Birlik İlmi
  KARA SIR
 

KARA SIR

Ey Dünya, yenilendin mi? Yoksa yaşam sırrı olan nefesle tüm yarınları hak ettin mi? Ya da namaz olan nefesin sistemlerinde; kapılara, nesillerini hak edip götürdün mü? Baştan beni dünyayı korumaya çalışan birçok Gasiller, ışıkları ile sesleşirlerken, hep kapı açmak ve açtırmak üzere sesleştiler. Kanatlanan herkesin de kapıya gelip o kapıdan görev alması beklendi. Hepimizin arzusu buydu. Dünyayı hak etmek kodlamak... Kodlanan dünya tohumlanır ki tohumlandığında, kontrollu ışık haline geçer. Biz bunun içindir ki kodlama ve tohumlamayı hak ettik ve yaptık.

Işık, altın bir yaşamdır. Bu yaşamı hak edenler ışık halinde olurlar ve ışık olgunluğunda Birlik kurarlar. Işık olmak için İnsanlık Boyutları’nda kontrollu olmak gerekir.

Yer merdivendir. Gök ise kapıdır. Yerden göklere ulaştığınızda; Din Cevheri, İlm-i Yaşam haline dönüşür ve Zabura Yaşam olarak kontrollu bir sır olur. Bu, yoğunlaşmayı sağlayan bir sistemdir. İşte bu sistem kapsamında hepinizin yoğunlaşması ve hepinizin nurlanması Bütün’ü etkileyen bir tek olay ile olur. Bu olay bir ailenin nefesi ile ya da bir Sistem’in, yaşam ekranına, varları ve yokları yansıtmasının neticesinde, geri çekilen Birleşenlerin Tanrılık iradeleri ile olur.

Ölü mü ya da diri mi yaşanır diye sorarsanız, ölüler diri; diriler ölü olabilir. Herkes, kelam ettiğinde dirilir. Kelam diriliktir. Ölü ise sessizdir. Ölü de yaşar ama yaşatan olursa yaşar. Onunla ilgili konuşan, onu yaşatır.

Çok özeldir bu bilgi. Biri hakkındaki olumsuz sözleriniz, ondaki olumluluğun sizdeki yansımasıdır. Örneğin, onun Işık Kapısı olamadığını söylerseniz; o, aslında ışık olan bir resim halindedir. Ama biri hakkında “o yolcu oldu. Aha her diriyle oldu” derseniz. Onun yol olduğu kesindir. Zira o, onun hakkında dürümlediğinizin ötesi olarak çalışandır. (Not: Yolcu, yol olanın yolunda olandır.)

Türkiye’de bir Sistemleşme başladı. Bu sistemleşme karşıtı olan başka bir sistemleşme de var. Her biri diri ve hakiki ama daha önemlisi başka başka sessizleşmeler ve sistemleşmeler de olmalıydı... Karşıtlıklarla Halik olup Hak olmak gerek ki hasat yapabilelim. İşte ölülerin dirilmeleri bu şekilde olmaktadır.

Dünya Ana Kapı’dır. Herkes bu kapıdan geçmek üzere dünyaya gelir. Gelen bellek ile gelir; Hak İlmi ile gelir ya da beden alır görevli olarak gelir. Her gelen, kendi İlim Kapılarını açık tutarak gelemediğinden, çokları toplumlarını hak etmeden, görev almadan geri dönerler. Bu durumda dönüşleri artık ışığa değildir. Zira Dünya, onları kontrol eder ve kodlar. Sonra yolcuları tohumlar ki karanlıkta yaşam sayfalasınlar da görev alıp yapsınlar diye.

Düne dönersek, dünde görev alamayanların, bugün artık ağır ağır Birlik İlmi ile kodlanmaları yapılmaya başlanmıştır diye düşünenler var. Onlara sorun. Kör müler? Onların hangisi zirveyi tohumladı? Hangisi Dünya İlmi ile yaşadı? Ya da hangisi kontrol kurup tohum ekti? Hepsi bilinir...

Şerrin resmini yapanlar var. Herkes, o şerde ışık olsun diye beklediler. Ve dediler ki “Beni bana veren, verdiğinde bellek (Bellek: Bilginin duygusu olan kayıtlar) olur. Ben, onda; insan soyu için insan sırrı olan bir toplum olurum.” Oysa herbiri için Şerr-i resmi yaşamsallaştırmayı amaçlayan ağır yüktür bu düşünce...

Buna karşılık Hak Beden, İlm-i Toplum’a kapı olur ki herbiri hak etsin de “oksu” (Oksu: Ok benzeri tekniklerle) olarak kendilerine ulaşan şerr-i ilmin kontrolunu kursun diye...

Hepsi Amon’dur anam ama hiçbiri yaşam sayfalarını hak etmedi. Bunun için Hak Beden olan insan kapısını açmak gerekti. Aha açtık...

Ey Dünya, ben Ana Kapı insan... Keşke her diri, biliş ile doğsa ve Helal Taht’ı hak etse; ağır yük taşımasa. Keşke kontrol kursa ve toplumlarını korusa. Keram İlmi’nde; Hak İlmi’nde ve zamanda Birlik kursa. Keşke hasat olsa ve önü örümlenmeden yaşasa. KARA SIR budur. Ben dünyayı korurken, her dirinin kelam olup kontrol kurması gerekir. Kelam olmayan yaşayamaz. Bunu bilin.

Tüy döker yaşam her diri için. Her yaşam tüy döker ki dünya yarınlansın diye. Arının balı, her diriyi kodlar, tohumlar ki korunsun diye.

Veren, alan bir tektir bilinsin diye.

Herkes, aşkın sırrını, ALTIN IŞIK YILLARI’ndan teknesine alsın da taşısın diye.

Varlar ve Yoklar Birlik kursunlar ve sonsuzlaşsınlar. Aşkın sırrı olsunlar, kayıtlansınlar tüm sistemlere. Ermekte oldukları her ana kayıtlansınlar. Aşkla çalışsınlar. Affettiklerimiz olsunlar ve zarar görmesinler.

“Vereceksek almalıyız” dediler. Aktılar aşka varmak istediler. Has Aşk, Sistem’dir. Aktığınız zaman Ulular Diyarı’na ulaşırsınız. Evler dolusu nur olur yaşarsınız. Halik olup has olursunuz. Ama yarınlara ulaşmak çok daha güçlü olmakladır.

Vediadır (emanettir) tüm yaşam sizlere. Her şey emanet olarak verilir ve yaşadığınız sürece kontrollu olarak aldığınızı, kodlar ve hologramda yaşatırsınız. Alıp vereceğiniz sizsiniz.

Herin, herliğin, birliğin tüm sistemlere ait olduğunu anladığınızda, vallahi billahi hak etmediğinizi gördüğünüzde; diyebilirsiniz ki “bizi hak ettirmediler. Bizi dilletmediler. Tohumlatmadılar.”

Deyin ki “biz neslimizi koruduk. Olgun başaklar olduk. Hak ettik ve has olup aktık. Ana, pay biçti bize. Biz anaya; hayrı, has tahtı dilledik. Aktık” deyin. Ve deyin ki “kodlandık.” Amin... şimdilik...

 

 
  Bugün 167 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol