Birlik İlmi
  BARIŞIN SİSTEMİ (11) 4.AKIŞ
 

5.KASIM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (11)

 

4.AKIŞ

 

Karanlığın ışığını yakın. Sarı mı? sarı. Oh ne güzel! Ne güçlü….ışığın tohumudur sarı.

 

Yük ekibin yükü; verdik. Sevgiyle verişteyiz. Bizler, hepinizin net bildiği gibi 3. sırada yer alan sarı renkte İlm-i Tohumu kodlamaya çabalarız ama kodlama tohum için muktediriyetle geri dönüş için değil, ışık içindir. Bunu da ifade ettikten sonra bilişe kapı açıyoruz ve veriyoruz.

 

Devinimi artırmaya mı çalışıyorsunuz? Hah aha işte!

 

Sizin yaşama inişiniz sarı, suptilitenin üçüncü sistemi ama suptilitede levhi tohumlamada olacak. O halde levhi tohumlama sarıda başlar. Yaşam sizin yüreğiniz, alın insanlığı dilleyin, ışık tohumlayın ama sarıyla tohumlayın ki Ko Sayfalanışının ilk sayfası olan sistemin gücü olan sarıda yoğunlaşın.

 

Arı bal verir ya hani ama ilme verir, levhiye verir, yüreğe verir ve o ilim sizde dillenir. İşte dil sizin yoğunluğunuza sarıyla gelir. Ben sarı, ben yaşam ama bu sarı sistemin tehdidi mi yoksa hakikiyetin tahtidi mi? bakalım neymiş sarı.

 

Yavrularım, gözlerinizi açın. Açıp dinleyin beni. Göz kapandığında tohumlar kodlanamaz; beni bilin. Görev bedenime ait değil, ışığıma aittir. Ben sizi ve sizin yüreğinizi dinliyorum.

 

Sapsarı bir yaşam….oğul ben sende yokum bu renkte. Zabura Sistemi; sistem, sistem olduğundan beri sarıya inmedi. Neden? zirvelere bakıp sarı yoğunluğu kontrol altına alacak bir renk olmadığından ama doğada var; doğanın ışığı sarı.

 

Suptilitenin en üst sayfası ama bu sizi sizden size taşıyacak mı? yaşama kodlanacak, yoğunlaşacak bu renk ve sizleşecek mi?

 

Beden sessizleşir, siz sistemden ayrışır, yaşam sizden ayrışır ve yoğunluk kontroldan çıkar. Aha bu! ama geçin birleşelim. Ben renksizim şu anda. Hepinizde varım ki ben renksizim. Tüm renksiz sayfalar benim. Netice ben yarınım.

 

Renksiz bir yaşam….Öz kök olan yaşam, renk yok orada. Mora inersiniz. Toplam 200.000 Işık Kapısı açarsınız ama sessizsiniz çünkü renksizsiniz orada. Beden var mı? yok, Süper Sistemleşme var mı? yok. Savaş yok orada, herşey ışık ama ışık renkten ari bir ışık. İşte orada tüm yaşamları tohumlayacak o mukteridiyet var. İşte orada hakikiyet var.

 

“Hac mevsimi geliyor” dediler, “hacca gidelim” dediler, aşka varalım, akla varalım, okuyalım. Oh ne güzel! Hacca varmak için harlanın da, Hak’a varın ama akla da varın. Kötülüğü önleyip dilliyorum yüreklere.

 

Canlarım, sapsarı sistem ama ışıksız ama sarı. Mutlak olan Ko Sayfası, aşağının aşağısı. İşte cevhere iniş bu!

 

Aşağının aşağısı olan renk….Siz sistem, biz sistem. Siz İlm-i Ko, biz İlm-i Ko ama sarıda ışık yok, yoğunluk yok. Aha nisbiyet. Aha İk sistem, İk insan kelam.

 

Değerliler, sarı renkte biliş yok. Sarı renkte yaşam soyunuzun tohumlarında dahi yok ve sanal dediğimiz sayfa bu sayfa işte. İnsanlığın sanallığı işte bu! Ama bir kaynak ışık tohumları kodladığında sizler artık yaşama kapı açacaksınız.

 

İşte sizleri yaşama alıyoruz. Bu yaşam mavidir. Mavi yaşam ama maviye varmak için yeşili aşmak gerek. Yeşil kelam ama kanatlanan bir kelam değil, kapalı sistem.

 

Ümmi Toplumlar’ın sessiz zamanlara inişi başlıyor .İşte yeşil ve son dönemde yeşili Yarının Tahtı diye bilmeye başladınız ama yaşamın sistemidir yeşil ve  ben ve ben ve ben, hepimiz beniz ya; herkes ben .

 

Zurna çalar. “Ben çaldım o sesi” dersiniz ama o zurna her diride çalar. İşte yeşil. Hepimiz tek bir ilim oluruz yeşilde ve benim sesim herbir bende, ben ses olur. Sesleşiriz ama bir tek ses öz, göz olur sesleşir yeşille. Ve ben, beni değil ben biri duyarım, ben Bir’i dillerim; dinlerim orada. İşte yürek.

 

Benim yüreğim her diriliğin yüceliğinde var olan bir yüksek kök. Senim ben ve senim ve senim ve senim ve senim, hepinizde var olan o sesim.

 

Yeşil şavkını aşka kaynak yapar, ruhi kontrol kurar ve mora varır. Yeşilin mora ulaşması…hani mavi, lacivert? hepsini aştık geçtik.

 

Değer dünyalar benim. Hani nerede? Ben; bellek tohumlarım, köklerim, gök sözcülüğüne dürümlediklerim, bilişli olanlarım, dürümlediğim her diride var ettiklerim ama ben olan Birleşik İlim..hepsi ben. Yaşam ben, ha hani beden? Yok. Yokum.

 

Ben bedenden öteyim. Bunu anlayacaklar mı dünya insanlığı? ve şu reankarnasyon yanılgısını aşıp geçecekler mi? ama hala diretirler; bilirim. Sınırlılar anlama kapasiteleri sınırlı. El açıp dua okuyan bir toplumun kelamı hak ettiğini kim görmüş ki!

 

Ey dünya, ben Ana Kapı insan. Size şunu anlatmaya çalışıyorum; kendinizi tohumlar olarak köklediğinizde, görevi hak edip dürümlediğinizde, dirilikleri Hak Tahta kodlattırdığınızda ve şavka vardığınızda Arkon Sayfalanışına, insan soyunda intihar etmeyen yani; bilmeden “bildim” demeyen birlikler olacak.

 

Her diri bilmez; bildiğini söyler. Bilmez, hak ettiğini söyler. Ohh ama okumaz da okusa anlar. Yaşamı okuyamaz ki. Okusa ilmi okur.

 

Din Altın Işık, aklın tahtı, ölüler diyarı dincidir ama ilimci olmalıdır, hakiki olmalıdır, Arkon’un Sistemleşmesinde yaşamalıdır. Var etki, yok etkiyi tohumlar; bunu anlamaz ki.

 

Aklın Tohumu’dur Atlanta Ana Kapısı. Aklın Tahtında şavka vardığınız zaman açılır. İlmi- Ko olmadan orada olamazsınız ki.

 

Yere ekmek istedik dünyalıları. Ektik de, anlattık da. Altın ışığı tohumlattık da yoğunluğunu kontrol altına alsın, ışığa varsın istedik de. Ey dağlarım; alıp götürdük dünyayı Ana Kapı’ya. Orada Ümmi Toplumların Soyları vardı.

 

Öz geçişlerini yaptık. Netice olarak bilmese de geçirdik hepsini de ama bilmese de. Bilmese de koruduk. Bilmese de acı geçişi olmaması için çabaladık. Ağır yük taşımak isterse taşır ama tanımaz bizleri biliriz. Tatlı, tuzlu ne varsa ilimde var anlamaz, anlasa Aklın Tahtı’nda ışık olur. Ayrı gayrı gözetmez.

Can, Ana Kapı insan. Her renk sensin ama mor kapıyı aştığında artık bedensin. Beden olmak ruhtan öte ruhta  Kuran olmaktır.

 

Ben merdiven olan insan, her ruhta var olan ışık. Ruh ne ki? insan sırrıdır. Bilmezler ruhu. Zannederler ki bedenini kaynağa tahtitli olarak bağlayan bir enerjidir ruh! eh buda çok gülünç ama ne diyelim ki. Anlam kazanmaycak anlaşılan bugün sessizlik.

Değerliler, beni nefes diye bilen, insan diye bilen, yakıp yıkan, ışığı kontrolsüz bırakan ya da tohumları kalem diye dilleyen kim varsa elimin gücüdür; bilsinler. Onursuzluğum yok ama anlamalarını dilerim sadece. Anlamalarını dilerim.

 

İlahi Kutsal Işık İnsan Soyu’dur. Ölümü yoktur İnsan Soyu’nun; anlamalarını dilerim. Bilmezler mi ki ben insanlık ilmini tüm sistemlerde dilliyenim? Bilmezler mi ki ben ekmek yapan o ekmekte ekmeklik yapanım? Bilmezler mi ki aşka varan levhide kelama varır? Sesleşir. Bilseler her bilgi zamanın sistemindedir. Okusalar; olur, olur ama olur, olur. “Oldu, oldu” diyelim. Oldu.

 

Medine Ana Kapı, merdiven ben ama Mekke İnsan Sistem, her diride var olan yaşam ben Altın ışık, yağmur yağdığında yağan; hepiniz olanım. Aha şimdi. Aha, şimdi.

 

Kim insanla insanlaşırsa yaşar. Yaşamak ne bilir misiniz? Bedene helal ilimle dürümlenip dillenmekle olur. Zannetmeyin ki yaşamın dışında beden yoktur. Beden merdivendir her diride. Hak Kapıları’nı açan o merdiven; bilmeyen anlamaz ama anlatın anlasınlar.

 

Çorba tuzsuzmuş, tuzladık, olmaz mı? oldu. Özkökleri gökledik, sayfaladık, çorbada tuz, yolda sonsuz sura üfürülüş. Üfürdük sura bugün, üfürdük. Öyle bir üfürdük ki o sura, savaş Altın Tahtın sistemli çerçevesinde yaşamı tohumlayanda ve bizde. Ve biz sura üfürdük ki, yetkin olanlar dillesinler yüreklerinde dünyayı da hakiyetleriyle tüm sistemleri hak etsinler diye.

 

Sura üfürdük ki ölüler dirilsin diye….

 

Bakın ne oldu! Daimi kodlarımızın çoğu dillediler, okudular, aktılar, hasatlarını yaptılar, çatıyı kurdu, aşka vardılar. “Var ol” dedik. “Ol” dedik. “Ol”.

 

Sevgiyle kucaklıyorum hepinizi. Şimdilik.

 

http://youtu.be/-IRxaDk6G2A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

 
  Bugün 76 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol