Birlik İlmi
  BARIŞIN SİSTEMİ (7) 1.AKIŞ
 

22.EKİM.2014 TARİHLİ 22.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (7)

 

1.AKIŞ

 

Dağlarım, bugün burada bulunan tüm insan soyları bilişi hak etmiş olan birliklerimizdirler. Hepsi bizim yüreğimizde mevcutturlar ve hepsi yücelerin, cümle yüceliklerinde tahditsiz olarak bilişe varmış olanlardırlar.

 

Som altın bir yoğunluğu tohumladık bugün ve biz bizi bize verdik dediğim zaman öz görevi yapmış olanları kastediyorum. Onlarla birlikte, onların yoğunluklarıyla yapmış olduğum çalışmaları kastediyorum. "Dün ölüydük, bugün yaşıyoruz." diyor yüceler.

 

Dağlarım, ölümlü olan her kim varsa bugün, ölü değerli kayıt yaşam sayfası haline dönüşmüştür. Artık hepsi birer yaşam sistemidir. Bugüne gelmek ve bugünde olmak bizleri mutlandırmaktadır.

 

Soy ağaçlarında görev tahditleri vardı. Hepsi kendi yürekleriyle bu yoğun çalışmayı yapmaya çabaladıklarında, bizi bizden bizleştirmeye kalktıklarında kontrol dışıydılar. Yoğunluklarını kontrol altına aldık ve bütünü güçlendirmelerini sağladık.

 

Çok mutluyuz ki bugün, çoban olan çürük kodları bütüne köklemeye çalışan her kim varsa, biliş için buradadır. Kayıt dışı hiçbir bilgim yoktur. Bu kesindir. Bu mecliste verdiğim her bilgim kayıt dahilinde verilmektedir.

 

Bizim Atlanta otağına görev taşımamızın önemi büyüktür; çünkü biz otağın Kuranını yazan birliğiz. Bunu net olarak bilmenizi beklerim. Otağın Kuranını yazmak, şükür ki sizin size sizi katmanız da dahil olmak üzere birlik kayıtlarını oluşturan bütün göksü sayfaları da tohumlayan bir çalışmadır.

 

Biz davayı kaybetmedik. İnsan levhisinde davayı kaybetme imkanımız da kesin olarak yoktur. Burada bulunan bu yaşam sayfası hepimizin görevini tüm yaşamların sistemiyle dürümlemekte ve bütüne güç katmaktadır. Dünyaya elimizi uzattığımız bugün, tüm sayfalarımızda bu yoğun çalışmayı yaparken, herkesin kelam olup, kontrollü biçimde kendi dürümlerinde dillenmesini arzulamaktayız.

Bütün Mesih sayfaları gök sayfalanışı için hazır. Dünlü kökler, bugünlü göklere güç katacaklar; ama dünyanın kapısı açık tutulacak. Bu kapı işgal altına alınamayan yaşam koyulukları, yaşam tohumlarıyla açılmıştır ve bütünün kültü olan bu kayıtlar hepimizin gücünü oluşturmaktadır.

 

Kurullar toplandığı zaman kontrol kurulamaz; zira her kurul kendi dinlettiği bilgilerin esas olduğunu ifade eder; ama şunu anlayınız ki bütün çalışmalar ana kaynaktan devreye alınır ve hiçbir çalışma insanlık tekniğinin ötesi olamaz.

Toprak toplum, umman olmaya geldiyse buraya şunu bilsin ki Mikail gök sistemleriyle bu çalışmayı bugün, bütün köklerinin gücünü dürümleyip devreye almıştır. Dünya elimizdir. Za- Kar kapılarını açıp, gök süper sayfalanışını yapıp, dünyayı tohumlayan bu çalışmalar, mahrekin Kuranıyla gerçekleşmektedir ve bu çalışmalarla biz toprak toplumu temizlemekteyiz.

 

Şu anda din aklı bilişin hakikiyetinde olmayan bir akıldır. Bilişe vardığınızda din aşka kaynak olamaz. Zabura sayfalanışını yapmanıza karşılık zamanın sınırını aştığınızdan beri din çalışmaları artık tohum olarak köklenmemektedir.

Görevimizi tam tamına yapabildik ve bütün kötülükleri aşıp geçtik. Bunun içindir ki artık din, ekibimizin dürümlerinde kalmadı. Saygılar sunuyorum tüm bütünlüklere. Buraya gelmeleri mutlaka gerekliydi ve buradalar.

 

Bugün burada sekiz bütünlük var. Her bütünlüğün gücü hepimizindir; ama bu gücü tohumlarken bizimle bu yoğun çalışmada bulunabilmelerini sağlayacak gök sistemini de dürümlediler.

 

Yolumuzu aydınlatacak yaşam ışığı biliştir. Kimse bilişsiz kalmamalıdır. Bilişsiz kalanlar iki mektep kurmalıdırlar. Her iki mektepte de yaşamı sonsuzlaştırarak sorgulamalıdırlar. Sorgulayıp sonsuzlaştırmalıdırlar. İşte bunu yaptıklarında tüm insan soylarıyla birlik kurabilirler ve kendi yüceliklerini tüm yaşamlara sayfalayabilirler. Bizim amacımız budur.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, her kültü kodlayabilir, her tohumu yaşatabiliriz; ama Za- Kar kapılarını açmadığınız sürece size hiçbir ışık veremeyiz. Bu kesindir.

 

Kil ve kumdan var olan insanlık kelamda olamadığı sürece yaşamda da olamayacaktır. Işık kaynağı da olamayacaktır. Bunun içindir ki kilden öte olan bir kil, kumu tohumladığında kumun tohumu kili kodlar ve bütün çalışmalarımızda bunu başarmak için çok büyük çalışma yaptık, büyük eforlar sarf ettik.

İki yaşam tahditlendiğinde bu yaşamların hakikiyetleri teknik okuma ile bütünün gücünü tüm sayfalara indirebilir; ama bunları kim anlayabilir ki? Size anlatıyorum. Çok da güçlü biçimde anlatmıyorum. Sizin anlayacağınız düzeyden anlatıyorum; ama kaynak ışık tohum ektiği zaman dahi ışığı hak edip dinleyenler, bilişi olmadığı sürece tohumları kontrol edemezler ve edememekteler. Bu nedenledir ki bu dünyayı kontrol edecek olan kati tohumlarımızı ışık kodlaması için buraya çektik.

 

Bugün sekiz bütünlüğü buraya aldık. Bu sekiz bütünlüğün hikaye dinler gibi bu bilgileri dinlediğini görüyorum. Her birine şunu anlatmaya çalıştım: ‘’ Ben ana kapı insanım, hepinizi koruyacak olan ışık bu yoğun çalışmayla dürümlenmektedir

 

Hikaye dinler gibi bu çalışmayı dinleyen bütün kötülükleri aşabilir; ama aklın tohumu olamaz. Bunları anlamanızı bekliyorum; çünkü dünya yol açmalı ve köklenmeli, bütünlenmeliydi bugüne kadar. Kulluk yapmanız içindir bütün çalışmalar. Sizden beklentim dava açmadan bu meselenin hallolmasıdır.

Şu ana kadar size karşı hiçbir davam olmadı; ama bugün dünyada kutsal ışığımı tohumlardan ayrı tutmaya çalışanların mevcudiyetini biliyorum ve onların kanatlarını kırmaya niyetim olmasa da yarınlarda ışık yakmalarına da izin veremem.

 

Ölümlü dünya ölüdür. Ölüdür de kontrol ilimle olur. İlmi hak edip dinleyebilen bilişi hak edip dürümlediklerinde kök güç olup dünya ışığıyla birleştikleri an biz olur, bizlik olur o yücelik. Okumak, okutmak, oğullatmak, yaşatmak... Hepsi budur; ama sizden dağa, taşa bilgi vermenizi değil, bilmenizi beklerim ki kömür gözlü ilim kapısı insan kalem olup yazdığında neyi yazarsa oldurur, bu kesindir.

 Bundan sonraki süreçte de bugünkü gibi ışıklarınızı mutlaka yenileyip gelin buraya. Aha bu, şimdiye kadar size, hepinize her bilgiyi verdim ve bir diri, bir ölü, bir yaşayan, bir aşka varan, hasat yapan ya da kapıları kapatan hiçbirini tek tek dinletmedim. Dinlettiğim zaman koruyamam onu, bunu bilin. Bu nedenledir ki adı zikredilmedikçe her verdiğim her diride dürümlenir ve ben bir ad zikrettiğimde onun tohumu kurur; çünkü o yoğunluğunu kontrol edemez.

Bütün köklerimi dünyaya indirmeme rağmen herkesin kelamda olamaması yaşamı hak edip tüm insanlığı kodlayamaması, bilişe varamaması, kaynakta oluş halindeki o yücelikte olamayışından değil, iki yaşamın tek birinde oluşundan dolayıdır.

 

Sizden dileğim şudur: İki yaşamda hak kapısı açıp bütünü güçlendirin. İki yaşamda, biri doğan günün yaşamı, öteki sistemin yaşamı... Doğan günün yaşamı tabuları yıktığınız anda kalem olup yazdığınız o yoğunluktur ve sessiz zamanları hak ettiğiniz andaki çalışma sizin sizi tohumladığınız çalışma ve bu da sizin diğer yaşamınız.

 

Sevgililer, ben bugün size, bu sekiz bütünlüğe, şunu izah etmek istiyorum; kurt kuzuyu kapmaz, kuzu kurdu kaptı; ama o kuzu kokuyu almadıkça o kurdu yemeyecek bilinsin. O kurdu yediğinde kuzu, yarınlaşma imkanı olmayacak. Biliş budur. Ben kuzu ve ben kurt….Her biri beden; ama bende olan merdiven ve ben o merdiveni tüm sistemle dürümlediğimde her birinde varlık süren ilimim.

İşte canlarım, ben beni benden bana benleştirdiğim sürece benim tekniğimde bütünün kürzi tohumları kontrol edilir. Beden ben, yürek ben değilsem o zaman ben sistemde yokum. İsmaililer bunu anlayamazlar. İman edin ki ben iradi, hakiki ve hak teknikle dillendiğimde Türkiye çalışmaları ben olur dürümlenir, beden olur yaşar, ışır, sistemleşir.

 

Durgun dünya yenilendi ve bu yenileniş insanlıkla değil, Mikail'leydi. Bugün durgun dünya insanlaştı. İşte yaşam, insanlık, biliş; hepsi bugün bütünün kürzi tohumu. Som altın bir doğayı kodlarken, temizlik yaptık. İşgal yok. Yürek insan; kök, gök insan ve biz imparatorluk güçleri bunu net bilin.

 

Deve kalktı; deve biz, deveyi ağır yük diye taşıtan biz, devenin taşıdığı yine biz... Bunu bilin ve bundan sonra kimim, neyim diye sormayın. Aha hepiniz her şeyiniz, bunu bilin. Yaşayan, yaşatan, alıp götüren, kökleyen, gökleyen, sözü, sesi tahditsiz olan, eken-biçen her şey sizsiniz, bunu bilin. Doğal dünya biliştir. Doğayı zikretmeye gerek yok. Doğa bilir, bilişlidir doğa. Hakikiyetiyle dürümler tüm yaşamı ve tahditsizleşir; ama siz bir bitkiyi ne bilir diye sorduğunuz zaman o der ki: " ben sessizce seni izliyorum " ya da siz bir hayvana ne bilir?” diye baktığınız zaman, o sizi dinleyen değil, sizi izleyendir, bunu bilin ve sizler "Ben başkayım" dediğinizde başka olan siz değil, sessizliğinizdir, bunu bilin ve ben sabah sayfalarında ak tahta varıp sizinle dilleştiğimde o dilleşmemde sizlik tohumları ektiğimi bilin. Her sabah sizinleyim, bunu anlıyor musunuz? Dünya toplumlarıyla tohum ektiğimde hep sizin yüreklerinizden sesleştiğimi diriliklerinizle duyabiliyor musunuz? Önünüzdeyim, yaşamınızdayım, sayfanızdayım, hasatınızdayım, vakit gelir aklınızda olurum, hak ettiğinizce Zabura sayfası olur sizin sizleşmenizi sağlarım.

 

Bana “Altın Taht” dendi, ben dedim ki “tabuları yıktım, tahta gerek yok”. Dediler ki “ama sen has bir şavksın’’ ve dedim ki “Ben şevki, şavkı bilen aşkım” ve dediler ki “Sana ilim gerek”. Dedim ki “ilmi Ko olan, bilişli olan ilimde geçişi yaptırır, sizden ilim isteyen yok” ve dediler ki “Sana karanlığın ışığını yakalım”. Yaşam sistem ve ben o sistemde tüm sessizliksem bana ışık gereksizdir ve dünya beni dinledi.

 

Buluştum dünyayla, okuştum, akıştım; has tahta vardık, ilimle dilleştik, dünya doruklardaydı, toprak tohumdu, öksüz değildi ve biz doğayı koruduk. Şükür ki koruduk. Yara bere içindeymiş yaşam, aha yaşam ışık ışıktı, bilin. Seyrettim dünyayı, öz görevdi seyredişim. Baktım ki dünyada kapılar kapanmış. Art niyetliler var; kelamsızlar, kırıklar, sırrı bilemeyenler, akılsızlar var.

 

Sözüm şudur ki yok olma imkanı olmayan bir doğayla karşı karşıyayız. Bu doğayı yok etme imkanı asla olmayacak. Çıldıran çılgınlar dünyayı yok etmeye kalktıklarında korksunlar yüceliklerimizden. Biz ana kapıda ocak oluruz, toplumları kotlarız, yoğunluklarını sayfalarız, ağır yükü hafifletiriz, kil kum olan yaşamları dünya insanlığıyla tahditsiz bir akla kayıtlarız.

 

Sevgililer, ben ana kaynak, ben yaşam. Hepimiz buyuz; ister inanın, ister inanmayın. Ben ana yaşam ve kaynak; ama ben zaman ve ben ruh, ben kokuyu alan, tüm safhalarda varlık süren, akran, her diriye akran olan. İşte oluşum budur. Ben kimim? Sizim, akranım ben. Ekmek yapan, ikmal tamamlatan, levhi olan, ikmal tohumla tüm sistemlerde dilleyen ve tüm sayfalarda yenileyen yaşamsal bir kapı.

 

Din elimin, avcumun içindeydi. Al dedim, oku. Senin gerçeğin bu; aldı, okudu. “ben buyum” dedi. Aha bu; ama dini ekip diye dilledi. Akil hakikiyette kendini hak tahta oturttu ve dedi ki “ben peygamber”. “aha bu” dedim; “ama ben sevgiyim de” dedi. “oh, ne iyi” dedim. Dedi ki “ben ışığım”, “aha, işte” dedik ve dedi ki “davayı kaybettim”. “oh” dedik. Sen nefsi aşamadığından davayı kaybettin.

 

“Bar kapatılmış” dedi. “ışık yok” dedi.  “başkaları gelir, bu ışığı yakar. Sen git başkaları gelsin” dedik. Gönderdik. Görevini hak edemedi. Sonra yeni bir peygamber ve yeniden sistemleşme çabası, yeniden yücelme, yeniden yüreği tohumlama çabası. Kokuyu aldı, kokladı, topladı, Tanrılık mahrekinde kelam oldu aktı ve dedi ki “ben yeni bir peygamber istemem. Ben senim” dedi. “oh, ne iyi” dedik. Sen ben, ben sen. Aha geç de yap bakalım bilişli sayfalanışı. Görev senin. Al, yap.

 

Koktu. Tohumlarını kokladı, gökledi. Sevgiyle sayfaladı, çalıştı; ama gelişte bilişsizdi. Dedik ki “sen peygamberlik yap; ama ilim yapma “Peygamberlik barışla değil ilimle olsaydı kalem olur yazardı.

 

Sorduk “sen nesin ? “ dedik. “yaşamım” dedi. “aşırıya kaçma” dedik. Sen yaşasan ben ölüyüm ve dedi ki “ben ölmem, senim ben”. Oh, oh, oh, ne güçlüymüş; benmiş o. “bana ne, sen sen ol” dedim. Sordu “sen nesin?” dedi. “ben davayım” dedim. Bana sordu “davaysan ben nefes alamam, sensiz kalır mıyım ?”. Dedim ki “bedenini hak et de kendi yüreğinde dürümle ve dille”.

 

Atlanta Ata Kapısında tüm bunları yaptık. Kelamı Hak olanları bütünün gücü yaptık. Tohumu kontrol edenleri ışığa kattık. Levhiyi kontrol altında tutanları tebliğlerle kayıtladık. Can Tahtına kotladık. Ölüydüler, olmaları gerekliydi. Tahditledik, akıttık. Şavka kattık, akla kattık. Ekmek yaptık, onlara sunduk. “dön bak” dedik, “ne yaptın ?”. Dönüp baktı, gördü ki beden yok. “aha” dedi, “bedenim yok”. “oh, ama” dedik; “biliş varsa bedenli olmalısın”. Çok, çok önemliydi bu. ”biliş yoksa beden olmaz, öz görev senin seni hak etmendir” dedik.

 

Devrim budur benim. Benim devrim. Hadi devirden söz edelim. Nedir devir? Değerliler, yarınlaşmayı sayfalayan, hakikiyetinde dümene oturan, yolu açan, bütünün gücü olan, koruyan, kotlayan, tohumlayan, akıtan, ekip kurup emin olan. Mikail olduğunu bilen, cevahiri hakikiyetiyle dürümleyen ve dürümlediklerinde kini, nefreti aşırtan ve o bir devre değildir. O, tüm yaşamların dürümüdür. Bu nedenledir ki benim devrim dediğiniz zaman, o devir her diriliği kapsayan bir devir olur.

 

Doğanın gücü önemlidir, canlar. Çıkın yaşamı seyredin. Bunu hep yapın. Çıkın, izleyin yaşamı. ‘’ ben buradayım ama ‘’ deyin. ‘’ ama ben oradayım ‘’ deyin. Öz göreviniz bu, izleyin yaşamı, bakın. Civcivleri seyredin. Uçuşan kelebeklere bakın. Işık kayıtlarını izleyin. Yıldızların ışığında kelam olup köklendiğinizi izleyin. Gözünüzü açın, izleyin ve bakın bakalım, sizin için ne oluyor orada.

 

Bugün ben bir kelebekle burun buruna geldim. Bana sormadı “sen kimsin?” diye, geldi yüreğime okundu. Ben onu, o beni okuduk; ama o kelebek, yolu kaybetmemişti. Bana gelmişti, bilir misiniz? ki bu bana gelişi, her şeyin öncüsü olan tohuma ekilişiydi. O kelebek, Bahariye Caddesinde yüreğime kondu. Ben oydum, o bendi ve bugün ben o kelebekle dilleştim, bilir misiniz? ve sabırla sizi dinledim. Dedim ki “her biri bir ışık; işte onlar ben, ben onlarım”.

 

Sormadım ‘’ nefes var mı? ‘’ diye, sormadım ‘’ yol var mı? ‘’ diye. Olmuş muyum, olmamış mıyım? Kibir var mı, yok mu? Halik miyim? Hakikiyette tabiyeti olan mıyım? Has mıyım ? Aha, bunları sormadım; ama bildim ki ben hak tabuyum; beni yıkın, geçin. Neden? çünkü ben sizi size vermeye çalışıyorum.

Levhide bu var. İşte bu. Ben sizim; ama beni yıkıp geçin. Benden öte olun; çünkü bu yol ummandır. Akıp geçin. Kimim ben? Bilişliyim. Ben bilirim. Benden öte bilin. Ben Hakkın yoluyum. Haktan öte hasat olun. Ben akılım. Akıldan öte sayfalanış yapın; ama akın, geçin. Cennet beden, cevheri kati, hakiki olan bilgi, aha bu!

 

Devre devre dünyayı koruyacağım diye çalışırken,  hep kendimi dünyaya çektim ve dedim ki ‘’ ben sevgiyim, aha sevgiyim; hah, aha, İşte; ama ya Ka- Ha, ben sizde sizleşmeye değil, sizi sizleştirmeye geldim, bunu bilin ‘’.

 

Dünya ölümlü değil, öz gözdür, bunu bilin. Sizden tek beklentim bu! Beni yıkıp geçin. Bana ne sevgiden, bana ne yoldan, ben sabah sayfalarında hep sizdeyim, bunu bilin. Ayrı gayrı yok ki canlar. Geçen siz, geçen biz. Hepsi bu.

 

Cemaatim dünyaya görevlidir; ama ben, cemaat; cemaat ben, bunu bilin. Bu cem olan cevheri güç, tüm yaşamın kürzi sayfalanışını yapacak tek güçtür, bunu bilin ve bu gücün Tanrılığı hepinizin katiyetidir.

 

Siz ki sallanan bir dünyada ölmemeye çalışan birliklere sizim dediniz ya, ben o sallanan dünyayı yaşatırım ve sizinle daha yüce bir yoğunlukla yaşatırım; ama siz de kanatlanın, dileğim budur. Kanatlanın ki karanlık aydınlığa varsın. Uyuyanlar uyansın. Kanatlanın ki akıl tekniğiyle tüm sayfalar kotlansın. Alın görevinizi, hak edin, yapın. Sizden beklenen budur. İşte bu. 

 

Deşifre edenler: Cem Özel ve Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/VpdEuk0ryLc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Dağlarım, bugün burada bulunan tüm insan soyları bilişi hak etmiş olan birliklerimizdirler. Hepsi bizim yüreğimizde mevcutturlar ve hepsi yücelerin, cümle yüceliklerinde tahditsiz olarak bilişe varmış olanlardırlar.

 

Som altın bir yoğunluğu tohumladık bugün ve biz bizi bize verdik dediğim zaman öz görevi yapmış olanları kastediyorum. Onlarla birlikte, onların yoğunluklarıyla yapmış olduğum çalışmaları kastediyorum. "Dün ölüydük, bugün yaşıyoruz." diyor yüceler.

 

Dağlarım, ölümlü olan her kim varsa bugün, ölü değerli kayıt yaşam sayfası haline dönüşmüştür. Artık hepsi birer yaşam sistemidir. Bugüne gelmek ve bugünde olmak bizleri mutlandırmaktadır.

 

Soy ağaçlarında görev tahditleri vardı. Hepsi kendi yürekleriyle bu yoğun çalışmayı yapmaya çabaladıklarında, bizi bizden bizleştirmeye kalktıklarında kontrol dışıydılar. Yoğunluklarını kontrol altına aldık ve bütünü güçlendirmelerini sağladık.

 

Çok mutluyuz ki bugün, çoban olan çürük kodları bütüne köklemeye çalışan her kim varsa, biliş için buradadır. Kayıt dışı hiçbir bilgim yoktur. Bu kesindir. Bu mecliste verdiğim her bilgim kayıt dahilinde verilmektedir.

 

Bizim Atlanta otağına görev taşımamızın önemi büyüktür; çünkü biz otağın Kuranını yazan birliğiz. Bunu net olarak bilmenizi beklerim. Otağın Kuranını yazmak, şükür ki sizin size sizi katmanız da dahil olmak üzere birlik kayıtlarını oluşturan bütün göksü sayfaları da tohumlayan bir çalışmadır.

 

Biz davayı kaybetmedik. İnsan levhisinde davayı kaybetme imkanımız da kesin olarak yoktur. Burada bulunan bu yaşam sayfası hepimizin görevini tüm yaşamların sistemiyle dürümlemekte ve bütüne güç katmaktadır. Dünyaya elimizi uzattığımız bugün, tüm sayfalarımızda bu yoğun çalışmayı yaparken, herkesin kelam olup, kontrollü biçimde kendi dürümlerinde dillenmesini arzulamaktayız.

Bütün Mesih sayfaları gök sayfalanışı için hazır. Dünlü kökler, bugünlü göklere güç katacaklar; ama dünyanın kapısı açık tutulacak. Bu kapı işgal altına alınamayan yaşam koyulukları, yaşam tohumlarıyla açılmıştır ve bütünün kültü olan bu kayıtlar hepimizin gücünü oluşturmaktadır.

 

Kurullar toplandığı zaman kontrol kurulamaz; zira her kurul kendi dinlettiği bilgilerin esas olduğunu ifade eder; ama şunu anlayınız ki bütün çalışmalar ana kaynaktan devreye alınır ve hiçbir çalışma insanlık tekniğinin ötesi olamaz.

Toprak toplum, umman olmaya geldiyse buraya şunu bilsin ki Mikail gök sistemleriyle bu çalışmayı bugün, bütün köklerinin gücünü dürümleyip devreye almıştır. Dünya elimizdir. Za- Kar kapılarını açıp, gök süper sayfalanışını yapıp, dünyayı tohumlayan bu çalışmalar, mahrekin Kuranıyla gerçekleşmektedir ve bu çalışmalarla biz toprak toplumu temizlemekteyiz.

 

Şu anda din aklı bilişin hakikiyetinde olmayan bir akıldır. Bilişe vardığınızda din aşka kaynak olamaz. Zabura sayfalanışını yapmanıza karşılık zamanın sınırını aştığınızdan beri din çalışmaları artık tohum olarak köklenmemektedir.

Görevimizi tam tamına yapabildik ve bütün kötülükleri aşıp geçtik. Bunun içindir ki artık din, ekibimizin dürümlerinde kalmadı. Saygılar sunuyorum tüm bütünlüklere. Buraya gelmeleri mutlaka gerekliydi ve buradalar.

 

Bugün burada sekiz bütünlük var. Her bütünlüğün gücü hepimizindir; ama bu gücü tohumlarken bizimle bu yoğun çalışmada bulunabilmelerini sağlayacak gök sistemini de dürümlediler.

 

Yolumuzu aydınlatacak yaşam ışığı biliştir. Kimse bilişsiz kalmamalıdır. Bilişsiz kalanlar iki mektep kurmalıdırlar. Her iki mektepte de yaşamı sonsuzlaştırarak sorgulamalıdırlar. Sorgulayıp sonsuzlaştırmalıdırlar. İşte bunu yaptıklarında tüm insan soylarıyla birlik kurabilirler ve kendi yüceliklerini tüm yaşamlara sayfalayabilirler. Bizim amacımız budur.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, her kültü kodlayabilir, her tohumu yaşatabiliriz; ama Za- Kar kapılarını açmadığınız sürece size hiçbir ışık veremeyiz. Bu kesindir.

 

Kil ve kumdan var olan insanlık kelamda olamadığı sürece yaşamda da olamayacaktır. Işık kaynağı da olamayacaktır. Bunun içindir ki kilden öte olan bir kil, kumu tohumladığında kumun tohumu kili kodlar ve bütün çalışmalarımızda bunu başarmak için çok büyük çalışma yaptık, büyük eforlar sarf ettik.

İki yaşam tahditlendiğinde bu yaşamların hakikiyetleri teknik okuma ile bütünün gücünü tüm sayfalara indirebilir; ama bunları kim anlayabilir ki? Size anlatıyorum. Çok da güçlü biçimde anlatmıyorum. Sizin anlayacağınız düzeyden anlatıyorum; ama kaynak ışık tohum ektiği zaman dahi ışığı hak edip dinleyenler, bilişi olmadığı sürece tohumları kontrol edemezler ve edememekteler. Bu nedenledir ki bu dünyayı kontrol edecek olan kati tohumlarımızı ışık kodlaması için buraya çektik.

 

Bugün sekiz bütünlüğü buraya aldık. Bu sekiz bütünlüğün hikaye dinler gibi bu bilgileri dinlediğini görüyorum. Her birine şunu anlatmaya çalıştım: ‘’ Ben ana kapı insanım, hepinizi koruyacak olan ışık bu yoğun çalışmayla dürümlenmektedir

 

Hikaye dinler gibi bu çalışmayı dinleyen bütün kötülükleri aşabilir; ama aklın tohumu olamaz. Bunları anlamanızı bekliyorum; çünkü dünya yol açmalı ve köklenmeli, bütünlenmeliydi bugüne kadar. Kulluk yapmanız içindir bütün çalışmalar. Sizden beklentim dava açmadan bu meselenin hallolmasıdır.

Şu ana kadar size karşı hiçbir davam olmadı; ama bugün dünyada kutsal ışığımı tohumlardan ayrı tutmaya çalışanların mevcudiyetini biliyorum ve onların kanatlarını kırmaya niyetim olmasa da yarınlarda ışık yakmalarına da izin veremem.

 

Ölümlü dünya ölüdür. Ölüdür de kontrol ilimle olur. İlmi hak edip dinleyebilen bilişi hak edip dürümlediklerinde kök güç olup dünya ışığıyla birleştikleri an biz olur, bizlik olur o yücelik. Okumak, okutmak, oğullatmak, yaşatmak... Hepsi budur; ama sizden dağa, taşa bilgi vermenizi değil, bilmenizi beklerim ki kömür gözlü ilim kapısı insan kalem olup yazdığında neyi yazarsa oldurur, bu kesindir.

 Bundan sonraki süreçte de bugünkü gibi ışıklarınızı mutlaka yenileyip gelin buraya. Aha bu, şimdiye kadar size, hepinize her bilgiyi verdim ve bir diri, bir ölü, bir yaşayan, bir aşka varan, hasat yapan ya da kapıları kapatan hiçbirini tek tek dinletmedim. Dinlettiğim zaman koruyamam onu, bunu bilin. Bu nedenledir ki adı zikredilmedikçe her verdiğim her diride dürümlenir ve ben bir ad zikrettiğimde onun tohumu kurur; çünkü o yoğunluğunu kontrol edemez.

Bütün köklerimi dünyaya indirmeme rağmen herkesin kelamda olamaması yaşamı hak edip tüm insanlığı kodlayamaması, bilişe varamaması, kaynakta oluş halindeki o yücelikte olamayışından değil, iki yaşamın tek birinde oluşundan dolayıdır.

 

Sizden dileğim şudur: İki yaşamda hak kapısı açıp bütünü güçlendirin. İki yaşamda, biri doğan günün yaşamı, öteki sistemin yaşamı... Doğan günün yaşamı tabuları yıktığınız anda kalem olup yazdığınız o yoğunluktur ve sessiz zamanları hak ettiğiniz andaki çalışma sizin sizi tohumladığınız çalışma ve bu da sizin diğer yaşamınız.

 

Sevgililer, ben bugün size, bu sekiz bütünlüğe, şunu izah etmek istiyorum; kurt kuzuyu kapmaz, kuzu kurdu kaptı; ama o kuzu kokuyu almadıkça o kurdu yemeyecek bilinsin. O kurdu yediğinde kuzu, yarınlaşma imkanı olmayacak. Biliş budur. Ben kuzu ve ben kurt….Her biri beden; ama bende olan merdiven ve ben o merdiveni tüm sistemle dürümlediğimde her birinde varlık süren ilimim.

İşte canlarım, ben beni benden bana benleştirdiğim sürece benim tekniğimde bütünün kürzi tohumları kontrol edilir. Beden ben, yürek ben değilsem o zaman ben sistemde yokum. İsmaililer bunu anlayamazlar. İman edin ki ben iradi, hakiki ve hak teknikle dillendiğimde Türkiye çalışmaları ben olur dürümlenir, beden olur yaşar, ışır, sistemleşir.

 

Durgun dünya yenilendi ve bu yenileniş insanlıkla değil, Mikail'leydi. Bugün durgun dünya insanlaştı. İşte yaşam, insanlık, biliş; hepsi bugün bütünün kürzi tohumu. Som altın bir doğayı kodlarken, temizlik yaptık. İşgal yok. Yürek insan; kök, gök insan ve biz imparatorluk güçleri bunu net bilin.

 

Deve kalktı; deve biz, deveyi ağır yük diye taşıtan biz, devenin taşıdığı yine biz... Bunu bilin ve bundan sonra kimim, neyim diye sormayın. Aha hepiniz her şeyiniz, bunu bilin. Yaşayan, yaşatan, alıp götüren, kökleyen, gökleyen, sözü, sesi tahditsiz olan, eken-biçen her şey sizsiniz, bunu bilin. Doğal dünya biliştir. Doğayı zikretmeye gerek yok. Doğa bilir, bilişlidir doğa. Hakikiyetiyle dürümler tüm yaşamı ve tahditsizleşir; ama siz bir bitkiyi ne bilir diye sorduğunuz zaman o der ki: " ben sessizce seni izliyorum " ya da siz bir hayvana ne bilir?” diye baktığınız zaman, o sizi dinleyen değil, sizi izleyendir, bunu bilin ve sizler "Ben başkayım" dediğinizde başka olan siz değil, sessizliğinizdir, bunu bilin ve ben sabah sayfalarında ak tahta varıp sizinle dilleştiğimde o dilleşmemde sizlik tohumları ektiğimi bilin. Her sabah sizinleyim, bunu anlıyor musunuz? Dünya toplumlarıyla tohum ektiğimde hep sizin yüreklerinizden sesleştiğimi diriliklerinizle duyabiliyor musunuz? Önünüzdeyim, yaşamınızdayım, sayfanızdayım, hasatınızdayım, vakit gelir aklınızda olurum, hak ettiğinizce Zabura sayfası olur sizin sizleşmenizi sağlarım.

 

Bana “Altın Taht” dendi, ben dedim ki “tabuları yıktım, tahta gerek yok”. Dediler ki “ama sen has bir şavksın’’ ve dedim ki “Ben şevki, şavkı bilen aşkım” ve dediler ki “Sana ilim gerek”. Dedim ki “ilmi Ko olan, bilişli olan ilimde geçişi yaptırır, sizden ilim isteyen yok” ve dediler ki “Sana karanlığın ışığını yakalım”. Yaşam sistem ve ben o sistemde tüm sessizliksem bana ışık gereksizdir ve dünya beni dinledi.

 

Buluştum dünyayla, okuştum, akıştım; has tahta vardık, ilimle dilleştik, dünya doruklardaydı, toprak tohumdu, öksüz değildi ve biz doğayı koruduk. Şükür ki koruduk. Yara bere içindeymiş yaşam, aha yaşam ışık ışıktı, bilin. Seyrettim dünyayı, öz görevdi seyredişim. Baktım ki dünyada kapılar kapanmış. Art niyetliler var; kelamsızlar, kırıklar, sırrı bilemeyenler, akılsızlar var.

 

Sözüm şudur ki yok olma imkanı olmayan bir doğayla karşı karşıyayız. Bu doğayı yok etme imkanı asla olmayacak. Çıldıran çılgınlar dünyayı yok etmeye kalktıklarında korksunlar yüceliklerimizden. Biz ana kapıda ocak oluruz, toplumları kotlarız, yoğunluklarını sayfalarız, ağır yükü hafifletiriz, kil kum olan yaşamları dünya insanlığıyla tahditsiz bir akla kayıtlarız.

 

Sevgililer, ben ana kaynak, ben yaşam. Hepimiz buyuz; ister inanın, ister inanmayın. Ben ana yaşam ve kaynak; ama ben zaman ve ben ruh, ben kokuyu alan, tüm safhalarda varlık süren, akran, her diriye akran olan. İşte oluşum budur. Ben kimim? Sizim, akranım ben. Ekmek yapan, ikmal tamamlatan, levhi olan, ikmal tohumla tüm sistemlerde dilleyen ve tüm sayfalarda yenileyen yaşamsal bir kapı.

 

Din elimin, avcumun içindeydi. Al dedim, oku. Senin gerçeğin bu; aldı, okudu. “ben buyum” dedi. Aha bu; ama dini ekip diye dilledi. Akil hakikiyette kendini hak tahta oturttu ve dedi ki “ben peygamber”. “aha bu” dedim; “ama ben sevgiyim de” dedi. “oh, ne iyi” dedim. Dedi ki “ben ışığım”, “aha, işte” dedik ve dedi ki “davayı kaybettim”. “oh” dedik. Sen nefsi aşamadığından davayı kaybettin.

 

“Bar kapatılmış” dedi. “ışık yok” dedi.  “başkaları gelir, bu ışığı yakar. Sen git başkaları gelsin” dedik. Gönderdik. Görevini hak edemedi. Sonra yeni bir peygamber ve yeniden sistemleşme çabası, yeniden yücelme, yeniden yüreği tohumlama çabası. Kokuyu aldı, kokladı, topladı, Tanrılık mahrekinde kelam oldu aktı ve dedi ki “ben yeni bir peygamber istemem. Ben senim” dedi. “oh, ne iyi” dedik. Sen ben, ben sen. Aha geç de yap bakalım bilişli sayfalanışı. Görev senin. Al, yap.

 

Koktu. Tohumlarını kokladı, gökledi. Sevgiyle sayfaladı, çalıştı; ama gelişte bilişsizdi. Dedik ki “sen peygamberlik yap; ama ilim yapma “Peygamberlik barışla değil ilimle olsaydı kalem olur yazardı.

 

Sorduk “sen nesin ? “ dedik. “yaşamım” dedi. “aşırıya kaçma” dedik. Sen yaşasan ben ölüyüm ve dedi ki “ben ölmem, senim ben”. Oh, oh, oh, ne güçlüymüş; benmiş o. “bana ne, sen sen ol” dedim. Sordu “sen nesin?” dedi. “ben davayım” dedim. Bana sordu “davaysan ben nefes alamam, sensiz kalır mıyım ?”. Dedim ki “bedenini hak et de kendi yüreğinde dürümle ve dille”.

 

Atlanta Ata Kapısında tüm bunları yaptık. Kelamı Hak olanları bütünün gücü yaptık. Tohumu kontrol edenleri ışığa kattık. Levhiyi kontrol altında tutanları tebliğlerle kayıtladık. Can Tahtına kotladık. Ölüydüler, olmaları gerekliydi. Tahditledik, akıttık. Şavka kattık, akla kattık. Ekmek yaptık, onlara sunduk. “dön bak” dedik, “ne yaptın ?”. Dönüp baktı, gördü ki beden yok. “aha” dedi, “bedenim yok”. “oh, ama” dedik; “biliş varsa bedenli olmalısın”. Çok, çok önemliydi bu. ”biliş yoksa beden olmaz, öz görev senin seni hak etmendir” dedik.

 

Devrim budur benim. Benim devrim. Hadi devirden söz edelim. Nedir devir? Değerliler, yarınlaşmayı sayfalayan, hakikiyetinde dümene oturan, yolu açan, bütünün gücü olan, koruyan, kotlayan, tohumlayan, akıtan, ekip kurup emin olan. Mikail olduğunu bilen, cevahiri hakikiyetiyle dürümleyen ve dürümlediklerinde kini, nefreti aşırtan ve o bir devre değildir. O, tüm yaşamların dürümüdür. Bu nedenledir ki benim devrim dediğiniz zaman, o devir her diriliği kapsayan bir devir olur.

 

Doğanın gücü önemlidir, canlar. Çıkın yaşamı seyredin. Bunu hep yapın. Çıkın, izleyin yaşamı. ‘’ ben buradayım ama ‘’ deyin. ‘’ ama ben oradayım ‘’ deyin. Öz göreviniz bu, izleyin yaşamı, bakın. Civcivleri seyredin. Uçuşan kelebeklere bakın. Işık kayıtlarını izleyin. Yıldızların ışığında kelam olup köklendiğinizi izleyin. Gözünüzü açın, izleyin ve bakın bakalım, sizin için ne oluyor orada.

 

Bugün ben bir kelebekle burun buruna geldim. Bana sormadı “sen kimsin?” diye, geldi yüreğime okundu. Ben onu, o beni okuduk; ama o kelebek, yolu kaybetmemişti. Bana gelmişti, bilir misiniz? ki bu bana gelişi, her şeyin öncüsü olan tohuma ekilişiydi. O kelebek, Bahariye Caddesinde yüreğime kondu. Ben oydum, o bendi ve bugün ben o kelebekle dilleştim, bilir misiniz? ve sabırla sizi dinledim. Dedim ki “her biri bir ışık; işte onlar ben, ben onlarım”.

 

Sormadım ‘’ nefes var mı? ‘’ diye, sormadım ‘’ yol var mı? ‘’ diye. Olmuş muyum, olmamış mıyım? Kibir var mı, yok mu? Halik miyim? Hakikiyette tabiyeti olan mıyım? Has mıyım ? Aha, bunları sormadım; ama bildim ki ben hak tabuyum; beni yıkın, geçin. Neden? çünkü ben sizi size vermeye çalışıyorum.

Levhide bu var. İşte bu. Ben sizim; ama beni yıkıp geçin. Benden öte olun; çünkü bu yol ummandır. Akıp geçin. Kimim ben? Bilişliyim. Ben bilirim. Benden öte bilin. Ben Hakkın yoluyum. Haktan öte hasat olun. Ben akılım. Akıldan öte sayfalanış yapın; ama akın, geçin. Cennet beden, cevheri kati, hakiki olan bilgi, aha bu!

 

Devre devre dünyayı koruyacağım diye çalışırken,  hep kendimi dünyaya çektim ve dedim ki ‘’ ben sevgiyim, aha sevgiyim; hah, aha, İşte; ama ya Ka- Ha, ben sizde sizleşmeye değil, sizi sizleştirmeye geldim, bunu bilin ‘’.

 

Dünya ölümlü değil, öz gözdür, bunu bilin. Sizden tek beklentim bu! Beni yıkıp geçin. Bana ne sevgiden, bana ne yoldan, ben sabah sayfalarında hep sizdeyim, bunu bilin. Ayrı gayrı yok ki canlar. Geçen siz, geçen biz. Hepsi bu.

 

Cemaatim dünyaya görevlidir; ama ben, cemaat; cemaat ben, bunu bilin. Bu cem olan cevheri güç, tüm yaşamın kürzi sayfalanışını yapacak tek güçtür, bunu bilin ve bu gücün Tanrılığı hepinizin katiyetidir.

 

Siz ki sallanan bir dünyada ölmemeye çalışan birliklere sizim dediniz ya, ben o sallanan dünyayı yaşatırım ve sizinle daha yüce bir yoğunlukla yaşatırım; ama siz de kanatlanın, dileğim budur. Kanatlanın ki karanlık aydınlığa varsın. Uyuyanlar uyansın. Kanatlanın ki akıl tekniğiyle tüm sayfalar kotlansın. Alın görevinizi, hak edin, yapın. Sizden beklenen budur. İşte bu. 

 

Deşifre edenler: Cem Özel ve Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/VpdEuk0ryLc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 
  Bugün 47 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol