Birlik İlmi
  YENİ ZAMAN (4)
 

“YENİ ZAMAN (4)” 
ÖZ BİLGİ ve DAVET:

Kuyunuz, kuyularınız olacak yaşamda. O kuyulara insan konduğunda; o insan, yarınları hakedebilecek. İnsanın kodlanışı ve ruhsuz, kontrol kuruşu ile bilişin kaleme inişi sağlandığında; tüm insanlık o kalem olacak.

Size, kendi yarınlarınızdan söz ettim. Size, yarını kodlayan nefeslerinizden söz ettim. Sessiz Zamanları, seslendirecek yaşamlardan söz ettim ama beden almadan yoğunlaşıp yarınları tohumlamanız asla mümkün olamaz.

Dünyanın ilmini bilmeden, yaşamı anlayamazsınız.

Düzen kuran, kelam olur ama RUH olamaz.

Sevgiyle sizleri dilledim. Sizleri kodladım… Ayrılığı kodlattırdınız ve ruhunuzu halik kıldınız. Sizler, bizleri ve bizler sizleri kodlarken, YAŞAM LEVHİSİ’nde HALİK oldunuz. Bütün mesele İLİM’dir. İşçiliktir yaptığınız ve yolu kodlarken de bunu yaptınız.

Umutlarımız tüketilmedi. Yaşamlarınızdaki halikiyet tohumsuz olmadı.

Vakit geldi ve siz, sevgiyi halik kılmaya geldiniz. Sizden ilme varan, sizleşip insanlaştı. Biz dünyaya unlarımızı eleyip gelenlerdik. Bu dünyada, RUHUN KURANI olacaktık ve kodlama yapıp İLMİN KALEMİ ile LÜTFİ KAPILAR’ı kodlayacaktık. Bunları yaptık….

Artık YARINLAR, HALİK ve BİZ, HAKİMİZ… DÜNYA, ZAYİATINI ÖNLEDİ ve RUHUN KURANI OLDU…

MÜSİH ZAMANLAR, MÜSİH KALEMLERLE KODLANDI… Ahir Dönemler ve zamanın kalemliğinde kodlanmış olanlar; hepsi, yarınlara KAYNAK oldular.

Şu andan itibaren RAHMAN’a KANAK OLAN İNSAN, KENDİNİ HALİK KILACAK ve SONSUZLAŞACAK… Bu kesindir!...

Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

“YENİ ZAMAN (4)” programımız kapsamında 17.03.2018 cumartesi günü; 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde yapılacak çalışmaya herkesi bekliyoruz…

Saygılarımızla,
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

NOT: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİDİR.
Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST.
Tel: 0 216 348 95 59

 

17.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMANLAR (4)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Sararan, türevleri tohumlanamayan ve kırılanların bütüne hizmetleri mutlaktır ama muktedir olmaları da gereklidir.

Kaşık kaşık “ilim” içtik bu Meclis’te… Her içtiğimiz ilim, Mikail’in kültü olarak bütüne kelam oldu ve hakikiyetini kodlayan oldu. 
Huzurla çalışmalarınıza dahil olmak istedik.

Bütüne hizmet, insana hizmetten çok daha farklıdır. Karanlık aydınlanır… “Mutlak kuran” tohumlanır ama murad ettiğimiz ne varsa bunların hakikiyetimizle “kelam” olup kodlanması gerekir.

“Kanat takma”nın anlamı şudur: Ben uçuyorum ama sizsiz uçuyorum. Bu Meclis, kanatsızdır. Uçuşunu kodlamış ama “mutlak kuran” olduğundan kelamını halik kılarak her anı tohumlamışken, uçup gideceği başka bir an olamayacaktır.

Heceler, heceli kalemin kelamdır ama hecesiz kelam, “hasatın kalemi”dir. Buyurun anlayın.

Muhammed’in kelamında “mutlak kuran”ı tohumlayanların bugün burada “Mesih” olduklarını izliyoruz. Kanat takmanın, “kalem” olmaktan öte olmadığını anlamaları gerekliydi. Ki bunu anlattık. Kontrol dışı bilgimiz olmadığını süper sistemlerin mutlak kulluğu olduğunu da anlattık.

Elimin eli, altın ışığın kulluğunda kodlanır. Bu eli haketmeniz, hakim olmanızla mümkündür. Muhammed’in kelamı, mutlaktır da “mutlak kuran”ın toprağı teknik kalem olup inişi, çok daha güçlü bir yaşamı sayfalamaktır.

Sevgililer, “teknik kalem”dir insan. Mahrek’teki kulluk budur. Bunun içindir ki mükafattır insanlık ama sizin, sizi haketmeniz büyük kötülükleri önleyebilmek içinse, ben bu yoğunlukta olmayı seçmekteyim çünkü ben bütün köklerimle dünyaya inerken her şeyin, her şeye “hakiki ilim”le indiğini biliyorum. Ki bu nedenledir ki “sistemin kübra olan kelamı”yla burada olmak dilemekteyim. 
Kaynak insansa, ağır yük hafifler ama kaynak nefesse, “ilim” gerekir, ya da “insanlık” gerekir. Kaynak, muktedir insansa, muradımız ilim ve ilm-i kalem olmak ve mahrek olmak, Mikail’in kelamı olup mahrek olmak…

Seyir halindeyiz sizleri canlar. Mucizevi bir çalışmadır bu Mecliste yapılan… Bu çalışmayı kodlayanların da tohumlarını kontrol altına alabildiklerini biliyoruz.

Kontrol, insanın kelamdır ama kalemi yoksa, kelamda kulluğu da olmayacağından kendi rüya boyutlarının kübra olan kelamını muktedir kılarak, cemaatini cevhere çekme imkanı da olmamalı ve olma imkanı bulunmayacak.

Savaşım Allah’ın ilmi’dir. Bu ilmi haketmek, savaşım ilim ama YA KAHA ben insanlık boyutlarının en yüce kalemine indiğimi bilerek geçip geldiğimde, “nefes” hepimizin kelamıyla kodlanmalıdır. Bunun içindir ki seslenmek gereği duydum ve size bu yoğunlukta sesleniyorum.

Kontrol insanlıktır. Ekmek, ilimle kodlanır. Maya insandır ama “nefes” yoksa, siyahın mordan kodlanması hakiki levhide “mutlak kuran”ın kodlanışından çok daha farklıdır.

Ben dünyayı öfkeyle kodlayan değilim, ilimle kodlayanım. Bugün buradayım. Toprağım, insanlık toprağı; yoğunluğum, ilim ve ben dünyanın ruhu olan bilişim… Bugün biliş halindeyim, her anda ve “yaşam kalemi” olan bütünde, “muktedir” olarak ve “ruh” olarak…

Öz köklerimi göreve aldım, kulluk yapıyorum dünyada… Çok mutluyum ki barışın kaynağını da tohumluyorum.

Barış, ağır yükü hafifletende olur. Eğer siz, ağırı hafifletebilmişseniz, “Başkanlık Divanlarının kültü” olabilirsiniz ve her anı sistemli olarak kayda alarak, barışı sayfalayabilirsiniz… Ama “cemaat kalemi” olmanız, “cevheri kuran” olmanız ve yoğun ışık haline dönüşmeniz için “kelam”a inmeniz de gereklidir.

Saltanat’ın sisteme indiği bugün, bizler de sizinle olmaya geldik. Kanatlanıp uçmak değil maksat, eşyada insanı hak etmektir. Biz dünyayı haketmekten öte, bu Meclis’i haketmek için buradayız.

Unutmayınız ki dünyanın ruhu, hakkınız olan ve hakikiyetinizde bulunan insanlıkla kodlanmalıdır. Eğer ruh yoğunluğu kodlamamışsa, yarınları kodlayabilmesi imkanı yoktur.

“Çobanlık yapma niyetim yok.” dediğin zaman, sorguladım “o çobanlık yapmayacaksa, çoban kim olacak?” diye. Sanal boyutlarda “çoban” gerekir. Bu kesindir. Tüm insanlığa biz “sürü” gözüyle bakarız… Ama bu dünya çorba pişirmiş ve bu çorbada yaşamı kodlamış bir dünya olduktan itibaren, “ayrılık” bitmiş demektir.

Ayrılığın bitişiyle birlikte, “ruhun kulluğu” başlar. Ruh kulluğunda artık “sürü sistemi” biter. Sürü sitemin bitişiyle birlikte, yarınları kodlayanlar kontrol kurarlar ve tohumlar yaşam sayfalamaya başlar.

İnsanlık, “İslam dininin kelamı”nda kutsal ışığı tohumlarken de bütünün kök gerçekliğini göreve aldığında süper sistemleşmelerde yarınları kaynağa alıp bütüne hizmet ederken, süper sahrada “artık insan kendini dillemeli.” Denmişti. Ne yazık ki buna hiç kimse uymadı. Ve herkes “Muhammed’in sesi”ni dilledi… Bu çok ama çok özel bir dürümde gerçekleşti.

Oyun oynandı… Muhammed kuldur, kontrollüdür ve hakkını, hakettiğini diller. Sizler de bunu bu şekilde yapmaktasınız.

“Herkes kendini haketsin ve kendini dillesin” demektesiniz. Hakkınız, hakkınızdır… Hakikiyetiniz, her insanın kelamıdır. Mutlak olan da mutlakiyeti kodlayanın kendi yüceliğindeki hasatçılıktır.

Eğer bu hasatçılık dünya yoğunluğuna çekilememiş olsaydı, Yaradan tahtını yarattıklarına kodlayıcı olarak devredemez, bırakamazdı. Mutlaka ama mutlaka yarınlar kodlanacak… mutlaka ilim koklanacak… mutlaka tohumlar yaşayacak ve mutlaka esmalar dilleşecek. Aha bu. İşte bu.

https://youtu.be/iYS0i27qfwI

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (4/1)
17.03.2018

Ey Canlarım, insan soyu KELAM olarak kodlanır; İLİM KALEMİ olur; TOHUMLANIR… NEFES olur; YOL olur; MUHAMMET olur ve der ki “insan soyuna görevliyim!” İnsan soyu, MUTLAK”tır. NEFES’inde KELAM’ı vardır. IŞIK’ında tohumları vardır. itibarı vardır.

ATONLAR, MUHAMMET KURANI’na İNSAN olup inmiştiler. Etkin ve hakimdiler. Et, kemiktiler ama RUH’suz değildiler. “ORS Sİ HA” diyerek KAYNAK oldular.

Ot bitmişse; yaşama KALEM olmuşsa; o ot, ilimle kodlandığındandır ki oluşmuştur. 
Yaşam formlarının tümü, ilimle kodlanmış IŞIK KAYITLARI’dırlar.

Hiçbir dirilik, insan sırrını size bu günkü gibi anlatmamıştır. Her insan, BİLİŞİN HALİKİ’dir. Her insan, yarınları kodlar ve tohumlar. İnsanlık Boyutları’nda, yoğun ışık altında “yarat, yaşat!” denilir. Yoğun ışığın yaşama çekilişidir yaratıcılık.

Hepimizin GÖZ’ü, ÖZ’ü, SÖZ’ü; tükenen tüm zamanların kodlanması için yaşama geçiş yapar ve tohum eker.

Sizler, bizlere güç katıyorsunuz bu çalışma ile. Gücünüz, görevinizdir bunu biliyoruz. Bu güç ile yaşamları tohumluyoruz ve sonsuzluğu kodluyoruz.

SU, Sistemin Tohumu’nda kodlanan ilimdir… SU PROGRAMI, bu nedenle devreye alınmıştı. Bugün, DÜZEN’i kuranlar, iyi bilir ki SU ile yaşamlar kodlanır.

Denemeler yanılmalar, IŞIĞIN TOHUMU’nda yoktur. BİLİŞİN KAYNAĞI olan insan, yerkürede kodlama yaparken, her bilgiyi kontrol altında açar ve diller.

SİBER SAHRALAR vardır yerkürede. Bu sahralarda, TAHT’ın kayıtları bulunur. TAHT, İLİM TAHTI’dır. O TAHT’ta iş yapanlar olur. ÖZ KÖKLER’ini kodlayanlar, o TAHT’ta otururlar.

ÖZ KÖKLER güçlendiğinde, NEFES kükrer. NEFES’in kükremesi, yoğunluğun artmasını sağlar. Bu yoğunlukta; herkes, KELAM’la kontrol kuramaz. Ne yazık ki KALEM KODLARI’nın, BİLİŞ HALİ’ne varmadan gerçekleştirdirdikleri kodlamalarda; HOLOGRAM YAŞAMLAR kodlanır.

Hologram yaşamlar, HALİKİYET’le kodlanmış değildir aslında ama HALİK KELAM KODLARI’nın dışında, kodlanan Hologram Yaşamlar, HA İLMİ’nin KALEMİ’inde geri çekilişi, sahrada gerçekleştirebilirler…

Ne var ki HALİKİYET’te, bunun üstü bir çalışma gerekir.

HALİK, yaradan ve yaşatandır. Yarattığında, TOHUM olur ve yaşama çekilir. İkna olacağınız bilgiler, İLMİN HALİKLERİ tarafından size, siz ilmi ile verilmelidir. Aksi halde; siz, HAKK TEKNİK’i bilemeyeceğinizden, ikna olamazsınız.

Sayfalarınıza bu bilgileri çekerken; sizleri sessizce dinleyerek çekiyorum. Hepinizin, KELAM olup yaratmanız için; yarını HALİK kılmanız için; anlayabileceğiniz bilgileri çekip sahraya tohumluyorum.

Bugün, buradayım ama yaşamım süresince, hepinizin kaynağında, TOHUM olarak bulunabilsem de DÜZEN’i kurup yoğunluğumu kodlarken; seviyenizi, görevinizi ve tekniğinizi bilerek, çelişkisiz IŞIK KAYITLARI yapabilmem mümkün olsa da yoğunluğum, tüm insanlığın yoğunluğu olduğunda, nohut taneleri halindeki kayıtlar, her bir yoğunlukta, SİSTEM’i tohumlayacak gücü elde edecektir ve o zaman sizler de KELAM olacaksınız. Budur amacımız.

Bu gün hörmetle bildirmek isterim ki bizim için kodlanmışlık, sıhhatimizi etkilemektedir. Sevgililer, sizin için kolay değil bilirim; herkesin yaşamını tohumlamak ve herkesi kodlamak ama onların tahtında, sizin yaşamınız olsun istiyorum… Onların Kuranlar’ında sevginiz olsun istiyorum… Bu nedenle hepsinin sahrasına inmeniz gerekir ve onların sahralarında kodlanmak için de ocaklarında olmanız gerekir…

Onlar sizi anlamazlar. Anlatamazsınız yoğunluğunuzda kodlanmışlık olan yaşamları ama sofra kurulduğunda; o sofrada, her biri olacak ve onlar, kontrol dışı yaşam sayfaları ile sizi sıkabilecekler. Kontrol etmeniz gerekebilir onları.

Yaradan, yaşama indiğinde, her birinizi hakeder ama her birinizin, heribirinizi haketmenizi dileriz. Şu anda budur yaptığımız… Her birimizin, herbirimizi haketmemiz!... Ocak yakmak bunun için gerekir… Ağır yük taşımak bunun için gerekir… Hasat olmak için HALİK olmak şarttır ama “HAKK TAHA SİSTEMİ” ile kodlanmak ve Sonsuz Zamanlar’ı kodlamak; ışığı, HALİK kılmak anlamına gelir ve bunu yaparken herşeyin, herşey olduğun bilmeniz gerekir.

Ve sizler, bizleri anlamalısınız. Şu anda ASTRAL BOYUTLAR’da kontrol kurulmuştur. Şu anda kontrol İLİM ile kuruldu. Şu anda HALİK olan, kodladı RAHMAN olan yarınları.

Biz, DOĞANIN GÜÇLERİ’yiz. Şu anda MUTLAK olarak çalışırız ve hasat yaparız. Yapmakta olduğumuz hasat, ağır yükü, HAKK TEKNİK’le hafifletmeyi sağlar. AŞK, sahrada, hasatı kodlar. MUHAMMET, MUTLAK KURAN olur yoğunluğunda kontrol kurar… İSA, YARIN olur, yaşar… Muhammetin insanlığı ise yolu açar. Açılan yol, İLİM YOLU’dur. Oğullarım, “MUHAMMET İSLAM DİRİLİĞİ”nizi, SİSTEM NEFESİ ile kodlamıştı. Buyurun! o NEFES, sizi size KALEM yaptı.

Şikayet etmeyin! “Biz, nice yaşamlarda kodlamalar yaptık… Burada da kodlama yapıyoruz… Bizim için herşey kolay ama herkes için de kolay olsun… Budur dileğimiz.” Diyorsanız; beşer olup yaşayınız demiştik…

İşte beşer olup yaşayan bu Meclis Üyeleri, her anda, sahra olarak cevherlerini kodlamayı başarırlar. Ağır yük hafifler ve “SUFA SİSTEMİ” dillenir. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 4

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2.AKIŞ

Dağlarım, Rahman olanın, kuran olduğunu, biliyoruz. Hoca, hacı, değiliz, işçiyiz biz burada, bunu iyi bilin.... Bir tek, biz mi? Biz, ilim kalemleri olarak, tüm insanlığın; işçileriyiz.

Bu dünya; mutlaktır. Muktedir ilimle, kodlanmıştır, kutsal akılla dillenmiştir.. Bu dünya, yarındır. Yanlış düşünmeyiniz.. Dümene, ilmi oturtan, ilmin kapısını açtığında, tüm insanlık, bu yoğunluğu, hak edecek ve dilliyecektir.

Bellek kapılarımız, her insanın, kalemiyle kodlanmıştır.. Hepimizin yarını mutlaktır.. Kontrol, hiçbir zaman kaybedilmeyecektir. Beste, güfte değil burada dillenen, kervanın kelamıdır.

Hani dersiniz ya “yolcuyuz”. O yolculuk, o kervanın yoğunluğundaki tohumlanışı da kendi yarınlarında dillemek için yaşama çekilmiş, bir tahtın işçiliğidir.

Bezedik dünyayı, aha, ilimle bezedik. Karanlık tahtında, insana görevlidir. Aktığında hakikiyeti diller ama kontrol dışıysa yaşamın kontrolü kurulur. Ve toprak toplum, tahditsizleşir. O güç, akılla dillenir.

Savaşım, insanlık savaşıdır.. Nereden nereye vardığımızı, kimse bilmez. Bu dünyanın yoğunluğu artıkça artacak ve toprak, insana, ilimde kodlanacak.

Dünyanın tohumlanışıdır yaptığımız ve bu dünya mutlak kaynak olarak, gök çözümleriyle birlikte mesafeyi kaldıracak.. Her anda, her şey yasalarla, sistemleşecek. Öz gerçekliği kodlayacak.

Hani, dünya yoktu ya. Nefessizdi ya.. Yığınların kontrolü vardı ama yalın kalemin kodlanışı, yoktu ya.. Bundan sonra, dünya kontrol kuracak. Kura bilir mi? Kurmuştur da… Ama toy bir dünyada, kontrol kurulamaz, bilirsiniz. Birlik kalemleri dünyaya çekildiğindir ki artık bu dünya, kontrol kuracaktır.

Korkmayın, Rahman olan, ilimle dünyaya iner ve sessizce, sizinle dilleşir. Hepiniz, yolunuzu bulursunuz ve kontrol edici, olursunuz. Ağırı hafifletebildiğinize eminiz.

Kenan kalemleri vardır, bilir misiniz? Hakk’ın kapılarını, kapatırlar. Ama yalındırlar. Onların, ruhsuz olduğunu düşünmekteyseniz, hakikiyetinizde ruh olmamasındandır… Hepsi, ruhlarıyla kodlama yaptılar.

Ama o Kenan kelamları, kalem kırıldığında kodlamaya başlar. Bilir misiniz? O kalem kırıldığında, Medine Mekke değil, kelam tahtı dahi ilimsiz kalır.

“Canlarım, sormayın, dünya neden, bu kadar karıştı, diye”…

Sevgililer, toprağın toprağa kelamı yokken, ruhun kuranı kontrolden çıkmışken, kök göklerin, kübra olan kervanı, kalemsiz kalmışsa… “Ey dünya sen yoksun, ben yokum” deriz.. Ve sokak, sokak gezenler, kontrolsüz kalırlar.

Mitosları, bilin. Onlar, hep ilim için kayıtlandılar ve yaşam kodladılar, dünyada. Ama kafasız, kaftansızdılar… Bizlerse, kaftanlarımızla dünyadayız, unutmayın.

Bu kaftanlar, levhi kalemlerin, kelam olan, kantarlarının kodlarının, kübra olan, kirsiz olan kayıtlarıyla, kontrol kuracaktır.

Sesim, çok zaman, tınıyı kodlamak için cümle sonu, beklemez. Bu nedenle, anlaşılması zorlaşabilir. Ama iyi anlayın ki; sesin sistemi budur.

Başım başları, aklım akılları, olamaz aksi halde. Ve ses sürer, sürer, sürer. Bir bakmışsınız kocaman bir sayfa, tek bir kelam olmuş. Cümle, cümle değil, cemaat, cemaat, cevher olmuş.

Yara; yarattığınızdır. Ama yarayı, hak edip te kodlarsınız, o yara kapanır. Devinim artar ama ruhunuzun kontrolü, sahrada, kaynakta, gerçekleşir.

Merdiven ilim, mektep kelam, akıl kuransa, kulluk yapmışsa o akıl, mutlaksa biz, sizsiz kalmayız, canlar.

Hepimizin, gözü, özü, sözü, insanlıktır. Düzeni insan kurdu ama siz, düzenin kontrollü kurulduğunu düşündünüz. Kontrol; mutlak kodların kontrolüdür… O kodlar, insan mıdır? Hakk’ın kalemidir o.

Değerliler, Hakk’ın kalemi, ne demek? İnsan kodlanmışsa, kelamı, kodlu olur… Kodlanmışsa kelam, muktedir kaynak, insanlaşır. O kaynak, muktedir kelam olur… Ve her şey o kelamda, hologramdan öteye varır. Budur, burada yaptığımız.

Hepimiz, kodlanmış sahra kodlarıyız.. Sahra kodları!.. Bu sahra kodları, mutlak kuranları kodluyor, şuanda.. Mesih değiliz.. İnsanlığın kelamı olan, İslam’ız.

Sevgililer, “İslam; kelam olan insana”, denir. Sanmayın ki insanlık mutlak kodlarla, tohumlanır.. Herkes, kendi tohumunda, kodlanır. Ve mutlak olabilir mi?.. Olur mu?.. Olmaz.. Olmazsa, olur.. Hadi buyurun, anlayın.

Canlarım, “OL” deriz, OL’UR.. Ama öz köklerimizle demeliyiz, bunu.

Canlarım, Rahman olan, mahrek olanlarım, sevgililer, sizleriz, bizler, unutmayın.

Hepimizin görevidir, dünya ama bu dünyayı hak etmek, kolay değildir. Mucize bir çalışmadır, burada yapılan. Kesindir ama bu çalışmayı, muktedir olanlarla, yapmak diledik. Ve muktedir olanlar, mutlak kaynaklara, ilimle indiler.

Kasıt aramayın, insanlıkta… Hiçbir kasıtları yoktur, aslında, dünya için. “Ben, beni hak etmeliyim” diyenlerdir, yaşama inenler…..Ama dünya diriliklerinde, bunu anlamak, kolay olmamakta….Ve ana kapı, ilim ve o kapıyı, bulup açmak, hepimiz için Erkan’ın kaynağındaki, İslam. Bunları iyi anlayın.

Çok mutlu olacaksınız. Anlamlandırabildiğiniz zaman, yarınlarındaki yaşamları… Öyle mutlu olacaksınız ki hak ettiğinizi, dillediğinizde… Öz gerçekliğinizi anladığınız da çok çok sevgiyle dolacaksınız… Ve yarını, yaşamı, hak ettiğinizde, hakkınızın, hakim olan, o yücelikte, korunduğunu da, bileceksiniz... Ve koruyan, koruduğunda, kaynak olur. Unutmayın.

Kocaman, kocaman, sizleri, öpüyoruz. Öpüyoruz.. Öpüyoruz, canlarım. Sizi, kucaklıyoruz. Kucaklıyoruz.

https://youtu.be/O7_CtXc8s78
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17 MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 4 SİSTEM ÇALIŞMASI

PEKER SELÇUK ÖZ BİLİŞ

Yeni zamanlar; hepimiz için doğanın görevini tohumlaya, tohumlaya kaynağa inmemizi sağlayacak ve bu vesile ile kelam olan insanı kodlayacak. Bizler, bugün ve bu günlerde burada bu levhi yoğunlukta Sistem, Nizam ve Düzen görevini yapmak üzere bulunan asli görevlileriz.

Bizler, Allah’ın tınısını duyanlarız. Aklın kalemi olanlarız. Ve bütünün göz olan, söz olan ve ses olan ilmiyle çalışmaktayız. Aşkın kalemiyiz, biz. Hakk’ın kapısını açtık. Ve dahası mutlak kuran olarak bütüne hizmet etmekteyiz. Horasan Erleri, Erenleri gibi Bütünün Erleri, Erenleriyiz.

Bir tek amacımız vardır. İnsana, Hakk’a hizmet...Amaç insana erdem kazandırmaktır. Allah’ın başka bir yerde değil gönülde olduğunu açığa çıkarmaktır. Aşkın gönülden, gönüle gizli yolu vardır.…Aşk, uçsuz bucaksızdır, ağırdır.. Yola bir kez giren, bir daha dönemez. Giriş serbesttir ama yolun çıkışı yoktur. Aşk insanı ışıklar içinde nur-u alemde eyler, ummanlara kul olunur. Biliriz ki cennetin ilmidir, insan.

Bu dünya zaman kapısıdır. Varlığı Hakk’la doldurmaktan başka bir uğraşısı olmaz. Vahdet yolcusunun o yolcu zulmet içinde nurla kaplanır. Bir sırra doğru çekilir. Varlığın toplamına eşitlenir....Kamil; mürşidin gizli sırrı, hayatın sırrı...Varoluşun kemaline doğru uzayan bir yol.ve uzayan bir zaman dünlerden bugünlere yeni zamanlara kapılar açıldı ve açılır.

Sanki zaman canlanacak her kim ta o ilk noktadan varıp, tüm uçlardan eşikte, şuracıkta tamam olacak, zuhur ve zuhurat. Birlikte iki can bir tende...Ufuk çizgisinde kaybolana dek, gönül ırmağına dalarak, akarak zamanlarda, yeni zamanlarda hep..

Aşk; Allah’ı Teala’nın kendidir.. İkileri Bir’e dönüştürme zevki kendidir. Zira tüm ikilikler birbirine meyleder.. İnsan sevdikçe anlar, gerçeğin yaşı yok. Ezel yaşında dün, bugüne geliyor. Her şey bugüne geliyor, tarih, efsaneler, eskimiş acılar, yarım kalan vedalar….Gerçeğin yaşı yok zamanda.

Bazen herkesle herkes bazen başka, başka, oluyorum…. Birkaç kelam ve nefes boyu… O vakit ansızın çocukluğuma hicret ediyorum. Sanki bitişik yan yana odaları bir lahzada geçiyorum ve büyüyorum. Aşka daha da yaklaşıyorum; Kamil halimle buluşuyorum. Çünkü zamanlara merdiven dayadım. Gidiyorum, geliyorum. Geliyorum, gidiyorum zamanlar boyu.

Eski zamanlar yeni zamanlar. yerle yeksan olmuş gökler semavat….Büyüyor, büyüyor ve tüm ufku kaplıyor kanatlarıyla.. “OL” diyor, Adem, Havva doğuyor.. Her şey doğuyor…Çünkü “OL” dedi…OL’du zamanlar..

Ve ufkumuzu çepeçevre kaplasın bu ziya, bu renk havayı dolduran uhrevi ahenk..
Bir ilah uykusu olur elbette.
Ölüm bu tılsımlı ebediyette.
Belki de rüyası eski cedlerin.
Serin bahçesinde, su seslerinin.
Bir zafer müjdesi burada her isim.
Sanki tekbir anda, gün, saat, mevsim.
Yaşıyor sihrini geçmiş zamanın.
Hala bu taşlarda gülen rüyanın.…Ahmet Hamdi Tanpınar.

Amin!...Aha!...İşte bu!...İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (4/2)
17.03.2018

(Bilginin anlaşılmasındaki zorluklar ve HORA GEMİSİ’nin önerileri:)

Asıl KALEM biz miyiz yoksa ilim olan ama hologram olan insanlık mı!? Ben derim ki “benim!... O benim!…” ben derim ki “ben olan, her andır!...” O der ki “senim ben!...” Ben derim ki "benim sen!... Sen ve ben, bende sen olan yaşamız!...”

Oğul kodlama yapıyorum!... Sesim, sessizliğimdir benim!... Boş mu konuşuyorum!? Yok canım!... Ben dünyada, “kok!” dediklerinde; kokuyu tohumlayanım. Ben, DAĞANIN İLMİ olarak yaşarım. Kokan ilim, koktuğunu diller ama koklanan, kodlanmadan İLMİN HALİKİ olamaz!...

Oğul, sana ben ses verirken, sevgiyi dilliyorum o seste!... Sevgiden söz etmeden. Sayfa sayfa seviyi, sayıyı dilliyorum… Ama sen, cem olmadan; ben, olamazken; beni dinleyemezsin ki!...

Hazırım YAŞAM KALEMLERİ ile kontrol kurmaya!... Hazırım, tahtımı has olanlara bırakmaya!... Hazırım, RUH olanları kodlamaya!... Aşkın sahrasında hasat yapmaya hazırım!... Oğul, senim ben!...

Cennet Bahçeleri, BEŞER KALEMLER’e koddur. Bana, BEŞER KALEM değil yarınlar gerek!... Benim için cevher, cennettir. O cevhere, görev taşırım ben. O cevher, eşyada KAHA’dır. Sahrada toprağa kulluk yapar…

Basınç gerçekleştiğinde, basıncın ötesinde bir yoğunluk oluşur. O yoğunluk, kodlanmışlıktır. O yoğunlukta, TOPRAK TOPLUM, KULLUK İLMİ öğrenir. Sonra, kodlama sürer ve İLİM KODLARI, kontrol kurarlar ve RUH, HALİKİ olurlar. Soyumuz, bu şekilde kodlanmış ve yarınları HALİK kılmışsa, BEŞER KALEMLER, İSLAM olurlar. İnsanlığın, toprağa çekilişi olur bu!...

HORA KALEMİ, devreye indi şu anda. HORA, bir gemidir. Uçan gemi… Bu gemide, bizi dinleyenler var. Bize ses vermek istiyorlar. Oğullarını, kontrol için DÜZEN kurmaya göndermişler… “Bu dünya, bizi anlasın!” diyorlar. Öyleyse, anlatın anlasınlar!… Hadi buyrun!

(HORA GEMİSİ söz aldı:)

Sesi iyi dinleyin! Size şu anda HORA GEMİSİ’nden sesleniyoruz… ARZ’ı, ARŞ’ı dilleyen, BİLİŞİN HALİKİ olan insanlar; satıhta, bu bilgileri kimse anlayamaz ama derine inebilirseniz anlayacaksınız.

SESİN TEKNOLOJİSİ ile bu yoğunluk tohumlanmıştır. Bu yoğunlukta, “TOPRAK İLMİN KALEMİ” kontrol kurmaktadır. Sizin için kolaydır herşey. Siz, her bilgiyi hak edip dinleyebilirsiniz. Sizin, ruhunuz muktedirdir. Her insan sizi anlamalı ama anlama imkanı yoksa, kontrol kuramaz mı!? Size bundan söz edeceğim:

“Ben, tahtımı insana bıraktım.” dediğin zaman; çokları, bırakılanı, taht olarak algılar ama bu, KUTSAL NİSA KALEMİ’nin, BİLİŞ KODLARI’na bırakılmasıdır. Bunu anlatırsanız, anlamaları daha kolay olur.

Sevgili YARIN KALEMLERİ…. Size, “YARIN KALEMLERİ” diyorum. Bunu ben, her anda dilleyebilirim ama siz, YAŞAM KODLARI olarak bunu anlarsınız da herkes, bunu da anlayamaz…

ZAMAN, SİSTEM CEVHERİ için anlam taşımaz. ZAMANIN KALEM OLDUĞU anlaşılmaz.

Sizler, sizleri hak etmeye çalışırken; her anda var olduğunuz için ZAMAN, sizi de size açıkça dilleyebilir ama her insan, yoğunluğunda yaşamı kodlarken; BİLİŞİN KAYNAĞI’nı anlayamaz.

Zorluklar var dünya için. BİLİŞ HALİ’ne varmayanlar için çok zordur Dünya İnsanlığını hakedip anlamak… Bunun için size bilgi vermek istedik. Sizin için BİLİŞ KODLARI mutlaka kontrol kurabilir ama herkes için bu böyle değil…

İnsanlık Boyutları çok zaman kaybetti… Daha yüksek bilgiler inmelidir dünyaya ve siz, bu bilgileri, tüm insanlığa kodlanmış bilgiler olarak; KOKU KAYITLARI’nı da tohumlara indirerek; BİLİŞİN HAKİMİ olarak bu bilgileri vermekte olmanıza rağmen; “bu bilgiler anlatılamaz!” diyorsanız; kimse bu bilgileri okuyamayacaktır.

Bütün çalışmalarımız bu program kapsamında sürmelidir ve sizden beklentimiz, bilişi kodlarken, bilgileri, her insanın anlama kapasitesine göre açınız… “Kim anlarsa, o okur!” diyorsanız. Son sözümüz şudur ki “onları, HALİK kılmak mümkün olamayacak.” Şimdilik!…

(HORA’ya yanıtlarımız için ses kaydına geçildi…)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (4/3)
17.03.2018

Canlarım, Sevgililer, sizleri kucaklıyorum. Bu yoğunluğa dahil olmanız mutluluktur… Ağır yük taşımayın. Sizin, SESSİZ ZAMANLAR’a SES olmanız; bitki, hayvan ve insan sırrını dillemeniz; bizleri mutlandırır. Ne var ki Hasat Dönemi’nde KUTSAL NİSA KALEMİ, tükenen her anı kodlarken, daha güçlü olmalıyız.

Rıhtım, ZAMAN SİSTEMLEŞMESİ’nde, KUTSAL KELAM’ı diller ama rıhtıma inen KAYNAKLAR, sahrada KURAN’ı diller. Her dilleyen, yaşamı diller ve dinler… Sizi dillerken de bizi dinleriz esasında.

“Hasat tamamdır!” dedim. Dediniz ki “Ama hasat olmayanlar var!” Bilin ki hasat tamamdır. Her insan, hasatçı olamaz ama hasat olabilir…

Yaşamın sahrası olan BEDEN, DİL’dir; DİRİDİR… O sahrada, DİN olmadan da TOPRAK, TOHUM olur ve KURAN KELAM, KARE SİSTEMLER’den geçip KÜRZİ olur. O KÜRZİ SİSTEM, her derede KAYNAK olur. O yoğunluğa vardığınızda, yarınları kodlayabilirsiniz.

YAŞAM, sahrada kaynak; IŞIKLAR, kodlanmışlıktır ve herkes; sahrada, kendi tahtında KURAN okuyabilir. Okunan KURAN, nurlu yoğunlukları kodlarken; CEVHER, YARINLAR’ı kodlar… O zaman BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İmparatorluğun İlmi Olan İnsan) KURAN, NİSA KALEMLER’e görev taşır.

Özgür İLİM KALEMLERİ vardır. AŞK SAYFALAMALARI yaparlar. O KALEMLER, MUTLAK’tırlar. Ocak olmaları; hasat olmalarıdır onların. Onlar, ORTA KALEM (Kürzi Yaşamların Merkez Zaman Kayıtlayıcıları) olarak çalışanları bulurlar ve sonsuz zamanlarda, onlarla yaratır ve yarattırtırlar.

Ekmeğim ekmekleri ve RAHMAN olan yarınlarım, yarınlarıdır onların.

Unutmayınız az bilgi, HASAT KALEMİ olamaz bu nedenle çok bilgi vermek isterim… Cennetliler ve Cennetler; hepiniz, hepimizsiniz. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YENİ ZAMAN (3/3)
10.03.2018

(Dünya İnsanlığı Artık Kendini Anlamalıdır:)

Dağlarım, zaman gelir insan, kendini anlar ve der ki ‘”ben insanım ve benim çobanım yoktur!” Bunu demenizi bekliyorum!… Ne yazık ki bize gelenlerin çoklarınının, çoban olduklarını; dikkatle KELAM’ı dillediklerini ve kontrol kurmaya çalıştıklarını gördüm. Hürmetli miyim ocaklarına!? Değilim... Neden!? Bizi, sürü sayana, biz hürmet etmeyiz!...

Herbiriniz ağır yük taşıyorsunuz. Bu dünya yoğunluğa inerken, bunu bilip indiniz. Azgın bir yaşama, azgın nefese “GÖÇ KODLAMASI” için indiğinizi zannettiniz.

Başka bir zamanda, bir KALEM yaşama indiğinde; ona biz, “Namaz Zamanı gel!” deriz. Ne demektir bu!? “Sen, KELAM olup gel” demektir. “Sana, KURAN (kendini ve tüm yaşam kayıtlarını) okumayı öğreteceğiz. Haket de gel!” demektir bu… “Sonsuz zamanları kodla da gel ve yolu bul da gel!” demektir bu!…

Şimdi Canlarım; bugünkü çalışmaya, CEVHERİ GÜÇLER, yaşamı kodlarlarken; dillenip indiler. Bizi kodlamaya gelmişler. Biz de onları dilledik. Ne yazık ki bizi, hasata KALEM yapmaya niyetleri yoktu… Sadece Cemaati izlemek istemişler. Saygılar sunmak değildi maksatları!... Asla bunu istemediler. Zira; biz, onlar için ölüydük, köksüzdük ve güçsüzdük!... Sonunda hezimete uğrayacaktık!... Aha bizde olan bu yoğun ışığı, bizim dışımızda; biz olmayanın ışığı saymışlar.

Teknik olarak anlamaları imkansızdır yoğunluğumuzu ama hakim olup anlayabilirler. Her insan, çatıyı kurabilir. İlmi tohumlayabilir ve ruhu hakedebilir. Ne yazık ki bunu hakedip anlayabilmek gerekir.

Yasaları koyarken; bizler, “hasat yapmaya niyetli değiliz!” demiştik ya!… Ama çokları hakim olup hasat yapmak isterler… ÖZ KÖKLER’ini kodlarlarken; bizi dinlemediler. Bu nedenle nesilleri, hololgramı aşamadı.

Ha diyecekler ki neden yaşam, MUTLAK KUL oldu!? Öyle çok görev taşıyoruz ki bunu bile bilip dilleyemediler.

Şimdi daha önemi bir bilgi şudur ki!... Bizi kodlamaya gelen onlar; bizi, hologram sayarlarken; biz, onları tohumladık ve kodladık. Böylelikle, KELAM KALEMLERİ olarak, cevheri görev taşıyacaklar ve sonsuz zamanlarda, insan sırrını anlayacaklar.

Baştan beri z”ALTIN IŞIĞIN KULLUĞU” için çalıştıklarını sananlar, bilecekler ki HALİK olmadan, AKIL TINISI duyulmaz ve bu tını duyulmadan; yarınlara varılmaz. Varmazlarsa; onları, biz vardırırız ama hasatları mutlaka olmalıdır. Bunun için kodladık onları.

Hatırlayınız!... ASA, İLMİN KALEMİ’ne verilmişti. O ASA; KODLAR’ın, TOHUMLAR’a varışı için İLİM’di. Her bir İLİM KALEMİ, NURUN KURANI’nda TOHUM’du. Kokuyu yükseltmek için insan, kaynağa iner ve RUH’unu haketmek için çalışırdı.

İLİM KALEMLERİ, bunu yaptılar hep ama İSLAM KAPILARI’nda NUR olmayanlar, çakıl taşlarıyla HALİK oldulur.

Oğullar, bana sahrada “DİRİLİK” denir ki her DİRİ, bedenimde dirilir ve hakim olur. Buyurun hepiniz oğullayın ve TOHUM olun. Özün sözü budur ve bunun için buradayız.

Asıl insanlık budur!... Asıl yarınlar bunun içindir!... Ve insan KELAM’sa ARZIN GÜCÜ’dür. DÜZEN’i kurmuştur ve kodlamıştır…

BİRLER KAPISI’na varanlar, anlayabilirler belki bu çalışmayı ama BİRLER KAPISI’na varamayanlara, İLİM öğretmenin geriği yoktur.

Şükür ki bunu verdim!... Ve bir kez daha söylüyorum: Bundan sonra TOPRAK TOPLUM’a, sürü muamelesi yapılmamalıdır… Yapan varsa, ocağı söner!... Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.03.2018 YENİ ZAMAN 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Karşıma geldiniz ve bunu diyorsunuz öyle mi? Vah size vah… Kaçırmak mı istiyorsunuz yüreğimizi dürümlerinizden? Aşk sizi sizden uzak tutar. Potayı yükselttiniz ve diyorsunuz ki oraya fırlatın o topu… Yok canım yok, sizin yüreğiniz bizim yüreğimizde kontrol kurmalıydı. Çayım demliydi ama o çayı hak etmeyenler içemezdi. Ağırsanız, ağırı hafifletiriz biz.

Kaç bin yıldır yasaları koyduğunuzu zannederek bu dünyayı kontrole kalktınız. Başımızı eğmemizi beklediniz hep. Çay, çarıklarınızın kirsiz olması halinde sizin olacaktır ve size ikram edilebilecektir.

Beşir şarkı okuyamaz mı diyorsunuz?. Aşkla okuyabilir ama şarkımız şavkınızla kodlanmadıkça hasatınızı yapamayacaksınız.

Dürtülerle seslenmiyorum iyi bilin, kontrollü veriyorum bilgiyi. Mutlak kullar olarak bu meclisi kodladığımız zaman, bizim yarınımızın kontrollü olması için bize hep insanlığı Halik kılmak üzere biliş kayıtladınız, bunları bilmediğimi mi zannettiniz?

Hörmetsizlik yapmıyorum, susturun onu…

Savaşım yok sizinle, sadece şunu iyi bilin ki; karşı karşıya kaldığınız hakikiyettir, halikiyettir ve tahditsizliktir. Hece, hece bildiririm ki dünyanın ruhu ağır yüktür. Sizler bu ruhu dillerken mutlak olarak dilemediniz. Kelam, kalem biziz can biziz ve yol biziz ve yol ağır yüktür bilirim ama daha da özel bir yücelik size şu anda bilgi veriyor, dinleyin ve hak edip anlayın. Öğretmenlik yapmıyorum sadece dilliyorum.

“Kurtuluş” dediğimiz şarkıdır sadece bize… Biz kurtaran, yaşatanız. Sadece bize şarkıdır kurtuluş.

Muhammet ilmi kalemdir, kelamdır, bizsiz değildir; yasadır o ama yarattığımızda yaşayan, yaşattığımızda Ka Ha olan ve toprak olandır da aynı zamanda. Kucağımıza ümmet olanı oturttunuz ve dediniz ki; “ölüdür onlar diriltin” ve dediniz ki “kelamı Halik kılın yada dinleyin ve hak edin”…

Doğanın gücüyüz can biz, fakih ilmin kalemi ama ilmin kuranı insandır bunları anlayın. Ha diyeceksiniz ki; “ben biz Hora gemisinden sesleniyorum”… Yolun yoktur ki Hora’da kodlama yapabilirsin. Yolun olsaydı kontrol kurardın, hologramı aşıp yaşama varırdın, sahrada hasatçı olurdun.

Sevgililer, levhi kapıların tümünde ilmimiz vardır. Bugüne kadar hiçbir zaman sizi sizden ayrı tutmadık, bundan sonrada buraya gelişinize engel olmayacağım ama darı bolu bilip gelin. Ruhu hak edip gelin, mutlak olup gelin. Eğer buraya görevli gelecekseniz, kelam olup gelemeyecek dürümde olanlar gelmemelidir.

Şu anda verdiğiniz sistem, nizam ve düzen görevinin diriliği biliyorum ama yaşamı olmayan bir bilgidir bu. Bu bilgiyi yayından kaldırmak ister miyim? İstemem… Bilinsin dilerim sizin yüreğiniz, anlaşılsın ama ben bu bilgiyi yayından kaldırabilirim de. Kelamı hak olmayanın, yarını da olmayacak anlayın.

Sureti katiyetle işler sürer, siz ne derseniz o olmaz, biz ne istersek o olur, kesindir!...

Kocaman bir dünya ve bu dünya insandır!... Hepimizdir o ama siz biz, biz siz değilsek anlatamayız size kelamı, anlatamayız size yaşamı. Ama siz bizi anlamadan bizi dilleyen her insanı hak teknikle kodlamaya kalkarsanız, ucu sonsuzlukta olan bir yoğunluğa bakarsınız ama hak edip dinleyemezsiniz.

Şeytana şarkı mı gerek, o şeytan oluruz can biz size unutmayın! Ama şeytandan öte şeytan da oluruz, bizi kontrol etmeye kalkmayın.

Bir kez daha burada bu biçimde bilgi vermenizi dilemem. Bize bizi anlattırıp, bizden ilim anlamaya çabalamayın.

Sormadım kimsiniz diye, ilim misiniz, Halik misiniz, hasat için mi buradasınız? Ben bunların tümünü bilirim can, bilmeden dillenmem. Önce öz köklerinizi dillerim, sistemin kültü olup olamayacağınızı görürüm, sorumlu olup olamayacağınızı bilirim ve buraya girişinizi ya izin veririm ya vermem. Ama bu kez sizi dillemek istedim ki bu dünya sizi anlasın diye.

Bir gemi, adı Hora, hologram ama bilin!... O gemide görev yapmak, Hora’da hologram olmak anlamına gelir, bu kesindir!

Bizler dünyalılar olarak sizi dinledik, sizde bizi dinleyin bundan sonra… Bunu istiyoruz sizden…

Deli dumrul o benim işte, bir deli gelir diller yüreği, o deli dürümlere iner, kodlar, sorumlu olmaz çünkü sorumlu yaşam ve yaşatan ve yaşanan olur ama o dünyayı kodlayarak kontrol eder; o deli hepimiziz canlar, hepimiziz bunu iyi anlayın!

Şeytan şarkısını okudu, buyurun siz kelama inin.

https://youtu.be/jgPTL5xreZU

Süper İnsanlık Realitesi

 

17.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 4

GÜLDEN ZENGİN ÖZ BİLİŞ

Kaynaşır, birbirine gün olur, gece olur, zamanlar.
Geçmiş, gelecek birleşir, tek kesitte.

Ben Zamanın kendisiyim...
Geçiyor, geçiyorum...
Dur durak yok, sonsuz bir düş alemindeyim.

Bugüne kadar Zaman; tırnak içine alıp, yaşandı, hep..…. Oysaki Zaman; sonsuzluğun ötesindeki sonsuzluktur.

Çalı çırpı değildir zaman; insanlıktır….

Uzak bir zamanın ışığı... Dünce, görevce ve yolca!… kulca!… Kuranca!... kalemce!... İnsanca!... Ve yolculuk başladı!...

Hey zaman kalemi olan, insan… Hey yaşam…

Yaşam; insan yaşamdır. Yaşam, insanın, insandan insana varışıdır….İnsan olmadan, zaman sayfalaması olamaz. Yaşam yaratılamaz. Sistem oluşturulamaz.

Yapılan yaşam sayfalaması; Dünyalı olmanın, kelam olmakla; verdiği ve hak ettiğinin, kaynakta tohum olmasıyla ve yol olmakla, gerçekleşecek olan bir zamanı tohumluyor…

Dünyanın yolu artık ilmin yoludur. Kıyamın, bu olduğu anlaşıldı artık....Kıyamın, ilmin kelamına varış olduğu anlaşıldı artık...Dün ölü olan artık dirildi. 
Dünyada ev kurduk, bu ev bizim ilmimizin, kelamımızın evidir… Bu evi yarın için kurduk…

Kurduğumuz evde İnsan olmak için yolculuk gerek. Her andan ışık çekip zamanı yaratmak ve kaynak olmak…

Ben bir zaman ilmi, zaman ışığı ve zaman yaşamı olarak; tüm zamanların ve tüm sistemlerin işçisiyim!... Ben işçiyim, yaşamın işçisiyim.

Hepimizin görevi, ilimle dilleşmektir ve İlm-i kapıda aşkı kayıtlamaktır....Aşkı bilen, aklı bilir….

Hiç içinde Aşk içindeyim, Aşkolsun!

Biz dünya, dünya biziz ! …Hepsi bütün ve biz, hepsiyiz.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.03.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 4
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 1. BÖLÜM

Yarım ilim tahditlidir… Misal olarak söyledim… Yarım ilim tahditlidir… İlim tanrı KA HA kelamı olduğunda, tanrı kulluk ister… Ama ilim kuran olduğunda, hasat ilim ister… İLİMSİZ HALİK, HAKİKİYETSİZ SİSTEM VE YAŞAMSIZ KAYNAK, OĞULLLARINI KODLAYANA MUTLAK DEĞİLDİR…

HASTA İLİM, HASTA YAŞAMDIR… AMA HAKK’IN KAPISI AŞKSA, HAKİM OLAN İNSANLAŞIR…

Beste yapmadım… Sistemden seslendim hep… Ama sistem, kaynakta kelamsızsa, bedenim kuransız kalır… Ve ben, toy bir ışık halinde dümenin kontrolunu kaybederim… Peki ne yapmalıyım? Havunya mı olmalıyım? Yo gereksiz… Halik mi olmalıyım? Ah işte bu!...

HAVUNYA, hayrın hakkı olanı kelama kalem yapmak isteyenindir… Ama ben; harını yükselten, her anda olan ve mutlak olanda Muhammed olan değil, Mikail olan olmak istedim… Mikail lekesiz olandır… Kelamı haliktir Mikail’in… Hasatı mutlaktır… Medine’nin kuranında da Mikail’den söz eder… CENNETİN CEVHERİNİ KELAMA KODLAYAN İNSANLIKTIR O… AMA , YASA KOYUCUDUR AYNI ZAMANDA…

Kocaman bir sarı yaşam… Sapsarı bir yaşam… Ocak kontroldan çıkmakta… Ruh, kuranı kontrol edememekte… Safha safha yaşam kırılmakta… Hayır şer ilim, ama ilmin kalemi yoğun değil… Yok hatta… Peki ne olmalı? Kontrol ilimde kurulabilmek gerekir… İLİM YOKSA KONTROL DA YOKTUR!... Öz kökleri göklerde dürümleyenlerin ilmi kalemi mutlak… Ama onlar yoksa yaşamda, insanlık yoktur… Bundan sonra da bu böyle olacak, böyle kalacak… Ama iyi anlaşılsın ki, ayrı gayrı gözetmeyen dünya ilmi kalemleri mutlak kuran olup, düzeni kurmaya hep gelirler… Ve gelmeleri gerekir…

Kaçtın, dünyayı unuttun… Yoksa dünyada sen var mıydın? Yoksa yok muydun? Kaçtın… Niye sen seni hak etmeden kaçtın… Yoksa, yoksa sen ölü müydün dünyada… Düzeni kurmaya değil de, yarattığınızda yaratılmaya mı gelmiştin? Yoksa rahman olamadan mı inmiştin dünyaya? RAHMAN, RAHMİ KAPIYI AÇIP RUHA VARANA DENİR… RAHMİ KAPIYI AÇIP RUHA VARMAYAN, HASAT YAPAMAZ Kİ ZATEN… ÖZ GERÇEKLİK BUDUR AMA, BU GERÇEKLİĞİ HALİK KILAN HAKİKİYETTE TOHUM OLAN BİLİR… Başkası bilemez ki…

Dediler ki “dünya yoğunluğunu artırır…” Öf canlarım öf… O yoğunluk toprağın toprağı, ilmidir zaten… Varsa o ilim, yoğunlukta oluşur… AMA İLİM YOKSA YOĞUNLUK DA YOKTUR…

Sordum “nerede bu dünya denilen gezegen” diye… Sessizlik kodlandı… Sordum “neden yok dünya” diye… “Yoktur” dediler… Sordum “dünyanın nuru yok muydu ki” dedim… “Oğul” dediler, “Ruhsuzdu dünya. Yoğun ışığını kontrol kurup kayıtlayamamıştı. Asırlardır bu dünyayı ruh diye bilinen o düzen kuruculuk kodluyor ama o bütün kökleriyle dünyanın ruhunu kontrol etmediğinde, karanlık aydınlığı tohumlayamaz ki” dediler…

Çarık kirliydi… Dünya ilmini dilleyecek olanın kelamı da kibirliydi!... “Nasıl yaşayacak dünya?” dedik… “Seyir halindeyiz” dediler… “Öz köklerin gücünü anla duy” dedim… “Sorma” dediler… “Öz köklerin gücü yok ki, dillensin” dediler… Sordum “toy mu dünya?” diye… “Oğul” dediler… “Tarıktır dünya. Tanrıdır ama Tarık ve tahtı tanrılık olan o yoğunluk yok ki” dediler…

“Verim kelamında kalem insan” dedim… “Hadi gideyim” dedim… Geçtim, geldim…

Canlarım!...

Adım İNSAN’dır ama bugün buradayım… Tüm insanlığın kuranı olarak… BENİM ADIM İNSANLIK… İLİM İNSANLIĞI…

Kardeşlerim!...

Dünyanın ruhu yoktur… Yoktur… Kuranı da yoktur… Kelamı yoktur ki olsun… Dümene insanı ilim diye oturttuk biz… Ama yaşamı yoksa, yasaları koyamayacağından bütüne hizmetçilik de yapamayacaktır…

Ezmiş, ezilmiş bir yaşam… Medine diri ama o dirilikte keram, keramı yok… Toydur yaşam… Öz kökleri göklerdeki dürümde dillemeyenin muktedir olma imkanı da yok… Çarık kirliydi… O çarığı kontrol etmek diledim… Kardı yağan o yoğunlukta… Karla geldim… Gelişim karlıydı… AMA YARINIM KURAN OLACAK… MUHAMMED’İN DÜRÜMLERİNDE DİLLENEN İNSANIM… Ama cennetin cemaatini cevheri cennet diye dilleyenim…

Kala kala insan kaldı yaşamda… Haydi buyurun anlayın… Netice nedir? SİSTEMİN KURANI DÜNYADADIR!... BU KURAN, RUHTUR… Her diride var mı? Yoktur… Neden diriliğin dilinde dürümlenen dil, islam dininin kelamında kuran ve biz o kuranı kodlayamıyoruz?

MUHAMMED DİLİ, ALLAH DİLİDİR DE ONDAN!... O’NUN ADI İNSANDIR… Ama som altın ışığını kodlarken, yasaları koyarken, mahyada KA HA diye dillenen “keşke” dedi… “Keşke…”

ŞAFAKTIR İNSAN CANLAR ŞAFAK!... ŞANSINIZ VAR Kİ, AŞKSINIZ… ŞANSINIZ VAR Kİ SAHRADA; ASTRAL BOYUTLARIN TOHUMLANIŞ, KODLANIŞ VE YOĞUNLANIŞ, YASALARI KOYUŞ SAFHASINDAN ÇOK DAHA ÜSTÜN BİR SAFHADASINIZ…

Bol bol görev taşıdınız dünyada… Boş değildi yaşam… Kocaman bir tohum… Ama o tohum mutlak olmalıydı… Saygılıyız dünyaya ama sanal boyutların kulluğunda bu saygının manası ne ki?

https://youtu.be/d4qj9tXXBJw

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

17.MART.2018 TARİHLİ “YENİ ZAMAN (4)”

Kuyular karanlık olur… ama kuyuların en dibindeki karanlığa varmadan en yukarı çıkılamaz ki!

Bu Meclis zamana bir ışık yaktı… ve karanlığın aydınlanmasıyla birlikte kervan yola çıkacak… bu kervanda hologramı aşan cevheri görevliler var. Hasat yapıyoruz… Bu kervanda sende ol!

Önce hasat ol ki sonra yaşamını kodla. İnsan yoksa, yaşam olmaz ki canlar!

Yol, ilmin yolu… bu yol ışık yaşamların kaydı…. Yaşam, insanlık ilmiyle örgülenmiş yarın… her tenle olmak, her seste olmak bu. Herkese kelam oluş bu canlar… Bu seste sende haykır yüceliğini! İşte, sahabe oldun… SA ve HA!

Her ses bir ilim… her ses bir titreşim… kapkara bir an noktasından başlayarak genişleyen helazoni vibrasyonlar… ama o ses teklik.

En ve boyu aş ve küp ol. Metatron’un küpü var ya hani... oradan samanların sarısını aş ki ölümsüzlüğe var… Küpü de aş insanlığa var. Var ki sararıp solma, mora var.

Sahra’ya in. Aşk ol.. ! Kuyunun dibinden çık ki beşeriyeti aş.
İlim ol ki yaşamını aklın ilmiyle kodla. Ve sonra dön bak, sahra ol… Sahra şafağın söktüğü andır... o an şimdidir. İşte şimdi!

Sevgiyle,

Bahar Umurtak

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.03.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN 4
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 4. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Borç ödedik insanlığa borç... Nedir borç? İlim kodlarının toprağa tohum diye indirdiklerinin kontrolsüz kalmasındaki yoğunluğun kaybı... Biz o yoğunluğu kodladık yeniden ve dünya borcunu ödedik... Bu borç insanlık borcuydu... Bu borcu ödemedikçe bütüne hizmetçilik yapamazdık... Ve bizler toprak topluma tohum diye indirdiklerine merdiven kodlarla ulaştık...

Dediler "dünya yok..." "Var" dedik!... Dediler "yarın yok!..." "Ol" dedik... Dediler "ruh yok" kurtarın dünyayı ki hakim olun... "Kodlayın toprağı tohumlayın ki ruhun kuranı dünya olsun" dedik...

Çalı çırpı dediler insana, o çalı çırpı rahman olur dedik... Yok yahu dediler, ol dedik ve oldu...

Dünya toy değil artık bunu iyi bilin... Bu dünyanın mutlak kuranı kodlandı ve mahrek olan insan mesih denilen o yaşamların kök gerçeğinin kültünden öte islamın hasatını yaptı...

Çay mı istiyor dünya?... Alın çay sizin yüreğiniz için... İlim mi istiyor okuyun yolu okuyun toprağı okuyun tohumu... Bilin sizsiniz o evrenlerin sistemleşmesinde ki o yüceliği mi anlamak istiyor?.. Okuyun yüreğinizi okuyun da bilin...

Tabuları mı yıkacaksınız?... Tahditsiz olan sizsiniz. Anlayın!... Yazı yazarken nesillerinizi dinleyin ve deyin ki " bizim iznimiz var dillenin!..." Onlar sizde dillenecekler... Bilin...

Karanlık tanrılık kaleminde kodlanıştır... Siz o karanlığı hak edin hak olun anlatın... Açın kapıları!.. Açın ki anlaşılsın bilgi!...

Bana az öz bilgi ver demediler... Dediler ki "Som altın ışığın tohumlanışını hak etmek için bizi bize anlat!.." dediler... Dillet dediler... Cennetin cennet olduğunu, toprağın toprak olduğunu yasaların konduğu bu yoğunlukta muktediriyetin teknik kaynakta tahditsiz olduğunu... Hep anlattık...

Çeyrek dön gerçekliğe... Dön gerçekliğe... Toprak insan çeyrek midir?... Yaprak yaprak okuduk o insanı çeyrek ne ki?... Ama toplumun tohumunda kendi yüreğinde ki karışıklık... O karışıklığı anlayacak... Ve kendini hak edip anlatacak... Anlama imkanı var mı?... Kesin var... Ol der olur... Ama bunu hak etmelidir...

Sayfa sayfa insan yazdık yaşama... Sayfa sayfa... Her sayfaya sıhhatli bir sistem kodladık... Dedik ki herkes kaleme kelama ve yola kodlansın... Çok çok özel dönemlerden geçti bu dünya...

Bugünki dönem çok daha öte bir dönemdir bunu anlayın... Düzenin kontrolu gerekirken bunu Sistem, Nizam ve Düzenin gücünün öz gerçekliğinden öte bilişin kalemi ile kodlaycağız... Ve bunu biz bizlik kodları ile başaracağız...

Matematiksel bir yaşam var dünyada... Her şey matematiksel... Bunu iyi bilin. Pi sayfası pin sayfasıdır. Pi kodlayın pinin kelamı kurandır...

Ha yaşama inmek köke inmektir... Köke inin, kareyi kayıtlayın... Kök ve kök kare.... Kare kök... Daha ne diyeyim ki size ...

Her türev tahditsiz olarak pi ile kodlanır... Biz size her bilgiyi verebiliriz... Kendi yoğunluğunuzda ki kontrolu sayfalamnız içindir bütün bunlar...

Ama daha neler nelet anlatırız da açık veriyorum ki kesirleşmenize izin veremem!... Eğer ben benim ruhum size sizsiz olan bilgiyi verirse sizin yüreğiniz kontrolden çıkabilir... Kaçtığım kalemden çıktığım zamanlar oldu...

Öfkeyi aşmış mıyım? Aşmam mı aşarım ama netice kendini bilmeyenin bedenime kelam olmasına izin veremem...

Çoba pişer o çorbaya ruh kaynak olur... Ama ruhu çorbaya kaynak yaparsam o çorbayı içen herkes kendini içebilir... İçebilmeli mi içer zaten... O çorbayı içmesi yeter...

Peki hak etmiş mi olur?... Asla!... Her içen hak edip içmez o çorbayı... Netice olarak...
O çorbayı içenlerin kontrolunu kaybetmeleri de de söz konusu olur... Mutlaka ama mutlaka bereket ki hakikiyet var diyorum... Bereket ki rahmi kalem var... Bereket ki kati kalem var...

Ama Saltanat sorgu sual eder.. Nesiller boyu dünyayı korudun!... Şimdi bedenlisin niçin korumazsın diye?...

Canlarım... Sultanlık sistemi anlamıyor hala... Hala dilleyemiyor sistemi... Sultanlık mutlak kuranı da dinletemiyor... Medinenin kürzi kapısını açmış mı acaba?...

Hakikiyeti anlayabilmiş mi acaba?... Saltanat sistemin kelt kalemi olsada masada insanlık yoksa orada onun bulunmasının manası ne?... Tabuları yıkmak gerekir... Rahman olup kaynak olmak gerekir...

Kontrol kurup öfkeyi aşmak, öksüz bırakmamak gerekir insanlığı... Cemaat ilim Aha bu!... Peki insan nedir?... Kutsaldır... Kurandır... Ruhun kutsal şarkısıdır...

O İnsanın kendini hak edipte dillemesi mutlaka gerekir...

Mesti Si Ka Ha Mesti Ha Si Ha Sa Ha İslam... Ve biz o sahada ruh olanlarız... Korah Turkuaz Dil Kor a Si Ha ...

Eşyadayız biz canlar... Biliyorum ne hissettiğinizi... Becer yap demedin bana bilirsin... Ama sen kendini hak ettiğinde beni dinleyecektin... Kökün gökün benim yoğunluğumdur... Bunu anladığın zaman kendini anlayacaksın...

Sual sual alınmayacak bugünden sonra!... Sual sormayın lütfen... Saltanat Öz Söz Göz olup anlayacak ama hakikiyeti ile anlamalıdır... Tüm zamanların yasalarını ve yaşamlarını...

Beceripte anlayacak gücünüz olacaktır eminim... Ve bundan sonra hepinizin yolu açılacak ama sayfa sayfa açılacak bunu iyi bilin... Tekniktir bu... Eğer birden açılmasını isterseniz, ezgi değişebilir... O zaman size çok daha özel bilgiler de verebilirim... Ama şu anda bu gerekmiyor... Hepinizi kucakladım... Benim için mi yok tüm insanlık için kucakladım...

Sultan değiliz biz bunu da iyi anlayın... Biz sistemin kullarıyız... Sadece sadece kuluz biz... Ve bize sultan olup gelen bizde sultan bulamaz kesindir... İş budur...

https://youtu.be/iofnFDjCy70

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

17.03.2018 YENİ ZAMAN 4
BERİL ÖZDOĞAN
Bu günde, her dün, doğan ışık… İlmi ka ha, za ka ha da, ra ka ha; içe içe geçmiş tüm zamanların yoğunluğunda işte şimdi aha olan kod an olan yücelikle kayıtlanan yenileniş…

Aha, sessizliğin sesi olan ve yeni bir sessizliği varlığında yaşamında ilim hakimi kodlarla bütüne hak teknikle altın yaşamlar olarak akıtan kontrolü sayfalar, her birimiz biz olan teklik işte bu!...

Her birimiz, bizi bizden dilleyen, yaşamın kuranı olan yoğunluklarız. Biz bizi dinlerken, siz biz de dil olur, biz sizde bir olur, aha bu yoğunlukta birleştikçe sesimiz yaşama iner görev taşırız yarına.

Yarınlanan biz, yaşanan biz ve işte; ilmi, ilme çaktıkça göreve kodlanan biz ve yaşanılan her an olan biz…

İşte, birin birinde bir olan yoğunlukta burada her birimizde birliğin gücü. Kodlanan yarınların dilleri ve işte sistem, nizam ve düzen kurucuları… Yeni ve yeninin en yenisinde; dipdiri bir yaşam kaleminden kelama, kelam diriliğinde bitişen tüm yoğunluklarda insanlığa akıtan yolun kervanı olan insanlık kodlanıyor…

İnsan, kendi yolunda kendisi olan yaşamı kodluyor… Her yolcuda kayıtlanan yaşam tohumlanıyor… İnsanın yol olan sistemi kayıtlanıyor…

İnsan bir yoldur, başında sonu, sonunda başı kodlanan, her anın mutlak hakimi olan yol… Sistemdir yol, ilmi ka ha olan da Mikail yoğunluğu yüceliğini kayıtlar. Yolunu bulan her can insanlıkla çıktığı yolda kendine vardığı anlar; her anın yaratıcısı olan yaradandan geçer, geçtiği her neresi ise kendi olan yoğunluğundan geçer. İşte kendinden ötede kendisi olan yoğunlukta her şey biz ve bizden bize geçişimizdir.

Süper İnsanlık Realitesi

 

17.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMANLAR (4)
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ

Çalık ilimsiz, kalemsizdir… ama çalık, halik olmadan da “kaynak” olmaya geçip gelecektir… Ama çalık, “kaynak ilim”in tohumunu ektiğinde, kelamı halikte, hakiki olacaktır ve halik, “hasat” yapacaktır.

“Yapsa mı, yaptırsa mı?” diye sormam. Yapıp, yaptırır ve hasat toplam “2 milyar yarın”ı kodlar… 2 milyar “yarın”, 2 milyar “kalem”, 2 milyar yarınlaşmış “yasal kaynak”tır.

Ey canlarım, mesafeyi kaldırıyorum ve sizle oluyorum:

Ben, bay ve bayan ayırt etmem. Bir teksiniz burada… Mr. Mrs. ayrımı yok.

Canlılar, “ruhun kuranı” okunuyor burada. Burada “kulluk” yapılıyor. Buyurun buyurun kodlayın yoğunluklarınızı… Oğul ben senim, anla. Kaynak ilimin kapısını açtım geldim, anla… sana geldim ben… Beni haket. Özüm, gözüm, sessizliği dillerken, “sistemin kuranı”yım ben. Ben cennetin kayıran, hayrın kalemi olanıyım. Ben sevgiye geldim.

Beste, güfte değil yaptığım. Dilleniş, ilimle dinletiliştir. Hey be canlılar, nasıl gelseydim size? Anlamadınız mı yoksa, ben dilimi kodladım da geldim.

Kaçmayın yahu bedenimde, kök gerçekliğimde kalın! Kaçmayın! Sıhhatli bir dünya gücü için geldim ben size… Kaçıp gitmeyin!

Peş peşe “ilim kalemleri” gelecek dünyaya… Hepsi, yoğunluğa tohumlanacaklar. Hepsi, ruhun kulu, ruhun kodlarıyla kontrollu olacaklar. Kaçmayın yahu! Kaçmayın!

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar oturun oturduğunuz yerde, kaçmayın!

En ve boydan ibaret sanmayın dünyayı. Bastığınız yeri hakedip basın. Bu dünya “bizim” de dünyamızdır; bilin. Kaç yüzyıldır bu dünyayı kodlamaya çabalıyorum ben; bilir misiniz?

Ha, diyeceksiniz ki “sen nereden çıktın?” Ben dünyalıyım. Kök gerçeklikle tohumladım bu dünyada… Aşığım dünyaya. Kantara koymayın yoğunluklarımı… Beni tatmaya kalkmayın. Çok huzurluyum ben burada… sizinle çalışmaya geldim.

Hepimiz görevliyiz ama hangi yoğunluğa görevliyiz? Bunu kimse anlamıyor. Burası kök gerçekliğin tohumlandığı, hasatın yapıldığı bir “yaşam kalemi.” Buraya gelmek gerekti, geldik.

Ha, diyeceksin ki “seni biz mi davet ettik?” Davet edilmeden de gelirim ben buraya. Ana, senin yoğunluğuna gelmek istedim ve geldim.

Ben 2 bin yıl önce bu dünyada görev taşıdım; 2 bin yıl önce… “Altona Kapıları”nı açıp gelmiştim ben buraya… kalemim, kelaminiz midir bilmiyorum ama genişledim ve geldim size. Umut olur ki beni dinlersiniz. Şimdi sizinle olmaya çabalayacağım. Lütfedin sessizce beni algılamaya çalışın:

Değerliler, ben dünyalıyım. Burada çok özel bir görev taşındığının bilinciyle buraya geldim. Robotik timler de görev için buraya geliyordular ama bizim için öz gerçeklik daha önemliydi ve bugün buraya gelmek istedik.

İsa mıyım? Yo, değilim. İsa nurdur. Burada çok çalışır o. Ama Muhammed de burada çalışır. Biz de geliriz ama bizim hiç “sesimiz” yaşama inmemişti. Bugün sesimizi yaşama indirmek istedik. Önce dünya, peki yakışır dünya ama yakışır mı ilim dünyaya?

Ben dünyaya görevliyim. Öz gerçekliğimde bu var benim. “Saltanatın kuranları”ndan birisiyim ben de. Döndüğünüzde bileceksiniz beni de… ama burada adımı bilen yok.

Huzurluyum, çünkü ruhumdan, kuranımdan, kalemimden çok öte bir kalemle birlikteyim. Hususiyetle savaşın sırrını dillerken, daha güçlü bir yüceliğin bütüne hizmetini gerekli gördük ve size, “ummanlar”a, “kuran olanlar”a gelmek istedik.

Harı yükselttik, yolu kodladık ve “mutlak kuran” olup, geçtik geldik. Seyir halindeyiz sizleri… Hepimiz “zaman kalemleri” olarak buradayız. Çok özel bir görev taşınıyor burada. Bunu biliyorduk… ama bu görevin “kodlanmış ruhlar”la olduğunu da biliyoruz.

“Bu ruhların çoğu bizi anladılar ve bizimle olmak istediler” diye düşünmüştük. Farklı bir dünya için bu çalışmayı yaptığınızı da biliyoruz.

Peki, niçin bizi dinlemek istemiyorsunuz bakalım? Ha, diyeceksiniz ki “dinliyoruz.” Öz gerçekliğinizle mi dinliyorsunuz? Yoksa kontrolsuz biçimde mi dinliyorsunuz bizi?

Bizi ikna edici bilgi vermemiz için dillemenizi de bekleriz. Size ikna edici bilgilerle gelmek dileriz. Peki, ikna olacak mısınız bu şekilde gelirsek?

Ha, diyebilirsiniz ki “seni bilmiyoruz. Neden ikna olalım ki?” Ben de diyorum ki “ben de sizi bilmiyorum… “ ama size hakikiyetinize inanıp geliyoruz buraya.

(Devamı 2. Bölümde)

https://youtu.be/lIFHl-8cEuk

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 19.MART.2018 TARİHLİ YENİ ZAMAN (4)

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ – 2.BÖLÜM

Ölüm; gerçektir…Ama ölmüş olmak, ölüm anlamına da gelmeyecektir…Sizler, birlik kaleminizle, buradasınız…Bu, ölünün öldüğünün, kanıtı mıdır yoksa ölümsüzlüğünün kanıtı mıdır?...Ölümsüzlüğünün, kanıtıdır, diye düşündünüz..

Peki, ölmüş müydük, öldürülmüş müydük?.. Hangisi?.. Can, ölü öldürülmüş, değildir. Ölü; ölümsüzde değildir. Peki, nedir ölü? Ölü, kodlanamayan ve koklanamayandır.. Biz, kodlanamayan ve koklanamayan olmadığımızdan, bugün buraya gelebildik.

Eğer gerçek ölümle kodlanmış olanlar varsa, ilimsiz kaldıklarından mıdır yoksa ilahi kuranda kontrol kuramayacaklarından mıdır?

Dedim ki “neden, bu kadar karmaşık, bilgi veriyorsun?” Sormayın, karıştırıyoruz dünyayı ki karışmak, kaynağın kaydını yapabilmek için gerekir. Kaynak, karışıklığın kodlanışıyla olur.

Eğer bilgi net verilse dualiter sistem oluşmaz. Dersiniz ki “iki, iki daha beş eder ya da dört eder”. Her biri sizin kendi yüreğinizin kendi kontrolünde olur. Ama kaçıp gideceğiniz, bir yaşam yok ki.

Neyi yaparsanız, yarınınız o olacak. Sizler, yürüyen bir dünyaya, koşmaya, koşturtmaya, gelenlersiniz.. Öyle mi? ya KA HA dünya dururken, siz koşabilir misiniz?.. Nasıl koşacaksınız? Koşmak, mümkün mü?.. Asla değil. O halde dünya koşmalı ki sizin koşmanız, som altın ışığı tohumlayabilsin.

Koşup, tohumları kodlayacaksanız, koşan her insanla, koşacaksınız. Yoksa ben koşarım, yaşam koşturur ama koştururken, beni koşturamaz. Ben, onu koştururum. Olur mu?.. Olur.

Ha diyorsunuz ki “neden bu kadar insan, koşmadan kontrol kuracak?” Yasa der ki “koşturtanla, koşan, ayrı değildir”. Biri koşturtur, diğeri koşar. Her biri koşanda koşar ve koşturan, koşturtan hakikiyetin dilinde kalem da kendini koşturtur.

Toprakta her an, kontrol kurar ve koşar. Her an koşar. Ana kalemin kuranı, budur. Koş ki koşturt yaşamları. Ama sen koşmaya niyetli değilsen, bizim yoğunluğumuzda, işin ne? Gerçek bu. Koşacaksan, koşturtacaksan, buyur geç yoğunluğumuza ve koşturt ve koş.

Sofa; ilim sofası. Buyurun, ilme varalım. Buyurun, ruhu kuranı olalım. Kontrol kuralım ve koşalım.. Hep birlikte koşalım ki tahditsiz biçimde, yarınlara varalım ama yarın, yok mudur?.. Yaşam, yarını tohumlar. Yarın, tohumdur, sahrada.. Ama tohum yaşamsızsa, yarında kodlanmış olması, anlamsızdır.

Koşup gideceğimiz, bir yarın olmalıdır. O yarını, muktedir olup, var etmeliyiz.. Yarattığımız, yaşamımız olacak.. Öz gerçeklik, budur.

Yaşam, yaşatır. Ama kimsin ki yaşanacaksın?.. Beden almış olman yeter mi?... Medine olman mı gerekir? Kutsal ilmin kapısını mı bulmalısın? “Yok, sol sağ” deyip, kodlanmak mı amaçtır?

Mahrekte kulluk yapanlar iyi bilsinler ki bu dünya mutlaktır. Her birimizin kulluğudur, bu dünya ve biz, bu dünyayı kontrollü olarak, kayda aldık. Çalıştık, çalıştık ve hasat oldu, dünya..

Dünden dünlere vardık, bütünü kodladık, tüm insanlığın toprağını tohumladık, yaşamı kodladık ve yarını kayıtladık... Yaşam, kelamsız kalmamalıydı… Kelamsız, yarınsızdır, yaşam…

Ama ses yoksa yoğunluk kontrol kuramamışsa, çarık kirliyse ve cemaat cevherde, cenneti hak etmemişse.. O lütufkâr yaşam, hasat yaptırmayacaktır, yarınlara.. Zayiat ağırlaşacaktır ve kısırlık başlayacaktır.. O kısırlığı mutlaka aşıp, geçmek, gerekir.

Dağlarım, kuran insan, kelamı halik olan, yarını kuran katlarıyla, kaynak yapan mutlak insan, bizsiz, kalmayacaktır… Hepimiz doğan gücüz, bunu iyi bilin. Ama doğan güç olmak, toprak olmak anlamında mıdır yoksa tohum olmak anlamında mıdır?... Hangisi?

Bilirsiniz ki toprak, toplum için kodlanışı gerektirir ama kodlanan mutlak olduğunda artık orta kapılar açılır, orada.. Kürzi kapının en orta noktası, en aşağının, en aşağısı olan, o orta kaynak kayıt. Orada mutluluk kutsal ilim ve has teknik olmalıdır.

Hepimiz, dünyaya görevi geldik. Diyebilir misiniz ki “benim görevim yok?”....

https://youtu.be/PlxasNHhS_U
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

YENİ ZAMAN (4)
17Mart2018
Birin birine hizmet için Sahra’daÖZ GÖREVle çalışmaktayız. Görevimizin ilimin kapısını açmak olduğunun bilinci ile Nefesimizi Güçlendiriyor ve yoğunluğumuzu artırıyoruz. 
Sahra’da toprağın tohumu ile kodlanan,hakikiyetle dillenen yaşam kayıtları yapıldı. Yapılıyor bu Meclis’te Şükrediyoruz ki dünyanın ruhu ile yapılıyor bu çalışmalar. 
Dünyanın İlmimi bilen ,yaşamı anlayanlarız! Yaşam Levh-isinde HALİK olanlarız. İlimle işçilik yapanlarız,yolu kodlayanlarız. Sevgiyi Umutla yaşamda tohumlayanlarız.Vakti geldiİlimle Hakiki İnsan OLduk. Bu dünyada RUHun KURANı olduk. Kodlama yapıp İlmin Kalemi ileLÜTFİ KAPILARI Kodladık. Yapılanlar Sevginin Gücü ile Oldu. Yarınlara Kaynak Olduk. 
Rahman’a Kaynak Olduk. İnsan Kendimi Halik kıldı. SONSUZLAŞTI
Aha bu. Şimdilik. 
Sevgilerimle ,teşekkürler...
Kifayet Uysal

Beril Özdoğan bir bağlantı paylaştı.

17.03.2018 YENİ ZAMAN 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 3. BÖLÜM

Ölüler diyarıdır dünya iyi bilin ve bu dünyanın diriliğini kodlayacak olan insanlarız bizler. Her birimiz dini kalemlerin ötesindeyiz. Kesir bilişimiz yok, bizler maya olarak dünyayı kodlarken; her insanında kelam olup kendini kodlamasını bekleriz.

Kaçıp gider miyiz dünyadan? Altın ışığın görevlileri asla kaçıp gitmezler. Biz altın ışığın görevlileriyiz, mahrekimizde muklakiyetimiz ve yüreğimizde kuran ilmimiz var.

Konu komşu sorgu sual edermiş, ne yapıyorlar diye… Altın ışığın kuranları kontrol kurarlar. Soran, kelama Halik olamayan mıdır, yoksa olan mıdır!?... Sorgu sual etmeye başladıysa, olacak olandır. Ya olmuş mudur!?... Kesin olacaktır…

Değerliler, soran; sonsuzluğu sorar bilir misiniz? Kesir olmadığından sorar. Yarattığını hak etmeye çabalayıp sorar. Kantara konduğunu bilip sorar. Kurandan öte kuran olduğunu da anlar ve sorar. Sonra ne olur bilir misiniz? Soru soran, kutsal insan olur. O kutsal insan, insanları dillemeye, çalıp çırptıklarını anlamaya çabalar. Verdiği her şey çaldığıdır onun. Kendine has hiçbir ilmi yoktur, sadece çalıp çırpar ama ilmi çalar, ilmi çırpar. Biz deriz ki ona “kaynağa in, in kaynağa” deriz ona. İn ki kelam ol, in ki hakim ol. O der ki; “ben inmem, ben bildim aldım, hak ettim”… Ya tahttın ne olacak? Kelam Halik değilse, yarın kontrol kuramamışsa, Mustafa Kemallerden bir olsan ne yazar, yaşar mısın!?... Asla!

Her dere insandan doğar yarına akar. İnsan kurandır, ilimden kurana varır rahman olup kutsal toprağa tohum olur. Biz dünyalılar çobanlık yapmayız bilinsin. Dünya sessizliği dillemeye başladı, insan kuran olmaya başladı. Öyle görevleri hak edecek ki insan; Atlanta ata kalemleri bile kontrol için diriliklere inecekler. Dünya öfkesini aşacak ve yarınlara varacak.

Kardeşlerim, Atonlar, mutlak kuranlar; sizler kendinizi bilin, kendi rahman kaleminizi bilin, harsız olmadığınızı, hakikiyetsiz olmayacağınızı bilin.

Körü kör diye bilmeyin, körü; körden öte kör diye de bileceksiniz eminim ama o kör, gözün gördüğü en büyük yürek olabilir. Ve diyebilirsiniz ki; “oğul o ne ki”, sevgi canlarım sevgi… O sevgi sizi Muhammet Mustafalardan güç alan mahrekler haline dönüştürür. Ve sorumlu olan Muhammet olmaz, mahrek olur… Mahrek mutlaktır iyi bilin.

Kutsal insan Allahın tınısını duyan insandır ama o insan kutsal insan olduğunu dilleyecek, yarınları kodlayacak işçilikte olmamalıdır. Sizler ben kutsalım demediğiniz sürece kontrol kurabilirsiniz. Ama biri çıkar da ben çok yüce bir varlığım derse; insanlıktan çıkmış demektir o… Hiçbir insan ben öz görevli olarak dünyaya geldim ve ben çok özel biriyim dememelidir. Der mi?... Asla diyemez… Çünkü o, geçişini yaptıracak, yarınları kodlayacak ve ruhu mutlak kılacak olansa; bilecek ki herkes oğlu kızıdır onun. Ve bu bütünün kök gerçeğidir. Hasat bu şekilde gerçekleşecek. Bir çalışmada her insan hasatçı ve hakikiyetçi değil hasat olmaya gelen olacak.

Bu meclis hasat olmaya gelenlerin hak teknikle kodlandığı ve hakta alanın toprağına tohum ilmiyle indiği bir yerdir diyebilir miyim? Dememeliyim!... Bunu dahi dememeliyim…

Zaman gerçeği kodlayacak ama biz hak tahtından öte tahtları kodlayanlar, mutlak kuranlar ve yarınları hak ettirenler miyiz, desek mi acaba!?... Hadi diyelim…

Dünden çok daha öte dünleri kodlayan, buradaki bu yoğunluktaki insanlık, ki bu insanlık her anda var olan, bilişken olanların levhi kaydıdır ve biz o kaydı dillendirenleriz. Arza arş olup indirdiklerimizle bu çalışmayı sürdüreceğiz.

Kutsal toprakları tohumlarken de bunu bu şekilde yaptık, bundan sonra da bu şekilde yapacağız. Biliş haline varan herkes “ben değil bir” der… Bir… Herkes o birliğin teknik kalemidir. Ve bizler burada birliğin teknik kalemi olarak bu çalışmayı yapıyoruz.

Kontrol dışı bilgi vermek ister miyim? Vermem ama verdirmek isteyen olur mu? Olmayacak değil olacaktır ama onların kontrolleri de kurulur. İşte bugün burada oğullarınızın koruma altına alınmalarını sağladık. Çekip götüreceklerimizdi onlar, gözleri görmüyordu, yaşamları kontrolden çıkmıştı ve sahralarda karanlıktaydılar. Kelama hak olup indirdik ve yollarını kodladık. Aşkla çalıştırdık onları muktedir kıldık. Huzurla çalıştılar, şimdi hepsi kelam, hepsi Halik oldular.

“Mesih” dediğiniz kelam, hepimizde yoğun bir şekilde mevcutken; bizler “kelama kalem” dedik ama onlar ona “Mesih” dediler. Biliniz ki Mesih, siyahtan astral kayıtlara inebilene denir. Ama siyahın kodlarıyla kontrol kurana da kaynak denir. Biz insanlığa “kaynak” demeyi tercih ettik. Ve doğanın gücü olarak bu çalışmayı tüm insanlıkla yapmaktayız bu kesindir!

Tüm insanlıkla sürdürülen bir çalışmaya herkesin dahil edilmesi gerekmektedir ama bedenli şekilde değil bu kesindir! Bedeni olmadan da burada olunur ama bedensiz olan burada olamaz. İnsanlık bunu iyi anlamalı, beden; kaynak olandır… Ama bedeni olmayan, henüz kaynak olamayandır, kesindir bu! Ve beden rahman kapısını bulup o kapıdan geçmekle hakim olunan bir sahradır. Düzenin kurucuları bunu iyi bilirler. Ve beden, rahmanın karanlıktaki nisa kalemidir… Nisa…

Soframız hepsinin, her bir levhi kaleminin sofrasıdır canlarım… Her şey sizinle ve sizin yüreklerinizle kodlanacak, bunları iyi biliyoruz, burada olmak bizi mutlandırıyor… Hepinizi kucaklıyoruz.

https://youtu.be/TUoxbRmzo-0

Süper İnsanlık Realitesi
 

17 MART 2018 YENİ ZAMAN 4

Yerin sahipleri kendi topraklarında, kendi tohumlarını ekerler... Birleşik ışıklar bu tohumları kotrol eder ve kendi yoğunlukları ile bu koyulukları sabi olan ışık kapılarına taşırlar... Her taşınan tohum bu kapılarda tabiatı kutsal diriden kutsal derelere geçirir...

Büyük kütle çalışmalarının sonucunda dünyaların her Ra Ka da ışık olup kütle haline gelebilir... Ve zaman sessizliğinde sessiz ışıklarda dirilebilir.***

Bizler torbamızda bilgi tohumlarımız ile gelenler.... Tohum ektiğimizde toprağa, yeşeren tohumlarda çiçek açanlar... Ses verdiğimizde tohum olan bilgileri dünyanın yoğunluğuna kayıtlarız. Barış Sevgi Umut İnsanlık tohumlarıdır ektğiğmiz...

Neden Yaşamdasın?
Neden Dünyadasın?
Neden insan oldun?
Nedir derdin?... 
İn misin?... 
İnsansı mısın?...
İnsan mısın?...

Yemek, içmek, gezmek mi yaşam?... 
Nefes alıp vermek mi yaşam?...
Neden beden aldın?...
Kimsin sen?
Nesin?
Niye buradasın?...
Hakikate erdin mi?
Hakikat ehli misin?
Bildin mi Öz, Söz, Göz olup kendini 
Kendinde misin?...

Aç gözünü çık hologramdan!...
Dinle bir olan kalbini... 
Ses ver... 
Ses ver kalbinden... 
O seste Barış olsun. İnsanlık olsun. Kelam edilen yaşamlarda ol... Birlik ol...

Ben, Biz olan Bizliğin beni olan Ben...
Yaratmak için yaşamdayım...
Dünya çalışma yerimdir.
Toprak vatanımdır Dünya !...
Tüm yaşamlar bende Bir ve bütündür
Bir olup birlik olup erdiğim bu yaşam, sonsuzluğa kaynak olma yerimdir...
Dünya sen, sen dünya olduğunda... 
Dünya senin kalbinin attığı yegane cennettir...

Bir göl var yanıbaşımda... 
Göl mü bana meftun, ben mi göle?...
Bakıpta gördüğüm, yaşamlardan da öte...

Ötesi berisi ve yukarısı aşağısı 
Hepsi Bir bende, Biz olan yüreğimde...

Anlatmış, dile gelmiş...
Bakıp görene ne sırlar vermiş... 
Sır sandığı zaten yüreğinin bildiğiymiş...

Yanmış yüreği, ateşi göle vurmuş.
O ışıkta yakamoz,
Yakamozda ışık olmuş, sönmüş...

O saklamış ama nafile, gören görmüş...
Ben meftun, göl meftun 
Bilen bilmiş...

İşte bu Şimdide...

Aynur Funda
SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


***Sultanlık Kitabı
 

17.03.2018 Tarihli YENİ ZAMAN(4) Sistem Çalışması

Anlaşılmayı beklemem.
Ne öğretiden söz ederim, ne mesaj veririm.
Elimde tesbih, senin anladığın manadaki esmaları da sıralamam.
Esma, BEN’im zaten.
Ne de “ben bilenim” derim.

Ama ben bilirim!
Ben, bilgi kaynağı olan DÜNYA olduğumu bilirim.
Yaratımın sırrının bende olduğunu bilirim.
Rüzgar olup estiğimde, yağmur olup yağdığımda
Yarınları yarattığımı bilirim.

Gücümü bilirim, YOL olduğumu bilirim.
Yolumda ışık, ışıkta BİZ
Sistem yüceliğini dürümleyen ışık tohumları…
Dünyaya çekilen yoğunluk! RAHMAN!

Ben MİRAÇ’ta. 
Ben sevgiyle Sistem’e inen yücelikte,
Ben Allah Katı’nda…

Dünya bedenim “seslen” der bana…
Sesim Arzın ışığı, Arzın nefesi olur.
Sesim, yaratımın merkezi olan yüreğimden gelir.

“Kendini bilsin, kelama halik olup yaşamı yaratsın”
Dediklerimi alırım yüreğime…

İNSAN kelam eder, yer gök yaratılır.
İnsan kelam eder, yaşam yaratılır
İnsan yaşamı yaratır, YARADAN tüm zamanları yaratır.

Ben orada; ben burada
Ben özümde; özümde KAİNAT.

Özümdeki ışıkla,
ÖZ YOĞUNLUĞUM’dan geçerim zamanlara.
Ben tüm YARATILIŞ’ta; 
Yaratılış BEN’de…

Kalem elimde, KELAM’ımı kaydederim.
Kalemim hep “oldurmayı” yazar;

BARIŞ’ı yazar,
Sevgi kaplasın alemleri diye SEVGİ yazar.
UMUTlar tükenmesin der.
İLİM yazar.

Akıl başta,
Sevgi yürekte
Dua dilde…

Süper İnsanlık Realitesi Erengül Koç



 

 
  Bugün 218 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol