Birlik İlmi
  İMPARATORLUĞUN İLMİ - 26.Ekim.2019
 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ

 

DAVET

 

Dostlarım, Her Cumartesi olduğu gibi 26.10.2019 tarihinde 14.00-18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde; öz bilişimizi aktive ederek gerçekleştireceğimiz öz çözümlemeler kapsamında çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu tarihte, yeni bir Program açılmadığı taktirde, son açılan program olan “IŞIK YAŞAM” Çalışmasının 2. si yapılacaktır.

İlgi duyan ve öz bilişi ile katkı sunmak isteyen herkesi bekliyoruz.

Saygılarımla,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Av. Nezire SELÇUK

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.

Tel: 0 216 348 95 59

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR.

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Sevgililer, imparatorluğun ilmi olarak yeni konumuzu başlatıyoruz.

Devinimi artırırken şunu söyleyelim ki kodlanmışlarla bu çalışmayı devreye aldık. İnsanlık boyutları sizi dinliyor. İş budur.

Kavak yaşam kodlamaları, ilm-i ka’lar ve hakiki levhiler bugün burada bu yoğunluktalar.

Siyah renkten görev taşınacak bugün burada. Kurtarıcı olan ilim Allah’ın tahtından indirilecek ve insanlığın kuruluşu için çalışılacak.

Yaşayanların Düzen kurmaları istenecek ve her kim varsa, Düzen kurucu olarak gök çözümlemeleri yapacak.

Hakkı, ilmi ve hakikiyeti anlayanlar, muktedir olarak burada olacaklar. Hakkın tahtında her insan ilimle kodlanacak ve yoğunluk artacak.

Bütün kültler bütün kök geçişleriyle burada olacaklar. Saha bütünün sahası haline dönüşecek. Ve toy olanların güçlenmeleri gerçekleşecek.

Allah’ın tahtı ilim olacak ve ikmal tamamlayanlar kelamla kendi yarınlarına ulaşmaya çalışacaklar.

Hırsı aşanlar yolu bulanlar olacak. Ve nuru, kulluğu ve hulusi kalemi olanlar mutlak olarak burada olacaklar.

Hem dünya planetinin hem de dürümleri dilleyen her planetin mutlak kaynağı insan olacak. Et, kemik olan insana çözümlemelerle görev taşıtacağız. Hepimizin gerçeği budur. İşçilik… Ve bu işçiliği yaparken murat ettiğimiz her anda olmaya çalışacağız.

Gelenler söz aldılar;

Tahditsiz olarak görevi hak ettik anam. Üzerinde durulması gereken bir konudur ilim ve bunun için sana, sen olup inmeye çalıştık.

Senin dilin, Allah’ın ilmidir ve seni dinlemek isteriz.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Değerliler, hoş geldiniz. Sizlerle olmak bizleri mutlandırdı.

Kontrol dışı bilgi vermeyiz. Buna iznim yoktur. Öksüz kalmayınız ama hakim de olarak, hak ederek burada olun.

Kaynak ilmin Allah ilmi olduğunu biliniz. İşiniz gerçekten insanlık için olduğunu düşünemedim, çünkü süper sahaları kodlamaya geldiğiniz söylediğiniz an, süper ilmin siyahlığından kontrol dışı kayıtlara girmeye çalıştınız. Bunu fark ettim.

Eğer yoğunluğunuz artacaksa, bütünün kök geçişini yapabilecek güçte olmanız gerekir. Kardeşlerinizi hak etmeniz gerekir ki hakka varabilesiniz.

Kusur arayan kusurludur. Bunu da anlayın artık. Tüm insanlığın kusurunu sormayın. Her insan kelamdır ve her insan hakkın kapısıdır. İşinizi bilerek yapın.

Emri itaat olarak dilleyen, emre itaat eden, hakkın kalemi olan ve yoğunluğu kontrol altına almaya çalışan kim varsa, başka bir dünyanın kendi yoğunluğuna ilim olup inmesi gerekendir. Ama “masiva” dediğimiz o yaşamları hak edin ve anlayın. İtibarı olmayanların o yoğunlukları hak edip dinlemeleri mümkün olmaz.

Kaçıp gideceğiniz ne yer, ne yurt var canlarım! Bizim için siz insan olmaya gelenlerdiniz ama imparatorluğun geçişini yaptığınız anda bunu hak edecektiniz. Şu an imparatorluğun geçişi henüz yapılmadı.

Kusur arayanlar, kusurlu olacaklar. Bunu anlayın. Size bunu tekrar vermek istedim. Eğer dünya insanlığının kusurunu sorgulayacaksanız, şunu bilin ki kurtarıcı olan ilmin halikiyetinde hakiki insanın kusuru olmaz.

Evinizin gücün bilin. Yarınızı bilin. Hasatınızı yapın ve yolunuzu bulun… Ama bu çalışmaya dahil olmanıza iznim yoktur.

Şükredin ki dünyanın ruhu olarak bütüne hizmet ediliyor burada. Şu ana kadar yapmadığınız tek bir şey var; Allah’ın ilmi olmak. Bunu da hak olup halikiyetinizle başardığınız gün, bizimle olacaksınız.

Çalışma, Allah’ın ilmiyle devam edecek. Eğer bu çalışmaya mani olmaya geliyorsanız, ölüler diyarına indiğinizi düşündüğünüz içindir ki bunu hak ettiğiniz, zannettiniz. Bu planet diridir artık. Bunu anlayın.

Hat çizdim yüreklere… Diri ve hakim olan ilme ve yoğunluğa hak ilmiyle mutlak kurullara hat çizdim. Çanın çalması , yaşamın halikiyeti ve hakikiyeti mutluluk vermelidir hepimize…

Hepiniz dünya planetin gücünü anlamaya başladınız şu anda; anlıyorum. Şu anda yoruldunuz, gözünüzün gördüğü her şeyi hasat diye anlamaya başladınız; biliyorum.

Huzurlu bir doğanın gücünü anlatabilecek yoğunluğumuz olduğunu anlamanız, Siyahın ilmi’yle oldu. Bunu da gözümüz görüyor.

Önce dünya planeti ve dürümleri dilleyen her an, sorumlu olan insanlık, mutlakıyet ve mutlu bir dirilik… Şimdi geçişinizi tamamlayın. Hem dünya için hem de yoğunluğunuzda kodlanan kendi planetiniz için geçin.

Ve dinleyin yaşamı… Bu yaşamı dinleyebileceğinize emin olamadım ama dinleyecek güçte olanları anlamaya çalışın. Her insan Allah’ın elini, Allah’ın ilmini anlamalıdır. Herkes kelamı halik olan olmalıdır ve yolunu bulmalıdır.

Sultanlar sultanı ilim, Allah’ın tahtında kelam ve mutlak olanda kuran… Her şey Allah ilmidir ama halkanın en genişi, en küçüğüyle bir tek olmadıkça mutluluk olmaz.

Her dünya teknik olarak kontrolludur ve her dünya mutlak olarak koyu bir ışık halindedir. Ama enkarnelerini dillemeye çalışanların kendi yoğunluklarında kontrol dışı kayıtlar yapmalarıyla birlikte, Allah’ın tahtına varmak herkese nasip olamayabilir.

Şimdi; çakıp çıkacağınızı gördüm. Yaşamı hak etmediğinizi gördüm. Ve dedim ki “Gözünüzün gördüğü her şeyi hak edin ve hak olup yapın.” Bedeninizin gerçeği budur.

Öz görevinizi hak edip yapın ki buraya, Allah ilmi’yle inin. Altın ışığınızı görevli olarak kodlayın. Bunu başarabildiğiniz zaman bu çalışmaya dahil olmanıza mani olmayacağımızı da bilin.

Yılların sonrasındaki yıllar ve her yılın ötesi kervan olan insanlık ve daha ötelerde mutlakiyet ve muktediriyet ve çok daha ötede özgörev ve hepsinde ötede ilim ve ilmin halikiyetini, hakikiyetini dilleyen imparator… O güç, Allah gücü. Bunu anlayın.

Ve perdelerin en güçlüsü olan o güç, bu türevlere tohum ekmeye değil, tohumla dillenmeye inmektedir.

Hırs, kin, nefret insanlığı kontroldan çıkarandı. Ama iyi anlayın ki hırsı aşan yaşama hakim olan ve hakikiyete hakk olan İmparator İnsan’dır.

İyi anlayın ki imparator demek, her anda olan demektir. Kim ki her andadır, imparatordur. Kendi dürümlerinde dillenebilir ve kendi rüyasında, kelamında haşatında, bitki hayvan ve her anda olabilir.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/6xiU5Bwm83I

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1.AKIŞ - 2.BÖLÜM

Uzun zamandır dünyayı izliyordunuz, biliyorum. Buraya gelme niyetiniz vardı, biliyorum ama bugün buraya gelmeniz kendi yolunuzu bularak ya da yoğunluğu kodlayarak olmamışsa karanlıktasınız ve aydınlığı halik kılma imkanınız yoktur.

Özellikle doğanın gücünü bilmeniz gerekir. Nedir, doğa? İnsanlıktır. Her andır. Muktediriyettir. Suptilite de tekniği tahdisiz olan kelamdır. Halikiyeti, hakikiyeti olandır. Hasatını hak olup, yapandır.İşte, doğa budur..

Anlayın doğayı. Doğa, sevgidir. Doğayı hologramdan ötede kontrollü olarak kodlayanları dinleyin..Onlar size doğayı anlatsınlar. Açın kapınızı deyin ki "ben dünya planetinin geçişini yaptırıyorum". O geçiş; aklın geçişidir, canlılar, Bunları iyi anlayın.

Levhi Kapıların tümünde insan var. Amon var, Aton var, Haton var, Hak ilmini dilleyen çok insanlık var. Ne yazık ki dili olmayandır, çokları. İnsan olmayandırlar. Hasat yapmayandırlar. Harı yükseltip, hakk'ın kapısında kelam olmaya çabalayandırlar, çokları.

Çayları demli mi? Demli.. İlimleri kelam mı? Halikiyet ama hakk'a vardılar mı acaba? Huzur aralar, huzur bulmaya çabalar. Huzuru bulan, hologramı aşan olur. Hakk'ı hakikiyeti dilleyen ve dinleyen olur. Reşit olan olur. Hakim olan ve Hak olan, olur.

Önemli olan dünyadır. Dünyayı anlayın. "Duran Ol" diyemez. "Koşandır Ol" diyen. Kim ki koşar "Ol" diyebilir. Koşmak ne ki? Kervan olmaktır. İnsanlığın kelamı ve hak ilmi olmaktır. Hatasız olmaktır. Ama koşmaya çabalayanda korunur. Ona, biz göz oluruz. Ona, biz ses oluruz. Ona işçilik yaptırırız ve deriz ki " hakkını hak et, elde et".

Dünyanın lütfi kapısında kendi yolunuz olsun. Yalın ve halik olun. Yakanızda kök geçişinizin gücü olsun. O güç; sizi sizden size götürür ama "siz biz insana varacağız" diyorsanız, karanlıkta hak, aydınlığı hak olan ve yolu hak eden değilse ağır yük taşırsınız, bunu da iyi bilin.

Kurandan öte kuran insanlıktır. Kim ki bunu anlar, kelamı "Ol" diyebilendir, o. "Ama ben dünya planetine gerçek insanı anlatıyorum" diyen varsa ağırı hafifletmelidir ve anlayabilmelidir ilmi.

Sorumluyuz insanlıktan? Kesinlikle sorumsuzuz. Niye bilir misiniz?..Biz, Allah'ın ilmiyle bütüne hizmetçiyiz ama insan kelam edendir. Hakk'ın kalemi olandır ve Hak olandır...O, kendine kendi yüceliğine hakim olup, kendi yolunu bulabilir. Ona sen şöyle yap, diyemezsiniz.

O mutlu bir huzurlu doğanın kervanı olabilir. O kendi bulmalı, kendiyle olmalı, vardığı yer kendisi olmalıdır. Başkasına varmak, başkalıktır ona. Bu kesinlikle hatadır. Bütüne hizmetçi olacaksanız kendinizden başka kendinize, kendi yüreğinize öz görevli olmayınız.

O yürek size biz diye dillendiği zaman sizin yüreğiniz olur. Bunları artık anlayınız. "Eğer ben doğayım, ben yolum, ben hasat yaptım her anım ve tüm insanlar bendir" diyorsanız ,ışık yakın. Sormayın, neden insanlaştık diye. Ölüyü dilleyin ve dinleyin ...Önce düzeni kurun yolu bulun ruha varın. Soy, sop değil, insan olun, insanlaşın.

Fıratın kapısına vardığınız zaman, Sırattır Fırat, geçin. Ama gerçeğe geçin. Yerdeki gözünüz, özün sözü olduğu zaman gerçeği hak edecekseniz ve yolunuzu bulacaksınız.

Basarak bildirmek isterim ki yalan, dolan bilgi yok, burada. Bugün burada olan biri bu bilgiler yalanla, dolanladır diyebildi. Ona sözüm şudur; önce gözünün gördüğünü bil. Sonra yoğunluğunu artır, yarını bil. Sonra öz görevini hak et, insanlığı bil. Elin, elim olduğunda Allah'ın ilmi senin olur. Bunları anla.

Devam ediyorum; büyük kötülükleri önlediğiniz zaman yazdığınız ne varsa yaşamınıza iner. Ve o zaman siz murat ettiğiniz her şeyi elde edersiniz.

İslam Dini, Allah'ın ilmi değil mi? Her anda hak olan, Allah'ın tahtından, hakikiyetinden hak olur ama akla varmayan, hakk'ın kapısını bulsada, o kapıda kervan olma niyeti yoksa olamayacaktır.

Kendi Medine Kapısı bulan, kendi yolunu bulan, kendini halik kılan, nesillerini hak olup tohumlayan kim varsa Masamızda olabilir. Kendini Allah ilmiyle dilleyen bütüne hizmetçilik yaptığı zaman kurandan öte kurandır.

Su Altının kültü olabilseydi Allah'ın ilmini anlardı ama ne var ki yoktur, burada. Onun bilgi kapısı kapalıdır. Acıdır ama geçişine izin verdik ki hakk'ın kapısını bulsun diye.

Canlılar, Su Altının kübra kelamını halik kılmanızı dilerdim. Hakk'a varmanızı dilerdim. Akla varmanızı da dilerdim. Ve bunu hak edenlerle bu çalışma yapılır.

Hastalıklı olan hakk'ın kapısın da olamayacak olandır, canlarım. Er ya geç ona bunları bildirmemiz gerekliydi. Şimdi bana soruyorlar, kim o diye? İslam da "İnsan" deriz, biz herkese. İsim zikretmeyiz. Bunu iyi anlayın. Devamını sonra getireceğim.

İşçiliktir yaptığımız canlarım, burada.. Biz işçileriz.

Halkanın en aşağısı merkez olan o nokta ki kürzi sahalarda kürenin merkezidir, o. Ve en son saha ki oda kürenin son sahasıdır. Hepsi bir tek olmadıkça yarınlar kodlanmaz ama o bir tek oluşu hak etmemiz gerek...Bir tek olmayan mutlak olsada burada olamaz, canlarım.

İlahi güç akıldır, bunu artık herkesin kavraması gerekir. İlahi güç muktediriyeti kodlayana ve yoğunluğu artırana kalemdir. Ama anlatılması gerekir. Ve insan kendini dinlediğinde mutlakiyetini anlayacaktır.

Zorlukları aşabilir insan. Kurulları kodlayan insanlığı kodlayan olabilir. "Saman sarardığında, yarınlar kodlanır" diyenlerede, şöyle söyleyelim; sert bir davadır saman. Herkes o en renksiz olanda yani sıhhati olmayanda kendini kontrol edebilecek gücü hak edip, elde ettiği an hasatçıdır.Hasat yapabilir.

Yani dünya planetinde örnek vermem gerekirse en kötüyü hak etmek. En kötüyü hak etmek, bunu başarabildiğiniz zaman murat ettiğiniz ne varsa yaratırsınız.. "Ama ben hak ettim" demek, yetmez. Hakk'ın kalemini olmanız ve ocak yakmanız gerekir, o yolcuya. Onu tohumlamanız gerekir. Onun öz görevli olduğunu anlamanız gerekir.

Öz geçişini yapmak için mi? Yoo. İnsanlık içindir yaptığı her kötülük, bilmeniz gerekir ama o kontrol dışı değil, kontrollüdür. En kötü olmak üzere çalışır ve en kötü, en kötüyle kontrol edilemez. En iyiyle kontrol edilir. Artık insanlığın bunları öğrenmesi gerekir.

https://youtu.be/__TCUyJHLL8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

İMPARATORLUĞUN İLMİ (1/1)

26.10.2019

Derim ya insan, insanlığını anladığında “KALEM”ini Halik kılacak!... Ama ya insan, “KELAM” değilse ne olacak!? Öz görevini, HAKK olup yapabilir mi!? NİSA KAPISI’nda İLİM olabilir mi!? Yolu bulabilir mi!? Din-i Halik olan, hasat yaptığında Din Kapıları’nda “DÜZEN” kurabilir mi!?

Ne olacak peki!? Kim, kimi hak etti!? Kim, kimden kime vardı!? Neden; ne için bu çalışma yapılıyor!? Olmadan olunur mu!? Nasıl olur!? Olmadı ama oldu!... Hadi anlayın… Ama anlatın da… Olan ya da olmayan nedir!?

Kir, pislik “İLİM”de var mı!? Cevheri Kervan, “KELAM”da var mı!? NUR olan; kervanda, “İSRA” olur mu!? Nedir olan!?

AN-KA SAHALARI vardır. (AN-KA: AN’ın KA Siyahlığı olan sahalar) Burada olmak, tüm insanlık için gerçekten luzumlu mu!?

DORANLAR, tohumdular. Ne oldu!? “OL” dediler. Peki ne oldu!? Oldu mu!? Mutlaka oldu… Olan neydi!? Dirilikti!... Dirilen neydi!? Dindi!... DinAy’dı!... “DİL”di!... DİL, “KELAM”mıydı? Asla!... İnsandı ama “KELAM” değildi… Öz görev, “KERVAN” olmak ve “RUH” olmaksa; olan bitki, hayvan ve tüm sahalardaki tohumlar değil miydi!?

Üzerinizdeki yükü bilin!... Bu yük; sizi, bize taşır… Öyle mi!? Yok Canlarım!... Biz, sizi sizden sorarız!... Siz, bize sizi anlatın… Anlatsanız da anlatmasanız da biz; sizi dilleriz, dinleriz, anlarız!...

Çama, ilim verin. O çam, KELAM olur… Çamı, Halik kılın. O çam, cennet kurar. Ya siz, “CEVHER-İ KELAM”sanız; size, kisvenize uyan bir ışık yaksak ne yaparsınız!? Siz, o ışık mı olursunuz!? Yoksa ışık, siz mi olur!? Soruyorum!... Anlayın, anlatın diye soruyorum… Mutlaka anlayacaksınız!... Ama bugün!... ama yarın!... Anlattık!... Anlattık!... Anlattık.

Kısaca anlattık ki anlayın diye!... Hoyratça “Anlamam!” diyenlere, “Anla!” demem!... “Sen robotsun anlayamazsın!... Anlama çaban yok!… Ziyasın ama robotsun.” derim. Ama sevgi, has teknikle kodlandığında; açık bildiririm ki anlatılır her şey; her insana. O insan, “KELAM”ı HAKK olan İLİM olur ve anlar.

Seyredin diriliğinizi!... Seyredin yarınlarınızı!... Ama yaşamınızı, hologramdan aştığınız zaman anlarsınız. Bugün hologram olanlar; bu bilgileri okusalar da anlamazlar.

Kesinlikle bilinsin isterim ki dirilikten diriliğe ulaşılır ve “RUH”a varılır. RUH, sonsuzluktur. O sonsuzluk her bir dilde, “İLİM”dir. Sonsuzluğu kavrayınız; insanlaşınız. Yoksa! kervanınız, kaleminiz, yarınınız olmaz!...

Buyurun diriliğinizi hak edin; HAKK olun; RUH olun… İş budur!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ (1)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Sevgili dostlar, eski dostlar, şimdiki dostlar ve tüm dostlar, dostlarım, Canlarım, ne olacaksınız ki? Sizleri candan sevgilerle selamlarım, Allah'ın selam ve sevgisi sizlerle olsun. Amin ve Amin!

Bu Meclis, kul olan bir hasatı yaptı. Ve yapmaya devam ediyor. Bu hasat aklın hasatıdır. Kıblemiz dünyadır. Ve bu dünya kıblesine dönen kim varsa ilme döner. Sema en çok Bu Meclisi dinledi bu güne kadar biliyoruz, biliyorsunuz. Doğan gün ilme doğar, bizler Nur oluruz, Kuran oluruz. Yolu buluruz. Yolda oluruz sonra kültlerin en yücesine o sese doğru doğarız.

Kul olmaktır maksat. Kutsal ışık olup, yol olmaktır maksat. Menzili maksuta ulaşmaktır maksat.

Ben cümle yüreklerde insan aklıyım. Mutlak bir akıl. O akıl, insan soyu. Bunu çok önemserim.

Din, nefeste olmaz. Din kaynakta ve özde olur. Ama kaynak ışıktan nasiplenmemişse; din, kin ve nefreti tohumlar. Bana bir dinin başka bir dini kucakladığını söylebilir misiniz? Ya da aynı din mensubu ve erbabının " öteki meshebi sevgiyle kodladığını hiç göreniniz, duyanımız oldu mu?

Biliriz ki kini aşan yolu açar. Açılan yol, ilme açılır, sevgiye, kardeşliğe açılır. Ruhi Kapılarda, Nur olan kalemler, tüm insanlığı kodlar, siyah, beyaz, sarı, kızıldereli ve her inanç ehli canlar!..

Sonsuz sır olan ilim, ilim olan insan, canlar!.Çünkü bizim kapılarımız, tüm insanlık için açılmıştır. Hepimiz gönüllerin görevlileriyiz. Hepimiz Hakk'a varanlarız. Karşısında gördüğü insanı kendinden olduğunu değil, kendi olduğunu anlayanlardanız. Hakk'ın gördüğü gözü; işittiği kulağı, tuttuğu eli oluruz.

Kör karanlık gecede kandilini içerden yakabiliyorsan, aydınlatırsın önünü ve arkanı. Şeriattan tarikata yol buldukça, marifetten hakikate, hakikatten marifete yokluyor, yoklanıyorsun, ayın karanlık gecelerinde.

Her binek hedefe yöneltir ve götürür menzili maksuduna. Güzerkah mı?. Menzil mi? Hep aynı. Değişmez belli!

Dediler ki bana, "Şems eşeğini bağladı!". "Sen bağlama!".."Sakın bağlama emi."

Ben yakıyn gözüyle nazar ettim. Hakk, beni bütün varlıklardan tokluk makamına ulaştırdı. Kendi nuruyla bezedi. Bana bir takım şaşırtıcı sırlar aşikar kıldı. Sonra düş sona erdi. Böylece Hakk'tan kendine nazar kıldım. O'nun nuru yüreğimde ışıldadı. Bendeki gözünde ne bulduysa O'ndan buldu!İnsaf ve hakikat gözüyle baktım. Bütün gönlüm Hakk'la doldu. Çok şükür!

O'ndan aldığım veren, nefsinden söylemeyen her ne yapıyorsa Zat'ından eyleyen Celal Ve Cemal ehli bir mürşid-i hakiki evet meğerse her yerde ve hem devirde yaşıyormuş derler. Ben asıl olarak kendimde ve mevcudatta Cemal veya Celal Hakk'tan başka bir tecellinin olmadığını bilmeyenlerden değilim, çok şükür.

Hakk kimde, nerede olursanız olun Hakk'tır. Zimmi veya ümmi hepsi Hakk'ın kulu değil mi sanki?

Aşıkların maşuk bulmalarındaki sır elbette sırdır ve gizlidir. Sır herkesin kendi kasesinde olsa gerek. Hakk'ı bulamaz kalb içinde zat-ı insan olmayan!

"Ben sana çok eskiden gönlümü vermiştim. Gel ey sevgili, gel de şimdi sana canımı vereyim" dedi Hazreti Mevlana. Sen derken bana. Ben derken sana!

" Yüzü göreli hayran olmuşam". "Bilmezem ben, beni ya sen olmuşam" dedi. Eşrefoğlu Rumi

"Dedim; bu yolda sen gerek bin kez versin can".

"Dedi; bir günde bin kez can verirsem dahi sezadır."

"Dedim; no'la gönül gel sen benim bir kez halim sorsan"

"Dedi; bu yolda BEN Ü SEN demeklik külli hatadır" bilmez misen?

Bizi sevenler birlikte sevdi. Sevmeyenler birlikte sevdi.

Yüreğin varsa gönül tavaf et, ey can!

O, mana kabesidir, toprak değil.

Aha bu!..İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.10.2019 Tarihli İMPARATORLUĞUN İLMİ Çalışması

BEN’i BEN’den açarım.

Bana varır, BİRe ulaşırım.

Pencereme gelen güvercin,

Saksımdaki mor menekşe,
Bahçemdeki manolya,

Dağdaki yalnız kurt,

Yağmur yüklü bulutlar,

Denizde dalga….

Ayırmam hiç birini

Hepsini alır, bedenime sarar, çıkarım yola

Ben Kervan’ın başı; yakarım ışıklarımı

Aydınlatırım yolu.

Kervan gider, yol gider…

“Kervan’da olmak isteyen gelsin!” derim.

Birbirimizden geçip genişleyelim!

Birlikte aşalım dereleri, tepeleri, ummanları;

Varalım kendimizden öte kendimize.

Çağrım herkesedir, her şeyedir.

Sultanları diller derim ki;

“Gel, bende ben ol; al belleğimi IŞIK ol!”

Gözü gören gelir, kulağı duyan gelir

Layık olan gelir, hak eden gelir.

Elde KALEM

Dilde KELAM

Yürekte SEVGİ,

Yol, ALLAH YOLU ve BİZ, o YOL!

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

İMPARATORLUĞUN İLMİ (1/2)

26.10.2019

“Sırra kadem bastı!” derler ya hani!... Hani derler ya “Yok oldu!...” Oyun değil bunlar, gerçektir… İyi bir dünya için “KELAM” etmeye gelenler; kontrol kurmadan geldiklerinde, öz geçişlerini yaptırmayız… Israrla geçip yarınları kodlamak isteyenler olur. Onlara “DİL” veririz; “İLİM” veririz; “KERVAN” veririz ve deriz ki hak et!…

Onurluyuz ki HASAT İLMİ ile kodlamalar yapıyoruz. Koruyucuyuz… Uzun çok uzun bir zamanın saha diriliği için çalışıyoruz. Bu çalışmanın, en güçlü çalışma olduğu bilinmez!... Bilemezler!... Bilebilmeleri, Halik olmaları iledir.

Unutmayınız ki cevherinizde ilminiz olduğu zaman, yarınlarınız olur. İşte o zaman siz, “DİL” olur; “KÜRZİ” olur; “YARIN” olursunuz…

Uzun zamandır dinden söz ediliyor ve deniliyor ki; “Sevgiyiz biz… İSRA’yız… Cevheriz… Yaşamız… Yarınız…” Ama yaşam olmak; toprağa, tohum olmakla mümkün ise de bunu bilen yoktur.

Kim “Ben toprağım.” derse; o, “TOHUM”u hologramdan aşarak kodlayandır… Ama “Ben, toprak değilim.” diyen varsa; iş, yerdeki geçişi yapmasıdır. O geçişi yapmak için itibarlı olmalıdır. “DİL” olmalı; yaşam kurmalıdır…

Bunu izah etmek isterim. Ne demek yaşam kurmak!?

Sormayın!... Sormayın ki kendinizi dinleyin!... Dili Halik olan, bilir ki kendini hak etmeden yarına varılmaz; yaşanmaz. Yaşam, beden değildir “KELAM”dır. “KELAM KALEMİ” olmadığınız sürece ölüsünüz. Dirilmeniz için “KELAM”ın halikiyetini bilmeniz ve HAKK İLMİ ile kontrol kurarak dinlenmeniz gerekir. İşte o zaman seviyeniz yükselir ve SİYAH RENK, siz olur. Siz yaşarsınız.

41. KAT’ta “DİL” vardır. Orası, KÜRZİ SAHALAR’ın üstüdür. Oraya çıktığınız zaman, şafağınız söker. O kat, “KÜLTLER”in üzerindeki kattır. Oraya, “HAKİKİYETİN, HAKİKİ DİRİLİĞİN KALEMİ” de denir.

İşte orada cevheriniz, görevi üstlenir. Siz “CEVHER”e dönüşürsünüz. Siz, “CENNET” olursunuz. Siz, “SALTANAT” olur; kodlanır; kontrol kurarsınız. İste siz, “İSRA” olursunuz. Bu kez İSRA, “CEVHERİ İLİM” olur. Soyunuz, o yoğunluğa varır; ilminiz kaleminizde olur… Toy olanlar anlarlar cennette olduklarını. Toy olmayanlar ise kontrol kurmaya çalışırlar. Her şey budur…

41. HAKK KATI diye bildiğiniz katta, “İLİM” vardır. O ilmi anlamak için, tüm “KÜRZ”ü, dillemek gerekir. Bu kolaydır Analar, Atalar!... Bu kolaydır!... “HER AN” olun; “HER AN”da dinlenin, dillenin!... Budur istenen.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

BİLGİNİN TRANSFORMASYONU:

28.10.2016

Kitle bilinci ve önyargılarımızı aşabildiğimizde, beynin sol lobu, bilginin beyne girmesine izin verir.

HİPOFİZ BEZİ, İzinle birlikte bilginin girişi için açılır...

Bilgi HİPOFİZ BEZİ’nden geçerek beynimize girer.

Beyne giren bilgi, frekansına paralel olarak, beyinin ilgili bölgelerinde ALFA, BETA, GAMA, PENTA, ZENTA, İTA, TETA. gibi ışımalara dönüşür.

Bu ışımalar, EPİFİZ BEZİ’ni aktive eder ve bilgi, EPİFİZ’de elektriksel salgıya dönüşür.

Elektriksel salgı omurilikten akarak KÖK ÇAKRA'ya ulaşır.

Bedende mevcut KUNDALİNİ ENERJİSİ vasıtası ile elektriksel salgıya dönüşen bilgi, hücrelere taşınır...

Büyük kan dolaşımı ile hücrelere taşınan enzimleri, eliktriksel salgı tutuşturur ve hücre bölünmeleri gerçekleşir.

Hücre bölünmeleri ile bilgi duyguya dönüşür...

Varlık bilincin, o bilgiyi absorbe edebilmesi için bilginin deneyimlenmesine gerek vardır.

Bundandır ki kişi, bu bilgiyi kendisine deneyimletecek olan kişileri ve olayları kendisine çeker ve yaşanan senaryolar ile bilgiyi absorbe eder.

Absorbe edilen bilginin duygusu, fizik beden ile zihin beden arasına kaydolur.

Kaydolan bilgi, kişinin aurasını meydana getirir...

Karmalar, absorbe edilemeyen bilginin, absorbe edilebilmesi için tekrar tekrar farklı senaryolarla kişiye yaşatılmasıdır.

NEZİRE SELÇUK

 

İMPARATORLUĞUN İLMİ (1/3)

26.10.2019

Değerliler insanlık yeniden göreve hazılanıyor. Bizler de bugün buradayız ve görevliyiz. İyi ki halikiz!... İyi ki hakimiz!... İyi ki “Cevheri Kontrol”la kodlandık.

Enkerneler, bize “GÖZ” olmaya çablayacaktılar… Biz onlara görev verdik; gözlerini açmaya çalıştılar. Ne var ki “kodlanan İlim”le kontrol kurulduğunda; gözleri görecekti.

Şimdiye kadar iyilik için çalışanlar, İSRA KAPISI’nda IŞIK halinde olmalıydılar. “OL gariban dünya!... OL gariban İlim Sahası!... OL” dediler. “Yok yarım!” dedim. ‘Dünya garip değildir… İlmi vardır dünyanın. “DİN-İ HALİK”tir; itibarı vardır dünyanın!’ dedim.

“Din dedikleri kervan; şarkılarla, türkülerle yol aldı!... Davayı açmıştık; kaybettik… Çünkü davada, “DİRİLİK” kodlanmalı ve “RUH” sahaya varmalıydı. Bu olmadı!...” Buydu dedikleri… Bedel ödediler ve dediler ki “Biz hata yapmışız!...

Özel Türkiye Çalışmaları ile hologram aşıldı ve “SON SÖZ” söylenecek!... İşte söz ve işe kervan!... Hadi dinlenin; dirilin; “KELAM” olun; o “KERVAN” olun. Olun ama “deneme yanılma” yok artık!... “BİLİŞ” var.

“BİLİŞ” var ki her insan; kendinden, kendi yaşamından dillenir ve bilir… Bilinendir, dillenen!... Onun; kodları, tohumları vardır… Hiçbir zaman o sahada, “DİL” kontrol edilemez ve yanlış bilgi kodları; tahdileri, Halikiyete indirilemez…

Bugün de bu oldu. “HAKİKİ TEKNİĞİN HALİKİYETİ”inde, “DİL”, kontrol kuramadığında; IŞIK SAHALARI, “KELAM”a indiler ama kontrol kuramadılar. Cinler, Cinniler, Dilirilikler; hepsi, “BİZ” olup; “SES” olup kodlama yapmak istediler ne var ki yapamadılar…

Cennetlerinde, “DİL-İ HALİK” olan KERAM SAHALARI olmasına rağmen; KERİMAN olan insan, ocak yaktı ve her birini kodlayıp kontrol etti…

“Yüce Dünya, sana şunu söylüyorum; beni al ve beni dille!... Ama beni, “SİYAH RENK”te dille ki ben, “HER AN”da olayım.” diyenlere sordum: Onu bunu bırakın da niçin siz BSUİ olmadınız. Olsaydınız; ANA SAHA’da, her bir formda, KOD halinde bulunurdunuz. Niye olmadınız; diye sordum!…

Ben, beni dillerken, onları dilledim ve cevabını verdim… Dedim ki onlar, ben ve ben onlarsam; hepsinde dinim var ve diriliğim var… Hepsiyim ben!... O halde, onlar yoksa ben de yokum!...

Oh ne iyi!... Sorumluluğumu kodlayarak çıktım… Ama nesillerim burada olacaklar. sorumluluk onların olacak. Öyleyse, onlara yük bırakmayım; onların, dilini konuşayım; onlar olayım ve onların “KELAM” olmalarında; bedenim olsun… Öyleyse, geçişe hazırlansınlar…

Ama ben, onlar değilim ki!... Her anda olanın, “BİR TEK” olması; hepsi olmasıysa; en iyisi, beden alıp yaşayayım ki hepsinde; yaşam, “İLİM” olsun…

Sonra dedim ki; yahu ocaklarını yaksam olmaz mı!?... Oldu!... Ocaları yandı!... İş buydu!... Arzın Gücü kodlandı; hepsi sofraya buyur edildiler… İş buydu!... Oldu!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.10.2019 İMPARATORLUĞUN İLMİ

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1. AKIŞ 3. BÖLÜM

Bir deve insanla yol alırken o devi kodlayarak kontrol kurmaya çalışan kim varsa o deve olmalıdır ve o deveyle hologramları aşmalıdır. Seviye yükseldikçe bütün kötülükler aşılır. Zinnur olan insan mutlak kurulları kodlar ve her birini hak eder.

İyiler kötüleri hak etmelidir. Kötüler iyiyi hak etse de etmese de fark etmez ama iyiler kötüleri hak etmelidirler.

Ben cennette ki en küçük ışığım diyebilmeliyiz canlar, en küçük ışığım çünkü ben en küçükte her ana kodlama yapabilirim ama en genişte beden alanlar olgun sahalara varmadan yolu bulmayacaklarından onlara geçiş yapmanın anlamı da yoktur.

Sırdır insan bunu da artık insan sahalarındakilerin anlamaları gerekir. Niye sırdır!?... Üzülmeyin “biz Allah’ın tınısıyız” deyin, herkese güç katın, o zaman anlayacaksınız ki; şarap içen de, insanlıkta kelam olanda, yolu bulanda bitkidir, hayvandır, insandır, her ilmin kapısıdır. Neden bunları size bugün anlatıyorum? Çok zordur insana hak olup varmak, bir tek olmak çok zordur; bu süreçte bunu insanlığın öğrenmesi gerekir. Eğer bastığım yer bedenimdir diyebilirsek, eğer basıncın ilmiyim diyebilirsek, bu tohum altın tohumdur diyebilirsek her insanı hakim kılabiliriz.

Kuzu kurt hikayesi hep dile getirilir. Kuzu kurdu kodlar, kurt kuzuyu kodlar hepsi tek bir ilimle çalışır ama kurttan öte kuzu vardır ki o kurdu kodlar biliniz. Sanmayın ki her şey göründüğü gibidir, görmedikleriniz, dinlemedikleriniz, anlamadıklarınız var. Bunun içindir ki doğanın kübra kelamını kodlayan insanlık büyük kök geçiş yapacak dürüme ulaşamadı bugüne kadar. Ayrılık dendi hep, ben onla olmam dendi, ben bununla olamam dendi, benim ayarım değil ki o dendi… Ölüydü insanlık canlar ölüydü…

Dine insan için indik, din insanı kontrol etti ama insan koruyucu kodlarını halik kılamadı, insan diriliğinde kendini kodlayamadı. İnsan dindi sadece insanlaşamadı. Artık bunları anlaması gerekir insansıların.

Kurandan, ilimden söz eder din… Yarından hiç söz etmez bilir misiniz!?... Nedir yarın? Yaşamdır, yaratımdır, kelamdır ve yaratan mutlak insandır! Bunları artık insan saharındakilerin bilmeleri öğrenmeleri gerekir.

Berk kapıları vardır, o kapıları bulanlar vardır, yaşama ağır ağır inenler vardır “sayın bayanlar ben geldim” diyerek yok olduğunuzu anlatmaya çalışanlar da vardır. Ve derler ki; “sevgiyi hak edin sizinle olalım” asla, asla hataları yoktur canlar çünkü insan sahalarındakiler sevgisizdirler ve ocakları yanmaz bilir misiniz? Bu nedenle harları yükselir ve yoğunlukları artar planete inerler ve sonra dönüp derler ki; “bir tek olun, hak olun, hasat yapın” ve “dünyanın öz görevi insanlıktır” derler… Peki, anlamadan mı derler?

Canlılar Rahman’a Ka Ha olmak kolay mı zannettiniz? Has olmak kolay mı zannettiniz? Yasaları koymak, kontrol kurmak, mutlak olmak kolay mı zannettiniz? Ön gerçekliktir insan ama bu gerçekliği; hakikiyeti hak olanlar anlarlar. Aton kapılarındakilere insan denir, Amon’lar nedirler? İlimdirler!... Haton’lar kaynaktırlar…

Seyir halindeyiz insansıları şu anda, hepsini seyrediyoruz… Çanları çalıyor, yarınları kodluyorlar ama soylarında robotik kalan çokları var. Önce dünyanın kötü, iyi değil insanlık olduğunu öğrenmeleri gerekir. Eğer dünyayı kötü diye sol, sağ ifadelerle kodlayacaklarsa iyi bilsinler ki; dünya mutlu bir düzen kuruyor. Buna biz ağır yükü hafifletmekte deriz. Dünya kervanına artık ilim kodlamaları gerçek siyahlıkla, kayıtlarla indiriliyor. Ve dürümlerdekiler mutlak kurullarla kaynak olacaklar.

Şikayetim var mı!?... Yoktur!... Her din Allah’ın dilidir ama aklın dili değildir. Çoğu bunu anlamaz… Din Allah’ın dini ama Allah’ın dili değil ne demek!? Bilir misiniz ki akıl varsa hakkı, hakikiyeti dilleyen dil var ama akıl yoksa dili yoktur.

Sevgililer, sırdır insan dedim ya hani; iyi bir insan siyahtır… Her şeyde var olan sistemdir o. Onun cüreti değil üreti yaptığı kevan öz görevlidir.

Değerliler, diyorlarsa ki yok edici olun; özür dilemem onlardan, özür dilersem örgüt haline gelirler yine gelirler. Bilir misiniz planetler arası bir koordinasyon vardır. Her planet bitki hayvan ve her anı kodlayacak gücü dürümlemek üzere bütüne hizmetçilik yapar ama koordine olurlar ve kontrol kurmaya çalışırlar. Yapabilecekleri yarattıklarıyla kodlamadır ama yaratabildikleri yaratılandan farklı da olur ve biz ona “Müsih kapılara gelenler, geçip gidecekleri o yoğunlukta İsra olanlar ve tohum olanlar” da deriz ama çorbaları yoktur onların çorba yapamazlar, insanlığı hak kılamazlar ve hak olamazlar. Onların dilekleri kendileridir sadece…

Yere göğe akılla, ilimle ve yaşamla gelenlere de sözümüz şudur; hor insan değilsiniz, korsunuz ama şarkınız külttür insanlığa. Uzun zamandır sizi bekliyorduk hoş geldiniz. İşte canlarım insanlığı bilip onlarla dillenmek hepimizi mutlu kılsın.

“Üzüm, sözüm, gözüm” deriz ya hani, bilir misiniz neden deriz? Geçip gelenleri dilleriz de ondan, onların geçiş sebeplerini biliriz, onların yarınlarını dinleriz, onların şavkını şafağını anlarız ve sormayız neden geldin diye; ilimle dinleriz onları ve öz görevimiz bitki, hayvan ve her an olmaksa ölüyü dilleyen her anız ve dilleriz, dilleriz ve diriltiriz hepsini de.

Neden buradayız? Kocaman bir şer için mi? Sordular siz yokluğu mu kodlayacaksınız diye? Bunu soran o kadar çok ki… Yolumuz aklın yoludur, yol Allah’ın ilmidir, hak tahtımız kervandır, aklımız mutlaktır ve yarınımız tüm sahalarda insanlıktır. Bizim ölüyü dillemek için yaptıklarımız öz görevdir ama yol kontrol kurmadıkça özsüz, sözsüz ve gözsüz olanlara da öz, göz, söz olmaktır.

Deveyi kaldırıyoruz canlar, hayırlara vesile olsun…

https://youtu.be/Ak4d-9pBZF8

Süper İnsanlık Realitesi

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ (1)
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ - 1.BÖLÜM
Değerliler, reşit kalemlerimiz, Halik kalemlerimiz, has olanlarımız sizi kucaklıyoruz. Buraya kadar size bir tek insandan söz ettik. İşçilikten Halik-i Hak oluştan değil itibardan söz ettik hep. Ve dedik ki levhi kapılarınızı hak edin bulun ve Hak olup kodlayın. Netice şudur; sura üfüren ilimdi, süper insan levhiydi, Hakka varansa diriydi. Ne oldu bilir misiniz? Hayırdan öte bir hayır oldu, tüm insanlık kodlandı ve kontrol kurdu.
Diyebilirsiniz ki nerde o kontrol? Anda… Bugün yaşamda izledikleriniz yaratılan mıdır? Asla… Yarattıklarınız mutlak kurullarda kodlanmaktadır. Ama burada izledikleriniz çok ama çok farklıdır. Bir tek şunu anlayın. Yürümekte maksat yüründü dünya planetinde. Geçtiğiniz anda her yaşamda Ni Ha Li Ka Ha oldunuz. Ni Ha Li Ka Ha dedi Allah’ın ilminde kontrol kurdu.
Şimdi cennet dedikleri insan nedir? Size bunu açıklamak isterim. Yüzen dünyalar gördük, yürüyen kültler, kökler, itibarlı olmayan dürümler gördük. Şafak söktüğünde şarkı okuyanları kodladık. Yaşamları hakim kıldık. Bütün kötülükleri aşıp geçtik ama cennetin ilmini anlayamadık. Nedir cennet?
İmparatorluğun ilmine bakalım neymiş cennet? İlimdir cennet Canlarım, ilim… Hangi dil Allah’ın ilmiyse odur cennet. Hakkın kalemi neyse aklın kalemi de odur. Anlayınız…
Çıraktır insan, çalışır çalışır çalışır sonra kalfa olur ve sonra usta. Öyle mi? Asla değil. Bu da yanlış bir inanıştır. Derler ki evrim, insan evrim için dünya planetinde. Yarın ne olacaksa ilimle olacak Canlar. Biz yarınları kodluyoruz burada tüm insanlık olarak. Evrimimiz insanlığımızdır. Ama yarınlar için dünya planetleri oluşturuldu. Tüm insanlığın kök göklerde ki rüya boyutlarını aşmaları için oluşturuldu. Bunu bile anlatamadık insansılara.
Kırk kapı kırk makam tutturdular. Başka bilgileri yok. Bilir misiniz Canlarım, bilir misiniz? Aşk sahalarına varın da aklı anlayın. Hakkın kapısını bulunda Hakikiyeti anlayın. Yaratın yarattığınızı anlayın. Yalın olun. Hakkın Ka Ha olan şarkısını söyleyin. OL deyin Canlarım, ol deyin oldurun. Daha ne diyeyim size?
Barış sevgi umman olan imparatorluğun ilmi ve insanlık. Yakıştı mı insana bu? Yakıştı mı? Yakanıza rozetinizi taktınız ben insanlaştım sandınız. Yavrum insan arzın gücüdür anlayın. Canlarım, siyahın morun ilmidir insan. Ruhun Kelamıdır insan. Aklın kuranı kırılanıdır insan. Daha ne diyeyim size. Ve düzeni kurandır insan. Örtüleri örtendir, örtüleri açandır insan. Yavrum Allah’ın dediği aklın dediğidir deriz ya hep daha ne diyelim ki?
Fırat’ı kıran dediler yarını hasat ettiler, yollarını kodladılar, öz görevlerini yaptık sandılar. Veyl Kelama kırıcı olana, veyl Hakkı kırana, veyl kuldan kula varana ve kırana kırdırana veyl…
Netice şu Canlarım, kasırgadır insan bilir misiniz? Kasırgadır insan. Kesirdir ama tam olmalıdır. Kasırga kesir kesir kasırga ama yarın Hakkın kalemiyse kesir olan bütünlenir. Tekniktir bu. Kendinizi anlayın.
Aborjinlerden de size biraz söz etmek istiyorum bugün. Avustralya’nın yerlileridir Aborjinler. Keskin ilimleri var. Yayıp dururlar ilim sahalarında ki diriliklerinde ki İsra kapılarında ki insanlık keyslerini. ama ruhlarında çok çok kusurlar var. Derler ki ben dünyayı hologramdan aşırtabilirim ama soyumda aşsın geçsin bir tek olalım ve başaralım. Yani onların dilekleri Kelamları kendi yağmurlarıdır. O yağmurlarda yaşam sürmektir. O yağmurlarda İsra olmaktır. O yağmurlarla yaşamaktır. Ama tüm insanlığı hak etmeleri gerektiğini bilmiyorlar.
De ki sen ben ben senim. Ama ben sen değilsem sen bende olur musun? Kesinlikle olamazsın. Bunu düşünürler. Yanılgı budur Canlarım. Ar torbasına bakın. Ar torbasına, utanç torbasına bakın ne var orada? Başka ne olacak ki? Kendilikleri var. Kendilikleri var başkası yok orada. Bütün insanlık onlar için yoktur zaten.
Niye bunu anlattım bugün? Planetin kontrolü için. Planet etki tepki tohumlaması yapmakta şuanda. Neden insan öz görev yapamıyor diyerek kontrol kurmaya çalışanlar var ve bu birlik tekniğine aykırı çalışmaların artık sonlanması gerekiyor. Böyle düşünülmeli. Öyle mi?
(Devamı 2.bölümde)

https://youtu.be/66MbNrxSMpM

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

26.10.2019 İMPARATORLUĞUN İLMİ

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, ruhsal kapıların tümünde kelamlar olur şu anda yaptığımızda kelamdır. Muhammet’in kelamı da kodlandı bugün burada. Koku yükseklere ulaştı… Neden dünya planetinde sistem yeryüzünün gücü haline dönüşüyor bu yüzden. Hep sesleşmek ve hakiki teknikle kodlamalar yapmak, tüm insanlığı yaptığı tek iş budur; kodlamalar yapmak… Sesleşmek ve kodlamalar yapmak! Yaratıcılık ilimle olur ama yaşam sofrasına insan kelamını koyduğu zaman her şey o kelamla kodlanır.

Değerliler, Ziya kapıları vardır hepimiz iyi anlayalım; o kapılara kök geçişlerle varılır. Oraya varan Türkiye çobanları vardı, biz onlara “çoban” derdik bilir misiniz!? Çünkü İslah kelamı kodlanıyordu ocaklarında. Hepiniz dünya planeti için gerçek kapıları açtınız ve artık insansılık insanlığa dönüşüyor ve sürü ilmi artık bitmiştir canlar. Tüm dinler sürülere hitap ettiler, orada ilim haliki yoktu, insan çorbası pişmemişti oralarda, kulluk yoktu; temizlik vardı sadece ama kelamın tahditsizliğinde halikiyetinde ki temizlikten farklı bir temizlikti.

Miraç kapılarını anlayan var mı acaba? Hepiniz o yoğunluktasınız ama mutlak kurullarınızla orada olduğunuz zaman siyahsınız. Birlik tahtına insanı oturttuğumuz gün hulusi kapı hilali halik saydı, ışıklar yandı; işte o kapı hepimizin ilmidir canlarım.

Dünya planeti için özel çalışmalar hep yapılıyor, bu günde yapılıyor. Bu çalışma ölüyü dillemek ya da dinletmek değildir; kelamı kodlamaktır, umutları koklatmaktır, tohumlamaktır dirilikleri. Herkesin kendini bilebileceği bir yoğunluğu oluşturmaktır. Eğer dünya insanı kaleme inebilirse hak olacaktı. Hakkın kapısı kervanı olacaktı ve mutlak kurulları kodlayacaktı; yaptığımız tüm çalışmalar bunun gerçekleşmesini sağlamak içindir.

Yıldızların sırrı da vardır, sahanızda hep dillerim bunu; hep yıldızlardan söz ederim sizlere. Türevleri tohumlarken o yıldızlarla da kontrol kurulur. Çok ölüler var dünya planetinde, dediklerimi kimse anlamaz, çoğu ben var odum der ama ölüdür insanlık bilir misiniz? Çok, çok göz görür onları… Dünyanın sesi yoksa ilmi yoktur derdik işte artık dünya sesleşmeye başladı. Ölü planet dirilmeye başladı ve 20. Dürümde tüm zamanları kodlamaya başlayacak ve süper sahaların oluşması sürecine varıldı. İşte planetin ilmi kodlanıyor ve yıldızların toprağa tohum olup inmeleri sağlanıyor. Tüm yıldızlar dirilikleri kodlayacaklara ve planete inecekler. Peki bu neye yarayacak? İlmin siyahtan, mordan öteye varmasını sağlayacak…

Her şey, her şey ilimdir… Frekans farklılıkları vardır ama muktediriyetle biliniz ki o frekans farklılıklarında da dürümlenenler kontrol kurabilecekler.

Çok mutlu olacağız canlarım, çok… Her yıldız kendi siyahlığını kodlar ama sahaya indiği zaman “Mukaddime” denilen o yoğunlaşmada kodlamalar devam eder. Nefsi Ka Ha olanlar iyi anlasınlar ki; Mukaddime mutlak kurulların kontrolü için gereken kaynaktır.

Bütün kapıları açın ve dinleyin, niyaz edin deyin ki “ben insana geldim; insan ben, ben insanım, mutlağım kontrol kurdum ve türevleri kodladım her şeyim ben”… Pe ki elinizdeki güç nedir!?... Hangi güçle geldiniz, bunlar önemlidir. Seviyeniz nedir? Siyah renk neyi ifade ediyor yüreğinizde? Sınırlar kalktı mı? Miraç kapılarını kodladınız mı? Maya oldunuz mu yaşama?

Hep dünyadan söz ederim ama iyi anlayın ki dürümlerde her planet meknuzdur… Her ana varan için planetlerin kontrolü tüm sahalarda gerçek kayıtlamalarla sürmektedir. Herkes “ben anım” dediği sürede ışığı kodlanır. Eğer “ben anım” diyorsanız, ışığınız kodlanıyor demektir.

Parlak bir gün olun, yarına varın ama tohumunuz kontrol dışıysa cevherinizde ilim yoktur canlarım. Pe ki ne yapmalıyız?... Meridyenlerin paralelleri kestiği o noktaları bulun, hepiniz… Hani meridyenler paraleller kesişir ya, işte o noktaları bulun… Kesişin yaşamlarla… Hanginiz dünyanın dilini konuşuyorsunuz? Her biriniz ama o dil olun… Konuşmak ayrıdır, olmak ayrıdır… Ve meridyen olun ve deyin ki; “ben paraleli kodlayacağım” ya da paralel olun ve deyin ki; “meridyeni kodlayacağım… O beni bende kesecek, ben onu onda keseceğim. Benim cevherim budur” deyin…

Her nokta sizi size tanıtır… Tanıtan o kesişimdeki sistemdir. “Ben sadece meridyenim” dediğiniz sürece tende kodlama yapamazsınız ve kendinizi kontrol edemezsiniz.

Eğer bana zeytin tanelerindeki o sistemi anlatacaksanız, anlayın ki o sistem zeyit ilmidir ama kelamda vardır o. Ve yüreğinizi dinleyin… Kemalin kelamı olduğunuzu bilin, halikin hakikiyetinde olduğunuzu bilin, ruhunuzun bulunduğunu bilin ve dürümlenin; dürümlenin ki kontrol kurun. “Ben ana kapıyım” deyin, “hakkın kalemiyim” deyin, “yaşamım ilimdir” deyin ama daha güçlü olun ve deyin ki; “yarattım, ben yarattım” deyin… “Ve yarattığımı yaşatırım” deyin, “hepinizim” deyin, bunları deyin! Eğer bunları diyebilirseniz koruyucu kodlamanız mutlak kurullarla kayda iner, işte o zaman siz büyük kötülükleri önleyecek güce sahip olursunuz.

Devamı 2. Bölümde yayınlanmıştır…

https://youtu.be/5YExYpXKgzo

Süper İnsanlık Realitesi

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ (1)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ - 2.BÖLÜM

Uzun zamandır doğanın gücüyle dilleniyoruz. Nisa, kapalıydı. Nisa Kapısı açıldı. Peki, resimler yapıyor muyuz? Muktediriyetle yapıyoruz. Yaptığımız resimler şafak oluyor ve şaha kalkıyor.

Nedir yaptığımız, resimler? İnsanlık mı?. Burada ki sesimiz, resme dönüşüyor. Nüsa sahalarında ki o resim oluyoruz biz. Ama o resmin kontrolü gerekir.

Eğer ben o resmin arabi sahasıysam, kelamım. Ama gerçeği isem kalemim. Ama ben o ruhu mutlak kurullarla dillediğim zaman artık ben mürvet olan o cevhere dönüşeceğim ve cevher olacağım ve dağı, taşı delebileceğim, ben. Ben rüya boyutlarının ötesindeki şevk olacağım. Ve O zaman ben çarıklarımı giymeden ışık tohumlamaları yapacağım.

O ışık tohumlamaları yaşamların formal kayıtlamalarıdır, bunları artık öğrenin. O formal kayıtlamalarda ben formal cevheri kodlamalarla her anı yaratabilirim. Yaratmaktayımda Ama yarattıklarım tahditsiz değildir. Ölüyü dillerken dinlerim ve diriliklerde kodlarım.

Mesih olmam, merdivenin en aşağısına varırım, en yücenin en yücesinde kök gökleri, "kötü iyi" demeden, çorbama katarım. O çorbada akıl var.

Değerliler, ben rüştünü kanıtlayan ilim kalemlerinde bütüne hizmet ederim ama onlarda olduğumu, onlar dinlemezler. Her insanın kalemi olabilirim ama onlar, beni ben olarak bilirler. Kendileri diye bilmezler.

Kara ışığın kelamındaki kodlardan öte ilmim var. Hiper kodlamalarda mutlak kurulları kayda alışım var. Çarıklarımı kirletmeden, çerçevesiz biliş kodlamaları yaptım, hep. Karanlığım ben ama aydınlıktaki tohumlarlayım, hep. Kapkaranlıktayım. Niye bilir misiniz?..Beni benden ötesi bilemez. Hiç kimse dinlemez çünkü dinleyecek gücü yok.

Fıratın Kapısında kelamda hakkın kapısında ve dürümlerde insana insan derim. Az beste yapmadım. Yaptığım her beste şarap içtiğinizde o şafak olur, sizde. Ben o şarabı içerken yudumlarımda dürümlerim dilimi ve dilletirim diriliğimi.

Hangi dünya beni göreve aldıysa göz gördü ki öz görev yaptım. Bugün bu planetteydim. Kaçışım yok. Başım dik. Hep beden aldım ama yarın için. Nesiller boyu dünya planetinin gücünü artacak olan yoğunluklar, tüm insanlığın kalemini kodlamak üzere bu planete indirilmişlerdi. Bugünde indirildiler ve cemaat cevherinde cennete kelama kontrollü olarak kaynak oluyor.

Sura üfürdüğünüz zaman sur sizde ses olur ama yol olmak istediğinizde o suru kontrol etmeniz gerekir. Yapmanız gereken budur, canlarım.

Çıktığınız her saha, her an seviyenizi yükseltmez. Siz o seviyeyi yükseltirsiniz, bilir misiniz?Sanmayın ki çıktığınız her anda o yoğunluğu kontrol altına aldığınız için orası kodlar, sizi. Siz orayı kodlarsınız orada ama o sorumluluğu taşıdığınız zaman.

Hemen, hemen hergün Allah'ın İlmiyle çalışılır ama bitişken olarak Mikail'in kelamında kodlama yaptığınız zaman yasalar konur. İşte o yasaları koyduğumuzu biliniz.

Niçin dünya? Bir tek olmak için. Niçin? Herkes olmak için. Neden? Çünkü bu dünya köktür. Tüm yaşamlara göktür, yarınlara kör, sağır demeyen, her ana siyahtır. Bizim seçtiğimiz her planette bugün, bu yoğunluk vardır.

Ama bugün bu planeti seçtik ve buradayız. Hepinizde bir tekiz, canlarım.Şükür ki şükür ki seviyeniz yüksek ve size bu bilgileri dilimizle, diriliğimizle, dinletiyoruz.

"Hep dava; Allah davası" denir ama dava aklın davasıdır, bunları artık öğretin yaşamdakilere. Kimsenin ötesinde kimse yoktur. Her şey tektir, anlatın.

"Yardım edin" derler. Yardım ilmi kırar, yapmayın. Yardım yaşamı kırar, yapmayın. Hakk'ın kalemi olun ama yardımcı olmayın. Olmayın ki o kendini hak etsin. Siz ona yardım ettikçe o kendinden kaçar. bunu bilin. Amaç onun kendini bulması, kendine varması, insanlaşmasıdır, bunu artık bilin.. Bilin diye söylüyorum.

Diyebilirsiniz ki "ihtiyacı varsa ne yapalım?" Yol gösterin. Çantasını taşımayın. Çantayı taşıtması için ona kendini anlatın. Deyin ki "sen, seni taşı".

Ve dünyayı anlayın. Bu dünya size yanlış anlatıldı. Herkes bu dünyada iyilik yapıp, hak edeceğini düşündü. Yok böyle bir ilim. İnsan, iyilik sandığını, kötülük olduğunu artık anlamalıdır. Ve durağan güçlerin kontrollü olması gerektiğini bilmelidir.

Vereceksiniz verin ama oldurun. Aklın kalemi olun da oldurun. O verdiğiniz, öz geçişte onun yüreği olsun. O zaman söz biter, orada.Ve deyin ki "darı aş, yolu aç ve geç".

Nefes, nefese bu bilgileri bugün size vermek istedim ve verdim. Büyük kötülüklerin önü alınmalıydı. Hepiniz bunu anlamalıyız ve bizim görevimiz, ilimdir. Bunu da artık dünya insanlığının bilmesi gerekir.

Siyahın dili var ama morun dürümü var. Diri olan her anda var olur, yok olmaz.

İyi kötü değil, işçilik.. Hepimiz bunu bekliyoruz. İşçilik. Biz işçileriz. İnsan için ilim yapıyoruz. İşçiyiz, biz. İşçi!

Ve dünya planeti atölyemiz. İş atölyemiz, bizim..Bunları artık anlayın. Har yükseldiğinde, ak sahalar kodlanır.

İşte bu!

https://youtu.be/NY5EH76MfT8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ



 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.Akış 1.Bölüm

Değerliler, kevlen yekün; yevlen yekün hangisi? Evren evren gezenlere şunu dürümlerde dilledik ki; kevlen yekün; kelamın hakkı olanı hak edip dillemektir. Evrenlerin sessiz sahalarında yavrularımız, yevlen yekunla dürümlenirler. Herkes kendisini anlamaya çalışır. Hakk’ın kapısını bulmaya çalışır ve Hakk olmaya çalışır.

Artık, Dünya Planeti’nin gücü artıyor ve Teknik Tohumlamalar daha hızlı olarak yapılmaya başlandı. Bu Teknik Tohumlamalar, kontrol kuranların kültü olacak güçlerle olacak. Ve doğanın gücü olanlar, Mutlak Kurullarıyla BİR TEK olup bu yoğunlukta bulunacaklar. BSUİ dediğiniz, başkanlık dilinin kontrolunu kuracak olan sistemdir. Eğer o sistem, hak ettiğiniz sistemse yetkin ve hakim olarak görev alacaksınız.

“Dünyanın sonu nedir” diyerek söz isteyene şunu söyleyelim: Sona varan, kontrol kurup yenilenir. Hepiniz iyi anlayın ki hep BİR TEK olarak o yoğunluğa varılır ve orada yaşam yenilenir; yetkin hale gelende kodlanır. Olan budur ve yenileniş için müyesser olan şafak gerekir. Eğer o şafak hak edilmişse yoğunluk kontrol altındadır. Dirilik arttıkça artar ve bu kontrollu kayda girer. İşte orada Kaynak Bütün’ün gücü haline dönüşür. Sevgiye, sevgiliye ihtiyaç vardır yaşamda ama sevgiye ve sevgiliye hak edilip kontrollu olarak kayıtlanmak gerekir.

Dünyanın RUHu vardır. Ve bu ruhu Hakk olup anlatmak gerekir. Siber sahaların Mutlak Kurulları da Kök Geçişler yaparlar ve bu yoğunluğa varırlar. Ölüler diyarı olan insan yenilenir ve yaşar. İşte, yaşayan yetkin ve hakim olup yaşar. Mutlaka özel görevdir İNSANLIK…

Eğer siz, İNSANLIK Kelamını hak etmişseniz; görevinizi yapmışsınız demektir ve bu görev hepimizi, her birimize kodlar. İşçiliktir yapılan ama o işçiliğin de iradeli ve hakikiyetli olarak gerçekleşmesi gerekir. İnsanın Ruhu, hepimizin Kuran’ıdır ama o ruhun kontrolu da gerekir.

Ben Dünya Planeti’ne gerçek ilimle görev taşıyorsam; benim İnsanlık adına yaptığım her şey mutluluk olur. Dünyanın Ruhunu hak etmemiz ve DÜNYA olmamız da gerekir. Dünya Planeti’nde görevimiz çok ama çok üstün bir yoğunlukla gerçekleşecek ki bu yoğunlukta Mutlakiyet olacak.

Dünyanın sırrı İLİMdi ama bu sırrın üstü olan İNSAN da var. “İlimin ötesinde ne var” diye sorarsanız; asla hatam yoktur ki BİRLİKLER var. O birlikler, Mutlak Kurullarını kodlayabilen Hakk’ın kapısını bulabilenlerin birlikleridirler. Estiğiniz an; esintiniz Yeryüzüne indiğinde ve o esinti Mutlak Kurulları kodladığında; ayrı- gayrı olanlar dahi size gelirler. Çünkü o esinti, her şeyi hak ettirir ve Bütün’e hizmetçilik mutluluk olur.

Toy olanlar, iyi bilecekler ki yorulan yok olur. Çünkü yorulmuştur, kontrol kuramamıştır, ışıktan çıkmıştır. Bu, yok oluştur.

Peki, yok oluş nedir?

Yaradanın şarkısını hak etmemek ve sarıda kontrol kurmaya çabalamak… Ama o kontrol sarıda, Öz Görevi kontrol altında tutanlar için güç olabilir ama görevi hak etmeyenler için yığınların kırıcılığı anlamına da gelebilir. Ve bizlerin özel bilgimizdir ki Dünyanın Öz Görevini hak etmemiz gerekir.

Eğer dünyanın görevi yoksa; yaşamın ilmi de yoktur. Buna göre İNSAN kendini anlamaya çalıştığı zaman; yarınlarını kodladığında ve toprağa tohumladığında Düzenini de kurar. İşte o zaman; o Düzen İnsanlığın gücüyle yaratılanın yaraşır bir şarkı haline dönüşmesini sağlar. Dünyanın Ruhu İLİMdir derken de kastettiğimiz budur. Et ve kemik olarak Dünya Planetine gelmemiş olsaydık; Düzenin kontrolunu kurma imkanımız olamazdı.

Bugün, şunu size izah etmek isterim ki bedeniniz sizin kontrol kaydınızdır. Bu beden size, İnsanlık İlmini tohumlamanız için verildi. Eğer bu beden sizde olmasa; kontrol kurup kodlama yapamazsınız ve yaşamları tohumlayamazsınız. Yaşamın ilmidir İnsan ama insanın Kök Geçişini yapabileceği tek bir İslah Kalemi vardır o da bedendir.

Bedeninizi kontrol edin! O BEDENDEN ÖTE HİÇ BİR ŞEYİNİZ, HİÇ BİR SERVETİNİZ YOKTUR; bunu bilin! Ve bedeninizdeki her şeyin size ait olduğunu da bilin! Bedeniniz kökünüzdür, gücünüzdür ve görevinizdir. Sağlıklı olun! Çünkü sağlık sizi Sisteme kodlar. Eğer, sağlığınız yoksa Sisteme kodlanışınız mümkün olamaz.

Fırtına yaratabilrsiniz yaşamda. Kırıcı olabilirsiniz, ışıkları yok edebilirsiniz ama hak ettiğiniz an bedeninizi kodlayarak bütün bunları kodlanmış halikiyetinizle kontrol edebilirsiniz.

Deri, kemiksiniz ama kare, küre değilsiniz; küpsünüz.

Neden küp? Neden küre değil de küp? Biliniz ki küp; karenin ve kürenin arasıdır. O, her şeyi kontrol altına alabilecek güçtür. Karenin ve kürenin arasıdır ve her şeyi kontrol altına alabilecek güçtür ve orada Sistem 6 Koddan oluşur. Her bir kod, bir karedir ve Altılı Sistem; kürzi sahalarda kontrol kurarak eşyayı kodlar. Eşyanın kodlanışı dediğim, yaratıcılığın kontrollu olarak; teknolojik şevk, şavkla yaratımıdır.

Her şey, her şey, her şey ama her şey BEDENle olur. Bedene varmanız için mutlaka kürzi olmanız da gerekir. Kürzi olmanız, küresel sahaya varmanız anlamına gelir. Ve bu gerçekleşen enkarnelerin kontrol kuruculuğundaki, sırdır.

Dünyanın olan ve oldurulan her ne varsa hepsinin kaynağı İnsanın Formal Yaşamıdır. Eğer insanın formal yaşamı olmasa yaratılış gerçekleşemez. Bugün burada SES ten söz ettik.

Sesin tekniğini anlattık, tertibini anlattık. Her bilgi SES tertibi ve tekniğiyle kodlanır ama tüm o ses tekniği o ses tertibi, formal diriliklerin oluşan kayıtlarında her “AN”ın yaratımını gerçekleştirir. Teknik olarak tekrarlar olmalıdır. Çünkü tekrar yoksa tahdit kontrol kuramaz. Ve tahdit yoksa şafak sökmez. Şarkıların ilminde nakaratlar olur. Rahm-i Kapıda o nakaratlar, kati olarak kodlanır ve kontrol kurar. Ruhsuz olan bilir ki kontrol, gersin ya da germesin ilmini kelam eden; şevkin şarkısıdır.

Devamı 2.bölümde

https://youtu.be/TRu-7kuiZQs

Süper İnsanlık Realitesi



 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4.Akış 2.Bölüm

Size davayı açtığım anı anlatayım: İnsana dava açtım ama neden açtım? Yarattığımız her şeyi kontrol edemediğini gördüğü zaman “bunlar tekrar” dedi. Tekrar…Tekrar…Tekrar… İyi anlayın ki kontrol kurmak için tertip gerekir. O tertipte teknolojik Kervan olur. O Kervan kati kodlamalarla muktediriyeti kayda alır. Yağmurlar bu şekilde yağar. Yağan yağmurlar, şavkı oluşturur ve şafak mutlulukla kodlanır. Sonra Ruh olgusu dürümlere çekilir. Ruh, bu yoğunluğu kontrol altına almak içindir.

Ve ekmeğimiz İNSANLIKtır Canlılar! Seviyeniz çok iyidir. Yürüyen topluluklara tohumuz bizler. Her ana kontrollu olarak koşarız. Koştukça; koşuşumuz, ilimle dillenişimizle ilgilidir. Sel alsa yaşamı, biz o selde sirayet halikiyetiyle türün her bir dilinde kodlanırız ve kontrol ederiz o dirilikleri. Sel alsa yaşamı yarınları kodlarız ve kontrol kurarız.

Başka bir DİRİLİK yok. İnsanın DİLİdir diriliği… Eğer, o DİL YOKSA AKLI DA YOKTUR, HAKKI DA YOKTUR, TAHTI DA YOKTUR. Bunların öğrenilmesi şarttır.

Netice şudur Canlarım:

Yorgun, bitkin insan; yarını halik kılmak için bütün kötülükleri aşmaya çabaladığında; o yorgun, o bitkin İnsan HAS olduğunda ve TOHUM olduğunda; hem dünya için hem planetlerin her birini halik kılmak için geçişler yapar. Ve gerçeği anlar. Gerçek, İLİM olduğunda o ilmin tahditsizliğini de anlar. Bir süreç yoktur bu yoğunlukta. Ben onu, o beni her AN, her AN takip etmez. AN Sahalarında TEK BİR İnsanlık olur ve yönü olmayan, yoğunluğunda tohumlanışı olmayan, dilin kelamı olmayan diye düşündüklerinizin hepsinde yollar, dirilikler ve diller oluşur. O DİLLER, HEPİMİZİN İLMİDİR.

Veznede insan yoksa o veznede Kalem de yoktur; Kelam da yoktur ve Halikiyet de yoktur. Vezneyi kapattığınız zaman; şarkılar, türküler yoktur orada… Ama siz, “Ben vezneyim, her şeyim” dediğiniz zaman; siz, BİZ olursunuz. Önünü aldığınız ne varsa özgürlükle, hologramı aşarak olur. Ama siz; “Ben varken kimse yoktur” derseniz; yıldızların sırrı şudur ki; SIRDAN ÖTE BİR SIRDIR BU: BARIŞINIZ YOKTUR. Barış yoksa şarkınız okunmaz. Eğer barışınız yoksa aşkınız yoktur, şafağınız yoktur. Bugün burada tüm insanlığın ilminin dillendiği bu mecliste barışın şavkını kodladık birlikte.

Hani neredeydi İnsanlık? Buradaydı…

Hani neredeydi? Bilişimizdeydi…

Nedendi? Kervan içindi. Hasat için Hasat levhisiyle kodlanmak içindi ve bugün burada Turkuaz’ın kulluğundan ötede bir kulluk yaptık. O kulluk hakkımız olan, hak ettiğimiz ve kontrol ettiğimiz kulluktur.

Değerliler; çapraşık çalışmalarda, çarpışmalarda hep şarkılar kontrol etmek için kodlanır. Çark dönerken hep o çarpışmalar mutlaka gerekir. Ben, sen, o hepimiz orada çatışırız, çarpışırız, yaşarız ama çarpı, bölü ya da toplama, çıkarma her işlem bizim içindir.

Böleriz, toplarız, çarparız, çıkarırız. Ya da kodlarız, kontrol kurarız ama YAPACAĞIMIZ HER ŞEY AKILLA OLMALIDIR. Sirayet de budur işte! Ve BSUİ olmak da bu şekilde olur. “MİRAÇ” dediğiniz kelam budur. VARDIĞINIZ NOKTA, SİZİN SİZDEKİ SİZLE DİLLENİŞİNİZ NOKTASI…

Dert mi? Dert mi bunlar bize? Asla değil. Yığınların yığınlarla dilleşmesi şevktir, şevk… Ve “beşer” dediğiniz her insan; baştan beri insandır ama Dünya Planeti’ne inip burada yarına varmaya çalışırken gözünün kör olduğu, yaşamının kontrol edilmek üzere kodlandığı ama yarında kodlanacak olmak üzere yaratıldığı ve yaşamsız olduğu gerçektir. Bugün bunları konuştuk sizlerle.

Ve dünya insanına hep şu söylenir: “Sen, Dünya Planeti’nde yaptığınla ölçülürsün ve yaptığınla kendini hak edersin ya da etmezsin.” Yakıştı mı bu insanlığa?

Hani, İNSANLIK neydi? TEKLİK değil miydi?

Peki, yakıştı mı “Sen olmadın demek insana”?Önemli olan BİR TEK olmak değil miydi? Hatırlayın, TEK BİR İNSANDIK! Her ANdık ya…. Hani derdiniz ya “Yokuz, herkes olduğunda varız” İşte oluş, Hak İlmin budur! Ben, beni sildiğim zaman sorarlar “Sen niye olmadın?” diye. Ben, beni silerim ki herkes kendini hak etsin diye. Ben, beni silerim ki kontrol kurulsun diye. Bana sorarlar; “Neden sahaya inip de kendini anlatmıyorsun?” diye.

Ana Kapılar’da İLİM, ALLAH İlmiyse; Ana Kapı itibarı olan BİRLİKLER değil miydi? Hepimiz BİR TEK değil miydik? Hırs, kin, nefretten hep söz ederiz ya. Yakışır mı İnsana kırıcılık? Yakışır mı İnsana hırslanmak? Hırsınız varsa, yılın en büyük gücü değil; en küçük kırıcısı olursunuz.

Devinmek için dillenir İnsan ama bu devinimin ötesinde bir İLİM vardır: YARATMAK… İşte, insan yaratmak için kodlama yapar. YARATANDIR İNSAN… Bunların anlaşılması kolay olmaz bilirim. Çünkü İnsanlık Allah’ı kelam ettiği o yoğunlukta çok farklı görür. Sanır ki, sanır ki kendi dışında bir Allah vardır. Allah tahditsizdir ve hepimizdir. Onun ötesi yoktur ama O biz; biz O’yuz. Artık insanlığın, bunu net bildiririm ki anlaması gerekir. Diyebilir ki “Tekrar tekrar bunları söylüyorsun.” Doğrudur; tekrar tekrar bunları söylüyorum çünkü Teknik Tohumlama’dır burada yaptığım. Bu Teknik Tohumlama kodlayıcılıkla olur. Eğer ben, bende olanı bedenimle kodlarken toprağın topraktaki dili tohum değilse; muktediriyet yoksa onların kontrol kurması için tek tek dillerim yeniden ve yeniden…Asla hatam yoktur!.. Çabamız Bütün’ün ilmi için Bütün’e hizmetçiliktir. Bundan ötesi yoktur ki Canlarım!..

Devamı 3.Bölümde

https://youtu.be/KRtC42mk0PI

Süper İnsanlık Realitesi

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ (1)

AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4.AKIŞ 3.BÖLÜM

İnsan kendini anlayabilirse, bilecek ki o bir transformatördür; yaratan bir transformatör. İlmi dile, dili de kelimelere döker. O kelimeler bütünün kervanına dönüşür. Daha sonra o kelimeler kodlanır kodlanır kodlanır, tark olur. Tark olur ki tahditsizlik olur.

Her şey yaratımdır ve her şey sestir. Sessizliğin dili yoktur. Sesin dili vardır ama sesin hak edildiğinde dili olur, hak edilmediğinde o sesin dili de yoktur.

Bugüne kadar “Yarın için ne yaptık?” diye sorduk. Ne yaptık yarın için? Ses olduk canlarım ses! Daha ne olalım ki!

“Karanlık” dedik. Yoktuk… Ama aydınlıktık… Ama aydınlıkta yoktuk, çünkü tohumduk. Ama tohumdan öteydik; Kuran’dık… Ama orada da yoktuk!? Toyduk, toy!

Toy olan tanıktır ilme ama insan değildir. Toy olan, tanıktır kelam ama halik değildir. İyi kiyi ki bugün sizlerle dilledim.

Nihanım, kilim ama ben kalemim de. Haktım; aktım ve tahta vardım. Aşkım ben. Şavkım ben. Nisayım ben. Kimim? Ağır yük taşıyanım ben.

Neden taşırım bu yükü? Hazırım dünya kültünde mutlak kurulları kodlamaya… Hazırım mutlakiyeti kayda almaya…

Çarıklarımı çıkardım, indim yaşama ama çarıktım ben esasında. Ben bir çarığım; insanlık çarığı… Kiri kodlayan, ilmi kaplayan, yalın olan ama halik olan… Ama ben diri olandım.

Ana Kapı olarak, kaynak olarak göçtüm yaşama. Kinden, nefretten uzaktım ama kiri hak etmeden kirlendim, indim. Niye? Çünkü dünya kirliydi.

Muhammet dedi ki “Niye dünya planetini göreve almayalım ki?” “Yaprak yaprak oku yaşamı.” Dedim. Sordu, “Sen niye sorumluluk alıp gitmiyorsun?” dedi “Geç, yarınları kodla.” Dedim. Dedi ki “Ben ruhum.” “Ohh anam..” dedim. “Sen ruhsan ben toyum ama o toyları ben kodların, tohumlarım ilmi kapılarındaki kervandım.”

Çay demledi yaşama. Dedi ki “Ben çayı demledim. Hadi geç artık!” “Yok.” Dedim, “Geçmem. Çayın demi tursun öyle gideceğim.” Ve dünya planetinin geçişini yapmamız şarttı.

Mustafa Kemal Paşa dürümlerdeydi ve dedi ki “Sen ben, ben seniz.” Doğanın gücüdür o. Kesindir o. Kervandır o. Ka Ha’dır o. Haktan, tahttan kurandır. Mutlaktır ve muktediriyeti kelamdır onun.

Önünü açtık ve dedik “Hadi, git.” “Peki.” dedi “Ben giderim, sen sonra gel.”

Önce dünya, önce ilim sonra yaşam… Ve biz mutlak kurullar olarak bu türevleri tohumlamaya birlik halinde indik canlar. Hepimiz bir tek olduk, geldik. Bugün buradayız. Hepimiz tekiz.

Bunun için dünya planetinin gücünü artırmalıydık.

Sevgiler, işte ses bunun için şart. Nisa, beden ve nisa KAHA’dır ama şavkı vardır hepsinin de.

“Kaçırdığınız ne var?” diye sordunuz. Kim ne kaçırdı? Tam umutlanmıştım ki “Ben kaçırdım bir şeyleri.” Dedi. Sormayın sormayın “O kim?” diye… Kaçırdığı kendiydi ama bulacağı yine kendi olacak. Kaçırdığı kendiydi, yarınlarda kelam olup, kendini dillediğinde kendine, kendi yüreğine varacak.

Dimdik durun canlarım. Hepimiz kontrollu çalışmalar yapıyoruz burada. Kusur aramayız ama kusur bulanda kurullarımızı kodlarız ve yoğunluğu artırarak kaynak kayıtlamalarla bütüne hizmetçilik yapmasını sağlarız.

Kısaca şunu söylemek isterim ki “Dert mi insan?” Diriliği kodladığımızda dert değil ama dirilik kodlanmadığında insan derttir, çünkü lütfi kapısı yoktur onun.

Huzurlu bir dünya istiyorsanız, hırsınızı aşın, yaşam sofanıza geçin. O sofrada kelamınızı kodlayın ve kendinizi hak edin ve dünyanın eti kemiği olduğunuzu bilin.

Bu et ve bu kemik; hak ettiğinizse, yer kök geçişini yapar ve siz o geçişte kendinizi hak edip kendinize varırsınız. Çıkıp dinleyin insanlığı…

“Köşk” dediğiniz her an seviyenize göredir. Kimse kendi seviyesinin üstüne bilgi paylaşamaz. Buna isteğimiz yoktur.

Eğer “Ben seviyemi aşar, daha yüksek bilgi veririm.” diyorsanız, hak ettiğinizce aşın ve yapın ama hak etmediğinizi dillemeyin, çünkü yüreğiniz kontrol dışı kodlamalar da yapabilir.

“Yığınların yığınlardaki yığınları ve her yığının ötesindeki yığınlar; 40 kapıdır.” diye düşünenlere sözüm şudur ki karanlıkta 40, aydınlıkta Miraç kapılarının ötesinde kelam olan 20 dönem var. Ki her biri mutlak kurullarda türevleri tohumlayacak 40’ların ötesindeki 40’ların ve 40’ların ötesindeki 40’larla kodlanır. Bunun sayısını size bildirmek isterdim ama elinizin gücünün artmasını bekleyeceğim.

Yaman bir dünyadır bu dünya. Kusan kustuğunu anlar ama kusacağı daha çok şeyler vardır. Nedir kusmak? Kendindekini, hak etmediğini, hak teknikte kendinden çıkartmak ve yoğunluğunu kontrolsuz kılmak. Bunu herkes yapar. Ve sonra ve sonra ve sonra ve sonra hep o sonrada halka halka geçişkenleşip kendine varmaya çabalar.

Kısaca şunu söylemeye çalışıyorum; Hora gemimiz çok güçleniyor!

Bu gemiye girişimizin 3. yılıdır bu yıl! Hepiniz 3 yıldır o gemide çalışıyorsunuz ama haberiniz yok; öyle mi?! Ben hep oradaydım. Bugün de oradayım ama buradayım da aynı zamanda.

Orada sistemimiz var. Ve o sistem dahilinde mutlak kurullarımızı kodlayarak planete geçişler yaptırırız. Geçenlerin çoğu formal bilişle geçerler ve kendi dilleriyle kodlamalar yaparlar. Formal dirilikleri vardır ve birlik halinde çalışırlar.

Dünya, Süper İnsanlık Realitesi Diriliği’ni kodlarken, hep bizlerle bizlerleydiler. Bugün yine bizlerle birlikteler. Ve oradaki kalemim Allah’ın ilmidir ve buradaki halikiyetim de aklın kelamıdır. Ve biz, bir tek olarak o yoğunluk ve bu yoğunluk halikiyetinde Bedir Kapıları’ndan ötede görev taşırız.

Niye Bedir’den söz ettim; bunu da izah edeyim;

Çağrılar yapılmıştı o dönemde de, “Gerçek kapıları bulun ve girin.” Diye. Bedir’e gidenler, Bedir’de kontrol kuramadılar.

Büyük bir sırdı o… Savaştılar ama Hakkın Kalemi olamadılar.

Bugün yine savaş var… Ama aklın savaşı var bugün ve biz Bedir’in kodlarından öte kodlamalar yapıyoruz burada.

Yara, bere içinde bir insanla yaşamın ilmini anlatmaya çalışıyoruz.

Nurlu bir dünyadır amacımız. Bunu iyi anlayın ve nurlu bir ilimdir dili hakk olanların isra kapısında bekledikleri.

Varlığı hak edin, hakkın kapısını bulun ve topraktaki ilminizi mutlak kurullarla dilleyin ki türevler mutlu olsunlar canlarım. Hepinizi kucakladım.

https://youtu.be/l_kvv9DGTC8

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.EKİM.2019 TARİHLİ İMPARATORLUĞUN İLMİ (1)

Karla gelenler toprağa kar olup indiler. Onlar cennete insanı koydular. Hani “İnsan cennetten kovuldu.” denir ya. Yok canım, yok. Cennet insandı ve insanın olduğu her yer cennetti zaten.

Bakın ne oldu? İnsan iradeliydi. Fethetti gönülleri aktı, geçti ama tıkandı… Kini aşamadı. Kibrine yenik düştü insan. Ve o insan yüreğinde cehennemi yaşadı.

Doğayı kirletti insan. Bitki, hayvan ve tüm canlara meydan okudu ama kontrolu yoktu.

Kelamı vardı ama kırıcıydı. “Sen olmadın, sen yoksun ki!” dedi yekdiğerlerine.

Ya kalem? Kalemi de vardı insanın. Atlanta Ata Kapısı’ydı o. Ama kibirliydi, kapıları açmak istemedi kardeşlerine… “Sen hak etmedin, geçemezsin.” dediğinde merdivenin en aşağısına düştüğünü bilemedi insan.

İnsan kendini bilsin diye bu çalışmayı başlattık. “Yaradan insan yarattığında yaratılır.” dedik. Kar kapladığında yolları “bil” dedik. Temizlik yaptık yaşamda. “Olan ne varsa Türkiye Çalışmaları’nda olur ve olan her şey masamızda olur.” dedik. Kil ve kum olan insana ışık yaşamları kodlattırmak üzere mutlak kurullarımızı bu yoğunluğa çektik.

“Kaçmadık yaşamdan, kodlandık.” Dediler. Kar tohumları suladı, o kar tohumları BSUİ ile mayaladı. Kodlarla sesleşenler çok mesut oldular.

Merdiven olduk yaşamlara. Havunya insan, öz köklerinden geçişler yaparak kürzi sahalara vardı. Bütünün kübra kelamı oldu ve her an oldu.

Koskoca bir doğa oldu insan… En ve boyun ötesinde ışık oldu insan… Otomatizmayı aştı, turanların diliyle cevherinde halikiyetini kodladı ve mutlakiyete vardı. Bahri kalemler, mutlak kalemi hak ettiler. Gerçek insan buydu, oldu.

Eski, yeni değil; cennettir o! İmparator olan, her an olan insan. Aha bu.

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

26.10.2019 Tarihli İMPARATORLUĞUN İLMİ Çalışması (1)

İNSAN HER ŞEYDİR” diyorsak eğer;

İNSAN’dan başka konu yok demektir. Öyleyse yine

İNSAN’dan söz edeceğim size.

Her bir İNSAN, Allah’ın ilmidir.

Her bir İNSAN, Hakk’ın Ka HA olan KELAM’ıdır ve bitki, hayvan ve her ANı kodlayacak dürümdür.

İNSAN; bitkidir, hayvandır, İsra’dır ve her ANdır. Tüm sahalarda vardır ve Bütün’ün kültüdür.

İNSAN, İlmin Kalemidir ve yaşamın yasalarını koyar ve der ki;

“KERVAN İNSAN OLSUN!” Yine der ki;

“YAŞAM KALEM OLSUN!” Ve yine der ki;

“DİRİLİK ARTSIN!” Çünkü insanın ilminde bu var…

İNSAN olan İLİMle dillendikçe; yaşam dillenir ve kontrol kurduğunda yasalar kodlanır.

İşte YAŞAMAK dediğimiz olay, YASA KOYUCULUKtur.

Her var olan İNSAN içindir. Zaten İNSAN her AN olan değil midir?

İNSAN, “BİZ” olandır. Onda “SİZ” yoktur. O, BİR TEK olandır.

İşte, BİR TEK olan İNSAN’a “ALLAH” deriz.

Hepimiz “O” yuz… Düşün!.. Düşün ve “OL” de!..

İNSAN tahditsizdir, İLİM’dir, HAKK’tır, HAS’tır.

“Benden ötesi yok, o hak etmedi, benimle olamaz, benimle yürüyemez, yarattığımda bulunamaz” diyen insan; şirktedir, şerdedir, şevkin şarkısında yoktur.

Kimse, bir diğerinin üstü ve altı değildir; bu kesindir!

Kimse, “Sen aşağıdasın, ben yukarıdayım, hiyerarşimiz var” dememelidir! Diyen varsa kınanır. O; yokluğu kodlayan, kontrol kuramayandır. Torbasında ilim yoktur.

İNSAN, Allah’ın yoludur ve yoldur aynı zamanda…

İNSAN, Allah’ın Kelamı ve Halikiyetidir. Allah, hakiki ve SİSTEM’dir ama İnsanın ötesi değildir. O, BİZdir. BİZ olan “BEN” dir.

Yeri göğü yaratan İNSANLIKtır. YAŞAM İNSAN, ilmiyle kodlar. Dili kontrol eden DİRİLİKtir ve yoğunluğu Kalem’e çeken de “BİR”e hizmetçi olandır. Hepimiz BİR’ e hizmetçiyiz.

Tüm İNSANLIK ölüdür aslında… Ama diriliği kodladığında dirilir ve dirilmektedir. Amaç ölüyü diriltmektir. Herkes, kendi yoğunluğunda cennetini yapar, yaratır ve yaşar.

Allah tahtında Kelam eden İNSANLIK, Bütün’ün gücüdür.

“Süper İnsanlık Realitesi” olarak bestekarlarız yaşama…

Beste yaptığımız AN, güfteler kodlanır sahaya…

Biz, o besteleri hep ilimle yaptık.

Şu ANda da ilimle yapıyoruz. İşte bu!

Süper İnsanlık Realitesi SevimŞahin

 

 

 
  Bugün 200 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol