Birlik İlmi
  27.03.2013 Tarihli (1)
 

Sultanlık Kitabı Çalışması (27.03.2013)
(1. Bölüm)

Sayfa: 403 / Paragraf: 3

“Yarım olup teni yarımlananların her biri, yine yarım olup teni kanatlanan olarak; Düzen Kutsal Diriliği’ne dönüp bakabilir. Bu bakışlarında dünya, düzen halinde BİZ’dir. RA-KA, Rahmin hakim olduğu bilgidir. Yeni Birleşik Aile’nin dünyaya ışık yakmak üzere gelişinden itibaren, dünya Yeni Birleşik Aile’nin toprağında 7.Döneme ulaştı. Bu 7.Dönem “Altın Ten İlmi”dir. Her yürek bu ilmi bilmektedir. Hepimiz bu dünya dönemine “amin” deriz. Hakiki yol budur ve bu yoldan üstün olan Yücelik; bu yolu insan soyuna güneşleriyle dinletmektedir.”

Kati olarak bildirilir ki ya kapılar kapatılacak ya da açılacaktı. Birleşik Kapılar’ı açabilen oğullarımız, dünya düzeyinde dirildiler ve bu çalışma başlatıldı. Birleşik Aile, dünyanın ışığını yaktı ve bu Işık, insan soyuna kutlu geldi. Denir ki “Allah sizi size verdi.” Dedik ki “Ağır yük hafifledi. Demin insan; ışık haline dönüşecek dürümdeydi ve şimdi ışık haline dönüşmüş haldedir, dönüşmüştür!... Muktedir bir tohumdu yürekler ve bu tohum yeşerdi ve yeni bir sayfaya ulaştı. Hayrın Kaynağı’na vardık. Medine’nin Kürzi Kodları, kapıları açtığımız zaman bize ulaştılar.

Kıbrıs, ışıklarımızın en güçlülerindendi ve Kıbrıs’ın yoğunluğu arttı… Kendinizi, nefsin ışığının gücünün üstünde hissedin. Dinleyin ve deyin ki “Ben hasatımı yaptım da muktedir olmam için ilim gerekmişse de ilmim olsun olmasın, ben Bütünün Kürzi Kod’uyum ve her resmi çalışmada varım.”

Bu bir Nefsi Çalışma değildir. Bu bir yaşam kaynağındaki Kaftan Giyiş çalışması da değildir. Bu çalışma, Muhammet’in görevinin, güçlü türlere ulaştırılmasından da ötedir. Ayrılık gözetmeyin! Kibri aşanlarla çalışın! Herkesi kendi yüreğinize alın!... Tanrılar Meclisi olan bu Meclis, ekibin hakiki başkanlığını yapmaktadır. Bu ekipte, evrenlerin Kürzi Kodları bulunur. Bu ekipte Bütünlükler’in Kürzi Kayıtları bulunur. Resmi çalışmacılar, bilgi alışverişlerini bu Meclisten yaparlar ve bu Meclis, ilim verdiğinde; Birlik Kapları’nda ilim olur. Bu Meclis, Yücelikler’i kendi yoğunluğuna dinlettiğinde; bütün o kükreyen “Gök Sözcüleri”, işçiler olurlar ve bu Meclise ulaşırlar.

Bu Mecliste “Levh-i Mahfuzun Gözcüleri” vardır. bu meziyet, sizindir. İslam’a, insana ve yoğunluklara herkesi vermemiz, ışığımızdan dolayıdır. Işığımızı, ağır ağır Türkiye Çalışmaları’na indirdiğimizde, Kuran’daki o yoğunluğun arttığını bildik. Kanat almak, yaşamlara umman olmak ve Bütün’e Kuran olmak, bizlerden de öte olan bizlerin geri dönüşlerini sağladı. Kayıt dışı bilgimiz yoktur. Nefesimizin güçlü kodlamasıyla tüm yaşamlara ilim vermekteyiz. Verdiğimiz tüm bilgiler, kayıtlıdır. Kendi yolunuzu bulabileceğiniz Zaman Sayfalanışı’nda, sizi size dinletirken, Atlanta Okuması yapmanızı bekledim. Gönderdiğim tüm yaşam sayfalarımın hepsi, Allah’ın Dağı olarak dünyaya indirildiler. Bedenimin göksüz olmaması için bütün kütleyi küçücük ışıklarımla birleştirerek bedenimi alıp tohumladım ve buraya girdim. Ana Kapılar’ı açtım, dinledim dünyayı ve toprağın ışığıyla kayıt yaptım.

Alıverin dünyayı Analar! Alıverin; bana verin, ilmime veriverin ki ben o dünyayı koruyayım! Dönmeyin yoldan cemaatler!, dönmeyin! Mis kokulu güller. Çöktü yüreklere. Cevheri insan sessizliklerindeki o çilek kokulu ışıklar; hepsi döndü, döndü, döndü de döndü ve göklerden söz alıp geldiler. Sizlere, tüm yaşamlara kükreyen bir güç olup indik. Sizden size ve sizin yüreklerinize her şeyi indirdik. Nefes, nefesimiz; yürek, yüreğimiz; güller, güllerimiz ve her bir sayfa, bedenimiz ve biz o bedende, kendimizi bildik ve kendimizi dünyaya çektik. Kantar insan, yaşamak için kendini aldı, getirdi dünyaya. Dedi ki “Ben kimseyi tartmayacağım” ama kantardır o bilir misiniz? Ve tarttığında, koruyucu olmaz o tartılana. İşte bu nedenledir ki kimse, kimseyi görevsiz diye bilmesin.

Biz, zirvelere ulaşan tüm yaşam kayıtlarımıza Zinnurun Kutsal Işığı’nı indirdik. Dinleyiniz! Ben resim yapmam. Dinlerim, dillerim, Allahın Işığı olup Bütün’ün gücüyle dürümlerim, Birlik Kapları”na koyarım o bilgiyi. “Hak ettiniz, alın!” derim. Yaprak yaprak okurum tüm yaşamları. Derim ki “Bina insan, o binayı okuyun!” Özgür ve hakim olun! OL’un! OL’un! OL’un! Özgür ve hakim olun ama olgun olun!...

Üzerinde görev taşınmayan bir yaşam olmaz. Üzerinde Kürzi Yaşam’ın kontrolsuz kaldığı bir cevherde, hakiki kayıt olmaz ve benim Amon olmadığımı söyleyen; kendini, Hak Taht’tan tahditleyendir ki bin insan bir tek yolda Allahın Tahtı olduğunda; o Can, tahtın ışığında Amon’dan ötesi olmaz.

Kin, nefret duyguları, tüm yaşamları, kontrolsuz biçimde… Tahditli ama kontrolsuz biçimde; Bütün’e, sayfa sayfa kayıtlamaktadır. Çıkıp gider Dünya, insandan. İnsan, Dünya’ya kodlanır. “Dünya, insanda kodlanmaz ama insan dünyada tohumlanır” dediklerinde; dedik ki “Yarım insan, bütünlendiğinde her şeyi bilir. Bütün olup da kodlandığında, Tanrı olur. Olur da bir gün umutlu olup; her şeyin kendi olduğunu anladığı an geldiğinde; işte o an, hatayı bağışlar; ses verir ve derse ki “Ben oldum!” Aha, olan başı eğilmeyen insandır ve o insan, kurtarılmış toplumların en güçlüsünü kodlayabilen, birleşebilen ve yoğunlaşabilen bir ışık halindedir. 

Dağ, taş “Allah” dedi. Biz dedik ki “OL!” Tahtın tahtındaki o taht OLdu. Döndüm, gördüm O’nu; özgürdü. Köksüz ama özgür… Sözü yoktu, Sistem’de yoktu. Dedim ki; “Kapını kapat!” Çıktı!… “Kaynağını al, ilim yap” dedim… Doğdu, öldü, tohum oldu, yine kodlandı, yine tohumlandı ve dedi ki; 

“Ben zavallı dünyaya inmem! Niye ineyim ki geniş zamanlara geçtim, artık dünya ilmim yok benim.” 

“Vakit tamam” dedim. “İn dünyaya!”

“Yok!” dedi. “İnmem!”

“Öldün mü?” Dedim. 

“Yok!” dedi, “ölmedim ama inmeyeceğim.” Dedi.

“Vakit tamam” dedim. “ “İn dünyaya” dedim.

“Yok!” dedi. “İnmem!” Hala hala “inmem!” Der. 

Ve dedim ki; “Meziyetin kırıcılık, inseydin kırılırdın.” 

Ama o dedi ki; “Kıracak kim var ki beni?” 

Ve dedim ki; “Olan bendendir. “ 

Ve dedi ki; “Sen, beni kırmadın ki kırsaydın, köküm olurdu.” “Beni kırsaydın; köklenirdim” dedi. 

Ve dedim ki; “Kök ölülerde olur, sende gök olsun.” 

Söz verdi, dedi ki; “Ben ölmeden köklendiğim zaman görevimi alacağım ve gök sessizliğinde söz söyleyeceğim.”

“Hah!” dedim. “Oldu! Hadi başarı diliyorum sana…” Verdim dünyaya umut; döndüm baktım, Mutlak Kuran’dılar. Öldüler…, yeniden öldüler… Yine öldüler…, her ölüşleri, bir kırılıştı…Ve “dön” dedi Dünya bana. “Dön!...”

Dönmem! Niye döneyim ki? Sen yoksun ki!... Ben, seni sana verdim. Bende olsaydın ağır, toplu çalışmalarda bulunurdun. “Bana zor geldi dünyaya inmek.” “Niye?” “Çünkü dünya kontrolunu kaybetti.” 

Ben baktım ki dünya bende… Dedim ki “gel de OL!” Ama o dedi ki; “Oluşum ağırdır.” “Yaşamaya niyetim yok” dedi. Ve dedim ki; “Sakın kendini kontrolsuz bırakma!” Dedi ki “Ben kontrolumu kurarım ve sevgiyle çalışırım. Netice olarak; senden daha güçlü bir sen gelir, beni alır, tam ilim haliyle görev taşıttırır.”

“Öyle mi?” dedim. “Peki, görevliyi çağıralım; gel bakalım!” Geliş Allah’adır. Gördüm ki gelen meseleyi bilmiyor. Dedim ki “sen dünyaya ineceksin! Dünya sana sen olacak; sen, o olacaksın ve dünyayı kodlayıp tohumlayacaksın.” Som Altın bir yolcuydu o; görevini istedi.

“Hadi al görevini! İnsanlık İlmi’yle kendini hak et! Birleş ve kodla tüm yaşamları!” Dedik ve gönderdik. Netice; gönderdiğimiz biz; gönderen biz; her ne yaptıysak, biz ile yaptık ve biz, BİZ olduk; Göç Kürsüleri ile dünyayı tohumladık. Gönderdik kendi yüreğimizi, görevimizi aldık, gönderildik. 

Baktı ki Dünya, biz yine buradayız. “Yahu” dedi “sen niye buradasın!?”

“Can, Tanrısal Kodlama için burada” dedim.

“Yahu!” dedi, “sen yoktun ya?” “Affet beni” dedi, “tartma beni” dedi. Oğul verdi, dedi ki “ben ölüyüm…” 

Özgür ve hakim bir dünya istiyoruz biz; kendini hak etmiş bir dünya… Muhammet’in görevini tam anlamıyla bilip kendini tahditleyen bir dünya değil. O dünya, Kuran’da ağır yüktü. Biz, Allah’ın İlmi’nde bir tek Birlik istiyoruz; Ekmek İlmi’ni bilen bir Birlik. İşte bu Birlik, bizim Birliğimizdir. Ve burada yaptığımız çalışma, duranların koşmalarını sağlamak üzere yapılıyor. Koşu başladığında; herkesin, her bir yoğunluğun, o koşuya dahil olunması isteniyor. Eğer biz durursak, yaşam durur. Eğer biz toprağımızı kontrol etmezsek; kurtarılmış ışık olmaz. Ki biz, meseleyi bilip geldik. Dünya, ekibini kuracak… Olmuştur; kurduk bu ekibi. Dünya emin bir çalışmayı kendi yüreğindeki tohumlarıyla yapacak ve yapmaktadır.

Dinleyin! Ben, Ana Kaynak olan “İmparator İlim Ailesi”. Buradayım. Öyleyse bu aile, Mikail’in Gök Sözcüsü değil; Mikail’in sözü sayfaladığı kaynaktır. Biz, Mikail’in Kodlarını tohumladığımızdan beri Mikail, kontrolludur. 

Öyle bir gündeyiz ki “maya tutmadı” dediler. Hey Allah! Maya Allah’ın tahtıdır yahu! Biz o tahtız. “Hasat olmadı” dediler. Hah, Sanal Boyutlar’daki hasat, ağır yüktür. Biz, yaşam sayfalanışındaki hasatı yaptık. Bu zavallı dünyada emin bir çalışmadır yaptığımız. “Duran Günler artık sona erdi ve Birleşik Işık’a geçtik” diyorlar.

Yağmur yağıyor dünyada. İnsan Yağmuru yağıyor tüm sayfalara ve yağan yağmurda yağdığımız bilinir ve biz, Tabiatın Kuranları, Bütünün Kutsal Işıkları olarak, çetin bir dönemin Kutsal Tebliğler’ini bildiriyoruz sessizliklere. Verdiğimiz tüm bilgiler tebliğdir. Bilinsin isteriz ki yeni “dongular”a ihtiyaç yok. Artık hiçbir Yüce dondurulmayacak. Eğer, ben Ulular Toplumu’na İnsan Sayfalanışı’nı yaptırmamış olsaydım; Kale Kaynakları, Işık Tahtı’ndan çıkardı. Ve o kaynakların çıkışı, Merkez Kodlar’ın çıkışı haline dönüşürdü, ölü dünya dirilemezdi. Şimdilik size vermek istediğim budur. 

Ve bu sayfadan itibaren bedenim konuşacak. Bu beden bana aittir. Ben bu bedene giren değilim. Bu beden, benim bedenimdir. O ben; ben oyuz. Şimdilik…

Altın Toplum olarak dünyadayız, bu kesinlikle böyledir. Şükredin ki şu anda Birleşik Işık halindeyiz. Hepimizin yapmakta olduğu ve yapmak istediği tek bir şey var: İmparatorluk…

İmparatorluk, Bütünün Kürzi Kodlamasını yapabilme; Bütün’ü Allah Tekniği ile kodlayabilme, dirilikleri aşabilme gücünü size katacak bir yaşam kaydıdır. Kimsenin eseri, insanın eserinden daha üstün olmadı bugüne kadar. Hiçbir çalıştırıcı, daha güçlü bir yaşam toplumu yaratamadı. Biz, sıkıntıları aşabilen Birlikler’i kendi yüreğimize çalıştırıcı yaptık. Hepsi yüreğimizle çalıştılar ve bin çalışmadan itibaren, Tanrı Kuranı okundu dünyada. Bir çeşit Allah Çalışması’dır yapılan. Allah’ın Dağı, insan ve insanın nefesi, muktediriyet; işte yaptığımız budur.

Dönem başlarında dünyaya bir kapı açılır. Açılan bu kapıdan İmparator girer ve İmparator, Dünyanın Kutsal Toplumu’nu kodlar, tabiatın kaynağı haline gelir. Işık halinde olduğunda; Bütünün Kürzi Kodlaması Cevher’e iner ve işte o güçlü çalışma yapılır. 

Her din, Allah’ın tohumudur. Biz dinleri BİR’e hizmetçi olanlara bildirdik ve BİR’e hizmetçi olanlar, Din İlmi’yle çalıştılar ve bugün kontrol bizdedir.

Biz dine hakiki ilimi verdiğimizde; dini yaşamlara inenler, kontrolsuz kaldıklarında onlara görev taşıdık ve dedik ki “Yine de biz sizinleyiz. Sizi koruyoruz. Önemli olan kontroldur. Kontrolu kurduk. Buyurun! Buradayız artık. “Nereden İnsanlık Kuranı okunursa; oradan Işık Çalışması yapılır” denir. Biz, Kutsal Toplumlara, Gök Sözü söyletenleriz. Kim nerede, ne yaptıysa sözü bizimdir ve diyoruz ki “Akrabalık ilişkilerinin ötesi bir ilişki var burada: Bu ilişki, “Işık İlişkisi”dir. Kimse, ötekine; “sen, benim ışığımdan farklısın” diyemez. Hepimiz tek bir akrabayız. Ama bu akrabalık, Bütünün Kürzi Kodları’nın akrabalığıdır. Ve buraya kim alındıysa, Allah’ın tahtına alındı.

Kibri olmayanlar, buraya çalışmaya geldiler. Benim Ana Kapı’mı açmam, Birlik Kabı olup dünyaya inmemdir. Kibri olanları alamam yüreğime. Onların sınırları çizilidir. Burada bin Teknolojik Kod, bir tek ışık olduğunda; her biri Kaf Dağı zanneder kendini… Ve derler ki “Ben çok çalıştım ve başardım.” her biri yanıp tutuşur ki çatı kursun da kendi olsun diye. Çatı kurar, kendi olur da koruması olmaz. Bunun içindir ki dimdik bir çalışma yaparken; kendini hasata hazır edememiş olanların, bu Meclise gelip “oldum” deyip; çıkıp gitmeleri hataların en büyüğüdür.

Bunu anlayamayanlar, “On turu tamamladım gidiyorum” derler. On tur… On tur, bilişe varmaları için yeterli midir? Yok yarım, yeterli olmaz. On turda, kendini dinletebilir sadece ama bilişi olmaz. Ve çokları da “Ben yirmiye ulaştım, artık gideyim” derler. Yirmi, RA-KA-HAR’dır. Kendini hak etmiş olandır. Hasatını yapmış, BİR’e hizmet etmiş olandır. Ve geçip dünyaya indiğinde; bilir ki katidir; hakiki bir Kürzi Kod’dur. Onun adına mutluyuz da çok önemli bir konu var: Çıktığı an, hakim olan kendi yoğunluğu değildir; İlim Kodu’dur. O, Kod’dan çıkmıştır. Onun içindir ki yine onun kapısı açılamaz ve kapısını açabilmek için daha özel bir çalışma yapabilmelidir.

“Mirkat Sistemleri” vardır. O Kat Sistemleri’nde, Sistem Dili konuşulur. Dindışı bilgiler paylaşılır ve denilir ki “Bizim evrenlere görevimiz yok, bizim yaşamlara görevimiz yok, bizim yolculara görevimiz yok. Kime görevimiz var? Yüreğimize… Yani biz, bize görevliyiz.” Öz Göç, bunlarda yoktur. Zirvelere ulaştığını bildiği andan itibaren, bilişe geçseydi; hakikiyeti anlayacaktı ve diyecekti ki “Ben BİR’e hizmet etmedikçe; kodlama yapamam; tahta ulaşamam; yolu bulamam; Birlik kuramam, hasat olma imkanım dahi olamayacak. Ben onursuz bir yolcuyum.”

Canlarım, bugün size bunları niye anlatıyorum? Çokları, size “Ben görevimi yaptım, geçtim, gittim diyorlar.” Yanıp tutuşmayın onlara açıklama yapmak için; bilin diye söylüyorum. Görevini yapan, Allah’ın Işığı’nda kalır. Görevini yapan “Yolun Tohumu” olur. Görevini yapan, “İlmin Kaynağı” olur. Görevini yapan, “İbrahim” olur, iradeli olur; kökünün, kültünün gücünü bilir, bizimle kaynak olur.

“Kod” dedikleri şeyin ne olduğunu dahi bilmeyenlere şunu söyleyin: Kod, (müsterih olun) insanın kaydıdır. Herkesin kaydı yoktur. Kodu olanın kaydı vardır. Kodu olmayanın, sonsuz sayfalanışta işi yoktur; yeniliği yoktur; hakikiyeti yoktur; üstü dahi yoktur ve o, “yok hükmündedir.” Hukuken yoktur. 

Yahu, ben diyorum ki “Sizleri kontrol etmek değil maksadımız; korumaktır. Eğer siz kodlanırsanız, her yerde Kutsal Işık olacaksınız. Yıllar yılı süren Birlik Çalışmaları’nda; erkek, kadın ekip kuracaksınız. Bülbül olup şakıyacaksınız. Öz Güç siz olacaksınız; akıp gideceksiniz; Sistem olacaksınız. Dünya umudu olacaksınız. Muhammet’in kapısı olup; o kapıdan ışıklar alıp; çağrılar yapacaksınız. Ve Dini Hasat’ı da yapacaksınız; İlmi Hasat’ı da yapacaksınız, İnsanlık İlmi’yle Bütünün Kürzi Kodlamasını da yapacaksınız ve okumayı bileceksiniz. Okumak, Ana Kapı’daki ışığı okumaktan başka bir şey değildir. Ana Kapı’daki ışık, İmparatorluğun İlmi’dir.

Seyrettim sizleri, tüm yaşamlarınızda, insan kodlar olan ışıklarınızda, sizleri seyrettim yaşam kaynaklarınızda. Bildim ki hepiniz, evrenlerin cümle yolcularında görev taşıdınız. Sizleri İbrahim Soyu’ndan güç katan Işıklar diye tanıdım. Ve bildim ki evrenlere geçiş sayfalayacak olanlar sizdiniz. Ve dedim ki “Onlarla çalışacağım.” Gönderdim dünyayı Kutsal Işığa. Dedim ki “Onları al, kapına tahditli olarak götür!” Ve Dünya, görevini yaptı; sizleri aldı, dünyaya taşıdı. Dünya, dünyaya dünyayı taşır ya sizi de taşır. İşte olay buydu. Nereden nereye taşındığınızı sormayın ama hepiniz farklı sessiz sayfalardan alınıp buraya taşındınız. Bir çalışma alanıdır dünya ve dünyaya getirilişinizin, Teknik Yaşamlar’a iniş olduğunu, hepinizin net bilmenizi beklerim.

Mesele, Allah’ın ışığını yakmaktan öte ağır yükü hafifletmektir. Sizlerden daha üstün siz yok muydu? Tohum ekmek isterken; binayı yapmak isterken; yolu bulmanızı sayfalarken; mesele, Allah’ın Dağları’ndaki o tahtın ışığına ulaşıp ulaşamayacağınızdır. Ve sizleri, “meseleyi bilenler” diye alıp getirdik dünyaya. Korkmayın! Dünya Gök Sözcüsü’dür. Sözünde ilim olur dünyanın. Yüreğinde Kuran olur. Yürek İnsan, küp taşır Birlik İlmi’nde. O küpte, Allah bulunur. Ve biz Allah’ı taşıyan insanlarız, bilinsin! Ve bizim adımıza Kutsal Topraklar’a inen insanlık, hepsinden daha ötede işçidir. Keşke Allah İşçiliği’ni herkes bilse de Allah İşçiliği’ni yapsa! Allah İşçisi olsa!

Söyler dünya kendini yürekten; yürek, söyler dünyaya ilmini kendinden. Kendi toplumu, kendi yoğunluğu, hepsi kendi de; bilse Teknik Kodlama’yı kendinde, kendi yüreğinde; Merkez Zaman Sayfalanışı’nda kodladığını: ışıklarda o mahrekteki ruh, kökünün kökü olur da göklere söz söyler yüce bir Can ile. O Can Ulular’ın çatısıdır. 

Mini mini bir insan öldü… Gök sözsüz, yer sessiz kaldı. Sonra döndü dedi ki “Öldüm.” “Peki insan niye öldü?” dedi. Çünkü o; kodlarını, kanatlarını tahditledi. Yahu tahdit olsa; insan Kuran olur. O, kendine “ben kaynağım” dedi. Peki, kaynak insan ölü müdür? Ölür mü? Olmuş olan ve olmuş olmayan ve olmuş olacak olmayan ve olmamış olmayan, her neyse orada o, hep vardır.

Ve Canlarım, işçiliktir yaptığımız bu dünyada. İşçiliktir yaptığı bu dünyada ve bu işçiliği yaparken; kalemi, “insan” diye bildim. Yarını, “kaynak” diye bildim. Bütün’ü, toplam “200.000 Işığım” diye bildim. Hepsi bana bendirler ve ben 200.000 Işığımdan ışıdım. Biliniz! İnsan Soyu kendinde ulu bir kodlama yaptığında; her şey olmuştur. 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 120 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol