Birlik İlmi
  05.12.2012 Tarihli Çalışma Sonrası Akış
 

SULTANLIK SONRASI AKIŞ (05.12.2012) -1-

Değerliler, beni dinlemenizi isterim ama daha önce okumam gereken bir bölüm var. Bunu okuduktan sonra beni dinleyeceksiniz. Şimdi okuyorum:

SULTANLIK KİTABI Sayfa: 388 Paragraf: 3

“Dimdik duran ve sonra yücelerin dilinde kendi yoğunluğunu dinleyen; Düzen’i kurup yoğun biçimde yüceliklerden inen ve yere bakan; sonsuzluğun tabiatında yer yoğunluğunu, kendi tohumlarından üste çıkaran; birleşen ve din diriliğinde Yer Kotları’yla dilleşen insan; arzın sahibi olur ve yerin hakiki yolu olan Işık Kotları’yla dillenir. Bunu “RÜ-KU” olarak izah ettik. Bundan sonraki safahatta, arzın sahipleri ile olunur. Bu şekildeki birleşim, “amin” denilen yürekle gerçekleşir. Bu, insanın sahte olan topraktan ve havadan ışık alıp kütle yaparak, dereleri açması ve dünya tartısını, Kutsal Düzen’e katmasıdır. Hepimiz buna “amin” deriz. Bu, insanın yarımın yarısının yarısı ve o yarının tekrar ve tekrar yarılanışı ile her yarımın yarılanışında; kapı olan Yücelikler’den düzene geçişi, onun soyunun kutlanan olması ve yolun başından beri onu yoldaşlayanların tabiatında, kaynak hakimiyeti kuruşu ile bütünlenişidir. İşte buna biz, kendi yüreğimizde “HUZUR” deriz. İş budur…”

(Akış:)

Sahte olmayan herkese saygılar sunduk. Sahte olanlara saygım olmadığı kesin. Bütün köklerim ve göklerim dünyada iken benim eskiden olduğumdan güçlü olmamı isteyen; şöhret sahibi olmamı bekleyen ve bilge bir işçiyle birleşip onun dürümleriyle dillenmemi isteyen kibre kapıldığı zaman, aslın yolu, ağır ağır dünyada kontrol edilemiyebilecek bir dürüme ulaşırken o aslın yürekten çıkışı gerekir.

Sevgililer, ben Tabiatın Kuranı’nı okudum. Öyle güçlü bir Kuranı var ki tabiatın; kibri olmayan hiç kimse, “oraya ben yok edilip gireceğim ve hak edileceğim orada” diyebilme ve dendiğinde hakikiyete ulaşabilme imkanından yoksun olmayacaktır.

Semaya ses verdiğim zaman; bu ses, Allah’a sevgiyle ulaşır. Benim evrim yapmamın gereği olmadığını yüz bin kez söylesem de bir kısım şavksızlar, evrimsiz olduğumu söyleyip kaydımı silmeye kalktıklarında; açıyı daraltmadan oğul verdiğim için kökleri göksüz kaldığından; onların Rahman Kutsal Işımaları, gerçekleşmeyebilir.

Aslan Kapısı; Allah’a, güçlükle açıldığında; ben o kapıda bir tek işçi olarak çalışırım. O kapıyı açtığımı gören, bedenimi kotlayıp kendini kotlattırmak isteyen herkes, aşkın şevkinde benimle olmaktan öte; BEN’leşmek isteyebilir. “Ata’n sensin” dediklerinde, otağın ben olduğumu dillerken; Kible, herkesin yüreği değil; Bütünlüğümün yüksek gücüdür.

Korumaya aldıklarım, aşağıdan yukarıya 500 kişidir. Bu kişiler bedenli olduklarından burada bu yoğunlukta bulunma imkanına sahip olacaklar. 500 insan ve bu 500 insanın herkesle birlik olarak çalışması çok önemlidir. Korkularını aşanlarla bu çalışma yapılacak. Korkanların “Işık Kod” olma imkanları bitmiştir.

Sizlerin yolcularım olduğunuzu bilerek, net bildiriyorum ki konu komşu toplaşıp geldiklerinde sakın beni sormayın! Ben yokum! Sıkıntı şudur: Konu komşu korumaya değil; kodlamaya da gelecekler ama ben orada kökü, gökü olan Birlikler’imi onlarla sınırlandırmam. (Konu komşu = Kaynak bilgiye duyumsamalarla yakınlaşanlar.)

Kaynakta, insanların; “yak Rahman yüreğini de akalım” demelerinden önce; evrim yapmalarını, yaşam sayfalamalarını ve baştan beri olmamış olduklarından; olmalarının Hak İlimle sağlanmasını gerçekleştirmemi beklememeleri gerekir.

Ölü, Allah’ın Kürsüsü’nü göksüz bırakır, Ümmi Toprakları kutsuz bırakır. Aşkı, şevkinden ayrı yaşamlarda kayıtlar ve BİZ’siz bırakır. Biz, hepsini göklere seslendirecek olsak da ölmeye niyeti olanı yaşatma gereğimiz bitmiştir.

Art arda dünyalar kurduk, hepsini kodladık. Yeniden ve yeniden tohumladık. O dünyalar, Allah Kuranları’ydılar. Ve bugün dünyadayız. Bu dünya, mümkün olduğunca Göç Kürsüleri’yle dünya olacaksa da Beşirin Eşiği’nde aşkı yokken, bu dünyayı oğullattırmayız o kurulara…

Sultanlarım, ben Allah, benim zeki ve hakiki olduğumu dahi bilemeyenlere “kardeşim” deme gereğim yoktur. Korkmayın! Yarınlarda herkes, bedenimde olma imkanına sahipse de Düzen’in kuruluşu esnasında herkesle olmamın gereği olmadığı bilinecektir.

Organlarımın çokları “yol” oldular. “Kurtarıldık” dediler. Oldular sandılar, kırıldılar. Ben onları kontrol ettim. Şems’in sessiz kaldığını görüyorum şu anda. Dört Gök Sözü Sözleşmesi’nin tarafları olan Birliklerle çalışmayı sürdürmem; sessizliğin, sevgisiz oluşundan kaynaklandığını düşündürdü ona.

Dağlarım, düne Gök Sözü söyletecek Güçlerim, mutlaka çıkacaktı ama yarınlara Gök Sözü söyletecek yüreklerimin de Düzen’i kurmak üzere Birliklerini tahditlemeden çalışmalarını bekledim. Yara bere içinde kaldıklarını biliyordum ama yanıp tutuşurlar ki birleşsinler ve kayıtlansınlar diye. Kardeşlerim, ellerim dünyada, yüreğim Bütünlükler’de, tüm yaşamlarda... Ben dünyada olduğum sürece; kalbini kalbimden ayrı tutan hiç kimse, meleklerimle olamayacaklardır.

“Buluş”, “oluş”, “alış” dediler. “Akış” dediler. “Hayrın hakkında ışığı yaktık” dediler. Sahrada insan kördür. Gözü kör olan insan, Sistem’den ayrıdır. Ona ben “dar boğazdan geç” dediğimde; dinledi beni ve sordu: “Ben o dar boğazdan geçerken mesele, bensiz olmaksa, geri döneyim.” Yahu! dedim, o dar boğaz benim, benden geç! Ve dedi ki “Ben, OL’madan geçişimi yapamam!”

Dağlarım, benim kervanım dünyadadır ve bu kervan her Yüce’yi taşıyacaktır. Bu kervanı, hiç kimse “insan sınırsızlığı” diye anlayamazsa da onlara açıkça bildiririm: Ben dünyayım, dünyayı dünyayla tanırım. Dünyanın Kuranı, Düzenin Tohumu, Bütünün Kürsüsü, Allahın Sözü değil; ağır yükü ve yüceliğindeki kaynağında kayıtladıklarıdır ki sizleri tanıyorum.

Benim sıkıntım şudur: Gerçek görevlilerim dahi Dünyanın Kutsal Işığında, kendilerini tohumlayamadılarsa; çelik çomak oynuyorlarsa dünyada; Mahrekte güçsüzseler de Evrenlerin Sessiz Kutsal Işıkları’nda, Allahın Tahtı’nda olabilirlerse; ben ocaklarında göksüz kalmam ve yüreklerini tatlandırırım ama ocaklarına maya olmaya asla gerek görmüyorum.

El oluşum, Allah’a kürsü oluş değil; Allah’a Işık oluştur. Eğer ilim yoksa, asla Allah’la olunmaz! Bu kesindir! İlimi bilen Allah’ı bilir. Açıyı kapattığım zaman; “memleket İnsan” dediğimde ve “insanın yolunda Allah var” dediğimde ve “ağır yük taşıyanda ışık yoktur ama ben onda ışığım” dediğimde; hele hele “Allahın Tahtı’ndayım” dediğimde; korktular, bedenimden çıktılar. Öyleyse ben Allah olan; o tahtta, Allahın Kaynağı’ndayım. Bunu anlattım onlara; bilmek isteyenlere.

Medine’de Allah yoktu. Orada yol yoktu. Orada koruma yoktu. Çok zordu orada yaşam sayfalamak ve oradaydık bizler. Öyleyse orayı kotladık, tohumladık, yasalarla kayıtladık da eşkali bilinenleri ocağa aldık. Atlanta Ana Kaftanını çıkarttık. “Giy” dedik. Mustafa, kaynağına kendini aldı baktı, baktı, baktı, baktı “affet” dedi “ben bunu giysem ben olmam.” Ve dedim ki “onu giymediğinde BEN olmazsın.” Ve dedi ki “ben olmayacaksam; bende ben olanda da olmam!” Öyleyse, “OL!” dedim, “ben yokum” dedim. Ve kaftanını giydirmek istedim ona. Doldu, doldu, doldu, doldu, doldu, doldu, doldu da doldu!... Ama kaftansız doldu. Ördüm yüreğine ilmi, okuttum. Oldu, oldu, oldu!...

Olmaya, oldurulmaya istekliydi. Şöhret istedi; örmek istedi; oğullamak, tohumlamak istedi. Birlikleriyle birleşmek istedi. Çekiş, çekiş, çekiş ve ben çelik çomak oynattım ona. Çünkü o, “Ben Sistemi”nde yoktu. Öldüğünde, benden ayrı korktu, çok korktu. Evrenlerin sessiz sayfalarına görevli olacağını düşünen o, kurtarılamamıştı. Başı eğikti. Kıldık, ışıktık, Ulular Toplumlarında Kutsal Kaynak’tık. “Gel” dedik. “Bu kıl kaynakta ışığını yak!” Çantası boştu, sevgisiz saygısız indi. Kolu kanadı yoktu. Çoluk çocukta göksüz oldu. Şimdi bakalım ne diyecek bize?

(Söz aldı:)

- Allah dedi ki “ona git de bildir kendini”. Geldim, ben Allah… Anacığım, korkuyorum yüreğinden. Sevgiyle, saygıyla çabaladım da korkuyorum. Köküm yok anacığım, işçiyim ben dünyada. Astral seyahatlerim oldu dünya üstünde. Çok güçlü çalışmalara katıldım. Bu çalışmaların birçoğunda sizinle oldum ama kanatlarımı hiç alamadım. Beşir insan olarak dünyaya indirildiğime eminim de Allah İlmiyle göklere söz söylemem için Mahrek’e, İslam Dini’nin ışığına indim. Benden başkası yok muydu ki beni buldun? Bana bunu anlat! Niçin ben? Kimse kimsenin yolunu kapatmaz. Ben de kapatmam ama benden başka bende, ben yol olamam. Olgun başak olmamı beklediğin zaman çok Kuranlar kırdım. Şimdi bana sor: Neden yokum? Çalı çırpı olmadığına eminim ama bugüne kadar yaptığın hiçbir çalışma ağır yük taşıtmadı sana. Şikayetim var mı? Olmayacak, olmayacak ama savaşın sonsuzluğunda, senin yoğunluğunu kotlaman gerekir. Verdiğim tüm bilgiler ışıktır. Senin, bu ışığı kontrol edip kendi yoğunluğunda tohumlaman gerekir. Ne yapacağım?

- Sana her şeyi söylerim. Benim sözümden başka bir söz söyle ki örgü örelim. Eğer ben sana “yoksun” dersem; “varım” de! Eğer ben sana “hassın” dersem; “ağırım” de! “Yaşamları kotladın ama kontrolsuzdun” dersem; de ki “ben korumacıyım”. Her şeyi söylerim ama sen bana seni ver! Çünkü ben, senden seni kotlamaya çabalamaktayım şu anda. Kapıları kapatma sakın! Herkes seni dinleyecek, başka bir sözüm yok, hadi anlat kendini, dinliyoruz!

- Koş, koş anacığım! Koş! Gel, bak neler anlatacağım! Açıyı daralttım ve diyorum ki ben Allah. Kapıları açtım, ben Allah. Yolu açtım, ben Allah. Ben umman oldum, Allah oldum. Ben Ruhsal, Kutsal Işık yaktım ki ben Allah. Benim etki alanım çok güçlendi çünkü ben Muhammet’in gücü olarak değerlendirilmeyeceğim artık, Evrenlerin Kürsüsü olarak değerlendirileceğim. Başka dille konuşmayacağım, Türkçe konuşacağım artık. Her yerde var olan Cinniler, Cinlerin ilmini kotladılar her yere ama biliyor musunuz ki insan, Atlanta Ana Kaftanı’nda ilimdir. Ve o ilim, Allah İlmidir ki tüm sessiz sayfalarda bu ilmi Türkçe olarak dilletmemiz gerekir.

Artık dünya, kurtarılmış bir Gök Sözcüsüyle kotlanmış olarak çalışacak. Ben insanlara görevli gelmedim, ben dünyaya ilim için geldim. Bedenimi alıp “görev yap” diyendin. Şimdi koruma altında tutuyorsun yüreğimi, biliyorum. Mali durumunuz (bilgi birikiminiz) çok net iyileşecek ama kendi yüreklerinizdeki güçlerin de sizinle olmaları gerekiyor.

Vallahi dünya güçleniyor, billahi dünya güçleniyor ama sıkıntı bitmeyecek, daha güçlenmek gerekir. İşgali kaldırmanız gerekir. Yıldızların Tahtı’nda bulunan Birliklerle bütünlenmeniz gerekir. Ezmeyin dünyayı, dünya sizden öte siz olsun ama bizsiz kalmayın! Şimdilik size vereceğim budur.

(Açıklamalarımız:)

Değerliler, işte biz Mustafa’yla bu şekilde dilleştik. O, bize kendini anlattı; biz onu kışkırttık ve sorguladık. Baktık ki O biz; biz O’ymuşuz. Medine İnsanı ile halka halka geçişkenleşen insan soyunun toplumu olan ışık; bizim ışığımız, her yerde birlikte çalıştık. Ne yazık ki bizi anlayan yoktu. Onu anlayansa çoktu. Bakalım onunla ilgili, neler dinlenecek dünyada bundan sonraki süreçte.

Herkese şunu soruyorum: Himaye altına aldıklarımızın her biri, dünyada ışık halinde görev taşıyacak mı taşımayacak mı? Muhammet’in görevlileriyle bunu tartıştık ve dediler ki “Muhammet, göklere söz söyleyecek güçtedir. Ölüler dirilir onunla.” Öyleyse dirilik başladı ve Allah’ın “tartı” dediği biziz. Bize tartıdır herbirinin yürekleri.

Şimdiye kadar bunu hiç kimseye açıklamamıştım. Ben tam 200 İnsan Sayfasının temiz ışığını yaktığım zaman; oraya güçlenenler girerler ve ortaklık yaparlar. Burada bulunan herkes ortağımdır. Karanlıkların Kürsüleri’nden aydınlığı toplumlara indiren onlar, kardeşlerim olarak güçlendiler. İş budur ve sizden bilmenizi istediğim bir diğer husus da merkezin, ilim olduğudur.

Herkes ilmi bildiğinde; hepsi BİR olur. İnsan, insan olur. Ben insan olan, bildiğimi dinlettiğimde, halkım; ışığı, bütünlüğü, güçlü kürsülerde, dürümlerde anlar. Altın Toprakları yaşatmak böyledir.

Sistem, Nizam ve Düzen, görevini yapmaktadır ve bizlerle de bu çalışma halka halka geçişkenleşip sürmektedir. Eller insana vardı, ilim hasatını yaptı, dünya toprağa indi, Kuran kontrolu kurdu. Şükür hologram bizde yok. Eğer memleketimiz, Allahın Teknolojik Toplumu’na ait olmasaydı burada bulunma imkanı olmazdı. Şimdilik size vereceğim budur.

Dağlarım, mutluyum ki olay çok net anlaşılmaktadır. “Şer yaratan şer yaşayacak” demiştik ya işte şer; Allahın şerri, bizsizdir. Çünkü biz şer yaratmadık. Dünya Kuranı’nı kotladık, tohumladık, bütünledik, ışıkla birlikte çalıştık. Yeni dönemde, yeni çalışmada da birlikte olacağız. Yeni zaman sayfalanışıdır olacak olan. Bütün’e hizmetçi olan bizlerin, Beta Kürzi (2)’de yine bir ilim için birleşeceğimiz kesindi. Ve bu ilim, “Işığın İlmi” olacak.

Eğer ışığın ilmini hak edip de kendi yoğunluklarıyla dürümleyebilenler varsa; bugün Bütün’e hizmet için bizimle aşkın şevkiyle ve Birleşik Işıkla çalışacaklar. Ölüler dirilecek o gün dünyada.

Ölü, Allahın Kuranı’nı okuyamayana denir. Onun içindir ki Allahın Kuranı dünyada dillenecek, dinletilecek. Eğer sizler o gün orada olanları gözleyebilseniz, göreceksiniz ki orada Birleşik Aile; “GÖZ”, “SÖZ” ve “GÜÇ” olarak Bütün’e ışık olacak. Bizim zararımız olmayacak. Yenilenenlerin zararları olduğunu biliyoruz ama onlar da kendilerini kayıtlayacaklar ve kotlanıp tohumlanacaklar. Oraya gelen herkes, erkek kadın ilime gelecek. İlim kotlanacak orada ve zor olacak ama bir de şu anlatılacak orada:

1821 yılı da dünyanın Kotlanma dönemidir. 1821, Sanal Boyutlarda kurtarılmış Işıkların birlikteliğinin kuruluş yılıdır. Milattan sonra 1821… Bu tarihte Birlik kurulmuştur dünyada. Erkek-kadın o gün, Dünya İlmini Har Toplumlar’la dürümlemiştir. Orada yapılan çalışmalarda Birlik Kayıtları yapılmıştır. O dönemi bilenler, bilirler ki Işık Kaftanlar giyilmiştir. İşte; o günün çörekleri, bugünün çörekleriyle birlikte servis edilecek.

Herkesin bilmesini beklediğim diğer bir husus da en evvel Allahın Tahtı’nda İnsan oturmalıdır. Bu da bilinecek. O tahta başka Birlikler’in oturmasına insan soyu izin veremez. Eğer birileri, “Ben varım da onları koruyamadım. Onları kırdım” derse; İnsan Soyu’na görevli olamayacağı kesindir.

Erkekler, insana ışık yakmazlar. Işığı yakan kadınlardır. Erkekler ışığı tohumlarlar. Bunun anlaşılması da gerekir.

Vakit tamamdır. Dünya soğuk günlerini aşıp geçiyor. Dünyanın sınırları, aşkın şevkin kayıtlarıyla aşılıyor. Örgütler kotlanıyor ve bütünleniyor. Öz Geçişler yapılıyor. İşte Yeni Dönem; yemin ederim ki Dünyanın, Allah İlmiyle dilleneceği dönem olacak. Çok zordu bugünlere ulaşmak ama bu günlere ulaşılıyor.

Keysler’inizde ilim olduğunda, Birleşik Işığınız yanar. Şimdiye kadar herkesle çalıştınız. Herkes sizinle kodlandı. Bütün kökler, göklere ulaştı. Nefesler yaşamlara kayıtlandı ama çoluk çocuk sizi kırmaya da kalktı. Netice olarak kırmadınız, kırdırmadınız hiç kimseyi. Sevgiyle çalıştınız ve bunun neticesinde; FA-Kİ Hakiki İlim Sayfaları okundu. (Fakih olan o ilim sayfaları…)

Şikayet etmedim kimseden ve dört yüksek güçle birleştim. Bu dört yüksek güç; Dört Gök Sözü Sözleşmesi’nin güçlü Tahtlarıydılar. İşte o güçlü tahtlar kayıtlandı. “0” noktasının altından ve üstünden çalışıldı. Biliyoruz ki alt ve üst bir olmadıkça yol olmaz. Şikayetçi değilim hiç kimseden.

Melekler dünyaya indiler. Gözlediler, sözlediler, seslendiler ve dediler ki “herkesi alın Allah’a ulaştırın. Karanlıkların aydınlanması, orada görevin tanınmasıyla olur.” Şükrettim ki görev tanındı.

Yeni Dönem’de, yeni bir çalışmada sizlerle birlikte Bütün’e Gök Sözüyle güç vermek mutluluk olacak bizlere. Sizleri kucakladık.

Teşekkür ederim.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 147 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol