Birlik İlmi
  BEDEN İNSAN 2, 3. AKIŞ
 

07.12.2016 BEDEN İNSAN 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Allah sessiz, insan ses… İnsan onu hak ettiğinde tohumluyor ama akıl üstün… Ve Allahın tınısı aklın teknik Ka Ha ışığı… Allah, sevgi!... Ve akıl, insan!... O halde Allahın ilmi, aklın Ka Ha olan şarkısı…

Ha diyeceksin ki; “ama Allah sessizliktir, sevgidir, o halde ses olmalı”… Sevgi, o bir ses, tını… Ve biz o tınıyı duyuyoruz.

“Aha, hah” dedik, o halde tını tahditsizleşti… “Aha” dedim çünkü!... “Hah” dedim, tende tahditledim… Som altın ışığa vardım ve dedim ki; “insanlık!”…

Hepimiz ağırız çok ağırız yahu, çok ağırız… Bu bilgileri açsak, aksak, anlata anlata dürümlesek; han olsa bütün, hologram ağır ağır kodlansa, yer gökler ve gökler yer olsa, yinede “esma” dediklerinden öteyi bilmez insanlık.

Nedir esma?... Aşktır ama hırslı bir aşk… Sen busun, ben buyum, orada bir faklılık var. Ama ağır yük taşıyanlar; akıp geçip her anı seslendirirler. Orada hırs bitmiştir artık…

Ben size bedenden değil, ilimden söz ediyorum. Beden, haliktir ama hakkın ilmini hak ettiğinde haliktir!...

Yazılar yazarım, öfkem yoktur, yaşamı yazarım… Ama an, an yazarım… En ekip, en üstün hakiki ekip; insan soyu… İşte ence yazarım… Neden?... Bedenliler bilgiyi alıp da dinleyemezler çünkü merdiven kurulmamış akıp geçip yaşamı hak edecek o yüceliğe.

Var mı merdiven?... Yok!... Sadece insanlık var!... İşte astralda ekmek yapmaya kalkanlar, bunu bilmiyorlar. Bizler diyoruz ki; “her bir insan, ayrı bir akıldır ve her biri teknik tahditsiz ilimdir. İşte hepsi teknik kapı açar, işte teknik kapı, aklın kapısı olur ve hepsi temiz olur. O temizlikte kelam olur ve birlik kurulur”…

Hep birlikten söz ederim. Her bir birlik, bir teklik!... Ama o teklik farklı basamakların tekliği… Benim, senin, onun ve hepimizin. Bir tek insanlık o basamaklar; arzın gücü ve hepimiz o güç sayfalarını tohumlarız.

Aşkla tohumlarız aslında ve deriz ki; “eşya insan, aşk ilim, ben sen, sen ben”… Umut olur ki; beni bana insan anlatır… İyi ki, iyi ki buradayım… Bu gün dünyayım ben!... Yerin gücüyüm ya, anlattıkça anlatıyorum; “anlayan, anlar” diyerek… Açık bildiriyorum, “ayrılık bitti yol birlik oldu” diyerek…

Oh canlarım, oh… Darı, bolu bildiriyorum ki; bilmeyen kalmasın diye... Asıl dünya insanlıktır!... Dince değil, ilimce değil, Mikail”in kelamında ki o yoğunlukça da değil, anlaşma gereği; imparatorluğun gücüyle seslendiriyorum, “benim insanlığım” diyorum… “Bana aşk denir” diyorum, “yol denir” diyorum, “oyun yok” diyorum… Huzurla diyorum çünkü biliyorum ki; bu meclis itibarlı ve akli hakiki insan soyunun bildiği en yüce ışığı tohumlayan meclistir. Hırsla demiyorum, ilimle diyorum… Çünkü hırs olsa, aşk yoktur orada…

“Sol, sağ” dediler… Hani nerede sol, sağ?... Bilimde var sol, sağ, bilimde… Bir eksi, bir artı… Sonra tokuşturur, çatıştırırız; tanrı kapısı olur o çatışmada her an… Akıştırırız, yaşattırırız sonra dönüp bakarız, “aha” deriz “la, la,la”… La bir eşya olur ve yine bir la, Ka Ha olur ve yine la bir astral kaynak olur ama o hepsi tahditsiz çarpışmaların sonucunda olur…

Küçük çok küçük bir dünya, bunu bilir misiniz!?... Öyle küçük ki… Hani bakarsınız göremezsiniz, öylesi küçük… Yoktur… Çıkın astrale seyredin… Bilirsiniz vardır ama gözünüz göremez çünkü o küçüktür ama çok, çok küçüktür… Ve dersiniz ki; “ama ben orada koştum oynadım, ben orada yaşadım, oradaydım ben”… Ama yine bakarsınız, gözünüz seçip kelamını dinleyebileceğiniz o yoğunluğu kontrollü olarak izleyemezsiniz. Dersiniz ki; “nerede o küçücük yaşam sayfası”… Ve bir daha, bir daha bakarsınız, seyredersiniz… “Miraç” dedikleri hadise değil bu, aklın karanlığındaki aşktır!... Ve akıp gerçeğe varırsınız… O gittiğiniz yerde biz varız!...

İşte dünyalı budur!... O küçük ama en küçük ışık!... Yaşam için sizde, sizde, sizde, hepinizde… Ama o en küçük ışık, en yüce sayfa ve siz o’sunuz!...

Çantanızdır o can kapı, aklınızda vardır, yığın yığındır; aşktır o ama yoktur, yoktur o… Sorup durursunuz, “vardı aslında” diye… “Hani, hani nerede” diye sorarsınız… Onlarca, onlarca kapı açarsınız; ararsınız bulamazsınız… Küçük bir dünya…

“Dünya” dedikleri asıl aşktır… Ve dersiniz ki; “niye oraya gittim, ne oldu gittim de”…

Allah’ın tınısını duydunuz orada!.. Hakkın, kırandan öte kırılandan öte olan hasatını dinlediniz orada… Aşkı dillediniz… Yaşam sizsiniz, öfke yoksa; insanda sizsiniz!... Ölüyü diriltende sizsiniz… Ve bilirsiniz ki; marka bir çalışma yaptınız bu dünyada, ama yaptığınız her anda yapılmaktadır.

Çorba pişti, dünya çorbasıydı pişen… O çorbaya alıp götüreceğiniz yarınları tohumladınız. Yine o çorbaya aklı koydunuz. Ve dediniz ki; “bizim çorbamız insan çorbası aha bu”!... Ve gördük ki o çorba, yer köklerin gökçe dürümlendiği bir yaşam… Hepimiz vakit geldiğinde göçeceğiz bu zamandan ama görüşümüzde, aşkımızla, yaşamımızla… Ve bileceğiz ki; cennetin etki alanıdır bu dünya!... Ve cemaatlerin cevherinde vardır…

Irak, çok ırak bir güne vardığımızda orada yine göreceğiz ki dünya bizsiz kalmamış. Ve o görev bizimdi…

Yüce bir dünya ama güçsüz ama kırık ama hırslı ve o yüce dünya; yer ve gök ama o dünya, insan soyu… O dünya mutlu ki biz buradayız… O dünya mutlu ki; hepimiz yolcuyuz burada… Ama o mutlu dünya bilir ki; tükenen her anı yarınlar kodluyoruz ve yaşam sayfalıyoruz.

Yaşam sayfalıyoruz buralarda, her anda… Bina insanın kelamı, biçeriz insanda binayı, yaparız… Biçip diktiğimiz yaşam insanlık olur.

Hoca insan kontrol kurar der ki; “ben evrenlere sevgi vereyim”… Hocadır, anlar ve anlatır her şeyi ama saygılı olmalıyız ona karşı, saygısızlık varsa; o insan kendini anlatmaz, susar ve der ki; “seni herkese anlat, anlat, anlat” diyerek seslendirmek ister. “Sen anlat hepimiz seni dinleyelim”…

Değerliler, “hoca diye biri yok” der ana… “Hepiniz hocasınız” der.. Görürüz hoca; insan soyudur!... Ama anlamaz ki insan kendini, anlatamayız ki…Anlamalı, hak etmelidir…

Burada oluş sebebinizi gördük analar, bildik sevgililer… Perdeleri kaldırdık, gördük, bildik!... Bu çalışma Mikail’in gövde gösterisiydi bize, öyle bir gövde gösterisi oldu ki; saklı tuttuklarınızı gördük. “Okunmaz” dediğiniz bilgileri dilledik… “Alın, anlayın” dediklerinizi hak ettik anladık… Bizi, bizden bize dillediğinizi bildik… Huzurla sizinle çalışmak isteriz, izin verin bu meclisle birleşelim çalışalım.

Borda mavinin kuranıdır ama bordo renkte ekmek vardır. Biz o ekmeği kestik yavrum, sizden kestik ama bildik ki siz o ekmeğin hakimisiniz… Nasıl, nasıl anlatayım bunu size… Her şeye engelleme getirmiştik ama sözümüz var, özde göz, yürekte köz olmayanlara sesimiz var, sizinle bu mektepte olmak dileriz.

Aşkla çalışalım, şarkılar okuyalım birlikte. Harın yükselmesi için birleşelim, gerçekleri dinletelim herkese ve bütüne hizmet edelim. Dileğimiz budur, şimdilik…

Süper İnsanlık Realitesi

https://vimeo.com/195262189

 

 
  Bugün 268 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol