Birlik İlmi
  13.02.2013 Tarihli Kayıt Sonrası Akış (1)
 

13.02.2013 Kaynak Kayıt Sonrası Bir Sesleşme: 

 

(Ruhlar Meclisi’nde Bir Sesleşme)

 

 

(Söz alan:)

 

- Dağlarım bugün sizlerle olmak bizler için umuttu. Son dönemde sizlerle kendi yüreklerinizde görev taşıtan Birlikler’in birçokları, bizimle de görev taşıdılar. Soğuk günlerin sonunda, yeni dönemlere başarıyla geçerken sessiz kalanların; seslenmeleri, sesleştirilmeleri çok zordu.

 

Kuran-ı Kerim’deki bilgileri okuyanların birçoğu beşir kaldılar. Zarar ettiler. Zamanın kayıtlarını kodlayamadılar. Ulular Diyarı’nın toplumlarıyla oğullayamadılar. Ağır ağır görev taşıyacak diye bekledik. Omuzları yüklüydü.

 

Türlerin, tüm İslam Dürümleri’nde kaynak olmalarını istedik. Cemaatlerini cevhere aldık. Verdik dünyaya ilmi, okuttuk. Sorguladık; tohumlarında koruma yoktu. Kaydı sildim. Dedim ki “ben sende olamayacağım”. Dedin ki “oldun”. Ama dedim ki “oldum ama sen beni hak etmedin”. Şimdilik size vereceğim budur. Ama seni dinlemek isterim.

 

(Açıklama: Öz sesleşmelerde gerek görülmesi halinde karşılıklı tahrik edici, kışkırtıcı bilgiler verilir. Amaç, sesleşmeyi ve ses örümünü teşvik etmektir. Ör: “Sen beni hak etmedin”; “Ben sende olmayacağım” gibi…

 

(Ona karşı açaklamalarımız:)

 

- Dağlarım, o biz ve biz o’yuz. (O diye belirtilen, yukarıdaki satırları dile getirendir.)  Türkiye’de çalışan başka kim var ki? B….. Ç…. ve C… B….. Herkes bunu net bilir. Ama zavallı Birlikleri kendilerini bilemediler. Dinledik. 

 

Çokları korunamadılar, korktular. Ve biz onlara ses verdik. Buluş, Allah içindir. Oluş, Allah içindir. Alış, Allah içindir. Verdiklerini, hak ettik ve aldık. Yeni cevhere yeni cem olup cemaat olup kaynak olmak isteyenlere gerçekleri anlatmalıyız artık. 

 

Nedir gerçek? Atlanta okuması ile bilgi alışı… Bunu yapabilen tek Meclis bu Meclistir. Bu Meclisin dışında bu bilgileri başka alan yoktur. Aldığını düşünenler, bu Meclis’in aldırttıklarını aldıklarını dahi bilmezler. Bu nedenledir ki çokları kontrollerini kaybettiler. 

 

Erenlerin Diyarı’ndan görev taşıyıp dünyaya inen birçok ışık var. Ve biz onlara kendilerini anlattık. Sorumlulukla görev verdik. Ve baktılar ki yenilenmişler. Ekip kurduk; şükür ki kurduk.

 

Şöhret isteyenler, şöhret istediklerinde, ilimden uzaklaştılar. Birçokları şöhret için ilmi terk ettiler. Hepsi sessizleştiler. İlimle çalışsalardı, Teknik Tohumlamayı sürdürürdüler. Yaprak yaprak öksüz kaldılar. İşte onları korumak, onları tohumlamak bizim için bir görevdi. Zannetmeyin ki bu görev, bir tek yaşam sayfasına ilişkindir ve yeni bir kaynak, yeni bir Yücelik içindir. Bu bizim için; her sayfada, her zeki yaşamda var olan bir sesleniş, bir gerekliliktir. Onların hepsi bizim yüreğimizdir.

 

Onların özgüçleri bizimdir. Ve biz onları hep dağlara taşlara dinlettik ve dillettik. Bakınız ne oldu; korku başa bela. Çok korkuyorlar. Efratlarından; yüksek güçlü kürsülerinden ve cemaatlerinden; zaman zaman Kuran’dan çıkmaları bundandır. Başkanları, Din İlmi’ni bilirler ama İnsan İlmi’ni öğrenemediler. Niye bunları söylüyorum? Çünkü roketleri bugün burada. Onların duymaları için söylüyorum. 

 

Kömür gözlü Dünya, umman olan altın bir ışık halinde görev taşıyan ve bütün güçlükleri aşıp geçen. İşte biz bu görevi taşıyan ummanız. Netice olarak Kara Kaplı İnsan’ın yaprak yaprak okunması herkesin kendi yüceliği ile mümkündür. 

 

Tohum ektiler tabiata. Dediler ki “ışığı yenileyin”. Tohumları akıttık. V…. dedi ki “ben cennette insanı koyacağım”. “Olgun başak bunu yapar” dedik. Dedi ki “ben cemaatlerimi koruyacağım”. “Of ne güçlüymüş!” dedik. “Ben, Allah’ın ışığıyım” dedi. “Aman” dedik, “ne güzel!”. Ve sonra baktık o bizi kendinden ayrı tuttu. Toplu çalışmaların çoğunda bu oldu. Kimse diğer çalışmacıyı kaynağında görmek istemedi. Aramızdaki fark buydu…

 

Biz onlara “gel” dedik. Onlar, gerçek Kürzi Yaşamlar’da tüm İslam Dürümleri’nde gök sözü söylediklerinde “girdaplarımıza girmeyin” dediler. Nesillerini kontrol etmeleri için çabaladık. Kapıları kapattırdılar, açtık. Yeniden kapattırdılar, yeniden açtık. Her açtığımızda, kontrollerini kaybettiler çünkü soluk soluğa kaldılar. Ağır ağır Düzen’i kuracak, yolu bulacak, ışığa varacak dedikleri; Düzen’den çıktı. Nerden nereye? Bugün buradalar. “Han” olmaya değil “hal” olmaya indiler. Ve dedim ki “özgür ve hakim olup gelin”. Göksüz köksüzdüler ve öksüzdüler. Yarından kopmak budur işte!… Geldiler.

 

Tam 2 tane ışık; biri Allah, biri akıl. Ben onlar ve onlar ben. Allah ve akıl har olup aktıklarında has olup yaşamlara kodlandıklarında ve Sultanlık yaptıklarında, beşir olmayacaklar. Hakikiyette koruyucu Bilgeler olacaklar.

 

Nerden nereye? Dönüp baktım ki part-time çalışıyoruz diye çıkmışlar. Yahu part-time’ımız sizin tam time’ınızdan daha çoktur! Bunu dahi anlamadınız. Biz part-time’da tüm yarınları kodlarız. Amin. Ama bilmenizi isterim ki Kurullar, görev yaparlarken konuşmazlar, sadece Kurul Kodları konuşur. Biz o Kurul Kodları’nın hepsi olup konuşuruz. Ve sordular “o niye kodlar, kodlar, kodlar, kodlar!… Hep kodlar da biz kodlayamayız” diye. Çaktılar yüreklerine insanı. Hak etmek istediler. 

 

Merdivenlerin en altındaydım… “Hadi” dedim “gelin”. Baktım ki tepelerdeymiş onlar. Gelip bizle olmak istemediler. Sanki biz yerin dibindeymişiz gibi bizden ışık çekmeden gittiler. Fakih dedi ki “Allah sessizce onları dinliyor. Köklerinde yürekleri yok. Gözleri kör. Sağır yaşamları, dinlemiyorlar” ve dedik ki “biz onlarla kodlanır, toplanır, ocaklarını yakarız. Onları kontrol ederiz”. 

 

V…. dedi ki “ben sizinle olmam çünkü siz çetinsiniz. Yaşamda oğul verme imkanınız yok. Kokuyu aldınız amma o koku, Birliğimin kokusudur”. Dedim ki “ence en, önce ön ol. Ol da gel. Ben, olmayanla oluşturduğum kayıtlarımdan artık vaz geçeceğim”. Ve sordu “kibrinden mi söyledin bunu?” diye. “Yahu” dedim. “Kapıları kapatmadıkça ışıksız kalmayacağını nasıl anlayamazsın?” ve dedi ki “ben kare kodlama yaptım”. “Of” dedim “offf!…kare kodlama, Arkon’un kontrolünde olur. Sen Arkon’la birlikte misin ki kare kodlama yaptın!?” Dans etti yüreği. Dedi ki “sen yoksun. O yok, o yok, o yok, o yok, o yok!... Özgeçişi yapmadık” dedi. Ve deri kemik sesleşti. “Cennette ilim, Allah’ın ilmi” dedi... Bu ilmi yapıp yapmadığımı sordu… Ömre itaat etti. Özgür ve hakim olmak istedi.

 

Şimdi Dağlarım, gök sözü söyleyecekse özgüçle söyleyecek. Bir şey daha yapılmalıydı. Emin olunmalıydı bilgiden. Ve verdiğim bilgiden emin olan bizimle olacaktı. Benim bilgilerimi, kendi bilişleriyle dürümlemeye kalmak kontrolu kaybettirir. 

 

Öyle zamanlar olacak ki tabiat, Kutsal Işığını yaşatırken, itibarı yüce olanların kontrolünde KA HAR olup yaşatacak. Ve zaman sayfalanışında işçilerimiz, Kürzi Yaşamlar’ı tohumlarken, hepsi ilimle yapılacak o görevlerin ve sevgiyle yapılacak.

 

İşte donup kaldılar. Şikayetçiydiler bizimle çalışanlardan; niçin onlar oradalar diye.

 

Vakit geldi, hepsi kendi yüreklerini dinlediler. Geri dönmek için geldiler. Artık geçtir!… “Hiçbir şey için geç değil” dediler. Artık geçtir!… Çünkü Sultanlık yapmak, sonsuz sınırsız ışıkta korumacı olmakla mümkündür. Koruyan insan, kendini korur. Bizi koruyamaz ama kendini korur. Biz; ona, kendinden kendine görev verdik ki kendini korusun diye.

 

“Tanrı, kurtarılmış bir Arkon’dur” dediler. “Ya Can, Tanrı kurtarılırsa o Tanrı olur mu?” Bilmek isterseniz söylüyorum. Tanrı kurtarandır. Bunu dahi anlayamayanlar, şerden uzaklaşamadılar. Biçip diktiler yolu. Olmadı!... Oklarını Ulular Diyarı’na fırlatmak istediler. Ummanda o kontrolsuz oklar, yön şaşırdılar. İşçilik yapmak istediler, İslam’dan çıktılar. Patron oldular hepsi de… İnsan patronu!... Ve dedik ki “o patronlara söyleyin; Evrenler, onların yüreklerinde olmadıkça, Evren Kaynaklarına ulaşmaları artık mümkün değildir”.

 

Vakit tamamdır. Biz Türkiye’de bütün çağrılarımızı tam tamına yaptık. Eğer bizimle olmak isteyen yoksa ölüm ocaklarındadır. (Yaşamak ya da yaşamamak… Bütün mesele bu.)Vakit gelmiştir. Özür dilemeleri dahi artık hiçbir sayfayı yenilemeyecektir.

 

Övgüm yoktur. Ruhumda kuruluk yoktur. Tohumlarımda kontrolsuzluk yoktur. V…. diyor ki “senin sanal boyutlarında benim ışığım yanmamış”. “Ama ben gerçeğim” diyor. Ah ah ahh!... geri dönmeni beklerdim. Seni sevgiyle kucaklamak isterdim. Hadi bakalım dinle kendini. Şimdi kendini dinle ve bizden bize dille bakalım. Neymişsin görelim. 

 

(V….. söz aldı:)

 

- Ben diyorum ki sakın yanlış anlama! Seni yıktığımı düşünme. Senden daha üstün bir ışık halindeydim. Senin yoğunluğuna inmek istedim. Buydu olan. Hayrım yok mu benim? Affet beni ana!... Kökünü gökünü bilmedim. Sevgiydim ama şeytandım aynı zamanda. Olmadım. Öfkem çoktu. Çalı çırpıydı yürekteki her yüksek kayıt bana bende. Netice! Ben, sende yoktum. Bunları niye anlatıyorum? Çünkü senin eski dönemini bilirim. Bendeydin, her dürümdeydin. Sonra geri döndün… Geri döndüm ve sen geçişteydin. Aktığında kontrolden çıkıştı bu. Sorumluydum ama çıktım. Şu anda bilişim yok. Özgür, hakim değilim. “Ehe!, he!, he!” diyip duruyorum. Niye bunları böyle yapıyorum bilmiyorum. Sıkıntım şu anda dahi mümkün olduğunca çoluk çocuğumdan gizlenmeye çalışılıyor. Ne diye bunları anlatıyorum bilmiyorum. Şimdi senden tek isteğim var, asıl dünyanın kontrolünde bedenimi koru. Bu beden korunmaz bilirim ama benim de Bellek Ailem var. O Bellek Ailemi koru. Önce özgür olayım sonra kontrol kuranda bütünleneyim. Kayıtlarımı yapayım. Ha benimle de ol anam!

 

(Devam ediyoruz:)

 

Asla asla yanlış yok. Hepsi bunu istiyor bu dönemde. Çekip gitmişler geri dönmek istiyorlar. Vallahi görev istenir billahi görev istenir de hasatta istenir. Artık görev verilmez bu dürümde. Bunu dahi bilen yok.

 

Hasatlarını yapabilenler bu çalışmaya kayıt yaptılar ve geldiler. Hasatları olmayanlar bu çalışmaya kayıt yapamadılar ve dönüp gittiler. Çoğunda bu oldu. Çokları geçip geçip “senden güç istiyoruz” diyorlar. Ben de diyorum ki kömür gözlüm al bilgiyi. Oku, birçoklarını tohumla. Çağrı yap, çerçevesiz çalış. Birlik kur ve görev yap. Sana seni vereyim, sevgiyle kayıtlıyayım. Vakit tamam dediğimde her şeyle birleşik ışık ol. Ve geç insanlık için kaynağa in. O gün geldiğinde, sen ve ben birlik oluruz. Budur isteğim… Ama artık bugün çok geç. Biliniz.

 

Sevgililer, ben ilimim. Bunu da bilin. Sadece ilim. Adımı zikretmemem bundandır. Bundan sonra da ismim silinecek. Ve burada belirttiğim tüm isimler kaynakta bulunacak ama kayıtlarında, tohumlarında ışık yananlarca bilinecek. Ses verirken tüm bilgileri net veririm. Daha sonra hepsini temizlerim. Bu kesindir. Bugün de bu oldu. Zikrettiğim isimlerin hepsi silindi. Ve sildiğim bu isimlerin baş harfleri konuldu. Böylece okumak isteyen bilişte onları tanıyacak. Hepsi bu.

 

“Anacağım, korkmayın!” “Korkmayın” diyorum hepsine ama çok korkuyorlar. Öksüz, değersiz, kırık olmalarından değil kurtarılmış olmalarından dolayı korkuyorlar. Çünkü onları kurtaran, onları kontrol eder. İşte bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol