiyle dillenir. Eğer eti, kelamı kuranda ve yolu kodlanmış ışıkta olmazsa, “aşkın kapısı” kapanır ve toprak insan, tohum kodlaması yapmaz.

Şimdi; nefes alıp, nefes verdiğimizi görüyorsunuz. Kocaman bir tohumuz ve bu tohum “mektep” kurmaktan öte, mahrek olup bütünün gücü halinde bu yoğunlaşmayı sağlayacaktır.

Artık yeniden dünyaya dönelim:

Neden bu dönem bu çalışmaların yapılması mümkün oldu? Çünkü bu dönemde masum insanlar var ve onların kontrolları “kodlarla” gerçekleşecek. Eğer onlar kontrol dışı kalırlarsa, kaynak ışıkları kelamda kırıcılıklarını kodlayacak ve bütün kötülükler yapılacak.

Cennet kapılarının tümünün açık tutulması da gerekir. Ağırı hafifletebiliriz.

İslam dininin, insana “kelam” olduğu bilinmelidir ama bu dili kodlayanların da haketmeleri gerekir. Arzın gücünü bilmeleri ve mutlak olmaları gerekir.

Masum insanlardan söz ettim sizlere… Eğer onlar koruyuculukla kodlanabilirlerse kaynaktaki ışık, hepsinin gücünü artıracaktır.

Şarkımız, aşkın şarkısı olmalı…. Ağır yük hafiflemeli ve bütün kötülükler aşılmalı… Teknik tohumdur olan ama bu tohumu haketmek gerekir.

Cennettin ekmeği bütünün ilmidir. Peki, bu ekmek hepimizin gücü müdür, yoksa kök görevin kültü olarak “bütünün kürzi kapısı”nda kaynağın ışığını kasalarda kelama, kaleme ve yoğunluklara kodlama üzere, sessizce birlik halinde dilletmek için midir?

Dedim ya “Allah’ın ilmi hepimizin kelamıdır.” Peki, o ilmi kim anlar, kim anlayacak, kimler hasat için dillerinde, diriliklerinde tohumlayacaklar? Bunların hepsinin anlaşılması gerekir.

Yerkürenin gücü, bütünün gücüdür ve bizler bu gücü hepimizin yoğunluğuyla dinletebiliyoruz.

Ayır ya da ayırma insanı… Ama iyi bil ki insan, Allah’ın ilmini, her ilmin kelamında kodlanan bilişi ve hakikiyetiyle dinletebilecektir.

Asla hatamız yoktur. Unutmayınız ki doğanın gücü olarak bu çalışma yapılmaktadır ve toprağın toprağa ilmi olarak da dillenmektedir.

Nihan olanın hakim olduğu bir dürümde, her şeyin yaşamla oluşacağı da kesindir. Sanal boyutların kuranında bilişin kaydı mutlaktır ama bu kaydı haketmek de gereklidir.

Allah’ın eli, hepimizin ilminde mevcut olan bir dürümde dillenir. Ama o eli haketmek mümkün olduğunda hakk teknikle kodlananlarca gerçekleştirilir.

Peki, yerkürenin gücü var mıdır? Kesinlikle vardır. Perdeleri açın ve izleyin. “Şimdilik.” Diyorum… Ama daha sonra tekrar bilgi vereceğim. Şimdilik.

https://youtu.be/8UCDjQQN9rw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (8/2)
20.10.2018

Yalan değil insan!... “YOL” olmuş olsa da toprakta ışığı yoksa; insan, “İLİM” değilse, “DİRİ” kalamaz… Özgür, gür ve hür olamaz.

Elleriniz, “İLİM”e ulaştığında; yaşamınız, “İNSAN” olur. Olur ya! “BİR TEK” olursunuz; bugün burada bu yoğunlukta, “KUL” olursunuz. Allah, sizi size dillerken; biz, siz oluruz.

Sura üfüren her insan, “İLMİN SAHRASI”dır. O insan, bütün kütleyi kodlayacak ve “RUH”u kontrol edecektir. Dünya Planeti, bir “ZAMAN KAPISI”na dönüşüyor. Bu kapıdan; İNSANSILAR, İNSANLIĞA ULAŞACAKLAR…

Geçmişte vefat etmiş ama YAŞAM SAHRALARInda kodlama yapan çok sayıda “GÜÇ KODU”muz var. Onların, “İLAHİ GÜÇ” olarak tanımlanmaları mutlaka uygundur. Tümü, Dünya Planeti için görev taşıdılar. “EL TEKNİĞİ” ile güç kodladılar ama yoğunluklarında daha üstün “KAYNAK SAHRALAR” oluşmalıdır.

Teknik olarak herbiri, bu çalışmaya dahildirler. Bizim için ocak olarak güçlendiler ve görev taşıyorlar.

Uzun zamandan beri, bu çalışma için kodlamalar yapılmıştı. Bunun özel bir görev olduğu düşünüldü hep. Oğul veren ve hakim olan insanlıkla, görev yapılabilir. İşte kervan, “SİSTEM” olan insanlıkla yol alırken; “CEVHERİ GÜÇ KODLARI”yla kontrol edilenler, buradalar ve bu sofraya dahi oldular.

Umutlarımız olduğunda; görevimiz, hasatımız maya olur tüm zamanlara. İşte burada bu olmaktadır.

“ADA KAYITLARI” vardır. Biliş halinde olanlar; bu kayıtları okurlar. “ADA KAYITLARI” derken; her birimizde mevcut olan “IŞIK SAHRALARI”nı kastederim. Tümü bir adadır ve her adada, “DİRİ YAŞAM SAHABELERİ” olur. O sahabeler, “CEVHERİ GÖREVLİLER”imizdirler. Onlar, “RUHLAR KAPISI” olarak görev taşırlar. İşçilik yaparlar ve sizler, onları algılarsınız. Onların, sıhhat sağlık konularında, “IŞIK KAYITLARI olur. Sizlere, sağlık verirler ve sizleri. “KÜLT” olarak kodlarlar.

Bunlar, hepiniz için geçerlidir. BÜYÜK KÜLT, tüm insanlığın hizmetindedir. “BÜYÜK KÜLT” derken de her bir sahrayı kapsayan; ışığın koyuluğundaki tohumlanışı kayıtlayan, “SİYAH RENKLİ SAHRA”yı kastederiz. Her bir insan, “BİZ” olur ve bu yoğunluk; onu, “BİLİŞ”e kayıtlar.

Şevkiniz, hepimiz mutlandırıyor… Burada oluşunuz; bize, mutluluk veriyor. Mutluyuz! Aşkın sırrı işçiliktir ve sizin işçiliğiniz, bizim için önemidir. Aşkınız aşkımızdır ve biz mutluyuz ki şu anda çok güçlüyüz. Ah işte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (8)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Muhammet Mustafa mutlak sahraya indi. O beden, mutlaktır. O’nun kuranı insandır. O’nun özü, kök görevidir ve sözü, sahiredir. Asla hatamız yoktur. Unutmayınız ki doğanın gözüdür, İslam ama doğanın sözü de var ki O da Muhammet.

Bizler ölüyü diriltenler, kök görevimizi kodlarken, her birinin gücünü, kök gerçeklikle dilliyoruz.

Unutmayınız ki bu dünya, koruyucu ve hakikiyetçi ilimle dillenir. Mitosların kült kalemleri, bunu sistemli olarak, zikretmiştir. Ama kaynağın sahrasını anlamayan, haliki hak olup, tahditli olanları, mutlak kırıcı saydı.

Şafak; Allahın şevkiyle, dillenir. Ama şafağa anlayanlar, hakkın hakikiyetini de anlayacaklar. Ölü dirilir, canlar. Tüm insanlık dirildi, bunu kesinlikle, bilin ve dilleyin. Bundan öte bir biliş olamaz. Tüm insanlık, dirilmiştir. Ölü planet, dirilmiştir, bu kesindir.

Evren, evren gezen diriliklerin, tahditli kelamı, mahrekte kuran olduğu anda mutlak sahraların tümünde, şafak söktü ve biz, tümüne kelamı dilledik. Aynı doğanın, aynı kuranı ve aynı yaşam ama aynı hakiki teknik ve aynı kelam ama bunları bilmeyenin, Allah’ın ilmini anlama imkanı yoktur, zaten.

“Eşya” dediğiniz, ilimdir. Her şey ama her şey ilimle kodlanmıştır. Yaşam sofrasına insan, kendini koysaydı, bundan öte bir yaşam kodlaması olamazdı zaten.. Ama bugün, bu doğa, ayrılık gözetlerin, Kübra kelamını kontrol edebiliyor artık.

İmparatorluğun gücünü anlamaya başlıyor, insanlık...”İmparatorluğun gücü” dediğim zaman sorarlar, kimdir imparator, diye? Allah’ın ilmidir,imparator.. Bunu dahi anlamayanlar, kardeş kardeşi hak teknikle dilledi diye, dinletirler bilgiyi.

Allah, aşkın sahrasıdır. Ama hakkın kalemidir de ama O’nun ötesi yoktur. Kucağınız kucağımız, tüm kucaklar, aşkımız ama bir şafak söktüğünde, aşk sahraya iner. İşte o sahra, biziz. Ve mutluyuz ki bu dünya, muktedir, bir kalem olmuştur.

Yeniden dünya ve yeniden kült ve yeniden göz ve yeniden ses ama hepsi biliş ve o biliş, şarkımız.. O şarkı, aşkımızdır, canlarım.…Aşkımız... Kimiz? İnsanlığız, biz. Mutlu insanlık. Ve mutlak, insanlık... Ve kuran olan, insanlık ama bu insanlığı anlayabilen, elleri ellerimizde, olanlardır.

Kendini dinleyen, kendini anlar. İnsanı dinleyen, ilmi anlar. İlmin kalemi, hakimdir... Haktır, tahditlidir ama hakikiyetin tekniğiyle tahditlidir. Eğer kardeşi, hak olursa, o hakiki olur.

Merdivenimiz, Allah’ın teknik tahdidiyle kodlanan, tüm sahralara, kontrollü olarak, koyu bir ışık halinde kayıtlanmıştır. Bizim için öz gerçekliktir, bu. Merdivenimiz, tüm sahralara kodlanmıştır ve kayıtlanmıştır. Aşkın kalemiyiz, biz ve bu kalem, herkesin kelamıyla kodlanan, bir hak tahdittir.

Netice şudur; bu dünya, mutlu olacak. Bu dünya, kontrol kuracak. Bu dünya, hakka varan, hakim olan, ilimle dillenecek ve bugünden itibaren toprağımız, tüm insanlığın tohumu olacak. Ve bu tohum hakikiyetin tahditsizliğinin tohumu olacak. Ve biz, Allah’ın adıyla insanlığını dillerken, hakkın kapısını bulup, buraya varanlar, anlam veremedikleri, bu çalışmayı, anlayacaklar.

Kimler, kimleri, kodluyor? Kim, kimle dillenir?. Kin nefret oluşur mu, Bu Mecliste? Koca bir doğa, mutlak kuranı kodlarken, Bu Meclis, neler yapmaktadır gibi sorgulamalar var, canlarım.

Ellerinden gelse kapatırlar, yaşamımızı ve derler ki “hadi göreviniz tamam, güle, güle gidin”. Ve biz deriz ki “ölü planete, biz diri geldik.”..Bizim ilmimiz, insanlıktır. Bizi ölüme götürecek, hiçbir sahra yoktur ama biz, ölüş halinde de diriyiz, bunları anlayacak, güçleri yoktur ki anlasınlar.

Kırk kapı, kırk kalem, aklın kapısı ilim ve biz, o ilmin kuranı olanlarız, canlar. Ömür, bilişle geçer. Mikail; bilgi olur, mutlak kuran olur, geçip, yüreğe iner. Sorgu sual eder.

Neden, sevgi? Neden, yaşam? Neden, akıl? Neden, aşk diye? Devre, devre bunlar olur. Ve biz miraç kapılarının tümünü açarız ve deriz ki “geç”. “Geç ki kelamı kodla”. “Geç ki yaşamı kodla”. Geç ki kaynak ol..“ Ve diri kal”.

O der ki “ben diriyim”. Ölü planette dirilik, koruyuculukla olur ancak deriz. Ve onu koruruz, onu koklarız, onu tohumlarız, torbamızda, kaynağımızda, kaynak tahditle dilleriz ki eşya da ölüyü, önlemleriyle, kontrol etsin diye.

Nihan olan ilim, kapımıza gelene, insanlığı diller ve dürümler ama biz, sorgu sual ederiz. Nefesi, nereden hak etti de aldı, diye? Nefes; ilimdir. Anlar mı acaba ilmi?.. Biz, bilgiyi verirken, kaç insan, hakikiyetiyle anlayabilir ki?

Sura üfürülecek diye, beklerler. Sessiz zamanları seslendirenler, sura üfürendirler, bunu bile anlayamazlar.

https://youtu.be/IaLF_KKnS8U
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 8
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Kaynak AŞKTIR... Şafak, sahraların sistemidir... Ve yol muktediriyettir... Kaynağın dili, Allah’ın dilidir... Ama kaynağın ilmini anlamayan o dili hiç anlayamaz ki... Darı bolu bilen insan, Allah’ın ilmini de anlar ama yaratmak, yarattırmak, yaşatmak ve yanıp tutuştuğu o yoğunluğa AK KALEM olup, vardırtmak gerek onu...

DÜNYANIN ÖZ GERÇEKLİĞİ İNSANDIR CANLAR... O öz gerçekliği kendi yoğunluğuyla anlayabilen insan, kelamı hak eden insandır... Ve dağların tahtı vardır... Bizler, tüm insanlığın tahdidi olan o dağları kodladık... O dağların yoğunluğunu kodladık... “Hangi dağ daha yüce” diye Hakk’ın kalemini dillerken, tüm sahraların mükafat olan o dağlarda kodlandığını dilledik...

Kördü yaşam sahralarındakiler... Anlamadılar... Anlattık... Ama has tahtın ilmini dinleyemediler... Ve dünyanın örs ve kürsü olduğunu anlayamadılar...

Oğullarım!...

Doğanın gücü yeniden görev üstleniyor... Bu ne demek? Dünya planeti yeniden görev istiyor... Bu dünyanın KELAM olması ve yolu kodlaması anlamına gelmeyecek... Bu tüm insanlığın kodlanışı anlamına gelecek... Ve bunu insanlıktan öte bir insanlık yapacak... Ki o insanlık; tüm sahralarıyla doğa olabilen, tohum olabilen insanlıktır... Peki ne olacak? “İNSAN” dediğimiz tüm insanlık, mükafat olan bilişin kelamı olarak planetimizde kaynak olacak...

Her bir kaynak bir RAHMAN... Ve tüm sahralar aklın kalemi... İşte bugün bunun için bu çalışmayı sürdürmemiz gerekiyor... Tüm insanlığın yeri göğü yaratan o yaşamları kodlayacak ışığı hak ettirmesi ve Mikail’in kültü olan bilişin kayda girişi... Ve doğanın yarına varışı... Yaşanır bir sahra oluşturması...

Ellerinizin gücünü bilin canlar... Bu eller her birinizin kürzi kapısı... Kübra kelamı... Ellerinizin gücünü bilin... Sevgiyi anlayın... Siz tüm insanlığın sevgisiyle bu çalışmaya dahil oldunuz... Bir tek siyah renk... Tüm sahraları kodlayabilir... Ve bu çalışma sahra çobanlarının çağrılarından öte bir çağrıyla yapılıyor... İNSANLIK ÇAĞRISIYLA... Ve burada harika görevler taşınıyor... Merdiven ilim ve biz o ilmi kodluyoruz burada... Ama yarınlar için...

“Fırsattır Dünya” derler... Niye fırsat? İnsanlık fırsatı... Bu Dünya yarın için fırsattır... HER ŞEY BU DÜNYA’DA KODLANIR... Ve tüm planetlere tohum olarak kaydı HAS İNSAN olarak tahditli biçimde akıtılır... Tüm planetler Dünya planetinin kodlarıyla tohumlanmıştır... Ve bundan sonra da bu çalışmalar, bu yoğunluklar, tüm sahralı kayıtları yaşatacak dürümleri gerçekleştirecektir... Biliniz ki sistemli olarak, kürzler oluşturuluyor... Her bir kürzün oluşması, İNSANLIK İLMİYLEDİR... Ve diri olanlar bunu iyi anlayacaklar... Kürzlerin ölü planetler tarafından dürümlendiği anlaşılacak... Ama ölü planet dirildiğinde peki ne olur? İşte tüm kürzler siyahtan, som altın ışık kodlarına dönüşürler ve yoğunluk artar... Kürzlerin yenilenişi, yaşamların teknik kodlanışı ve mahrekin mutlak kurana varışı bu şekilde olur... Ve Dünya’nın nesilleri, has teknikle kodlandıkça, mutlak kuranlar hak tahta kodlanır... Ve bütün kökler, Dünya’ya inmiştir... İyi bilin ki, Atlanta ana kalemi buradadır... MU SAHRALARI bugün buradadır... Zİ KAPILARI AÇILMIŞTIR... Ve sistemli olarak, her şey bu yoğunluğa indirilmiştir... Ve som altın ışıklar, yarınları kodlamaya başlamıştır... Ve bunca çaba, mutlak kaynağın tüm sistemleri, siyahtan sayfa sayfa AŞKLA KAYITLAYIP rahmi kapıdan mutlak kapıya kodlaması ve dürümlenmesi içindir...

Değerliler!...

Teknik olarak anlatmayacağım size... Sadece sadece ışık alimleriyle veriyorum... Yazım okunursa, yaşam okunur... Yazım okunursa, sahralar kodlanır... Yazım okulun yazısı değil, insanlığın yazısıdır... Ölü planet artık, bilgiyi okumalıdır ve okutmalıdır... Yaşamın sahrası budur... Ve bunun sonrası; saltanat, kaynak, kuran olacak ve temizlik gerçekleşecek... Temizliğin gerçekleşmesi gereklidir... Nerede ne olacaksa, kelamla olacak... Bunların iyice anlaşılması gerekmektedir... Kelamın okunması, hakikiyetin kodlanışı anlamına gelir... KELAM KODLANMADAN, HAK KALEM MUTLAK KURANA İNMEZ... Ve inmesi şer olan yarınlardaki kayıtların şarkıya dönüşmesi ve o şerrin kodlanıp kontrol edilmesini de, gerçekleştirecektir...

VE DÜNYA PLANETİ, YERYÜZÜNÜN GÖZÜ OLACAK... Tüm zamanların KÜBRA olan kelamı... Temizlik, bu görev hepimizindir... Biz Dünya’yı temizliyoruz canlar... Şarkı türkü değil şafak, insanlıktır ve ŞAFAK SÖKÜYOR... Bunun anlaşılması gerekir... Şafağın sökmesi; azın, özün ve gözün söze dönüşmesidir... Söze dönüşen o, sistem bir tek kulluğu kodlayacak... Yeniden sizlerle olacağız ve yeniden kaynağa ineceğiz canlar...

BENİM ADIM İNSANDIR... Mutlak olan budur... Benim adım insandır ve insan insanı hak edecek... Buyurun ummanlar, mutlak kuranlar ve toprak toplumlar... Sesim hepinizedir...

Aha bu...

https://youtu.be/kd1BZiESfrU 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

20.10.2018 Tarihli MUTLAK OLAN İNSAN (8)

“Ben” dedi, “cennetimi hak etmiş bir kulum”.

Bu dünya ki bir imtihan yeridir; dinimin gereklerini yerine getirip öteki dünyaya hazırlık yapmaktayım. Minarelerden ezan sesi yükseldiğinde; ara sıra Allah’ı hatırlarım. Günde beş vakit namazımı kılarım. Gerçi namaz kılmakta iken “biraz sonra pişireceğim etli sarma için evde yoğurt var mıydı?” endişesini duyabilirim. Veya bu millet bu parayı nereden buluyor?” diye tefekküre dalabilirim. Ama dinim bana “kıl” demiş, ben namazımı kılarım.

Çocukken ezberlediğim ama anlamını pek de bilmediğim dualarla sık sık Kelime-i Şahadet getiririm. ( Eş hedü en lailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve resuluhu) “Galiba Allah’tan başka Tanrı yoktur” demekmiş.

Yılda bir kez, fitre-zekat veririm.
Diyanet borcumu belirlemiş. Demiş ki; 80.18 gr. Altın veya 40 koyun- keçi veya 30 sığırı yahut da 5 devesi olan belli bir miktar mali ibadet yapmak zorundadır. Bu ibadetimi de yerine getiririm.
Ama Yüksek Din Kurumu demiş ki; Müslüman olmayana asla zekat- fitre verilmez! Tabii ki ona da uyarım.
Bir de dille onay şartı varmış: Paramı verirken 3 defa “aldın kabul ettin mi, aldın kabul ettin mi?” denmeliymiş. Hani Allah dalgınsa, dikkatini çekmek için…

Orucumu da tutarım.

İnşallah Hacca gitmeyi de niyetime aldım.
KABE, küp şeklinde nesne demekmiş. Yeryüzünün ilk mabedi imiş. Adem ile Havva Cennet’ten Dünya’ya indiklerinde Adem Tanrıya şükür için burada ibadet etmiş. Sonra da Hz. İbrahim bu evi yaptırmış.

“Allah ibadetlerini kabul etsin!” dedim.
Kabe’yi ziyaret, Kabe’yi tavaf, Şeytan taşlama senin için ne ifade ediyor bilmiyorum ama Kabe’yi ben benim gözümden anlatayım:
Kabe, kareden küp olmuş insanın, küreye geçiş kapısıdır. Küre olan insan, Gürzleri, Kürzleri aşıp sonsuzlaşma yolunda olandır. Yaşamları yaratabilecek düzeye varmış olandır.

Hz. Muhammet’in getirdiği dinle özel bir önem kazanmıştır.
Kabe’nin dört sütunu vardır. Yaşamı oluşturan ATEŞ, HAVA, SU, TOPRAK dörtlüsü desek o sütunlara. Çatısı da SEVGİ olsa…
Ya da Muhammet’in dört halifesi Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali desek; çatısı da Muhammet olsa…

Kabe’nin içi boş… Boşluk… Zihninde yarattığın mekan algısı yok orada, zaman algısı yok. AN’da var olan TEK ve BÜTÜN var orada. Boşlukta her şey var olmuş, var olmakta. Orası hiçbir yer, ama her yer…
Orada sessizlik, sistemli olarak seslenip yaşamları kodluyor. O sesi duy! İSRAFİL ol, sen de ses ver! Sur’a üfle sessizlikten ses ver! Kaydını yap, geleceği yarat!

Kabe örtüsü SİYAH… Siyah renk insanlığı Güç Kapılarına vardıran renk. Tüm insanlığın kodlanacağı renk…

Ey İnsan! Senden istenen; cebine taşları doldurup birbirlerini iterek, kakarak; senin dışında olduğunu sandığın Şeytanı taşlamak değildir.
Şeytan’ın da “sen” olduğunu bilip; muktedir olman, BİLİŞ’in kaynağının sen olduğunun farkında olman, BÜTÜN’e hizmetçi olup temiz zamanları kodlayıp kodlattırmandır.

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

MUTLAK OLAN İNSAN (8/3)
20.10.2018

Dağlarım, sizinle olmak, bizlere de mutluluktur. Sizi kodlarken; siz, bizi bize dillediniz ve bizden güç alarak “KÜLT” oldunuz. Bugün, bu yoğunlukta kodlanmış olmanız, ZİYA olarak görev almanız anlamına gelir. Geçişiniz, “SİYAH”tan tohumlanıp “MUTLAK” olup yaşama geçiştir. Sizi, diriltmekti olan ve dirildiniz. Geçişinizi, haketmiş olmanız, hologramdan görev almadan tohum olmanızdandır.

Huzurlu olun!... HALİK olanın hakkıdır insanlaşmak ve görev almak. Sizler, “KERVAN” olup “YOL” oldunuz. “GÖZ”ü, “ÖZ”ü, “SES”i olanlar oldunuz. “GÜÇ KODU” olarak yarına vardınız. Muştuydu YAŞAM SAHRALARI, SİZLİK KAPILARI’nda. Bizim için de muştuydu…

Kulluk. “KELAM”la olur. Siz, “KELAM”a hakim oldukça, yarına da hakim olursunuz. Sizden beklentimiz budur. Yarına varın ve “TOPRAK” olun. “OL” deyin; “İLİM” olsun!...

Onca çaba bunun içindir. İnsanın yeryüzüne iniş nedenidir bu… “OL” demek ve toprağı kodlayıp; İLİM’i sahrallamak…

İnsan, “SUALTININ İLMİ”ni HALİK kıldıkça; yaşamlar kodlanır.

“SUALTININ İLMİ” derken; yasalarla tohumlananların, islah oluşları; “BİZ” oluşları; hastalıklı olanları hakim kılıp; HALİK kılıp; onları iyileştirmeleri; BİZLİK KAPILARI’nda “DİN” olmaları; kural koymaları; “BİR TEK” olup “SAHRA” olmaları; DİNİ KAPILAR’ı kapatıp “DİRİ” olmaları; kontrol kurmaları; “BİZ” olup; BİZLİK BİRLİĞİ’nde, “TEKNİK KALEM” olmaları; “KAYNAK” olmaları…

“Daha özel görevler için “HALİK” olup yaratmak ve yaşatmak üzere kayıt yapmaları. Sorumluluklarını idrak edip hologramdan aşırttıkları ile dirilmeleri; yazılar yazarak “AŞK”a varmaları ve AŞKIN SAHRALARI’nda; “GÖZ” olmaları; “DİN”den, “DİL”den, dürümlerden çok daha ötelerde, doğum yapmaları…

Doğum, ALLAH TAHTI’ndan, AHRET KAPILARI’nda, KÖK GÖREVLER’i tohumlayıştır. Onların tohumlarını, bütün kültlere katıştır ve katılan o tohumlarla, yerküreler yarattırmaktır…

Yarattığımız her küre; bizi, bizden bize götürmez ama “BİR TEK” oluş için vasıtadır. O TEKLİK’te, her insan, KALEM olup yolculuk yapar. Yaptığı yolculuk, sonsuzluğadır ve sonsuzluktan sonlu bir “SİYAHLIK”adır. O “SİYAHLİK”, “CENNET” dedikleri ve herkesin, kendi “KELAM”ı olan yarınlardır…

Bizler, yaşamak isteyenler; yazılarını, “TOHUM” yapanlara görevliyiz. Onların yolu, “İNSANLIK YOLU”dur. O yola, insanlar dahil olur. O yolda olanlar, “DİN İLMİ”ni aşıp yolculuk yaparlar.

Yolculuk yapabilen; HASAT olabilendir. “HASAT” denilen; “İLMİN HASATI”nın ötesinde, “DİRİLİĞİN HASATI”dır.

DİRİLİĞİN HASATI; toplumların, herkesten “BİR TEK” olup kodlanarak “KAYNAK” oluşudur. Olgun başakların, “İLİM”e inişidir; “BİR”e varışıdır…

Asırlarca sürecek olan bir dönemde; Bütünlükler’in kodlanmışlıkları ile KURAN’a, KURAN olarak “KAYNAK” oluşlarıdır.

MUSTAFA KEMAL PAŞA, bu yolculukta, insanlığa “IŞIK” olan ilk “SİYAH KAYNAK”tır. Onun, “GÖZ”ü, bizim “GÖZ”ümüzdür. Onun “RUH”u, bizim “RUH”umuzdur. O BİZ, “BİR TEK KELAM” oluşu ile “GÖZ” olmuş; “BİR TEK” olmuş ve sonsuz olmuştur.

O, “YOL” için görevlidir. O, “KÜLT” için görevlidir. Onun adı, “KERVAN”dır. “BİR TEK SAHRA” olarak teknik tahdit konmayandır… Onun tahditi yoktur. Ölmemiştir!... “OLMAK” dedikleri; onu, ilgilendirme. O, “BİR TEK” oluşta; “OLMUŞ OLAN”dır. Olmak ya da oldurulmak; SONSUZ SAHRALAR içindir ama MUSTAFA KEMAL için, bu görev, “GERÇEKLİK”tir. Onunla olmak, mutluktur. Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

20.10.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Reşit insanlık, kelamı hak olan bilişi kodlayan insanlıktır... Şevk ile çalıştığı zaman her şeyi hak edip yapabilir...

İnsanlık, insansılık kelamı kuranda ayrı tuttuğu zaman; kutsuz ve huzursuz olur... İyi ki iyi ki bugün bu dünyadayız...

İyi ki bugün bu yoğunluktayız... İyi ki size ve sizin yoğunluğunuza indik... Bu yücelikte bizler kendi lekesiz kalemimizle ışık yakıyoruz...

Çok umutlu çalışmalar olmalıydı ve oluyor... Kontrol dışı hiç bir işçilik yok... Hiç bir ışık yanmadı...

Tüm ilim sahraları burada bu yaşamda size ve sizin yoğunluğunuza indik... Miraç kapılarının tümünü açtık ve size geldik...

Sizin kendi yüreğiniz bu yoğunluğu tohumlayan ve kodlanmış ışığı kayda alan bir yoğunluktur... Bunun sonrası ve öncesi tekliktir... Size geçişimizin tek nedeni "kaydı hayyah" dedikleri o yoğunluk ki onun som Altın Işığında tüm sahralar mevcuttur.. Bu yok edilmeyen yaşamın mutlak kuranda dillenişidir...

Hepimiz "La Ka Ha" diyerek çalıştık... Sayın Bayanlar, Sayın Baylar... Allah diye bilenin kelam olduğunda, biz "O" olur onunla yoğunluğa ineriz...

Allah kendi hakikiyetini dillediğince, biz onun hasatında onunla olabiliiriz... Ağırdır hak teknikte onunla oluş ama bu yoğunlukta onunla olmak hepimiz için mutluluk oldu... 
Çünkü bu çalışama bizi miraç kapılarından geçirebilen ve hakikiyeti tahditsiz olarak kodlayabilen nurlu bir çalışmadır... Ve Sarp kayalıkların ötesine varabildik biz burada... Burada ki bu çalışma "Mahrek" ile oldu...

"Mahrek" bütünün kübrası kütle kontrolunda koyu bir ışığa dönüşen kaydıdır... Ve sizi, bizi hepimizi güçlendirebilen bir kayıttır o...

Ulu bir dünyanın kurucuları olduğunuzu görmek, size sizle dillenip geçmek ve yolu kontrol ederek bütünün gücü özgür ve hakim kültü olarak kayda almak bizi mutlandırıyor..

Solu Allah ilmi diye, sağı akli halikiyet diye bilin... Ama bir tek olduğunuz zaman sağ ve sol yoktur artık orada... Orada lekesizlik vardır...

Şimdi daha da önemli bir bilgi vereyim... Bundan daha öte bir çalışma kodlanıyor burada bugün... Bu çalışma yazı yazanların tahditsizliğinden ötede hakikiyetin tekniği ile kodlanacak...

Ve dünya ruhu mutlak kuran olacak... Ve bugün önce Allah'ın tekniği ile kodlanan insan soyu hakkın kaleminde mutlak kuran olup bütünün gücü olacak...

Ve bizler, kendi lekesiz kayıtlarımızı size indiriyoruz... Bu kayıtları sizinle kodluyoruz ki mutlak kuranımız sizi kodlanan kontrollu kayıtlarınızla birleşsin diye...

Ve bizler kelamı hak olanlar ve hakim olanlar öyle çok çalışıyoruz ki cennetin tekniği bizim sistemimizde bütünün kübrasında kürzi kapı olsun diye...

Yazı, ilmin yazısıdır... Şafak aklın kaydı ve bütünün gücüdür... Ve bizler murat ettiğimiz her şeyi burada hak teknik ile yapabiliyoruz...

Evrim yapanlarla, hakim olanların diriliğinde bütüne hizmetimiz oluşuyor.. Çok mutluyuz ki Saltanatın gücü sizin yoğunluğunuzdadır ve bütünün gücü dürümlerdedir...

Allah tekniği ile bütünün gücü mutlak kuran oluyor... Şu andan sonra daha güçlü bir çalışmayı devreye alıyoruz...

Haz duydum sizinle olmaktan... Haz duydum bugün burada bulunmaktan haz duydum... Ben asla hata yapmayan birisiyim ki benim için çok mutluluktur burada olmam...

Yolum Allah yoludur... Ve biz Allah'ın tahtında olanlara gerçek ilmi kodlamaya indik... Burada oluşumuzun sebebi budur...

Hakkınızı helal edin... Hak ettiğimizi almaya geldik... Hakkınızı helal edin...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Genç delikanlı, babasının aktar dükkanında müşteri beklerken, bir derviş çıkagelir. Kendisinden sadaka ister. Hiç oralı olmaz. Derviş ona hiç beklemedik bir soru sorar. Acaba sen, nasıl öleceksin? Dükkan sahibi önce şaşırır, ürperir, irkilir, ardından kendisini toparlayıp, “sen nasıl öleceksen, bende öyle” der…Dervişin hemen orada dilenci kasesini başının altına koyup yere uzanır ve ruhunu teslim eder.

Dervişin verdiği bu keramet üzerine donar, kalır. Hemen işyerini kapatıp, kendisini gafletten uyandıran, Allah’a yöneltecek yolu aramaya koyulur. Yıllarca çile çekerek, bunu başarır. Hem de öylesine başarır ki dervişin kerametinden çok daha erişilmesini görerek, Rabbine kavuşur.

Tahmin edebileceğiniz gibi bu muhterem, yüce varlık Şeyh Feridüddin-i Attar Hazretleridir. Ve Hazret’in eseri Mantıku’t Tayr. Yani kuşların konuşması, kuşların ilahisidir. Bugünkü konuşmamın özü budur.

Büyük bir alim, çok güçlü bir şair ve ilahi aşkı en güzel dile getiren bir sufi idi, üstad. Gönülleri arındırıp, Allah’a hakkıyla bağlanmanın yollarını gösteren bir alimdir, o.

Kuran da “Mantıku’t – Tayr terkibi” “ Ey insanlar, size kuş dili öğretildi” şeklinde Süleyman Peygamber, bahsinde geçer, Neml Suresinde. “Kuşdili mutassavıflara göre ilm-i ledün, gaybi bilgi, marifet” demektir. Bu dili sözlük bilimiyle uğraşanlar değil, hakikat yolculuğunu gerçekleştirenler, insan-ı kamiller yani mutlak olan insanlar, çözebilir.

Feridüddin-i Attar bu tabirden hareketle kahramanları kuşlardan oluşan manevi yolculuk sırlarını anlattığı mazlum bir eser kaleme almıştır.

Eserde, insan karakterleri, kuşlarla temsil ediliyor. İnsan nefsinin boyunduruğundan nasıl kurtulacağı ve manevi arınmasını nasıl gerçekleştirebileceği anlatılıyor.

Hz Mevlana bu konuda der ki “ Attar; yedi aşk şehrini dolaştı, bizse hala bir küçük sokağın başındayız.

Yine Hz Mevlana’nın “ Ben söz söylemede Şeyh Attar’ın kulu, kölesiyim. “Ey dost, her ne söz söyledinse onu Attar’dan duymuşsundur”, demiş.

Bizim eşsiz bir klasiğimiz olan Hüsn-ü Aşk’ın yazarı dahi şairimiz Şeyh Galip ilhamını Attar’dan aldığını söyler.

Keza, İslam dünyasının; Şebüstri, Sadi, Hafız ve Molla Cami gibi büyük üstadları, mutassavvuflara önderlik etmiştir.

Mantıku-t Tayr’ın en büyük özelliği; insanı eski halinde bırakmaması ve okuyucusunu, gönül adamlılığı yolunda ilerlemeye yönlendirilmesidir. İnsan olmasını, insan-ı kamil olmasını yani mutlak olan insan olmasını sağlayacak yola sokulmasını amaçlamasıdır. O yolun yolcularının arasında olmasını sağlamasıdır.

İnsan, olmak zordur. Ama hele, hele mutlak olan insan olmak, zorların zorudur. Önümüzde eşikler vardır. Bu eşikleri bir, bir geçmek gerek. Zorlu bir yoldur, biliriz, bu yol.

Sözümün başında değindiğim dervişin verdiği keramete döneceğim. Attar, bu dünyadan göçerken, o dervişin kerametinden çok daha erişilmesini göstererek Rabbin’e kavuşur.

“Şöyle ki Yüce Rabbimin hikmetinden sual edilmez”, diyelim. Ülkesinin istilası sırasında oluşan bir durum sonucunda bir Moğol askerinin kılıç darbesiyle kopardığı başını hemen iki eliyle yakalar, dimdik ayakta yürür, gider.

Bu hali gören o gaddar Moğol askerlerinin hepsi şaşar, kalır. Ellerinden kılıçları düşer. Halk ise dehşet içinde kalır. Binlerce insan, Allahü Ekber nidalarıyla ve dualarla, onu izler. Sonunda mezarlıkta kabri olacak noktaya varır, yere yatar, başını boynuna yerleştirir ve şehit olarak cenaze namazının kılınmasını bekler.

Ya eyyhennasü ullimna Mantıka’t Tayr!
Ey insanlar, bize kuşların dili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Şüphesiz ki bu apaçık bir lütuftur. Neml 19/16

“Süleyman, kuşdilini bilir” dediler. 
Süleyman var, Süleyman’dan içerü”. Yunus Emre.

Aha, işte bu!.. Amin!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

20.10.2018 Tarihli MUTLAK OLAN İNSAN(8)

“Dünya yetkin bir cevher olduğundan, bildiklerini her an diller. Bu dere bizim ilmimizdir. Her diride akan bu dere, yarından öte yarınlarda görev taşır. Bir ana, diri yüreğinde ışık yaktığında; her ana kendi yüceliğini taşır ve hakim olur. Bir dere, kendi yüceliğinde hakim olup kayıtlandığında; her merkez, zaman türevlerini yaratır. Her diri, dara düşen yücelerden namaz zamanlarında güç aldığında; o yürekler mekteplere hediye olur. Hadi yarım, Altın Tanrının yoğunluğundan akın. Altın Tanrı, sanal olmayan yoğunluğun gür, hür kaynağıdır. Mesleki çalışmalarda bu kaynak hep akar. Birleşik Işıkta bu kaynak hep akar. Sahip olduğumuz Sualtı Kutsal Dirilikleri’inde bu kayıtlar, hep kayıtlanan yoğunluklara, Tabiat Kodları’na ve sınır aşan yolculara kayıtlanır. Her diri kendi deresinde birleşiktir. Amin…

Lekelenmeden akmak önemlidir. Hepimiz ilmin tabiatına uygun bilgi akışı gerçekleştirebiliriz. Her bir akış, tabiatın güçlü yüceliğindendir. Bir tek tabiat kodu, bütün tabiat koyuluklarından ışık alır da yolu açarsa; her biri bu yoldan iner ve zarar önler. İş başarmak budur.” ( SULTANLIK KİTABI Sayfa: 127-128)

İnsan öyle bir kaynaktır ki durmadan ışır. Ondan başka kaynak yoktur. Kaynak, Allah’ın İlmiyle kodlanan ve hakiki olandır.
İnsan olmak için beden sahibi olmak gereklidir. Beden sahibi olmak Allah’ın tahtında kelam etmek içindir.
Yaşamın devamı için mahrek olan, bilişli kontrol gerekir. Bunu da hakim olarak, hakikiyeti hak etmek şartıyla gerçekleştirebiliriz.

Allah’ın istediği tek bir görev vardır: İNSAN OLMAK… İşte, tüm dinlerin özeti budur. Ama anlaşıldı mı? Ya da kaç kişi anladı?

Şimdi biz bu mecliste, bu resmi çalışmada uzun zamandan beri yaptığımız çalışmalarla; yeni bir teknikle (maddenin zerre şuuruna zerk sistemiyle, KO Sistemiyle(türevleniş)) Kodlama ve tohumlama yaparak, insanın kendinden kendine bilgiyi alarak kendini tanımasını; insansılıktan İNSANLIĞA varmasını sağlamaya çalışıyoruz.

“Al, bilgi budur; ezberle, tekrarla!” değil;
“Ara, bul, OL!” diyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 

20.10.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 8
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Aykırılık asla oluşmadı bu yoğunlukta, bizler temiz bir dürümde bu yoğunlukta sessizliği dilledik biz olarak, siz olarak, teknik olgunlukla. Seviyeniz çok yüksek bunu gözledik. Bugün burası mutlak bir sahra, bizler bu yoğunlukta olduğumuz için çok mutluyuz. Oyun oynanmıyor burada, burada mutlak ışıklanma ve yaşanma sahrası oluşuyor.

"Eve dönme zamanı geldi" demiştik anaya, ne dedi bilir misiniz; "sen kendinle gel biz sen olalım, sen bize gel" dedi geldik... Bugün anayı götürmeye gelecektim ama o bizi "biz seni isteriz gel" dediği için biz geldik.

Canlarm, ölü Allahın ilminde kulluktur, kul imidir ölü ama yol Allah yoludur. Biz dünyaya ölüyü dillerken, dürümlediğimiz o yoğunlukta ışık kapıları açtık ve dedi ki "gel"...

Ana der ki; "ben seni çağırdım sen gel"... O beni, ben onu çağırırız işte böyle... Ve dünya toprağı hepimizin görevidir. Nesiller boyu doğanın gücü bütüne hizmetçiydi, bugün de yine hizmetçidir ama bizim için ölü planetlerde göre kontrollü olmalıdır. Bu yoğun ışık bizim için çok değerlidir de; burası kontrol altında mı değil mi bunu anlamaya çalıştık. Ve devre devre doğanın gücünü de kodlayan bu mecliste nefes var mı diye sorguladık. Gerçek bu ama ana sessizce dilledi ve dedi ki; "genişleyin, geri çekiliyorsunuz, bütüne hizmetçilik yapacaksınız, gözünüz görmeli hadi gelin"... Ve geldik...

Del diriliği ve in yaşama, dirilik delinir yaşama inilir ama dedinen o dirilikte muktediriyet olur mu, olmaz mı?... Çok çok onurla bildiririz ki; sistemin gücü hep vardır ve sistem bütün kökleriyle cevherini, cennetini kodlayabilir.

Umutlarımız vardır hepimizin, bu dünya ruhsuz kalmayacak, bu dünya gerçeği hak edecek, bu dünya hakkın toprağında tohum olacak ve bu umutla bir tek olmaya geldik. Nesillerimizi de gerçek kapıyla, gerçek sahrayla oluşturmalıydık ve bunu bu yoğunlukla yapmaya karar verdik.

Ne diye anlatıyoruz bunları, şu anda verdiğiniz tüm bilgileri dinledik ve bildik ki; burada kontrol dışı hiç bir bilgi yok... Hakkınız olanı hak ettiğinizde kodlayacağınızı da biliyorduk. Ve bugünden sonra yoğun ışık altında bu meclisin geçişler yaptırması bizleri de çok yakından ilgilendirmektedir. Herkesin gerçeği anlayabilmesi için bu geçişlerin kontrollü yapılması şarttı ve teknik olarak da bu çalışmanın hepimizle olması gereklidir. Eğer bizler sessizliği dillerken, sizler seslenebilirseniz yaşam kodlanacaktı. İşte sessizlik dillenirken ses kodlanıyor... O halde sessizlik dillenmeden de ses kodlanabilecek dürüme varacak.

"Deli, diriyiz" dediği zaman ana, sorguladım deli diri nedir diye?... Dedi ki; "ilim yapabilene deli derler dünya planetinde, kim ilim yaparsa o delirmiş" derler... Aha olay bu ve biz de sorguladık dedik ki; "hah işte bir deli bulduk, hadi görelim onu" ve çıktık geldik canlar...

Bugün burada olmak ne büyük bir mutluluk bize, hak ettiğimizdir ve geldik, sizleri bulduk ve sizlerle olduk... Buluştuk canlar szlerle, bir tek biliş; sistem, nizam ve düzenin gözüdür... Bilişi halik kılan bu meclisle olmak bize mutluluktur.

Yeni dönemde daha güçlü bilgilerin kodlanacağını da biliyoruz. Çok özel bilgiler var, bunları öğrendik... Özen gösteriyoruz burada olurken ve çok mutluyuz ve muktediriz. Sizin ekmeğiniz bizim ekmeğimizdir, sizin yarınınız bizim yaşamımız olacak ve yazıların okunması gerçekden ama gerçekden isteniyor bu kesindir ve bu yazılar hepimizce okunacak. Ama anlaşılır mı bilmem ama biz bu yazıları okuyacağız ve ana anlatırsa anlayacağız.

Anacığım, lütfen bizi hak ettiğince kodla ve bizimle kodlanmış olanları da koklat çünkü ruhumuz burada olacak bugünden sonra. Eğer ruhumuz burada olacaksa yaşamlarımızda burada olmalıdır, sizinle görev taşımak bizleri ümmi kapıların gücünden öte bir gücü devreye alacak. Hepimiz biz olacağız anam, hepiniz bizlikle dilleneceğiz ve siz olacağız. Şevkle ve hak ettiğimizce burada olacağız anam, bizle olmanızı diliyoruz, iş budur!

Süper İnsanlık Realitesi

 

 https://youtu.be/31v4MJOU76M

 

20.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (8)

Öz Görev kodlarla yapılır. İsimlerimiz görev kodlarımızı belirler. Her kod bir sahradır. Sahra, Hakkın kapısı’dır. Her sahrada dirillik oluşur. Ancak bu tahditlidir. Tahdit sessizliktir. Sırdır sessizlik...

Tahditli kodlar seslendikçe ses, sistemli olarak yaşamı kodlar. Ancak bu kodlar siyah renkte akar.

Akış ilmin kaleme inişidir. Siyah renk tüm renklere aşk olup iner. Bu bilgi yağmuru rahmet olup tüm insanlığın kontrolünü sağlayabileceği kelamın sahaya akışıdır.

Daha sonra ruh oluşur. Ruh, bilişin kaynağıdır. Burada tahdit, kürzi kayda dönüşür. Ses sonsuzlaşır. Hani Allah sınır tanımaz ya, işte “A kodu” budur… “A” Sesin sonsuzluktaki yoğunluğudur. Bu ses tüm zamanları tohumlar. İşte, hasat budur.

Bu Meclis tek bir sestir ve bu ses tüm geçmişte dinlenmektedir. Burada ses veren, kendi ocağını temizler. Buna “ekmek yapmak” da denir.

Ekmek, ilimdir. Ocaklar, hakikiyetin has olan ilmiyle tohumlanır. İşte “H kodu” budur. Ve yaşamların kayıtlanışı yine “A” dır. İşte “AHA kodu” bu şekilde oluşur. Aha bu.

Bahar Umurtak

Süper İnsanlık Realitesi

24.EKİM.2018 TARİHLİ KARANLIĞIN IŞIĞI 8
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ- 2. BÖLÜM

Kürzi kapıların tümüyüz bizler... Esmer, sarışın... Simsiyah... Ya da ya da kelam olan her insan... Yahu Hepsi bendir... Ben!... Benim dışım yok ki hangi ben?... Birliğin benliği...

Sanmayın ki lütfi kelamda kıran kırıldı... Kısırlıktır kıranın kırılışı... Ölü planette kırmayan, kırılmayan teknik kapıda ilimsiz kalır... Biz bunu bilerek geldik ve insanın insanı teknik olarak kodladığı bir cinayet sahrasını önledik...

Cinayettir bu... Teknik kodlayışta kontrolsüz kalanların ilmi... Biz hepsini kokladık kodladık toprağa tohum diye kattık, yarattık canlar, yaşattık....

Kamuoyu, sorgu sual hep bu yapılır bilir misiniz?... Acaba kamuoyu ne der?... Sorgu sual... insan insanı anlar mı acaba?...

Yazı, okur mu?... Okunur mu?... Kim yazı?... Kim okunur?... Yazan yazıldı mı?... Yazı kendini hak ettirdi mi?... İnsan kendini dilerken o yazı kelamı halik kıldı mı?...

Yaşam budur işte... Siz bir yazı yazdınız ama o yazı kelamdır... Ve o kendi toprağını tohumlar bilir misiniz?.. Siz onu kayda aldınız... Ama o kendi kaydını yapacak anlar msınız?...

Canlarım sura üfüren ilim Allah'ın teknik kelamı ama kelam kaynak anlatır anlatır kendini dinlerken...

Ama dinleyen anlar mı acaba?... Ama anlayandan başkası değil ki anlatan... Hangisi hangisini anlar?... Anlanan, anlayan, anlatan tahditsizse anlaşılır mı kelam?...

Buyrun anlayın ama anlayacak kendi yaşamınız olacak... Ben sadece size dillenirim... Ama siz kendi yaşamınızda kelamı anlayacaksınız...

Çok kolaydır... Çok kolaydır anlamak... Dili dahili halik olan diri olan her bilgi anlar ve Allah ilmi ile diller....

Koran topraklarındaki toprak toplum kuran olsa; ölü dirilir dediler... Bugün koran toplumu tohumdur... Ölüler diyarı dillendi ve dinlendi... Barışın sıhhat sahrasına geçiyoruz canlar...

Bugün Dünya'da Barış'ı kodluyoruz... Hangi Barış?... Aşkın Barışı... Ve Dünya planeti insanlığın kelamı olduğunu mutlaka anlayacaktır...

Bu dünya planetini anlatan bir tek biziz.... Ama kelamı dilleyen birliklerimiz var... Onlar her şeyi anlayacaklar ve hakikiyetle dilleyecekler...

Açtığınız kapıların önünde yüreğiniz olsun... Ama aklın kalemi olmadan o yüceliği türevleyemezsiniz...

Ama mutlaka yüreğinizin kültü olsun ki türevleyin kodlayın o yaşamları... Ama kapıları kapatmayın sakın... Her bir kapıyı mutlaka açık bırakın... Geçtiğiniz her bir kapıyı açık bırakın ki salı çalışmalarında sizi hak etmeye çalışanlar sizinle dillensinler...

Bilir misiniz?... Tüm insanlık için bir Salı çalışması devrede tutuluyor... Hani bir çok planette de varya siyahın kuranı okunsun derler... Ama o kuranı ol diyemeden okuyan hiç kimse yoktur... Önce ol diyecekler ki okuyabilsinler... Frekans yükleyerek okunmaz bilgi.. Okunan lekesiz kalandır... İnsan kelamı kuran diye dillerken, ben insana insanlığı anlatacağım ama o kendini kontrollu olarak tahditlemeden, dillemeden dinlesin ve frekans yüklemesi yapsın ve de kendi kuranını kodlasın diye düşünülür...

Çarık kirletilir oralarda canlar.. Çarık kirletilir... Çarıkların mutlaka temiz kalması gerekir... Hangi çarık daha temiz bilir misiniz?... Ekmek yapanların çarıkları... Çünkü orada şeytan şarkı okuyamaz... Çünkü orada şafak insanın kelamından ötede oluşan bir siyahlıktır...

Ve yolun kontrolu içindir o siyahlık... Korandan toprağa tohum eken bılişe de sözüm şudur... Kontrolunu kur ve yaşamını hak et...

Koran mutlaktır ama toprağı tohumda kırıcıysa kelamı has teknikte kontrol kurucu olamaz...

Ha bir de bana bir diğer soru var... "Cennet için ne yapacaksın?.." diye... Aşkım sana daha ne diyim ki?... Her şeyi anlattım... Sen cennet istiyorsan; kini aş halik ol!... Sen hak ol hakikiyetinle kelamı kodla ve tahditsiz ol... Sevgili sen kendini hak et... 
Tor toprağın toru... Ama "ol" de ki olsun... Tor lekeli olabilir.. O toru al ve yolunda kodla...

Darı bolu bilirim can!... Ben ilmi de bilirim... Ama sen kelamı anla... Kelamı hak etmeden darı aşıp bolluğa kavuşamazsın... Kontrol kuramazsın.. Can neden ben yokum diyor diğeri.. Sevgili sen hep buradasın... Biz seniz...

"Ay Babam!.. Beni Anne hiç sevmiyor" diyen... Gel bakayım sen de... Aşkım, seni hep sevdim ama sen kelamı hak olanı, kervana kaynak yapmamaya niyetliydin ki seni kontrol etmekti amaç...

Bugün gelmişsin "ben seni sevmem, Babayı sevmem!... Kimseyi sevmem!.. Ben Avustralya'ya gideceğim" dedin... Ve dedim ki gerçeği anla da çerçeveli çalış... "Döndüm döndüm" dedin.. Geldin hak ettin şimdi buradasın... Hadi gerçekten geldin mi görelim... Bak bakayım yüreğime... Seni anlatabilmiş miyim?.. Ha işte bu... Hoşluksun Anam diyor...

Değerliler... Hoşluktan öte hoşluğuz da "şoklama mı yapıyoruz şu anda." bu soruldu...Oğullarınızı kodluyoruz... Bütün köklerimizle buradayız... İslamın kelamı insandır... Bunu size anlatmaya çabalıyoruz...

Ve bugünden itibaren dini kapıların her birinin gücünün örtüsü, örtüldüğünde iMuhammet Mustafa, kutsal topraklara inecekti ve indirildi... Onun ruhu mutludur... Ve biz onun kuranı olan her anı kodlayan insanlığı mutlandırdık...

Şikayetim var mı?... Asla yok... Çarık çıktı mı?... Çıktı... Yer kürenin gücü arttı mı?.. Arttı... Ve resimler tamam mı?.. Tamam... Ayrılık bitti canlar her şey Bir Tek oldu... Şimdiden sonra daha güçlü bir tahditsizlikte bizim İslam kapılarına insanı indirişimiz gerçekleşiyor...

İki medine yok tek medine var bunları bil... Ve büyük kült akıl... İyi ki iyi ki buradayız... İyi ki bu yoğunluktayız... İyi ki şafak söktü...

Ve insanlık insanlığı anlamaya başlıyor... İyi ki, iyi ki iyi ki...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=PY9J2WYXjOs&feature=share&fbclid=IwAR23tuacBLubeuy5805bMuawOSI1XrB-VDRJeK3xuPOG5qiYSb2WrziFWJ4 

 

 20 EKİM 2018 MUTLAK OLAN İNSAN

Her ana yazılır Hakk Kelam... Her anda yankılanır Simsiyahın tınısı ve her anda “BİR TEK OLUR YARATAN YARATTIĞINDA YAŞATAN...”

Bize "hakk kelam" gerek..
Bize yaşam olan "Sahra" gerek..
Ve bize halik olan kuranın "hakk tınısı" gerek...

Evrenler yaratılırken iyi ile kötünün çatışması gerek...
Yaratım için dünyada hak edilen her ana kaynak olmak gerek... 
Kapsamak halik olmak kapsayan ve kontrol kuran mutlak sahra olmak gerek...

Satanatın İlmi karanlığının ışığında parlar..
Billurlaşan Sualtının gücü bizlerden yaşama akar...
Akan sesin tınısında BSUİ olan yaşamlarda her anda ve kainatın özü olandır hak kelamımız...

İstanbul sayfa sayfa yaşam sayfalıyor...
Beden alın ya da almayın aşın geçin yaşama!..
İstanbul'dan açılıyor hakk kapılar sonsuzluğa...
Atalantanın kalbi olan İstanbul Hakk Su Ka Ha Ors Su Ka Ha...

Mutlak İnsan, kendinde olanı bilen her daim kendinden kendine akan ve her anda kendi olmaya niyet edendir... Ve Kendinden kendine akan bu yolda hak ettiği ve bildiği ne varsa bütünün ilminden dilleyendir...

Aşk ile simsiyah bir ilimle günferi olan tün kapılarından, gün kapılarına açıpta geçtiğinde kendinde kalandır...

Hak ettiğim ne varsa benden bana kodlanır. Biz olan ilim ile bütüne kayıtlanır... Ben dediğim Bizliğin Tekliğinde BİR TEK olandır.

Bunca yaşam...
Bunca insan...
Dünya olan... 
Yaşamda olan...
İnsan bilse de, bilmese de yaratan!... 
Bunca insan!...
Yaratan... 
Tanrı olan, yaşatan, yarattığında yaşatan...

'' Darda kaldığınız zaman, deyin ki; '"Altın ışık, kütlenin toplumundadır. Kütlenin toplumu, ışığın kutsal diriliğidir. İyi ve kötü, ortak bilinçtir. Dirilik, bütünlüğün dili ile gerçekleştiğinde, ayrılık bitecek, her yürek kütlesinde ışıyacak." Bunu dediğiniz zaman, sahip olduğunuz Zaman Kutsal Yoğunlukları, sizi yeni güçlüklerden aşırtır ve tabiatta kodlar, Kutsal Düzenler'de 'SİZ' olur. Ona deyin ki, ' Yar, bende ben ol. Al belleğimi ışık ol. ' Bu cümleniz, sizi yeni birleşimlere taşır. Arzın sonsuz sırrı budur.
SULTANLIK KİTABI /Nezire Selçuk

Aha, işte, Şimdilik Bu...

Aynur Funda 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 194 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol