Birlik İlmi
  REENKARNASYON ANLAYIŞI
 

REENKARNASYON ANLAYIŞI

Reenkarnasyon, Varlığın yeniden dünyaya doğuşu olarak izah edilir. Buna gerekçe olarak da varlığın evrim ihtiyacı gösterilir. Ve denilir ki İnsan taştı, toprak oldu, bitki oldu, hayvan oldu ve her birinin formunu yedi kez giyindi ve nihayet insan olmaya hak kazandı ve insan bedenine sahip oldu. İnsan bu yaşam formu ile 7 kez reenkarne olmalı ki evrimini tamamlayabilsin. Yine bazı erken ölümler reenkarnasyon anlayışına dayanak olarak gösterilir ve denir ki onların suçu ne ki evrim yapamadılar ve erken göçtüler. Allah’ın adaletinden şüphe yoktur ve onlar tekrar dünyaya gelip evrimlerini tamamlayacaklar.

Bu anlayışın dayanağı ruhun evrime ihtiyacı olduğu inancıdır.

İnsanın bedenden ibaret olduğu ve bu bedenin, formal yaratılışın münferit bir unsuru olduğu inancından kaynaklanan bir anlayıştır her bir formun diğer formlardan bağımsız evrim yaptığı anlayış.

Bu anlayışı irdelediğimizde, formal varlık olan bedenin boş bir çuval olarak algılandığını görürüz. Ve o varlık, dünyaya gide gele, boş çuvaldan ibaret olan kendisini dolduracak ve evrimini tamamlayacaktır. Olabilir mi!? Mümkün mü!?,,,

Gelin bu güne kadarki inanç sistemlerimizin dışına çıkalım. Evet “inanç sistemi” ifadesini kasıtlı olarak kullandım. Zira her bir inanç, kendi sistemini oluşturur. Sistem kendi sağlamasını yapacak olan unsurlarla kendisini kurgular. Sistemi oluşturan sağlaması yapılan her gerçeklik, varlığın içinde bulunduğu, zaman periodundaki kitle bilincin, evrim düzeyi ile olgulanır.

Lütfedin çoğu tabularımız olan inançlarımızı bir kenara bırakıp aklımızın önderliğinde yaşamı ve bu kapsamda reenkarnasyon anlayışını bir kez daha sorgulayalım.

Ruh nedir? Kutsal Metinlerde “Ruh ül Kudüs”den söz edilir. Bazı kaynaklar suptil boyut varlıklarının “grup ruhları”na tabiyetlerinden söz eder. Yine bazı kaynaklar Rahim Boyutu’nda ruhun evrime ihtiyacı olmadığından söz ederler.

O halde Ruh ne olabilir. Ruhu, can olarak algılamak ne derece gerçekçidir. Acaba bedeni ölüme terk eden, canın çıkışı ve dolayısıyla Ruh bağlantısının kopuşu olabilir mi?

Antik Yünan’da Site Tanrıları’ndan yani her şehrin bir koruyucu Tanrısı olduğundan söz edilirdi. Sözü edilen Tanrısal Site Gücü, tıpkı “Ruh ül Kudüs”te olduğu gibi o şehirde yüzyıllarca yaşam süren insanlığın oluşturduğu ve arş katmanlarına biliş ve idrak gücü olarak kaydolmuş “hakim ruh gücü” olarak düşünülemez mi?

O halde Ruh’un şahsa özgülüğü konusunda yanılıyor olabilir miyiz?

Her birimiz kendi genetik zincirimizin tüm değerleri ile doğarız. Doğduğumuz sosyal, coğrafi ve kültürel değerleri giyiniriz. Asla boş çuval olarak dünyaya gelmeyiz. Yine biz, bizi kuşatan kitle bilincinin din kapsamlı kült değerleri ile örtünürüz. Hadi buyrun!... Boş çuval olabilir miyiz? Bizden önce örgülenen, o gün için doğruluğu kendi sistem değer sağlamaları ile kanıtlanan ancak bugün için tartışılan değerleri kendi ferdi evrim değerlerimiz olarak ne derece içimize sindirebiliriz?

Çokları geçmiş yaşamlarını hatırladıklarını iddia ederler. Yıllar önce birçok bayanı hipnotize ederek geçmiş yaşamlarına gönderdiğini iddia eden bir bayan ile reenkarnasyon gerçeğini tartışırken, aynen şöyle demişti: “Uyuttuğum tam 11 bayan geçmişte kendilerinin Nefertiti olduklarını iddia etmişlerdi.” Buyrun!...

Acaba geçmiş yaşamlarını anımsadıklarını iddia edenler ki hepimizin böylesi duyumsamalarımız olmaktadır yanılamazlar mı? Yanılamaz mıyız? Bu algılayışı başka şekilde izah etmek mümkün olamaz mı?

Örneğin, “Biz koca, koskoca birer bilinciz. Biz, beden örtüsü ile sınırlı değiliz. Her ölenle ölen, her doğanla doğanlarız. Biz sadece bu bedenden ibaret değiliz. Ses Evren dediğimiz bu gürz yaşamda, bilinç üreteçleri olarak yaşamı tohumlarken, bilincin teksif hallerinde, teksif edilende; SES ENKARNASYONU ile var olabiliriz” diye düşünemez miyiz?

Acaba evrim gerçeği, Ses Evren’de var olan her bir yaşam formunun ruhunun değil lakin kaba maddesinin evrimi olamaz mı?

Acaba dünya yaşamına bilinç örtülerini örte örte inen varlık, dünya örtüsünde körleşirken, bilinçsizdi de dünyaya evrim yapıp bilinçlenmeye geldi demek akla uygun olabilir mi?

Lütfedin “100 Maymun Deneyi” ni hatırlayın. Deney özetle şöyle: Dünyanın bir yerinde ayni cins 100 maymuna tatlı patatesi yıkayarak yemeleri öğretiliyor. Ve bu öğretiye dahil edilmeyen ama dünyanın başka bir bölgesinde yaşayan ayni cins maymunlar kendiliklerinden tatlı patatesi yıkayarak yemeye başlıyorlar. Bu bilindik bir deneydir. İşte insanlar için ve diğer tüm yaşam formları için de bu böyledir. Maymun, kendi grup ruhunda bu dönüşümü yapar ama insanın idrak düzeyinde evrim daha kapsamlıdır ve EVRİM BİREYSEL DEĞİL KİTLESELDİR. HATTA TÜM KABA MADDENİN EVRİMİDİR. ATILAN HER ADIM, ETKİN VE HAKİM BİLİNÇLER TARAFINDAN ATILMIŞSA MADDENİN ZERRE ŞUURUNA KAYDOLAN VE TÜM YAŞAMI DÖNÜŞTÜREN ADIMLARDIR.

Buyrun yeniden ve yeniden düşünelim. Şartlanmışlıklarımızla değil önyargısız olarak düşünelim. İnanın dünyaya evrime geldik gerçekliğinden çok daha akılcı gerçeklikleri yakalayabileceğiz. Belki de Yaradan’ın yaratılanda yarattığı kendisi gerçeğini daha iyi kavrayabiliriz. O kendi cemalini “OL” kelamı ile yaratırken niçin noksan yaratsın? Farkındalık noksanlığını evrim noksanlığı olarak algılaya bilir miyiz? Evrim ne? Farkındalık ne? Bilinçlenmek ne? Ruh’un tekliğini idrak etmek çok mu zor? Ve daha yüzlerce soru... Buyrun!... Buyrun!...

Saygılarımla,
Nezire SELÇUK

 

 
  Bugün 572 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol