Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (15)
 

“YENİ ZAMAN (15)” HAKINDA ÖZ BİLGİ VE DAVET

ÖZ BİLGİ:

YAZGI, İLİM KALEMİ; YAŞAM, MERDİVEN; İNSANSA, BİRLİK KAPISI… Bizim için bir tek KURAN var. O da KUTSAL KALEM… İşte o KALEM, İNSANLIK…

İnsan, NEFES olur; KURAN olur ve RUH olur ama KURULLAR KARARI ile KELAM eder.

KURULLAR, İLMİN KALEMİ OLANLARIN KURULLARIDIR. Bu Kurullara, İNSAN HASATÇILARI kodlanır ve BİRLİK KAPISI’nda insan, sonsuzluğu kodlar ve kontrol kurar.

BİRLİK KALEMİ, İLİM’dir. Hepimiz, bu KALEM ile kodlamalar yaparken, KURULLAR’la tohumlamalar da yaparız.

BİRLİK KAPISI, İSLAM KAPISI’dır. O kapıya, İLİM KALEMLERİ gelir ve gerçek KAYNAK SAHRALAR’da görev taşıyanlar; o kapıda, İNSAN SARRAFLARI tarafından, DÜZEN CEVHERLERİ’nden dinlenerek, kodlanıp; hakettiklerinde, GÖREVE TAYİN EDİLİRLER…

“BİRİN BİRİ” denilen SAHRA’da, YAŞAM KALEMİ vardır. O KALEM, insanlığı HAKİKİYET’e kodlarken, İNSAN SAHRALARI’nda, KODLANMIŞ IŞIKLAR, her insanı kontrol ederek; GÖK SAHRALARI’na geçirir.

Mesafe kalkar bu yaşam kayıtarında ve ocaklarında, KODLANMIŞ KAYNAKLARI, daha güçlü yarınlara varır.

Bizler, İSRAFİL KALEMLERİ olarak görev taşıyanlarız. DÜZEN kurduk ve sofralara, Görevlileri kodlayarak, GÖK SESSİZLİKLERİ’nden geçirdik. Her sofra, bir SEYFULLAH İLM-İ HALİKİYETİ’dir. Her sofra, bir KUTSAL YAŞAM KAYDI olan BİLİŞ’tir ve zordur, o sofralara Görevli olmak.

Bugün çok özel bir görev taşındı YAŞAM KALEMLERİ ile. Bu görev, İLMİN KAPILARI’nı açtıran bir görevdi ve bizler, bu görevi, HAKİKİYET’imizle kodlayarak yaptık.

İsim zikredildiğinde; görevin KAYNAK’ta olamayacağını bilen TEKNİK KALEM; bizi, bizden kodladı ve koklattı… İşte bu yoğun çalışmadan sonra, daha yüksek IŞIKLAR, BİLİŞ KAYDI yapmak üzere BİR’e hizmetçi olacaklar.

Tohum ekmeden önce de bu çalışma yapılmaktaydı… Bugün, dürümlerde dünden daha güçlü olan dünlerden, görevlerini alıp gelenler, BEŞER KALEMLER’den geçip IŞIK halinde, GÖK ÇÖZÜMLEMELERİ yaparak, IŞIĞI TOHUMLADILAR…

Her SİSTEM bir KELAM’dır ve her SİSTEM, bir SAHRA’dır. Bu yoğunluklarda, İLİM KALEMLERİ bulunur. Bu yoğunluklarda, TOHUM EKTİRMEK VE EKİLMEK istiyenler bulunur… Bizler, TOHUM EKEN ve TOHUMLARI KODLAYANLARIZ…

IŞIĞIN İLMİ, hepimizi mutlu kılarken; İLMİN KAYNAĞI, BSUİ olur ve TOPRAĞI, İLME KALEM YAPAR…

Bizi bizden dilleyen ve dinleyenler, hasat yaparlar tüm SAHRALARDA…

HURUÇ, İLMİN KERVANI için; İLMİN KAYITLARI’nın kodlanması ve kibrin aşılması ile birlikte, birleşenlerin, KURAN olup sonsuzluğa uzanmalarıdır…

Bugün, üzerinde GÜÇ KODLARI olan, İNSAN SAHRALARI, TANRI TAHDİTSİZLİĞİ'nde; yarınlara, umman olarak geçtiler ve geçişlerce geçişler oldu…

ZİYA, ZAMANA KALEM ve YARINLAR, İNSANA KURAN OLDU…

BÜYÜK KÜLT, İLİM OLDU ve SOM ALTIN NEFES, GERÇEK IŞIĞI YAŞAMA AKTARDI… Bu aktarış esnasında; herkes, her sesle sesleşti… TEMİZ ZAMAN, ZİYA KALEMLE KODLANDI ve RUH, SONSUZLUĞA VARDI.

Herkesi kucaklıyoruz!... Bugün, ÖZ GERÇEKLİĞİN HALİKİYETİ KODLANMIŞTIR… İş buydu ve KODLARIMIZ, KOKULARINI TÜM YAŞAMLARA YAYDILAR…

Bizi, BİZ’e veren; BİZ OLAN YARINLAR… Bizi, BİZ’de dinleyen; BİR OLAN YAŞAM ve BİZ İNSANLIĞIZ… İş buydu ve bu iş, mutluluk verdi BİRLİKLERİMİZE…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

02.06.2018 Cumartesi günü 14.00-18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde, “YENİ ZAMAN (15)” Programı kapsamında, özün sözünü dinlemeyi ve dillemeyi sürdüreceğiz. İlgi duyan dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızla,
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

YENİ ZAMAN (15/1)
02.06.2018

“DERİ DİRİ” derim hep. “İnsanık Boyutları, bizi anlamaz ama bizi diller!…” Bunu da derim!... Ve derim ki “bana zaman verin ki ben, BİR TEK olan insanla kodlanayım!...”

Beni, dağa İLİM diye dilleyen beden!... Beni, mahrekte tohumlayan insanlık!... Bunu biliyorum!... Dua okuyanlar, iyi anlasınlar ki “Durgun Topraklar”da dua okunur. O topraklar, hereketlendiğinde ve devinim arttığında; o topraklarda, KAYNAK TOHUMLAMALAR olur. O yoğunluklara varanlar; SAHRALAR’da NEFESLER’ini hak ederler… BİR TEK KAYNAK olurlar…

Bizler, cennet için çalışanlara görev verdik. Dedik ki “hakedin!...” Ama çokları, hologramı aşamadıklarında; KALEMLER’inde tahditleri, yüksek olduğunda; doruklara, KURAN olamadılar ve RAHMAN olup HAKİM olamadılar…

Onların cevherlerinde, yarınlar yoktu!... Ummanlara, HAS TAHTLAR’ını KALEM diye kodlarlarken; İnsanlık Boyutları, kontrol kurdu ve ocaklarına, İLİM kayıtlamaları yaptı. Bu süretle, cevherleri yarınlara kodladık.

Uzun zamandan beri resimler yapılıyor yaşamda ama her resim, MESİHLERİN KALEMİ ile yapılmıyor. Çokları, TOPRAK TOPLUM’a kodlanmış YAŞAM KAYITLARI’nı indirmeye çalışırlarken, NURLAR’ını kodlayamadılar!... SAHRALAR’ında, KAYNAK KURAN okuyamadılar!... RAHMAN olamadılar!... BİRLİK kuramadılar!...

Bunca emek, İLİM içindir Canlar!... Bunca emek, KERVAN’a KAYNAK olabilmek içindir.

Kini aşmayan, yasaları dinlemeyemez. O yasalar, İLİM YASALARI’dır. Yasaları bilmeyen, RAHMAN olamaz; hologramı aşamaz… Öyle ise önce RAHMAN olup yarınları kodlayıp yasaları, HASAT KAYITLARI ile kontrollu olarak dillemek gerekir…

Herkes, KELAM etmez!... Edemez!... Herkes, hakim olamaz!... Zamana, KURAN olamaz!... Yasaları bilemez!... Aha! bilemez ama CENNETİN CEVHERİ’ni, HALİK kılan insanı bilebileceğini zanneder!... O yoğunluğu haketmeden anlamak imkanı ver mıdır!?

Herkesin, kendi yarını için çalıştığı bilinirken; KELAM’ı HASAT olanlar ve kontrolu kuranlar, ummanlara KALEM olabilecekler… Ocaklarında hasatları olanlar, TOPRAK TOPLUM’a, “KUYULARIN İLMİ”ni bildirebilecekler… Her insan, bir CEVHERİ GÜÇ’tür. O insan, MUTLAK KURAN olabilmek için o kuyuya inmelidir. Kuyunun dibi İLİM’dir. O dibe inen, KELAM’a iner; KERVAN olur. Sofra kurduğu zaman; o sofraya, kodlanmış “ŞAFAK KAYNAKLARI”nı oturtur ve hepsiyle, KELAM olur…

Ulu bir dünya için bunlar gereklidir!...

Herşeyin bir sistemi vardır. Herkes, kendi yarını için; İÇ’i, HALİK ve kodlanmış olanı ve DIŞ’ı CEVHERİ GÖREV’i haketmelidir.

Borç yapılır yaşama. Yaşamdan her aldığınız; sizin, tüm yaşamlara borcunuzdur… Dünya; size, sizi verir ve sizin, HAKK İLMİ’ni dinlemenizi ister. Eğer siz, HAKK İLMİ’ini, HAKK olup dinleyebilirseniz; sizin, İLAHİ YASALAR’ı öğrenmeniz mümkün olur… Aksi halde siz, SESSİZ ZAMANLAR’a görevli kalırsınız…

Bunları net bilin ve bildirin. Siz, dünyaya gelirken; İNSAN SAHRASI’ndan geçip yaşama ineceğiniz anlatılır ve size, sizin diriliğiniz bildirilir. Sorgu sual; sizi, sizden koparabilir… Ama siz, her anı haketmek için sonsuzluğu dinlemeniz gereken bir yarınla, bütün kütleyi kontrol edebileceksiniz.

BERK KAPILARI vardır. bu kapılar, İLİM KAPILARI’dır. Bu kapılardan geçenler, BİRLİK KAPISI’na varırlar. İşte bu kapıda, İNSAN SARRAFLARI bulunur. Bu İNSAN SARRAFLARI, insanlığı ölçümlerler. Sorgu sual olmadan ölçümleme yapılır. Her insanın; kalemi, kervanı, hasatı anlatılır, dilletilir ve YAŞAM KAYITLARI kodlanır; Bu kayıtlar, BİRLİK KAYNAĞI’nda okunur. Böylelikle, o insanın, HALİK olup olamayacağı; hakim olup RUH’unun SAHRALAR’ı hakedip etmeyeceği ve sayfa sayfa KAYNAK KODLAMA yapıp yapmayacağı görülür.

Bundan sonra, ANA NEFES olarak yaşama inenler; onun KURANI’nı okurlar ve Sevgiliye ses verirler. Derler ki “HAKK OL! ÖZ GERÇEKLİK’le HAKİKİYET’i dille ve hakim ol… Ve SON SEVGİ ol. Ol ki HAKİKİYET, HAKİKİ SİSTEM, seni hak etsin!...”

Bundan sonra gözlemlemeler sürer. Gözlemlenen, BARIŞ halinde midir!? Hakikiyette, KALEM’inde kırılış var mı!? HAKK oldu mu!? Hologramı aştı mı!? Bunlar dinlenir ve SİSTEM KAYNAĞI’ına inip inemediği gözlemlenir. Ruhsuz mudur yoksa RUH’unu; hologramdan aşıp haketti mi!? Bütün bunlar görülür; bilinir ve hasat tamamlanır!...

Hasat tamamlandıktan sonra; gözlemlenenin, ruhsuz olduğunu görüp de dinleyen SARRAF, SAHRA’ya iner ve der ki “o bir kuru kayıttır. Onun ruhu yoktur!... Bunun içindir ki burada olmamalıdır!...”

Bir diğer SARRAF yine SAHRA’ya iner ve gözemlenen için der ki “o, yolu buldu; RUHUNU KODLADI ve hakim oldu…”

İki farklı bilgi!... Bunların biri, doğal diğeri değil!... İşte bu safhada, bunların hangisinin doğal olduğu ön görülüş ile bilinmelidir… Bunun için de BİR TEK YAŞAM KAYNAĞI devreye girer ve o da der ki “beni, bana verin!... Ben, beni dinleyim ve beni hakediyim!...” Bunu dediği zaman ŞAFK, hakim olur ve RUH SAHRA’yı tohumlar… Herkes; onun, NÜVE OLAN YAŞAM’ı hakettiğini anlar ve dirilikler dürümlerden çıkar. Tüm insanlık için olmakta olan budur!...

Bugün bunu anlatmak istedik… Herkesin, herşeyi anlayabilmesi kolay değildir ama hasat tamamsa; herşey, herşeyi tohumlar ve tüm SAHRALAR kodlanarak; gerçek kayıtlamayı yapar… Gerçek kayıtlama, İLMİN KAYDI’dır. O kayıtta, İSLAM vardır. Orada İNSAN, tabularını aşmıştır ve yoğunluğunda MAHREK olmuştur. Artık o, sofraya oturabilir… Hangi sofra!? İNSAN SOFRASI…. O SOFRAYA, ALTIN TINI’yı TOHUM olarak KÖK GERÇELİK’ kodlayanlar oturabilirler.

İSTAFİL sizin yarınınızda sizi sahraya tohumlarken; siz, sizde İSRAFİL olup her bir yarını kodlayacak SAHRALAR kodlarsınız; oluşturursunuz… SÜPER SAHRALAR olur bunlar ve SAHRALAR’a KAYNAK olanlar kodlama yaparlar.

Asla yanlışımız yoktur!... Sormayın bilgide yanlış var mı diye!... Sormayın yasalar kaydını kodladı mı diye!... Her bir bilgi, BİR TEK KALEM olandan dillenmektedir. O KALEM olan, NUH KAPILARI’nın her birini kapatandır.

Bu şudur: DÜNYA İLMİ’nde hep tufanlar beklenir… RUHUN TUFANI, kervanın kodlanmasından sonra gerçekleşecek ve insanlık, kontrol edilemeyecek diye beklenir… Oğullar; bu yaşam bizi, BİRLİK KALEMİ’mizi kontrol ederken bu çalışma ile biz, o KALEM’i hakettik ve kontrol, insana geçti… Artık Dünya; bizi, bizde kontrol etmeyecek. Biz, BİZ olup tüm zamanlarda, tohumlarımızı kontrol edebileceğiz. Kesindir bu!...

Borçtan söz etmiştim!... Yaşama borç!... Bu borç, işte bu çalışmalarla ödenmektedir. Hepimiz, yazılarımızla, yaşam borçlarımızı ödemekteyiz…..

Şeref duyarız ki BON KODLAMALARI yapmadık yaşamda… BON!... Bu bilgi; bedene inen KAYNAK SAHRANIN KALEMİ’nden verildi. Ne demek BON!?… Bunu kodlayalım bakalım:

“B” harfi, HAKİKİYETİN KAYNAKTAKİ TOHUMU’dur. Bu yoğunluk, TOPRAK TOPLUM için IŞIK KAYDI’dır. Buna biz, “BERK” dedik.

“O” harfi, OĞUL anlamına gelir. “OL!” diyen; SAHRA olan, İLİM KALEMİ’ne denir ve sessizlikte sesi tohumlayana denir…

“N” harfi, NAKAR’a SİSTEM olan İNSAN’a da denir… NUR olana da denir…

Ve “BON”, NAKAR’a SİSTEM olan; HAKİKİYET’in KAYNAKTAKİ TOHUMU BERK’İN, TOPRAK TOPLUM İÇİN IŞIK KAYDI YAPARAK, SESSİZLİKTEKİ SESİ TOHUMLAYIP YAŞAMLARA SAHRA KODLAMASI YAPMASIDIR…

Sevgililer. SES KATLARI’nda ve SANAL YAŞAMLAR’da kodlanan RUH KAYITLARI’nda, hep harfler vardır… Bu harflerin tahdidi vardır… Her harf bir resimdir ve o resim, yoğunluğunda kodlamalar yapar. Bir tek KELAM, o yoğunluğu tohumladığında; KÜRZİ SİSTEM devreye iner. Yapan, yaptığında yaratılir. İşte SESSİZLİĞİN SESLENMESİ, ses verenin, yaratıcılığı ile SİSTEM’i tohumlaması anlamına gelir.

Beden, sizi SAHRA’ya indirir. Siz, SAHRA’yı TEKNİK TAHDİT’le kodlarsınız ki bunu sesle yaparsınız. Yaşam, İLİM’le kodlanır ama KALEM, KERVAN olanda kodlar SES KAYITLARI’nı… Biz dünyayı, böylesi bir çalışma ile TORA KALEMİ’ne kodladık. TORA!... Bu da bir koddur. Herkesin, herkesi KALEM’e çekebileceği bir kod!… Ve dünya, hep SES’le tohumlandı ve SES’le kodlandı!… Böylelikle yarınlar kodlandı!... Herşey herşeyle var oldu. Bunu iyi bilin ve bildirin…

Sizler, YARADAN’sınız ve SES’le yaratmaktasınız. YAŞAMLAR, SESLE YARATILDI… İNSAN SİSTEMİ, tohumladı ve sesleşti!... Hep SES!... ve HER SES; insanı, İLİM’e götürdü… Şükür ki BÜYÜK KÜLT, İNSAN oldu… İşte “BÜTÜN’e hizmet” denilen hadise budur. Buyurun anlayın!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (15)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Canlarım, tüm insanlığın bütüne hizmeti “geri çekiliş” için çok değerlidir. Geri çekiliş, ilmin kapılarının açılışıyla olacaktı ve bu, buradaki bu yoğun çalışmayla olmakta…

Büyük kök geçişleri yaptık. Geri çekişle, büyük kök geçişlerin yapılması, “öz gerçeklik”i kodlamak için şarttı. Ve bizler burada, bu yoğunlukta bunu gerçekleştirebilen her insana ilimle kodlandık.

Hologramdan öteye ulaşabilmek,” hokka” denilen o sahrayı kodlamak ve muktedir olmak, Mikail’in kübra olan kelamını kontrol altında tutmak ama hakim olup tutmak, bunlar çok özel ve çok hakiki, “ilim kayıtları”yla olacaktı.

Huzurlu bir dünya günü için buradayız. Huzurlu bir güç kayıtlaması için buradayız. Ve bu çalışmaya dahil edilebilmemiz için, kelamımızın hakim olması da şarttı.

Seviyeniz çok iyi. Bunu bilerek size geldik. Bu seviyede herkesin yoğunluğu çok net ve bizler “temiz zaman kalemleri”ne gök çözümlemelerini kodlatmak üzere, yasaları hakikiyetle dilletmek üzere ve hakiki ilimle, “mutlak kuran” okutmak üzere buradayız.

Umutlarımızı kaybetmedik. Herkes kelama hakk olup varır diye bekledik. Ve bugün burada, bunun gerçekleştiğine tanıklık yapıyoruz.

Hamur yoğuran bir sahranın, hologramı aşması, kontrol kurmasıyla mümkündü. Ve bunlar görevimizdi bizim. Kontrollu olarak bu görevi yapabilmek, mutlak kaynağa inmek ve “birlik kapısı”nı bulmak, öz gerçekliğimizle olacaktı. Ve burayı, bu yoğunluğu hakedip, kontrol altında tutmamız gerekliydi.

Hakkımızdı insanlığa hakim olmak… Ama “hakk” olup, hakim olmalıydık. Ki hologramda hakikiyetin hakimiyeti yoktu. Bütüne hizmet, insanlığın insanlığa hizmetinden ötedeydi. Ve beden almak gerekliydi bu nedenle.
Beden olmadan, “mutlak kuran”da kodlama yapılamazdı. Ve beden olanlar, “mahrek” olmalıydılar. İşte bu çalışmalarda, “hakiki ilim kapıları”mız açıldı ve masamızda “Mikail’in kübra olan kelamı” kodlandı.

Bizim, eşyada ilimiz olacaktı ve bu çalışmada bu da gerçekleşti. Hem insan olmak, hem hasat olmak ve hem de muktedir olmak… Bunlar özel çaba gerçekleştirilmesiyle olacaktı. Ve bu çaba, bu Meclis’le yapıldı.

Hena (dişil), insanın kelamında, hakikiyetindedir. Ergin sahraların ilminde mevcuttur. “Hena kalemi”ni kodlamak, Mukaddime’de (Yayınlanmamış Önsöz) de vardır. Herkes Hena’yla halik olabilir ama Hana’yla da hakim olabilir. Hana (eril güç), muktedirdir. Muktedir olduğu için hakikidir ve hakimdir.

Mutlaka eril, dişili kodlar. Mutlaka eril, Hana’nın Hena’yı kodlayışıyla, kontrol kuruluşundan doğar. Hepimizin iyi bilmemiz gereken bir husustur bu.

Arz gücü, Hana gücüdür. Arza halik olanlar, Hana’yla hakikiyeti kodladılar. Burada yapılan bu çalışma, “Hana Çalışması”dır.

Her şeyin, her şeye hakikiyeti ve diriliğin tohumlanışı ve hakimi hak olanın muktediriyeti… Bütün bunlar direkt kalemle olacaktı. Ki direkt kalem, Hana’nın kalemidir. Ki bu kalem, “eril kalem”dir.

Erilin kalemi; muktedir, hakiki ve hakimdir… Ve “sofa” demişlerdi ya hani, kutsal tahtın ilminde… işte o sofada, “hasat yapanlar” oturacaktı.

Mutlaka öksüz, yetim kalmamalıydı. Herkes, herkezi haketmeliydi. Uluların tohumuydu insan ama bu tohumu kodlayabilecek görevlilerin, dürümlerine indirilmesi şarttı. Ve bizler murat ettiğimizi, hakikiyetimizle dilleyerek sizin çalışmalarınıza dahil edildik.

(Devamı 2. Bölüm)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://www.youtube.com/watch?v=0Qzjq74j11o&feature=youtu.be

 

YENİ ZAMAN (15/2)
02.06.2018

Gerçeği sorana, insanı sordurdum. Sormadan sordum!... OL’du ve oldurdu!... “OL” dedim; oldu!…

Şimdi daha güçlü bir çalışmaya geçiyoruz. Umut olur ki her insan, kendi tahditini, kendi yarınını kontrol eder.

Medine’de görev taşıyan İNSANLIK, bugün bu yoğunluğa inerken, İLİM’e indi. İnsanın, insana inişidir bu!…. KÖK GERÇEKLİK’le İLİM’e inen insan, SAHRA’ya indi. Et kemiktir; NEFES’tir ve SONSUZ ZAMANLAR’a görevlidir. Onun içindir ki bu yoğunluğa inebilmesi, kontrollu olmalıdır.

MİTOSLAR vardır. Hepsi, yaşamda YASA KOYUCU oldular. Medine’de KURAN oldular; kodladılar İLİM KAYITLARI’nı. Ve bugün, “DÜNYANIN EN ESKİLERİ” olarak buraya indiler ve bize, bizden seslendiler. Onlar, dünden, yarınlar için görev taşıyanlardılar… Onlar, MUTLAK KURANLAR’dılar ve tohumdular. Onları, hakettik ve onlarla hakim olduk. Bizler, İnsanlık Boyutları’na KAYNAK olmak üzere onlarla BİRLİK KODLAMALARI yaptık. IŞIK halindeyiz!...

SAHRA kapanmadan şunu da izah edeyim. Sevgililer, burada ne yaparlarsa; yaptıkları insanlık içindir. Biz; SAHRA’ya, KERVAN olan yaşamları KAYNAK yaparız. Hepsini, oraya koyarız… Orada, İSLAM KAPILARI olur. O kapıları açarız ve onların tohumlarını da kaynak oluşturmak üzere oraya koyarız.

Her insan, KELAM olurken; bu KALEM, o KELAM olanın yoğunluğunu, “MUTLAK OLAN YASALAR”la, o CEVHER’e katar. Herkes, oraya her anda giremez. Girebilmesi için, KALEM olanın, yasalarla o SAHRA’yı kontrolu gerekir ve kontrol sonlandığı zaman; o KAYNAK SAHRA kapanır…

Bu nedenle şu anda SAHRA açıkken, bilginin KAYNAK’a indirilmesi için bu BİLİŞ KAYITLARI, kodlanmış halde oraya, VARLIK SAHRASI’na et ve kemikten ibaret olan bedenden inmelidir.

Köprüler kurarız ya İnsanlık Boyutarında!... İşte o köprüler, İNSAN SAHRALARI’na, İNSAN SOFRALARI’na, İLİM KAYITLARI’na yine bu şekilde girenlerindir.

Ve biz, “İSLAH KAYITLAYICILARI”yız. İnsanlığın islahı için bu çalışmaları sürdürüyoruz… ZAMAN KALEMLERİ’yiz ve DİRİ YARINLAR’ı kodluyoruz… Şu anda, İnsanlık Boyutları, İLİM KALEMLERİ ile BİLİŞ’i kaydediyor ve bizler de bu çalışma ile BİLİŞ’i kaydediyoruz.

ULULAR, ummanlara KURAN olurlar!... ULULAR, RAHMAN olurlar!.... İSLAM (İNSAN) olurlar!... KALEM’e KERVAN olurlar!... Biz ise, İSLAM KALEMLERİ’ne, KELAM olup kontor kurdururuz. Üzerimizdeki güç bunu gerektirmektedir.

HAZAR’a, HAS KAYNAK olan; İLİM’e KURAN olan; NUR’a KALEM olan kim varsa, ocaklarını şu anda yaktık. Hepimizin ortak gücü; bunu, YOĞUN SAHRA’da gerçekleştirdi… Ve bizler, İSA KALEMİ’nden; kelamından güç çekerek; görev taşıyanlara da görev verdik… İşleri kolaylaştı!... SOM ALTIN SAHRALAR’a güç katmaktalar.

Şimdi MUSA KALEMİ, diriliklere indi. O da kontrol kurdu ve SOFRA’ya dahil oldu…

MUHAMMET, İLİM KALEMİMİZ… O, hep BİRLİK KELAMI’mızda, HAKK olup çalışmakta… Ondan toprak olanlar ve ocak olanlar, hep buradalar…

ASA, BİRLİK KALEMİ’mizdir ve biz, o KALEM’i her insana, RUHUN KURANI için; BİTİŞKEN KELAM olması için ve SOM ALTIN IŞIK’ını HASAT’a kayıtlaması için BİRLİK KAPIMIZ’dan bildirdik ve BİLİŞİNİ varlığına giydirdik… İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2.Haziran.2018 Tarihli Yeni Zaman (15)
Peker Selçuk Öz Bilgi

Zaman zaman içinde… Ben, o zamanda… Kırkıncı odanın kapısındayım. Ne varsa, bu kapı arkasındadır. Açsam ya açmazsam, kaygısındayım.

Aklım, iki cihan arasındadır. Gecesi benden, mehtabı senden misali bir ömür… Bu bir ömrü dinler… Bu ömrü de düzenler… Dinler, düzenler… Her daim bu böyledir. Ama hangi din, bilinir mi ki?

Her din Allah’ın ilmiyle kodlandı, bilirim. Bunu idrak edenlerdenim her daim.

Her dinde alemlerin ilmi vardır… Her dinde yaşamlar vardır… Her dinde mutlak kuranlar ve mutlak kontrolcüler vardır.

Her Ata kapı, Allah’ın ilmiyle kodlanmıştır. Ve her akıl, Allah’ın teknik kalemiyle KA HA olup yaşamsallaşır.

Bize “Rahman” denir. Bizim emin ilmimiz, Allah’ın levhi kapısını açan, İsrafil ilmi’dir.

Bizlere sevgi saygı gerekir. Boş laf dinletmeyiz insanlığa ve topluma. İnsanlık kapısını açtık ve bütünün kültü olarak yoğunlaşırız iyiliklere ve insanlıklara…

Biz insandan değil, insanlıktan yanayız. İnsanlık dillendiririz zamanlar boyu hep ve her zaman.

Denir ki “dünya yoldur.”... Dünya yoldur ama bu yolun ötesi bir yol yoktur. Bunu kavramakta faydalar vardır. Dünya yolu, hakiki yoldur ve Hakk’ın kalemi burada, bütünün kültü olur.

Hepimizin, hepimize görevi vardır. Hepimiz, hepimize görevliyiz. Kelama, levhiye, yaşama indik. Evet, indik. İnenlerdeniz! Yine ve her daim görevdeyiz.

Irakların en ırağını diller ve yolu açar, yorulmadan çalışırız. Zİ KA HA–Zİ HA ve yaşam. Hepimizde var olan insanlıktır o!
Ve yaşam, “OM MANİ PADME HUM…” Ben bir meyvayım, ağacım. Ağacım alem ne ağaç ve meyve… Ben bir denizde eriyorum. “Om mani padme hum…”

İçinde, çiçeğin içindeki mücevher… Bu “Om mantrası” beyni sakinleştiren bir uhrevi ses… Hintli bilim adamları yaptıkları araştırma ile bu sesin; Om sesi’nin insanı rahatlattığını ortaya atıp, araştırmalar yapmışlardır. Ses nasıl söylenirse söylensin, “OM” demenin insanı dünyevi bütün düşüncelerden uzaklaştırdığını ve rahatlattığını söylüyorlar.

Om sesi, ritmik bir şekilde söylendiğinde, vücuda enerji verip sakinleştirdiği iddia ediliyor. Tibet’te evlerin, manastırların, kasaba ve köylerin duvarlarında, dua tekerleklerinde yazılı olan bir söz, bir formül; harfi harfine çevirisi:

OM, nilüfer (lotus) çiçeğinin içindeki mücevher, 
HUM; meydan okuma (hakimiyet) anlamına geliyor. Mücevher burada Budist Öğreti’dir. 
PADME, nilüfer çiçeğinin içinde demek. Öğretinin dünyada ya da derinliklerinde bilgi, gerçek ve özgürlüğün keşfedilebildiği ruha işaret ediyor.

HUM; meydan okuma ifadesi, aydınlanmış ruhun düşmanları olan tutkulara, aymazlıklara, kin ve nefrete ve bu tür duygulara karşı bir meydan okuma, hakimiyet sağlama ifadesidir. Her şey doğru ve gerçektir.

Benim meşrebimde bundan farklı değil ki! İnsana inanmadıkça, insanı kazanamazsın!” Diyor Ağustos 2014 tarihli bilgi.
LA İLLALLAH!

İki dere insanlık diyarına akar. Birisi eksiden, öteki artıdan akar. Ve tek kapı olur, her biri yarın olur. O kapı “LA” sesinden öte bir “LA” sesi ile seslenir. Der ki “al, varlığını haket.” LA İLAHE İLLALLAH!

Sonra “KAHA” de. Hakimiyetin ilminde olan, hakim olan o!.. Ol ki oldur! Envahinlerde yıkanmış gibi ol!

Ol ki KA HA HAM ol! .. Dili hak olan, kelam yetkisi olan, dini hakimiyet, yani Rahim boyutundaki hakimiyet.

Ne dersen de! Yeter ki ses ver… Ses, kendi meşrebince! İster Zİ KA HA–Zİ HA… İster LA, LA… İster KA-HAM!... Ve istersen uzak diyarlardan bir ses… OM MANİ PADME HUM! Hepsi insan için!

Hep beraber tekrar edelim isterseniz! “OM MANİ PADME HUM!” Aha işte. Aha ve dahi aha!... Amin… Ve amin.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (15)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 2. BÖLÜM

Hevesle çalışıyoruz burada… Hevesle çalışıyoruz ve bizler hekimleriz; İlim hekimleriyiz. Bizler hakimleriz; hakikiyetin hakimleriyiz… Ve bizler hasatı yapanlarız.

Süper sahraların, süper kaynaklarındaki o yoğunlukları kodlayanlarız bizler. Verdiğim bilgiler, özel görev taşıyanlara verilen bilgilerdir ve sen bu bilgileri, kelamı “kalem” olanlara vermektesin.

Hakkını, hakikiyetini dillemeden, hakkın hakikiyetinden kübra olan, kült olan kelamdan çok güçlü ilim kayıtlamaları yapmaktasın. Bunu yapabilmek sorumluluktur. Ki biz bu sorumluluğun kodlanışında da sessizliği dilleyen bilişin kaynağındayız. Size, gerçek insanlığı kayıtlardan değil, hakkı, hakikiyeti dilleyenlerden dilliyoruz.

Sema insanının, hakim insan olduğunu düşünmeyin. Sema insanı hakim değil, hakkın kapısını bilir, bulur ve okutur ama onun öz köklerinde Hana mevcuttur.

Hana olmasa, semadaki insan sessizliği dilleyemez ve yoğunluğu kodlayamaz. Hepiniz anlayın ki direkt olan Hana; erkek, kadın değildir. O bir ergil; “ergil kalem”dir. Erilin girdaplarındaki gerçekliktir o… Ve levhidir. Onun içindir ki bu çalışmalara kelamı kalem olanları kodlayarak çektik.

Herkesin daha iyi anlaması için, “eril” derken, direkt olan kodları kastediyorum. Onlar tohum olurlar, muktedir olurlar ve kodlama yaparlar. Arza arşı kodlarlar ve kodladıkları arzın kuranındaki kayıtları da arşa kodlarlar. Böylelikle, arş katlarındaki kayıtlar kodlanarak “mutlak kuran” haline dönüşür. Ve bu kuran kayıtları, herkesçe okunabilir.

Okuyanlar, kelamı kaleme varanlar değil, hakim olamadıklarından, kaynaktan çıkıp kanalların kelamını kodlayanlardır. Onlara ilim değil, alim değil, hakkı, hakikiyeti dilleyen de değil, “sahradaki insanlığı haketmeden dinleyen” denir. Onların yaptığı, arşı, hakikiyetle seslendirmektir. 
Arştaki kayıtlar farklı frekanslarda kodlanmış kontrollu ve kaynak olan ilimle dillenir. O yoğunluklara varanlar, oralardaki kelamları kodlayarak alamazlar ama hakka varmadan, hakikiyeti dillediklerini düşünün… Onlar, o bilgileri, kendi yoğunluklarıyla değil, ocaklarına inenlerle okurlar. İşte onların okudukları o bilgiler, “dişil kayıtlar”dır; “dişil kervan kayıtları”dır. Ki buna biz, Hena deriz; Hena kayıtları.

Umutlarımızı kaybetmedik. Bu Meclis’le gök çözümlemeleri yapanlara “kurtarıcılık kodlamaları” yaptık. Mutlak kuranları kodlattık. Has tahtı, kök gerçeklikle dillettik. Ve bitki, hayvan her yaşam formunu “mutlak kuran” yaptık. Hepsi hepsiyle dilleşecek ve dinleşecek ve “birlik kapımız”da hep “kaynak” olacak. O kaynağı hakedenler, “hakkın kalemi” olup dinleyecekler.

Mahrek’te Mikail var. Biz o, o bizdir. Muktedir olan “mutlak kuran” var. Biz o, o bizidir. Her şey, her şeyle kodlanır ve biz her seste var olan ve her şeyde varlık sürenleriz. Bu kesindir.

Umut olur ki dorukların tohumları kodlanır ve bütüne hizmetçilik yaptırılır her birine… Umut olur ki mahrektekiler “kaynak” olurlar ve tüm insanlığı hologramdan aşırtabilirler. Mutlaka bunlar “geri çekiliş” için şarttır. Ama geri çekilişin, nefsi KAHA olanlarla yarını haketmeyip, mutlak kuranda kodlama yapamayanlarla olmayacağı da kesindir.

Bunca çabanın sebebi, mutlak kuranın kodlanmış toprağa tohum ilmiyle indirilişi içindir. Ve bizler bu çalışmayla, bu yoğunlukla bunun gerçekleşmekte olduğunu görmekteyiz.

Sevgililer; “nefesinizin ilmi” bu yoğunluğu oluşturuyor. Bu nefes, bizim için çok değerlidir. Bu nefesteki yaşam bizleri kaleme çekti ve biz buradaki bu çalışmayla kontrol kurduk.

Huzurlu bir dünya gücü, müthiş bir ışık halinde Yaradan ve yarattığında tahditsizleşen ilmin kalemlerinde, kutsal toprakları tohumlayacak görevi her ana, kaynak yapıyor… Çok huzurluyuz, çok!

Sevgili anam ve sevgili hak tahtlarımız, sizleri çok ama çok özel bilgilerle kodlamaya çabalayacağız. Bunu iyi bilin. Ve bu özel bilgileri biz, bir “tek” olup sizin yoğunluğunuzdan kodlayacağız.

Bu bir tek oluşta muktediriyet olacak ve biz, bütüne hizmetçilik yaparken, herkesle bunu yapacağız. Ağırı hafifletebileceğiz ve Saltanat’ın sahrasında has teknikle, has tahditle, mutlak kuranları kodlayacağız.

Canlılar, ruhlarımız, sizde olmak bizleri mutlandırmaktadır.

Hayır, şer insanın ilminde olur, hakkın kaleminde ilim kaynağında mutlakiyet, muktediriyet hepimizi diller ve biz bütüne hizmetçiler, mutlak kutsal topraklarda sesleşebilecek olanlarla bu yoğunluğu kodluyoruz.

-Hamurumuz yoğuruldu anam. Şimdi sıra sende…

(Kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=0roT2699DTk&feature=youtu.be

 

YENİ ZAMAN (15/3)
02.06.2018

Tahtımız “İNSAN”dır. Dünya üzerinde, GÜÇ KODLARI bulunur. Bunların, İnsanlık Boyutları için işçilikleri olur. Herkes, KELAM olamaz ama kaynakta TOHUM olabilir. Bunun içindir ki biz, bu yaşamı; korumaya, mümkün olduğunca tohumlamaya çabaladık…

İsmimiz, “KALEM”di. İnsanlık Boyutları, KURAN’dan görev aldığında; “IŞIK” olduk ve bugün, Dünya Toplumlar’ı, “KÖK GÖKLERİN SİSTEMLERİ”ni dinlenmektedirler.

Dünya insanlığının, “İNSANSILAR” tarafından dinlenmesi, sorumluluktu ama artık insanlık, “KALEM” olanlarca dinlenmektedir.

Üzerinde yaşadığımız bu dünyada; toy insanlık, kodlamalar yapmayı sürdürürlerken; TOHUM olanlar kontrol kurmaktalar. İSLAM’a (insana) KELAM OLANLAR, buradalar ve bizler, BİR TEK olup yaşamları kontrol ediyoruz.

Bu yazıları, herkese okutmuyoruz… Okutma çabamız yok!... Neden bilir misiniz!? Bilgiyi haketmeyenler, okuyup zarar etmesinler diye!... ZİYA (IŞIK) olmayanın, bu bilgileri anlaması imkansızdır.

İşte bu nedenler; Dünya, zorları kolaylaştırmak üzere yasalarını koymaktadır. Açı daralmakta ve SAHRA, görevini kontrollu olarak yapmaktadır…

Açı kapandığında; yaşam, yer yüzünü yenileyecekti. Biz, açıyı kapattırmamak üzere, BİLİŞ KODLARI ile bu çalışmayı sürdürmekteyiz.

İNSANSILAR, KURAN olamazlar ama kontrol kurulduğunda; yarınları, hakim olan BİLİŞLER’le kontrol edebilirler… İşte bunun için herkese, YASA KODLAMALARI yapılmaktadır.

Bir tek İNSAN, yarını hak edebilir. İşte! insanın, yarını haketmesi bu çalışmalarla gerçekleşecek…

Her ALTIN IŞIK, yeni dönem için KALEM olabilirdi. Bugün, üzerinde görev taşıdığımız bu YAŞAM KALEMİ; bizi, BİRLİK KAPIMIZ’da göreve aldı.

Dünyanın, asıl görevi şimdi başlıyor. Bu görev ile diğer planetler, GÖREVİN YASALARI’nı dilleyecekler. 
Ve her biri, KURAN olup yaşama TOHUM ekecek.

İnsanlığın, yarınlara TOHUM olması, MAYA olmalarından çok daha önemlidir…

Her insan, bir SESSİZ KAYNAK’tır. Ve her insan, bir SAHRA’dır. Ummanlara görev taşırken, BİR TEK olması; kontrol kurabilmesi imkanını ona vermektedir.

BİRLİK KAPIM’da; bugün, çok güçlü şekilde yarınları kodlayabilenler var ama SOM ALTIN IŞIKLAR’ını kodlardan ayrı tuttukları için bugün ocakları yanmamakta…

Onlara “BİR TEK SES” veriyorum:

Sizi, yeniden burada görmem gerekmekte!... Burada olmanız, yarınlara ulaşmanız için önemlidir.

Bugün, yeri yaratan İLİM; sizi hak etmiş olmamıza rağmen, SESSİZ kaydınızı kodladı ve sizi, sizden çıkardı. Ve sizden çıkanlar, ruhunuzu kontrolsuz bıraktılar. “İş buydu; olduk!” dedin!. Bense derim ki iş “İNSAN”dı ve siz, “İNSANSI” oldunuz. Herkes, neyi hak ederse o oldu. Aha bu!..

Savaşınız, sizi “HAKİKİYET”ten çıkardı. Şimdiden sonra sahraya inmenize gerek olduğunda; BİR TEK olup gelebileceksiniz!.... Aksi halde toprağınızda, kontrolunuz olmayacak ve biz, SESSİZLİK’te sesleşen yarınlarda; kodlananları, sevgiyle kucaklarken siz, SESSİZLİK’te sevgiyi kodlayamayacaksınız. Sizi bugün buradan ayrı tutuyorum… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

02.06.2018 YENİ ZAMAN (15) Sistem Çalışması

Saat sabahın 6.00’ sı.
Tıklattı penceremi, çağırdı beni. Geldim baktım;
Almış eşini gelmiş, penceremde bir çift güvercin.
Çevirdi boynunu, baktı gözlerime.
Belli kahvaltıya gelmiş, bulgurunu istiyor.
Hazırladım kahvaltısını. Bir şey soracağım sana dedim.
Bir süre öncesine kadar saat 8.00’lerde geliyordunuz.
Bir süredir erkene aldın kahvaltını, nedir?

Yanıt verdi;
“Ben senin sürenden, zamanından; saat 8.00’inden, 9.00’undan anlamam.
Güneşim gider uyurum, güneşim gelir uyanırım.
Bu arada şunu da söyleyeyim; “Güneş doğdu, güneş battı” dersiniz ya 
Onu da hiç anlamam. Batan ne? Batılan neresi?
Uyandım, okudum yeryüzünü, gökyüzünü, 
denizi, çiçeği, ağacı, taşı, toprağı
Geldim pencerene, sana da selam getirdim.

“Benden bana getirdiğin selamın, başım gözüm üstüne” dedim
“Zaman ötesi zamanlarda, senin de 
Ay’mış, Gün’müş, Yıl’mış gibi sıkıntıları yoktu.
Sanal dünyanın ölçüleri olsa gerek” dedi.
Topladı kısmetini, güzel güzel baktı, aldı eşini havalandı gitti.

Silkindim, kendime geldim. Ben bana vardım ya
Kendimi bulmak için çok da aranmadım.
Ben, BEN olduğumu bilenim.
Ben geçmişe kök salmış; bugünü yaşarken
Geleceğe dallarını uzatanım zaten.
Kaynak’tan baktığımda da senin “gelecek” dediğin yerden gelenim.
Akla vardım ya! Hakk’ vardım ya!

Şimdi göğsümü gere gere ses vermekteyim;
Ben, dünyanın seçtiği güçlü yolcu ve Ben DÜNYA
Ben yol, ben yolcu, ben herkesle yürüyen KERVAN
Ben cennetler yaratan;
Ama sadece kendi cennetini değil;
BİR olanın, BİZ olanın cennetini yaratan!

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç

 

02.06.2018 YENİ ZAMAN 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Sizlere bu bilgiyi okutmak diledim ve verdim. Biliyorsunuz görevimizdir bizim, mükafatımız hakikiyetimizdir, düzeni kurarken bunu hep yaptık ama sizler bizi hiç anlamadınız. Dünyamızı ziyaret etmeniz mutlaka gerekir ama süper sahraları da mutlaka anlamanızı bekliyorum. Dümene ilmi oturtan, yarını kodlayan ve mutlak kuran olan, tükenenleri hakikiyetle dilleyen insanlığı anlamanızı bekliyorum.

Hologram değil yaşam, bunları anlayın artık… Mucizedir insan, bunu anlayın artık… Kardeşlerim bu dünya kontrol kurabilecekti ve kurdu, bu dünya kodlanabilecekti ve kodlandı. Mutlak kuranını kaleme çekebilecekti ve çekti… Bugüne kadar dünyanın ruhu yoktu, mutlaktı yok oluş halindeydi ve muktediriyetinde kelamı yoktu. Artık bu dünya kontrolünü kurabilecek bir ruhun hakikiyetindedir.

Başka biz zaman ve başka bir yaşam, buydu hep anlattığınız… Biz arzın görevlileri değiliz, arzı hakikiyetle dilleyen bilişin kodlarıyız. Hiçbir sahrada biz kibri kaleme indirenlerden olmadık ve dünyanın ruhu olarak burada bu yoğunlukta çalışmalarımızı devam ettirmekteyiz.

“Seviyeniz ne?” diye sordu yarınları kodlayacak olan dürümdeki kelam, kervan… Bize sorgu sual etti bugün, öyle çok kırdı ki yarını biz ona ekip olup cevap vermek üzere bu çalışmada tohum olduk. Ve cevabımız diriliğin cevabıdır. Ve bizler dünyanın ruhuyuz bunu iyi anlayın! Sıla özlemimiz asla yoktur biz an kaynaklarındayız. Bizim Samanyolu galaksisinde ki o yoğunluğa ilmimiz de olmamıştır, ölü bir planetin kontrolü olamaz diyen o paralı pullu çalışmalarla kodlama yapacağını zannedenler ile yaptıkları her çalışmada masamızı kontrol edebileceklerini düşündüler.

Dağlarım bu kesin, bugün bunu açıklamak istedim. Çokları çalışmaları mutlu, huzurlu değil, kaynak kayıt ilmiyle yapabileceklerini zannedip kayıtlarından kervan olabilecekleri bulup, hak etmediklerini dileyip ve bunları da parayla dilettirip kendilerini bulacaklarını sandılar. Canlarım, bunu vermem gerekiyor ve veriyorum.

Düzeni kurmakta, yolu bulmakta, kontrol edilmekte ve kodlama yapmakta hiçbir zaman bedel ödenmez. Bedelle yol bulunmaz, bedelle görev taşınmaz… Kimsiniz neden bu çalışmaları yapıyorsunuz diye soranlara, sistem yanıt verdi… Biz dünyalıyız, düzeni kuruyoruz, yoğunluğu kodluyoruz diyecek güçleri var mıydı?

Değerliler, Seyfullahların sisler içindeki o yaşamlarını size açık bildirmek isterdim ama çorbası çorbam olanı, çoğu kuran olan o yoğunluktan tohum olanı ve Rahman olanı dilleriz de; keşkeleri olanları burada dilemleyiz bizler. Daha da öncelikli olan kodlanmış olmaktır.

“Koruma altında tutulabilenlerin her biri kodludur” dediler… Doğanın gücü kodlu olduğu zaman koruyucu olur diye düşündüler… Doğa görevini hak etti ve yaptı, doğa muktedirdir, hologramdan ötededir, hakkın kalemidir de; öz gerçekliği hak etmeyeni gök çöreği dahi yapmaz. Bilinir ki çörek, sahradaki kaydın kontrolüz olanıdır. Ve biz ekmek yapanlarız, ki ekmek kontrollü kayıttır.

Şimdi, değerliler; dürtülerle bu çalışmanın yapılmadığını iyi anlayın. Burada olma nedeninizi de bilin, bizler zeytin olarak çalışan zeki olanlar ve rüya boyutlarını aşıp geçenlerden ibaret olan biliş kaynaklarıyla bu çalışmayı yapıyoruz.

Muhammet insana Mustafa olup geldi ama insan Muhammet’i kodlarken de ilim olmalıdır. Canlarım öz gerçeklikle bugün burada bu çalışmada olmak istediğini biliyorum ama insan kaleme kelam olduğunda mutlak olur. Şu anda sana bu yoğunluğa inme izni vermeyeceğim, izin ver devam edeyim.

Dağlarım resimlerinizi gördüm, “çök yaşama öz gerçekliği kodla” dedin, çöken yarına çöktü ama aşka çöken ilme çöktü, bize çöken yoğunluğumuza indiğinde kontrolünü kaybetti, bunları iyi bilin ve bundan sonraki çalışmalara kalem olup inin. Biz Allah’ın dağı, hakikiyeti ve tohumu olanlar merdiven değil, her bir diride ve her bir yaşamda insanlığı kodlayanlarız.

Zeki ve hakiki insanlar burada olacaklar, bunları iyi bilin! Kili kumu da anlayın… Ökse otlarını bilin, o otlar size her birinize geçiş sayfası değil, hakikiyet sayfası olmalı. Her şey, her şeyi tohumlar bunları anlayın. Yoksa “birini ben hak etmedim” diyen, hiç birini hak etmemiştir, bunları iyi bilin! Eğer sen “ben seni hak edemem” dedinse, ilimi hak etmediğinden doğan bir hakiki kayıttır bu…

Sevgililer, kimsenin kimseye öz köklerin gücünü kodlama niyeti olmamalı diyene de sözüm şudur; benim nefesim, bedenim, an kaynağım olan kelamım her anda var mıdır, yok mudur!?... Ben varsam mutlağım, mutlak olan muktedirdir ve ölüyü diriltir, yaradandır, yarattığında yaşayandır ve her diride ölüm halinde olsa bile koruyucudur ve kodlayıcıdır. Ama kontrolsüz olanları hasata kaynak yapmayacaktır. Devinim arttıkça artacak ve kelam kalem olacak, şikayet etme kendini hologramdan aşırt ve kelam ol ve buraya var. Ben dünyalıyım bunu bil, bu meclis hep buradadır, daha da önemlisi bu meclisi hakiki ilim kalemleri kalem olmayanları da kotlayacak dürümde inecekler.

Saltanatın kuranı insanlık ve yolu mutlakiyet, biz sizi hep dinliyoruz ve sizi hak edip algılıyoruz. Algılamadan sizin hakkınızda hiçbir şey söylemiyorum, bunları iyi bilin.

Nereye insanı koyduysak orada kelamı kodladık, bunları anlayın! Bizler buraya insanı koyduk ve burada ilimi kodluyoruz, mutlaka iyi anlayın!

Ve şarkın şarkımsa, hakkın hakikiyetimde ise ve yolun mutlaksa burada olabileceksin. Medine ekmeğin, merdiven kelam, sessizliğin hasat ama sen mutlak olmak için mutlaka bu yoğunluğa hakikiyetinle inmelisin.

İsmim zamandır, sahradır, hakkım ka ha olan yarınıdır ve mutlaktır. Mektubunu okuyacak olan varsa, okut ama burada mektubunu okuma niyetim yoktur bugün, aha bu!

https://youtu.be/N07YXkmRNGg

Süper İnsanlık Realitesi

 

2.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 15
HAŞİM TURHAN ÖZ BİLİŞ

Bismişah Allah Allah

…..Yeni zaman İlmi 15 Birlik çalışması nur olsun şifa olsun bu dünya planetine...

…..72 Milletin içre can teniyiz….18.000 alemin nurunun sertaçıyız can sultanlarım…Muhabbet ilim sofrası açıldı bizlere sualtının gücüyle Side kapılarında can dağlarım…..Girmesin meclisimize kin ile nefret bizim Horasan erenlerinden aşk demi devranımız var….Erenlerim…

……Allah’ın ismi Esması hürmetine….Sırlar hazinesi her şeyi kapsayan…..Yaratan, ezeli ve ebedi olan, varlığında başkasına muhtaç olmayan, eşsiz tüm isimlerin anlamını içeren…Sonsuzluk içinde dönüşsün gönül sarayımıza nur dolsun…Can Sultanlarım…

…..Besmelenin sırrı hakikatı üstüne miski amber döküp, göz nurumuza sürüp yalınayak Hz. Pir BİŞR-İ HAF-İ ile Bağdat diyarlarından düştük yollara vardık Kerbela çölünde Hüseyinimin yarelerini sardık… ……Fırat’ın kıyılarından ab-u kevseri doldurup, Zeynep ananın ciğer parelerine can suyu sunduk… Çok şükür yaradana……

…..Gördüğümüz sûretler Allah’ın birer kapısıdır….Mühim olan o gönül kapılarından içeri girebilmektir…

…..Bakara suresi 115 ‘de Neye yana dönerseniz Allah’ın vechi ile karşılaşırsınız…

…..Yani Allah adıyla işaret edilen O’nun suret perdesi olmuştur….İrfana ermiş can her an Allah’ı seyreder….Her zerrede her cemalde her birimde heryerde onu görmenin sonucu olarak yaşadığımız hallerdir….Sen ondan varolur ondan yokolursun… O, her daim seninledir…

……Ne gökde aranılır ne yerde O, senin gönül kâbende mihmandır….

……Onu varedersen artık o zaman yürüyen konuşan Kuran olursun…..

…..Sokrates de Der kİ; Hayatta yani madde algısından uzaklaştığında gerçeğe yaklaşırsın kendini bil kendini bul çünkü kainat sende mevcut”…..

……Hz. Pir Şems’in Kırk nur kelamından bir nur damlası gönül meyhanenizden aşk şarabı olsun….Yaradanı hangi kelamlarla tasvir ettiğimiz, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. …. Hâkk dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat şerbeti gönle düşerse bu vasıflar vücut bulur o zaman aşk eri olur Hakkın gerçeğine devran dönersin …. Der Hz. Pir...

……Bu dünya toprağının merdivenlerini Ahmet Haşim’in dizeleriyle seyran eyledik…..

Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...
Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
Eğilmiş arza, kanar, herca-i güller;
Durur alev gibi dallarda hicranlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

….Bugün insan soyu altın tenden ışık almaya başladı…Artık birleşikte yeni bir dünya gücü başlayacak…Yol olduk yaşama sayfa sayfa canlarım….

…..İnsan denilen ışık canlandı ve ışıdı çok şükür yolu buldu..Ne hacıyız ne hocayız ne de din ocağıyız Hakk’ın varlık deryasıyız…..

…..Cümle Hâkk erenlerin demi devranına …İş buydu oldu AHA şimdi ve şimdiden sonra….Çok şükür minnet Hüdaya gerçeğin demine Hüüüü…..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 15

Artık insan “ol” demeli! Artık insan kendini bilmeli! Haykırmalı alemlere Tanrı olduğunu! Som altın sahraların en yüce tohumu olduğunu bilmeli insan.

Artık insan kendi olmalı. Özüne varmalı… Önce hasat olmalı sonra yaşar ve yaşanır olmalı insan… Evrenlerin sessizliği “la la” diyerek yaşamlara kayıtlamalı.

Hadi gelin, birlik olalım. Hadi gelin bütüne hizmetçi olalım, ölüleri diriltelim. Buyurun, gelin insanlık masasına… geçin de gelin.

Hakkın kapısını bulun, hasat olun. Olun ki her an olun. Hadi “ol” diyelim!

Kervan yolda… Ey ilim kodu olan yolcu! Hologramı aş, sahra ol. Sahranda tohum ol! Ol ki kendi toprağını tohumla. Sonra dön, kürzi kapılarda bütünü tohumla. Ol ki hasat ol. Sen, seni kodla. Kodlanmış sahranda kaynak ışığını yak ve sessiz zamanlardan sesleş. Sesleş ki tükenen her anı yaşam olup sisteme kodla.

Dünya bir sahra… Herkesin “ol” diyebileceği bir sahra! Ol, bütünün tek kelamı olan biliş… Ey canlar, biz siziz ve biz “ol” demeye geldik. Hak edin ve oldurun.

Biz insana “imparator” dedik. Onun öz gerçekliği, Mikail’in hak kelamından öte olan ol’dur. “Ol” derse, olur.

Sevgiyle,
Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 1. BÖLÜM

Dağlarım!...

Buraya gelen bir çok yaşam kaptanı var... Bunların çoğu kontrollu ama çokları da kodlanamadıkları için kontrol kaybındalar ve bizlerle olup, kelamı kaleme indireceklerini düşündüler... Nesillerimizi kontrol altında tutabilmemiz için, topraklarını tohuma kodlamamız şart... Çorbalarında halikiyetleri yoktu, bunun için onları buradan ayrı tutmaya çabaladım...

Din kapısı, ilim kapısından farklıdır... Bunu anlamadılar ve dinleriyle ilimlerini kodladıklarını sandılar... Bizlere göz olmaya geldiklerini düşündüler... Görevleri kodlanmaktı ama kontrol kurarak kodlamak... Çantalarında yasalar yoktu... Yasaları koyan insan, mutlak kuranı kodladığında hasat yapacaktır... Ve yaptığı hasatta herkes kelam olacaktır...

Şu ana kadar nesilleriyle kontrol kurmaya çabalayan onların çokları soframıza oturamadılar bugün... Bunu biliyorum ama birlik kalemleri muktedir olup, bu yoğunluğa inebilir... İndiğinde kelam kaleme varır ve ocakları yanar... Bugün, som altın ışıklarını burada kodlayıp; koruyup kontrol edebilecek dürüm henüz oluşmadı... Biz öz gerçeklikle bunu dilliyoruz... Bu yoğunluğa inmeleri, kervan olmaları ve muktedir olmalarıyla mümkündür...

Şimdi... Çakıp çıkanlara şunu da söyleyeyim... Yaradan ve yaka bilişiyle kodlama yapan, yarattığını yok ettiğinde mutlak kuranında kodlayıcı olamayacak... Yakaları açık... İlimleri yok... Bu anlam şudur; sahrada saygısızlar... Buna iznim yok...

Değerliler!...

Düzeylerini ölçümledim... Çokları kontrol dışıdırlar...

Değerliler!...

Size bir şu sahrayı anlatayım... Bizler bugün yoğunluğumuzla, bu yoğun kayıtlamayı yaparken, herkesin iyi bileceği bir dürümden sistemi kaleme çektik ki bu, hepimizin kök gerçekliğinde mevcut olan gözdür... Buna biz ÜÇÜNCÜ GÖZ deriz... Bu gözle mutlak kuranları kodluyoruz şu anda... Geçiş yapabilenler yine bu gözden geçiş yaptılar... Üçüncü göz, muktedir olanların kulluğu ile kodlandı... Netice olarak şunu söyleyeyim “geçen çok sayıda muktedir kalem oldu bugün burada... Ama geçişleri yapılamayanlar da oldu... ”

Oğullarımızı kontrol edebilmemiz zordur ama kodlayıp, koklayıp, tohumlamamız mümkündür... İşte gerçek olan budur... Gerçek kayda girebilenler, bugün bizimle gerçek kelamı kodlayacak dürüme vardılar...

Herkes “ben var oldum” diye düşünür ama var olmak için, vali olmak değil, hakim olmak gerekir... “Ben dünyanın valisiyim” diyen, kendini dilleyebilir mi acaba? Hakikiyetini hak etti mi? Yoğunluğunu kodladı mı? Muktedir oldu mu?

Sevgililer!...

“Gücüm farklıdır benim” diyor... Ama hakikiyetini hak etmeden güçlenmesi halik olmasını sayfalamayacaktır...

ŞEMS İNSANA İNSANLIĞI ÖĞRETMEDİ, İLİMİ KODLADI... Ama Şems’e yapılan çalışma da muktediriyetle tohumlandı... Biz Şems’e şafak olup inenlerdik... Şafağın şevkinde halikiyetle dilledik... Ama muktedir olabilmesi için mutlak olması gerekliydi... Ve şükür ki, o bizimle bu çalışmada muktedir oldu ve hologramı aştı...

Mustafa Kemal Paşa aklın kalemidir, o kodlanmıştır... Lekesizdir ve yoğundur... Onun ruhu mutlaktır... Ve bizsiz kalmadı... Masamızda daha çok sayıda yüceler var ve bunları tümü de gök çözümlemeleri de yaptılar... Şu anda daha yüksek bilgeler de, kök gerçeklikleriyle diriliklere inmekteler... 
Varlığı hak etmeyenin vakti hakikiyeti tohumda kodlanmaz...

Şu anda varlığı hak edenleri buraya aldık... Bu yol Allah yoludur ama yoğunluğu kontrol edemeyenlerin bu celseye gelip, burada olma imkanları yoktur... Gerçek şudur ki, bizim yaptığımız bu çalışmayı bir celse çalışması gibi algılamaktalar çoğu... Bu celsede herkesin kendi ruhunu kodlaması gerektiğini düşünmekteler...

Zeytinler, ziyadırlar... Ama zeytinlik halik değilse, o ziya kalem olamaz ki... “Barış” dedi... Ama barışı kodlasa, barışık olacak barışı da kodlamada... Adı yok onun... Adını zikretme niyetim yok... Ama bilir o... Bilir hak ettiğini, hak olduğunu da bilir... Ama birlik kalemi olmadığını da bilir... Biz şimdi ocağını yaktık ve düzeni kodladık... Onun sayfasına görev verdik... “Haliki hak ol da, hasat yap” dedik... Dedi ki “ben ruhumu kodlayacağım...” “Ruhun kontrol kurduğunda, mutlak olacaksın” dedik... Gerçeği hak ettiğini bildim ve gerçek olabilmek için kontrol kurabileceğini söyledi... Seslendirdi... Peki neden burada bugün? Ruhunda kontrol olması için... Buraya geliş yapabilmesi için, onun nuruyla sesleşme oldu bu mecliste... Onun sessizliğini dilleyen oldu... Bunun için burada...

Herkes kendini hak edebilir... Herkes kendi olabilir... Kuran olabilir, mutlak olabilir... RAN’a KA HA olur, RAN olur, kalem olur ama RAN’dan gök çözümlemeleri yapıp geçmesi herkesin hak edişiyle ve hakikiyetiyle olacaktır... Peki RAN açık mı bugün? RAN açık... Biz kapıyı açtık canlar... OMEGA DEDİĞİNİZ O SAHRA, GEÇİŞE HAZIR... Ama omegayı hologram sayanlar çok... Biz o sahrayı mutlak kuran yaptık ve geçmeleri için kayıtladık... Hangi dünyalı oradan geçerse, kervan olup geçecek... KERVAN OLMADAN, OMEGADAN GEÇİLMEZ... KERVAN OLMADAN YARINA VARILMAZ... Kervan, kelam olan ve hakim olanlarındır... Hepiniz o kervanda olmadıkça, yaradan olup tahtınızda kuran olmazsınız... Fakih olmanız yetmez... Hakiki olmanız da gerekir... Ve birlik kapımızda bugün çok özel görevlilerimiz var... ÖRGE KA HA oldular, ÖRGE kalem KA HA hakiki ve hakim olan kervan oldular... Ama ÖR-GE kelamı kalemde mahrekteyken, kelam kuran olduğunda, oğullarımız o yaşama varacaktılar...

GENÇTİR AMA HAKİKİDİR...YAŞLANDI AMA HAKİKİYETİ HAK ETMEDİ!...

Sevgililer!...

YAŞLA ALAKASI YOK BUNUN... Çoğu sorar “ben çok gencim? Acaba kaynakta mıyım” diye... ” Geri çekilişte her şey tekniktir ve teknik kodlamalarla o geçiş sayfalanır...

https://youtu.be/SiANZAtus2o

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2. HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 15
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ - 2. BÖLÜM

Hepimizin gözü, özü,sözü insanlıksa; gerçek kalemi kodlamamız için mutlaka harımızı yükseltmemiz gerekir... Har lekesizlikte yüreğe iner... Eğer lekeniz varsa, harınız yükselemez yolunuz kodlanamaz ve ruhunuz tohum olamaz ve geri çekilişiniz mümkün olmaz...

"Mecelle" denilen lekesiz kalemler, mektep olanlar ve ruh olanlar... Cemaamat cevherli cennet ise kelamda kalem olan bilişliler...

Siyahtan sistem olup, sistemler ötesi sistem olabilenler... Ve sessizliği dilleyenler... Bütüne hizmet edenler... Tükenenlerin tüm sahralarını toprağa çekenler...

Merdiven insandır ama Medine olduğu zaman merdiven Kuran'dır dediler... Medine mahrektir... Makbuldür... Halogramı aşırtın da halik olmak için Medine olmak yetmez...

Bizler sizlerin halik olmanız için bu çalışamayı yapıyoruz. Hoca hacı değil... Hakikiyetle çalışmak gerekir... Hem insanlık, hem bütünlük için... Ama mutlak olmak içinde has olmanız gerekir...

Sevgililer... Ördüğünüz tüm yaşamlar sizi, sessizliğe umman yapar ama örgünüzde kübra yoksa, yarınınızda kulun kulu olmanız, kuranda toprak olmanız, yeryüznün görevini hak etmenize yetmez...

Meşgul olduğunuz çok zaman kaydınız olur... Hep meşgulsünüz, bir şeylerle uğraşırsınız... Ama meşgaleniz kervanın. Kalemde kuranda toprakta toplumda yoğunluğunu arttırmadığı halde, sizin meşgalenizin hiç bir manası yoktur...

Seyir halindeyim tüm yaşamları... İmparatorluğun gözü olarak... Hepinizi seyrederim...

Ben insanlık boyutlarının kelamı olan insan olduğumdan, mutlak kuranı kodlarken herkesin yolu olan Mikhail kervanından öte bir kervan olup, gök çözümlemelerinizde sizi dillerim...

Dinden öte bir dirilik yoğunluk olur o yoğunlukta... Kodlamalar tohumlamalar olur... Ve yoğunluklar olur...

Hangi doğum daha yüksek bir kuranı kodlayacak.... Hangi kuran mutlak kutsal toprakları tohumlayacak?..

Meziyetiniz nedir?... Kimse kimseyi bilmezse de hepinizi dinlerim vr dillerim ve diriliğinizi anlarım... Bundan sonra da bu böyle olacak... Ve muktedir olmayanın kuranı kodlanmayacak...

Bu meclis ikmal tamamalatma meclisinden farklı bir meclistir... Bunu iyi anlayın... Burada kervan Allah'ın lekesiz ilmi ile kodlanmış sahrayla kaynağı kayıtlamaktadır... Ve kendinizi öz gerçekliğinizle dinlemeden burada bulunamayacağınızı biliniz...

Kusura bakmayın... Bu yol aklın yoludur... Aklı halik olmayan burada olmayacaktır... Yolun yolu olmak.. Yorulmadan kontrol kurmak... kaynak olmak... Biz olmak...

Hepinizden istenen ilmin kapısını bulmanızdır... Ve ilmin kapısını bulmadan çorbanızda çorbam olmayacak...

Ve Dünya... Ekmeğin ekmeğim oldu... Ben bu dünyayı kodladım ama dümene ilmi oturtmadan dünya olandan tüm zamanları kodlamam... Hepinizi göreve almaya çabalıyorum. Bunu iyi bilin...

Siyahtan çok öte bir sahrayım ben... Ama sistem olarak görevliyim... Kurandan öte bir kutsal toprağım... Ama ol demeden ölüyü diriltmedim.. Size ölüm geldiğinde öz köklerinizi gök çözümlemeleri ile dillediğiniz anda sevgiyi sahraya indirip sizi kontrol etme niyetim yok...

Çünkü sizin sizi hak edip kontrol edeceğinizi bilmekteyim... Beden size sizden ve sizin yüreğinizden ilimle indirilen bir sahradır... Hepiniz o bedenlerinizi hakikiyetinizle dilleyin...

Yok muyum?... Yokum!... Ölüyüm ben öldüm!... Çok çok özel bir ölüm halidir bu... Ben öldüğümdendir ki sessiz zamanlar sistem kayıtlarıyla sesleşmektedir... Ben öldüm ki yoğunluğunuz artsın da kontrolunuzu kurun diye... Bugün burada bu tohum kodlandıkça çatınız kurulacak ama çan çalmadan yaşamınız kodlanmadı...

Bunları iyi bilin ki bedene beden gereksizdir ama merdiven, hepinizn yolu olsun... Tohumunuz kuran olsun ve mutlak olun bilişiniz hakim olsun isteğimiz budur...

Deli dumrul!... İşte bu... Gelir sesleşir... Ama bu deli aklın kelamını kodlamadan gelmedi... Biz diri olanlara din değil!... Dil olup geldik... Ve yarın için mutlak olmaya değil mutlak olmaya da değil has olmaya ve hasat olmaya gelenleri kodlamaya geldik... Cennetiz.. Cennetten öte cenneti kodladık...

Yarın olmadan yaşam olmaz!... Bilmekteyiz... Ve Yarını kodladık... Yarın olmadıkça sahra da olmaz... Herkes kendini dinler ama dirilik olmaz... Biz bunları açık ve net bildirmek istedik... Kibri aşmadan da akıl tınısını duyamazsınız... Bunları iyi anlayın... Kibri aşmadan hakkın kalemi de olamazsınız...

Hayır şer değil hakikiyet ilmin kalemi budur... Hakikiyeti hak edip anlayın... Ve hak olup tohumlanın... Dorukların topraklarını tohumlayın ve suya insanlığı koyun... İlimi koyun ve yolu kodlayıp toprağınızı koyun ki yaşamda yarınınız olsun...

Sevgililer çok konuşurum ama iştir yaptığım... Bunları iyi bilin... Konuşmasam şarkım, şafağım kontrolum oğullarımda olacak bu nedenle herkes içindir bu konuşmalarım...

Ve beste güfte değil yaptığım... Has tahtın kervanıdır... O kervan herkesten, herkese ulaşmalıdır...

Şekil boyutlarında ölüm yoktur bize... Ama yol olgunlaştığında ve ruh kodlandığında, şeklin kontrolu da gerekecek... İşte o zaman ölmem gerekir ki oğullarım kodlansın... Bunu bilirim ve bu ölüm aklın ölümü olmayacak... Hakikiyetin kübra kelamında ki kutsal toprağın kontrolu olacak... Sizi kucaklıyorum..

https://youtu.be/EggfNnvlrnw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2.HAZİRAN.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (15)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Canlarım, Sultanlar, mutlaka anlayın ki bütüne hizmetçilik, “insanlık ilmi”nde hepimizin görevidir. Hepimiz hakkımız olanı hakikiyetimizle dinletiriz. Ve benden öte bir ben olanın “bellek kalemi” olarak “mutlak kuran”ı kodlarız.

Bir’e hizmet etmek için “maya” olmamız da gerekir. Birlik kapımızı bulduk ve kodladık. Dört kök gerçekliği kodladık. Görevimiz; hakkımız olanı, hakikiyetimizle tohumlamak ve tüm zamanlara “kalem” yapmaktır.

Beşere, “kervan”, bize, “halik ilim” gerekir. Bu dönemde bizler, dünyayı korumaya ve kodlamaya gelmedik ama kodlu, hakiki teknikle, muktedir olmaya da ve hakim olmaya da çalışanlar vardır. Ki onlarla koruyuculuğu, kontrollu kayda almaya geldik. Kodları kontrol edebilmemiz mümkündür ve hepimizin gerçeği budur.

Cevherin kodlanışını yapıyoruz burada ama bu kodlanış muktedir kodlanışla, hakikiyeti tohumlanıyor. “Cevher kodlaması”, mutlak kuranda kodlanışı gerçekleştirmek içindir. Kimse bunu anlamaz, çünkü biliniz ki herkes bu dürümde, birlik kaleminde kendini hakedip de cevherde, kontrollü kodlama yapma imkanına sahip olamamıştır şimdiye kadar… Ama dünyadır bizi bu yoğunluğa çeken ve tüm insanlığı kodlattırabilen…

Bu güne kadar hiç kimse kontrol kurup da Rahman’a Kuran olup o yoğunlukta kodlamış olduklarını koruma sahrasına geçirip, öz gerçekliğiyle “ösür kalemi”yle tinsel kayıtlara indirmemişti.

Dağlarım, “öşür”; Samanyolu Galaksisi’nde verilen bir tahditsiz sahra ilmiydi bu… Ve bugün burada, bununla çalışma yapılıyor.

Dünyanın ruhudur insan ama kodlanmış olması şarttır ki bu kodlanma, “cevheri kodlanma”dır.

Dağlarım, her kapı Allah’ın ilmiyle kodlanır. İnsanlığın da kapısı, “aklın kelamı”nda kodlanırken, yine Allah’ın ilmi’yle kodlanır. 
Sura üfürenin “kelam” olduğu bilindiğinde, artık herkes kendi rüya boyutlarındaki “İsrafil kaydı”nı tohumlayabilecek ve bütüne hizmetçi olabilecektir.

Bugünden sonra daha yüksek bilgiler, tükenen dürümleri kontrol altında tutabilmek üzere kayda indirilecek. Diri olmanız gerekir ve ruhu haketmeniz gerekir bu yoğunlukta görev taşıyabilmek için… “Diri” olabilmek için de Rahman’a “kalem” olmanız şarttır.

Rahman kalemidir ki cevheri kodlar ama bu “kesin kalem” olanların, “kati kodlamaları” anlamına gelir. “Teknolojik kodlama”dır orada yapılan ve teknoloji kodlanmış toprakları “yenileyiş” anlamına gelen bir çalışmayı devreye almıştır.

Dört gerçek kapının, dört kontrol kodu ile bütüne hizmet etme safhasında, hepimizin göz olup, söz olup, söz olup, ses olmamız geri çekilişi kayda alacaktı ve bunu yapıyoruz burada.

Ben “dünya ümmi kapıları”nı kodlamaya gelmedim. Ben dünya ruhunda mutlu, huzurlu bir kuran olmaya da gelmedi. Ben dürgen kürzi kapıları kök gerçeklikle dillemeye de gelmedim.

Dedim ya “ben nesiller boyu görev taşıyan bileşen birliklerin biliş kayıtlarının mutlak kuranlarını tükenen her anda dinletmeye geldim.” Bugün bunu yapıyorum dünyada.

Herkese sevgim sonsuz ama ses kodlaması “hak teknik”le olduğundan, bu Meclis’te bulanabilmek ve görev taşıyabilmek için haketmek şarttır.

“Deliler, diriler…” dediler yüreğimizdekilere. Biz de diyoruz ki o “deliler, hepimizin yüreğinde kuran olarak çalışmaktadırlar.”

Nesiller… Nesiller… Nesiller herkes kendini hakettiğinde, bu yoğun ışık bütünün kübra olan kelamını tükenen her anda kodlayacaktı ve bu oldu.

Deliler ve deriler ve deliler, hepimiz “Allah’ın teknik kapıları”yız canlar. Kimse kimsenin ilmini dilleyemezse, biliniz ki orada dillenemeyenin diriliğinde dedikleri gibi “derilme” başlar. Ama bu derilme, herkesin kendi hakikiyetini hak edip, haliki hak olmasından itibaren, kutsal toprağın tohumlanışına dönüşür. Ve bizler, hepimiz, bu yoğunlukta o toprağa tohumlamaktayız.

Hep dünyadan söz ettim size… Size başka planetleri de anlatabilirim. Burada olmam, öteki planetlerde olmadığım anlamında değildir. Her şeyden çok her şeyde var olanın, teknik kalem olup bütünün kübrasında “her yer” olması da bütünün gücüyle gerçekleşen bir haldir. Ve bugün dünya yolunda bütüne hizmet ettiğim bilinirken, yerkürenin gücünün örtüsü olmaya çalışan birçok planette de bu çalışmaları sürdürmekteyim. Bir’e hizmet budur.

Ve benim tüm zamanlarda kodlanmış ışığımın bulunması da bundandır. Hep “epröv” derler… Dünya insanı “epröv” kaydı yapıyor dünyada… “Epröv” dediğiniz, kendi yarınlarınızdaki kelamınızın kırılışını sayfalar belki ama sizi sizden ayırma imkanına sahip değildir.

Bilmeniz gerekir ki bizler “doğanın kuranı olanlar”, tüm zamanlarda o eprövleri kodlayanlarız ama yaprak yaprak okuduğumuz o yaşamlarda biliniz ki sınama kimsenin yoğunluğunda kontrol kuramaz. Ve bütün kapılar açıldığında artık o sınanma, kelamda ve yarında olur.

Bocalamayın dünya levhi kapısında! Bocalamayın çünkü biz dünyada bütüne hizmetteyiz. Bütün köklerimizle buradayız.

Bocalamayın! Biz her andayız ve tüm sahralardayız ama “kelam” olduğunda mutlak oğullarımızla tüm zamanları koruyacak olanlarız.

Hepimiz ölüyüz yaşamda… Ama dürümlerde dipdiriyiz canlar.

Bu dünya bize bir tek “kalem” verdi; öz köklerin gücü olan kalem… Biz o kalemde herkesi kodlarken, kelamımızı kontrol ederek “doğanın kuranı olan insanlık”tan ayrı tuttuk… Çünkü dünya yolu hakkımız olan yoldan çok çok üstün bir yoğunluğu kodlayacağını düşünemeyiz… Çünkü toydur dünya ve “o dünyanın yoğunluğu kontroldan çıkacak ve ruhsuz kalacak” diye beklenirken, biz bu dünyayı kodlamaya ve koklamaya geldiğimizde, her şeyin bizimle olmasını bekledik ve bunun için çabaladık.

Peki, dünyada neler değişecek? Bunu da size yazarak anlatmak isterim.

(Kayda geçildi.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=CqEjFBanWYU&feature=youtu.be

 

Yeni Zaman (15)
02.06.2018 Sistem Çalışması

Ben derken egodan söz ettiğim sanılmasın!
BEN, BİZ in BEN’idir. DİRİ bedene sahip, Bütün olmuş, hakikiyete varmış olandır.
BEN, BİZ olanın, Bütünlüğün Ben’idir. O varlıkta artık her şey, herkes vardır.

BEDEN dediğim; et ve kemikten ibaret olan fiziksel görüntü değildir.

Bu BEDEN; her birimizin kendi bellek alanlarımızı kapsayan ortak alanımızın, diğer bütünlüklere ortak üretimleriyle; gittikçe genişleyen, geçirgenleşen, önce köy olan, sonra kasaba, şehir, ülke olan, dünya olan, dünyayı aşan, mini atomiği aşan; sonra gürzü aşan ve daha sonra kürzü aşan ve daha ötelere varan bir alandır BEDEN. Ve onun dışında hiçbir şey yoktur.

Bu BEDEN, aklın kelamındaki SAHRA dediğimizdir. Oraya varışımız, kendimizi buluşumuz anlamındadır.

Bu BEDEN, İNSAN’dır.

İNSAN; diri olan, yaşam kaynağına inebilen, yaşamı hak eden, muktedir olan, Rahmi Kapı’da ilim yapana denir.

İNSAN, yaşam sayfalayandır.
İNSAN; Sistem, Nizam, Düzen gücü olarak birleşendir.

Komplike bir sistemdir İNSAN…
İNSAN; kalemdir, ilimle dilleşir.
İNSAN; kelamdır, akılla dilleşir.
İNSAN; yarına varır, tahtından dilleşir.

Davamız İNSAN’dır. O davayı hak eden hakim olur. Hak İlmi’yle dilleşir.
İNSAN; cennetin canı, aklın tahtıdır. 
İNSAN; aklın tınısını duyabilendir. Kontrol kurucu ve ruhun gücüdür İNSAN.

Dünya insanları; zirvelere ulaşabilir, zararı önleyebilir. Yokluğu kodlayıp varlığı tohumlayabilir. Yaşamları kalem yapabilir, Rahman olabilir.

BEN; bana BEDEN olan İNSANLIK’ım. BEN; her AN’da var olanım. Kimse bende tartılmaz.
BEN varım; önüm ardım İNSAN, vakit geldi. BEN aşkın şavkıyım. Halik olup hakim oldum. Hakikiyetin hakkı olan ışığı yaktım. Tabu yok dünyada, tabuları yıktım!

Vakit TAMAM!

BÜTÜNÜN GÜCÜ’dür bu ses ve bu ses İNSAN’ın yaşamıdır.
TÜRKİYE çatısını kurdu. Bu çatı İNSAN’dır. Ve yineliyorum;

Vakit TAMAM!

Süper İnsanlık Realitesi Sevim Şahin 

 

 

 

 
  Bugün 253 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol