Birlik İlmi
  SAHRA 27.TEMMUZ.2019 BİRLİK ÇALIŞMASI
 

SAHRA

 

SAHRA (1/1)

27.07.2019

 

SİYAHIN SİYAHINDAKİ SİSTEM:

Değerliler, eğer “KELAM” edecekseniz. İyi ki buradasınız!... Nesilleriniz iyi ki HALİK oldular. NİHAN KALEMİ, iyi ki HAS oldu ve TOHUM oldu!...

Zurna çalar ya hani ve der ki “KELAM OL!…” Ve der ki “HASAT OL!...” Yaşam, sana ilimle iner; “Gel!...” der. “Gel ama HAKK OL gel!... Gel ama NEFES ol gel!... Gel ama DİL ol gel!...

ALLAH sana der ki “OL!... ÖZ GÖREV’in, OLMAK!... OL ama hologramı aş ve RUH OL!...”

“Usanç duyma yaşamdan!... Bu yaşam, sana DİRİLİK olup inebilir. O zaman sen, kendi yarının için IŞIK haline dönüş ve de ki “Ben senim!...”

Unutma! yaşamı hak eden, yaşar…, Hak etmeyen, yolu bulamaz; zamana, hasat olup ulaşamaz. Zarar eder… Yaşamaz!…

İLİM yoksa; YAŞAM yoksa, YARIN olmaz. Eğer yarının oluşması isteniyorsa; yolun kontrolu gerekir. Yolu kontrol etmek için KELAM gerekir. KELAM, HALİKİYETTİR… İşciliktir, HALİKİYET… Yaratmak için İNSANLIK gerekir.

“Hasat” derim ya hani hep… Bilin ki beden almadan, hasat olunmaz. Bedene girmeniz gerekir ki HALİK olup YOL olup yaşayabilesiniz…

YARADAN, YARATILAN TEKTİR… Yaşam, trendir insana. Binersiniz; gidersiniz ama gittiğiniz yer; sizi, “BİZ”e götürmelidir… Yani sizi, sizden size götüren o tren; bizi, “BİZ”de dillemeli ki “BİR TEK” olalım.

Orada İLİM varsa; YAŞAM olur… Orada dürümlenen KELAM varsa; IŞIK olur… İşte o IŞIK, İLİM SAHALARINI HALİK KILAR…

Kendinizi bilin; deyin ki “Ben yaşıyorum!...” “Ben tohumum!...” deyin. “Her insan için bir tohumum ben. Her insan, bana cennet olur ama ben, kendimi cennet kılmalıyım ki her insanla, İLMİN HALİKİ olalım ve yolu bulalım.”

“Hasat” derler; HAKK olup hasat olurlar… Ya RAHMAN olan “KELAM”daysa ne olacak!? O zaman, tüm insanlık, TOHUM olacak…

TOHUM olmak; “iyi ki hak ettik!” demektir. İşte ona biz, “Kendi yarınımızda kervan olan IŞIK” deriz. Orası bir “IŞIK SAHASI”dır. O sahaya, herkes ulaşamaz. O sahaya Varan, orada kodlama yapar ama yaptığı kodlama; “IŞIK TOHUMLANIŞI”ndaki kodlanıştır. Ve her bir “IŞIK KODU” tüm sahaları dilleyebilir…

Oradan ötede “DİRİLİK” vardır. Oradan ötede “ŞİYAR OLAN NEFES” vardı. Ve oradan ötede “İNSANLIĞIN TOHUMLANIŞI” vardır… Oraya varan, “İNSANSILIK”tan “İNSANLIK”a ulaşanlardır.

İyi ki bunları anlatabiliyoruz!... İyi ki sonsuz sahaları anlatabiliyoruz ki “BİR TEK” olarak yaşama inenler, bunu ancak “SİYAH RENK”ten dilleyebilirler. Bunu, “SİYAH RENK”ten dinletiyoruz…

İşte “SİYAH RENK”e kodlanan IŞIK, son sözü söylerken; tüm insanlık için yenilik yaratılıyor…. O yenilik, “KELAMIN HALİKİYETİ”yle oluyor. Olgun sahalarda tüm insanlık bu şekilde kontrol kuracak ve yaratım bu şekilde gerçekleşecek. İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Yasa der ki; “KELAM, halikiyetin hakiki tekniğidir.” Yaşam der ki; “HALİKİYET, hak teknikle dillenen ilmin kervanıdır.” Ve yaşam der ki; “MUKTEDİRİYET, hepimizin kültüdür.”

SİYAH RENK, İNSANIN KERVANI... Ve MUTLAK KURUL, hepimizin dürümü... Peki YAŞAM, ALLAH’IN TAHTI... BİZ O TAHTIZ CANLAR...

Yeri yaradan; yeşilden mora kodladı tüm sahaları... PEKİ RUH NEYDİ? İLİMDİ... PEKİ İLİM KELAM MIYDI? HAKK’IN KALEMİYDİ... Hak teknikte NEFES var mıydı? Muktediriyetle kelam halikiyeti teknik tahditle diller ve NEFES, MUKTEDİR KERVAN ve MUKTEDİR KURUL olur...

Oğul, ben dünyayım!... Öz görevliyim ve tüm sahalardaki şarkıyım... BENİM ADIM, SİYAH RENK... Atlanta tahditli kültünden öte bir kültüm de, mutlak kurulları kodluyorum... “BARIŞ” derim; AŞK DİRİLİĞİNDE TEKNİK TAHDİT MUTLAK KURUL OLUR... Öz görev taşırım ve hepiniz olurum...

“FIRAT” derler, Fıratım ben... Ya ben dilde diriysem; kelamda mıyım yoksa, has insanlıkta mıyım?

“Hologram” derler ilim sahalarındakiler türevleri tohumlayan insanlığa... Yaşam ne ki? Hangi dünya daha yüce bir ilmi tohumladı da, tohum mutlak kurulları kodladığında türevleniş olmadı...

“HASAT” denir ya hani; nedir hasat? Şavkımızdır... Ağır yükü hafifleten insanlığımızdır... Mikail’in kelamıdır, mutlakiyetidir... Ve TOHUM olan, BÜTÜNÜN KÜTLE KODUDUR...

Aşar dünya ilmi bütünün kütle kodunu ve der ki “BANA, İLİM DENİR.” Ya KAHA, nerede o? İslamın ilminde KELAM var mıydı? Asla yoktu... İnsanın ilminde KELAM var mıydı? Mutlak olarak vardı... Peki yaşamda KALEM var mıydı? Kesinlikle vardı... Perdeleri açın ve dinleyin... Tüm insanlık kendi dilini konuşmalıdır... HERKESİN DİLİ, KENDİ DİRİLİĞİYLEDİR... Ben DÜNYA planetine inen birliklerin tahditsizliğinde kendini kendi yüreğimle dillerken; her şeyin kendi yoğunluğumla bilip yaptım bunları...

KAMA benim ilmimde var mıydı? Vardı ama kamayı kodlayan insan MUTLAK olmalıydı... Ulu dünya; ben türevleri tohumlayacak güçte olan bilişlilerle bu çalışmayı sürdürmek istedim... KOCAMAN BİR DOĞA ve koskocaman bir şarkı... Hepsi İNSANLIK... Ama o şarkıyı kodlayan ilim... Ve insanın tahditsizliği... Hasatı tamamlayıp dünya planetini kodlayacak olan dürümlerdekilerin, yarını kontrol altında tutmaları mutluluk olacak ama çalışmaları gerek... Kendi yaşamlarını hak etmeleri ve MUTLAK KURULLARINI kodlamaları gerek... Hakk’a varıp tahtlarında teknik tahditle BÜTÜNÜN KÜLTÜ olmaları gerek...

HASAT TAMAM... Peki, hasatı yapmamız, şarkımızın NİSA KALEMLERİNDE muktediriyeti kodlamamız mıdır? Yoksa, koruyucu olmamız mıdır? Hangi dünya mükafat ister, mükafat alır ve kelamı halik kılar? Mutlaka bilinmeli ki; tüm sahalarda bilgimiz var... Her bilgi bütüne hizmet için tüm sahalara kodlanabilir...

Konuşmalarımı hepiniz anlamayabilirsiniz... Mutlaka anlatan olmalı ama, anlatmam... Neden? Çünkü anlayan, kelamı HALİK olan olacak... Anlatmam kendini kontrol eden ile kodlanış olur... Ben anlatsam, mutlak kurul kontrol kurabilir mi? Kurar ama, yazıları okuyanların kendi yaşamlarını kodlamaları farklıdır...

Ben DÜNYA planetine bilgiyi açık seçik verebilirim... Diyebilirim ki; “DÜNYA, BENİM ADIM İSRA’DIR. Ben tüm zamanları kalemle dilleyebilecek olanım.” Ama bunu dinleyebilmesi için algılayanın, Hakk’ın kalemini hak etmesi gerekir...

Kusur arayanlar var dünya planetinde... Öyle çoklar ki... Derler ki; “şu kusurlu, bu kusurlu, o kusurlu, her şey, her şey kusurlu...” Yakıştı mı bu size? Her şeyin kusurunu bulmanız... Bırakın kusur aramayı... Kendinizi dilleyin... Deyin ki; “BEN, İNSANLIK İLMİYLE BURADAYIM. Ben bütüne görev taşıyorum. Ben muktedirim. Ve ben; kodlanmış olan İLİM SAHASINDA tüm zamanları HALİK kılabilirim...

Yaradan yaratılan aynıdır... Bilen var mı? Ben yaratanım ve yarattığımda; yaratan, yaratılan tahditsizliğinde halikim... Peki ben Hakk’ın kalemiysem; benim yaratmama gibi bir imkanım olabilir mi?

Dağlarım!...

Robotik timlerin, siyah renkteki kelamı anlama imkanları olmayacak... Kesindir... Onlar nerede, ne yapıyorlar bilir misiniz? Kelamla kendilerini anlatıyorlar ama, anlattıklarında HALİKİYET yoktur... Kelamla anlatırlar, bilgi verirler ve verdikleri tüm bilgiler tahditlidir... Onlar kodlanmış olan diriliği dilleyecek güçte değiller... Ama her anda bildiriler sunarlar ve derler ki; “İnsansılık, ilmin kalemi olsun ve İNSAN MUTLAK OLSUN ama başka dünyada bugün bunlar oluyor... Bizde ise bunlar henüz olmadı... Peki, YASA NE DER? İNSAN İLMİNİ HALİK KILIP KODLAMA YAPAR... İlmini halik kılmayan, kodlama yapamaz... Yapacak gücü var mı, yoktur... PEKİ, İLMİNİ HALİK KILMAK NE DEMEK? TANIKLARI OLMASA DA, TAHDİTSİZ OLMAK...

HER ŞEY, HER ŞEYİN TANIĞIDIR... AMA HAKK’IN KALEMİ OLANIN TANIKLIĞI MUTLAKTIR DA, HAKK’A VARMAYANIN TANIKLIĞI MUKTEDİRİYETTE KODLANMIŞ OLAMAZ...

YARAT; YA DA HAK ET, TAHDİTLE... Ne yaparsan yap... Kelamla yap... Yarat, yaratıl ya da şarkını oku ama okuduğun şarkı, MİKAİL’İN kelamından öte bir İLİM OLSUN... “MİKAİL” DERKEN KASTETTİĞİM NEDİR BİLİR MİSİNİZ? “TIRA SİSTEMİ” nde ilmin kalemi olanların kelamla dillenişleriyle kodladıkları İLAHİ KÜLT... Peki bu kült ne anlama gelir? Şarkınızda bu var hep... ŞAVK, İLİM ŞAVKI... Aydınlatıcılık, aydınlık... Peki, Mikail kalem midir? NİHANDIR... Kalem midir? Kildir... Kalem midir? Hastır ama, tahditlidir... Peki nedir Mikail? Yaradanın tahtında oturmaya niyetli midir? Asla... Peki Mikail yaratan, yaratılan olmadığına göre; Hakk’a varmış halik midir acaba? HAKK’A VARIP HALİK OLMAK NEDİR? HAK ETMEKTİR... HAK EDİP, YARATMAKTIR... Yaratıcı olmaktır... Peki Mikail yaratan mıdır? Asla... Öz görevliler bunu iyi bilsinler ki; halik olmayan hakiki tahditli kodlarla yaratıcı olamayacaktır... Yaratabilmesi için, HALİK olması ve hak tahta HAK olup varması gerekir...

Değerliler!...

Planetlerin MUTLAK KALEMLERİ olmalıdır... Her planette kalemler bulunmalıdır ki; YAŞAM FORMAL SAHALARI oluşturulabilsin... Yaşam formal sahalarının oluşmaması, “YAŞAMLARIN OLUŞMAMASI” anlamına gelir...

DÜNYANIN ÜSTÜNDE BİR ÇOK PLANET KODU VAR... Bilir misiniz? Dünyaya planet kodu olarak doğdular... Tüm insanlığın kodları olarak burada çalışıyorlar... Ama yaşamlarında kodlanışları MUTLAK KURULLARLA kayda inmediği için, kendi yazılarını yazamıyorlar... Yazmaları gerekir... Yaşam sahaları oluşturabilmeleri için, yazılarını hak edip yazmaları gerekir ki; has tahta KELAM olabilsinler ve yaratan olup yarattıklarıyla kodlayabildiklerini kontrol edebilsinler...

https://youtu.be/fd5YRf53_D4

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA 1

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Düzen kurulurken, dünyadaki ilim farklıdır... DÜNYA, FIRAT’IN KALEMİDİR ASLINDA... NEDİR FIRAT? FIRAT ŞAFAKTIR... İLMİN ŞAFAĞIDIR... GERİ ÇEKİLİŞ ESNASINDA GEÇİŞLER FIRAT’TAN YAPILIR...

Değerliler!...

Ben size bir nehirden söz ediyorum... AMA İLMİN NEHRİDİR O... Dünya planetinin kelamı olan bir ilmin nehri... Ve GERÇEK GEÇİŞLER ORADAN YAPILIYOR... Sünni kapılar var dünyada, aleviler var, bektaşiler var... Bir çok, bir çok mezhep var, din var ama insan yok... İNSANIN KODLANMIŞ OLAN OLDUĞUNU ARTIK İNSANLIĞIN ANLAMASI GEREKİR... Kodlanmak için de, Fırat’ı aşması gerekir... FIRAT’I AŞABİLMESİ İSE, HAS OLMASIYLA MÜMKÜNDÜR... Hakk’ın kalemi olmak yeterli ama, HAK olmak da gerekir... Hakk’a varmak yeterli ama HAKİM olmak da gerekir... Hakk’ın kapısını bulmak, MUTLAK OLMAKLADIR...

Sualler var şu anda... Çok sayıda BİLGİ KAPISI açıldı ve bizden bilgi istiyorlar... Çoğu sual soruyorlar...

Değerliler!...

Soru-yanıt şimdilik yok... Bize sormayın...YÜREĞİNİZDEN ANLAMAYA ÇALIŞIN... Dileğimiz budur... SORU SORAN, SON SÖZDE KELAMSIZ KALIR... Bunun için sormadan anlayın...

ARK akmaya başladığı zaman, Hakk’ın kapısıdır akan canlarım... İşçilik yapıyoruz ya dünya planetinde... Ama bu işçilik tüm zamanların kili, kumuyladır...

KİL, KALEMSİZ OLAN İNSANA DENİR... KUM, kaynağa varmıştır ama, RAHMİ KAPIDA MUTLAK olamamıştır... Ve şarkıları okunmuyordur... Ama ışığa vardığı zaman, AŞK SAHASINDADIR ve artık o BSUİ’dir; BARIŞTIR, SEVGİDİR, İNSANDIR... HEPİMİZDİR... Ve bütünün hakiki tahditsizliğidir... İmparatorluğun kelamıdır artık...

İşte canlarım; DÜNYA planetinde İNSAN FORMUNDA yaşayanların çoğu, KİL VE KUMDUR... Biz tüm insanlığın ayrı gayrı gözetilmeksizin ŞAFAK olmalarını diliyoruz... ŞAFAK olup AKLIN KALEMİNİ bulmalarını ve o kalemi HALİK kılmalarını diliyoruz...

TÜRKİYE ÇALIŞMALARININ ÖNEMİ ÇOK BÜYÜKTÜR... Bu çalışmaya KALEM olan bütün kültler, MÜSİH KAPILARI kodlayanlardırlar... Ve çürük çarık demeden tüm insanlığı kucaklayacak olanlardır onlar...

Saltanat insanı “KELAM” diye dillemişti... AMA İNSAN, MUTLAKTIR... “OLGUN BAŞAKLAR” diye dillenen insanlık da var... Her şeyi bilirler ve hak ederler ama; olgun sahaları HAK olup KELAMLA dinlemeleri, mutlaka HAK olmalarıyla gerekli olan şavkı halikiyetle kodlamalarıyla mümkün olur...

HUZUR MU ARIYORUZ? HALİK OLALIM... Hakk’a varalım, HAS olalım... UMUT mu diliyoruz? MUTLAK olalım... UMMAN OLALIM... Yarınları mı diliyoruz? YAŞAMI HAK EDİP DİLLEYELİM... DİRİ OLALIM... Yarınları hak edip dinletelim ki; HAS OLALIM...

Yasayı kodladık mı? Kesinlikle... Kontrol kurduk mu? Kalemin halikiyetinde kontrol kesin kuruldu... HOLOGRAM AŞILDI... Öyle mi, öyle... Peki, sararan insanlık ne oldu? Hepsi ŞAFAK olacaklar... Hepsi şarkılar, türküler okuyacaklar... Hepsi kontrol kuracaklar... Ve karanlık aydınlığı tohumlayacak... Mutlaka bunlar olmaktadır canlarım...

Dimdik duran bir dünyadır dileğimiz... İnsanlığın dik durması... Eğer insanlık dik durmayı başarırsa, KELAM MUTLAKA OCAK OLACAK ONLARA... Ha diyeceksiniz ki; “RUH, RUH VAR MI?” Dünya planeti bilir ki; RUH MUTLU, HUZURLU İLİMLE OLUR... Ve RUH KONTROLDUR... “İNSANLIĞIN RUHU” derken, hakiki tahditsizliği kastetmem... İnsanlığı kastederim... Herkesin kesin olan kontrollu kalemi... Ve o kalem, hepimizin ilmidir... Eğer ben insansam, insanlık ilmimde BİR TEKLİK vardır... Ben her şeyim... Her sesim... Her insanda varım ve Hakk’ın kalemiyim... Ama ben tekliği hak edip dilleyemiyorsam; ben masaya bile oturamam... Bu masada yerim yok benim...

Önce dünya... Oynayan, oynanan insan... Çünkü insan henüz bebek... Henüz bebek... Ermemiş, erginleşmemiş... İşte, ona biz “KİL” deriz... ERGİNLEŞMEYEN İNSAN... Ve sonra o bebek; hak edecek, hak olacak ve kodlama yapacak... Ama onun kendi dilini hak etmesi gerekir evvela... Nedir kendi dili? İSRA... Kendini kodlaması gerekir... Koruması gerekir... Peki bunu nasıl yapacak? Ağır yükü hafifleterek yapacak...

KURAN der ki; “BEN ALLAH’IN TINISIYIM.” KURAN... O BİR KELAM... HEPİMİZDE OLAN... Muhammed kitabını yazmış... O kendi kitabıdır... İnsanın kalemi BÜTÜNÜN KELAMIDIR oysa... VE İNSAN, MUTLAKTIR ve KURANDIR... Ama insanın ölü planette öz görevli olabilmesi; Hakk’a HAK olup varmasıyla mümkündür... OCAK olması gerekir bunu hak etmesi için... Olgun sahaları hak edip kodlaması gerekir... Ama DÜNYA PLANETİ için, sorumluluk da var... Temiz bir dünya mı istiyoruz? Olgun ve hakim olmalıyız... Peki; OLMAK NEDİR Kİ? HIRSI AŞMAMIZ GEREKİR... Hakk’ın kapısını bulup, o kapıdan kodlanmış olarak kayda girmemiz gerekir...

Eskiyi hep bilmeliyiz... Ne yaşandı dünyada? Ve bu yaşananların sebebi nedir? Niye bu dünya kodlanamadı, niye bu dünya kontrol dışıydı, neden öz görevliler dünya planetini halik kılamadılar ve neden masamızda bu kadar az kişi var? Çünkü ruh yok... Yaradan ve yarattığında tahditsiz olarak mutlak kurulları kodlayan kim? İmparatorluk... Kimdir o? İLİMDİR... ONUN, BİREYSEL KOD OLARAK DÜŞÜNÜLMESİ HATADIR... O MUTLAKİYETTİR... VE ONUN SİYAH RENK OLDUĞUNU HERKESİN ANLAMASI GEREKİR...

Şimdi; cennet isteyenler var dünya planetinde... Diyorlar ki; “ben cennetli olayım.” OL, AMA OL!... AMA OL!... Ya KAHA, ben olmadan “OL” der miyim? Ben oldum, sen ol... Yok canlarım yok... HEPİMİZ KÖK GÖREVLİLERİZ... Ve “OL” dediğimiz an, tanrı insanın kelamına dönüşür... Ve işte o zaman bütün kültler kontrol kurar ve ÖZ KELAM MUTLAK KURUL OLUR... Ve “GEÇ” der... OLMAK, GEÇMEK... Peki, geçtiniz ne oldu? Ağır yük hafifledi mi? “OL” dedik, hak ettik, hafiflettik...

https://youtu.be/Vi_sevGKDq0

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SAHRA (1/2)

27.07.2019

Kan aktığında, has insan “KELAM”ı kırar mı!? Kan, “KELAM”sa; “KELAM SOFRASI”nde kervan, halk ile HAKK olup ŞAFAK olup YAŞAM olur mu!? Olsa, YOL olur mu olan!? YOL olsa, DİRİLİK kodlanmadan; yolda ümmet olan; şarkı olur mu!? Olmaz Canlar!... Olmaz!...

SİYAH RENK, DİRİDİR… SİSTEM rengidir SİYAH RENK… “SİYAH RENK”e varan, NİHAN olandır. “OL” der, “ÖZ GÖREVLİLER” kodlanır.

“ALTIN IŞIK YILLARI” deriz. Allah tekniğinde; Allahın diriliğinde, IŞIĞIN KODLANIŞI vardır. Ama o kodlanışta, “Rİ SA KALEMİ” de vardır. “Rİ SA KALEMİ”, “KELAM”dır, hastır ve halka halka HAKK olup koşan, İNSANIN İLMİ’dir. Oraya varan ya DİN olur varır ya da DİRİ olur varır. DİN olup varan; dinden, dürümlere iner ve son sözünü söyler. Der ki “Ben, beni buldum.” Ama DİRİ olup varan der ki “Ben, benden bana vardım; cevherimi kodladım ve RUH (mutlak hakimiyet ve halikiyet gücü) oldum!...”

Oy analarım oy!... Siz, biz “BİR TEK” değil miyiz!? DİN, “KELAM”dan çıktığında; DİRİ olan, YOL olmaz mı!? DİL, “KELAM” olmadan; YOL olmak mümkün mü!? Hayra Halik olmak, has olmakla mümkünse; beden olmak, NİHAN olmak değil midir!?...

Eşyada İnsan (Ruhun Halikiyetinde olamayan insan) “SİYAH RENK”te değildir. O Enerjetik Sistem içerisinde, diriliğini kaybetmiştir. Nesilleri bile onu tohumlayamaz… Ne var ki hasat olduğu zaman, “TOHUM” olacak ve son söz söylendiğinde; KERVAN, ocağından KAYNAK olup YOL olacak… İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 3.BÖLÜM

Peki; orta kapılarda kim var? Hani kürzi sahalar var ya… Hani kürzi sahaların ortası var ya! Kürzi, küresellik, orta saha, merkez… Ve orada biliş var. Oraya vardığınız zaman bilen olacaksınız… Oraya vardığınız zaman tüm kürzi sahaların ilmini orada dinleyeceksiniz. Ve orada bütünün kök görevini hakedip dilleyeceksiniz… Ve sevgi olacaksınız orada.

Orada hilal ay haliktir. Hilal ay, haliktir orada… Hak kelamda hakk, muktedir olanda mutlak… Hepimizde toprak olan insanlık var orada.

“Yeşil.” Dedin, yere kült olup indim. Kodladım, toprağa tohum oldum. Okudum, okundum ve kök gök mükafat oldu ilme.

Şimdi canlarım, çıra yangın haline dönüşüyor… Tüm insanlıkta bir yangın hali oluşuyor. Yangın var… Hangi yangın? İnsanın yangını. Nedir yangın? Her anda yaşamın yarınlar için yangın olarak kodlanışı… Ran kalemi’nin kelam oluşu yahhu!

Ran kalemi’nin kelam oluştu! O bir yanıştır aslında…

Ve gerçek şu ki yanan, yargı halinde olamaz. Kimseyi yargılayamaz yanan. Yargılar sonlanıyor. Yanan, yarınlar için kodlanacak ve hologramlar aşılacak.

“Yangın var.” Dedim ve Ran kapıları’nın tümünü açılacak. Ve orada kulluk başlayacak. Herşey, herşeyin ilmidir. Peki; kelam? Mutlaktır. Han, hepimizin ilmi. Peki; o han has insan… Geri çekiliş böyle olacak canlar.

Yaşamlar boyu doğanın gücüyle yapılan tüm çalışmalar, mesih kelamının ötesindeki hak tahditsizliği kodladı ve ayrılık bitti canlar.

Reşit olan insanlığın geri çekilişi başlıyor. Hani neredeydi o insanlık? Yokluktaydı. Dünya planeti yokluktu onlara. İşte canlarım, siyah renk sanal yarınları değil, gerçek yarınları kodluyor artık. Ve insanlık yer yüzünün gözü olarak görev taşıyor. “Geçmek” denilen budur. Her yerden, her şeyden geçiştir bu… Hakkın kaleminden, has kelamdan geçiştir bu. Hakkın kapısını bulmak, mutlakiyet ve müktediriyet ile kült olmaktır bu.

Hazırız dünya olarak bu geçişe… Öz görevimiz budur. Hazırız.

Hakkımızdır bu geçiş ve insanlığın kendi yüreğiyle olacak bu geçiş. Biliyorsunuz pirinç taneleri gibidir yaşam forumları… Her bir pirinç tanesi bir şavk ama ışık yok, çünkü pirinç tüm sahalardaki o pirinç tanesi, küçük bir şarkı sadece… Ama bir tekken mutlak kurulların o tekliğinde her şey bütünlüğü kodlayacak ve işte orada, tohumlar Nakar’ın kıranından geçip mutlak kurul olacaklar.

İşte orası işçiliğimizdir bizim. Kendi yolunu, kendi yaşamını, kendi yarınını hakedenler, mutlak olacaklar. Ayrılık bitecek canlar.

İnsansılık bitecek. Her şey, her şeyle dilleşecek. Ruhsuz bir dünya artık ruha, kök geçiş yapacak. Dünya planeti insanlık ilminde kült değildi bugüne kadar… Ruhsuzdu. Kontrolu yoktu. İnsan, insanı boğazlıyordu. Yerkürede “dil farklı, dil farklı ” denilerek kısırlıklar, kırılışlar yapılıyordu.

Ve Türkiye çalışmalarıyla tüm insanlık yarınlarını hakedecek canlar.

Diyeceksiniz ki “Ama ülkeler var.” Her bir ülke bir tek olduğunu anlayacak. Tüm insanlığın tekliğini anlayacak insanlık.

Diyeceksiniz ki “Ya Amerika? Avrupa birliği?” Canlılar, hepsi insanlığı anlayacak… Tüm insanlık anlaşacak. Öyle bir anlaşacak ki bastığı yer kelamı olacak, şavkı olacak. Üzerinizdeki güç artacak canlar.

Dünyanın ruhu, hepimizin gücüdür. Bunu iyi anlayın. Beden kelamsızsa, bedeni hakedin. Yaşam kalemsizse, yaşamı hakedin. Kodlanamamışsa ilim, kalem olun o ilmi kelamla dilleyin.

Önce gözünüzün görebileceği bilgiyi kodlayın, sonra ruhunuzu hakedin. Samanyolu galaksisi kelam ilmini dilleyen bilişlilerle çok büyük görev taşıyor. Ama bu galaksinin has tahtında tüm insanlığın ilmi olan burası var; bu dünya.

Ve bu dünya, gerçek yaşam kalemidir. Formal cevheri çok zengindir bu dünyanın. Birçok forum var ve bu forumların kontrolu kodlanmış şevkle, kalemle gerçekleştiriliyor.

Huzur bulan halik olan mıdır? Kesin olarak. Ama hakk olduğunu da anlamalıdır.

Sırdır insanlık. Bunu da kısaca anlatayım;

Beni anlamanızı bekleyemem. Ben yokum zaten… Ben yokum. Ama ben her anda var olan insanlığı, hak teknikle kodlarken kelamın haliki olurum ve her biriniz olurum… Ve yol olurum. Ben yoksam da ben, her anda varım. Var olduğumu dillerim.

Son sözüm şudur ki yollar yıllara varır, lokomotif olan ilim mutlak kurullara ulaşır. İmparatorluğun siyah rengi kelam olur, her ana varır. O yoklukta bile her şey hakkın kalemine dönüşür. Ve o zaman bütün kötülükler aşılır.

Ve bu dünya her planet için ışık sahası olarak yaratılmış bir ilim kalemi’dir. Bunu iyi anlayın.

Buluş haliniz, oluş haliniz, ilme varış haliniz sistemin kelamıyla olacak. Buluş haliniz, biliş haliniz, şarkınız… Hepsi kervan olacak.

Canlı ya da canlı ya da canlı… Herkes sistem olup sizin yüreğinizde olacak. Bugün bunu anlatmak istedim.

Temizlik yapılırken bunların bilinmesi gerekir. “Planetin temizliği” dedim. Bu da kesindir.

Dünya insanlığı bir geçiş halindedir. Ve bu geçiş, temizlikle olacak… Planetin geçiş hali, herkesin kendi yüreğindeki geçişten çok ötededir.

Tüm insanlık kendi gerçeğiyle kendi geçişini yaparken, tüm sahalarda bilişin kelamı da kelam kalemi olup, bütünün kütle kodu olarak tahditsiz geçiş yaptıracak.

Sıla özleminiz var ya canlarım. Hani geldiğiniz, şarkıların okunduğu o yerlere özlem duyarsınız ya! “Ben şuradan, buradan geldim.” diyeler var. Doğum-ölüm hadisesini dillerler. ve “Ben geldim. Ben bu dünyaya doğdum ama benim öz gerçepğim burada değil.” derler.

Yeşil, mordur insan ama ruhu hakettiğinde siyah olur. O zaman an kalemi olur, her yer olur. Onun sıla özlemi biter canlar; biter!

Bastığım yer ilim ve ben o ilmin kalemiyim. Şimdi siyahın siyahındaki sistemi size anlatayım.

https://youtu.be/x7jfUO4ak0o

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA (1)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

“Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer.”

İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış olan kurbağaların yaşamının ne değeri olur?

Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var; Beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı gösterecek.

Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum.

Dünyanın hiçbir yerinde tamamen ıssız bir yer yoktur.

Geceleri şehir ve kasabalarımızın caddeleri boşalmış gibi görünse de aslında bir zamanlar oralarda yaşamış ve bu güzel toprakları gerçekten seven ruhlarla dolu olacaktır.

Beyaz adam asla yalnız kalmayacaktır.

Beyaz adamın benim insanlarıma saygı göstermesini sağlamalısınız. Çünkü ölüler güçsüz değildir.

Ölü mü dedim?

Ölü diye bir şey yoktur ki sadece dünya değiştirir insan.

Bu satırlar Kızılderililerin Reisi Seatle aittir. Onun penceresinden “ YAŞAM’a” bakıştır bu ki tartışmasız kabulümdür. “Büyük Reis’e Allah rahmet eylesin” derim. Ruhu şad olsun, ışıklar içinde olsun. Amin.

Sevgili canlar, HERKES KENDİ LEVHİ KAYDINIYAŞAR.

Muktedir insan, kapıyı açtığında o kapının hepimizin kapısı olduğu ona anlatılır. İnsana hep kendini anlatması için çaba harcandı. “Dünya” denilen, yürüyen bir gezegendir. “OL” denir ve kontrol edilir dünya. Ama “OL” emri olmadan kontrol kurulamaz. Öyleyse dünya yürüyorsa “OL” denmelidir ki dünya haşatını yapmış olabilsin.

Özün sözü Levhidir, kendi yüreğimizdeki ilimdir. Herkesin kendini hak etmesi, bütüne hizmet etmesi için gereklidir.

“Kedi köpek” derler, hepsiyim ben. Sanmayın ki onlar benden farklıdır. Şavkımda hepsi var. “Toprak” derler, Oyum ben. Ya hu ben kusursuz bir ışık olduğumdan her şeyde varım! Küçücük bir ısırgan otu ya da bir sistem Kuran-ı olan ayrık otu. Yaradan ama yarattıklarında yaratılan; temiz, tertemiz olan.

Her bir cevheri görevli KELAMLA KENDİNİ DİNLEYEBİLİR. KELAM YAŞAMA TOHUM EKEBİLİR.

YAŞAM SIĞ BİR “ Cem Kalem” olduğunda biz yazamayız. Yaşam “IŞIK” olduğunda biz yazmaya başlarız. Ve yaşam efradımızı koklattırıp tohumlattırdığında ard arda yazımlar, Birlik Tahtı’ ndan gerçekleşmeye başlar. Yazım ne? Yaşam tarzımız!

Cennetler kurulur yüreklerde. Tüm insanlık “kodlanmış yaşam sayfaları” ile KELAM’a ulaşılır. Ve KENDİ YAŞAM KALEMLERİ OLURLAR.

YAŞAM; yarış yeridir. Yarış şevkiyle bütünlükler yazar, çizerler. Her şey yarıştır ama yarıştıkları, yarışmadıklarından son sözde ayrışır. Ve denir ki “ herkes herkeste olamadı” herkes herkesle olmalıdır. Herkes herkesle olmalıdır.

HEPİMİZİN YER VE GÖKTE LEVH-İ KAYITLARI VARDIR. Hepimiz yolcuyuz. Hepimiz yaşamız. Hepimizin kapılarında İnsan Kapıları var ve biz çok mutluyuz.

Sevgiyi bilmeyen, yaşamı bilmez. Son söz olarak derim ki;

“Ara beni. Ben senim. Ara!...Ben senim… Ara!..

Aha bu!..İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.07.2019 SAHRA 1

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Dağlarım, Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğumuz çalışmalar muktedir kelamla, kervanın halikiyeti kodlamasıyla, mükafat olan bilişin keram ilmiyle dillenişiyle gerçekleşiyor. Ve burada yapmakta olduğumuz bu çalışmalarla sistem, nizam ve düzenin gözü kök görevi kodluyor.

Dünya planetinin geçişi yapılmaktadır demiştim ve bu geçiş mutlaktır ve olmaktadır. Tüm insanlığın hak teknikle kodladıkları, hak tahtın kervanı bugünden itibaren tüm zamanlara kaynak olacak.

"Süper İnsanlık Derneği" dediğimiz bu dernekle muktediriyet halikiyeti kodlayacak ve halikiyet; hak tekniğin kontrolünde mutlakiyeti kayda alacak. Bu şudur arkadaşlar, hepimizi "ışık sahası" dediğimiz o Rahman kodundaki yaşam kapımızda geri çekilişler yapılacak. Hepimiz iyi bilelim ki dünya insanlığı kelama varacak. Bu şudur; her insan ilim sahrasından kendini bulup kendine varacak!

Tüm insanlığın görevi bu zamanda budur. Kendine varış!... Kim kime varır diye değil, kim kendine varır diye dillenip dinletiyoruz bilgiyi... Ha diyeceksiniz ki "ama sen, sen sana vardığında bize varırsın ya demiştin ya", bunu da izah edeyim; bizlik tekliktir canlar... Bizlik tekliktir!... Kim kendine varırsa bize varır, o bizlik; o teklik mutlakiyettir!... Mutlakiyetin kontrolü bu şekilde hepimizin gücüyle oluşucak.

Yıllar yılı dünyanın ilmini dilleyen biliş kayıtlarımız var, hepsine biz sahalar oluşturttuk. O sahalarda güç kontrolü kuruldu, hepsi kendi gücünü hak etmeye çalıştılar. Nesiller boyu dünyanın ruhu kodlandı, yarınlar kodlandı; ne yazık ki göç yapılamadı, göç kapıları kapalıydı. İnsanlık kendini hak edip kendi halikiyetiyle geçiş yapamadı ve dünya insanı bebekti sadece, çocuktu... O insanlık halikiyeti hak edip anlayamazdı, hakkın kalemini bulamazdı, bilemezdi... Allah'a taptı, Allah kendiydi zaten anlayamadı. Ve tüm insanlık bilmeliydi; insan bir tektir... Tüm insanlık bilmeliydi; insan kendini hak etmelidir... Yolculuk insanın kendine yolculuğuydu aslında ama bunu bile anlayamadı insanlık.

Ve "Süper İnsanlık Realitesi" dediğimiz bu dernek oluşturulurken kontrol dışı ilim sahalarında da çalışmalar yaptık. Bir çoğumuz iyi biliriz ki geçmişte bir çok bütünlükle birlikte çalışmalarımız oldu ve ocaklarını yaktık. Nesiller boyu bunu hep yaptık, dünya insanlığıyla birleşip yaptık. Ama dünyanın ruhu mutlak kurulu kodlayacak dürüme hiç varamadı. Ayrı gayrı demedik ama dini kapıların kapanması şarttı ve biz dini kapıları kapatabilmek için çalışmalarımızı buraya aldık. Bu mecliste yaptığımız her çalışma öz geçişlerin yapılması içindi ve dince değil ilimce konuşulur burada. Burada yaptığımız her çalışma ilimce yapılır.

Bitki, hayvan ve her bir sahada bilişimiz var... Hak teknikle kodlanan insan sahalarının kili kumu aşan diriliği var burada... Ve din ilminden öte bir ilimle bütün köklerimiz görevlidirler!... "Süper İnsanlık Realitesi" deyişimiz; her şeyin gücünün, bütünün kültü olduğu bir yoğunluğun diriliğinden söz edişimizdir.

Sanmayın ki temizlik yapıldı bu güne kadar, kirletildi yaşam canlarım, kirletildi ilim, her şey kirletildi... Artık anlaşılacak ki; insanlık teknik tahditsizliğin kelamını hak etti ve artık dünya planeti temizlenmeye başladı.

Mutlaka insanlık için özel görev taşıyan siyasetcilerimiz de var dünya planetinde, onlara güç verdik, onlara kök göklerin kütle kodunu verdik. Onlara yaşam verdik ve dedik ki; "inin tüm insanlığı halik kılın"... Çoğu kodlandı, çoğu koklandı, anlamaya çalışıyorlar ilmi; anlatıyoruz!...

Son sözümüz şudur ki; açtık kapıları dilleniyoruz ve diyoruz ki "insansılıktan insanlığa varın hak olun... İnsansılık, ilmin kaleminde yoktur. İmparatorluğun ilminde de yoktur.... Artık insanlaşın... Geçişlerinizi yapın ki tüm insanlığı hak edin... İnsan insanı hak ettiği zaman hakkın kapısını bulur ve o kapıyı hak edip açar"... Bunları artık tüm insanlığın bilmesi gerekir.

Tüm insanlığın yeniden ve yeniden dünya planetine göçmeyeceğinide artık bilmesi gerekir. Ben gelirim giderim yine gelirim, yok böyle bir şey... Canlarım, Atlanta Ata Kalemi der ki; "bin dağ seni dillese, tek tekliği anlamadıkça hakkın kalemi bile olamazsın"...

Uzun zamandır dünya planetini izleyen biliş kapıları var canlarım, ocaklarını yıkmışlar, yoğunluklarını kontrol dışı bırakmışlar ve bizi bizden bize kodlayıp kendilerini hak etmek istiyorlar.

Çorba pişti canlarım... Bu çorbaya kelam olan herkes kodlandı ama kontrol dışı olanların bu çorbaya kendi yoğunluklarını katmalarına izin veremeyiz. Çünkü sonsuz sırdır insan ve insanın kendini dillemesi hepimizin gerçeğini hak etmesiyle mümkündür. Bir insan "ben beni bilirim" deyip dillenemez, tüm insanlığı bildiği zaman dillenebilir. Onun içindir ki yasa der ki; "olan dillenecek, olacak olan dillenecek, olmakta olan dillenecek de ölü olan dillenemez"... Ölü kimdir?... Şafağı anlamayandır... Şafak söktüğünde o şarkıda kodlama yapmayandır, öz görevini bilmeyendir, lokomatif olmayandır. Ve dünya öz görevini anladığı an, Tanrı kalemi bütünün kelaamı olur... İşte olan bıdur!...

Unutmayın barış ilmi tüm insanlığın kelamıdır... Bütün insanlığın barışı ilimle olacak, bunları anlayın!... Eğer ben "ölüyüm" diyorsam, tüm insanlık ölü kalmasın diye "ölüyüm" derim... Oyundur yaptığım, ben her anda var olan dipdiriyim ama insanlık öldüğü için "ben ölüyüm" derim... Devinim arttığında dirilik artar, dirilik arttığında kervan kaleme varır, o gün geldiğinde bütün kötülükler aşılır ki; bedenim mutlaktır, her andır...

Sevgililer, insanlık budur işte!... Her an olmak ve mutlak olmak...

Huzurlu bir dönem için sizlere gerçek insandan söz ettim bugün ama iyi bilin ki; karanlıkta kalmadan kimse aydınlığı tohumlayamaz. Bunun için karanlıklarınız olur, o karanlıkarı aydınlatmak için şafak olmalısınız... O şafak olun ki; insan olun!... İmparatorluğun görevi budur canlarım... Karanlıkta mı kaldın, aşk sahasına var; hak kelam ol, kendini bul insanlaş... Yarında yüreğin yok mu, öz görevini hak et; öz kelam ol ve güçlen, o yüceliğe var ki yüksek kervan senin kalemin olsun!... Yürüyen dünya sen ol!... Yürek budur...

Fırat'tan geçemedin mi yoksa hala!?... Beden ol da geç... Her insan ben bedenliyim diye düşünür ama beden olmak farklıdır. Ben bedenli miyim!? Bu benim giysim sadece aama ben beden olduğumda dipdiri olurum, ölümsüz olurum. Ölü planette dipdiri oluş anlaşılamaz belki.

Tüm insanlık iyi bilmeli ki; karanlık kaleminizse, kalem kelamsız demektir... Ama karanlık sahanızdaysa şarkınız aşkınız olur ve o saha mutlakiyetle kodlanarak sapsarı renkten geçer mora varır, siyahtan kodlanıp tohum olur ve sistem olup sidelere varır. İşte sidelerde simsiyah şarkılar olur... "Ol" deriz olur!... İş budur canlarım, iş budur!

https://youtu.be/77gd-9Bf82Y

Süper İnsanlık Realitesi

 

SAHRA (1/3)

27.07.2019

Değerliler, “Başka dünya” dediniz ya hani!... Neden; benden, beni dilleyip başkalığı kodlamaya geldiniz!? Benim adım, “İNSANSILIK İLMİ” ise niye Dünya; zamana, KELAM ettiğinde; yaşamı, HALİK olmasın ki!?

Neredeydiniz şimdiye kadar!? Neredeydiniz “Dünyanın Dili”nin konuştuğu o yoğunlukta, kontrol kurulamadığında!? Seviyeniz iyi ya SİSTEM ya NİZAM ya da DÜZEN diye çalışanlara, niçin yeni sahaları kodlatmak istediniz ve o sönmeyen ışıktan, koruyucu cevheri alıp KELAM ile dillendiniz!?

ALLAH, zamana “KALEM”dir ama hak ettiğinizce cennetiniz olur. “HAKK İLMİ”yle SES olur ve SEVGİ olur. Yolunuz, yoğunluğunuz ve ilminiz, ocak olur o Yücelikle!...

Beste yaptığınız zaman; o beste, “KELAM” olduğunu, “TOHUM” olarak kodlarken; HASAT, kendi dilinizde olur. Bütün mesele “KELAM” olmak ve Sanal Yaşamları kodlamaktır diye düşünülür… NİSA KAPISI olmak ayrı; KURUL olmak ayrı; YARIN olmak ayrıdır!… “TANRI RAHMİ KAPISI”nda, şer yaratmak da şerde, her “İLMİN HALİKİ” olmak da ayrıdır.

SULTAN; “İLMİN KALEMİ”nde, “İLMİN YARINI”nda, “KÖK GÖKLER”de yoksa da “DÜNYA İLMİ”ni, “HAS TEKNİK”le kodlamaya başladığında; tümünde, “GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ” ile kodlanış halinde oluşur.

Yarınlar için “İNSANLIK” diyoruz. Olgun Sahalar için “KERVAN” diyoruz. Sonu başı olmayana, “YAŞAM” diyoruz ve “NUR” diyoruz… Orada KERVAN, tüm insanlığın HULUSİ KULLUĞUDUR.

Buyurun anlayın!... Bastığım yer, KELAMIMDIR… Bana gelen; “BEN” olup “KELAM” olduğunda; o, “YAŞAMI HALİK OLAN” olur ve “OL” der olur…

Zamana, KURUL KALEMİ ile inmeden, “ZEYT-İN” olamazsınız... Zamana, has olup inmeden; “KELAM” olamazsınız… Zamana, HASAT olup inmeden KERVAN olamazsınız… Siz, “BİR TEK” olun ve “KERVAN” olun. O zaman “Benim adım KERVAN!...” diyebilirsiniz ve “Ben, her insanı hak ettim.” diyebilirsiniz…

Yolculuk henüz devam ediyor. Elim ayağım dünyada… Bir KELAM, bir İLİM; beni, bana “BEN” diye dilleyebilir ama geçip gittiğimde; hepiniz, kendinizi dilleyin… O gün geldiğinde; kendiniz, kelamınız ve Saltanatınız, kendi yarınınız olsun…

Şu anda buradayım. Şu anda her birinizin, “HELAL LEVHİ KUL”uyum… Umutlarım tükenmedi!... Ne yazık ki kaynağım, halikiyetim; bedenimi, kontrol etmiyor. Uzun bir çalışma döneminde; savaşım, “KELAM”ımdı.

Bundan sonra, “KARANLIK” ve “AYDINLIK” tahditsiz olarak kontrol kurmaya çabalayacak. Kimimiz “KARANLIK” ve kimimi “AYDINLIK” olacağız. Bu savaş, “KELAMIN HAS İLMİ” ile olacak. Savaşı kaybetmem, “KELAM”ı HAKK olmayan kervanı kaybetmem olur… Bunun için ışığımı alıp geçip giderim!... Kesindir!...

Bu nedenle son sözümü söylüyorum… Borç bırakmadım yaşama… Hiç borç bırakmadım!... Dünya benim için bir şarkıdır. Dünya Planeti; bana, beni verdi ve beni, beden olarak KÜLT olup dürümleyende dilledi….

İSLAM, KALEM ve HALİK OLAN YAŞAM, İNSANLIK!… Buyurun anlayın!...

Dondurulan çokları, bu bilgileri henüz okuyamıyorlar. Ocak yaktığım zaman; KALEM, KELAM olduğunda ve Dünya, “DİN LEVHİSİ”nde kirini ve diriliğini kontrol ettiği zaman; tüm insanlık hologramı aşacaktır. İş budur!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Formun Üstü


27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3.AKIŞ 2.BÖLÜM

Neydi olay? Çayın ilmi, kelamdaki kervanın ilmiydi. Ve şu anda onlar sormadan geldiler. “Gene bir şeyler oluyor burada…” diyerek geldiler. Özleri, sözleri, gözleri var mı? Yoğun… Peki; canlarım, netice ne? İzah edeyim;

Bir’e hizmetçi olan birlikler, insansılığı insanlığa tohumlarken kelamda hakk olup dillenirler. Ve derler ki “O kendini haketti. O kendini bulacak, kendiyle olacak. Herkes kendinde olacak.” Biz bunu dedik hep… “Her insan kendine varacak, kendiyle olacak.” Biz onda ilimiz sadece. Başka şey değiliz! “Sadece ilimiz ve onun bize varmasının gereği yok.” dedik.

Toprağa inen çokları bunu anlamadılar ve sordular “Ama dünya planetinde herkes bir tek olmak için birlik kurar. Peki, burada birik var mı?” Burada çok az kişi var. “Peki; burada bir birlik yoksa bu görev kimin ilmiyle gerçekleşecek?” diye…

Ve biz diyoruz ki “Yokuz. Buyurun yaptın. Herşey sizin göreviniz. Alın, yapın.” Bunu anlayamıyorlar canlarım… Anlatamadık.

İnsanın kelamı kendi halikiyetidir… Dinleyen bile anlamıyor.

Biz sormuyoruz “Sen ne oldun?” diye. “Sen kelam ol, hakk ol, kaynak ol.” diyoruz herkese.

“Çanı çalmışlar, görev başlıyor. Hadi gidelim.” demişler ve çıkıp gelmişler. Burası şu anda kalabalık…

İyi ki iyi ki sorgu sual etmiyorlar şu anda, çünkü sorgu başladığında çorba pişmez canlar. Biz burada bir çorba pişiriyoruz ve bu çorbaya kelamla halik olanların dilini dinletiyoruz.

Neyse; izah edeyim. Bir’e hizmettir yaptığımız burada. Herkes kendinde olacak, birlik halinde olacak ve teknik tahdidi kodlayıp kanatlanıp, koyu ışık haline varacak. Ve orada son söz söylenecek. İşte istenen budur! Her insanın kendi sözünü söylemesi…

Dünya etki alanında bu var ama bu bütün kötülüklerim aşılmasını ve hakkın kalem oluşu sağlayacak mı? Kesinlikle.

Herkesin kendiyle oluşu ve kendi halikiyetiyle kendini dinleyişi, kendini hologram ötesine kodlayışı… Şarkı budur canlar!

Sen insan ol. Sen ilim ol. Bilgi ol. Halik ol. Hakk ol. Hangi dünya seni isterse, oranın gücü ol… Hangi dünya seni isterse, oranın gücü ol.

Peki; orada ilim yok mu ki sen gidip oranın gücü olacaksın?! Önce gönlün gücü olacaksın, sonra öksüz kalmayacak olanların gücü olacaksın, sonra yaşamın kübra kelamı olup bütünün gücü olacaksın ve kültü olacaksın… Has insan budur canlar.

Her insan bir çılgınlık yapabilir. Diyebilir ki “Yokum.” Ben çılgınım işte! “Yokum.” Derim. Kendimi silerim, her andan giderim… Hakkın kalemiyim ama has tahtta kelamım olur. Ben gittiğim zaman, kelamım kodlayıcı olur ve onlarla olur.

Şu anda burada mıyım? Burayım. Peki; başka bir yerde var mıyım? Yokum, çünkü ben anım; her anım. O zaman “başkalık” var mı? Yoktur.

Hologramlar ötesindeki bir yaşamı sessiz sahalarda dillerken size, biz olan bilişin kelamıyla seslenmekteyim.

Bıraktım dünyayı, geçtim yüreğime… Oradayım şu anda. Yokum ben… Şu anda yokum. Mükafatım var mı? Benim mükafatım. Benden başka bir mükafat yok bana. Ve ben mutluyum çünkü ruhum ben. Kodlayıcıyım, kokuyu yükseltebilirim, kontrol kurabilirim.

Koruma altına alırım yaşamı. Kurulların kontrolunu sağlarım ve hırsı aşanla hakkın kapısına varırım. Ona derim ki “Vardın, oldun. Bak, geldin.” derim. “Geçtin” derim. Ben yokum orada… O var. Dünya planetinde bunu yapıyoruz biz canlarım. “Yokuz.” Diyoruz, her kaynağa ineni kök geçişte kodluyoruz ve diyoruz ki “Başka bir dünyada sen sevgisin, hadi geç. Kelam et, kodla ve kontrol kur.” Tüm insanlık için yapılan budur, çünkü dünya lütfi kapı lokomotif tüm planetler için; bir lokomotiftir bu dünya…

Planetlerin dilinde de dünya planetinin kelamı vardır. Tüm insanlık “Fırat kapısı” denen o kapıyı bulur, geçer… Ama insanlığın kelama varması çok daha zordur.

Mutlaka iyilik, kötülük de yoktur tüm insanlık ilminde ama ilahi kült vardır. O ilahi kült de hakkın kalemidir.

Çantanız Allah’ın ilmiyle doldu. Mutlaktır bu… Ama çantanızda ağır yük de var. İlimdir o yük.

Yine çantanızda hakkınız olan şavkınız var, aşk sahanızdaki şavk sizi, sizden size götürür ve göreviniz sizin yüreğinizden bilinir. Olgun sahalarda dilenen o yüce ilim, sizi beşere kodlar. Beşere kodlar ki siz herkesi hakedin diye.

Altın görev, aklın kültünde halikiyeti hak teknikle kodladığında o görev hepimizin gücü olur canlar.

Şarap içtiğimiz zaman, şarap ilimdir. Bunu iyi bilin. Ama içtiğiniz o şarabın şavkı vardır ve biz şarap içenler, şarkı okuyup şavkında kelam edenlerimiz. Ki iyi bilin o şarap, şarkısı aşk şavkımız olur.

Huruç halinde bütünün gücü olan birliklerime bugün insanlığı anlatmaya çalıştım. Bilmem anlayabildiler mi?!! Herşey budur. İşte bu.

https://youtu.be/odut9-Ljfg4

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ

Değindiğimiz konu hepimizle ilgi bir konudur.

Bugün burada kimler vardı biliriz. Hepsi kodlama için burada olmazlardı ama KA HA olmaya gelmiştiler.

Biz Allah ilmi’yle bu çalışmayı sürdürürken kontrol kurmalıydık ve kurduk. Tüm zamanları kodlamalıydık ki hakkın kalemi olduk. Kodladık yolu… Koklatmalıydık ki bunu da yaptık. Huzurlu bir doğanın yaşam sahalarını oluşturduk.

Yasa der ki “İmparatorluğun gücünü hologram tohumlarından öteye taşı ki kontrol hakkın olsun.” İşte bunları yaptık.

Hamur yoğurduk ve hologramı aştık. Huzurlu bir doğa ve hakk olan yaşam ilmiyle bütüne hizmetçilik yaptık. Çamur yoğurmadık, şafak olduk. Her şafağın kelamı olduk ve hologram ötesinde aşk olduk.

Beş dünyalı bir tahdit kelamıdır. Ama dünya planetinin gök köklerindeki kütlü olarak mutlak oluruz ve büyük kötülükleri önleriz.

Çorba piştiği zaman çorbaya hakk olup ineriz ki o çorba beden alanların yerküredeki geçişini yaptırır.

Huzur verdik, huzur bulduk ve “Vakit tamam” dedik.

Vokalistler olur yaşamda… Sesi yinelerler. Ama yaşamı haketmek ayrıdır.

Tek olarak ya da çok olarak görev taşınır. Tek olarak yapılan, Tanrı kapısı’nda hak kelamı kodlayamaz ama kontrol kurulup da mutlak kurullar kodlandıkları zaman yapılan her şey, iyilik için bütünün ilmiyle olur.

Bizim son dünya planetiyle yaptığımız bu çalışma, hastalığın iyileşmesini sağlamak içindir.

Han; insan ve hakk; ilim ve biz o ilmin kalemi olan bilişiz.

Müthiş bir çalışmadır burada yapılan…

Bu yol alıp götüreceğimiz tüm insanlığın kontrolunda olsun diye bu yolu kodluyoruz. Uzakların ilmini de yanlış yaptığınız zaman hakkın kalemi olan hak kelamdaki dili de kodlayabiliriz ve tüm zamanları hak teknikle kontrol altında tutabiliriz.

Ayın 5. dünyaya indirdiğimiz ilim sahalarının tümü hakka varıp bütünün kültü olduğundan her ayın 5. günü biz İslam kalemleri’yle kelam oluyoruz.

Türkiye çalışmaları’nda bunu çok yaptık. Burada oluş sebebimiz de işte budur.

Ellerin ellerim olsun, şarkım aşkında, şevkimde, halikiyetimde olsun ve yarınım kodlansın diye buradayım.

Unutmayınız ki dönen bu dünya her şeyin kültüdür ama dönmeden dönenler var dünyada. Özler, sözler ve gözlerin kelamında hak tekniği kodlayanlar, sönen o sonsuz sınırsız şarkıda sözün sessizliği olurlar. İşte onları biz kontrol edemeyiz.

Eşya ilmini anlayamaz onlar.

Yorulduklarını biliriz ve çorbada şarkılarının kontrollu olmayacağını da görürüz. İşgali kaldıran insanlık, ayrılığı da kaldıracaktır. Burada, bunun için bu çalışmaya dahil olmaya geldik.

İnsanlığın işgali kelamın halikiyetindeki o yığınların hak sahadaki kervanlarına kodlananların işgalidir. Ki ayrılık bitti. “Dünya planeti görev taşıyacak.” diyerek kontrol kurmaya çalışmaktalar.

“Huzur verdik, huzur bulduk.” Derler. “Olmadan olduk.” Derler. “Yolu kodladık.” Derler.

Dedik ya “Dünya insanı şeytanın şarkısıdır ve her şeyi anlatma niyeti varsa, anlatacak yoksa anlatmayacak.” Ama işçiliğin gücü tüm zamanların gücüne dönüşecektir.

Bu Meclis’le yapmak istediğimiz o işçiliğin gücünün mutlak kurulları kodlaması ve türiyen (kodlama için ses kayması düzeltildi…) türeyen kapıların tümünün kaleme inmesi içindir.

Yer ve gök Allah’ın teknik tahditsizliğini kodladığında artık Tanrı hepimizin geçişini yaptırır. Ayrı gayrı değil, tek olalım… Bir olalım… Çalışalım ve sonsuz sınırsızlığı hakedelim. Dileğimiz budur.

https://youtu.be/ZrZjYuCToKU

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.TEMMUZ.2019 TARİHLİ SAHRA (1)

“Dünya Bir Meyve Bahçesidir” demiştim ya... Dünya bir insan bahçesiydi ya hani, İşte o bahçe burası.

Hepimiz bir tek olup bu bahçe kapısını göç edenlere mutlak kaynak ışık halinde açtık... Bu kapı, ana kapı olan insandı. Dedik ki “Geç.”

Herkese “Gel” dedik ve herkese “Geç” dedik.

Gelenler dünyada daha önce yaşamış olup göçenler ve diğer planetlerden gelenlerdi. Hatta daha önce dünyada hiç beden almamış olanlar da buradalar. Hani denir ya “Mahşer.” İşte toplandık.

Hepimiz kendi yoğunluğumuzdan sura üfürürken, hepimizin sesi bir tek kelam olup her anı tohumladı ve hak tahtın kelamı her ana kodlayıcı oldu.

İmgeleyin… Hissedin cennet bahçesi olan dünyayı ve bahçenin gülllerinin kokusunu... Duyumsayın!

Ve işte inenler kaleme indiler. Onlar hologramı aşıp kendi yarınları hakettiler. İşte cennet kuruldu. Ama bu cennet son sözü söyleyen insanla dünya toprağında kuruldu. Başka bir cennet yok ki, başka zaman yok ki... Her şey anda bir tekte olmakta... Türkiye Çalışmaları buydu.

Ve gelenler yokluktan varlığa geldiler. Ölüydüler. Aha işte dirildiler. Halik oldular. Bütünün kürzi kapılarını tohumladıkları andan iditbaren yaşadılar. Onlar nesillerini dirilttiler ve sonsuzlaştılar. Hasat buydu. Oldu.

Duyumsayanlar, bildiler... Bedensizler gerçek bedeni hakettiler ve ilim haliki oldular.

Kil ve kum olanda kurullar kontrol dışıydı. Bak ne oldu?! Sessizlik seslendiğinde imparatorluğun gerçek kaydı mutlak kurullara çekildi. Mutlak kurullar kontrollü kayıt yapmaya başladılar.

Her zerrenin görevi vardı ve hiç kimse yok edilmeyecekti. Herkes kendini hakedecek ve öz köklerini göreve alacaktı. İşte bunlar oldu.

Doğa huzurlu bugün, yaşam cennet oldu bugün ve insansılar insanlaştıkları andan itibaren çok mutlu oldular. Biz de mutluyuz...

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.07.2019 SAHRA 1

Birden bire açıldı Yaşam Sahra’larından ilim kapıları...
Sonuna dek açıldı o kapılar ki her bir insan gelip geçsin diye...

Yaşaya yaşaya geldik biz bu masaya...
Yarata yarata indik ilim sahalarına...
Barış, Sevgi Umut ve İnsanlık ile kurduk bu dünyayı...

İlim insanın ilmi ve bizler hak kelama halik olanlarız...
Kelamın şavkı ilim!..
Yaşamın kaynağı insan!...
Ve bire bir tek olan bir tek ilmin alimleriyiz...

Kalpten geçen her bir insan yüreğimizde bir ve bütündür...

Evren evren gezen ilim kalemleri ile yazarız dünya yarınlarını...

Kaderi kelamla yazan yaratandır...
İnsan kaynaktır...

Halik olan mutlak kurullarını Halik kılar ve kendine varır
Kendine varan ilme varır ve İnsanlığa varır...
İnsan bir tektir doğanın gücüdür insan...
Bitki, hayvan, insan, dünya ve dünya dışı yaşamlar ile de bir ve bir tektir insan...

Bedenlerimiz ilmin kaynağı ve dünyanın gücü bedenlerimizde bir ve bütün...

Her insan kendi kalbinin kuranını okuyabilir...
Her insan hakkın kalemi olup yarınları yaratabilir...

İnsanın ilmidir yaşamak..
İnsanın hakkıdır kelam...
Her an...
Sonsuz sınırsız olan kelam ile döner dünya...
Yaratan yarattığında yaşatan insan..
Olan olduran...
Yarattığında yaşatan ve her an olan insan...

Kök görevimiz mutlak olan dünya planeti ve herkes içindir...
Dünya planeti bütün kültlerin kodlanışı İçindir...

Doğa bütünün gücü insan ile bir ve bütündür... Ve bu güç aklın kelamında Halik kılar yaşamları...
Yarınlar insanın halik ve mutlak olan ilminde cennet...

İnsan kaynatır yarınlara, yaşamlara ve sonsuz zamanlara..

Aynur Funda

 

 

 

 

 
  Bugün 145 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol