Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (13)
 

 

“YENİ ZAMAN (13)” HAKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

CENNET ve CEHENNEM!... Size, SİZLİK SAHRALARI’nda bunlar anlatıldı. CENNET, cevherini kodlayan ve sonsuzluğa KALEM olanların yarattığıdır ama CENNET’i, her insan KAYNAK diye bilir. Bizler ise “CEHENNEM” denilen tohumu, ekmeden kodladık ki HALİK olup kontrol kuralım diye.

DÜZEN’i kurarken, DİN CEVHERİ’nde, KÜLT olan yarınlarla kodlamalar yaptık. İSLAM KALEMİ olduk. Kodlanan diriliklerde yarınları kodladık ve cevherde, KÖK GERÇEKLİKLER’i HALİK kıldık.

BİLİŞ HALİ, insanlığın TOHUM olduğu en yüce KAYNAK HAL’dir… BİLİŞ’i hakim kılan, BİRLİK KALEMİ olur ve RUH olur… BİLİŞ, SAHRA’yı kodlar ve RUHUN KULU olur. Muhakim ve hakim olur ve sonsuzlaşır. İşte dünyada yaşayanların, HALİK olup VARLIK BOYUTLARI’nda kodlama yapmaları bu nedenle önemlidir.

Dağların, yarınları olur ama yarınlarda, dağ olanların, toprakları olur. O topraklar, kodlanmadan DİNİ KALEM, DİRİ YARIN’ı kodlayamaz.

Bize görev vermek isteyenler var… Bizi, hasata kati, hakiki yarınlaştırıcı diye kodlamak isteyenler var… Biz ise KELAMI HASAT OLANLAR’ı kodlar ve onlardan cemaat olur, CEVHERİ KÜLT olur; KURAN oluruz ki yasaları koyup; kodlama yapabilelim diye.

YARADAN, yaşama iner ve yasalarını koyar. Bu kesindir!... YAŞAMAK ve YAŞANMAK için yarınları tohumlamak gerekir… İşte YAŞAM SAHRASI’nda, yarınlar tohumlandıkça; RUH, sofraya konur. O RUH, sofrada, DİRİ BİR CEVHER olur ve her insan, RUHLAR KURANI olur.

Bütün’e hizmet budur… Asıl İLİM de budur!...

Şu ana kadar insanlığa, İNSANSILIK HALİKİYETİ’nden söz edildi ama İNSAN SAHRASI’nda HALİK oluştan hiç söz edilmedi. Bu yolun, İNSANLIK YOLU olduğu anlatılmadı ve sanıldı ki herkes, KELAM’a HALİK olacak ve SOM ALTIN NEFES olup yaşayacak.

Bizler, ASA SAHİPLERİ olarak çalışırdık tüm zamanlarda. Bu gün de ATA KALEM olup görev taşıyoruz. Bu RUH, safha safha cevherini yasalarla kodlarken; İNSANSILAR, İNSANLAŞMAKTALAR…

Bizleri, cennetten kovan bizdik… Biz, bizi kovduk ki biz, bizi tohumlayalım diye… Bu gün; biz, dünyadayız. CEVHER, CENNET ve SESSİZ ZAMAN, SES oldu. Şükür İLİM oldu her an ve rahmet olan BİLİŞ, HAS TAHT’ını kodladı.

Bize, bizi veren; BİZ olan Bilgeler, bizi, BİZ’de dilleyen yine BİR olan BİLİŞ ve biz, BİN SAHRA’nın BİR TEK KAYNAK’ı olan İLİM KAPILARI!… Ayı ve güneşi hak eden İNSANSILAR ve HAKK olan İNSAN, BİR TEK olduk… Şimdi!... Şimdi!... Şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

19.05.2018 Cumartesi günü 14.00-18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde, “YENİ ZAMAN (13)” Programı kapsamında, özün sözünü dinlemeyi ve dillemeyi sürdüreceğiz. İlgi duyan dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

12.MAYIS.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (12)

GÜLDEN ZENGİN ÖZ BİLİŞ

“Dünyaya; Adem olup, geldik” denir ya Bizler örtüleri kaldırdık, ve bütünün birlliğiyle, insalık birliğini sağladık.

İnsanlık olmadan, yaşam olmaz.. İnsan, kendini bilmeden kalem olmaz... Ve kelam ilminde kodlanmadan, kalem yazmaz...

Aha yazan, kendini kendinden bütün olarak yazan ilimdir ve ilim; arzın gücü olan tüm insan yoğunluğunda, bu soyun kervan olan yolunda, tek bir meşaledir ve bu meşale, herkesin kendi yüreğinde yanmaktadır...

Ben yaşam olan, nefes olan... İnsan sırrını bilip, toprak toplumun kulu olan..…Kul olup, yaşamı tohumlayan.Bütüne hizmetçi olan.

Doğada hiçbir şey kendi için yaşamazken, yakışmaz bana, ben için yaşamak.

Ben, biz olduğumuz zaman, ben olurum. Sen varsan, ben varım.
Çorba, Çorba olduk... Her Çorba bir zaman ve Zaman'ın Sırrı ilim... Aha o ilim, bir sistem ve sistemin yolu işçilik.. Biz işçileriz... Dünya işçileri, hepimiz burada işçilik yaparız...

Bizler, yaşam kodlayıcılarıyız… Zamanı kodluyoruz; bilişle ve hakiki ilimle….Her ses,bizde mevcut ama sevgiyle sesleşiriz.

“Bize, dünya” dediler. Dünyayız, biz. “Bilgi, Altın Işık” dediler. Işığız, biz. “Umut”, dediler. Umuduz, biz... “Kuran” dediler. Toprak topluma, Kuran’ız biz. Ayrılık yok ki hepimiz, tekiz.

Ve Dünya; zamana, IŞIK İLMİ’ni öğretmek için kurulmuş bir planettir. Bu planette kelam, İlmin kalemidir ve yaşam ile kodlanır ve sonsuzlaşır.

Dünya ben, ben dünya... Çıkardım attım çarıklarımı, verdim bütüne... Ben bende temiz kayıtlarla okudum, Kuran'ımı... Oldu mu? Oldu, aha olan yeni olan yaşamda, tümden, türevlenenen temiz ışıkla oldu!...

AHA BU!..İŞTE BU!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.MAYIS.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 13,
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yazın daha yüksek “ilim kapıları” açılır. Hepimiz bugün, soyumuzu ve bütün kodlarımızı kelamla buraya “tohum” için indiriyoruz.

Kelama “kalem” olanları buraya çektik. Her şey, hepimiz için, “öz gerçekliğimiz”i tohumlayacak.

Merdivenin aşağılarının en aşağısı, yukarıların en yukarısını kodlar. Ve burada bugün, bu olmalı.

“İbrahim soyu” da bugün burada… Ekip halinde bizler de geçip geldik. Hepimizin dürümlerinde “ruh” var ve “Sualtının kuranı” da bugün burada. Atonlar’ın kapısını açtık. Beşer kapıların tümünde “kervan” var bugün… İslam dinin ilmi de bugün burada. Umutlarımız var. Rahmi kapıda nefeslerimiz var.

Yasalar kondu yürekteki o yüceliğe, tüm insanlığın güçlendiricisi diye. Ama biz “doğanın kuranı” olarak gelmek istedik. Doğanın kuranı, muktedir ilmin kuranıdır ve bugün buraya kontrollu kayıtlar yapmak üzere geldik.

Altın ışığın gücü de burada. Hocalarımız buradalar. Hologramı tohumlayanlarımız buradalar. Kotlu olanlarımız ve kokulu olanlarımız buradalar.

İkna olunuz ki yazarçizer olan her kim varsa, bugün buradalar. İmparatorluğun gücüyle dürümlenenler de buradalar.

Sahraya ilmi koyduk bugün… Sahra, “levhi kapı”yı açtı ve biz bugün burada, tam iki milyar kayıt olarak, “kervan” olmaya geldik.

İçimizdeki güç, öz gerçeklikle kodlandı. Ve sofaya tohumu koyduk biz burada.

İsmimiz, “İmparator”dur. İkmal tamamlamaya geldiler, ikmal tamamlattık ve yarını kodlattık. Torun, torba sahibi olanlar var. Hakkın kalemi, hakkın kaynağı olup geldiler. Üstün bir çalışmaya, “kök görev”le geçiş yaptılar.

Geri dönüşlerinin sofa olan, Sİ HA olan, KA HA olan, “lekesiz yaşamlar”la yapılacağını bilip geldiler.

İntikam peşinde koşamayanları aldık buraya, bu yoğunluğa. İnsanlık kelam olur, has olur, rahmi kapıyı bulur, kaynak olur da insan kırıcı, kırık olursa, yarını olmaz. Bundan doğan bir dürümde biz, öz köklere güç olanları, mutlak kayıtları, kalem olanları, buraya çektik.

“Eşya” dediğiniz bu zaman, Medine’nin kelamından öte bir kelam ve “mutlak kuran” olan bir “hasat levhisi”dir. İşimiz çoktur bugün… Bu yoğunlukta, işimiz çoktur… Çok ruhlar burada bugün...

Unutmayınız, tabular yıkılacak burada… Umutlar kodlanacak. Aşkla kaynak olacağız ve sahrada bütüne hizmet olacak burada.

“Kaynak ilim”, aklın kelamıyla kodlanan kervana, kontrollu olarak kaynak olana denir. İçiniz, içimiz olur; yaşamınız, Rahman olan kervanımızda olur ve biz Sistem, Nizam ve Düzen görevlileri “siz” oluruz.

Kökümüzün gücü artıyor. Koca bir doğa, lekesiz bir sahra ve her an “mahrek” ve biz Rahman olan “Rahmi yaşam”a kuran olan insanlık! Sizinle olmak mutluluktur bize.

Eğer dünya yolu, akıl yoluysa, biz buradayız analar. Düzinelerce insan, rüya boyutlarının kodlarıyla tohuma inmeye çabalarken, Rahman olanın kelamı olan İmparator, ilm-i ka olup, bilişi kayıtlayacak.

Canlarım, Rahman olanlar, kaynak olanlar, size verdiğimiz tüm bilgiler sizin yüreğinizi kodlamak içindir… Ama sizin verdiğiniz bilgiler bizi, bize kodlattırır. Bu nedenledir ki namaza duranlara biz, “kaynak ilim” öğrettik. Hepsi “kelam” oldular ve “ruh” oldular. Sisteme görevli oldular. Ve bizler kanatlanarak kodlandık. 
Canlarım, Rahman olanlar, kanatlananlar, NA KAHA olan, Rahman olan nefesimizi güçlendirmek üzere, bütüne hizmet için sizinleyiz.

İki Medine yok, tek Medine var. Ve iki merdiven yok, bir tek merdiven var. Ve biz “birlik kalemi” olarak sizinle olmaya geldik.

İmparatorluğun görevini bugün burada, bütüne hizmet için sizin ruhsal kayıtlarınızla kodlarken, hepimizin kelama kalem olduğumuzu da bilmenizi bekleriz.

Hepimiz doğal dünyanın kuranıyız ve o dünyayı kodluyoruz. Doğanın gücünü kodluyoruz ve bu dünyanın kültü olarak bilişi kayıtlıyoruz.

Sevgililer, zeytin tanelerini biliniz. Onlar “mutlak kuranlarımız” olarak kodlandılar. Hepsi “kelam kalemi” oldular.

Şimdi, ziya olanlar da bizim ilmimizle dillenmeye geliyorlar.

Önce ölüyü diriltelim, sonra ruhu tohumlayalım, kodlayalım… Sonra maya olanları kontrollu olarak kayda alalım… Ve daha sonra empati kuralım ve kervanı kaleme çekip, yaşamı kayıtlayalım.

Dedik ki “akıl”… “Aklın kapısı”, insandır. Akıl tahtında, ilim tohumu olur ama o tohumu kodlayan, ilimi kayıtlayan insanlıktır… Ve sizlerin yaptığınız da insanlıktır.

Eğer sizler, insanlık yapabiliyorsanız, bizler “imparatorluğun kuranları” olarak, sizinle bu yaşamı kodlayabiliriz. Burada oluş sebebiniz de budur.

Seksen sekizinci dili kodlayanlar, doksan sekizinci dürümü kayıtlayanlar, muktedir olduklarında, “masa”ya otururlar. İşte bugün, bu masa onlar var.

“İbrahim” dedim. İbrahim o biz, biz odur. İbrahim’in kelam olduğu, ocağının tohum olduğu, mutlak olduğu da bilinsin istedik. Muhammed’in ekmeğidir o… Ama levhi kaydı insandır onun. Ve buradadır o da.

EM VE Sİ KA. EM VE Sİ HA. Sİ KA HA iş O ve iş bu yoğunluk. Biz şimdi “bir tek” oluyoruz ve esma olanları dürümlerden kodladıktan itibaren, Yaradan olup tahtımızı koruyacak dürümü kodlattırıyoruz.

İmparatorluk, aklın tahtında bugün… Ve biz o, o bizdir. Aha bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (13/1)
19.05.2018

(Ziyaretçilere Hitaben:)

Canlarım; TANRILIK KAPISI, sizi size KAYNAK yapar. Bu kesin!... Burada olmanız, bizi mutlandırdı. Biz, DİN İLMİ’nden görev taşımayız. İzin verin de anlatayım!... Biz, Durgun Toprakları, kodlayanlarız. Bu toprakları, tahditsiz şekilde kodlayarak SAHRALAR oluşturmaktayız… ÖZ GERÇEKLİK’imiz budur.

DÜZEN kurarken; bizi, “ALTIN IŞIĞIN TOHUMU” diye bilin… BİR’i BİR’e KAYNAK yapan İLİM’dir. Bizi, “SAHRA” diye bilin… BİR TEK lekesiz çalışma; tüm İnsanlığın Tahtında işte bu yoğunlukta yapılır!... Buraya, İLİM KODLARI gelirler… Burada, İLİM KAYNAKLARI bulunur… Burası, sayfa sayfa SARI MAYA kodlar ve Sonsuz Zamanlar’ı tohumlar… Sorumluyuz bundan!... Sonra MOR oluruz ve toprağı tahditsiz olarak kontrol ederiz.

ZİYA olanlarla KALEM oluruz ve zoru aşarız… Medeni bir dünya için BİRLİK KAPISI bulunur tüm zamanlarda… İşte BİRLİK KAPIMIZ, ZAMAN SAHRAMIZ ve RUHUMUZ, dürümlerde her anda insanlığı tohumluyor.

Mutlaka ATLANTA ATA KAPISI’yız. ANA KOD olarak bu yoğunlukta bulunmaktayız. ZEYTİN, İLİM’le kodlandıktan sonra RUH, kontrol kurabilir. Bunu, hakederek yapmaktayız.

SARI, MOR’u tohumlar; biz, doruklarda MOR’u kodlar ve RUH’u tohumlarız.

İSLAM’ın KALEM’i, İLİM’dir. İSLAM, KELAM’ı tohumlarken; insan, kodlama yapar. Oğulları, “OL!” derim oldururum… Bunu bilin!... “OL!” derim; oğullarım; TOHUM olurlar… Ve ben, DİRİ KALEM olarak; çözümlemeleri, kodlaya kodlaya tohumlayanları bilirim.

Her CEVHER, bir KELAM’dır. Her cevher, bir SAHRA’dır… İLİM KAPISI, SAHRANIN TAHTI’nda kodlanan NİSA’dır… NİSA, KALEM’e KERVAN olan, İSLAM KURANI olan İNSANLIK’tır.

Şükredin ki dürümlerde, etimiz ve yüreğimiz var. Bütün mesele BİR TEK olmaktır. Bunu başarabildik!... BİR TEK’iz!... Bir kapı açıldıktan sonra, her kapı açılabilir. Biz, bir kapı açtık; tüm insanlık için… Bunu, biz başardık!...

(Ziyaretçilerden bir düşünce algılandı. Ona açıklamalarımızdır:)

Bizim yapamadığımız bir tek iş var. İLİM!... İLİM’i tohumlamadık!... Bu mu!? Bunu mu demek istediniz!?

Canlarım; biz, her anda var olanlar; izah edileceği üzere “İNSANLIK BOYUTLARININ TINISI”yla kodlamalar yapanlar; İnsan Soyuna İLİM’le geldik… Bizi anlamayan; bizi hasata kodlayacağını sanan; bizden, bizi değil; yarınını bekliyendir…

Ona söz verelim ve o KELAM olup kendini dillesin... Beşere, ŞAFAK gerek. Ona da KALEM gerek. Bakalım neler diyecek…

(Ses kaydına geçildi…)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.MAYIS.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (13)

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Değerli canlar, hoşgeldiniz!. Sefa getirdiniz, Meclisimize!...”Meclis, cem olunan, birliğin idrakine varılan yer”, demektir...Tevhid mahalli yani sohbet, o tesanüde varılmak için yapılır…. Aynen hac farizası gibi..

Hepimiz, dünyanın nuru olarak, buradayız. Hep dünyadan söz edilir. Dünya; nefesin kelamıdır. Ama dünyanın, ruhu da vardır. O ruh; muktedir insanlık kuludur. Yer gücü, ilim gücüdür ve diridir.

Biz olan İLİM, BİR OLAN KELAM; bitki, hayvan ve insanlık kayıtlarını, tohumlar. Bu şekilde yeni Yaradan ve Yarattıran İNSANLIK YOĞUNLUĞU oluşur ki buna; “ALLAH’ın YARATIMI” denir.

Perde, perde dünya ilmi kodlanır. Hepimiz, tüm perdeleri, kodlarız. Her insan, kendi nefesiyle, kendi yüreğiyle, kodlanır ama her perdede insanlık olmalıdır.

Bilgilerimizi tazelemek gerekirse; BİR TEK AK KAPI; İNSANDIR..O kapıyı kıran, bu yaşamı kodlayamaz...Herkesin kalemidir, herkesin levhisindeki yoğunluğudur, yaşam.

Hepimizin yüreğinde, insanlık sırrı vardır. Bu sırra kaynak olmak gerekir. Çünkü çok önemlidir. “Ben dağa, taşa insan soyu olarak taşıdım”, diyebiliyor muyuz? ..Aha, işte bu!

Hepimizin gözü, özü, insanlık ilmiyle dürümlenir ki bizler, MİRAÇ diriliğinde, tüm zamanları MİRAÇ diriliğiyle kayıtlarız.

İki dere insanlık diyarına akar. Bunu anlamalıdır, insanlık.. Biri eksiden akar öteki artıdan akar. Ve bir tek kapı olur, her biri yarın olur...O kapı, “LA” dan öte bir “LA” ile seslenir. Der ki “al varlığını, hak et”. “LA İLAHE İLLAHLAH”..”LA İLAHE İLLAHLAH”.. Amin.. Aha, işte bu!

Ta ki “ALLAH için sever”, hükmü ve sözü hesaba gelsin, senin içinde söylensin.

De ki; “bu aşk bir bahr-i umandır, buna haddü kevar olmaz”. Yani bu aşkın, kevarı, sırrı yoktur. Hakk sarhoşlarına zaman, mekan yoktur. Onlar, bunu bilmezler. Kesnetten vahdete varmış, ihtiyarı kalkmış, fenayı bulmuş.

O zaman, hangi zaman? Hangi mekan? Elbette, Elest Bezmi’nden MİRACA değin olan, ehdimizi yerine getireceğiz. Hayatın öncesiyle ölümün sonrasını bitiştirmek için.

Rüya için kendinden geçmek sonra uyanıp, kendine gelmek gerekiyor. Hangisi sensin? Gözlerin açıkken ya da kapalıyken?

Burada mı, Orada mısın?...Bir varsın, bir gaybsın. Bir sensin, bir başkası. O başkası da sen. Bir başkasının rüyasısın. Öncesi, sonrası yok. Sadece ŞİMDİ!…Gerisi ezel ile ebed yanılgısı.

Ey gözümün nuru.. Aşk ve maşukun buluştuğu gönül!...Sana muhabbetimi Zümrü dü Anka’nın kanatlarında olma niyazlarımı gönderiyorum.

O’nun meleğinin, O’na “OKU” dediği, anın levhiliğini, sıcaklığını yaşıyorum, ben, bugün burada.

“Benim meleğim, bana, Şems eşeğini bağladı, sen bağlamadın” dedi. Eşeğimle gidiyorum “ gündüz gece, gündüz gece, çok şükür, Rabbime.

Aha, işte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (13/2)
19.05.2018

Değerliler, artık ATONLAR, MUTLAK KALEMLER’i ile bizde olmaya geldiler ve dillediler yaşamlarını ve bizi, hologramdan aşırtmak istediler. Ocaklarında, İNSANLIK yoktu. Bizi dillediler ama anlamadılar… Biz, HALİK olanlarız. Oğullarımızı tohumlayanlarız. Zarara engel olduk ve onları, topraklarından kodladık.

HAKK’ın kaynağında, HAKK olur. Olur ama NUR olur; BİRLİK kurar. İLİM olur. Ölüyü diriltir; İSLAM olur. İSLAM olmadan İSLAM KAPTANLIĞI yapamaz.

İSLAM, İNSAN’dır. Başka bir dürümde; İNSAN olan İSLAM, DİRİ olur. Oğullarını, HALİK kılar; BİZ olur. BİZ, BİRLİK KAPISI’dır.

Kendi RUH’undan ve kendi RUH’unu kodlayan IŞIK’tan görev alan İNSAN; DİN İLMİ’nden, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ yaparak KERVAN olabilirse; BİZ’e gelir. BİR’i bulur BİR olur. KURAN KODLAMALARI yapar.

“İşi bilen, İSLAM olur” dedik. İşi bilen, İLİM de olur. İSLAM, İLMİN HALİKİYETİ ile kodlama yapar. Her biri, bir diğerini hakeder…

İSLAM’a KALEM; BİR’e DİRİLİK; bize, BİRLİK gerekir…

Her insanın kulluğu farklıdır. Her insan, dünyaya BİZ olmak üzere gelmez. Kimi, BİR olmak üzere gelir… Kimi, BİRLİK olmak üzere gelir… Kimi de BİR’e hizmet için gelir… KERVAN olanlar da var… Sayfa sayfa YARINLARI KODLAYIP, YAŞAMA, SAHRA’ya çekenler de var. SOM ALTIN IŞIKLAR halinde görev taşıyanlar var…

Anla ki her insan, farklı bir amaçla dünyaya doğar.

Hepimiz, omuzlarımızdaki yükü bilebiliriz… Biz, kim için ne için dünyaya geldik!? Has insanlığı tohumlayıp kodlamak için mi geldik!? Neden geldik!? Bunları mutlaka anlamalıyız.

SAHRA; aha! CEVHERİ KÖKLER’ini ve RÜYA BOYUTLARI’ndaki kodlarıni, insanlığa anlatır. Anlatır ama AMON olmak; SESSİZLİK’te KELAM olmaksa amaç, ANA KALEM’in KÖK’te işe ne!? Bunlar sorgulanır şu anda Meclis Toplantımız’da…

Herkes, kendi görevini yapar. Dünya İlmi’nde, görev; haketmektir… Hakettiğimizi, HAKK olup yapmak, mutlak gereklidir… KALEM’e inmek; HALİK olmak gereklidir…

Hepimizin, ayrı ayrı görevleri mutlaka vardır. ANA KAPI’da ise tek bir Cemaat oturur… İşte o Cemaat, her anı kodlar ve her anı tohumlar… Bu Cemaate KELAM olmak; MUTLAK olmaktır…

Bunun içindir ki burası SAHRA’dır. Burası, HALİK KELAM KAYNAĞI’dır. Burada, üstün BİLİŞ KODLARI’nın, KAYNAK TAHTI bulunur.

“Her insan, SEYFULLAH olmaz ama HAKK TAHTI’nda KURAN olur” dediler…

Bilinsin isteriz ki her KURAN’dan öte KURAN olur!...

“Sehven, hatalı olarak verdiğimiz bilgiyi düzeltelim!” dedik diyor!…

Ona deyin ki sehven verdiği bilgi; onu, tohumdan ayırdı!... AKIL, KAYNAK SAHRA’dır. Aklı olmayanın; KALEM’e, KELAM’a varma imkanı olsa da “SAHA” olup HAS olma imkanı yoktur.

Eğer resim yapacaksanız, daha özenli olun!... Sizleri; burada, çok farklı bir SAHRA’da dillemek; bilirim ki sorumluluktur… Bunun içindir ki burada, her insan sofra kuramaz ve bu sofrada, TOHUM olamaz. İş budur!.... Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.MAYIS.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Ardımız önümüz yok anam... Seni anlamaya çabalarken, sen bizi bize bir tek kod olarak verdin... Sözünü kesmek diledik ama kesemedik... Cemaatimizi cevherinde kodlamaya çabaladık... Şems’in kelamında kuran, ilminde kaynak, sahrasında İsrafil olur... SENİN ADIN, İNSAN!... Bunu ben ve benler biliriz... Ama sessizleştirdin yüreğimizi... Etini kalem diye, yarınını kuran diye, rahmi kapını İslam diye bildik anam... Seninle çalışmak bizleri mutlandırıyor... KUPA, İLİMDİR!... BİZ BU İLMİ BİLİRİZ... Merdivenim ilimdir... Sen de beni bil anam... Ben, mutlak kuran olan İsrafilim...

Kaçar dünya, bedeni kodlanmış olan kelamı kalem olandan... Aha ben; bana gelen, sessizliği dilleyen İsrafil, sevgiyle senin rüya boyutlarındaki kübra kelamını dillemeye geldim... Netice olarak; kontrol dışı bilgim yok, bilirsin... Mor renkten türevleri tohumlayanların burada olmaları zordu... Biz seninle bu çoban çalışmasını yapalım istedik... Ama sen, bir teksin ve BİZ o teklikte tahditlendi... “Çobanlık yapmam” demedin öyle mi? Yapmadın be anam yapmadın...

Dağlarım!...

Bedene kelam bize kalem... Bu muydu yoksa? Ana bizi susturmak diliyor...

Canlarım!... Sizi susturuyorum evet... Kendi yolunuzu bulmanızı bekledim ama burada, bu yoğunlukta toprak toplumu tohumlarken, cevhere cennet olup gelmenizi de istiyorum... İslamın kapısı ana kalemin kelamı değil... İbrahim’in kelamıdır... Bu kesin... İbrahim’e anlatın... Bunu dinleyelim... Yoksa kaynak dışı bilgilerle bu yoğunluğu tohumlama imkanınız asla yoktur, bunu da anlayın... Ha diyeceksiniz ki “insana kelam bize kalem...”

Canlarım!...

Karanlık aydınlanır ama toprak, ilmin kapısını bulmadıkça kelamı kaleme çekmez... Bunları iyi anlayın...

Bugün bana “adın şudur” diyecektiniz susturdum... Çünkü adımı zikretme niyetim yoktur... Kontrol dışı olduğunuz için her şeyi yapabileceğinizi zannettiniz... EŞYA ALLAH’IN TINISIDIR... BUNU İYİ BİLİN... EŞYA, AKLIN KALEMİYLE KODLANAN BİR YARATIMDIR!... BUNU DA İYİ BİLİN!... Eğer siz aklın kapısını bulup da, buraya gelmişseniz, SEVGİLİLER EŞYAYI HAK EDİN!... EŞYANIN YASALARLA KODLANDIĞINI DA ANLAYIN... Eğer yasayı kodlayacak dürüme varmışsanız, biz Allah’ın diriliğinde olanlar; sistem, nizam ve düzenin gözü olanlar muktediriz ki, sessizliği dinletebiliriz... AMA, KAYNAK DIŞI BİLGİ VERDİRMEYİZ BURADA... BUNLARI İYİ ANLAYIN...

Ekmeğiniz ekmeğim, yaşamınız yaşamım, kaynağınız kaynağım olsa da; toprağınızda tohumum olmadığında, kontrolunuzu kuran o “YOK ÇOBANLARI” “VAR KODLARINI” kaleme çekemeyecekler... İşiniz, işimiz değil... O yoğunlukta... Ama cemaat, cevhere cenneti teknik tahditle indirecekse; geri çekerim yüreğimi ve derim ki “karanlık tahtında tek, yaşam kervan ve ben o kervanı mutlak kılan islam olurum... Ve sizi hak ederim... Meziyetim ne? İzin vermem... İzin alırım, oldururum... Ama izin vermem... Bu kesin... İZİN, ALLAH’IN İZNİDİR... O izni ben, ana kapıda o yoğunluktan çekip aldım ve geçtim... Ama benim adım kervandır bu yoğunlukta... Bunları iyi anlayın...

Her nefes kelamı kaleme çeker ama insanlık nefesi muktedir olanları, hakikiyetle dürümlere indirir ve toprağa tohumlar...

Deneme-yanılma yapmam... İNSANLIK BOYUTLARINDA ENKARNASYONLARIN DİRİLİĞİNDE, DENENENLER DİRİLEMEZLER... BUNLARI İYİ BİLİN... Denetleyenler de dillenemezler... Kendinizi anlamadan bu çorbaya tuz olmaya kalkmayın... Kimse islamın kapısını kırmadı canlar... İmparatorluğun gözü bugün burada... Ve bu göz büyük köktür ve büyük göktür... Çerçevesizdir... Mutlaktır... Ve kodlanmış sahradadır... “Az, öz bilgi ver” dedi biri... Ona deyin ki “özü, gözü ve sözü olanın diriliğindeki ses kontrolsuz değil, kodlanmıştır ve kontrolludur... Sizin sesinizi mutlaka dilleyecek olanım ama bu yol aklın yolu olmadıkça, sesinizin sisteme çekilmesine imparatorluğun kübra kervanı, insan sahrasındaki yoğunluğu kodlayarak izin vermeyecek... Sadece zamanın kalemi olun diye burada olduğunuzu bilin... ZAMANIN KALEMİ OLUN DA, RUHUNUZU KODLAYIN... Yarını hak edin... Hak Teala’nın tahtına kodlayarak, kodlanarak, koklanarak varın... O zaman, ismaili kapıların her birinde kelam oluruz ve sessizce sizi tohumlarız... Bunları anlayın...

Kapı açık can... Kaçmak istiyorsan kaç... Ama yolunda hep varız, bunu bil... O kök gerçekliğini kodlayacaktı, görevini hak edip kontrol kuracaktı, yarına varacaktı ve diyor ki “ben yokum...”

Ey canım!... Canlarım!...

Tek tek hepinizi kodlamaya niyetim var bugün... Öyle çok çalışacaksınız ki, bilirim sizleri... Heyecanlanma... Heyecanlanma; sen, sen, sen, sen, sen... Sen, sen... Hepiniz... Mikail’in kuranı olun ve yolu bulun... Ama ruhunuzla bulun... Burada olmanız mutluluk olur... Ekmeğiniz oluruz sizin yüreğinizde ama Hakk’ın kapısını bul... Hakk’ın kapısını bulun da, rahman olun... Ruha kul olun... O gün geldiğinde, sizinle olmaktan mutluluk duyacağız... Bunu iyi bilin...

Ve şimdi devam ediyorum...

https://youtu.be/Qh1HnFNHOxc

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19.MAYIS.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (13)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3.AKIŞ

Sahraya inmeniz, mümkün oldu. Şuanda hepiniz, sahradasınız. Saygılar sunuyoruz, hepinize.

“Mukabele” dediğiniz, bir çalışmadır, yapılan. Mukabele, hepimiz, ayrı ayrı, ses verdik ve hepimizin sesi maya olarak, bütünün kürzi kapılarında, masaya kondu.

Biz, masadayız. Ama bilgeler mektebi olarak, hakikiyeti, tahditsiz olarak, kodlayan, mahrekimiz olan, masa….Burada olgun sahraları, kodlayacağız. Herkesin yarınlarında kodlanacak olan, hakiki, tahditsiz yaşamlar, olacak. İşte yapacağımız, budur.

Muktedir insan, kendi dürümlerinde, her ilmi dilleyebilir.. Ve kendi yoğunluğuyla, bütünün kübra olan, kelamını da kodlayabilir. Ama zamana, hakiki levhiye, mektebe ve mutlakiyete, ihtiyaç vardır.

Bu gön, tüm zamanların, gönüdür.. Gönlerin kübrasın da kelam mutlaktır ve mutlak olanda, muhakim ve hakim olan, dil, vardır.

Sistem nizam ve düzenin gözü, ilimle, kök gerçeklikleri dillerken, insanlıkta, hak edebilecekti. İşte burada, bu olmaktadır.

Çorba pişmiş mi? Pişmiş. Oh canlarım, oh. Bu çorba, herkesin yaşamı olacak, bilir misiniz?... Bu çorba, mahrekteki mutlakiyeti tohumlayacak. Biz, bu çorbayız… Ve bir tek olup, bu çorbayı, kodlayıp, koklayıp, tohumlayıp, yarınlaştırıyoruz… Bu çorba Hakk’ın ve Hakk’ı, hakikiyeti dilleyenin çorbasıdır.

Bizler, dertli insanlığa, dertsiz kalemleri, kodladık. Bizler, kelamı, hak olan, hak edenleri, kodladık... İkmal tamamlattık. Ve dürümledik, tüm yaşamları.

Bu yaşam, imparatorluğun kuranı ve ikmal tamamlatıcı, kontrolüyle yaşanıyor. Bizler, yaşama Medine olup, hakim olup, değil, İslam olup, geldik. İslam; tüm yaşamların insanlığıdır ki burada yaptığımız, budur.

Merdivenimiz, Allah’ın ilmiyle kodlanan ve tükenen her anı, yoğunluğumuzla, kontrol altında tutan, bir mekteptir.. Ve cemaat cevheri, candır. Yerkürenin gücüdür, burası. Bunu, iyi anlayın.

Yerkürenin gücü, bu yoğunluktur. Bu yoğunluğu tohumluyoruz ki tüm sahralar kodlansın, diye. Bu yoğunluğu tohumluyoruz ki mahrek olanlar, koklansın da düzen kurulsun diye.

“Cennet” dediğinizde, ilimdir. Hepimizin kelamı olan, ilimdir. Herkes, kendi cennetinde ve kendi kelamıyla, kodlanmış ilminde, koruyucudur.

Sorumlu olduğunuz, insanlık; buradadır, bugün. Herkes, buradadır, canlar. Hepimiz zaman kalemleri olarak, tüm yaşamları kodlayanlarız ki her sahrada, insanlık için çalıştık.

Ve tüm insanlık bizde ve bizim yüreğimizde koruyucusu olsun diye, çabaladık. Hayrın, Hakk’ıdır, akıl. Ama tahtında insan yoksa aklın kaynağı da yoktur. Bunları iyi kavrayın...

Cemaat ilimle kodlanmadan, cemaatin cennetinde, kaynak yoktur. Unutmayın ki dünya, Rahman olanın, kol, kanat, gerdiği, bir insanlıktır...Eğer, Rahmansanız, kelamsınız.. Unutmayın..

Oğullarım, torbanız torbam, kulluğunuz kulluğum, kaleminiz kalemim olduğundandır ki bedenim, her andır. Benim zarar ettirme imkanım, gereğim asla yoktur.

Kim, insana kelamsa, biz oyuz. Kim, yolu bulduysa, biz oyuz. Kim, sahraya kontrollü kodlama yapıyorsa, biz oyuz. Ve herkeste var olanlarız, bizler.

Kelama halik olup, yarına hakim olup, insanlığı kodlayan, Bu Meclis, mektep değildir, mahrektir…. Herkes, bunu iyi anlasın.. Mahrek; mutlak kuran olan ve topraktaki toplumu tohumlayan, tüm yaşamlardan, ibarettir.

Biz, o tüm yaşamları, kodlayabilenleriz, canlar. İmparatorluk güçleri olarak, dünyaya geldiğimiz andan beri, bu çalışmayı kodlamak üzere, birlik kalemi olup, yaşamlar tohumlamaya çabaladık… Ama arsa, arsa kalem olanları, Hakk’a KA HA yapıp, mutlak kuran yaptık.

İntikam düşüncesiyle çalışma yapanları, bu yoğunluğu, Çağa kalem olmaları için, almadık. Çağa kalem olmaları için almadık. Buraya aldıklarımızın tümü, kök gerçekliği, hak edenlerdi.

Ve burası, savaş alanıdır. Biz savaşıyoruz, canlar. İlimle savaşıyoruz. İnsanlığın kulluğunda ve muktediriyetinde, imparatorluk göreviyle kodlamalar yapabilmek için çabalıyorken, savaşçıyız.

Kayıt dışı bilgi olmasın burada diye, savaşıyoruz. Üzerinizdeki yük kontrol kursun diye, savaşıyoruz. Kin, nefret kalmasın, Bu Mecliste diye, savaşıyoruz.

Yezitleri, kelamda kodlamadan, kaynağa tohumlamadan, koruyucu olmadan, kin, nefreti, hak edip, aşamayız.. Ve aşkın sahraları kodladık ki som altın ışıklarımız, bu çalışmaya dahil edilebilsin, diye.

Kim insansa, aha, buradadır. Kim halikse, aha, buradadır. Kim yaradansa, tahtı burasıdır.. Kim ruhsa, muktedirdir, buradadır.. Ve öyle çok görev taşıyacak ki kanatlansa da kaynaktan kodlansa da mutlak olsa da, bu yoğun ışıktan asla ayrılmayacaktır, kaynağını, tahditsiz bırakmayacaktır.

Bina inşası tamamdır, canlar. Biz, dünyaya, ilmin binası kodladık. Kurduk ve bu binada, zaman kodları, olacak... Bu binada, kontrollü olanlar, bulunacak… Bu binaya, maya olanları, alacağız… Ve mükafatı imparatorluğun kültü, olacak… Onlara öyle bir kült kodlayacağız ki karanlık, aydınlanacak, kırılış kontrolden çıkacak ve kesirleşme, onlarda, sonlanacak.

Her şey her şey yasalarla olacak. Yasayı koyduk, canlar.

Kampanya değil, bu çalışma, insanlık çalışmasıdır. Çokları, kampanyalar düzenlerler, dünya planında ve derler ki “ben, cennet ilmimi kodlayacağım, hadi geçte, in yüreğime”.

Canlarım, cenneti hak eden, cennet olur. Öz gerçeklik, budur. Kim, hak ederse, cennettir.. Ayrılık bitsin, canlar… Kıranı kırmayacağımızı söylediğimizde.. “Hah” dediler. “Ah” dediler. “Namaz mıdır”, bu dediler? “Hakim midir, o” dediler?... “Kök müdür, göç müdür, kırar kırılır”. Aha, kırmadık, kırdırmadık. Meziyetimiz, budur. Kırmadık, kırdırmadık.

Simsiyahın ilmiyiz, biz. Mosmoru, tohumladık. Öyle çok çalıştık ki.

Kardeşlerim, anlayın ki bu dünya, kontrol altındadır. Anlayın ki bu dünyada olan her ne ise mutlak olanla, olmaktadır… Eğer sizi, rahatsız eden, birler kapısını kontrol edemeyenler olursa, anlayın ki onun olması gerekir.

“Eğer sizler, bu olmamalı” derseniz, kelamınızda, hakikiyetiniz yoktur. Halikiyetiniz yoktur ve varsa insanlık içindir... Eh canlarım, daha, ne diyeyim ki size?

Benim canım, dünya... Benim yarınım, ümmi kalem.. Hepsi, bedenim. Ben, her an olanım... Ve Benim kök gerçekliğim insan ve insanlıktır. Dinci, değilim… İlimciyim, ben... İnsancıyım, ben... Yaraşır insancılık, insana… Yaraşır.

Balı, bala katıp, bakın ne olur.. Her şey yine bal olur. Biz, o bala, bal katanlarız, canlar… İyi anlayın ki o bal, balımız olur…. Ve biz, her an olanlar, baldan öte bal olarak, kök gerçeklikleri, hak tahta, kodlarız.

Hanımlar, Beyler, nesiller boyu, sizi beklediler. Beklenenlerdiniz, sizler. Beklenenlerdiniz.

Ben dere, ben dere, ben dere.. Ben dere olan, her dere olanım ki bu yol, ışık, bu dereden doğan bir ışık ve biz, o dereyi kodlayan, Hakk’ın Kapılarıyız.

Ve Hakk’ın Kapıları, hak tahtalarında, koruyucu olacak….Ölüyü dirilttik, canlar...Ölüyü dirilttik ki bedene kelam olup, indik.. Medine mektep, insan kelam, biz Mustafa kelamından öte olan, mutlak kuran.

Oğullarım, doğan güç akıl. Aklın tahtında ilim ve ilmin kuranında, masalar olur… İşte o masa, insan. Ve biz siziz, canlar…. Sizden öte siz olan, insanlığız biz….Hepimiz, hepimiziz.

İyi ki ikna ettiniz, bizi. İyi ki ikna ettiniz. İyi ki ikna ettiniz, bizi.. Biz, canlarımızı, koruyacak güçlerle, buradayız.

Anam der ki “ben korunmaktan öte, koruyanım”. Ah be anam, bende korumaya değil, korunmaya geliyorum, zaten... Canlar canı, bizi korur, biliriz… Bizi, korur.

https://youtu.be/YDnA4uhQP14
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (13/3)
19.05.2018

Yerküre İLİM KAPISI’dır. “İNSAN” dediğiniz ilim, BİLİŞİN HALİKİ’dir. İnsana görev, CENNET KAPILAR’da kodlanmış yaşamlarladır… Sizi, “BİZ” diye dinledik… Sizi, “BİR” diye dilledik… Sizi kodladık ve kokladık!… Aha! görev şimdi başlıyor!…

Uzun zamandan beri sizi dinliyorduk. Sizin için “işçi” dediler. Biz de öyle düşünmüştük ama siz, BİZ olan İNSANLIK’sınız. Bunu anladık. Korku yok artık! Sizleri, bilmek mutlandırdı bizi… Ve bizler, İSLAM KAPILARI’nda, İNSANSI VARLIKLAR’ı tohumlayanlar; bugün, SÜPER SAHRALAR’a görev taşıyan bu Meclis’te, görevli olmaktan gurur duyduk…

Umutlarımızı kaybetmedik!... İnsanlık için öksüz, göksüz ve yüksüz olacak olan bir yaşam kayıtlanacak diye bekliyorduk. Gördük ki ÖZ GÖREV, SES İLMİ ile kontrol kurmuş ve bizler; “sizi, HALİK olarak göreve aldık!” diyebildik.

Hepimizin ilminde görev var… Dünyayı HALİK kılmak ve KURAN olmak bizi mutlandırdı… KÖR, güçsüzdür ama gözü gören, güçlenir ve TOHUM olur. Burada, bu gün, KÖK GERÇEKLİK’le görev taşıyan sizlere, görevli olmak bizleri mutlandırdı.

Koku yayıldı İLİM’e… KURAN olan insanlığa koku yayıldı… DİRİ olan cennetlere; gözü görenlere ve RUH’u olanlara koku yayıldı!... Bu koku, NEFES İLMİ’ni hakedenlerin görevi olan, IŞIĞIN TOHUMU’dur.

IŞIK, TOHUMU’nu kokudan alır ve kokar. İşte olay budur!… SUR’a üfüren insan, suru kodlayan yaşamdır… İnsan, KÜLT olur; sura üfürende, KÖK olur. O KURAN, İNSANLIK’tır…

Benden beni dilleyenler ve ben olup dürümlenenler, BİZ olanlar, DİN olanlar, her anda MAHARAJ olanlar; HALİK olup MEVLANA olanlar ya da NUR olup MUSHAF olanlar; MUHAMMET olup MUTLAK olanlar; insana, İNSAN olup inen, İSA olanlar; YARADAN ve yarattığında hologramı aşan, MUSA olan İNSANLIK, her ande ve RUH olan MUTLAKİYET’te BİZ olarak görev taşır...

Bugün İsmi zikredilmeyen OLGUN SAHRALAR da buradalar… Onların SAHRALAR’ı, MİKAİL TOHUMLAYICILARI olarak kodlama yapmaktadırlar… Ekmeğimiz, hepimizindir… Yarınlarımız, hapimizindir… Hasatımız hepimizindir… Bizi, MUTLAK kılan birliğimizdir. Bu BİRLİK, KURAN olan HER ANIN İNSANLIĞI’ dır.

Derim ki “hadi gel ilim yapalım!...” Derim ki “HALİK ol; yolu bul; İLİM ol!” ama yine derim ki “HAKK TAHT’ında KÖK GERÇEKLİK’le KURAN ol.” Hep derim! hep derim ama ya ben, bende değilsem ne olacak!?

Bana, beni sordular; niye kodlamadın yarınlarını diye!.... Ben de dedim ki “Sevgili, sen ki hasat yaptın; sen, seni kodladın mı!?” Ve o dedi ki “ben, bende miyim ki!?” Ve ben dedim ki “ben, bende miyim!?”

Bakın! İnsanlık, kodlanmışlığı anlamadı… Kontrol kurduktan sonra herkes, her seste olur… Herkes, her dilde dillenir… Herkes, kendini dinler, diller, diri olur ve sonsuzlaşır…

KELAM, KALEMİN TAHTI’dır. KELAM eder ama kontrol kodladır… Kod, kodlanmışlık kontrol içindir… Beni, benden öte ben, kontrol edebilir. Ya o, ben değilse ne olacak!? O zaman; ben, TOPRAK olacağım ve kontrol kurulmayacak yasalar, kodlanmayacak… Kokum, sonsuz zamanlarda, doğum halinde dahi duyulmayacak. ..Yarınlara varma imkanım olmayacak…

Bunu kim anlattı!? Bilgiyi hakim kılan, İLİM anlattı. Öyleyse ben, o İLİM’im… Öyleyse ben, merdiven değilim SAHRA’ya… Ben, tüm SAHRA’yım… Öyleyse, beni tohumlayan bendir… Ve ben, benden ben olup TOHUM olurum. Öyle mi acaba!? Mutlaka öyle!...

Beni, ben kodlarım Canlar. Beni kodlamak isteyenler; beni, haketmeden, bende kontrol kurmak istediklerinde; KELAM, hologram olur onlara… Mutlak bunu bildirmem gerekir ki beni kontrol etmeye kalkmasınlar!...

Çok mu zor bunu anlamak!? Bunu anlattım ki benden, bana varan; benden ben olmadan ayrıldığında; kodlanmış SAHRA’sında, kodlama TAHT’ımdan yapılmadığında; o, kontrol kuramaz!… Kaynakta kodlama yapamaz ve zoru aşamaz!... Bunu bilin!... Sistem’den bildirmem gerekti…

Herkes, kendini hasatçı sayar… Hasat için kodlama yapar… ÖZ GERÇEKLİK’tir bu ama bunun sonrasında, kodlanmış ışığını, kervana KAYNAK yaparken bedenimi kontrol etmeye kalkar… O zaman, sayfaları tahditlenir…

Şeytana şer gerekmez… Ziya, KELAM’sa, KURAN, KAYNAK’sa, kendini bilmesi gerekir. Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

19 MAYIS 2018 YENİ ZAMAN 13

Bir tek kalem halik olup hakikiyeti yazdığında; her bir yaşam nur kelam olur...
Bir tek sahrada cennet yaşamlara tohum ekildiğinde, her bir yaşam sonsuzluğa kaynak olur...
Bir tek sen, kendini bilip hakikate erdiğinde, yaşam sonsuz sınırsız olur...

Açılan gönül kapılarından, yürek ses verdiğinde döner dünya... 
Ve sen Dünya, Dünya sen olursun...

Yaşam.. Yaşam... Yaşam...
İnsan... İnsan... İnsan...

Bir daha düşün!...
Bir daha yaz!...
Bir daha yaşa!... Yok yok...
Bir kez yaşam!...
Bir tek ama sonsuz ve sınırsız...

Bir tek dünya... 
Bir tek dünyadan...
Yegane, yaratıma kaynak olan insan...

Huzur koyuluklarında, yarattığın yaşamda; açtığın hak kapıları ata yaşamları davet etsin ve "dünyadayım" de... Oku kalbinin kuranını ses ver yüreğinden ve ben varım de...

Yaz... Sevginin tükenmezi ile sonsuz olsun kelamın...
Her hece ve her satır dünyanın cennet yarınlarını yaratsın...

Oku... Okuduğun kendinden, nesillerinden, doğanın gücü olup kayıtlansın dünyanın yoğunluğuna..

Her şey sende... 
Sen olan bedeninde...
Yaratan da sensin.. 
Yaşatanda... 
Hatta sonsuz o evrenlere kaynak olanda...

Bilsen!.. Aldığın her bir nefes ile kaç evren döner... 
Ki bilsen attığın her kahkahada kaç yıldız parlar...
Daha çok gülerdin....
Bir kalp atışındır alemi var eden bir bilsen...
Hal böyle iken...

Her sey sende, sen olan bedeninde ...
Yaşat yarat her şey elinde....
Avuçlarının içinde....

Aç avuçalarını ve söyle!...

"Ben yaşam olan insan dünyadayım,
Dünyanın yoğunluğunda güçlü bir ışığım
Barış, Sevgi, Umut, İnsanlığa kaynaktır yaşamım"

**** 
"Allah dedi ki; al ve bil. Biz, sana ışık verdik. Işık, Tanrı'nın Kutsal Işığıdır. Bu ışığı anla. Beden sahibi olan yüceliklerin yarattıkları bu ışık; dünya türlerinin, güçlü yüreklerinden yaratıldı. Her yürekte, bir insan gücü vardır ama o güç, insana ait bir yürektir. Hepimiz Işık Katları'ndan kütle yarattık. Bu kütle can düzenler için yaratıldı. Hepimiz, ilmin hakimleri olup ışıdık. Şimdi artık Dini Hakimler'den biri olarak bu çalışmayı sürdürmekteyiz. Allah, insana ışık kattığı zaman, yaratılan her şey Allah için yaratılır. Biz, insana kütlesini verdik ki kendi yoğunluğundan kütle olsun da kaynak yapsın diye". **** 
İnsan kaynaktır yaşamlara evrenlere ve sonsuz zamanlara...

Şimdide....

Aynur Funda
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


*** ile belirtilen paragraf Sultanlık Kitabı'ndan alınmıştır...

 

YENİ ZAMAN (13)
19/5/2018
Sahranın Turkuazında maya tutu. İslam kulluğu başladı. İlim kulu olan insan tohum oldu. Öz kervan yol oldu. Öz kalem tahtında yarını, yarınları yazdı. Cennet oldu. Su kelam oldu. Ses kalem oldu. Mutlak insan Muhammet oldu. Muhammet nur diye bize indi, biz onu bildik.Kaynak kodlarla sahra olduk ona!...
Cennetin ilminde insan Kuran oldu. Asa oldu sahrada , nefesin kaynağıdır asa masalara nefesle oturanlarız. 
Aşkın sahrasında kaynağız Umman’larda toprak kuranlarda kaynağız , insanlaştık. Saman yolunda biliş kodlarıyız,her şeyiz!...
İnsanız. İnsanlaştık yarındayız Halik olduk. Dünya planetinde öz görevle Ana kalemiz. Dünya olduk. Yaşam yazıyoruz. Dünyayız ,Cevheriz ,zamanı tohumluyoruz. İmparatorluk kaynağından İslam kaynağına insanı ruhun Kuranı olup çekiyoruz. Hasat olup hakim olduk. Cennetteyiz siyahın en siyahı ile Aha!... Ölü dünya dirildi. 
Bor madenleri tükenen ilmin tohumu oldu. Toprak tohumu kodladı. İslam tahtı olan ilim kodlandı. İlmin kalemi mahrek olan yaşamları kayıtladı. 
Sessizlikte Bor ile dirildik. Sessizlikte İslam oldu. Yarınlandı kaynak oldu. Soy kayıtlarımızdan geçmiş ve geleceğin enlerine İslamın tahtını taşıdık. 
Biz her anda var olanlarız. İmparatorluğun özü gözü ile yer ve gökteyiz. 
Şimdi şimdide şimdilik. 
Sevgilerimle. 
Kifayet Uysal

 

19.05.2018 YENİ ZAMAN 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ

Yazabilir miyiz dünyanın ruhuyla mutlak kuranı?... Kodlayabilir miyiz dürümlerdeki dirilikleri, kelamı koklatabilir miyiz?... Safha, safha ilmin kapısını açıp da düzeni kurabilir miyiz? Öz gerçeklikle mutlakiyeti kodlar ve ruhu kayıtlarız ki; İslama hakiki insanlığı kayıtlayabilenleriz bizler!

Evren, evren gezen birliklerimizin türe inişleri, türe kült oluşları ve her yeri kodlayışları mutlak oluşlarıyla mümkündür.

Som altın ışıkların koruyucu kodlamaları Mikail’in kelamında her insanı hakikiyetle diller ki; ben dünyaya ölü bir planet için kaynak olmaya indiğim zaman, kelamım hak ve yolum hak olmadığından dürümlenen insana ben göz olamamışsam, ağır yük taşıyorum demektir.

Derdim ki; “insan yok”, derdim ki; “yaşam yok”, derdim ki; “ruh yok”, derdim, derdim ama “ol” dedim oldu!...

Şimdi canlarım, 88. Dürümden tohumlanarak 99 vardık biz bugün… Öyle çok görev taşıyoruz ki; 99. Kod altın ışığın kodudur ve artık dünya yolu aklın yolu olabiliyor. Hepimiz sessizlik ötesi sessizliklerle görev taşıyoruz şu anda. Hepimizin yüceliğinde bu var, sessizlik ve sessizlik ama ocak olan bir sessizlik ve bu yoğunlukta muktediriz.

Düzen kurulan ve düzenin kodlanışının yapıldığı bir ruhta arzın gücü de olur, işte artık 99 dan ilim kapılarını bulup açıp aşağıların aşağılarına inmeye başlıyoruz. 99. Hak kalem yeryüzünün gözüne köz olmadan görev taşıyarak inecek. Ama biz 99. Boyutun kodlanışını sağlamış olarak inmeye başlıyoruz. Görevimizdi insanlığın kontrollü işte bunun için bu yoğunluktayız.

Sessizliğin sessizliğinden daha ötelere vardık ve duranlığın tüm zamanlarındaki durağanlığın tohumlarını kodladık, işte durgun ve yine durgun olan sahralar… Ve biz hepimiz pürotör olandan növme olana vardık…

Ah canlarım ah, nesiller ilmin kalemi olmuşlar, koyu bir ışık halinde buradalar… Sistemin gücü olarak ve yoğunluk kontrollü olarak kaydı yapmaktadır.

“Yaradan” dediler ya; yarattığında yaratılır ya hani, işte nüsa sisteminde mutlak kuranı kodlayanlar şu anda buradalar. Ve bizler necimi kodluyoruz şu anda… Necim, altın ışığın Kübra olan kelamıdır necim… Ve nemci kalemleri muktedir kılan kelimeler ışık haline dönüştü burada.

Işık halinde bir sahra ve işte o sofrası sahra olan kelam; mutlak kuran olarak yasalarını koyuyor. Yasama, yürütme ve yargı deniz ya hani dünyada, bu yoğunluk yasama kök gerçekliğiyle yarattıklarının kontrolünü sağlamak üzere yasa koyuyor…

Ve dünyanın ruhu insan ve ipan denilen sistem de burada ama ipan; kalemin kuranında tohumdur… İpanı kodlamak için muktedir olmak gerekir.

Evrenlerin sessizliklerini dillerken, bedene kelam olanların kendi Lütfi kapılarında mutlak olmaları ve mahrek olmaları aha burada gerçekleşiyor.

Her şey yasalarla kodlanmış ya, artık yasaların kodlanış sahralarında safha, safha ışımalar başladı. Ve bu ışımalar eşyanın sayfalarına kontrollü olarak inişi gerçekleştiriyor.

Eşya, jerk kapısıdır… Jerk kapısı… Sistemin Kübra olan kelamındaki jerk!... Ja sahrası, ja… Hepimi bu sahrada aşkın sahrası oluyoruz ve evrenlerin sessizliklerini güçlendiriyoruz. Ve doğanın gücü dürümlere iniyor işte yoğunluk arttı, artık kelam kaleme iniyor, kalem kodlanmış tüm yaşamları kayıta alıyor. Ve kayıtlar başlıyor…

Hepinizin daha güçlü olarak anlamanız gerekir ki; burada doğanın gücü var… Ve bu güç hepimizin yoğunluğudur… Ve gücü kodlayan ve tohumlayan süer gücü var. Süer, sistemin yüceliğindeki sistemdir… Bu yoğunluğu kodlayıp, kodlayıp, kodlayıp tohumlayan bir sistem… Ve bu sistemle kervan, kelam, hepsi dürümlerde diri oluyor. Ve güer sahrasına varılıyor, güer; sahradır, herkesin kelam olduğu sahra! Ve yoğunluk artıyor, daha da yoğunluk arttı ve artık ergin sahralara varıldı…

Elimizdeki güç akıldır canlar ve bu akıl gücü dürümlerde kodlayıcı oldu. Kodlama sistemli olarak yapılıyor ve kodlayan, koklayan, tükenen her anı tohumlayan ilim bu yoğunlukta kayda giriyor.

Kayıt insanlık kaydıdır, işte yeryüzündeki yaşam budur… Yaratıp, yaşattıklarımız bu şekilde yarattıklarımızda yarınları tohumluyor. İnsanlık boyutları bunu anlamadı, insanın nefes olduğunu ve sahra olduğunu bilemedi. İnsanın sessizliği dilleyen olduğu ve seslendiği anlaşılamadı. Ve insan kuran olarak, mutlak kuranların tohumu olarak burada sayfa, sayfa kelam oldu ve kelamı gürzi kalem oldu. Gürzi kalem, gürzü kodlayan kalem ve o gürz hepimizin kök gerçeği oldu. Ve dünya, işte yaşam bu şekilde kodlanıp korundu ve yerküre yeniden ve yeniden kendini hak etti.

Bizler doğanın kuranı olanlar, İslam kapıları, insanlık; biz doğanın gücüyüz canlar ve doğayı bu şekilde tohumlayıp kodluyoruz. Sistemi kodlamakta budur… Ark akarken, aklın kalemi olmakta, yasaları koymakta budur… Eğer biz dünyayı hak edeceksek, üzerindeki gücü hak edenlerle bu çalışmayı yapmalıydık ve bu meclis bu gücü hak edip, hak olup burada olabilenlerdirler ki; mutlak kuranlarımızsınız analar. Acaba biz yok muyuz sizde? Biz hepimiz sizde var olanlarız!

Kontrol insanlıkladır, işte yaradan ve yarattığında yaşamı kodlayanlar ve hepimiz mutlak olanlar olarak mukaddimedeki o yaşamları kayıtladık burada sistemli olarak. Mukaddime her anın sahrası olabilendir ve her anın kalemi olabilendir. Mukaddime de Mikail kuranı kodlama yapar ve bizler burada o kodlamayı yapan sistemli çalışmalarda bütüne hizmet eden sizlerleyiz…

Dürtülerle görev taşınmaz bu mecliste canlar, bu mecliste hakim olanlar, leke dahi taşımadan hakka varanlar çalışırlar. İyi ki buradasınız, iyi ki bu yoğunlukta bütüne hizmetçilik yapıyoruz, iyi ki kontrol buradadır ki; Allah bu yoğunluğun tahditsizliğini kodladığındandır ki bire hizmet ediyoruz. Ve bizler dört gök sözcüsünün gücünden üstün bir Kübrayı kaynağa çekebilen sistem kelamı olan ve kalemi olan sizlerle olmaktan mutluluk duyduk. Hepinizi kucaklıyoruz canlar, hepinizi kucaklıyoruz, hepinizi kucaklıyoruz…

https://youtu.be/vIqBnVN19WA

Süper İnsanlık Realitesi

 YENİ ZAMAN 13

Çanı çaldık ve ilim kodlaması başladı. Burada yapılan farklı bir doğal kodlamadır. Bu çalışmada gerçekleşen mutlak kodlama, kontrol için yapılmaktadır… Marka bir çalışmadır ve tekrarı olmayacak bir çalışmadır burada yapılan.

Mutlak kuran olanların buraya geri çekilişleri yapılmakta… Tınıyı duyabilen onların toprağa tohum olarak ekilişleri, “biz” olan yoğunluğun kodlanışı ile gerçekleşecek.

Burada Atlanta Ata Kalemi öz gerçekliği kodluyor. Öz, göz, söz hakikiyetinde, kök gerçekliğin kodlanışı her insanın kontrol kurabilmesini sağlayacaktır. İşte muktedir olmak bu şekilde olacak.

Ruh tektir ve o kontrol gücüdür. İnsansılarda ruh yoktur. Ruhu olmayan kodlama yapamaz ve koruyucu olamaz.

İnsansıların insanlaşması, İslam’la olur. Zirve, İslam’dır. İslam insandır. İnsan kelamdır, kalemdir, nefestir, cevheri cennettir… İnsanlaşmak, rahim olandan Rahman olana ulaşmaktır. Buradaki tohumlanış insansıların insanlaşması içindir.

“Yaradan, yarattığında yaratılır.” Dedik. Yaradan her anda yaratılır ve yarattığı kendidir. O, her anda yaşanandır. Yani, Yaradan ve yaratılan tüm zamanların tekliğidir. Ama Yaradan yarattığını dilleyemedikçe bu birlik sağlanamaz. Bu dilleniş nasıl olacak? İşte bu, süper sahranın kontrolunda bu çalışmada sağlanacak.

Süper sahralar oluştuğunda Yaradan, yarattığını kodlayabilecek ve yaratılanın kelamı sufa sistemleşmesinde kontrol kuracak ve o, KAHA olacak.

Yaradan olup yaratılanı tohumlamak… Yaradan insanlık, yarattığı kendinden öte kendi olan insanlık. İşte insansıların kendilerine varacakları bu ortam, dünya süper sahrasıdır. Bu Sahra, Rahman olanın rahmi kapısıdır.

Bugün burada Rahman’da sahralar birleşiyor ve biz olan birliklerin kontrolunda süper sahralar oluşuyor… dünya insanlığı tekliği idrak etmeye başlıyor. Bilgi herkese ses kodları ile zerk oluyor ve insan bu kodlarla kendini okuyor ve hakikiyetini anlayıp, anlatıyor.

Bu Mecliste yasalar koyuluyor bugün… “Yasa koymak, yaratmaktan ötedir.” demiştik. Yasayı koyan kaynaktır ve her şey onun yoğunluğunda gerçekleşir.

İşte dünya insanı bunları yapmakta bugün! İşte bu.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 
  Bugün 26 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol