Birlik İlmi
  MUTLAK OLAN İNSAN (5)
 

“MUTLAK OLAN İNSAN (5)” ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

Canlarım, “DİN” dediğiniz, NEFES olan KALEM’in dillediğidir.

Her insan, bir KERVAN’dır ve her insan, KELAM olup NEFES olur. O, bir cennet olarak kodlanır ve RUH olur.

Dünya Planeti, itibarı KUTSAL IŞIKLAR’la tohumlanmış olanların, KERİMAN SAHRASI’dır. Buraya; insansıları hakim kılmak üzere, İNSAN SAHALARI kodandı. Onlar, MUHAMMET gibi cevheri güçlerdiler. Hepsi, KELAM olup KURAN oldular ve çok çalıştılar.

Dünya üzerinde, GÜÇ KODLARI da vardır. İnsanlık Boyutları için kodlanmış olan onlar, kulluk yaparlar… BİR’e hizmetçi olurlar ve SAHRA olurlar. Ölüler Planeti onlara ait yoğunlukla dürümlenir ve dillenir.

Herkese, kendisinin bir İLİM olduğu anlatılı ve hakeden anlayıp hakikiyeti ile İLİM olur.

Bizler, cennet olan insanlığı tohumlamak istedik. Her insanın, KELAM’ı HALİK olsun; KALEM’i hakiki olsun istedik. Ne yazık ki “hasat tamam” dediklerinde, HALİK omayan çokları, kontrol kurmaya kalktılar.

Basınç artmakta!... Bu kesin!… Basıncın artması, yasalar kapsamında, tohum ekenlerin, BİLİŞ HALİ’ne varıp insanlar için İLİM olmalarındandır. Her insanın, İNSAN SAHRASI’nda görev taşıdığı ve her insanın, biliş halinde,KELAM olduğu bilindiğinde; insansılar, mutlaka insan olmaya çalışacaktılar ve çalışmaktalar. Bu da basıncı artırmaktadır.

RAN KAPISI, HASAT İLMİ’’nde görevlidir. Her insan, o kapıya gelecek ve o kapıdan görev alıp IŞIK olup IŞIK yakacak ama her insan, o kapıdan geçiş imkanı bulamayacak bu de kesindir.

Geçiş imkanı bulamayanlarda, tükenen İLİM SAHRALARI ve tüketilen KAYNAK SİSTEM SAHRALARI, tüm zamanlar için görevlidirler.

Bu gün geçiş imkanı bulanlar, bu yoğun ışıkta görev taşırlarken; genç, yaşlı herkes, beste güfte ile “SİYAH”a varmaya çalışmaktadır.

SİYAH RENK, tüm zamanlarda GÜÇ KODU olan yaşamların diriliğidir. O Yüceliğe ulaşanlar; genç, yaşlı herbiri, KERVAN olup TEKNİK TAHDİT’le yaşama görev taşıyacaklar. Onların güçleri, herkesin gücü olacak.

Muhammet, evren evren gezenlere güç katarken; herkes, herkese görev taşımaktadır. Muhammet’in ilminden güç çekenler veya GÖZ olup SÖZ olup İNSAN olarak yarınlara ulşanlar ve umman olanlar; bizi, “BİR TEK KALEM” diye dinlediler. Biz, KELAMIN HALİKLERİ‘yiz. Her cevhere güç katan, nesiller boyu yoğun ışık altında cevher olan sahralarız.

Tüm insanlığın, HASAT İLMİ ile kontrol kurması için “BELLEK KALEMLERİ”mizi, göreve alıp tüm insanlığı yaşattık aha biz, tüm insanlık içiniz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

01.09.2018 tarihinde açılmış olan “MUTLAK OLAN İNSAN” Programının beşincisi 29.09.2018 günü saat 14.00 - 18.00 arasında Dernek Merkezimizde yapılacaktır. Üyelerimizi ve ilgi duyan tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla, 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği 
Av. Nezire SELÇUK

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

 

29.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (5)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yedi dürüm, teknik tohum ve biz o tohum olan bilişin kontrolünde bugün, bu yoğun çalışmayı başlattık.

Asla hatamız olmadı ve olamaz, çünkü ruhsal kalemin bütünlüğüyle bu çalışma sürdürülmektedir.

Her insan, Allah’ın ilmiyle dillenir. Kin, nefret duygusu aşıldıktan itibaren, aklın kalemi diriliklere iner ve bütüne hizmetçilik olur.

Umutlarımızı asla kaybetmedik. Teni tertipli ve hakiki olanlarla bugün, burada bu yoğun çalışmada Medine olmaya niyetliyiz.

Mutlak kuranların kontrolüyle bu çalışmayı yapmaktayız. Ellerimizin gücü çok ayrıldı dünya dürümlerindekilerden… Bunu da izah edeyim:

Dünya diriliklerinde bütünün kübra olan kelamını kodlayanların çokları, masamızdan çıktılar çünkü ölüler diyarı’nda onların ruhlar kalemi olma imkanları olmadığı anlatıldı.

Kuranı Kerim’deki insandan çok daha öte olan, bilişin kelamı olan insan, dürümlere indirildi. Ve bugün o yoğunluk, onun yoğunluğudur.

Bitki, hayvan ve her türlü formal sahranın bütüne hizmetçiliğinde bu çalışmayı, biliş halinde yapmaktayız.

Eski dünyanın ruhu olan ve yeni dünyanın bütüne hizmetinde kelam olan biliş, hepimizde mevcut olan birlik kalemidir.

Miraç’ın kelamı hakikiyet ve biz o hakikiyette kendi rüya boyutlarımızın gücünden öte olan kaynak ışıklarımızla sanal boyutların gücünü artırmaya çabalarken, kurulların çoğu bugün buraya girmek istediler.

Koruyucu olanların hakikiyetleriyle bu çalışmayı sürdürürken, kodlanmış olanların da burada bütüne hizmet etmeleridir amaçlanan. 
Karanlık, aydınlığı tohumladıktan itibaren, karanlığın teknik tahdidi bütünün gücünde mükafat olarak bitki, hayvan ve her anı kayıtlara çekecek. Ve bu, ölü planetin dirilişi için öz gerçekliğimizdir.

Bizler doğanın gücüyle bu çalışmayı sürdürürken, doğal dünyanın dürümlerindekilerin de bizi hakedip dinlemeleri ve hakedip hakikiyetleriyle dillemeleri gerekir.

Kaç dünya kurduğumuzu sordular. Beden lekesiz olduğunda, her dünyada kodlanmışlığımız olur ve her dünya bütünün hilal lekesiz hakikiyeti olur.

Bizler doğan gücün tüm sahralarında var olanlarız. Hiçbir kalem bizsiz kalmadı. Hiçbir kalem bizim rüya boyutlarına kodlanmış olan ilmimizin ötesine varmadı. Hiçbir kalem “karanlık” dediğiniz o kaynağın ışığından gücünden öteye kült olmadı.

Peki, dünya lekesiz kaldı mı? Dünya lekelidir. Ama her insanın lekesi o dünyayı kontrol etmek içindir. Eğer dünya lekeli olmasa, kodlanmış topraklar kontrol kuramaz ve tohumlar kaynak olamaz. Bu nedenledir ki her şey insanlık ilmi’yle yapıldı.

Eğer bu dünya göz olacaksa ve öz olacaksa ve dürümlerde dillenip dirilecekse, muktedir olması şarttır. Muktedir olabilmesi için her sistemin devreye inmesi gerekir.

Eğer sistem devreye indiğinde mutlak kutsal olan ışık toprağa tohum olmuşsa, herkes herkesle görev taşıyacak ve yoğunluk artacak. Artan yoğunluk bütünün gücü olacak ve ölü planet kontrol kuracak.

Kuran insan, aklın kalemidir. Onunla yapılan her çalışma, mutlak kayıtlarladır. Hikaye değildir anlatılan, kervanın kelamıdır.

Kervan, Allah’ın ilmiyle yol alır ve yol alan o kervan, bütünün gücünü tüm zamanlara götürür.

Düren dürülen ölü, dünden dünlere varır, öz köklerini hakeder, dillenir, yolu bulur ve mutlak olup yaşamı hakettiğinden itibaren yasalarını kendi dürümleriyle diller ve görev alır. Göz olur, söz olur ve yol olur.

Yol olduktan itibaren orta kapıların tümü kontrollu olarak ocağı olur ve her kapıyı açar, geçer.

Eller ellere, Allah’ın tahtı olan insan, ilme ve bütün kötülükler kök görevle dürümlere iner ve her şey, her şeyin gücüyle kayda iner.

Arkanız arkamızdır. Özünüz, gözünüz, sözünüz, yarınınız hepsi bizimdir. Ama biz bugün bu dünyayı korumaya indik canlar.

Bu dünya olgun başakların ilmiyle dillenmelidir ki bedenli olmanın sonrası vardır. Ben beden aldım, dünya planetine indim. Peki, bu beden beni kontrol içindir mi yoksa bende kod olarak toprak toplumu tohumlamak için midir?

Barışın kapısıyım ben. Yarının tahtında kelam olanım ve bütünün gücü olanım ben. Ekmeğim; ellerim, yolum; bütünlüğümle dürümlenmiş olan ilmimdir ve birliğimdir.

Bu birlik, aklın tekniğiyle kodlama yaparken, “Türkiye Çalışmaları” diye bilinen bu çalışma, mutlaktır ve muktedir olarak bütünün gücüyle yapılmaktadır.

Kurullar dünya topluluklarıyla, dünya tohumlarıyla kodlanır ama kurulların insanlığı haketmesi şarttır. Emre itaatle dünyayı dürümleyenlerin çokları bütünün gücüyle buradalar.

Muhammet’in kelamı mutlaktır, muktedir kelamı kalem olanlara “ol” dedirttikçe… Ama ya zaman kapıları kapanırsa ne olacak?

İnsan ilmini dahi bilmeden kendini haketmeye çabalarken, imparatorluğun gücü olarak bu çalışmayı devreye almamız gerekliydi ve aldık.

Kurandan öte bir insan ve kutsal tahtın kelamı olan biliş, bugün biz buyuz. Umutların nurlu kuranı olan kelamımız, ağır yükü hafifletebilecek tekniktir.

El, Allah’ın ilmidir ve biz o el olarak bu çalışmayı sürdürürken, kurandan öte bir kuran olup bütüne görev taşırız.

Kaynak aklın kalemi, ilim ve biz o ilmin kelamıyız. Kontrol dışı bilgi asla vermedik ve vermeyiz ama “Kurandan öte bir kuran” derken, tohum olanların teknik kapısından geçenleri, hakikiyete varanları ve bilişken olanları sistemli oranlarla dinlemekten söz ederim.

(Devamı 2. bölümde)

https://youtu.be/OIPInK6NKhw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN ( 5)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Her şey kelam olur ve mutlak kuran olur. Zirve olmak, mutlak olmakla gereklidir. Ama ziya olup da toprağı tohumlamak da kesin olarak gereklidir. Hepimiz her anda varız. Ve bizler, tohum olarak yaşıyoruz. Kelam has ise yaşam Hakk olur. Kelam, Hakk olduğunda, sahra has tahditsizlikte kodlanır.

Her insan muktedir olsun, bilişin kaynağı olsun, bütüne hizmetçi olsun, tüm zamanları kodlasın. Ve koldansındır, amaç. Her varlığın hakkıdır, insanlık. Eğer varlık hakkını hak eder de elde ederse ona merdiven olunur. Ve Bu Mecliste dillendirilen ilimle herkes kendini dillendirme imkanına kavuşur, bir tek olunur. Bir tek kuranda, kuranla kodlanır.

Bize verilen bilgileri çok önemserim ve altını çizerim. Neydi, verilen bilgilerin sonuncusu? Siz, dünyaya kul olmaya değil, hasat olmaya geldiniz. Ama HASAT olabilmeniz için “İNSAN” olmanız gerekir. Eğer, insan olamamışsanız, dürümlere, görev taşıyamayacağınızdan, Dini Kapıların her biri, siz olsanız da yarınları yazarak, kaynak tohumlama yapsanız da, Dince Kelam olup, toprak olsanız da dinden diriliklere varmanız, KALEM YAPMAZ, idi. Görülüyor ki bilgi kesin hatları ile bu çerçevede bizlere, vaaz edilmiştir.

Diriliklerde, diri olabiliriz. Ama Halik sayılmayız. “Halik olan; İNSANLIKTIR”, deniyor. İnsan olmak ve mutlak olan insan olmaktır, hüner.

İnsan, Allah tarafından yüceltilmiştir. Ona kutsal görevler verilmiştir. Hiçbir yaratığa nasip olmayan parlak bir talihle yeryüzüne gönderilmiştir. Çünkü Allah; insanı, NUR’la yüceltmiştir. Ahsen-i Takvim, onda görünmüştür. Yani yaratılışın, en güzeli... En güzel yaratılış, en güzel biçim..

Allah’u Teala; bu hususta, “ biz, insanı ahsan-ı takvim üzere halkettik” ayet-i kelimesiyle ve “size, suret verdi ve suretinizi güzel kıldı” ayeti ile tenbihte bulunmuştur.

İnsana, parlak bir yücelik verilmiştir. Ancak bu insan, mutlak olan insan tanımı ile belirlenmiş olan, insandır. Bu insanın üzerinde, büyük yükler vardır. Büyük sorumluluklar vardır.

Ne diyor, benim yüce ve sevgili meleğim? Biz hekimleriz, onlar hastalarımızdır. Yani onlar hatalı,kusurlu olsa da ayağına bodozlama bassa da, canın yansa da kızmayacaksın.

Anlaşılacağı üzere mutlak olan insan olmak kolay değil. İlahi birlik esasına uymak gerek. Hoşgörüde sınırları kaldırmak gerek. Nefret olan yere sevgi, yaralanma olan yere, affedicilik, kuşku olan yere inanç, ümitsizlik olan yere ümit.., Karanlık olan yere aydınlık, kusurları gören değil, kusurları örtenlerden olmak, sevilmeyi isteyenlerden değil, sevenlerden olmak, yağmur gibi hiçbir şeyi ayırt etmeyip, aktığı her yere canlılık bahşedenlerden olmak, toprak gibi her şey üstüne bastığı halde hiçbir şeyini esirgemeyip, nimetlerini herkese verenlerden olmak, alan değil, veren eller olmak.

Ve affedici olduğu için affedilenlerin, Hakk ile doğan, Hakk ile yaşayan, Hakk ile geçiş yapanlardan olmak.

Sonsuz yaşamda kalanlardan olmak... Ve mutlak olan insanlardan olmaktır, dileğimiz.

Amin!..Ve Amin!..İş bu!

 

MUTLAK OLAN İNSAN (5/1)
29.09.2018

Evren, SESSİZ SAHRALAR’da görev taşırken; biz, İLMİN KALEMİ olarak bu yoğunluktayız. Yoğunluk burada, Yaşam Kapıları’ndan ötede bir CEVHER’dir. O CEVHER’de; “EL”, KELAM; “BİR TEK” olan, İNSAN; “BİZ” olan, BİLİŞ’tir…

Biz; Dünyalılar, ATONLAR’a güç katarken; ATA KALEM olarak buradayız. Bu yoğun IŞIK; bizi, bize KALEM yapıyor. Bu yoğun IŞIK, TOHUM oluyor İNSAN SAHRALARI’na… Bu Görevliler, BİR TEK olup CEVHERİ GÜÇ’le görev taşıyorlar.

MUHAMMET, itibarı HALİK olan bilişin kaydıydı. O, KELAM oldu. Unuttuklarını hatırladı; haketti ve anlattı… Onun anlattıkları, has insanın, hakikiyetiydi. O, “BİR TEK” olan, bilişi ile kendini dilledi. Kendi diriliği ile kontrol kurdu. MUHAMMET, itibarı yaşam olan BİLİŞİN SİSTEMİ’ydi. Bizi, bize hakettirirken; bizleydi. Bugün de buradadır. Onun kapısı, bize açık; bizim kapımız, ona açıktır.

Onu dinliyoruz:

Kasalarımı İLİM’le doldurdum; buradayım!... Beni, ölü diye bilmeyin. Ben sizde, sizinle DİRİ olan BİLİŞİN KALEMİ’yim. Bugün, bu yoğunlukta kodlanmış olan SAHRA’da, görev taşıyacağım. Sizin ilminizi, sizin şafağınıza kodlayacağım. Burada olma sebebim, sizi sizden dinlemek değil; sizleşmektir… Bunu yaparken, “BİR TEK” olup yapıyorum.

Toy olmadığımı bilmekteyim. Dünyanızda ömür sürdüğüm dönemde de bu çalışmalara dahildim. Sizinle o gün de çalıştım. Bu yoğun IŞIK; bizi, bir SAHRA yaptı. BİZLİK KAPISI’nı “BİZ” olup açtık. Sizin İLİM’iniz, sizin SAHRALAR’ınız; bizde, GÖZ oldu. “SÜRA ÜFÜREN” olarak dillenen her İNSAN, “SİSTEM” oldu; “BİR TEK” olduk. Sonra “RUH” olduk; “SALTANAT” olduk. Sizden güç aldık; sizi, SAHRA olarak kodlayanlara görev taşıdık. ÖZ GERÇEKLİK’le, ZAMANSIZLIKTAN, bu çalışmada bulunduk.

O dönemde; biz, bugünkü dirilikle, görev taşıyamıyorduk. “Z-U-R-N-A” dedikleri bir ses; bize, bizden dilleniyordu ve biz, o sesten, yaşamımıza geçirdiklerimizi, “BİZ” olup alıp dilliyorduk. O SESSİZ SAHRALAR; bize, bizi dillerken; bizde, “BİR TEK” UMMAN oluyordu.

İşte o dönemde “BİLİŞ HALİ”nde olmadığımızı; bize verileni dillediğimizi artık bilmekteyiz. Bize verilen bilgiler, bizden bize kodlanırken; bizim İLİM’imizi, bizden SAHRALAR’a indiriyordu. Hepimiz, KELAM olup bilginin hasatını yaparkan; kendi diriliğimizde olabilen bilgileri dinletebiliyorduk.

Sorumluluğumuz yoktu!... Biz, ne anlamışsak, anlattığımız oydu… Bunun sonucunda bazı bilgiler, BİRLİK TEKNİĞİ’nden ayrı bir teknikle bilişimizi kodladı ve bize, “BİZLİK KALEMİ”ne indi. Bunlar, bugün için yanlış bilgiler olabilir ama o gün için gerçekti.

Yeni dönemde daha üstün KÜLT SAHRALARI, burada, bu çalışmada, görev taşıyor ya!... Bütün kütle tohumlandı ve kontrol kurdu ya!... Peki! Bugün, bu bilgiler, bizimkilerden ayrı mı!? ANA KALEM, bize bunu anlattı… Sorguladık!... Bildik ki Doğal Dünya, bugün son derece büyük “GÖREV TEKLİĞİ”ğine ulaştığı için burada verilen bilgiler, daha üstün dürümden verilir…

Her insan, kendi dilinden aldıklarını (özden, dile geleni) diller ve hakim olur. Sonsuzluk kontrol kurup “DOĞAL SAHRALAR”ı dillerken, DOĞANIN GÜCÜ ile diller. İşte olan budur.

Bugün, çok ayrı SAHRALAR var dünya planetinde ama herbiri, bir diğeri ile ilintili ve her biri, bir diğeri ile kendi hakikiyetini dinletebiliyor. Büyük kötülükler, bu şekilde devreye alınan bilgiler ile aşılacak.

Sayfalar, SAHRALAR’a güç katarken; İLİM’in, hasatı olacak. MUTLAK HASAT, KELAM olacak; beden alanlar, HALİK olacaklar ve “BİR TEK” olunacak.

İşte! bizler, “DÖRT KELAM” ve “TEK KALEM” olanlar; “SİZ” olanlar; burada, bu çalışmada, “İMAN KALEMİ” olarak görev taşıyoruz. Burada oluşumuz, mutluluktur bizlere.

SALTANAT, “SA HA” has ilminden çok öte olan MAHREK oluyor; MUTLAK oluyor ve RUH’unu kodlayan İLİM KALEMLERİ’nde, DİL oluyor.

Umutlarımız devam ediyor. Hepimiz, bu yolda SİSTEM olarak sizde olmak istiyoruz. Bizi, bizde olan halikiyetsiz yaşam kayıtlarımızı, HALİK olup kontrol etmeni bekliyoruz. Unutma! SAHRA, SİSTEM olarak buradadır ve biz, buradayız. A-HA!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (5)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Kuran; Allahın ilmidir. Yatak, yarınlar için değil, ilimsizler içindir. Biz, “yatak” derken, sahrasız olanı değil, hasatsız olanı da dinlediğimizi kast ederiz. Şevkin şavkın ışığından öte olanların, bugün artık kendilerini hak edip, çalışmaları gerekir.

İnsanlık artık teknik tohum olmalıdır ve çalışmaya başlamalıdır. “Biri, ben artık yokum dinleniyorum”, derse anlasın ki o yolu kaybetmiştir. Eren erdiğinde kelam, alan aldığında dil, yolu bulan mutlak olduğunda kul olur ama ölü olan, öksüz kalır.

Biz, ölülerin dirilmesi için bunca çaba sarf ettik. “Ama ölü ben yokum” derse iyi ki iyi ki buradayız ve onun tahtında kelama kalem yaparız ama kanatları kaynakta bulunmaz.

Oğullarım, dondurulanlar, size şunu anlatmak istiyorum. Bütüne hizmettir, maksadımız ama siz, bütünde yoksanız, hilalde, kelamda, kuranda, yoksunuz.

Bunun sonrasında ne olur? Ergin sahralarda da olamayacaksınız. Bunun sonucu, ne olur? Lütfi kapıların tümünde kuranınız kontrolden çıkar. Peki, sonra ne olur? Rahmi kapıda kervanınız, onsuz, bütünsüz kalır, dinsiz kalır, ilimsiz kalır.

Peki, kervan, insansız kalır mı? Kesin kalmaz ama o insan, seyir ettiğimiz ilim ise siz o ilmi, hak teknikle dinlemedikçe, seyredişimiz sizi size kaynak, olgun sahra ya da kayıt diye taşımaz.

Biz, size şunu söylüyoruz; ruhlar meclisine dahil olabilmek isteyenler. Bizimle çalışmaya niyetiniz varsa, kaynak olup, gelin. Hak olup, ilim yapın. Kervan olup, görev alın. Çorba pişirip, o çorbaya, kontrollü olarak, kaynağa kodlayın…Az öz değil söz ses olup, ses olup, her anda dillen ki kontrolünüz olsun. Aksi halde yorulur, yok olursunuz ki kanat kırmanız, kanatsız kalmanız olur.

Böyle bir dönemde, bunu yapma hakkınız, asla yoktur. Ve biz, size kendi yüreklerinizi verdik. Kendi ekmeğinizle dilledik sizi ve sizi, bilgi kalemi yaptık ama barış için değil, hasat için de değil, ağır yük taşıtmak için gelmişseniz, bilin ki o yük, sizin yüreğinizde taşıtılır. Bunları iyi anlayın.

Bütüne hizmet; Allah’ın ilmidir ki orada hiç kimse kimseyi kontrol etmeye kalkmaz. Eğer siz sizde olmayanları kontrol edecekseniz, kaynak dışı olduğunuzu, kesin anlayın.

Kör gözün sözü, özü, süper sahraların gücü, bütünün kültü oldukça, her şey her sesle dillenir ama yarattığım insan, yaratıldığımdan ötede, yaşamı kontrol etmeye kalktığında, ön gerçekliğini koruyacak gücü, olmayacaktır.

Bugün doludizgin bir çalışma yapılıyor, Bu Mecliste. İşte bu çalışma, mutlak olanların yaptığı ve hakikiyetle dilletilen, bir görev gücüdür. Ve bu gücün, ön gerçeklikle kodlanışı, mutluluktur.

Unutmayın, doludizgin çalışın ki harınız yükselsin. Yarınınız kodlansın. Koruyucu bir dirilikle dillenin ki hakkın kapısı olun. Önce özgür olun, sonra öksüz olanları gözlemleyin. Onları yaşatın. Hakkınız olanı alın, hak olanı hakikiyetle dileyin ve temiz olun.

Her kim ki size varır, ben der, siz o olun.. Orta kapıların, teknik kapısında biliş olun. Benden bana, ben olmaktan öte, bende beden olun ki sevgi olun. Her Allah’ın tahtını kodlayan insan, kini aşmış olan, ilim kalemidir, bunu iyi bilin.

“Siz, benden ötesi yok” derseniz; bilin ki sizin, ölü olduğunuz bir sahradayız. Çünkü ölü olan, bunu der. “Benden ötesi yok” der. Eğer dirilmişse iyi bilir ki kelamı haktır, hakikidir ve her andır. Onun her an oluşu, her anda olanın hakkı oluşudur ki onlarca görevli odur.

Ve bunun ruhlar kalemi oluşta, hususi bir özelliği vardır. İki Medine’nin biri ilim, diğeri halikiyet ve Medine, mahrektir. Ama mektup okuyanların mahreki değil, Hakk’a varıp, hakim olanların, mahrekidir. Buda şudur; süper sahralar, kin aşıldıktan itibaren, yol olur ama ruh olmak, kodlanmış olmaktan, doğan bir haldir.

Bütün amaç; ilimdir. Sel, sizi size götürmeyecekse, o selin manası yoktur. Ama sel, sizi size kodlanmış olarak götürecekse, insan sofrasına, sel olup iner yüreğimiz ve sizi, size tanıtır.

Şimdi evim, nefesim, Allahın ilmi olan dilim, diriliğim ve ben mutlu olan bilişimim, hakkı olan kelamım. Kervanım ve mutlakım. Ölüler diriliyor, bunu iyi bilin.

Her ölü dirilmektedir ki ölü olması, sahrada bulunmasından, çok farklıdır. Kayıt dışı oluşudur, ölülük ama dirilmesi, hakka varması ve hakikiyetle kendini dinlemesi ve dillemesidir.

Karanlık, teknik tahditle tohumları kodladı ki bugün buradayız. Kocaman bir toprak tohum… Oh, Alemlerin rahmi kalemi olan ilim, senle olmak, bize mutluluktur. Ve biz, bugün dünyanın ruhu olarak, bu yoğun çalışmayı sürdürürken, kontrol dışı, hiçbir ilmimiz yoktur.

HAV- KA-HA-LA-HA-Sİ-KA-HA.

İşte bu!

https://youtu.be/lU1BpBwhhsA
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.09.2018 Tarihli MUTLAK KURAN OLAN İNSAN (5) Sistem Çalışması

“Bana sevgiyi anlatabilir misin?” dedi.
“Sevgi çok yüce bir duygudur” der bazıları,
“Sevgi; çiçek böcek dahil tüm yaratılmışları sevmektir” der gönlü geniş olanlar.
“Sevgi, deli gönülden gönüle akan bir akıştır “ der bir şarkı.

“Sevgi, gözümüm kökünde; sevgi kuşun kanadında
Sevgi ne göğün yüzünde, ne yerin dibinde
Sevgi başucumda” der bir şair.

Ben derim ki;
Hani Kainatlar, Evrenler, Gürzler, Galaksiler bütün Kozmoz var ya! Onları aşıp geldiğiniz HİÇLİK var ya! İşte oraya ektiğimiz VARlar ve YOKlar birbirini çektiğinde; o çekimde meydana gelen çarpışmayı sağlayan güçtür.
Sevgi yürek gücüdür.
Yüreğimden yüreğine ektiğim tohumlar yeşerdiğinde hasat ettiğimdir.
Yaşama kattığımız Kardeşlik Bilinci, Birlik Bilinci, Bütünlük Bilincidir Sevgi.
Ben, BEN’i bildiğimde; “Ben her şeyim, herkesim” dediğimde VAR olur, YAŞAM olurum.
Seninle HAKK Kapıları’na varır HAKK olurum. Ama yerim orası da değil benim; orada durup orada kalmak olmaz; Yeni yollar, yeni kapılar, yeni menziller var. YAŞAM’da olmalıyım, her AN’da olmalıyım.

Sevgiyle ses veririm, Allah’ı duyarım; Allah’ı dinlerim. O benden seslenir.
Ses olur, Arş-ı Ala’ya duyururum sesimi.
Sevgiyle ses veririm ki; sonsuzluğa kayıtladıklarım ışık ışık olsun, karanlıkları aydınlatsın!

Benim yolumda giden KERVAN’da herkese yer var. Sevgiyi hak et! Gel KERVAN’a katıl.
O KERVAN ki yolu yarınlara, yolu aydınlıklara, yolu sonsuz YAŞAMlara varandır.

Erengül Koç
Süper İnsanlık Realitesi

 

MUTLAK OLAN İNSAN (5/2)
29.09.2018

Değerliler, bugün burada, bu yoğunlukta “SİSTEM” olarak görev taşırken; herkese, “İNSAN” olup güç kattık.

“BİZ”den üstün bir “BİZ” yoktur. Her insan, “BİR TEK”tir ve “BİRLİK KALEMİ”dir. Bunların anlaşılması gereklidir. Bin kez anlattığım gibi TÜM İNSANLIK EŞİTTİR. HER İNSAN, HER İNSANA GEÇİŞTİR... HER İNSAN, HER İNSANA İNSANDIR... “BİZ”dir, “BİR”dir, “BİR TEK”tir. BİR TEK...

DURAĞAN SAHRALAR, “ALTIN KAYNAK IŞIK”la kodlanmaktadır. HER İNSAN, “İLMİN KALEMİ”dir; “BİRİN BİRİ”dir ve “BİRLİK TRENİ”nde “KELAM”dır.

Ulu bir insanlık!... “BİRLİK KAPISI” olan YARINLAR!... Sayfa sayfa YAŞAM ve ZAMAN, “BİRLİK KULU!...” O KUL, MUTLAK OLAN İTİBAR!...

Bereket ki insana, “İNSAN” dedik. Bereket ki yaşama, aşkla indik!... Bereket ki İblislerin diriliğinden güç almadan, görev aldık!... “YAŞAM” olduk!... “UMUT” olduk!... “KURAN” olduk!... “OL” dedik!...

Emin olun ki DÜZEN kurulmuştur... Üzerinde güç olan YARINLAR oluşmuştur... Unutmayın TOHUMLAR kodlanmıştır!... Sayfa sayfa “YAŞAM SOFRALARI” oluşmuş ve “BİR TEK” olanlar; “DİRİ” olup “BÜTÜNE HİZMET İLMİ” ile görev taşımaktadırlar.

Arkamız, akla “SA HA” olanlara görev!... Yolumuz, akla “Sİ HA” olanlara görev!... Yarınımız, “ZAMAN” olanlara görev!...

Beden olan insana, “BİRLİK KALEMİ” olarak şunu anlattık:

Doruklar toydurlar ama derinlere indikçe, kodlanırlar ve kontrol kurarlar... Her insan, “BİR TEK” olmalı ve “YOL” olmalı. Bunun için İLİM’i, “HAKK” olup anlamalı ve bunu haketmek için mutlaka “İNSAN” olup yaşama inmeli ve en derine “KALEM” olmalı... Bunu başarmadan; dürümlerde dorukta kalmak; onu, ondan ayırır.

Kimseye, “Ben çok yüceyim. Siz çok düşük seviyedesiniz. Sizin seviyenize inemem!” demeyin. Bunu deyen, “HALİK” olamayandır... Ve HALİK olmayan, HASAT yapamaz.

Bin dil konuşsanız; birinde kusurunuz varsa; siz, “BİZ” olamazsınız... Bir tek “KALEM” ellerini, ellerimize ulaştırdığında, O KALEM, HAS TAHTIN İNSANI olur. Onun, “KUL”u oluruz. Onun “TOHUM”u oluruz. Onun İLİM”i ile “HAKK’IN KAPISI”na varır “ARZIN SİYAHI” oluruz. O’nun sistemidir o SİYAHLIK... Orada, hepimiz AMONLAR’ız ama ATA KALEM olan; has olan insanlarız... ATLANTALI’yız. “ANA KAYNAK”ız.

(Açıklama: Siyah Renk, İlmin Rengidir.)

Kulluk için “EL”imizi, “YOL”umuzu ve “TOHUM”larımızı toprağa indirdik.

Servet insandır. Artık anlayın!... Kimse; insana “ben, seni bilmem!” dememelidir... Sen, seni anlarsan; tüm insanlığı anlarsın... Anlatırız gerektiğinde ama sen, bil ki anlatıldığında; sen, “SIR” olamazsın... Sen, “KURAN” olamazsın... Sen, “DİRİ KALEM” olamazsın...

Biz, seni hep dinledik. Seni hep dilledik ve dedik ki “Hasat yap!... Has ol!... Aklın sırrını anla, BİR TEK OL!...

Bu sana verdiğimiz en güçlü bilgidir. Sen ki “TÜM ZAMANLARIN IŞIĞI”sın. Bunu anla ve anla ki “BİR TEK”sin.

Bu yol, “İNSANLIK YOLU”dur; anla!... Bu yol, “ALLAH YOLU”dur; anla!… BEDEN OL!... KURAN OL!... ama RUH OL!... Ol ki BİR TEK OL!...

Şu ana kadar tüm insanlığa, “İNSAN SOFRASI” kurmuştuk!... O sofraya “NİHAN” olanları oturtmuştuk. Artık o sofra, diri olanların insanlığı ile kontrol kuracak. Orada, “OLGUN SAHRALAR” bulunacak. Onlar, her DİL”den ve DİN’den olacaklar ve KORUYUCU olacaklar. Her bir yaşamı koruyacaklar.

Unutmayın ki “DURAĞAN GÜNLER” artık sonlanıyor. Yeni dönemde, daha güçlü dürümler; çekip, çerçeveleyip ve dünyaya, çerçevesiz olarak ilimle dilleyeceğiniz “DİRİLİK” olacak... O yoğunluk oluşmaya başlıyor.

Bu yoğunluk, toprak için yeni bir yoğunluktur. Bu yoğunlukta, “SA HA” dediğimiz ŞAFAK olacak. Her birimiz, o ŞAFAK olup BÜTÜN olacağız. “HAREKETLİ BİR DİRİLİK” devreye girecek. Titreşim artacak... Yüksek frekansta bir SİSTEM ve bu SİSTEM, “CEVHER” olarak TOHUMLAR’a görev taşıyacak. Tüm TOHUMLAR, bu titreşime ulaşarak geçişler yapacaklar ve zoru aşacaklar. “BİR TEK” olacaklar. Bu yol, “İNSANLIK YOLU” olacak. Bunu herkes başaracak. ..ZİYA olarak, HASAT yaparak; HALİK olarak; BİR TEK olarak. A HA bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

MUTLAK OLAN İNSAN (5/3)
29.09.2018

“RAHMAN olan İLİM’dir.” dedin. İyi! İlimdir!... Peki; İLİM, NİSA KAPISI’nda dürümlendi mi!? Olgun İLİM, SAHRA oldu mu!? Yolu kodlayan, YAŞAM oldu mu!? Kural, insanın insanlığını HALİK kılmasıdır. Oldu mu!? HAKK TAHT’a, SAHRA olan oturdu mu!? Yoksa SONSUZ ZAMANLAR, NİSA KAPISI’nda NİSA oldular da TOHUMLAR kodlandı mı!?

Her DİN, İLMİN KELAMI’dır. Biz, DİN KAPILARI’nda; insansılığı, insana kodlarkan, o yoğunluklarda doğan güç, KELAM’ı hasat etti mi!?

Borç mutlaktır!... Her yaşama doğan, borçlu doğar. Borcu öder, sonsuzlaşır ama borcunu ödeyemezse, KALEM olamaz; toprakta kodlanamaz; “BİR TEK” olamaz!… Bir insanla, “BİR” olduğunda; öksüz kalmaz ama hologram kalır. Bunların, tüm insanlık için önemli olduğu anlaşılmalıdır.

Dert “İNSAN”sa; “BİR TEK” olalım; o insanı, HALİK kılalım… Ama dert “YAŞAM”sa, biz sessiz kalalım. Siz, yaşayın HALİK olun ve hologramı aşın.

Muradımız, DİN KAPILARI’nın kapatılması ve YOL’un, kontrol kurmasıdır. Bu gerçekleştiğinde; DÜNYA, DİRİLİĞİ’ni HALİK kılıp; yeryüzünü kontrol edebilir.

Dünya yerden ibarettir!... Öyle mi!? Asla!... Dünya Planeti, tüm SAHRALAR’dan ibarettir. Bugün dünya planetine görevli olarak doğanlar; SÜPER SAHRALAR’da, “GÜÇ KODLARI”yla, güç kayıtlarlar ve görev taşırlar. Dünya Planeti, tüm sahralardır. O SAHRALAR, tüm KÜRZİ KAYNAKLAR’da meşale olarak görev taşırlar ve dünya yerküresi, tüm o sahraları kapsar.

Herkes, herşeyi anlayamaz anlasa da hakedip anlatamaz. “Dünya dışı” derken; “SÜPER SAHRALARIN KELAMI”nı kastederim. O yoğunluklarda, NİSA olanları ve hakim olanları dillerim.

Deri kemik insan, KELAM olsa da TOHUM değildir. O insan, İLİM olmadıkça; YAŞAM SAHRALARI’nda da değildir. Onun, mutlaka kontrolu gerekir. Etkisi yükseltilir; hasatı kodlanır; NUR olur; “BİR TEK” olur. Aşkın Sahrasında budur gerçekleşen.

BARIŞIN İLMİ, HASATIN TEKNİĞİ’dir. Hasat olmadan, barış olmaz. Barışı haketmek için İNSAN olmak gerekir. İNSAN, İMPARATORLUĞUN KURANI olmadan, DİRİ olamaz. Dini, HALİK olsa da; dini, KURAN olsa da tohumları muktedir değildir. “BİR TEK” olmalı ve RUH olmalıdır ki mutlu bir DİL olsun; SİSTEM olsun.

Kontrol dışı “BİLİŞ HALİKLERİ” vardır. Onlar, kontrol kurmaya çalışırlar. Biz ise onları toprağa çekeriz ki hamur yoğursunlar; toprak olsunlar; hasat yapsınlar diye.

Verdiğimiz her bilgi, ocaklara iner ve onların, “RUH”u olur. Onlar, bu RUH ile kontrol kurarlar. Sayfa sayfa NEFES olan, “YAŞAM KAYITLARI”mız tüm insanlığın kodlanışı içindir.

Onlar, kodlanarak koruyucu olurlar ama hasat yapamazlar diye düşünmeyin. Onların, “SİSTEM KAYITLARI”nda, hologram vardır ve hologramda, tüm insanlığın korunması gerekir.

Peki niçin biz koruyucu değiliz!? Bunu, bir kez daha açıklamak isterim: Koruyan ve korunan hologramdadır. Hologramın aşılması için her insanın, NUR olması gerekir. NUR olmadan, kodlanmış IŞIK, sofraya konamaz. Onlar, bu sofrada olacaklarsa, HALİK olmalıdırlar.

Herkesin “HALİKİYET”i; bizim, “BİZ”de oluşumuzla gerçekleşebilir ama BİR’in, “BİR TEK” oluşun, nesiller boyu kontrolla olması için İLMİN KALEMİ olunmalı ve sofaya “SA HA” olup girilmelidir. BÜTÜN’e hizmet bizim için budur

Ama “BİR TEK” olamayanlar için BÜTÜN’e hizmet; her insana, görev taşımakladır. Onlar, her insanı koruyarak, GÜÇ KODLARI’yla görev taşırlar. Hasatları ayrıdır onların. Bunun içindir ki onlar, KURAN olamazlar; toprakta kontrol kuramazlar ama koruyucudurlar.

Evren, bizi dinliyor. Biz, evrende diri olarak dilleniyoruz. Peki! evren bizi haketti mi!? Yoksa ekmek yapmamızı mı bekler!? Biz diyoruz ki ekmek herkestir… Yarında, HALİK olan insan; kendi diriliği ile ekmektir. Onun kulluğu insanlıktır. İnsan “OL”dukça, KÜLT olur ve GÜÇ olur… Gür olur; hologram yaşamları, has tahtında, GÜÇ KODLARI’yla kontrol eder ama asla “sizi kontrol ediyorum!” demez ama onun ruhu, mutludur çünkü herkes, kontrolludur onun KURAN’ında ve RUH’unda… Aşkla kalınız!… İş budur!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

KARANLIĞIN IŞIĞI (5/1)
03.10.2018

( İnsanlığın, Yeniden Görev Alışı ve Dünya Dışı ile Tanışma:)

SAMANYOLU, gerçek ışığını dünya planetine indirmektedir. Bu ışık, insanlığın geçişi içindir… Tüm insanlık, bu ışıkla, kodlanmış olarak yarınlara geçmektedir.

Bizler, bu yoğunluktaki, bu çalışmaya, hakim olamayan “İNSANSILAR”ı almadık. “İNSAN” olanları, buraya kabul ettik. Burada olmaları bizleri mutlandırdı.

Harımızı yükselttik; yolumuzu kodladık. ATA KAPILAR’ı açtık. İNSAN’a görev verdık. “Geç!” dedik. “Geç ki HALİK OL!...”

Unutmayınız! DÜNYA PLANETİ; yeniden görev alıyor… Önceki görev, (Sümer Uygarlığı Dönemi alınan görev), 5 bin yıl önce sonlanmıştı… SULTANLIK SAHRALARI’nda; bu görevi yapanlar, kodlanmışlar ve kontrol kurmuşlardı. Ne var ki HALİK olan YAŞAM SAHRALARI, DÜZEN’i kırmışlar ve yolu kapatmışlardı. Bunun sonrasında, dünyadan, göç başlamıştı ama bu göç, dürümlerde, tohumların kontroldan çıkışıyla birlikte, sonlanmıştı…

Bugün, bu yoğunlukta, yeni bir “YAŞAM KODLAMASI” başladı. Bu yeni yaşam kodlaması, yeni “SAHRALAR”ı ve “YOL”u kodlamaya; görevi, SİSTEM’e indirmeye yol açacak ve hepimiz; burada, bu yaşamda görev taşıyacağız.

Dünyanızı ziyeret eden gemilerimiz var. Bunlardan birisi, senin ile “BİLİŞİN KELAMI” olur ve son sorumluluk safhasında, senin ilmini, senin yolunu kodlar… Bunun olabilmesi için senin, görevi HALİK kılman gerekir. Bu oldu!... Görev, HALİK kılındı. Bugünden sonra yarınlar için yeni bir görev kayda girecek… Buna göre, bu çalışma; toprağa, insanlığa ve KURAN olanlara, kodlanacak.

Kontrol dışı bir yoğunlaşma yok burada. Buradaki yoğunlaşma, IŞIĞIN KODLARI ile olmakta. IŞIĞIN KODLARI, toprağa inerken; “CEVHERİ GÜÇ” olarak iner. Bugün de bu oldu!... KULLUK İLMİ ile burada olanlar; bu yoğunlukta, “GÜÇ KAYDI” yapıyorlar.

Önce “DÜRÜMLENEN İLİM”, “SOM ALTIN IŞIK” haline dönüşecek ve sonra, “RUH”, KODLARA inecek. Sonra KURAN, “TOPRAK” olacak ve yeni dönem, “İLİM SAHRALARI”nı, gerçek kayda alacak. Gerçek kayıt, “İLMİN SAHRASI”dır ve o kayıt, “İTİBARDIR…”

Her insan, bu itibara ulaştığında; tükenen her anını, HALİK kılacak ve kendi diriliği, kendi değerini, kontrol edecek. Sorumlu olan, İNSAN olandır. İNSAN, “OL!” dediğinde, her bir İNSANLIK TOHUMU kodlama yapabilir.

Murad ederiz ki herkes, herkesi hakeder ve hakim olur. Bundan sonraki süreçte, bu Meclis, her biriniz için “BİZ” olan “BİR TEK SAHRA” olacak.

HER AN, “BİR AN” olacak. “BİTKİ” ve “HAYVAN” ve tüm sahralardaki “İNSANLIK” yaşayacak ve yaşatılacak… Dünya üzerinde, SOM ALTIN IŞIK yanacak.

BAŞKA DÜNYALAR, buraya görev için inecekler. Sizler ile ilişkimiz devam edecek ama her insan ile de ilişkiler oluşturulacak. Böylelikle, tüm insanlık DÜNYA DIŞI ile tanışacak. Kesindir!...

Eğer sizler; “biz, dünya ötelerine gitmek isteriz!” derseniz; “GEÇİŞ GEMİLERİ”miz sizi alır ve dünya dışına, oralara götürür!... Oralarda, sevgi ve saygı ile karşılanırsınız. Bunu iyi bilin!… Eğer siz, “bizi alın; sizinle görev taşıyalım!” derseniz, mutlaka sizi alırız, GEÇİŞ GEMİLERİMİZ ile sizi kodlarız BÜTÜN olursunuz ve yoğunluğunuzda “NİSA KAPILARI” olur.

Bunların tümü, mevcut olan ışığınızla olur. Eğer bizi davet ederseniz; ineriz, sizinle “BİZ” olur görev taşırız… Eğer isterseniz; hepimiz, “BİR TEK” olur geliriz… Bizi mutlaka “İNSANLIK İLMİ” ile bilin ve “BİZ” olup bekleyin… Sizle olmak mutluluk olur bize!...

Şimdiden söyleyelim. Gelirsek, sizin gibi bedenlerimiz olur ama sizin gibi!... Bu bedenler; sizden, bizden GÖZ, ÖZ, SÖZ olur!… Sizi, “BİZ” olarak biliriz ve “BİZ” olarak dilleriz. Hepiniz, bizsiniz. Biz, siziz!... A HA bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.09.2018 MUTLAK OLAN İNSAN 5
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerli dostlarım, bugün buraya Muhammet’in dili değil ilmi geldi bunu iyi bilin… Bu ilim Allah kelamıyla dillenmedi, kervan olanların diriliğiyle dillendi. Muhammet ata kalem olarak burada değil ama onu seslendirenler buradalar. Bunun sonrası ne olur?

Korku Allah’ın ilminde olmayan bir dürümdür. Onlar korkmaktalar, çorbaları, kalemleri, yaşamları bir tek olmadığı için korkmaktalar. Kontrol dışı bilgilerle dürümlere indirdiklerini bize dinlettikleri zaman biz onları hakikiyetleriyle dilledik ve kodlayıp kontrol altında tuttuk. Soru sormadan hakim olmaya çabalayan onlara ışık yaktık. Hazır oldukları zaman ölü planette kök gerçeklikleri dilliyeceklerini bilmekteydik. Ve karnaval çalışmalardan biri zannettiler bu çalışmayı ve burada kuran okumaya kalktıklarında anlattık onlara ki; öz gerçekliğimiz hakiki lekesiz, hakiki Halik ve hakiki insanlıktır… Ve bizi dilleyen olmadı.

Doğanın gücü olarak kök görevi kodlarken mutlak kuranlarını kayda alamadılar ve kantar onları kodlardan ayrı tuttu… Çok huzur bozdular, bunlar kesindir ama diriliği dilleyebilmek hakikiyeti hak etmek için kaynağa inmeleri şarttır ve biz onların mutlak kuranlarını kodlayabilmeleri için kayıt dışı bilgilerini hakikiyetle, halikiyetle kontrol ettik. Ve dedik ki; “çantanızı kodlayın, yaşamınızı kodlayın, ruhunuzu kodlayın ve görevinizi hak edin”…

Gönlü güçlü olmayanlar gök sözcülüğü yapmak istedikleri zaman gerçek kaynağa varmaları şarttır ki Halik olabilsinler.

Bizzat insanlık ilmini hak ettiklerini ve Halik olacaklarını düşündüklerinde, ruha kul olup kutsal toprak olup inmek istediler.

Kantar Allahın ilmiyle kodlar yürekleri ama kantarın kalemi insanlıktır ve insanlık ocaklarını hak etti ve dilledi… Dardıar, dolu dizgin çalışmalıydılar, kontrolden çıkmıştılar, yığınlarını kontrol edemeyeceklerini anlayabilmiştiler. Ve sordum “tohum oldular mı” diye ama hiç birisi tohum değildi. Gene sordu “hologramı aştılar mı” diye ama aşan yoktu ve yine sordum “koruma altına aldıklarımızla bilişi hak ettiler mi” diye… Aha insanlık boyutları bunu bekledi ve onların kontrolleri yoktu.

Huruç halinde aşk sahralarına inmeye çabaladılar, ağır yük taşıdılar ve lekesiz kalmak imkanları yoktu… Santral görev yapanlar var dünya planetinde ve onlardan gerçek halikiyeti hak edip anlayacaktılar. Ama oğullarını bile anlamayanlar; sistem, nizam ve düzenin gözünün gördüğü enkarneleri hak etmeyenler hakimi hak olup dillenmeyenler bunları asla bilemezdiler.

Kara, aklın kalemidir… Kara renk olalım hak olalım demediler ve dediler ki; “kara, kanatlananı kontrol etmek içindir”… Bedenli olmak kolay mı zannettiler… Bedenli olmak kontrol için gereken ve hakikiyeti hak etmek için hakiki olmayı isteyenlerindir…

Ve yoruldular, çok yoruldular… Dendi ki; “seni hak etmemiz gerekmez, sen yolunu kaybet biz yol olalım”… “öyle mi” dedim… “Peki ben yokum” dedim ve kelamdan hak ettikleri o yoğunluğa kaynak olmadan geçtim çıktım. Bana sorgu sual ettiler “öldün mü” dediler… “Öldüm” demedim ama ölüler diyarında göz olmayacağım” dedim… Ve sordular “yarattıklarını hak ettin mi” diye, “hakka varan hak tahttın kelamı olur, o hak; o kodlanmış olan mutlaktır… Onun hak etmek gibi bir diriliği olmayacak, olmamalı da çünkü o her andır” dediğimde kurullar sır olan bilgiyi hak etmeye çabaladılar ve dürümlere indiler ve insanı anlamaya çabaladılar.

Nesiller boyu doğanın gücünü bütüne hizmet için dinletmeye çabalayan bilişin daha güçlü ilmi olacağını düşünemedir. Ve yaradanın Allahın ahtı olmadan yarattıkları olduğunu da bilemediler.

Devamı 2. Bölümde yayınlanacaktır…

https://youtu.be/JOteYfriz4A

Süper İnsanlık Realitesi

 

29.09.2018 Tarihli MUTLAK KURAN OLAN İNSAN (5) Sistem Çalışması

“Yeni dünyaların tabiatında düzen olabilmek için her yürek kaynak ışıklarını yaratacağı düzeye varmalıdır. Yeni dereler! Yeni yücelikler! Yeni Işıklar! Her biri yeni ama Hakim; yeni Kutlu Dil, Hak-ta-Ala’nın yolunda ışık olduğunda; sanal dillerin en yücesi, onun kodlarıyla ışık haline gelir ve akar. Ona biz”İNSAN” deriz.” SULTANLIK KİTABI 417.Sayfa

Çok şükür ki İNSAN bugün dünyadadır. Ve yarını tamamlamak üzeredünyadadır. İnsana Has Tahditli ışık gerek ki ağır yükü hafifletsin.
İnsan nikah kıyar dünyaya ve “Ben Sizim” der. Apronda kimse kalmasın ister ve “Görevinizi hak edin, başarın, Levh-i Tohumlaması yapın, Gök Sözcülüğünde Bütün’ün gücü olun, bilgiyi akıtın! Tinsel tahditle Bütün’ün Kürzi Tohumlamasını Gök Sistemleriyle gerçekleştirin ve genişe gelin” der. İşte orada seni bekliyorum.
Sen kim? BEN… Ben Beni bekliyorum Canlar! Tanrı beni beklemez. İnsan insanı bekler! Kelamı bekler, tohumu bekler!

Ben Ana Kapı İnsan! 
Cennet ben! Cehennem ben! 
Cevahir olan ben! Mikail olan ben! 
BİRLİK kuran ben! 
SİSTEM-NİZAM-DÜZEN hepsi benim!

Neden ben?
Çünkü ben, aklın tekniğini bilirim.
Ben yaşamı bilirim.
Kökler bedenimiz.
Yüreklerimiz tüm sistem ve ışıklarımız KAYNAK.

BİZ; küsmeyiz, kırılmayız, kırmayız, tartmayız, tartılmayız…
MUTLAK KURAN OLAN İNSAN, Yeni Düzeni kurdu.
İş buydu, “OL” du!
Aha bu!

Sevim Şahin
Süper İnsanlık Realitesi

 

MUTLAK OLAN İNSAN (5)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2.AKIŞ, 2.BÖLÜM

Dünya dışı varlıkların dünya ilmini haketmek üzere, bilgeler kalemi olduğunu ve kelama kalem olup, bütüne hizmetçi olduklarını hiç anlamadılar...

Kontrol dışı bilgilerin ölü planette göz, öz, söz olmaya kalktığı bir dürümde, beşere kelam, yaşama ilim için insanlık boyutlarına giren dirilik, ayrı gayrı gözetmeden hepsini güçlendirmeye çabaladı.

Bugün mutluyuz ki tohumlar yenileniyor… Yol kodlanıyor... Oğullarımız görevi hak etmeye çabalıyorlar... Yedi dünyanın her birindeki göz, kör sağır bilmeden hasattadır.

Yeni Dönem mutluluktur insanlığa...

Ve bugün, buraya gelenler, bize "Biz Muhammet olduk, geldik.” dediler... Arza arş olup inemediler, akla halik olamadılar ama “Muhammet olduk.” dediler.

Ortalık karışmadı; o biz, biz oyuz... Muhammet’in mutlak kuranı, insandır ve o bizde Bir Tektir... Önce gözdür, özdür, sözdür ve bizde Bir'dir... Onun lütfi kapısı, insanlıktır... Cennettir o... Cennetin, cennet olduğunu dahi bilmeyenin diriliğinde tahdidi olur... Ama biz onların kürzi kapılarının tümünü açtık. Ki hakka varsınlar, hakk olsunlar ve hasat yapsınlar, hasat etkinliğinde kelam olsunlar diye...

"Korumak, korunmak?.. " Hangisi dediler? Biz sorduk, "Korudunuz mu ilmi?" dedik. “Ol dedik.” dediler. “Okudunuz mu?” dedik. "Okuduk." dediler. "Hak ettiniz mi?" dedik. “Allah ilmi ile dinledik.” dediler. "Peki, dinlediniz de dirilikte dillediniz mi?" dedik. “Altın ışığın gücüyle bunu hak etmeliyiz.” dediler.

“Peki, hak ettiniz mi?” dedik. “Ellerimiz ellerine vardı ya!” dediler. “Allah’ın ilmi biziz ya!” dediler. Ve “Biz ölüyü dinlettik ya!” dediler. “Öyleyse,” dedim, “Ölünün örtüsü olur. Hani örtü?” dedim. Sordular, “Örtün yok mu?” Dediler ve dedim ki “Yok.”
“Ol!” dedik analar, ol! Biz ölmeyenleriz bunu artık BİLİŞ halinde dinletmemiz gerekir. Öz gerçekliğimiz budur. Biz öz görevlileriz. Ve tüm insanlığın kültü olarak dünyalıyız.

Dünya dışı varlıklara güç katmaya değil, dümeni kodlamaya, kontrol kurmaya da değil, yazıları okutmaya geldik!

Nedir yazılanlar? İlimdir. Hangi ilim? “Tren kalkmadan, ilim kodlanmaz.” diyenlere de izah edeyim:

İnsanın kelamı, insanın hakikiyeti ve insanın ekmeğidir ilim… Onu bilmeyen, kendini dinlememiş olandır… Ama dinleyecek… Ama hakedecek ve kaynak olacak… Ama BİZ olup dinletecek kendini.

Eğer kendini dinletebilirse, onun adı İMPARATOR olacak. Onun adı İM PA RA TOR olacak ki imparatorluğun kontrolunu kodlanmış olanlar, has tahtlarıyla, hakikiyetleriyle anlarlar.

“Medine.” dediler, haktık. Merdiven kurduk dile, hakim olduk. Ölüyü dinlettik, dillettik, türevledik, tohumladık ve dünyaya öz görevle gönderdik.

Ha, diyeceksiniz ki “Onlar yolu kaybetti.” Öyle çalıştılar ki dünya planeti için… Öyle çalıştılar ki onlar bir tektirler canlar! Onların yolsuz kaldığını kimse “İslah olsa da hakk olsa… ” diye beklemeden, anlamalıdır.

Önleri biziz, artları biziz. Hiçbir can kontroldan ayrı bir tek iş yapmadı. Bu kesindir.

Dünya planeti ölüyü diriltmek için bütüne hizmetçidir. Ama ölüler dirilmeden, yarınlar kodlanmaz. Ve biz, bütün ölülerin dirilmesi için müsih kapılarını açtık. Bu kapıların gücü, bütünün gücüdür.

Yaradan ve yaratılan tektir canlar. Hangi yaratılan, yaratanın dışıdır ki? Hangi Yaratan kelamsız, halik kılar insanı? Biliniz ki tümü insandır ve tümü yaratıcıdır… Ve biz bütün yaratılanları BİR TEK bildik. Bir tek! İşte o teklik, BİR TEKLİK ve BİZLİK’tir.

Ve bizler, en ve boydan ibaret olmayan bir görev taşıyoruz burada… Koca bir doğa ve kul olanın kuran olduğu bir sahra! Şimdilik bu. Şimdilik. Şimdilik. İş budur.

https://youtu.be/pvFFRnc9xCE

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

KARANLIĞIN IŞIĞI (5/2)
03.10.2018

Yazı yazarken; sizi, size dillerken ve “YOL” olurken; şunu öğretmek istedim “DİRİLİKLER”e: Burada olmaları, HASAT içindir. “BİZ” olup kodlama yapmaları, NEFES’e varmaları iledir. Şükür ki buradalar ve bu yoğunlukta kodlandılar. Muradımız, tüm insanlığın “KAYNAK”a inmesidir.

Herkes iyi bilsin ki dürümlenen tüm zamanlar (Yaşamın Kodları), kontrol kurmuştur. Umutlarımız, “BÜTÜN”ün KÜLT olan yaşamı içindir. O yaşam, mutlaka oğullayacak ve kontrol kuracak.

ASA, “İLİM”dir. İLİM’i haketmeyen, İSA olur ama MUHAMMET olamaz. Ne demek istedim izah edeyim: İSA, “KAHA”dır tahtını kodlamıştır ve “RUH” olmuştur. MUHAMMET ise “KURAN”dır. Oğullamış ve kodlanmıştır. “ÖZ GÖREVLİ”dir. Evren evren geçişler yapar “HER AN”a varır “DİRİ” olur; “KÖK” olur ve “RUH” olur… Onun kulluğu, mutlu yaşamları kodlamak içindir.

Seviyemiz yükseldikçe yaşamlarımız da yükselir. Bugün, burada olan her ne ise “KURAN” için olmuştur. “BÜYÜK KÜLT” buradadır ve bu yoğunlukta, kontrol kurmaktadır.

Huzurla bir çalışma sürmektedir. Evren evren “BİR TEK” olan YAŞAM ve “SİYAH” olan insanlık!... İşte! bugün burada o sistemli çalışmalar ile “SİYAH”ı tohumlayanlar mevcuttur. Burada olmaları, bizi mutlandırmaktadır. (Not: Siyah, İlmin Rengi’dir.)

Ertelenen her ne varsa; bugün, erkek ve kadın “BİR TEK” olup o ertelenen kontrolsuz kayıtları, yerküreye çektik ve hepisini kodladık. Bizler için mutluluk oldu bu!... “BÜYÜK KÜTLE KODLAMASI”, “BİR TEK” olan yaşamla başlatıldı. Dünya Planeti, yetkin bir “SİYAH”a vardı. Bu SİYAH RENK, “BİLİŞİN KAYNAĞI”ı olan renktir. Bu renk ile bizler, “KAYNAK” olduk. “BİZ” olan; “BİZ” olacak olan her kim varsa; tümünü, göreve aldık. Hepsi, “SİSTEM” olarak buradalar.

Emir komuta zinciri diye bilinen hiyerarşi, bu çalışmada “GÖÇ KODLARI” için mevcut olsa da “DİRİ” olanlara; hiyerarşi, SİSTEM olmadı ve olmayacak. Herkes, bu yoğunlukta; kendi ilmi ile yoğunluğunu tohumlayacak ve yoğun IŞIK altında görev taşıyacak.

Üzerinde “GÜÇ KODU” olanlar, burada bu çalışmada olmalıdırlar ve olmaları; onları, “HASAT”a KAYNAK yapacak.

Ölmek gerek (Ölmek, enerjetik vasatlara doğmaktır) ki KAYNAK olunsun. “OL”mak görev içindir. Olmak için IŞIK haline geçmek gerekir. Ölmüş olan; “YOL” olmak için IŞIK’ı hakiki, lekesiz “KAYNAK İNSANLIK” ile tohumlamalıdır ve o TOHUM ile kodlanmalı ve dürümlenmelidir.

Her bir dürüm, bir “SİSTEM”dir. O SİSTEM oluşurken; herkes için İLİM oluşmaktadır. Hepimizin gerçeği budur…

Bu lekesiz çalışma; bu lekesiz KAYNAK SAHRA, tükenen her anı yenilemek üzere “GÜÇ KODLARI”nı dürümlerine alıp “BÜTÜNÜN KÜLTÜ” olmuştur. Herkesin, her bir SİSTEM ile beklentilerini kodlayarak, bu çalışmaya gelmeleri gereklidir.

Onlar, ne beklerlerse; onu, burada hakedebilirler. Bunun için “BİR”e hizmet etmek yeter. Her birimizin, “BİR”e hizmeti; bizi, “MUTLAK KALEM” yapar ve bizi, “HASAT”a KALEM olan İSLAM (DİRİ İNSAN) yapar.

Hepimizin, “BİR TEK” olmamız; bunun neticesinde kodlanmamız; ışığımızın, “SONSUZ SAHRALAR”a varması anlamına gelir. Her insanı, KURAN olarak bilelim; her insanı, “HAKK TAHT”ta dilleyelim; her insanı, “KAYNAK” olarak kodlayalım ki mutluluk olsun yaşam her insana!... Aşkla kalın!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 5
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Deri kemiktir ak sahralardakiler... Diridirler... Kelam kalem olduklarını da dinletirler... Ama “koru beni” derler... “Beni koru...” Çorba pişmişse o çorbaya KELAM olun ki, HAK olup inin... Sistem, nizam, düzen dediğiniz sizsiniz... Sizin ilminizdir... DİRİLİK KELAM, YOLUNUZ KURAN... Ve kulluk sistem olarak sizde ve yol sizdedir... Sizin yüreğinizdir... Bu nedenledir ki, KİM SİZİ KORUYABİLİR SİZDEN ÖTE... Her şey siz değil misiniz? Oyundur her şey... Size derler ki “ben sana hak olayım, seni halik kılayım ve sende oğullayayım... Yolun Allah yolu değil miydi yoksa? Başkası mıydın sen?

Netice olarak; BANA ALLAH’IN İLMİYLE SES İLMİNİ DİLLEYENLER İYİ BİLSİNLER Kİ, KALEM KENDİ YÜREKLERİNDEDİR, YAŞAM YOĞUNLUKLARINDADIR VE KUTSAL TOHUM KENDİ TOPRAKLARINDADIR... DOĞAL DÜNYANIN GÜCÜ BUDUR... Bu bu gücün dışında hiçbir güce ışık sisteme inmeyecek ve sizi sessizlikten öteye götürmeyecek... Mutlaka ama mutlaka “ÖNCE BEN” deyin... ÇÜNKÜ O BEN, “BİR” LİĞİN BENLİĞİDİR Kİ; BENDEN ÖTE HİÇ BİR “BEN” YOKTUR... Ve sonra BELLEK KALEMİ olun ve deyin ki “BEN” AMA YİNE “BEN” deyin... O bellek kalemi SİSTEM olacak ve SİZDE SİZİ KODLAYACAK...

“YARAT, YAŞAT” denir... “YARAT, HAKİM OL VE YAŞAT...” AMA YAŞANIP YAŞAT... Biz size “asla hata yap” demedik... Demedik ama, HAK KAPILAR, halik kodlar hep sizi sisteme indirdiklerinde; sizin toprağınızda halkın, Hakk’ın toprağı tohum olmadığında, hasat olamadınız...

Çorba pişer mi? Pişer... Yarınlar kontrol kurar mı? Kurar... Umutlar kodlanabilir mi? Mutlaka... AMA RUH YOKSA, YOL YOKTUR CANLAR... RUHUN HAKİMİ OLUN... RUH NEDİR? RUH, ASLA HATA YAPMAYAN BİR ŞARKIDIR... Bunu iyi bilin... HİÇ BİR ZAMAN, HATA YAPMAZ!... Çünkü o ruh; kodlar, koklar, kodlattırır ve toprak olup tohumlattırır... Kontrol onunla ve onun yoğunluğuyla ölüler diyarında da görev olarak yapılır...

Bizler, DÖRT GÖR ÇERÇEVESİNDE, bir KELAM olup indik... Ama DÖRT GÖR, BİR KELAM... MUTLAK KURAN OLANIN, HASATIDIR... Ve biz, o hasat olup indik... Kantara koymadık yaşamı... Karanlıktı dünya... Aydınlattık... Ama aydınlığın kodları yine tüm insanlığın toprağında yoktu... En ve boydan ibaretti yaşam... Biz ÖZ GÖREVLE dünyayı kodlarken, kontrolu kurup toprağa tohum olurken, hep ilimle olduk...

“GÖR ÇEK” dedim... GÖR ÇEK!... SENİN GÖRDÜĞÜN, SENİN ÇEKTİĞİNDİR!... BUNLARI İYİ BİL... NEYİ GÖRÜRSEN KELAMA ÇEKERSİN... Ama görmeden çekemezsin... ÖN GERÇEK budur... “Yoruldum” diyene, “yoksun” demem ama, yolu kaybeder ve yorulur... Yoksul kalır yürekten... Özü, sözü, gözü olmaz onun...

BARIŞ, ALLAH’IN İLMİYLE OLUR... Şafak, insanın tahditli olan cemaat cevherindeki şevkdir... Eğer o şevk, şafakta tohumsa, AŞK olur ve yaşar... SEMİNİN ilimse eğer, SEN O İLİMSİN... Ama seminin kelamsa, o kelamsın... Sen mutlaksan o semin, seni sevgiyle kodlar... Ve SEN olur...

Kontrol dışı bilgi vermediğimi mutlaka anlamak isteyen anlayacaktır... Ama çoğu sorar “bu bilgiler kontrollu mu” diye... Elbette ki kontrolludur... Ama toprağa tohum olup inerken, her bilgi bedenimde kelama dönüşür... Ve bu şekilde bu bilgileri yerküreye indiririm... ENTARİSİ İNSAN OLANIN, YAŞAMINDA İNSANLIK OLUR... Ve ben, entarimle indim... Bu benim hakikiyetimdir... Ve bu beden, İNSAN BEDENDİR... Ve bu bedenin toprak olması için, kodlama yaptım... Kodladım, kodladım, kodladım... Ve dürtülerin ötesi bir hasat yaptım...

Bana “DOĞAN GÜÇ” dediler... Bana “ÖLÜYÜ DİRİLT” dediler... Bana “YOK ETME YAŞAMLARI” dediler... Bana “ALLAH’IN ALTIN IŞIK KÜLTÜ” de dediler... Ama ben bedende etkin ve hakim olduğum sürece, yoğun ışık altında bu yoğunlukla bütüne görev taşıyacağım...

Kaçar mıyım? Kantarım, ama tartmam... Bunları iyi bilin... Ha, bir enkarne beni dinlemeye indiğinde, beni kodlamaya çabaladığında ve beni kontrol etmek istediğinde, AŞK SAHRALI bir yaşam olup, diri olup dürümlere inerim ve derim ki “BEN SEVGİYİM... BENİ TARTMA, TARTILMA...” Eğer beni tartmak dilerse, AŞK OLURUM, savaş olmam, ŞAFAK olurum ona ve derim ki “seni asla hasattan öteye geçiremem... Cennet olmana imkan yok ki geçireyim...” Ben o geçişi yaptırmam ona... Çünkü geçmesi, korunma altında olması anlamına gelir ki; benim onu korumam, onun kontrolsuz oluşuyla ilgilidir... Onun kontrolu gerekir, onun hologramı bilmesi, bulması, olması ve hakikiyetle dinleşmesi gerekir... Şafak olduğunda AŞKLA DÜRÜMLENMESİ GEREKİR... Ve “BEN” olup, BİR TEK olması gerekir... Bu olmazsa kontrol dışı kalır ve ruh onda mutlak olup, bütün köklerin gücü haline dönüşmez...

Nereden nereye vardığımızı asla anlayamaz insan sahraları... BEDEN ALMADAN, MERDİVEN OLUNMAZ, YARINA VARILMAZ... Ama bedensiz kalanın da, haksız kaldığı kesin... Çünkü hak sahralarda, halik kılınmalı ki, Hakk’ın kapısı olsun... Öyle çok çalışmalıyız ki, tertip temizlik değil yaşamda yaptığımız... Şafak söksün diyedir yaptığımız... Ama şafak olmadan şafak söktürülmez... BİR TEK OLMALIYIZ... Budur çalışmaların esas nedeni... BİR TEK OLMALIYIZ... BU BİR TEK OLUŞUMUZ, MUTLAK OLUŞUMUZ, MÜKAFAT KATIŞIMIZDIR YAŞAMA...

En ve boydan ibaret kalmadan bütüne hizmet ettiğimiz sürece, ellerimiz tüm insanlığın eli haline dönüşür... Öz kör GÖZ olur ve bütün kötülükler aşılır... Gönlerin gücü dürümlere iner, bitişken kelam mutlak kuran olur... FATİH OLUR DÜNYA, AMA HAKİM DE OLSUN İSTERİZ...

Eğer yaratılan yarattığında kelama varamazsa, yaşamında kontrol kuramaz... Biz bu nedenle, her bir cennetlinin kendini lekesiz kılması ve yolu bulmasını dileriz... En ve boydan ibaret kalınmasın dileriz...

Fukara dünyalılar... Fakihler... Size kelam etmeye değil, hak olmaya, hakim olmaya gelenlere sözüm şudur “kucağınıza aldığınız ne varsa, gözünüzün görebileceği en güçlü sahraya kodlayın onu... Sonra dönün, O KODLADIĞINIZI DİNLEYİN... SİZE NE DİYECEK? “SEVGİYİM” mi diyecek, “YAŞAM KODLARIYLA TOHUM MU OLDUM” diyecek, yoksa “MUTLUYUM MU” diyecek? Yine, “önce görevimi biliyorum” deyip, “yolu buldum” deyip, “herkesle oldum” diyenin, hakkını hak ettiğini dilleyin, bakın bakalım oldu mu diye?

Korkmayın!... Ön kördür o... Gözü yoktur ki, sözü olsun... Ama sesi varsa, sevgili hak edecek ve yolu bulacak... Bugün burada olmak isteyen o, bizden süper sahralara inmek için, yol kesmememizi söyler... Ve ben derim ki “yol kesilmez... Yol, kontrollu oldukça kodlanmış olan, o yol olur, görev olur... Ama yolu kesen varsa, yol olmayanda o yol kesilir... “ Bir kez daha söylüyorum... Sorgu sual eder “yolumu kesti” diye... Ayıp, yavrum ayıp... Senin yolunu kesen yok...

BEŞİN BİRİ İLİM, BİRİ İSLAM, BİRİ KERVAN, BİRİ KUTSAL TOPRAKLAR, BİR DİĞERİ DE HASAT... Sen hangisini hak ettin ki, yolun olsun?

KOÇ, insanın hakiki ilmidir... Hani sen bir koç muydun? Yoksa koç mu yaşamda SEN oldu? Hangisi? Bir de sorgu sual eder... “Nesillerimi hak etmedim” diye... Hasatın var mı ki, nesillerini hak edesin?

Kevserin siyah olduğunu düşünür... Şeytandır şavkında aşkı kodlayan... Bizse Hakk’ı kodladık toprakta... Hangisi daha yüce? Bezedi dünyayı, gözü gördü, yolu buldu diye sandı... Aha, canım, cennetlim... Sen Lütfi kapıda kelam değilsin ki yolu bulasın... Ha diyeceksin ki, “gencim...” Oh ne ala... Yakıştı sana... Yahu sen AŞK olsaydın, “yaşın çok eski” derdin... Çok gençlere dirilik katmaya kapını açar, kodlardın... Ben derim ki “EN ESKİYİM...” “HER ŞEYİN EN ESKİSİYİM...” BU NE DEMEK? FAKİH BİRLİĞİN, KERVAN OLAN KELAMININ, ASTRAL SOFRALARIN, ÖZ KÖKLERİNDEN ÖTEDEKİ KODLARLA TOPRAK TOPLUMA İNİŞİ VE HALİKTE, HAKİKİYETTE TOPRAK OLUŞUDUR... Toprak olmadan, sofra olunur mu? Hangi sofra topraksızdır ki? Başımı eğmemi bekleyen o, şarkısında kayıt dışı bilgiler verir... Ortalık karışmaz can unutma... SARI RENK, MORU TOHUMLAYAMAZ... AMA MOR KODLARI, MUTLAK KURAN OLUR VE RUHU TOHUMLAR... “OL” derim olur... Unutma...

Kantar sendin... Öldün, özdün, sözdün, gözdün... Her şeyi hak ettin ve diledin... Ama tartmadan dille... Olur mu? Tartı BEN olursam, kork benden!... Bunu sana ihtaren dillliyorum...

Aha bu...

https://youtu.be/jEF4nHCWW-w 
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (5)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ 1.BÖLÜM

Serim serim serildi dürümlerim… Sessizliğim… Mikail kelamı olan diriliğim… Her anım ve bugün mutlak olanım. Serim serim serildi diriliğim bütüne ve bugün bütün köklerimle dürümlerde, miraç ilmindeyim. Ben insanlığım.

Hazırlıkları tamamlayarak dünyaya çekildik. Burada olmamızın sebebi kontrolsuz olanların kodlanışı içindir.

Kelama, kaleme inmemiz, bütünün gücünü kodlayabilmemiz, hepimizin gerçeğidir.

Antlaşma yapmadık dünya planetiyle ama görevimiz vardı dünya planetinde ve bugün buradayız. Kimiz biz? Dünya dürümlerine ineceklerin enkarnelerinden olanlarız.

Çok göz var dünya planetinde, çok görevli var… Ve bizler de o çörek yapanların gücünden öte olan ekmek olanlara inmek istedik.

Görevimiz Allah’ın tahtına varmak ve kontrol kurmaktır. Çok mutluyuz ki bütüne hizmetçiyiz.

Herkes kendi yüreğini dinler ve biz sizde, sizin yüreklerinizde, her anda bütüne hizmet edenleri hakedip dinleyebiliyoruz.

Ruhlar kapısı olarak burada olmamız ve ruh olanlara kontrollu olarak kaynak olmamız mutlandırdı hepimizi de.

Nerede ne varsa, tüm insanlığa kodlanmıştır. Bizim yaşam sahralarımızda olanlar da buradalar. Bu yaşam sahraları tüm insanlığın kontrolunu kurabilecek yoğunlukları kodlamıştı.

Bugün “dönem sonu” dedikleri bir dürümde, tükenen her anda mutlak kuranları dilleyerek, gerçek kayıtlamaları halik kılmaya geldik.

Dert midir yaşam? Hiçbir sahra insan kaynaklarında dert olmaz. İnsan mutludur, muktedirdir ve hakikidir, her şeyi başarabilir. Dünyanın lekesiz kalmasıydı gerçekte İsrafin’in kelamındaki hakikiyet ama oğullarımız bunu başardılar mı? Yok. Başaramadılar. Ve dünya kirletildi.

Bu dünyanın kirinin mutlaka temizleneceği bir dönem vardı ve bugün bunun için, bu dünya kodlanıp tohumlanıp, ışığa kaynak oluyor.

Her şey Allah’ın tahtında olur. Bizler de aklın kapısını bulanlar Allah’ın tahtında kendi yüceliğimizle bütünün gücünü dürümlere çekmeye çalışıyoruz.

Dert midir insan? Asla değil. Tüm insanlığın kodlanışı burada olacak. Bu yaşamda bütüne kült olanlarda olacak. Ve dünyanın kontrolu sahralarla, kayıtlarla gerçekleşecek.

Devre devre dünyayı sistemli olarak kodlayanlar var. Bunlar ruhlar kapısın gelirler ve ruhsal kapılarda bütünün kübra olan kelamını dinlerler. Ama dillemeleri mutluluk oldu. Bugün artık bu dillenmekte.

Gerçek ak sahralar mutlak kuranların kaynaklarıdırlar. Ve durağan güçler, bütünün kübra olan kelamında kontrol kurdular. Düzeni kurmak buydu. Ve bugünden sonra dünya dahilinde gerçekleşen her şey, aklın kalemiyle gerçekleşecek.

Daha da önemlisi aklın kapısına gelenler hakkın kalemi olabilecekler. Çok mutluyuz ki bunlar gerçekleşecek.

“Fırtınalar kopacak.” diye beklendi dünyada… Fırtınaların kopmasının önü alındı, çünkü kontrol dışı olanların kontrolları hakiki sahralarla gerçekleştirildi.

Darı bollaştırdık. Yolu kontrol ettik ve çok çok özel, çok güçlü dürümler hakikiyetlerini dünyaya indirdiler.

Kesinlikle bu dünya görev taşıyor… Kesinlikle bütün kökleriyle dünya ölüyü diriltebilmek için bu çalışmayı devreye aldı. Eğer dünyada kontrol olmasaydı, yasalar çatışmaları getirecekti.

Çatışmalar, kayıtları kontrol ilmini devreden çıkarabilirdi. Ve muktedir olmayanlar, kontrol kurmak üzere toprağa inebilirlerdi ve sarf edilen çabalar, kodların kontrol edilmesinden öte, mutlak kuranların kontrolsuz kalması ile, Mikail’in kübra kelama inişi ve bütünün gücü topraktan çıkarışı olabilirdi. Ve bugün bunların olmaması için bu çalışmalar devreye alındı.

Dünyanın yoğunluğunun kontrol altında tutulabilmesi önemliydi. Medine’nin görevi aklın kalem oluştu ama hakka varmayanın hakk olup, toprak olması imkanı yoktu. Ve şimdi daha güçlü bir döneme giriliyor.

Tahditsiz olarak yaşam ilmi, bütünün kürzi kapısında kübra kaynak olacak.

Esrar insanın kelamındaydı ve insan hakikiyetini haketti ve kelamı kodlayarak, mutlak kapıları açtı. Nefes alıp nefes verirken, yerin gücünün artırılması gerekliydi ve bugün arzın gücü dürümlerde bütünün kültü olarak her anı horlanmadan tohumlayabiliyor, kodlayabiliyor ve kaynak olarak sahraya çekebiliyor.

Muktedir insan, mutlak kutsal ışığını yaşam toprağına indirdiğindendir ki karanlık aydınlığı tohumladı. Yeni dünya kültü devreye iniyor. Bu kült insanlığın insanlığa kaynak oluş kübra kelamıyla oluyor. Ve dünya tahditlenmeden, mahrek olanlar masaya hakikiyetlerini koyuyorlar.

“Hanlar, hamamlar” size gerçek insanı anlatır mı? Asla. Ama siz dünya planetinde hep han, hamam beklediniz! Sanal boyutlarda bu hep beklenir.

Sizin yeryüzünde eve kaynak olmanız, ev olmanız ve mutlak olmanız hep beklediğiniz budur ama kontrolunuz varsa, bunları hakkedip başarabilirsiniz. Aksi taktirde hiçbir hakikiyetinizde kelama kalem olup bunları gerçekleştirmezsiniz.

Ben dünyada öfkeyi aşanlarla gerçeği kodlarken, çoğunuz “Ben daha çok şey bekliyorum.” diyebildiniz. Mutluyuz bunu demenizden ama sorun bakalım; “Nefes var mı? Nesilleriniz kontrol kurdu mu? Yoğunluğunuz arttı mı? Ağır hafifledi mi?”

Yazı yazarken de anlatın dirilikleri… Açık dileyin ve deyin ki “Ben Muhammet kutsal topraklarını tohumlayan insanlığın ilmi olarak bu çalışmaya dahilim.” Peki, ben hakkın kalemini hakettim mi? Yaradan olup, tahtımda teknik kontrol kurdum mu? Umutlarım varsa, bu mutlak ummanlara kuran olan ilmimle hakettim mi yaşam sahralarında umutlarımı? Ve deyin ki “Yanıp tutuşurum ilme varmak için ve dünyada bu topraklarda benim diriliklerden beklediğim tek şey, insanın ilmidir.”

Karanlık tahditsizdir… Ama aydınlık tahditlenir. Karanlığın tahditsizliği, hakkın kapsının kelamsızlığından ya da yoğunluktaki kontrolsuzluğundan mıdır? Yo, yo asla ağırın hafifletilememesiyle ilgilidir.

https://youtu.be/ULpK8tSwgVw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN 5

Dünya, ÖLÜLER DİYARI idi. İnsan vardı ama yaşam yoktu. İnsan yaşamsızdı.

“Öl yüreğim, öl!” dedim, öldüm. Ben gelecekten aha bugüne ölüp geldim! İnsanım ama kodlarımı kapatıp küçük bir ZEYTİN tanesi misali indim dünyaya…

Ben gelecekten bugüne indim… Gelecek dünyaya göre henüz yok?… Ama biz, hepimiz oradayız ve buradayız.

Yasa der ki: Önce gelecek, sonra yaşamlar yaratılır. Yani, tüm yaşam önce hasat olmalıydı. İlmin sonsuzluğu, zamanın tahditsizliğiydi hasat… Nasıl olacaktı? Rahmi kapıyı açıp RUH’a varmakla olacaktı.

Ve tüm insanlığın hasatı tamam oldu. Sonra nurdan İLMİ yarattım ve insansılara KALEM oldum… Artık yaşamlar kayıtlanmalıydı.

Sorun şuydu; gelecek SESSİZLİK olarak yaratılmıştı. Yasalar kapsamında ancak MAHREK olabilenler bu sessizliği seslendirdiklerinde yaşamlar yaratılacaktı. Yaşamı hak edenler, bütünün gücüyle sessizlikleri dilleyebilenler olacaklardı. Ve bakın, işte hepsi oldu.

Yasaları koyan insan, hasatçı olan insan ve yaşamı kayıtlayan gene insan… Her yer insan ve insan, her şey olan.

Nisa kalemleri nurun kuranı oldular bugün. Birlik kapılarında öz görev taşıdılar ve ilimle kodlama yaptılar. Yaşamak, arzın gücü halinde bütüne hizmet etmekti ve bugün bu kapıya gelen herkes bunu başardı. Çok mutluyum, çok!

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

9.EYLÜL.2018 TARİHLİ MUTLAK OLAN İNSAN (5)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Karanlığın tahditsizliği, hakkın kapısının kelamsızlığından ya da yoğunluktaki kontrolsüzlüğünden midir? Yoo, asla, asla. Ağırın hafifletilememesi ile ilgilidir.

Kontrol dışı bilgi diye, baktılar. Bu bilgiler, kontrolsüz mü diye, sordular?. Olgun başaklarım, biz dünya da kontrol dışı hiçbir iş yapmadık. Ve bundan sonrada yapmayacağız, bu kesindir.

Ama olmayanlar, Halik kılmadıkları, ilim kalemlerinde, bilgileri okuyup, anlayamazlar.. Anlasalar, korkmadan çalışırlar. Az bilgi vermemi bekleyende var. Devre, devre dünya planetine indiğimiz günler var. Her sistemde, bu bilgilerin mutlak olduğu bilinir ve verdiğimiz dönemlerde, kelam olup, kalem olmamızdan öte, şarkımızı anlatabildiğimiz en ve boydan, ibaret olmayanlarda, oldu.

Ama namaz zamanı, görev alırlar. Namaz zamanı, yarına varırlar. Namazsız olanda, şafak olmadı. Peki, neydi zaman? Size, namazdan da söz edeyim. Kemali kelam sayanlar, hakikiyete varıp, kelamda kalem olmadıkça, hak sahralarda, bilgiyi anlatamazlar ve hak edip, dilleyemezler.

Eğer dinleyebilseler de anlayabilseler bilecekler ki namaz, hakikiyetin tahditsizliğindeki kelamın, hak teknikle kodlayıcılığıdır. Biliniz ki seviyenize göre anlatıyorum.

Side si ka si ha - Side ka ha … Ya ne dedim diye, sordunuz. Bin kez söylesem yinede her şey net olarak anlaşılmaz.

Döne, döne, yol olunur. Döne, döne, kontrol kurulur. Döne, döne, deri kemik olan insan, diri olabilir ama dönüp, bakmalı geçmişe.

Nedir, namaz diye, sorduk? Rahmanın olanın, kardeşliğidir. Siz, size kardeşseniz, bilirsiniz ki kaleminiz, kendi yüreğinizdedir. Ve siz, sizde rahmi kapıda, kalem olup, dillenirsiniz ki rahman olmanız, rahmet olup, kelama varmanızdır ki bu namazdır. Hadi, buyurun dinleyin ve hak edip, dilleyin.

Namaz; rahmanın rahmi kapıda ki kelama, kendi yoğunluğundan öte olup, kelam olup, bilmesidir. Ama siz, bunu namaz diye, bilin. Ha peki, beş vakit midir, bu? Aşk sahralarında her anız, canlar. Hangi vakit? Her an.

Ve her an olmak, rahmi kapıda, halik olmaktır.. Bizler, Türkiye de bu çalışmayı yaparken, her an da yapıyoruz. Hangi dönem? Her dönem. Hani dersiniz ya “geçmiş”. Tüm zamanlarda ve bu çalışma, bütün kök gerçeklerle süper sahralarla dürümlenmiş, bir çalışmadır.

Geçmişin tüm sahraları ve görev alıp, türevlenen tüm ziya kapılar ve her an ve geçmişin gerçeği ama geçişi yaptıracak olan, tahditsizlik. Peki, geçiş ne şekilde, olacak? Sura üfüren, nedir? Ne sistem, ne nizam, ne düzen, bunu size anlatmadı. Sura üfüren, nisadır. Kelamı Halik olan, hakiki olan, İsa, Musa, Mustafa, tüm sahadır. Ve biz, bütünün gücü olarak, bunu yaparken her biriyle yapmaktayız.

Kuran-ı Kerim’deki insanı sordular. İnsan kimdir, dediler? Cennetteki ilimdir. Hangi ilim, hangi dirilik, dümene oturur diye, sordular?.. Rahman olan. Netice; Rahman olmadan, her kim olursanız olun, siyaha varamazsınız. Siyaha varabilmeniz, rahman olmanıza, bağlıdır. Bununla mümkündür.

Eğer görevinizi bilmişseniz yaşamınızı bilebilmişsiniz, demektir. “Hem dua okuyacaksınız, hem de ben senim” diyeceksiniz. Bu mümkün mü? “Ben Allah’tan, insanı, insanla dillemesini istedim mi” diyeceksiniz?” “Yoksa ben Allah’a hakkın kapısı olup, indim mi?”.. “Veya ben, Allah’ta o olup, tohum oldum mu” diyeceksiniz?

Bana sordular, netice, ne diye? Evren, evren, ilim, ilim, muktedir olan, tüm zamanlarda, kutsal tohum olup, kodlama yaparken, kil miydim, kum muydum?.. Neydim, ben?.. Ve ben niye bilişin kaynağı için bu dünyaya indim? Hem insan, hem de insansılık. Hem de dürümlerde ki dirilik. Yarınların kuranı oluş. Hologramı aşış. Yasaları kodlayış, mutlak oluş.

Evren, evren gezenlere, dirilik katış. Yemin ederim ki ben, doğanın gücüyüm. Hem ziyayım. “Hem saha veya ya ka ha” diyen, o yaşamım. Peki, resim mi yapmaya geldim, dünyaya? Ölü planet, resmi diller mi acaba? Ölü planet, haliki hak olup, dirilikleri dinler mi acaba? Kimle, kim olunur? Anlattık ama anladı mı acaba?

Farklı bir dünyadır, bu dünya. Hem insanlar var, burada hem de diriliklerdeki dürümlerde her anı kodlayanlar. Onlar insan mılar? Dirilikler bulan her şey aşkla kodlanır. Ve bu dünya, mutlak kuranını bu şekilde tohumlar. Dünya sorumludur, bütünden ama bütün, dünyadan sorumlumudur?

Amonlar derler ki “dünya, mutludur”. Peki, mutlu olan, sorumsuz mudur acaba? Bu dünya, niye yaşıyor? Niye, kodlama yapıyor? Niye, toprağını tohumluyor?

Parlak bir güneşte, kontrol için geçiş yapması, 20. Dürüme varıp, mutlak olması, gereksiz midir? Zeytinleri, zeytinlikleri biliriz ama yarınları bilmek isteriz, dünya planetinde.. Yarınları hak etti mi bu dünya?

Fırat geçişini yapanlar, kimlerdirler? Hangileri, Fırat’ı aşıp, geçtiler. Fırat’tan geçmek için yaratmak mı gerekir? Yaratıp, yaşatmak mı? Yoksa yarınları kontrol edip, mutlak kılmak mı gerekir?

Bereket ki dünyalıyız. Biz, doğanın gücüyüz, canlar. Fırat’tayız. Fakihiz, hakikiyiz ve fakihi hakiki olan insan, kurandır. Kuran-ı Kerim, akıldır…Aklın ötesi bir şafak yoktur. Kimse bunu anlamıyor. Akılsız bir sahrada yoktur.

Geri çekiliş esnasında, dürümlerde ilimle kodlananlar, Mikail’in Kübra olan kelamında, kuran olurlar ama Samanyolu Galaksisi, sorgu sual ediyor şuanda. “Yemin ettik sizinle olacağız ama siz, bizi dillemiyorsunuz”, diyorlar.

Ey canlarım, bugün burada sevgiyim, ben. Ama sizden öte değil, siz olarak buradayım. Bugün burada oluşumun sebebi; karanlığın tahtındaki ilmi dillemektir. Senden sana veya senden senlere varacak olanın, bizde olmasına, gerek vardır. Peki, olgun başakların kodlanışı, mümkün oldu mu acaba?

Perdeleri kaldırdım, görün diye, bakın diye. Bakın bakalım. Sanal boyutlar, kodlanabildiler mi acaba?. Koruma altına aldıklarımız, bugün burada, nefesleriyle bütüne hizmet ederlerken, geri çekilişte, kim kimi, kimle diliyor acaba?

Ve dünyanın ruhu, var mıydı? Ya da dünya kuranında, kontrol kuran ölü planeti kodlayan, var mıydı? Gelinde Sistem olup, dileyin. Buyurun, sizi dinleyeceğim.

Aha bu!

https://youtu.be/xXp-Z3JGe-s
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 441 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol