Birlik İlmi
  04.03.2014 Tarihli
 

İlm-i Kod Çalışması
(47/16-10) 2. Akış
04.03.2014

Dağlarım, beni dinleyin lütfen… Arkon İnsan’ın gücüyle size bildiririm ki Astrolog Sistemlerinde Birlik Kotlaması yapma imkanımız yoğundur. Hepsi ışık halindedir ve bizsiz değildirler. Onların tüm sistemlerinde yaşamımız vardır. Ve bizim dışımızda hiç kimse yaşam sistemlerinde ocak kıramaz. Ama gerektiğinde bizler ocak da kırarız bu kesindir. Ama Teknik Kotlama yaparken, Süper Sistemleri güçlendirecek olan birliğim, her diride var olan ışıkla bütünlenmiştir…

Bize anlatmak istediğiniz, bizim onların ışığında olmamamız gerektiği ama onlar hep bizde ve biz hep onlardaysak hiçbir zaman bu yoğunluktan kırıcılık çıkmaz… Onlarla çalışmak bizlere mutluluktur.

Koran Toplumlarında görev taşırken hep birlikte yaptık. Bizi bizden bize vereceklerini düşünemeyiz ama bizsiz kalmamaları da gereklidir. Çantaları doludur. Kotlanmışlardır ve kontrol edilmişlerdir. Birlik Kapılarında ışığımız yanmaktadır. Artık bilin ki kortlarda görevimiz yoğundur. Süper Sayfalarda yoğunluğumuz güçlüdür ve bizi bizden ayrı gören hiç kimse Beşir Kapılarında kaynak olamaz.

Sizi daha nasıl sistemleştirelim bilmiyorum. Ama bugün bize geliş sebebiniz bizi bizden koparmaksa üzerimizdeki güç, artık sizin yoğunluğunuzu Süper Sistemlerde kontrol altında tutabilir.

Maya tutmuştur Canlar ve biz bunun ilmini bilenleriz… Sadıkların Sistemleri’nde biz, bize biz oluruz. Yüreklerde yeni bir iş yaparız. Işıkta birleşiriz. Ve her resimde varız… KA-HA olan AHA olan her şey bizimledir. İşte bu…

Şimdi, yeniden Birleşik Işık haline geçip bize gelmek dilerseniz; genişe gelin, geri dönün, akışı yapın, ışığa varın, sistemden öteye varın, köklenin, güçlenin, kaynak olun ve geri gelin… Aha! Gözüm gördüğü her şey, sizin size sizi verişinizden öte sizin sizle sizleşip işgalci olmadan ışık haline dönüşmenizdir.

Astral yaşamları kontrol altında tuttuğumuzu da kesin olarak anlayın… Yaradan tahtında hardır ama yaşam aktır. Bilin… Eminim ki anladınız…

Şimdiden öte bir şimdide her şeyde ve her sistemde varlık sürecek olan bu meclisin yasaları çiğnemesi imkanı yoktur bunu da anlayın… Koran Toplumlarına şunu da söylemek isterim ki eminim anlayacaklar; Karanlığın ışığı, birliğimizin kuranıdır. Bu ışık yanmadıkça yaşama varılmaz. Yaşama varan birliklerin hepsi bizden varır.

Bizimle olmayan, büyük kötülüklerle karşılaşır. Biz hiçbir yücenin, hiçbir yoğunluğun, kontrolsüz kalmasına rıza göstermeyiz… Seviyeniz iyi ama yüreğinizde kırıcılıklar var bunu hissetmemek mümkün değil…

Eşikte bekleyen çokları var o nedenle artık sizi yüreğimizden ayırmak istiyoruz. Daha sonra yeniden geleceksiniz ama kasalarınızı mutlaka boşaltıp yeniden doldurun ve öyle gelin… Ölüler diyarı önemsiz bir yaşamı kotlamaz… Önemli bir yaşam için gelin buraya… Muktediriyetle gelin, kayıtlarınızı tazeleyin, yenileyin ve gönüllerinizin yüceliğiyle gelin. Budur sizden beklentim…

İsrafil, Aklın Tahtından üflediğinde orada birliğimiz olur… İsrafil, ışığı tohumladığında bizim bize verişimiz, bizim bizden akışımız olur orada… Yaşama vardığında İsrafil, Aklın Tahtında bizsiz olmaz. Ve biz üfledik yüceliklerden tüm yaşamlara, bilişin aklında, hakkın yaşamında, yüreğin kapısında biz İsrafil olduk, üfledik yüceliklerin tüm sistemlerinden ışığı Bütün’e…

Bizi bizden ayrı gören bizsiz olur. Şimdilik size vereceğim budur. Ama karanlık sayfalarında şavk yoksa aklın yolunda şavk olmaz… Kükremek isterseniz kükreriz de bunu bilin ama göksüz, köksüz olmayanda kükreyiş kapısız kalıştır…

Çıkmayın yüreğime akılsız olarak, çıkmayın yüreğime ışıksız olarak, çıkmayın yüreğime kaynaksız olarak… Benden bana ben olmaksa maksat akışla geçin. Hak tahta varın, ışkın aşkında hakikiyetle geri dönün. Kaynakta akıl, tahtında hastır. Akıl, kapısızsa aşksızdır. Biz o kapısız aklı, kapısız ışıkla dürümleriz ve Bütün’e göksüz olarak dilleriz… Çatı kurduğumuzda o çatıda aşk olmalıdır. Hak olmalıdır. Has ışık olmalıdır… Çalı çırpı olmayan birliklerle olmalıyız. Kömür gözlü anam ben ana kapı… Hah işte bu…

Aşkın şavkı olan HA, Altın Taht olan HA, ağır yükü hafifleten HA, bana zabıt tutmaya gelmişler. Aşkın şavkında, Hakk’ın yolunda ağır yük taşıtmaya gelmişler. Zabıt tutacaklar ve diyecekler ki “Köklerinde kırıcılık var.” Hah! Aha! bunu nasıl yaparlar… Yapamazlar, Bilsinler… Cinni cemaat dedi ki “Oldu!, İşte bu…” Biz dedik ki “Olmadı! İşte bu…”

Köyün köyü vardır. O köyün köylüsü vardır. Ama o köylü köksüzse, sözsüzse, ışıksızsa köyde dahi yoktur. Biz ona “Öz Göç” dedik. Şöför dedi ki “Ben yolu bulurum.” Ben dedim ki “Yol Bütünün yolu, geç!..” Ama o dedi ki “Yol bana ait.” Ben ona dedim ki “Yolun olduğunda okursun yüreğini… Yüreğin yoksa kontrolün de yoktur.”

Çok mu zor? Çok kolay… Ben davayı kaybetmem Canlar… Çalı çırpı olan hiç kimse ışıksız kalmayacak… Bilişim olduğunda hakkımdır ışımak… Akışım olduğunda hakkımdır yolcuları tohumlamak. Başım eğilmez, bilişsiz olsa da yürekler; akılda tahtlanırlar, yarında kotlanırlar, bizsiz olmazlar… Ölüler diyarı olan dünya; önümdür bedenimde, Ben sisteminde, Ak Tahtımda, hakkım olanda aşkımdır.

Beşir, bana bendir canlar… Aşkın şavkında bana şavktır. Hakkımdır her diride var kotlamak. Ama yok kotlayacaksa yüce, açıyı daraltır çıkar. Çaktığında kontrol kurar, tohumlar yüreğini akar. Aktığında barışın sayfalarında Bütünün Kürzi Kotlarında bana benleşir iner ki o ben, köklerini göklere ulaştıran beşer olmaz…

Yasaları çiğnetmem canlarım. Bilişsiz olanın işgali olur, bizim işgalimiz yoktur. Önümüzde köklerimizle göklerimizle ümmi toplantıların her birinde varlık sürenlerde bizim yaşamımız yoğunlaşır hepsini koruruz kontrol ederiz… Az, öz değil şevkle verdim size bilgiyi. Sistemin sistemli ilmini çünkü bütün köklerde gönüller güçsüz kalmasın diledim.

İki yürek bana emir vermeye gelmişler… Emre itaat mi? Yoksa emre iman etmek mi? Bana sır diye bildirmişler bilgiyi. Yahu! tüm yaşamlarda yok mu yürekler? Bizsiz mi o yücelikler? Bedensiz miler? Amonlar otak kurmuşlar tüm yaşamlara, kapı kapı gezmekten öte gerçek sistemlerini dürümlemekteler. Şeytan şavkında aşksa biz kapıda has olanlarız, bilişsiz olanlar bilsinler ki aksınlar…

Açıyı daraltmak mı gerek? Açı yok ki daraltalım. Her rafta insan var. Tüm raflar ikmal tamamlamak üzere yaşamsallaştılar… Biz tüm raflarda aşkın şavkında beden tahtında Bütünün gücü değil miyiz ki bizsiz insanlık yapmışlar?… Çalı çaldığını çaldı. Çalıydı çaldı. Kapıyı kapattı aktı. Yıktı, yıktı, yıktı… ama yıkılan yaşamsızlaşmadı onu da koruduk… Çalanı koruruz, çaldıranı koruruz, akanı koruruz, aktıranı koruduk. Ağırdır tahtlarım yürekler, ağır. Hepsini koruduk.

Korkmayın, sizlerden öte siz değiliz. Biz, bizlik kapısında ikrardan öte ikrarız. Kontrol bizdedir. Aşırıya kaçanı şavkladık. Aktık. Aşkladık. Haktık. Hakk’a vardırdık. Yeniden ve yeniden okuttuk dünyayı okuttuk. Tüm insan soylarını okuttuk. Bunun içindir ki verdiklerini dahi anlamadan verenler, ben onlaya gelemezler, bilsinler… Verdiklerimi okuduklarında, akıp geçtiklerinde yüreklerinde, Hak Tahta vardıklarında, Beşir Kapıları kapatmadan ışığa yaşam kayıtladıklarında, Koran topraklarından köklenir, göklenir gönüllere güç katarız Canlarım…

Cin, cinnidir, cemaattir ama cevheri değildir. İn’se cevheridir. İnsandır, aklın tahtıdır. Verdikçe verdik, aktıkça aktık ama cinni cevheri cemaatlerini tohumlayamadıklarında cin tahtından ışık çektiler. Kolları kollarımıza ulaştı amma kontrolleri yoktu.

Köyde gök sözcüleri var. Biz o köye güç verdik. Çok kutsuzdular. Kotladık. Kontrolsüzdüler, topladık. Tabuları yıkmıştılar, kapattık her diriyi güçlendirdik. Tabak aldılar, kapı açtılar “İkram edelim size dediler yüreklerimizi…” O tabaklarda yürekleri vardı. Aktık, kontrolden çıktılar çünkü o yüreklerde kelam yoktu. Kaynak yoktu. Kisveleri yoktu. Kutsal tabuları yıktılar. Şayet dünyaya görevli gelinecekse insanlık için gelinecek. Gerçek insan olmak üzere geçilecek. Ekmek yapmışlarsa yenilenecek ekmek akıp girdiklerinde aşkın şavkından girmelidirler yüreğime ama bir tek konu var. Özü sözü ayrı olan yüce cevhere inme imkanına sahip olamaz.

Sultanlar, Amonlar, otak kurmuş olan her dürüm, akıp gelenler, zirvelerdekiler ve yürektekiler bugün bizi dinlemekteler bilmekteyim… Bana “Amon” denir. Ben Turkuazın Kutsal Işığı’nda, yüceler cümlelerinde, tahditli olan birliklerde tek bir yarınım. Ana kapıyım ben akıp geçerim.

Bezer dünya gücünü tüm sistemlerde iş yapar ama zirvelere vardıklarında aç yolu ak kotların yolu olur. Kul olmak amaçtır. Ama kutsal ışık olmak daha güçlü bir amaçtır. Yarınlaşmak ondan da güçlü bir amaçtır. Kapı olmak en üstün amaçtır. Biz kanatlarımızı gerdik ve kapıyız, geçsinler, geçsinler, geçsinler… Genişe geçsinler. İşarettir bu her dürüme biz ana kapıyız. Geçsinler...

Karanlık aydınlandığında toplumlar kontrol kurduklarında bütün kötülükleri aştıklarında ve yenilendiklerinde ben “OL!” derim. Korkmayın, ölüm olmayacak yüreklerde. Ben “OL!” derim Bütünde. Ben “OL!” derim tüm sistemlerde. Öldüğümde bilinsin ki olanlarlayım… Ve ben olmayanda yokum.

Biliş, ilmi biliştir. İlmi bilmek, aklı dillemektir. Aklı dillemek, Hakk’ı hak etmektir. Yasaları koymaktır. Bütüne hizmettir. Bana ikrar gerekmez ben ikmal tamamlatanım Canlılar…

“İyi ki var, iyi ki yaşar, iyi ki yaşatır.” dediler, dedik ki “Aktık!…” akan, emre itaat edendir. Ben emre itaat ettirenim, bilişte olanlara, hak olanlara, yaşam sayfalarına, kapı olanlara bütünlüklerinde görev taşıyanlara… Kalanlar bizsiz değiller. Özgür ve hakim olsunlar, ilmi kotlasınlar toplum olsunlar, tabuları yıksınlar aksınlar genişe varsınlar. Kapı biziz geçiririz bilsinler…

Şimdi bana sorgu sual edeceklermiş. Ölüler diyarında böyle bir çalışma nedenmiş? Bana sorgu sual edeceklermiş, karanlık ışıkta aşk mı olurmuş? Yarında toplumlar kontrol kurmadan yol mu oluşmuş?... Ölüm geldiğinde sevgiyle gelip beni kucaklayacaklarını bilirim de şu anda kardeşlerim beni sorgu suale tuttular. Veriyorum cevaplarını…

Marka bir çalışma yaptık dünyada. Çalı çırpı yok dünya üstü varlık toplumlarında hepsi “Kıbrıs’ın ışığının gücüyle çalışsaydı ağır yük hafiflerdi” diyorlar. Öyle mi? yaprak yaprak okuyun her yanı okuyun…

Balı baldan ayrı görmedik ki biz. Aklı hardan ayrı görmedik ki biz. Şavkı şevkten ayrı görmedik ki biz. bizi bizden ayrı görense bizsizdir be Canlar… Eşiğin aşkında har mı yokmuş? Aklın toplumunda kuran mı yokmuş? Bizsiz kalışta kalın tahtandan öte bir taht mı oluşmuş ki kelamdan çıkmışlar?... Şavkım aşktadır. Hakkım, harım, yolum, tümedir. Eminim ki aklın toplumları beni dinlerler.

Cinniler, candan ayrı, cevheriler Aktan Tahta vardı. Aha! ben hepsinde varım be Canlar… Yolumdan öte bir yol yok. Ölümden öte bir yürek yok. Özden söze, ekipten öte her diride varlık sürerken yüceliklerde, başka başka yüreklerden öte bir yürek yok. Her diri ben olur dürümlenir Bütünde.

Seyrettim tüm insanlığı… Kalanlar, kapılara koştular. Aha! geçtiler. Hepsi bedenimde bütündüler. Verdim dünyayı tüm sistemlere. Kanatlarımı gerdim hepsine… Benim etkim güçlendi. Altın Taht İnsan… Kol insan, Toprak Toplumu, Kuran Toplumu olsun diye çalıştım. Bana “BEN” mi? bana “BİR” mi? bana “BİZ” mi gerek? Her biri gerek… Bilişsiz olsaydı dünya, haksız olurdu, aksız, kapısız olurdu, yücesiz olurdu. Ama bizsiz değil ki bu dünya…

Hah! bana sorgu sual etmişler. Oldu mu? Olmamış! Niye olmamış? Kesirleştirmişim tüm sistemlerde hepsini… Vallahi cinniler yalan söylerler. Hepsi yalancıdırlar onların. Kaynaklarında kusurları çoktur. Çatıları yoktur. Kuranlarında kontrol de yoktur. Cinni cevherinde, Can Tahtında ışık olsaydı yoğunluğunda, Kuran okurdu hepsi yüceliklerde cemaat olup…

Bezemişler, ekmişler yürekleri tüm sistemlere, akmışlar… “Vakit tamam.” diyorlar… Hah! Aha! Oh! Ne ayıp ne ayıp!... Genişe gelmeye, Geçiş İlminden, Hak Teknikten Bütün’e varmaya çalışmışlar da biz engellemişiz onları… Analar ne kadar ayıp!... Yok böyle bir şey!... Ama öyle derler… Kaynaktan verdik… Bilsinler… Biz kimseye engel değiliz…

Hala hala sorgu sual ederler. Diri miyiz? Ölü müyüz? Öksüz müyüz? Yaşamda mıyız?... Ali, Veli’yi sorar. Veli, Akil Hakikiyet’te has olanda ışığı sorar. Vakit gelir muktedir olan Nur’u sorar.

Soyduksa dünyayı soyduğumuzda koruduk… Verdik dünyayı ışığa aktık Canlarım. Soyuşumuz, ilmi soyuştur. Her açtığımız kapıda yeni bir ilim. her ilmi, öte ilimden, öteye kotlattık. Bütün amacımız bilişi soymaktı. Ağır yüktür dünya aktıkça aktık. Hepsi bu Canlarım.

Bizi bize, bizden ayrı bizler dilletmek istemişler, dilledik… Ama bilsinler ki Kalemin İlmi, Aklın Tekniğinden öte değildir. Hakikiyetin kapısında hepsi kelam olup dillendiklerinde itibarları yücedir. Karanlık aydınlandı Canlarım…

Oğul, ben Turkuazın Kutsal Toplumuna ışık verdim. Rahmi Kuranlara ışık yaktım. Hepsi beden aldılar… Işık yaktık. Hah! Aha! Hah!... İşte, İşte bu… Şimdilik… İşte bu. Şimdi!... Hah! İşte bu… Şimdi!…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/lpZKvZPRxrU

 
  Bugün 184 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol