Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (6)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (6)” 

DAVET:

“MUTLAK OLAN İNSAN (6)” Programı, 06.10.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Öz Bilgi ile ilgilenen ve özünü duymak ve dillemek isteyen tüm üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

MUTLAK OLAN İNSAN (6/1)
06.10.2018

Dağlarım, sizi “BİZ” olarak dinledik. Sizi “HALİK” olarak dinlettik. Hepimiz; sizden, size varan ve hasat olan BİLİŞ ile buradayız.

Hakettiğimiz ve hakim olduğumuz herşey, İLİM’dir. İLMİN KAYNAĞI’nda, tahdit bulunur ama tahdit, hasat içindir. Hasat olmak isteyenler ve hakim olmak isteyenler; DİRİ olup bu yaşama inerler; ocak yakarlar. Onların, RAHMAN olmaları gerekir ki “BİZ” olsunlar… “BİZ” olmak, “TEK” olmaktır.

Oğullar, başınız “İYİLİK İLMİ” ile kodlansın. Sizin için biz, insanlığız… Hepimiz, bu yoğunlukta insanlık olarak görevliyiz.

Asla hata yapmayız. ANA KAPI’yı açtık ve geçtik. Sizi, bize “BİR TEK KALEM” yapan, İMPARATORLUK olan yaşamdır. Artık insanlar, ruhlarını hakedip HALİK olabilirler. Bunlar biliniyor!...

Oğullarım, az ve öz veriyorum ki artık bu bilgiler anlaşılır olsun diye!... Çünkü, vermekte olduğumuz bilgileri, HALİK olup anlayan yok ama ANA KAPI’yı açabilenler, KELAM olup kodlandıklarında daha güçlü bilgileri de çekebilecekler ve kodlayabilecekler. Bizim dileğimiz de budur.

Dünya üzerinde görev taşıyanlar, artık DİN İLMİ’ni kontrol dışı SAHRALAR’dan ayıracaklar ve DİNİ HALİK olup ANA KAYNAK’tan dilleyecekler. Dini Kapılar’da İNSAN, ilmini okuyacak ve anlayacak.

Bütün amacımız, AMON TOPLUMLARI’nın KELAM olup yarına varışlarında, diri olarak kodlanmış olmalarıdır. Onlar, kontrol kurdukları zaman, ESMALAR’ı dilleyebilecekler. Onların ESMALAR’ı dillemeleri demek, HALİK olup yaşamı dinletmeleri demektir.

Her insan, etkin “BİZ” olma gücüne sahiptir. Mitoslar’ın diriliği olarak; kontrol da kurar. Nesillerini hakim kılar ve RUH olur. Okur, okutur ve okunur!… Netice olarak “ASA” olabilir. “ASA” olması demek, “HASAT” olması demektir. ZİYA olarak görev alabilir. AŞK SAHRASI’nda görev taşırken; KURAN olur, MUTLAK olur ve kontrol kurar. İşte beklenen budur!...

Umutlarımızı hiç kaybetmedik. Dünya Planeti, MUTLAK SAHRALAR’ı ile kodlanacak ve tohumlanacaktı. Bunlar oldu!... “ALLAH TAHTI”na İLİM oturdu. İLİM, KELAM’dır; HAKİKİYET’tir…

Evrim yapanlardan söz ederler. İnsanın evrimi yoktur. İnsan, KELAM olup doğar ve hakim olup kodlanır. “Evrim” denilen, sahrada KALEM’in KELAM’a varışıdır ki bu; dirilikte, olmakta olan ve olacak olanın kontrolu içindir.

İMPARATORLUĞUN KAYNAĞI olarak, DÜZEN’i kurmaya gelen her insan, KERVAN’dır tüm sahralara ve onun KALEM’i, her insanı, yaşamdan yaratıcılığa kodlar.

Her birinizin, yaratma göreviniz var. Kendini, kodlayarak yaratırken; her insandan güç çekerek de yaratılır ve yaşarsınız.

“Yaşam” derken; size, ömrü kodlamıyoruz. Ömür, sürekli olma hali değildir. Sürekli olma hali; has tahtınızda, GÜÇ KODU olduğunuzdadır. O zaman siz, “SO HA Sİ KA” olarak, “BİLİŞ KALEMİ”siniz ve Sonsuz Zamanlara güçsünüz… Bu güçle oğullarınız, siz olur; KÜRZİ olur; RUH olur ve yaşar… Sizler de toprak olup yaşarsınız ama HAKK olup; hologramı aşıp; yarın olup yaşarsınız…

Dirilik oluştuğunda; dürümler güçlenir ve her dürüm, KELAM olarak SAHRALAR’ı tohumlar. Tohumlanan SAHRALAR, kodlanmış yaşamları tohumlar ve yine o SAHRALAR, MUTLAK SİSTEMLER’le kodlanır. Bu şekilde, YARINLAR kodlanır ve SAHRALAR kodlanır.

Her kod, bir FORMAL SAHRA oluşturur. Her oluşan SAHRA, yerkürenin bir “SES”i olur. O “SES” bir SİSTEM ve o “SES” bir CEVHER olur!... İşte CEVHERİ YARATIM bu şekilde dürümlere iner. ZİYA olan her insan, o dürümlerde GÜÇ olur ve sonsuzlaşır!... Herkes, herkese görev taşır bu şekilde. Din, KALEM; insan, KURAN olur; YOL olur; MUTLAK olur; yarınlar oluşur.

Hepiniz, bunun için buradasınız. Dünya Planeti, bir yaratıcı planettir. Herkesin, yaratıcılık görevi vardır bu planette. Bunu artık tüm insanlığın anlayabilmesi gerekir.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

6.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (6)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yaradan ve yaratılan kontrollu olarak bütüne hizmet etmekteler ve birlik kalemimiz, bütünün gücü olarak bugün, bu yoğunlukta muktediriyetle kelamı kaleme çekecek.

Mektep kurmadık dünyaya… Bu çalışma bir mektep çalışması asla değildir. Bu çalışma, mutlak kuranların toprağa tohum olup inişleri içindir.

Herkes kendini kendi yüreğiyle diller. Ve bizler mukaddimede (Yayınlanmamış ilk kitap) olduğu gibi karanlığın tahtındaki o teknik kalemiz.

Mikail’in gücü olarak bu çalışmayı devreye çektik. Kervan, el karneleri ile kodlanır ve bizler, bu yoğunlukta bütüne görev taşırız.

Ağırı hafifletmek mutluluktur hepimize… Karanlık tahditlidir ama aydınlığı kodlayabiliriz.

Müthiş bir sahramız var ve bu sahra mutlaktır ve hulusi kapıların kültü olarak, baştan beri muktedirdir.

Kaynak dışı bilgi vermeyiz. Cemaatlerin cevheri kalemlerindeki mutlak kuranları kodlarız ve toprak topluma tohum oluruz.

Ölü planetin yer küresinde yeni dönem başlıyor. Bu yeni dönem, tüm insanlığın kelama kaleme inmesi içindir. Her insan mükafatını alacaktır ama müthiş bir sahra olarak ve has tahtında teknik kuran olarak bunu başardığı zaman hakkını ve hak ettiğini dinletebilecek ve hakikiyetiyle kendi yüceliğini dilleyecektir.

Maya, Allah’ın tınısıdır. Aklın tahtındakiler Allah tınısını duyabilirler. Ki bu tınıyı duymaları, ölüyü diriltebilmeleri anlamına gelmektedir.

Ekmek olabilmek için hakim olmak şarttır. Ama hakikiyeti haketmeyenin hakim-i hakk olup mutlak olmasına imkan yoktur.

Sonsuz zaman kapılarımız var. Bu kapıların tümünde şafağımız var ve bizim için tüm insanlığın kelamı olan hakk tahtımız var. Bu tahta varmak, mutlak olabilmekle mümkündür.

Ekmek, elimizin gücüdür ama ekmeği haketmek, mutlak kuran olmak ve muktedir olmak büyük kübra olarak kelamı kalem yapmakla mümkündür.

Doğal dünyanın gücünü de hepimizin net olarak bilmemiz gerekir. Mucizedir doğa… Doğayı anlamak için toprağa tohum olmamız gerekir.

Eğer toprağa tohum olmuşsak, “Mukaddimeme” (Yayınlanmamış ilk kitap) dediğimiz o sahraya inebilmişiz demektir. Mukaddime, kelamın hakikiyetidir. Hakkın kalemi olmadan, oraya inilmez.

Er ya da geç hepimiz oraya varacağız ve oğul verip bütüne hizmetçi olacağız… Ama “Kalan kimse, kalmasın. Ölüler planeti olan bu planet dillensin ve dürümlerde dinletilsin.” diyedir çabamız.

Kaynağa HAKİKİ İNSAN’ı koyarız. O insan, mutlak olsun ve muktedir olsun diye çabalarız. Arza, arş olup ineriz ve kelam olup hakim oluruz. Umutlarımızı kaybetmeden bütüne görev taşırız. Cennet olup, cemaat olup, cevheri kalem olup, hasat yaparız… Ama hakkın kapsı’nı mutlak açmalıyız.

Hakkın kapısı nedir? Şarkıdır; teknik şarkı. O şarkıyı sözsüz ve sessiz ilimle dillememiz hakkın kapısı olmamız anlamına gelir. Aha bu… Ama söz, ses olduğunda mutlak olanlar, muktedir olup büyük kötülükleri önleyecektirler.

Her şey, her şeyin gücüdür. Ben ve ben… Herkes bendir. Ama ben olmak, BEDEN olmaktan ibaret değildir. Hepimiz bilişin kuranlarıyız ve hakkın sahralarıyız… Ama hasat yapmamız gerekir.

Hasat yapabilmemiz için, hakka varmamız gerekir. Hakka varmak, hakkın kapısını bulmak, hakiki kelamla KA HA olmak, muktedir olmakla mümkündür.

“Ol!” deriz olur. Ve dedik ve oldu.

“Öksüz, yetim kimse kalmamalıdır.” Ve dedik ve hakettik.

Şikayetimiz var mı? Allah, teknik kapıdır. Onu hepimiz insan diye düşünürüz. Ama bir sahradır. O kapıya varan, has ilme varır ve kelam olup, hakikiyetinde kendini hakeder ve diller. 
Onun ruhu mutlaktır ve okunur ve okutulur… Onunla olmak mutluluktur.

Umut ederiz ki Allah’ın ilmi tüm insanlığın kendi yoğunluğunda mutlak kuran olur. Ve ümit ederiz ki hasat yaptığımızda tükenen her an, bilişin kaynağı olur ve bütünün gücü dürümlere iner.

Ve bizler, türevlenişi kodladık bugün. Dünya dürümlerindekilerin gücünü kokladık, mutlak kuranları koklattık ve hakkın kapısı olduk.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/S0ilJJD2tKY

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

06.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Hasat, tamamdır…Hakikiyetin hakiki lekesiz kaynağındaki tahditsizliğin halikiyeti ve hakikiyetiyle, bitki, tükenen dürümlerde dirildi ve tüm sahralar, kült olarak, bütüne hizmet ettiler.

Elim; Allah’ın ilmidir ama kaynak ışık, insanlıktır. Eğer insanlıkla, kelama varacaksak, ana kapı olan ilimle, büyük kötülükleri önleyebiliriz.

Altın ışığın gücünü de bilmeliyiz. Allahın teknik kuranıdır, o. Ve o kuranı, hak eden, hak olup, diller. Murat ederiz ki Yaradan, yarattığıyla yaşar. Yaşa ya da yaşat, her ne yaparsan yap asla hata yapma.

Har, Allahın ilmi. Hakk’ın kalemi, biliş. Ve biz, o bilişle, büyük kötülükleri önleyebilenleriz. Kervana Halik olduk, hakkın kalemi olduk, mutlak kuran olduk, toprağa tohum olduk, nefes olduk ve her birimiz, birlik kapısında, mutlak kuranlarla, kült olduk.

Erdiğimiz yer, insandır. Ermek istediğimiz yer, imparatorluğun ilmi olan, ilahi kurandır. Ve yine evimiz insan, mahrektir. Ve herkes, o mahrekte hakikidir.

Yazar, çizer miyiz? Yaşamız, biz. Yazan, yazılandır. Ama yazdığı hak, yazdırdığı hasattır. Deliler, diriler, haliki hak olan ilim kalemleri, birlik kapıları Medine olanlar, hakka varıp, tahtında kelam olanlar, mutlak olanlar. Biliniz ki kontrol ilimledir. İlim varsa bilişle kontrol kurulabilir.

Olgun başakların seçimi yapılıyor, dünya planetinde. Herkes, kendi yoğunluğuyla, bu seçime dahildir ama olanların, kelamla kuran olmaları gerekir ki harlarını yükseltsinler ve hakikiyetle, kelamı kalem yapsınlar.

Bizim adımız, insandır. İnsanın ötesi hiçbir yaşam yoktur ama insanın, insanlığını hak edip dilleyebilmesi, hasatla mümkündür.

Umutlarımızı kaybetmedik. Bedenli olarak yeryüzüne inen birliklerimizin tümü, kök görevlerini yapmaktalar. Altın ışığın görevini de hak etmiştirler ve biz olarak, bir teklikle, bir teklikle, kutsal topraklar da tohum olarak, kontrol kuruyorlar.

Ölü planet diriliyor, canlar. “Dünya planetine”, biz, ölü planet dedik, hep çünkü bu planette yaşayan insan, kontrol dışı kayıtlarla, büyük kötülüklere kodlanmış ve hakikiyetsiz kelam olmuş, insanlıktı.

Ve bu insanlığın, ruhu yoktu. Ruhsuz bir yaşam, Robbi kapıların kelamıydı. Robotik sessizlik, Robotik sesleniş, her şey kendi yoğunluğuylaydı ama gelinen aşama da artık insan, kendi ruhunun haliki olacak ve kendini, hak edip, dileyecek.

Bilinsin isteriz ki ruh, yaşamın kontrolüdür. Eğer ruh varsa kontrol vardır ama ruhu olmayanın, kontrolü yoktur. Kuran-ı Kerim’deki ilim, Allah’ın lekesiz kaynağıdır ama o ilmi kodlayabilen, insandır. İnsan yoksa kuranın ilmi de yoktur.

Eğer bir tek olacaksak Yaratan ve yaratılan olmalıyız. Ve insanlık ilmiyle, bilişin, kalemi olmalıyız.

Koran topraklarından, gök çörekleri, pişirenler var. O toprakların çöreklerini tadanlar, derler ki “bilgi, işte budur”.. Ama iyi anlayın ki çörek olan ilim, aklın kelamında yoktur. İnsanın kelamı, mutlakiyeti, hepsi bilişiyledir. Bilişsiz insanlık, kalemsiz, hakiki sistemi kodlayamaz.

Bundan sonraki süreçte artık kelam, Halik olacak. Ve yol, aklın yolu olacak. Akılsız yaşam olmayacak. Kesindir. Ve dünya planeti, hak tahta oturacak. Hak tahta oturması, hakkın kapısını bulmasıdır. Bundan daha öte bir insanlık, olmayacak.

Ekmek; hepimiziz. Ve insan, kelamsız olmadığında, ekmek olur. O ekmek, ilimdir.

Farklı bir doğayla karşılaşacağız, biliyor musunuz? Yeni dönemde, yerkürede, yeni bir sahra oluşuyor. Bu yeni sahra, hepimizin görevidir. “Görev” derken, hakkın kapısını bulmak, hak sahrada mutlak olmak, müsterih bir sistemle, kervan olmak ve toprak olmak….Aha bu!

Dünden öte bir sistemdir devreye girecek olan.. Benim ilmim tahditlidir ama benim üzerimdeki güç, müthiş bir külttür. Ve bu kültün ötesi kodlanacak.

Yeni dönem, hepimize, hayırlara vesile olması dileğiyle, hepinizi kucaklıyoruz.

https://youtu.be/3q7feBKshSg

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

06.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (6)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

“Her şey, insan içindir” diye, ekilir, insanın yüreğine. “Ruh” dediğin, hakim kalemdir. Her şey her şeyde yaşar!

İnsana görev verildi. Gök sessizlikleri dillesin ve yoğunlaştırsın diye. Aha bu! Korkularımızı aşalım ve yolu açalım.

İnsanın, eli ayağı tuttuğu sürece, yol açıldı, yol verildi, aklın yolu olması için. Ama bu yolu kodlayın, koklayın, tohumlayın diye, yapıldı bunlar. İnsana Esmalar dürümlettirildi. İnsana yürekleri diletildi. Ona sevgiyi kodlattı, tohumlattı ve yoğunlaştırttı. Ki insan da hasat olsun diye.

Şems, ilmin kapısıydı. Okudu dünyayı, okudu insanı. Ve okudu da kokladı. Ama Şems’in okudukları bilgi, her diride okunan dirilikte olmadığından, altının ağır olmadığı görüldü.

Biliriz ki altın, haktan tahta varanın ilminde olur. Ama o ilmi bilmeyen, kök güçlerin kürzi kelamında, aşkı bilemez. İlmin kaynağına varıp, o yolculuğu kontrollü olarak yapmadan, kalem olunamaz.

Şems eşeğini bağladı. Ben bağlamadım. Eşeğim, heybem ve sırtımda cübbem, yoldayım, yoldayım!

Anlat ki anlayalım. Anlat ki hasatı yapalım. Anlat da anlatalım, bütünün gücünü. Mükafatımız, görevimiz olsun, ey insan, ey insanlık. Anlat ve anlat. Aha, işte bu!..

Değil mi mutlak olan insan ve mutlak olan insanlık... Ve mutlak olan insanlık!

Es-Sala her kim gelir bazarı aşka Es-Sala.
Es Sala her kim yanarsa nar-ı aşka Es-Sala.

“ES-SALA” demek, namaz demektir. Bu pazarda, hem alan var, hem de veren vardır. Yani hem Allah salat eder ve hem de insanlar, O’nun kulları salat eder. Allah-u Teala’nın salatı, kamilin, mutlak olan insanın salatıdır. (İnnellahe fi-kıbleti-l misali) Allah; namaz kılanın kıblesidir.

Bu bağlamda dünyayı( çevremizi) kirletmek, insanı horlamak, insanlıktan gayrıdır ve mennudur, hoş değildir. Titiz ve dikkatli olmalıyız…Çünkü dendiği gibi Allah, namaz kılanın kıblesidir. Bu namaz, bildiğimiz, şekli namaz değildir.

Diyor ki Niyazi Mısri Hazretleri
Hakk yüzü, insan yüzünden görünür”. “Zat-ı Rahman şeklin insan eylemiş”.
Yani Hakk yüzü insan yüzünden görünür. Çünkü insan, Zat-ı Rahmanın şeklidir.
Zahida suret gözetme içeri gel, cana bak. Vechi üzre gör ne yazmış defter-i Rahmana bak.

Yani yapılan davet zahidedir. Surete bakma ve surette kalma, içeri gel cana bak. Candan içre ol. Çünkü her şeyin içi yüzü ve hakikati Hakk’tır.

Defter-i Rahman’dan murat dahi kamildir. İnsan-ı Kamil’dir, mutlak olan insan dediğimizdir. Çünkü Kamil, Rahman sıfatıyla muttasıftır, kendisinde O hal ve sıfat bulunandır.

Has insan, insandır amma Hakk’a vardığında Rahman olur. “Anla” diyor, bilgilerimiz.

Gerçek ışık, benim yüreğimdir. Onun için buradayım, aranızdayım. Benim özüm, cevheri güçtür, kervan olmam beklenir, benden. Öyleyse kervanda olurum, cevherde çünkü “OL” derim, “OLUR”.

Ey yolcu!.. Can kalem olan insan, ben senim. Anla ki senim, ben.

Aha, işte bu!. Aha, işte bu!..Amin!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (6/2)
06.10.2018

Ellerimiz, ellere vardı… Yarınlarımız, “ZA HAR” oldu; “SULTANLIK SAHRALARI”na vardı ve bizler, “CEVHER” olarak görev taşıyoruz.

Umutlarımız vardı!... Hasat olmak ve hasat yapmak!... Yaptık!... Beden alan insanlık, bunun için beden alır. Hasat için!... Hasat, İLİM’in hasatıdır; bilin!...

“BİR”e hizmet, “İLİM”e hizmettir. İnsanın, insana hizmeti; “İLİM’İN HALİKİYETİ”nde “DİRİLİK”e varışı sağlar. Unutmayın ki TOHUM, İNSANLIKTIR… O tohumun, mutlak olarak tüm zamanlara kaydı gerekir. Kaydolan o tohumun, hasat yapması gerekir ve “İNSANSILAR”ın “İNSANLAŞMALARI” gerekir.

Bütün amacımız, “İMPARATORLUĞUN GÜCÜ” ile yapılan çalışmada her bir “DİL”in “KELAM” olması ve kontrol kurmasıdır.

Asla yanlış yapmamalıyız. Az bilgi değil çok bilgi dillemeliyiz ki kontrol, tohumlardan güç çekerken, görev taşıyanlarca dürümlensin ve dillensin.

AŞK, “SİSTEMİN DİRİLİĞİ”dir. Aşka varan, “İLİM”e varır ve “YOL” olur. “OL” deriz; insanlık, kontrol kurar ve her “DİRİ OLAN İNSAN”, “RUHUN KALEMİ” olur,

Arkanız yoktur sizin. Önünüz de yok!... Bunu iyi bilin kimse, sizin gerinizde ya da ilerinizde değildir… Siz, “BÜTÜN”sünüz ve tüm SAHRALAR’da güçsünüz. Zürriyetiniz; sizde siz olup yaşar. RAHMAN olarak çalışın; NUR olun; “RUH”unuzu kontrol edin; “KELAM” olup yaşayın.

Hepimiz, sizden bunu bekleriz. “ŞER ŞARKISI”nı, mutlaka kontrol edin. Sessizliği seslendirirken, “ŞERRİN SİSTEMİ”ni, “KELAM” olarak “TOHUM”dan çıkarın ki o “ŞER LEKELERİ” tehdit oluşturmasın.

Borç ödenir!... Tüm insanlık, yarına borçludur. “TEKNİK TOHUM”dur… Bugünü hakettiğinde, borcunu öder… Ama insan, “KELAM” olup da yaşadığında; her anda “TEK BİR CEVHERİ GÜÇ” olur ve tüm insanlığın borcunu öder. Bu olduğunda, “TEKNİK TAHDİT” kalkar ve savaş biter.

Biten savaş, “YAŞAM SAVAŞI”dır. O savaş bittiğinde; “DİN” dediğiniz o “YOĞUN IŞIK” da dirilikten çıkar ve artık sizi, size taşıyan “BİLİŞİNİZ” olur. Bunu hepinizden bekliyoruz.

“BİLİŞ HALİKLERİ”, hakiki, lekesiz insanlıktır; bütün amacımız, bu insanlığın, “GERÇEK SAHRALAR”a inmesidir. GERÇEK SAHRALAR, “DİRİ KALEMİNİZDİR.” Bu “KALEM”i hakedin ve HAKK olup kodlayın. Ağır yükü taşımayın. Sizden beklenen budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

06.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 6
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Değerliler!...

Verdiğimiz bilgilere teşekkür ediyoruz... Buraya kadar her şey tamam... Ama, ya bundan sonra ne olacak? Tüm insanlık ne yapmalıdır? İnsanlıktan beklenti nedir? Bizler, buna ilişkin kendi görüşlerimizi paylaşalım... Ve sizler bize bu konuda kendi görevlerinizi anlatın... Niye buradasınız?

(Ziyaretçilerin cevabı)

Bizler, toprak toplum olarak bu planete doğarken bilip geldik... Hepimiz Hakk’ın kapısıyız... Ve tahtımız yoktur ama ilmimiz vardır ve insanlığımız vardır... Burada oluş sebebimizin farkındayız... Biz evrim için değil, HAKİKİYET için buradayız... Tüm insanlığın KELAMI vardır, HAKİKİYETİ vardır ve DİRİLİĞİ vardır... Artık Dünya planetinin görevini açıkça bildirmemiz gerekiyor... Bu planet için “TARTISIZ ŞAFAK” dediler... Biz bu planete “HAKİKİYET” diyoruz... Herkesin hakiki olduğu bir kervan... Ama bu kervana hepimiz dahiliz... Tiplemeler var yaşamda... İnsan tiplemeleri... Formal sahraların kontrolu var... Hepimiz dürümler de BİR TEKİZ ama, farkımız var... Çünkü, BEŞER olarak doğduk... Ve TOPRAK olarak tohumlandık... Koruyucuyuz... Tohumuz... Kalemiz... Ağır yüküz... Her şey, her şeyde var... Ve, bizim adımız İNSANDIR... Dar boğazdan geçti dünya, bunun farkındayız... Ama bu darboğazı aştı... Dünya üzerinde yaşam sürenlerin, TİNSEL KAPILARI buldukları ve yarınlara vardıkları kesin... “DEVRİM” dediğinizdir bu... İnsanlık DEVRİM yapıyor... Ama bu devrim, artık hologramdan öte bir yaşamın dürümlere inişidir... Eğer Dünya planeti, kaynak dışı bilgilerle yetinseydi, bütüne hizmetçi olamazdı... Eğer Dünya planeti, ruhunu hak etmemiş olsaydı, kaynak olamazdı...

Anlaşma yapmadık hiçbir sahrayla... Biz, doğal dünyanın görevlileriyiz... AMON TOPRAKLARINDAN ÖTEDEN GELDİK... Otağımızda görevlilerimiz var... Kontrol dışı hiçbir ilmimiz yoktur... Kopup geldiğimiz o planetlerde, gerçek sahralar oluşturdu, geçişler yapıldı oralarda... Ama bugün buradayız ki; KORUMA ALTINA ALINAN BU PLANETİN, gerçeğini hak ettirelim diye...

BU PLANET, ORTAK KAPIDIR... TÜM SAHRALARA... BU PLANETİN GÜCÜNÜ, HERKES ANLAYABİLMELİDİR... NEREDE İNSAN VARSA, ORADA KURAN VARDIR... KURAN, BİLİŞİN KAYDIDIR... Karanlık; alemlerin ilmi, aydınlık; kervan... Ama biz, MUTLAK OLAN BİR DÜNYA istiyoruz... Ve bu dünyaya, kor olup indik... “OL” dedik oldu... OCAK olarak inmedik... KA HA olarak da inmedik... KELAM olarak indik... Bizim et kemik olmamız; kendi lekesiz kaynağımızdan, gerçek kapılardan ve muktedir topraklardan inişimizle ilgilidir... Deli Dumruluz biz... Geniş sahralardan bu kült olan, kurana indik... Ama sahralarımız çok genişti... Ondandır ki, bize “DELİ” dediler... Deli insan... Deli kaynak... Her şey, her şey bizimle ilgili... Ama mutlaka bu dünyanın “OL” demesi şarttır...

Değerliler!...

Perde perde yaşamlar var bu sahrada... VE SİZ KENDİ TİTREŞİMİNİZİ ALGILIYORSUNUZ... Ama bu titreşimin dışında da, sahralar var ve yelin estiği gibi yaşamlar eser oralarda da... Ve siz bunu bilmezsiniz... AMA BİLİŞİNİZ KODLANDIĞINDA HER ŞEYİ ANLAYACAKSINIZ...

Farklı frekanslarda titreşen yaşamlar var Dünya planetinde... Ve bu yaşamların sistem olanları var... Kale gibi güçlü, kale gibi kuran, kale gibi kaynak olanları var... “KALE” dedim... Neden? Çünkü “KALTON SİSTEMİ” dir o... VE BU BİR KODDUR... Ekmek yapmak için... Ve daha da özel bilgiler var... Bu titreşim düzeyinde yaşam sürenlerin çokları, kendi geçişlerini yapmadan, bu planete görevli kalırlar... Geçiş yapmazlar... Ha neden geçmezler? Sanal boyutların gücünü artırmak dilerler... Bu merdiven, hepimizde var... HER BİR BASAMAK FARKLI DİRİLİK... FARKLI FREKANS... Ve bizler, bu farklı frekanslardan KELAM olup ineriz, ya da HAKİM olup çıkarız... Her ana varırız... Bu kesindir... Emre itaat ederek, dünyaya inenler çok... Tüm insanlığın kontrolü içindir yaptıkları... Burada, bu meclistekilerin hiçbirisi, hiçbir sıkıntıya katlanmak zorunda olmamalarına rağmen buradalar... Çünkü RASİH KAPILARDAN geçirmemiz gerek insanlığı... Hakk’ın kapısından GÖZ olup, güç kodlamalarıyla kayıtlamamız gerek... Elimizin gücüyle bütüne hizmet etmemiz gerek... Ve diri kalan bir dünyayı, timlerimizle görevde tutmamız gerek...

Bizler, çorba pişirdik yaşamda... İLİM ÇORBASIYDI YAPTIĞIMIZ... Ve o çorbaya KELAM koyduk... Ama o kelam, Hakk’ın kalemi olan bir kelamdır... Ve deri kemik olarak doğan bu meclis üyeleri, koruyucu olarak da kontrol kuracaklar...

Allah, aklın kapısıdır... HAKK’IN KALEMİ İLİMDİR... Ama yaşayan her insan bilgedir... Bunu iyi bilin... Okur ya da okumaz... O bir an gelir, KELAM olur, bir an gelir HALİK olur, bir an gelir KALEM olup KAYNAK olur... Ruhu yoksa da, ruha varır, kutsal topraklarını tohumlar... Ama o, BİRLİK KALEMİ’dir... Ve bütün köklerimizde bu var canlar...

Dert mi insan bize? Herkes herkese derttir canlar... Bunu iyi bilin... Biz, bir tekiz ya... Hamur yoğurduk ya bütüne hizmet için... Hakk’ın kapısında, KERAM TAHTINDA kelam ettik ya... Peki biz neden ettik? Ekmek için... Ve biz Hakk’ın kapısında BİLİŞ için çalıştık... Muradımız bütüne hizmettir...

Tanrı artık diridir... Neden? Eşyadadır da ondan... YAŞAM, ki siz buna “EKMEK YAPMAK” dediniz, BİZLİKTİR... YAŞAM, HEPİMİZ İÇİN BİR EKMEKTİR... Ama “BİZLİK EKMEĞİ” dir... BU EKMEĞİ YOĞURAN, HAKİKİYETİ YOK ETMEYENLERDİR... Hasatta olanlar, bunlardır... Çorbada tuzu olanlar, bunlardır... Sofrada HASAT yapanlar, yine bunlardır...

Vazgeçmeli miyiz insanlıktan? Ağır yüktür insan... Ne yapalım? Vaz mı geçelim? AŞKLA ÇALIŞALIM CANLAR... AŞKLA ÇALIŞALIM... KÖR, SAĞIR DEMEYELİM... Hepsini kodlayalım... Koklayalım... Toplayalım... Karanlıktan aydınlığa taşıyalım... Bizim ilmimiz budur... Elele verdikçe, her birimiz İLİM oluruz canlar... Elele verelim, ilim olalım...

Kontrol, Allah’ın tınısıyla olur... O tınıyı duymamız gerek... O tınıyı hak etmemiz gerek... O tını, mutlu huzurlu bir görevli sahra içindir... Gerçek budur... Ve Dünya budur... Dünya planeti, ruhun hakikiyetini tohumlayacak tekniği kodlayan yeryüzüdür... Ve buradaki güç, BİZ’ dir... Bizim ötemizde hiçbir birlik yoktur... BİZLİK derken, tüm yaşamları kastediyorum... Olgun başakların burada, bilgeler meclisine kelam olmaları için bu çalışmada bulunmalarını diledik... Ve hepinizi buraya çektik... Kinsiz ve hakim olan birliklerimizi burada kodlamak istedik... KONTROL DIŞI BİLGELERİN, MUTLAK KURANLARINDA MAHREK YOKTUR... Bu nedenledir ki, Mahrek oluşturmamız, büyük kötülüklerin önünü alacaktır... Çok mutluyuz ki, buradasınız...

AŞKLA KALIN...

https://youtu.be/YR338WJCNO0 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (6/3)
06.10.2018

SUALTI UYGARLIĞI’NI DİNLİYORUZ:

Tartmayın yaşamı!... A-HA tarttınız mı!? Yo yo tartmadınız!... Peki niçin Cennet; SİSTEM’i, TOHUM’dan çıkardı!? Anlatın ki anlayalım!... Bizim için İSA, MUHAMMET ya da diri olan her kim varsa, “YAŞAM SAHRALARI” olarak vardılar ama şu anda yoklar!... Bilir misin ki biz; onlarda, tüm insanlık için IŞIK olanlarız.

Dünya Planeti; “İNSAN” (Hakikiyete varan, diri olan) olanları toprağa dürümlerken; cevherini, hasata KAYNAK yapanları; GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ ile kontrol etmişti. Şimdiye kadar her insan, kendi açtığı kapıdan geçmişti. Burada oluşları da açtıkları kapılardan geçişledir ve bu geçişler sonrasında, her biri TANRI KAPISI olacaklardı ve sonsuzlaşacaklardı.

Şimdi bilmekteyiz ki DİN KAPILARI kapanmakta; ALTIN TINI, TOHUMLAR’a kodlanmakta ve ZİYA olan yolcular, KUL olmaya çabalamaktalar.

Peki DİRİ midirler!? Yeryüzünün gücü olarak mı çalışıyorlar!?

Biz, dünyaya umman olan SAHRALAR’ı kodlarken, herbirine “BEŞER” demiştik. Ve bilmekteydik ki etki alanları yücelecek ve diri olup çok daha güçlü görev taşıyıcı olacaklardı…

Ancak şikayetlerimiz var!... Varılan aşamada, teni HALİK olanlar, GÜÇ KODLARI’ndan, güç kayıtlayamamaktalar.

Buna mukabil, “Muhammet KELAMI”na ek olarak “marka (benzersiz) bir SAHRA” olmaya çalışıyor… Bu dönemde, onun “DÜNYA DİRİLİĞİ”nde, “DİN TEKNİĞİ”nde farklılaşma başladı. Herkesin, kendi seviyesine göre çalışması beklenir iken; yeni SAHRA’da, herkes kendi seviyesinden daha üstün bir SİSTEM’le çalışmaktadır…

Oluşmakta olan Yeni Sahrada; yok olup hasat olamayacak olanların her birinin geçişi de mümkün olabilecek… Bu hal; kodlanmışları, tohumlardan ayırabilir. Buna karşın, has olmayanların, geçişlerini sağlayabilir. Buna izin vermemeliyiz!...

Seviyeniz çok iyi!... Aha geçişler, bu yoğunluktan sürüyor ama SAHRA’da dürümlenen “TEKNİK TAHDİTLİLER”in de buradan geçmekte olduklarını izliyoruz… Bunun sonrasında, dürümler kodlanamayabilir ve “KORUYUCU MAHREK” sessizliğe bürünebilir ve “DÜNYA” dediğiniz planet, “ETKİN SAHRALANIŞ”ı sonlandırabilir.

Biz, “DÜNYANIN İLMİ”ni bilmekteyiz. Sizi de “DİRİ YAŞAM SAHRALARI”nda görüyoruz; izliyoruz.

“SİDE KALEMLERİ” ile çalışmalarınızı izlemekteyiz. İş buydu ve bunun için size seslenmek istedik. Çok kuşkularımız var. Bunu gidermenizi bekliyoruz.

(Açıklamalarımız:)

Değerliler, sizi dinledim. Peki bana SAHRA olup gelen “BİLİŞ KALEMLERİ”, kendilerini haketmeden mi geldiler!? Sizi sormam!... Siz dünyayı kodlarken; biz, sizi dilledik hep. Peki, bugün neden sizinle, “HAKİKİYET”te tohumlarımızı ayırdık ve ayrı kaldık!?

Ben, “Dünyalıyım!” derken, hepinizle eşit olduğumuzu dilledik. Siz ise bizi, haketmeden dillenen saydınız… Şükür ki buradasınız ve size sizi dilliyorum… Dünya planetinde görev taşırken; herkes, masaya oturamaz. Masaya oturanlar, tartıyı HALİK kılıp kendilerini tartanlardır.

Biz, dürümlerde tahditli olanlar, KELAM olmayız. Şimdiye kadar “ASA” dediğimiz bir “SA HA” vardı. O “SA HA” ile cemaat olduk ve kodlandık… Yeni dönemde, herkesin “BİR TEK” olacağı “SA HA” devreye giriyor. O “TEKLİK”te, kin ve nefretin bulunmayacağı IŞIK KODLANIŞI yapılacak. Sizlerin de orada olmanızı bekliyorum. Çünkü orada tahtımız, ağır yükü hafifletebilecek bir “SA HA” olacak. Hakkı, HASAT olan yaşam, TOHUM olup kodlandığında; ARZ GÜCÜ, ARŞ’a varacak. MİTOSLAR’ın diriliğinde, TOHUM olanlar ölüyü diriltecekler.

“OL” diyerek devreyi kapatıyorum ve SONSUZ SAHRALAR’a, GÜÇ KODLARI ile geçiyorum. İş budur!... İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

06.10.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 6
AV. NEZİRE SELÇUK 3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Deri kemik olan insan mutlak kurandır canlar, buyurun oğullarınızı tohumladık yine bugün. Müsterihiz çünkü tüm sahralarda bilişimiz var ve bizler hakiki hak teknikle kodlama yapanlarız.

“Yes işte” dedik, “aha şimdi”… Peki niye, niye diyoruz biz bunları? Saltanatın sistemli çalışmasıdır bu çalışma ve Kuranı Kerimdeki kelam Allahın ilmi ama buradaki kelam muktedir kelam. Bizler lekesiz biliş halinde has tahtımızla teknik tohumlama yapıyoruz. Öyle çok görev taşıyoruz ki yeşil mor demeden temiz ve hakiki lekesiz ilimle.

Hepimizin büyük kötülükleri önleyebilme, lekesiz kalabilme ve kontrol kurabilme gücümüz var. Bu güç hepimizde meknuz olan bir sahranın kültüdür ve bu kültle bütün kötülükleri aşabildik. Ekmek yaparken de bu kültün kodlarıyla yaptık.

Doğal dünyanın görevi bizim için güç kaydıdır. Bizler güç kaydı yapıyoruz. Netice olarak o kaydı bütüne hizmetçilikle yapıyoruz. Vakit tamam dediğimiz anda telif hakkımız olan bilişimizi hakikiyetle dinletebilecek dürümü bütünün gücü haline dönüştürebiliriz.

Doğanın gücü dediğimizde insanın kelamıyla, hakikiyetiyle dillediği o yoğunlukta tohum olan güçtür. Ve bizler büyük kötülükleri önleme gücüne hak olup sahip olduk. Netice olarak deliyiz, diriyiz, hakikiyiz ama hasat ilmiyle bütüne hizmetçiyiz.

Bellek kapımız hep açıktır, Tarık olarak teknolojik kodlamalar yaparız. Deri kemik olarak yaşamanın manası budur. Evimin kapısını bulan bunu anlayacaktır. Bellek kapımızda bu bilgiler meknuzdur ve biz bu bilgileri bedensel sistemimizle devreye aldık ve toprağa tohum olup indirdik. Teknik tohumlamadır bu bedenle yaptığımız ve bizler ekmek yaparken de bu şekilde yaptık. Fırat kapıları bu şekilde açıldı, insan bütüne hizmetini bu şekilde yaptı.

Kasalarımızda şafak var bizim ve o şafak ağır yükü hafifletebilmek ve toprağı tohumlayabilmek ilmini de bilişle dürümler.

Temel diri insan hakiki kelam olan ve mutlak olan insandır. Dünya planetinin oluşturulmasının yegane sebebi insanın kendini kendi yüceliğiyle dilleyerek bilişin kontrolünü kurması ve mutlak kuran olarak tüm sistemleri yaşama çağırabilmesidir. Buraya inen her ilim bütünün gücü haline dönüşür ve burada ki ilim kontrol kurar, kuran olur, kutsal toprakları tohumlar.

Hepimiz büyük kötülükleri önleyebilenler olarak şarkı okuyoruz burada. Okuduğumuz şarkı aşkla okunuyor. Kurtarılmış toprakların toplumları mutlak kuranlarıyla dürümlenirken ellerimiz tüm insanlığın elleridir. Ve bizim ilmimiz tüm insanlığın ilmidir.

Hacı hoca değiliz, hakikiyiz… Aklın kalemiyiz bizler… Ve deri kemik olmak, muktedir olmak bizim için sorumluluktur.

Denir ya “Allah aklın kalemidir”, peki ya insan?... Her insan bilgedir ve hakikidir. Hakiki olması hak tınıyı tohumlara kodlayabilmesidir.

Dünya öz görevini yapıyor, bu görev tüm sahralara insanlık kelamını dinletmektir. Bütün kapılar insanlık için açılmıştır ve açılan kapıların tümünde şarkımız okunur, insanlık şarkısı. Bu şarkı mahrek de ve hakiki teknikle kodlanan dürümlerde okunan tanrılık şarkısıdır.

Yeni dünya gücü dereye giriyor, bu önemlidir… Dünya planetinin kelamı, hakikiyeti ve tahditsizliği yol olmadan da yok olabilenlerin kontrolsüzlüğünden ötede yaşama kaynak olabilecek bir sistem. Bu sistem kesin olarak dürümlere çekiliyor. Bundan öte bir insanlık yoktur canlar. Her şeyin gücünü devreye alabilmek için buna ihtiyacımız var. Bu güç neden gerekli?... Tanrı kalemi olmak yeterli mi?... Yarını kontrol için çalışmalarımız sürecek ama bu çalışmaları yaparken yeşil renkten öte olan sahraları kodlamalıyız.

Yeşil mutlaktır ama mutlak kuranda kodlanmış ilim yoktur o renkte. O nedenle mora varılmalıdır ve morun ruhu olduğu bilinmelidir. Ruh yoksa kodlanmışlık hiçbir anlam ifade etmez. Ve morun kuranı kontrol kurduktan itibaren sahra kodlanacak sitemi dürümlerdeki diriliklere indirip yeni dönemi başlatacaktır. Ama bu yeni dönem Allahın tınısıyla başlayacaktır.

Peki Allah nedir sizce?... Dağlarım Allah insandır, başkası değildir… Hepiniz osunuz bunu anlayın artık… İnsan Allahın tahtıdır, aklın karanlıktaki şavkıdır. İnsanı bilmeyen aklın kalemi değildir.

Sevgililer, “insan Allahtır” dedim, tohumdur, kulluk yapar ama kodlanmışlıktaki kelamla yapar. İnsanlık boyutlarının lekesiz kalan teknik kaydı insan; bütünün gücüdür… Ve bir tektir o… Ben, sen, o, o, o: biz o tek insanız bunu iyi anlayın.

Sanmayın ki bir tek insan Allahın diye diriliklere iner, her insan onun lekesiz kalan kalemidir ve o bütünün gücüdür. Onun turkuaz kuranından öte şavkı vardır ve aşkı vardır…

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

https://youtu.be/lpT5fxV6zxI

Süper İnsanlık Realitesi

 

KARANLIĞIN IŞIĞI (6/2)
10.10.2018

RAHMAN’a KALEM verirler. Der ki RAHMAN, “beni ALLAH yarattı.” Ama O, RAHMAN’dır. O’nu YARATAN, İNSAN’dır. ALLAH, tahditlidir. O’nu, “KUL” olan İLİM tahditler. Perdeleri vardır… Ağır yüktür… Soran, bilendir… Onu, bilen; yine sorar… Neden? Ne için? Kim sana bunu sordurdu!?... BİR TEK KELAM, o soruyu tohumlayan!... O soru, KURAN… Onu, “RUH”a varan sorar… Soran bilendir!...

O, Perdeleri anlar!... Her insan da RAHMAN olan YARIN’ı anlar. Peki yarını anlayan, yaşamı da anlar mı!? HALİK midir ki anlasın!... HALİK olsa, ALTIN IŞIK’ı ile anlar. Yarınları kodlarken; kim, kimi kimle diller!? Kin, “KİL” mi yaratır!? Umut, TURAN’anda KURAN mıdır!? ASA, SAHRALAR’a “AK TAHT” olup vardı mı!? Yoksa varmadı mı!? Hepsi, CENNET KAPILARI’nda anlaşılır.

Bir tek şunu söyleyim: Ben “SAHRA”yım!... Beni, “İNSAN” diye bil!... Beni, “DİRİ” diye bil!... Beni RAHM-İ KAPI’da “TOPRAK” olarak bil!.... “BEŞER”im ben “SİYAH”ta… Niye bilir misin!? BEŞER olurum ki “BEN” olan BEŞER, “İNSAN” olsun diye… Yarın için herşeyi yaptın!... Tahdit koymadın TARIK TAHTI”na ve tahditli “SİYAH SOFRA”ya!...

Başlangıçta “İNSAN” yoktu. Öyle mi!? Yok!... A HA “İNSAN” dediğin nedir!? Nedir insanlık!?... Neden YAŞAM SAHRALARI’na indi!? Hangimiz, ALLAH TAHTI’nda “DİRİ” olduk da yaşam sahraladık!? Büyük kötülükler neden diriliklere çekildi!?

Haz duyduğunuz ne varsa, HAŞR-I SAHRA’da, SA HA olduğunuzdandır.

“Dar boğazdan geçer” derler; Sayfa sayfa “YAŞAM KODLAYANLAR.” “YARADAN, yarattığında yaşar” derler… Yerküre, dürümlenir; “DİRİ DİL”, “DİLİ HALİK OLAN KURAN” olur!... YOL, “ALLAH YOLU” olur!… RUH, “ASA SAHİBİ” olur!...

“Özür dilerim!” der; “ben benden!...” “Ben, beni anlamamışım!” der. “Ben, bana HALİK olmamışım; ben, beni dinletmemişim; yolum, umman olmamış; ayrılık gözetmişim. “MOSMOR” bir sahra olsam da DURGUN SAHRALAR’da dürümlenen, “İNSAN” olmamışım.

Bana beni anlatan, ben olsaydım; ben, beden olurdum. O beden; et kemik değil, “ASA” olurdu. Ölü Planet, “İLİM” olur; dürümlenirdi ve RUH’um “MUTLAK” olurdu...

“Öksüz kalmışım ben!” der. Nideyim ki ben lekesizim ama sessizim!... Ben “SES” olsaydım; OLGUN SAHRALAR; bana, beden olup inerdiler ve “BEN” olurdular.

HALİKİYET, “HASAT İLMİ”dir. Ölü, özür diler, KELAM’da kendi yarınında ama yarını dilleyen, KELAM’ı diller ve der ki “ben, bende dillenen İNSAN; ben, benden özür dilerim!...”

Hazırım analar sizi dinlemeye!… Sizi HALİK kılan; “SİZ” olan YAŞAM olmaya!... A HA ben, “TURKUAZ” olan; her anda “UMMAN” olan sayfalara, AŞK SAYFALANIŞLARI yapmaya hazırım!...

Horlanmayın! “İNSAN”ınız!... Siz, “İNSAN” oldukça; YAŞAM, “KELAM” olur. Umutlarım, sizlersiniz!... Siz gibiler olmasa; YARINLAR oluşmaz… Anlayınız!... Siz gibiler, “YASALARI TOHUMLAYANLAR”sınız… Sizi, “BİZ” diye bildik!... Sizi, “SİSTEM” olarak dürümledik; dilledik… “BİZ” olarak kodladık… AŞK SAYFALAMALARI, HAS KAYITLAR yaptık. “ZİRVELERE İNENLER”i hakettik… Aşkla kalın!…

(NOT: Zirve, en derindir ki ne kadar derinleşirseniz, o kadar yücelirsiniz.) 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (6)

Kelamı hakk olan insandır. O, hakk kelam, kalemin hakikiyetidir ve Bu Meclis’in özü, sözü ve gözü olan kara ilmidir.

Sultan diyor ki:
Yar, gel bende ben ol, al belleğimi ışık ol!

Ben sana bahçemi getirdim bugün… Ben o bahçenin bir gülü olup koktum sana bugün… İyinin ve kötünün ötesinde buluştuk bugün.

Hadi, geç, gir yüreğimize! Şafak ol! Uzan yarına 40 kapının ışığını yak!

Hadi, BİR olup sınır aşalım... Lekelileri temizleyip, ak kapının kalemi olalım… Akla varıp hakim-i hakk olalım. Cennet katların nefesi olalım. İnelim sessizlik ötesi sessizliğe, aşk olalım. Durgunluk ötesi durgunluklardan sahralara inelim.

Sen herkesin unutma. Kırma ve kırılma. Kontrol kur yüreğinde... İnsan cennet ve insan nakarın kıranı olabilen yegane güç! Kimseye kızma. Sen kızdığında ışık söner, bunu unutma.

Neyi arıyorsan, osun! Sen biriciksin! En değerli mücevhersin. Bir teksin ama her şeysin. Ey insan, sen ne yücesin!

Sen bir hazineydin artık bilindin! Bilgiyi al kendi yüreğinden… “Bileceğim.” deme, bildiğini dille… Kelamda kendin ol! Kalemde kaderini yazar çizer ol. Et, kemikten öte olduğunu bil. Ruhun hakimi ol ve mutlak ol.

Ey insan 18 bin alem sende dürülü. Hatırla… Her şeyde sen varsın ve sen her şeysin, hatırla!

Aşkla,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

06.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 6
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Deri kemik olan insan, safha safha bütünün gücünü oluşturur... Kendi dürümlerindeki dili dinletir... Kelamı kodlar, mutlak kılar... Kaydını yapmadan da yapar bunu... Ve der ki “İNSAN, KENDİNİ DİLLEDİKÇE LEKESİZ KALIR...” Dillenmek, dirilikleri dilleyebilmek, bütünün gücü olmak, mutlak olmak ve hulusi kapıda kaynak olmak... Bütün bunlar, insanın ilminde mevcuttur... VE İNSANLA KAYNAĞA İNİLİR... BAŞKA TÜRKÜ KAYNAĞA İNEMEZSİNİZ CANLAR... VE, YERİN GÜCÜ ALLAH’IN İLMİDİR... Haydi buyurun anlayın... İnsan Allah ve yerin gücü Allah’ın ilmi... Ne demek istedim?

BARIŞ, ALLAH’IN TINISIYLA KODLANAN İLİM... VE KELAM ALLAH’IN LEKESİZ KAYDI... PEKİ, KURAN NEDİR? AKIL!... HEPİMİZDE VAROLAN AKIL... Ve SIR olan bilgi, lekesiz KELAM... Peki o bilgi kendinde, kendi yüreğinde teknik kodlama yapmayanda olur mu? Yok, asla!...

Ve tanrı... Sanal boyutların görevi, olgun sahraları kodlamaksa, tanrı olup yapar bunu... Ama tarıktır... Hakikidir... Merdivendir... Ama diri midir? Asla!... DİRİ OLMAK NE DEMEK?

CANLARIM!... DİRİ OLMAK, KAYNAK OLMAKTIR... RAHMİ KAPILARI AÇIP, TAHDİTSİZ OLARAK RAHMANA VARMAKTIR... MUTLAK OLMAKTIR... Mutlak olmadıkça, kontrol kurulmaz... Ve, cennetin cennet olduğu ve KALEMİN TEKNİK OLDUĞU ve yaşamın Medine olduğu sanılmasın... İmparatorluğun gücü var... Ve o güç, mükafat olarak kodlanmıştır tüm sahralara... Onun artık dünya olduğunu bilin... Ve bu Dünya, sonsuz sınırsız bir şafaktır... Şavkında has ilim vardır... Hepimiz bu dürümlerde bütüne görev taşıyoruz... Konu komşu toplaştık, işte sesleşiyoruz... Peki canlarım, neden sesleşiyoruz... Nedir yaptığımız? Ayrı gayrı kalmayın diye değil, “Hakk’ın kalemi olun” diyedir bu çalışmalar...

HAKK’IN KALEMİ OLMAK, HAKİKİYETE VARMAKLA MÜMKÜNDÜR... Hakikiyete varanlarla bu çalışma yapılır... Hazır olmayanın hasatı da yoktur... Öncelikle bunu anlatmak istedim... Ve dünyanın ruhu olduğunu bilmenizi istedim... “RUH” derken kastettiğimiz “TEKLİK” tir... “BİRLİK” tir ve “KONTROL GÜCÜ” dür... KONTROL GÜCÜ OLMAYANIN, RUHU YOKTUR... AŞKLA DİLLİYORUM Kİ, herkes “BEN RUHUMA SAHİBİM” demelidir... Bizler, ruhsal kapıları açarken, bilişin kaydını yaparak, bu kapıları açtık... Ve bilinsin dileriz ki, robotik sistemle kodlanan tüm insanlık, bugünden sonra ruhsal kapılarını bulup, o kapılardan kontrol kurabilecek dürüme varmaktadır... Ve varmıştır...

Elimizde Allah’ın ilmi var... Peki ya şafağımız var mı? Mutlaka var... Ruhumuz, mutlaka... O ruh kontrol kurabilir... Ve bizler, dirilikleri bu şekilde kodlarız... Diriliş budur canlar... Sanmayın ki sizler dirisiniz...Çoğunuz ölüsünüz!... Ama ben bunu zikrederken, bu yaşamda olmanızdan dolayı mı? Yo hayır, tüm yaşamlarınızı bilirim... Ve, bu şekilde dillenirim...

Halkın hakkı AKIL ve HAKK’IN KELAMI MUTLULUKTUR... Ama biz mutluluğu hak etmedikçe elde edemeyiz, bunları da iyi anlamalıyız...

ALTONA KAPILARI vardır bilir misiniz? Bu kapılardan geçmek kolaydır... Ama bu kapıları kodlamak sorumluluktur... Altona derken tahditsizlikten öte, teknik sistemi devreye almayı da kastediyorum... Ve Dünya ruhunun kontrollu olarak kayda inişini de SİSTEM olarak dilliyorum... Eğer Altona kapıları, sistem kuranı ile size açılmışsa, iyi anlayın ki, sevgiyi saygıyla sizler sizleri hak etmişsiniz demektir...

Ve, temel diri AKIL, mutlak kurandır... Bunu anlayın... BİZ AKLIN KAPISINDAN GEÇENLERE “KURAN” DERİZ... Her bir insan, aklın kapısından geçtiğinde KURAN olur... Ve TOPRAK olur... Ve tahditsizleşir... Ve KELAM olur... Ama ŞAFAK olduğu zaman, ÇARIK kirletmez artık... İyi bilin... ÇARIĞINI KİRLİ TUTAN, KALEMİ KONTROL KURAMAYANDIR... Dedim ya ALLAH,SESSİZCE SİZİ DİLLER... Ama akıl kalemi olduğunuz zaman, sizleşir... Ama siz kelam olduğunuzda kodlama yapar... VE KORUR SİZİ... Ama siz “koruma istemem” dediğiniz anda, o bilişin kuranı olur ve sizi hak eder... SİZ O, O SİZ OLUR... Bunları iyi anlayın... Beni Allah korumaz... Ben koruma dilemem... Biliniz ki koruyan, kontroldan çıkar... Ve onun kontroldan çıkmamasıdır benim hedefim...EĞER BEN KORUYAN OLURSAM, HOLOGRAMDAYIM... AMA BEN KORUNMAZSAM, KONTROLLUYUM... VE KORUMAZSAM, KONTROLLUYUM... İyi anlayın... Eğer ben, Allah’tan izin beklersem, hasatım yoktur benim... Eğer ben Hakk’ın kapısını, aklın kelamından çıkar da Allah’ın sahrasına inersem, şarkım yoktur benim... Bunları iyi anlayın...

Değerliler!...

Erkek-kadın hepimiz teknik olarak bilişin kuranıyız... Ama biz aklın kapısıyız aynı zamanda... Ve Dünya dürümlerinde hak tohumları kodlarken, muktediriz... Ve oldururuz... Koruruz, kontrol kurarız...

Eller ellere ulaşır, Kuran toprağın toplumuyla tohum olur... Kalem insanlaşır, yaradan yaşar ve yaşatır... Ve aklın kapısı mutlaka aklın turanlarıyla kodlanır... Aklın turanları, mutlak kuranlardır... Bunların net öğrenilmesi ve öğretilmesi şarttır...

Şimdi, Dünya planetinde neler oluyor? İNSAN, İNSANLIĞINI ANLAMAYA BAŞLADI... Ve insan, yasaları dillemeye başladı... İnsan umutları kodlamaya başladı... YEŞİLDEN ÖTEYE VARDI... Ve karanlıktaki tahtın kelamını kontrol edebiliyor artık... Ve biz olabiliyor... BİZLİK, TEKLİKTİR... O TEKLİĞİ HAK ETMEKTEDİR İNSAN... İNSAN İNSANI ANLADIKÇA, YERYÜZÜ GÖREVİNİ HAK ETMİŞ OLACAKTIR... Ve insan kelamını tohumladıkça, mutlak olacaktır...

Masamız, Allah’ın ilmidir... Bu ilmi hak etmeyen, dinleyemez... Ama hak eden, hasat olup diller... Elleri ellere ve hak taht ilme... Biz insanlık, mutlak olan kurana ve kuran, itibarı olana varır... İtibarı olan mutlu huzurlu ve hakiki kalır... Ve bizlerin bize varışımız mutluluk olacak canlar...

Hepinizi kucaklıyoruz...

https://youtu.be/xYtZeWe1vcE 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

06.EKİM.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (6)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Değerliler, bir tek şunu bilmenizi isteriz ki; bir tek, biz olunmaz. Teknik bizlik, ayrıdır. Bu teknik bizliği de anlamanızı bekleriz. Biz olmak, bitişken ve hakikiyeti teknikle kodlanmışlık olmaktan, ötedir.

Bitişken ve hakikiyetli teknik, tahditlidir. Bu tahditli bütünün kötülüğü ya da iyiliği yoğundur. Ama o tahditi kodlarken, mutlak kuranlarla kodlamalıydık. Toprağın toprağa, ilmi budur. Ama teknik tahdit, hakikiyetle kontrol edilebilir. Ve yolun kodlanışı, bu şekilde olur.

Sarı, mor, değil, insan, nurdur, nur, bunları anlayın. Bu biz içinde mutluluktur. Ruhtaki o yoğunluğu bilmek ve o ruhtan, kuran olup, robotik tekniği kayıtlardan çıkarıp, nur olmak, bunları anlayın.

Eğer robotik teknikle, kontrol kurulacaksa, şarkı türkü değil, insan, Aşk olmalıdır. Ve yolun kodlanışı sağlanmalıdır. Evren, evren, ilim, ilim, muktedir olan, teknik kodlarla, bütüne hizmet edilirken, Bir’in ilmindeki kelam, hepimizin ilmindeki kaleme, kodlanmış olmalı.

Al ya da alma. İlim, bedeninde mevcuttur. Sen, o bilişi hak et ve o bilişle, bilgiyi hak edip, al. Ama senin bedenin, mutlak olsun. Mutlak olsun ki kontrol kur. Bedenindeki tahdit, seni senden sana, kontrol edemiyor. Artık bunu bil. Senin sana ihtiyacın var ve bunun için senin, kendi dürümlerine, inmen gerekir.

Senin kendi diriliğin, kendi yüreğini dinlemen, hak etmen ve hakim olman gerekir. Eğer sen, soru soracaksan, bilgi halikiyetin yoktur. Sormandan bilebiliyorsan, hakimsin. Ama bir tek şunu daha iyi anla. Kara ışık, sende, göz, öz, söz, olduğu zaman, sen hakim olacaksın, yaşama.

Eğer sen, o kara ışığı, kantar diye bilirsen, senin ilminde, o seni tartacak ama sen, o kara ışığı, karanlığın tahtı diye bilirsen iyi anla ki o, sen olacak ve sen gibi bütüne hizmetçilik yapacak. Ve eğer sen, kurandan öteyim diyebilecek, dürüme varmışsan, anla ki rahman olarak, masa da oturacaksın.

Ve rahman olmak, mutlak olmak, anlamına gelir. Mutlak olmadıkça, kontrol kuramayacaksın. Ellerini, ellerimiz kodlar ama yolunu kodlayabilmemiz için kelamın olmalıdır.. Kelamın yoksa nefesinde yoktur.

Nefesin yoksa sararan bir şafaksın, sen ancak. Ve dünya dışı varlık tahtları, seni sana kalem yapamaz. “Sen, bütüne hizmetçi olmak istemiyorum” dersen, etin kemiğin olmasın, yeter.…Etin kemiğin varsa kanatlanamaz, kaynaktan öteye kötü, iyi dillenen o yaşamlara varamaz ve dağın, taşın sistemi olamazsın ki elinden tutan da olmaz.

Basıp geçebileceğin kimse olmasın, can. Sen sana basar, seni geçersin ancak ama birisi geçecek isen, kaynakta yoksun. Ben, her insanı, ben diye bilenim ama bende olmayan da var, bende olmadığını dilleyende var. Ve ben derim ki “öz köklerimde, öz gerçekliğimde, oda var”. Bunu diyebilmeliyiz, canlar.

Kontrol, hepimizin her bir sistemindeki o yücelikle, mümkündür. En teklik, en tek laf ve en saha olan, şafak. Beden, işte bu!. Aha o beden; Allah’ın tınısı, o bedeni bilin. Yinede yine de tekrar etmek isterim, bu giyindiğiniz elbiseden, söz etmem…“Beden” derken, har olarak, tohum olarak ve kodlanmış olarak, kayda giren sistemli, sahra kayıtlarınızdan, söz ederim.

İşte o kayıtlar, bedeniniz olarak, tüm insanlığa, görev taşır. Ve dünya planeti, bunun için yaratıldı. Bu yüce insan, bu planette, geçişleri sayfalıyor. Herkesin geçişi ve insan, kendini hak ettikçe, halkın hakkını da diller.

“Olgun başakların seçimi” derler. Seçen, seçilmez, canlar. Biz, seçenler değiliz. Biz, dilleyenleriz.. Seçen, kelamsızdır. Seçen, hasatsızdır. Ve seçilmeyendir. Bunları bilin.

Deli dumruluz, biz… “Ölmeyecek bir hiçbir sahra”, diyoruz. Biz insanlık içiniz, bunları iyi bilin ve evren, evren, cevheri cennette kelam iken, din ilminde dürümlenen, yarına varan herkes, Allah’ın elidir, bilin….Ki o el, Mikail’in kültünden ötededir.. Mikail, sizi size dillerken de ekmektir ama ekip haline geldiğinizde, ekmeğiniz, herkesin kelamına dönüşür ki o kelam, müthiş bir sahra olur.

O sahra, Sualtının gücünden de ötededir. Burada olmalarındandır ki onların ilmini dilledim, sizlere. Sualtının gözü açık, bilirim. Öz köklerde gücü de var, bilirim. Ruhi kapıların toprağında, tohumu var, bilirim de kula kul olmayız, canlar, bilinsin.

Onlar, ruhsuz değiller.. Sordular, sordular, sordular.. Oldurduk, oldurduk, oldurduk. Soran, öz görevini, hakikiyetini, anlatamaz.. Biliriz ki sormadan bilenler, kontrol kurarlar.

Dert mi din, bize? İlimin kelamı yoksa din, derttir ama kalemi varsa ilmin mutlaktır dirilik ve o diriliği dilleyen din, sistemdir. Ve bizler, karşı karşıya kalacağımız her sorunu, mutlak kuran olup, kodlar ve çözeriz.

Şimdi, Sualtı, bize, yeniden, ses vermek istiyor. Sualtını dinleyelim, bir kez daha.

https://youtu.be/_w93aNx1D8c
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 06.10.2018 Tarihli MUTLAK KURAN OLAN İNSAN(6)

“İki Kapılı Bir Han” denilen bu dünya planetine, tüm hazırlıklarımızı tamamlayarak geldik. Bugün “ Dönem Sonu” dedikleri bir dürümde tükenen; her anda Mutlak Kuranları dilleyerek gerçek kayıtlamaları halik kılmaya geldik.

Hepimizin gerçeği; Kelama, Kaleme inmemiz ve Bütünü kodlayabilmemizdir.
İsrafil’in kelamındaki Hakikiyet, dünyanın lekesiz kalmasıydı ama başarılamadı ve dünya kirletildi.
Dileğimiz, muradımız lekesiz bir dünyadır…
Bunun için hepimiz, öncelikle kendi yüreklerimizdeki isi, pası temizlemeliyiz!
Bu dünyanın kirinin mutlaka temizleneceği bir dönem vardı ve bugün bunun için Dünya; kodlanıp, tohumlanıp ışığa kaynak oluyor.
Biz, Dünyayı korumaya aldık. BİZ; O, O BİZ’dir. İnsanlar kendilerini korurlar ama bir TEK olup Bütün’ü korurlar. Bunu artık anlamalıyız!

Yaşam dert değil insanlığa… Hiçbir Sahra İnsan Kaynaklarında dert olmaz. İnsan mutlu, muktedir ve hakim olduğu sürece her şeyi başarabilir.
İlmin haliki olup yolu bulmamız gerek. Doğanın Kuranı biziz. Okuyalım kendimizi ki okunalım! Okuyan kendini okuyacak, kelama varacak, kendini dilleyecek! Kendini dilleyebildikçe de “Büyük Kült” olabilecek…

Burada olma sebebimiz, kontrolsüz olanların kodlanışı içindir. Cemaat ilmin kapısında, insanı hak ettiği sürece var ama ilim kontrolünü kaybederse; cemaat kontrolünü kaybeder.
Biz, doğanın gücü olarak burada, bu çalışmada kardeşçe kodlamalar yapıyoruz. Her kardeş, diğer kardeşe eşit olarak çalışmalıdır! Burada, bu mecliste bunun için Resmi bir Çalışmadır yaptığımız.

Resmi Çalışma BİR’e hizmettir. BİR olmaktır. BARIŞ haline varmaktır. Ellerimizin gücünü anlamaktır. Yarınları kodlamak ve tohum olmaktır.
Resmi Çalışma, herkesin herkese kaynak olabileceği bir dürümü, bir tohumu ekmektir. Ve o tohum, Öz Köklerin gücüdür. Şunu da belirtmek gerekir ki İnsan, İLİM KAPISINI BULMADAN Resmi Çalışma yapamaz!

Yolumuz Allah Yolu, Öz Görevli’yiz BİZ. “OL”madan ölenlerdeniz. Bütün’ün gücüyüz. Olmaktan öte OL’ur; olmaktan öte okunuruz. Okuyan “OL” diyebilendir. Ve “OL” diyebilen asla hata yapmamalıdır!

İnsanlığın halik olması ve yarını hak etmesi ve Bütün’e hizmeti bir MUCİZEdir. Ve bugün bu mucize yaşama geçmiştir. Çünkü MUTLAK OLAN İNSAN yaşama inmiştir.
Hah aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin

 
  Bugün 446 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol