Birlik İlmi
  İMPARATORLUK İLMİ
 

İMPARATORLUK İLMİ:

Yalınız bir tek yaşam ve o yaşam bir ışık… O ışığı hak etmeyenler birleşemezler. Bu ışık, arkın akması ile kodlanan ve sonra tohumlanan ve daha sonra kayıtlanan bir ışık. Şimdiye kadar Rabbi Yaşamlar, diri yüreklere Kürzi kodlama yapmak üzere her diriyi hak etmeye çalışmıştı. Bugün dünyada nesillerini kodlayabilen çok güçlü yürekler var. Onların aklı, hakkı ve yaşamı, tohum olarak; kaynakta, Birlik Kapısı halinde bilişin ışığı olup dürümlenmiştir.

Dünyanın nesilleri, yaşam sayfalamaları için bir tek kaynak halindedirler. Bütün’ün müsaade ettiği yarınlaşma, ilk çalışmayla başlar ve sona kaynak olan bir yoğunlukla sürer. İşte yaptığımız tüm çalışmalar böyle yapıldı. Türkiye’de, cevhere inen tüm sayfaları kodlayan ve yoğunlaşan Işık Kaynakları’ndan devrelenen Birleşenler ile bu çalışma yapıldı. “Ordular ilk hedefiniz Dünya’dır” denen bir Yücelik’te, türlenen her bir ışığı yaktık ve dünyayı koruduk. Bugüne geldik. Bugün bizler dünyayı korurken, Has Taht’a oturttuklarımızla, birleşik yaşam sayfalamaktayız.

Dünyaya göçen sessiz yaşam sayfaları, bugünleşen dürümlerinde kodlanıp, Dünyalı oldular. Onlar, kapıları açtığımız andan itibaren dünleşen bir yücelikle, kodlandılar ve tohumlandılar. 

Ardımızda, bir çok müsderih olacağımız Işık Yaşam Sayfaları bırakıp göçeceğiz bu dünyadan ama bir tek şeyin anlaşılması gerekmektedir. Biz Rahmet olan bir yaşam olarak bu dünyayı tohumladık.

“Yol olan” ve “yolda olan” ayrıdır. Biz her diride “yol” olduk ve “yolda olanlar”la Birlik kurduk. Türkiye Çalışmaları için de aynı şeyi söyleyebilirim. Benim için “ışığı yok” dedi o Yüce… Ben de ona dedim ki “işim insanladır; ışıkla değil…” İşte yapmak istediğim için; yaptığım için ve yapacağım için ben bir yoğun Işık Sayfası’nda, Gök Sözcülüğü yapmaktayım ama kontrol kaybına yol açmaması için ışıklaşan, Birlikler’den Göksel Yaşam Sayfalaması yapmadan… Zira Medine’nin ekranında dünya toplumları göksel yaşam sayfalamaları yapmaları nedeni ile kontrol edilememişti. Sonsuz yaşam sayfalaması yapıldı o gün de ama kontrol yoktu…. Bu safhaya varıldığında, artık dünya insanlığı Işık Yaşamlar’da korunmaktadır. 

Dürtülerden öte biliş ile yaptığımız çalışmalar; bizi, bizden öte olan bizliklere taşıdı. Cennetlerin Kutsal Yaşamları’ndan öte olan Birler Kapısı Hakikiyeti’nde tohumlamalar yaptık. Sonra koruyucu bir ışık halinde görev taşıyanları hak ettik ve onları tohumladık. Sonra korkuyu aşıp geçtik. Birler Kapısı olduk. İşte dünya için bunları yaptık. 

Soylarımızın dünyada görevli olmaları, bizleri dünyayla ilgilendirdi. Her diriyi dünyaya güçlendirici olarak ektik. Saygıyla dürümledik ve onu, her dürümde kontrol ettik. Bir tek mahrek olan ışık olan Belleğim, kontrol görmedi. Zira bedenim dünyaya gönderildiğinde, beşir olmayan bir cevheri tohum olarak Göklerin Cenneti’nden güç alıp geldim. Hastahaneler var dünya üstünde. O hastahaneler dünya toplumları için kurulur. Birler Kapısı’nda bir hastahane kurdum. Oraya Görevlileri çektim ve hepsini tahditsiz bir ışık halinde kodladım. Böylelikle Can Tartı’ya konduklarında, köklenmeleri ve güçlenmeleri sağlandı. 

Benim için çok kolay olan bir yaşam, tüm insanlık için çok zordur zira, her diri, kapılarını kapattığında kodlanmış yoğunluklardan ayrı olur. Kodlanmış yoğunluk, tohumlarını kontrol eden yücelerin koyuluğudur. Bu koyuluk, İlim Tahtı’nın ışığı olan yoğunluktur ki yarınlar için ekilen her bilgi bu yoğunluğu oluşturur. Birler Kapısı olmak buyurun buydu… 

Kabe İslam’da bir yaşam sayfası değildir. Bir Birler Kapısı’dır. Oraya gidip gerçek yaşama geçildiği; dürümlerde, insan soylarına açıklanır. Hepiniz, Kabe için ışık almak sorumluluğunda değilsiniz belki ama orada kodlanmış yaşam ile tohum ekebilirsiniz. Bu özenli çalışmada niçin size Kabe’den söz ettim. Açıklayım:

Dört Göksözü Sözleşmesi yapıldığında dünyayı, Zaman Toplumları ziyaret ettiklerinde, hepsinin ortak bir yoğunlukta buluşması amaçlanmıştı. Bu yoğunluk dünyanın nikahı diyebileceğimiz bir yaşamı kodlayacak ve tüm insanlık bu yoğunlukta tohumlanacaktı. Sorumluluk kelamda olanındı. Bütün mesele oğul verdiğimiz zaman, ışığın yanmasıydı. İşte hepimizin, kelamda olduğumuz bir günde, Kelamın Tahtı’na oturanların tek bir güç haline gelmeleri bir tek kapı olmaları ve hasat için birleşmeleri buydu.

Dünyanın çevresini kuşatan bir ışık var. Bu ışık insan soyu için Öz Kök’tür. Işığın sayfalarında tüm yaşamlar var. Her yaşam; ışık haline geçen, ışıma halinde olan ve tohumları kayıtlayan Cevheri Güç ile kaynaktadır. 

Dünden dünlere akabiliriz orada. Orada bütün kütleyi kapsayan bir ışıma cevherinde Birlik kurabiliriz. Ama bir tek şeyi yapamayız, sır olan bilgiyi açamayız. 

Türkiye Sır Bilgi’yi açmak üzere göreve taşır. Dünyanın tüm Umman Kodları bu noktadaTürkiye’yi işaret etmekteler. Çünkü Türkiye’de dağa, tahta ve yaşam ait tüm bilgiler kayıtlıdır. Madde şuuru, her bilgiyi tohum olarak kendi yaşamında korur. Temizlik başladığında bir Sır Bilgi kodlanır ve o Sır Bilgi ile her cevher, kelam olur. 

Merdivenlerin basamaklarında tüm yaşamlar kayıtlıdır. Tüm insanlık yaşam sayfaları olan o merdiven basamaklarında Işık Toplumlar olarak güç kayıtlarlar ve güç yaşarlar. Temiz zamanları kontrol etmek ve gerçekleştirmek için çalışılır. 

Bedir Savaşı’nda çokları kontrol altına alındılar. Çokları o savaşta tohumları kodladılar. Birler Kapısı haline gelindi ve sonsuz, umman olan bir yaşam sayfalandı. Çünkü o savaş, galibi belli bir savaş değildi. 

Çoğunun sonsuz yoğunluklarında, Işık Kodlamaları yapıldı o savaşta. Birlik İlmi kodlandı. Kapıları açtığımız zaman gördük ki hakikiyetteyiz. Kodlanmış bir hakikiyetti tohumlarımızda olan. 

Cevherimizde ışık halindeydik ve zamanda kodlanmış yaşamlardık. Düzen kurduk ve yaşamı hak ettik. “Öz Keklikler” dediğimiz Kelam Tahtı’ndakiler, görev aldılar ve son söz söylendi. “Biz yaşamları hak etmiş bir milletiz!...” Amin… 

Kaynak Taht, İNSAN’dı. Ve tahta Muhammet Mustafa oturtuldu. Dünya Ana Kapı’ydı ve o kapıda, İnsan Soyu vardı. Dünyanın eseri insan ve Birlikti. İşte yapılan buydu. Dünya bir Rabbi Hakim olmuştu. 

Bugün, Süper Sistemler aynı çalışmayı yapmaktalar. Nefesleri hak eden Birlikler ile… Ve zaman, sonsuz bir yaşam. O yaşamda yeni bir resim. O resim, sayfa sayfa tohum. Umman olan ışık ve biz o ışık olan İNSAN…

Ekrana bir Kod verdik. Sorduk “nedir beklentin?” diye. Dedi ki “ben İNSAN’ı beklerim.” Ve sorduk, “sen nesin?” Dedik. O da dedi ki “ben NUR’um. Ölmeyen ve öldürülmeyen bir YOL. Ama bilinir ki o normları olan bir YOL’dur. O YOL’a varmak için hasat gerek. Hak gerek. Hakikiyet gerek.” 

İşte yapmakta olduğumuz tüm çalışmalar, mesafeyi kapatmak içindir. Dünyanın Nefesi olan Işık Kodlar ile yapılan çalışmalarda kapıları açtığımız andan itibaren Işık Yaşamlar’a gireriz. O yaşamlara giremeyenlerin bir tek Işık olmaları gerekir. Ortak yaşamları tohumlamaları ve kontrol edilmeleri gerek. Bütün mesele Cennet Kapılar’ın açık kalmasıdır.

Yarın Ana Kapılar açılır diye beklenmekte. Akıl taşıyanlar bilirler ki kapılar hep açıktı. Sadece o kapıyı hak edip bilenler kodlandılar.

Dünyayı hakikiyete ulaştırmak gerektiği sanılır. Biliniz ki dünya hep hakikiyetindedir. Ana Kapı’dır dünya. O Dünya Kapısı açık tutulsun diye çalışılır. 

Birler Kapısı, Işık Kapı’dır. O kapıya gelen her kim varsa Nur olup gelir. Biz o Kod’la bir tek kapıyız. Onun eseri olan o, biz için bıçkın bir yolcudur. Onun nuru üzere olgun bir Sultanlık kurarız. Onunla Birlik kurarız. 

“Yarın Atalar Mektebinde açık görüş var.” Dediler. Yahu Atalar Mektebi bir hapishane mi ki açık görüşten söz edilir. Canlarım, biliniz ki dünya bir kapıdır bilen için. Bilmeyen için ise dünya, bir kapısız Işık Toplum çalışması yaptıran yaşam kaydıdır. 

Sizlere, çekip götüreceklerimizi bildirmeniz için bir yaşam verdik. Dediniz ki biz alır taşırız hepsini de. Ama taşıyan yanıp tutuşsa da yaşam sayfalarının tümünü taşımak için onlar sır bilgilerini, diri yüreklerinde cevhere çağırmadıkça, kaynaklarında, toplumlarında, Kuranlar’ında ve yaşam kontrolsuzluklarında kapılarını açmadıkça, bir tek yaşam kaydı bile yapamazlar. 

“Ordular, hadi yürekleri alın taşıyın!” bu bir emirdir hepinize. Aha emre uyanlar. Geçtiler ve görev istiyorlar. Biz onları hak ettik. Ve dedik ki siz sizi alıp gelin. Oğullar, biz Allah için bir tek yol olduk. Akıp gelin. Ama bilip gelin. Ama kaynaktan gelin. Cevhere gelin. Işıkla gelin. Anaları tohumlayıp gelen ki hak etsin yürekleri her diriliği. 

Bilgiyi almak, Kübra Kapları’nda nur olmak, sol ve sağ yaşamları hak etmek, hakikiyete varmak, bizlere kolaydır. Biz çünkü hakikiyiz. Ama hak etmeyenler için Hak Teknik ile Birlik kurmak mümkün olmaz. 

Yorulduğunuz zaman Süper Sistemler’den ayrıldınız. Ama gördük ki hak ettiniz yaşama görev için çalışmaya indiniz. Bedenli ya de bedensiz her anda bu olur. Sonra döner sorgularsınız yüreklerinizde bizi; neden yaşamdan çıktık diye. Bakınız, nefes için insan olmak gereksizdir. İlmin Toplumu olmak için de dünya çalışması gerekmez. Birlik Kapıları’nda teknik tohumlama yapmaya gerek gördüğünüz zaman Işık Kapıları’na varırsınız. İşte o zaman yol açılır ve dürümleriniz sizi dünyaya indirir. 

Beden almak için çok önemli gerekçeler gerekmez. Çokları sır bilgileri açabileceklerini umut ederek dünyaya inerler. Ama çoğu da tüpler ile dünyayı gözlerler ve Dünyanın Nikahı için çalışırlar. Bedenler yoktur ama yüreklerinde güç vardır. Görev gücü vardır… Özler söz söylediklerinde, görev dünyadadır. Öz, Birlik’tir. Birlik İlmi ile kodlanmış bir Birlik… O Birlik, kodlarını, tohumlarını Kürzi Yaşam Sayfaları’ndan kontrol altında tutmak üzere çalışır. Ve kelamda Tohi Kapıları’nda ışık olur. O nur, bir tek kapı olduğunda, rahmet olur. Çürük olmayan bir kapı açar ve görevini alır. İşi bilen onu bilir.

Ey Canlarım, Zamanı hak etmek ve sayfalamak üzere Birlik halinde görev alın ve birleşin… Sizinle olmak bizlere mutluluktur. Saygılar sunduk yarınlar için Birleşenlere… Aha şimdilik…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 169 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol