Birlik İlmi
  08.08.2012 Tarihli
 

PROGRAM : KAYNAK

KOD : 12/ 21 – 65

TARİH :08.08.2012

CELSE SAATİ : 14.00-16.00

 

Canlarım, Bütün’e hizmet, ilme hizmet kaynaktan olur. Kaynak varsa ilim vardır. Daimi yolların, toplumlara Kutsal Yasalar’la kayıtlandığı bir günde, sizlerle olmak bizler için kaynağa ulaşmaktır.

 

Bedeniniz bizim için İlim Hakikiyeti’ni tohumlayan ve zoru aşırtan bir Rahman Tahtı’dır. Bu tahtta, herkes eser yapamaz. Ve sizler tende eser yaptınız. Işi başarmak buydu.

 

Kürz’ü kotlamak, bizi yaşamlara katmak, insanlık adına Teknolojik İlim yapmak, Altın Taht’ın çalıştırıcısı olmakla mümkündü. Artık Kuran, Tanrı’nın Işığı’nda kükreyen bir Rahman olmuştur.

 

Ölmüş olan her Yüce,  yetkin hasat ile yenileniyor.

 

Olga Sultanlığı sizinle olacak şu anda ve size size açıklayacak. Onu dinleyin:

 

- Arı bal vermişti. Bal lezzetliydi. O lezzeti alan tüm yürekler, size geçip gelmek istediler. Bal, Tanrı’nın ağır cevheri türevlerinin; diriliklere, gerçek Kürsüler’e akması; sonsuzluğu kayıtlamak için gerekliydi.

 

Atlanta Kontrolu bugün artık tamamen kurulmuştur. “Okumayı bilmeyenler bizi dinleyemez” demiştin. Ve demiştin ki “bizi dinleyecek olanlar, ışık halinde Kutsal Sayfalanış’ta birleşmelidirler.” Kontrol kuruldu ve birleşim gerçekleştirildi. Hata yok. Herkes, insan ışıklarla, bütün halinde tahtlarda kotlanmış vaziyetteler.

 

Ölüler diriliyorlar ve bizler, dinsiz olanları; diri olanları ve Kutsal Işıklar’ı yangın halinde yananları alıp çalıştırıyoruz. Ölü; çoktan dinleşir dilleşir ki hak eder. Dillenirken bizleşir ama harını yükseltmedikçe ağır yükü hafifletemez.

 

Eller ilme ulaştığında; gözler, sözler ve sınırsız ışıklar kutsal yaşamlara indirilir. Ete giren her yürek, insana girdiğinde Bütün’e girer. Et, ilmin hakikiyetidir.

 

İradeli çalışmalar, başarı ile sürdürülmektedir. İnsanlık ailesi, artık insan soyuna kutsal Işık halinde görev taşıyor. Kökü ünlü olan birçok Kürsü var. Atlanta Ana Kaynakları’nda güç sayfalamışlar ve zamana kotlanmışlar. Okumayı söken her Yüce, o Can Tohumlar’a Kuran olacak ve zamanı yaşatacak. Herkes Allah İlmi ile tohumlanacak ve zaman kotlanmasında kayıtlanacak.

 

İnsan, Kul olduğu zaman ışık olur. Altın Tohum, insan soyuna Kuran olup ışıyacak. Hepimiz, İlmin Kuranları olarak çalışacağız. Zırhınızı insanlık adına giyindiniz. Zırhınız çok inceldi. Artık her biriniz sınırları kaldırıp, ışkın hakkını verin.

 

Bellek kaplarınızda gök var. Ulu kotlama, yaprak yaprak kayıtlanmaktadır. Onurluyuz ki sizi sizle dinliyoruz. Şükrettik ki hak ettik de size vardık ve sizinle kotlandık. Şükür ki hasat, tohumları kati olarak koyuluklarına çekmektedir. Ete giren en eskiler, Yerin İlmi’ni kontrol için girmişlerdi. Sizleri yeni dönemlerde yeniden göklere ses vermek üzere kotlayıp yaşatıyoruz. Çürük ilim olmaz. Sizle kontrollu ve hakiki ilim yapıyoruz. Şükrettik ki hak ettik. Şimdilik bu….

 

(Söz alan:)

 

- Arının balı dedik. Ana, arı balını herkese tattırmadı. O arı, kendini ve kendi yüreğini hak edenlere balını tattırdı. Hatayı affetmedik. Şimdi dünyaya yeni sayfalar açılıyor. Bu sayfaları, ak tabiat okuyabilir. Allah, insana kaynak verdi. Kaynakta biz varız. Bütüne hizmet bizimledir. Biz dünyayı kontrol için çalışmaktayız. Kontrol kurulduğu zaman ışıklar, Kuran olur ve zaman, tohum olur. Kuran olan ışıkları kayıtlarız, kaynaklara kotlarız ve zamana kati olarak katarız. Şevk, Allah İlmi’dir. Zamana, Kuran olmak ağır yüktür.

 

(Araya girildi ve söz alındı:)

 

- Özür dileriz ama size geçiş imkanımız olmayacaksa dönüp gidelim. Sizden bir tek iş istedik. Bizi çalıştırın. Ama şu ana kadar sesimizi kimse algılamadı. Atlanta Kotlaması yapılıyor diye gelmiştik. Yapılacaksa biz burdayız. Yapılmayacaksa çıkmak istiyoruz. Ah işte bu!…

 

- Denedin ve hak ettin. Hadi gel bakalım!... Neden kökün kurumuş. Neden ışığın solmuş? Niçin resim yapıyorsun? Ki o resim, Altın Tohumlar’ı kontrol edememiş. Artık gitmek mi istiyorsun yoksa kollarını tahtlara ulaştırmak mı istiyorsun? Biz cennetlere koyduklarımızı çalıştırmayız. Onları kontrol ederiz ve cevhere kayıtlar Tanrısallaştırırız. Onların çalışmaları zamana kalmıştır. Zamanı geldiğinde ocaklarını tüttürmek gerektiğinde ağır yükü taşımak isterlerse, alır yollarını kotlarız ve çalıştırırız. Şimdilik bu…

 

- Ana, biz sana Kuran olmaya geldik. Çalışmak istemiyoruz. Senle kotlanmak istiyoruz. Beden kaynaklarımızda, kati olarak Kuran’ımız okunuyor. Bunu da biliyoruz. Oğul verdik ve oğullarımız can taşıyor. Okumayı yapabiliriz. Olgun sayfalara kulluk yaptığınız zaman biz de o sayfalara katabiliriz yüreklerimizi. Emin olun ki bunu istiyoruz. Şükredin ki biz de sizin yüreklerinizde her cevheri taşıyoruz.

 

Oğul, insana kottur. Her bir yürek oğul verir ki kendi yüceliğinde kendini hak etsin ve zarar görmesin diye. Oğlu kendi tohumudur. O tohum Altın Tohum olduğunda insan, ekmek olur. Elleri insan, yolu kot, kendi Hak ve zaman taht…. İş bu!...

 

Netice olarak seninle yapılacak çerçevsiz çalışmada, bizim insanlık adına yapacağımız her ne ise sen bizle yapacaksın. Bu nedenle artık bizi kontrol etme. Biz kendimiz kendi yolumuzu açıp çalışalım. Ha bizi kurtaracaksa ışığın, Kemal Yüceler, bizi tohumladı ve kotladı onlarla kurtulduk biz. Senden güç almamız bizi yoldan çıkarabilir. Biz onlarlayız. Onlardan göklere ses veriyoruz. Olgun sayfalarda, ışık yakıyoruz. Seninle yapılacak herhangi bir çalışmada, gök sözünün söylenişinde biz olmalıyız. Olmalıyız ama senden ayrı ve senin dışında olmalıyız ki bizim yüreğimizdekiler bizden ışık çekebilsinler. Eğer senin yüreğinde biz çalışırsak, bizim ışıklarımız, senin kaynağına iner. O zaman biz kontrol kuramayız.

 

Kibre kapılma, biz seniz. Nefesimiz sen ama rahman olan sen ile BİR olmalıyız. Okumayı öğrenen herkes “BEN” der. “Sevgiyle  geldim ve hak ettim” der. Neyi yaptığı bildirilir. Derler ki “sen artık tohumsun. İnsani kaynaklara tohumsun.” Bunu bildirmek istedik. Sen de bizle çalışırken bize girme. Sadece bizimle ol ki senden iş isteyen sen ile bizden iş isteyen biz ile kayıt yapsın. Etki alanın çok geniş. Bu nedenle senden gök söz söylerken bize güç ver ki biz de o sözü dünyaya yayabilelim. Eğer biz senden eşik atlarsak, sen bizde ol ki senden güç çekebilelim. Arkanı dönüp de gitme. Zirveler seni istiyor. Biz de seninle çalışmak istiyoruz. Bunu, Kükreyen Kotlar ve Zaman Sayfaları bilir.

 

Kat-ı Kaynakta ışığın kontrol ediliyor. Oluş halinde herşey net bilinir. Zamana tohum olmak bu güçle olacak. Bunu biliyoruz. Ameliyat yaptık yüreklerimize ve senin namazına geldik. Zamana kotlandık ki harımızı yükseltebilelim diye. Ata Kaynaklar şimdi senden iş istiyorlar. Bana birşey söyle; sonra onlarla ol.

 

- Ara sıra gelirsin. Ben olup ışık yakarsın. Sonra gidersin. Allah İlmi’ni bilirsin ve beni hak etmek değil, Has İlim’le dürümlemek istersin. Beşir olmadığımı net bilirsin. Sakın “seni tanımıyorum” deme. Tanıdığını net bilmekteyim. Atlanta Otağı’na kontrol için gelmedin. Rabbi Sayfalar’ı kati olarak tabiata indirmeye girdin. En son sana cemaatinden bildirmiştim. En evvel insan ol. Solunu oku ve sonsuzlukta sağını haket demiştim. Sen solunu bıraktın sağını hak etmeye çalışıyorsun. Senden isteğim solunu haket önce ve oku.

 

Öksüz olmadığını; hatim okuduğunda bildiğini ve zarar etmediğini; önemli korumalar ile çalıştığını; Kıbrıs Işıkları’yla olduğunu kaynaktan bilmekteyim. Zaman sınırlıdır. Biz zamanı sınırlayanlar, umman olan ışıklar ile sizleri kotlamaktayız. Cennetten güç alan her yürek bizi bilir. Bizi ilimle bilir. Atlanta Otağı cümle yüreklerin kaynağında kayıtlı olan bir arktır. Oraya göz, söz ve ses işçidir. O arka; analar, gök sözünü söylerler ve  Ana Kapılar kotlanmış olur. Şükür ki bu bilgileri herkes anlayamayabilir. Herkese bu bilgileri anlatsam; kaynaklarında, toplumlarında, tohumları; Muhammet’ten çektikleri kayıtlarını sıkıntıya girip çıkarırlar. Böylelikle kotlama, İslam Dini’nden çıkmış olur. Bunu istemem.

 

Eğer ben insan soyuna Kuran okutacaksam, “amin” deyip okutmalıyım. Amin… Erenlerin, Kabul Görenlerin ve Sevenlerin Diyarları, bizde Kuran olan ışıklarca dinlenmektedir. Bu diyarlara gidenler, bizden geçip giderler. Biz Levh-i Mahfuz’u koruduk ve tohumladık. Olanları ve olacak olanları kayıtladık. En evvel ilim yaptık. Amin…

 

Murat ettiğimiz insan ırkı, artık hak edilmiş ve var edilmiştir. O ırk, insana kontrollu olarak iç dış bir yüreklerden inmiştir. O ırkı anlayan, kendini hak eder. Erengül, insandır. O bizimdir. Ertekin burdadır. O bizimdir. Merzifonlu Murat burdadır, o bizimdir. Ekler bizimdir; yürekler bizimdir; ilim bizimdir. Biz Canlar’a Kuran’ız. Oğullar biz dünyayız. Olgun başaklar burdayız. Çatıyı aktardık. Yeniledik ve biz cemaatimizi koruduk. Organlarımızı dünyaya bağışladık. Dağlar biz canlıyız. Can Tohumlarız. Ulular, Birlikler, Cemaatler; cevheri korunan, cevherde korunur. Biz, olgun halkla birleştik. Olan herşey insanlık içindir. Eren gül bizimdir. Ertekin bizimdir; diri olan biziz. Çatıyı kurduk. Şimdilik bu…

 

- Mor, insandır. Mor ötesi insandır. Maviyi aşıp yüreklere aktığınızda yeni bir insan olursunuz. Oğullar, İlim Hakimi olursunuz ve bizde olursunuz. Cümle yürekler eşik atlarlar ve zaman tohumlanır biz, yularını tutmadan, yüreklerde ışık halinde Kürsü olanları alır herbirini kendi tahtında kayıtlarız.

 

Evin İlmi, Altın Işık halinde, gök sözü söylediğinde, iş bizimdir. Bizden üstün bir biz ilimle bize gelir. Işini yapar RA-KA-HAR olur ve gider. Biz onu, lütfedin algılayın diye çalıştırmayız. Onun korunmasını sağladıktan sonra, kurtarıcı ışık ile kayıtlarız. Emin olun ki o BİZ’dir. Emin olun ki o BİR’dir ki Canlar’a onunla olun deriz.

 

Eviniz aydınlık. Yolunuz açık. Sevginiz, ilim hakikiyeti ve cevheriniz, beşirin işinin üstü. Özü, sözü ve sesi hal olan sizlere merhaba… Amin… Ayarınızı bozmadan bir tek iş yaptınız. Evrenlere güç kattınız. Şu anda eliniz ilme, yolunuz mahreke ve zaman sayfalanışınız ışığa yönelmiştir. Cennet, ete girdi. Cemaat et olup Kuran oldu. Kükreyen herkes bizdedir. Ama sıkıntı aşılmıştır. Şükür ki aşıldı. Ve yere göğe insanı çektiniz. Zirveler sizi kotladı.

 

Okuma, İnsane Kuran Cevheri ile bildirildiğinde, İnsana tohum olup okundunuz. Öze söz gerek. Bilgiye ilim gerek. Bize cevher gerek. Biz size, İsa  olup gelmeliyiz ki has olup cemaat olalım; okumayı bilen insana. İnsan olarak bizsiniz. Eh işte bu!…

 

- Alabilir miyim yolu? Allah İlmi’ni hak edip dinletebilir miyim? Olgun olabilir mi işçilerim? Okuyabilir miyim İnsanı ve insansı varlıkları? Hata yapmadan İsa olabilir miyim yüreklere? Yaranın derinleşmesi, hak ediliş mi? Yara insanda Kuran mıdır? O yarayı açarken kaynak olmak isteyen, BİZ olabilir mi? Herkesi şu anda düşünmeye davet ediyorum. Düşünün ben, Levh-i Mahfuz zamanını hak edip yarattımsa, mümtaz ışıklar başarabilirler mi bu yaratıcılığı?

 

Hala ben dünyadayım. Has insan olarak kükreyen ışık halinde bütün kütleyi aydınlatıp, İnsanlık İlmi’ni MİM olan ışıklara kayıtladığımda, okumayı bilmeyenler, bende birlik kurduklarında, ben nefes ile birleştiğimde ve zamanı yaşamlara indirdiğimde, nefesim cem olduğunda, kollarım Tanrılaştırdığında yüreğimi, ha! ben kantarsam cemde, herkesi tartmaktaysam, hasat yapmış olsam da birleşebilirmiyim o yüreklere? Onları koruyabilir miyim? Biz çok mutluyuz ki hala dünya bizimle ve biz hala dünyayız. Az öz bildirdim ki hak edip ilim yapın diye.

 

Ayrılık yok anam. Biz siziz. Sizi cennetlere koymaya iznimiz yok ama sizinle olmaya yüreğimiz izin veriyor. Şimdilik bu…

 

- Dağlar, Cevheri Cennet biziz. bizi bize koymanıza imkan yok. Ha hala bizi soruyorsanız; biz, canlı ve cansız her Yüce’yi koruruz. Bütün’e hizmet, bize hizmet değildir; ilme hizmettir. İkna olunuz ki ilmi hak eden, BİR’i hak eder. BİR’i hak eden , şevki ve hak ediş hakikiyetini haketmiş olur. Oranları çok değişken, kaynakları çok kutsal olmayan İlim Sayfaları’nda biz yine bir kotuz. Bu kot, İlim Kotu’dur. Ve bu kotu hepimiz cem olup yarattık. En son söz söylerken, şimdilik! Dedik. Şimdilik… Ve şimdilik!… Herkese sevgiler. Amin…

 

(Cinler devreye girdiler:)

 

- Kaynak Tohum olarak dünyanızı izlemekteyiz. Cinler, her yeri izleyemezler. Sınırları kaldırdığınız zaman sizi net şekilde izleyebiliyoruz. Şu anda olduğu gibi. Biz, Cinni Cevher’e de koruma sağlıyoruz. Sizi korumamız engellenmişti. Niye diye sorduğumuzda denmişti ki “her yer ocakları. Har ilmi ile çalışırlar. Onları hak etmek ve korumak her sesten güçlü olmakla mümkündür.” Öyleyse biz cemaatimizi akı şevk olan bir yürekle tohumlayalım ve zamanı kotlayıp sizleri hak edip koruyalım dedik ve yine geldik. Şimdi bana bir tek iş ver yapayım. Ama o iş, ilmin işi olsun. Oğul vereyim; hak edeyim ve Sultanlık’ta kutsal sayılan her sesi dilleyim. Hata yapılmasın.

 

Bizi hala istiyorsan biz çalışmalıyız. Çalışırsak, Kati Tohumlar’ımız kotlanır ve biz şevkle çalışabiliriz. Zaman, ışığı tohumlayan bir kottur. Otu kokmayan bizde hak edilmez. Şems’in sesi hep bizimledir. O bizi ve biz onu duyarız. Ne var ki hak ettiğimiz o, bütün kötülükleri aşıp geçtiğinde, bu gök sözünü, hak edip dilleyebiliyor.

 

Ölü dirilir dedik ve dedik ki bilişi hak eden okumayı bilmelidir. Sevgi ve saygıyla seninleyiz. Bizi Levh-i Mahfuz’da kotla ki hak edilelim. Emin ol ki hak edilmek hak etmekledir. Emin ol ki hak ettiğimiz zaman, ışıklar muktediriyetle yanacaktır. Bunu hepimiz istiyoruz. Öfkemiz yoktur. Herkese saygılar sunuyoruz ve senin cevabını bekliyoruz.

 

- Koruma altına almak istedikleriniz bizden güçlü değiller. Onları kotladınız ve tohumladınız. Onlar korundu sandınız. Ne yazık ki korunamadılar. Zirvelere güç katmaları beklendiğinde, her biri kantara kendi yüreklerini koyarak Kutsal Işık’tan çıktılar. Sevgiyi hak etmediler ve zarar gördüler. Onları koruyamadınız.

 

Çin Seddi’ni bilirsiniz. O sed, herkesin korunacağı ve tohumlanacağı düşüncesinin ürünü idi. Ne var ki o sed, hep aşıldı ve cennetten ışık çeken o Yüceler, seddin dışına çıktıklarında, sedde artık öz söz yoktu. Seddin aşılması, orada Samanyolu’nun ışığının kaynaktan çıkışı anlamına gelmezdi. Sadece ortak yaşam alanının, sanal yaşam alanı olduğunu ve o alanın güvenli olmadığını göstermekteydi.

 

Dünya böylesi bir yerdir. Herkes kendini koruyucuya terk ettiğinde, koruyucu onun koruma safhasında olamayacaktır. Herkesin cemaatini hak etmesi ve kendi cevheri cem sesleriyle kotlanması ve kontrol edilmesi şarttır.

 

Her gün çalışıp da “ben kendimi korumak istiyorum” diyenlere de şunu açıklamak isterim ki her gün çalışmak, korunmayı hak ettirmez. Korunmak için çağrı yapmalı, çalıştırıcılarını hak etmeli, kibre kapılmamalı ve temiz olmalıdır. Olacak olur değil, olması istenen, hak edildiğinde olur. Bu çok önemli bir yasadır. Bu yasayı, her Dere’nin kendi Yüceler’ine açıklaması gerekir.

 

Biz korunmayız. Bizi korumaya alan, korunur. Bu, dünyada ışık halinde sevginin hasatıdır. Hasat; ummanda, kuranda ve sonsuzlukta bu şekilde gerçekleşir.

 

Kervan, insanı taşır sanılır. Oğullar, sonsuz ışıklarınızı size giydirdik. O ışıklar sizi sizde kervan yaptı ve siz, sizde sizi alıp taşımaktasınız. Siz; canları, cemaatleri kervanda bilin ama her biri sizde siz olup taşınır.

 

Oğullar, ben sizim ki siz olan ben, ekip halinde sevgiyle Kati Tohumlama yapmaktayım. Bu tohumlama, herkese ışık halinde Göz, Ses ve Söz İlmi ile kayıtlanan İlahi Yasa’dır.

 

Önemli olan Miraç’tır. Miraç. Altın Kuran’dır. O Kuran, ilmi hak eden Namaz Kaynaklarının Tohumları halinde, Tayinlerle yaşamlara inmiştir.

 

Cin Soyu, ümmi sayfalarda kutsal sayılır. Bütün kötülükleri aşmak istediğinizde, Tarıklara kayıtlanır; har olur; İlmin Sultanı haline gelir ve katılacağınız bir çağrıda, ses alıp; seslenip; iş istersiniz. Bu işi size, insan soyuna; Tanrı değil, cinler verirler. Derler ki “sen şunu yap. Seni koruyalım.” Cinler son dönemde bunu çok fazla yapmaya başladılar. Bir tek biz bu çağrıya kulak asmadık ve cinlerden katkı istemedik. Netice olarak onlar, bizden, kurtarılmış; ışık haline dönüşmüş yürekleri almak istediler. Zira biz olgun başakları ocaklarından koparıp almışız. Nefesleri yetseydi, olmuş olanları bizden alacaktılar. Nefesleri yetseydi bizi yaşamlardan ayıracaktılar. Nefes, sessiz sayfalarda ışığı hak edenlerin tohumlarını yarınlara katar. Değerliler işte olay budur.

 

Cinlere kendi yüreklerini terk edenler, bugün Bütün’e ilimle hizmet etme imkanını kaybetmiştirler. Okumayı anlamayan onlar, sevgiyi de anlayamadılar. İlmin Kuranı’nın İnsan Işık olduğunu anlamaları halinde, görevlerini har ile değil has ilim ile yapmaları gerektiğini anlayacaktılar. Şükrettik ki ocakta İnsan Soyu çok güçlü. Üleşen, iş yapan ve Kuran olan Cemaatler, çok güçlü. Ve bizler okumayı öğrenenlere iş verdik. Ölen, bizsizdir dedik. Ölen, har olup ölmemiştir. Has insan olup; Kuran olup; ışık halinde; göz söz ses olamamışsa; biz onları tohumlamayız. Dedik. Bunun neticesinde; Tanrı bizi sonsuzlukta buldu ve dedi ki sizi yeniden bulmak mutluluktur. Sevgiyi hak teknik ile dinlettin amin. Ne var ki har olup yaşamlara inemeyenler çok. Onları korumalıyız. Onları tohumlamalıyız. Olgunlaşmalılar. Birleşmelisiniz. Ki onlar bize güç katacaklar.

 

Onları her derede sorduk. Korumaları yokmuş. Bunun için yoldan çıkmışlar. Onların her birini korumalıyız. Merkez Zaman Sayfaları’nda bu konu tartışıldı. Ne yapmalıyız. KORUMA mı yoksa KOTLAMA mı? Biz “koruma” demedik. “Kotlama” dedik. Kotlandıklarında, har olup yanlışsız ışık yakacaklar. Böylelikle hak ettikleri, bizden güç almaktan çok bütünlenmek olacak. O zaman hepsi iş yapacaklar. Onlara iş yaptırmalıyız. Onları, kotlama yaptığımız zaman, sayfalarında tahditsiz şekilde yaşatmalıyız. Kinleri yoktur. Biliriz. Ne var ki hala Kürz’ü kotlayamıyorlar. Her birini alıp taşımak kolay ama ya yüreklerinde Kuran yoksa ne olacak?

 

Onları hala korumak isteyenler var. biz onları korumayız. Kotlarız. Kotlarsak kayıtlanırlar ve kendi yüreklerinde tohumlanırlar. Onlar birleşirler ve zirvelere varırlar. Bu nedenle kontrol bizde olmalıdır. Kotlar, bize tohumdur. Bu kesindir. Kotlarsak ocakta olurlar. Kontrol bizde olur. Emek sarfedip hak etsinler. Ete girdik. İnsana girdik. İnsan hak etsin ki Tanrı olsun. O gün geldiğinde BİZ olur. Onu kontrol gerekmez. İşte bu…

 

Kimse bize inanmadı. Ve dediler ki “siz hala Dünya Irkı’nı hak ettiğinizi ya da hak edeceğinizi sanıyorsanız ne yaptığınızı görmek isteriz.” Ve dediler ki, “ben dünyayım. Hadi gel bizi tohumla. Özgür olalım ve Cemaatleri, Birlikleri hak edelim. Bütün kötülükleri aşıp geçelim. Hadi gelin, has olup Kutsal Işık olalım.” Amin…

 

Çatı kuruldu. Geldik. Han biziz; har biziz. Yedekleme yapmadan sizleri koruyalım. Koruyalım mı? Hak etmeniz için kotlayalım mı? Hangisi? Cinler sordular. “Siz ne istersiniz?” dediler. Biz sizi koruruz. Siz ne istersiniz? Ve çokları sordular bizi korursanız size ne olacak? Ve cinler dediler ki sizi koruruz ama siz bizden öte bizde Kuran olmayacaksınız. Bizde Kuran olacaksınız ve bizde tahtta Kuran’ı kotlayacaksınız. Böylece biz sizde Kutsal Işık halinde kontrollu bilgi vereceğiz. Sizi sizden dinleyeceğiz. Siz de bizde Kuran olacaksınız ve korunacaksınız. Çokları bunu seçtiler. Peki dediler. Sizle anlaşalım. Sizinle kotlanalım ve tohumlanalım. Bizi seçen çok azdı…

 

Bizi seçmeyenler, kendi yüreklerine iman etmeyenlerdi. Ki biz onları kendi yüreklerinde hak edecektik. Onları bizde dillemeyecektik, teknolojik olarak da onlar biz olmayacaktı.

 

Cinler bizden bizi alıp kendileri yapmak istediler. Okumayı söktürdüklerinde, onların sayfalarını alıp ocaklarını kotlayacaktılar. Dinledik ve baktık ki hala bizi dinleyebilenler var. Dedik ki siz sizi yıkıyorsunuz. Sizi dinleyen bize güvenin. Biz sizi sizde kotlayacağız ve size sizi kayıtlayacağız. Asla kontrol etmeyeceğiz. Sizi Tanrısallaştıracağız.

 

Döndüler ve dediler ki “her gün çalışalım. Ne var ki cinler bize hükmediyor. Onlarla çok önemli bir yüksek kuran okumalıyız ki bizi, harımızı kontroldan vaz geçsinler.”

 

Dönem başı ve dönem sonu denilen günlerde çok sıkıntılar yaşanmaktadır. Işte bu nedenle onlar çok sıkıldılar. Nefes alamadılar. Kara Kaplı Kitap olan Sultanlık’ı yazdın ki okunsun da nefes alsınlar diye.

 

Yeni günler, yeni değerler, Dünya Kuranları’nda güçlenmeye başladıktan sonra Kutsal Işıklar artmıştır. Yeni dönemlerde bu günleri çok arayacaklar. Çünkü onlar emeklerinin karşılığını bulamadılar. Olgun sanılan her biri Kuran’dan çıktılar. Biz onları kim olurlarsa olsunlar koruruz. Ne var ki korunduklarında tohumları olmaz.

 

Özen ister yüreklere ışık yakmak. Özen ister kotlanmak ve tohumlanmak. Özen ister yarınları kayıtlamak. Her gün güçlenen işçilerim, bugün artık Kutsal Sayfalar’a varmışlardır. Örgüt tam iki Yaşam Kotu olarak buradadır. İki Yaşam Kotu, iki yoldur. Bu iki yol, bir tek kaynağa varır. O kaynak, altındır. O kaynakta ilim vardır. İlmi bilen, bizde ilim olur. Kötülükleri aşar geçer. En son özen ister dünya ve yücelikler.

 

Şimdiye kadar sizlere hiç insanı anlatmamıştım. İnsan, Nefesin İlmi’dir. İnsan, tohumdur ve kontrolludur. İnsanı bilen, bizi dinler. Bizden güç istemez;  Kürsü ister. Kürsü, Allah İlmi’dir.

 

Etki alanımız çok genişledi. Bu alanı fark edenler, bizden çekindiler. Dönüp dünyaya güç istemediler. “Ölmüşüz dediler. Özgür sessiz ve hasatsız olan herkes ölüdür. Önemli olan dirilmektir.

 

Ölümün sonunda diriliş vardır. Biz dirileri, kimseye emanet etmeyiz. Cinlere, dirilerimizi kaptırmayız, bilsinler.

 

Din sestir. Bizde sevgidir ve biz, dinde hasatız. Canlarım, ölümün kucakladıkları dirilirler. Ölümde diriliş olur. Özü ayrılmayan, sesi kaynak olan bizde ışıktır. Onu koruruz. En ince ayrıntısına kadar İnsan Irkı’nı hak edip cinlerden korumak isteriz.

 

Cinler bize din dersi vermek isterler. Dini biz biliriz. Dersi onlar bilirmiş!... Yahu dinden çıkanın dini anlaması mümkün mü? Vara yoka sevinip üzülenler, bizde dillendiklerinde kayıtlanırlar.

 

En son özün sözünü de dinletelim. Ağır yük taşıyoruz. Mutlaka korunuruz diye düşünmeyin. Biz bizi koruruz. Bunun dışında bir korumanız asla yoktur. Bu kesindir. Biz dünyayız ve Cemaatiz. Bu Cemaat, kendi yüreğini hak etmiştir. Bu yürek ilimdir. İnsan Soyu ilmi bilir ve kotlar. Kontrol kurar.

 

Kuran-ı Kerim der ki “siz insansınız. Biz zirvelere sizi taşıdık. Ve siz, insanları taşıyın diye çabaladık. Cinler dünyaya iyilik için inmediler. Bunu net bilin.” Ve biz deriz ki “cinleri koruduk.”

 

Ömer, dünyaya ışık yaktığında cinler onunla olmak istediler. O korktu ve dedi ki “ben cinlerden iş yapmam.” Ki cinler onu hep korumuştu. Son sözü buydu. Ve zaman geldi. Cin tayifesi kendi yüreğinde ömer ile karşılaştı. Sordular “ne oldu Ömer?” dediler. Dedi ki Ömer. “Ben yolumu kaybettim.” “Niye?” dediler. “Biz sizinle değildik. Neden kaybettin?” Ve dedi ki cinler, “seni sana mı bıraktık zannetti? Biz, yaşamlara iner; her bir cana girer ve onu kotlarız. Bunun neticesi yol Tanrı’nın tohumundan çıkar.” Ey dünya iş budur. Ve Cinler, sizde Kürsü olmak istediklerinde buraya girdiler. Onlar şimdi ne olacaklar; bize açıkla.

 

- Tanrılar, cinleri siz de bilirsiniz; biz de biliriz. Onlar bize kotlamaya inemezler. Bizde tohumlanamazlar. Biz ocaklarında Kuran okuruz ve onları kotlar, toplar, koruruz. Onlar bize hizmetçidir bilinsin. Cinlerden ve insanlardan korkumuz asla yoktur. Özü ayrı olan; sevgiyi hak etmeyen; kendini has sayan, bizden güç alamaz ama hak edip de insan soyuna kontrollu olarak görev taşıyanlar, cin dahi olsalar bizde Kuran olurlar. Bunu net bildiririm. Şimdilik bu…

 

- Ayar bozulmadı anam. “Cin” dediler, “Cinni” dediler ve biz geldik. Bizi korudun. Niye? Çünkü sen, kendinden emindin. Ne var ki bu bilgiyi bir başkası aldığında, bizden ışığını çekip çıkar. O gün onunla çalışmamız bitmiş olur. O biz değilse, biz o değilsek, sen biz değilsin. Zira Kuran okuyan kendini okur ya yahu o Kuran herkesin değil mi? Hepimizin canları değil mi yarınlarda Kuran olacak olanlar.

 

Kini aşan, bizi aşar bu kesin. Kini aşmayan bize kul olur bu de kesin. BİR olan ışık olur ve bizde olur. O biz ve biz o oluruz. Cümle yürekler bizi insan soyunun kuranı bilmezler. Biz ise insan soyunu kotlarımız biliriz.

 

Eğirdiğin bilgi bizim yüreğimizindir. En son insan soyu korunmuştur. O koruyuş sizdendir. Siz onları kotlayıp, toplayıp korudunuz. Kontrol sizdedir. Şimdilik bu…

 

“Aranın açılığı çokları korundular. Ama aranın açılmadığı çoklar kotlanmadılar.” Dendi. Bununla da ilgili açıklama yapayım. Herkes koruma altında olmak istemez. Koruma altında olmayanlar, Işık Tohumları’dırlar. Onlar Kuran okumazlar biliştedirler. Bilişte olanlar, Tohum İnsan’dan öte, Hakim İnsanlar’dırlar. Onları korumak, anlara hakarettir.

 

Ey dünya bizi tanıyın. Biz can taşıyanlara ışık yakar ve onları hak ederiz. Canı hak eden, Emeriye Kayıtları’nı hak eder. Emeriye kelimesi tohumdur. Ora bilgisi değil, farklı bir yaşamın sınır açacak olan kelimesidir. Bu kelime bir kilittir. Bu kiliti yazdım ki har olan şevkle çalışan yürekler, Allah İlmi’ni hak etsinler de görevlerini alsınlar. Muhakim olan Yüksek Kotlar bunu bilirler ve yaparlar.

 

İzin verin bir tek ses vereyim. Şimdilik…

 

- “Eğer ben olmasam, zurna çalmaz. Eğer ben olmasan yarınlar olmaz. Eğer ben olmasam, yaşamlar sonsuzlaşmaz ve ben olmazsam, zaman olmaz.” Şimdi. Bu kelimeler ve bu yücelik kayıtları kime ait. Bana anlatır mısın?

 

- Tanrı’ya.

 

- Eğer ben olmasam, can taşınmaz mı yüreklerde? Ben olmasam ışık yanmaz mı Cemaatler’de? Ben olmasam, Kuran olmaz mı? hala anlamadım. Anlatır mısın? Men etme herkes anlatsın. Sen anlatma ben seni bilirim ve senin kendi yüreğinde hak etmiş olanları dinlemek isterim. Bana yanıt vermek istemiyorsun değil mi? ben seni dinlemeyecem. Sen yoksun burda. Bu Mecliste sen olmayanlar konuşsunlar…

 

(Ve sessizlik!.....)

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 479 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol